liJ - islamansiklopedisi.info · Esved b. MaksOd'u bir müfreze ile gön ... dan kurt yemiş...

2
lak bildirilmekte beraber bu ve atan özellikleri bilgi Klasik tef- sirlerde olay bütün bir mu- cize olarak müfes- sirlerin atfettikleri bir rivayet- te yerden çiçek Iirtilir 54; Ta beri, XXX, 298- 299, 303). Yine kaynaklar, "Arap top- çiçek ve ilk defa o görüldü" bir riva- yet kaydeder. Muhammed Abduh, FerTd Vecdf, Cevad Ali gibi alim- ler bu rivayetlere dayanarak bir bu- . yorumla- maya Abduh'a göre lardan maksat muhtemelen sinek, siv- risinek gibi mikrop at- maksat da na mikroplu çamurlar- böylece Ebrehe'nin askerleri çiçek maruz için bedenleri delik (Te{sfru cüz'i 'Am· me, s. 157 -158) . Ancak dönemin güçlü felsefi pozitivizmin etki- si ortaya bu yoruma müfessirlerin gibi ona ciddi tenkit- ler de de (mesela bk. El- Vlll, 6 12 3-6 144 ; Seyyid Kutub, VI , 3976- 3979). : Yahya b. Ziyad ei-Ferra, Me'ani'l·Kur'an Ahmed Yusuf Necati - M. Ali en-Neccar), Berut 1980, lll , 291-292; es ·Sfre, 1, 43· 62; Taberi, Cami'u'l ·beyan, XXX, 296 · 304; Fahreddin er-Razf. 96· 102; Kurtubf. el-Cami', XX, 187 ·200; Muham- med Abduh, Te{sfru cüz'i 'Amme, Kahire 1904, s. 157-158; Hak Dini , VIII, 6097-6146 ; Cevad Ali, el·Mu{assal, lll , 507· 521; Ferfd Vec- df , DM, 33·34; Seyyid Kutub, Ff Kahire 1405/ 1985, VI , 3976-3979; Muham- med Hamfdullah, Le Saint Coran, Paris 1989, s. 601; Süleyman Yüce Te fs Istanbul 1991 , Xl, 95-100. liJ MusTAFA Kabe'yi Mekke üzerine yürüyen ordusunun Allah gönderilen imha edilmesi L Bu olay nazil olan Kerim'in 1 OS. süresinde ordu mensup- "ashabü'l-fil" bahse- dilmesi askerin önünde bir fil bulundu- - . göstermekte ve bundan söz konusu süreye "Ffl süresi " veril- 70 mesi gibi olaya da "Fil denilmek- tedir. Kaynaklarda bu sebepleri, tarihi ve sonucu riva- yetler 537 ida- reyi ele geçiren ve bir yan olan müstakil Ye- men valisi Ebrehe yaymak için bölgede lara Kabe'yi ziyaret · için Mekke'ye gittiklerini görünce bu bi- hangi malzemeden ve örtüsünü sordu; ve ör- tüsünün yerlerden nince de, "Mesih'e yemin ederim ki on- dan daha diye- rek Sa'd, 90) San'a'da, kay- Kulleys 1 Kalls geçen (Grekçe ekklessia, Türkçe'de kilise) büyük bir katedral ettirdi ve için Bizans'tan mermer ve mozaik getirtti. Rudolf Strothmann, yer alan ve halk ara- "Küçük Kabe " çifte minareli San'a Ulucamii'nin bu katedra- lin camiye dü- X. 179). Bizans impa- ratoru yollarken dini dü- zene ki papaz Gregentius'u da ve Ebrehe bu yirmi üç maddeden bir kanunu (Hamidul- lah, I, 287) sonra Ebrehe bölgelere lar göndererek mabedi ziyaret etmeleri için San'a 'ya Fakat bu kili- senin, Hz. beri kutsal say- Kabe'nin yerine geçirilmek isten- mesini Kinane kabilesi- ne mensup bir Arap San 'a'ya giderek ki- liseye pisledi. Bu öfkelenen Ebrehe de bütün Kinaniler'in gelip kili- seyi tavaf etmelerini istedi; ancak onlar reddettikleri gibi el- çiyi de öldürdüler. Bunun üzerine Ebre- he, Kabe'nin engel sonucuna vararak onu karar verip içinde Mahmud filin de büyük bir ordu ile Mekke üzerine yürüdü. Mukatil b. Sü- leyman'dan gelen bir rivayette onun Kabe'yi üzere harekete geç- mesine sebep olarak, genç- lerin bir gecede etkisiyle kilisenin yol gösterilir Kesir, XV. 8659) . bir rivayette ise Ebrehe bu sefere, yaymak taç giydirip Mudar'a emir tayin Mu- hammed b. Huzaf'nin Kinane kabilesin- ce öldürülmesini bahane ( Tabe- ri, Tarif], 935). Babülmendep'e hakim olup Hindistan deniz ticaretini ele geçirdikten sonra iktisadi hedefleri- ni üzere gözünü kuzeye çe- viren Ebrehe, Mekke'yi zaptederek Arap- gittikçe ticari faaliyetleri- ne son vermek, böylece Arabis- dini, ticari ve siyasi merkezi hali- ne getirmek istiyordu. Bu arada kuzey- güney kesen Mekke'yi saf suretiyle Suriye'ye uzan- ve Sasaniler'le Bizans'a etmesi de mümkün (Ce- vadAli. 517-5 19). Ebrehe'nin Kabe'yi kar- Yemen ZOnefer onun- la da yenilerek esir Yoluna devam eden Ebrehe Has'am ka- bilesini de yenerek reisieri Nüfeyl b. Ha- bib ei-Has'ami'yi esir Taif'e geldi- Mes' Qd b. Muatteb'in, Lat Mabedi'ne dokunul- itaatlerini arzedecek- leri ve kendisine hedefi olan Kabe'yi gös- terecek bir verecekleri yolunda- ki teklifini kabul etti. Ancak Mekke ya- Mugammes'te rada verdikleri Ebu Rigal öl- dü (Araplar onun buradaki adet Ebrehe, Esved b. MaksOd'u bir müfreze ile gön- derip Mekke çevresinde otlayan devele- ri ordugaha getirtti. Bunlar Hz. Peygamber'in dedesi Abdülmuttalib'in de 200 devesi I, 48) . Eb- rehe, daha sonra Hunata ei-Himyerf'yi reisi Abdülmuttalib'e yollaya- rak onlarla ve Kabe'yi engel olmaya kendileri- ne bildirdi. Abdülmut- talib ise ordugaha gelip sadece devele- rini istedi. Onun Kabe'nin için ricada bulunmak yerine de- velerini istemesini garipseyen Ebrehe'- ye, kendisinin deveterin sahibi nu ve Kabe'yi merak çünkü onu da kendi sahibinin söy- lemekle yetinen ve develerini alarak Mekke' ye dönen Abdülmuttalib, Ka be'- ye gidip beytini için Allah'a dua ettikten sonra halka ve vadilere çekil- melerini emretti. Ertesi gün Ebrehe or- dusuna hücum emri verdi. Fakat kay- naklara göre, askerin önünde bulunan fil Mekke'ye hareket ettirilmek yerinden

Transcript of liJ - islamansiklopedisi.info · Esved b. MaksOd'u bir müfreze ile gön ... dan kurt yemiş...

lak edildiği bildirilmekte beraber bu taş­ların ve onları atan kuşların özellikleri hakkında bilgi verilmemiştir. Klasik tef­sirlerde olay bütün unsurlarıyla bir mu­cize olarak değerlendirilir. Bazı müfes­sirlerin İkrime'ye atfettikleri bir rivayet­te taşın vurduğu yerden çiçek çıktığı be~

Iirtilir (İbn Hişam. ı , 54; Ta beri, XXX, 298-

299, 303). Yine aynı kaynaklar, "Arap top­raklarında çiçek ve kızamık hastalıkları ilk defa o yıl görüldü" şeklinde bir riva­yet kaydeder. Muhammed Abduh, FerTd Vecdf, Cevad Ali gibi bazı çağdaş alim­ler bu rivayetlere dayanarak olayı bir bu-

. laşıcı hastalık salgını şeklinde yorumla­maya çalışmışlardır. Abduh'a göre kuş­lardan maksat muhtemelen sinek, siv­risinek gibi mikrop taşıyıcı canlılar, at­tıkları taşlardan maksat da ayakları­

na takılan mikroplu kurumuş çamurlar­dır; böylece Ebrehe'nin askerleri çiçek salgınına maruz kaldıkları için bedenleri delik deşik olmuştur (Te{sfru cüz'i 'Am· me, s. 157 -158) . Ancak dönemin güçlü felsefi akımlarından pozitivizmin etki­si altında ortaya konulduğu anlaşılan

bu yoruma çağdaş müfessirlerin çoğu katılmadığı gibi ona karşı ciddi tenkit­lerde de bulunmuşlardır (mesela bk. El­malılı, Vlll, 6 123-6 144 ; Seyyid Kutub, VI,

3976- 3979).

BİBLİYOGRAFYA :

Yahya b. Ziyad ei-Ferra, Me'ani'l·Kur'an (nşr. Ahmed Yusuf Necati - M. Ali en-Neccar), Bey· rut 1980, lll , 291-292; İbn Hişam. es·Sfre, 1, 43· 62; Taberi, Cami'u'l ·beyan, XXX, 296 ·304; Fahreddin er-Razf. Me{atfJ:ıu'l·gayb, xxxıı, 96· 102; Kurtubf. el-Cami', XX, 187·200; Muham­med Abduh, Te{sfru cüz'i 'Amme, Kahire 1904, s. 157-158; Elmalılı, Hak Dini, VIII, 6097-6146 ; Cevad Ali, el·Mu{assal, lll, 507·521; Ferfd Vec­df, DM, ı , 33·34; Seyyid Kutub, Ff ?ılali'l-Kur'an, Kahire 1405 / 1985, VI, 3976-3979; Muham­med Hamfdullah, Le Saint Coran, Paris 1989, s. 601; Süleyman Ateş, Yüce Kur'an'ın Çağdaş Te fs ir~ Istanbul 1991 , Xl, 95-100.

liJ MusTAFA ÇAGRıcı

FİLVAK'ASI

Kabe'yi yıkmak amacıyla Mekke üzerine yürüyen

Habeş ordusunun Allah tarafından gönderilen

kuşlar vasıtasıyla imha edilmesi olayı. L ~

Bu olay hakkında nazil olan Kur'an-ı Kerim'in 1 OS. süresinde ordu mensup­larından "ashabü'l-fil" şeklinde bahse­dilmesi askerin önünde bir fil bulundu-- . ğunu göstermekte ve bundan dolayı söz konusu süreye "Ffl süresi " adının veril-

70

mesi gibi olaya da "Fil Vak'ası " denilmek­tedir. Kaynaklarda bu olayın sebepleri, tarihi ve sonucu hakkında değişik riva­yetler bulunmaktadır. 537 yılında ida­reyi ele geçiren ve mutaassıp bir hıristi­yan olan Habeş Krallığı'nın müstakil Ye­men valisi Ebrehe ei-Eşrem Hıristiyanlı­ğı yaymak için bölgede yoğun çalışma­lara başladı. Araplar'ın Kabe'yi ziyaret

· için Mekke'ye gittiklerini görünce bu bi­nanın hangi malzemeden yapıldığını ve örtüsünü sordu; taştan olduğunu ve ör­tüsünün farklı yerlerden geldiğini öğre­nince de, "Mesih'e yemin ederim ki on­dan daha hayırlısını yaptıracağım" diye­rek (İbn Sa'd, ı . 90) San'a'da, İslam kay­naklarında Kulleys 1 Kalls şeklinde geçen (Grekçe ekklessia, Türkçe'de kilise) büyük bir katedral inşa ettirdi ve tezyinatı için Bizans'tan mermer ve mozaik ustaları getirtti. Şarkiyatçı Rudolf Strothmann, şehrin ortasında yer alan ve halk ara­sında "Küçük Kabe" adıyla anılan çifte minareli San'a Ulucamii'nin bu katedra­lin camiye çevrilmiş şekli olduğunu dü­şünmektedir (İA, X. 179). Bizans impa­ratoru ustaları yollarken dini hayatı dü­zene sokması amacıyla İskenderiye'de­ki İtalyan asıllı papaz Gregentius'u da göndermiş ve Ebrehe bu papazın hazır­ladığı yirmi üç maddeden oluşan bir kanunu yürürlüğe koymuştur (Hamidul­lah, I, 287)

İnşaatın tamamlanmasından sonra Ebrehe çeşitli bölgelere propagandacı­lar göndererek mabedi ziyaret etmeleri için halkı San'a'ya çağırdı. Fakat bu kili­senin, Hz. İbrahim'den beri kutsal say­dıkları Kabe'nin yerine geçirilmek isten­mesini hazınedemeyen Kinane kabilesi­ne mensup bir Arap San'a'ya giderek ki­liseye pisledi. Bu saygısızlığa öfkelenen Ebrehe de bütün Kinaniler'in gelip kili­seyi tavaf etmelerini istedi ; ancak onlar isteğini reddettikleri gibi gönderdiği el­çiyi de öldürdüler. Bunun üzerine Ebre­he, Hıristiyanlığın yayılmasına Kabe'nin engel teşkil ettiği sonucuna vararak onu yıkmaya karar verip içinde Mahmud adlı filin de bulunduğu büyük bir ordu ile Mekke üzerine yürüdü. Mukatil b. Sü­leyman'dan gelen bir başka rivayette onun Kabe'yi yıkmak üzere harekete geç­mesine sebep olarak, Kureyşli bazı genç­lerin sıcak bir gecede yaktıkları ateşin rüzgarın etkisiyle kilisenin yanmasına yol açması olayı gösterilir (İbn Kesir, XV. 8659) . Diğer bir rivayette ise Ebrehe bu sefere, Hıristiyanlığı yaymak şartıyla taç giydirip Mudar'a emir tayin ettiği Mu-

hammed b. Huzaf'nin Kinane kabilesin­ce öldürülmesini bahane etmiştir (Tabe­ri, Tarif], ı. 935). Aslında Babülmendep'e hakim olup Hindistan deniz ticaretini ele geçirdikten sonra iktisadi hedefleri­ni genişletmek üzere gözünü kuzeye çe­viren Ebrehe, Mekke'yi zaptederek Arap­lar'ın gittikçe gelişen ticari faaliyetleri­ne son vermek, böylece San'a'yı Arabis­tan'ın dini, ticari ve siyasi merkezi hali­ne getirmek istiyordu. Bu arada kuzey­güney bağlantısını kesen Mekke'yi saf dışı bırakmak suretiyle Suriye'ye uzan­ması ve Sasaniler'le savaşan Bizans'a yardım etmesi de mümkün olacaktı (Ce­vadAli. ın . 517-5 19).

Ebrehe'nin Kabe'yi yıkma kararına kar­şı çıkan Yemen eşrafından ZOnefer onun­la savaştıysa da yenilerek esir düştü .

Yoluna devam eden Ebrehe Has'am ka­bilesini de yenerek reisieri Nüfeyl b. Ha­bib ei-Has'ami'yi esir aldı. Taif'e geldi­ğinde şehir halkı adına konuşan Mes'Qd b. Muatteb'in, Lat Mabedi'ne dokunul­mamasına karşılık itaatlerini arzedecek­leri ve kendisine hedefi olan Kabe'yi gös­terecek bir kılavuz verecekleri yolunda­ki teklifini kabul etti. Ancak Mekke ya­kınındaki Mugammes'te konakladığı sı­rada verdikleri Ebu Rigal adlı kılavuz öl­dü (Araplar onun buradaki mezarını taşla­mayı adet edinmişlerdir). Ebrehe, Habeşi Esved b. MaksOd'u bir müfreze ile gön­derip Mekke çevresinde otlayan devele­ri ordugaha getirtti. Bunlar arasında Hz. Peygamber'in dedesi Abdülmuttalib 'in de 200 devesi vardı (İbn Hişam . I, 48) . Eb­rehe, daha sonra Hunata ei-Himyerf'yi Kureyş'in reisi Abdülmuttalib'e yollaya­rak onlarla savaşmaya gelmediğini ve yalnızca Kabe'yi yıkmak istediğini, eğer engel olmaya kalkışmazlarsa kendileri­ne dokunmayacağını bildirdi. Abdülmut­talib ise ordugaha gelip sadece devele­rini istedi. Onun Kabe'nin yıkılınaması için ricada bulunmak yerine yalnız de­velerini istemesini garipseyen Ebrehe'­ye, kendisinin deveterin sahibi olduğu­

nu ve Kabe'yi merak etmediğini, çünkü onu da kendi sahibinin koruyacağını söy­lemekle yetinen ve develerini alarak Mekke'ye dönen Abdülmuttalib, Ka be'­ye gidip beytini koruması için Allah'a dua ettikten sonra halka şehrin dışına çıkmalarını, dağlara ve vadilere çekil­melerini emretti. Ertesi gün Ebrehe or­dusuna hücum emri verdi. Fakat kay­naklara göre, askerin önünde bulunan fil Mekke'ye doğru hareket ettirilmek istendiğinde yerinden kımıldatılamadı-

ğı gibi askerler de üzerlerine taşiaşmış çamur yağdıran ebabil kuşları tarafın­

dan kurt yemiş yaprağa çevrildiler (bk FIL süRESi). Böylece planları boşa çıkan ve ordusu perişan olan Ebrehe kendisi gibi kurtulabilen askerleriyle birlikte Ye­men'e dönmek zorunda kaldı: kısa bir süre sonra da öldü.

Fil Vak' ası'nın vuku bulduğu zamana dair kaynaklarda verilen bilgilerde bü­yük farklılıklar vardır. 547, 552 veya 563 yılları yanında Hz. Peygamber' in bu olay­dan sonra gelen on üç ile kırk yıl ara­sındaki bir tarihte doğduğu rivayetleri de bulunmaktadır. Yaygın olan inanış

Hz. Peygamber'in doğumundan elli, elli beş gün veya üç ay önce, muharrem ayı­nın çıkmasına on üç gün kala bir pazar günü vuku bulduğudur ki bu tarih Arap­lar'da nesi'* geleneğini göz önüne alan­lara göre 569, diğerlerine göre ise 570 veya 571 yılıdır.

Kaynakların çoğunun orduda Mahmud adlı bir tek filin bulunduğunu kaydetme­sine karşılık (mesela bk. İbn Sa'd, I, 91; TaberT, Cami'u'l-beyan, XXX, 303) bazı

rivayetlerde sekiz, on iki, on üç, hatta 1000 kadar filden bahsedilmektedir (İbn Sa 'd, I. 92; Kurtubi, XX, ı 93 ; Cevad Ali, III ,

507). Mahmud adının Arapça kaynakla­ra, nesli tükenmiş büyük tarih öncesi fil­lerine verilen "mamut" (mammouth) adın­dan bozularak girmiş olabileceği ileri sü­rülmektedir (HamTdullah, I, 289-290). Hz. Peygamber Mekke'nin fethedildiği gün, "Allah fili Mekke'ye girmekten alıkoydu ve yalnız resulü ile mürninleri oraya ha­kim kıldı" buyurmuş, Hudeybiye'de deve­si Kusva çökünce bazı sahabilerin, "Kus­va çöktü" demeleri üzerine de, "Kusva çökmedi, onu fili tutan tuttu" demiştir (İbn Kesir, Y:Y, 8665).

Abdullah b. Abbas, Hz. Peygamber'in amcası Ebü Talib'in kızı ümmü Hani'nin evinde, kuşların attığı bu taşlardan zı­

far boneuğu gibi kırmızı çizgili olan bir tanesini gördüğünü, Hz. Aişe de ordu­nun önünde giden filin sürücüsü ile ba­kıcısına kör kötürüm bir halde dilenir­lerken rastladığını söylemiştir (Fahred­din er-Razi, XXXII. 97).

Kureyş kabilesi, Mekke ve Kabe için büyük önem taşıyan Fil Vak'ası'nı tarih başlangıcı kabul etmiş ve meydana gel­diği yıl "amü'l-fil" adıyla meşhur olmuş­tur; ancak bu durum uzun sürmemiş­tir. Olayın Kureyş üzerinde bıraktığı et­kinin büyüklüğüne ilk delil, Kur'an-ı Ke-

rim'in "ashabü'l-fil" şeklinde adlandır­

dığı saldırganları yine Fi1 adındaki bir sü­re ile onlara hatırlatmasıdır. Diğer Arap kabileleri de bu olay sebebiyle Kureyş'e saygı duymuşlar ve bunu onlara "ehlül­lah" diyerek belli etmişlerdir: birçok şair ise bu vak'ayla ilgili çeşitli şiirler söyle­miştir (İbn Hişam, ı . 57-62)

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Hişam. es-Sire2, I, 41-62 ; İbn Sa'd, et­Tabakiit, I, 90-92; İbn Habib. el-Muf:ıabber, s. ı O; Belazüri. Ensab, ı, 67-69; Ezrakl. Al]baru Mekke (Melhas). I, 134 -157; Ta beri. Tarih (de Goeje). I, 932-945; a.mlf.. Cami'u ' l-beya,:; (Bu­lak). XXX, 191-197, 303; Süheyli, er-Raviü'/ ­ünü{, ı , 241-293; Fahreddin er-Razi, Me{atihu 'l­gayb, XXXII, 96-102; İbnü'I-Esir, el-Kamil, ı , 442·453; Kurtubi. el-Cami', XX, 187-200; İbn Kesir, Te{sfr (tre. Bekir Karlığa - Bedrettin Çe­tiner). İstanbul 1407 / 1987, XV, 8657-8681; AIGsi, Rühu'/-me'ani, XXX, 232-237; Eyüb Sab­ri Paşa. Vakıa-i Ashab-ı Fil, İstanbul 1301; Mu­hammed Abduh. Te{siru cüz'i 'Amme, Kahire 1904, s. 156-158; Elmalılı. Hak Dini, VIII, 6097-6146; Seyyid Kutub. Fi Zılali'l-Kur'an (tre. M . Emin Saraç v.dğr.). İstanbul , ts. (Hikmet Yayın­ları). XVI, 367-385; Cevad Ali, el-Mu{aşşal, lll, 480-521; M. BeyyGmi Mehran. Dirasat taril]iy­ye mine'/-l~ur' ani' i-Kerim, Riyad 1400/1980, s. 389-410; Fuad Ali Rıza, Ümmü'/-kura, Beyrut 1987, s. 215-231; Hamidullah. islam Peygamberi (Tuğ). I, 284-291; Süleyman Ateş, Yüce Kur 'an'­ın Çağdaş Tefsiri, İstanbul 1991, Xl, 95-100; e/-Kiimüsü'l-islami, V, 35-36; R. Strothmann, "San'a", iA, X, 179; A. F. L. Beeston. "al-Fil", E/2 (Fr.), ll, 916; Ahmet Lütfi Kazancı. "Ebre­he", DiA, X, 79-80; Levent Öztürk. "Etiyopya", a.e., Xl, 492.

~ MusTAFA FAYDA

L

ı

L

Fiı.AHA

(bk. ZİRAAT).

Fil.ALİLER ( w_,;l~l)

XVII. yüzyıldan günümüze kadar Fas'ı yöneten

bir İslam hanedanı.

__j

ı

Aleviyye (AieviyyOn) adıyla da anılan Fi­lalTler, YIL (XIII.) yüzyılın ortalarında Hi­caz'daki Yenbü'dan Sicilmase'ye göç eden Hasan ed-Dahil'in soyundan gelmekte­dir. Hasan ed-Dahil Hz. AU:nin oğlu Ha­san ' ın neslinden olup soyu Fas şerifleri­nin önemli bir kolunu meydana getir­mektedir. Fazilet ve takva sahibi, alim bir kişi olarak tanınan Hasan ed-Dahil Şeyh Ebü ibrahim'in kızı ile evlendi ve Maslah'a yerleşti; 706 veya 707 ( 1306-1307) yılında vefat edince Sicilmase'ye defnedildi.

Fil.ALILER

Hasan ed-Dahil'in ahfactından Mevlay L Ali eş-Şerif, Y:Y. yüzyılda Sebte ve Tan­ca'da Portekizliler'e karşı yapılan savaş­lara katıldı ve hizmetleriyle Filali ailele­rinin prestijini arttırdı. Ancak bu yıllar­da Filaliler'in belli bir siyasi amacı yok­tu. Tafilalt bölgesinde önemli bir güç ve nüfuz sahibi olmalarına rağmen Sa'di­ler'in son sultanı Ahmed el-Mansür'un Y:YIL yüzyılın başında ölümüne kadar ida­reyi ele geçirme mücadelesine girmedi­ler. Y:YIL yüzyılın başlarında Fila!Tler si­yasi faaliyetlere başladıklarında Süs böl­gesi, Batı Sahra ve Der'a bölgesi Ebü Hassün es-Simlali'ye bağlı idi. Der'a ve Tarüdant'tan geçen Batı Afrika tica­ret yolu da Ebü HassOn'un kontrolün­de bulunuyordu. Fas şehri ve yakınla­rındaki Orta Atlas ' ın iç kesimlerine ka­dar olan yerler ise Dilailer'in elindeydi. DilaTier ile Süs bölgesine hakim olan Sim­la!Tler birbirine düşmandı. Bunların dı­

şında kırsal kesimde Şeyh A'ras ve Me­rakeş'te Şebbane kabilesi etkiliydi. Seb­te, Meme, Cüzürü'l-Ca'feriyye, Araiş ve Asila ispanyollar'ın, Serice de Portekiz­liler'in elinde bulunuyordu. Bu bölgele­rin dışında kalan göçebe kabileler ise siyasi gruplardan güçlü olanın safında

yer alıyordu.

Fila!Tler 1630'lardan itibaren Şerif b. Mevlay llL Ali ile siyaset alanına çıktılar ve Güney Fas'ta Sicilmase, Süs ve diğer bazı yerlerin yönetimini elinde bulundu­ran Emir Ebü Hassün'a karşı siyasi mü­cadele başlattılar. Bu mücadele 1045'­ten (1635-36) itibaren oğlu Mevlay Mu­hammed b. Şerif ile devam etti. Mevlay Muhammed, Ebü Hassün taraftarlarını 1050 (1640) yılında Sicilmase'den çıkar­dı ve orada otoritesini kurdu. Halktan görmüş olduğu destek sayesinde Ebü Hassün kuwetlerini Der'a'dan ve çevre­sindeki Sahra'dan da çıkarmayı başar­dı. Fakat Fas ve yöresine hükmeden Di­lailer Mevlay Muhammed'in Fas'a hü­cum etmesinden korktular ve Sicilmase çevresindeki bazı noktalara birlikler yer­leştirerek Melviyye vadisine doğru çekil­diler. 1056 ( 1646) yılındaki Kaa Savaşı'n­da Mevlay Muhammed 'in kuwetlerini hezimete uğratarak Muhammed el-Hac liderliğinde Sicilmase şehrine girdiler. Ancak 1059'da (1649) Mevlay Muham­med Fas halkının zimni biatını aldı. Böy­lece Fas'ın çevresinde Filaliler 'le Dilailer arasında savaşlar başladı. Bu arada Mev­lay Muhammed ile kardeşi Reşid arasında çatışmaya varan anlaşmazlıklar çıktı ve 1664 'te Reşid'in galibiyetiyle sonuçlandı.

71