MAM HAYATI VE FlKlH USÜLÜ YERI -...
Transcript of MAM HAYATI VE FlKlH USÜLÜ YERI -...
11 MAM ŞAFii'NİN HAYATI VE FlKlH USÜLÜ • • • • ILMINDEKI YERI
Dr. Şamil DAGCI Ankara Üniv. Ilahiyat Fak. Araştırma Görevlisi
GİRİŞ
1. Fıkıh ve İnsan
"Imam Şafii, ulum-i şer'iyyeyi, ikdtinıfıt-ı mehruresiyle
parlak bir zemin-i til-i al'e ve bir mertehe-i kemôle isôl ederek
bir çok efôhlm-i ümmeti sliha-i maôrifde yetişdirmek gibi bir
şere.fi nômütenôhlye mazhar olan bir zôt-ı ôllşôn, eimme-i er
baa meyônında lisôn-ı edeple bekô bulmuş ve bir mevki-i ihti
rtim kesh eylemiştir .... Üssü'l-ulam olan ahkônı-ı şer'in·edeki
ma' lunıat-ı mütemminıesine dikkat olunmalıdır ki kesret-i ir:fli
nına nıebnf 'tılinıu '!-ard ve inulmu 'd-dünytı' ünvanı nıe.fhareti
ni ihrôz eylenıiştir.
Hilmizade Ihrahim RWat
Menalab-ı Hz. Imam Şafif
Müslümanın dünya görüşü fıkıh ilminde teınerküz eder. Zira fıkıh,
iHihi vahyin doğru anlaşılınası ve hayata tatbik edilmesinden, daha
hukuki bir ifade ile "Kişinin hak ve sorumluluklarının bilincin-
69
DiVAN ET iLMi DERGi • CiLT: 32 • SA YI: 2 • NiSAN-MA Y/S-HAZiRAN 7996
de olması"ndan ibarettir.<" Tanımından da anlaşılniaktadır ki, fıkıh sadece
derin bilgi ve kavrayış değil, aynı zamanda bu bilginin eyleme geçirilm:esi,
fiilen yaşanmasıdır. Kısaca fıkıh teori ve pratiği ile bütünlük arzetmekte, ha
yata intikal ettirilmeyen ve kurumalumat yığını düzeyinde kalan hukuk bil
gisi, bizatihi fıkıh olarak kabul edilmemektedir. <2 ' Çünkü yine bu tanıma gö
re, fıkıh ile insanın iç ve dış dünyasını (inner-outer world) birbirinden ayırmak
mümkün değildir. Halbuki uygulanma imkanından mahrum olan bilgi, fıkhın amacı
olan dareyn saadetini temin için yeterli değildir. Çünkü kişisel ve toplumsal eylem
halinde dış dünyaya yansımayan bilginin malumat yığını olmanın dışında pratik bir
değeri yoktur.
İnsan hayatının her yönü ile içiçe olan fıkıh, insanın kendi davranışlarından baş
lamak üzere, hem onun eşya ile olan ilişkilerini, hem diğer insanlarla olan münase
betlerini, hem de yaratıcısına karşı sorumluluklarını/yükümlülüklerini incelemekte
dir. Böylece fıkıh kavramı, İslam'ın bütün halinde doğru kavranmasını, yorumlan
masını ve yaşanarak hayat ile bütünleşmesini ifade etmektedir. Kısaca fıkıh, vahyi
bilgi ve onun yorumunun hayata geçirilmesidir. Bu nedenle fıkıh çok genel bir ifade
ile İsliimi disiplin ve müesseselerin teşekkülünde zihniyet unsurunu oluşturması iti
bariyle belirleyici konumundadır. Bu özelliği dikkate alındığında İslam Medeniyeti
ni, büyük ölçüde fıkıh merkezli dünya görüşümin ürünü olarak kabul etmek müm
kündür. Karakteristik özellikleri dikkate alınarak İslam medeniyeti, "Fıkıh Medeni
yeti"; Yunan medeniyeti, "Felsefe Medeniyeti;" çağdaş Batı medeniyeti ise "İlim
ve Teknoloji Medeniyeti" olarak nitelendirilmiş tir. <'ı
Daha dar (teknik) anlamda fıkıh da diğer hukuk sistemlerinde olduğu gibi, düzenli-huzurlu bir toplum oluşturmayı ve bunun devamını sağlamayı amaçlamakta, bu-
( 1) Arapça orijinal i 4-,k l. J 4J l. ._,..i.;) i;.;,.... şeklinde olan ve Imam Ebu Hanife'ye izafe edilen bu tanım
hakkında geniş bilgi için bkz. Alxlülaziz h. Ahmed el-Buhiiıi, Keşfu'I-F.sriir ala Usfili'I·Be7,devi, !stanbul 1307: U! O: Sadru'ş Şeria Ubcydullah b. Tiici'ş-Şeria, et-Tavdih tiHalli Gaviiınidi't-Tenkih, Dilru'l-Kütübi'l-Arabi, Mısır 1328, UIO: Mol
la Fenar1, Şemsuddin Muhammed b. Hamza, Fusfilu'I-Hedai' li Usfili'ş-Şeriii', Istanbul 1289, l/5. Kelime olarak Fıkıh,
,.Kdl.ı..a.i, ;.;,..ı ı mütekellimin maksadını bilmek anlamındadır. Bu da likbın sıradan bir bilgiyi değil, bir bi
linci iüıde ettiğini göstermektedir. Bkz. Ebu'l-Hüscyn Muhammed b. Ali b. et-Tayyib cl-Basri, Kitabu'l· Mu'temed li Usu· li'l·Fıkh, (Thk: Muhammed Hamidullah), cl-Ma'hedu'I-İlmi cl-Prensi li'd-Dirasati'l-Arabiyye, Dımaşk, I 964, US.
(2) Abdülaziz el-Buhar!, l/13. l!im-amel bütünlüğü şeklindeki aynı anlayış için ayrıca bkz. Abdulhalim el-Cün
di, el-İmamu'ş-Şafii Nasıru's-Sünne ve Viidiu'I·Usfil, Dil.ru'l-Kalem, Kahire 1966, s. 325.
(3) Muhammed Abid el-Cabiri. Tekvinu'l-Akli'I·Arabi, Merkezu Dirasati'l-Vahdeti'l-Arabiyye, Beyrut 198X, s.96. Cabir'nin bu karıaati, ilk bakışta çok iddialı gibi görünüyorsa da fıkhın (yegane olmasa bile) Isla
mın dünya görüşünü yansıtan disiplinler arasında önemli bir yeri olduğu hususunda kuşku yoktur.
70
ŞAMiL DAGCI• iMAM ŞAFii'NIN HAYATI VE FlKlH USÜLÜ ILMiNDEKi YERi
nun için de kaynağını vahiy ve İslami akıldan alan (veya vahyin ve İslami aklın şe
killendirdiği) bir kontrol sistemi oluşturmaktadır. Ancak gerek kaynakları, gerekse
sistematiği itibariyle diğer hukuklardan tamamen farklı hususiyeder arzetmektediL
En önemlisi, kaynağını ilahi vahiyden almaktadır. Bu nedenle önemine binaen bir
defa daha tekrar edilmelidir ki fıkhın özünü, vahyin doğru algılanması ve yorumlan
ınası sonra da hayata geçirilmesi oluşturmaktadır. Çağdaş Avrupa ülkelerinin kanun
Iarına kaynak teşkil eden ve önemli hukuk sistemleri arasında yer alan Roma Huku
ku'nun sistemleşmesi, 1000 yıl gibi uzun zaman almışken; erken dönem İslam huku
kçulannın olağanüstü gayretleriyle, gergef işler gibi en ince bir şekilde ilmik ilmik
örülen fıkhın, sistem olarak şekillenmesi ve hayat ile bütünleşmesi, hicretten sonra
ki 150-200 yıl gibi akıllara durgunluk verecek kadar kısa bir sürede gerçekleşmiştir.<•ı
Fıkıh kurallarının dayandığı temel ve külli prensipierin tespit ve sistematize edilmesi sürecinde, diğer mezhep imamlan gibi, İmam Şafii'nin de önemli bir fonksiyon icra ettiği bilinmektedir. O, birçok kitap yazmış ve fıkıh tarihinde çığır açarak bir mezhep (ecole) oluşturmuştur. Böylece O, daha sağlığında başlayıp günümüzde de devam etmek üzere milyonlarca insanın metbuu olmuş ve onları arkasından sürükleyebilmiştir. Hatta, "Her yüzyılın başında, islamı yenHeyecek kişilerin bulunabileceği ... " anlamındaki hadise dayanılarak O, hicri ikinci yüzyılın müceddidi olarak kabul edilmiştir<' 1 • Kısaca, İslam hukuku tarihinde mümtaz bir yer işgal eden İmam Şafii, görüş ve kanaatleriyle halen yaşamaktadır. Fıkhi ictihadları ve hukuk mantığı (mezhebi) ile ilgili olanlar bir yana, sadece hayatı hakkında ciltlerle kitap yazılan bu büyük insanı dar bir makale çerçevesinde her yönüyle incelemek imkansızdır.«•) Bu nedenle, bu yazımızda daha çok onun hayatını ele alacak bu arada kısaca usülüne de temas edeceğiz.
(4) Bu konuda geniş bilgi için bkz. Muhammed Hamidullah, İmam-ı Azam ve Eseri (Ten:. Kemal Kuş
çu), Cağaloğlu Yayınevi, İstanbul 1963, s. 52 vd.
(5) Emin el-Hilli, el-Müceddidfin fi'I-İslam, Daru'l-Ma'rife, Kahire 1965, s.J4,21,61; Tiicu'd-din Ab
dulvahhab b. Ali b. Abdi'I-Kafi es-Subki, Tabakatu'ş-Şafiiyyeti'l Kfibra, (thk. Abdülfattah Mu
hammed Huluvv),Daru İhyai'J-Kütübi'l-Arabiyye, Kahire ty., 1/198-199. Bu hadis, özel bir araştır
maya da konu olmuştur. Bkz. Ella Landau Tasseron, "Periyodik Reform, Müceddid Hadisi Hakkın
da Bir inceleme", ~·ev. İsmail Hakkı İnal, İslami Araştırmalar Dergisi, sayı VI, no:3, 1992, ss. I 64-
183.
(6) Gerek erken dönem, gerekse çağdaş yazarlar tarafından İmam Şafii ilc ilgili monografiler yazılmıştır.
Bunlardan bir kısmı (İbn Ebi Hatinı er-Razi (v. 327), Davild ez-Zahiri (v. 270), el-Beyhaki (v.45S) gi
bi) onun hayat ve menkİbelerine tahsis edilmişken; bir kısmı ise (Muhammed Ebil Zehra (v. I 974),
Abdulhalim Cündi gibi) hayatı ve ictihadlarını ele almışlardır. İmam Şafii fıkıh ve hadis ilmi açısın
dan da doktora konusu yapılmıştır. Onu fıkıh açısından ele alan Endenozyalı Ahmed Nehrilvi Abdüs
selam'ın çalışması, ei-İmamu'ş-Şafii fi Mezhebeyhi'I-Kadim ve'I-Cedid; hadis açısından ele alan
ülkemizden Habil Nazlıgül'ün çalışması ise "İmam Şafii'nin Hadis Kültürümüzdeki Yeri" adını taşımaktadır.
71
DIYANET iLMI DERGI • ClLT: 32 • SAYI: 2 • NISAN-MAYIS-HAZIRAN 7996
A. İMAM ŞAFii'NİN HA YA Tl
1. Doğumu ve Çocukluğu
Ebu Abdilialı Muhammed b. İdris eş-Şafii, Kureyş kabilesine mensup olup nesebi, III. kuşakta (Abd-Menfıf) Hz. Peygamberin (S.A.V) nesebi ile birleşmektedir.(7)
Annesi ise Yemen bölgesindeki Ezd kabilesine mensuptur.''ı İmam Şafii, siyasi ve
ya ekonomik sebeplerle Mekke'den Filistin'egöç etmiş bir ana-babanın çocuğu ola
rak hicri 150/ miladi 767 yılında (İmam Ebu Hanife'nin vefat ettiği yıl) Gazze' de
dünyaya gelmiştir. 19ıDoğumundan kısa bir süre sonra, çok küçük yaşta babasını kay
beden İmanı Şafii, annesinin himayesinde büyümüştür. Bazı kaynaklar annesinin iki
yaşında iken onu Mekke'ye götürdüğünü, bilahare Arap dilini ve adetlerini kayna
ğından öğrenebilmesi için çölde Hüzeyl kabilesine teslim ettiğini kaydederken;''oı ba
zı kaynaklarda ise onun, Mekke'ye 10 yaşında iken geldiği ifade edilmektedir."')
Mekke'ye gitmek üzere annesiyle birlikte iki yaşında iken Gazze' den aynldıklan, fa
kat 10 yaşında iken Mekke'ye ulaştıkları kabul edilirse onlann, Yemen'den gelip Fi
listin' de yaşayan ve ailesinin de mensup olduğu Ezd Kabilesi ile birlikte Filistin' de
uzunca sayılabilecek bir müddet daha yaşadıktan sonra Mekke'ye gittikleri de muh-
(7) Fuad Sezgin, Tarihu't-Turasi'I-Arabi, (terc. Mahmud Fehmi Hicazi, Fehmi Ebil'I-Fadl), eiHey'etu'I-Mısriyyetu'I-Amme li'I-Kütüb, Kahire 1978, III165; Ömer b. Ali el-Ca' di, Tabakatu Fukahai'l-Yemen (Thk. Fuad Seyyid), Dii.ru'l-Kalem, Beyrut 1957, s.l34; Muhammed Yusuf el-Berberi-Abdullatif Subki-Muhammed Ali es-Sii.yis, Tiirihu't-Teşrii'I-İsliimi, Matbaatu'ş-Şarki'J-lslii.miyye, Kahire 1 957, s. 277.
(8) Ahmed Abdusselam Nehrii.vi, ei-İmamu'ş-Şafii fi Mezhebeyhi'l-Kadim ve'l-Cedid, Mektebetü'ş-Şebii.b, Kahire 1988, s. 24; EbilBekr Ahmed b. Hüseyn el-Beyhakf, Menakıbu 'ş-Şafii' (Thk. Se yy id Ahmed Sakr), Dii.ru't-Turas, Kahire 1971, I/85. Buna karşılık şazz olmakla beraber annesinin Hz. A li soyundan Fatıma bint Abdiilah olduğu da zikredilmektedir. Bkz. el-Ca'df, s. 135; Mustafa Abdurrazık, ei-İmamu'ş-Şafıi, Daru İhyai'1-Kütübi'l-Arabiyye, Mısır 1945, s. 12; Sezgin, II/165; e1-Beyhakf, Meniikıb, I/85, 37.
(9) Majid Khadduri, Islamic Jurisprudence Shafii's-Risala, The John Hopkins Press, Baltimore 1961, s. 9. el-Beyhaki, Menalab 1/71; Abdurrazık, s.13; Mustafa Münir Edhem, Rıhletu'I-İmiimi'ş-Şiifıi, Daru'lCem'iyyeti'l-Coğrafiyye el-Melekiyye, Mısır 1928, s. 3; Ali Cündi, (ayrıca bkz. Semek-İbrahim), Atviiru's-Sakiife ve'I-Fikr fi Zilli'I-Arôbe ve'I-İslam, Mektebetu Anglo Mısriyye, Kahire 1960, 1/370; Onun Asqii.Jan'da doğduğuna dair ifadelere de rastlanmaktadır. Bkz.Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü'I-Arifin Esmiiu'I-Müellifin ve Asiiru'I-Musannifin, Milli Eğitim Basımevi, Istanbul 1955, II/9, İbn Hacer el-Asqalani, Tevali't-Te'sis li Meali Muhammed b. İdris, (Thk. Ebü'l-Fida Abdullah el-Ki\di), Darü'l-Kütübi'l-İlmiyye, Lübnan 1986,s.50; Ebu'l- Abbas Ahmed b. Muhammed b. Hallikan, Vefayiitu'l· A'yan ve Enbiiu Ebniii'z-Zamiin (thk. Muhammed Muhyiddin Abulhami d), Matbaatu's-Saade,Mısır, 1948,III/306.
(10) Sezgin,II 1 165; el-Beyhaki, Menakıb,I/73; Subki- Berberi- Sayis,s.277; İbn Abdi'l-Berr el-Kurtubi enNemri. el-İntika fi Fedaili's-Selaseti'I-Eimmeti'I-Fukaha, Mektebetü'l-Kudsi, Kahire ı 350,s. 67; Ömer Rıza Kehhille Mu'cemu'I-Müellifin, Daru'l-lhyai't-Turasi'ı-Arabi, Dimaşk ı957,1X/32 ; Yusuf lıyan
Serkis, Mu'cemu Matbôati'I-Arabiyye ve'I-Muarrabe, Matbaatu Yusuf Kuy, Mısır ı 930,1/469.
(1 ı ı eı-Beyhilki, Menakıb, 1/74; eı-Ca'di,s.l36; Ebu Muhammed Abdurrahman İbn ebi Hatim er-Ril.71, Adabu
'ş- Şafii ve Menakibuh (thk. Abduığani Abduıhil.lik), Matbaatu's-Saade, Mısır 953.s21,22; İbn Ha
cer,s.49,50; Khadduri,s. ı O.
72
ŞAMIL DAGCI •IMAM ŞAFii'NiN HAYATI VE FlKlH USÜLÜ iLMiNDEKi YERI
temeldir.c''' Ancak onun iki yaşında iken mekke'ye getirildiği şeklindeki birinci gö
rüş genellikle kabul görmektedir. Şafii'nin çocukluğu hakkında bildiklerimiz onun
küçük yaşta babasını kaybettiği, yoksulluk içinde büyüdüğü, buna rağmen (daha ye
di yaşında iken Kur'an-ı Kerim'i, on yaşında iken İmam Malik'in (v.179/795) el-Mu
vatta 'ını ez beriediği ve Klasik Arap Edebiyatı hakkında geniş malumat sahibi olduğu dikkate alınırsa) iyi bir eğitim gördüğünden ibarettir.c"ı
2. Tahsili ve Seyahatleri
a. Medine'ye Gidişi
Çocukluk döneminde bir süre de çölde Hüzeyl Kabilesi arasında yaşayan Şafii,
Mekke'de, şehrin müftüsü Müslim b. Halid ez-Zenci (v.lS0/796), Süfyan b. Uyey
ne, (v.198/813), Davüd b. Abdirrahman el-Attar (v.174/ 790) ve diğer alimlerden dersler aldı.cı•ı Ancak O'nun köklü olarak hadis ve fıkıh kültürünü, Medine'de yaşa
yan ve dönemin Hicaz fıkıh ekolünün mümessili kabul edilen İmam Malik b. Enes'
ten aldığı bilinmektedir. Ri vayete göre İmam Şafii, gençlik çağında iken, Mekke va
lisinin ve hocası Müslim b. Halid ez-Zend'nin, Medine valisi nezdindeki girişim ve
yardımları ile Medine'ye giderek İmam Malik' e öğrenci olmuş ve daha önce ezber
lediği el-Muvatta 'ı Onun rehberliğinde yeniden okumuştur .c''' İmam Şafii, Medi
ne'de İmam Malik'in dışında İbrahim b. Yahya, Abdü'l-Azim ed-Daraverdi, İsmail
( 12) Khadduri, s .lO; İbn Abdi '1- BeıT,s.68. Şafii hakkında yazılan monografik eserlerde onun hayatı ile ilgili ol
mak üzere verilen tarihlerde hatta bazı hadiselerin vuku bulup bulmadığı konusunda bile ittifak olmadığı
bariz olarak dikkati çekmektedir. Bu durum o kadar açıktır ki, adeta tarihçilerin Imam Şafii'nin doğum ve
ölüm tarihlerinin dışında ittifak ettikleri bir konu olmadığını ifade etmek yanlış olmaz kanaatindeyiz. Bu
husus Imam Şafii ile ilgili ilk el kaynaklarda da açık olarak farkedilmektedir.
(13) el-Beyhakl, Menakıb, I/92 vd., 101 vd.; Abdurrazık, s.2l;Khadduri,s. !O; Serkis, l/469; CemiHuddin
Ebl'l-Ferac ibnu'l-Cevzl, Sıfatu's-Safve, (Thk. Mahmud Fahfiri), Daru'l-Ma'rife, Beyrut 1979, Il/250;
Cündi-Semek- İbrahim, lll370; EbfiNuaym, Ahmed b. Abdiilah e!-Isfahanl, Hilyetu'l-Evliya ve Taba
katu'l-Asfiya, Daru'I-Kütübi'l-llmiyye, Beyrut t.y.lX/69 ;Şemsuddin ebi Abdilialı b. Muhammed b. Ah
med ez- Zehebl, Siyeru A'lami'n- Nubela ( thk. Şuayb Arnavud ve diğerleri), Müessesetu'r-Risale, Bey
rut ı 982, X/6.
(14) Abdurrazık, el-İmamu'ş-Şafii, s. 24-25; Serkis, Mu'cem, l/469; Khadduri, s. I ı; el-Asqalil.nl, s. 79-82;
Sezgin, II/165, Ca' di, s. 141-142; Muhammed Zahidu'l- Kevserl, Bulfiğu'l- Emiini fi Siyreti'l-İmam Mu
hammed eş-Şeybani, Mektebetu'l-Endelüs, Humus 1969, s. 24; Zehebl, Siyer, X/6 ;Muhammed Sellam
Medkur, Menahicü'I-İctihad fi'l-İslam fi'I-Ahkami'I-Fıkhiyye ve'l-Akaidiyye, Matbaatü'l-Asriyye, Ku
veyt 1977, s.644. Imam Şiitil'nin Mekke'deki hocalan için ayrıca bkz. W. Hatl'ening, "Şafii" Maddesi, İslam
Ansiklopedisi, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1979, Xl/268; Nehravl, s. 35; Beyhaki, Menilkıb, lll312 vd.
( 15) er-Razi (lbni Ebi Hatim), s. 27-28; el-Kurtubi, s. 68; lbnü'I-Cevzl, 11/249; Rebl' b. Süleyman el-Ozl, Rıhletu'l-İmii
mi'ş-Şiifü, (Neşr. MuhibbudOın el-Hatib), el-Matbaatu's-Selefiyye, Kahire 1350, s. ll. Kaynaklarda Imam Şafii'nin
Medine'ye giderken kaç yaşında olduğu konusunda da taıih birliği yoktur. Bazı kaynaklar O'nun Medine'ye giderken
13 ya~ında olduğunu ifade ederken (Beyhaki, Meniikıb, lll O I; el-Kevseri, Bulfiğu'l-Emiinl, s. 24; ei-Asqalil.ni, s. 55);
bazılan ise 20 yaşında oldu);'llnU ifade etmişlerdir. bkz. Khadduıi, s. ll. Haftening, Xl/268.
73
DIYANET ILMI DERGI • CiLT: 32 • SAYI: 2 • NiSAN-MAYIS-HAZiRAN 7996
b. Ca'fer gibi alimlerden de dersler almıştır. 11 ">
İmam Malik'in hicri 179/795 senesinde vefatma kadar öğrencisi olan Şafii, 117ıho
cası ile birlikte zaman zaman çeşitli yerleri ziyaret etme imkanı da bulduğu gibi; ho
casına İslam aleminin değişik bölgelerinden gelen ulema ve ümera ile görüşme ve ta
nışma imkanı bulduğu da kuvvetle muhtemeldirY'ı Abbas! halifesi el-Mehdi (idare
si: 158-169 ) zamanında el-Muvatta 'ın şöhret bulması üq;erine Medine'ye gelen ve üç
yıldan fazla bir zaman İmam Millik' e öğrenci olan, meşhur Hanefi hukukçusu ve
İmam Ebu Hanife'nin seçkin öğrencisi İman1 Muhammed b. Hasan eş-Şeyhani de
bunlar arasındadır. 119ı Rivayete göre Medine'ye gelen Şeyhani, burada üç yıldan faz
la bir süre kalmıştır. 1'0ı Şeybanl'nin, İmam Malik'in Muvatta'ının elde mevcut nüs
halanndan birisinin ravisi olduğu1' 1 ı, ayrıca onun Medineli fakihlerin hukuki görüşle
rine reddiye olmak üzere yazılan el-Hucce isimli bir eser yazdığı da bilinmektedir.
İleride ayrıca temas edileceği gibi İmam Şafii'nin Şeybani ile önceden tanışıyor_ ol
ması, yıllar sonra müsbet tesirini göstermiştir. Çünkü muhakeme edilmek üzere tu
tuklanarak Yemen'den Bağdat (Rakka) ya götürülen sanıkların hepsi, muhakemeden
sonra idam edilmesine rağmen İmam Şafii bu badireden Şeyhani'nin tezkiyesi ile
kurtulmuştur. İbn Abdi' -1 Berr'in ifadelerinden de Şeyhani ile İmam Şafil'inin daha
önce tanıştıkları ve arkadaş olduklan anlaşılmaktadır.mı
Şafil'nin, İmam Millik'in öğrencisi olarak onun yanında ne kadar süre kaldığı da
tam olarak tespit edilememiştir. Bazı kaynaklar İmam Şafii'nin İmam Malik'in 179
da vefatma kadar ona öğrencilik ettiğini kaydederken,123ı bazı kaynaklar ise onun Ma
lik' e öğrenciliğinin 8 ay olduğunu bilahare bizzat İman1 Malik'in mali desteği ile
Kfife'ye gitmek üzere h. 164' de Medine'den ayrıldığını ifade etmektedirler. Bu riva
yete göre Kfife'ye gelen İmam Şafii, İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed Şeyba-
( 16) Imam Malik dışındaki hocaları için ayrıca bkz. Nehravi, s. 56; Zehebi, Si yer, X/7.
(17) Sezgin, Il/165; Abdun·azık, s. 25; Ali el-Hafif, "e~-Şilfii," el-Muslimun 19.1!.1964; Ebu Bekr b. Hi daye
tuilah el-Hüseyni, Tabakatu'ş-Şiifiiyye, Matbaatu Bağdad. Bağdau 1356, s. 2; Haftening XI/26X: Khad
duri, s. ll: Ebu Nuaym IX/81; Muhyiddin Abdüsselilm Biltilci, Mevkifu'l-İmami'ş-Şafii min Medrese
ti'l-Irak el-Fıkhiyye, Matilbiu'l-Ehrilm et-Ticariyye, Kahire 1973, s. 27.
( 18) Edhem, s. 13; Cünd!-Semek-lbrahim, Il/371.
(19) el-Kevseıi, Bulfiğu'I-Emani, s.l5; Muhammed ed-Dusuki, el-İmamu'ş-Şiifii Muhaddisen, Havliyyetu
Külliyeti'ş-Şeria ve'd-Dirasati'l-lslamiyye, Katar 1985, sayı IV, ss. 95-99.
(20) Dusuki, Aynı makale, s.96.
(21) el-Muvatta·ın diğer nüshası ise Imam Millik'in Endülüslü üğre:ıcilerinden Yahya b. Yahya el-Leysi'nin
(v.234) rivayetine dayanmaktadır.
(22) el-Kurtubi, ss.97-98; Ayrıca bkz. el-Asqalilni, s. 131.
(23) Nehravi, s. 58: Abdullah Mustafa el-Meraği, el-Fethu'l-Mübin fiTabakati'l-Usfiliyyin, Matbaatu Abdul
hamid Ahmed, Mısır 1947, 1/135; Ali Hasan Abdülkadir, Nazra Amme Fi Tarihi'I-Fıkhi'l-İsliimi, Dilru-
74
ŞAMiL DAGCI• iMAM ŞAFii'NiN HAYATI VE FlKlH USÜLÜ iLMINDEKi YERi
ni ile müzakerelerde bulunmuş, Şey b ani' nin iltifatına mazhar olmuştur. Ayrıca bu
arada halife Harun er-Reşid, vergi işlerini deruhte etmek üzere kendisini görevli ola
rak Necran'a göndem1iştir.'2•ı Ancak bu rivayet birkaç yönden tutarsızdır:
1) İmam Şafii'nin h.l64 yılında Bağdat'a gittiği ve Harun er-Reşid'in kendisini
amil tayin ettiği ifadesi, tarihen doğru olamaz. Çünkü Harun er-Reşid o dönemde ha
life değildir. Onun hilafete geçiş tarihi hicri 1 70'tir. Kaldı ki, h. 150 doğumlu olan ve
o sırada (h.l64) 14 yaşında bulunan İmam Şafii'nin fiziki durumu da bu göreve mü
sait görünmemektedir.
2) Bu tarihlerde İmam Şafii'nin Şeyhani ile Bağdat'ta görüşmesi de imkansızdır.
Çünküİman1 Şeyhanl'nin, Harun er-Reşid'in hilafetinin başında (h.l70) 21 yaşlann
da iken lrak'a geldiği, halifenin kendisinden yargı'da görev alması talebinde bulun
duğu, ancak onun bu teklifi kabul etmediği bilinmektedir. Bu da İmam Şafii ile Şey
hani'nin h.l60'lı yıllarda Bağdat'ta karşılaşmalannın imkansızlığını ortaya koymak
tadır.
3) İmam Şafii' nin, daha sonra ifade edileceği gibi, Bağdat' a ilk defa, muhakeme
edilmek üzere Yemen' den ve h. 1841185 yıllarında geldiği kabul edildiği takdirde,
onun İmam EbuYusuf ile görüşmediğide kesinlik kazanmaktadır. Zira, bu durumda
İmam Ebı1Yı1suf, İmam Şafii Bağdat'a gelmeden önce h.l82 de vefat etmiş durum
dadır. Bu mülahazalarla biz, İmam Şafii'nin, İmam Malik'in h.179'da vefatma ka
dar öğrencisi olduğu; İmam Muhammed ile olan tanışıklığının da, Şeyhani'nin
İmam Malik' e öğrenci olduğu bu dönemlere dayandığı görüşünü, daha kuvvetli bir
ihtimal olarak kabul ediyoruz.'2'
1
b. Yemen'e Gidişi
İmam Malik'in vefatından çok kısa bir müddet sonra, bir vesile ile, Hicaz'a ge
len Yemen valisi Mus'ab b. AbdilHih, maddi sıkıntı içinde bulunan İmanı Şafii'ye
idari-resmi bir görev alması teklifinde bulunmuştur.'2" 1 Bunun üzerine Şafii de kendi-
'1-Kütübi'l-Hadise, Kahire l9n5, s. 275; Ahmed Emin, Duha'I-İsliim, Matbaatu Lecneti'l-Te'lifve·t-Ter
ceme ve'n-Neşr, Kahire 1938, 111219.
(24) Bu iddialar Imam Şafii'nin öğrencisi olan Rcbi' b. Süleyman el-Cizi'ye dayandırılan ve Muhibbuddin el
Hat!b tarafından neşredilen "Rıhletu'l-lmami'ş-ŞiiJii" isimli esere (ss. 12, 13, 17, 20) dayandırılmaktadır.
Bu konudaki farklı rivayetler için ayrıca bkz. Ebu Nuaym, IX/29; Khadduri, s. ı ı; Edhem, s. ı3-ı4.
(25) Bu ve benzeri mülahazalarla, Şafii'nin Mısır'daki öğrencilerinden Rebi' b. Süleyman el-Cizi (v. 257)'ye
isııadedilen bu eserin ihtiva ettiği bilgilerin asılsız olduğu değişik alimlerce ortaya konulmuştur. bkz. ez
Zehebi, Siyer, X/50; el-Asqalani, s. 7 ı; el- Kevseri, ss. 39, 40-4!.
(2G) eı-Ca'di, s. ı 38; Ebu Nuaym, IX/71; Subki-Berberi-Sayis, s. 278; Muhammed el-Hudari Beg, Tarihü'tTeşri'i'I-İsliimi, Darü 'l-Kütübi 'l-llmiyye, Beyrut ı 988. s.l G9.
75
DIYANET iLMI DERGi • ClLT: 32 • SA YI: 2 • NiSAN-MAYIS-HAZiRAN 1996
siyle birlikte Yemen'e giderek Necran'da resmen idari bir görev almış<nı ve orada ' '
Leys b. Sa'd (v.l57)'ın arkadaşı olan Yahya b. Hassan ve İmam Evzai'nin (v.l57)
arkadaşı olan Amr b. Selame ile birlikte çalışmıştır.<""' Bu alimler vasıtasıyla Leys b.
Sa' d ve Evzai'nin fıkhi görüşlerini de öğrenme imkanına kavuşmuştur.<2"' İmam Şa
fii burada halife Hz. Osman'ın neslinden Humeyde bint Niifi' ile evlenmiş<"'' ve ço
cukları olmuştur. Oğullarından Ebu Osman Muhammed (v.242) Halep kadilığı yapmıştır. (31)
c. Bağdat'a Gidişi
Ancak onun Yemen' de de çok uzun bir süre kalamadığı dikkatimizi çekmektedir. Çünkü siyasi otorite Abbasilerin elinde olmasına rağmen Hz. Ali taraftarlan ile Abbasoğulları arasındaki siyasi rekabet ve iç çekişmeler gizliden gizliye devam etınektedir. Dönemin Abbasi halifesi Harun er-Reşid, herhangi bir ayaklanmaya karşı sürekli teyakkuz halindedir. En hafif bir b aşkaldın bile anında bastınlmakta ve failler cezalandınlmaktadır. Yemen ise çeşitli Alevi guruplann banudığı ve Abbasiler aleyhinde faaliyette bulunduğu bir bölge görüntüsü arzetmektedir.(32' İşte böyle bir dönemde yemen'de bulunan İmam Şafii, Abbasi idaresine karşı komplo hazırlığı içinde olmakla, Hz. Ali soyundan gelen Zeydi İmam, Yahya b. Abdillah' a bey' at etmek ve onu desteklemekle (kısaca teşeyyü' ile) ithan1 edilerek Bağdat'a şikayet edilmiştir. <33
' Bunun üzerine 179 senesinde Yemen' e gelen İmam Şafii, birkaç kişi ile birlikte 184 yılında tutuklanmış ve sorgulanıp muhakeme edilmek üzere Bağdat'a götürülmüştür.<34' Diğer sanıkiann hepsi idam edilmesine rağmen Şafii, Rakka'daki mu-
(27) el-Ca' di, s. I 39; Cündi-Semek-İbrahim, s. 37 I.
(28) Biltaci, s. 28; Abdurra;.ık, s. 26, Fahruddin er-Ra11, s. 18. Hocaları arasında Mutarnf b. Milzin ve Hişam b. Yusuf el-Kadi de vardır. bkz. el-Merilgi, l/135; ez-Zehebi, Siyer, X/7.
(29) Biltaci, s. 28; Cündi, el-İmiimu'ş-Şiifii, s. 222; Medkur, Menahic, s.fı45. Imam Şiitil'nin Yemen'deki hocalan için ayrıca bkz. Zehebi, Siyer, X/7.
(30) el-Kurtubi, s. 68; Ebu Nuaym; IX/68; Ebu Bekr Ahmed b. el-Hüseyn el-Beyhaki, Ma'rifetu's-Sünen ve'lAsiir (Neşr. Abdü'l-Muti' Emin Kal'aci), Cilmiatu'd-Dirasati'l-İsliimiyye, Karaçi 1991 (neşredenin önsözü) I/22; Nehravi, s. 57.
(31) el-Beyhaki, Meniikıb, Il/306; e!-Kurtubi, s. I ll; Abdurrilzık, s. 35: Edhem, s. 19.
(32) Hudari Beg, s.! 69.
(33) cl-Bcyhaki, Menakıb, Il/106-107; Sczgin, Il/165: Abdurrazık, s.27; cl-Mcraği, l/135. Kendisini Bağdat'a ispiyon eden kişinin Harici mezhebiilc mensup olan Mutarrıf b. M az in olduğu da iddia edilmektedir. bkz. EbfiNuaym, ıxnı, 8 I; clAsqalani, s. 128; Sczgin, 11/165. Aynı şahsın adı, yukarıda dipnot 28 de ifade edildiği gibi Şafii'nin Yemen'deki hocaları arasında da zikrcdilmektedir. (Bkz. Zehabi, Si yer, X/7.), ancak Hudari Beg, Mutarrıfb. Mazin, dönemin Y emen(Sana) kadısı olduğunu zikrctmcktcdir. Bkz. Hudari Bcg, s. 169: ayrıca Mcdkur, Menahic, s.645.
(34) Nchriivi, s. 62; cl-Kevseri, Bulfiğu'l-Emani, s. 24; cl-Hal'if, agm; Abdunazık, el-İmamu'ş-Şatii,, s. 27; Cündi-Semek-İbrahim, Il/372; Khadduri, s. 12: cr-Razi (Fahruddin), s. 24. Benzer bir hadisenin Imam Millik'e de atıedildiğini ifade eden Joscph Schacht, bu hadiseyi h. I 87 ilc tarihlcndirmekte ve vuku bulduğunu şüpheli kabul ettiği bu kabil menkıbclerlc İmam ŞaJiJ'nin kişiliğini ön plana çıkarmanın amaçlandığını da kaydetmektedir. Bkz. SchachL On Shafii's Life and Pcrsonality. Studia Orientalia s.320. Ayrıca H. Lammcns Millik maddesi, Islam Ansiklopcdisi, Vll/255.
76
ŞAMiL DAGCI • iMAM ŞAFii'NiN HAYATI VE FlKlH USÜLÜ ILMiNDEKi YERi
hakemesi sırasında Harun er-Reşid'in bizzat sorguladığı mahkeme eelsesinde bulu
nan meşhur Hanefi hukukçusu İmam Muhammed b. Hasan eş-Şeybani (135-189)'
nin tezkiye ve yardımlarıyla bu hactireden kurtulmuşturY'ı Değişik vesilelerle öteki
mezhep iman1larının da maruz kaldığı gibi, İman1 Şafil'inin yaşadığı bu döneme ha
yatının "mihnet devri" diyebiliriz.<"•) Muhakeme sırasında Şafii'nin cevaplarından
tatmin olan Harun er-Reşid'in, Şafii'ye tekrar yargıç olarak görev yapması teklifin
de bulunduğu ancak onun bu teklifi kabul etmediği ifade edilmektedirY'ı
(35) ci-Meraği, l/136; Medkur, Menahic, s. 646. Daha önce de ifade edildiği gibi, Şeybani'nin, İmam Şafii'ye gös
terdiği bu yakınlıkta, daha önceden (Medine'deki öğrencilik döneminde) tanışıyor olmaları önemli bir faktör ola
bilir. Bu nedenle bazı müelliller, onların, muhakemeden önce de birbirlerini tanıdıklarını ifade etmektedirler.
bkz. cl-Kurtubi, ss. 97,98; cl-Asqalani, s. 131; el-Kevseri, Bulfiğu'l-Eınani, s. 15. Şafii'nin Rakka'daki ınuhake
mesi sırasında kendisine yöneltilen ithaınlara karşı yaptığı beliğ savunması için bkz. Ebfi Nuayın, IX/81, 83-91;
cl-Kurtubi, ss. 97, 98; Abdurrazık, s. 28; el-Asqalani, ss. 127-128, 131; cr-Razı (İbn ebi Halim), s. 78; el-Ca' di,
s. 139; Khadduri, s. 12. Şafi1'nin Rakka'daki ınuhakeınesi sırasında tezkiye edilmesinde, Harun cr-Reşid' in ha
cibi Fadl b. Rebi'in de unutulmaz yardımlan olduğu ifade edilmektedir. Bkz. Hudari Beg, s. 169.
(36) Imam Şafii'nin Hz. Ali'nin eviadına çok sevgi beslediği kuşkusuz bir gerçektir. Bu tabiidir de, çünkü ara
larında akrabalık bağı vardır. Bu nedenle o, bir şiirinde:
...,a.oWIJ 4-i-,>~U,....ı.aiJ
._.;.;Li.JI.:.I).II ~ L.:..,.i
~~~.;i ~)\Wl J+!..,ll
..;->VA .,.........t~ ...U l,l"IJ l,
._;.-. Jl ~1 ""Li Illi........., JT.,.... L.;.;J ~lS'~!
"Coşkun Fırat seli nasıl hücunı ederse karaya,
Aynı heyecanla akm edince hacılar Mina'ya
Ey yolcu! Muhassab mevkiinde dur, varmca oraya,
Ve, haykır vadiyel De ki: Bütün o cansız ve canlıya:
Eğer Muhanınıedüı alini sevmek Rafizflikse
Insanlar ve cinler şahit olsun ki Ben Rafizfyim." demiştir.
Ancak Hz. Ebu Bekr' in faziletlerini sayınca da Nasibl olmakla itharn edilmiştir. Fakat bütün bunlara rağ
men o hem Hz. Ali'yi, hem Hz. EbuBekr'i hem de Hz.Osman'ı sevmeye devam etmiş, onları birbirinden
ayırmaını ştır. bkz. el-Beyhakl, Menakıb, Il/71; er-Razi (ıbn ebi Hatim), s. 51; ez-Zehebl, Si yer, X/59; en
Nehr1ivi, s. 62; Subkl, Tabakat, l/299. Şafii, Divan, s.35.54. Ancak bu şiir bile Rafiziliğin sadece Hz. Ali'nin eviadını sevmekten ibaret olmadığını, başka bir ifade ile Imam Şafii'nin bu kelimenin terim ola
rak ifade. ettiği anlamda Rafızi olmadığını zimmen açıklamaktadır.
(37) Ebfi Nuaym, IX/81; Edhem, s. 29. Imam Şafii'nin bu arada Imam EbuYusuf ile görüştüğü rivayet ediliyor
sa da (bkz. el-Beyhakl, Meniikıb, l/143-144; Ebu Nuaym, IX/85) bizzat ri vayeti kaydeden Ebu Nuaym,
Iliiye'sinde (IX/85) Imam Şafii'nin Rakka'ya h. 184 tarihinde getirildiğini ifade etmektedir. Bu durumda h. 182'de vefat eden Imam EbuYusuf ile görüşmeleri tarihen imkansızdır. (el-Asqalanl. s. 131) Iliiye'de
ki ifadelerin çelişik olduğu da açıktır. Bu ise tarih ve menakıb kitaplarındaki maLtemelerden faydalanırken
ne kadar ihtiyatlı davranılması gerektiğini göstermesi açısından önemlidir. Bütün bunları dikkate alan bazı müellitler, Imam Şafii'nin hayatı ile ilgili eserlerin menklbelerle dolu olduğuna, özellikle başından ge
çen olayların tarihi hakkında çelişkili bilgiler olduğuna dikkat çekmiştir. bkz. Abdulkadir, s. 274. Gerçek
ten kaynaklar tetkik edildiğinde yazarların, onun doğum ve ölüm tarihleri dışında ittifakı olmadığı, ayrıca menakıb kitaplarında abartılı bilgiler bulunduğu dikkate alındığında bunların ihtiyatla kullanılması gerek
tiği zarureti hissedilmektedir.
77 ı li 1
:ı
u
DiYANET iLMi DERGi • CiLT: 32 • SAYI: 2 • NiSAN-MAYIS-HAZiRAN 1996
Muhakemeden sonra İmam Şafii ile İmam Muhammed Şeybiini arasındaki dqsta
ne ve sıcak ilişkiler devam etmiştir. Hatta Şeybiini'nin, İmam Şafii'nin annesi ile evlenmesi sebebiyle aralannda sıhri akrabalık bile teessüs etmiştir.0'ı Şeybiini'nin evin
de misafir olan Şafii, onun birçok eserlerini okumuş birçoğunu da istinsah ederek pek
çok kitap edinmiştirY"ı O, Şeyhani ile ilmi iştişarelerde bulunmuş, ayrıca hayatını ve
gelirini Arap Dili ve Edebiyatı ile fıkha veren bu büyük insanı çok takdir etmiştirY"ı
Şafii'nin ictihadlanndaki "Mezheb-i Kadim" ve "Mezheb-i Cedld" ayırımını da te
melde Şeybiini ile aralanndaki bu ilim alış-verişine dayandırmak mümkündür.<"ıı Bu
durumu dikkate alan bazı müellifler (örneğin Ahmed Emin), İmam Muhammed Şey
hani'yi ayrı ayrı zincirler olan re'y ehli ile hadis ehlini, Hanefilik ile Miilikiliği bir
leştiren bir halka olarak kabul etmişlerdirY2ı
Şafii'nin Bağdat'ta ne kadar süre kaldığı tan1 olarak tesbit edilememişse de Şey
biini'ye öğrenci olduğu, re'y ehlinin görüşlerini uzun uzun tetkik, tahlil ve tenkid et
tiği düşünüldüğünde, bunun birkaç yıl aldığını, hatta Şey b ani' nin h. 189' da vefatma
kadar sürdüğünü de düşünmek mümkündür. Şafii, Irak'ta, İmam Muhammed eş-Şey
biini'den başka Veki' b. el-Cerrah (v.190); Han1mad b. İsame el-Haşimi el-Küfi
(38) cl-Hilli, el-Müceddidun fi'l-İslam, s. 75.
(39) cr-Razi (lhn chi Hatim), s. 34; Ebu Nuaym, IX/81; ci-Asqalani, s. 128; Ebu Abdiilah Hüseyin h. Ali cs-Saymc
ri, Ahbaru Ebi Hanife ve Ashabih (thk. Ebu'I-Vefa ci-Arğani), Mathaatu Maarili'ş-Şarkiyyc, Haydarahad
1974, s. 124; Muhammed Abdülhayy ci-Lckncvi, e1-Feviiidu'l-Behiyye fi Teracumi'1-Hanefiyye, Matbaatu's
Saadch, Mısır 1324, s. 163; Ehfi İshak cş-Şirazl, Tabakatu'l-Fukaha (thk. İhsan Abbas), Mathaalu Dari'r-Raid
cl-Arahi, Bcyrul 1970, s. 114; Mcdkur, Menahic, s.646. Irak'taki diğer hocaları için hkz. cl-Asqalani, ss. 62-73.
(40) eş-Şiriizl. s. I 14; e.l-Kurtubl, s. 69: ez-Zeheb!, Siyer, IX/136: es-Saymeri, ss. 123. 125: e!-Leknevf, s. 163:
el-Beyhakf, Menakıb, 11158 vd. Ebu Abdillah Muhammed b. Ahmed b. Osman Zehebi, Menakıbu'l·
İmam Ebi Hanife ve Sahibeyhi Ebi Yusuf ve Muhammed b. el-Hasan (tbk. Muhammed Zilhid ei-Kev
setf). Diiru · 1-Kütübi '1-Arabi, Kahire ı 366, s. 51. Şafii, Şeyhani'yi o derece takdir etmiştir ki meşhur öğ
rencisi el-Müzeni'nin ifadesine göre onun hakkında
......ı, J_;; i,.iJI ~ts" l,.<, ....._ eı[.;,-J-1 '-'"'....,... v-- ~l.::..,i~ 1... "Muhammed b. Hasan eş-Şeybani'den
daha fasilı k inN' ~iirn~t·ıliııı. oıııııı 1-.ıraatini dinil'di)!iıııde sanki Kur'an onun difi~·Jc innıi~ gibiydi." ""'....,... "[-.J <.) .. l.,s;.ıl.::..,l~ "\'j )i; 4.,.i ..ıL.. ir J.:-. 1.~>1.::..,1) \... • .:ı-J-1""' ........... "! --J ~,).:.:,; "l ..ıL.. ir IJ>I..:JL \...
.:ı-J-1 '-'"' ....,... "l-.J ~ "\'[1.~>1 ..:JL 1... • .rJ. ı "Kiminle görüşüp ilmi münazarada bulunmuşsam yüzünün rengi değişmiştir, İmam Şeyhani ise bu
nun istisnasıdır." demiştir. Şafii. hocasını
"Gözlerin, benzerini görmediği; kendisini görenlerin ise ondan önceki alimleri görmüş olacağı" ör
nek insan olarak tavsif etmiştir. Takdirkar ifadeler için bkz. el-Kurtubi, s. 69; ez-Zehebl, Si yer, IX/135; ez
Zehebf, Menakıb, s. 51; el-Beyhaki, Menakıb, 1/158 vd.; eş-Şirazi, s. 114; es-Saymerl, ss. 123, 125; el
Leknevl, s. 163; el-Kevseri, Bulfiğu'l-Emanl, s. 25, 30: ei-Asqalani, s. 79; Kamil Miras, Tarih-i ilm-i
Fıkh, Matbaa-i Amire, Istanbul 1331, s. 93.
( 41) Miras, ss. 95-96; Abdulkadir, s. 24 7.
(42) Ahmed Emin, 111204. Ayrıca bkz. Medkur, Menahic, s.Mfi.
78
ŞAMiL DAG;Ct • iMAM ŞAFii'NiN HAYATI VE FlKlH USÜLÜ iLMiNDEKi YERi
(v.210); Abdulvahhab b. Abdü'l-Mecid el-Basri (v.l94); İsmail b. Uleyye gibi ilim
adamlanndan da faydalanmıştır.c"')
d) Öğrencileri
İmam Malik ve İmam Muhammed gibi mezheb imamlarına öğrenci olan Şa
fii'nin, yine mezhep imamlarına hocalık ettiği görülmektedir. Onun Bağdat'taki seç
kin öğrencileri arasında Ahmed b. Hanbel'den (v.240) başka, daha önce Hanefi mez
hebine mensub iken, bilahare Şafii mezhebinitercih eden Hüseyn b. Ali el-Kerabisi
(v.256), yine Hanefiliği terkedip Şafii olan ebu'I-Hasan Muhammed b. Sabah ez
Za'ferani (v.260), mali hukuk alanında uzman olan el-Emvaı sahibi Ebu Ubeyd Ka
sım b. Sellam (v.224); Haris b. Sureye en-Nakkal (v.234); yine Hanefi iken, mezhe
bini terkederek Şafii olan ve Şafii'nin "Mezheb-i Kadlm"ini neşreden, ancak bila
hare müstakil bir mezheb kuran Ebu Sevr İbrahim b. Halid el-Kelbi (v.240) ve İshak
b. Rahaveyh (v.238)' de yer almaktadır. c .. ) Bunlardan Za'ferani ve Kerabisi İmanı Şa
fil'nin Bağdat'ta iken yazdığı el-Mebsut (el-Hucce) isimli eserini toplayıp rivayet
etmişlerdir. Ancak bu kitabın günümüze ulaşmadığı ifade edilmektedir. c•>)
İman1 Şafii'nin Bağdat'a gelmesi, özelde, kendi fıkıh formasyonu ve zihniyetinin (ic
tihad mantığının) yeniden şekillenmesi; genelde İslam Hukuku tarihi açısından fevka
lede önemlidir. Çünkü o zan1ana kadar aralannda ilmi iletişim olmasına rağmen birbirin
den tan1an1en ayrı iki ekol halinde gelişen Hicaz fıkhı ile Küfe fıkhı, ilk el kaynaklarına
dayanarak İmanı Şafii tarafından karşılaştınlabilmiştir. Böylece Hicaz'da Hadis-Sünnet
merkezli kültüre dayalı olan Hicaz fıkhını bu ekolün lideri olan İman1 Millik vasıtasıyla
alan ve iyice özümleyen Şafii, bu kültüre ilave olarak Hadis ve Sünnetin yanında re'y ve
ictihadın da çok önemli bir yer işgal ettiği Küfe-Irak ekolününün görüş ve dayanaklarını
da doğrudan İman1 EbU Hanife'nin öğrencisi olan Şeybanl' den öğrenerek bu iki ekolün
sentezini yapmış ,C"") usUl ile ilgili temel kurallan tespit etme gayretine yönelmiştir.
(43) el-Asqaliln!, s. 53; el-Merağ!, 11136; Abdun·azık, el-İmamu'ş-Şafii, ss. 29-30: Edhem, ss. 16-17; en-Neh
rilv!, s. 68; ez-Zeheb!, Siyer, X/7; er-Riiz! (Fahruddin), s. ll. Imam Şafii'nin hocaları arasında Mutezili
alimierin bulunduğu da ifade edilmektedir. bkz. el-H illi, s. 76.
(44) Abdurrazık, el İmamu'ş- Şafii, s. 30; Cündi, el-İmamu'ş-Şafii, s. 191; Subki-Berberi-Sayis, ss. 2X3-2X4;
ez-Zehebi, Siyer, X/7-9; eş-Şirilzi, ss. 97- 105; el-Kurtub!, s. 107; el-Beyhaki, Menakıb, Il!250-266; el-Ca
'd!, ss. 237-238; Sezgin, 111167-180; en-Nehrilvl; Ignaz Goldziher. Zahiriler (Terc. Cihat Tunç), Ankara
Üniversitesi Basımevi, Ankara 1982, s. 24; Hudari Beg, s.l71.
(45) Cünd'i. el-İmamu'ş-Şafii. s. 248.
(46) Miras,s.95; Ebu Bekr Ahmed b. el-Hüseyn el-Beyhakl, Ma'rifetu's-Sünen ve'I-Asar (Neşr. Abdü'l-Mut'i'
Em'in Kal'aci), Camiatu'd-Dirasilti'l-İslil.miyye, Karaçİ 1991. l/30-31 (Muhakkikin önsözü); ayrıca bkz. el-Me
rağ'i, l/136; Khadduri, s.l2: ayrıca Ahmed Emin, 111224; Onun büyüklüğünü, ehl-i re'y ile ehl-i hadis arasında
ki sentezci ve dengeleyici konumunda arayanlar da vardıı·. bkz. Muhammad Muslehuddin, Philosophy of Is
lamic Law and the Orientalist~. Taj Company, New Delhi 19X6, s. 76. Ayrıca bkz. Schacht, Origins, s.47.
79
DiYANET iLMi DERGi • CiLT: 32 • SAYI: 2 • NiSAN-MAYIS-HAZiRAN 7996
Burada yeri gelmişken bir konuya daha temas etmeyi lüzumlu görüyoruz. Saha-. . be devrinde fıkıh, asr-ı saadette olduğu gibi, pratik bir vak:ıa olarak mevcut olmakla
beraber, henüz tedvin edilmemiştir.<47ı Ancak pratik hayatta mevcuttur ve teamül ha
line gelme yolundadır. Bu asırda hukukçular arasındaki görüş farklılıkları belirgin
değildir. İcma da sahabiler arasındaki müşaverenin tabii bir sonucu olarak ortaya
çıkmıştır. <4•ı Fetihlerle genişleyen İslam ülkesi, fakih sahabilerin Medine'den ayrıla
rak fetbedilen ülkelerde görevlendirilmesi zamretini de beraberinde getirmiştir. Sa
habileri takip eden tabilin nesli, belli merkezlerde odaklaşan bu sahabilerden ilim al
mışlardır. Böylece tabilin nesli ile birlikte fıkhi görüşlerin mezhepleşme süreci içine
girdiği görülmektedir. Mezheplerin teşekkülü döneminde (özellikle Hicri IL yüzyıl
da), belli merkezlerdeki alimler, kendi bölgelerindeki tabii, ve sahabilerden mütesel
silen istifade etmişlerdir. Bu durum, mezheplerin teşekkülünde çok önemli bir husu
siyet arzetmektedir. Ancak önemine binaen bir defa daha ifade etmek gerekir ki, Hi
caz ve Irak ekolü arasındaki ihtilaflar, kaynaklar ile ilgili değildir. Bunlar daha ziya
de, kaynakları algılama ve yorumlama ile, çevre ve örf gibi faktörlerin şekillendirdi
ği metodik farklılıklardan ibarettir. Bununla beraber mezhepler birbirinden tamamen
ayrı kompartmanlarda tesis edilmiş değildir. Her ekol, kendi dışındaki ekolün görüş
ve kanaatlerini bilmektedir. Anlayışlarında nüanslar olmakla beraber Rey'in yaygın
olduğu Küfe ekolü hadisi terketmediği gibi, Hadis-Sünnet eğiliminin hakim olduğu
Hicaz ekolü dere'ye tamamen kapalı değildir. Kısaca Irak'ta re'y ve örfün yanında
eserin de yer aldığı gibi, Hicaz' da da eser ile birlikte re'y de bulunmaktadır.<49ı
Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın, astroiıomi ilmindeki İlıatasını göstermek için
"Gökyüzünü, Erzurum'un sokaklarından daha iyi tanıyorum" dediği rivayet
edilir. Erken dönem İslam alimleri de, dönenlin seçkin İslam alimlerini adeta kodla
dıkları için, hangi alimlerin, nerede ve hangi ilimlerle meşgul olduğunu, tabiri caiz
ise dönemin ilmi haritasını çok iyi biliyorlardı. Bu nedenle alimler, önceden nokta
şahsiyetler belirleyerek, yüzlerce, bazen binlerce kilometrelik mesafeler katedip eya
letler arası seyahatler yapar, ilim adamlarına giderek ilim alışverişinde ve müzakere
lerde bulunurlardı. Böylece herhangi bir bölgedeki ilmi kanaatler, sadece o bölgede
(47) Muhammed ed-DusOki, el-İmam Muhammed b. Hasan eş-Şeybani ve Escruhu rı'l· Fıkhi'l-İslami, Daru"s-Sakafe, Katar 1987, s. 30; Muhammed b. el-Hasan el-Hucuvi el-Fiisi es-Seiilibi, el-Fikru's-Sami rı Tiirihi'l-Fıkhi'l-İslami, el-Mektebetu'l-llmiyye, Medine 1396, Il/100.
(48) Mustafa Ahmed ez-Zerqa, el-Fıkhu'l·İslami rı Sevhibi'l-Cedid, Matbaatu Elif Ba, Dımaşk 1967, 11158.
(49) Bu konuda geniş bilgi için bkz. Ahmed Halil, el-Leysu'bnu Sa'd Fakihu Mısr, Daru'l-Maarif, Kahire 1969, s. 17 vd ; Abdulmecid Mahmud, el-İtticahatu'l-Fıkhiyye inde Ashabi'l-Hadis rı'l-Karni's-Salisi'l-Hicri, Daru'l-Yefii, Kahire 1979, s. 17 vd; Muhammed Yusuf MOsa, Tarihu'l-Fıkhi'l-İslami, Mektebetü's-Sündüs, Kuveyt t.y, Il/102; ed-DusOki, el-İmam Muhammed, s. 40; Joseph Schacht, İslam Hukukuna Giriş, (terc. Abdülkadir Şener, Mehmet Dağ), s. 55 vd.
80
ŞAMiL DAGCI • IMAM ŞAFii'NiN HAYATI VE FlKlH USÜLÜ iLMiNDEKi YERi
kalmıyor, diğer bölgelere de intikali sağlanıyor, herkes birbirinden haberdar oluyor
du. Bu nedenle, Hicaz ekolünü, re'y ehlinden habersiz, sadece Hadis-eser nakilcisi;
Re'y ekolünü de Kur'an ve Sünnet' e kulak tıkayan ve sadece şahsi ictihad ve kana
atlerini ön plana çıkaran anlayışın sahipleri olarak görmemek gerekir, Çünkü o dö
nemin ilmi hayatı incelendiğinde açıkça görülmektedir ki; Endülüs'lü bir alimin ho
calan, Bağdat'lı olabildiği gibi, Bağdat'lı bir alimin hocalan da Medine'li veya Ye
men'li olabilmektedir, Mezhep imamlannın birbirlerinin hocasılöğrencisi olmaları
da bu kanaati güçlendimıektedir. Sıkıntılarla dolu hayatını, Mekke-Medine; Medine
yemen; Yemen-Bağdat; Bağdat-Mısır gibi eyaletler arasında adeta mekik dakuyarak
geçiren ve makalemize konu olan İmam Şafii de bunun biiriz bir örneğidir ve bu ör
nekler az da değildir. Örneğin Medine'deki İmam Malik'in meşhur öğrencilerinden
Abdullah b. Vehb, h.125 tarihinde Mısır'da doğmuş, İmam Miilik'e öğrenci olmuş,
Leys b. Sa'd'a (v.157) öğrenci olmuş; Mısır, Irak ve Hicaz'da ilim tahsil etmiş,
h. 197' de Mısır' da vefat etmiştir. <"'ı Abdurrahman b. Kasım, h. 128' de Kinde (Him
yer)'de doğmuş, İmam Malik'e öğrenci olmuş ve h.191'de Mısır'da vefat etmiştir.
Kayravan Kadısı (Tunus'lu) Esed b. Furat da (v.213/828) İmam Malik'ten el-Mu
vatta' okumuş, sonra Irak'a giderek İmam EbuYusuf ve Muhammed'in ders halka
larında bulunmuş, Mısır'a geçerek İmam Malik'in oradaki öğrencileri olan Eşheb b.
Abdilaziz (v.204) ve İbn Kasım'dan dersler almış ve Kayravan'a dönmüştür.<"ı Ke
za Eşheb b. Abctilhakem de (v.204 Mısır) İmam Miilik'e öğrencilik etmiştir.<sıı İmam
Miilik'in el-Muvatta'ının ravilerinden birisi olan Endülüslü Yahya b. Yahya el-Ley
si el-Endelüsi de 28 yaşında İmam Miilik'e öğrenci olmuş, Mekke'de Süfyan b.
Uyeyne'den, Mısır'da Leys b. Sa' d' dan dersler almıştır.<'3ı Re'y Ehli'nin imamı olan
EbU Hanife'nin de Hammad b. Ebi Süleyman'dan (v.120) ve Mekke'li Ata b. EbiRe
bah'tan (v.ll4) ilim aldığı; ayrıca Hadis Ehli'nin imamı olan Miilik ile birbirlerinden
ilim alışverişinde bulunduklan da ifade edilmektedir. <"ı Yine Hanefi imamlanndan
hadis hafızı kabul edilen EbUYusuf'un re'y ehli arasındaki yerini almadan önce ha
dis ile meşgul olduğu, İbn-i Ebi Leyla'nın öğrencisi olarak ondan 9 yıl ders aldığı,
(50) İbn Abdilberr, ss. 48, 50.
(51) Cündi, el- İmamu'ş·Şiifli', s. 109; el- Kurtubi, ss.50-51; Muhammed Sellam Medkilr, ei-Medhalu'I-Fıkhi'l-İsliimi, Daru'l-Kavmiyye, Kahire 1964, s. 41.
(52) İbn Abdilberr, ss. 51 -52; Medkilr, s. 41.
(53) İbn Abdilberr, s. 52 .
. (54) İsmail Hakkı Ünal_ EbuHanife'nin Hadis Anlayışı ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet Işle
ri Ba~karılığı Yayını. Ankara 1994. s. 234:
~ ;llll,A; ~~i .,..JWI ,.ı..) .ı.WS' .,J ~J ~iJ ~ Jü lU,.:.. L,i ~c j. :..ıl.IU J...i cl-lkyhaki. 1\lcniikıb, 1112h 7 o-Zchcbi. Meniikıb, s. ı l.
81
DiYANET iLMi DERGi • CiLT: 32 • SAYI: 2 • NiSAN-MAYIS-HAZiRAN 1996
bilalıere İmam EbuHanife'ye yöneldiği, İmam Malik ile görüşüp ilmi müzakereler
de bulunduğuc"ı; İmam Muhammed Şeyhani'nin de İmam Malik'in yanında üç yıl
dan fazla bir süre kaldığı, lafızlarıyla birlikte ondan 700 kadar hadis rivayet ettiği, hat
ta onun,-yukanda işaret edildiği gibi- İman1 Malik'in el-Muvatta 'ının ravilerinden bi
risi olduğu da bilinmektedir.c"'ı Onun İmam EbU Hanife'ye öğrenci olmadan önce
Şamlı Abdurrahman el-Evzai (v.l57.) ve Kiifeli Süfyan es-Sevri (v.161) gibi alimler
den ders aldığı da kaydedilmektedir."') İmam Malik ile Mısır'da Leys b. Sa' d (v.157)
arasında yazışmalar olduğu, hediyeleştikleri, hatta Leys b.Sa' d'ın da Irak' a giderek
orada ilmi tartışmalar yaptığı da bilinmektedir.c"ı Leys b. Sa' d, İmam Malik'in öğren
cisi ve mezhebinin tabiisi iken bilahare mezhep tesis etmiştir."9ı Emevi ve Abbasiler
döneminde Küfe' de kadılık yapan İbn Ebi Leyla ileMedine'de İmam Malik'in fıkıh
taki üstadı olan Rebia b. ebi Abdirrahman b. el-Ferruh (Rebiatu'r-Re'y)(v. 136)'un ise
İmam Ebii Hanife' den önce re'y ile fetva verdiği ifade edilmektedir.c6oı Diğer taraftan
Ahmed b. Hanbel'in İmam EbuYusufdan üç yıl ders aldığı,c6 ıı aynca eserlerini kale
me alırken Şeyhani'nin eserlerinden faydalandığı,c6ıı Suriye, Yemen vs. vilayetlere il
mi seyehatler yaptığı, hatta el-Musannt;fsahibi meşhur muhaddis Abdurrazzak'tan is
tifade etmek için San'a'ya kadar gittiği bilinmektedir. İmam Şafii'nin de Şeyhani'nin
el-Asl ( el-Mehsılt) isimli eserini ezberledikten sonra el-Ümm'ünü yazdığı unutulma
malıdır.c"ıı Bağdat'ın doğusunda ve kuzeyinde kalan Türk ilieri için de aynı şeyleri ifa
de etmek mümkündür. Örneğin Türkistan, Şafii mezhebini, Taşkent (Şaş)lı Kaffil.l el-Ke
bir eş-Şaşi Muhammed b. Ali b. İsmail (v.365) vasıtasıyla tanımıştır ki, bu alimin de
tahsilini Şam ve Bağdat'ta yaptığı ifade edilmektedir.'ü4'
(55) Ebu Bekr Muhammed b. Ahmed Ebu Sehl es-Serahsi, el-Mebsut, Matbaatu's-Saade, Mısır 1324, XXX/128; er-Razi (İbn Ebi Hil.tim), s. 197; el-Kurtubi, ss. 59, 173; İbn Nedim, Kitabu'l·Fihrist (Gustau Flugel neşri), Beyrut I 964, 1/203; Ahmed Emin, Il/200.
(56) ez-Zehebi, Menakıb, s. 53, ez-Zehebi, Siyer, IX/135; el-Kurtubi, ss. 25, 174;er-Rilzi (İbn ebi Hil.tim) s.l73; Ebu Nuaym,IX/74; İbn Nedim, 1/203; Abdulkadir, s.246.
(57) İbn Abdilberr, s. 173, Halil, ss. 75, 84.
(5S) Abdulkadir Şener, Muhammed Yusuf Musa'nın "Til.rihu'l-Fıkhi'l-İslil.mi" isimli eserinin bu konu ile ilgili bölümünü tercüme ederek Ankara Üniversitesi llahiyat Fakültesi Dergisi'nde (c. XVI-1968, ss. 131-154) yayımlamıştır.
(59) İbn Nedim, 11199.
(60) İbn Nedim, 1/203; Abdülkadir, s. 234; ez-Zehebi, Si yer, Vl/3 10.
(61) ez-Zehebi, Menakıb, s. 50; ez-Zehebi, Siyer, IX/136; Muhammed Zil.hid el-Kevseri, Hüsnü't-Tekadi fi Sireti ebi' Yusuf el-Kadi, Mektebetü'l-Endülüs, Humus 1968, s. 64; Ahmed İbrahim ebu Yusuf, Ebu Yusuf Kadi'l- Kudat, Bağdat I 948, s.9.
(62) ez-Zehebi, Siyer, IX/136.
(63) Kevseri, Buluğu'l·Emanl, s. 77. Ayrıca Imam Şil.fii'nin, Imam Millik'in yanında kaldığı sürenin 8 ay olduğu; Şeybani' nin Imam Malik' in yanında kaldığı sürenin ise üç küsur yıl olduğu da ifade edilmektedir. bkz. Kevseri, Buluğu'l-Emiini, s. 43.
(li4) Yusuf Ziya Kavakçı, XI ve XII. Asırlarda Karahanidar Devrinde Mavara al-Nahr İslam Hukukçula· rı, Sevinç Matbaası, Ankara I 976, s.25; Sezgin, Turas, 1111 X8- 189.
82
ŞAMiL DAGCI • iMAM ŞAFii'NiN HAYATI VE FlKlH USULÜ iLMiNDEKi YERi
Bütün bunları, .tabifn döneminden başlamak üzere hicrf II. asırda şekillenen fıkhf ekoller arasmda ihtilaflı konular bulunmasına ve fakihlerin nassları farklı farklı algılayıp yorumlamalanna rağmen, beslendikleri kaynağın aynı olduğunu, ayrıca birbir
lerinin kanaatlerine muttalf olduklannı teyid etmek için ifade ediyoruz. ilim ehli birbirini o kadar iyi tanımaktadır ki, rivayet edilen haberlerin/ eserlerin doğru (sahih)
veya uydurma (mevzu) olup olmadığı, genellikle ravilerin güvenilir kişiler olup olmadığı kriterinden hareket edilerek tespit edildiği gibi, ravfler arasında yalancı olup
olmadığı da bu ileri derecedeki rical bilgisinden faydalanılarak ortaya konulmuştur.
Zaman zaman eleştiri konusu yaptığımız "İslami kritisizmde metin tenkldinden ziyade rical tenkidinin gelişmiş olması, başka bir ifade ile "metnin doğruluğunun, senedin sağlamlığında aranması" anlayışı da, bu duruma bağlanabilir.<"'l Çün
kü, hadisin senedi (ravfler zinciri), hadis metninin sıhhatini garanti eden bir kıstas
olarak kabul edilmiştir . Bu nedenle bu tevsik usUlü İslam alimlerince, başka millet
lerde bulunmayan, yani İslami bir orijinalite arzeden bir sistem
~~1 • ..\.\ ~L». V" U...Li ~ ''""olarak nitelendirilmiştir.
Bağdat'ta re'y ehlinin fıkhını iyice öğrendikten sonra Mekke'ye dönen Şafii,
Mescid-i Haram'da tedrfse devam etmiştir. Ayrıca bir taraftan Hanefi fıkhını (İmam EbuYusuf ve Muhammed'in kitaplarını) tetkikine devam ederken, diğer taraftan hac mevsiminde buraya gelen değişik alimlerle görüşme ve İstişarelerini sürdürmüştür.<"'ı
Hayatının yaklaşık dokuz yılını alan bu dönemini İmam Şafii, hüküm istinbatının dayandığı temel kurallan (Usul-i .fikh) tetkik ve tespit etmeye tahsis etmiştir.<"sı Şa
fii'nin, diğer mezhep imamları ile görüşüp, ilim alış-verişinde bulunması, değişik ül
ke ve kültürleri tanıması, bu meyanda görüş ve kanaatlerini sık sık yeniden gözden geçirmesi; O'nun görüşlerinin, sadece nakilden ibaret olmadığını; aksine kendisinin
(65) imam Muhammed'den sağlam kanallar ile sonraki nesillere intikal eden ve el- Mebsiit, el-Camiu's-Sa
ğir, el-Ciimiu'l-Kebir, es-Siyeru's-Sağir, es-Siyeru'I-Kebir, ez-Ziyadat'dan ibaret olan eserlerine "zahiru'r-rivaye" denilmesi de aynı sebebe dayandırılmaktadır. Abdurrazık, et-Temhid, s. 236.
(Iili) Ebu Bekr Ahmed b. Ali el-Hatib el-Bağdadi, Şerefu Aslıabi'I-Hadis (Thk.Mehmed Said Hatiboğlu). Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara 1972, ss. 75-76. Ayrıca bkz. Fııad Sezgin, Ehemmiyyetu'i-İsnad fi'IUliimi'l-Arabiyye ve'l-İslamiyye, (Miihiidarat fi Tarihi'l-Ulômi'l-Arabiyye ve'I-İslamiyye içinde ma
kale), Frankfurt 1984.
(67) el- Meraği, 1/136; Hudari Beg, ss.lfi9-170; Abdulkadir, s. 247; Khadduri, s.l3.lmam Şafiinin 188 yılında Bağdad'ı terkederek Harran ve Şam üzerinden Mısır'a gittiği de kaydedilmektedir. (Sezgin, 111165; Abdulkadir, s. 275) Bu ri vayete göre Şafii Mısır'da Imam Malik'in bir öğrencisi olarak büyük itibar ve iltifat görmüş ancak 195 yılında buradan tekrar Bağdat' a dönmüştür. (Haffening, Xl/268). 198 yılında Mısır vali sinin oğlu Abdullah b. Musa'nın daveti ile tekrar Kahire'ye dönen Şafii, 200 yılında buradan hacca gitmiş, oradan da tekrar Kahire'ye dönmüştür. bkz. Sezgin, Il/165-166; Abdulkadir, s. 275; Haffening.
Xl/268.
(68) el-Hafif, adı geçen makale; Abdulkadir. s. 268.
83
DiYANET iLMi DERGi • CiLT: 32 • SAYI: 2 • NISAN-MAYIS-HAZiRAN 7996
Hanefi ve Mlliikl mezheplerinden seçmeci bir anlayışa dayalı, eklektik bir sistem
oluşturma gayreti içinde olduğunu göstemıektedir.<""ı Kısaca özetlemek gerekirse
İmam Malik'in temsil ettiği ve hadis-sünnetin şekillendirdiği hukuki yapıya kısaca
"Medine Elıli'nin ameli"ne fevkalade önem veren Medine Ekolü'nün, İmam Şa
fii'nin görüşlerinin (fıkılıformasyonwıun) şekillenmesinde derin te'siri olduğu mu
hakkaktır. Ancak o, muhtelif zamanlarda İslam dünyasının değişik bölgelerine seya
hetler yaptıkça ve Hicaz' da muttali olmadığı şeyleri görüp, yeni şeyler öğrendikçe,
eski görüşlerini yeniden gözden geçirme zamretini hissetmiş, zamanla kanaatlerini
değiştirdiği de olmuştur. Pek tabii olarak mezhebi de Malikilikten farklı bir boyut ka
zanmıştır. Bu nedenle Şafii fıkhını, tamamen hadis veya re'y ekolü içinde mütalaa
etmek imkansızdır.<7oı Kaldı ki, daha önce de ifade edildiği gibi, hadisten müstağni
olan ve tanıamen rey'e dayanan, veya aklı ve yorumu devre dışı bırakarak sadece ha
dislerin lafzını ve literal yorumunu esas alarak birbirine zıt kutup oluşturan fıkıh
ekolleri kanaatimizce, (Ziilıirfler ve müfrit re 'yciler denilen rasyonalist Basra Mu 'le
zilesi hariç) hemen hemen yok gibidir ya da çok marijinaldir.(7°
İmanı Şafii 195/811 yılında Hallfe el-Emin zamanında ikinci defa Bağdat'a git
miştir.<nı İmam Muhammed eş-Şeybani vefat ettiği için Şafii, Bağdat'ta meşhur Ha
nefi hukukçusu Muhammed b. Hasan b. Ziyad el-Lü'lüi (v.204)'ye misafir olmuştur. <7'ı Ancak bu seferki gidişinde 45 yaşlarında o• ı (olgunluk çağında)' dır ve fıkıh açı
sından daha sistemli ve daha derli topludur. Artık yepyeni bir ekolün müjdecisidir.
Sadece fetva konusu olan cüz'i ve fer'i meseleri ele almaktan ziyade bunların dayan
dığı temel ve külli kurallar ile, bunların esaslarını (uszll) incelemektedir.
Şafii, UsUl-i fıkh ile ilgili elimizde mevcut en eski te'lif olma niteliğini koruyan
er-Risale isimli eserini ilk defa bu dönemde yazmıştır. mı Meşhur hadis hiifızı Abdur-
(69) el-Beyhak!, Ma'rifetü's-Sünen, I/31, 32; Sezgin, Il/166; Hatfening, Xl/26; Asaf A.Fyzee, Outlines of
Muhammadan Law, Oxford University Press 1976, s. 34; en-Nehri\vl, ss. 67-68.
(70) Sezgin, Il/166.
(71) Ali Hasan Abdulkadir'in re'y merkezli tasnifini esas alarak Hanefllik ve Zi\hirlliği birbirine zıt iki kutup
kabul eden anlayışına (s. 223) katılamıyoruz. Çünkü re'y yerine hadis merkez alındığı takdirde, aynı şey · söylenemiyecektir. Zira Hanefilik hadise kapalı bir mezhep değildir. Binaenaleyh Hanefilik ve Zahirlliği
(aralarında çok önemli farklılıklar olmasına rağmen) birbirinin zıdd-ı ba!d'i kabul etmek imkansızdır.
(72) ez-Zeheb!, Siyer, X/85; Ebu Nuaym, IX/67; Abdurrazık, s. 30; el-Hafif, aynı makale; en-Nehrav!, ss. 67,
69; Berber!-Sayis-Subk!, s. 280; Cünd1-Semek-lbrahim, Il/372; Haffening, XI/268; el-Merağ!, l/136; esSeiilib!, I/397.
(73) Hudari Beg, s.l70.
(74) en-Nehravl, s. 69.
(75) Bazı yazarlar, Şafii'nin er-Risale'sini ilk defa, Bağdat'tan Mekke'ye döndükten sonra ve Mekke'de yaz
dığım ifade ediyariarsa da (bkz. Ahmed Muhammed Şakir, er-Risale' ye yazdığı ön söz, s. lI; Medkur, Menahic, s. 046.), genellikle onun bu eseri Bağdat'a ikinci gelişinde yazdığı kabul edilmektedir
84
ŞAMiL DAGCI • IMAM ŞAFii'NiN HAYATI VE FlKlH USÜLÜ iLMiNDEKi YERi
ralıman b. el-Mehdi (v.198)'nin, haberleri kabulde aranan şartlar, icma'ın hücciyye
ti, Kur'an'ın nasih ve mensühu ve benzeri fıkıh usUlüne ilişkin bazı sorulannı cevap
landırma talebine, cevap sadedinde kaleme aldığı bu eser, risille halinde, öğrencisi
Haris b. Süreye en-Nakkill el-Harezmi (v.236) tarafından kendisine ulaştınldığı için
bu ismi aldığı ifade edilmektedir. (7oı Ancak bu eser zamanımıza kadar ulaşamamıştır.
İmam Şafii'nin yine bu dönemde el-Hucce veya el-Mehsılt isimli furü-i fıkha da
ir bir eser daha yazdığı zikredilnıektedir. Mısırdaki öğrencilerinden el-Buveyti'nin
ifadesine göre, Şafii, Irak'ta iken, ehl-i hadis, kendisinden İmam Ebu Hanife'nin gö
rüşlerine karşı bir kitap yazmasını istemiş, kendisi de bu amaçla bu eserini yazmış
tır. Bağdat'ta kaleme alındığından dolayı bu esere Kitahu'l-Bağdlidf de denilmekte
dir.cnı Bu kitap, re'y ehline reddiye olarak yazılmış olup, İmam Şafii'nin eski görüş
lerini (kadim mezhebini) yansıtmaktadır. Beyhaki'nin ifadesine göre bu eseri
Irak'taki öğrencilerinden Za'ferani rivayet etmiştirY'1 Katip Çelebi de İmam Şa
fil'nin "mezheb-i kadim"inden bahsedildiğinde bu kitaptaki görüşlerinin kastedil
diğini kaydetmektedir.<7"1 Kısaca İman1 Şafii Irakta iken ilk defa olarak yazdığı er-Ri
sale usUl ile; el-Hucce isimli eseri ise furü ile ilgilidir.csoı Ancak ileride de ifade edi
leceği gibi, İmam Şafii'nin bu iki eserini de Mısır'a gittikten sonra yeniden gözden
geçirdiği, değişikliklere tabi tutarak yeniden imla ettirdiği de bilinmektedir. er-Risli
le, ismini korumakla beraber yeniden telif edilmiştir. el-Hucce ise, el-Ünını isimli
eserine esas teşkil etmek üzere yeniden gözden geçirilmiş, değiştitilmiş ve öğrenci
lerine yeniden dikte ettirilmiştir;csıı
e) Mısır'a Gidişi
Bu sefer Bağdat'ta iki yıl kalan<''1 İmam Şafii'nin, Farsillerini de gezdikten son
ra Anadolu'da Harran (Urfa)'a uğradığı ve 198/813 yılında Mekke'ye döndüğü kay-
(76) Sezgin, 11/171; el-Asqaliini, s.78; el-Beyhilki, Ma'rifetu's- Sünen, l/26; Ahmed b. Ali b. Silbit el-Hatib elBağdildi, Mes'eletü'l-İhtidic bi'ş-Şiifii fimii Usnide İleyh ve'r-Redd ala Tilinine bi İzemi Cehlihim, (Thk. Halilİbrahim Molla Hiltır), Şirketu Tıbaati'l-Arabiyye, Riyad 1980, s. ll (muhakkikin önsözü); elBeyhakl, Meniikıb, 1/237; George Makdisi, "The Juridical Theology of Shafii, Origins and Significance of Usul al-Fıqh, Studia İslamica," LIX, Paris 1984, s.6.
(77) el-Asqalilni, ss. 76, 145, 155; el-Beyhaki, Meniikıb, l/163-164; en-Nehravi, s. 713.
(78) el-Asqalilnl, s. 78; en-Nehravl, s 713. Nevevi ise, bu eseri, Şafii'nin Irak'taki en meşhur öğrencilerinin dördünün (Ahmet b.Hambel, Ebu Sevr, Za'feranl ve el-Kerabis!)'nin rivayet ettiğini kaydetmektedir.
(79) Katip Çelebi, Mustafa b. Abdillah, Keşfu'z-Zunfin an Esiimii'l-Kütüb ve'l-Funfin, Milli Eğitim Basımevi, Istanbul 1971, Il/1285; en-Nehrav!, s. 713; Abdurriizık, et-Temhid, s. 226; Muhammed Ali es-Sayis, Tiirihu'l-Fıkhi'l-İsliimi, Matbaatu Muhammed Ali Sab!h, Kahire t.y, s. 104; el-Merağ!, 1/139.
(80) el-Beyhaki, Ma'rifetü's-Sünen, 1/33 (önsöz); el-Beyhaki, Meniikıb, 111244; el-Asqaliinl, s. 76; Khadduri, s. 19.
(Xl) el-Beyhakl, Ma'rifetü's-Sünen, 1/33 (önsöz).
(82) Ebu Nuaym, IX/67; Abdurrazık, el-İmiimu'ş-Şiifii, s. 30.
85
DiYANET iLMi DERGi • CiLT: 32 • SAYI: 2 • NiSAN-MAYIS-HAZiRAN 7996
dedilmektedir.'"ı Bu seferinde de o, Bağdat'ta birçok ilim adamlarıyla görüşmüş ve
birçok ilim adamı da kendisinden ilim alnuştır. c•4ı 198 veya 199 yılmda üçüncü kez
Bağdat' a dönen Şafii, cs;ı burada ancak birkaç ay kalmış ve son ikanıetgahı olan Mısır'a
gitmiştir.""' Şafii'nin Bağdat'a bu son gelişinde Bağdat siyasi ve sosyal çalkantılara sah
ne olan sıkıntılı bir dönem yaşamaktadır. Halife el-Emin h.198'de öldürülmüştür'"7' ve
idarede Miltezile mezhebine temayülü olduğu bilinen el-Me'mun (hilafet süresi
h.l98-218) bulunmaktadır. Şafii'nin Mısır'a gidiş sebebi de büyük bir ihtimal ile ba
zı konularda Halife el-Me'miin ile ters düşmesidir. Rivayete göre O, Halifenin kadı
lık yapması teklifini kabul etmediği veya onun "halku'l-Kur'an" ile ilgili görüşle
rini reddettiği için Bağdat'ı terketmiştir. el-Me'mun, hilafete gelince Abdullah b.
Abbas'm soyundan Abbas b. Musa'yı Mısır'a vali tayin etmiş, o ise yerine oğlu Ab
dullah'ı kendisine naib olarak oraya göndemıiştir.188 ı İmam Şafii'nin 199'da Abdul
lah'm daveti üzerine kendisi ile birlikte Mısır'a gittiği zikredilmektedir. Şafii, Mı--- -··
sır'da İmam Millik'in değerli öğrencilerinden olan Abdullah b. Abctilhakem
(v.214)'e misafir olmuştur.cs9ı
Kahire valisinin kendisine temin ettiği imkanları iyi değerlendiren Şafii, hayatı
nın vefatma kadar süren bu beş yıllık dönemini yargı (pratik hukuk) dan uzak olarak
teorik hukuk meselelerinin araştırılmasma tahsis etmiştir. c9oı
f) Mısır'daki Öğrencileri
Mısır'a gittikten sonra Amr b. el-As camiinde ders halkasmı devam ettiren İmam
Şafii burada da değerli öğrenciler yetiştirmiş tir. Şafii'nin "hiç kimse bana Rebl' kadar yardım etmemiştir" dediği Rebi' b. Süleyman el-Muradi (v. 270/880), bizzat
Şafii'nin ders halkasım devam ettirmesini vasiyet ettiği Said-i Mısır'dan Ebu Ya'kiib
(83) Subki-Sayis-Berberi. s.280; el-Beyhaki, Menakıb, 1/220; Edhem, ss. 17, 31; Cündi-Semek-İbrahim, lll373. Şafii'nin bu seyahatinin de gercekleşip gerçekle~mediği ihtilatlıdır. Örneğin el-Kevseri bunun uydurma olduğunu ifade etmektedir. Bkz. Buluğu'i-Emani, s.32.
(84) Subki-Sil.yis-Berberi, s.280.
(85) Bu tarihin 198, 199, 200 olduğu konusundaki ihtilatlar dikkati çekmektedir. bkz. el-Kurtubi, s. 101; Ebfi-Nuaym, IX/67; ayrıca el-Beyhaki, Menakıb, 1/220; Hudari Beg, s.l70.
(86) el-Hafif, adı geçen gazetedeki yazısı; el-Kurtubi, s. 67; Cündi-Semek-İbrahim, s. 373; el-Meraği, 1/136.
(87) Cündi, el-İmamu'ş-Şafii, s. 192-193.
(88) Cündi, el-İmamu'ş·Şafii, s. 195; ayrıca bkz. en-Nehravi, s. 76; AbduJTazık, el-İmamu'ş-Şafii, s. 30; el
Asqalani, s. 77; Edhem, s. 31; Khadduri, s. 14. Abdulhalim Cü ndi, Bağdat'taki mutezile hakimiyetinin, Ab
bas i Halifesi Me'mun'un Horasan'dan Bağdat'a döndükten sonra olduğunu, halbuki o tarihlerde zaten Şa
fii' nin Kahire'de bulunduğunu gerekçe göstererek onun Bağdat' ı terk etmesinin sebebi olarak "halku'l·
Kur' an" iddiasını ma'kul bulmaz. bkz. Cü ndi, ei-İmamu'ş·Şiifii, s. 195-196
(89) Subki-Sayis-Berberi, s.280; Cündi, ei-İmamu'ş-Şiifii, ss.l95, 214; ibn Abdilberr, s. 113.
(90) Khadduri. s. 15.
86
ŞAMiL DAGCI •iMAM ŞAFii'NiN HAYATI VE FlKlH USULÜ iLMiNDEKi YERI
Yusuf b. Yahya el~Buveyti (v.231/845); "mezhebimin yardımcısı" dediği el-Muhtasar sahibi Ebu İbrahim İsmail b. Yahya el-Müzeni (v.264); Ebu Hafs Hermele b, Yahyael-Mısri (v.243) de bunlar arsındadır.<"' 1
Mihne olayından, Şafii'nin öğrencilerinin de nasiplendiği görülmektedir. Örneğin, yukanda ismini zikrettiğimiz el-Buveyti'nin, halku'l-Kur'an konusundaki siya
si otoritenin kanaatlerine ters düşen ''Kur'an'ın yaratılmamış olduğu" şeklindeki görüşü, Hanefi Mezhebine mensub olan devrin Kahire Kadısı Muhammed İbn ebi'lLeys'in hasedini mucib olmuştur. Muhammed İbn ebi'l-Leys, Buveyti'yi halku'l
Kur' an konusunda menfi bir tavır takınan Vasık Billah' a ispiyon etmiş ve tutuklanıp kelepçelenerek Bağdat' a götürülmesine sebep olmuştur.<"2ı Ulemanın karakterini gös
termesi bakımından onun şu davranışı zikre değerdir. Rivayete göre o, hapiste iken her cuma günü sanki dışanda cuma namazına hazırlanıyormuşcasına gusleder, temiz
elbiselerini giyinir, bekler ve dışarıdan ezan sesini duyunca da kapıya kadar yürür
müş. Gardiyanların:
-Nereye gidiyorsun? sorusuna
-Allah'ın davetine icabet etmeye, diye tevap verir. Görevlilerin,
-Geri dön, Allah seni bağışlasın, diye kendisine engel olması üzerine de
-Allah'ım davetine icabet ettim, ancak beni engellediler, diyerek karşılık verir-miş.193ı Daha İmam Şafii'nin sağlığında iken el-Muhtasar isimli bir eser yazdığı ifade edilen bu değerli alimin h.23 1 yılında hapiste iken vefat ettiği rivayet edilmektedir.<".ıı
g} Vefatı
İmam Şafil'nin, bilimsel hayatının muhtelif evrelerinde "mezheb-i kadim" ve "mezheb-i cedid" gibi farklı kanaatler taşıması, değişik ülke, kültür ve medeniyet
lerle karşılaştıkça görüş ve kanaatlerini yeniden gözden geçirmesi, onun değişime açık bir ilmi yapıya sahip olduğunu gösterir.<95ı Ancak onun Mısır'a gittikten sonra
(91) Subki-Sil.yis-Berberi, ss. 285, 286; eş-Şiril.zi, ss. 97, 100; el-Hüseyni, s. 3 vd: el-Kurtubi, s. I I ı. Davud ez
Zahiri' nin de önceleri Hanefi iken, bilalıere Şil.fil olduğu, daha sonra da müstakil bir mezhep kurduğu ifa
de edilmektedir. Cündi, el-İmamu'ş·Şafii, s. 329. Kahire'deki öğrencileri için ayrıca bkz. Subki-Sil.yis
Berberi, ss. 283-288; Sezgin, Tarihu't·Turas, II/176; İbn Nedim, s. 211 vd; es-Seil.libi, 1111123 vd; el-Me
rağ1, 1/139; Hudari Beg, s. I 73- I 74.
(92) lbn Abdilberr, ss. 109-1 10.
(93) Subk!-Sil.yis-Berber!, s. 285; Cündi, el-İmamu'ş·Şafii, ss. 326, 329.
(94) el-Beyhak!, Menakıb, 1/267 vd; Ahmet Emin, 11/233.
(95) el-Beyhak!, Ma'rifetu's-Sünen, 1/33 (önsöz); Emin el-Hfıll, el-Müceddidfin fi'l·İslam, s. X6.
87
DIYANET iLMi DERGi • CiLT: 32 • SA YI: 2 • NiSAN-MA Y/S-HAZiRAN 1996
görüşlerinde meydana gelen değişiklikleri sadece tanıştı ğı yeni kültür ve medeni)' et
lere dayandırma yerine, bu faktörlere ilave olarak ulaştığı ictihadi olgunluğa ve de
rin tetkiklerle kaydettiği ileri merhaleye dayandırmanın daha isabetli olacağını düşü
nüyoruz.1""ı Fakat daha Bağdat'tan ayrılarak Mısır'a gelirken
.)All_, 4..4-ll......,) 4-iJJı)-OJ ~ Jl J.P ~.;)if-i
ı;.r.l.) 1 J l.. i ~ 1 4-:,J 1 J l.. i ..;Al 1 -' j_,.lli 1 ı.$.) J 1 Lo .JJ ~
"Kardeş, gönliinı Mısır'a gitmek şevkiyle yanar Ne çare ki arada çöller ... uzun yollar var. Bilmem kurtulmak ümidi mi ... zenginlik için mi? Yoksa mezarıma nu sürükler kader. "1971
diyen İmam Şafii'nin yoğun ilmi mesai içinde geçen Kahire' deki hayatı da uzun sür
memiştir. Daha Kahire'ye geldiğinde sağlığı bozulan İmam Şafii yakalandığı ağır de
recede basur (hemoroid) hastalığından muzdarip olmuş, aşırı derecede kan kaybet
miştir. Nihayet iyice ağırlaşan hastalığı onu yatağa düşürmüştür. Bir sabah kendisini
ziyaret ederek durumunu soran değerli öğrencisi el-Muzeni'ye "Bilmiyorum ruhum cennete mi gidiyor onu kutlayayım, yoksa ateşe mi, onu tiiziye edeyim" diyerek
gözlerini yukarıya yöneltmiş havf ve reca arasında ve derin bir tevekkül içinde şu
mısraları okumuştur:
I....L.. 1!.! _..w ır ı.r.-)1 ~
Wlı. i 1!.! p .:ı 15 '?'..J 1!.! _,.lı;
.,..,.-ı..ı... .;.j t.... -' ~ ı.rJ u -'
-.::J _; l...IJ ~ ~ ~w
"Kalbinı sıkışıp çaresiz kaldığunda, Bütün ümit ve beklentilerimi aifina merdiven (vesfle) kıldım. Günahlarımı gözümün öniime getirdiğünde çok büyük lmldunı. Ancak Senin affmla kıyaslaymca, Affinı daha büyük gördüm .. wsJ
Uzun zaman geçmeden h.204 yılı Receb ayının son günü (20 Ocak 820 Perşem
be) Fustat (eski Kahire )'ta 54 yaşında iken vefat etmiş, cuma günü ikindi namazını
müteakip defnedilmiştir. 199ı İmam Şafii, cenazesini valinin yıkamasını vasiyyet etmiş
tir. Bunun üzerine Muhammed b. Seriyy b. el-Hakem, onun borçlu olup olmadığını
sormuş, borçlu olduğunu öğrenince de borcunu ödemiş ve cenaze namazını kıldır-
(96) Ayn kanaat için bkz.M. Esat Kılıçer, Büyük İslam Bilginlerinden İmam Şafii, Diyanet Dergisi, c. VII, s.
75-76, Ankara !968, s. 199; Medkilr. s. 42.
(97) el-Kurtub!, s. 102; Şiifii, Divan, s.47.
(98) el-Meriiğ!, l/142; el-Beyhak!, Menakıb, II/293vd; el-Asqaliin!, s.83; el-Kurtubl, s.l02; lbnu'l-Cevz!,
Il/258; Şafii, Divan, s.78.
(99) Ebil Nuaym, IX/67,68; er-Razi (İbn Ebi Halim), ss.74-75; el-Kurtubi, s. 102; el-Ca' di, s. !37; en-Nevevi, l/24.
88
ŞAMiL DAGC/ • iMAM ŞAFii'NIN HAYATI VE FlKlH USÜLÜ iLMiNDEKi YERi
mıştır. (ıooı Bu hadise bile göstermektedir ki o, çocukluğun u yetim olarak yaşamış, sü
rekli olarakdolaştığı (belki de dolaştırıldığı) için istikrarlı bir hayat sürememiştir. Kı
saca bu büyük insanın yetim olarak, gurbette başlayarı ve fakirlik içinde devam eden
hayatının yine gurbette ve fakirlik içinde noktalandığı görülmektedir. Yukarıda da
ifade edildiği gibi Kahire'ye geldiğinde vefakar öğrencisi Abdullah b. Abctilhakem
(v.214)'e misafir oları ve onun evinde vefat eden Şafii'nin naaşı, bu öğrencisinin
mensup olduğu Abdulhakem Oğulları'nın Fustat Cebel-i Mukattam'daki aile mezar
lığına defnedilmiştir.(ıoıı Eyyubiler devrinde, Sultan Melik Kamil (v.608) tarafından
mezarına ilave edilen ve halen mevcut olan kümbet, Kahire'nin ziyaret edilen yerle
rindendirY"'ı
h) Mezhebinin Yayıldığı Yerler
Şafii Mezhebi, Mısır'da yaygındır. Tarih itibariyle Hicaz, Irak, Horasan, Kafkas
ya, Kuzey Afrika, Maverau'n-Nehr, Tarızanya; IV. asırdarı itibaren de Endülüs, Java
Adaları, Filipinler, Endonezya, Çin, Seylan gibi ülkelerde de taraftar bulmuştur. Ey
yübiler devrinde Mısır ve Suriye'de resmen uygularımıştır. İmam Şafii'nin öğrenci
leri Şafii'den sonra (Halife el-Mütevekkil zamanında 232-248) fetva ve yargı ma
kamlarına da gelmişlerdir. Hicri 4. asır ortalarında Bağdat Kadı'l-Kudatlığına Şafi
iler getirilmiştir. Mısır'da da Tolunoğulları devrinde Ahmed b. Tolon (254-270) Şa
fiileri teşci ederek desteklemiştir.ıırııı
Maverdi (v.450), Takıyyuddin es-Subki (356 h.), Kaffal el-Kebir eş-Şaşi (365),
Beyhaki (h.458), el-Cüveyni ( 478), Gazali (505), Fahruddin er-Razi (606), İzzuddin
b. Abdisselam (660), eş-Şirazi (476) veen-Nevevi (676) gibi isimler, ilk etapta akla
gelen önemli Şafii alimleridir.
B) KİŞİSEL MEZİYETLERİ VE EDEBi YÖNÜ
1. V efası ve Hakşinaslı ğı
(100) Edhem, s. 43. Şafii'nin vasiyetiiçin bkz. el-Beyhald, Menakıb, 11/288-289; el-Cündi, el-İmamu'ş·Şafii,
ss. 354-356.
(!Ol) Khadduri, s. 16; Haffening. Xl/269; Sezgin, Tarihu't-Turas, Il/166; el-Cündi, el-İmamu'ş·Şafii, s.360.
(!02) Khadduri, s. 16; Haffening, Xl/269. Mezar kirabesindeki yazılar için bkz. el-Beyhaki, Menakıb, Il/300.
Onun ölüm ve teslimiyetle ilgili çok güzel şiirleri de vardır. bkz. es-Saymeri, s. 129; 175; el-Beyhaki,
ll/293-294; el-Asqa!ani, s. 83; İbnu'l-Cevzi, Il/258; eş-Şafii, Divan, s. ?X.
(!03) Cündi, el-İmamu'ş·Şafii, ss. 363, 364; Haffening, Xl/271; ayrıca bkz. Schacht, İslam Hukukuna Giriş,
(terc. Abdulkadir Şener-Mehmet Dağ), s. 75.
89
DiVAN ET iLMi DERGi • CiLT: 32 • SA YI: 2 • NiSAN-MA Y/S-HAZiRAN 7996
İmam Şafii hakşinastır, gönül ehlidir. Bir şiirinde:
..;.ı. ı .ı.J ..;> ı ~! ..;.ı. ı ı..> .il ..;.ı. ı .J..;.,.. H .r-> ~ ..;.ı. ı .ı.J ..;> ı~! ..;.ı. ı ı..> .il ..;.ı. ı ...; __....! - -
"Haklı olduğunda, hak sahibinin haklı olduğunu kabul et; Zira, haklı olduğu halde hak sahibinin, hakkını inkar edenden de hayır yoktur",(J(J.I) demiştir.
Bir müzakere sırasında, hocası İmam Muhammed Şeyhani'yi "İmam Ebu Hanife'nin her görüşünü çok iyi bilip Hazret-i Peygamber'in hadislerini aynı malıaretle bilmemekle" ta'riz ederken°051 hakşinaslık ilkesinden hareket ettiği gibi, İmam Ebu Hanife'ye saygı beslerken de aynı ilkeden hareket etmektedir. Rivayete göre dö
nemin ilimde de başkenti olan ve Medi'netü's-Selam (Barış Şehri) olarak da isimlendirilen Bağdat'a geldiğinde İmam Ebu Hani'fe'nin kabrini ziyaret etmiş, kabri civa
rında iki rekat namaz kılmıştır. Ancak hem rukua giderken, hem de ruku'dan kalktıktan sonra (secdeye gitmeden önce) ellerini kaldırmamıştır. Mezhep sahibi olduğu halde, niçin kendi mezhebini terkedip EbuHani'fe'ye uyduğunu soranlara ise; "İmam'ın manevi huzurunda O' nun görüşü hilafına hareketi edebe müğayir görürüm" denıiştir." 06ı Hadise, Ebu Hanife'nin kabri civarında sabah namazını kıldığı, ancak O'na hürmeten kunut'u terkettiği şeklinde de zikredilmektedir.(1071 Şafii'nin aynı alicenaplığı Mı
sır'a gidince Leys b. Sa'd için de yaptığı ifade edilmektedir.0081 Bu örnekler O'nun taasuptan uzak, hoşgörü sahibi olduğunun da kanıtıdır.
2. İyimserliği
Güçlü bir fıkıh mantığına sahib olan İmanı Şafii', fıkhi' tartışmalarında, muarızına
galebe çalma yı, onu küçük düşürmeyi düşünmemektedir. Yani hasmını yenme gibi
bir kompleksi olmadığı gibi, yenilme gibi bir sıkıntısı da yoktur. Onun için önemli
olan şahısların kazanması veya kayhctn1esi değil. hakikatİn ortaya çıkmasıdır. Onun:
......_,;[......., ..;J.ı.:,lS' .:,[ J ,~1 ı.r-- ..;J.ı.:,lS' .:,Li ;.;W J ..,1! J.. ..;:Ll _r.-ı ~1 :..:..ü J ~11..~>1 .:;,_);L; Lo
"Kiminle münazara etmişsem, mutlaka: Ya Rabbi, eğer haklı isem, onun gön
lüne ve diline hakkı yerleştir ki bana uysun, eğer onun görüşü doğru ise ben ona uyayım demişimdir" ve <,?~..;:Ll J.. ~! ~ı_;.. 1..~>1 .:;,_);L; Lo
"Görüşümün doğru olduğundan emin olmadıkça galebe çalmak (küçük düşürmek) için hiçkimse ile tartışmadım"("'"l gibi ifadeleri bu konudaki samimi düşün
celerini ortaya koymaktadır.
(104) Ebu Nuaym, IX/l 19; ei-Beyhakl, Menakıb, Il/97.
(105) ei-Beyhakl, Menakıb, 11137-138.
(IOfı) Cündl, ei-İmamu'ş-Şafil, s.17fı.
( 107) Muhammed M urtada ez-Zebldl, Ukfidu'I-Cevahiri'l-Münlfe, Müessesetu'r-Risil.le, Beyrut 1985, s. 29.
( 108) Cündl, el-İmamu'ş-Şafil, s.17fı.
(!Ol)) ez-Zehebl. Siyer, X/29; e1-Asqa1anl, ss. 112, 113. 114; er-Riizl (lbn Ebi Hiitim). s. 93; Ebu Nuaym,
IX1118.
90
ŞAMiL DAGCI • iMAM ŞAFii'NiN HAYATI VE FlKlH USÜLÜ ILMiNDEKi YERi
İmam Şafii'nin müsamahası sadece ilmi tartışmalara münhasır değildir. Onun bu güzelhasletinin beşeri ilişkilere de yansıdı ğı görülmektedir. Hayatı yolculuklada geçen İmam Şafii'nin yol arkadaşlığındaki vefasını göstermek üzere şiirleştirdiği düşüncelerini de kaydedilmeğe değer buluyoruz. O,
..;.,..w.ı ı ı->) ı ı.?JS ~ ~
.:;.,J)I ~ .r ~1 ~1_,
..;-_).ll ,)1 rlı :JS ~J
Ji. ...... 'Y-ı "'L.) ı ı) ,_;L; J
L. _,j .) ü..:~ ı ı) ..::..ü 1.; ı~ l
~ _, ~ 1~ _,..l:JI ~
~ P-ı J.> b ':}.j
!fo ~ P-ı .!.>b eıl-i
Farzet,. yoldaş oldun bir kavim ile Kanat ger onlara, şejkatin olsun Kendi kusurunu gör basiretle, Yoldaşın ayıbına "gözün kör olsun ... Dostun sürçmesini alıp da geçme, Onlara cevabın: "canın sağ olsun" Biiyiittün hatayı, karın ne olur ! Azalırlar ... Sonra dost.~ uz kalırsm. <1101
mısralarıyla dostlukların fedakarlık istediğini, kusursuz dost arayanın dostsuz ka
lacağını veciz olarak dile getirmektedir.
Şafii' nin.
L...JWI ı,?J.l J..i.......JI 0.<- ~-'
R1::u fiii::ii ile gören, hatalun hiç görme::, Gözünü i?fke bürüyen ise kötülük üretir. 11111
anlamındaki beyiti ise onun iyimserliği, optimizm'i adeta "hayat felsefesi" hali
ne getirdiğini göstermektedir.
3. Edebi Yönü
İmam Şafii, fıkıhta olduğu gibi Arap dili ve Edebiyatında da İmam olarak kabul
edilmektedir. 11121 Hatta onun edebiyatçılığı, zaman itibarıyle fıkıhçılığından daha öncedir. Şafii'nin 54 yıllık ömrünün 20 yılını Arap Dili ve Edebiyatma verdiği ifade edilmektedir.0 13ı Furü-i fıkıh ile ilgili eseri olan ei-Ümm'de klasik Arap Edebiyatını
(ll O) el-Beyhakl, Menakıb, II/g4. Tercümede kısmen tasanufta bulunarak lafzl tercüme yerine nazmen tercü-
me etmeye gayret ettik.
(ı ı ı) Şafii, Divan, s. 91.
(1 12) Cü nd!, el-İmamu'ş-Şalii, s. 70.
(ı ı 3) en-Nevevi, l/2fi-27; el-Beyhaki, Menakıb, Il/41, 42; Cü ndi, el-İmamu'ş-Şatii, s. 51.
91
DiYANET iLMi DERGi • Ci LT: 32 • SA YI: 2 • NiSAN-MA Y/S-HAZiRAN 7 996
çokca kullanması, onun bu alanda da uzman olduğunu göstermektedir. Bu nedenle Ahmed b. Hanbel onun edebiyatta da hüccet olduğunu ifade etmiştir. 1 ' 14ı ·Edebiyat
taki otoritesi Esmai, Cahiz ve Mazeni gibi meşhur Arap dilcileri tarafından kabul
edilmiştir. 1 " 5 ' Bir gün kendisine Ebu Hanife'nin arkadaşlarının dildeki fesahatlerinin
ifade edilmesi üzerine
Eğer şiir, ulenıanın kadrini düşürmeseydi,
Bugün ben, Lebfd'den daha büyük şair olurdunı
demiştir.0 ' 6ı
Bağdattaki yıllarında, İmam Muhammed Şeyhani'den iare (ödünç) kitap isteme
si, uzun süre beklemesine rağmen isteğinin yerine gelmemesi üzerine İmam Şafii'nin
şiire başvurduğu, böylece hem hocasını medhettiği, hem de ilirnde yardımlaşmanın
önemini vurguladığı görülmektedir. Şeyhani'ye hitaben yazdığı beyit şu şekildedir:
..y ı)"' .s l.; ..ıJ .~.; ,:, lS' ıJo' .,
..w -lı 'ı ...ı.t;; ..w
..ı.:.. .~.; ı)"' ~ _; ı-1 ı) Jj
.J..l •.A ,:, ı .J..l <fri. r-W 1
O gözlerin bir benzerini görmediği kişiye de ki, De ki o kendisini görenlerin, ondan öncekileri de görmüş sayılacağı kişiye: İlim, ilim e!ıline, ilmi başkalarına vermenıeyi yasaklar, zira Olabilir ki ilmi verdiği kişi, onu ehline ş açar. 1117ı
Onun edebiyata merakı küçüklüğünden başlamaktadır.Yemen'de iken San'a ka
pısında görüp, rivayet ettiği "büyük lokma ye de büyük laf etme" anlan1ındaki:
Diline hakim ol, ey insanoğlu! Sokar seni, zehiri aşar yılanı, Rakibi olamayan nice koçyiğit, Kabirlerde, hep dilinin kurbanı
· W~l 1 • l.;.t;W .Jo.A..I ~ ~ ~
..;W~ ıJo' .r-1.411,) f
(I I 4) el-Beyhaki, Menakıb, ll/42; ez-Zehebi, Si yer, X/8 L
(I 15) ez-Zehebi, Siyer, X/39,80. İbn Hallikan, III/305; el-Hfili, s. 76.
(I 16) Şiifii, Divan,s. 39 el-Beyhaki, Menakıb, ll/62; er-Razi (Fahruddin), s. I 19, İbn Hallikiin, Ill/308. Şiirde,
Şu ara Suresinin 224. ayetine işaret vardır.
( 117ı el- AsqaHlni, ss. 55,79; el-Beyhaki, Menakıb, Il!86; el- Leknevi, Il/43.
92
ŞAMiL DAGCI • iMAM ŞAFII'NiN HAYATI VE FlKlH USÜLÜ iLMiNDEKi YERi
şeklindeki beyit Menili b kitaplanna kadar girmiştir. <mı
Abdulhıh b. Muhammed b. Adiyy de İmam Şafii'ye ithaf ettiği bir şiirinde:
~.) .J r-f'~ .r ~
~ .J ~ ...,. L:J ı r;?-.J .r
Eğer akıllı bir nıuttaki ise kişi
~.; .J ')U~ .:ı lS' .:ı[' )I.J
~~IJ,LJIW'
Takvası onu, başkalarının ayıbı ile uğraştırmaz. Tıpkı hastalığı başından aşkın kişinin
Başkasının derdiyle meşgul olamadığı gibi ... demiştir. <ıı•ı
Şafii'nin şiirine zühdünün de yansıdığı görülmektedir. Bir şiirinde:
u""' w ı ..; .; ._.ı ı .,;.ı.; ).ı u""' w .s~ ~ .JJ ı .)~ .J
Jö.A> '_,... ~.J ..:> ~
.)~ı-W' .:ı~ .,... .r.>i .J
Hajizanıuı zayıflığını Vekl' e şikayet ettim, Beni günalıları terketmeye yöneltti. Ve dedi ki bana, ilim bir nurdur, Allalı 'ın nuru ise günalıkara lutfedilnıez.
4. Arapçaya Bakışı
imam Şafii'nin Arapçaya önem vemlesi,<ıııı Kur'an ve Sünnet'in anlaşılınasına
verdiği önemden kaynaklanmaktadır. Kısaca ona göre Arapça'nın önemi kendisinin
Arap olmasından değil, müslüman olmasındandır. Çünkü o dil ile kültürü iç içe gör
mektedir. <ıııı Onun Arapçaya önem vermesini dilde ırkçılık olarak görmemek gerekir.
Onun ırkçı olmadığını, Kureyşli olmasına rağmen evl~nmede denkliği nesebte değil,
dinde aran1ası daha açık olarak göstermektedir.< 123ı Emin el-Hiill de, Şafii'nin Arapç
aya verdiği ehemmiyeti dini gerekçelere dayandınr.< 124ı Kur'an ve Sünnet gibi temel
(118) Şafii, Divan, s.82. e1-Beyhaki, Menakıb, II/87. Şafii'ye isnad edilen güzel sözler için bkz. er-Razi (İbn Ebi Hatim), s. 97; el-Beyhaki, Meniikıb, II/188, 189, 190, 198, 200, 207 .. ; Ebu Nuaym, IX/122; er-Razi (Fahruddin), s. 123; İbnü'l-Cevzi, II!251, 252: Örneğin birçok müslümanın hadis olarak bildiği "Çin'de bile olsa ilmi ahnız." sözü İmam Şafii'ye nisbet edilmektedir. bkz. el-Beyhaki, Menakıb, II/130.
(I I 9) ez-Zehebi, Siyer, X/, 40, 42, 45-46.
(120) Şafii, Divan, s.82.
(121) Şafii, er·Risiile, s.46.
( 122) Şafii, er-Risiile, s.50; el-Beyhaki, Meniikıb, Il/88,42; ez-Zehebi, Siyer, X/75.
(123) el-Beyhaki, Meniikıb, Il/161; Ebfi Nuaym, IX/128; el-Hfili, s. 98.
(124) el-HGll, s. 95.
93
DiYANET ILMi DERGi • CiLT: 32 • SAYI: 2 • NiSAN-MAYIS-HAZiRAN 7996
iki kaynağı Arapça olan bir dinin anlaşılması için Arapçaİıın yeterince öğrenilmesi
kadar daha tabii ne olabilir ki? Çünkü bu mantık gereği Arapça öğrenimi, dini bir zo
runluluk olmasa da mantık! bir zorunluluktur, mantıktaki zorunluluğun din ilimlerin
deki karşılığı ise farz veya vaciptir.
C. ESERLERİ
İbn Nedim, el-Fihrist''inde İmam Şafii'ye IOO'den fazla eser nisbet etmektedir.11251 Onun
hem Mekke ve Medine'de hem de Irak ve Mısır'da eserler yazdığı kaydedilmekle beraber, bi
ze kadar ulaşan eserlerinin çoğunluğu Mısır' da yazdıkları dır. Hatta, yukarıda da ifade edildiği
gibi onun, bazı eserlerini iki defa yazdığı da bilinmektedir. Örneğin o, er-Risale'sini önce Bağ
dat'ta iken kaleme almış, Mısır'a gittikten sonra yeniden yazmıştır. Ancak er-Risclle'nin hadis
müdafaası ile ilgili olduğu tahmin edilen Bağdat ni.ishası gi.ini.imi.ize kadar ulaşamamıştır.11261
İmam Şafii'nin Mısır'da iken, görüş ve kanaatlerini el-Muradf, el-Buveytive el
Müzeni gibi öğrencilerine dikte ettirdiği, kendisinin ise, yazılan bu notlan yeniden
gözden geçirerek tashih ettiği ifade edilmektedir. Şafii'nin vefatından sonra öğrenci
leri, bu çalışmalan toplamış ve rivayet etmişlerdir.cmı Bu nedenle onun zamanımıza
kadar intikal eden eserlerinin bilimsel sorumluluğunun bu öğrencilerine ait olduğu
nu da ifade etmek mümkündür. Nitekim onun en önemli öğrencileri arasında yer alan
el-Müzeni de Şafii'nin temel görüşlerinin öğrencileri tarafından kaydedilenlerden
ibaret olduğunu belirtmiştir.c1281
Şafii'nin Mısır'da iken yeniden yazdığı er-Risale'si UsUl-i fıkh ile ilgili elimizde
mevcut en eski eser olma niteliğini taşımaktadır. Ancak, usUl-i fıkhın (önemli bir kıs
mını teşkil eden) hadis ve sünnet ile ilgili konulannı dedi toplu sistemaüze etmesi
sebebiyle aynı eserin, hadis usUlü sahasında da ilk olduğunu kabul etmek mümkün
dür. Özellikle Hz. Peyganıbere isnad edilen hadisleri değerlendirmede maddi (nes
nel) kriteriere dayanması başka bir ifade ile hadis kritiğini formel (şekli) esaslara da
yandırması, kendisinden sonraki Şafii usı11cüler için bir çığır oluşturmuştur. Eser,
Ahmed Muhammed Şiikir'in tahkikiyle Mısır'da basılmıştır. Prof. Majid Khadduri
tarafından Şafii'nin hayatı hakkında kıymetli bilgiler ihtiva eden bir önsöz ve giriş
(125) İbn Nedim, s. 210 vd; Sezgin, Tarihu't-Turas, II/169; ei-Asqalil.ni, s. 78.
(126) Bu eseri, öğrencisi Rebl' rivayet etmiştir. bkz. Muhammed b. İdris eş-Şafii, er-Risale (thk.Ahmed Mu
hammed Şakir), el-Mektebetu'l-İlmiyye, Beyrut 1936, muhakkikin önsözü, s. 41; Serkis, l/469; Weal B.
Hallaq, W as al-Shafii the Master Architect of Islamic Jurisprudence, (International Journal of Mıdd
le East Studies), c.XXV, 1993, s. 5.
(127) Katip Çelebi, Il/1285.
(128) Khadduri, s.l5.
94
ŞAMiL DAGCI• iMAM ŞAFii'NiN HAYATI VE FlKlH USÜLÜ iLMiNDEKI YERi
ile birlikte ve Islwnıc Jurisprudence, Shc1fii 's Rısald12"' ismi ile İngilizceye çevirilen
bu eser, 1961_ yılında John Hopkins İnİversitesi tarafından yayımlanmıştır. Risale,
merhum Ubeydullah Dalar tarafından Türkçeye tercüme edilerek bastırılmış ancak
tercüme, bazı tenkitlere konu olmuştur.0 '"' Bu önemli eserin, bu sahanın uzmanı olan Abdulkadir Şener ve İbrahim Çalışkan tarafından giriş ve ilaveler ile yeniden tercü
me edilmiş olması, ilim dünyası adına sevindirici bir haberdiL Eser Türkiye Diyanet
Vakfı tarafından bastırılmaktadır.
Şafii'nin er-Risale 'si, dalında mevcut en eski eser olması itibariyle teknik kavramlarla doludur. Dili kısmen ağır olup anlaşılması zordur. Bu nedenle eserin birkaç şerh ve haşiyesi de yapılmıştır. Muhammed b. AbdiHalı es-Sayrafi (v.330); Hassan b. Muhammed b. Ahmed en-Nisabiiri (v.349); el-Kaffiil el-Kebir eş-Şaşi (Muhammed b. Ali b. İsmail) (v.365); Muhammed b. AbdiHalı eş-Şeybiini en-Nisabiiri (v.388); İmiimu'l-Harameyn el-Cüveyni'nin babası Abdullah b. Yusuf el-Cüveyni (v.438) erRisale'ye şerh yazmışlardırY"'
Buna karşılık İmam Şafii'nin çağdaşı olan ve Mısır'da iken kendisinden pek çok yardım gördüğü Maliki hukukçusu Muhanımed b. Abctilhakem (v.268/881) in erRedd ale'ş-Şaflf.fi ma Halefe .filıi'l-Kitah ve's-Sünne isimli bir eser yazdığı ve onu tenkid ettiği de zikredilmektedir.<''2' Şafii, hadis açısından da eleştiri konusu yapılmıştır. Fıkhi görüşleri Şafii çizgisine yakın görünen Buhari ve Müslim gibi meşhur iki muhaddisin, rivayette zayıf olduğu gerekçesiyle el-Camiu's-Sahflı'lerinde Şafii'den rivayette bulunmadıklan da iddia edilmektedir.<mı Ancak bu iddia temellendirilmeye muhtaç bir konu gibi görünmektedir.
fnıanı Şfıfil'ninAhkllmu'l-Kur'dn isimli eseri gözden geçirildiğinde, sistem açısından er
Risôle ile benzer özellikler taşıdığı yani Usfil-i fıklı ile ilgili kısımlarının olduğu görülmek
tedir. Onun ayrıca her biri müstakil bir başlık taşıyan ve öğrencilerinden Rebl' b. Süleyman
( 129) Makalemizin hazırlanmasında başvurduğumuz kaynaklar arasında bu Ingilizce tercümenin giriş bölümü
nün de bulunduğunu takdirle belirtmek isteriz. Ingilizce tercümenin l9ll7 yılındaki yeni baskısında kulla
nılan başlık ise, "Al-Shafii's·Risala fi Usfili'l-Fıkh Treatise on the foundations of Islamic Jurispru
dence" şeklindedir. Başlık, bu kitabın kendi dalında ilk eser olduğunu vurgulamaktadır. Ayrıca bkz. Hal
lag, W as al-Shafii the Master Architect, s. 5. Bu konu için ayrıca makalemizin 142 nolu dipnotuna bkz.
(130) Türkçe'ye tercümede yapılan bazı yanlışlıklaraMehmet Görmez, "İslami Araştırmalar" Dergisinin II.
cilt ve 8. sayısında dikkat çekmiştir.
(131) Şafii, er-Risiile (muhakkikin önsözü), s.l5-l6; Abdurrazık, et-Temhid, ss. 245-247; Nebil Ganaim, er
Risiile li'l-İmiimi'ş·Şiifii, (Takribu't-Turas Serisi), Merkezu'l-Ehram li't-Terceme ve'n-Neşr, Kahire
1988, ss. 37-38; Ali Sami en-Neşşar, Zerkeşi'nin "Bahru'l-Uiôm" isimli eserine atıf yaparak er-Risii
le'nin dokuz tane şerhinin bulunduğundan bahsetmektedir. bkz. Ali Sami en-Neşşar, Meniihicu'I-Bahs
inde Müfekkiri'l-İsliim, Daru'I-Maarif, Kahire 1965, ss. 70-74.
(132) bkz. Hallaq, W as al-Shafii the Master Architect, s, 5; ez-Zehebl, Siyer, XII/500; Ahmed Emin, Il/226.
(133) Ahmed Emin, 11/226.
95
DiYANET iLMi DERGi • CiLJ: 32 • SAYI: 2 • NiSAN-MAYIS-HAZiRAN 1996
el-Muradi yoluyla bize kadar ulaşan birtakım eserleri daha vardır. Şafii'nin el-Ümm isimli
furu-i fıkha dair en önemli eserinin 8. cildinde yer alan lbtdlu '1-lstihsdn (lstihsan' a Reddi
ye ), Hadisler arasındaki çelişkileri n giderilmesi konusunu ele alan lhtilc(fu 'l- Hadis ve Ha
ber-i Vahid'in hücciyetini konu edinen Cimdu'l-llm isimli eserleri usul ile ilgilidir. İhtilôfu
Malik ve'ş- Şc{fif, İhtiltifu'l- Irdkıyyfn, İhtil4f'u Ali ve Abdiilah İ/m Mes'ud ile er-Rethl ald
Muhammed b. Hasan, ve Siyeru'l- Evzôf isimli eserleri ise fıkıh bablarını esas olarak fuka
ha arasındaki ihtifaflı konuları ve fıkıh ekallerinin doktrinal tartışmalarını yansıtmaktadırY"> Örneğin rivayete göre lnıam . .Ebü Hanife, devletler hukuku ile ilgili olmak üzere Kitôbu's
Siyer'ini yazmış, imam Evzm bu kitaba reddiye yazmıştır. Buna karşılık, Ebı1Yı1suf, hocası
Ebu Hanife'yi müdafaa sadedinde er-Rethl ald Siyeri'l-Evzdf'yi kaleme almış, daha sonra
İmam Şafii ise Evzai'yi müdafaa etmek üzere Kitdhu lhtilc!fi'l-Evz{/f ve Ehf Hanff'e isimli
eserini yazmıştır. Bugün bilinen Siyeru 'l-Evzdf isimli eseri, bu merhalenin ürünüdür. cm>
İmam Şafii'nin Bağdat'ta iken furii-i fıkha dair el-Hucce veya el-Mebsut isimli
bir eser yazdığım yukanda ifade etmiştik. Günümüze ulaşamayan bu eserin, Şafii'nin o günkü görüşlerini yansıttığı tahmin edilmektedir. Mısır'a geldikten sonra öğrenci
lerine dikte ettirdiği el-Ümm isimli eseri ise, onun en son görüşlerini (mezheb-i ce
did) ihtiva etmektedir. Sekiz cilt olarak basılan bu meşhur eserini, öğrencisi Yusuf b. Yahya el-Buveytf (v.231) toplamış, Rebf" b. Süleyman el-Müezzin ise, (v.270) fıkıh bablanna göre yeniden tertip ederek rivayet etmiştir.(""> Ayrıca onun e/-Ünını'ünde
kullandığı hadisler, Muhammed Abides-Sindi tarafından tasnif edilmiş ve Y. Ali Za
viM ile İ. Attar el-Hüseynf tarafından tahkik edilerek Tertfbu Miisnedi'ş-Şiifil adıyla
iki cilthalinde neşredilmiştir. İmam Şafii'ye nisbet edilen eserlerde bazan birbiri ile çelişen birden fazla görüş dikkati çekmektedir. Fahruddin er-Razi' nin bunları şu şe
kilde bir tasnife tabi tuttuğu ifade edilmiktedir:
a) Bunlardan bir kısmı nakledilen ancak kritiği yapılarak değerlendirmeye tabi
tutulan meselelerdir. Bunlar aslında doğrudan Şafii'ye ait olmayan ancak Şafii huku
kçular tarafından yapılan düzenlemelerdir.
(134) Cündi, el-İmilmu'ş·Şilfii, s.l82. Imam Şafii' nineserlerinin listesi için bkz: el-Beyhaki, Menilkıb, 1/246-
259. Ayrıca Onun hakkında geniş bir bibliyografya için bkz: Kehhale, V/32-34; Serkis, 1/467-469; ayrı
ca Cündi-Semek-lbrahim, Il/374; Haffening, XI/269.
(135) el-Beyhaki, Menilkıb, 1/241. Onun, Kitilbu's-Siyer'ini Bağdat'ta iken yazdığı ifade edilmektedir. bkz.
Abdurrazık, et-Temhid, s. 226.
(136) Serkis, I/469; Cündi-Semek-Ibrahim, II/374; Haffening, Xl/269. Mısır'da yazdığıeserlerde Imam Ma
lik· in bazı görüşlerini e leştiren Şafii, bu yüzden bazı sıkıntılara da maruz kalmıştır. bkz. AbduiTazık, et
Temhid, s. 226. Imam Şiitil'nin çağdaşı olan ve Mısır'da iken kendisinden pekçok yardım gördüğü, hat
ta aile mezarlığına defnedildiği Maliki hukukçusu Muhammed b. Abdilhakem (v.268/88l)'in "er-Redd
ale'ş·Şilfii fimil hillefe fihi'l-Kitilb ve's-Sünne" ismiyle bir eser yazarak Şafii'yi tenkit ettiği de ifade
edilmektedir. bkz. Hallaq, W as al-Shafii the Master Architect, s. 5; ez-Zehebi, Siyer, XII/500.
96
ŞAMiL DAGCJ •IMAM ŞAFii'NIN HAYATI VE FlKlH USÜLÜ iLMINDEKi YERi
b) Bazıları Şafii'nin eski, bazıları ise yeni görüşünü yansıtmaktadır.
c) Bazan iki görüş de zikredilmekte, ancak en sahih olanına da işaret edilmektedir.
d) Bazılarında konu müsbet ve menfi taraflarıyla ele alınmakta ancak herhangi
bir tercih belirtilmemekte, herhangi bir hüküm verilmeksizin nakil ile yetinilmek
tedir.
e) Bazılarında ise konu Kıyas ve Sünnet yönüyle ele alınmakta ve Sünnete uygun
olana işaret edilmektedir.0 37ı
D- İLMİ KİŞİLİ(;İ VE FlKlH USULİ İLMİNDEKİ YERİ
ı. Fıkıh Usulü-Fıkıh ilişkisi
İslam Hukuku, usUl ve furu' olmak üzere iki yönde gelişme kaydetmiştir. Hem
mevcut hukuki problemleri çözüme kavuşturan, hem de yeni ortaya çıkan meselele
re çözüm arayan İslam Hukukçuları, ulaştıkları sonuçlara (ahkam) meşruiyyet kazan
dırabiirnek için, bunları delillendirmek, başka bir ifade ile meşru bir temele oturtmak
zorundadırlar. Kaynağını ilahi vahy' den alan bir hukuk sistemi için hüküm çıkarma
da yöntem; birinci derecede nakil (Kitab ve Sünnet); tali derecede yine bu kaynakla
ra dayanmak üzere akli yorum (ictihad) dan ibarettir. Bu nedenle İslam Hukuku'nun
kaynakları (edille-i şer'iyye) sıralanırken Kitab ve Sünnet asli kaynak olarak zikre
dilmekte; İcma', Kıyas ve diğer kaynaklar ise,kesin birer delil olmaktan ziyade birer
ictihad metodu olarak kabul edilmektedir. Bu yöntem sadece mezheb imanıları veya
onlara öncülük eden tabiller döneminde değil, doğrudan Hz. Peygamber (SA V) ile
yaşayan sahabiler döneminde de mevcuttur.
Furı1' ile ilgili hükümlerin sağlaması, dayandıkları usul (deliller) marifetiyle ya
pılmaktadır. Bu nedenle usı11 ile ilgili temel konuların çok iyi bilinmesi gerekir. Zira
yanlış temele dayandırılan usul kuralları üzerine, doğru furı1' hükümleri inşa etmek
mümkün değildir. İçtihattaki hatalar ile usul konusundaki hataları birbirinden ayıran
İmanı Şafii'nin usı11-i fıkhı sistemaüze etmesindeki temel saiki de, kanaatinıizce bu
rada aramak gerekir. Hatta usı11 kavramını iman konusu olan ve dinin özünü oluştu
ran itikadi meseleler (usôlü'd-din) olarak kabul eden Şafii, bunları ictihada dayalı
olan fer'i meseleler ile de birbirinden ayırır. Bu nedenle onun
t_J_;.ı ı .j ~ Lp,. ~ı .j \.ı.ıı.lS' ..--ı J _,......~ı .j \.ı.ıı.ı .:ı!
"Usôldeki konusundaki yanlışlık, furfi' ile ilgili konulardaki içtihat'da yapılan
(137) Medkur, Menahic, s.653.
97
DiVAN ET iLMi DERGi • ClLT: 32 • SA YI: 2 • NISAN-MAYIS-HAZiRAN 7996
yanlışlık gibi değildir." dediği ifade edilmektedir.<'"ı
İslam Hukuku'nun tarihi süreci içinde "usfil" terimi, teknik bir kavram olarak,
hem kendisinden fer'i hükümlerin istinbat edilerek çıkarıldığı temel kaynaklar, kısa
ca fer'i hükümlerin kaynağı, hem de hüküm çıkarma metodu anlamında kullanılmak
tadır. Kısaca bu kavram, hem fer'i hükümlerin; (delil anlamında) kaynağı (proof);
hem de metodoloji anlamında kullanılmıştır.0 '"l Hatta ele aldığı konular, (hukuki me
tinleri anlama ve yorumlama ile ilgili yanı bir tarafa) genel hukuk teorisini, hukuk
felsefesini ve hukuk mantığını da kapsaı,naktadır.040ı Bu nedenle usUl-i fıkıh ile fıkıh
arasındaki ilişki, ınantık ile felsefe arasındaki ilişkiye benzetilınektedir. Çünkü man
tığın, filozofu hatalara düşmekten koruduğu gibi, usı11-i fıkıh da bir bakıma, fakih'e
bir araştırma yöntemi sağlamakta, başka bir ifade ile hüküm İstidialinde fakihi, yan
lışlıklardan korumaktadır. Bu düşünceden hareketle, fıkıh usulünü ''İslam Hukuku mantığı" şeklinde anlayanlar da vardır. 041 ı Bu nedenle doğru sonuçlara ulaşabilıne
si için müctehid'in, sağlam bir ınetodoloji (yöntem) bilgisine sahip olmasınınyahın
da, şiiri'in (kanun koyucu), vaz' ettiği hükümlerdeki temel amaçlannı (ınakasıdu'ş
şeria), bunlann dayandığı gerekçeleri (hikmet-i teşri' -es bilb-i mucibe-ratio legis) çok
iyi bilmesi gerekir.
2. Tedvin Dönemine Kadar Fıkıh Usulü
Tedvin edilmernekle beraber mezheplerin teşekkül dönemine kadar olan tarihi süreçteki
hukuki faaliyet (ictihad usülü de dahil olmak üzere) bilinmekte idi. fıkıh usülü ile ilgili konu
lan ilk toplayan kişinin meşhur Hanefi hukukçu su EbuYusuf (v .182) olduğu; İmam Muham
med eş-Şeybani'nin ise bunları kullandığı ifade edilmektedir. 042ı Ancak bu ilim dalı ile ilgili
(138) ez-Zehebf, Siyer, X/19.
( 139) Kaynak konusunda geniş bilgi için bkz: İbrahim Kafi Dönmez, İslam Hukukunda Kaynak Kavramı ve
VIII. Asır İslam Hukukçularının Kaynak Kavramı Üzerindeki Metodolojik Ayrılıkları, (Atatürk Üniversitesi Islami l!imler Fakültesi, Basılmamış Doktora Tezi), Istanbul 198 l,s.9 vd; ayrıı:a Moham
mad Hashım Kamalı, Prıncıples oflslamıc Jurisprudence, Palanduk Publications, Malaysia 1989, s. 1.
(140) Weal B. Hallaq, Considerations on the Function and Clıaracter of Sunni Legal Theory, JAOS (Jour
nal of American Oriental Studies), volume:l04/4, 1984, s. 679.
(141) en-Neşşil.r, s. 65.
(142) !smail Hakkı İzmirli, İlm-i Hilaf (neşr. Eşref Hudari), Hukuk Matbaası, Dersaadet, 1330, s. 12; lbn Ne
c.l'im, ss. 203, 204; Bedrü'l-Mütevelll Abdülbilsıt, Teysiru Usiili'I-Fıkh, Dil.ru'n-Nahda, Kahire t.y, 1110.
EbuYusuf'un bu husustaki öncülüğü. Hatib el-Bağdadi'nin (v.463) Tarih-i Bağdad'ında
98
M,:.. .,_r.l ~.ı.. .)s- .ü.i.ll J_,...l.) ~1 c:".J V" J.JI _,. "Ebfi Yusuf, Ebfi Hanife'nin mezhebine göre usul-i fıkıh ile ilgili ilk eser yaı..uıdır." şeklinde ifadesini bulmaktadır. Bkz. T,arih-i Bağdiid,
XIV/245 vd. Meşhur Hanefi hukukçusu İmam EbQYOsuf (v. 182), "er-Redd ala Siyeri'I-Evzai'' isimli eserinde, Suriye'lileri usOl-i fıkıh bilmemekle itharn ettiğine göre (bkz. age, s. 21) bu cümlenin mefhumi muhalifinden kendilerinin usOle ait önemli bilgileri olduğu çıkarılabilir. Ancak Imam Muhammed eş
Şeybani'nin, fıkhın temel konularını bab başlıklarına göre (Namaz, Zekat, Alışveriş vb.) tasnif ederek ele
ŞAMIL DAGC/ ~iMAM ŞAFii'NiN HAYATI VE FlKlH USULÜ iLMiNDEKi YERi
elimizde mevcut olan ilk müdevven eser, İmam Siltil'nin er-Risale'sidir. Fakat fevkalade . . gayretlerine rağmen imam Şafii'yi Kur'an ve Sünnet'ten hüküm çıkarma metodolojisi anla-
mında bir ilmin adı olan fıkıh Usulü ilminin kurucusu olarak görmemek gerekir. Çünkü tek
rar ifade etmek gerekir ki, Halil b. Ahmed'in Aruz ilmini.tedvin etmeden önce de Arapların
yine şiir söylediği1141 ı veya Aristo'nun mantık kurallarını tedvin etmeden önce de insanların
mantıklı konuştuğu, doğru düşünmek için bir takım kriteriere sahip oldukları gibi; usUl-i fık
hın, bir ilmin dalı olarak tedvlninden önce de fukahanın gelişi güzel hüküm vermedikleri, hü
küm istinbatında uymak zorunda oldukları bir takım ilkelerinin bulunduğu da muhakkaktıc ıı.wı
Hz. Peygamber' den itibaren bütün İsHim Hukukçuları, hüküm verirken bir delile da
yanma zaruret ve sorumluluğunda idiler. İctihad usı1lünün özünü, önemli bir görevi
ifa etmek üzere Yemen'e gönderdiği Muaz b. Cebel ile Hz. Peygamber arasındaki di
yalog oluşturmaktadır. Yine ictihad usulüne ilişkin olmak üzere Hz. Ömer' in, kadı'sı
Şureyh b. Kaysel-Kindi (v.78) ve Ebu Musa el-Eş' ari'ye mektuplar yazdığı da ifade
edilmektedir. 1145ı Kaldı ki hukuk, sosyal hayat ile iç içe olan bir sürecin (process)
eseridir. İmam Şafii'nin doğumuna kadar geçen 150 yıllık dönemde müslümanlar hu
kuksuz yaşamamış aksine, makalemizin başında da ifade edildiği gibi İslam Hukuku
bu dönemde ve akıllara durgunluk verecek kadar kısa bir zaman dilimi içinde şekil
lenmiştir. Usul'den müstağni bir hukuk'un düşünülmesi ise imkansızdır. Usfıl-furu'
bütünlüğü içerisinde gelişen İslam Hukukunu bizzat Hz. Peygamberin vefatından
sonraki hukuki hadiseler için de emsal teşkil eden fiili tatbikatı şekillendirmiştir. İs
lam coğrafyasının muhtelif bölgelerinde yaşayan insanlar onun vefatından sonra bu
coğrafyaya dağılan ancak daha önce Hz. Peygamber ile birlikte yaşayan sahabiler ve
onları takib eden tabiiler yoluyla müteselsilen Hz. Peygamberin Sünnetine muttali ol
dular; yeni hadiselerle karşılaştıkça belli prensipiere uyarak içtihad ettiler ve ekoller
aldığı ve Hanefi mezhebinde zahiru'r-rivaye olan görüşleri topladığı en önemli eserinin adı da el-As!' dır.
Fakat bu eserin de Usul-i fıkh'dan ziyade furu-i fıkh ile ilgili olduğu görülmektedir. Bu nedenle İbn Ne
dim'in, EbuYusuf ve Şeyhani'nin usfil ile ilgili eser yazdığı şeklindeki ifadeleri, ihtiyatla karşılanmalıdır.
bkz. Hallaq, Was al-Shafii the Master Architect, s. 2. Ayrıca, Schacht, Origins, s.l33.
(143) Abdurrazık, et-Temhi'd, s.233.
(144) Cündi, el-İmiimu'ş-Şiifii, s.ısı; en-Neşşar,ss.68-69; (Fahruddin er-Razi, Meniikıbu'ş-Şiifii, ss. 98-
!02'den naklen); ayrıca Noel J. Coulson, A Hıstory of Islamıc Law, Edinburg University Press, 1964,
s. 61. Örneğin Ki tab, Sünnet, İcma', Kıyas, Re'y, Amel, İstihsan, Nesh, Hadis, Şazz vb. usUle ait kav
ranılar Şiifil'den önce de kullanılmıştır. bkz. Ahmad Hasan, "Al-Shafii's-Role ın the Development of
Islamic Jurisprudence", Islamic Studies, c. V, no: 3, Pakistan 1966, s. 240, Zafar Ishaq Ansari, Islamic
Juristic Terminology Before Shafıi' aSemantic Analysis with special Reference to Kôfa, Arabica,
19 (1972) ss. 256, 259, 282 vd 288 vd.
( 145) V eki' Muhammed b. Halef b. Hayyan, Ahbiiru'l-Kudiit (Tashih ve Ta'llk Abdulaziz Mustafa el-Mera
ği), Matbaatu's-Saade, Mısır 1947, II/! 89-1 94; I/97-98 vd; 11283-284; Ayrıca Abdulkadir, ss. 74, 215;
Muhammed Ali es-Sil. yi s, Neş'etu'l-Fıkhi'l-İctihiidi' ve Atviiruh, Matbaatu'l-Ezher, Kahire 1970, ss. 19 vd; 38 vd.
99
DiYANET iLMI DERGi • CiLT: 32 • SAYI: 2 • NiSAN-MAYIS-HAZiRAN 7996
geliştirdiler. Ancak Kur' an ve Sünneti mutlak otorite kabul etmede İslam hukukçula
rı arasında herhangi bir ihtilaf yokturY""1 Kısaca ifade etmek gerekirse İmam Şafii fı
kıh usulü kurallarını ihdas etmiş değildir. Örneğin has ve iimm kavramlarını İbn Ab
bas'ın ortaya koyduğu; değil bir şeyi benzerine benzetme esasına dayanan kıyas'ın;
ta' lll metodunun bile sahabiler döneminde bilindiği ifade edilmektedir. Örneğin "bir
illet-i gaiyyeye mübteni olan hüküm, o ilietin intifası (ortadan kalkması) ile
müntefi olur" ve "bir faide-i matlubenin istihsali için meşru kılınan hüküm, ic
rası halinde o faidenin zıddını istilzam ederse batıl olur" gibi Hanefi fakibierinin
dayandığı iki temel usul kuralı, kaynağını Hz. Ömer' den almaktadır. (IH) Şafii'nin
yaptığı ise, sadece büyük ölçüde bunları sistemaüze ederek tedvin etmekten ibaret
tir.<1481 Kısaca o, Aristo'nun mantıkta yaptığını usul'de yapmış, yani UsUl-i fıkh ile il
gili kuralları sistenıleştirıııiştir.<'"91 Biz İmam Şafii'nin yaptığı işin lüzumsuzluğunu
veya sıradan bir iş olduğunu değil, aksine önemini vurgulamak istiyoruz. Nitekim
onun özellikle kendisinden önce mevcut olan Hadis-Sünnet anlayışını yeniden gôz
den geçirerek haberleri (Sünnet) şekli (fornıel) esaslara dayandırması birtakını Batı
lı araştırmacılar tarafından bile İslam Hukuku'nda devrim (revolution in the theory
of Muhanınıadan Law) olarak nitelendirilnıiştir.<"01
3. Şafii'nin İctihad Metodolojisi
İmam Şafii' nin, hüküm istinbatında başvurduğu kaynakları hiyerarşik bir düzene
tabi tuttuğu görülmektedir. Ona göre asıl olan Kur'an'dır. Kur'an'ın İslam Huku
ku'nun ana kaynağı olduğu, Sünnet de dahil olmak üzere diğer delillerin Kur'an'dan
kaynaklandığı, en azından onun özüne aykırı olanuyacağı konusunda İslam hukuk
çularının ittifakı sözkonusudur.0511 Hüknıün hususi olduğunu veya kelimenin kullanı
nunda, gerçek aniannnın dışında bir anlam kastedildiğini gösteren bir delil bulunma
dıkça Kur' an ve Sünnette asi olan kelime ve kavramların gerçek anlamıyla kullanıl
mış olması, hüknıün de umumi olmasıdır. Aranan hüknıün Kur' an' da bulunmanıası
durumunda, Kur'an'ın pratize edilmiş hali olarak kabul edilen Sünnet'e başvurul~
nıaktadır. Kur' an ve Sünnet'te sarih olarak zikredilnıeyen durumlarda ise, bu iki esa-
(146) Dönmez, s.276.
(147) Muhammed Seyyid Bey, Usul-i Fıkh (Medhal), Matbaa-i Amire, Istanbul 1333, Ul7.
(148) en-Neşşar, s. 67 (ez-Zerkeşi, Bahru'l-Ulfim, V/26'dan naklen).
(149) el-Hı111, s. 85; cn-Ncşşar, s. 65; Abdülkadir, s. 268, Ahmad Ha5an, agm. s. 239; cr-Razi (Fahruddin) ss, 56, 57.
(150) Schacht, Origins, s.l37; Schacht, On Shafii's Life and Personality, s.319.
(151) Dönmez, s.258; Şafii, er-Risale, ss.54 vd.,84, 104-105, 109, 146, 147, 173, 198,228. G.Makdisi, onun bu
konudaki kanaatini "Primacy goes to faith; reason takes second place" "Birinci! olan imardır, akıl
ikincil olarak yer alır" ifadesi ile dile getirir. Bb .. Makdisi, The Juridicial Theology of Shafii, s.4 I.
100
ŞAMiL DAGCI• iMAM ŞAFii'NiN HAYATI VE FlKlH USÜLÜ iLMiNDEKi YERi
sa kı yas etme yo~una başvurulmaktadır. O'na göre kı yas ve ictihad eş anlamlı kav
ramlardır.<"21 Bu nedenle kaynağını Kur'an veya sahih Sünnetten alan hüküm (asi)
hakkında "nasıl" ve "niçin" sorulan sorulamaz. Bu sorular ancak "fer" için sözko
nusudur. Bir asl'a (makisu'n-aleyh) doğru bir şekilde kıyas yoluyla ulaşılan doğru
sonuç, ancak delil olarak kullanılabilir.<' 531 Sırasıyla icma, muhalifi olmayan sahabi
kavli de başvurulan kaynaklar arasındadır.<'"1
4. Kaynak Olarak Kur'an-Sünnet Anlayışı
Beyan kavramının izahı ile usulüne başlayan Şafii, Kur'an'ı Kerim'in beyan şe
killerini uzunca tahlil ettikten sonra,<"51 Kur'an'ın bass, amın, zahir .. hükümleri üze
rinde durur. cısr.ı O, müçtehidin hadis karşısındaki konumuna da temas eder. Kur' an ve
Sünnet'i bütünlük içinde mütalaa eden ve Sünneti, Kur'an'ın müfessiri olarak telak
ki eden Şafii, hadisleri de Kur' an ayetleri gibi nass kabul etmektedir. Bir benzetme
ile İslam Hukukunda Kur'an-ı Kerim'in hükümleri (ahkam ayetleri) değişmez ana
yasal ilkeler; sahih hadisler ise, bu anayasaya aykırılığı söz konusu olmayan kanun
lar gibi mütalaa edildiği için, Kur' an ve Sünnet diğer içtihad yöntemlerine de temel
teşkil eden üssü'l-usul konumundadırlar. Bu nedenle Kur'an ve Sünnet nasslan ile
sabit olan hükümlerin bağlayıcı olduğu konusunda İslam hukukçuları arasında ittifak vardır.<157ı
5. Kur'an'a Göre Sünnet'in Konumu
Hüküm istinbatında Sünnetin konumunu derli toplu olarak sistemaüze eden Şa
fii, yasama açısından sünnetin otoritesini belirlemek için dinin tebliğeisi olması iti
bariyle Hz. Peygamber'in konumunu tesbit etmekle işe başlar. O, Sünnete ittibii'ın
zorunluluğunu vurgular ve bu zorunluluğu sünnet ile temellendirme yerine, doğru-
(152) Şafii, er·Risale, ss. 79, 84, 146, 228, 322, 341, 477, 546; Cündl, el-İmamu'ş-Şafıi, s. 183; Anwar Ah
mad Qadri, Islamic Jurisprudence In the Modern World, Taj Company, New Delhi 1986, s. 129; Jo
seph Schacht, The Origins of Muhammadan Jurisprudence, s. 127; Schacht, İslam Hukukuna Giriş,
(terc. Abdulkadir Şener, Mehmet Dağ), Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara 198, s. 47; Mohammad
Hashım Kamalı, Prıncıples oflslamıc Jurisprudence, Palanduk Publications, Malaysia I 989, s. 140; el
Beyhakl, Menakıb, l/382.
(153) Şafii, er-Risale, ss. 33, 39-40 508; ez-Zeheb!, Siyer, X/20; el-Beyhakl, Menakıb, 1/369,382; JI/30; EbCı
Nuaym, IX/105; Subki-Sayis-Berberl, s. 281; es-Sealibl, 1/399; Ahmed Emin, Il/223.
(154) Miras, s. 96; ei-Beyhak!, Menakıb, Il/375; es-Sealibl, 1/399 vd; Şafii, er-Risale, s. 508; Muhammed EbQ
Zehra, İslam Hukuku Metodolojisi, (Terc. Abdulkadir Şener), Fon Matbaası, Ankara 1979, s. 184; es
Sayis, Neş'etü'l-Fıkhi'l-İctihadi, s.99 vd.
(155) bkz. Şafii, er-Risale, ss. 21-55.
( 156) Şafii, er-Risale, ss. 56-M.
(157) Dönmez, s. 276; ayrıca er-Razi (İbn Eb! Hatim) s. 68; Şafii, er-Risale, ss. 84, 129.
101
DIYANET iLMi DERGi • CiLT: 32 • SA YI: 2 • NiSAN-MAYIS-HAZiRAN 1996
dan Kur'an ayetlerine dayandırır.058ı Çünkü Allah, Kur'an-ı Kerim'dt; birtaraftan Hz.
Peygamber'e hitabında "Ailah'ın kendisine indirdiği vahye tabi olmasını emre
dip" onu, dinin tebliği ile birinci derecede sorumlu tutarken;< 159ı diğer taraftan mü
minlere de, Allah Resülü'nün verdiği hükümlere teslimiyet göstermelerini sarih ola
rak emretmektedir. Bu nedenle Şafii, Hz. Peygambere itaati emreden ayetleri zikre
derek Resüle itaatın zorunluluğu ile iman (mü'min olma) arasındaki organik bağı
pratik olarak "Hayır, Rabbinize andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlıklarda
seni hakem kılıp sonra da içlerinden hiçbir sıkıntı duymaksızın verdiğin hükmü
tam anlamıyla kabul etmedikçe iman etmiş olmazlar."11""l ayetinin sebeb-i nüzülü
ile örneklendirir. Şafii, bu ayetin sebeb-i nüzülü'nün arazi sulaması ile ilgili bir ihti
lafta, Hz. Peygamberin, kendisine başvuran taraflardan Hz. Zübeyr'in lehine hük
metmesi, Bedir Savaşına katılan diğerinin ise, bu hükme nza göstermemesi üzerine,
Hz. Peygamber' e teslimiyetİn zorunluluğunu tasrih etmek üzere nazil olduğunu ifa
de ederY"n
Kur'an-ı Kerim'de, Hz. Peygambere ve verdiği hükme ittiba ve itaatı açık olarak
ifade eden başka ayetler de vardır. Kur' an, Hz. Peygamber'in özel bir konumu oldu
ğunu, "Ona sıradan insanlara hitap eder gibi hitap edilmemesini;0 "2ı Allah'ın ve
meleklerin Peygambere salat ettiğini, müminlerin de saHlt ü selam getirmeleri
ni;11"3ı Allah ve Resulü bir konuda hüküm verdiği zaman, inanmış kadın ve er
keklerin, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı olmadığını; Allah ve Resulüne
karşı gelenlerin apaçık bir sapıklığa düşeceğini;<ı"-ıı "bir hususta anlaşmazlığa
düştüklerinde Allah'a ve Ahiret gününe iman eden müminlerin konuyu Allah'a
ve Resulüne götürmeleri" gerektiğini0 "51 vurgulamaktadır.
Müminlere, Allah' a ve Resulüne itaatı emreden, ve işittikleri halde ondan yüz çe
virmelerini yasaklayan<1""l Kur'an'da , "Resule bey'at eden müminlerin, Allah'a
bey'at etmiş oldukları", "Resôle itaat eden kişinin Allah'a itaat etmiş olaca
ğı";<1"7ı yukarıda da ifade edildiği gibi, Resülün hükmüne gönül huzuruyla razı olma-
(158) Şatlf, er-Risiile, ss.?S, 221.
(15'1) Milide, fı7; En' am, 106; Ahzab, 1-2; Casiye 18: ayrıca Şafii, er-Risiile, ss. 84-85.
(160) N isa, 65.
(161) Şafii, er-Risale, ss.S2, ayrıca 93-94.
(162) Nur, 63.
(163) Ahzab, 5fı
(164) Ahzab, 3fı
(165) Nisa, 59.
( ı66) Ental, 20.
(ı fı7) Feth, ı O
102
ŞAMiL DAGC/ • iMAM ŞAFII'NiN HAYATI VE FlKlH USÜLÜ iLMiNDEKi YERi
yanların gerçekte iman etmiş olmayacaklan,0 "8ı ifade edilmekte ve böylesi bir tavır
içinde olanlar Kur'an'daki " ... Kalplerinde bir hastalık mı var, yoksa şüphe içinde midirler, yahut, Allah ve Resı1lü'nün kendilerine zülmedeceğinden mi korkuyorlar. Hayır, asıl zalim kendileridir."0 ""ı ayetiyle kınanmakta, hatta yukanda
mealini zikrettğimiz Nur Suresi 63. ayetinin devamında "Onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir beH1 gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden korksunlar" ibaresiyle açıkça ikaz edilmektedir.< 170ı Buna karşı
lık aynı surenin 50. ayetindeki "Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Resülüne davet edildiklerinde müminlerin sözü ancak "işittik ve itaat ettik" demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir. Her kim Allah'a ve Resulüne itaat eder, Allah'a saygı duyar ve ondan sakınırsa işte asıl bunlar mutluluğa erenlerdir."0'" ibaresinde ise, müminlerin Allah' a ve Resülüne karşı takınmaları gereken ta
vır, çok net olarak tasvir edilmektedir.
Kur' an ayetlerine göre Hz. Peygamber, insanlar arasındaki ihtilaflan hall-ü fasl
etmekle görevli olduğuna göre, pek tabii olarak onun verdiği hüküm de bağlayıcılık
açısından Kur'an'ın hükmü gibi olacaktır. "Her kim Resı1le itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur"1172ı ayeti bunu sarih olarak ifade etmektedir. Hz. Peygamber'in bu
konumu O'nun, Allah'ın himayesinde olduğunu göstemıektedir. Selim bir mantıkla
düşünüldüğünde Hz. Peygamber'i, sadece Allah'tan kendisine inen vahyi insanlara
ulaştıran bir otomat gibi kabul etmemek gerekir. Sosyal hayata müdahil olan, mev
cut hayatın, vahyin özü ile örtüşmeyen yönlerini değiştirmeyi emreden bir kitabın
emirlerini fiilen tatbik mevkiinde bulunan Hz. Peygamber' e inanmayıp eski hayatını
devam ettirmek isteyen insanların O'na muhalefet etmeleri kaçınılmazdı. Diğer ta
raftan o, model bir insan konumundaydı. Çünkü Hz. Peygamber bir insan olarak bu
emirleri, hem örnek olarak yaşamak; hem de yaşatmak ile yükümlü idi. Kendisine
inanan insanlar arasındaki ihtilalları ise, kendisine inen vahy doğrultusunda hallet
mekteydi. İslamın tebliği ile birinci derecede sorumlu olan bir Peygamberin, bu di
ni doğru tebliğ etmemesi düşünülemeyeceğine göre O'nun, dinin vazıı olan Allah'ın
manevi murakebesi altında olması, velev insan olması itibariyle kendisinden sadır
olacak ufak hataların (zelle) bile (dinde daha o dinin tebliğeisi zamanında başlayan
ve kendisinden sonraki insanlara da emsal teşkil edecek olan sürekli bir yanlışlık düşünülemeyeceğine göre); Allah tarafından murakebe edilip düzeltilmesi anlayışı da
( 16X) Nisi\,65.
(169) Nur, 50.
( 170) Ayrıca bkz. Şafii, Cimiiu'l- İlın, (el-ülrrım) içinde, Vll/274.
(171) Nfir,51-52; Nisa, 69; ayrıca er- Risiile, s.79.
( 172) N isa, 80.
103
DIVAN ET ILMI DERGI • ClLT· 32 • SA YI: 2 • NiSAN-MAYIS-HAZIRAN 7996
çok mantıklı bir anlayış tır. Hz. Peygamber de kendi fonksiyonunu leendi diliyle.
~H ..l.iJ "t! ~illi ı-5~+ lt t,..;. d~ 'tJ ·~ rrl ..l.iJ "t! ~illi ı-S' ri lt t,..;. d~ Lo
"Allah neyi emretmişse, hiçbirini ihmal etmeksizin ben de onu emrettim; neyi
yasaklamışsa hiçbirini terketmeksizin ben de onu yasakladım" şeklinde beyan
etmiştir.c' 7' 1 Bu ifadeler "Bugün dininizi ikmal ettim, üzerinize olan nimetimi ta
mamladım ... "0741 ayetinin tefsiri ve fiilen gerçekleştirildiğinin ispatı gibidir.
Şafif, Sünnet kavramının muhtevasına hikmeti de dahil etmektedir. Hz. Pey
gamber' e, Kur' an-ı Kerim'in ifadesi ile Ki tab'ın dışında hikmet de verilmiştir.
Böylece O, Hz. Peygamber'e Kur'an'ın dışında bir ilim verildiğini de kabul et
mektedir. <1751
6. NeshAnlayışı
Nesh ile ilgili teknik konulara da temas eden Şafii bu konu ile ilgili örnekler ve
rir.<1761 Hüküm çıkarma (istinbat) açısından Süıınet'i de Kur'an derecesinde görmek
le beraber mahiyet itibariyle birbirinden ayıran Şafii'ye göre, bir Kur'an ayetinin
başka bir Kur'an ayetini neshettiği durumlarda bile mutlaka nasih ve mensubu açık
layan Sünnet vardırY771 Bakara 106, Ra' d 39; Yunus 15 ve Nahl 101 ayetlerini gere
kçe göstererek Hanetilerin aksine bir Kur' an ayetinin ancak başka bir Kur' an ayetiy
le neshedileceğini, Hadis'in Kur' an'ı neshedemiyeceğini, Sünnet'in de ancak bir
başka Sünnet ile neshedileceğini savunur.11781 Şafii'nin bu konuda (Kur'an ve Sün
net'in birbirini neshedebileceği kanaatini taşıyan) hem Medine (Hadis) ehlinden hem
de Hanefi usuleülerinden farklı kanaat taşıdığı görülmektedir. Aslında Şafii'nin bu
görüşü, kendi iç sistematiğini zorlayan bir mahiyet arzeder gibidir. Çünkü Kur' an ve
Sünnet'i, okunan ve okunmayan vahiy (vahy-i metluv-vahy-i gayr-i metluv) esası
na dayandıran ve Sünnet' i de vahiy olarak kabul eden Şafii" nin; bu anlayış ile muta
bakat arzetmek üzere Kur'an ve Sünnet'in birbirini neshedebilmesini benimsemesi,
kendi sistemi ile daha uyumlu olacağı intibaını uyandırmaktadır. Nitekim bu durum
(173) Şafii, er- Risale, s. 87, ayrıca 93-94; Şafii, İbtıilü'l-İstihsan, (el-Ümm içinde), VII/299.
(174) M ai de, 3.
(175) Cünd!, ei-İmamu'ş-Şafil, s. 297; Şafii, Cimau'l-İlm, (el- Ümm içinde), Vll/274, Şafii, er-Risale, s.32,
93, 78 vd. Ayrıca bkz. Bakara, 129, 151, 231; Al-i lmriin, !64; Nisa, !!3; Cuma, 2; Ahzab, 34.
( 176) Şafii, er- Risale, s. 106 vd., 242 vd.
(177) Medkur. Menahic, s.664.
(l7XJ"<W""i[..Uiyl:S'~"i Şafii, er- Risale, ss. !06, 102, 2!2; el-Beyhakl, Menakıb,
!/377. 378; Cündl, el-İmamu'ş-Şafil, s. 282; Ebu Zeyd, s.47.
104
ŞAMIL DAGCI • iMAM ŞAFii'NiN HAYATI VE FlKlH USÜLÜ iLMiNDEKi YERi
muahhar dönem Şafii usülcülerinin dikkatini çekmiş ve onları Kur'an ve Sünnet'in
birbirini neshedebileceği şeklindeki cumhurun anlayışına doğru yöneltmiştir.0791
7. Ahad Haberlere Bakışı
Sünnete son derece önem veren Şiifii, bu nedenle de "Nasıru's-Sünne" (Sünne
ti zafere eriştiren veya Sünnet'in destekçisi, chan1pion of traditionalism, champion of the Prophet's Sunna) ünvanını almıştır. 11801 "Mezhebinin mihverini Sünnet teşkil etmektedir" ifadesi yanlış olmaz. Çünkü o, haber-i vahidi Kıyasa tercih etmektedir.11811
Ancak o, Ahad haberlerin kabulünü bir takım şartlara bağlar. Bunlardan bir kısmı ra
vinin adaleti ile, diğer kısmı ise zabtı ile ilgilidir. Örneğin o, ahad haberleri (haber-i hassa) kabulde, nivinin;
a) Dininde güvenilir bir kişi olmasını,
b) Hadis rivayetinde doğruluğu ile marlif olmasını,
c) Ri vay et ettiği hadisin manasını bilmesini,
d) Rivayet ettiği hadisi, mana olarak değil aynen işittiği şekilde (lafızlarıyla) ri
vayet etmesini aramaktadır. 11821 Bu da Şafii'nin hadisleri değerlendirmede teknik (for
mel) davrandığını ortaya koymaktadır. 0831 Hadis ekolünün, İmam Şafii, Bağdat' a ge
linceye kadar Hanefiiler ile tartışma yapmaktan aciz olduğu söylenir. 11""'
1 Bu nedenle
öğrencisi el-Kerabisi; Kitap, Sünnet, İcma vb. kavramların mana ve fonksiyonlarını,
· derli toplu olarak İmam Şafii' den öğrendiklerini11851 ifade etmiştir. Aynı gerçeği bir
başka öğrencisi Za'ferani ise "Hadis ehli uykudaydı, Şafii onları uyandırdı"''"'1
şeklinde dile getirmiştir.
(179) İmamu'l-Haremeyn ebu'I-Meali Abdülmelik b. Abdiilah el-Cüveyni (v.478), el-Burhan fi Usuli'l Fıkh, (Thk. Abdülazim ed-Dlb) Daru'l-Ensar, Kahire !400, Il/!307-!309; Ebu Hamid Muhammed b. Muham
medel-Gazali (v.505), el-Mustasfa min İlmi'l-Usul, Matbaatü Mustafa Muhammed, Mısır !937, I/80 vd; Fahruddin Muhammed b. Ömer b. el-Hüseyn er-Razi (v.60fi), el-Mahsul fi İlmi'l-Usul, (Thk. Taha Cabir el-Alvani), Lecnetü'l-Buhus ve't-Terceme ve'n-Neşr. Medine 1979, 11111, ss. 508 vd, 519 vd.
(180) Makdisi, ss. ll ,20.
(181) Ahmed Ferac Hüseyin, Tarihu't~Teşrii'l-İslami, el-Mektebetu'l-Arabi li't-Tıbaa, lskenderiyye 1988, s. 217; Ahmed Hasan, s. 262; Şafii, er-Risale, s.374, 457, 401-470, 599-600; EbG Zeyd, s.62. Ahad haber
lerin Kur'an nassına ilave hüküm vaz edip etmeyeceğine dair, Haneti hukukçusu Şeyhani ile aralarındaki tartışmalar için bkz. Medkür, Menahic, s.fi48-M9.
( 182) Şafii, er-Risiile, s.370.
(183) Şafii. er-Risale, ss.369-372: Ebu Zeyd. s.65.
(184) Ahmed Emin. Ill227.
(I 85 J t ~ 1'1 J Wl J ':'L;S;JI J_,.. ~WJI L...... ,r> t ~~'i~ Wl 'iJ ':'L;S;JI L. <$,;;;. L:S' L.
el-Asqalani, ss. 87,92: el-Beyhaki, Meniikıb, l/3!ıX: CuııJi. cl-iıııaıııu'ş-Şiilii, s. lXX. Ahmed b. Hanbel de buna benzer ifadeler kullanmıştır. bkz. en-Neşşilr, s. fi5; el-Kurtubi, s. 86; AbduiTii!.ık. et-Temhld, s. 225.
( 18n) Cündi, el-İmiimu'ş-Şiilii, s. 187; Subki-Sayis-Berberi, s. 282: İbn Hallikan, lll/30fı.
105
DiYANET iLMi DERGi • ClLT: 32 • SA YI: 2 • NISAN-MA Y/S-HAZIRAN 7996
Şafii, sahih hadisi, mezhebi olarak kabul eder.'m1 O, bile bile (kasten) hiç kimse
nin sünnete muhalefet etmeyeceğini ancak, sünneti bilniediğinden veya onu yanlış
yorumladığından dolayı sünnete muhalif bir sonuca ulaşabileceğini, bundan dolayı
da Allah'ın affma sığındığını ifade etmiştir. 0881 Humeydi'nin ifadesine göre, bir defa
sında ona rivayet ettiği bir hadis ile kendisinin amel edip etmediği sorulunca "Kili
seden çıktığıını veya üzerimde zünnar olduğunu mu gördünüz ki, Resfilullah'ın
hadisini işiteyim de onunla amel etmeyeyim"'''"1 cevabını vermiştir. "Kitabımda
Allah Resfilü'nün Sünnetine muhalif bir söz bulursanız, dediğimi bırakıp, Sün
net'i alınız"11 ""1 ve "Ne zaman ki Resfilullah'tan sahih bir hadis rivayet ettiğim
halde onunla amel etmediğimi görürseniz, size aklımın zail olduğunu ifade ede
bilirim." "Eğer hadis sahih ise söyle bana ister Hicaz'lı veya Irak'lı; ister
Şam'lı, isterse Mısır'lı olsun onu alayım"0 " 11 gibi ifadeler O'nun sahih hadise ba
kış açısını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Aynı tavır diğer mezhep imamlan
için de sözkonusudur. ı ını Aradaki ihtilaf sadece hadis ile amel etmek için aranan şart
lar ile ilgilidir.
Şafii, daha teknik davranarak kendileriyle amel edilebilmesi için hadisleri tasnif
etmiş ve onlarda birtakım şartlar arannştır. ifade edildiğine göre o, ne İmanı Malik
gibi kendisiyle amel edilebilmesi için hadisin "Medine ebiinin ameli" ne mutabakat
şartını arar; ne de Ebu Hanife, Sevr! ve İmam Malik gibi munkati' haberlerle amel
eder. O hadis ile amel etmede "sıhhat" ve "ittisal" şartlarını arar.11931
Hem İmam Malik' i hem de Hanefi Mezhebi'ni tetkik etmesine, hatta başlangıçta
İmam Malik'in iyi bir öğrencisi olmasına rağn~en, o'nun yeni bir mezhep (metod) ta
kip etmesi de, Hadis ve Sünnet konusunda diğer mezheplerden farklı bir anlayışa sa-
(1 X7) Şafii, İhtilafu Malik ve'ş Şafii (el-Ümm içinde) VIII/19 I Miras, s. 9fi; Subki-Sayis-Berberi, s.28 I; elBeyhakl, Menilkıb, 1/4 70; Aynı konuda birbiriyle çelişik hadisler varsa (teilruz), nesh olgusu dikkate alı
nır. hangisinin nasih, hangisinin mensı1h olduğu bilinmezse bu durumda Kur' an ve Sünnet' e muvafık ola
nı tercih edilir. el-Beyhakl, Menilkıb, 1/510.
( 188) Şafii. er-Risille, s.219.
( 189) "'J_,.;i "; L:;,ı,. (~) illi J,...~ ir.::.......<.?' ~l;j ..#)ı L..,.:S'"" .:...:.;>""""i~
(i 90) ...ili l.. ly' J 4< i) .,.U (~) illi J,...~ ._j)l.;. .,r.l::S'.,; r".J.>:J ı;ı
( 191) .,...; ,ı.; J-i.s' ~if~\.;"" .i>i ı-1) L:;,ı,. (~) illi Jı,...J ir f.J.>:J .ro Bu ü<; metin için b k! .. e;,-Zehebi, Siyer, Xf7X. 333-334; EbCı Nuaym. IX/1 On, 170; e!-Beyhaki, Menilkıb,
1/472; er-Razi (İbn Ebi Hatim). s. 94.95: e1-As4aliini. s. 113.
( 192) Örneğin. Imam Ebu Hanife'nin de l.,l.....ll ir.\.. l.. J • .;,:,...11 J "'i)l _.w (~)illi J,...; ir • ~ l.. J~)l ~ J J~)l r+i .:.U; _r.i. .:ro ~ls' l.. J, l;,?-[ ~Wl 1 "Hz. Peygamber'den gelen haberlerin, başımızın gözümüzün üzerinde yeri var; sahabe ve tabiinden gelenleri seçeriz, bunların dışın
dakilere gelince; onlar da insan biz de insanız" dediği ifade edilir. bh. ez-Zehebi, Menilkıb, ss. 20, 21; ei-AsqaHini, s. 1 09; ayrıca es-Siiyis, Neş'etu'l-Fıkhi'I-İctihildi, s.94 ..
( 193) Subki-Sayis-Berberi, s.2X 1; Hudari Beg, s.l70.
106
ŞAMIL DAGCI • iMAM ŞAFii'NiN HAYATI VE FlKlH USÜLÜ iLMiNDEKi VERi
hip olmasına dayandınlmaktadır. Tartışmaya açık olmakla beraber bu gerekçelerden bazılan şu şekilde sıralanmaktadır:
a) Hanefi ve Malikilerin mürsel-munkatı' haberlerle amel etmesi, Şafii'nin ise,
mürsel-munkatı' haberlerle ameli birtakım şartlara bağlaması,
b) Sahih Hadislerin bir kısmının kendilerine ulaşmaması sebebiyle Tabiin Fakih
lerinin re'y ve genel kurallara dayanmalan; Hadislerin bilinmeye başlamasından sonra daMedineli Fakihlerin, anıel-i ehl-i Medine'yi bunlara tercih etmeleri; buna kar
şılık Iraklı Hukukçulann ise (ya Hadis kendilerine ulaşmadığı ya da bu Hadisleri
meşhur kabul etmedikleri için) re'y'i bu Hadisiere tercih etmeleri,
c) Medine ehliri.in kullandığı Sahabi kavillerinden bir kısmının (kendilerine ulaş
mayan) Sahih Hadisiere muhalif olmasıY"4ı
8. Mürsel Haberler Karşısındaki Tavrı
Şafii, raviler silsilesinde töhmeti mücip bir cihet bulunmayan zayıf ve mürsel hadisleri de kıyasa tercih etmektedir. 1195ı Ancak o, kullandığı münkati' haberlere bile
muttasıl ve meşhur senedlerle muttali olduğunu kaydetmektedirY""ı Mürsel hadisler ile amel hususunda sadece Said b. el-Müseyyib'den gelen rivayetlere bir ayrıcalık tanıyıp, sadece onun mürselleri ile amel ettiği rivayet edilmesine rağmen1197ı onun, mür
sel hadis ile ameli bir takım şartlara bağladığı, başka deliller ile te'yid edilip sılılıatİ
ne zann-ı galip hasıl olmadıkça mürsel hadis ile amel etmediği şeklinde bir kanaat taşıdığı daha sağlıklı görünmektedir.119Hı Çünkü O'nun Said b. el-Müseyyib'in mürsellerini, diğer Hibii mürselierinden daha sahih görmekle beraber1199ı bazen rivayetlerini
destekleyecek ilave deliller bulunması durumunda Said b. el-Müseyyib'in mürselle
ri ile de amel etmediği; buna karşılık aradığı şartlan taşıması halinde diğer Tabiin mürselleri ile amel ettiği de ifade edilmektedir.orxıı Buna göre İmam Şafii'nin mürsel
hadisler ile ameli, şartlı olarak kabul ettiğini ifade etmek daha doğrudur.
Bilindiği gibi hadiste irsal; hadisin senedindeki ravi ile, bu ravinin kendisinden rivayette bulunduğu kişi arasındaki rivayet vasılasını (raviyi) terketmektir. 1201 ı Bu ne-
(194) Medkur, Menahic, ss. 653-654.
(195) Miras, s. 97.
(196) Şafii, er-Risale, s.431.
(197) Subki-Sayis-Berbefı, s. 281.
(19XJ Miras, s. 97; bu konunun genişçe tahlili için bkz. ez-Zehebi, Siyer. X/22; ayrıca. Şafii, er-Risale, ss. 461-
470.
( 199) el-Beyhaki, Menakıb, Il/30; ez-Zehebi, Siyer, X/22.
(200) el-Beyhaki, Meniikıb, lll30; ez-Zehebi, Siyer, X/22.
(20 1) Miras, s. 97.
107
DIYANET ILMi DERGi • CiLT: 32 • SAYI: 2 • NiSAN-MAYIS-HAZiRAN 7996
denle o, mürsel hadisler ile arneli bir takım şartlara bağlainıştır. Bu şartlar mürsel ha
disin:
a) Bir sahabi kavli veya fiili ile desteklenmesi,
b) Sahabi olmayan ekser ulemanın kavli ile desteklenmesi,
c) Ya mürseli olan zat ya da başkası tarafından zayıf olarak müsned'en rivayet
edilmiş olması, başka bir ifade ile, mürsel haberlerin başka mürsel veya muttasıl ha
berler ile mutabakat arzetmesinden ibarettir.'"021
Bir mütehassıs olarak salt hadis rivayetçiliğine karşı kendisini farklı bir konum
da gören ve hadisçiler için , L,1~1 ~ J ;,ı~~~~~ "Siz eczacısınız,
bizler tabipleriz"'2031 diyen Şafii, Hz. Peygamber' den gelen muttasıl haberler ile
arneli vacip olarak görmekle Irak re'y ekolüne mensup hukukçularla aynı kanaatİ
paylaşmakta ancak, hadis usUlünde mütevatir haberin mukabili olarak kullanılan ve
bazen raviler zincirindeki atlama üç raviye kadar çıkan ve tevatür derecesine ulaşma
yan, ahiid haberleri kabulde titiz davranan Hanefilere karşılık, bu tür haber karşısın
da biraz daha esnek davranınakla onlardan ayrılır.<"e><1 Ancak bu, Şafii'nin aslı olma
yan haberler ile amel ettiği anlamına gelmediği gibi, Hanetilerin de ahad haberler ile
hiç amel etmediği anlamına gelmemektedir. Her ne kadar Ahmed Emin Dulıa'l-ls
lam isimli eserinde Hanefilerin, kıyası, senedi sahih bile olsa, meşhur olmadığı için
ahad haberlere tercih ettiğini kaydediyorsa da''0 '1 bütün Hanefi İmanılarının, zayıf
hadisi re'y ve kıyasa tercih ettikleri, haber-i vahid ile kıyasın çatışması halinde ha
ber-i vahid'i esas aldıkları da kaydedilmektedir.<''J61
Önemine binaen şu farkı da kaydetmek gerekir ki isnad zincirinde şekli (formel)
esaslara daha fazla önem veren ve maddi ittisali, haberin sıhhati için yeterli gören Şa
fii'ye karşılık Hanefiler, maddi ittisali (senedin sıhhatini) yeterli görmemiş manevi
ittisali de aramışlardır. Olumsuzlama yöntemi ile (manevi inkıta' ile ilgili kanaatle
rinden hareketle) Hanefilerin "manevi ittisal" anlayışını ise, teşri' açısından delil
olarak kullanılabilmesi için haberin, Kur'an'a, Meşhur Sünnet'e, Umumu'l-Belva'
(herkesi ilgilendiren ve kimsenin bigane kalanuyacağı hususlar)ya ve Sahabilerin tat
bikatına mutabakat arzetmesi olarak anlamak mümkündür. Çünkü bu ilkeye dayana-
(202) Şafii, er-Risale, ss.46l-465. Ancak o, sahabi mürsellerini şartsız olarak kabul etmektedir. Miras, s. 97.
(203) ez-Zehebi, Siyer, X/23.
(204) Cündi, el-İmamu'ş-Şafii, ss. 299, 30!.
(205) Bkz. Ahmed Emin, Duha'l-İslam, IJI225.
(206) EbQ Bekr Muhammed b. Ahmed ebQ Sehl es-Serahsi, ei-Usiil, Dilru'l-Ma'rife li't-tıbaa ve'n-Neşr, Bey
rut 1973, 1/144; Ebu Zehra, İslam Hukuku Metodolojisi, s.218; ez-Zehebi, Menakıb, s.2l.
108
ŞAMIL DAGC/ • iMAM ŞAFii'NiN HAYATI VE FlKlH USÜLÜ iLMiNDEKI YERi
rak Hanefiler, maddi ittisalde aranan şekil şartlannı taşısa bile (başka bir ifade ile ha
ber şeklen muttasıl olsa bile) haberin, daha kuvvetli bir delil ile çelişınesini yani
Kur'an ve Mütevatir Sünnet'in özüne muhalif olmasını veya Umumu'l-Belva' bulu
nan bir konuda şazz kalmasını vb., manevi yönden inkıta' saymışlar ve bu tür haber
leri delil olarak kullanmanuşlardır. Hadislerin teşri' açısından kaynak olarak kulla
nılması hususunda maddi ittisal ile yetinen Şafii'ye karşılık, Hanefilerin bu anlayışı
kanaatimizce daha orijinal bir kriter niteliği taşımaktadır.<207ı
Görüldüğü gibi Alıiid hadislerin kaynak olarak kullanılıp kullanılmayacağı konu
sundaki ihtilaf, rivayet edilen hadisin delil olarak kullanılması ile değil; Hazreti Pey
gambere aidiyetinin kabulü ile ilgilidir. Bu sebeple farklı kriterlerden hareketle ahad
hadislerin kabulunde farklı şartlar arasalar da (eğer haber aranan nitelikleri taşıyor
sa), iihiid haberlerin bağlayıcılığı konusunda Sünni mezheb imanıları arasında her
hangi bir görüş farkı bulunmadığı ifade edilebilir. İmam Şafii kendilerine ulaşan fert
hadisler le hem Irak ehlinin, hem de Hicaz fakihleriiıin amel ettiğine örnekler verir. <208>
Örneğin Medine ehli icra ve iflas hukukundaki alacaklı-borçlu ilişkisinde ferd hadis
olan "teflis" hadisine dayanırken, Hanefiler, bununla amel etmemiş; buna karşılık
Hanefiler, kayd-ı hayat şartıyla temlik muamelesi konusunda "umra" hadisine daya
nırken, Medine ehli ise bununla amel etmemiştir.
Medine ehline göre hadisi gereği,<209ı biiyi,
sattığı malı, müflisin elinde aynen mevcut olarak bulduğu takdirde, bunu geri alma
önceliğine sahiptir.<2 ıoı Ancak Hanefiler aksi kanaattedir. Onlara göre eğer alacaklılar
birden fazla ise, artık müflisin elinde mevcut olan mal, sadece o malı satan bayi'in
değil bütün alacaklılann ortak hakkı olmaktadır. Leknev!, Hanefi'lerin bu konu ile
ilgili kanaatlerini şu şekilde gerekçelendirnıektedir: Kabz ve teslimden sonra mülki
yetİn nakli söz konusu olduğu için, bu durumda mal bayi'in mülkiyeünden çıkarak
müşteri'nin özel mülkü haline gelmektedir. İflas durumunda ise, müşterinin başkala-
(207) Bu konuda geniş bilgi için bkz. Sadru'ş-Şeria, et-Tavdih, Il/7; Abdülaziz el-Buhari, Keşfu'I-Esrar,
III/19 vd.; es-Serahsi, Usul, I/364 vd.
(208) el-Beyhaki, Menakıb, 11168; Beyhaki, es-Sünen, VI/46-47; ez-Zehebi, Siyer, X/22.
(209) Şeybanl, Asar, ss. 231-232;Şafii, el-Ümm, III/199; Buhiiri, İstikraz, (14), III/86; Müslim, Musakat,
(5),11/!192; Tirmfzf, Büyı1', (36),111/563; Ebu Davud, Büyı1', (76), lll/790 vd.; İbn Miice, Ahkı'im, (26),
Il/790; N esai, Büyfi', (95), VII/31. Kütüb-i Sitte' ye yaptığımız atıllarda Çağrı Yayıne\'inin Istanbul 19X 1
tarihli baskısını esas aldık. Buhari'nin metni
şeklindedir. Ayrıca bkz. ez-Zehebl, Siyer, X/22.
(210) Imam Şafii de aynı kanaattedir. Bkz. Ebu İshak İbrahim b. Ali eş-Şirazi, el-Mühezzeb fi Fıkhi Mezhe
bi'I-İmami'ş-Şafii', Mısır t.y., l/326; Sidi Ahmed ed-Derdir, eş-Şerhu'l-Kebir, Matbaatü'l-Amire, Mısır
t.y., 1373, III/282; Şemsüddin Muhammed ed-Dusuki, Haşiyetü'd-Dusuki ale'ş-Şerhi'l-Kebir, Matba-
atü'l-Amire, Mısır t.y., 1373, Ill/282.
109
DiYANET iLMi DERGi • CiLT: 32 • SAYI: 2 • NiSAN-MAYIS-HAZiRAN 7996
rına da borcu olduğu için satıcı, müflisin ortak alacaklı ailesinin bir ferdi olmakta,
diğer alacaklılar gibi, alacaklılardan birisi konumuna geçmektedir. Fakat eğer müş
teri, bayi'deki malını henüz teslim almadan iflas durumu sözkonusu ise bu takdirde
zaten mülkiyetİn nakli tan1 olarak (fiilen) gerçekleşmediği ve mal bayi'in ihtisasında
(özel mülkiyetinde) olduğu için, ancak bu durumda bil.yi böyle bir öncelik hakkına
sahiptir. 1" 1 ı Hanefilcrin bu görüşlerindeki öncüsü Hz. Ali'dir. Rivayete göre Hz.
Ali'nin de, müşterinin iflas etmesi durumunda bayi malını, müşterinin (müflisin)
elinde aynen mevcut olarak bulsa bile, eğer alacaklılar birden fazla ise, bu takdirde
diğer alacaklılar gibi, alacaklılar ailesinin bir ferdi olacağı kanaatini taşıdığı ifade
edilmektedir.<' 12ı Türk hukuk doktrinindeki menkul mallarda mülkiyetİn naklinin zil
yedlikle; gayr-i menkullerde ise tescil ile olacağı şeklindeki genel kurala uyularak,
pozitif (mer'i) iflas hukukunda, "alacaklılar arasında eşitlik ve iflas davasının so
nucundan bütün alacaklıların istifade etmesi" ilkesi kabul edilmiştirY 13ı İcra-iflas
mevzuatındaki bu hükmün, Hanefi mezhebinin görüşü ile paralellik arzettiği görül
mektedir. Görüldüğü gibi iflastaki borçlu-alacaklı ilişkisinde İman1 Şafii ve Ahmed
b. Hanbel fert hadis ile an1el ederken; Hanefiler, bu hadis ile amel etmemişlerdir. An
cak, mürsel, munkati' ve muzdarib (hadisin muhtelif varyantlannda birbiri ile çeli
şen ifadelerin) olduğu gerekçesiyle bu Hadisi, konu ile ilgili mevzuata kaynak alma
yan Hanefiler1214ı bunun yerine kendi kanaatlerini teyid eden
.ı..,.; .;.;L. __.c ;_,..i~ ~L.... .~ ~.; .ı.:_..i ..,..ı.; i ~.; 4i "kişi müflisin nezdindeki
malını aynen (mevcut olarak) bulduğu takdirde, onun malındaki alacaklı aile
sinden olur" hadisini esas almışlardır.'" 1 'ı
Buna karşılık, kayd-ı hayat ile temlik muamelesinde ise tam aksi bir durum söz
konusudur. Bu konuda Malikiler hadise muhalefet ederken; Hanefiler ise, fert hadis
ile amel etmişlerdir. Hz. Peygamber
.;.,_))i~ .:..aj.J '~ .Pi 4h , ~~~ ı.r.lJI._.JI ~.; '1 ~~ ..r.ill \+!-i ...W .J J ı,?~~~~.; 4i
"Herhangi bir kimsenin kendisine ve kendisinden sonraki çocukları lehine
(21 1) ez-Zehebi, Siyer, X/22 (el-Leknevi, et-Ta'Jiku'l·Mümecced, s.34'den naklen); Kii.sii.ni, Bediiiu's-Sanii·
i', V/252. Ayrıca bkz. Muhammed Yusuf Musa, EbuHanife ve'l-Kıyemu'l·İnsiiniyye, Matbaatu'r-Ri
sale, Kahire 1957, s. 131 vd.
(2 1 2) ez-Zehebi, Si yer, X/22.
(213) Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, Sevinç Matbaası, Ankara 1974, s.283, 345.
(2 1 4) Tahavi, Şerh u Maiini'l·Asiir, IV /164-167. Bu konu ile ilgili geniş bilgi için bkz., Fahrettin Atar, İslam
Hukukunda Borçlunun İflasına Karar Verilmesi, Hacredilmesi, Maliarına Haciz Konulması ve
Hapsedilmesi, (Basılmarrıış Doçentlik Tezi), Erzurum 1982, ss.41-50.
(215) el-Kasani, Bediiiu's-Saniii', V/252.
110
ŞAMiL DAGCI • iMAM ŞAFii'NiN HAYATI VE FlKlH USÜLÜ iLMiNDEKi YERi
umra'da bulunursa, o umra onu verene geri dönmez, artık verilenierin hak
kıdır. Çünkü bu artık mirasa konu olacak şekilde ve ata (hibe) olarak veril
miştir."1216) buyurmuştur. Umra, kişinin "ömrün veya ömrüm boyunca şu evim
(mülküm) senin" şeklinde, ikinci şahıs lehine kavll bir tasarrufta bulunmasıdır.
Böyle bir kavli tasarrufa konu olan mülk, ilgiliye teslim edildiği takdirde, hukuken
geçerlilik kazanır ve lehine tasarrufta bulunulan şahıs bu mülke sahip olur, lehine ta
sarrufta bulunulan kişinin "muammer leh" vefat etmesi durumunda, mülk de yine
kendi varisieri için mirasa konu teşkil eder. Malını temlik eden "muammir"in (um
ra tasarrufunda bulunan kişinin), başlangıçta "senden sonra çocukların veya varis
Ierin için de geçerli" gibi bir sınırlamada bulunup bulunmamasının hukuki açıdan
bir önemi yoktur.<'") Çünkü umradan amaçlanan, mülkü muayyen bir süre ile (ömür
ile) sınırlamaktır. Bu şart ise, temlik akülerinin doğasına aykındır. Zira temlik akit
lerinde, Malik'in kendi mülkünden vakit sınırlamaksızın mutlak olarak istifadesi
esastır. Yani umra, batıl bir şartadayanan hibe (bağış) olarak kabul edildiği için, um
ra işleminde hibe hükümleri cereyan eder. Buna bağlı olarak da akit sahih, ancak şart
batıl olur.<'1') Bu aynı zan1anda İmam Şafii, Ahmed b. Hanbel ve Sevri'nin de kana
atidir. Bu anlayışa Zeyd b. Sabit, İbn Ömer, Süleyman b. Yesar ve Urve b. Zubeyr
gibi Sahabi ve Tabii fakihleri öncülük etmektedir.1219)
Malikiler ise, "umra"dan rakabe'yi (mülkiyeti) değil, intifa'yı (faydalanma) an
lamışlar ve umra'yı, kişinin mülkünün menfaatini hayatı boyunca ve karşılıksız ola
rak bir kişiye temlik etmek şeklinde kabul etmişlerdir. Buna bağlı olarak da, um
ra' dan doğan faydalanma hakkını, lehine umra yapılan kişinin (muammer leh) haya
tı ile sınırlamışlardır. Bu nedenle Malikilere göre temliki yapan, lehine umra yaptığı
kişiye " ... senin ve zürriyetin için ... " gibi bir kayd koymazsa, muammir vefat ettiği
takdirde umra önceki sahibine rücu eder.<"20)
(216) Nesa!, Umra, (1,2,3,4), Vl/272 vd.; İbn-i Mace, Hibiit, (3), 11/796; Ahmed b. Hambe1, Müsned, !11/302,
360, 386; V/189; Müs1im, Hibat, (4), 11!1245; Miilik b. Enes, ei-Muvatta (Akdi ye), 11/756; Ebu Nuaym,
IX/105; el-Beyhakl, Menakıb, 11167-168; bu haber ayrıca lbn Ebi Hatim er-Razl'nin Adabu'ş-Şafii'sirı-
de (ss. 231-232) de yer almaktadır .. Ancak hadiste .:...))i..._; ..::...,;J ,lJu ~i ,}oJ
kısmının müdrec (ravinin, izah sadedinde hadis metnine kendi sözlerini karı~tırmı~) olduğu da ifade edil
mektedir. bkz. ez-Zehebi, Siyer, X/22; el-Beyhaki, Menakıb, 1/167; er-Razi (lbn Ebi Hiltim), ss. 231,232.
(21 7) el-Kasil.n!, Vl/116 vd.; İbn-i Kudame, el-Muğni, Vl/341; es-Serahs'i, el-Mebsôt, Xll!95 vd.; Abdülcelil el-Karnşavi, Dirasatün fi'ş-Şeriati'I-İs1amiyye, Bingazi 1989, s. 371 vd.
(218) el-Kasanl, VIII 16; Karnşavl, ss. 371-372.
(219) ez-Zehebi, Siyer, X/22, 23; İbn Qudil.me, el-Muğni, Vll302; Ayni, Şerhu Meani'l-Asar, IV/91 vd.; Şa
fii, el-Ümm'de (Vll!216), Medine ehlinin bu hadis ile amel etmediğini zikreder. Kısaca hem Irak, hem
de Hicaz ehli, kendilerine ulaşan mürsel haberler ile amel ederek birbirine muhalefet etmiştir. bb.. elBeyhaki, Menakıb, 1/168. ·
(220) Karnşavi, s.370.
lll
DiYANET iLMi DERGI • CiLT: 32 • SAYI: 2 • NiSAN-MAYIS-HAZIRAN 1996
Görüldüğü gibi teflis konusunda Medineliler, mezkur hadis ile amel ederken,
Hanefiler aksi kanaatte; kayd-ı hayat ile temlik (umra) konusunda ise Hanefiler ve
Şafiiler ilgili hadis ile amel ederken, Medineliler farklı kanaat taşımaktadırlar.
9. Sünneti Tasnifi
Şafii, Sünneti üç kısımda mütalaa etmektedir:
a) Kur'an nassının ortaya koyduğu bir hükmü, benzer şekilde ortaya koyan, açık
layan hadis nassı (et-Teşebbühü'd-dilali)
b) Mücnıel olan bir Kur'an ayetini tatsil ve tebyin eden hadis nassı (et-Tefsir
ve'l- Beyan)
c) Sarih bir Kur'an nassı'nın bulunmadığı konularda hüküm koyan hadis nassı
(el-ınfirad bi't-Teşri). <221 ı
Birinci durumda hadis, Kur'an'ı teyid ve te'kid etmekte, ikinci durumda ayeti de
taylandımıakta, üçüncü durumda ise başlı başına hüküm kaynağı olmaktadır.
Sünnetin Kur'an'ı neshedemiyeceği kanaatinde olan Şafii'ye göre Sünnet, yuka
nda ifade edildiği gibi, Kur'an'ın mücmelini tebyin, zanni olan hükümlerine kat'iy
yet kazandırma, Kur'an'ın nasih ve mensuhunu açıklayıp izah etme, amm hükümle
rini tahsis etme ve genel hükümlerini örnekleme konumunun yanında sarih bir
Kur' an nassının bulunmadığı durumlarda hüküm koyma özelliğine sahiptir. <mı An
cak O, Kur'an-Sünnet bütünlüğünü esas aldığı için, Sünnet hangi konudan bahset-.
miş, açıklama yapmışsa, Kur'an'da (zımni de olsa) onun aslı vardır. Yani Sünnetin
haram ve helal kıldığı şeylerin aslı Kur'an'dadır.<mı
Daha önce de ifade edildiği gibi, Kur'an'da sarih olarak zikredilmeyen bir konu
yu hükme bağlayan, yasallaştıran Sünnetler de Resılle itaat ilkesine dayandınlmaktadırY2"ı
(221) Cünui, el-İmamu'ş-Şafii, s.282; Şafii, er-Risale,s.91-92; Şafii, İhtilafu Malik ve'ş-Şafil', (el-Ümm için-
de) VII/216; Ebu Zeyd, s.37-38.
(222) Şafii, er-Risale, s.91, 92, 212, 222 vd.; Cündi, el-İmamu'ş-Şafii,s.280.
(223) Cündi, el-İmamu'ş-Şafii, s. 297; Şil.fii, er-Risale, s.88,92.
(224) Şafii, er-Risale,s.212; el-Beyhaki, Menakıb, 1/378; Şafii, er-Risale'sinue bu şekilde sabit olan hüküm
lere birçok örnekler vermektedir. bkz. er-Risale, ss. 53-79; ayrıca Ganaim, ss. 70-83; el-Beyhaki, Mena
kıb, l/369.
112
ŞAMIL DAGCI • iMAM şAFii'NiN HAYATI VE FlKlH USULÜ ILMINDEKI YERI
10. İctihatta Dayandığı Diğer Deliller
Sadece re'y ve ictihada dayanması halinde sahabi kavlini hüccet olarak kabul et
meyen ve bunlardan istediğini tercih eden Şafii<mı, hakkında Kur'an ve Sünnet'te hu
küm bulunmayan konularda İcma'ı üçüncü yasama kaynağı olarak kabul etmekte
dir.<22"ı Ancak İmam Şafii'ye göre lema' bilinmesi zorunlu olan meselelerde olmak
tadır. Örneğin öğlen namazının farzının dört rek'at olduğu, içkinin haramlığı., .. gibi
hh;bir müslümanın farziyyetini bilmediğini iddia veya haramlığını inkar edemiyece
ği konularda (Cümelü'l- Feraiz) icma' dan bahsedilebilir.<227ı Anlaşılmaktadır ki, Şa
fii lema'ın sadece farzlarda ve haranılarda olabileceğini kabul etmektedir. Sadece
"Medine ehlinin icmaı" nı hüccet olarak kabul etmeyen<228ı Şafii'ye göre İcma'da ilk
akla gelen sahabenin icmaıdır.122"ı Ayrıca o, sükfiti icma'yı da icma olarak kabul etmemektedir. <230ı
Sahabi ka viileri arasmda ihtilaf bulunması halinde, bunların Kitap, Sünnet, icma
ve en sahih kıyasa uygunluğunu esas alır.<231 ı
İstihsan, maslahat-ı mürsele, sedd-i zerai' ve istıshab gibi, delilleri ictihad ve kı
yasın değişik türevleri olarak görmek mümkündür ı.=.tihsan ve maslahat-ı mürsele ile
Medine ehlinin anıelini hüccet olarak kabul etmey"'n Şifiiler<232ı bundan doğan boş
luğu istishab ve istihbab olarak isimlendirilen bir delil ile doldurmuşlardır.<mı İmam
Şafii'nin kendisi de istihsan ve istihbab kavramlarını kullanmakla beraber bunları
teknik anlamda kullanmadığı da ifade edilmektedirY'"ı
Kıyas, bir bakıma cebirdeki bilinenler yardımıyla bilinmeyenı ortaya koyan denklemlere benzemektedir. Çünkü fıkhi kıyasta hakkında nass bulunan hükümler
(225) Hüseyin, s. 217: Şafii, er-Risı'ile, s.596, 597.
(226) Şatil, er-Risale, ss. 120, 47 ı.
(227) Şatil, Cimau'I·İim, s.248-249; Şafii, er-Risale, s.512, 534; ez-Zehebi, Siyer,X/21.
(228) Cündi, ei~İmamu'ş-Şafii, s. 3fı3; Dönmez, s. 66; Şafii, er-Risale, s.534-535.
(229) Şatil, er-Risale,s. 471-472. Şiitil, sahabenin icma'ını onların ictihadlarında, hepsinin Hz. Peygamberin sünnetine muhalefet etmeyecekleri ve topyekün hata yapmayacakları esasına dayandırır. bkz. Şafii, er· Risale, s.472: Cündi. ei·İmamu'ş·Şiifii, s. 303.
(230) J..~ ~'i J J:ü J_,> ..::.S'l.. .)1.,.....:; 'i Cündi, el-lmamu'ş-Şatii,s. 303; Dönmez, s.66.
(231) Şiitii, er-Risale,ss. 596-597; el-Beyhaki, Menakıb, 1/380.
(232) Medkfir, s. 43; Hüseyin, s. 21 7; es-Seillibi, 1/399; Cündi, el-İmiimu'ş·Şiifii,s. 307. Dini bir asi (Kitap ve Sünnet) dan kaynaklanan bir kıyas'a ve icma·a dayanmadığı gerekçesiyle Şafii, istihsana kar~ı çıkmaktadır. bkz. Şafii, İbtalu'l·İstilısan, (el-Ümm içinde), Vll/298 vd.; Şafii, er-Risale, s.503 vd.
(233) Abdulkadir Şener, İslam Hukukunun Kaynaklarından Kıyas, İstihsan ve İstislah, Diyanet !~leri Başkanlığı Yayını, Ankara 1974, s. 47; ayrıca bkz. Hallaq, Considerations on the Function ... s. 685; Qadri, Islamıc Jurisprudence ... s. 127; Schacht, Origins, s.l26.
(234) Ahmad Hasan. AI·Shafıi's-Role ... , s 262; es-Sayis, Neş'etu'I·Fıkhi'I·İctihiidi, s. I O:.
113
DiYANET iLMi DERGi • CiLT: 32 • SAYI. 2 • NiSAN-MAYIS-HAZiRAN 7996
yardımıyla, nass bulunmayan bir konu, hükme bağlanmaktadır. Asi (nıakisun aleyh) ile illet ortaklığı bulunması durumunda İmam Şafii, kıyası delil olar'ak kullanmaktadır.""' Ancak o, kıyasa, doğrudan nassın bulunmadığı durumlarda (zaruret durumunda) başvurmaktadır.""'' Şafii, kı yası, bir hükmü n karine ve deliller ile Kur' an ve Sünnet' de zikredilen hükme mu viifakat veya mutabakatı olarak kabul etmektedir.' 2ı-ı Kı
yasa asıl teşkil edecek kaynaklarda da hiyerarşik sıraya uyarak Kitap ve Sünnet ile muhalifi olmayan sahabenin (selefin) ammesinin iemaını esas almaktadır.' 2 "' Bu nedenle kıyas yapabilmek için, ietihad ehliyetini haiz olmayı, yani, Kitap ve Sünnet ile icmayı; ihtilaflı konular ile Arap dilini çok iyi bilmeyi gerekli görür. m"' Şafii'nin kıyasa tahsis ettiği alanın ne Miilikiler kadar dar ne ele Hanefiler kadar geniş olduğu ifade edilmektedirY"'" Ancak hükmün ta'liline ele önem veren Şafii'nin naklin yanında akla da gereken önemi verdiğini, öğrencilerinin hür bir ortamda tartışahilmesi için onlara söylediği
.:;.ı ı J _,.,1 d ı ):..a.o J.W ı .:ı~ ' L,. » )IJ ~ p 4J..,.i; ~ ')\.,) ~ u __sı~ ı~ ı
"Aklınızın almadığı bir delil ileri sürdüğümde, onu kabul etmeyiniz; zira akıl, doğru olanı kabule mecburdur"'2
"" ifadesi ortaya koymaktadır. Bu, aynı za-
(235) Şafii. cr-Risiile. s.512,513: Subki-Silyis-Berberi. s. 282.
(236) el-Beyhaki.l\Ieniikıb, l/478: ez-Zehcbl. Siyer. X/77.
(237) Şafii, er-Risiile, s.40, 47':! vu . .512: el-Beyhakl. Menakıb, 1/371.
(238) Diinnıez. s. 121: Miras, s. 97: Şafii. cr-Risiile, s.2 ı 8. 510.
(23'!) Şafii. er-Risiile, s. 509-5 ı 0: el-Beyhakl. Menilkıb. 1/375.
(240) Hüseyin. s. 217.
(241) Cünul. cl-İmamu'ş-Şafii, s. 183: el-Meraği. 11140: el-HOli. s. 84. Kahire Üniversitesi Edebiyat Fakülte
si Öğretim Üyesi Nasr Hilnıiu Ebu Zeyd. yazdığı "cl-İmanuı'ş-Şiifii ve Te'sisıı'I-İdcolociyyc cl-Vasa
tiyye" isimli eserinde: Şafii'nin nıetouolojisine akla kapalılığın \'eya aklı dene Jı~ı bırakan bir anlayışın
haki nı olduğunu vurgulanıaktauır. Ebu Zeyd. bu düşüncelle n hareketle Şafii' yi aklı, n ass' ların sultası al
tına soknıakla ve düşünceyi donuklaştırnıakla ithanı etmektedir" (ss.22, 1 10). Ancak Şafii'nin yukarıda
;.ikretriğimi;. görüşü bu iddiaların pek de tutarlı olmadığını giisternıekteuir. Çünkü Şafii'nin metouoloji
sinin özünü oluşturan sünnetin meşruiyetini Kur'an·a Jayanuırnıa veya daha uygun bir ifade ile kitap.
sünnet. icnıa ve kıyas ~eklinJeki hiyerarşik sisteminde her kaynak ve delili bir iinceki ile temellenuirerek
akıl-vahiy çelişmezliğini savunması ayrı: Ebü Zeyd'in ifade ettiği aklı ve vahyi birbiriyle hakimiyet mü
cadelesi içinde olan farklı iki vakıa gibi kabul etmek ise tamamen ayrı bir şeydir. Şilfii' nin bu konuda Ja
akıl ile vahyi uzlaştıran bir anlayıştan yana oluuğu görülmektedir.
114
Biz, dini n nıuhatabının akıl olduğunu, aklı olmayan kişilerin ise Jinin hitap alanının Jışınua kaldığını; bu
nedenle dini (vahyi) ancak akıllı insanların kavrayabileceğini, kısaca Jin ile aklın birbirinJen ayrılama
yacağını Jüşünüyoıw .. Bu anlayış ise, Jinin (Yahyin) iizünün, akıl ile çelişnıesi veya Jinin akla kapalı ol
ması bir yana. uinin ancak akıl ile anlaşılabileceğini, akıl olmauan vahyin aniaşılamayacağını zorunlu kıl
maktadır. Ancak makalemizin başında da ifade ettiğimiz gibi aklı, he va ve hevesten ayırmak gerekir. Bi
naenaleyh akıL nass ile sabit olan veya iman konusu olan fakat aklen tanı olarak anlaşılanıayan dini realitelerin (melek. cennet, cehennem. ruh ... ) inkar etme hakkına sahib olmadığı gibi: sari h nassları (kendi
isteği doğrultusunda bir sonw; çıkarabilmek için) gerçek meulülleri hilafına yorumlama konumunda da
değildir. Kısaca. vahiyuen soyuılanan akıl. hakikatin yegane ölçüsü değildir. Biz aklınıızın yardımıyla
vahyi anlıyoruz. Bu nedenle akıl-ııass çelişmezliğini esas alıyor. buna karşılık akıl ve nassın birbirine te
/.at te~kil edeceğini anlamsız buluyoruz.
ŞAMiL DAGC! • iMAM ŞAFii'NiN HAYATI VE FlKlH USULÜ iLMiNDEKi YERi
manda İmam Şafii'nin mntaasıp olmadığının da delilidir. Hatta Ş5Jii, taklidin tehli
kelerine ek dikkat cckıııckıc \'L' ona qvaş açmaktadır. Onun
r>+l.J W fo .JJI.J ~~~cr~~~~ ) '\ .. yanılgıya dü~enler taklit sebebiyle yanılmı~lardır. Allah bizi de onları da af
fetsin."''"'' şeklindeki sözü bu konudaki hassasiyetini göstermektedir.
Şafii' nin, er-Ris/ile' sinde fikıh usulü ile ilgili olarak ele aldığı ve sisteınleştirdiği
önemli konuları şu şekilde maddeleştirınek mümkündür:
a) İslam hukuku, kaynağını ilahi vahiyden almaktadır.
b) Hukuki meselelerde bağlayıcılık açısından Hz. Peygamber (SA V )'in sünneti
de Kur' an' dan faı'klı değildir. ~...:n:_/,
c) Kur'an ve Süh~ı;etiarasında herhangi bir tenakuz ve ihtilaf (çelişki) mevcut de-
ğildir. ~-./i .-:-I
d) Sünnet, Kur' an~J,,k~dn1'in yorumu durumundadır. ,__,'L',-:;:.ı i-_;;i •
e) Mana'ya deiaıt!tl ~a\:'~ olan ve açık olarak anlaşılan (sarih) nassların hükümle
ri de kat'! olup tafl.\~tı'ı~JR:oh'lısu yapılamaz; buna karşılık, kı yas ve ictihad yoluyla (is
tidliil) ulaşılan hUktrii1ibt ~~Pışmaya konu olabilir. Jrt.:~>l u;~utılı:_.ı
f) Kıyas ve ictih;;;tçl;;iJ<ııi-H!rta'ın hüccet olarak kabul edilmesi de kaynağını ilahi va-
hiyden almaktadır. ~aJiir rvahiy·ıile temellendirilmektedir. ""''
Fahruddin er-Razi, Şa{if' d~n önce Hicaz ve Irak e kolleri arasında metodik ihtilaf
lar olduğunu. Hicaz ekolüne mensup hukukçuların, Irak veya re'y ckolüne mensup
hukukçular ile tartışmaktan (münazara) aciz olduğunu, İmam Şafii'nin ise bu iki eko
lü tc'lif etıi~ini if:ırlc L'tnıcktckıcdir."""' Bevh;ıki'nin Şfifil'w i-;ıı:ıcl ederek ıı:ıkkttii:ii ~.)ı,!' JJ-"'i ~..?. & 3 • ...Wl.) ':ll,.c -..,le ı.rWI.;LS:..l J..:;.ı.\1 ~1 JJ-"'f ~,?. ~ ~~))
, .,).lı cr ~ı JıJ> )lı ~
"Eğer Ebu Hanife Medine ebiinin usUlüne dayanmı~ olsaydı, insanlar hkıbta
onun iyali (muhtacı, izinde yürüyenleri) olurlardı. Ancak o, öyle bir usule da
yanmıştır ki, bu usul (içtihat metodu), bazı durumlarda furu'dan daha zayıf
tır"''"" şeklindeki ifadelerinden de, aralarındaki ihtilafın metodik olduğu anlaşılmak
tadır. Fakat burada kuşku uyandıran bir noktaya temas etmek zamretini de hissedi
yoruz. Beyhakl'nin, Şafii'ye nisbet ettiği yukarıdaki ifadesi, iki hususu vurgulamak-
(242) Şafii. er-Risille, s. 42.
(243) Hallaq. W as al-Shafii the l\Iastcr Architcct. .. , s. (ı.
(244) el-Beyhaki.l\Ia'ril'etü's-Süncn, l/32 (iinsiiz): er-Ra1l (Fahru<.l<.lln). s. 21.
(245) cl- BeyhakL l\lenilkıb, ll 17.
115
DiYANET iLMI DERGi • ClLT: 32 • SAYI: 2 • NISAN-MAYIS-HAZIRAN 7996
tadır. Bunlardan birisi, Ebu Hanife'nin hukuki görüşlerinin zayıf temellere dayandı
ğı, bu nedenle de usulünün zayıf olduğu; diğeri ise Hanefilere nisbetle Medine ehli
nin usulünün daha tutarlı olduğudur. Ancak kanaatimizce bu ibare bazı mantiki tu
tarsızlıklan (ve çelişkileri) de ihtiva etmekte ve Şafii'nin usUlünü tam olarak yansıt
mamaktadır. Çünkü İmam Şafii usUlde sadece Hanefileri tenkit etmekle kalmamış;
re'y'e, maslahat'a ve amel-i ehl-i Medine'ye vb. aşırı önem vermeleri sebebiyle Me
dine ehline de ağır eleştiriler yöneltmiştir. Tenkide tabi tuttuğu bir usulü Şafil'nin,
ideal bir metod olarak takdim etmesi kendi anlayışı ile de çelişeceği için böyle bir
ifadenin (Beyhakl'nin naklettiği şekliyle) Şafii tarafından söylenmiş olması pek ma
kul görülmemektedir.
Üstelik İman1 Şafii'nin hem EbU Hanife' nin, hem de öğrencisi Şeyhani'nin fıkıhtaki otoritesini itiraf ettiği, onlar hakkında övgü dolu şiirleiLinşadı.ettiği de bilinmektedir.<2-ı6ı Kaldı ki, yukanda Bey haki' den naklen zikrettiğimiz metin gerek Hanefi kaynaklarında<2471 gerekse İbn-i Abdi'l-Berr ve Zehebi gibi Malikive Şafii mezheplerine mensup meşhur hadis ve biyografi alimlerinin eseflb'dı.icterr;; Li,.:> .,r.l .).s. J~ _,.;...Wl :1) v-oJ "fıkhı isteyen, ~l>.Q ij;~p~fe'ye muhtaçtır" Li,.:> .,r.l .).s. J~ ...Wl .) ..,.L:JI "insanlar fıkıhta. ~"9' ~~9if~'ye muhtaçtır" şeklinde yer almıştır.''"'' Bu nedenle belki de Şafii'nin :gp~ B;w~ı;:yi övgü sadedin-
.,_i l1...,. J ,),_ı~,_.;_,:·
de zikrettiği sözü, bazılannca mezhebinde mutaassıp olduğu kabul edilen<2•9ı Beyha-ki tarafından kısmen değiştirilerek onu eleştirici bir ·'illtltiteVa'ya dönüştürülmüştür. Bu nedenle tassuptan kaynaklanan bir müdahalenin ürijnü:olduğiı şüphesini uyandıran Beyhaki'nin ifadelerini de en azından ihtiyatla karşıı~wanın daha uygun olacağı-nı düşünüyoruz. ·
(24n) Onun. Şeyhani hakkındaki takdir dolu ifadelerine muhtelif vesilelerle temas etmiştik. EbG Hanife ile ilgili şu şiirini de örnek olarak kaydediyoruz:
<.i...:,. i •. ' 11 L.l ...... ~~.
~ı ..P -'-".)ı .:.W ..;_.s:.~ J ,;,;,...,Al~~ J
u,......::.:) L. ~ 1; 'il.;.ı.o
~ ""J >)~.,ll .:ı~ J.iJ
..;; J Jl!T J ~ts:...~
_,.!;; .ı ~ .r!l ~ w ~ ı.., i l;.,J ı....)
"Zebur ayetlerinin (Tevrat'ın) sayfaları(nı) süslediği gibi, müslümanların imaını EbuHanife de hükümleri, rivayetleri ve fıkhıyla, ülkeleri ve üzerinde yaşayanları süslemiştir. Yoktur
bir benzeri onun ne Doğu, ne Batı ve ne de Kufe'de. Sayfa okunduğu sürece Rabbimiz'in rahmeti cbcdiyyen onun üzerine olsun". Şafii. Divan. s.n ı. Aynı şiirin son beyiti i..i,._;, r- t:' J'-1 .J"j.;. Lı.u.. .ı ,;,:,.;wı ~c · HJJ..ıkalın hılalıııa zayıf deliliere dayanarak onu ayıplayanları (küçük düşürenleri) zavallı (cahiller) gördüm" şekliyle Abduiiah ibn-i Mübarek'e (v.ll:!l) de isnad edilmektedir. Bkz. Saymeri, s.l:!5.
(247) Bkz. Saymeri, s.l24; Krş. er-Razi (İbn ebi Hatim) s.210.
(24S) el-Kurıubl, el-İntika, ss.l35, I 36; ez-Zehebl, Menakıb, ss. 18-19; ayrıca bkz. Abdülbarl b. Abdilvahid elLeknevi, et-Taliku'I-Muhtiir ala Kitabi'I-Asar, Karaçi t.y., s.SO; Medkur, Menahic, s.n54.
ı 24'1) Ina!. ss.252-253.
116
ŞAMiL DAGCI ~iMAM ŞAFii'NiN HAYATI VE FlKlH USÜLÜ iLMINDEKI YERi
Bununla beraber yukarıda metnini de aktardığımız Şafii'ye isnad edilen bu ifade
lerden sonra, insanın aklına fıkıh usillündeki mükellimin ve fukaha metodu şeklinde
ki ikili ayırım gelmektedir. Mütekellimin metodu da denilen Şiifillerin usillünde, ön
ce usill kuralları tesbit edilip furu' ile ilgili meseleler bu usGle göre çözüme kavuştu
rulmakta, kısaca bu metodda usulden furu'a gidilmekte; fer'i meseleler usill üzerine
inşa edilmektedir.<N>ı İmam Şafii'nin, fıkıh usulünde Kur'an ve Sünnet'i temel sabi
te olarak kabul edip bütün fer'i meseleleri onlara dayandırdığı, usGlden furu'a geldi
ği; bunu yaparken de cedel (dialectic) metodunu kullandığı bilinmektedirY"> Kendi
sinden sonra aynı metodu kullanan usulcülerin bunu "Mütekellirnin Metodu" ola
rak İsimlendirmeleri de mantıktaki tümdengelimci (deductive) cedele dayanan bu
yöntem benzerliğine dayandırılabilir. Bunu karşılık "Fukaha Metodu" da denilen
"Hanefilerin Metodu"nda ise mevcut fer'i hükümlerden hareketle bir usGI tesbit et
me gayreti dikkati çekmektedie Bu metoda göre eserler te'lif eden hukukçular ise,
kendi mezhep imanılarının fer'i hükümlerden hareketle kaideleştirdikleri genel kural
(usul) mahiyetindeki fıkhi esas1ara dayanarak cüz'i (fer'i) meseleleri çözüme ulaştır
maya çalışmışlardır. Kısaca mü tekellimin metodundaki us iliden furu' a ( tümelden ti
kel' e/tekil' e) doğru gidiş e karşılık bu metodda furu' dan us Gl e (tikel/tekil' den tüme
le) doğru bir gidiş dikkati çekmektediL
Ancak fukaha metodunu, Hanefi fakihlerinin kendi mezhep imanılarının temel
görüşlerine dayanarak ortaya koydukları, bu nedenle de bu usulün kaynağını tama
men mezhep imamlarının ;.1di görüşleri oluşturduğu şeklinde anlamamak gerekir. Bu
metodun kaynağını mezhep imamlarının görüşlerinden aldığı şeklindeki bir ifade (id
dia) ilk bakışta, furu' dan usGle giden bu anlayışta keyfilik egemenmiş gibi bir yanlış
anlayışa sebeb olabileceği çin, Hanefilerin usulünü basite indirgemek olur. Hanefi
lerdeki pozitif (mer'i) hukuktan usGle doğru gidiş, şahsi kanaatlerden bir sonuca gi
diş değildir. Aksine usul kurallarından önce zaten mevcut olan şer' i (fer'i-ameli) hü
kümlerden hareketle genel bir kurala (asl-usGI) ulaşma söz konusudur. Esas aldıkla
rı bu fer'i hükümler kendi imamları tarafından keyfi olarak vazedilmiş hükümler de
ğildir ki, bunlardan hareketle ortaya koydukları usul'ler de keyfi olsun. Kısaca Ha
nefiler de nasslardan bağımsız (veya nasslara aykırı) bir usGI geliştirmemişlerdir.
Hatta bazı çağdaş yazarlar (örneğin George Makdisi), fıkıh usGlündeki mütekkel
lim-fukaha metodları (the method of the theologians-the method of the jurisconsult)
şeklindeki bu ikili ayırımın erken dönemlerin değil, aksine muahhar dönemlerin
mahsulü olduğunu vurgulamaktadır. Mütekellimin metodu ik yazılan eserlerin liste
(250) en-Neşşar, s.68.
(251) Medkur, Menahic, s.647; eıı-Neşşar. s.6l.
117
DiYANET iLMi DERGi • CiLT: 32 • SA YI: 2 • NiSAN-MAYIS-HAZiRAN 7996
başına Şafii'nin er-Risale' sini yerleştiren anlayışı da doğru bulmayan yazar, hem
Ebu Zehra'yı (Usı11u'l-Fıkh); hem de Şafii'den asırlarca sonra yaşayan İbn-i Hal
dmı'un (v.784) bir tasnifine atıf yaparak bu ayırımı benimseyen Chefic Chehata'yı
(logique Juridique et Droit Musulman) eleştiri konusu yapmıştır.'"'' Ayrıca doktora
tezinde Mehmet Görmez de Şafii ile Kelamcılann hem asl anlayışlarının hem ele an
lama yöntemlerinin, birbirinden tamamen farklı olduğu gerekçesiyle, Kelamcılar ile
Şafii'lerin usUlünün aynı kategoride değerlendirilmesinin yanlışlığına dikkat çekmiştir. !25.1)
İmam Şafii' den sonraki usülcülerin aynı zamanda önemli birer kcltim alimi ol
dukları dikkat çekmektedir. el-Cüveynl' den el-Amidi'ye, el-Gazall' den Fahrüddin
el-Razi'ye kadar fıkıh usulünde önemli eserler yazan Şafii usulcüleri aynı zamanda
birer kelamcıdır. Buna karşılık Mu'tezile mezhebine mensup bazı alimierin de amel
de şafii oldukları görülmektedir. Örneğin itikadi yönden Mu' tezilenin önde gelenle
rinden kabul edilen ve fıkıh usulünde el-Umed ve el-Mu 'te med gibi önemli escileri
bulunan Kadı Abdülcebbar (v.415) ve Ebu'l-Hüseyn el-Basri'nin de amelde şafii ol
dukları ifade edilmektedir. Biz İmam Şafii'den sonra Şafii'lerin metoduna mütekel
limin metodu denilmesini genellikle bu mezhebe mensup usulcülerin aynı zamanda
birer mütekcllim olmasına bağlıyoruz.
ll. Şafii Sonrası Fıkıh UsUlünde Hanefi-Şatil Yakıniaşması
İmam Ebu Hanife'nin vefatından sonra iki ekol arasında yakınlaşma olduğu, Irak
ekolünün, hadis ve sünnet karşısındaki hassas tavırlarını hafiflettikleri, Yahya b. Ma
in'in ifadesine göre EbU Yusuf ve Şeybfrnl'nin ashah-ı hadise meylettikleri ele zikre
clilmektedir."'"' İmam Şafii' elen sonra da Hanefi ve Şafii usulcüleri arasındaki yakın
laşma daha bariz olarak görülmektedir. O derece ki, belli bir zaman sonra artık Ha
nefi ve Şafii'lerin metodunu (fukaha ve mütckellimin usulünü) birleştiren kitaplar
yazılmış ve nıetodolojide birliğe doğru gidişte çok önemli adımlar atılmıştır. Meşhur
Hanefi hukukçuları Muzafferueldin Ahmed b. Ali es-Saat] (v .694 )' nin Bed'iu 'n-Ni
z{ımi'l-Cami' Beyne Kitabeyi'l-Pezdev'i ve'L-1/ıktım !i'l-Amid'i adlı eseri ile Sadru'ş
Şeria Ubeydullah b. Mes'ud'un (v.747) Tenkilıu'l-Ustll ve Kemalueldin İhnu'l-Hü-
( 252) MakdisL s.42.
(253) Mehmet Giirmez. Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu (A.Ü. Sos
yal Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamı~ Doktora Tezi). Ankara l 995. s. I 73- l 74. Şahsi yorumumuz da dahil.
mü tekellimin ve fukaha metoduna dair yorumlar doğrudan metodolojiye <la yanılarak yapılma yerine, bu me
todlara güre yazılan eserler Ucğcrlendirilcrek yapıldığı için ulaşılan so!"!~ b!· ili ~ı~küb!if Jeğ:erle;~di:-meler
olarak kabul edilebilir. Konu. Ü/.erinue çalı~ılmaya ve temellenuirilmcye ihtiyay hissettirmekteuir.
,., -4· c·· -·- ı I - • "-ı·- ı"') . _y ) . unu ı. e - ma mu ş-.,a ıı, s. "--
l l R
ŞAMiL DAGC/ • iMAM ŞAFii'NiN HAYATI VE FlKlH USULÜ iLMiNDEKi VERi
mam'ın (v.861) et-Ta!ırlr isimli eserleri ile Şiifü hukukçusu TacuddinAbdulvahhab
es-Subki (v .. 771) nin Ce mu' l-Cevtmıi isimli eseri bu türün en güzel örnckkridir. 12551
Ancak bu durum Hanefllerin, Şafiileşmesi olarak kabul edilmemelidir. Çünkü, bu il
mi med-cezir hareketinde, Haneillerin Şiifiiliğt: yiinelmesinden önce, İmam Şiitir nin
meşhur Hanefi hukukçusu eş-Şeybani vasıtasıyla Hanefilere yakınlaştığın unutma
mak gerekir.
Şiifii'nin, er-Ristıle'sinde usUle ilişkin ortaya koyduğu ilkeler gayet :•çıktır. An
cak bu ilkeleri furfi'a ne ölçüde tatbik ettiği veya başka bir ifade ile furfi'a ilişkin ko
nuları çözümlemede. önceden tespit ettiği u~fıle ne ölçüde uyduğu, teori-pratik bü
tünlüğünü ne ölçüde gerçekleştirdiği, teorisini pratize ederken kuralları zorlayıp zor
lam::ıdığı, er-Ris{ife 'si başta olmak üzere onun, usfile ilişkin diğer eserkri ile furfi' -i
fıkha dair eseri olan el-Ümm'ün mukayeseli olarak tahlil edilmesine bağlıdır ve da
ha çaplı çalışmalara konu teşkil etmektedir.
12. Diğer ilim Daliarına ilgisi
İmam Şafii'nin biyografisini yazan müellifler, kendisinin tıbbi konularda da söz
sahibi olduğuna temas ederler.'~;r.ı Bazı müellifler (örneğin Fahruddin er-Razi
(v.606), Şafii'nin çok yönlü bir ilim adaını olduğuna tanıklık etmek üzere onun Bağ
dat (Rakka)daki ımıhakemesi sırasında Harun er-Reşid ile Grek tıp ve felsefesi hak
kında Grekçe konuştuklarını, Şafii'nin Aristotales. Galinos ve Empedokles vb. isim
lerden bahsettiğini kaydetıncktedirler.'2571 Hatta aynı müellif onun Yunanca bildiğini
sarih olarak ifade etmektedir.<'5"
İmam Şafii' çok yönlü bir ilim adamıdır. Onun kelime ve kavramları sadece lafızları ile değil, si yak ve sibakı ile ( context) ve bütün halinde ele aldığını, İslam öncesi
(255) en-Nq~ar, s. 74; AbJulbilsıt. 1112-13.
(25fı) e;.-Zehcb1. Siyer, X/5fı: el-Beyhakl. J\Ienakıb, Il/122: Ebu Nuaym. IX/142: er-Ra;! (İbn Ebi Hiitim). s
321: el-H Gl!. s. XX. Nahif vucutlu olması sebebiyle Şafii. belkidesıhhi sebeplerle tıp ile ilgilenmi~tir. bb.
cl-Hüll. s. 77.
(257) el-Asyaliin1. ss. 5L 62, 66: Ebü AbJillah ŞeııısuJJin MuhamıııeJ b. Ebi Bekr İbnu'J-Kayyiııı el-Ccv;iy
ye (v. 751 ), l\Iiftiihu Diiri's-Saiide ve Menşı1ru Veliiyeti'l-İim vc'l-İrilde, Matbaa tu' s-Sail.Je. Mısır 1323, ll/232: Khauduri. s. 17.
(25X) er-Rdz1 (FahruJJ1n). s. 26; KhaJJuri. s.l7. Ancak yukarıJaki bilgileri aynen nakleJen İbnu'l-Kayyiııı ei
Cevziyye. bu bilgileri naklettikten sonra bütlin bunların, (Şafii' nin EbuYusuf ile giirüştiiğli. BağJat'ta
iken Şeybanl'nin kenJisini kıskanJığı ve o·nu Harun er-Reşiu'c ispiyon eelerek iilJürtmek istediği vb. iJ ..
Jialar) Ja Jahil bütün bunların Muhammed b AbJullah el-Belevi tarafınJan uyJunılan senaryolar oldu
ğunu ve hi,birinin Joğru olmaJığını. Şafii'nin BağJat'a EbuYusuf'un vefatınuan sonra geldiğini, Şeybii
ni ve Şafii'nin birbirlerine çok saygı duyan iki alim olJuğunu ve Şafii'nin Yunanca bilmeJiğini de sarih
olarak ;ikretmekteJir. bkz .. İbnu·!-Kayyim clCev:r.iyyc. age. ll/232.
llY
DiYANET iLMi DERGi • ClLT: 32 • SAYI: 2 • NISAN-MAYIS-HAZiRAN 7996
ve İslam'a geçiş dönemindeki cahiliyye Arap toplumunun sosyal hayatını, hadislerin sebeb-i vürfidunu (hadislerin hildiselerle irtibatını), irad ediliş gerekçelerini çok 1yi bildiğini görmekteyizY'9ı Hz.Peygamber (SAV)'in bir hadisini izah sadedinde getirdiği yorum, verdiği ilave bilgi bunu çok güzel örneklendirmektedir. Rivayete göre İmam Malik ve İmam Muhammed Şeyhani'ye öğrenciliğinden sonra Mekke'de tedris ile meşgul olduğu sıralarda Ahmed b. Hanbel (v.242), Yahya b. Main (v.233) ve İshak b. Rahaveyh ziyaret amacıyla Mekke'ye gelmişlerdir. Şafii'nin Mescid-i Haram' da ders okuttuğunu görünce onu da ziyaret etmişlerdir. Bu arada İshak, Ahmed b. Hanbel'e dönerek İmam Şafii'ye
V.).s) t) .;.,.,1JII_,;S:..I , 4-;"L:S:... ı).&. .;.,.,1JI !_,_;i
"kuşları yuvalarında bırakımz"(2"01 hadisinin manasını soralım demiş, Ahmed b.
Hanbel de: Bunun anlamı belli, yani "kuşları (gece karanhğında) yuvalarında bı
rakınız, onları rahatsıL: etmeyiniz" demek(2"'ı bunda sorulacak bir şey yok ki der.
Ancak tatmin olmayan İshak mezkı1r hadisin anlamını bir de İmam Şafii'ye sormuş,
o da: " ... Cahiliye devrinde araplar bir yere gitmek veya önemli bir iş yapmak iste
diklerinde kuşları yuvalarından alarak uçururlardı; eğer kuş sağa veya ileriye doğru
uçarsa bunu, hareketlerinin doğruluğuna yorarak sefere çıkarlar veya işlerini yapar
lar; kuşun sola veya arkaya doğru uçmasım ise uğursuzluk (tatayyur) kabul ederek
seferlerini ve işlerini iptal ederlerdi. Hz.Peygamber (SA V) bu davranışın yanlış ol
duğunu, sefere çıkmanın veya bir işi yapmanın isabetliliği veya isabetsizliği (doğru
luğu veya yanlışlığı) ile kuş uçurtmamn hiçbir alakası olmadığım, tevekkülün sade
ce Allah'a olacağını, Allah'ın adıyla yola çıkmak ve işe başlamak gerektiğini ifade
etmek için böyle buyurduğunu" anlatıp sorusunu cevaplamıştır.(2"2ı Bunun üzerine İs
hak, Ahmed b. Hanbel'e dönerek "sadece bu hadisin anlamını öğrenmek üzere
Bağdat'tan buraya (Mekke'ye) gelmiş olsaydık bile değerdi" demiş ve birlikte
Yusuf Süresi'nin -~ ~ -.?: JS" J~J "her ilim sahibinin üzerinde bir alim olan Allah vardır" mealindeki 76. ayetini
okuyarak Allah'a h~detmişlerdir.c""3ı Bu örnek onun ibareleri, lafzı ve manası, ruhu
ve yorumu ile bir bütün halinde anlamadaki ihatasını göstermektedir.
(259) Hatta Imam Şafii' nin, Imam Muhammed Şeybil.nl ile olan münazaralarında onu, "kendi imamının (Imam
EbüHanlfe'nin) görüşlerini çok iyi bilip, buna karşılık Hz. Peygamber'in hadislerini bilmemekle" itharn ettiği de ifade edilmektedir. el-Beyhakl, Menakıb, 1/137-138.
(260) Hadisin metni için bkz. Ebu Davfid, Akika, III/138,139; Hakim, el-Mlistedrek, Zebil.ih, IV/237-238; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, Vl/381; el-Beyhakl, Menakıb, l/305-306; Beyhaki, es-Slinenü'I-Kübra, IX/31 I.
(261) V eki' b. el-Cerril.h'ın da bu hadisin "gece avı" ile ilgili plduğu şeklinde bir kanaate sahip oluduğu ifade edilmektedir. bkz. el-Beyhakl, Menil.kıb, l/309.
(262) Bu konuda ayrıca bkz. er-Razi (İbn ebi Hatim ),s.l50 vd; Ebu Nuaym, IX/94; el-Beyhakl, Menil.kıb, l/307-308.
120
ŞAMiL DAGCI • iMAM ŞAFii'NiN HAYATI VE FlKlH USÜLÜ iLMINDEKI YERi
SONUÇ Yazımızı O'nun edebiyattaki gücünü göstermesi itibanyle bir şiiri ile bitirelim:
(; ı_,.. ..,...,... L;.; l,o) ı.. J
(;~ L:J .:ıl.o )i .:;la; )_ı
l;l;. ~ e..~l,;,.; "-! ~
l;~ ~ ~ JS'~.t J
l; l; i ı~ ı _,.wı J.._,;
~l.rJI J ~1 L:.::;lt~
.,_..i.JJ 1 r.:l. JS"~ .,_.;..iJ 1 ..,...ı J
.:ıL;, .ıl__. t ~ ~ w
Bütün ayıplar bizde ... Zmnlını suçluyoruz, Bizden başka nesi var, o. bizim zamanunız. Hicvederiz zanuuu, hallmki yok günahı Bir de o dile gelse, dinlerdik binbir alu Diııdarlığımız hile hep gösteriş, hep riya Bize hakanları hep kandmrız bununla. Bir kurt hile yemezken, diğer kurdun leşini lnsanınıız çiğ çiğ yer diğerinin etini Herbirimiz kurt bizim, koyun postıma girmiş, Koyun samp ge lenin, bilmiş ol işi bitmiş. 12
6-i'
Zor durumda kalınca "zaman bozuldu", "zaman değişti", "asır değişti", "zaman sana uymazsa sen zamana uy" diyerek kendi kabahatlerini zamana yüklemeye çalışanlara karşı aslında zamanın değil insanın bozulduğunu ve kendisine yabancıl<.ştığını, ifade eden İmam Şafii'nin bu düşüncelerinin, ondan asırlar sonra yaşamış olan meşhur İslam mütefekkiri Pakistan'lı Muhammed İkbal (1877-1938) tarafından XX. yüzyıl başl..ınnda değişik bir üslupla yeniden terennüm edildiğini görüyoruz. Şafii' nin yukanda zikrettiğimiz düşüncelerinin İkbal'e ilham kaynağı olduğu dikkati çekmektedir. Çünkü, bir iki asırdır Müslümaniann Batı karşısındaki çaresizlik ve ezikliğinin sebeplerini Müslümanlıkta arayanlara İkbal de aynen Şafii gibi geriliğin Müslümanlıkta değil, sözde müslümanlarda aranması gerektiğini
.;....ı.. .:ı W-o)..::- .s~-~ ~ ~).ı.; ~.;...:.ıl~ i)\..1
Miisliimanlığuı öziinde hiç bir kusur yoktur,
Ne kadar ayıp varsa hepsi Miisliimanlardadır.
dizeleri ile dile getirmektedir.
(263) el-Beyhak'i. Meniikıb, l/307-30R; Edhem, ss. 8-9.
(264) el-Beyhak'i, Meniikıb, Il!R4; Şafii, Divan, s.X2. Bazı tasarrut1arda bulunarak şiiri, lafzen tercüme etmek
yerine, anlamını da yansıtmak üzere yine şiir halinde tercüme etmeye çalıştık. Bununla edebi uslubun bo
zulmadan yansıtılmasını amaçladık.
121
DiYANET iLMi DERGi • CiLT: 32 • SA YI.· 2 • NiSAN-MAYIS-HAZiRAN 1996
BİBLİYOGRAFYA
Ahcllilhftsıt, Bedrli'l-Mlitcvclll, Tcysiru Usfili'I-Fıkh, Dftru'n-Nahcla, KaJıiı·e (t.y.)
Ahdlilkadir. Ali Hasan, Nazra Amme Fi Tarilıi'I-Fıkhi'l-İsliimi, Danı'l-Klitlihi'l-Hadlse, Kahire 1965
Abdunazık, Mustafa, Temhid li Tarilıi'l-Felscfeti'l-İslamiyye, Mektebctu'n-Nahdati'l-Mısriyye, Kahire 1966
_,el-İmamu'ş-Şafii, Daru ihyfti'l-Kütübi'l-Arabiyye, Mısır 1945
An sari. Zafar !shaq, lslamıc Juristic Terminology Before Shafii,' a Scmaııtic Analysis with
Spccial Refcrcnce to Kfifa, "Arabica" 19 (1972) ss. 255-300
el-AsqaHinl, İbn Hacer, Tevali't-Te'sis Li Mefili Muhammed b.İdris, (Thk. Ehli'l-Fidft Ab
dullah el-Kadi), Darü'l-Klitlibi'I-llıniyye. Lübnan 1986.
Atar, Fahrettin, İslam Hukukunda Borçlunun iflasına karar verilmesi, Hacredilm esi, Mal
Iarına Haciz Konulması ve Hapscdilmesi, (Basılmaınış Doçentlik Tezi), Erzurum 1982.
cl-Bağdfıd1, Ebü Bekr Ahmed h. Ali el-Hatıh, Şcrefu Aslıabi'I-Hadis (Thk.Mehmed Said Ha
tihoğlu), Ankara Üniversitesi Basınıcvi. Ankara I 972
_,Mes'eletü'l-İhticac bi'ş-Şafii fima Usnide İleyh ve'r-Rcdd ala Taininc bi İzemi Ceh
lihim, (Thk. Halil ihrahim Molla Hatır), Şirkctu Tıbaati '1-Arahiyye, Riyad ı 9RO.
cl-Basri. Ehu'l-Hliscyn Muhammed h. Ali b. et-Tayyib, Kitabu'l-Mu'tcmed fi Usfili'l-Fıkh,
(Thk. Muhammed Hamidullah), el-Ma'hedu'I-İim-i el- Fransl li'd-Dirfısati'l-Arabiyye,
Dımwjk 1964.
el-Berherl, Muhammed Yusuf (Ayrıca bkz. cs-Sayis-es-Subki} Tarihu't-Tcşrii'l-İslami,
Matbaatu 'ş-Şarki'l-İslfimiyye, Kalıirc I 957.
cl-BeyhakL Ehü Bekr Alımed b. el-Hlbeyn, Mcnakıhu'ş-Şilfil (Thk. Scyyid Ahmed Sakr),
Dar u' t-Turas, Kalıiı·e I 97 ı
_,Kitabu Beyani Hatai men Alıtaa ale'ş-Şafii (Thk. Halil İbrahim Molla Hatır), Şirketu
Tıbaati'I-Arabiyyc, Riyacl 1980
_,Ma'rifetu's-Sünen ve'l-Asar (Ne~r. Abclü'I-Mutl' Emin Kal'ac1), Camiatu'd-Dirasati'l
İsWmiyyc, Karaçi 1991.
Biltacl, Muhyiddin Abdlisselftnı, Mcvkifu'l-İmami'ş-Şiifıl min Medrcseti'l-Jrak ci-Fıkhiy
yc, Matabi u 'l-Elıram et-Ticariyyc, Kahire ı 973.
Bwckelmaıı, KarL Tiirihu'I-Edcbi'l-Arahi, (Thk. i'\bcllilhalfnı eıı-Ncccar), Daru'J-Maarif,
Kahirc !991
cl-Buhar!. Abcllilaziz b. Ahmed, Kcşfu'l-Esrar ala Usfili'I-Bezdcvi, istanbul 1307
el-CabirL Muhammed Abi d, Tckvinu'I-Akli'I-Arahi, Merkez u Dirilseti 'l-Yahdeıi ·ı- Arabiy
yc. Bcynıt 1 988
c!-Ca"di, Ömer b. Ali. Tabakatu Fukahfıi'l-Yeınen tThk. Fuad Seyyid). Daru·ı-Kalem,
Bcyruı 1957
122
ŞAMiL DAGC/ • iMAM ŞAFii'NiN HAYATI VE FlKlH USÜLÜ iLMiNDEKi YERi
el-Clzf, Rebf' h. Süleyman, Rıhletu'I-İmfimi'ş-Şafıl, (Ne~r. Muhihbuddfn el- Hatfh). el-Mat
haatu' s-Selefiyye, Kah i re 1350.
Coulson, Noel J., A Hıstory of Islamıe Law, Eclinburg University Press, 1964.
Cündf, Abclulhallın, el-İnıamu'ş-Şafii Nasıru's-Sünııe ve Vadiu'l-Usfil, Di\nı'l-Kaleın, Ka
bire 1966
Cündf, Ali (ayrıca bkz. Seınek-İhrahim), Atvaru's-Sakafc vc'l-Fikr tl Zilli'l- Ariibe ve' I
İslam, Mektebetu Anglo Mısriyye, Kahire 1960.
Dönmez, İbrahim Kafi, İslam Hukukunda Kaynak Kavramı ve VIII. Asır İslam Hukukçularının Kaynak Kavramı izerindeki l\Ictodolojik Ayrılıkları, (Atatürk iniversitesi İs
lami İlimler Fakültesi. Basılınamı~ Doktora Tezi), İstanbul 1981
ed-Dusükl, Muhammed, el-İmam Muhammed h. Hasan cş-Şeybani ve Escruhu ti'l- Fık
lıi'l-İslami, Di\ru' s-Saki\fc, Katar ı 9g7.
_, "cl-İmamu'ş-Şeybaııi Muhaddiscıı," Havliyyetli Külliycti' ş-Şeria ve' d- Diri\si\ti ·ı- İsli\
miyye, -ı. sayı, Katar 1985.
Ebü Nuaym, Ahmed b. Abdiilah cl-lsfahi\nf, Hilyetu'I-Evliya ve Tabakatu'l-Asfiya, Di\ru·ı
Kütlibi '1-İlmiyyc, Beyrut t.y.
Ebu Yüsuf, Ahmed İbrahim, EbfıYil.suf Kadi'l- Kudat, Bağdat 1948
Ebu Zehra, Muhammed, İslam Hukuku Mctodolojisi, (Terc. Abdulkaclir Şener), Fon Matba
ası, Ankara 1979.
_,İmanı Şatii, (Terc.Osman Keskioğlu), Diyanetışleri Başkanlığı Yayını, Ankara 1987
Ebü Zeyd, Nasr Hi\ınid, ci-İmiimü'ş-Şiitii ve Te'slsu'I-İdcolociyyc ci-Vasatiyye, Danı't-Tıbaati'l-Mi.itemeyyize, Kahire 1992.
Edhcm, Mustafa Müııfr, Rihlctu'I-İmami'ş-Şaf.ii, O:ıru·l-Cem'iyycti'l-Coğrafiyye el-Mele
kiyye, Mısır ı <)28
Emin, Ahmed, Dulıa'l-İsliim, Matbaatu Lecııeti·ı-Te'lif ve·r-Terceme ve'n-Ne~r. Kahire
ı938.
Fyzee, Asaf A., Outlincs of Muhaınınadan Law, Oxford University Press ı976
Goldziher, lgııaz, Zahiriler (Terc. Cihat Tunç). Ankara Üniversitesi Basııncvi. Ankara ı982
Gaııi\im, Ncbll, er-Risfilc li'I-İıniimi'ş-Şafil, (Takrlbu't-Turas Serisi), Merkezu'l-Ehrilın li't-
Terc-eıne ve'n-Neşr. Kahire 1988.
Haffeniııg, W. "Şiifil'' Maddesi, İslam Ansiklopedisi, Milli Eğitim Basımevi, istanbul 1979.
el-Hafif, Ali, eş-Şafii, ı9.1 ı.ı964 tarihli el-Muslimil.n Gazetesincieki Yazısı.
_,Tarihu't-Teşrli'I-ısliiml, Ma 'hcclu 'd-Dirasati '1-lsli\ıniyyc, Kah i re 1976
Halil, Ahmed, el-Leysu'bnu Sa' d Faklhu Mısr, Di\ru'l-Maarif, Kahire 1969
Hallaq, Weal B., Coıısidcrations on the Functioıı and Clıaracter of Sunni Legal Thcory, JAOS (Journal of American Oriental Studies), voluıne: ı 04/4, 1984.
_,W as al-Shafii the Master Arcbitect of Islamic .Jurisprudeııce, lntcrnatiunal Journal of
123
DIVAN ET iLMi DERGi • Ci LT: 32 • SA YI: 2 • NiSAN-MA Y/S-HAZiRAN 7996
Mıddle East Studies), c .XXV, 1993 ' '
' '
Hamidullah, Muhammed, İmam-ı Azam ve Eseri (Terc. Kemal Kuşçu), Cağaloğlu Yayınevi, İstanbul 1963.
Hasan, Ahmad, Al-Shafii's-Role ın the Development of Islamic Jurisprudence, Islami c Stu
dies, c. V, no: 3, Pakistan 1966.
Hilmizade, İbrahim Rif'at, Menakıb-ı Hazreti İmam Şafii, Şirket-i Mürettibiyye Matbaası,
Dersaadet 13 1 8.
Hudari Beg, Muhammed, Tarihu't-Teşriil-İslaıni Darü'I-Kütübi'l-İimiyye, Beyrut 1988.
Hüseyin, Ahmed Ferac, Tarihu't-Teşrii'l-İslami, el-Mektebetu'l-Arabili't- Tıbaa, İskende- ,
riyye 1988.
ei-Hüseynl, Ebu Bekr b. Hidayetullah, Tabakatu'ş-Şafiiyye, Matbaatu Bağdiid, Bağdad 1356.
ei-Hull, Emin, el-Müceddidfin fi'l-İslam, Diiru'l-Ma'rife, Kahire 1965.
ibn Abdilberr, el-Kurtubi en-N emri, el-İntika fi Fedaili's-Selasete'I-Eimmeti'l-Fukaha, Mektebetü'l-Kudsi, Kahire 1350.
İbnu'l-Cevzi, Cemaluddin Ebl'l-Ferac, Sıfatu's-Safve, (Thk. Mahmud Fahuri), Daru'l-Ma'ri
fe, Beyrut 1979.
İbn Hallikan, Ebu'!- Abbas Ahmed b. Muhammed Vefayatu'l- A'yan ve Enbilu Ebnai'z-Zaman (thk. Muhammed Muhyiddin Abdulhamld ), Matbaatu's-Saiide, Mısır, 1948,lll/306.
İbn u' I-Kayyim EbuAbdiilah Şemsuddin Muhammed b. Ebi Bekr el-Cevziyye (v. 751 ), Miftahu Dari's-Saade ve Menşfiru Velayeti'I-İlm ve'l-İrilde, Matbaatu' s-Saiide, Mısır 1323.
İbn Nedim, Kitabu'l-Fihrist (Gustau Flugel Neşri), Beyrut 1964.
İbrahim, Muhammed Ebu'l-Fadl, (Ayrıca bkz. Semek-Cundi), Atvaru's-Sakafe ve'I-Fikr, fi Zilali'l-Arfibe ve'l-İslam, Mektebetu Angi o Mısriyye, Kah i re 1 960.
İsmail Paşa, Bağdatlı, Hediyyctü'l-Arifin Esmau'l-Müellifin ve Asaru'l Mfisannifin, Milli
Eğitim Basımevi, İstanbul 1955.
İsmail, Şaban Muhammed, Usfilü'l-Fıkh, Tarihuh ve Ricaluh, Daru'l-Merlh, Riyad 1981.
İzmirli, İsmail Hakkı, İlın-i Hilaf (neşr. Eşref Hudari), Hukuk Matbaası, Dersaadet, 1330.
Kamalı, Mohammad Hashim, Principles of lslamic Jurisprudence, Palandtık Publications,
Malaysia 1989.
Karaman, Hayrettin, İslam Hukukunda İctihad, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayını, Ankara
1975.
_,İslam Hukuku Tarihi, İrfan Yayınevi, İstanbul 1975.
Karnşavi, Abdülcelll, Dirasatün fi'ş-Şeriati'l-ıslamiyye, Bingazi 1989.
Katip Çelebi, Mustafa b. Abdillah, Keşfu'z-Zünfin an Esamii'l-Kütüb ve'l-Fünfin, Milli
Eğitim Basımevi, İstanbul 197 1.
Kehha!e, Ömer Rıza, Mu'cemu'I-Müellifin, Daru'l-İhyiii't-Turasi'l-Arabi, Dimaşk 1957.
el-Kevseri, Muhammed Ziihid, Bulfiğu'l- Emani fi Sireti'I-İmam Muhammed eş-Şeybani,
124
ŞAMiL DAGCI• IMAM ŞAFii'NiN HAYATI VE FlKlH USÜLÜ iLMINDEKi YERI
Mektebetu'ı-Endelüs, Humus ı 969.
_,Hüsnü't-Tekadi fi Sireti'I-İmam Ebi Yusuf el-Kadi, Mektebetü'I-Endeıüs, Humus 1968.
Khadduri, Majid, Islamic Jurisprudence, Shafii's-Risala, The John Hopkins Press, Baltimore ı961.
Kılıçer, M. Esat, Büyük İslam Bilginlerinden İmam Şafii, Diyanet Dergisi, c. VII, s. 75-76,
Ankara ı968.
Kuraşi, Muhyiddin Ebu Muhammed Abduıkadir b. Muhammed, eı-Cevahiru'l- Mudiyye fi
Tabakati'l- Hanefiyye, (thk.Abdulfettah Muhammed Huıuvv), Matbaatu lsa'ı-Babi eı
Halebi, Kahire 1979.
Kuru, Baki, İcra ve İflas Hukuku, Sevinç Matbaası, Ankara 1974.
eı-Leknevi, Muhammed Abdülhayy, el-Fevaidu'l-Behiyye fi Teracumi'l-Hanefiyye, Matbaatu's-Saadeh, Mısır ı 324.
Mahmud, Abdülmecid, el-İtticahatu'l-Fıkhiyye inde Aslıabi'I-Hadis fı'l-Karni's-Salise el
Hicri, Daru'I-Vefa, Kahire 1979.
Makdisi, George, "The Juridical Theology of Shafii Origins and Significance of Usfil al Fıqh", Studia lsıamica, LIX, Paris 1984.
Malik, Ebu Abctillah Malik b. Enes, el-Muvatta', (Imam Muhammed b. Hasan eş-Şeybani Rivayeti, (thk. Abdulvahhab Abdullatif ), el-Meclisu'ı-A·ıa li'ş-Şuuni'ı-lsıamiyye, Kahire
ı967.
Medkur, Muhammed Sellam, Medhalu'l-Fıkhi'I-İslami, Daru'l-Kavmiyye, Kahire 1964.
_,Menahicu '1-İ etihad fi 'I-İslam fı'l-Ahkami 'I-Fıkhiyye ve'I-Akaidiyye, el-Matbaatü' 1-Asriyye, Kuveyt 1977.
el-Meraği, Abdullah Mustafa, el-Fethu'l-Mübin fi Tabakati'l-Usfiliyyin, Matbaatu Abdulhamid Ahmed, Mısır 1947.
Miras, Kamil, Tarih-i ilm-i Fıkh, Matbaa-i Amire, Istanbul I 331.
Molla Fenari, Şemsuddin Muhammed b. Hamza, Fusfilü'l-Bedai' fi Usfili'ş-Şerai', Istanbul
ı289.
Musa, Muhammed Yusuf, Tarihu'l-Fıkhi'I-İslami, Mektebetü's-Sündüs, Kuveyt t.y.
_,EbfiHanife ve'l-Kıyemu'l-İnsaniyye, Matbaatu'r-Risale, Kahire 1957
Muslehuddin Muhammad, Philosophy of Islamic La·.., and the Orientalists, Taj Company, New Deıhi ı 986
Nazlıgül, Habil, İmam Şafii'nin Hadis Kültürümüzdeki Y~ri, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, Ankara I 993.
Nehril.vi, Ahmed Abdusselam, el-İmamu'ş-Şafii fi Mezhebeyhi'l-Kadim ve'l-Cedid, Mektebetü'ş-Şebab, Kahire ı988.
en-Neşşar' Ali Sami, Menahicu'l-Bahs inde Müfekkiri'l-İslam, Daru '1-Maarif, Kahire 1965
125
DiYANET iLMi DERGi • CiLT.· 32 • SAYI: 2 • NiSAN-MAYIS-HAZiRAN 1996
en-Nevev!, Ebu Zekeriyya Muhyidcl!n b. Şeref, el-Mecınu' Şerhu'I-Mühezzeb (tlık.Mu11am
med Nec!b el-Mutii), Mektebetu'I-Muti!, Kahire I 980.
Qadri, Anwar Ahmad, lslamic Jurisprudence In the Modern World, Taj Company, New
Del hi ı 986.
er-Razı, İbn eb! Hatiın, Adabu'ş-Şafil ve Menakibuh (thk. Abdulğani Abduıhalik), Matba
atu' s-Saade, Mısır ı 953
Sadru' -Şeria Ubeydullah b.Taci'~-Şerla, et-Tavdlh tl Halli Gavamidi't-Tenkih, Daru'l-Kü
tlibi'l-Arab!, Mısır 1328
es-Sayis, Muhammed Ali, Tarihu'l-Fıkhi'l-İslami, Matbaatu Muhammed Ali Sab!h, Kahire
t.y.
_,Neş'etü'l-Fıkhi'I-İctihadi ve Etvaruh, Matbaatü'l-Ezher, Kahire I 970.
es-Sayis, Muhammed Ali (Ayrıca bkz. el-Berberl-es-Subkl), Tarihu't-Teşrii'l-İslami, Mat
baatu'~-Şarki'I-İslamiyye, Kahire 1957.
Saymer!, Ebu Abdiilah Hüseyin b. Ali, Ahbaru Ebi Hanife ve Ashiibih (thk. Ebü'l-Veffrel
Afğanl), Matb'a<itu Maarifi'ş-Şarkiyye, Haydarabacı 1974.
Schacht Joseph, The Origins of Muhammadan Jurisprudence, Oxforcl University Press.
_,İslam Hukukuna Giriş, (terc. Abdulkadir Şener, Mehmet Dağ), Ankara Üniversitesi Ba
sımevi, Ankara 1977.
_,On Shafii's Life and Personality (Studia Orientalia), Ioanni. Peclerson, Septuagenairo,
A. Collegis Dıscıpulis Amicis Die ata, Evnar Munsgaard I 953
es-Sealib!, Muhammed b. el-Hasan el-Hacv! el-FasL el-Fikru's-Sami tl Tarihi'l-Fıkhi'l-İslaml, el-Mektebetu'l-İlmiyye, Medine 1396
Semek, Muhammed Salih (Ayrıca bkz. İbrahim, Cündi), Atvaru's-Sakilfe ve'l-Fikr fi Zıllı'lArfibe ve'l-İslam, Mektebetu Angi o Mısriyye, Kahire I 960
es-Serahs!, Ebu Bekr Muhammed b. Ahmed ebu S ch!, el-Mebsfit, Matbaatu' s-Saade, Mısır
1324.
_,el-Usfil, Danı'I-Ma'rife li't-tıbaa ve'n-Neşr, Beynıt 1973.
Serkis, Yusuf İlya.n, Mu'cemu Matbfiati'I-Arabiyye ve'l-Muarrabe, Matbaatu Yusuf KOy,
Mısır 1930.
Seyyid Bey, Muhammed, Usfil-i Fıkh (Medhal), Matba-i Amire, İstanbul I 333.
Sezgin, Fuild, Tarihu't-Turasi'I-Arabi, (terc. Mahmud Fehın1 Hicaz!, Fehm! EbQ'l-Facll), el
Hey'etu'I-Mısriyyetu'l-Amme li'I-Kütüb, Kahire 1978.
_,Ehemmiyyetu'I-İsnad ti'I-Ulfimi'l-Arabiyye ve'I-İslamiyye, (Muhaclarat tl Tarihi'l
Uiumi' 1-Arabiyye ve· 1-İslamiyye içinde makale), Frankfurt I 984.
es-Su b k!' Abdullat!f (Ayrıca bkz. es-Sayis-el-Berberl), Tarihu't-Teşrii'l-İslami, Matbaatu' ş
Şarki'l-İslamiyye. Kahire 1939.
es-Subki, Tacu'd-din Abdulvahhab b. Ali b. Abdi '!-Kafi, Tabakatu'ş-Şatiiyyeti'I-Kiibra,
126
ŞAMiL DAGCI • iMAM ŞAFii'NiN HAYATI VE FlKlH USÜLÜ iLMiNDEKi YERi
(thk. Abdülfattah Muhammed Huluvv), Danı İhyai'I-Kütübi'l-Arabiyye, Kahire ty.,
eş-Şafii, Muhammed b. İdris, er-Risale (thk. Ahmed Muhammed Şakir), el-Mektebetu'l-11-
miyye, Beyrut 1936.
_,el-Ümm, Daru'l- Ma'rifa li't-tıbaa ve'n-Neşr, Beynıt 1973.
_,İbtalu'l-İstihsan, (el-Ümm içinde)
_,er-Redd ala Muhammed ibn Hasan, (el-Ümm içinde)
_,Siyeru'l-Evzai, (el-Ümm içinde)
_,Cimau'l-İlm (el-Ümm içinde)
_,İhtilafu Malik ve'ş-Şafii (el-Ümm içinde)
_,İhtilafu Ali ve Abdullah b. Mes'fid (el-Ümm içinde)
_,Kitabuıı ma İlıtelefe fihi Ebfi Hanife ve İbn Ebi Leyla (İhtilafu'l-Irakiyyin), (elÜmm içinde.)
_,Divaııu'ş-Şafii, (Derleyen Muhammed Afif ez-Zu'bi) Daru'n-Nur, Beyrut 1971.
Şener, Abdulkadir, "İiııam Malik ile Leys b. Sa'd Arasındaki İhtilaf ve Yazışma" (Muham
med Yusuf Musa'nın Tarihu'l- Fıkhi'l- İslami isimli eserinin 202-205. sayfalarının ter
cümesi) Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. XVI, Ankara 1968
_,İslam Hukukunun Kaynaklarından Kıyas, İstihsan ve İstislah, Diyanet İşleri Başkan
lığı Yayını. Ankara 1974.
eş-Şirazf, Ebu İshak, Tabakatu'l-Fukaha (thk. İhsan Abbas), Matbaatu Dari'r-Raid el-Arabf,
Beyrut 1970.
Ünal, İsmail Hakkı, Ebfi Hanife'nin Hadis Anlayışı ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayını, Ankara 1994.
V ek!' Muhammed b. Halef b. Hayyan, Ahbaru'l-Kudat (Taslıih ve Ta'lik Alıdulaziz Musta
fa el-Merağl), Matbaatu's-Saadc, Mısır 1947.
ez-Zebfdf, Muhammed Murtada, Ukfidu'l-Ccvahiri'l-Münife, Mliessesetu'r-Risale, Beyrut
1985.
Zehebl, Ebu Abdiiialı Muhammed b. Ahmed b. Osman, Mcnakıbu'l-İmam Ebi Hanife ve Sahibeyhi Ebi Yusuf ve Muhammed b. el-Hasan (thk. Muhammed Zahid el-Kevserl),
Daru'l-Kütübil'l-Arabl, Kahire 1366.
_,Siyeru A'lami'n- Nubela ( tlık. Şuayb Arnavud ve diğerleri), Müessesetu'r-Risale, Bey
rut 1982.
ez-Zerqa, Mustafa Ahmed, el-Fıkhu'I-İslami fi Sevhibi'I-Cedid, Matbaatu Elif Ba, Dımaşk
1967.
127