KUR’ÂN VE PSİKOLOJİ İLİŞKİSİ ÜZERİNE Şaban KARASAKAL...
Transcript of KUR’ÂN VE PSİKOLOJİ İLİŞKİSİ ÜZERİNE Şaban KARASAKAL...
Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/12 Fall 2013, p. 679-692, ANKARA-TURKEY
KUR’ÂN VE PSİKOLOJİ İLİŞKİSİ ÜZERİNE*
Şaban KARASAKAL**
ÖZET
Bütün yarattıklarını bildiği gibi, insanı da en iyi bilen Allah’tır.
Kur'ân’da, psikolojinin inceleme sahası olan insanın rûhî yönü ile ilgili
olarak, bazen direkt bazen de dolaylı birçok âyet bulunmaktadır. Kur’ân
mesajları, indirildiği dönemde ortaya konulan anlam ve değerlerin yanında, evrensel bir payda oluşturan değer ve delâletlere de sahiptir.
Bu sebeple Kur'ân âyetleri, psikolojik bir yaklaşımla ele alınıp tasvir
edilmeye elverişlidir. İlgi alanları değişik olmasına rağmen Kur'ân,
insana hitap etme, psikoloji de insanı inceleme gibi ortak bir alana
sahiptir ve aynı gerçeğe değişik açılardan yaklaşmaktadırlar. Kur'ân-ı Kerîm insanı, kendi nefsini, yaratılışını ve hassas oluşumunu
düşünmeye teşvik etmektedir. İnsandan, doğru bilgiye ulaşabilmesi için
bütün bilgi edinme yollarını doğru ve etkin bir şekilde kullanmasını
istemektedir.
Ancak genelde ilmî konulara, özelde de Kur'ân-ı Kerîm’e, sadece
belli bir bilim dalının penceresinden bakmanın, insanı çoğu zaman eksik sonuçlara götürdüğü bir gerçektir. Kur’ân ile sistematik bilgi ve
ilimler arasındaki ilgi, Kur'ân’ı anlama ve yorumlama biçimleri, her
dönemde lehte ve aleyhte görüşlerle, üzerinde önemle durulan
konulardan olmuştur. Bu gerçeğin ışığında biz çalışmamızda, Kur’ân-ı
Kerîm yorumlanırken müracaat edilecek ilmî disiplinlerin sayısı ne
kadar fazla olursa, o kadar kolay ve kapsamlı bir şekilde anlaşılabileceğine işaret edeceğiz. Bunun yanında beşerî bilimleri kabul
edip onlardan faydalanmakla birlikte, onlardan başka bilme çeşitlerinin
de olduğuna işaret etmeye çalışacağız.
Anahtar Kelimeler: Kur’ân-ı Kerîm, psikoloji, tefsîr, davranış,
nefs
ON RELATION BETWEEN THE QUR’AN AND PSYCHOLOGY
ABSTRACT
Allah knows humanbeing better, as he knows all he created.
There are too many Quranic verses concerning indirectly –as well as directly- the spiritual aspect of human, which is the field of study of
psychology. Quranic messages have values and indications that form a
* Bu makale doktora tezimizin ilgili bölümünün gözden geçirilmiĢ ve geniĢletilmiĢ Ģeklidir.
Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit
edilmiştir. ** Yrd. Doç. Dr. AĠBÜ Ġlahiyat Fakültesi Temel Ġslam Bil. Böl. Tefsir ABD. El-mek: [email protected]
680 Şaban KARASAKAL
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/12 Fall 2013
universal share, as they have meanings and values that carried out in its revelation period. Therefore, Quranic verses is proper to be studied
and described by a psychological approach. Despite the fact that the
Quran differs from psychology with respect its interest fields, two of
them have common field of study as directing to humanbeing in Quran,
and examining the humanbeing in psychology, so, they deal with the
same truth from different angles. Quran encourages the humanbeing to think on his soul, his creation and his sensitive formation. Thus, it
wants human to use all ways to require knowledge correctly and
efficiently.
However, it’s true that to look over scientific matters in general,
Holy Quran in special, just from the wievpoint of a given scientific discipline generally leads the searcher to the deficient results. The
relation between Quran and systematical knowledge and sciences has
been an important matter for discussion with pros and cons. In the
light of this truth, during this study, We try to point out that Quran will
be understood easier and comprehensive as far as the source scientific
disciplines number increase. Besides, with accepting and taking use of human sciences, I assert that there are another kinds of knowledge.
Key Words: Quran, psychology, commentary, behavior, soul.
1. Giriş
Kur'ân-ı Kerîm içinde Ģüphe ve çeliĢki olmayan, beĢeri bilimlerle çatıĢmayan bir kitaptır.
Ġnsanın eĢya, diğer insanlar ve Allah ile iliĢkilerine dair genel prensipler ortaya koymuĢtur. Bu
prensipler, Kur'ân‟ın indirildiği dönemden beri her çağın anlayıĢına uygun tarzda, kendine has bir
üslupla ifade edilmiĢtir. Çünkü o, içerisinde çeĢitli ilimleri barındıran bir ansiklopedi değil,
insanlara iki dünya saadetini gösteren, temel hedefi tevhid dinini tesis etmek olan, bir hidâyet
kitabıdır. Ancak bu özelliğinin yanı sıra, insanların dikkatlerini çekerek, eĢyaya ibretle bakmalarını
sağlamak ve inananların imanını güçlendirmek üzere çeĢitli fen ve sosyal bilimlere de iĢaret
etmiĢtir. Bu ilimlere iĢaret ederken asla hedefinden uzaklaĢmamaktadır.
Ġnsan kendisini motive edecek ve anlayacak duygulara, istidat/kabiliyet veya gizil güç de
denilen, doğarken bazı bilgi ve beceri alanlarında ilerleyebilme gücüne, dıĢ dünyayı algılamasına
yardımcı olacak duyu organlarına, akıl, zekâ ve irade gibi yeteneklere doğuĢtan sahip olan sosyal
bir varlıktır(Baymur, 1994: 226).
Psikolojinin konusu olan insan ve onun davranıĢları, her dinî geleneğin temel ilgi alanının
baĢında gelir. Dinler insanın nasıl olduğundan daha fazla, nasıl olması gerektiği ile ilgilenir. Bir
ahlak ve terbiye sistemi olarak dinler, insanî güç ve eğilimleri tespit ve tasvirle yetinmeyip, bunları
kendi hedefleriyle irtibatlandırır ve yorumlarlar. Ġman, Ģüphe, inkâr, rıza, teslimiyet, bağlanma,
karĢı koyma, itiraz, isyan ve ilgisizlik gibi tutumlar, insanların dinin davetine verdiği çeĢitli cevap
Ģekilleridir. Bir baĢka ifade ile insan-Allah iliĢkisinde bunlar, insan davranıĢının çeĢitli
görünüĢleridir. Bu tutum ve davranıĢlar psikolojinin de konuları içerisine girmektedir(Hökelekli,
1996: 22).
Modern toplumdaki problemlerin çoğunluğunun insan davranıĢıyla iliĢkili olduğu ve
devamlı arttığı düĢünülürse, yaĢadığımız yüzyılda psikolojiye verilen önem ve psikolojinin çok
fazla sayıda çalıĢma alanı olduğunu görmek pek ĢaĢırtıcı olmaz. Adli Psikoloji, Deneysel Psikoloji,
Eğitim Psikolojisi, Endüstri Psikolojisi, GeliĢim Psikolojisi, Klinik Psikoloji, Nöropsikoloji, Okul
Psikolojisi, Psikometri, Sağlık Psikolojisi, Sosyal Psikoloji, Spor Psikolojisi, Trafik Psikolojisi,
Kur’ân Ve Psikoloji İlişkisi Üzerine 681
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/12 Fall 2013
Çevre Psikolojisi, BiliĢsel Psikoloji, KiĢilik Psikolojisi(Baymur, 1994: 6-10; Munn, 1954: 13) gibi
bilim dalları, psikolojinin bugün kullanılan alt dallarıdır. Sadece isimleri anılan bu dallar bile
psikolojinin önemini ve alanının geniĢliğini göstermesi açısından yeterlidir.
Psikoloji, insan ve hayvan davranıĢlarını konu alması ve sosyal bilimler grubuna girmesi
açısından, diğer bilimlerin çoğu ile iliĢki içerisindedir. Bu geniĢ ilgi alanı sebebiyle psikoloji,
sosyolojinin yanı sıra antropoloji, felsefe, biyoloji, genetik, tıp, hatta bilgisayar mühendisliği gibi
birçok alanla ve bilimle iliĢki içerisindedir(Tunç, 1949: 175).
Psikoloji ilmi yeni doğan ve geliĢen bir ilim olmasına rağmen, Ġslâm düĢünce tarihinde,
Kur‟ân kaynaklı “ilmü‟n-nefs”le ilgili çalıĢmalar yapılmıĢtır(Kutluer, 1994: XXII/148). Bu
sebeple bütün beĢerî bilimlerle beraber psikolojinin de vahy/ilahi mesaj yoluyla yaratıcıdan gelen
mesajlara açık olması gerekmektedir. Çünkü psikoloji ilminin, Kur‟ân‟dan alacağı çok Ģey vardır.
Böylelikle modern insan huzura ve selamete kavuĢma hususunda emin bir yol seçmiĢ olur(Samuk,
2001: 277).
“Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ve kendi nefislerinde âyetler vardır.”(Zâriyât,
51/20-21) mealindeki âyette Kur'ân, insanın gözlerini, tanıması için kendisine çevirmesini
(Tabbara, 1981: 294) istemektedir. Nefsi bilmek bir anlamda Allah‟ı bilmeyi sağladığı için Kur'ân-
ı Kerîm insanı, kendi nefsini, yaratılıĢını ve hassas oluĢumunu düĢünmeye teĢvik etmektedir.
Bununla insan, kendi bedensel oluĢumu, tıp, fizyolojik, patolojik psikolojik vb. ilimlerde
araĢtırmaya da sevk edilmektedir(Necati, 1998: 15).
2. Din bilim ilişkisi
Tarih boyunca insanın din ve bilimle iliĢkileri göz önüne alındığında; dinin bilim üzerinde,
bilimin de din üzerinde, belli oranda etkili olduğu görülmüĢtür. Din-bilim iliĢkisi denilince hemen
akla, „din bilime, bilim dine nasıl bakmaktadır? Ġlimle din çatıĢır mı çatıĢmaz mı?‟ gibi belli bir
takım sorular gelmektedir. Bu sorular ve cevapları esnasında, bilim din iliĢkisine, lehte ve aleyhte
farklı açılardan bakılmaktadır(Yaran, 1997: 62). Bu gibi sorular göz önüne alındığı zaman, kolayca
din ayrı bilim ayrı Ģeydir, aralarında münasebet yoktur deyip geçilemeyeceği açıktır.
Kur'ân-ı Kerîm‟de itikat, ahlâk, ibadet ve muâmelât/davranıĢ konularının yanında; fen
bilimleri ve tarih, peygamber kıssaları, Ġslâm tarihi, sosyoloji, psikoloji gibi sosyal bilimlerle
doğrudan veya dolaylı ilgili birçok âyet yer almaktadır. Bu âyetlerde ilim dalları ile ilgili hakikatler
açık ve kolay anlaĢılır bir dille beyan edilmektedir. Bilimlere ait bu ifadelerden, en kültürsüz bir
bedevî/göçebe de gerekli mesajı alır, en bilgili bir bilim adamı da istifade edeceği bir mesaj alır.
Fakat Kur‟ân-ı Kerîm‟in fen bilimlerini ve beĢerî bilimleri doğrudan kendisine konu olarak
almadığını da söylemeliyiz. Çünkü bu ilimlere ait detay bilgiler, ilmî aksesuar kabilindendir ve
bunlar hakkında teferruatlı bilgi sunmak, Kur'ân‟ın amacının tamamen dıĢındadır(Çiçek, 2007:
160-161).
Kur‟ân-ı Kerîm, beĢeri geliĢmeler neticesinde ortaya çıkan ve geliĢen, her türlü ilmî
anlayıĢa iĢaret ve teĢvik eden bir yapıya sahiptir(Kutluer, 2001: 162; Kılıç, 1995: 36). Ġnsandan,
doğru bilgiye ulaĢabilmesi için bütün bu bilgi edinme yollarını doğru ve etkin bir Ģekilde
kullanmasını istemektedir(Ġsrâ, 17/36). Doğru bilginin kaynağı olarak vahiyden bahseden Kur‟ân,
kendisinden baĢka, akıl ve duyu organlarını da bilgi kaynağı olarak kabul etmekle(Kırca, 1996: 47),
bir yandan insan fıtratına uygunluğunu ortaya koyarken, diğer yandan bilimsel geliĢmelere
insanları yönlendirmekte ve yol göstermektedir(Bakara, 2/185). Bu yüzden Kur‟ân ile sistematik
bilgi ve ilimler arasındaki ilgi, Kur'ân anlama ve yorumlama biçimleri, her dönemde lehte ve
aleyhte görüĢlerle, üzerinde önemle durulan konulardan olmuĢtur(Zehebî, 1989: II/475; Kırca,
1982: 64-127).
682 Şaban KARASAKAL
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/12 Fall 2013
Kur‟ân insanlara hitap ettiği gibi, sosyoloji, psikoloji, pedagoji, sosyal psikoloji gibi insanı
maddî ve ruhî özellikleri ve çevresiyle tanımlamaya çalıĢan beĢeri ilimler de, aynı gerçeğe değiĢik
açılardan yaklaĢmaktadırlar. Kur'ân‟ın daha iyi anlaĢılması için, bu beĢeri bilimlerle en azından
belli seviyede ilgilenilmesi gerekmektedir. Çünkü Kur‟ân‟ın muhatabı insan olduğuna göre, insanın
tanınması için: “Ġnsan nedir? Nasıl bir canlıdır? Duyguları, eğilimleri, inançları nelerdir?
DavranıĢlarının kaynağı ve bunları etkileyen faktörler nelerdir?” gibi daha nice, neler ve nasıllarla
ilgili soruların cevaplarının bilinmeye çalıĢılması gereklidir.
Kur‟ân‟a göre, insanı ve insanı motive eden duyguları, yani psikolojik realiteleri,
sünnetullah adını verdiği sosyal kanunları ve tabiat kanunlarını yaratan Allah Teâlâ‟dır. Bu
konularda ayrıntılarının tespit edilmesi, psikolojik, sosyolojik ve tabiat kanunlarının keĢfedilip
bulunması insandan istenmektedir. Bu sebeple Kur‟ân‟dan ve Hz. Peygamber‟in sözlerinden, bu
ilimlerle ilgili gerçekler çıkarılmaya çalıĢılmalıdır(Kırca, 1996: 31).
Batı tarihinde sekülerleĢme/dünyevîleĢme ve sömürgeciliğin zirve yaptığı XIX. asırda
Hıristiyanlığın anlamından uzaklaĢmasının doğurduğu problemler, bütün din ve topluluklara mal
edildi. Kilise ve devlet çatıĢması zamanla din ve devletin ayrılması olarak dünyaya yansıtıldı.
Ġtalyan fizikçi Galileo(1642)‟nun „güneĢin evrenin merkezinde olduğuna‟ dair Kopernik(1543)‟in
savunmasını desteklemesi, kilisenin hıĢmına uğramasına sebep oldu ve bu durum Hıristiyan-bilim
çatıĢmasının kıvılcımını ateĢledi. Darwin(1882)‟in türlerin kökeni ile ilgili yazdığı On The Origin
of Species isimli kitabı bu çatıĢmayı zirveye taĢıdı(Gencer, 2008: 575). Batıdaki bu geliĢmeler
kültürel temas neticesinde Ġslam dünyasına yansıdı. Batı biliminin tehdidi, Ġslam‟ı itham, batıya
seyahat, batıda eğitim ve tercüme yoluyla Ġslam dünyasındaki aydınlar üzerinde hissedildi(Öztürk,
2011: 33).
Ġslâm‟da batıda görüldüğü Ģekilde, hiçbir zaman için bir din-bilim çatıĢması olmamıĢtır.
Çünkü Ġslam dininin temel kaynağı olan Kur'ân‟ın, ilim karĢısındaki tavrı, bu hususta son derece
müspet olmuĢtur(Aydın, 1990: 225). Bilimin ortaya koyduğu bilgilerin ıĢığında, bilimsel
geliĢmelerin temelini Kur'ân‟da arama giriĢimleri, batı teknolojisinden ve bu teknolojinin Ġslam
dünyasına etkisinden çok daha öncedir(Nasr, 1994: 9; Jansen, 1993: 73).
ÇalıĢmanın bu noktasında Kur'ân bilim iliĢkisini ortaya koyma noktasında önemli veriler
barındıran ilmî tefsirden, tarihi sürecinden ve tasvip-tenkit edilen yönlerinden kısaca bahsedelim.
Kur'ân metnindeki bilimsel ıstılahları/terimleri açıklamaya, onlardan çeĢitli ilimleri ve felsefî
görüĢleri çıkarmaya çalıĢan bir tefsir/yorum Ģekli diye tarif edilen ilmî tefsirin, lehinde ve
aleyhinde çok Ģeyler söylenmektedir. Bu tefsir çeĢidinin ortaya çıkıĢ tarihi hakkında farkı görüĢler
dillendirilmektedir(Kırca, 1982: 52). Ancak bu tefsir tarzının: "Kur'ân'ın her kelimesinin zahir,
bâtın, had (helâl ve haram) ve matla' (va'd ve vaîd) şeklinde dört anlamı vardır"(Zerkânî, 1988:
I/23) diyen Gazzâlî(505/1111) ile sistemleĢmeye baĢladığı söylenebilir. Gazzâlî'den sonra,
Fahruddin er-Râzî(606/1209), Ebu'l-Fadl el-Mürsî(655/1257), ZerkeĢî(794/1391) ile Suyûtî
(911/1505) bu akımın savunucuları olmuĢlardır. Bu ilmî tefsir tarzı Tantavî Cevherî (1359/1940)
ile devam etmiĢtir.
Bu tefsir anlayıĢının fikirleri kısaca: “Kur'ân-ı Kerîm mucizevi bir kitaptır. Her çağın
bilimsel ihtiyaçlarına cevap verebilir. Onda beĢeri ve modern bilimlere ait yüzlerce âyet vardır.
Kur'ân bilimsel icaza(kısa ifadelerle çok mana ifade etme özelliği) sahiptir. Birçok âyetinde aklını
ve duyu organlarını kullanarak insandan araĢtırma yapmasını istemektedir. Bazı âyetler modern
bilimin henüz yeni keĢfettiği bilimsel gerçekleri on beĢ asır öncesinden haber vermiĢtir. Bütün
bunlar Kur'ân bilim iliĢkisinin boyutlarını ortaya koyarken, bu tarz tefsirden uzak durulması tasvip
edilemez”(Kutluer, 2005: 155; Kırca, 1993: 213) Ģeklinde özetlenebilir.
Ancak bir fikri, bir anlayıĢı her dönemde tasvip edenler bulunduğu gibi, ona karĢı çıkanlar
Kur’ân Ve Psikoloji İlişkisi Üzerine 683
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/12 Fall 2013
da olmuĢtur. Bu açıdan ilmî tefsir hareketini, savunanların yanı sıra, Ģiddetle tenkit edenler de
olmuĢtur.
Tenkit edenlerin baĢında “Kur'ân bazı ilimleri ihtiva etmektedir, ancak bunlar Arapların
bildikleri ilimlerdir.”(ġâtıbî, II/67) diyen ġâtıbî (790/1388) gelmektedir. Kur'ân'ın Arap‟lara
gönderildiğini, bu sebeple onlar tarafından bilinmeyen manaların Kur'ân lafızlarına/kelimelerine
yüklenemeyeceğini(Zehebî, 1989: II/491) söyleyen Muhammed Hüseyin Zehebî (1399/1978) de
ilmi tefsire karĢı çıkmaktadır. Günümüzde de bu tefsir tarzının, din dilinden bilim üretme, Kur'ân‟ı
modern bilimsel bilgi ve buluĢlar hakkında konuĢturma çabası olduğu, bilimselci bir nazarla Kur'ân
okunduğu veya yorumlandığı zaman, bilimin metbû/kendisine uyulan, Kur'ân‟ın tâbî kılınmıĢ
olması sebebiyle, asıl Ģeref payesinin bilime ait olması gibi zararlarının olduğu da
dillendirilmektedir(Öztürk, 2011: 30, Uzun, 2013: 1520).
Özetle Kur‟ân ile beĢeri bilimlerin verilerini bir arada inceleme hususunda; bu temasta,
baĢka sistemlerle ve kültürlerle düĢünmenin zararları olduğunu söyleyenler olduğu gibi, baĢka
beĢerî bilimler ve kültürlerle temas edilmesi gereğine inananların da(Kılıç, 1995: 175; Özel, 1995:
48) olduğunu söylemeliyiz. Konuya zarar noktasından bakanlar, nihayetinde kendi değerlerimizi de
o kültürlerin kavramları ile düĢünmeye baĢlama tehlikesini ifade etmektedirler. Ayrıca âyetleri tabii
ve tarihi bağlamlarından koparıp, onları önceden kabul edilen tezin/iddianın delilleri olarak
kullanma tehlikesine de iĢaret etmektedirler(Uzun, 2013: 1513). Dikkat edilmesi gereken bir baĢka
husus da, Kur‟ân tefsirinde âyetlerin, sosyal bilimlerle veya tabii bilimlerle iliĢkilerinden, bilimsel
realitelerden bahsetmek isteyen kiĢilerin, çok temkinli davranmaları ve beyan ettikleri verilerin,
asla nihâî gerçekleri veya hakikati yansıtmadığını(Davudoğlu, 2000: 122; Özemre, 2000: 213)
gözden uzak tutmamaları gerekmektedir. Çünkü bilimde mutlak doğru yoktur. Bütün bilimsel
kavram ve sonuçlar sınırlı, tahmini ve daha önemlisi yanlıĢlanabilir, değiĢebilir niteliktedir. Bilimi
ayakta tutan Ģey, sürekli bir değiĢikliktir(Uygur, 2008: 93).
Din bilim iliĢkisi ve ilmi tefsirin tarihi süreci hakkında verdiğimiz bu kısa bilgilerden sonra
çalıĢmamızın bu noktasında, öncelikle Kur'ân ve psikoloji kavramlarının anlam alanına kısaca
temas edelim.
3. Kavramsal alan
Kur‟ân-ı Kerîm‟i dikkatle inceleyen bir kiĢi, temel iĢlev ve hükümlerini tetkik eden bir kiĢi,
onun sadece indirildiği Arap toplumuna değil, kıyamete kadar gelecek olan tüm fert ve toplumlara
hitap ettiğini, insanların ferdî ve toplumsal, temel ihtiyaç ve problemlerine cevap verebilecek
nitelikte olduğunu görecektir(Duman, 1996: 115). Hz. Peygamber vasıtasıyla insanlara ulaĢtırılan
Kur‟ân‟ın, vakıaya/mevcud olguya uygun tarzda parça parça indirilmesi, pedagojik, sosyolojik ve
psikolojik açıdan en doğal ve mükemmel bir yöntemdir(Demir, 2002: 138).
Allah Teâlâ Arapça‟yı kullanarak, kelâmını insanlara iletmiĢtir. Kur‟ân‟daki kelimeleri,
kullanılıĢ biçimleri ve bilgiler ona has bir üslupla insanlara bildirilmiĢtir(Derveze, 1997: 125). “Bu
(Kur’ân) apaçık Arapça bir dildir.”(Nahl, 16/103) “Bu (Kur’ân), insanlar için bir açıklama
(beyan); takvâ sahipleri için de bir hidayet ve bir öğüttür.” (Âl-i Ġmrân, 3/138) meâlindeki
âyetlerde de buyrulduğu gibi, bir hatırlatma, insanlar için bir beyan ve hidayetrehberi, yaĢayanlar
için bir inzar/sakındırma, dileyenler için bir vaaz ve nasihat olan, açık ve açıklayıcıdır.
“Mübîn/açık, âĢikar” vasfına sahip olan Kur‟ân-ı Kerîm, kendine has bir üsluba sahip olmasına
karĢın, ilk muhatapları tarafından anlaĢılmıĢ ve hayata geçirilmiĢtir. Ancak her âyet, her zamanı ve
muhatabı bir cihetiyle ilgilendirir(Cebeci, 1989: 143).
Kur‟ân‟ın indirilme amacı; öncelikle Arapları, cehaletten ilme ulaĢtırmaktır. Fakat
Kur‟ân‟ın daveti, özel değil geneldir. Anlamları da sınırlı değil, sınırsızdır. Bu sebeple Kur‟ân‟ın
anlamlarını, onun indirildiği sırada Arapların ulaĢtığı ilmî seviyeye tahsis etmek mümkün değildir.
Bu yüzden Kur‟ân‟ın muciz (az kelime ile çok anlam ifade etmesi) olmasının anlamı, lafzının
684 Şaban KARASAKAL
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/12 Fall 2013
güzelliğinde ve manalarının çokluğunda gizlidir. Kur‟ânî kavramlarla ifade edilen anlamların
anlaĢılmasında, anlayıĢların her devirde değiĢik olması makul bir iĢtir(AĢur, 1997: 144).
Bu açıklamalar ıĢığında, birçok tarifi yapılmakla birlikte, en kısa ve kapsamlı olanı “Kur'ân
nazm-ı münzel-i mütevâtirdir”(Sarı, 2011: 13) Ģeklinde yapılmıĢtır. Bundan baĢka Kur'ân-ı Kerîm,
“Cebrâil vasıtasıyla, Hz. Peygamber‟e vahy yoluyla âyet âyet, bazen de sûreler halinde, Allah
katından indirilmiĢ(Bakara, 2/97), Mushaflarda (Kur'ân-ı Kerîm) yazılmıĢ, tevâtürle nakledilmiĢ,
lafzının okunmasıyla ibadet olunan(Eroğlu, 2002: 26), kendisine has özellikleri ihtiva eden Allah
kelamı(Tevbe, 9/6)dır” diye özlü bir Ģekilde tarif edilmiĢtir(Serinsu, 1996: 84).
Ġlk bakıĢta kolay gibi gözükse de, çalıĢma konumuzun ikinci baĢlığı olan psikolojiyi
tanımlamak da, ortaya çıktığından beri zor olmuĢtur. Psikolojinin sahası ile ilgili farklı anlayıĢ ve
yaklaĢımlar mevcuttur. Psikoloji, “psych: ruh” ve “logos: bilim” Ģeklinde iki kelimeden meydana
gelen “ruh bilgisi veya ruhbilimi” anlamında bir kavramdır. Modern bir bilim olarak ortaya
çıktığından beri psikoloji her devirde, değiĢik Ģekillerde tanımlanmaya çalıĢılmıĢtır. TanınmıĢ
psikologlar tarafından yapılan tariflerden birinde psikoloji, “insan ve hayvan davranışlarını
inceleyen bir bilim” veya “insan zihninin yapısının incelenmesi” Ģeklinde tarif edilirken, sonraları
insan zihnini gözleyebilmenin zorluğu anlaĢılınca, “gözlenebilen davranışların ve zihinsel
süreçlerin incelenmesi”, “çeşitli biçimlerde davranış bilimi”(Arkonaç, 1998: 1; Allport, 1924: 1)
Ģeklinde tarif etmiĢlerdir.
Bu tanımlar elbette psikoloji ilmini bütünüyle kapsamamakta ve her bir tarif, psikolojiyi bir
yönüyle ele almaktadır. Çünkü psikoloji, ne sadece zihinden geçen olayları veya davranıĢları, ne de
sadece kiĢiler arası iliĢkileri incelemekle yetinir. Dolayısıyla davranıĢları oluĢturan sebepler,
amaçlar, insanın nasıl daha baĢarılı ve mutlu olacağı gibi konular ve sorular, psikolojinin
kapsamına girmektedir. Psikoloji insan ve hayvanların, duyuĢ, düĢünüĢ ve davranıĢları ile bu
davranıĢların psikolojik, sosyal ve biyolojik boyutunu inceleyen bir alanı kendisine konu olarak
seçmiĢtir. Burada davranıĢın, sadece dıĢ görünüĢünün değil, altında yatan her türlü olgu ve sürecin
de, psikolojininkonusu içine girdiğini, onun alt dallarını oluĢturduğunu, böylece tanımının ve
konusunun geniĢliğini(Hökelekli, 1996: 2; Budak, 2000: 622) özellikle belirtmemiz gerekir.
Psikolojinin ana sahası olan insan davranışları, aynı zamanda da her dinin üzerinde
durduğu konulardandır. Çünkü bütün dinlerin muhatabı insandır. Dinler, insanın Allah Teâlâ ile ve
diğer insanlarla iliĢkilerini, kendi hedeflerine göre düzenler. Psikolojinin, tasavvuf ve felsefi
anlamda da olsa, mistik bir takım öğretilerle uğraĢan bilim insanları haricinde, genellikle Ġslâm
âlimlerinin ilgisini çekmediği söylense de(Jung, 2001: 75), bağımsız bir bilim dalı olarak
çalıĢmalara baĢlamasından yüzyıllar öncesinde, Ġslâm dünyasında “İlmü’n-Nefs” ve “İlm-ü
Ahvâli’r-Rûh” ismiyle bir takım çalıĢmalar yapıldığı ve psikoloji konularının bazı Ġslâmî ilimler
içerisinde yer aldığı(Kutluer, 1994: XXII/148) bilinmektedir. Ġslam dünyasındaki âlimler, sosyal
münasebetler ve teĢkilatlar ağı olarak tarif edilen cemiyetin ve cemiyetteki bütün münasebetlerin, o
münasebetlerdeki müspet veya menfî tesiri hissedilen ve onlardan aynı zamanda tesir alan insan
psikolojisinin genel vasıfları ile ilgilenmiĢlerdir. Ayrıca insan psikolojisinin genel vasıfları ele
alınmadan cemiyetin ıslah edilemeyeceğini de(Kurtkan, 1977: 16) belirtmiĢlerdir.
Kur'ân ve Psikolojinin kavramsal alanını kısaca anlamaya çalıĢtık. Öncesinde de Din-bilim
iliĢkisinin leh ve aleyhindeki görüĢleri, ilmî tefsirin geliĢim sürecini, taraftarları ve karĢı çıkanların
görüĢlerini özetle aktardık. ġimdi de Kur'ân ve psikoloji iliĢkisi üzerine değerlendirmeler ismini
verdiğimiz çalıĢmamızda, Kur'ân‟da davranıĢ motivleri ve reaksiyonlara iĢaret edeceğiz.
4. Kur'ân’da davranış motivleri ve reaksiyonlar
Ana konularından birisi, insan ve insanın davranışları olduğuna göre Kur‟ân, kendisine
insanı muhatap olarak aldığını, insanın hidayetini ve mutluluğunu esas aldığını söylemektedir.
Kur’ân Ve Psikoloji İlişkisi Üzerine 685
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/12 Fall 2013
(Mülk, 67/14; HaĢr, 59/9; Âl-i Ġmrân, 3/134) Her Ģeyi yaratan Allah, elbette her Ģeyi bileceğine
göre(Esed, 1999: III/1170), Allah tarafından gönderilen ilâhî kitabın metodu ile bu metoda
muhatap olan insan ruhu arasında mükemmel bir uygunluk olmalıdır. Bu uygunluğun ortaya
konulması adına Kur‟ân ve psikoloji iliĢkisi izah edilmelidir(Kutub, 1977: 115). Kur‟ân, geniĢ
anlamda insanın hayat felsefesini, dar anlamda da günlük hayatındaki davranıĢlarını etkiler. Dînî
inanç ve anlayıĢlar, kiĢideki güçlülüğü oranında, diğer insanlarla iliĢkileri, ahlâkî davranıĢlarını ve
değer hükümlerini etkilemektedir(Kırca, 1984: 180).
Ġnsan davranıĢlarının sebepleri üzerinde çalıĢan psikologlar, bu sebepleri, “ihtiyaç, dürtü,
ilgi, istek, arzu, amaç, ideal ve tutku” gibi kavramlarla ifade etmiĢlerdir. „Güdü‟ Ġngilizce karĢılığı
„motive‟ olan bir kavramdır. Canlılarda davranıĢları meydana getiren ve onları belirli hedeflere
yönlendiren kuvvete, yani ihtiyaç gidermek için belli bir yönde etkinlik gösterme eğilimine „güdü‟
denilmektedir(Budak, 2000: 346; Morgan, 1999: 190).
ÇağdaĢ psikolojide motivler/güdüler iki ana gruba ayrılmaktadır. a- Birincil motivler de
denilen fizyolojik güdüler, b- Ġkincil motivler de denilen psikolojik ve ruhsalgüdüler. Bu ikinci
gruba psiko-sosyal veya sosyalgüdüler de denilmektedir. YaratılıĢtan kalıtım yoluyla gelen
yaĢama, var olma, canlı kalabilmek için gerekli olan ihtiyaçlar fizyolojik güdülere girerler.
Güvenlik, itibar ve sevme gibi diğer insanlarla iliĢkileri de etkileyen güdülere de psiko-sosyal
güdüler denilmektedir(Arkonaç, 1998: 241; Baymur, 1994: 67).
Bu baĢlık altında biz kısaca, insanın fıtrî/yaratılışa uygun yapısı, ruh, nefis, rûhî haller,
ruhta meydana gelen fizyolojik değişiklikler, insan davranışları, karakterleri, ihtiyaçlar, olumlu
olumsuz duygular, fizyolojik ve sosyal psikolojik güdüler gibi Kur'ân-ı Kerîm‟de geçen davranıĢ
motivleri ve reaksiyonlarla ilgili bir takım psikolojik belirtilerden bahsedeceğiz.
Kur'ân-ı Kerîm, psikolojinin konuları içerisinde yer alan ve yaratılıĢtan kalıtım yoluyla
gelen yeme-içme, yaĢama, var olma, açlık duygusu gibi fizyolojik güdülerden bahsetmektedir.
Bundan baĢka sonradan öğrenilen, varlığın ve benliğin korunması ile ilgili olan, sevme ve birlikte
olma, güvenlik, saygınlık kazanma, özgürlük, yeterli olma, saldırganlık, hazza ulaĢma-elemden
kaçma ve vicdan/doğru-yanlıĢ güdüsü gibi çeĢitleri olan sosyal-psikolojik güdülerden de
bahsetmektedir(Necati, 1998: 19; Kara, 2004: 70).
Allah Teâlâ, bütün varlıklara yaratılıĢ gayelerini ifa edebilecek derecede özellikler
vermiĢtir.(Tâ-Hâ, 20/50; A‟lâ, 87/1-3). Bazı âyetlerde varlığın devamını sağlamaya dair
açlık(Bakara, 2/155), susuzluk(Tâ-Hâ, 20/120), yorgunluk(Fâtır, 35/34), sıcaklık-soğuk(Ġnsan,
76/12), elem(Nahl, 16/80) gibi güdülerden bahsedilmektedir. Bunlardan baĢka insan türünü
sürdürebilmeye yönelik, ailenin ve toplumun oluĢumuna etkili olan cinsiyet(Nisâ, 4/1; Hucurât,
49/13) ve analık motivinden de(Lokman, 31/14; Ahkâf, 46/15) bahsedilmektedir.
Bunların dıĢında daha pek çok psikolojik olaya temas eden Kur'ân-ı Kerîm, özellikle
heyecan sırasındaki fizyolojikdeğişikliklerden(Yûsuf, 12/31-33), bazı hayvanlara ait
içgüdülerle(Nahl, 16/68-69), insanlara ait içgüdülerden de bahsetmektedir(Kırca, 1982: 202).
Mesela insanlara ait bu içgüdülerden Ģöyle bahsetmektedir. “İnsanlara, kadınların,
çocukların, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşün, salma güzel atların, ehlî sağmal hayvanların
ve ekinlerin sevgisi bezenip süslendi. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Hâlbuki
varılacak güzel yer, Allah'ın katındadır.”(Âl-i Ġmrân, 3/14)
Ġnsanın psikolojik ve ruhsal ihtiyaçlarıyla ilgili olan motivlere „psikolojik ve ruhsal
motivler‟ denildiğini söylemiĢtik. Abraham H. Maslow (1970) insanın ruhsal yönüyle alakalı
motivler hakkında yeni bir tasnif yapmıĢtır. Motiv ve ihtiyaçları temel ve ruhsalihtiyaçlar Ģeklinde
ikiye ayırmıĢtır. Temel ihtiyaçları: açlık, susuzluk, cinsiyet vb. Ģeklinde sıralarken, insandaki ruhsal
686 Şaban KARASAKAL
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/12 Fall 2013
yönle ilgili olanları da: adalet, hayır, güzellik, düzen, birlik oluĢturma Ģeklinde ruhsal ihtiyaçlar
diye açıklamaktadır(Necati, 1998: 32).
Bu psiko-sosyal motivlerden de Kur'ân, insanın sosyal çevresi içinde öğrendiği sahiplenme
motivinden(Âl-i Ġmrân, 3/14; Fecr, 89/20), fiili ve sözlü düĢmanlık motivinden(Bakara, 2/36; Tâ-
Hâ, 20/123), yarıĢma motivinden (Bakara, 2/148; Mutaffifîn, 83/26) bahsetmektedir. Bunlardan
baĢka, motivleri kontrol altında tutmaktan(Nur, 24/30), bunların fert ve toplumun faydasına olacak
Ģekilde sıhhatli bir Ģekilde yönlendirilmesinden(Bakara, 2/168) ve bunların tatmin edilmelerinde
aĢırıya kaçılmamasından (A‟râf, 7/31) bahsederken de, fizyolojik motivlerin mutlaka helal, temiz ve
meĢrû yollardan giderilmesini(A‟râf, 7/80-81) istemektedir.
Kur'ân sadece fizyolojik motivleri meĢru yoldan tatmin etmek ve onları kontrol altına
alınmasını değil, psiko-sosyal, ruhsal motivlerin de kontrol altına alınmasını istemiĢtir. Fiili ve
sözlü düĢmanlık teĢebbüslerinden men etmesi, insanlarla iyi, yumuĢak ve güzel iliĢkilerde
bulunmayı emretmesi düĢmanlık motivi ile ilgili konulardandır(Ahzab, 33/58; Mücadele, 58/9).
Ayrıca insanlara Allah yolunda mal harcamayı, sadaka ve zekât vermeyi emrettiği gibi, sahiplenme
motivini dizginlemeyi de emretmektedir(Tevbe, 9/34; Münâfikûn, 63/10).
Ġnsanlar motivlerini dizginleme ve hâkimiyet altına almada baĢarısız olduklarında, bunların
doyurulmasında aĢırı gider ve zevklerine dalar. Bu motivler hayatın hedefi yapılırsa, motivler
gerçek amaçlarından sapmıĢ olur. Motivlerin sapması ve insan üzerinde hâkimiyet kurması hem
fizyolojik motivler için, hem de psiko-sosyal motivler için geçerlidir. Fizyolojik motivlerden olan
cinsellik motivinden sapmaya misal olarak, Lut(as)‟ın kavmi(A‟raf, 7/80; ġu‟arâ, 26/165) örnek
gösterilir. Ruhsal motivlerdeki sapmaya örnek olarak da aĢırı mal sevgisi ve biriktirme
tutkusundan(Ġsrâ, 17/29; Furkan, 25/67) bahsedilmektedir.
Kur'ân-ı Kerîm ibadet(Bakara, 2/72), dua(Meryem, 19/4), piĢmanlık(Mâide, 5/52),
suçluluk duygusu neticesinde insanın fizyolojisindeki değiĢiklik(Secde, 32/12), sıkılma
duygusu(Lokman, 31/32), stres(En‟âm, 6/64), Ģımarıklık(Ġsrâ, 17/67), depresyon ve intihar(Hacc,
22/15), nankörlük(Ġbrâhim, 14/34), tartıĢmacılık(Kehf, 18/56), öfke(Hûd, 11/89), temenni(Meâric,
70/11) gibi yüzlerce davranış çeĢidinden söz etmektedir. Bu davranıĢ modelleriyle rûhî portreleri
çizilen ve normal davranıĢları belirtilen insan tiplerinin baĢında, inanan insanlar gelmekte ve
onların dıĢ dünyada meydana gelen olaylar karĢısındaki rûhî tezahürleri ve davranıĢ biçimleri
birçok âyette açıklanmaktadır.
Mesela inanan insanlar, Allah Teâlâ‟nın ismi anıldığında kalplerinin titrediğini
hissederler(Enfâl, 8/2), her hadise karĢısında mütevazı ve olgun davranıĢlarda
bulunurlar(Mü‟minûn, 23/1-5). Kur'ân-ı Kerîm, sıkıntılı zamanlarında Allah‟ı aradığı ve andığı
halde, bu sıkıntı geçtikten sonra Allah‟ı unutan insanların, bu anormal davranıĢlarından(Yûnus,
10/12), gerçeklerden yüz çeviren insanların rûhî hallerinden(Enfâl, 8/5-6), zayıf iradeli insanların
davranıĢlarından(Bakara, 2/8-9), inatçı inkârcıların rûhî yapılarından(En‟âm, 6/7), ihtiyarlıktaki
davranıĢ bozukluklarından(Hac, 22/5) bahsetmektedir. Ayrıca, olumsuz insan tiplerinden sayılan
(Kutub 165) riyakâr(Nisâ, 4/142), cimri(Nisâ, 4/37), hasetçi(Nisâ, 4/54), kibirli(Lokmân, 31/7),
aceleci(Enbiyâ, 21/37), zayıf(Nisâ, 4/28), kıskanç(Nisâ, 4/54), kaba(Kalem, 68/13), azgın ve
tartıĢmacı insan (Ğâfir, 40/4) tiplerinden bahsetmektedir. Bunun yanında Kur'ân‟da, sevgi ve
çeĢitleri(Nisâ, 4/54), acıma(Ġsrâ, 17/24), merhamet(Fetih, 48/29) gibi duygular da iĢlenmekte ve
bunların tahlilleri yapılmaktadır(Kırca, 1996: 268).
Bundan baĢka Kur'ân, psikoloji ile ilgili olarak, genel psikolojinin konuları arasına giren
insanın en bariz vasıflarından biri olan idrakkabiliyeti(Mülk, 67/23), irade ile birlikte bir de
ihtiyar/seçme hürriyetinden(Beled, 90/10) bahsetmektedir. Ayrıca insan davranıĢı ve rûhî
Kur’ân Ve Psikoloji İlişkisi Üzerine 687
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/12 Fall 2013
tezahürleri üzerinde durmakta, normal ve anormal insantiplerinin rûhî portrelerini
çizmektedir(Yûnus, 10/12).
4.1. Reaksiyonlar
Bir ruh bilimi olan psikoloji ilminde, eskiden beri insanın sahip olduğu yetenek ve
kabiliyetlerin kaynağı üzerine araĢtırmalar yapılmıĢtır. Bilim adamları arasında bu hususta farklı
görüĢler ortaya çıkmıĢtır. Bazı bilim insanları davranışlarımızın kökeninde biyolojik yasaları ve
evrimi görerek(Teber, 2000: 214), biyolojik sorunların temelinde ruhun bulunmadığını ifade
ederler. MeĢhur psikolog Jung (2001: 21) bu konuda, “XIX. yüzyıl maddeci nedenlerin
evrenselliği fikrini ortaya attı ve ruha özgü bir cevheri kabul etmeyip, ruhun salgı bezine
benzediğini, düĢüncelerin beyinsel bir salgıdan baĢka bir Ģey olmadığını, ruhun maddeden
kaynaklandığını kabul etmektedir. İşte size ruhsuz ruhbilimi” Ģeklinde eleĢtirilerde bulunur. Bu
birinci grup bilim adamlarının görüĢlerine karĢılık Kur'ân-ı Kerîm, XIX. yüzyılda ortaya konan bu
düĢünceyi reddederek, insanı Allah‟ın yarattığını(Rahmân, 55/1-3), ona kendi ruhundan
üflediğini(Hicr, 15/28) ve bu ruhun da Allah‟ın iĢlerinden bir iĢ olduğunu(Ġsrâ, 17/85) ifade
etmektedir.
Diğer bir grup bilim insanı da insan davranıĢlarının kökeninde ruhu görmekle birlikte
(Descartes, 1998: 151), ruhun mahiyetini ortaya koymanın imkânsızlığını kabul ederler(Condillac,
1992: 17). Bu ikinci grup bilim insanlarının, ruhun varlığı ve etkinliği hususundaki görüĢleri,
Kur'ân-ı Kerîm‟in ruh hakkında verdiği bilgiye yakındır, ancak ruhun insana Allah tarafından
üflendiği ve onun Allah‟ın emrinde olduğu konusunda, bilim insanlarının görüĢlerinde netlik
yoktur(Kara, 2004: 43).
Kendisine yaratılıĢtan verilen yapısı sebebiyle insan, kendisinde veya dıĢ dünyada
meydana gelen, ruhsal ve sosyal olaylar gibi, fizîkî, sosyal ve psikolojik olaylardan etkilenmekte
ve davranıĢlarını bu etkiye göre ayarlamaktadır(Kırca, 1996: 265). DavranıĢların genetik bir temeli
olduğu gibi, insanların davranıĢları ve yetenekleri, onların kiĢiliklerinin bir parçası ve
Ģekillenmelerinde önemli bir etkendir(Morgan, 1999: 30; Munn, 1954: 109). DavranıĢlar ve
hareketler duygulardan ve ruhtan etkilendiği gibi, ruh da dıĢ dünyadan etkilenmekte, yani dıĢ âlem
ruha tesir etmektedir(Kam, 1990: 113).
Allah Teâlâ insanı, hayatta kalmasına yardım edecek reaksiyonlarla donatmıĢtır. Mesela
korku reaksiyonu, hayatımızı tehdit eden tehlikelerden sakınmaya; öfke nefsi savunma ve hayatta
kalmak için mücadeleye; sevgi reaksiyonu da mesela, iki cinsin birbirlerine karĢı yakınlık ve türün
devamı için birbirlerinden hoĢlanmalarına yardımcı olmaktadır.
Kur'ân-ı Kerîm‟de korku, öfke, sevgi gibi insanın hissettiği reaksiyonlar hususunda
nitelemeler bulunmaktadır. Kur'ân korku reaksiyonunun değiĢik boyutlarından bahsettiği
gibi(Secde, 32/16; Hac, 22/2) korkunun çeĢitlerinden de bahsetmektedir. Bu cümleden olarak
insanın, Allah‟tan korkması(Ġnsan, 76/10), ölüm(Cum‟a, 62/8) ve fakirlikten korkması(Ġsra, 17/31)
gibi değiĢik korku çeĢitlerinden bahsetmektedir. Ġnsanlardan korku da yaygın olan korku
çeĢitlerindendir(Tâ-Hâ, 20/45).
Vücudu korumaya yönelik olmak üzere insanda önemli fonksiyonları yerine getiren
reaksiyonlardan birisi de öfkedir. Kur'ân‟da değiĢik Ģekillerde öfke reaksiyonu ve insan
davranıĢlarında meydana getirdiği etki dile getirilmiĢtir(A‟raf, 7/150; Tâ-Hâ, 20/92). Ġnsan
hayatında önemli bir rol oynayan ve çeĢitli Ģekillerde kendini gösteren sevgiden de birçok âyette
bahsedilir. Bunlardan, kendini sevmek(A‟raf, 7/188), cinsel sevgi(Rum, 30/21), babalık
sevgisi(Kehf, 18/46; Yusuf, 12/13), Allah sevgisi(Mâide, 5/54), peygamber sevgisinden(Ahzab,
33/21) değiĢik tezahürleriyle söz edilir.
688 Şaban KARASAKAL
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/12 Fall 2013
ÇalıĢmamızın reaksiyonlardan bahsettiğimiz bu kısmında, bir nebze de olsa ruh hakkında
değerlendirmelerde bulunmak istiyoruz. Kur'ân-ı Kerîm‟de insan ruhu üzerinde fazlaca ve
etraflıca durulur. Bir bakıma böyle olması da normaldir. Çünkü bu kitabın ilk ve en önemli
vazifesi, insan ruhunu eğitmek ve belli bir yöne döndürmektir. Ruha hitap eden ve ona yön
vermeye çalıĢan bir kitabın böyle hareket etmesi de gayet tabiidir.
Öyleyse ruh, bedenden ayrı ve baĢka bir varlıktır. Ruh olmadan bedende herhangi bir
hareket söz konusu olmazken; bedenin yardımı olmadan ruh bir takım düĢüncelere sahip olup
bilgiler edinmektedir.(Condillac, 1992: 23) Ruhu yaratan Allah Teâlâ, ruhun mahiyeti hakkında
insanlara yeterince bilgi vermemiĢ, fakat davranıĢlarıyla ilgili geniĢ açıklamalarda
bulunmuĢtur(Kırca 1984:182). Ruhun araĢtırılmasında Müslümanların geliĢtirdikleri olumsuz
yaklaĢımların temelinde, Ġsra Sûresindeki “Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: Ruh,
Rabbimin emrindendir. Size ilimden ancak az bir bilgi verilmiştir.” (Ġsrâ, 17/85) âyetinde ifade
edilen “ruh” hakkındaki anlayıĢlar ve bu anlayıĢı yönlendiren bazı hadisler yatmaktadır. Ruhun
araĢtırılmasının yasaklandığını ileri sürenlere göre, bu âyette hayatın ilkesi olan ruhun, hakikati ve
mahiyeti sorulmuĢ, Allah da bu hususlarda bilgi vermemiĢtir. Müslüman düĢünürlerinin ruhun
araĢtırılması hakkındaki yaklaĢımlarının analizinde ve insan hakkında ilahi mesajın yorumlarına
dayalı olarak geliĢtirilecek bir anlayıĢta temel problem, bu âyette ifade edilen ruh ile neyin
kastedildiği ve âyetin bütün olarak yorumlanmasındadır. Müslüman âlimler bu âyette sorulan
ruhun ne olduğu ve sorgunun yönü üzerine çeĢitli görüĢler ileri sürmüĢlerdir(Yar, 2000: 23).
Ġnsanın ulaĢtığı yüksek hayat düzeyinin sırrı, canlılar arasındaki farklı ve üstün algılama
gücü ve ruh hakkındaki tartıĢma ve teoriler sürüp giderken, Kur'ân-ı Kerîm‟e göre insanın bu
kabiliyet ve yetenekleri, ““Hani Rabbin meleklere demişti ki: "Ben kupkuru bir çamurdan,
şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım.” "Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan
üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!"”(Hicr, 15/28-29) âyetine göre Allah‟ın
kendisine üflediği ruhtan kaynaklanmaktadır, insan bu kabiliyet ve yeteneklerini ruhtan
almaktadır. ġu halde insan henüz mahiyeti keĢfedilememiĢ olan bu ruh sayesinde düĢünen, Ģüphe
eden, anlayan, kavrayan, doğrulayan, yalanlayan, kabul eden ve reddeden, isteyen ve aldanmıĢ
olmak istemeyen, düĢüncelerini hareket ve davranıĢları ile dıĢa vuran bir varlıktır(Kara, 2004: 45).
Bu duruma göre insan, kendisine üflenen ruh sayesinde düĢünen bir kalp, iĢiten bir kulak ve gören
bir göz sahibi varlık olmaktadır. Bu ruh ki insanı diğer canlı varlıklardan ayıran insani kavrayıĢa
sahip kılmaktadır. Ġnsanı diğer canlılardan ayıran husus, ruhuna ulvî nefhanın üfürülmesi ve bu
nefha ile insanî özelliklerin bütününe sahip olmasıdır(Kutub, 1982: IV/2138). Kur'ân-ı Kerîm‟de:
“Sonra onu tamamlayıp şekillendirmiş, ona kendi ruhundan üflemiştir. Ve sizin için kulaklar,
gözler, kalpler yaratmıştır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!”(Secde, 38/9) mealindeki âyette, insana
Ģekil verilip düzeltildikten sonra kendisine ruhun üflenmesinin anılıp, kendisine kulak gözler ve
kalplerin verildiğinin ifade edilmesi, insanın bu üstünlüğüne iĢaret sayılabilir.
Ruh kavramı hakkında Kur'ân-ı Kerîm‟de fazla bilgi verilmemesine rağmen, zaman zaman
aynı anlamda kullanılan “nefs” kavramı çok sık geçmektedir(Abdülbâki, 1982: 710). Nefs, ruh ve
bedenden oluĢmuĢ ve benlik Ģuuruna sahip, bütün halindeki somut insan, beĢerî kiĢilik, kiĢinin
zâtı, kendisi veya “insanın Ģahsiyetinin temayülleri”(Blachere, 1982: 189) Ģeklinde anlaĢılabilir.
Biri bedene, diğeri ruha dönük iki yüzü olan nefiste zıt eğilimler aynı anda etkin
durumdadır(Hökelekli, 1996: 23). Bu zıt eğilimlerin üstünde nefis, kendi varlığında, kendi
kendisini düzenleyici ve dengeleyici bir sistem(ġems, 91/7-10), geliĢme ve olgunlaĢmaya
kabiliyetli(Yûsuf, 12/53) dinamik bir gücü saklamaktadır.
Buraya kadar verilen bilgilerden, Kur'ân-ı Kerîm‟in sayfaları arasında dağılmıĢ olan
malumatlardan, insan psikolojisi üzerinde etraflıca bir etüt ortaya çıkarmanın mümkün olduğu
anlaĢılmaktadır. Kur'ân-ı Kerîm‟de yer alan diğer kâinat ilimleri ve bilgilerden istifade edildiği
Kur’ân Ve Psikoloji İlişkisi Üzerine 689
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/12 Fall 2013
gibi, bir takım gözlem ve deneylerden bu evrensel etütleri açıklamaya ve izah etmeye yarayan
neticeler elde edilebilir(Kutub, 1977: 18). Bütün bu açıklamalar neticesinde görüldüğü gibi Kur'ân,
ferdî manada insanı ele alıp, onu geliĢtirmeyi ve Ģekillendirmeyi amaçlamaktadır. Bunun yanında,
insanın gönlü ve nefsini doyum noktasına ulaĢtırmayı da hedeflemiĢtir. Kur'ân-ı Kerîm, insanın
ham olan doğasından hareketle onu olgunlaĢtırmanın çarelerini göstermekte, ihtiyaçlarının
giderilip doyuma ulaĢmasının yollarını açıklamaktadır.
5. Sonuç
Kur'ân bir takım ansiklopedik bilgileri ortaya koyan bir kitap değildir. Ġçerisinde somut bir
Ģekilde, gerek psikolojik, gerekse ilmî bir takım nazariyelerin olduğu, bir nazariyeler kitabı da
değildir. O, bir hidayet kitabıdır. Bu anlamda Kur'ân‟ı bilimsel nazariyelerin kaynağı olarak
görmek yanlıĢ olduğu gibi, çağlar üstü bir kitap olması sebebiyle, sadece indirildiği dönemin
anlayıĢına hapsetmekte yanlıĢtır. Kur'ân-ı Kerîm psikoloji ilminin, fert olarak insan, insanın
kiĢiliği, olumlu ve olumsuz insan karakterleri, davranıĢlar, insanın duyguları, yardım,
yabancılaĢma, itaat ve uyma davranıĢı, insanlar arası iliĢkiler gibi konularına bazen direk olarak
bazen de dolaylı bir Ģekilde iĢaret etmektedir.
Bugün, kendimizi ifade etmede ve modern bilimlerle iliĢkimizde, içinde yaĢadığımız çağın
gerçekleriyle ve Kur'ân-ı Kerîm‟le iliĢkimizi bir arada götürmek durumundayız. Çünkü çağın
modern bilimlerine yabancı kalmıĢ bir medeniyetin, dünya medeniyetleri arasında, fazlaca ayakta
kalması beklenemez. Bundan baĢka, bu Ģekilde kısır döngü yaĢayan medeniyetlerin, mensuplarına
heyecan veremeyeceği de açıktır.
Kur'ân-ı Kerîm ve Hadis-i ġerif‟lerden baĢlamak üzere Ġslam kültürünün ciddi anlamda etüt
edilmesine her dönemde ihtiyaç vardır. Kur'ân-ı Kerîm insanın ferdî manada özelliklerini ortaya
koymakta, ferdin mutluluğunu, psikolojik doğası ile sosyal doğasının kesiĢtiği en üst noktada gören
Kur‟ân, insanlığı fertte görmüĢ ve ferde de bütün bir insanlık kadar değer vermiĢtir. “Kim, bir
insanı, bir can veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere)
öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim de bir insanı kurtarırsa, bütün insanları
kurtarmış gibi olur.”(Mâide, 5/32) meâlindeki âyete göre Kur‟ân, ferdi, insanlık kadar
önemsemektedir.
Kur‟ân‟ın muhtevasında bulunan hakikatlerin iyi anlaĢılabilmesi ve hidayetinin tüm
insanlara çıkıĢ yolu olabilmesi için, onun yorumlanırken müracaat edilecek ilmî disiplinlerin sayısı
ne kadar fazla olursa, anlaĢılması o kadar kolay ve kapsamlı olacaktır. Çünkü Kur‟ân, beĢeri
geliĢmeler neticesinde ortaya çıkan ve geliĢen, her türlü ilmî anlayıĢa iĢaret ve teĢvik eden bir
yapıya sahiptir. Ancak Kur‟ân‟ın tefsirinde, âyetlerin sosyal bilimlerle veya tabii bilimlerle
iliĢkilerinden veya bilimsel realitelerden bahsetmek isteyen kiĢilerin, çok temkinli davranmaları ve
beyan ettikleri verilerin, asla nihâî gerçekleri veya hakikati yansıtmadığını gözden uzak
tutmamaları gerekmektedir.
Biz de bu yüzden modern bir disiplin olan psikolojiyi incelemek ve onun vasıtasıyla
Kur‟ân yorumuna yeni ufuklar açmak için böylesi bir konuyu çalıĢmamıza esas aldık.
KAYNAKÇA
ABDÜLBÂKĠ, Muhammed Fuad (1982). Mu’cemü’l-Müfehres li elfâzı’l-Kur’âni’l-Kerîm.
Ġstanbul: Mektebetü‟l-Ġslâmiyye.
ALLPORT, Floyd Henry (1924). Socıal Psychology. Boston: Houghton Mifflin.
ARKONAÇ, Sibel AyĢen (1998). Psikoloji Zihin Süreçleri Bilimi. Ġstanbul: Alfa Basım Yay.
690 Şaban KARASAKAL
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/12 Fall 2013
AġUR, Muhammed Tahir(1997). Tefsîrü’t-Tahrîr ve’t-Tenvîr. Tunus.
AYDIN, Mehmet (1990).Din Felsefesi, Ġzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Yay.
BAYMUR, Feriha (1994). Genel Psikoloji. Ġstanbul: Ġnkılap Yay.
BLACHERE, Regis (1982). “Nefs Kelimesinin Kur‟ân‟da KullanılıĢı Hakkında Bazı Notlar”, Çev.
Sadık Kılıç, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi., S. 5, Erzurum.
BUDAK, Selçuk (2000). Psikoloji Sözlüğü, Ankara: Bilim ve Sanat Yay.
CEBECĠ, Lütfullah (1989).“Kur‟ân‟ın AnlaĢılmasına Doğru” Ġstanbul: Zaman Gazetesi Yay.
CONDĠLLAC, E. B (1992). İnsan Bilgileri Üzerine Deneme. Çev. M. Katırcıoğlu, Ġstanbul: MEB.
Yay.
CÜCELOĞLU, Doğan (1997). İnsan ve Davranışı, Psikolojinin Temel Kavramları. Ġstanbul:
Remzi Kitabevi.
ÇĠÇEK, M.Halil (2007). Kur’ân Nasıl Bir Kitaptır. Ġstanbul: Beyan Yayınları.
DAVUDOĞLU, Ahmet (2000), “Müzakereler” Kur’ân ve Tefsir Araştırmaları I, ĠSAV Ġstanbul:
Ensar NeĢriyat.
DEMĠR, ġehmus (2002). Kur’ân’ın Yeniden Yorumlanması, Batı’yla Münasebetin Kur’ân
Yorumuna Yansımaları. Ġstanbul: Ġnsan Yay.
DERVEZE, Ġzzet (1997). Kur’ânü’l-Mecid Kur’ân’ı Anlamada Bir Yöntem Çalışması. Çev.
Vahdettin Ġnce, Ġstanbul: Ekin Yay.
DESCARTES (1998). İlk Felsefe Üzerine Metafizik Düşünceler. Çev. Mehmet Karasan, Ġstanbul.
DUMAN, M. Zeki (1996). Nüzulünden Günümüze Kur’ân ve Müslümanlar. Ankara: Fecr Yay.
EROĞLU, Ali (2002). Kur’ân Tarihi ve Kur’ân İlimleri Üzerine. Erzurum: EKEV Yayınevi.
ESED, Muhammed (1999). Kur’ân Mesajı Meal-Tefsir. Çev. Cahit Koytak, Ahmet Ertürk,
Ġstanbul: ĠĢaret Yay.
GENCER, Bedri (2008), İslam’da Modernleşme, Ankara: Lotus Yay.
HÖKELEKLĠ, Hayati (1996). Din Psikolojisi. Ankara: TDV. Yay.
JANSEN, J.J.G (1993). Kur’an’a Bilimsel-Filolojik-Pratik Yaklaşımlar, Çev. Halilrahman Açar,
Ankara: Fecr Yay.
JUNG, Carl Gustav (2001). Doğu Metinlerine Psikolojik Yaklaşım. (Edisyon: J.J.Clarke), Çev.
Ahmet Demirhan, Ġstanbul: Ġnsan Yay.
KAM, Ferit (1990). Dinî ve Felsefi Sohbetler. Sad. Süleyman Hayri Bolay. Ankara: DĠB. Yay.
KARA, Necati (2004). Bir İletişim Aracı Olarak Kur’ân’da Beden Dili. Ġstanbul: Bilge Yay.
KILIÇ, Sadık (1995). İslâm’da Sembolik Dil. Ġstanbul: Ġnsan Yay.
KIRCA, Celal (1982). Kur’ân-ı Kerîm ve Modern Bilimler. Ġstanbul: Marifet Yay.
KIRCA, Celal (1984). Kur’ân-ı Kerîm’de Fen Bilimleri. Ġstanbul: Marifet Yay.
KIRCA, Celal (1993). İlimler ve Yorumlar Açısından Kur’ân’a Yönelişler. Ġstanbul: Tuğra
NeĢriyat.
KIRCA, Celal (1996 ).Kur’ân ve Bilim. Ġstanbul: Marifet Yay.
Kur’ân Ve Psikoloji İlişkisi Üzerine 691
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/12 Fall 2013
KIRCA, Celal (1996). Kur’ân ve İnsan. Ġstanbul: Marifet Yay.
KURTKAN, Amiran (1977). Sosyolojik Açıdan Tasavvuf ve Laiklik. Ġstanbul: Kutsun Yay.
KUTLUER, Ġlhan (1994). “Ġlmü‟n-Nefs”, DİA. C.XXII. Ġstanbul.
KUTLUER, Ġlhan (2001).“Kur‟ân‟ı Anlama Yolunda Felsefî Tecrübenin Rolü ve Değeri”,Kur’ân
ve Tefsir Araştırmaları II, ĠSAV Ġstanbul: Ensar NeĢriyat.
KUTLUER, Ġlhan (2005). “Ġslam ve Bilim TartıĢmalarında Temel YaklaĢımlar” Bilgi Bilim ve
İslam I, II. ĠSAV, Ġstanbul: Ensar NeĢriyat.
KUTUB Seyyid (1402/1982). Fî Zılâlil Kur’ân. Beyrut: Dâru‟Ģ-ġerûk.
KUTUB Seyyid (tsz). et-Tasvîru’l-Fenniyyu fi’l-Kur’ân. ys,
KUTUB, Muhammed (1977). İslâm’a Göre İnsan Psikolojisi. Çev. Akif Nuri, Ġstanbul: Hicret Yay.
MORGAN, Clifford Thomas (1999). Psikolojiye Giriş. Çev. H. Arıcı vd. Ankara: Hacettepe
Üniversitesi Psikoloji Bölümü Yayınları.
MUNN, Norman, L (1954). Psikoloji İnsan İntibakının Esasları. Çev. Nahid Tentar, Ġstanbul:
Maarif Basımevi.
NASR, Seyyid Hüseyin (1994). “Ġslâmî Bilim Nedir?”,Çev. Mevlüt Uyanık, İslâmi Araştırmalar
Dergisi, C. 7, S. 1, Ankara.
NECATĠ, Muhammed Osman (1998). Kur’ân ve Psikoloji. Çev. Hayati Aydın, Ankara: Fecr Yay.
ÖZEL, Ġsmet (1995). Üç Mesele Teknik Medeniyet Yabancılaşma, Ġstanbul: ġule Yay.
ÖZEMRE, Ahmet Yüksel (2000), “Müzakereler”, Kur’ân ve Tefsir Araştırmaları I, ĠSAV.
Ġstanbul: Ensar NeĢriyat.
ÖZTÜRK, Mustafa (2011). Kur'ân, Tefsir ve Usûl Üzerine Problemler Tespitler Teklifler. Ankara:
Ankara Okulu Yayınları.
SAMUK, Fevzi (2001). “Kur‟ân ve Psikiyatri”Kur’ân ve Tefsir Araştırmaları II, ĠSAV, Ġstanbul:
Ensar NeĢriyat.
SARI, Mehmet Ali (2011). Kur'ân-ı Kerîm’i Güzel Okuma Tekniği ve Kuralları, Ġstanbul: MÜĠFV.
Yay.
SERĠNSU, Ahmet Nedim (1996). Kur’ân Nedir? Ġstanbul: ġule Yay.
ġÂTIBÎ, Ġbrahim b. Musa (ts.) el-Muvâfakât li Usûli’ş-Şerî’a. Thk. Abdullah Draz, Beyrut.
TABBARA, Afif Abdülfettah (1981). İlmin Işığında İslâmiyet. Çev. Mustafa Öz, Ġstanbul: Kalem
Yay.
TEBER, Serol (2000). Davranışlarımızın Kökeni. Ġstanbul.
TUNÇ, Mustafa ġekip (1949). Psikolojiye Giriş. Ġstanbul: ĠÜEF. Yay.
UYGUR, Mermi (2008). Yaşama Felsefesi. Ġstanbul
UZUN, Nihat (2013). “Kur‟ân‟da Ġnsan Psikolojisi: EleĢtirel Bir YaklaĢım” JASSSS The
International Journal of Social Science. Volume 6 Issue 1. Lorient-France
YAR, Erkan (2000). Ruh-Beden İlişkisi Açısından İnsanın Bütünlüğü Sorunu. Ankara: Ankara
Okulu Yay.
YARAN, Cafer Sadık (1997). “ĠslâmîleĢme ve UyuĢma”, Din ve Bilim, Samsun: Sidre Yay.
692 Şaban KARASAKAL
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/12 Fall 2013
ZEHEBÎ, Muhammed Hüseyin (1989/1409). et-Tefsîr ve’l-Müfessirûn. Kahire: Mektebetü Vehbe.
ZERKÂNÎ, Muhammed Abdülazim (1988), Menâhilü’l-İrfân Fî Ulûmi’l-Kur’ân. Beyrut.