LE V TO LSTO Y’UN “HACI MURAT” ROMANI · 19 Tolstoy 19 Temmuz 1896’da günlüğüne...
Transcript of LE V TO LSTO Y’UN “HACI MURAT” ROMANI · 19 Tolstoy 19 Temmuz 1896’da günlüğüne...
1
Altan Aykut ∗
LEV TOLSTOY’UN “HACI MURAT” ROMANI
ÖZET
Lev Tolstoy’un “Hacı Murat” romanı muhteşem bir eserdir. Tolstoy 1851’de Kafkaslardaki Rus
ordusuna gönüllü olarak yazılmış, burada çarpışmalara katılmıştı. O yıllarda, buradaki deneyimlerini
birkaç öyküde ve “Kazaklar” romanında aktarmıştı. Tolstoy’un, yaklaşık elli yıl sonra Kafkasların
efsanevi savaşçısı Hacı Murat’ı, romanının kahramanı olarak seçmesi, Kafkasların muhteşem
güzellikteki doğasıyla çelişen bu trajik savaşı hiçbir zaman unutmadığını göstermiştir.
Bu makalede, Tolstoy’un “peepshow manner” diyerek adlandırdığı, slaytların art arda
gösterilmesini andıran ve yazarın düşüncesi doğrultusunda belirli bir düzen içinde birbiri ardına aktardığı
bölümlerin kısaca özetleri verilmiştir. Ayrıca Hacı Murat’ın, roman kahramanı olarak seçilmesinin
nedenleri üzerinde durulmuştur. Bazı Rus ve Batılı edebiyat araştırmacılarının, yazarın Hacı Murat’ı
ilkel, vahşi, barbar, çıkarlarını düşünen bir hain olarak gördüğü iddiası tartışılmıştır. Kanımızca Tolstoy,
Hacı Murat’ı dindar olduğu ama fanatik olmadığı, zeki ve cesur olduğu ama hain olmadığı için romanına
kahraman olarak seçmiştir. Tolstoy, Hacı Murat’ın trajik yaşamını ve ölümünü Kafkas kültürü ve
efsaneleri eşliğinde betimleyerek, bu güçlü ve sağlam karakterli kahramana karşı hayranlık duyduğunu
göstermiştir. Anahtar sözcükler: Hacı Murat, Kafkaslar, Şeyh Şamil, Kafkas folkloru
SUMMARY
LEV TOLSTOY’S NOVEL “HACI MURAT”
L. N. Tolstoy’s novel “Hacı Murat” is certainly a masterpiece of the highest order. In 1851
Tolstoy voluntarily joined the Russian Army stationed in the Caucasus and participated in the battles. In
those years he recorded his experiences in a couple of short stories and a novel “The Cossacks”.
Approximately fifty years later, by choosing Hacı Murat, the legendary warrior of Caucasus as the hero
of his novel, he showed that he had never forgotten those tragic times of war contrasting with the
fantastic nature of the Caucasus.
This paper gives a brief summary of the chapters which are like a sucession of slides, a method
of narrating the changing scenes that Tolstoy called the “peepshow manner”. The paper discusses
∗ Prof. Dr. Altan AYKUT, Ankara Üniversitesi Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi, Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü, Rus Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı.
2
Tolstoy's main motives for choosing Hacı Murat as the hero of his novel and argues against the claims of
some researchers that he is presented by the novelist as a treacherous savage, barbarian, etc. It is argued
that Tolstoy chose Hacı Murat as the hero of his novel because he is a religious man but not a fanatic,
intelligent and brave but not treacherous. The fact that Tolstoy narrates his tragic life and death in the
atmosphere of the rich folklore of the Caucasus shows that his sympathy is with this brave man of
spiritual integrity.
Key Words: Hacı Murat, Caucasus, Şeyh Şamil, Caucasian folklore
Rusya’nın 1552’de Kazan’ı, 1556’da Astrahan’ı almasıyla Volga, Rusya için
önemli bir ticaret yolu olmuş, Hazar Denizi’ne çıkma olanağı doğmuştu. IV. İvan
döneminde Terek ırmağı kıyısında ilk Rus kaleleri inşa edilmişti. I. Petro döneminde
Greben Kazakları soyundan gelen halk, Terki civarında bulunan Kazak köylerine
yerleştirilmiş, Kafkas halkı iç bölgelere çekilmek zorunda bırakılmıştı. I. Petro, Gürcü
prensleri ve Ermeni tüccarların yardımını sağladıktan sonra 80,000 kişilik orduyla İran
üzerine yürümüş, kanlı çatışmalar sonucunda Kafkasları ve Dağıstan’ı büyük ölçüde
hâkimiyeti altına almıştı. Rusya’nın Kafkasya’yı hâkimiyeti altına alma siyaseti Çariçe
II. Katerina döneminde de gelişerek sürdürüldü. 1782 yılında II. Katerina’nın çıkardığı
kanunla Kafkaslardaki topraklar Kazaklara ve Rus soylularına dağıtıldı. 1 Artık
Kafkaslarda tam anlamıyla huzursuzluk hâkimdi. 18. yy sonuyla 19. yy başlarında,
Rusya’ya karşı sürdürülen mücadelede daha önceleri Rus ordularına karşı ayrı ayrı
çarpışan Kafkas hanları birleşmeye başladı. Bu hareket, özellikle 1820’li yıllardan
başlayarak dini birliğe dayalı bir bağımsızlık mücadelesi şekline dönüştü. Dağıstan ve
Çeçenistan’ın ilk İmam’ı olan Gazi Muhammed zamanında cihat ilan edildi. İkinci
İmam Hamzat Bey zamanında sürdürülen mücadele 1840 yıllarında Şeyh Şamil
döneminde büyük bir hız kazandı ve Rus ordularına karşı önemli başarılar sağlandı.
Fakat Kafkas hanlıkları, kendi aralarındaki anlaşmazlıklar ve Rusların etkili siyaseti
3
sonucu Rusya’nın egemenliğini kabul edenlerle onlara karşı çarpışanlar olmak üzere
ikiye bölünmüşlerdi. Bölünen taraflar askeri baskılara bağlı olarak zaman zaman taraf
değiştirmek durumunda kalıyorlardı.
L. N. Tolstoy’un “Hacı Murat” romanı 18511852 yıllarında Kafkaslardaki
savaşın en dramatik aşaması olan son dönemi konu almaktadır. Tolstoy, 1851’de yirmi
üç yaşındayken Kafkaslardaki savaşa gönüllü bir subay olarak katılmış, buradaki
izlenimlerini o dönemlerde yazdığı “Baskın”, “Orman Kesimi” ve “Kafkas Anıları,
Rütbesi Alınmış Subay” öykülerinde ve “Kazaklar” romanında aktarmıştı. Tolstoy,
Kafkaslarla ilgili son yapıtı olan “Hacı Murat”ı Kafkaslarda katıldığı bu savaşlardan 45
yıl sonra, 1896’da yazmaya karar vermişti.
Tolstoy, 1851 Kasımında orduya gönüllü olarak katılmak üzere Tiflis’te
bulunduğu sırada, Hacı Murat’la ilgili haberler almaya başlamıştı. Hacı Murat’la Şeyh
Şamil arasındaki anlaşmazlık ‘Kafkas’ gazetesine yansımıştı (15 Kasım 1851). Aynı
gazetenin 11 Aralık tarihli sayısında da Hacı Murat’ın Ruslara katıldığı haberi yer
almıştı. Tolstoy 23 Aralıkta kardeşi Sergey Nikolayeviç’e gönderdiği mektupta Hacı
Murat’la ilgili bu haberi aktarırken, “O tüm Çeçenistan’ın en yiğit, en korkusuz
savaşçısıydı ama alçaklık yaptı” 2 diye yazmıştı.
Tolstoy’un henüz çok kısa bir süre önce geldiği Kafkaslarda gelişen karmaşık
olayları henüz tam olarak kavrayamadığı ve Hacı Murat’a karşı haksızlık yaptığı
anlaşılmaktadır. Gerçekten de Tolstoy, bu olaydan tam 45 yıl sonra yazmaya başladığı
“Hacı Murat” romanında, o dönemde Kafkaslarda gelişen olayları bu kez farklı bir
bakış açısıyla değerlendirmiştir. Gençlik yıllarında yazdığı Kafkas öykülerinde ve
“Kazaklar” romanında Rus subaylarla askerleri ve kazakları ön plana çıkarmışken, bu
kez etnik kökeni ve dini farklı bir “yabancı”yı romanının kahramanı yapmıştı. Üstelik
Poltoratskiy ve Butler gibi soylu genç subayların karakter zayıflıklarını öne çıkararak
4
Hacı Murat’ın güçlü, sağlam kişiliğini vurgulamıştı. Aynı zamanda, Hacı Murat’ın
kişiliğinde, bu kez, özgürce bir yaşam sürebilmek için ölüm kalım mücadelesi veren
Kafkas halkının trajik yaşamını yansıtmıştı.
“Kazaklar” Tolstoy’un gençlik, “Hacı Murat” ise yaşlılık döneminin en lirik
romanları kabul edilir. 3
Tolstoy, Kafkaslardaki çatışmalara katıldığı andan başlayarak Kafkas halkına
karşı bütün yaşamı boyunca büyük ilgi duymuştur. Onun notlarından 1861’de Yasnaya
Polyana’da kurduğu okulda çocuklara akşam sohbetleri sırasında Kafkasya’daki
anılarını, haydutları, Kazakları ve Hacı Murat’ı anlattığını öğreniyoruz. 4 Hacı Murat’ın
trajik ölümü de bu öyküler arasındaydı. 5
1875’de “Kafkas Halklarından Haberler” adlı yayımları okuduktan sonra
Afanasiy Fet’e gönderdiği mektupta şöyle der: ”Bugünlerde kimsenin varlığından
haberi olmadığı bazı kitaplar okuyorum: Kafkas halklarıyla ilgili yazılardan oluşan,
Tiflis’te yayımlanmış kitaplar serisi. Bunlarda Kafkas halklarının menkıbeleri ve
şiirleriyle birlikte olağanüstü şiirsel hazineler var”. 6 A. Sergeyenko’nun belirttiğine
göre, bu kitaplarda Hacı Muratla ilgili yazılar da bulunuyordu. 7 Ayrıca Tolstoy,
Afanasiy Fet’e, okuduğu kitaptaki Avar ve Çeçen şarkılarının kelime kelime Rusçaya
aktarıldığı çevirilerini göndermişti. Afanasiy Fet bunlardan olağanüstü güzellikte şiirler
yazmış, bir teşekkür şiiri de ekleyerek Tolstoy’a göndermişti. 8
Tolstoy, 14 Ağustos 1896 yılında kız kardeşi Mariya’yı ziyaret etmek amacıyla
Şamardin Manastırı’na gitmişti ve burada üç günde “Hacı Murat”ın ilk taslağı sayılan
kısa “Devedikeni” öyküsünü yazmıştı. Tolstoy bu öyküden memnun kalmamıştı, fakat
“Hacı Murat”ı yazma düşüncesi onda yıllarca vazgeçemediği bir tutku haline gelmişti.
Tolstoy’un, Şamardin Manastırı’ndan döndükten hemen sonra, Yasnaya Polyana’nın on
beş kilometre uzağında oturan A. L. Zisserman’ı ziyaret ettiğini biliyoruz. Zisserman,
5
Kafkaslardaki savaşa katılmış, bu konuda kitaplar yazmıştı. A. Sergeyenko,
Zisserman’ın Hacı Murat’a çok değer verdiğini belirterek, onun Tolstoy’u bu yönde
etkilemiş olabileceğini düşünmektedir. 9
Tolstoy “Hacı Murat”ı yazdığı süre içinde onlarca kitap ve sayısız arşiv belgesi
incelemiştir. Çeşitli kaynaklarda onun incelediği kitapların listesi verilmiştir. 10 “Hacı
Murat”ın yalnızca ilk taslakları için okuduğu kitapların 5000 sayfayı bulduğu
belirtilmektedir. 11 Ayrıca Tolstoy, örneğin Tiflis’te bulunan İ. P. Nakaşidze, S. S.
Esadze, S. N. Şulgin gibi tanıdığı pek çok tarihçi ve arşiv uzmanı aracılığıyla,
Rusya’nın çeşitli kütüphane ve arşivlerinde bulunan, hatta bir kısmı gizli olan 185152
yıllarına ait çarlık belgelerine ulaşmaya çalışmıştı. Bunlardan yalnızca Esadze’nin 151
belgeyi kopyalayıp Tolstoy’a gönderdiği bilinmektedir. Tolstoy, General F. K.
Klügenau ile Hacı Murat arasındaki yazışmalar gibi, kolayca erişilemeyecek pek çok
tarihi belgeden yararlanmıştı. 12
Tolstoy daha önceki yıllarda yazdığı “Savaş ve Barış” ve “Anna Karenina”da
olduğu gibi, bu romanında da ayrıntıların gerçeğe uygun olması konusunda olağanüstü
emek harcamıştır. Örneğin, Hacı Murat’ın Ruslara katılmasından sonra Nuha’da kaldığı
evin komutanı İosif İ. Korganov’un Tiflis’te yaşayan dul eşine, bu olaydan yarım
yüzyıl sonra ulaşmıştı. Tolstoy, hasta yatarken kızı M. L. Obolenskaya’ya yazdırdığı 2
Aralık 1902 tarihli mektupta, Korganov’un dul eşine “Tarihi bir roman yazarken en
küçük ayrıntıyı gözetip gerçeğe sadık kalmak isterim” 13 diyerek Hacı Murat’la ilgili şu
soruları soruyordu: 14
1) Çok az da olsa Rusça konuşur muydu?
2) Kaçmak isterken kimin atlarını almıştı? Kendisininkileri mi yoksa ona
verilenleri mi? Bu atlar iyi miydi ve hangi türdendi?
3) Ayağı çok aksıyor muydu?
6
4) Onun altta, sizin yukarıda oturduğunuz evin bahçesi var mıydı?
5) Beş vakit namazı ve İslamiyet’in diğer kurallarını yerine getirmede katı bir
tutum içinde miydi?
Tolstoy, Korganova’ya bu “önemsiz ayrıntılar”la zahmet verdiği için
teşekkürlerini sunduktan sonra birkaç soru daha eklemişti:
6) Hacı Murat’ın yanında bulunan ve onunla birlikte kaçan müritleri nasıl
kişilerdi, ne gibi özellikleri vardı?
7) Kaçarken silahları var mıydı?
Tolstoy bu son romanını “Savaş ve Barış” ve “Anna Karenina” gibi büyük
eserlerinde olduğu gibi, 18961904 yılları arasında aralıklarla çalışarak sekiz yılda
tamamlamıştı. Onun, “Hacı Murat” için yazdığı çeşitli varyantların dışında, yalnızca
son el yazması müsveddelerinin 1266 sayfayı bulduğu bilinmektedir. 15 Tolstoy’a zaman
zaman mutluluk veren, onu zaman zaman yılgınlığa düşüren bu uzun ve zorlu yazma
süreci günlüklerine, mektuplarına ve çevresindekilerin anılarına yansımıştır.
“Hacı Murat” romanı çeşitli yönleriyle çok sayıda araştırmaya konu olmuştur.
Fakat bunların arasında P. A. Sergeyenko ile P. V. Paliyevskiy’nin çalışmaları dikkati
çekmiştir. 16 Tolstoy’un yazdığı çok farklı varyantlar P. A. Sergeyenko tarafından
yayımlanmıştır. 17 Fakat Tolstoy’un bu uzun yazma sürecinin tüm aşamalarını
belirlemenin hemen hemen olanaksız olduğunu belirtmeliyiz. Tolstoy 1896’da yazdığı
ilk taslağı çeşitli varyantlarla genişleterek, roman üzerindeki çalışmalarını 1898’e kadar
sürdürmüştü. Üç yıl ara verdikten sonra romanı 1901’de yeniden yazmaya başlayıp
1903’de tamamlamıştı. Çalışmalarını 1904’de de sürdürmüş, bazı bölümler üzerinde
değişiklikler yapmış, fakat son düzeltmeleri gerçekleştirmemişti. Çünkü yaşadığı süre
içinde romanı yayımlamama kararı almıştı.
7
Tolstoy’un daha önce yayımlanmamış eserleri, ölümünden iki yıl sonra üç ciltte
toplanmıştı. “Hacı Murat” da bunlar arasındaydı. Fakat sansür, Çar II. Nikolay’la ilgili
XV. bölümü büyük ölçüde kesmişti (10 sayfadan geriye 4,5 sayfa kalmıştı); Çeçen
köyü Mahket’in Rus birlikleri tarafından yakılıp yıkılmasının anlatıldığı XVII.
bölümün ise bir tek giriş cümlesinin yayımlanmasına izin vermişti. 18 Tolstoy’un
öğretisini benimseyen V. G. Çertkov, 1912’de “Hacı Murat”ın tam metnini Berlin’de
yayımladı. Rusya’da eserin tam metni ancak 1917’de yayımlanabilmiştir. 19
Tolstoy 19 Temmuz 1896’da günlüğüne devedikeniyle ilgili bir not düşmüştü.
Yazar bu notta, sıcak bir yaz günü, yabani otlardan temizlenerek nadasa bırakılan ve
üzerinde tek bir yeşil otun bile kalmadığı bölgeye özgü siyah topraklı tarlada yürürken
yol kenarında Rusça’da “tatar” adıyla da anılan üç saplı bir devedikeni gördüğünü
anlatır. Saplardan biri kırılmış, toprağa bulanmış, beyaz çiçeği yere sarkmıştır. Öteki
sap da kırılıp çamura bulandığı için kapkaradır. Üçüncü sap ise yana doğru eğilmiştir
ama üzerindeki tozlardan ötürü kapkara olsa da hala canlıdır ve kırmızı bir çiçeği
vardır. Tolstoy günlüğüne şu sözleri ekler: “Bu bana Hacı Murat’ı anımsattı. Bunu
yazmak istiyorum. Çiçek yaşamı için sonuna kadar savaşıyor; tarlada tek başına kalmış
ama yine de her ne pahasına olursa olsun yaşamını sürdürmeye çalışıyor.” 20
Tolstoy romanın girişinde, araba tekerlerinin ezdiği devedikeni için günlüğünde
yazdığı sözleri biraz değiştirerek şöyle der: “Devedikeninin vücudu adeta
paramparçadır; bir parçası koparılmış, kolu kesilmiş, gözleri oyulmuştur ama o yine de
çevresindeki tüm kardeşlerini yok eden insanoğluna teslim olmamıştır.” Yazar, “Bu
nasıl bir güçtür? İnsanoğlu her şeyi ele geçirmiş, milyonlarca bitkiyi kesip yok etmiş,
ama bu hâlâ direniyor” diye düşünür ve bu tablonun ona bir kısmını gözleriyle gördüğü,
bir kısmını tanıklardan duyduğu, bir kısmını da hayal ettiği eski bir Kafkas öyküsünü
anımsattığını söyleyerek romanı başlatır.
8
Tolstoy, XXV bölümden oluşan “Hacı Murat”’ta, kendisinin “peepshow
manner” olarak adlandırdığı bir anlatım yöntemi kullanarak, mercek arkasından art arda
seyredilen resimlerin yarattığı etkiyi romana uyarlamaya çalışmıştır. Bu yöntem,
birbiriyle uyumlu ya da çelişen konu ve karakterlerin yer aldığı bölümlerin belirli bir
düzen içinde birbirini izleyerek aktarılması sonucu, yazarın objektif olabilmesini ve
hiçbir yorum yapmadan düşündüğünü aktarabilmesini sağlamıştır.
Romanın I. bölümü, devedikeniyle ilgili lirik girişin ardından Hacı Murat’ın
1851 yılının soğuk bir Kasım akşamında ezan okunduktan az sonra, Rus egemenliğine
karşı direnmeyi sürdüren Çeçen köyü Mahket’e girişiyle başlar. Hacı Murat, Sado’nun
evinde konaklamaya gelmiştir. Tolstoy, “ne habar?”, “habar yok” gibi Türkçe sözcük
ve deyişlere yer vererek, misafire karşı davranış, söze başlamadan önce karşılıklı dua
etme, ev sahibesinin misafirlere sessizce yiyecek getirmesi, misafir erkeklerin, gözlerini
yere eğip, hizmet eden kadınlara bakmadan sessizce odadan çıkmalarını beklemeleri
gibi ayrıntıları aktarırken adeta sihirli bir kalemle, Müslüman Kafkas kültürünün
özelliklerini sergilemiş, gerçek bir kültür atmosferi yaratmıştır. O sırada Şeyh Şamil’in
müritleri tarafından takip edildiği anlaşılan Hacı Murat’ın geldiğini öğrenen köylüler,
onu yakalamadıkları için Şeyh Şamil tarafından cezalandırılacakları korkusuyla, gece
yarısı cami yanında toplanmışlardır. Ev sahibi, Hacı Murat’ı uyandırır. Hiç
uyumuyormuş gibi ayağa fırlayan Hacı Murat’ın çevikliği, her an çarpışmaya hazır
oluşu dikkat çekicidir. Kaçarken köy çıkışında yolunu kesmeye çalışan köylülerin
üzerine kararlılıkla atını sürmesi, onu takip ettiklerinde ise “Beni yakalamak mı
istiyorsunuz, öyleyse gelin!” diyerek meydan okuması, köylülerin konuşmak
istediklerini söylediklerinde ise tüfeğini ateşleyip karşılık vermesi onun
korkusuzluğunu ve ününün halk üzerinde bıraktığı dehşeti gözler önüne sermektedir.
Bu bölümde Hacı Murat’ın Ruslara katılmaya karar verdiğini öğreniyoruz.
9
II. Bölümde, Vozdvijenskiy kalesinden gece yarısı gözetleme kolu olarak görev
yapmak üzere kale dışına gönderilen dört Rus askeri betimlenmiştir. Yazar gerçekte
onların, asker kaputu giydirilerek yabancı topraklara gönderilmiş toprak kölesi köylüler
olduklarını anımsatır ve onları bu tehlikeli görev sırasında aralarında sürdürdükleri
konuşmalarla tanıtır. Bunların arasında çalışkan, becerikli, savaştığı kendisinden farklı
etnik kökenli insanları bile dost olarak gören saf, iyi yürekli Avdeyev dikkati
çekmektedir.
III. Bölümde, Vozdvijenskiy kalesinde, Kafkasya genel valisinin oğlu olan
Kurin Alayı komutanı Prens S. M. Vorontsov’un evi betimlenir. Vorontsovlar, kalede o
güne kadar görülmemiş şaşaalı bir yaşam sürmelerine karşın, yokluk içinde
yaşadıklarına inanmaktadırlar. Tolstoy, birbirini izleyen bu iki bölümde hiçbir yorumda
bulunmadan günlerini kağıt oynamakla geçiren yönetici durumundaki soylu tabakayla
köylerinden koparılarak Kafkaslarda savaşmaya getirilmiş Avdeyev gibi askerlerin
yaşamları arasındaki uçurumu gözler önüne sermektedir. O akşam Prens S. M.
Vorontsov’a Hacı Murat’ın Ruslara katılmaya karar verdiği haberi ulaşır.
IV. ve V. Bölümlerde, Hacı Murat’ın, onu izleyen Şeyh Şamil’in müritlerinden
üç gün boyunca kaçışı ve S. M. Vorontsov’la kale dışındaki ormanlık alanda buluşması
anlatılır. Bu buluşma sırasında, Hacı Murat’ı izleyen Çeçen gurubuyla Çeçenlerin doğal
zenginliği olan ormanları kesen Rus birlikleri arasında karşılıklı olarak birkaç el silah
atılır. Çeçenler geri çekilip giderler. Fakat bölük komutanı Poltoratskiy, arkadaşlarına
kendini göstermek ister ve askerlerine “Biraz gösteri yapalım” diyerek, Çeçenlere karşı
saldırı emri verir. Çeçenlerin ardından kurşun yağdırılır. Çeçenler çarpışmaya zorlanır.
Çatışma kızışır. Bu sırada, Tolstoy’un II. bölümde sevgi ve hayranlıkla betimlediği saf
Rus köylüsü Avdeyev karnından ağır şekilde yaralanmıştır.
10
VI., VII., VIII. Bölümlerde Hacı Murat’ın Prens S. M. Vorontsov’un evindeki
yaşamı anlatılır. Tolstoy bu bölümde Hacı Murat’ı farklı kişilerin bakış açısıyla tanıtır.
Vorontsov’un eşi Prenses Mariya Vasilyevna, Hacı Murat’ın kişiliğini ve davranışlarını
çok beğenmiştir. O da Poltoratskiy gibi, Hacı Murat’ın çocuk masumiyetiyle
gülümseyişini fark etmiştir. Hacı Murat evin küçük oğluna kılıcını verince, Prens
Vorontsov da ona saatini armağan eder.
VII. Bölümde yaralı Avdeyev’in, kale hastanesinde ölümü anlatılır. Arkadaşları
Avdeyev’i görmeye gelmişlerdir, fakat o ölmek üzeredir ve o sırada onları değil, onu
çok şaşırtan bir başka şeyi görmektedir. Annesinin isteği üzerine, ağabeyinin yerine
askere giden ve zaman zaman bundan şikayetçi olan Avdeyev artık pişmanlık
duymamaktadır. Tolstoy, Avdeyev’in ölümü mutlulukla karşıladığını anlatır.
Avdeyev’in hemen ölümünden sonra yer alan VIII. bölümde, onun köydeki
ailesi betimlenir. Köyde yaşam koşulları ağırdır. Avdeyev’in eşi evden ayrılarak bir
çiftlikte çalışmaya gitmiştir. Avdeyev’in annesi, babası, ağabeyi ile eşi arasındaki
sorunlu ilişkiler, zorlu köy yaşamına özgü diyaloglarla aktarılır. Anne ve babası,
çalışkanlığıyla evde yokluğunu her an hissettikleri oğulları Avdeyev’e yıllar sonra ilk
kez mektupla birlikte bir miktar para göndermeye karar verirler. Fakat Avdeyev’in
“Çar’ı, vatanı ve Ortodoksluğu savunurken öldüğü” şeklindeki resmi haberle, mektup
ve para geri gelir. Avdeyev’in annesi ve dul eşi Aksinya ağıt yakarlar. Gerçekte ise
Aksinya sevinçlidir, çünkü çalıştığı çiftliğin kahyâsından bir çocuk daha beklemektedir
ve artık bu durumda kahyânın onunla evleneceğini umut etmektedir. Böylelikle
başkalarının onu aşağılamasından kurtulacaktır.
Hacı Murat’ın Ruslara katıldığı haberi Tiflis’te bulunan Kafkas valisi Kont M.
S. Vorontsov’a ulaşır. Vali bu sırada, aralarında Gürcü prenslerle prenseslerin, Rus
generalleri ve emir subaylarının bulunduğu otuz kişilik guruba muhteşem bir ziyafet
11
vermektedir. Avdeyev’in ailesinin zorlu yaşam koşullarında var olma çabalarının
anlatıldığı sahnelerden hemen sonra yer alan IX. bölümde Tolstoy, Kafkas valisinin
Tiflis’te, daha önce Vozdvijenskiy kalesinde yaşantısı betimlenen oğlu Prens S. M.
Vorontsov’dan çok daha şaşaalı bir yaşantı sürdürdüğünü göstererek, Rus köylüsüyle
soylu tabaka arasındaki uçurumu bir kez daha gözler önüne serer. Burada yüksek
sosyeteye özgü yapay bir ortam egemendir. Ziyafet sırasında Hacı Murat’la ilgili
anılarını anlatan generalin sözü tam zamanında Gürcü prensesi tarafından kibarca
kesilir. Çünkü general saflıkla, Hacı Murat’tan söz ederken Dargo harekatını anlatmaya
başlamıştır. Rusların 1845 yılında gerçekleştirdikleri bu harekat sırasında, Hacı Murat
Rus ordusunun lojistik destek hatlarını kesmiş, ilerlemelerini olanaksız hale getirmişti.
Ruslar geri çekilmek zorunda kalmışlardı. 21 Bu harekat ev sahibi Kont M. S.
Vorontsov’un komutasında gerçekleştirilmişti. General, o masada Dargo harekatından
söz edilemeyeceğini düşünememişti. Fakat Kont M. S. Vorontsov kibarca, bu
harekattan söz edilmemesi koşuluyla, Hacı Murat’ın övülmesine izin vereceğini ima
eder. Bunun üzerine, Hacı Murat’ın güpegündüz Temirhan Şura şehrine saldırıp, kan
davalı olduğu Ahmet Han Mehtulinskiy’in dul eşini kaçırması olayı anlatılır. Hacı
Murat’ın, Ahmet Han’ın dul eşine hiçbir zarar vermeden fidye karşılığı teslim etmesi
ise, onun soylu bir savaşçı olduğu şeklinde yorumlanır. Hacı Murat’ın yirmi altı esiri
öldürdüğü hatırlatılınca, Rusça konuşmalara Fransızca bir deyiş de eklenip “Ne
yapalım! A la guerre comme à la guerre” (Savaş savaştır) denilerek bu kanlı olay
geçiştirilir.
X. Bölümde Hacı Murat’ın, Kont M. S. Vorontsov’un makamına gelişi anlatılır.
Tolstoy, bu buluşmada söylenen sözlerin hiçbir anlam taşımadığını, gerçek düşüncenin
gözlere yansıdığını anlatmıştır. Kont Vorontsov’un gözleri, Hacı Murat’ın hiçbir
sözüne inanmadığını, onun Rus olan her şeye düşman olduğunu ve sonsuza kadar
12
düşman kalacağını, şimdi çaresiz kaldığı için onlara boyun eğdiğini söyler. Hacı Murat
bunu anlar, fakat yine de, sadakatle ona hizmet etmeye hazır olduğunu inandırmaya
çalışır. Hacı Murat’ın gözleri, bu yaşlı Kont’un artık savaşı değil, ölümü düşünmesi
gerektiğini ve yaşlı Kont kurnaz olduğu için, karşısındakinin dikkatli olması gerektiğini
söyler. Akşam üzeri Hacı Murat’ı bir İtalyan operasına götürürler. Hacı Murat hiçbir
şaşkınlık belirtisi göstermeden bir perde seyreder, sonra kayıtsız bir tavırla izleyicilere
bakarak tiyatrodan ayrılır. Ertesi gün Vorontsovların balosuna katılır. Tolstoy’un
deyişiyle “yarı çıplak kadınlar hiç utanmadan” Hacı Murat’ın önünde durup, onun
baloyu beğenip beğenmediklerini sorarlar. Bu balodan hoşlanmamasının olanaksız
olduğunu düşünen Kont Vorontsov da ona aynı soruyu sorar. Hacı Murat hiçbir
yorumda bulunmaz, “Bizde böyle şeyler yok” demekle yetinir. Hacı Murat, Şeyh
Şamil’in elinde bulunan annesi, eşi ve çocuklarının esir değişimi yapılarak kurtulması
konusunu açınca, Kont Vorontsov onu duymamış gibi davranıp uzaklaşır.
Vorontsov’un emir subayı LorisMelikov, Hacı Murat’a burada iş konuşulamayacağını
söyler.
XI., XII., XIII. Bölümlerde Hacı Murat ve müritlerinin Tiflis’teki yaşamı
anlatılmaktadır. Bu bölümlerde Hacı Murat, Çar I. Nikolay’ın isteği üzerine Loris
Melikov’a yaşam öyküsünü anlatır. Tolstoy bu bölümde LorisMelikov’un 1881’de
Russkaya Starina dergisinde yayımlanan gerçek notlarını kullanmıştır. 22 Fakat Tolstoy,
Hacı Murat’la ilgili bu kuru resmi notlardan yararlanırken onun gençlik yıllarındaki ruh
halini çok daha zengin bir anlatıma kavuşturmuştur. 23
XIV. Bölümde Kont M. S. Vorontsov’un, savunma bakanı A. İ. Çernişev’e
yazdığı gerçek mektup yer almaktadır. Tolstoy, Fransızca yazılmış mektubu Rusça’ya
çevirerek olduğu gibi aktarmıştır. 24 Mektupta, Hacı Murat’ın ailesinin Şeyh Şamil’den
kurtarılması gerektiği, fakat bunun çok zor olduğu yazılıdır. Mektup Hacı Murat’ın,
13
ailesini Ruslar aracılığıyla kurtarma hayallerinin gerçekleşemeyeceğini gösteren bir
belge niteliğindedir. Rusları ilgilendiren konu, Hacı Murat’ın nerede, nasıl tutulacağı ve
bu savaşta nasıl kullanılacağıdır.
Tolstoy’un yirmi beş kez yazmayı denediği ve sekiz kez farklı kopyasını yazdığı
XV. bölümde Çar I. Nikolay, insanlara tamamen yabancılaşmış, soğuk, kendisini
yalnızca Rusya’nın değil, Avrupa’nın da kurtarıcısı olarak gören, kibirli, acımasızca
ölüm saçan, ahlâk düşkünü bir despot olarak betimlenir. Bölümde, Çar I. Nikolay’ın bir
günlük yaşamı anlatılmıştır. Çar, Kont Vorontsov’un, Hacı Murat’ı Kafkaslarda
kullanmak isteyişini olumlu karşılamış, onun kendi taraflarına geçişinden yararlanılarak
Çeçenistan’ın huzursuz edilmesi, askeri hatlarla sarılması emrini vermiştir.
XVI. Bölümde, Çar I. Nikolay’ın bu isteği üzerine 1852 yılının Ocak ayında bir
Çeçen köyüne yapılan baskın anlatılmaktadır. Rusların ilerleyişini haber alan Çeçenler
her zaman olduğu gibi, köyü terk etmişlerdir. Köyün yağmalanışı, tamamen yakılıp
yıkılışı ayrıntılarıyla anlatılır. Askerler köyün çeşme ve camisini pisletmişlerdir.
XVII. Bölümde, baskından sonra Çeçenlerin köye dönüşü anlatılmaktadır.
Burası, romanın girişinde Hacı Murat’ın Ruslara katılmadan önce, bir gece
konaklamaya geldiği Mahket köyüdür. Onu misafir eden Sado’nun on beş yaşındaki
oğlu Ruslar tarafından sırtından bir dipçik darbesiyle öldürülmüştür. Tolstoy’un I.
bölümde, evinde huzurlu bir ortamda betimlediği annenin bu kez feryatları, perişan hali
anlatılır. Köyün yaşlıları toplanarak ne yapacaklarını tartışırlar. Sonunda Ruslara karşı
Şeyh Şamil’den yardım istemeye karar verilir.
XVIII. Bölümde Hacı Murat’ın Kafkaslardaki bir Rus kalesine gelmesi ve
buradaki yaşamı anlatılır.
XIX. Bölümde Hacı Murat’ın ailesinin esir olarak tutulduğu merkez betimlenir.
Bölüm, Şeyh Şamil’in buraya görkemli bir biçimde girişiyle başlar. Şeyh Şamil’in,
14
müritlerinin şaşaalı giysileri ve süsleri arasında dikkati çeken sade görünüşü, Tolstoy’a
göre inandırıcı değildir. Tolstoy, Şeyh Şamil’in halkın gözünde kendini sade,
alçakgönüllü bir lider olarak göstermeye çalıştığını anlatır ve onu acımasız bir despot
olarak betimler. Tolstoy, Şeyh Şamil’in bu yönünü Hacı Murat’ın hapsedilen oğlunu
huzuruna getirttiği sahnede ortaya koymuştur. Şeyh Şamil, Hacı Murat’ın genç oğlu
Yusuf’tan babasına bir mektup yazarak, Ruslardan ayrılıp kendisine katılmaya
çağırmasını ister ve eğer babası bayrama kadar gelmezse Yusuf’u öldüreceğini söyler.
Bir süre Yusuf’a baktıktan sonra ise, “Sana acıdığım için öldürmeyeceğimi, ama bütün
hainlere yaptığım gibi gözlerini oyacağımı söyle” der.
XX., XXII., XXIII. Bölümlerde Hacı Murat’ın, ailesini kurtarma çabalarının
umutsuzluğa dönüşmesi konu edilir. Hacı Murat bir kez daha Tiflis’e giderek Kont
Vorontsov’la görüşür. Vorontsov daha önce olduğu gibi, yine boş vaatlerde bulunur.
Ruslar Hacı Murat’ın, ailesiyle ilgili bilgi alabilmesi için Nuha’ya gitmesine izin
verirler.
Araya sıkıştırılan XXI. bölümde, Hacı Murat’la tanışıp dost olan Butler,
General Kozlovskiy’in, Kafkasların sol cephesi komutanlığını Prens Baryatinskiy’e
devretmesi nedeniyle, Vozdvijenskiy kalesi dışında verilen ziyafete katılmıştır. Butler,
sarhoş olup kumar oynar ve hemen kolaylıkla ödeyemeyeceği kadar çok para kaybeder.
Tolstoy’un anlatımıyla, Butler’in felâket gibi gördüğü bu olay gerçekte, ailesini
kurtarmak için ölümü göze alan Hacı Murat’ın trajik kaderi yanında pek önem taşımaz.
XXIV. Bölümde, Hacı Murat’ın bir süre kaldığı kaleye Kazak konvoyu
eşliğinde Kamenev gelir. Kamenev, bir çuvalın içinde Hacı Murat’ın kesik başını
getirmektedir. Kesik baş, Hacı Murat’ın burada kaldığı sırada yakınlaşarak dostluk
kurduğu Butler’e ve Marya Dmitriyevna’ya gösterilir. Marya Dmitriyevna, kesik başın
dolaştırılmasına tepki göstererek haykırır: “Savaş diyorsunuz! Ne savaşı? Sizler
15
canavardan başka bir şey değilsiniz! Ölünün toprağa verilmesi gerekir, oysa burada
ölüyle alay ediliyor”.
XXV. Bölümde Kamenev, Hacı Murat’ın Nuha’dan kaçışını ve ölümünü anlatır.
Hacı Murat ve dört müridi, kendilerine eşlik eden Kazaklardan kurtulduktan sonra,
bataklık bir bölgenin ortasındaki çalılık alanda gecelemeye karar vermişlerdir. Bu arada
Rus birlikleri Hacı Murat’ın izini bulmuş, onu çepçevre sarmışlardır. Ruslar şafak vakti
saldırıya geçerler. Hacı Murat, bir saat süren çatışmanın ardından kaçmayı düşünürken
ve bunu başarma şansı varken, bu kez, Rusların hizmetindeki Hacı Ağa Mehdulinskiy
çok sayıdaki adamıyla kuşatmaya katılır. Hacı Murat ve müritleri kanlarının son
damlasına kadar çarpışırlar. Hacı Ağa Mehdulinskiy kılıcıyla, öldürücü yaralar alan
Hacı Murat’ın başını keser.
Tolstoy’un, daha önce belirttiğimiz gibi, belli aralıklarla üzerinde sekiz yıl
çalıştığı “Hacı Murat” romanını yazması, onun o dönemdeki dünya görüşü açısından
kolay olmamıştı. O yıllarda fiziki saldırı dahil, her türlü kötülüğe karşı şiddete
başvurmadan pasif direniş felsefesini benimseyen Tolstoy, bu düşüncesine tamamen zıt
bir yaşam süren, Kafkasların zorlu koşullarında durmadan kanlı çatışmalara giren Hacı
Murat’ı kendi düşüncesine uygun olarak, olumlu yönde betimlemekte zorlanmıştı.
Çünkü Hacı Murat, pasif direniş felsefesinin tam tersine, romanın başında betimlenen
devedikeni gibi, son nefesine kadar özgürlüğünü, kendi istediği gibi yaşama hakkını
korumak için ölümü göze alan bir kişiydi. Bu nedenle Tolstoy günlüklerinde, bu
romanın kendisi için “tamamen bir gençlik hevesi” 25 olduğunu belirtmiş, yazmayı
sürdürme konusunda pek çok kez kararsızlığa düşmüştür. Tolstoy, 6 Mayıs 1903’de
kızı M. L. Obolenskaya’ya gönderdiği mektupta şöyle der: “’Hacı Murat’ı bir kez daha
gözden geçirdim. Yazdığım pek çok yersiz sözü düzeltmeden, öylece bırakmak
istemiyorum ama bir ayağım çukurdayken ve özellikle de kafamda bu durumuma
16
uygun düşünceler varken romanla uğraşmak bana utanç veriyor. Düşündüklerimi yavaş
yavaş yazıya dökeceğim”. 26
Tolstoy üzerine kapsamlı ve değerli bir çalışma gerçekleştirmiş bulunan Rus
bilginlerinden N. N. Ardens (N. Apostolov), Tolstoy’un, tarihi gerçeklere bağlı kalarak
Hacı Murat’ın cesareti, amacına ulaşmadaki kararlılığı gibi bazı olumlu özelliklerini
belirtmekle birlikte, onu olumsuz bir karakter olarak betimlediğini savunmuştur. N. N.
Ardens’e göre Tolstoy, Hacı Murat’ın “kurnazlık, davranışlarında sahtelik, kendi
çıkarları peşinde koşma” gibi olumsuz yönlerini fark etmiştir. 27 Ardens’e göre, Hacı
Murat’ın, Şeyh Şamil’le Ruslar arasında taraf değiştirmesi, ikinci İmam Hamzat Bey’e
boyun eğmiş gibi görünerek ağabeyi Osman’la birlikte onu öldürmesi olumsuz bir
özelliktir. 28 Fakat Tolstoy, romanda bu konularda hiçbir yorumda bulunmamıştır. 29
Üstelik Çar I. Nikolay, İmam Hamzat Bey, Şeyh Şamil, Ahmet Han, Hacı Ağa
Mehdulinskiy gibi tarihi kişiliklerle o dönemde görev yapmış çarlık bürokratlarını Hacı
Murat’tan çok daha acımasız karakterler olarak değerlendirmiştir. Hacı Murat Rusları
sevmediğini söylemekle birlikte, onlarla çatışmak istemez. Rus bilginlerinden M. B.
Hrapçenko, “Bir Sanatçı Olarak Tolstoy” adlı değerli kitabında, “Yaşamı boyunca
çeşitli talihsizlikler yaşayan Hacı Murat’ın doğasında komşularına ve özellikle de
Ruslara karşı sürekli bir düşmanlık duygusu yoktur” 30 der. Hrapçenko’ya göre, Hacı
Murat Kafkaslardaki ulusal çatışmanın barışla sonuçlanmasını istiyordu. 31
Tolstoy, Hacı Murat’ı, N. N. Ardens’in de belirttiği gibi 32 , Kafkas halkının
özgürlük savaşçısı olarak sunmamıştır. Onun Ruslarla yaptığı başarılı savaşları öne
çıkarmamıştır. Gerçekte, Kafkaslarda ve Sivastopol’de savaşın getirdiği kötülükleri
gören Tolstoy, hiçbir zaman, hiçbir eserinde savaşı onaylamamıştır. Onun, romanının
kahramanı olarak Hacı Murat’ı seçmesinin nedenleri farklıdır. Tolstoy, yaşamı boyunca
Kafkaslarla ilgili kaynaklara ve arşiv belgelerine ulaştıkça Hacı Murat’ın gönlüne yakın
17
bir karakter olduğunu görmüştür. Romanda onu, içtenlikle dindar, ailesine bağlı,
duygulu, dost canlısı, sağlam ahlaki değerleri olan bir kişi olarak betimlemiş, onun bu
yönlerini öne çıkarmıştır. Kişisel ilişkilerinde Hacı Murat’ın, farklı din ve etnik kökenli
kişilere karşı ön yargısı yoktur. Tolstoy, Hacı Murat’ın romandaki kadın ve çocuklarla
çok kolaylıkla dost olabildiğini göstererek, onun insancıl yönünü vurgulamak istemiştir.
Yüzünde her zaman saf, çocuksu bir gülümseme vardır ve Tolstoy onun bu özelliğini
romana laytmotif olarak seçmiştir. Hacı Murat, öldükten sonra bile yüzündeki o saf,
çocuksu gülümseme kaybolmamıştır.
Tolstoy’a, romanını tamamladıktan yaklaşık iki yıl sonra, 1905 yazında bir
armağan sunulmuştu: Bu, Hacı Murat’ın kesik başının resminden esinlenerek yapılmış
tahta üzerine kabartmaydı. Doktor D. P. Makovitskiy, Tolstoy’un kabartmayla ilgili şu
sözlerini aktarmıştır: “Ben de onu böyle hayal etmiştim… Hacı Murat benim için bir
tutkudur”. Tolstoy, oğlu Andrey Lvoviç’ten bu kabartmayı çok sade bir çerçeveye
koymasını istemişti. 33
Tolstoy doğaya yakın, kültürüyle iç içe yaşayan Hacı Murat’ı Kafkasların şiirsel
folklor ögeleriyle birlikte betimleyerek onun duygu dünyasının zenginliğini
vurgulamak istemiştir. Onun trajik yaşamının bir parçası olan kan davası, romanda
Kafkasların şarkılarına da yansımıştır. Hanefi’nin söylediği şarkıda, öldürülen kardeş,
erkek kardeşlerinden ölüm pahasına öç almalarını ister. Kan davası Hacı Murat’ın
yaşamının da ayrılmaz bir parçasıdır. Ruslar, onların hizmetine giren, general unvanı
verdikleri Ahmet Han’ın kışkırtması üzerine, Hacı Murat’ı, gizlice Şeyh Şamil’e
yardım ettiği iddiasıyla hapsetmişlerdi. Hacı Murat, 40 askerin korumasında ve elleri
atlı iki askere bağlı olarak, sorgulanmak üzere Temirhan Şura şehrine götürüldüğü
sırada yüz metrelik uçuruma atlamıştı. Onunla birlikte uçuruma düşen bir asker ölmüş,
bütün kemikleri kırılan Hacı Murat ise, köylüler tarafından baygın bir halde
18
bulunmuştu. Yaraları iyileşen ama aksak kalan Hacı Murat, bu olaydan sonra bile
ailesiyle birlikte özgürce yaşamayı seçmiş, Şeyh Şamil’in tarafına geçmemişti. Hacı
Murat 1851’de Rusların tarafına geçtikten sonra onun yaşam öyküsünü kaleme alan
LorisMelikov bunun nedenini sorduğunda “Çünkü Şeyh Şamil’de kardeşim Osman’ın
ve Abununtsal Han’ın kanı vardı” demişti. Fakat uçuruma atlayıp Rusların elinden
kurtulduktan sonra Tselmes köyünde huzur içinde yaşamını sürdürmeye çalışan Hacı
Murat, Ahmet Han’ın orduları tarafından çepçevre kuşatılınca, yardımına gelen İmam
Şeyh Şamil’e katılmak zorunda kalmıştı. Burada on iki yıl Ruslara karşı savaşan Hacı
Murat, Şeyh Şamil’den sonra kim güçlüyse onun İmam olması gerektiğini söyleyince,
bu makama oğullarından birini getirmek isteyen İmamla arası açılmıştı. Bunun üzerine
Hacı Murat 1851’de Ruslara sığınmak zorunda kalmıştı.
Romanda Hacı Murat, Şeyh Şamil’in, ona geri dönmezse ailesini öldüreceği
konusundaki tehdidini alınca Tavlinlilerin bir masalını anımsar. Masalda şahin
yakalanmış, bir süre sonra da serbest bırakılmıştı. O, yurduna dönmüştü, ama hâlâ
ayağında halka ve çıngırak vardı. Şahinler onu istemedi, “Sana bu gümüş halkaları
takanların yanına git; bizim ne çıngırağımız var ne de halkamız” dediler. Şahin
yurdundan ayrılmak istemiyordu. Ama şahinler onu gagalamaya başladılar. Hacı Murat,
geri dönecek olursam “beni de böyle gagalarlar” diyordu.
Tolstoy, özellikle Hacı Murat’ın trajik ölümünü betimlediği bölümde onu şiirsel
bir atmosfer içinde sunmuştur. Hacı Murat, ölümü göze alıp Ruslardan kaçmaya ve
ailesinin hapsedildiği Vedeno’ya saldırarak onları kurtarmaya karar verdiği gecenin
sabahında namaz için avluya çıktığında şafakta öten bülbülleri işitir. İçerde ise Hanefi,
Kafkasların efsanevi kahramanı Hamzat’ın şarkısını söylemektedir. Hacı Murat şarkıyı
dinler. Şarkıda, Hamzat’ın yanındaki yiğitlerle birlikte Rusların bulunduğu bölgeden
beyaz at sürüsünü kaçırması anlatılmaktadır. Ruslar onları Terek ırmağının karşı
19
tarafında büyük bir orduyla kuşatınca, Hamzat ve yiğitleri atları kesip kanlı bir siper
oluşturarak ‘tüfeklerinde kurşun, bellerinde kılıç, damarlarında kan tükeninceye kadar’
çarpışırlar. Hamzat ölmeden önce gökyüzünde uçan kuşlara bakarak şöyle seslenir: “Ey
göçmen kuşlar, bizim evlerimize gidin, analarımıza, kız kardeşlerimize, genç kızlara
cihat için öldüğümüzü söyleyin. Bedenlerimiz toprağa girmeyecek; aç kurtlar
kemiklerimizi kemirecek, kargalar gözlerimizi oyacak”. Hacı Murat, ertesi gün
bataklığın ortasındaki çalılıklarda gecelemek zorunda kaldığında yine iki bülbülün
şakıdığını duyar. Bu, ona Hamzat’la ilgili şarkıyı anımsatmıştır. Şimdi o da Hamzat’ın
durumuna düşebilirdi. Hatta böyle olacağını hissetmiş, yüreğine birden bir gariplik
çökmüştü. Burkasını serip namaza durdu. Tam namazını bitirmişti ki, çevresini saran
atlıların sesi duyuldu. Tıpkı düşündüğü gibi olmuştu, Hacı Murat, Hamzat’ın kaderini
paylaşmıştı.
Yirmi üç yaşında Kafkaslarda gönüllü olarak orduya katılan Tolstoy, daha önce
de belirttiğimiz gibi, 23 Aralık 1851’de kardeşi Sergey Nikolayeviç’e gönderdiği
mektupta Hacı Murat’ın Ruslara katıldığı haberini aldığında, “O, tüm Çeçenistan’ın en
yiğit, en korkusuz savaşçısıydı ama alçaklık yaptı” diye yazmıştı. Tolstoy, bu olaydan
yarım yüzyıl sonra yazdığı “Hacı Murat” romanında adeta bu sözlerini geri almıştır ve
bu kez Kafkasların tarihini, kültürünü, sanatını ve efsanevi Kafkas kahramanı Hacı
Murat’ı yepyeni bir bakışla değerlendirmiş, orada yaşanan gerçeklerin çok farklı
olduğunu göstermiştir.
DİPNOTLAR
1 V. A. Manuylov, “Povest L. N. Tolstogo ‘HadjiMurat’”, L. N. Tolstoy, HadjiMurat, Gos. izdvo det. lit., Min. prosv. RSFSR, Leningrad, 1962, ss. 212213.
2 A. Sergeyenko, Hadji Murat, Neizdannıe tekstı, http://next.feb.ru/feb/tolstoy/critics/t35/t352517.htm 3 “Tolstoy’un Yaşamı” adlı eserin yazarı Romain Rolland, Tolstoy’un “Kazaklar”ını, gençliğinde dehasının en üst düzeye eriştiği lirik romanı olarak değerlendirmiştir. L. Opulskaya ise, Romain Rolland’ın bu sözlerine atıfta bulunduktan sonra, “Hacı Murat”ın, Tolstoy’un yaşlılık döneminin ama kendisini genç hissettiği yaşlılık döneminin en görkemli, en lirik eseri olarak değerlendirmiştir. Bkz.: Opulskaya L., “Hudojestvennoe Yevangelie ot Lva Tolstogo”. Tolstoy L. N., Bojeskoe i çeloveçeskoe, Proizvedeniya 19031910 gg., “Panorama”, Moskova, 1994.
20
4 A. Sergeyenko, a.y. 5 N. N. Gusev, Lev Nikolayeviç Tolstoy, İzdvo Akademii nauk SSSR, 1957, s. 458. 6 A. Sergeyenko, a.y. 7 A.y. 8 A. A. Fet, Stihotvoreniya, “Veçe”, Moskova, 2000. 9 A. Sergeyenko, a.y. 10 M. N. Boyko, Kommentarii, Tolstoy L. N., Sobranie soçineniy v dvatsatidvuh tomah, Hud. lit., M., 1983, C.14, s. 495.
11 A.y. 12 V. A. Manuylov, a.y., s. 211. 13 A.y., s. 9. 14 A.y., ss. 212213. 15 A.y., s. 207. 16 L. Opulskaya, a.y., s. 13. 17 A. Sergeyenko, a.y. 18 V. A. Manuylov, a.y., s. 218. 19 A.y. 20 M. N. Boyko, a.y., s. 487. 21 Resmi Rus kaynaklarına göre, Ruslar Dargo harekatında 3631 kayıp vermişlerdi. Bkz.: S. K.Buşuyev, Borba gortsev za nezavisimost pod rukovodstvom Şamilya, İzdvo Akademii nauk SSSR, ML., 1939, s. 98.
22 V. A. Manuylov, a.y., s. 215. 23 A.y. 24 A.y. 25 L. Opulskaya, a.y., s. 12. 26 V. A. Manuylov, a.y., s. 207. 27 N. N. Ardens (N. Apostolov), Tvorçeskiy put L. N. Tolstogo, İzdvo Akademii nauk, SSSR, M., 1962, s. 473.
28 A.y. 29 Tolstoy romanda, Rusların tarafına geçen Hacı Murat’ın yaşam öyküsünü yazmak üzere resmi olarak görevlendirilen M. T. LorisMelikov’a anlattığı bilgileri aktarmıştır. Bu bilgilere göre olaylar şöyle gerçekleşmiştir: Tselmes köyünde doğan Hacı Murat’ın ailesi Avar hanlarının hâkimi olduğu Hunzah’a çok yakındır. Hacı Murat’ın annesi, Avar Hanı Ahmet Sultan’ın büyük oğlu Abununtsal Han’ın sütannesidir. Hacı Murat, ilk gençlik yıllarında han ailesine çok yakındır ve onların yardımıyla varlıklı bir yaşam sürdürmektedir. Fakat Hamzat Bey Çeçenistan ve Dağıstan’ın İmam’ı olduktan sonra hileyle, Avar Hanı Ahmet Sultan’ın dul eşi Pahu Bike’yi kandırmış, barış görüşmeleri bahanesiyle tek tek yanına çağırdığı üç oğlunu da haince öldürmüştü. Hatta o sırada İmam Hamzat Bey’in yardımcısı olan Şeyh Şamil, Pahu Bike’nin en küçük oğlu Bulaç Han’ı uçurumdan aşağıya atmıştı. Hacı Murat ve ağabeyi Osman öç almaya yemin etmişlerdi. Fakat kısa bir süre için Hamzat Bey’in egemenliğini kabul ediyormuş gibi göründüler. Çok sayıda müridiyle cuma namazına gelen Hamzat Bey’i camide öldürdüler. Bu sırada Osman öldürülmüş, Hacı Murat ise kaçmayı başarmıştı. Köylüler de Hamzat Bey’in öldüğünü görünce, onun müritlerine saldırmışlardı.
30 M. B. Hrapçenko, Lev Tolstoy kak hudojnik, “Hudojestvennaya literatura”, Moskova, 1978, s. 336. 31 A.y. 32 N. N. Ardens (N. Apostolov), a.y., s. 472. 33 L. Opulskaya, a.y., ss. 1213.
KAYNAKÇA
ARDENS N. N. (N. APOSTOLOV), Tvorçeskiy put L. N. Tolstogo, İzdvo Akademii nauk SSSR, M., 1962.
BUŞUYEV S. K., Borba gortsev za nezavisimost pod rukovodstvom Şamilya, İzdvo Akademii nauk SSSR, ML., 1939.
FET A. A., Stihotvoreniya, “Veçe”, Moskova, 2000.
GUSEV N. N., Lev Nikolayeviç Tolstoy, İzdvo Akademii nauk SSSR, 1957.
21
HRAPÇENKO M. B., Lev Tolstoy kak hudojnik, “Hudojestvennaya literatura”, Moskova, 1978.
MANUYLOV V. A., “Povest L. N. Tolstogo ‘HadjiMurat’”, L. N. Tolstoy, HadjiMurat, Gos. izdvo det. lit., Min. prosv. RSFSR, Leningrad, 1962.
OPULSKAYA L., “Hudojestvennoe Yevangelie ot Lva Tolstogo”. Tolstoy L. N., Bojeskoe i çeloveçeskoe, Proizvedeniya 19031910 gg., “Panorama”, Moskova, 1994.
SERGEYENKO A., “Hadji Murat, Neizdannıe tekstı”, http://next.feb.ru/feb/tolstoy/critics/t35/t352517 .htm
TOLSTOY L. N., Sobranie soçineniy v dvatsatidvuh tomah, Hud. lit., M., 1983, C.14.