LİSE YAŞ GRUBU GENÇLERİN KİŞİSEL HİJYEN ALIŞKANLIKLARI...
Transcript of LİSE YAŞ GRUBU GENÇLERİN KİŞİSEL HİJYEN ALIŞKANLIKLARI...
-
T.C
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
LİSE YAŞ GRUBU GENÇLERİN KİŞİSEL HİJYEN
ALIŞKANLIKLARI İLE İLGİLİ BİLGİ, TUTUM,
DAVRANIŞLARI VE VERİLEN EĞİTİMİN ETKİSİ
ASUMAN KOCAKAYA (KÖROĞLU)
TIP FAKÜLTESİ
HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
DANIŞMAN
Yrd. Doç. Dr. A. Nesimi KİŞİOĞLU
TEZ NO: 34
2005-ISPARTA
-
KABUL ve ONAY
Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğüne;
Süleyman Demirel Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Halk Sağlığı
Anabilim Dalı Yüksek Lisans Programı Çerçevesinde yürütülmüş olan bu çalışma,
aşağıdaki jüri tarafından Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.
Tez Savunma Tarihi: 02/ 02/ 2006
Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. A. Nesimi KİŞİOĞLU Süleyman Demirel
Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Üye : Doç. Dr. Mustafa ÖZTÜRK
Üye : Yrd. Doç. Dr. A. Nesimi KİŞİOĞLU
Üye : Yrd. Doç. Dr. Nurhan Gümral YILDIRIM
ONAY: Bu yüksek lisans tezi, Enstitü Yönetim Kurulunca belirlenen yukarıdaki
jüri üyeleri tarafından uygun görülmüş ve kabul edilmiştir.
Prof. Dr. Halis Köylü
Enstitü Müdürü
-
ii
ÖNSÖZ
Her insanın sağlıkla yaşamak hakkı, sağlığını koruması ve devam ettirmesi de
görevidir. Fakat insanın sağlıklı yaşaması, sağlığını koruyup devam ettirebilmesi, her
şeyden önce fizik, fizyolojik, akıl ve ruh sağlamlığı ile doğmakla başlar.
Kişisel hijyen, bireyin sağlığını sürdürmek için yaptığı “öz bakım”
uygulamalarını içerir. Bireyin, dolayısıyla toplumun sağlıklı ve verimli olabilmesi,
sağlıklı olma halini sürdürebilmesi, günlük hayatta mutlaka yapılması gereken ancak
basit görüldüğü için gereken önemin verilmediği kişisel hijyen alışkanlıklarının topluma
kazandırılması ile mümkün olacaktır.
Kişisel hijyen, kişinin inançları, değerleri ve alışkanlıkları doğrultusunda
geliştirdiği uygulamalardır. Bu nedenle kişisel hijyen uygulamalarını; kültürel, sosyal
ve ailevi faktörler ile bireyin sağlık ve hijyene ilişkin bilgi düzeyi ve gereksinimleri
etkiler.
Çağdaş sağlık anlayışında koruyucu sağlık hizmetlerine önem verilmektedir.
Koruyucu sağlık hizmetlerine verilen önemin artmasıyla birlikte hastalıklara
yakalanmadan hastalıkları önleme ön plana çıkmaktadır.
Bu düşünceden yola çıkarak planlanan bu tezde, bana yardımlarını
esirgemeyen, danışmanlığımı üstlenen değerli hocam Sayın Yrd. Doç. Dr. A. Nesimi
KİŞİOĞLU’na ve Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Sayın. Doç. Dr. Mustafa
ÖZTÜRK’e ve öğretim üyesi Sayın Yrd. Doç. Dr. Ersin USKUN’a teşekkür ederim.
Araştırmanın değerlendirme aşamasında bana yardımcı olan sayın Dr. Ertan
UZUN’a, Senirkent ve Uluborlu ilçeleri Çok Programlı Lise öğretmenlerine ve
araştırmaya katılan öğrencilere katkılarından dolayı teşekkür ederim.
Her zaman olduğu gibi tezimde de, zorlukları benimle paylaşan, gösterdiği ilgi,
sabır, sevgi ve desteğinden dolayı değerli eşim Gültekin KOCAKAYA’ya
teşekkürlerimi sunarım.
-
iii
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ..............................................................................................................................ii İÇİNDEKİLER ................................................................................................................ iii SİMGELER VE KISALTMALAR....................................................................................v ŞEKİL LİSTESİ ................................................................................................................vi HARİTA LİSTESİ ............................................................................................................vi TABLO LİSTESİ .............................................................................................................vii 1. GİRİŞ .............................................................................................................................1
1.1. Problemin Tanımı ve Önemi...................................................................................1 1.2. Araştırmanın Amacı ................................................................................................5 1.3. Araştırmanın Hipotezleri.........................................................................................6
2. GENEL BİLGİLER .......................................................................................................7 2.1. Tanım ......................................................................................................................7 2.2. Kişisel Hijyen..........................................................................................................7 2.3. Hijyenin Tarihçesi...................................................................................................8 2.4. Hijyenik Uygulamaları Etkileyen Faktörler..........................................................11
2.4.1. Beden İmajı ....................................................................................................12 2.4.2. Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Durum ............................................................13 2.4.3. Bilgi Düzeyi ...................................................................................................13 2.4.4. Bireysel Tercihler...........................................................................................14
2.5. Adölesan Dönemi..................................................................................................14 2.5.1. Ergenlikte Büyüme ve Gelişme .....................................................................15
2.5.1.1. Boy Büyümesi.........................................................................................15 2.5.1.2. Kilo Artması............................................................................................15 2.5.1.3. İskelet Büyümesi ve Olgunlaşması .........................................................16 2.5.1.4. Kas Gelişmesi .........................................................................................16 2.5.1.5. Organ Büyümesi .....................................................................................16 2.5.1.6. Üriner Sistemin ve İkincil Cinsiyet Karakterlerinin Gelişmesi .............17
2.6. Yapılması Gereken Temizlik Uygulamaları .........................................................17 2.6.1. Deri Temizliği ve Bakımı...............................................................................18 2.6.2. Yüz - Boyun Temizliği ve Bakımı .................................................................24 2.6.3. Göz Temizliği ve Bakımı ...............................................................................26 2.6.4. Kulak Temizliği ve Bakımı ............................................................................27 2.6.5. El Temizliği ve Bakımı ..................................................................................29
2.6.5.1. Ellerin Yıknma Zamanları.......................................................................29 2.6.5.2. El Yıkama Sırasında Dikkat Edilmesi Gerekenler..................................30
2.6.6. Tırnak Temizliği ve Bakımı ...........................................................................33 2.6.7. Ayak Temizliği ve Bakımı .............................................................................34 2.6.8. Peri-Anal Bölge Temizliği ve Bakımı............................................................37 2.6.9. Saç Temizliği ve Bakımı ................................................................................39 2.6.10. Ağız-Diş Temizliği ve Bakımı .....................................................................42
2.6.10.1. Dişlerin Yapısı ......................................................................................42
-
iv
2.6.10.2. Doğru Diş Fırçalama Tekniği ...............................................................45 2.6.10.3. Diş Temizlik Araçları............................................................................46
2.6.11. Menstrüasyon Döneminde Hijyenik Uygulamalar ......................................48 2.7. Giyim ....................................................................................................................50
3. MATERYAL - METOD..............................................................................................52 3.1. Araştırmanın Şekli ................................................................................................52 3.2. Araştırmanın Yapıldığı Yer ve Özellikleri............................................................52 3.3. Araştırmanın Evreni ..............................................................................................53 3.4. Örneklem Seçimi...................................................................................................53 3.5. Hazırlık Aşaması ...................................................................................................55
3.5.1. Veri Toplama Aracının Hazırlanması ............................................................55 3.5.2. Ön Uygulama .................................................................................................55 3.5.3. Eğitim Formunun Hazırlanması .....................................................................55
3.6. Birinci Aşama........................................................................................................56 3.6.1. Veri Toplama Aracının Uygulanması ............................................................56 3.6.2. Eğitim Formlarının Uygulanması ..................................................................56
3.7. İkinci Aşama .........................................................................................................56 3.8. Üçüncü Aşama ......................................................................................................57 3.9. Verilerin Değerlendirilmesi ..................................................................................57
4. BULGULAR................................................................................................................60 5. TARTIŞMA .................................................................................................................84 6. SONUÇ ve ÖNERİLER...............................................................................................95 ÖZET ...............................................................................................................................98 ABSTRACT.....................................................................................................................99 KAYNAKLAR ..............................................................................................................101 EKLER...........................................................................................................................107 EK - 1 ANKET FORMU ...............................................................................................107 EK - 2 EĞİTİM FORMU...............................................................................................115 EK - 3 SENİRKENT MİLLİ EĞİTİM İZİN BELGESİ ................................................122 EK - 4 ULUBORLU MİLLİ EĞİTİM İZİN BELGESİ.................................................123
-
v
SİMGELER VE KISALTMALAR
ÇPL : Çok Programlı Lise
EÖ : Eğitim Öncesi
ES : Eğitim Sonrası
X2 : Ki- kare Önemlilik Testi
M.Ö. : Miladdan Önce
P : Önemlilik Düzeyi
TNSA : Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması
UNESCO : (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization )
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu
WHO : (World Health Organization) Dünya Sağlık Örgütü
-
vi
ŞEKİL LİSTESİ
Şekil 1 : Derinin Tabakaları ……………………………………………………….19
Şekil 2 : El Yıkama………………………………………………………………...31
Şekil 3 : Tırnağın Yapısı…………………………………………………………...33
HARİTA LİSTESİ
Harita 1 : Senirkent İlçe Haritası………………….……….………………………...58
Harita 2 : Uluborlu ilçe Haritası ………………...……………………………….....59
-
vii
TABLO LİSTESİ
Tablo 1 : Isparta İli Senirkent ve Uluborlu İlçelerindeki Liselerin Öğrenci
Sayısının Cinsiyete Göre Dağılımı
Tablo 2 : Örnekleme Alınan Okulların Öğrenci Sayısının Sınıflara Göre
Dağılımı
Tablo 3 : Araştırma Kapsamına Alınan Öğrencilerin Bazı Tanımlayıcı
Özellikleri
Tablo 4 : Araştırma Kapsamına Alınan Öğrencilerin Ailesel Özellikleri
Tablo 5 : Öğrencilerin Gruplara Göre Yaşadıkları Konutun Fiziksel Özellikleri
ve Aile Yapısı
Tablo 6 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara Göre Temizlik Uygulamalarını
Yapma Nedenleri
Tablo 7 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara Göre Banyo Yapma ve Vücut
Bakımı Uygulamaları
Tablo 8 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara Göre Hijyen Bilgisi ve Hijyene
Verdikleri Önemi Ortaya Koyan Bazı Alışkanlıkları
Tablo 9 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara ve Eğitim Dönemlerine Göre
Banyo Yapma ve Vücut Bakımı Uygulamaları
Tablo 10 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara ve Eğitim Dönemlerine Göre
Çamaşır Kullanma Alışkanlıkları
Tablo 11 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara ve Eğitim Dönemlerine Göre Yüz
ve El Hijyenine İlişkin Uygulamalarının Dağılımı
Tablo 12 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara ve Eğitim Dönemlerine Göre
Tırnak Bakımı Uygulamaları
Tablo 13 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara ve Eğitim Dönemlerine Göre
Kulak Temizleme Uygulamaları
Tablo 14 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara ve Eğitim Dönemlerine Göre Diş
-
viii
Sağlığına İlişkin Uygulamalarının Dağılımı
Tablo 15 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara ve Eğitim Dönemlerine Göre
Ayak Hijyeni Uygulamaları
Tablo 16 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara ve Eğitim Dönemlerine Göre
Diğer Bazı Hijyenik Uygulamaları
Tablo 17 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara ve Eğitim Dönemlerine Göre Saç
Hijyenine İlişkin Uygulamaları
Tablo 18 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara ve Eğitim Dönemlerine Göre
Hijyen Bilgisi ve Hijyene Verdikleri Önemi Ortaya Koyan Bazı
Alışkanlıkları
Tablo 19 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara ve Eğitim Dönemlerine Göre
Tuvalet Hijyeni Alışkanlıkları
Tablo 20 : Kız Öğrencilerin Gruplara ve Eğitim Dönemlerine Göre Menstrüasyon
Hijyenine İlişkin Uygulamaları
-
1
1. GİRİŞ
1.1. Problemin Tanımı ve Önemi
Dünya nüfusunun yaklaşık 1/3’ünü 15-25 yaş grubundaki gençler
oluşturmaktadır. Toplam bir buçuk milyar gencin 3/4’ü ise az gelişmiş ülkelerde
yaşamaktadır (1).
Sağlık Bakanlığı Ana ve Çocuk Sağlığı Aile Planlaması Genel Müdürlüğü ile
Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından yapılan Türkiye Nüfus ve
Sağlık Araştırması (TNSA) 1993 sonuçlarına göre; 15-24 yaş grubu erkekler toplumun
%19,2’sini, 15-24 yaş grubu kadınlar toplumun %21,7’sini oluşturmaktadır. Genel
olarak toplumun %20,4’ü 15-24 yaş grubundadır (2).
Sağlıklı bir neslin yetişmesinin o ülkede üretkenliği ve kalkınmayı
hızlandırdığı bu gün için bilinen bir gerçektir. Günümüzde toplumların sağlık konusunda
bilinçlenmeye başlamaları ve hastalıkların tedavisinden çok hastalıklardan korunma
çabalarına yönelmeleri koruyucu sağlık hizmetlerini ön plana çıkartmaktadır. Koruyucu
sağlık hizmetlerinin temel hedeflerinden biri toplumdaki her bireye bütün yaşamı
boyunca sağlık hizmetlerini etkili bir biçimde sunmak, onu sosyal ve ekonomik yönden
üretken bir düzeye getirmektir. Bu hedef özellikle gelişmekte olan ülkelerde daha fazla
önem taşımaktadır (3).
İnsan hayatı genel olarak dört ana döneme ayrılmaktadır. Birinci dönem
doğumdan itibaren büyümeyi kapsayan çocukluk, ikinci dönem gelişmeyi kapsayan
gençlik, üçüncü dönem yetişkinlik, dördüncü dönem ise yaşlılık ve ihtiyarlıktır (4).
Bu dönemlerden gençlik dönemi ele alınacak olursa öncelikle gencin kim
olduğu ve bu dönemin hangi yaşları kapsadığının açıklanması gerekir. UNESCO (1975-
1977) genci ‘öğrenim gören, yaşamını kazanmak için çalışmayan, kendine ait konumu
bulunmayan, büyük bir hayal gücüne sahip, cesaretin çekingenliğe, macera isteğinin
rahata üstün geldiği insandır’ biçiminde tanımlamıştır. UNESCO gençlik dönemini ise
15-25 yaşlar arası olarak belirlemiştir. Birleşmiş Milletler Örgütü 15-25 yaşlar
-
2
arasındaki bireyleri ‘genç’, bu yaşları kapsayan süreyi de ‘gençlik dönemi’ olarak
benimsemiştir. Türkiye’de ise 12-24 yaşlar arası ‘gençlik dönemi’ olarak kabul
edilmektedir (4,5,6).
Gençlik dönemi, birey ve toplum açısından en dinamik dönem olarak bilinir.
Birey için gençlik dönemi toplumsallaşma yolu ile çocukluktan yetişkinliğe geçiş ve
kişiliğin oluşması sürecidir. Bu süreç, gencin tüm yaşamına biçim verecek olan
biyolojik, psikolojik ve sosyal gelişimini kapsar. Böylece genç içinde yaşadığı toplumun
izlerini taşır ve o toplumun sorunlarından etkilenir, toplumsal gelişmeye ve olaylara
etkin olarak katılır (4).
Gencin, gelişim süreci içinde ortaya çıkan sorunlarına getirilecek çözümler,
toplum açısından son derece önemlidir. Çünkü gençlik bir ülkenin geleceği ve
güvencesidir. Bu öneminden dolayı gencin sorunlarına ve gereksinimlerine yönelik
hizmetlerin tüm ilgili birimlerce sistemli ve planlı olarak verilmesi gerekmektedir.
Gence verilecek hizmetler arasında özellikle koruyucu sağlık hizmetleri önemli bir yer
tutar (7,8).
Toplumun sağlık düzeyinin yükseltilmesi, o toplumun sağlık eğitimine ve
çocukluk çağında sağlık eğitimine önem verilmesine bağlıdır. Bu eğitim aile içinde
başlar, okulda kök salar ve gelişir. Sağlık eğitiminde sınır sadece bilgilerin aktarılması
değildir. Anlatılanları uygulamak, uygulatmak konusunda koşulların hazırlanması
gerekmektedir (3).
Sağlık; kişinin doğuştan getirdiği kalıtsal özellikleri ile fiziksel, biyolojik ve
sosyal çevre koşullarının ve temel sağlık konusundaki bilgi, tutum ve davranışlarının
bileşkesidir (9). Tanımda da görülebileceği gibi, sağlık son derece geniş boyutları olan
bir kavramdır. Bu nedenle bir çok disiplin sağlığı değişik yönleri ile ele alır. Bu
disiplinlerden birisi olan hijyen biliminin temel ilgi alanı, sağlığın korunması ve
sürdürülmesidir. Hijyen konularından biri olan kişisel hijyen ise bireyin sağlığını
sürdürmek için yaptığı ‘öz bakım’ uygulamalarını içerir. Bir başka tanıma göre ise,
kişisel hijyen; kişinin anotomik, fizyolojik, psikolojik, genetik, kalıtsal özellikleri gibi
doğuştan var olan nitelik ve yetenekleriyle sonradan kazandığı, geliştirdiği yetenekleri,
-
3
kültürel, moral özellikleri, giyim, temizlenme, kütür-fizik, beslenme alışkanlıkları gibi
kişisel bünyesine ve davranışlarına ait çalışmaların düzenlenmesidir (3,10).
Temizlik, kişisel ve toplum sağlığının dayandığı bir temel olmanın yanında,
toplum için de yaşamın vazgeçilmez bir parçasıdır (11). Günümüzde insanların uygarlık
düzeyini gösteren ana ölçü temizliktir. Uygar insan vücut ve giyecek temizliğine önem
veren insandır (12).
Sağlıklı bir yaşam için vücudun deri, saç, ayak, ağız, diş gibi kısımlarının
bakım ve temizliği ile ayakkabı, giysi gibi eşyaların uygunluğuna ve temizliğine önem
verilmesi gerekmektedir (13).
Kişi tüm dış ortam kirleticilerinin sürekli etkisi altındadır. İnsan derisi bir
dereceye kadar dışarıdan gelen kirleticilere karşı koruyucu bir engel oluşturmaktadır.
Ancak derideki çatlaklar ve yaralar bir takım hastalık etkenlerinin kolayca vücuda
girmesine neden olabilir. Bu nedenle temizlik vücudun hastalıklardan korunması
açısından en önemli uygulamalardan biridir (14).
Hijyen bakım uygulamaları, bireyin özellikle genel görünüşünü etkilediğinden,
kişinin kendisine güven duymasını, ve kendini daha rahat hissetmesini sağlar. Diğer bir
deyişle; hijyenik bakım bireyin hem fiziksel hem de psikososyal gereksinimlerine yanıt
verir (15).
Bu durum adölesan dönemindeki bireylerde çok daha büyük önem kazanır.
Çünkü değişen hormonal aktivite bir yandan deri ve saçlı deride değişikliklere neden
olurken, diğer yandan genel görünüm birey için en önemli ilgi odağı haline gelir. Bu
nedenle gencin bu aşamada doğru yönlendirilmesi ve gence doğru hijyen alışkanlıkları
kazandırılması gerekir (4,16).
Adölesan döneminde yağ bezlerinin aktivitesinin artması daha fazla sebum
salgılanmasına dolayısıyla saçların daha çabuk yağlanmasına ve akne oluşmasına neden
olur. Gencin bilinçsizce kullandığı hijyenik ve estetik malzemeler saçlı deri ve deride
çeşitli problemlerin gelişmesine yol açabilir (örneğin; saçların dökülmesi, aknelerin
enfekte olması vb.) (16).
-
4
Diğer taraftan ağız bakımına ilişkin sorunlar gencin sıklıkla karşılaştığı sağlık
sorunlarıdır. Çünkü gençlik dönemindeki bireyler genellikle düzensiz beslenme
alışkanlıkları göstermeleri ve ağız bakımını ihmal etmeleri nedeni ile diş çürükleri ve
diğer diş hastalıkları ile karşılaşmaktadırlar (17).
Diş çürükleri sık rastlanılan önemli sağlık sorunlarından biridir. Ağız ve diş
sağlığı açısından diş fırçalamanın periodontal hastalıkları önlediği ve mevcut hastalığın
ilerlemesini durdurduğu bilinmektedir. İlkokul çocukları üzerinde yapılmış çeşitli
çalışmalar % 42-58 oranında diş çürüğüne rastlandığını göstermektedir (18).
1 Ağustos-30 Eylül 1999 tarihleri arasında Güleç ve ark. yaptığı askeri
birlikteki erlerin kişisel hijyen davranışlarının incelenmesi çalışmasında araştırmaya
katılanların % 84,5’inin ‘ellerini su ve sabunla yıkadıkları’ % 77,1’inin ‘günde en az bir
defa dişlerini fırçaladıkları’ saptanmıştır. Sonuç olarak kişisel hijyen davranışlarını
geliştirmek için kişilerin bilinçlendirilmesi ve toplumsal gelişmenin önemli olduğu
düşünülmüştür (19).
Yetersiz temizlikten kaynaklanan bir çok hastalık vardır. Saçların bitlenmesi ,
kirli su ve besinlerle bulaşan mikrobik hastalıklar ve barsak parazitleri temizlik
kurallarına uyulmaması sonucu oluşmaktadır (12). Halen dünyada en sık görülen ve en
çok öldüren hastalıklar grubunu enfeksiyon hastalıkları oluşturmakta, doğru el yıkama
şekli ve alışkanlığının insanlara kazandırılması halinde bu hastalıkların görülmesinde
önemli azalmalar olacağı bildirilmektedir (20).
Adölesan dönemindeki genç kızların sağlıklı bir yetişkinlik dönemi
sürdürebilmesi için önemli bir diğer uygulama ise perine ve menstrüal hijyen
kurallarıdır. Doğru perine ve menstrüal hijyen alışkanlığı geliştirilmediğinde çeşitli
jinekolojik ve üriner sorunlar ortaya çıkabilir. Ülkemizde yapılan çalışmalar
kadınlarımızın perine hijyenine ilişkin bilgi ve uygulamalarının yetersiz olduğunu
göstermektedir. Örneğin; 1992 yılında Eşer ve Khorşid’in (21) idrar yolu enfeksiyonu
tanısı konmuş 140 kadın hasta ile yaptıkları çalışmada kadınların % 64’ünün perine
bakımını yanlış yaptıkları belirlenmiştir.
-
5
Sağlık alışkanlıklarının büyük bir kısmı çocukluk ve gençlik yıllarında
kazanılmaktadır. Çocukluk ve gençlik yıllarında oluşacak bir sağlık sorunu, zamanında
önlem alınmazsa, ilerideki yaşlarda ortaya çıkabilecek pek çok sağlık sorununun
temelini oluşturur. Çünkü sağlıksız gençler gelecekte ana-baba olduklarında kendileri
gibi sağlıksız nesiller yetiştirebilecek ve bu kısır döngünün sürüp gitmesine katkıda
bulunabileceklerdir Böylece geleceğin önemli insan gücü olarak düşünülen gençlerin,
daha yaşamın başında iken engellerle yola çıkmaları toplumsal ve ekonomik kalkınmayı
olumsuz yönde etkileyebilecektir (22).
Daha öncede değinildiği gibi gençlik döneminde bir çok fiziksel değişiklik
yaşanmaktadır (kıllanma, akne,vb.) bu dönemde uygun sağlık eğitiminin verilmesi ve
doğru sağlık alışkanlıkları kazandırılması yetişkinlik dönemindeki sağlığın
sürdürülmesi, korunması ve geliştirilmesi ile yakından ilişkilidir.
World Health Organization (WHO)’e göre sağlık sadece hasta veya sakat
olmamak değil, bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik durumudur (23). Bir
insanın sağlıklı olması bütün bu olguların (bedenen, ruhen ve sosyal yönden iyilik
durumu) o insanda tam olarak bulunmasıyla olur. Sağlıklı birey demek sağlıklı bir
toplum demektir. Sağlıklı bir toplum oluşturmak için toplumu oluşturan bireylere
sağlığın ilk şartı olan kişisel hijyen alışkanlıklarını öğretmeli ve gerçek hayatta
kullanmalarını sağlamalıyız.
Adölesan döneminin özellikleri ve hijyene ilişkin alışkanlıkları gelişme süreci
ile birlikte göz önüne alındığında, lise yaş grubu gençlerin kişisel hijyen alışkanlıkları
ile ilgili bilgi, tutum, davranışları ve verilen eğitimin etkisinin incelenmesinin yararlı
olacağı düşünülmüştür.
1.2. Araştırmanın Amacı
Dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de ülkenin en önemli
sorunları arasında sağlık sorunları başta gelmektedir. Bu sorunların bir kısmı yanlış
sağlık alışkanlıkları ve anlayışından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla bu sorunların
büyük bir kısmı sağlık eğitimi ile önlenebilir sorunlardır. Bireyin sağlık alışkanlıkları
-
6
(örneğin; beslenme, hijyen vb.) çocukluk döneminden itibaren önce ailesinin ve yakın
çevresinin, daha sonra ise eğitim yaşantısının etkisinde kalarak gelişmektedir. Çocuk ve
gençlere olumlu sağlık alışkanlıkları kazandırılması onların sağlığının korunmasına
büyük katkıda bulunacaktır. Bu nedenle adölesanların vücut hijyenine ilişkin
alışkanlıklarının incelenmesi ve verilecek eğitimin etkisini değerlendirmek amacı ile bu
araştırma yapılmıştır.
1.3. Araştırmanın Hipotezleri
1: Planlı eğitim verilen öğrencilerin hijyen konusuna yönelik bilgileri eğitim
verilmeyen öğrencilerden yüksektir.
2: Eğitim verilen öğrencilerin kişisel hijyen kurallarını uygulama oranları (el
yıkama, diş fırçalama, vb.) eğitim verilmeyen öğrencilerden yüksektir.
3: Lise yaş grubu gençlerde kişisel hijyen alışkanlıkları ile ilgili bilgi, tutum ve
davranışlara eğitimin olumlu etkisi vardır.
-
7
2. GENEL BİLGİLER
2.1. Tanım
Sağlıklı yaşama şartlarını öğreten bir bilim olan hijyen, aynı zamanda birey ve
toplum olarak insan sağlığının korunması, geliştirilmesi, yaşamın verimli şekilde ve
sağlıklı bir düzeyde uzun süre devamı için sağlıkla ilgili bilgileri bir sentez halinde
uygulayan bilim kompleksidir (3).
Bu suretle hijyen, hekimlik mesleğinin halka yönelik ilk görevi olan insan
sağlığını koruma, hizmet ve uğraşısının temelidir (3,10).
Girdiği alanlara göre hijyeni pek çok dala ayırmak mümkündür. Sosyal hijyen,
çalışma hijyeni, okul hijyeni, çevre hijyeni ve kişisel hijyen vb gibi.
2.2. Kişisel Hijyen
Geniş kapsamlı olarak sağlığı tanımlarsak; genetik olarak iyi vasıflarla doğmuş,
fizik, fizyolojik ve psikolojik olarak normal teşekkül etmiş ve gelişmiş, bütün
fonksiyonları kendi aralarında uyum ve denge içinde kusursuz çalışan moral olarak iyi
bir vücudun ve böyle vücutların meydana getirdiği toplumun ifadesidir (10,11,24).
Her insanın sağlıklı yaşamak hakkı, sağlığını koruması ve devam ettirmesi de
görevidir. Fakat insanın sağlıklı yaşaması ve sağlığını koruyup devam ettirebilmesi her
şeyden önce fizik, fizyolojik, akıl ve ruh sağlamlığı ile doğmakla başlar (10,24,25).
Kişisel hijyen bireyin sağlığını sürdürmek için yaptığı ‘öz bakım’
uygulamalarını içerir. Bir başka tanıma göre ise kişisel hijyen; kişinin anatomik,
fizyolojik, psikolojik, genetik, kalıtsal özellikleri gibi doğuştan var olan nitelik ve
yetenekleriyle, sonradan kazandığı, geliştirdiği yetenekleri ve giyim, temizlenme, kültür-
fizik, beslenme alışkanlıkları gibi kişisel bünyesine ve davranışlarına ait özelliklerin
düzenlenmesidir (3,10).
Kişisel hijyenin anlamı kişiler arasında farklılık gösterir ve bu farklılık hijyenik
uygulamaların sıklığında, yönteminde vb. gözlenebilir. Önemli olan, kişisel hijyenin
-
8
uygun bir şekilde ve kişisel sağlığı geliştirecek kadar sık yapılmasıdır. Bireyin rahatı
emniyeti ve kendisini iyi hissetmesi için bireysel hijyenin korunması gereklidir (15).
Her insan kendi temizliğinden sorumludur. Çocuk yaşlarda anne, baba veya
öğretmenler tarafından çoğu zaman bizzat yapılarak öğretilen temizlik uygulamalarının,
çocukluktan sonra bireyin kendisi tarafından yapılması gerekmektedir. Örneğin;
tuvaletten sonra veya yemekten önce ellerin yıkanması bir alışkanlık olmalıdır. Ayrıca,
temizlik sadece görünür kirlenme olduğunda yapılmamaktadır. Örneğin; uykudan
uyanınca yüzün yıkanması her gün yapılan işler arasında banyo yapma, çamaşırların
değiştirilmesi ilk akla gelen temizlik uygulamalarıdır (1).
Kişisel hijyen, kişinin inançları, değerleri ve alışkanlıkları doğrultusunda
geliştirdiği uygulamalardır. Bu nedenle kişisel hijyen uygulamalarını, kültürel, sosyal,
ailesel faktörler ile bireyin sağlık ve hijyene ilişkin bilgi düzeyi ve gereksinimleri etkiler
(3).
Gelişmiş toplumlarda kişisel temizlikte en fazla kullanılan malzemelerin
başında su ve sabun gelmektedir. Su ve sabun olmadan temizlikten bahsetmek olası
değildir. Bunun yanı sıra banyo süngerleri, lifleri, diş fırçaları, el ve ayak temizliği ile
vücut temizliğinde kullanılan fırçalar, tırnak makası başkalarıyla paylaşılmaması
gereken, kişisel temizlik araçlarıdır (1).
Kişisel hijyen konusu içinde vücut bakımı ve temizliği, yüz-boyun temizliği,
ayak temizliği, kulak temizliği, saçların temizliği, ağız-diş bakımı, beslenme, tuvalet
alışkanlığı ve temizliği, giyim konuları vardır.
2.3. Hijyenin Tarihçesi
Kelime olarak ‘sağlam’, ‘sağlıklı’ anlamına gelen hijyen, tıp diline Yunan
mitolojisinden girmiştir. Yunan mitolojisinde tıbbın babası olarak tanınan
Aesculapius’un kızı Hygiea, sağlığı koruyan bir ilahedir. Bu nedenle bütün dünya
literatürlerinde sağlığı korumak üzere çalışan bilim koluna bu ilahenin ismine izafeten
hijyen adı verilmiştir (3).
-
9
Kelime olarak anlamını açıkladığımız hijyen biliminin ne zaman ve hangi
çağlarda, hangi tarihte başlamış olduğuna bakarsak; Hijyen bilimini Hipocrates’in (MÖ
460-377) bulduğu söylenir. Fakat Hipocrates’ten çok yıllar önce yaşamış insanların da
sağlığı koruma hakkında bilgileri, düşünceleri vardır. Kuşkusuz olan şudur ki hijyen,
sağlığına zarar veren nedenlerden, etkenlerden kaçınmak ve hayatını korumak iç güdüsü
ile yaşamaya çalışan ilk insanla beraber doğmuştur (11).
MÖ.1700-1500 Eski Mısır uygarlığını anlatan Edwin Smith ve Ebers
papirusunda, hastalıkların tedavisinde büyü ve sihirin yanı sıra, bitkilerden hazırlanan
ilaçların kullanıldığı ve çeşitli ameliyatların yapıldığı yazılıdır. Herodot tarihinde ise
Mısırlılar’ın kişisel, çevresel temizlik hakkında bilgi sahibi oldukları ve alaturka tuvalete
benzer bir yapımı bildiklerinden bahsedilmektedir (25).
Çinliler’de hekimliğin M.Ö. 3000 yıllarına dayandığını gösteren belgeler
bulunmuştur. Hastalıklardan korunma ve tedavi amacıyla bedensel, cinsel sağlık
kuralları ortaya atılmış; diyet, su tedavisi, masajdan yararlanılmıştır. Günümüzde
‘akupunktur’ olarak isimlendirilen, yöntemle vücudun belli bölgelerine altın ve gümüş
iğne batırılarak hastalıkların engellenebileceğinden bahsedilmiş ve uygulanmıştır
(25,26).
Hindistan’da koruyucu önlemler ile ilgili bitki kökenli ilaçların hazırlanması,
sezaryen ameliyatı, hasta diyeti, inhalasyon, düzenli banyo, uyku, dinlenme, çalışma ve
diş temizliğinin yapıldığı tıbbi bilgi içeren belgeler açıklanmıştır. Yapılan kazılarda,
banyosu, suyu ve kanalizasyonu bulunan düzenli evler, yanlarında pis su kanalları
bulunan geniş caddeler saptanmıştır (25,26,27).
Ege medeniyeti devrinde; hijyenin bilimsel bir hüvviyet kazandığı görülür.
Vücudun gelişmesi ve sağlamlık kazanması için jimnastiğe çok önem verildiği, vücut
temizliği için tapınakların içinde açık hava banyolarının yapılmış olduğu, temiz su
teminine çalışıldığı ve evlerde su tesislerinin bulunduğu görülmektedir (28).
Hekimliğin bir bilime dönüşmesi Hipokrat’la başlamıştır. Hipokrat, doğal
kanunlara aykırı davranışların hastalığı geliştirebileceği düşüncesine ve gözlemin
-
10
önemine değinmiştir. Hastalığa neden olarak insan vücudundaki kan, balgam, safra
arasındaki dengesizliği, çevresel etkenleri göstermiş, Galenus ise bu dönemde,
hastalıkların önlenmesinde ‘kişisel hijyen’ gerekliliği üzerinde durmuştur (26,27,29).
Romalılar, içme ve kullanma suyu yapıtlarıyla toplumsal sağlık yönünden
yararlı hizmetler yapmışlardır (29).
Museviler, doğum, lohusalık dönemini ve bu dönemlerde hijyenin önemini
bildiklerinden ebeliğe büyük önem vermiş, ebeler yetiştirmişlerdir. Hijyenle ilgili önemli
diğer bir konu da besinlerin temizliği ve beslenme konusu olmuştur. Sağlıksız kabul
edilen besinlerin yenmesi yasaklanmış, besinlerin satış yerleri Hz. Musa tarafından
denetlenmiştir (26).
Hıristiyan dininden etkilenen Batı Avrupa’da sihir ve büyü ile karışık dinsel
nitelikte hekimlik uygulaması başlamış, sağlık kavramı unutulmuş, çeşitli salgın
hastalıklar ortaya çıkmıştır. Özellikle veba, çiçek, tifus ve paratifonun yaptığı salgınlar
kitlesel ölümlere yol açmıştır (25,27,30).
İslamiyetin doğuşu ile sağlık anlayışında büyük gelişme dönemi başlamıştır.
Abdest almak, gusletmek, göz, ağız ve diş temizliği gibi kişisel temizlik, alkollü içki
yasağı, hastaların izolasyonu bu dönemin önemli uygulamalarıdır (25,30).
Türk asıllı olan Ebu Bekir Razi’nin (860-937) en önemli yapıtı, ‘Elhavi’ adını
verdiği büyük tıp ansiklopedisidir. Yapıtlarında şarbon, uyuz, çiçek ve kızamık
birbirinden ayrı hastalıklar olarak incelenmiş, yaraların iltihaplanmaması için koterize
edilmesi gerektiğine değinmiştir. İbni Sina (980-1037) ‘El Kanun’ ( Hekimliğin
Yasası) adlı kitabında ‘hastalığı yapan kurttur. Yazık ki elimizde onu görecek alet
yoktur. Temizlik, kurttan ileri gelen hastalıkların önünü alır.’ diyerek, günümüzde
mikroorganizma olarak adlandırılan hastalık etkenlerinden o zamanlar söz edilebilmiştir
(25,27,30,31).
Anadolu’da orta çağda Selçuklular tarafından yapılan hanlar, hamamlar,
çeşmeler Türklerin sağlığa verdiği önemin simgesidir. Osmanlı İmparatorluğu bu sağlık
hizmeti modelinden esinlenmiş, içme suları, besin denetimi, kanalizasyon, ölü
-
11
gömülmesi vb konularla ilgilenmiş, kurallar ve tüzükler geliştirmiştir. Bu dönemde
yiyecek ve içecek maddelerinin muayene ve kontrollerine önem verilmiş, besin
maddeleri ile çalışanlar (kasap, aşçı, bakkal, vb.) kayıtlara bağlanmıştır (10,30).
17. ve 18. yüzyıllarda sıtmaya karşı kınakına kabuklarının kullanılması, 1798
de çiçek aşısının Jenner tarafından keşfi, sağlığı koruma konusunda Avrupada atılmış
adımlardır (30,32,33).
1850’de Chadwich hastalıklarla yapılan savaşta başarılı olabilmek ve başarı
derecesini ölçebilmek için istatistiki esaslarla çalışmanın çok önemli olduğunu ve halk
sağlığı ile çevre faktörleri arasında bazı ilişkilerin bulunduğunu ileri sürdü. 1861’de
Pastör’ün enfeksiyonların nedeni olan mikropları keşfi ile tıpta büyük ilerlemelere adım
atılmış oldu (11,34).
Atatürk’ün yönetim şekli olarak Cumhuriyeti ilan etmeden önce 2 Mayıs 1920
tarihinde TBMM’nde kabul edilen 3 sayılı kanun ile ‘Sıhhat ve İçtimai Muavenet
Vekaleti’ni kurması onun sağlığa verdiği önemin göstergesidir.
Bu kuruluş sonraları dil değişikliği nedeni ile alınan bir kararla ‘Sağlık ve
Sosyal Yardım Bakanlığı’ yeni yapılan değişiklikle ‘Sağlık Bakanlığı’ adını almıştır
(32). 1936’da yürürlüğe giren 3017 sayılı Teşkilat Kanunu ile örgütlenen bu kuruluş,
devlet adına, sağlık konularının yetki ve sorumluluğunu üstlenmiştir (32).
2.4. Hijyenik Uygulamaları Etkileyen Faktörler
Bireysel hijyenin kapsamında yer alan vücut bakımı ve temizliği ile
hastalıklardan korunma yollarının belirli kuralları vardır. Kişinin sağlığına olumlu
katkıda bulunacak her davranış temizliktir. Temiz olmak, hastalıklara karşı en önemli
savunmadır. Temizlik, kişisel ve toplum sağlığının dayandığı bir temel olmakla beraber
aynı zamanda uygarlık seviyesinin bir ifadesidir. Kişisel temizlik toplu yaşayış halinde
daha büyük önem kazanır. Bunun için toplu halde yaşayan insanların, temizliklerini en
üst düzeyde sağlamaları birlikte yaşadıkları bireylere karşı yapılması gereken bir
görevdir (35).
-
12
Hijyenik uygulamalar çeşitli amaçlara hizmet eder. Bu amaçlar şöyle
sıralanabilir (15).
1. Vücut salgılarının, atıklarının ve geçici mikroorganizmaların vücuttan
uzaklaştırılması yoluyla vücudun temizliğini sağlamak,
2. Kişinin rahatlamasını, dinlenmesini, gevşemesini sağlamak ve kas
gerilimini azaltmak,
3. Vücuttaki kötü kokuları (örneğin; ter kokusu) gidermek,
4. Kişinin genel görünümünü olumlu hale getirmek, öz güvenini geliştirmek,
5. Deri sağlığını geliştirmek ve sürdürmektir. (örneğin; Ilık ve sıcak banyolar
yüzeyel damarlarda vazodilatasyon oluşturarak deride kan akımını
arttırırlar. Böylece ılık ve sıcak banyolar derinin beslenmesini sağlarlar.)
Kişiler hijyen ile ilgili uygulamalarını gerçekleştirirken çeşitli faktörlerden
etkilenirler. Hijyen uygulamalarını etkileyen faktörler şöyle sıralanabilir (15).
2.4.1. Beden İmajı
Beden imajı, bireyin kendi fiziksel görünümüne ilişkin, kişisel görüşüdür ve
bireyin kendi vücudunu algılamasındaki değişikliklere bağlı olarak sürekli değişir. Bu
nedenle birey hijyenik uygulamalarını kendi vücudunu algılaması doğrultusunda
gerçekleştirir. Eğer birey kendini temiz ve bakımlı olarak algılıyorsa bu görünümünü
sürdürmek için çaba gösterir (15).
Özellikle gençlik döneminde estetik görünüm çok daha ön plandadır. Bu
dönemde değişen hormonal aktivite deri ve saçlı deride değişikliklere neden olur. Yağ
ve ter bezlerinin aktivitesinin artması sonucu daha fazla sebum salgılanır, deri ve saçlı
deride yağlanma belirgin olarak gözlenir. Bunun yanı sıra genç ayağının kokması ve
koltuk altlarının terlemesi gibi kişisel hijyenik ihtiyaçlarının farkına varmayabilir. Genç
çeşitli hijyenik uygulamalarla beden imajını sürdürmeye çalışır, ancak bu dönemde
gence iyi bir hijyenik eğitim ve danışmanlık verilmelidir. Aksi halde bilinçsizce
-
13
kullanılan hijyenik malzemeler gencin çeşitli sağlık sorunları yaşamasına neden olabilir
(36).
2.4.2. Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Durum
Bireyin ait olduğu sosyal grup hijyen uygulamalarını etkileyici özelliğe sahiptir.
Birey hijyen uygulamalarını, çocukluk döneminde ebeveynlerinden öğrenir ve kazandığı
bu alışkanlıklarını genellikle yaşamı boyunca sürdürür. Ailenin hijyene ilişkin
uygulamalarında ise içinde yaşadıkları toplumun kültürel özellikleri belirgindir (15).
Bu nedenle gençlere çocukluk çağından itibaren diğer sağlık konularında
olduğu gibi bireysel hijyen konusunda da iyi bir sağlık eğitimi verilmeli, ailesinden
kazandığı yanlış davranış ve uygulamalar doğru davranış ve uygulamalarla
değiştirilmelidir. Böylece gelecek nesillerin sağlıklı yetişmelerine önemli bir katkı
sağlanmış olacaktır. Sosyo-ekonomik ve kültürel durumun bireysel hijyene etkisine
ilişkin örneklerden birisi banyo yapma alışkanlığında gözlenmektedir. Örneğin; bazı
toplumlarda her gün banyo yapma davranışı varken, bazı toplumlarda haftada bir kez
banyo yapılır. Diğer taraftan küvet banyosu bazıları için lüks olmasına karşın, bazıları
içinde yatmadan önce temizlik ve rahatlama sağlayan bir yöntemdir (37).
Bunun yanısıra yaşanılan evin fiziksel yapısı (sürekli sıcak su olması gibi) evde
yaşayan aile bireylerinin sayısı ve ekonomik durum (diş fırçası, diş macunu vb. araç ve
gerecin satın alımı) ailenin hijyenik uygulamalarını etkileyen diğer uygulamalardır (36).
2.4.3. Bilgi Düzeyi
Bireyin hijyene ilişkin bilgi düzeyi, onun uygulamalarını doğrudan etkiler.
Hijyen bilgisi, hijyenin ve genel görünümün önemini, çeşitli hijyen uygulamalarını
kapsamalıdır ve daha öncede değinildiği gibi çocukluk çağından itibaren planlı bir
eğitim verilmelidir (36).
-
14
2.4.4. Bireysel Tercihler
Bireysel tercihler, bireyin alışkanlıklarını ve değerlerini yansıtır. Bireysel
tercihler, hijyenik bakımda kullanılacak araç-gereci (örneğin; sabun, şampuan vb.),
uygulamanın zamanını, sıklığını ve biçimini belirlerler. Örneğin; bazı bireyler her gün
akşam duş şeklinde banyo yapmayı tercih ederken, bazı bireyler bu uygulamayı gereksiz
görebilirler. Bireysel tercihler kişinin sağlığını olumsuz yönde etkileyebilecek güce
sahiplerse, bu alışkanlıkların değiştirilmesi için bireye gereken eğitim verilmeli, sağlıklı
uygulama yöntem ve alışkanlıklarını kazanması sağlanmalıdır (36).
2.5. Adölesan Dönemi
Adölesan bazen ergenlikle eş anlamda kullanılmakla birlikte yaşamın bu
döneminde vücutta oluşan biyolojik değişikliklere eşlik eden ruhsal gelişme ve
psikososyal değişiklikleri de kapsayan bir terimdir. Adölesan dönemi ergenliğin
başlangıcından 18 – 20 yaşlarına kadar olan süreyi içerir (37).
Bu yaş döneminde bağımsızlık için gösterilen çabalar çok önemlidir. Adölesan
için sıklıkla arkadaşlarının düşünceleri ailesinden daha önemlidir, çünkü akran grubunun
onun için önemi büyüktür. Bu dönemde fiziksel görünüm önemlidir. Beden imajındaki
değişiklik korkusu adölesanda anksiyeteye neden olur. Adölesan, diğer kişilerin
kendisini kabul ya da reddetmesinde beden imajının temel kriter olduğuna inanır.
Ayrıca, bu dönemde bütün adölesanların en büyük zevki yalnızken veya sıkıldıklarında
hayal kurmalarıdır (37).
Ergenliğin ilk belirtileri, kız çocuklarında 10, erkeklerde 12 yaşında ortaya
çıkar. Biyolojik değişikliklerin tamamlanması genellikle 3–5 yıl sürer. Bu sürede
testisler ve yumurtalıklar (gonadlar) olgunlaşarak kız çocuklarında adet kanamaları ve
yumurtlamaların başlaması, erkeklerde ise sperm oluşumu başlayarak üreme kapasitesi
olmayan çocuk organizması üretken bir bireye dönüşür. Kızlarda ve erkeklerde
kendilerine has hormonların salgılarının artması ile cinse özgü ikincil cinsiyet
karakterleri belirir. Bu değişikliklerin yanı sıra boy büyümesinde ve kemik
olgunlaşmasında belirgin bir hızlanma vücut tartısında çeşitli organların ve vücut
-
15
kısımlarının boyutlarında bir artma görülür. Vücut yapısı çocuktan erişkine değişir.
Vücut yapısında kız erkek farklılığı belirginleşir. Ergenlik döneminin sonunda (bu
kızlarda ortalama 16, erkek çocuklarda 18 yaş) bireyin büyüme ve gelişmesi büyük
ölçüde tamamlanmıştır (38).
Ergenlik belirtilerinin ortaya çıkma yaşı ırka, aileye ve beslenme durumuna
bağlıdır. Kız çocuklarında ergenliğin ilk belirtileri 8 yaş kadar erken 13 yaş kadar geç,
erkeklerde ise 9,5 yaş kadar erken 15 yaş kadar geç bir dönemde başlayabilir (38).
2.5.1. Ergenlikte Büyüme ve Gelişme
2.5.1.1. Boy Büyümesi
İlk 4 yaştan sonra büyüme hızı her iki cinste yılda 5–7 santimetre arası oldukça
stabil bir gidiş gösterir. Ergenlik belirtilerinin başlaması ile birlikte Gonad
hormonlarının büyütücü etkisiyle boy uzamasında belirgin bir hızlanma görülür.
Ergenlik başlangıcında kişinin erişkin boyunun yaklaşık % 80’i olan boy uzunluğu 2-4
yıl içinde kendi erişkin boyunun % 99’una erişir. Ergenlikte büyümenin en hızlı olduğu
dönemde kız çocuklarda ortalama 9 cm/yıl erkek çocuklarda 10,5.cm/yıl gibi bir düzeye
ulaşır. Ergenlik sürecinin erkek çocuklarda daha geç başlaması erkek çocuklara
büyümede yaklaşık 2 yıllık bir süre kazandırır. Kız çocuklarında ergenlik döneminde
salgılanan östrojen grubu hormonlara kıyasla erkek çocuklarda salgılanan testesteron
daha kuvvetli büyütücü bir özellik gösterir. Boy büyümesi ergenliğin son evrelerinde
giderek yavaşlayarak kızlarda 16–18 erkeklerde 18–20 yaşlarda durur (36,37).
2.5.1.2. Kilo Artması
Boy büyümesine parelel olarak çocukluk döneminde yıllık tartı artması oldukça
stabil ve 2,25–2,75 kg/yıl arasında iken ergenlik dönemi süresince vücut ağırlığı kız
çocuklarında yaklaşık 16kg, erkek çocuklarda 20kg artar. İç organların hızla büyümesi,
iskeletin büyümesi ve kitlesinin artması, kas dokusunda gelişme ve yağ dokusunda
artma, ergenlikte vücut ağırlığında gözlenen belirgin artışın öğeleridir. Erkek çocuklarda
vücut ağırlığının artmasının esas nedeni kas gelişmesi ve iskelet kitlesinin artması iken
-
16
kız çocuklarda tartı artışı büyük ölçüde belirli bölgelerde yağ depolanması sonucudur
(35).
2.5.1.3. İskelet Büyümesi ve Olgunlaşması
Ergenlik döneminde baş kemikleri dışında tüm iskelet sisteminde belirli bir sıra
düzeni içinde büyüme hızlanması gözlenir. İlk önce el ve ayakların büyümesi hızlanır,
bunu izleyerek ön kol ve bacaklar daha sonra üst kol ve uyluklar uzar. Uzunlamasına
büyümeyi vücudun enine büyümesinde hızlanma izler. Kalçalar ve göğüs, bunları
izleyerek omuzlar genişler. Ekstremite uzaması durduktan sonra gövde uzaması bir süre
daha devam eder (37).
Ergenlikte baş kemiklerinde belirgin bir büyüme görülmemesine karşın yüz
kemikleri hızla büyür ve yüz görünümü değişir. Alt çene kemiğinin büyümesi sonucu
çene uzar ve kalınlaşır, burun büyür, görünüm düzleşir. Erkeklerde ergenlik dönemi
süresince omuz genişliği daha fazla artarken kalça kısımları nispeten dar kalır, kız
çocuklarda ise durum tam tersinedir. Erkeklerde kemiklerin kitlesi, kalınlığı ve
yoğunluğu kızlardan çok daha belirgin olarak artar. Kız çocuklarında kemik gelişimi
kemik gelişim noktaları olan epifizlerin erken olarak kemikleşmesi sonucu 15–16
yaşlarında son bulurken erkek çocuklarda epifizlerin kemikleşmesi 17–18 yaşlarında
kemikleştiğinden dolayı erkek çocuklar kız çocuklarına kıyasla daha uzun boylu olurlar
(39).
2.5.1.4. Kas Gelişmesi
Ergenlikte her iki cinste kas kitlesi ve kas kuvveti artar. Kas gelişmesi
erkeklerde kızlardan çok daha belirgindir (38).
2.5.1.5. Organ Büyümesi
Kalp, akciğerler, böbrekler ve dalak gibi organlar ergenlik döneminde hızla
büyür. Gözün ön arka çapı uzar, bu nedenle miyopluk genellikle ergenlik yaşlarında
ortaya çıkar (37).
-
17
2.5.1.6. Üriner Sistemin ve İkincil Cinsiyet Karakterlerinin Gelişmesi
Erkek çocuklarda sırasıyla testisler büyümeye başlar, genital bölgede kıllanma
başlar. Testislerin yüzeyini kaplayan deride kabalaşma ve renkte koyulaşma meydana
gelir, koltuk altı bölgesinde kıllanma oluşur, gırtlakta büyüme ve sesin kalınlaşması,
üretim sisteminin faaliyete geçmesi sonucu spermlerin olgunlaşması, yüzde kıllanma, ter
ve yağ bezlerinde büyüme ve salgı artması, vücut kıllanması ve cinsel olgunlukla
tamamlanır (37).
Kız çocuklarda yumurtalıkların büyümeye başlaması, memelerin büyümeye
başlaması ve meme başında renk değişiklikleri, genital bölgede kıllanma, ilk adet
kanaması, kalça çapında artma, ter ve yağ bezlerinde büyüme ve salgı artması, son
olarak cinsel olgunlukla sonuçlanır (36,38).
2.6. Yapılması Gereken Temizlik Uygulamaları
Deri temizliği ve bakımı
Yüz - boyun temizliği ve bakımı
Göz temizliği ve bakımı
Kulak temizliği ve bakımı
El temizliği ve bakımı
Tırnak temizliği ve bakımı
Ayak temizliği ve bakımı
Peri-anal bölge temizliği ve bakımı
Saç temizliği ve bakımı
Ağız-diş temizliği ve bakımı
-
18
2.6.1. Deri Temizliği ve Bakımı
Deri bütün vücudumuzu örten, dış etkilerden koruyan, vücudun en geniş
organlarından birisidir. Deri, kulaklar, gözler, burun, rektum gibi vücut boşluklarında
mukoza ile devam eder ve mukoza bu boşlukları bir astar gibi örter. Derinin kalınlığı,
vücudun çeşitli yerlerine göre değişiklik gösterir; kulak lobunda en ince (0.5mm) iken,
avuç içi ve ayak tabanında en kalın (1.5 mm) halde bulunur. Vücudun en aktif
organlarından birisidir, duyu sinirlerinin bir çoğu deride sonlandığından çeşitli duyuları
(ağrı, dokunma, basınç vb.) alır, salgı yapar. Vücudun dış yüzünü tümüyle örten deri
sağlam, yumuşak ve elastiki olmalıdır. İnsan derisinin başlıca fonksiyonel rolleri
şunlardır (39).
Vücudu dış etkenlerden korumak ve mikroorganizmaların girmesini önlemek,
Vücut ısısını ayarlamak,
Vücutta biriken artık maddeleri atmak (ter bezleri yoluyla),
Ultraviyole ışınlarının sebum üzerine etkisiyle D vitamini meydana getirmek,
Duyu organı görevi yapmak.
Bu işlevlerinin tümünün iyi bir şekilde yerine getirilebilmesi, derinin
temizliğine, iyi bir kan dolaşımının sağlanmasına, genel sağlamlığına ve tonüsünün
sağlıklı olmasına bağlıdır. Derinin normal özellikleri şöyle sıralanabilir: Deri rengi,
vücut bölgelerine göre değişiklik gösterir, doku turgoru (elastikiyet ve dayanıklılık ) iyi
durumdadır, düz, yumuşak ve esnektir, deride siyanoz, sarılık ya da solukluk yoktur,
deriye dokunulduğunda ılıktır, derinin bütünlüğü bozulmamıştır (sıyrılma vb. yoktur)
(15,39).
Derinin bütünlüğünü bozan nedenler şunlardır (40):
Yetersiz beslenme,
Derideki duyu bozukluğu,
Kan dolaşımının yetersiz olması,
-
19
Derinin devamlı ıslak kalması,
Aşırı kuru ve gergin deri,
Yaralanma, vurma, çarpma denilen travmalar,
Deride tahrişe neden olan fiziksel ve kimyasal maddeler.
Kıl Kıl kökü Yağ bezi Erektör pili kası Ter bezi kanalı
Sinir sonlanması Ter bezi Kan damarları
Şekil 1. Derinin Tabakaları (15).
Deri başlıca üç tabakadan oluşmuştur. Bu tabakalar; epidermis, dermis ve
hipodermis ya da subkutan dokudur (15).
1. Epidermis; derinin en dışta bulunan tabakasıdır. Epidermiste kan damarları
ve sinirler yoktur. Derinin üstündeki kirler; sebum, buharlaşan terden arta kalan
maddeler, tozlar, mikroorganizmalar ve derinin üst tabakasından soyulan ölü epitel
hücrelerden meydana gelir. Bu kirler, derideki salgı bezlerinin açıklıkları olan
gözenekleri tıkar ve derinin görevlerini yeterince yerine getirememesine neden olur (41).
2. Dermis; epidermisin altına yerleşmiş, ona destek oluşturmak üzere kollagen
ve elastik lifleri içeren kalın bir tabakadır. Bu nedenle elastik ve dayanıklı bir dokudur.
Derinin hafif pembemsi rengi, dermiste bulunan kan damarlarına bağlıdır. Dermiste
sonlanan duyu sinirleride dokunma, ısı, basınç gibi duyuları alırlar. Bu özelliği
nedeniyle deri, en önemli duyu organıdır ve birey bu yolla çevresini algılar. Dermiste
-
20
bulunan ter bezleri dudaklar hariç hemen hemen tüm vücut yüzeyinde bulunurlar.
Vücutta doğumdan itibaren 2-5 milyon arasında ter bezi bulunur. Ter bezlerinin ençok
bulunduğu vücut bölgeleri avuç içleri, ayak tabanları, koltuk altları ve kasıklardır. Ter
bezi kanallarının deri yüzeyine açıldıkları noktada küçük bir çukurluk oluşur ve bu
çukurluk gözenek olarak adlandırılır (15).
Dermiste bulunan yağ bezleri ‘sebum’ denilen bir salgı yaparlar ve bu
salgılarını kıl folüküllerinin içine akıtırlar. Sebum saçları yumuşatır, parlak bir görünüm
verir, derinin kurumasını önler ve antibakteriyel bir özellik göstererek
mikroorganizmaların yayılımını engeller. Sebum yapımı özellikle adölesan döneminde
artar. Yağ bezlerinin aşırı çalışması, kıl folüküllerinin tıkanmasına neden olur. Kıl
folüküllerinin tıkanması lokal enfeksiyonlara ve sivilce oluşumuna, sebumun
oksidasyonu ise komedon oluşumuna yol açar. Sivilce ve komedon her ikisi birlikte
‘akne’ olarak adlandırılır ve özellikle yüzde, göğüste, omuzlarda, sırtta bulunur (15).
3. Subkutan doku; gevşek bağ dokusudur ve kan damarlarını, lenf damarlarını,
sinirleri ve yağ globüllerini içerir. Subkutan doku derinin diğer tabakaları için esnek bir
taban desteği sağlar (15).
Kişi sürekli dış ortamla ilişki içerisindedir. Dış ortamdaki bir çok şeye dokunur,
koklar, kimi zaman ağzına götürür. Deri, vücudun dış ortamdan gelen bir takım zararlı
mikroorganizmalara ve darbelere karşı bir dereceye kadar korunmasını sağlar. Derinin
bakımını iyi yapabilmek için her şeyden önce onun cinsini (yağlı, kuru, vb.) iyi bilmek
gerekir. Derinin genç kalması, onun bakımını genç yaşta yapmaya başlamak ve dış
etkenlere karşı korumakla sağlanabilir. Her bireyin belirli bir deri türü olup, bu tür
kendine özgü ayrıcalıklar taşır. Bu farklılaşma olayı, kalıtıma, bünyeye, genel sağlığa ve
iklime bağlıdır (41).
Gelişimsel dönemlere göre derinin yapısı incelenecek olursa, her dönemin deri
bakımı açısından kendine özgü özellikleri olduğu görülür.Yenidoğan bir bebek derisi
oldukça incedir, deride oluşan çatlaklar kolay enfekte olur. Okul öncesi dönemde deri
tabakaları birbirine daha sağlam tutunmuşlardır, enfeksiyonlara daha dirençli
durumdadır. Ancak çocuk çok hareketli ve hijyen alışkanlıkları henüz gelişmediği için
-
21
düşmeler, çarpmalar sonucu deride yaralar açılır ve enfekte olabilir. Kişisel hijyen
eğitiminin verilebileceği en uygun yaş grubu, okul öncesi dönemde olan çocuklardır.
Adölesan döneminde sebum salgısının artmasına bağlı akneler oluşur, ter bezlerinin
çalışması artar. Yaş ilerledikçe deri giderek kalınlaşır, kurur ve elastikiyetini kaybeder.
Yaşlı bireylerde derinin yağlanarak kuruluğun önlenmesi gerekir (15).
Deri yaklaşık olarak 1.5metre kare alana sahip vücudun en büyük organıdır.
Biyolojik olarak canlı ve ölü tabakalardan oluşan deri vücut savunmasının da en önemli
silahıdır. Deri sebumdaki yağ, tuz, lizozimler, proteinler ve su ile sürekli nemli olarak
tutulmaya çalışılır. Bu sekresyonlar çok sayıdaki mikroorganizma için inhibitör etki
gösterirken, yağı kullanabilen, tuz ve kuruluğa dirençli mikroorganizmalar içinde iyi bir
vasat oluştururlar. Deri de hücreler arası boşluklar ile yağ ve terbezlerinin kanallarına
yerleşen dirençli mikroorganizmalar metabolize ettikleri yağlardan oluşturdukları
propionik asit gibi kısa zincirli yağ asitleri ve ürettikleri bakteriyosinlerle derinin
savunmasına yardım eder, deride zararlı olan mikroorganizmaların uzun süreli
kalmalarını engellerler. Böylece genel olarak deride özel olarak da ellerde birisi devamlı
olarak yerleşik olan kalıcı, diğeri de kısa süreli olan kontaminasyon sonucu bulaşan ve
geçici olan iki tür mikroorganizma topluluğu bulunur (41).
Kalıcı flora: Daimi flora olarak da tanımlanan bu mikroorganizma topluluğu
deride inatçı kolonizasyonlar yaparlar. Bu mikroorganizmaların çoğu derinin üst
tabakalarında yerleşirken % 10-20 si daha derin tabakalara yerleşirler. Su ve sabun ile
yapılan mekanik el yıkama işlemlerinden sonra bu bakteri topluluğunda azalma olmaz,
hatta bazen sayılarında artış kaydedilir. Bu floranın karakteristik üyeleri koagülaz
negatif stafilokoklar (KNS), Mikrococcus, Propniobacterium ve Corynebacterium
türleridir (41).
Geçici flora: Kontaminant flora olarak ta tanımlanır. Kontamine araç ve
gereçlerden ellere bulaşırlar. Bu mikroorganizmalar deride uzun süre yaşayamazlar ve
çoğalmazlar (41).
Kişisel temizlik alışkanlıklarının önlediği diğer bir sorun vücut kokusudur.
Vücut kokusu vücut yüzeyinde bulunan mikropların (bakterilerin) teri parçalamasına
-
22
bağlı olarak meydana gelmektedir. Koku meydana getiren vücut bölgeleri öncelikle
ayaklar, kıl köklerinin yoğun olduğu kasık ve koltuk altlarıdır. Her gün banyo
yapılamadığı durumlarda koltuk altı önce sabunlu bir bezle sonra su ile iyice silinmeli ve
temizlenmelidir. Deri üzerine daha sonra bir deodorant veya ter önleyici uygulanabilir.
Deodorantlar kokuyu sadece maskelerler. Bu nedenle temizlik aracı olarak değil, geçici
bir uygulama olarak değerlendirilmelidir. Giysilere sinen ter kokusu, beden temizliği
yapılsa bile, aynı giysinin temizlenmeden tekrar kullanılması halinde kalıcı olur.
Özellikle sık yıkanmayan kalın kazaklar kullanılırken bu nedenle özen gösterilmelidir.
Yoğun bedensel çalışma vücuttan çıkan ter miktarının artmasına neden olmaktadır.
Vücudun terleme oranının artması kokunun da artması anlamına gelecektir. Bedensel
etkinliği fazla olmadığı halde bazı bireylerin ter bezi salgısı fazla olabilir. Bu durum
ergenlik ve menopoz durumlarında özellikle ortaya çıkabilir. Ayrıca, insan bir süre sonra
kendi kokusuna duyarsızlaşır (39).
Deri sağlığını koruyan bir uygulama da temizliktir. Temizlik için gerekli iki
araç su ve sabundur. Deri temizliği banyolarda sağlanır. Derinin sabun ve suyla birlikte
yıkanması, sabunun bileşimindeki alkalinin derideki yağlı sebumla emülsiyon meydana
getirmesine ve kirlerin suyla birlikte temizlenmesine neden olur. Deri temizliğinde
kullanılacak sabunun pH’ının 5.5 olması önerilmektedir (15,35,40). Banyo, temizliğin
yanı sıra çeşitli amaçlar içinde uygulanır.
Banyonun vücuda etkisi, dolayısıyla yapılış amaçları şöyle sıralanabilir (15):
Deriden ter, sebum, ölü hücreleri ve bazı mikroorganizmaları uzaklaştırarak
temizliği sağlar,
Kan dolaşımını uyarır,
Bireye iyilik ve canlılık duygusu verir,
Vücut kokularını azaltır,
Kas tonüsünü arttırır ve eklem hareketlerini sağlar,
Bireye rahatlık verdiği gibi kişinin temiz olduğunu bilmesi kendisine olan
güven duygusunun artmasına neden olur.
-
23
Banyo sırasında yıkanmayı kolaylaştıracak araç gereçlerden yararlanılabilir.
Lif, kese mekanik etkinliği artırmak için yarar sağlayabilir. Lifler sabunun vücuda daha
etkin olarak uygulanmasını sağlamaktadır. Sırt bölgesinin sabunlanmasında uzun saplı
banyo fırçalarından yararlanılabilir. Kese geleneksel yıkanma araçlarındandır. Derideki
döküntü hücrelerin uzaklaştırılmasına bir dereceye kadar deri dolaşımına yardımcı
olabilir. Ancak soyucu etki yapacak şiddette kullanılmamalıdır (34).
Banyolar, kullanılan suyun ısısına göre; sıcak, ılık ve soğuk olmak üzere 3
gruba ayrılır (13).
Su 0 derece’de buz
15-20 derece’de çok soğuk
26-32 derece’de ılık
33-35 derece’de nötr
38-45 derece’de çok sıcak
37-38 Derece sıcaklıktaki banyolar derideki kirleri ve salgıları temizleyerek
kişide rahatlık duygusu oluşturur. Böylece, derideki tüm damarlar genişleyerek iyi bir
kanlanma sağlanır ve bu durum, yorgunluğa neden olan artık maddelerin terle atılmasına
yol açarak kişiye canlılık kazandırır (34).
Bireyler normal koşullarda en az haftada iki kez banyo yapmalıdır. Dışarıdaki
sıcaklık ve nem düşük olduğu zaman derinin kurumasını önlemek için daha seyrek
banyo yapılması ve vücut nemlendiricilerinin daha sık kullanılması önerilir. Ayrıca iyi
bir deri bakımı için; iç çamaşırları her gün değiştirilmeli, çamaşırlar düzenli olarak
yıkanmalı ve ütülenmelidir. Gerektiğinde ise kaynatarak ya da sodyum hipoklorid
(çamaşır suyu) kullanılarak dezenfekte edilmelidir (15).
Sık sık yıkanılmazsa, vücutta oluşan kir sebaceous bezlerinin kanallarını
tıkayarak, deride komedon denilen siyah beneklerin oluşmasına neden olduğu gibi, artık
maddelerin dışarı atılmasını da engeller. Komedonların iltihaplanması akneye,
zedelenmiş derinin streptokoklarla enfekte olması impetigoya yol açabilir (34,41).
-
24
İyi bir kan dolaşımı, hem derinin beslenmesi hem de terle ve ısı radyasyonuyla
kaybolan ısının karşılanabilmesi için gereklidir. Beden hareketleri, ılık banyolar ve
masaj, iyi bir kan dolaşımı sağlanmasına yardım eden yöntemlerdir. Deri tonüsünün
normal olabilmesi, özellikle çocuk ve gençlerde terleme derinin üzerinde hareketli bir
hava tabakasının bulunmasına bağlıdır (10).
2.6.2. Yüz - Boyun Temizliği ve Bakımı
Yüz-boyun derisinin yapısı, vücudun diğer bölgelerindeki derinin yapısına göre
daha incedir ve dolayısıyla daha hassastır. Bu nedenle yüz derisinin temizliği özel önem
taşır. Temizlik sırasında yapılan işlemler derinin zedelenmesine yol açmamalıdır. Yüz,
genel vücut temizliğinde olduğu gibi su ve pH’ı 5.5 olan sabunla temizlenmeli, ancak
kadınlarda yüz yıkanmadan önce yüzdeki makyaj malzemeleri uygun temizleyicilerle
deriden uzaklaştırılmalıdır (15,40).
Yüz yıkandıktan sonra ise kurulama sırasında yumuşak havlular kullanılmalı ve
havlu deriye sadece dokundurularak yüz kurulanmalıdır. Diğer taraftan her bireyin
kendisine ait yüz havlusunun olması tercih edilir. Çünkü ortak havlu kullanımı çeşitli
enfeksiyonların bir bireyden diğerine geçmesine neden olur. Yüz temizliğinin sabah
kalkınca ve yatmadan önce mutlaka yapılması gereklidir. Ancak gün içerisinde de
gereksinim hissedildikçe (örneğin; terlendiğinde, tozlu ortamda bulunulduğunda, okul ve
işten dönüldüğünde vb.) temizliği sağlanmalıdır (34).
Yüz yıkama özellikle göze bulaşan hastalıklarda çok önemli olmaktadır. WHO
dünyada her yıl 9 milyon insanın kör olmasına neden olan Trahomun 2020 yılına kadar
temizlenmesi için tüm dünya çapında bir çalışma başlatmış ve bunun için 4 temel kural
koymuştur. Bunlar; yüz yıkama, çevresel sanitasyon, cerrahi ve antibiyotik kullanmadır.
Yüz yıkama ve çevresel hijyenin diğer iki maddeye göre daha önemli olduğunu
vurgulamaktadır (42).
Yüz ve boyun temizliği sağlığı korumada önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle
gece boyunca gözlerin çapaklanması ve terleme gibi nedenlerden dolayı sabah kalkınca
el, yüz ve boyun yıkanmalıdır (43).
-
25
Yüz temizliğine burunda katılmalıdır. Burun temizliği en iyi lavaboda, akan su
ile yapılır. Mendil kullanılması gerektiğinde, kağıt mendil tercih etmek daha sağlıklı bir
davranıştır (34).
Burun koku duyusunu almasının yanında solunan havanın ısıtılıp
nemlendirildiği ve solunan havanın içindeki yabancı maddelerin tutulduğu organımızdır,
eğer temizliğine dikkat edilmezse içindeki stafilokoklar fazla sayıda ürer ve vücudun
başka bir yerine bulaşması halinde hastalık yapabilir. 1 gr burun salgısında 10 milyon
bakteri bulunur. İnsanların %30-50’sinin burunlarında besin zehirlenmesi yapan
stafilakokkus auerus bakterisini taşıdıkları bilinmektedir. Bu oran hastanede çalışan
bireylerde %65-80’e çıkmaktadır. Nitekim hastanelerde özellikle yenidoğan ünitelerinde
burundan bulaşan stafilakokkus auerus bakterileri çok sayıda hastane enfeksiyonlarına
neden olmuştur (42).
Yüz bakımı gençlik döneminde daha büyük önem kazanır. Çünkü bu dönemde
daha önce değinildiği gibi hormonların etkisiyle akneler sıklıkla gelişir. Akne; derideki
ter ve yağ bezlerinin hormon faaliyeti sonucu hipertrofiye uğramaları ve fazla miktarda
salgı yapmaları yüzünden meydana gelir. Yapımı artan sebum yeterince dışarı çıkamaz
ve delikleri tıkar. Meydana gelen yağ kitlesinin tepesi havayla temas ederse oksitlenir ve
siyah noktacıkları oluşturur. Bu siyah noktacıklar mikroorganizmalarla kontamine
olduğunda enfekte görünüm alır. Psikolojik bir takım etkenler örneğin; sinirlilik,
havasızlık, fiziksel durgunluk, aşırı yorgunluk, sindirim bozuklukları hormonal
faaliyetleri etkileyerek akne oluşumunu arttırabilirler (40).
Aknelerin tedavi şekli gençler için usandırıcı olduğundan çok defa ihmale
uğrar. Aknelerin varlığı kendisine çok önem veren genç için büyük bir problemdir.
Akneler, önemli bir cilt rahatsızlığı değildir hastalıktan çok doğal bir olay olarak
nitelendirilir (40).
Aknelerin önlenmesi ve bakımı için yüz temizliğinde aşağıdaki uygulamalar
göz önüne alınmalıdır (40).
-
26
Sivilcelerin lanolinli veya bademli süt ile tahriş edilmeden silinmesi gerekir,
yüzde kalan tortu, yağsız veya proteinli bir sabunla yıkanır. Parfümlü, renkli ve ilaçlı her
türlü sabun kullanılması sakıncalıdır.
Cilt bakımında, özellikle yağlı ciltlerin bakımı ile çelişkili gibi görünse de
tüm cilt türlerinde cildin yağlandırılması gerekir. Temizleme işleminden sonra cilde çok
yağlı olmayan nemlendirici özellikte bir krem sürülür. Bu uygulama ile salgılamanın
yerini alan yapay tabaka yoluyla yağ bezlerinin aşırı çalışması engellenmiş olur.
Derinin temiz tutulması gerekir.
Göğüs ve sırtta sivilceler varsa yünlü giysiler sakıncalıdır. Yün sivilceleri
tahriş eder ve yayılmasına neden olur.
Beslenmede çay, kahve, kolalı içecek, baharat, kızartma, ağır sos, ekmek, şeker
ve özellikle çikolata mümkün olduğu kadar az yenmelidir.
2.6.3. Göz Temizliği ve Bakımı
Göz vücudun dışındaki dünyada olup biten milyonlarca olguyu çok kısa sürede
kavrayabilme gücüne sahiptir. Gözün yapısı son derece karmaşıktır. Gözler burun
kemeri, kaşlar, elmacık kemikleri ve göz kapakları tarafından korunur. Gözlerin,
normalde özel bir bakım uygulamasına gereksinimi yoktur. Çünkü; gözler sürekli olarak
gözyaşı ile yıkanır ve göz kapağı ile kirpikler, yabancı cisimlerin göze girmesini
engeller. Göz bakımında, yalnızca gözün iç kantüsünde ya da kirpiklerde birikerek
kuruyan göz salgılarının temizlenmesi gerekir. Gözler her zaman iç kantüsten dış
kantüse doğru yüzün her yıkanmasında temizlenmelidir. Ancak göz temizliğinde
kesinlikle sabun kullanılmamalıdır (15).
Çoğu zaman görme keskinliğinin kaybedildiği farkedilmeyebilir. Bu nedenle
düzenli aralıklarla göz muayenesi yaptırılmalıdır. Görme bozukluğu olanların gözlük
yerine kontakt lens kullanması oldukça yaygındır. Bazı kişiler sadece göz rengini
değiştirmek için estetik amaçlı kontakt lens kullanırlar. Kontakt lens kullanımında
-
27
temizlik çok büyük önem taşımaktadır. Bu temizliğe ilk gün nasıl uyuluyorsa kontakt
lens kullanıldığı sürece de aynı titizlikle uyulması gerekmektedir (44).
Bazen güzelliği daha belirgin hale getirmek için başta göz çevresi ve kirpikler
olmak üzere makyaj amacıyla yüze sürülen çeşitli maddeler kullanılmaktadır. Öncelikle
bu maddelerin kaliteli olması çok önemlidir. Buna rağmen göz çevresinde ve yüzde
mikrobik ya da allerjik sorunlarla karşılaşılabilir. Makyaj yapılıyorsa her akşam
yatmadan önce muhakkak göz çevresinde ve yüzde kullanılan makyaj artıkları uygun
krem ve solüsyonlar kullanılarak yada su ve sabunla temizlenmelidir. Makyaj
temizliğinde kullanılan malzemelerin niteliği de en az makyaj malzemeleri kadar
önemlidir. Bu tür malzemeler yeterince kaliteli olmadığında cildin yıpranmasına, sivilce
ve siyah noktaların oluşmasına hatta lekelenmelere yol açabilir (44).
Özellikle konjiktiviti (göz iltihabı) önlemede ve göz yaşı eksikliği olanlarda
gözlerin sık sık yıkanması önemlidir (42).
2.6.4. Kulak Temizliği ve Bakımı
Kulağın iki önemli görevi vardır. Bunlar işitme ve dengeyi sağlamaktır.
Kulakların hijyenik bakımı, banyo sırasında kulak kepçesinin temizlenmesi ile sağlanır
ve normalde kulakların fazla bir bakıma gereksinimi yoktur. Ancak dış kulak yolunda
kulak kirinin fazla birikmesi ya da yabancı madde olması bireyin işitmesini
zorlaştırabilir. Birey gerek işitmenin azalmasından gerekse kulak kirinin görünürde
olmasından rahatsız olabilir. Bu durumda yetişkin bireylerde kulak kepçesini aşağıya
doğru çekerek görülür ve gevşek durumda olan kulak kiri temizlenmelidir. Ancak
temizlik amacıyla dış kulak yoluna her hangi bir cisim (örneğin; pamuklu temizleme
aracı) itilmemelidir. Temizlik parmağa dolanan bir bez ile sadece dış kulakta
yapılmalıdır. Dış kulak yoluna itilen cisimler, kulak yolunun yaralanmasına, kulak
zarının delinmesine neden olabilir. Ayrıca bu cisimler kulak kirinin, kulak yolunun içine
doğru itilerek, burada sıkışıp pekişmesine yol açar (15,40).
-
28
Kulağa küpe takarken bunun kulakta allerji yapabileceği bilinmelidir. Bu
nedenle kullanılacak küpelerin allerji yapma özelliği çok az olan altın ya da gümüşten
yapılanları tercih edilmelidir (2,3).
Klipsi olmayan küpe kullananlar kulak memesinde delik açtırmaktadırlar. Bu
deliği açarken kullanılan delici aracın ve takılan ip ya da halkanın mutlaka mikropsuz
olması gerekir. Aksi takdirde kulak memesinde çok tehlikeli durumlara yol açabilecek
iltihaplanmalar görülebilir. Ayrıca kulak memesine delik açılırken tek kullanımlık aletler
kullanılmadığı takdirde bugün için çok yaygın hale gelmiş kan yolu ile bulaşabilen
sarılık (hepatit B), AIDS gibi mikropların yol açtığı hastalıklara yakalanma tehlikesi
vardır. Doğal olarak bu riskler günümüzde gençler arasında yaygın bir biçimde
uygulanan dudak altı, göbek, dil gibi vücudun başka yerlerini de deldirerek küpe veya
“piercing” takıların kullanımında ve cilt altı dövme yaptırmada da geçerlidir (3,45).
Buşon gerçek anlamda kir değildir. Dış kulak yolundaki cildin salgısıdır. Bu
salgı dış kulak yolundaki cildi enfeksiyonlardan korumaya yöneliktir ve dışarıdan gelen
toz ile diğer partikülleri tutar. Dış kulak yolu cildindeki dışa doğru olan hareketlerle
kulak kepçesine doğru atılır. Kulak salgısının koyu olması, tozlu ortamlarda bulunma
veya salgının dışarıya atılmasına engel faktörler birikime yol açarlar (45).
Kulak salgısı normalde dışarı atılmasına rağmen bazı durumlarda kulakta
birikerek tıkanıklığa yol açar. Buna şunlar neden olur;
1. Kişinin kulağını temizlemek için yabancı cisim sokması
2. Tozlu ve kirli ortamlarda çalışma
3. Dış kulak yolunda darlık nedeniyle buşonun dışarı atılamaması
4. Denize girme veya banyo sırasında dış kulak yolundaki az miktardaki
salgının şişmesi (45).
Kulağı temizlemek için sokulacak herhangi bir cisim kulak salgısını zara doğru
itebileceği gibi kulak zarına da zarar verebilir. Ucu pamuklu kulak temizleme çubuğu
kullanan kişiler, pamuğun ucuna sıvanan salgıyı görünce temizlediklerini düşünürler
ancak salgının çoğunu zara doğru itmektedirler (46).
-
29
2.6.5. El Temizliği ve Bakımı
Kişisel hijyen tedbirlerinin başında el-ağız ilişkileri gelmektedir. Eller vücutta
en çabuk kirlenen ve mikroorganizmalarla en çok temas eden organlardır. Elleri temiz
tutmak sadece estetik açıdan değil, aynı zamanda sağlık açısından da çok önemlidir.
Oral-fekal bulaşmanın en önemli yollarından birisi ellerdir. Doğru el temizliği yapılması
zararlı etkenlerin besinlerle, içeceklerle vücuda girmesini önler. Biçer’in bildirdiğine
göre Bhatia’nın yaptığı çalışmada (47) besinlerle bulaşan paraziter hastalıklara esas
neden olarak ekonomik yetersizlik gösterilirken diğer faktör olarak kişisel hijyen
yetersizliğini belirtmiştir. Eller, tuvaletten önce-sonra, yemekten önce- sonra ve
kirlendiği fark edildiğinde ya da kirli olduğu düşünülen bir yüzeyle temas edildiğinde
sabunla ve bol su ile yıkanmalıdır (35).
Uzun süre soğuğa, deterjanlara ya da antiseptik maddelere maruz kalan ellerde
çatlaklar ve sertlikler oluşabilir. Bunları önlemek için soğuk havalarda yün ya da deri
eldiven giyilmesinde yarar vardır (40,48).
Olanak bulunan her ortamda eller akar su altında sabunla, el sırtı, avuç içi ve
parmak araları köpüklerle kaplanıp 15 saniye ovuşturularak (yavaşça 15’e kadar sayarak
bu süre belirlenebilir) yıkanmalı, durulanmalı, başkası tarafından kullanılmamış havlu,
kağıt havlu ya da kağıt mendille kurulanmalıdır. Kurulama olanağı yoksa elleri bir yere
sürmek yerine havada kendiliğinden kurumasını sağlamak en doğru davranıştır.
Tırnakların kesilmiş, varsa ojenin eskimemiş olması el temizliği için ön koşuldur. Su ve
sabun bulunmayan yerlerde el temizliği hazır ıslak temizlik mendiliyle yapılabilir (48).
2.6.5.1. Ellerin Yıknma Zamanları
Yemeklerden önce ve sonra
Yemek hazırlamadan önce ve sonra
Diş, ağız, yüz, göz temizliği yapmadan önce
Tuvalet gereksiniminin giderilmesinden önce ve sonra
-
30
Kirli, tozlu bir işi tamamladıktan sonra
Dışarıdan eve ve işe geldikten sonra
Hasta ziyaretinden sonra
Yukarıdakilere uyan hiçbir iş yapılmasa dahi gün içinde çeşitli saatlerde (her
zaman temiz görünecek şekilde) (48).
Yılda yaklaşık bir milyon gastrointestinal hastalık, 400 milyon ABD Doları
tedavi masrafı, 60 bin yatarak tedavi, 250 ölüm, 3 bin Shigella ve 10 bin Hepatit A
olgusu. Massachusetts Halk Sağlığı Bölümü tarafından ABD’nde 1995 yılı için ileri
sürülen "yetersiz el yıkama ve kötü el hijyeni" tablosunun sonuçlarıdır (49). Konunun
önemi hemen herkes tarafından bilinmekle birlikte, yine hemen herkes tarafından ihmal
edilmektedir (50).
2.6.5.2. El Yıkama Sırasında Dikkat Edilmesi Gerekenler
Kişisel hijyen uygulamaları içinde kabul edilen el hijyeninde amaç, kimyasal ve fiziksel zararlıların ve enfeksiyonlara yol açan mikroorganizmaların uzaklaştırılmasını (dezenfeksiyonu) sağlamaktır. Bu amaca ulaşmak için sadece su ile temizlik yapıldığında, mekanik etki ile uzaklaştırılmaya çalışmakta ve temizlik tam olarak mümkün olmamaktadır. Bu yüzden kişisel temizlikte su ile birlikte sabun kullanılması zorunludur (51,52).
Sabun sadece ellerin dezenfeksiyonu için değil, aynı zamanda allerjik etkiye sahip zararlı bulaşanların da (nikel, demir ve diğer allerjen metallerle tozlar) uzaklaştırılmasında en etkili yöntemlerdendir (52).
Normal katı el sabunları ve sıvı sabunlar meydana getirdikleri etkiler bakımından farklı olmamakla birlikte; katı sabunların bulunduruldukları ortamlardan ve kullanan kişilerin kullanımdan sonra sabunları temizlemeden yerine koymalarından dolayı, katı sabunların kendileri kirlilik nedeni olabilmektedir. Bu yüzden özellikle toplu yaşanan yerlerde kişisel temizlikte sıvı sabunların kullanımı tercih edilmelidir (53,54).
Normal sabunlarla veya katkı maddesi içeren sabunlarla eller yıkandığında bir çok mikroorganizma uzaklaştırılmaktadır. Ancak katkı maddesi olarak klorhekzidin ve
-
31
povidon-iyot içeren sıvı sabunların, diğerlerinden daha etkin olduğu gösterilmiştir. Triclosan içeren sıvı sabunların ise daha az etkili olduğu, hatta bazı çalışmalarda katkı maddesi içermeyen sıvı sabunlarla aynı etkinliğe sahip olduğu saptanmıştır (53,54).
El Yıkama Sırasında;
Öncelikle ılık veya dayanabilecek kadar sıcak su kullanılmalı, sabun kullanılmalı (tercihan antimikrobiyal),
Ellerin her yeri tam olarak yıkanmalı; Şekil 2’de gösterildiği gibi bilekler, avuç içleri, parmaklar ve parmak araları, el sırtı ve tırnakların (mümkünse tırnak fırçası ile) altları da yıkanmalı,
Eller en az 15 saniye ovalanmalı, elleri kurutmaya ön koldan başlanır ve ellere ve parmak uçlarına doğru ilerlenir, elleri kurularken ovmadan daha çok havluyu ele vurarak kurulanmalı (55).
Ellerin iyice ıslatılıp sabunlanması Tırnakların fırçayla temizlenmesi
Parmak ve ellerin ovulması
Elleri durulanması Bileklerin ve ön kolun sabunlanması
Kolların durulanması Şekil 2. El Yıkama (15).
-
32
Enfeksiyon ajanları taşıyıcısı olarak ellerin önemi büyüktür. Ellerin derisi
vücudun diğer yerleri gibi bakteriyel floraya sahiptir. Kontaminasyonların büyük
çoğunluğunun elle gerçekleşmesi el yıkama ile giderildiği sonucuna varılabilirse de, el
yıkamanın dirençli (kalıcı) floraya etkisi güçtür. Kalıcı mikroorganizmalar genellikle
derinin kıvrıntılı, çukur yerlerine ve tırnak altlarına yerleşir (56,57).
El yıkama tekniğinde durgun su akarsu kadar etkin değildir. Akarsuyun
mekanik kuvveti, mikroorganizmaların elden atılmasına yardım eder. Elleri ovuşturma,
deri kıvrımlarına yerleşen organizmaları yerlerinden çıkartır. El yıkanırken, devamlı
takılan yüzükler parmakta durmalı, ancak hareket ettirilerek alt kısımları da
yıkanmalıdır. Aksi takdirde yüzük altları tehlikeli bir mikrop yatağı haline gelir (58).
Enç ve arkadaşlarının 1992’de İstanbul’da 115 üniversite öğrencisi ile
gerçekleştirdikleri el yıkama ile ilgili çalışmalarında, öğrencilerin % 58.3’ü akarsuyun el
yıkamada daha etkili olduğunu, aynı çalışmada öğrencilerin % 83.5’i mikropları
uzaklaştırmak için avuç içi, el sırtı, parmak ve parmak aralarının 30 saniye süre ile
yıkanması gerektiğini belirtmişlerdir (56).
WHO yetersiz hijyen ile ilgili bazı önemli hastalıkları şu şekilde
sınıflandırmıştır (58):
Hastalık Bulaşma Yolu
Basilli Dizanteri Fekal-Oral
İshaller Fekal-Oral
Kıl Kurdu Fekal-Oral
Amipli Dizanteri Fekal-Oral
Parotifoid Fekal-Oral
Scabiasis (Uyuz) Deri
Deri Sepsisi Deri
Trahoma Deri
Konjanktivit Deri
-
33
2.6.6. Tırnak Temizliği ve Bakımı
Tırnaklar, derinin epidermis tabakasının uzantısıdır ve keratenize epidermal
hücrelerden oluşurlar. Tırnaklar, parmakların ucunda yer alan tırnak yatağının üzerine
yerleşmiştir. Tırnağın kökü ise, deri içine gömülmüştür ve kütikül denilen, tırnağın
üzerine doğru uzayan deri ile örtülüdür (35).
Tırnak bir dizi kısımdan oluşur: Tırnak plağı; tırnağın görünür kısmı,
tırnak yatağı; tırnak plağı altındaki deri, matriks; kütikül (cuticle) altındaki tırnağın
büyümesinin yer aldığı gizli bölge, lunula; matriksin beyaz ve yarım ay şeklindeki tırnak
köküne yakın kısmı, kütikül; plağın üzerine taşan ve tırnak kökünü kaplayan doku,
tırnak foldları; tırnağı serbest her 3 kenarı boyunca destekleyen deri foldları.
Tırnaklar da kıl gibi matriksten gelişirler. Yaşlanan hücreler dışarıya doğru uzar ve
yerini yeni hücreler alır. Tırnak için ortalama günlük büyüme 0,1mm’dir. El tırnakları
ayak tırnaklarından daha hızlı uzarlar. Yazın kıştan daha hızlı uzarlar. Bir kişinin
dominant elindeki tırnaklar daha hızlı uzarlar (15). Tırnaklar, elin bir cismi tutmasında
ve kavramasında ve parmak uçlarının korunmasında önemlidirler. Sağlıklı bir tırnak
şeffaf, yüzeyi düzgün, pürüzsüz, hafif tümsek, tırnak yatağı pembe, tırnak uçları ise yarı
şeffaf görünümdedir. (15,35).
Tırnak ucu
Tırnak yatağı
Şe