LİSE YAŞ GRUBU GENÇLERİN KİŞİSEL HİJYEN ALIŞKANLIKLARI...

132
T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ LİSE YAŞ GRUBU GENÇLERİN KİŞİSEL HİJYEN ALIŞKANLIKLARI İLE İLGİLİ BİLGİ, TUTUM, DAVRANIŞLARI VE VERİLEN EĞİTİMİN ETKİSİ ASUMAN KOCAKAYA (KÖROĞLU) TIP FAKÜLTESİ HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS TEZİ DANIŞMAN Yrd. Doç. Dr. A. Nesimi KİŞİOĞLU TEZ NO: 34 2005-ISPARTA

Transcript of LİSE YAŞ GRUBU GENÇLERİN KİŞİSEL HİJYEN ALIŞKANLIKLARI...

  • T.C

    SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ

    SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

    LİSE YAŞ GRUBU GENÇLERİN KİŞİSEL HİJYEN

    ALIŞKANLIKLARI İLE İLGİLİ BİLGİ, TUTUM,

    DAVRANIŞLARI VE VERİLEN EĞİTİMİN ETKİSİ

    ASUMAN KOCAKAYA (KÖROĞLU)

    TIP FAKÜLTESİ

    HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI

    YÜKSEK LİSANS TEZİ

    DANIŞMAN

    Yrd. Doç. Dr. A. Nesimi KİŞİOĞLU

    TEZ NO: 34

    2005-ISPARTA

  • KABUL ve ONAY

    Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğüne;

    Süleyman Demirel Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Halk Sağlığı

    Anabilim Dalı Yüksek Lisans Programı Çerçevesinde yürütülmüş olan bu çalışma,

    aşağıdaki jüri tarafından Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.

    Tez Savunma Tarihi: 02/ 02/ 2006

    Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. A. Nesimi KİŞİOĞLU Süleyman Demirel

    Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı

    Üye : Doç. Dr. Mustafa ÖZTÜRK

    Üye : Yrd. Doç. Dr. A. Nesimi KİŞİOĞLU

    Üye : Yrd. Doç. Dr. Nurhan Gümral YILDIRIM

    ONAY: Bu yüksek lisans tezi, Enstitü Yönetim Kurulunca belirlenen yukarıdaki

    jüri üyeleri tarafından uygun görülmüş ve kabul edilmiştir.

    Prof. Dr. Halis Köylü

    Enstitü Müdürü

  • ii

    ÖNSÖZ

    Her insanın sağlıkla yaşamak hakkı, sağlığını koruması ve devam ettirmesi de

    görevidir. Fakat insanın sağlıklı yaşaması, sağlığını koruyup devam ettirebilmesi, her

    şeyden önce fizik, fizyolojik, akıl ve ruh sağlamlığı ile doğmakla başlar.

    Kişisel hijyen, bireyin sağlığını sürdürmek için yaptığı “öz bakım”

    uygulamalarını içerir. Bireyin, dolayısıyla toplumun sağlıklı ve verimli olabilmesi,

    sağlıklı olma halini sürdürebilmesi, günlük hayatta mutlaka yapılması gereken ancak

    basit görüldüğü için gereken önemin verilmediği kişisel hijyen alışkanlıklarının topluma

    kazandırılması ile mümkün olacaktır.

    Kişisel hijyen, kişinin inançları, değerleri ve alışkanlıkları doğrultusunda

    geliştirdiği uygulamalardır. Bu nedenle kişisel hijyen uygulamalarını; kültürel, sosyal

    ve ailevi faktörler ile bireyin sağlık ve hijyene ilişkin bilgi düzeyi ve gereksinimleri

    etkiler.

    Çağdaş sağlık anlayışında koruyucu sağlık hizmetlerine önem verilmektedir.

    Koruyucu sağlık hizmetlerine verilen önemin artmasıyla birlikte hastalıklara

    yakalanmadan hastalıkları önleme ön plana çıkmaktadır.

    Bu düşünceden yola çıkarak planlanan bu tezde, bana yardımlarını

    esirgemeyen, danışmanlığımı üstlenen değerli hocam Sayın Yrd. Doç. Dr. A. Nesimi

    KİŞİOĞLU’na ve Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Sayın. Doç. Dr. Mustafa

    ÖZTÜRK’e ve öğretim üyesi Sayın Yrd. Doç. Dr. Ersin USKUN’a teşekkür ederim.

    Araştırmanın değerlendirme aşamasında bana yardımcı olan sayın Dr. Ertan

    UZUN’a, Senirkent ve Uluborlu ilçeleri Çok Programlı Lise öğretmenlerine ve

    araştırmaya katılan öğrencilere katkılarından dolayı teşekkür ederim.

    Her zaman olduğu gibi tezimde de, zorlukları benimle paylaşan, gösterdiği ilgi,

    sabır, sevgi ve desteğinden dolayı değerli eşim Gültekin KOCAKAYA’ya

    teşekkürlerimi sunarım.

  • iii

    İÇİNDEKİLER

    ÖNSÖZ ..............................................................................................................................ii İÇİNDEKİLER ................................................................................................................ iii SİMGELER VE KISALTMALAR....................................................................................v ŞEKİL LİSTESİ ................................................................................................................vi HARİTA LİSTESİ ............................................................................................................vi TABLO LİSTESİ .............................................................................................................vii 1. GİRİŞ .............................................................................................................................1

    1.1. Problemin Tanımı ve Önemi...................................................................................1 1.2. Araştırmanın Amacı ................................................................................................5 1.3. Araştırmanın Hipotezleri.........................................................................................6

    2. GENEL BİLGİLER .......................................................................................................7 2.1. Tanım ......................................................................................................................7 2.2. Kişisel Hijyen..........................................................................................................7 2.3. Hijyenin Tarihçesi...................................................................................................8 2.4. Hijyenik Uygulamaları Etkileyen Faktörler..........................................................11

    2.4.1. Beden İmajı ....................................................................................................12 2.4.2. Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Durum ............................................................13 2.4.3. Bilgi Düzeyi ...................................................................................................13 2.4.4. Bireysel Tercihler...........................................................................................14

    2.5. Adölesan Dönemi..................................................................................................14 2.5.1. Ergenlikte Büyüme ve Gelişme .....................................................................15

    2.5.1.1. Boy Büyümesi.........................................................................................15 2.5.1.2. Kilo Artması............................................................................................15 2.5.1.3. İskelet Büyümesi ve Olgunlaşması .........................................................16 2.5.1.4. Kas Gelişmesi .........................................................................................16 2.5.1.5. Organ Büyümesi .....................................................................................16 2.5.1.6. Üriner Sistemin ve İkincil Cinsiyet Karakterlerinin Gelişmesi .............17

    2.6. Yapılması Gereken Temizlik Uygulamaları .........................................................17 2.6.1. Deri Temizliği ve Bakımı...............................................................................18 2.6.2. Yüz - Boyun Temizliği ve Bakımı .................................................................24 2.6.3. Göz Temizliği ve Bakımı ...............................................................................26 2.6.4. Kulak Temizliği ve Bakımı ............................................................................27 2.6.5. El Temizliği ve Bakımı ..................................................................................29

    2.6.5.1. Ellerin Yıknma Zamanları.......................................................................29 2.6.5.2. El Yıkama Sırasında Dikkat Edilmesi Gerekenler..................................30

    2.6.6. Tırnak Temizliği ve Bakımı ...........................................................................33 2.6.7. Ayak Temizliği ve Bakımı .............................................................................34 2.6.8. Peri-Anal Bölge Temizliği ve Bakımı............................................................37 2.6.9. Saç Temizliği ve Bakımı ................................................................................39 2.6.10. Ağız-Diş Temizliği ve Bakımı .....................................................................42

    2.6.10.1. Dişlerin Yapısı ......................................................................................42

  • iv

    2.6.10.2. Doğru Diş Fırçalama Tekniği ...............................................................45 2.6.10.3. Diş Temizlik Araçları............................................................................46

    2.6.11. Menstrüasyon Döneminde Hijyenik Uygulamalar ......................................48 2.7. Giyim ....................................................................................................................50

    3. MATERYAL - METOD..............................................................................................52 3.1. Araştırmanın Şekli ................................................................................................52 3.2. Araştırmanın Yapıldığı Yer ve Özellikleri............................................................52 3.3. Araştırmanın Evreni ..............................................................................................53 3.4. Örneklem Seçimi...................................................................................................53 3.5. Hazırlık Aşaması ...................................................................................................55

    3.5.1. Veri Toplama Aracının Hazırlanması ............................................................55 3.5.2. Ön Uygulama .................................................................................................55 3.5.3. Eğitim Formunun Hazırlanması .....................................................................55

    3.6. Birinci Aşama........................................................................................................56 3.6.1. Veri Toplama Aracının Uygulanması ............................................................56 3.6.2. Eğitim Formlarının Uygulanması ..................................................................56

    3.7. İkinci Aşama .........................................................................................................56 3.8. Üçüncü Aşama ......................................................................................................57 3.9. Verilerin Değerlendirilmesi ..................................................................................57

    4. BULGULAR................................................................................................................60 5. TARTIŞMA .................................................................................................................84 6. SONUÇ ve ÖNERİLER...............................................................................................95 ÖZET ...............................................................................................................................98 ABSTRACT.....................................................................................................................99 KAYNAKLAR ..............................................................................................................101 EKLER...........................................................................................................................107 EK - 1 ANKET FORMU ...............................................................................................107 EK - 2 EĞİTİM FORMU...............................................................................................115 EK - 3 SENİRKENT MİLLİ EĞİTİM İZİN BELGESİ ................................................122 EK - 4 ULUBORLU MİLLİ EĞİTİM İZİN BELGESİ.................................................123

  • v

    SİMGELER VE KISALTMALAR

    ÇPL : Çok Programlı Lise

    EÖ : Eğitim Öncesi

    ES : Eğitim Sonrası

    X2 : Ki- kare Önemlilik Testi

    M.Ö. : Miladdan Önce

    P : Önemlilik Düzeyi

    TNSA : Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması

    UNESCO : (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization )

    Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu

    WHO : (World Health Organization) Dünya Sağlık Örgütü

  • vi

    ŞEKİL LİSTESİ

    Şekil 1 : Derinin Tabakaları ……………………………………………………….19

    Şekil 2 : El Yıkama………………………………………………………………...31

    Şekil 3 : Tırnağın Yapısı…………………………………………………………...33

    HARİTA LİSTESİ

    Harita 1 : Senirkent İlçe Haritası………………….……….………………………...58

    Harita 2 : Uluborlu ilçe Haritası ………………...……………………………….....59

  • vii

    TABLO LİSTESİ

    Tablo 1 : Isparta İli Senirkent ve Uluborlu İlçelerindeki Liselerin Öğrenci

    Sayısının Cinsiyete Göre Dağılımı

    Tablo 2 : Örnekleme Alınan Okulların Öğrenci Sayısının Sınıflara Göre

    Dağılımı

    Tablo 3 : Araştırma Kapsamına Alınan Öğrencilerin Bazı Tanımlayıcı

    Özellikleri

    Tablo 4 : Araştırma Kapsamına Alınan Öğrencilerin Ailesel Özellikleri

    Tablo 5 : Öğrencilerin Gruplara Göre Yaşadıkları Konutun Fiziksel Özellikleri

    ve Aile Yapısı

    Tablo 6 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara Göre Temizlik Uygulamalarını

    Yapma Nedenleri

    Tablo 7 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara Göre Banyo Yapma ve Vücut

    Bakımı Uygulamaları

    Tablo 8 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara Göre Hijyen Bilgisi ve Hijyene

    Verdikleri Önemi Ortaya Koyan Bazı Alışkanlıkları

    Tablo 9 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara ve Eğitim Dönemlerine Göre

    Banyo Yapma ve Vücut Bakımı Uygulamaları

    Tablo 10 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara ve Eğitim Dönemlerine Göre

    Çamaşır Kullanma Alışkanlıkları

    Tablo 11 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara ve Eğitim Dönemlerine Göre Yüz

    ve El Hijyenine İlişkin Uygulamalarının Dağılımı

    Tablo 12 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara ve Eğitim Dönemlerine Göre

    Tırnak Bakımı Uygulamaları

    Tablo 13 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara ve Eğitim Dönemlerine Göre

    Kulak Temizleme Uygulamaları

    Tablo 14 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara ve Eğitim Dönemlerine Göre Diş

  • viii

    Sağlığına İlişkin Uygulamalarının Dağılımı

    Tablo 15 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara ve Eğitim Dönemlerine Göre

    Ayak Hijyeni Uygulamaları

    Tablo 16 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara ve Eğitim Dönemlerine Göre

    Diğer Bazı Hijyenik Uygulamaları

    Tablo 17 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara ve Eğitim Dönemlerine Göre Saç

    Hijyenine İlişkin Uygulamaları

    Tablo 18 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara ve Eğitim Dönemlerine Göre

    Hijyen Bilgisi ve Hijyene Verdikleri Önemi Ortaya Koyan Bazı

    Alışkanlıkları

    Tablo 19 : Öğrencilerin Bulundukları Gruplara ve Eğitim Dönemlerine Göre

    Tuvalet Hijyeni Alışkanlıkları

    Tablo 20 : Kız Öğrencilerin Gruplara ve Eğitim Dönemlerine Göre Menstrüasyon

    Hijyenine İlişkin Uygulamaları

  • 1

    1. GİRİŞ

    1.1. Problemin Tanımı ve Önemi

    Dünya nüfusunun yaklaşık 1/3’ünü 15-25 yaş grubundaki gençler

    oluşturmaktadır. Toplam bir buçuk milyar gencin 3/4’ü ise az gelişmiş ülkelerde

    yaşamaktadır (1).

    Sağlık Bakanlığı Ana ve Çocuk Sağlığı Aile Planlaması Genel Müdürlüğü ile

    Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından yapılan Türkiye Nüfus ve

    Sağlık Araştırması (TNSA) 1993 sonuçlarına göre; 15-24 yaş grubu erkekler toplumun

    %19,2’sini, 15-24 yaş grubu kadınlar toplumun %21,7’sini oluşturmaktadır. Genel

    olarak toplumun %20,4’ü 15-24 yaş grubundadır (2).

    Sağlıklı bir neslin yetişmesinin o ülkede üretkenliği ve kalkınmayı

    hızlandırdığı bu gün için bilinen bir gerçektir. Günümüzde toplumların sağlık konusunda

    bilinçlenmeye başlamaları ve hastalıkların tedavisinden çok hastalıklardan korunma

    çabalarına yönelmeleri koruyucu sağlık hizmetlerini ön plana çıkartmaktadır. Koruyucu

    sağlık hizmetlerinin temel hedeflerinden biri toplumdaki her bireye bütün yaşamı

    boyunca sağlık hizmetlerini etkili bir biçimde sunmak, onu sosyal ve ekonomik yönden

    üretken bir düzeye getirmektir. Bu hedef özellikle gelişmekte olan ülkelerde daha fazla

    önem taşımaktadır (3).

    İnsan hayatı genel olarak dört ana döneme ayrılmaktadır. Birinci dönem

    doğumdan itibaren büyümeyi kapsayan çocukluk, ikinci dönem gelişmeyi kapsayan

    gençlik, üçüncü dönem yetişkinlik, dördüncü dönem ise yaşlılık ve ihtiyarlıktır (4).

    Bu dönemlerden gençlik dönemi ele alınacak olursa öncelikle gencin kim

    olduğu ve bu dönemin hangi yaşları kapsadığının açıklanması gerekir. UNESCO (1975-

    1977) genci ‘öğrenim gören, yaşamını kazanmak için çalışmayan, kendine ait konumu

    bulunmayan, büyük bir hayal gücüne sahip, cesaretin çekingenliğe, macera isteğinin

    rahata üstün geldiği insandır’ biçiminde tanımlamıştır. UNESCO gençlik dönemini ise

    15-25 yaşlar arası olarak belirlemiştir. Birleşmiş Milletler Örgütü 15-25 yaşlar

  • 2

    arasındaki bireyleri ‘genç’, bu yaşları kapsayan süreyi de ‘gençlik dönemi’ olarak

    benimsemiştir. Türkiye’de ise 12-24 yaşlar arası ‘gençlik dönemi’ olarak kabul

    edilmektedir (4,5,6).

    Gençlik dönemi, birey ve toplum açısından en dinamik dönem olarak bilinir.

    Birey için gençlik dönemi toplumsallaşma yolu ile çocukluktan yetişkinliğe geçiş ve

    kişiliğin oluşması sürecidir. Bu süreç, gencin tüm yaşamına biçim verecek olan

    biyolojik, psikolojik ve sosyal gelişimini kapsar. Böylece genç içinde yaşadığı toplumun

    izlerini taşır ve o toplumun sorunlarından etkilenir, toplumsal gelişmeye ve olaylara

    etkin olarak katılır (4).

    Gencin, gelişim süreci içinde ortaya çıkan sorunlarına getirilecek çözümler,

    toplum açısından son derece önemlidir. Çünkü gençlik bir ülkenin geleceği ve

    güvencesidir. Bu öneminden dolayı gencin sorunlarına ve gereksinimlerine yönelik

    hizmetlerin tüm ilgili birimlerce sistemli ve planlı olarak verilmesi gerekmektedir.

    Gence verilecek hizmetler arasında özellikle koruyucu sağlık hizmetleri önemli bir yer

    tutar (7,8).

    Toplumun sağlık düzeyinin yükseltilmesi, o toplumun sağlık eğitimine ve

    çocukluk çağında sağlık eğitimine önem verilmesine bağlıdır. Bu eğitim aile içinde

    başlar, okulda kök salar ve gelişir. Sağlık eğitiminde sınır sadece bilgilerin aktarılması

    değildir. Anlatılanları uygulamak, uygulatmak konusunda koşulların hazırlanması

    gerekmektedir (3).

    Sağlık; kişinin doğuştan getirdiği kalıtsal özellikleri ile fiziksel, biyolojik ve

    sosyal çevre koşullarının ve temel sağlık konusundaki bilgi, tutum ve davranışlarının

    bileşkesidir (9). Tanımda da görülebileceği gibi, sağlık son derece geniş boyutları olan

    bir kavramdır. Bu nedenle bir çok disiplin sağlığı değişik yönleri ile ele alır. Bu

    disiplinlerden birisi olan hijyen biliminin temel ilgi alanı, sağlığın korunması ve

    sürdürülmesidir. Hijyen konularından biri olan kişisel hijyen ise bireyin sağlığını

    sürdürmek için yaptığı ‘öz bakım’ uygulamalarını içerir. Bir başka tanıma göre ise,

    kişisel hijyen; kişinin anotomik, fizyolojik, psikolojik, genetik, kalıtsal özellikleri gibi

    doğuştan var olan nitelik ve yetenekleriyle sonradan kazandığı, geliştirdiği yetenekleri,

  • 3

    kültürel, moral özellikleri, giyim, temizlenme, kütür-fizik, beslenme alışkanlıkları gibi

    kişisel bünyesine ve davranışlarına ait çalışmaların düzenlenmesidir (3,10).

    Temizlik, kişisel ve toplum sağlığının dayandığı bir temel olmanın yanında,

    toplum için de yaşamın vazgeçilmez bir parçasıdır (11). Günümüzde insanların uygarlık

    düzeyini gösteren ana ölçü temizliktir. Uygar insan vücut ve giyecek temizliğine önem

    veren insandır (12).

    Sağlıklı bir yaşam için vücudun deri, saç, ayak, ağız, diş gibi kısımlarının

    bakım ve temizliği ile ayakkabı, giysi gibi eşyaların uygunluğuna ve temizliğine önem

    verilmesi gerekmektedir (13).

    Kişi tüm dış ortam kirleticilerinin sürekli etkisi altındadır. İnsan derisi bir

    dereceye kadar dışarıdan gelen kirleticilere karşı koruyucu bir engel oluşturmaktadır.

    Ancak derideki çatlaklar ve yaralar bir takım hastalık etkenlerinin kolayca vücuda

    girmesine neden olabilir. Bu nedenle temizlik vücudun hastalıklardan korunması

    açısından en önemli uygulamalardan biridir (14).

    Hijyen bakım uygulamaları, bireyin özellikle genel görünüşünü etkilediğinden,

    kişinin kendisine güven duymasını, ve kendini daha rahat hissetmesini sağlar. Diğer bir

    deyişle; hijyenik bakım bireyin hem fiziksel hem de psikososyal gereksinimlerine yanıt

    verir (15).

    Bu durum adölesan dönemindeki bireylerde çok daha büyük önem kazanır.

    Çünkü değişen hormonal aktivite bir yandan deri ve saçlı deride değişikliklere neden

    olurken, diğer yandan genel görünüm birey için en önemli ilgi odağı haline gelir. Bu

    nedenle gencin bu aşamada doğru yönlendirilmesi ve gence doğru hijyen alışkanlıkları

    kazandırılması gerekir (4,16).

    Adölesan döneminde yağ bezlerinin aktivitesinin artması daha fazla sebum

    salgılanmasına dolayısıyla saçların daha çabuk yağlanmasına ve akne oluşmasına neden

    olur. Gencin bilinçsizce kullandığı hijyenik ve estetik malzemeler saçlı deri ve deride

    çeşitli problemlerin gelişmesine yol açabilir (örneğin; saçların dökülmesi, aknelerin

    enfekte olması vb.) (16).

  • 4

    Diğer taraftan ağız bakımına ilişkin sorunlar gencin sıklıkla karşılaştığı sağlık

    sorunlarıdır. Çünkü gençlik dönemindeki bireyler genellikle düzensiz beslenme

    alışkanlıkları göstermeleri ve ağız bakımını ihmal etmeleri nedeni ile diş çürükleri ve

    diğer diş hastalıkları ile karşılaşmaktadırlar (17).

    Diş çürükleri sık rastlanılan önemli sağlık sorunlarından biridir. Ağız ve diş

    sağlığı açısından diş fırçalamanın periodontal hastalıkları önlediği ve mevcut hastalığın

    ilerlemesini durdurduğu bilinmektedir. İlkokul çocukları üzerinde yapılmış çeşitli

    çalışmalar % 42-58 oranında diş çürüğüne rastlandığını göstermektedir (18).

    1 Ağustos-30 Eylül 1999 tarihleri arasında Güleç ve ark. yaptığı askeri

    birlikteki erlerin kişisel hijyen davranışlarının incelenmesi çalışmasında araştırmaya

    katılanların % 84,5’inin ‘ellerini su ve sabunla yıkadıkları’ % 77,1’inin ‘günde en az bir

    defa dişlerini fırçaladıkları’ saptanmıştır. Sonuç olarak kişisel hijyen davranışlarını

    geliştirmek için kişilerin bilinçlendirilmesi ve toplumsal gelişmenin önemli olduğu

    düşünülmüştür (19).

    Yetersiz temizlikten kaynaklanan bir çok hastalık vardır. Saçların bitlenmesi ,

    kirli su ve besinlerle bulaşan mikrobik hastalıklar ve barsak parazitleri temizlik

    kurallarına uyulmaması sonucu oluşmaktadır (12). Halen dünyada en sık görülen ve en

    çok öldüren hastalıklar grubunu enfeksiyon hastalıkları oluşturmakta, doğru el yıkama

    şekli ve alışkanlığının insanlara kazandırılması halinde bu hastalıkların görülmesinde

    önemli azalmalar olacağı bildirilmektedir (20).

    Adölesan dönemindeki genç kızların sağlıklı bir yetişkinlik dönemi

    sürdürebilmesi için önemli bir diğer uygulama ise perine ve menstrüal hijyen

    kurallarıdır. Doğru perine ve menstrüal hijyen alışkanlığı geliştirilmediğinde çeşitli

    jinekolojik ve üriner sorunlar ortaya çıkabilir. Ülkemizde yapılan çalışmalar

    kadınlarımızın perine hijyenine ilişkin bilgi ve uygulamalarının yetersiz olduğunu

    göstermektedir. Örneğin; 1992 yılında Eşer ve Khorşid’in (21) idrar yolu enfeksiyonu

    tanısı konmuş 140 kadın hasta ile yaptıkları çalışmada kadınların % 64’ünün perine

    bakımını yanlış yaptıkları belirlenmiştir.

  • 5

    Sağlık alışkanlıklarının büyük bir kısmı çocukluk ve gençlik yıllarında

    kazanılmaktadır. Çocukluk ve gençlik yıllarında oluşacak bir sağlık sorunu, zamanında

    önlem alınmazsa, ilerideki yaşlarda ortaya çıkabilecek pek çok sağlık sorununun

    temelini oluşturur. Çünkü sağlıksız gençler gelecekte ana-baba olduklarında kendileri

    gibi sağlıksız nesiller yetiştirebilecek ve bu kısır döngünün sürüp gitmesine katkıda

    bulunabileceklerdir Böylece geleceğin önemli insan gücü olarak düşünülen gençlerin,

    daha yaşamın başında iken engellerle yola çıkmaları toplumsal ve ekonomik kalkınmayı

    olumsuz yönde etkileyebilecektir (22).

    Daha öncede değinildiği gibi gençlik döneminde bir çok fiziksel değişiklik

    yaşanmaktadır (kıllanma, akne,vb.) bu dönemde uygun sağlık eğitiminin verilmesi ve

    doğru sağlık alışkanlıkları kazandırılması yetişkinlik dönemindeki sağlığın

    sürdürülmesi, korunması ve geliştirilmesi ile yakından ilişkilidir.

    World Health Organization (WHO)’e göre sağlık sadece hasta veya sakat

    olmamak değil, bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik durumudur (23). Bir

    insanın sağlıklı olması bütün bu olguların (bedenen, ruhen ve sosyal yönden iyilik

    durumu) o insanda tam olarak bulunmasıyla olur. Sağlıklı birey demek sağlıklı bir

    toplum demektir. Sağlıklı bir toplum oluşturmak için toplumu oluşturan bireylere

    sağlığın ilk şartı olan kişisel hijyen alışkanlıklarını öğretmeli ve gerçek hayatta

    kullanmalarını sağlamalıyız.

    Adölesan döneminin özellikleri ve hijyene ilişkin alışkanlıkları gelişme süreci

    ile birlikte göz önüne alındığında, lise yaş grubu gençlerin kişisel hijyen alışkanlıkları

    ile ilgili bilgi, tutum, davranışları ve verilen eğitimin etkisinin incelenmesinin yararlı

    olacağı düşünülmüştür.

    1.2. Araştırmanın Amacı

    Dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de ülkenin en önemli

    sorunları arasında sağlık sorunları başta gelmektedir. Bu sorunların bir kısmı yanlış

    sağlık alışkanlıkları ve anlayışından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla bu sorunların

    büyük bir kısmı sağlık eğitimi ile önlenebilir sorunlardır. Bireyin sağlık alışkanlıkları

  • 6

    (örneğin; beslenme, hijyen vb.) çocukluk döneminden itibaren önce ailesinin ve yakın

    çevresinin, daha sonra ise eğitim yaşantısının etkisinde kalarak gelişmektedir. Çocuk ve

    gençlere olumlu sağlık alışkanlıkları kazandırılması onların sağlığının korunmasına

    büyük katkıda bulunacaktır. Bu nedenle adölesanların vücut hijyenine ilişkin

    alışkanlıklarının incelenmesi ve verilecek eğitimin etkisini değerlendirmek amacı ile bu

    araştırma yapılmıştır.

    1.3. Araştırmanın Hipotezleri

    1: Planlı eğitim verilen öğrencilerin hijyen konusuna yönelik bilgileri eğitim

    verilmeyen öğrencilerden yüksektir.

    2: Eğitim verilen öğrencilerin kişisel hijyen kurallarını uygulama oranları (el

    yıkama, diş fırçalama, vb.) eğitim verilmeyen öğrencilerden yüksektir.

    3: Lise yaş grubu gençlerde kişisel hijyen alışkanlıkları ile ilgili bilgi, tutum ve

    davranışlara eğitimin olumlu etkisi vardır.

  • 7

    2. GENEL BİLGİLER

    2.1. Tanım

    Sağlıklı yaşama şartlarını öğreten bir bilim olan hijyen, aynı zamanda birey ve

    toplum olarak insan sağlığının korunması, geliştirilmesi, yaşamın verimli şekilde ve

    sağlıklı bir düzeyde uzun süre devamı için sağlıkla ilgili bilgileri bir sentez halinde

    uygulayan bilim kompleksidir (3).

    Bu suretle hijyen, hekimlik mesleğinin halka yönelik ilk görevi olan insan

    sağlığını koruma, hizmet ve uğraşısının temelidir (3,10).

    Girdiği alanlara göre hijyeni pek çok dala ayırmak mümkündür. Sosyal hijyen,

    çalışma hijyeni, okul hijyeni, çevre hijyeni ve kişisel hijyen vb gibi.

    2.2. Kişisel Hijyen

    Geniş kapsamlı olarak sağlığı tanımlarsak; genetik olarak iyi vasıflarla doğmuş,

    fizik, fizyolojik ve psikolojik olarak normal teşekkül etmiş ve gelişmiş, bütün

    fonksiyonları kendi aralarında uyum ve denge içinde kusursuz çalışan moral olarak iyi

    bir vücudun ve böyle vücutların meydana getirdiği toplumun ifadesidir (10,11,24).

    Her insanın sağlıklı yaşamak hakkı, sağlığını koruması ve devam ettirmesi de

    görevidir. Fakat insanın sağlıklı yaşaması ve sağlığını koruyup devam ettirebilmesi her

    şeyden önce fizik, fizyolojik, akıl ve ruh sağlamlığı ile doğmakla başlar (10,24,25).

    Kişisel hijyen bireyin sağlığını sürdürmek için yaptığı ‘öz bakım’

    uygulamalarını içerir. Bir başka tanıma göre ise kişisel hijyen; kişinin anatomik,

    fizyolojik, psikolojik, genetik, kalıtsal özellikleri gibi doğuştan var olan nitelik ve

    yetenekleriyle, sonradan kazandığı, geliştirdiği yetenekleri ve giyim, temizlenme, kültür-

    fizik, beslenme alışkanlıkları gibi kişisel bünyesine ve davranışlarına ait özelliklerin

    düzenlenmesidir (3,10).

    Kişisel hijyenin anlamı kişiler arasında farklılık gösterir ve bu farklılık hijyenik

    uygulamaların sıklığında, yönteminde vb. gözlenebilir. Önemli olan, kişisel hijyenin

  • 8

    uygun bir şekilde ve kişisel sağlığı geliştirecek kadar sık yapılmasıdır. Bireyin rahatı

    emniyeti ve kendisini iyi hissetmesi için bireysel hijyenin korunması gereklidir (15).

    Her insan kendi temizliğinden sorumludur. Çocuk yaşlarda anne, baba veya

    öğretmenler tarafından çoğu zaman bizzat yapılarak öğretilen temizlik uygulamalarının,

    çocukluktan sonra bireyin kendisi tarafından yapılması gerekmektedir. Örneğin;

    tuvaletten sonra veya yemekten önce ellerin yıkanması bir alışkanlık olmalıdır. Ayrıca,

    temizlik sadece görünür kirlenme olduğunda yapılmamaktadır. Örneğin; uykudan

    uyanınca yüzün yıkanması her gün yapılan işler arasında banyo yapma, çamaşırların

    değiştirilmesi ilk akla gelen temizlik uygulamalarıdır (1).

    Kişisel hijyen, kişinin inançları, değerleri ve alışkanlıkları doğrultusunda

    geliştirdiği uygulamalardır. Bu nedenle kişisel hijyen uygulamalarını, kültürel, sosyal,

    ailesel faktörler ile bireyin sağlık ve hijyene ilişkin bilgi düzeyi ve gereksinimleri etkiler

    (3).

    Gelişmiş toplumlarda kişisel temizlikte en fazla kullanılan malzemelerin

    başında su ve sabun gelmektedir. Su ve sabun olmadan temizlikten bahsetmek olası

    değildir. Bunun yanı sıra banyo süngerleri, lifleri, diş fırçaları, el ve ayak temizliği ile

    vücut temizliğinde kullanılan fırçalar, tırnak makası başkalarıyla paylaşılmaması

    gereken, kişisel temizlik araçlarıdır (1).

    Kişisel hijyen konusu içinde vücut bakımı ve temizliği, yüz-boyun temizliği,

    ayak temizliği, kulak temizliği, saçların temizliği, ağız-diş bakımı, beslenme, tuvalet

    alışkanlığı ve temizliği, giyim konuları vardır.

    2.3. Hijyenin Tarihçesi

    Kelime olarak ‘sağlam’, ‘sağlıklı’ anlamına gelen hijyen, tıp diline Yunan

    mitolojisinden girmiştir. Yunan mitolojisinde tıbbın babası olarak tanınan

    Aesculapius’un kızı Hygiea, sağlığı koruyan bir ilahedir. Bu nedenle bütün dünya

    literatürlerinde sağlığı korumak üzere çalışan bilim koluna bu ilahenin ismine izafeten

    hijyen adı verilmiştir (3).

  • 9

    Kelime olarak anlamını açıkladığımız hijyen biliminin ne zaman ve hangi

    çağlarda, hangi tarihte başlamış olduğuna bakarsak; Hijyen bilimini Hipocrates’in (MÖ

    460-377) bulduğu söylenir. Fakat Hipocrates’ten çok yıllar önce yaşamış insanların da

    sağlığı koruma hakkında bilgileri, düşünceleri vardır. Kuşkusuz olan şudur ki hijyen,

    sağlığına zarar veren nedenlerden, etkenlerden kaçınmak ve hayatını korumak iç güdüsü

    ile yaşamaya çalışan ilk insanla beraber doğmuştur (11).

    MÖ.1700-1500 Eski Mısır uygarlığını anlatan Edwin Smith ve Ebers

    papirusunda, hastalıkların tedavisinde büyü ve sihirin yanı sıra, bitkilerden hazırlanan

    ilaçların kullanıldığı ve çeşitli ameliyatların yapıldığı yazılıdır. Herodot tarihinde ise

    Mısırlılar’ın kişisel, çevresel temizlik hakkında bilgi sahibi oldukları ve alaturka tuvalete

    benzer bir yapımı bildiklerinden bahsedilmektedir (25).

    Çinliler’de hekimliğin M.Ö. 3000 yıllarına dayandığını gösteren belgeler

    bulunmuştur. Hastalıklardan korunma ve tedavi amacıyla bedensel, cinsel sağlık

    kuralları ortaya atılmış; diyet, su tedavisi, masajdan yararlanılmıştır. Günümüzde

    ‘akupunktur’ olarak isimlendirilen, yöntemle vücudun belli bölgelerine altın ve gümüş

    iğne batırılarak hastalıkların engellenebileceğinden bahsedilmiş ve uygulanmıştır

    (25,26).

    Hindistan’da koruyucu önlemler ile ilgili bitki kökenli ilaçların hazırlanması,

    sezaryen ameliyatı, hasta diyeti, inhalasyon, düzenli banyo, uyku, dinlenme, çalışma ve

    diş temizliğinin yapıldığı tıbbi bilgi içeren belgeler açıklanmıştır. Yapılan kazılarda,

    banyosu, suyu ve kanalizasyonu bulunan düzenli evler, yanlarında pis su kanalları

    bulunan geniş caddeler saptanmıştır (25,26,27).

    Ege medeniyeti devrinde; hijyenin bilimsel bir hüvviyet kazandığı görülür.

    Vücudun gelişmesi ve sağlamlık kazanması için jimnastiğe çok önem verildiği, vücut

    temizliği için tapınakların içinde açık hava banyolarının yapılmış olduğu, temiz su

    teminine çalışıldığı ve evlerde su tesislerinin bulunduğu görülmektedir (28).

    Hekimliğin bir bilime dönüşmesi Hipokrat’la başlamıştır. Hipokrat, doğal

    kanunlara aykırı davranışların hastalığı geliştirebileceği düşüncesine ve gözlemin

  • 10

    önemine değinmiştir. Hastalığa neden olarak insan vücudundaki kan, balgam, safra

    arasındaki dengesizliği, çevresel etkenleri göstermiş, Galenus ise bu dönemde,

    hastalıkların önlenmesinde ‘kişisel hijyen’ gerekliliği üzerinde durmuştur (26,27,29).

    Romalılar, içme ve kullanma suyu yapıtlarıyla toplumsal sağlık yönünden

    yararlı hizmetler yapmışlardır (29).

    Museviler, doğum, lohusalık dönemini ve bu dönemlerde hijyenin önemini

    bildiklerinden ebeliğe büyük önem vermiş, ebeler yetiştirmişlerdir. Hijyenle ilgili önemli

    diğer bir konu da besinlerin temizliği ve beslenme konusu olmuştur. Sağlıksız kabul

    edilen besinlerin yenmesi yasaklanmış, besinlerin satış yerleri Hz. Musa tarafından

    denetlenmiştir (26).

    Hıristiyan dininden etkilenen Batı Avrupa’da sihir ve büyü ile karışık dinsel

    nitelikte hekimlik uygulaması başlamış, sağlık kavramı unutulmuş, çeşitli salgın

    hastalıklar ortaya çıkmıştır. Özellikle veba, çiçek, tifus ve paratifonun yaptığı salgınlar

    kitlesel ölümlere yol açmıştır (25,27,30).

    İslamiyetin doğuşu ile sağlık anlayışında büyük gelişme dönemi başlamıştır.

    Abdest almak, gusletmek, göz, ağız ve diş temizliği gibi kişisel temizlik, alkollü içki

    yasağı, hastaların izolasyonu bu dönemin önemli uygulamalarıdır (25,30).

    Türk asıllı olan Ebu Bekir Razi’nin (860-937) en önemli yapıtı, ‘Elhavi’ adını

    verdiği büyük tıp ansiklopedisidir. Yapıtlarında şarbon, uyuz, çiçek ve kızamık

    birbirinden ayrı hastalıklar olarak incelenmiş, yaraların iltihaplanmaması için koterize

    edilmesi gerektiğine değinmiştir. İbni Sina (980-1037) ‘El Kanun’ ( Hekimliğin

    Yasası) adlı kitabında ‘hastalığı yapan kurttur. Yazık ki elimizde onu görecek alet

    yoktur. Temizlik, kurttan ileri gelen hastalıkların önünü alır.’ diyerek, günümüzde

    mikroorganizma olarak adlandırılan hastalık etkenlerinden o zamanlar söz edilebilmiştir

    (25,27,30,31).

    Anadolu’da orta çağda Selçuklular tarafından yapılan hanlar, hamamlar,

    çeşmeler Türklerin sağlığa verdiği önemin simgesidir. Osmanlı İmparatorluğu bu sağlık

    hizmeti modelinden esinlenmiş, içme suları, besin denetimi, kanalizasyon, ölü

  • 11

    gömülmesi vb konularla ilgilenmiş, kurallar ve tüzükler geliştirmiştir. Bu dönemde

    yiyecek ve içecek maddelerinin muayene ve kontrollerine önem verilmiş, besin

    maddeleri ile çalışanlar (kasap, aşçı, bakkal, vb.) kayıtlara bağlanmıştır (10,30).

    17. ve 18. yüzyıllarda sıtmaya karşı kınakına kabuklarının kullanılması, 1798

    de çiçek aşısının Jenner tarafından keşfi, sağlığı koruma konusunda Avrupada atılmış

    adımlardır (30,32,33).

    1850’de Chadwich hastalıklarla yapılan savaşta başarılı olabilmek ve başarı

    derecesini ölçebilmek için istatistiki esaslarla çalışmanın çok önemli olduğunu ve halk

    sağlığı ile çevre faktörleri arasında bazı ilişkilerin bulunduğunu ileri sürdü. 1861’de

    Pastör’ün enfeksiyonların nedeni olan mikropları keşfi ile tıpta büyük ilerlemelere adım

    atılmış oldu (11,34).

    Atatürk’ün yönetim şekli olarak Cumhuriyeti ilan etmeden önce 2 Mayıs 1920

    tarihinde TBMM’nde kabul edilen 3 sayılı kanun ile ‘Sıhhat ve İçtimai Muavenet

    Vekaleti’ni kurması onun sağlığa verdiği önemin göstergesidir.

    Bu kuruluş sonraları dil değişikliği nedeni ile alınan bir kararla ‘Sağlık ve

    Sosyal Yardım Bakanlığı’ yeni yapılan değişiklikle ‘Sağlık Bakanlığı’ adını almıştır

    (32). 1936’da yürürlüğe giren 3017 sayılı Teşkilat Kanunu ile örgütlenen bu kuruluş,

    devlet adına, sağlık konularının yetki ve sorumluluğunu üstlenmiştir (32).

    2.4. Hijyenik Uygulamaları Etkileyen Faktörler

    Bireysel hijyenin kapsamında yer alan vücut bakımı ve temizliği ile

    hastalıklardan korunma yollarının belirli kuralları vardır. Kişinin sağlığına olumlu

    katkıda bulunacak her davranış temizliktir. Temiz olmak, hastalıklara karşı en önemli

    savunmadır. Temizlik, kişisel ve toplum sağlığının dayandığı bir temel olmakla beraber

    aynı zamanda uygarlık seviyesinin bir ifadesidir. Kişisel temizlik toplu yaşayış halinde

    daha büyük önem kazanır. Bunun için toplu halde yaşayan insanların, temizliklerini en

    üst düzeyde sağlamaları birlikte yaşadıkları bireylere karşı yapılması gereken bir

    görevdir (35).

  • 12

    Hijyenik uygulamalar çeşitli amaçlara hizmet eder. Bu amaçlar şöyle

    sıralanabilir (15).

    1. Vücut salgılarının, atıklarının ve geçici mikroorganizmaların vücuttan

    uzaklaştırılması yoluyla vücudun temizliğini sağlamak,

    2. Kişinin rahatlamasını, dinlenmesini, gevşemesini sağlamak ve kas

    gerilimini azaltmak,

    3. Vücuttaki kötü kokuları (örneğin; ter kokusu) gidermek,

    4. Kişinin genel görünümünü olumlu hale getirmek, öz güvenini geliştirmek,

    5. Deri sağlığını geliştirmek ve sürdürmektir. (örneğin; Ilık ve sıcak banyolar

    yüzeyel damarlarda vazodilatasyon oluşturarak deride kan akımını

    arttırırlar. Böylece ılık ve sıcak banyolar derinin beslenmesini sağlarlar.)

    Kişiler hijyen ile ilgili uygulamalarını gerçekleştirirken çeşitli faktörlerden

    etkilenirler. Hijyen uygulamalarını etkileyen faktörler şöyle sıralanabilir (15).

    2.4.1. Beden İmajı

    Beden imajı, bireyin kendi fiziksel görünümüne ilişkin, kişisel görüşüdür ve

    bireyin kendi vücudunu algılamasındaki değişikliklere bağlı olarak sürekli değişir. Bu

    nedenle birey hijyenik uygulamalarını kendi vücudunu algılaması doğrultusunda

    gerçekleştirir. Eğer birey kendini temiz ve bakımlı olarak algılıyorsa bu görünümünü

    sürdürmek için çaba gösterir (15).

    Özellikle gençlik döneminde estetik görünüm çok daha ön plandadır. Bu

    dönemde değişen hormonal aktivite deri ve saçlı deride değişikliklere neden olur. Yağ

    ve ter bezlerinin aktivitesinin artması sonucu daha fazla sebum salgılanır, deri ve saçlı

    deride yağlanma belirgin olarak gözlenir. Bunun yanı sıra genç ayağının kokması ve

    koltuk altlarının terlemesi gibi kişisel hijyenik ihtiyaçlarının farkına varmayabilir. Genç

    çeşitli hijyenik uygulamalarla beden imajını sürdürmeye çalışır, ancak bu dönemde

    gence iyi bir hijyenik eğitim ve danışmanlık verilmelidir. Aksi halde bilinçsizce

  • 13

    kullanılan hijyenik malzemeler gencin çeşitli sağlık sorunları yaşamasına neden olabilir

    (36).

    2.4.2. Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Durum

    Bireyin ait olduğu sosyal grup hijyen uygulamalarını etkileyici özelliğe sahiptir.

    Birey hijyen uygulamalarını, çocukluk döneminde ebeveynlerinden öğrenir ve kazandığı

    bu alışkanlıklarını genellikle yaşamı boyunca sürdürür. Ailenin hijyene ilişkin

    uygulamalarında ise içinde yaşadıkları toplumun kültürel özellikleri belirgindir (15).

    Bu nedenle gençlere çocukluk çağından itibaren diğer sağlık konularında

    olduğu gibi bireysel hijyen konusunda da iyi bir sağlık eğitimi verilmeli, ailesinden

    kazandığı yanlış davranış ve uygulamalar doğru davranış ve uygulamalarla

    değiştirilmelidir. Böylece gelecek nesillerin sağlıklı yetişmelerine önemli bir katkı

    sağlanmış olacaktır. Sosyo-ekonomik ve kültürel durumun bireysel hijyene etkisine

    ilişkin örneklerden birisi banyo yapma alışkanlığında gözlenmektedir. Örneğin; bazı

    toplumlarda her gün banyo yapma davranışı varken, bazı toplumlarda haftada bir kez

    banyo yapılır. Diğer taraftan küvet banyosu bazıları için lüks olmasına karşın, bazıları

    içinde yatmadan önce temizlik ve rahatlama sağlayan bir yöntemdir (37).

    Bunun yanısıra yaşanılan evin fiziksel yapısı (sürekli sıcak su olması gibi) evde

    yaşayan aile bireylerinin sayısı ve ekonomik durum (diş fırçası, diş macunu vb. araç ve

    gerecin satın alımı) ailenin hijyenik uygulamalarını etkileyen diğer uygulamalardır (36).

    2.4.3. Bilgi Düzeyi

    Bireyin hijyene ilişkin bilgi düzeyi, onun uygulamalarını doğrudan etkiler.

    Hijyen bilgisi, hijyenin ve genel görünümün önemini, çeşitli hijyen uygulamalarını

    kapsamalıdır ve daha öncede değinildiği gibi çocukluk çağından itibaren planlı bir

    eğitim verilmelidir (36).

  • 14

    2.4.4. Bireysel Tercihler

    Bireysel tercihler, bireyin alışkanlıklarını ve değerlerini yansıtır. Bireysel

    tercihler, hijyenik bakımda kullanılacak araç-gereci (örneğin; sabun, şampuan vb.),

    uygulamanın zamanını, sıklığını ve biçimini belirlerler. Örneğin; bazı bireyler her gün

    akşam duş şeklinde banyo yapmayı tercih ederken, bazı bireyler bu uygulamayı gereksiz

    görebilirler. Bireysel tercihler kişinin sağlığını olumsuz yönde etkileyebilecek güce

    sahiplerse, bu alışkanlıkların değiştirilmesi için bireye gereken eğitim verilmeli, sağlıklı

    uygulama yöntem ve alışkanlıklarını kazanması sağlanmalıdır (36).

    2.5. Adölesan Dönemi

    Adölesan bazen ergenlikle eş anlamda kullanılmakla birlikte yaşamın bu

    döneminde vücutta oluşan biyolojik değişikliklere eşlik eden ruhsal gelişme ve

    psikososyal değişiklikleri de kapsayan bir terimdir. Adölesan dönemi ergenliğin

    başlangıcından 18 – 20 yaşlarına kadar olan süreyi içerir (37).

    Bu yaş döneminde bağımsızlık için gösterilen çabalar çok önemlidir. Adölesan

    için sıklıkla arkadaşlarının düşünceleri ailesinden daha önemlidir, çünkü akran grubunun

    onun için önemi büyüktür. Bu dönemde fiziksel görünüm önemlidir. Beden imajındaki

    değişiklik korkusu adölesanda anksiyeteye neden olur. Adölesan, diğer kişilerin

    kendisini kabul ya da reddetmesinde beden imajının temel kriter olduğuna inanır.

    Ayrıca, bu dönemde bütün adölesanların en büyük zevki yalnızken veya sıkıldıklarında

    hayal kurmalarıdır (37).

    Ergenliğin ilk belirtileri, kız çocuklarında 10, erkeklerde 12 yaşında ortaya

    çıkar. Biyolojik değişikliklerin tamamlanması genellikle 3–5 yıl sürer. Bu sürede

    testisler ve yumurtalıklar (gonadlar) olgunlaşarak kız çocuklarında adet kanamaları ve

    yumurtlamaların başlaması, erkeklerde ise sperm oluşumu başlayarak üreme kapasitesi

    olmayan çocuk organizması üretken bir bireye dönüşür. Kızlarda ve erkeklerde

    kendilerine has hormonların salgılarının artması ile cinse özgü ikincil cinsiyet

    karakterleri belirir. Bu değişikliklerin yanı sıra boy büyümesinde ve kemik

    olgunlaşmasında belirgin bir hızlanma vücut tartısında çeşitli organların ve vücut

  • 15

    kısımlarının boyutlarında bir artma görülür. Vücut yapısı çocuktan erişkine değişir.

    Vücut yapısında kız erkek farklılığı belirginleşir. Ergenlik döneminin sonunda (bu

    kızlarda ortalama 16, erkek çocuklarda 18 yaş) bireyin büyüme ve gelişmesi büyük

    ölçüde tamamlanmıştır (38).

    Ergenlik belirtilerinin ortaya çıkma yaşı ırka, aileye ve beslenme durumuna

    bağlıdır. Kız çocuklarında ergenliğin ilk belirtileri 8 yaş kadar erken 13 yaş kadar geç,

    erkeklerde ise 9,5 yaş kadar erken 15 yaş kadar geç bir dönemde başlayabilir (38).

    2.5.1. Ergenlikte Büyüme ve Gelişme

    2.5.1.1. Boy Büyümesi

    İlk 4 yaştan sonra büyüme hızı her iki cinste yılda 5–7 santimetre arası oldukça

    stabil bir gidiş gösterir. Ergenlik belirtilerinin başlaması ile birlikte Gonad

    hormonlarının büyütücü etkisiyle boy uzamasında belirgin bir hızlanma görülür.

    Ergenlik başlangıcında kişinin erişkin boyunun yaklaşık % 80’i olan boy uzunluğu 2-4

    yıl içinde kendi erişkin boyunun % 99’una erişir. Ergenlikte büyümenin en hızlı olduğu

    dönemde kız çocuklarda ortalama 9 cm/yıl erkek çocuklarda 10,5.cm/yıl gibi bir düzeye

    ulaşır. Ergenlik sürecinin erkek çocuklarda daha geç başlaması erkek çocuklara

    büyümede yaklaşık 2 yıllık bir süre kazandırır. Kız çocuklarında ergenlik döneminde

    salgılanan östrojen grubu hormonlara kıyasla erkek çocuklarda salgılanan testesteron

    daha kuvvetli büyütücü bir özellik gösterir. Boy büyümesi ergenliğin son evrelerinde

    giderek yavaşlayarak kızlarda 16–18 erkeklerde 18–20 yaşlarda durur (36,37).

    2.5.1.2. Kilo Artması

    Boy büyümesine parelel olarak çocukluk döneminde yıllık tartı artması oldukça

    stabil ve 2,25–2,75 kg/yıl arasında iken ergenlik dönemi süresince vücut ağırlığı kız

    çocuklarında yaklaşık 16kg, erkek çocuklarda 20kg artar. İç organların hızla büyümesi,

    iskeletin büyümesi ve kitlesinin artması, kas dokusunda gelişme ve yağ dokusunda

    artma, ergenlikte vücut ağırlığında gözlenen belirgin artışın öğeleridir. Erkek çocuklarda

    vücut ağırlığının artmasının esas nedeni kas gelişmesi ve iskelet kitlesinin artması iken

  • 16

    kız çocuklarda tartı artışı büyük ölçüde belirli bölgelerde yağ depolanması sonucudur

    (35).

    2.5.1.3. İskelet Büyümesi ve Olgunlaşması

    Ergenlik döneminde baş kemikleri dışında tüm iskelet sisteminde belirli bir sıra

    düzeni içinde büyüme hızlanması gözlenir. İlk önce el ve ayakların büyümesi hızlanır,

    bunu izleyerek ön kol ve bacaklar daha sonra üst kol ve uyluklar uzar. Uzunlamasına

    büyümeyi vücudun enine büyümesinde hızlanma izler. Kalçalar ve göğüs, bunları

    izleyerek omuzlar genişler. Ekstremite uzaması durduktan sonra gövde uzaması bir süre

    daha devam eder (37).

    Ergenlikte baş kemiklerinde belirgin bir büyüme görülmemesine karşın yüz

    kemikleri hızla büyür ve yüz görünümü değişir. Alt çene kemiğinin büyümesi sonucu

    çene uzar ve kalınlaşır, burun büyür, görünüm düzleşir. Erkeklerde ergenlik dönemi

    süresince omuz genişliği daha fazla artarken kalça kısımları nispeten dar kalır, kız

    çocuklarda ise durum tam tersinedir. Erkeklerde kemiklerin kitlesi, kalınlığı ve

    yoğunluğu kızlardan çok daha belirgin olarak artar. Kız çocuklarında kemik gelişimi

    kemik gelişim noktaları olan epifizlerin erken olarak kemikleşmesi sonucu 15–16

    yaşlarında son bulurken erkek çocuklarda epifizlerin kemikleşmesi 17–18 yaşlarında

    kemikleştiğinden dolayı erkek çocuklar kız çocuklarına kıyasla daha uzun boylu olurlar

    (39).

    2.5.1.4. Kas Gelişmesi

    Ergenlikte her iki cinste kas kitlesi ve kas kuvveti artar. Kas gelişmesi

    erkeklerde kızlardan çok daha belirgindir (38).

    2.5.1.5. Organ Büyümesi

    Kalp, akciğerler, böbrekler ve dalak gibi organlar ergenlik döneminde hızla

    büyür. Gözün ön arka çapı uzar, bu nedenle miyopluk genellikle ergenlik yaşlarında

    ortaya çıkar (37).

  • 17

    2.5.1.6. Üriner Sistemin ve İkincil Cinsiyet Karakterlerinin Gelişmesi

    Erkek çocuklarda sırasıyla testisler büyümeye başlar, genital bölgede kıllanma

    başlar. Testislerin yüzeyini kaplayan deride kabalaşma ve renkte koyulaşma meydana

    gelir, koltuk altı bölgesinde kıllanma oluşur, gırtlakta büyüme ve sesin kalınlaşması,

    üretim sisteminin faaliyete geçmesi sonucu spermlerin olgunlaşması, yüzde kıllanma, ter

    ve yağ bezlerinde büyüme ve salgı artması, vücut kıllanması ve cinsel olgunlukla

    tamamlanır (37).

    Kız çocuklarda yumurtalıkların büyümeye başlaması, memelerin büyümeye

    başlaması ve meme başında renk değişiklikleri, genital bölgede kıllanma, ilk adet

    kanaması, kalça çapında artma, ter ve yağ bezlerinde büyüme ve salgı artması, son

    olarak cinsel olgunlukla sonuçlanır (36,38).

    2.6. Yapılması Gereken Temizlik Uygulamaları

    Deri temizliği ve bakımı

    Yüz - boyun temizliği ve bakımı

    Göz temizliği ve bakımı

    Kulak temizliği ve bakımı

    El temizliği ve bakımı

    Tırnak temizliği ve bakımı

    Ayak temizliği ve bakımı

    Peri-anal bölge temizliği ve bakımı

    Saç temizliği ve bakımı

    Ağız-diş temizliği ve bakımı

  • 18

    2.6.1. Deri Temizliği ve Bakımı

    Deri bütün vücudumuzu örten, dış etkilerden koruyan, vücudun en geniş

    organlarından birisidir. Deri, kulaklar, gözler, burun, rektum gibi vücut boşluklarında

    mukoza ile devam eder ve mukoza bu boşlukları bir astar gibi örter. Derinin kalınlığı,

    vücudun çeşitli yerlerine göre değişiklik gösterir; kulak lobunda en ince (0.5mm) iken,

    avuç içi ve ayak tabanında en kalın (1.5 mm) halde bulunur. Vücudun en aktif

    organlarından birisidir, duyu sinirlerinin bir çoğu deride sonlandığından çeşitli duyuları

    (ağrı, dokunma, basınç vb.) alır, salgı yapar. Vücudun dış yüzünü tümüyle örten deri

    sağlam, yumuşak ve elastiki olmalıdır. İnsan derisinin başlıca fonksiyonel rolleri

    şunlardır (39).

    Vücudu dış etkenlerden korumak ve mikroorganizmaların girmesini önlemek,

    Vücut ısısını ayarlamak,

    Vücutta biriken artık maddeleri atmak (ter bezleri yoluyla),

    Ultraviyole ışınlarının sebum üzerine etkisiyle D vitamini meydana getirmek,

    Duyu organı görevi yapmak.

    Bu işlevlerinin tümünün iyi bir şekilde yerine getirilebilmesi, derinin

    temizliğine, iyi bir kan dolaşımının sağlanmasına, genel sağlamlığına ve tonüsünün

    sağlıklı olmasına bağlıdır. Derinin normal özellikleri şöyle sıralanabilir: Deri rengi,

    vücut bölgelerine göre değişiklik gösterir, doku turgoru (elastikiyet ve dayanıklılık ) iyi

    durumdadır, düz, yumuşak ve esnektir, deride siyanoz, sarılık ya da solukluk yoktur,

    deriye dokunulduğunda ılıktır, derinin bütünlüğü bozulmamıştır (sıyrılma vb. yoktur)

    (15,39).

    Derinin bütünlüğünü bozan nedenler şunlardır (40):

    Yetersiz beslenme,

    Derideki duyu bozukluğu,

    Kan dolaşımının yetersiz olması,

  • 19

    Derinin devamlı ıslak kalması,

    Aşırı kuru ve gergin deri,

    Yaralanma, vurma, çarpma denilen travmalar,

    Deride tahrişe neden olan fiziksel ve kimyasal maddeler.

    Kıl Kıl kökü Yağ bezi Erektör pili kası Ter bezi kanalı

    Sinir sonlanması Ter bezi Kan damarları

    Şekil 1. Derinin Tabakaları (15).

    Deri başlıca üç tabakadan oluşmuştur. Bu tabakalar; epidermis, dermis ve

    hipodermis ya da subkutan dokudur (15).

    1. Epidermis; derinin en dışta bulunan tabakasıdır. Epidermiste kan damarları

    ve sinirler yoktur. Derinin üstündeki kirler; sebum, buharlaşan terden arta kalan

    maddeler, tozlar, mikroorganizmalar ve derinin üst tabakasından soyulan ölü epitel

    hücrelerden meydana gelir. Bu kirler, derideki salgı bezlerinin açıklıkları olan

    gözenekleri tıkar ve derinin görevlerini yeterince yerine getirememesine neden olur (41).

    2. Dermis; epidermisin altına yerleşmiş, ona destek oluşturmak üzere kollagen

    ve elastik lifleri içeren kalın bir tabakadır. Bu nedenle elastik ve dayanıklı bir dokudur.

    Derinin hafif pembemsi rengi, dermiste bulunan kan damarlarına bağlıdır. Dermiste

    sonlanan duyu sinirleride dokunma, ısı, basınç gibi duyuları alırlar. Bu özelliği

    nedeniyle deri, en önemli duyu organıdır ve birey bu yolla çevresini algılar. Dermiste

  • 20

    bulunan ter bezleri dudaklar hariç hemen hemen tüm vücut yüzeyinde bulunurlar.

    Vücutta doğumdan itibaren 2-5 milyon arasında ter bezi bulunur. Ter bezlerinin ençok

    bulunduğu vücut bölgeleri avuç içleri, ayak tabanları, koltuk altları ve kasıklardır. Ter

    bezi kanallarının deri yüzeyine açıldıkları noktada küçük bir çukurluk oluşur ve bu

    çukurluk gözenek olarak adlandırılır (15).

    Dermiste bulunan yağ bezleri ‘sebum’ denilen bir salgı yaparlar ve bu

    salgılarını kıl folüküllerinin içine akıtırlar. Sebum saçları yumuşatır, parlak bir görünüm

    verir, derinin kurumasını önler ve antibakteriyel bir özellik göstererek

    mikroorganizmaların yayılımını engeller. Sebum yapımı özellikle adölesan döneminde

    artar. Yağ bezlerinin aşırı çalışması, kıl folüküllerinin tıkanmasına neden olur. Kıl

    folüküllerinin tıkanması lokal enfeksiyonlara ve sivilce oluşumuna, sebumun

    oksidasyonu ise komedon oluşumuna yol açar. Sivilce ve komedon her ikisi birlikte

    ‘akne’ olarak adlandırılır ve özellikle yüzde, göğüste, omuzlarda, sırtta bulunur (15).

    3. Subkutan doku; gevşek bağ dokusudur ve kan damarlarını, lenf damarlarını,

    sinirleri ve yağ globüllerini içerir. Subkutan doku derinin diğer tabakaları için esnek bir

    taban desteği sağlar (15).

    Kişi sürekli dış ortamla ilişki içerisindedir. Dış ortamdaki bir çok şeye dokunur,

    koklar, kimi zaman ağzına götürür. Deri, vücudun dış ortamdan gelen bir takım zararlı

    mikroorganizmalara ve darbelere karşı bir dereceye kadar korunmasını sağlar. Derinin

    bakımını iyi yapabilmek için her şeyden önce onun cinsini (yağlı, kuru, vb.) iyi bilmek

    gerekir. Derinin genç kalması, onun bakımını genç yaşta yapmaya başlamak ve dış

    etkenlere karşı korumakla sağlanabilir. Her bireyin belirli bir deri türü olup, bu tür

    kendine özgü ayrıcalıklar taşır. Bu farklılaşma olayı, kalıtıma, bünyeye, genel sağlığa ve

    iklime bağlıdır (41).

    Gelişimsel dönemlere göre derinin yapısı incelenecek olursa, her dönemin deri

    bakımı açısından kendine özgü özellikleri olduğu görülür.Yenidoğan bir bebek derisi

    oldukça incedir, deride oluşan çatlaklar kolay enfekte olur. Okul öncesi dönemde deri

    tabakaları birbirine daha sağlam tutunmuşlardır, enfeksiyonlara daha dirençli

    durumdadır. Ancak çocuk çok hareketli ve hijyen alışkanlıkları henüz gelişmediği için

  • 21

    düşmeler, çarpmalar sonucu deride yaralar açılır ve enfekte olabilir. Kişisel hijyen

    eğitiminin verilebileceği en uygun yaş grubu, okul öncesi dönemde olan çocuklardır.

    Adölesan döneminde sebum salgısının artmasına bağlı akneler oluşur, ter bezlerinin

    çalışması artar. Yaş ilerledikçe deri giderek kalınlaşır, kurur ve elastikiyetini kaybeder.

    Yaşlı bireylerde derinin yağlanarak kuruluğun önlenmesi gerekir (15).

    Deri yaklaşık olarak 1.5metre kare alana sahip vücudun en büyük organıdır.

    Biyolojik olarak canlı ve ölü tabakalardan oluşan deri vücut savunmasının da en önemli

    silahıdır. Deri sebumdaki yağ, tuz, lizozimler, proteinler ve su ile sürekli nemli olarak

    tutulmaya çalışılır. Bu sekresyonlar çok sayıdaki mikroorganizma için inhibitör etki

    gösterirken, yağı kullanabilen, tuz ve kuruluğa dirençli mikroorganizmalar içinde iyi bir

    vasat oluştururlar. Deri de hücreler arası boşluklar ile yağ ve terbezlerinin kanallarına

    yerleşen dirençli mikroorganizmalar metabolize ettikleri yağlardan oluşturdukları

    propionik asit gibi kısa zincirli yağ asitleri ve ürettikleri bakteriyosinlerle derinin

    savunmasına yardım eder, deride zararlı olan mikroorganizmaların uzun süreli

    kalmalarını engellerler. Böylece genel olarak deride özel olarak da ellerde birisi devamlı

    olarak yerleşik olan kalıcı, diğeri de kısa süreli olan kontaminasyon sonucu bulaşan ve

    geçici olan iki tür mikroorganizma topluluğu bulunur (41).

    Kalıcı flora: Daimi flora olarak da tanımlanan bu mikroorganizma topluluğu

    deride inatçı kolonizasyonlar yaparlar. Bu mikroorganizmaların çoğu derinin üst

    tabakalarında yerleşirken % 10-20 si daha derin tabakalara yerleşirler. Su ve sabun ile

    yapılan mekanik el yıkama işlemlerinden sonra bu bakteri topluluğunda azalma olmaz,

    hatta bazen sayılarında artış kaydedilir. Bu floranın karakteristik üyeleri koagülaz

    negatif stafilokoklar (KNS), Mikrococcus, Propniobacterium ve Corynebacterium

    türleridir (41).

    Geçici flora: Kontaminant flora olarak ta tanımlanır. Kontamine araç ve

    gereçlerden ellere bulaşırlar. Bu mikroorganizmalar deride uzun süre yaşayamazlar ve

    çoğalmazlar (41).

    Kişisel temizlik alışkanlıklarının önlediği diğer bir sorun vücut kokusudur.

    Vücut kokusu vücut yüzeyinde bulunan mikropların (bakterilerin) teri parçalamasına

  • 22

    bağlı olarak meydana gelmektedir. Koku meydana getiren vücut bölgeleri öncelikle

    ayaklar, kıl köklerinin yoğun olduğu kasık ve koltuk altlarıdır. Her gün banyo

    yapılamadığı durumlarda koltuk altı önce sabunlu bir bezle sonra su ile iyice silinmeli ve

    temizlenmelidir. Deri üzerine daha sonra bir deodorant veya ter önleyici uygulanabilir.

    Deodorantlar kokuyu sadece maskelerler. Bu nedenle temizlik aracı olarak değil, geçici

    bir uygulama olarak değerlendirilmelidir. Giysilere sinen ter kokusu, beden temizliği

    yapılsa bile, aynı giysinin temizlenmeden tekrar kullanılması halinde kalıcı olur.

    Özellikle sık yıkanmayan kalın kazaklar kullanılırken bu nedenle özen gösterilmelidir.

    Yoğun bedensel çalışma vücuttan çıkan ter miktarının artmasına neden olmaktadır.

    Vücudun terleme oranının artması kokunun da artması anlamına gelecektir. Bedensel

    etkinliği fazla olmadığı halde bazı bireylerin ter bezi salgısı fazla olabilir. Bu durum

    ergenlik ve menopoz durumlarında özellikle ortaya çıkabilir. Ayrıca, insan bir süre sonra

    kendi kokusuna duyarsızlaşır (39).

    Deri sağlığını koruyan bir uygulama da temizliktir. Temizlik için gerekli iki

    araç su ve sabundur. Deri temizliği banyolarda sağlanır. Derinin sabun ve suyla birlikte

    yıkanması, sabunun bileşimindeki alkalinin derideki yağlı sebumla emülsiyon meydana

    getirmesine ve kirlerin suyla birlikte temizlenmesine neden olur. Deri temizliğinde

    kullanılacak sabunun pH’ının 5.5 olması önerilmektedir (15,35,40). Banyo, temizliğin

    yanı sıra çeşitli amaçlar içinde uygulanır.

    Banyonun vücuda etkisi, dolayısıyla yapılış amaçları şöyle sıralanabilir (15):

    Deriden ter, sebum, ölü hücreleri ve bazı mikroorganizmaları uzaklaştırarak

    temizliği sağlar,

    Kan dolaşımını uyarır,

    Bireye iyilik ve canlılık duygusu verir,

    Vücut kokularını azaltır,

    Kas tonüsünü arttırır ve eklem hareketlerini sağlar,

    Bireye rahatlık verdiği gibi kişinin temiz olduğunu bilmesi kendisine olan

    güven duygusunun artmasına neden olur.

  • 23

    Banyo sırasında yıkanmayı kolaylaştıracak araç gereçlerden yararlanılabilir.

    Lif, kese mekanik etkinliği artırmak için yarar sağlayabilir. Lifler sabunun vücuda daha

    etkin olarak uygulanmasını sağlamaktadır. Sırt bölgesinin sabunlanmasında uzun saplı

    banyo fırçalarından yararlanılabilir. Kese geleneksel yıkanma araçlarındandır. Derideki

    döküntü hücrelerin uzaklaştırılmasına bir dereceye kadar deri dolaşımına yardımcı

    olabilir. Ancak soyucu etki yapacak şiddette kullanılmamalıdır (34).

    Banyolar, kullanılan suyun ısısına göre; sıcak, ılık ve soğuk olmak üzere 3

    gruba ayrılır (13).

    Su 0 derece’de buz

    15-20 derece’de çok soğuk

    26-32 derece’de ılık

    33-35 derece’de nötr

    38-45 derece’de çok sıcak

    37-38 Derece sıcaklıktaki banyolar derideki kirleri ve salgıları temizleyerek

    kişide rahatlık duygusu oluşturur. Böylece, derideki tüm damarlar genişleyerek iyi bir

    kanlanma sağlanır ve bu durum, yorgunluğa neden olan artık maddelerin terle atılmasına

    yol açarak kişiye canlılık kazandırır (34).

    Bireyler normal koşullarda en az haftada iki kez banyo yapmalıdır. Dışarıdaki

    sıcaklık ve nem düşük olduğu zaman derinin kurumasını önlemek için daha seyrek

    banyo yapılması ve vücut nemlendiricilerinin daha sık kullanılması önerilir. Ayrıca iyi

    bir deri bakımı için; iç çamaşırları her gün değiştirilmeli, çamaşırlar düzenli olarak

    yıkanmalı ve ütülenmelidir. Gerektiğinde ise kaynatarak ya da sodyum hipoklorid

    (çamaşır suyu) kullanılarak dezenfekte edilmelidir (15).

    Sık sık yıkanılmazsa, vücutta oluşan kir sebaceous bezlerinin kanallarını

    tıkayarak, deride komedon denilen siyah beneklerin oluşmasına neden olduğu gibi, artık

    maddelerin dışarı atılmasını da engeller. Komedonların iltihaplanması akneye,

    zedelenmiş derinin streptokoklarla enfekte olması impetigoya yol açabilir (34,41).

  • 24

    İyi bir kan dolaşımı, hem derinin beslenmesi hem de terle ve ısı radyasyonuyla

    kaybolan ısının karşılanabilmesi için gereklidir. Beden hareketleri, ılık banyolar ve

    masaj, iyi bir kan dolaşımı sağlanmasına yardım eden yöntemlerdir. Deri tonüsünün

    normal olabilmesi, özellikle çocuk ve gençlerde terleme derinin üzerinde hareketli bir

    hava tabakasının bulunmasına bağlıdır (10).

    2.6.2. Yüz - Boyun Temizliği ve Bakımı

    Yüz-boyun derisinin yapısı, vücudun diğer bölgelerindeki derinin yapısına göre

    daha incedir ve dolayısıyla daha hassastır. Bu nedenle yüz derisinin temizliği özel önem

    taşır. Temizlik sırasında yapılan işlemler derinin zedelenmesine yol açmamalıdır. Yüz,

    genel vücut temizliğinde olduğu gibi su ve pH’ı 5.5 olan sabunla temizlenmeli, ancak

    kadınlarda yüz yıkanmadan önce yüzdeki makyaj malzemeleri uygun temizleyicilerle

    deriden uzaklaştırılmalıdır (15,40).

    Yüz yıkandıktan sonra ise kurulama sırasında yumuşak havlular kullanılmalı ve

    havlu deriye sadece dokundurularak yüz kurulanmalıdır. Diğer taraftan her bireyin

    kendisine ait yüz havlusunun olması tercih edilir. Çünkü ortak havlu kullanımı çeşitli

    enfeksiyonların bir bireyden diğerine geçmesine neden olur. Yüz temizliğinin sabah

    kalkınca ve yatmadan önce mutlaka yapılması gereklidir. Ancak gün içerisinde de

    gereksinim hissedildikçe (örneğin; terlendiğinde, tozlu ortamda bulunulduğunda, okul ve

    işten dönüldüğünde vb.) temizliği sağlanmalıdır (34).

    Yüz yıkama özellikle göze bulaşan hastalıklarda çok önemli olmaktadır. WHO

    dünyada her yıl 9 milyon insanın kör olmasına neden olan Trahomun 2020 yılına kadar

    temizlenmesi için tüm dünya çapında bir çalışma başlatmış ve bunun için 4 temel kural

    koymuştur. Bunlar; yüz yıkama, çevresel sanitasyon, cerrahi ve antibiyotik kullanmadır.

    Yüz yıkama ve çevresel hijyenin diğer iki maddeye göre daha önemli olduğunu

    vurgulamaktadır (42).

    Yüz ve boyun temizliği sağlığı korumada önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle

    gece boyunca gözlerin çapaklanması ve terleme gibi nedenlerden dolayı sabah kalkınca

    el, yüz ve boyun yıkanmalıdır (43).

  • 25

    Yüz temizliğine burunda katılmalıdır. Burun temizliği en iyi lavaboda, akan su

    ile yapılır. Mendil kullanılması gerektiğinde, kağıt mendil tercih etmek daha sağlıklı bir

    davranıştır (34).

    Burun koku duyusunu almasının yanında solunan havanın ısıtılıp

    nemlendirildiği ve solunan havanın içindeki yabancı maddelerin tutulduğu organımızdır,

    eğer temizliğine dikkat edilmezse içindeki stafilokoklar fazla sayıda ürer ve vücudun

    başka bir yerine bulaşması halinde hastalık yapabilir. 1 gr burun salgısında 10 milyon

    bakteri bulunur. İnsanların %30-50’sinin burunlarında besin zehirlenmesi yapan

    stafilakokkus auerus bakterisini taşıdıkları bilinmektedir. Bu oran hastanede çalışan

    bireylerde %65-80’e çıkmaktadır. Nitekim hastanelerde özellikle yenidoğan ünitelerinde

    burundan bulaşan stafilakokkus auerus bakterileri çok sayıda hastane enfeksiyonlarına

    neden olmuştur (42).

    Yüz bakımı gençlik döneminde daha büyük önem kazanır. Çünkü bu dönemde

    daha önce değinildiği gibi hormonların etkisiyle akneler sıklıkla gelişir. Akne; derideki

    ter ve yağ bezlerinin hormon faaliyeti sonucu hipertrofiye uğramaları ve fazla miktarda

    salgı yapmaları yüzünden meydana gelir. Yapımı artan sebum yeterince dışarı çıkamaz

    ve delikleri tıkar. Meydana gelen yağ kitlesinin tepesi havayla temas ederse oksitlenir ve

    siyah noktacıkları oluşturur. Bu siyah noktacıklar mikroorganizmalarla kontamine

    olduğunda enfekte görünüm alır. Psikolojik bir takım etkenler örneğin; sinirlilik,

    havasızlık, fiziksel durgunluk, aşırı yorgunluk, sindirim bozuklukları hormonal

    faaliyetleri etkileyerek akne oluşumunu arttırabilirler (40).

    Aknelerin tedavi şekli gençler için usandırıcı olduğundan çok defa ihmale

    uğrar. Aknelerin varlığı kendisine çok önem veren genç için büyük bir problemdir.

    Akneler, önemli bir cilt rahatsızlığı değildir hastalıktan çok doğal bir olay olarak

    nitelendirilir (40).

    Aknelerin önlenmesi ve bakımı için yüz temizliğinde aşağıdaki uygulamalar

    göz önüne alınmalıdır (40).

  • 26

    Sivilcelerin lanolinli veya bademli süt ile tahriş edilmeden silinmesi gerekir,

    yüzde kalan tortu, yağsız veya proteinli bir sabunla yıkanır. Parfümlü, renkli ve ilaçlı her

    türlü sabun kullanılması sakıncalıdır.

    Cilt bakımında, özellikle yağlı ciltlerin bakımı ile çelişkili gibi görünse de

    tüm cilt türlerinde cildin yağlandırılması gerekir. Temizleme işleminden sonra cilde çok

    yağlı olmayan nemlendirici özellikte bir krem sürülür. Bu uygulama ile salgılamanın

    yerini alan yapay tabaka yoluyla yağ bezlerinin aşırı çalışması engellenmiş olur.

    Derinin temiz tutulması gerekir.

    Göğüs ve sırtta sivilceler varsa yünlü giysiler sakıncalıdır. Yün sivilceleri

    tahriş eder ve yayılmasına neden olur.

    Beslenmede çay, kahve, kolalı içecek, baharat, kızartma, ağır sos, ekmek, şeker

    ve özellikle çikolata mümkün olduğu kadar az yenmelidir.

    2.6.3. Göz Temizliği ve Bakımı

    Göz vücudun dışındaki dünyada olup biten milyonlarca olguyu çok kısa sürede

    kavrayabilme gücüne sahiptir. Gözün yapısı son derece karmaşıktır. Gözler burun

    kemeri, kaşlar, elmacık kemikleri ve göz kapakları tarafından korunur. Gözlerin,

    normalde özel bir bakım uygulamasına gereksinimi yoktur. Çünkü; gözler sürekli olarak

    gözyaşı ile yıkanır ve göz kapağı ile kirpikler, yabancı cisimlerin göze girmesini

    engeller. Göz bakımında, yalnızca gözün iç kantüsünde ya da kirpiklerde birikerek

    kuruyan göz salgılarının temizlenmesi gerekir. Gözler her zaman iç kantüsten dış

    kantüse doğru yüzün her yıkanmasında temizlenmelidir. Ancak göz temizliğinde

    kesinlikle sabun kullanılmamalıdır (15).

    Çoğu zaman görme keskinliğinin kaybedildiği farkedilmeyebilir. Bu nedenle

    düzenli aralıklarla göz muayenesi yaptırılmalıdır. Görme bozukluğu olanların gözlük

    yerine kontakt lens kullanması oldukça yaygındır. Bazı kişiler sadece göz rengini

    değiştirmek için estetik amaçlı kontakt lens kullanırlar. Kontakt lens kullanımında

  • 27

    temizlik çok büyük önem taşımaktadır. Bu temizliğe ilk gün nasıl uyuluyorsa kontakt

    lens kullanıldığı sürece de aynı titizlikle uyulması gerekmektedir (44).

    Bazen güzelliği daha belirgin hale getirmek için başta göz çevresi ve kirpikler

    olmak üzere makyaj amacıyla yüze sürülen çeşitli maddeler kullanılmaktadır. Öncelikle

    bu maddelerin kaliteli olması çok önemlidir. Buna rağmen göz çevresinde ve yüzde

    mikrobik ya da allerjik sorunlarla karşılaşılabilir. Makyaj yapılıyorsa her akşam

    yatmadan önce muhakkak göz çevresinde ve yüzde kullanılan makyaj artıkları uygun

    krem ve solüsyonlar kullanılarak yada su ve sabunla temizlenmelidir. Makyaj

    temizliğinde kullanılan malzemelerin niteliği de en az makyaj malzemeleri kadar

    önemlidir. Bu tür malzemeler yeterince kaliteli olmadığında cildin yıpranmasına, sivilce

    ve siyah noktaların oluşmasına hatta lekelenmelere yol açabilir (44).

    Özellikle konjiktiviti (göz iltihabı) önlemede ve göz yaşı eksikliği olanlarda

    gözlerin sık sık yıkanması önemlidir (42).

    2.6.4. Kulak Temizliği ve Bakımı

    Kulağın iki önemli görevi vardır. Bunlar işitme ve dengeyi sağlamaktır.

    Kulakların hijyenik bakımı, banyo sırasında kulak kepçesinin temizlenmesi ile sağlanır

    ve normalde kulakların fazla bir bakıma gereksinimi yoktur. Ancak dış kulak yolunda

    kulak kirinin fazla birikmesi ya da yabancı madde olması bireyin işitmesini

    zorlaştırabilir. Birey gerek işitmenin azalmasından gerekse kulak kirinin görünürde

    olmasından rahatsız olabilir. Bu durumda yetişkin bireylerde kulak kepçesini aşağıya

    doğru çekerek görülür ve gevşek durumda olan kulak kiri temizlenmelidir. Ancak

    temizlik amacıyla dış kulak yoluna her hangi bir cisim (örneğin; pamuklu temizleme

    aracı) itilmemelidir. Temizlik parmağa dolanan bir bez ile sadece dış kulakta

    yapılmalıdır. Dış kulak yoluna itilen cisimler, kulak yolunun yaralanmasına, kulak

    zarının delinmesine neden olabilir. Ayrıca bu cisimler kulak kirinin, kulak yolunun içine

    doğru itilerek, burada sıkışıp pekişmesine yol açar (15,40).

  • 28

    Kulağa küpe takarken bunun kulakta allerji yapabileceği bilinmelidir. Bu

    nedenle kullanılacak küpelerin allerji yapma özelliği çok az olan altın ya da gümüşten

    yapılanları tercih edilmelidir (2,3).

    Klipsi olmayan küpe kullananlar kulak memesinde delik açtırmaktadırlar. Bu

    deliği açarken kullanılan delici aracın ve takılan ip ya da halkanın mutlaka mikropsuz

    olması gerekir. Aksi takdirde kulak memesinde çok tehlikeli durumlara yol açabilecek

    iltihaplanmalar görülebilir. Ayrıca kulak memesine delik açılırken tek kullanımlık aletler

    kullanılmadığı takdirde bugün için çok yaygın hale gelmiş kan yolu ile bulaşabilen

    sarılık (hepatit B), AIDS gibi mikropların yol açtığı hastalıklara yakalanma tehlikesi

    vardır. Doğal olarak bu riskler günümüzde gençler arasında yaygın bir biçimde

    uygulanan dudak altı, göbek, dil gibi vücudun başka yerlerini de deldirerek küpe veya

    “piercing” takıların kullanımında ve cilt altı dövme yaptırmada da geçerlidir (3,45).

    Buşon gerçek anlamda kir değildir. Dış kulak yolundaki cildin salgısıdır. Bu

    salgı dış kulak yolundaki cildi enfeksiyonlardan korumaya yöneliktir ve dışarıdan gelen

    toz ile diğer partikülleri tutar. Dış kulak yolu cildindeki dışa doğru olan hareketlerle

    kulak kepçesine doğru atılır. Kulak salgısının koyu olması, tozlu ortamlarda bulunma

    veya salgının dışarıya atılmasına engel faktörler birikime yol açarlar (45).

    Kulak salgısı normalde dışarı atılmasına rağmen bazı durumlarda kulakta

    birikerek tıkanıklığa yol açar. Buna şunlar neden olur;

    1. Kişinin kulağını temizlemek için yabancı cisim sokması

    2. Tozlu ve kirli ortamlarda çalışma

    3. Dış kulak yolunda darlık nedeniyle buşonun dışarı atılamaması

    4. Denize girme veya banyo sırasında dış kulak yolundaki az miktardaki

    salgının şişmesi (45).

    Kulağı temizlemek için sokulacak herhangi bir cisim kulak salgısını zara doğru

    itebileceği gibi kulak zarına da zarar verebilir. Ucu pamuklu kulak temizleme çubuğu

    kullanan kişiler, pamuğun ucuna sıvanan salgıyı görünce temizlediklerini düşünürler

    ancak salgının çoğunu zara doğru itmektedirler (46).

  • 29

    2.6.5. El Temizliği ve Bakımı

    Kişisel hijyen tedbirlerinin başında el-ağız ilişkileri gelmektedir. Eller vücutta

    en çabuk kirlenen ve mikroorganizmalarla en çok temas eden organlardır. Elleri temiz

    tutmak sadece estetik açıdan değil, aynı zamanda sağlık açısından da çok önemlidir.

    Oral-fekal bulaşmanın en önemli yollarından birisi ellerdir. Doğru el temizliği yapılması

    zararlı etkenlerin besinlerle, içeceklerle vücuda girmesini önler. Biçer’in bildirdiğine

    göre Bhatia’nın yaptığı çalışmada (47) besinlerle bulaşan paraziter hastalıklara esas

    neden olarak ekonomik yetersizlik gösterilirken diğer faktör olarak kişisel hijyen

    yetersizliğini belirtmiştir. Eller, tuvaletten önce-sonra, yemekten önce- sonra ve

    kirlendiği fark edildiğinde ya da kirli olduğu düşünülen bir yüzeyle temas edildiğinde

    sabunla ve bol su ile yıkanmalıdır (35).

    Uzun süre soğuğa, deterjanlara ya da antiseptik maddelere maruz kalan ellerde

    çatlaklar ve sertlikler oluşabilir. Bunları önlemek için soğuk havalarda yün ya da deri

    eldiven giyilmesinde yarar vardır (40,48).

    Olanak bulunan her ortamda eller akar su altında sabunla, el sırtı, avuç içi ve

    parmak araları köpüklerle kaplanıp 15 saniye ovuşturularak (yavaşça 15’e kadar sayarak

    bu süre belirlenebilir) yıkanmalı, durulanmalı, başkası tarafından kullanılmamış havlu,

    kağıt havlu ya da kağıt mendille kurulanmalıdır. Kurulama olanağı yoksa elleri bir yere

    sürmek yerine havada kendiliğinden kurumasını sağlamak en doğru davranıştır.

    Tırnakların kesilmiş, varsa ojenin eskimemiş olması el temizliği için ön koşuldur. Su ve

    sabun bulunmayan yerlerde el temizliği hazır ıslak temizlik mendiliyle yapılabilir (48).

    2.6.5.1. Ellerin Yıknma Zamanları

    Yemeklerden önce ve sonra

    Yemek hazırlamadan önce ve sonra

    Diş, ağız, yüz, göz temizliği yapmadan önce

    Tuvalet gereksiniminin giderilmesinden önce ve sonra

  • 30

    Kirli, tozlu bir işi tamamladıktan sonra

    Dışarıdan eve ve işe geldikten sonra

    Hasta ziyaretinden sonra

    Yukarıdakilere uyan hiçbir iş yapılmasa dahi gün içinde çeşitli saatlerde (her

    zaman temiz görünecek şekilde) (48).

    Yılda yaklaşık bir milyon gastrointestinal hastalık, 400 milyon ABD Doları

    tedavi masrafı, 60 bin yatarak tedavi, 250 ölüm, 3 bin Shigella ve 10 bin Hepatit A

    olgusu. Massachusetts Halk Sağlığı Bölümü tarafından ABD’nde 1995 yılı için ileri

    sürülen "yetersiz el yıkama ve kötü el hijyeni" tablosunun sonuçlarıdır (49). Konunun

    önemi hemen herkes tarafından bilinmekle birlikte, yine hemen herkes tarafından ihmal

    edilmektedir (50).

    2.6.5.2. El Yıkama Sırasında Dikkat Edilmesi Gerekenler

    Kişisel hijyen uygulamaları içinde kabul edilen el hijyeninde amaç, kimyasal ve fiziksel zararlıların ve enfeksiyonlara yol açan mikroorganizmaların uzaklaştırılmasını (dezenfeksiyonu) sağlamaktır. Bu amaca ulaşmak için sadece su ile temizlik yapıldığında, mekanik etki ile uzaklaştırılmaya çalışmakta ve temizlik tam olarak mümkün olmamaktadır. Bu yüzden kişisel temizlikte su ile birlikte sabun kullanılması zorunludur (51,52).

    Sabun sadece ellerin dezenfeksiyonu için değil, aynı zamanda allerjik etkiye sahip zararlı bulaşanların da (nikel, demir ve diğer allerjen metallerle tozlar) uzaklaştırılmasında en etkili yöntemlerdendir (52).

    Normal katı el sabunları ve sıvı sabunlar meydana getirdikleri etkiler bakımından farklı olmamakla birlikte; katı sabunların bulunduruldukları ortamlardan ve kullanan kişilerin kullanımdan sonra sabunları temizlemeden yerine koymalarından dolayı, katı sabunların kendileri kirlilik nedeni olabilmektedir. Bu yüzden özellikle toplu yaşanan yerlerde kişisel temizlikte sıvı sabunların kullanımı tercih edilmelidir (53,54).

    Normal sabunlarla veya katkı maddesi içeren sabunlarla eller yıkandığında bir çok mikroorganizma uzaklaştırılmaktadır. Ancak katkı maddesi olarak klorhekzidin ve

  • 31

    povidon-iyot içeren sıvı sabunların, diğerlerinden daha etkin olduğu gösterilmiştir. Triclosan içeren sıvı sabunların ise daha az etkili olduğu, hatta bazı çalışmalarda katkı maddesi içermeyen sıvı sabunlarla aynı etkinliğe sahip olduğu saptanmıştır (53,54).

    El Yıkama Sırasında;

    Öncelikle ılık veya dayanabilecek kadar sıcak su kullanılmalı, sabun kullanılmalı (tercihan antimikrobiyal),

    Ellerin her yeri tam olarak yıkanmalı; Şekil 2’de gösterildiği gibi bilekler, avuç içleri, parmaklar ve parmak araları, el sırtı ve tırnakların (mümkünse tırnak fırçası ile) altları da yıkanmalı,

    Eller en az 15 saniye ovalanmalı, elleri kurutmaya ön koldan başlanır ve ellere ve parmak uçlarına doğru ilerlenir, elleri kurularken ovmadan daha çok havluyu ele vurarak kurulanmalı (55).

    Ellerin iyice ıslatılıp sabunlanması Tırnakların fırçayla temizlenmesi

    Parmak ve ellerin ovulması

    Elleri durulanması Bileklerin ve ön kolun sabunlanması

    Kolların durulanması Şekil 2. El Yıkama (15).

  • 32

    Enfeksiyon ajanları taşıyıcısı olarak ellerin önemi büyüktür. Ellerin derisi

    vücudun diğer yerleri gibi bakteriyel floraya sahiptir. Kontaminasyonların büyük

    çoğunluğunun elle gerçekleşmesi el yıkama ile giderildiği sonucuna varılabilirse de, el

    yıkamanın dirençli (kalıcı) floraya etkisi güçtür. Kalıcı mikroorganizmalar genellikle

    derinin kıvrıntılı, çukur yerlerine ve tırnak altlarına yerleşir (56,57).

    El yıkama tekniğinde durgun su akarsu kadar etkin değildir. Akarsuyun

    mekanik kuvveti, mikroorganizmaların elden atılmasına yardım eder. Elleri ovuşturma,

    deri kıvrımlarına yerleşen organizmaları yerlerinden çıkartır. El yıkanırken, devamlı

    takılan yüzükler parmakta durmalı, ancak hareket ettirilerek alt kısımları da

    yıkanmalıdır. Aksi takdirde yüzük altları tehlikeli bir mikrop yatağı haline gelir (58).

    Enç ve arkadaşlarının 1992’de İstanbul’da 115 üniversite öğrencisi ile

    gerçekleştirdikleri el yıkama ile ilgili çalışmalarında, öğrencilerin % 58.3’ü akarsuyun el

    yıkamada daha etkili olduğunu, aynı çalışmada öğrencilerin % 83.5’i mikropları

    uzaklaştırmak için avuç içi, el sırtı, parmak ve parmak aralarının 30 saniye süre ile

    yıkanması gerektiğini belirtmişlerdir (56).

    WHO yetersiz hijyen ile ilgili bazı önemli hastalıkları şu şekilde

    sınıflandırmıştır (58):

    Hastalık Bulaşma Yolu

    Basilli Dizanteri Fekal-Oral

    İshaller Fekal-Oral

    Kıl Kurdu Fekal-Oral

    Amipli Dizanteri Fekal-Oral

    Parotifoid Fekal-Oral

    Scabiasis (Uyuz) Deri

    Deri Sepsisi Deri

    Trahoma Deri

    Konjanktivit Deri

  • 33

    2.6.6. Tırnak Temizliği ve Bakımı

    Tırnaklar, derinin epidermis tabakasının uzantısıdır ve keratenize epidermal

    hücrelerden oluşurlar. Tırnaklar, parmakların ucunda yer alan tırnak yatağının üzerine

    yerleşmiştir. Tırnağın kökü ise, deri içine gömülmüştür ve kütikül denilen, tırnağın

    üzerine doğru uzayan deri ile örtülüdür (35).

    Tırnak bir dizi kısımdan oluşur: Tırnak plağı; tırnağın görünür kısmı,

    tırnak yatağı; tırnak plağı altındaki deri, matriks; kütikül (cuticle) altındaki tırnağın

    büyümesinin yer aldığı gizli bölge, lunula; matriksin beyaz ve yarım ay şeklindeki tırnak

    köküne yakın kısmı, kütikül; plağın üzerine taşan ve tırnak kökünü kaplayan doku,

    tırnak foldları; tırnağı serbest her 3 kenarı boyunca destekleyen deri foldları.

    Tırnaklar da kıl gibi matriksten gelişirler. Yaşlanan hücreler dışarıya doğru uzar ve

    yerini yeni hücreler alır. Tırnak için ortalama günlük büyüme 0,1mm’dir. El tırnakları

    ayak tırnaklarından daha hızlı uzarlar. Yazın kıştan daha hızlı uzarlar. Bir kişinin

    dominant elindeki tırnaklar daha hızlı uzarlar (15). Tırnaklar, elin bir cismi tutmasında

    ve kavramasında ve parmak uçlarının korunmasında önemlidirler. Sağlıklı bir tırnak

    şeffaf, yüzeyi düzgün, pürüzsüz, hafif tümsek, tırnak yatağı pembe, tırnak uçları ise yarı

    şeffaf görünümdedir. (15,35).

    Tırnak ucu

    Tırnak yatağı

    Şe