KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal...

127
www.arsivakurd.org

Transcript of KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal...

Page 1: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 2: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

-----

hhhh

Komünar

1

İçindekiler. . .

Komünardan........................................2

Önderliğin Perspektifleri (Politik Rapor)..................................................3

PKK'nin 31. Kuruluş YıldönümüneBüyük Hedeflerle Giriyoruz..............39

Önderliği Doğru Anlamak..............50

10'Uncu Kongre GerçeğiEleştiri Özeleştiri Temelinde YenidenPartileşme VE Güçlü Bir KararlaşmaGerçeğidir..........................................85

PKK de Militan Gerçeklik..................103PKK Özgür Bir DünyaYaratma Eyleminin Adıdır.

PKK Bir düşündürtmeHareketidir.

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 3: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Merhaba,Dergimizin 36. Sayısında yine birlikteyiz. 36. Sayı aynı zamanda dergimizin de 3. Yılının

dolduğu ve dördünce yılına girdiğinin de bir ifadesi. Dergi olarak, 4. Yıla giriş yaparken eskisin-den daha içerikli, dönem ihtiyaçlarını ideolojik alanda her zamankinden daha fazla karşılayan birçalışma yürütmek amacıyla okuyucularımıza 'merhaba' diyoruz.

Geçen üç yıl içinde Önderliğimize karşı geliştirilen başta zehirleme olmak üzere her türdenişkence ve ideolojik saldırı karşısında militan bir duruşun bir ifadesi olarak dergimiz, dördüncüyılına girerken en zor koşullarda dahi yayın hayatında kesintiye uğramamıştır. Elbette bu birPKK geleneği olmaktadır. En zor koşullarda kendisini her gün üreterek modernitenin en azgınsaldırıları karşısında bile partimizi, halkımızı ve insanlığı aydınlatmaya devam eden Önder-liğimize layık olmanın da bir yöntemi olmaktadır bu düzenlilik ve süreklilik.

36. sayımız, aynı zamanda resmi olarak 30. Yılını bitirip 31. Yılına giren PKK nin kuruluşyıl dönümü için ayrılmıştır. Bir anlamda bu sayı PKK kuruluş yıl dönümü için özel olarakhazırlanmış bulunmaktadır. Bunun için bu sayımızda, elimizde olmasına rağmen bazı yazılarıyayınlayamıyoruz.

Bir insan ömrü açısından bile yolun yarısı bile sayılamayacak bu 30 yıl, Kürt halkının yazıl-mamış binlerce yıllık tarihinin yazımı şeklinde geçmiştir. Yani neredeyse her yılda yüz yıllık birtarih yazılmıştır .

Yine bu 30 yıl içinde beşbin yıllık sınıflı devletçi toplum paradiğması karşısında, neolitik-ten günümüze ulaşan demokratik uygarlık kriterleri gün yüzüne çıkarılarak başta Kürt halkıolmak üzere bölge ve dünya insanlığına sunulmuştur. Onun için PKK li 30 yıl destansı bir yaşamanlayışının sembolü olmuştur.

Sözü fazla uzatmadan bu destansı 35 yılın yaşayanlarının anlatımından özgürlükdestanımızın nasıl yazıldığını izleyelim.

Yine geçen sayımızda yayınlamaya başladığımız PKK 10. Kongre belgelerini aktarmayadevam edeceğiz. Yeniden inşanın tamamlanması da demek olan PKK 10. Kongresi, bu 30 yıllıktarihin önemli bir dönüm noktası da olmaktadır.

31. yılına resmen giren, Çubuk barajı toplantısı esas alınırsa 35 yılını tamamlayan vetamamlanmamış bir özgürlük öyküsü olarak PKK yi bize armağan eden başta Önderliğimiziselamlarken, bize özgürlüğün ne anlama geldiğini öğreten başta Haki KARER, Kemal PİR,Mazlum DOĞAN, M. Hayri DURMUŞ olmak üzere tüm Özgürlük şehitlerini saygıyla anıyoruz.Ve Onların özgürlük özlemlerini gerçekleştirmenin sözünü bir kez daha veriyoruz.

Tüm okuyucularımızın 27 Kasım Özgürlük Bayramını kutluyoruz.

Yeni bir sayıda buluşmak dileğiyle…KOMÜNAR

2

KOMÜNARDAN...KOMÜNARDAN...

Komünar

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 4: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

3

Önderliğimizin son olarak kaleme aldığıYeni Savunma, aynı zamanda Kongremizesunduğu bir rapor niteliğini taşımaktadır.Tüm arkadaşların bu Savunmayı okumuşolmalarından hareketle, Önderliğimizingörüşme notlarından hazırlanan bu çerçe-veyi buna ek olarak kongre platformunasunuyoruz.

Günümüzde Yaşanan Birinci Hege-monik İktidar İle İkinci Hegemonik İktidarArasındaki Çatışmadır

Irak savaşı öncesinde Schröder, Chiracve Putin henüz bu çizgiye gelmemişlerdi.ABD'ye karşı direniyorlardı. Çin ve İran daböyle sayılırdı. Ama şimdi Almanya ve Fransabu çizgiye gelmiş durumdalar. Rusya'nın di-renecek hali yoktur. Ortadoğu'da şu anda Kürt-İsrail-ABD ittifakı söz konusudur. ABD rea-litesi ortadadır. ABD'nin güdümüne gireme-yiz, çizgisine gelemeyiz. Ama bu, ABD'yi kar-şımıza alacağız anlamına da gelmez. Çözüme

dönük ilişkiler kurulabilir. ABD, Sykes-PicotAnlaşmasını hayata geçiriyor. İşte Suriye'derejime karşıt olanlar ABD tarafından destek-leniyor. Haddam Brüksel ayaklıdır; Rıfat iseİspanya ve ABD tarafından destekleniyor.İran'ın çevresi sarılmıştır, zor durumdadır.

Irak'ta zaten bir Kürt devleti kurduruldu.Bu devlete karşı olmadığımızı daha önce desöyledim. Ama bu devletin ikinci bir İsrail ol-ma ihtimali çok yüksektir. Ona bu misyonyüklenecek gibi görünüyor. Güney'deki devletABD'ye dayanmamalı, kendi özgücüne da-yanmalıdır. Çünkü ABD bir gün bölgeden gi-decek; bu durumda Acemler, Türkler, AraplarKürtlere yöneleceklerdir.

Osmanlı'nın son döneminde, BirinciDünya Savaşı sürecinde Almanya güçlü ol-duğu için daha etkin olabilmişti. Ama dahasonra İngiliz siyaseti hâkim oldu. İkinci Dün-ya Savaşı sırasında Almanya güçlendiğindeyeniden Türkiye siyasetine hâkim olmak iste-di. Şimdi de ABD-ki, İngiliz siyasetinin deva-mıdır AKP içinde etkindir. Almanlar da şimdikendilerini CHP içinde bir grupla ifade edi-yorlar. Baykal dışında bürokratlardan oluşanbir grupla ifade ediyorlar, ama Almanlar o ka-dar güçlü değiller. Bu bağımsızlık değil. Ortasermayenin Türk olması, bürokratların Türkolması bağımsızlık demek değil. Egemenlikkimde, egemen kim? Türkiye bağımsız değil.Aslında şu anda dünyada hiçbir devlet için ba-ğımsızlık kavramını kullanamayız.

Günümüzde yaşanan da birinci hegemo-nik iktidar ile ikinci hegemonik iktidar arasın-daki çatışmadır. Bu oyunların çoğu ta 1926'-larda geliştirilmeye çalışıldı. Bunlar aslındaİngiliz oyunlarıdır. Kraliçe boşuna mı Bursa-'ya geldi? Mustafa Kemal, bunları görüp en-gellemeye çalıştı, ama ona izin vermediler, o-nu etkisiz hale getirdiler. Şeyh Sait isyanıyla

ÖNDERLİĞİN PERSPEKTİFLERİ(POLİTİK RAPOR)

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 5: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

4

Kürtleri de etkisiz hale getirdikten sonra,1926 ile birlikte birinci hegemonik iktidarınıkurdular. Bu iktidar mevcut laisizme dayanı-yordu. İzmir Milletvekili Yahudi asıllı AvramGalanti, Mustafa Kemal için "Musa değerin-dedir" diyordu. Mustafa Kemal'i adeta tanrı-laştırmak istiyorlardı, tanrılaştırdılar! Bugün-kü iktidarın temeli de 1946'larda atılmıştır; as-lında daha eskiye, ta Osmanlılara, 1818'lerekadar götürülebilir. Buna da ikinci hegemonikiktidar diyorum. Bu iktidar, mevcut laisizmkarşıtı olarak, ılımlı İslam şeklinde geliştiril-miştir.

'Musa'nın Çocukları' kitabını biliyorsu-nuz. Bu kitap, peygamberin oğullarını anlatı-yor. Bu iktidar da aslında Yahudi kökenlidir.Bunların eşlerinin hepsi açıktı. Arınç, Gül veErdoğan'ın birbirleriyle olan ilişkilerini, iliş-kilenme koşullarını bilmiyorum, ama araştır-maya ve incelemeye değer bir konudur. Arınç,Gül ve Erdoğan için bunlarla işbirliği içinde-dir demiyorum, ama bu bir İngiliz siyasetidir,bunun araştırılması gerekir.

Kürtler bu iktidarları zaten kabul etmez-ler. Birinci hegemonik iktidarın temel anlayışıbugünkü laisizmdir. Bugün halen üç kurumadayanıyor: Bunlar ordu, yargı ve üniversite-lerdir. Bunlar bu iktidar anlayışı içerisindeyetiştirilmiş, buna göre yaşam tarzları şekil-lenmiştir. Mevcut laisizmi korumak için tavırgeliştirmeleri, direnmeleri ve bunu koruma-ları gayet doğaldır. Bunlar bu iktidarın seksenyıllık orta sınıfıdır. Bugün bunun siyasi söz-cülüğünü Baykal yapmaktadır. İkinci hege-monik iktidar ise ılımlı İslam siyasetiylebütün bu yapıları aşmak ve denetim altına al-mak istiyor. AKP Hükümeti ülkeyi İttihat veTerakki döne-minden daha geri, daha beter birduruma getirecektir. Biliyorsunuz, Dolma-bahçe görüşmeleri var. Başarılı olmak ve ikti-dar için ekonomik kriz gizlenmek isteniyor;borsalar, para piyasaları denetim altında tutul-mak isteniyor. Üretime dayanmadan, kuponüzerinden, kâğıt üzerinden bunlar yapılıyor.

Bahçeli de iki hegemonik iktidar arasın-da bir yerdedir. Aslında AKP ve CHP'nin ta-mamı değil, bu partiler içerisinde bir grup, bu

hegemonik iktidarları temsil ediyor. AKP'niniktidarda kalabilmesi için yapması gereken üçşey var: Birincisi ekonomik krizi olabildiğin-ce gizlemek, ikincisi Kürt sorununun barışçıldemokratik çözümü, üçüncüsü de para piya-salarını ve borsaları denetim altında tutmak.Bunları başarabilir mi, bilmiyorum, başara-bileceğini zannetmiyorum. Başaramazsa AKPHükümeti çözülecektir.

Ilımlı İslam'la hedeflenen aslında Orta-doğu'da Arap milliyetçiliğinin kırılmasıdır.Türkiye öncülüğünde Suriye-İsrail görüşme-lerinin yapılması, Arap milliyetçiliğinin kırıl-ması çalışmasıdır. Benim Suriye'den çıkartıl-mam da bununla ilintilidir. Türkiye, İsrail ileSuriye arasındaki sorunu çözmeye çalışıyor.Ama bir taraftan Amerika, bir taraftan da İs-rail tarafından kuşatılmış durumdadır. İsrail-Suriye görüşmeleri üzerinden AKP'ye, "Arapmilliyetçiliğini kır, biz seni bir süre daha des-tekleyelim" diyorlar. Bu temelde AKP iktida-rını bir süre daha destekleyecekler.

El Kaide'yi biliyorsunuz. Bunlar da birtaraftan Afganistan, Pakistan, Suudi Arabis-tan, Mısır tarafından denetim altına alınmakisteniyor; diğer taraftan ise, Amerika, İngil-tere ve İsrail'in ılımlı İslam müdahalesiyle de-netim altına alma politikası var. El Kaide,Amerika'ya, "Benim önümü aç, ben bir ulus-devletçik olarak burada yaşayayım" diyor.Ama Amerika da "Buna izin vermem, benimdenetimim altında kalmalısın" diyor. Sad-dam'ı çözdüler. Sıra İran'a gelecek. Türkiye'-nin kendi başına hareket etmesine izin ver-mezler. Amerika buna izin vermeyecek. Kırkmilyon Kürt'ü İran'dan sonra Türkiye'ye karşıkullanmaya çalışacaklar. İşte ben bu tehlikeyidile getiriyorum, anlamıyorlar. Bu tehlikeyigörmüyorlar ve talimat veriyorsun diye cezaveriyorlar.

Siyasal kavramların çoğu din kökenlidir.Laiklik, din kökenli bir kavramdır. Laiklik veİslamiyet bu topraklara sonradan getirilmiştir.Laiklik de, İslamiyet de buraya ait kavramlardeğil. Bildiğimiz birçok kavram din kökenli-dir. Ben daha önce de dile getirmiştim: Pro-testanizmin üç mezhebi vardır veya üç mez-www.a

rsiva

kurd

.org

Page 6: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

hep doğurmuştur: Reel sosyalizm, sosyal de-mokrasi ve ulusal kurtuluşçuluk. Din birçokşeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda bu konuları detaylı dile getireceğim.Judaik İslam, yani Yahudi İslamı diye bir şeyürettiler sonra. Biliyorsunuz, Muhamed'in ilkkıblesi Kudüs'tür. Kudüs'e bakarak namaz kı-lıyorlardı. Hz. Muhammed Tevrat'ı geliştiripreformlaştırmıştır. Yani Tevrat'ı ve Museviliğireforme ederek Kuranlaştırdı. Kuran, Tevrat'-ın Araplara uyarlanışıdır.

Siyasal İslam, cumhuriyetin başındanberi partilerle ilişkilidir. Bu ilişki geçmişteDP, daha sonra AP ve Milli Selamet Partisi,şimdi de AKP ile devam ediyor. Bu yeni birşey değil. Siyasal İslam'ın bir kanadı Suriyeüzerinden Suudilere dayanıyor, oradanekonomik yardım alıyor. Bir kısmı da İran ileilişkilidir. Binlerce Kürt yurtseverini vahşicekatleden Hizbullah bunlardan bağımsızdeğildir. Bunlar önce bu tarz örgütlenmelerikurup sonra Kürtlere karşı kullanıyorlar. Dahaönce bunu gördük. Biliyorsunuz, Hizbullahönce İlim Cemiyeti olarak örgütlendi, sonraikiye ayrıldılar. Önce on kişiydiler, sonra yüzkişi, binlerce kişi oldular. Şimdi sayıları dahaçoktur ve daha tehlikelidirler. Velioğlu'nu ön-ce desteklediler, kullandılar; sonraki durumuda biliniyor.

Bunlar halkımıza iyi anlatılmalıdır. Yaşa-nan vahşeti unutmamak gerekiyor. Diyar-bakır'da insanlara arkadan yaklaşıp baltaylaya da enselerine tek kurşun sıkarak binlercegariban Kürt yurtseverini öldürmediler mi?Bıraksalar hepimizi vahşice katlederler. ÖnceBahriye Üçok, Uğur Mumcu gibi sol Kemal-istleri katlettiler. Daha sonra devletki, devletintümünü zan altında bırakmak istemem bazıvaliler ve garnizon komutanları eliyle özellik-le 92'de Hizbulkontra olarak Kürtlere karşıkullandılar. Örneğin Batman Valisinin yaptığıbuydu. Diyarbakır Mahkemesi yıllar sonraverdiği kararda bu yöntemin ne kadar hatalıolduğunu belirtiyordu. Mahkeme bile bunukabul edilemez bulmuştu. Fetullah Gülen,bunlar önemli değil, işin görünen kısmıdır.Bu, Amerika'nın bir planıdır. Diyarbakır adına

siyaset yapanlar bunu neden anlatmıyorlar?Bütün Diyarbakır güçlerini seferber ederek,benim manevi etkimi de kullanarak iyi birçalışma yapabilirler.

Kürtler, laik-türban çatışmasından uzakdurmaya çalışsın. Sahte tarikatlardan da, sahtelaikçilerden de uzak dursunlar. Kürtler kesin-likle bu tür çatışmalardan kendilerini muha-faza edip demokrasi ve barış için çalışmalıdır-lar. Halkımıza sesleniyorum: Her türlü örgütlüdini yapılardan, özellikle tarikatlardan uzakdursunlar, hiçbir şekilde ilişkilenmesinler, se-çimlerde de bunlara oy vermesinler. İslamiyetbarış dinidir. Camiye gittikleri zaman müf-tüye, "Müftü bey, bugün hutbende demokrasive barış için ne dedin?" diye sorabilmelidirler.Birileri çıkıp bunu dile getirebilmelidir. Çün-kü camiler, Hz. Muhammed döneminde top-lumun siyasal ve sosyal sorunlarının çözümyeriydi. Günümüzde de camiler demokratiksiyasetin ve barışın gelişmesine hizmet et-melidir. Din adamlarının sahte dincileri iyianlatması gerekiyor. Dernekleşmelerle bera-ber, camileri de toplumsal merkez halinegetirmeliler. İslam dininin özü de budur. İslamdini barışa hizmet eder. İmamlar da bu eksen-li çalışmalarına devam edebilirler.

Devlet de üzerine düşeni yaparsa, o za-man demokratik ulus temelinde çözüm ge-lişir; aşiretçilik de, ırkçılık da, dincilik degeride kalır. Biz İslam dinine, kültürüne karşıdeğiliz. İslami milliyetçiliğe, İslam adına ya-pılan politikalara, yanlış politikalara karşıyız.Biz sadece siyasal dinciliğe karşıyız. Siyasalİslam'a hayır, kültürel İslam'a evet!

Dincilik de bir tür milliyetçiliktir. İslamimilliyetçiliğin sonu Ahmedinejad, Hamas,Hizbullah gibi olur. Ahmedinejad aslındaABD tarafından besleniyor, ayakta tutulmayaçalışılıyor. ABD istese iki günde onu silip sü-pürür. Sonu Saddam'ın sonu gibi olur. ABDOrtadoğu'da herkesi silahlandırıyor, seksenmilyar Dolarlık silahlandırma projesini devre-ye sokmuş durumdadır. Suudi Arabistan'ı,İsrail'i, Mısır'ı silahlandırıyor. Türkiye de işiniçindedir. Bunlar İran ve Suriye'ye karşı gibigörünüyor, fakat İran ve Suriye'yi çok da

Komünar

5www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 7: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

6

önemli görmüyorlar aslında. Ortadoğu'da bukadar sorunlar içerisinde ABD'ye karşı nasıldirenilir? Ancak demokrasi ile direnilebilir.Demokrasi kültürünü geliştirmek gerekiyor.

AKP'yi zaten kontrol altına almış bulu-nuyorlar. AKP'nin temelleri otuz yıl önce İn-giltere'de atılmıştır. Bu biliniyor. Almanlar dadaha önce İslami kesimle, Erbakan'la ilişk-ilendi. Onlarla politika yürütmeye çalıştı. Bi-liyorsunuz, Milli Görüş Almanya'da çok güç-lüydü, halen de güçlüdür. Amerika, İngilterepolitikaları AKP'nin ortaya çıkmasına ve pala-zlanmasına neden oldu. Bunu iyi anlamak la-zım. AKP ile Kürtleri kon-trol altında tutmak iste-diler. Baykal ile degüçlü bir sol demokratmuhalefetin ortaya çık-masını da engellediler.AKP ile diğer politika-larını da uygulamayakoydular. Ancak bu songelişmelerle AKP'ye ih-tiyaçları azaldı. AKPmisyonunu tamamlamışgibi gözüküyor.

Küresel SermayeyiEllerinde Tutuyorlar, Finans Kapitali Yöne-tiyorlar

Finans kapitalle insanları kandırıyorlar.Tekeller böylece dünyayı yönetiyor. Bu işi dehiçbir üretim yapmadan, trilyon ve katrilyonparayı ortaya sürerek yapıyorlar. Amerika kar-şılıksız, hiçbir karşılığı olmadan dünyaya kırktrilyonluk tahvil sattı. Şimdi bu büyük balonyer yer patlıyor. Ekonomik kriz dedikleri nok-ta budur. Dünyadaki hiçbir güç kendini tekel-lerden kurtaramıyor. Dikkat edin, Çin'in hiçsesi çıkmıyor. Rusya'yı terbiye ettiler. Sesiniçıkaran ülkelerin başına dünyayı yıkıyorlar.Bütün bunları uluslararası alanda hisse senet-leri, tahvil vb. yöntemlerle, borsayla kâğıtüzerinden yapıyorlar. Bunlar AKP'ye de buparalardan verdiler. Kürtleri de paraya alış-tıracaklar. Şimdiden "Erbil'i ikinci Dubai ya-pacağız" diyorlar ve yapacaklar. Şimdidenkredilere, büyük yapılara başladılar.

Finans kapital her şeyi denetimi altındatutmak istiyor. Bu söylediğim çok inanılmazda gelebilir, ama kendini doğru tanımadanmücadele edemezsiniz. Hatta bu iktidarı doğ-ru tanımlamaz ve anlayamazsanız, tasfiyeciOsman'ın durumuna düşersiniz. Hatta sizikullanırlar, nasıl kullanıldığınızı bile anlaya-mazsınız. Beni de tanımlamak istediler. Fi-nans kapital beni denetleyemediği için bugünburadayım. Bizim özgürlükçü çizgimizle iş-birlikçi çizgi mücadele halindedir.

Son dört yüz yıldır para çok daha önemkazanmıştır. Yahudiler halkları birbirleriyle

çatıştırma üzerinden dün-yayı yönetiyor. Önce buideolojilerini Almanlaraaşıladılar. Yani Hitler'ide Yahudiler yarattı.Kan bağını, soy bağınıonlar yaratmıştı, Hitleronların eseridir. İlkTürkçülük hareketininbaşında da Yahudilervardır. İlk Türkçülüğügeliştirenlerdendir. Kür-tlerle de ilgilendiler. Ta

yüz elli yıl önce Barzaniailesiyle ilişkiye geçtikleri biliniyor. Paraylaher şeyi yapabilecekleri düşüncesindedirler.Küresel sermayeyi de ellerinde tutuyorlar. Fi-nans kapitali yönetiyorlar. Bütün bunları anla-madan Kürt sorununu anlayamayız, Türkiye'-deki olayları anlayamayız. Yoksa onlar ça-tıştırır, biz de çatışır duruma düşeriz. Saddamgibi, halklar birbirine karşı kırdırtılır. Sağ-sol,Alevi-Sünni, Kürt-Türk herkes birbirini öl-dürür. Onlar bu konumlarıyla küresel serma-yeyle dünyayı yönetiyorlar, biz de birbirimiziöldürmekle uğraşıyoruz.

Bu son operasyonlarda da Türkiye'ye in-sansız uçaklarla yardım ettiler. Bunlar aslındayardım falan etmiyorlar, daha çok çatış-mamızı istiyorlar. Bu sorun bilmem ne kadarbomba atmakla çözülmez. Bunu defalarca dilegetirdim. Ayrıca her bombalama yüz milyonDolara mal oluyor. Bu sorun böyle çatışmalar-la çözülmez. Ben, İngilizler ve Amerika kadarwww.a

rsiva

kurd

.org

Page 8: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

akıllı olalım diyorum. Aksi halde onlardünyayı yönetir, biz de burada ahmaklar gibibirbirimizi öldürürüz.

Bu işi tek başına operasyonlarla bitire-meyeceklerini biliyorlar. Bununla birlikte kü-resel sermayeyi de devreye sokuyorlar. Kürt-leri küresel sermayeye bağlamaya çalışıyor-lar. Küresel sermayeyi kontrol edenlerinamaçları Güney'de Arap Emirlikleri gibi emir-likler kurmayı hedeflemektir. Dubai gibi yer-leşimler kurmak, Erbil'de öi Diyarbakır'daholdingler kurmak, merkezler oluşturmaktır.Toprakların yarısı satılmış, diğer yarısını daalmak istiyorlar. Yeraltı ve yer üstü kaynak-larına da sahip olacaklar. Kürtleri de karıntokluğuna kendilerine, patronlarına bağlaya-caklar. Kadın nasıl erkeğe muhtaç hale getiril-mişse, kadınlar böylece nasıl karılaştırılmışsa,Kürtleri de bu şekilde kendilerine bağımlı kıl-maya çalışıyorlar. Kürtlere nasıl davranmalarıgerektiğini öğretiyorlar: Şöyle davranacaksın,şöyle giyineceksin, böyle yapacaksın, şöyleevleneceksin gibi. İşte Osman'ın düştüğüdurum ortadadır. İkide bir fotoğraf çektiriyor-lar, şöyle yapacaksın diyorlar. Osman veBotan'ı da bu şekilde kopardılar, bunlarla bir-likte bin kişiyi de kopardılar. Bu işi paraylayapmaya çalışıyorlar. Onların projesi budur.Krediler alarak üç gün gibi kısa sürelerdeAğrı'da, Bitlis'te holdingler kurarak Kürtlerüzerinde denetim kurmaya çalışıyorlar. İştebunların etrafına insanları toplayarak Kürtleriparçalamayı hedefliyorlar. Ben kredi almasın-lar demiyorum, ama neye ve niçin hizmetettiklerini iyi bilsinler. Bu şekilde Kürtlerikendilerine bağlıyorlar, kendilerini de küreselsermayeye bağlıyorlar.

Daha önceki görüşmelerimde de söyle-diğim gibi, devlet bölgede sayısı beş yüzübulan bazı işbirlikçi Kürt ailelerini kullana-rak, Kürt kimliğini inkâr etmeleri karşılığındaeskiden kendilerine ağalık, beylik, şeyhlik, ta-rikat şefliği verirken, bugün de AKP üzerin-den kimliklerini reddetmeleri karşılığındakendilerine para verilmekte, holdingler ve şir-ketler kurulmakta, ihaleler sunulmaktadır."Kürtlüğünüzden vazgeçin, size maaş bağla-

yalım; Kürtlüğünüzden vazgeçin, size holdin-gler kuralım; Kürtlüğünüzden vazgeçin, sizepara verelim" diyorlar. Bazı çevreler de bun-ları destekliyor. Bunların dini imanı Dolardır.Bunlara çok ciddi paralar verilmiş. Ceplerinive yüreklerini Dolar ısıtıyor. Bunların paraiçin, bir belediye başkanlığı, bir makam içinsatamayacakları değer yoktur.

Hükümet de artık hükümet değildir,iradesi yoktur. Çözüm yerine operasyon ya-pıyorlar. Ben operasyonun başarılı olmaya-cağını ve çözüm getirmeyeceğini defalarcasöyledim. Türkiye şu anda bir karmaşa vekeşmekeş içindedir, kimse ne yaptığını bil-miyor. Bütün bu politikaların nedenleri araş-tırıldığında ucu birçok yere gidiyor. MerkeziLondra'dır. Bütün bunlar küresel sermayetarafından kontrol ediliyor. AKP'nin herhangibir çözümü de yok. AKP, Kürt sorununu pa-ketlerle; ekonomik paket, siyasi paket, psiko-lojik paketlerle çözeceğini söylüyor. Aslındabunlar paket değil, bunlar savaştır. Ekonomikpaket ekonomik savaştır, siyasi paket siyasisavaştır, psikolojik paket psikolojik savaştır.Bunlar ekonomik savaş, siyasi savaş, psikolo-jik savaş yürütüyor. Psikolojik paketle beş yüzbin kişilik orduyu Kürtler üzerine sürüyorlar.Ellerindeki paket dedikleri şeyler, Çiller dö-neminde, hatta Çiller'den de önce hazırlanmışçözüm getirmeyen paketlerdir. Ekonomik pa-ket adı altında bölgeye yatırım yaptığını iddiaediyor, holdingler kuruyor. Diyarbakır'daDubai tarzı yerler yapacaklarını söylüyorlar.Kredi vererek bir günde, üç günde holdinglerkurduruyorlar.

İlginçtir, bunların hepsinin merkezi deİstanbul'dadır. Aşiretleri böyle holdingler şek-linde modernleştiriyorlar. Siyasi pakette belliaileler, aşiretler holdingleştiriliyor. Amaçlarıda Kürtleri bunların etraflarında toplayarakküresel sermayeye bağlamaktır. Ama halkaçtır. Küresel sermayeyle insanları denetimaltına alıyor. İnsanları açlığa mahkûm ediyor,sonra mikro-makro kredilerle kendilerinebağlıyorlar. Bunu belli aileler üzerinden ya-pıyorlar. Bunlara dayanıyor, ancak halkagerçek bir çözüm sunmuyor. Diyarbakır'daki

Komünar

7www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 9: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

8

işsizlik sorununu çözeceklerini söylüyorlar,Diyarbakır'ı kurtaracaklarını söylüyorlar. Buşekilde halkı kurtaramazlar. Hiç kimse mikro-makro kredi ile Diyarbakır'ı kurtaramaz.Diyarbakır'ı ancak Diyarbakır halkının kendi-si kurtarır.

Yine Urfa için de ekonomik sorunlarınıçözeceklerini söylüyorlar. Dünyanın en büyükişsizlik sorununun olduğu yerlerden biridirUrfa. Küresel sermayeye, bilmem hangi hol-dinge, "Gel şurada işyeri kur" diyorlar; onlarda gelip oradaki toprakları satın alıp işyeri ku-ruyorlar. Birkaç Kürt'ü de orada karın tok-luğuna, köle gibi çalıştırıyorlar. Bunlar büyükbir kandırmacadır.

Erdoğan bugün 'teröre karşı' 12 milyarDolar ayırarak terörü bitireceğini söylüyor.Gül de aynı şeyi söylüyor. Daha önce de "Te-röre karşı GAP Projesi" dediler. Atatürk Ba-rajı yapıldı, suyu bir tünelle Harran'a gö-türdüler. Viranşehir, Ceylanpınar, Suruç susuzbırakıldı. Oysa o su hepsine yetecek kadardı.Ama suyu Harran'a götürdüler. Neden sadeceHarran'a götürüldü? Bu projeler de başta bizekarşı kullanıldı. Bunların amacı 12 milyarıburadan ayarlamak, 15 milyar İsrail parasın-dan ayarlamak, bilmem ne kadar milyarı nere-den ayarlamak… Siz çözümü Washington'da,Talabani'de, şurada burada arayacağınıza ge-lin benimle konuşun.

Ben Erdoğan'a sesleniyorum: Siz bu şek-ilde 'terörü' bitiremezsiniz, ancak 'terörü'tahrik edersiniz. "Anadili serbest bırakaca-ğım, bir kanal kuracağım" diyor. Sen kimsinki dil hakkında karar veriyorsun? Seksen yılbu dili yasaklayacaksın, sonra da "Ben kararverdim" diyeceksin. Bu dil senden önce devardı, senden sonra da var olacak. Kürtlere birkanal verecekmiş! Kürtlerin zaten kanalı var.Burada kimse çocuk değil, kimseyi bu şekildekandıramazsın. Bir küçük çocuğu kandırırgibi, yok paket açacağım, yok şunu yapa-cağım, bunu yapacağım, hokus pokus gibişeylerle Kürtleri kandırmaya çalışıyorlar. Ta-mam, ben biliyorum. Bir maaşla kendileriniteslim edenler var. Ama bu şekilde Kürtlerkabul etmez. Kürtler namuslarına düşkündür.

Kürtlerin kırk bin şehidi var, hepsi birer abidegibidir. Bu sorunu da bu şekilde çözemezler.

Halkımla benim aramda bir bağ var.Onları tehlikelere karşı koruyorum, uyarıyo-rum. Benim de burada politik gücüm var. Yal-çın Küçük, "Apo'nun politik gücü büyük, amaekonomik gücü yok" demişti. Bu doğru ola-bilir. Ama politik güç önemlidir. Doğru çalı-şılırsa eğer, politik güç ekonomik gücün üst-esinden gelebilir. Buradan Başbakan'a ses-leniyorum: Benim teorik gücüm de, pratikgücüm de çok daha fazladır; Talabani'nin-kinden daha fazladır. Gelip burada benimlekonuşabilirler. Önderliğim de ayrı bir konu-dur. Ben kimsenin daha fazla gözyaşı dökme-sini, bir askerin dahi ölmesini istemiyorum.

Her Bölgenin Durumuna Göre BirMilliyetçilik Geliştirdiler

Toplumsal gerçeklikler inşa edilmiş ger-çekliklerdir. Fizikte atom atomdur; atomparçası için belirli bir kural vardır, bunun dışı-na çıkılamaz. Ama toplumsal alanda toplum-sal gerçeklikler yönlendirilebilir, inşa edile-bilir. İngilizler bunu çok iyi tespit etmişler.Çıkış yeri, kaynağı Hollanda'dır. 16. yüzyıl-dan beri birçok imparatorluk yıkılmıştır:Avusturya-Macaristan, İspanya, Fransa, Çinİmparatorluğu… Bunlar nasıl yıkıldı? İngiliz-ler Alman katı felsefesiyle, Fransız devletfelsefesiyle çok fazla ilerleme kaydedileme-yeceğini tespit etmişler; İngiliz ve Amerikanpragmatizmiyle ilerleme kaydedebilecekleri-ni, gelişebileceklerini tespit etmişler. İngiliz-ler toplumla ilgili her türlü tespitleri iyi yap-mışlar, buna göre toplumları yönlendiriyorlar.Uluslar nasıl çatışır, ne hale getirilebilir, nasılbarış sağlanabilir, nasıl çatıştırılır; her türlütoplumsal tespiti iyi biliyorlar.

İngilizler toplumda her türlü yönlen-dirmeyi de yapıyorlar, Marks da Londra'dayaşıyordu, onu orada tuttular. Marks fikirleri-ni orada oluşturdu, oradan dünyaya yaydı.Ben, Marks'ın fikirlerini onlar yarattı demekistemiyorum; ama Marks, Kraliçe Elizabeth'ineli altındaydı. Lenin'i de kuşatıp etrafını dar-altmışlardı. Lenin Almanların nezaretinde,onların treniyle taşınarak St. Petersburg'awww.a

rsiva

kurd

.org

Page 10: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

götürüldü. Ben "Lenin ajandır" demek iste-miyorum, ama bunların bilinmesi, değerlen-dirilmesi lazım. Bu planlar 16. yüzyıldan beriyapılmaya başlanmıştır. Avusturya İmparator-luğu'nu, İspanya'yı, İtalya'yı, Fransa'yı, Yu-nanistan'ı tek tek parçaladılar. Reel sosyalizmbu plan, bu sistem karşısında iflas etti. Mao,kültür devrimiyle bunu aşmak istedi, amabaşarılı olamadı. Şimdi Çin'in durumu orta-dadır. Bugün için Amerika kapitalizmini bes-leyen en önemli ekonomik sistemdir.

Almanlar, "Bu fikirler bize karşı, bizi yoketmek için oluşturulmuştur" dediler ve kendil-erini korumak için nasyonal sosyalizme sarıl-dılar, ama anti-komünizmi geliştirdiler.Milliyetçilerin ve dincilerin de anti-komü-nistliği, komünizm karşıtlığı da buradangeliyor. Arap Baas milliyetçiliğini kim ortayaçıkardı, ortaya attı sanıyorsunuz? Böyle mil-liyetçilik mi olur? Saddam ası-lırken onlarınkafası koparıldı. Arap milliyetçiliğinin kafasınasıl koparılır hale geldi? Çeçenlerin duru-munu da biliyorsunuz. Bunları bilmek gerekir.Ben bunların bu anlayışına karşıyım. Top-lumların doğru çözüme evrilmesini sağlaya-bilirsek, demokratik bir ulus ortaya çıkabilir.Çözüm için bu gereklidir.

Anadolu'nun Hıristiyanlardan arındırıl-masında zannedildiği gibi M. Kemal'in rolüyoktur. Bugün de Anadolu'daki Hıristiyankırılması gibi bir İslami kırılmayı AKP eliyleyapmak istiyorlar. Yahudiler, Ulusal Kurtuluş

Savaşında kritik noktalarda rol aldılar; hemmali güçleriyle hem de iktidardaki etkileriyleKurtuluş Savaşını etkilediler. Yahudiler Ana-dolu'daki iktidarda, İsra-il'deki iktidardan onkat daha etkilidirler. Birinci Meşrutiyetinilanından sonra Abdülhamit tarafından İttihat-çılar tasfiye edildiler. Daha sonra bunların ye-rine gelen ekip eskisinden daha beter oldu.Bunların hepsi Neo-İttihatçıydı. Bugün deNeo-İttihatçılar etkililer. Yahudiler o dönemİzmir-Amsterdam hattını kurmaya çalışıyor-lardı. Bunlar korkunç intikamcıdırlar. Kendipolitikaları için tehdit oluşturanları tasfiyeiçin mücadele ediyorlar. Mahir Çayan'larınKızıldere'de vahşice öldürülmesi Elrom'unkaçırılmasının sonucudur.

Ta 16. yüzyıldan bu yana dünyada nelerolacağını Londra'da planlayıp dünyaya servisyapıyorlar. Bir çorba gibi önümüze koyuyor-lar. Ama bu kötü bir çorbadır. Ben bu çorbayıiçmem. Altı yüz yıllık Osmanlı İmparator-luğu'na da el attılar. İşte Mustafa Kemal, bunugören ender insanlardandır. Mustafa Kemalbu oyunları halkla bir araya gelerek bozmayaçalıştı. Ama bunun önüne geçmek için OnuÇankaya'ya hapsettiler. Bu büyük bir olaydır.İngilizlerin imparatorluk üzerindeki emeller-ine taş koymuştur. Bunun için İngilizler Mus-tafa Kemal'e müthiş öfke duymuştur. BununlaMustafa Kemal'den intikam alıyorlar. MustafaKemal başarılı olabilmek için Kürtlerle debilinen ittifakı yapmıştır. 1922'nin başlarındaKürtçe eğitimle ilgili bir de yasa çıkarmıştır.Ama İttihatçı kadrolar Onun etrafını daralt-mışlardır. Mustafa Kemal, Kürtlerin veTürklerin uzlaşması, bir arada yaşaması içinçalıştı. Ancak buna izin verilmedi. MustafaKemal'in etrafı İttihat ve Terakki kadrolarıylakuşatılmıştı. Bunlar provokasyonlarla engel-lendi. İşte biliyorsunuz, Şeyh Sait provokas-yonu, yine Mustafa Suphi provokasyonu,Menemen provokasyonu var. Mustafa Suphiöldürüldü, Mustafa Kemal'in bundan haberibile yoktu. Komünizmi, İslamizmi ve Kürt-çülüğü tasfiye ettiler.

1916-1918'de Avrupa'da Yahudi Kong-resi yapılıyor. Musa Alptekin o kongreye gi-

Komünar

9

Mustafa Kemal Başarılı olabilmek için

Kürtlerle de bilinen ittifakı Yapmıştır. 1922'nin başlarında

Kürtçe eğitimle ilgili Bir de yasa çıkarmıştır Ama İttihatçı kadrolar

Onun etrafını daraltmışlardırMustafa Kemal, Kürtlerin ve

Türklerin uzlaşmasıBir arada yaşaması için çalıştı.

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 11: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

10

diyor. Kongre'de "Yahudilerin asıl topraklarıAnadolu'dadır" deniliyor. Şimdi Ege kıyıları-na kim hâkim? Antalya'nın yüzde kaçı kiminelinde? Harran'a tek kanalla su taşımayı kim-ler yapıyor? Hani Tansu Çiler "Çakıl taşını bi-le vermem" diyordu! Türkiye'nin sınırlarında-ki mayınları bile onların izni olmadan temiz-leyemiyorlar. Amaç orayı bölerek kontrol al-tında tutmaktır. Türkiye kendi Genelkur-mayına bile temizletemiyor. Neden? Temiz-lenmesi için ihaleyle yabancı bir şirkete veril-mesi şartını koşuyorlar. Hedef halkların biraraya gelmesini engellemektir. Ya mayınlı tar-lalarla uzaklaştıracaklar, ya da orayı başkaşekillerde kontrol edecekler. İsrail orayı kont-rol altında tutmak istiyor. Rahşan Ecevittoprakların resmiyette hiçbir yabancıya aitolmadığını söylüyordu. Ama kontrol onlarınelindeydi. İşgal öyle gelip toprakları almak veoraya yerleşmekle olmaz; orayı kontrol altın-da tutarak, oranın her şeyine hâkim olarakyapılıyor.

Urfa toprakları on milyon insana yeter,ama herkes orada işsizdir. Hayvanlar bile işsizdeğildir; eşek bile işsiz değil, bir karıncanınbile işi var. İnsanlar nasıl işsiz kalabiliyor?Neden su tek kanalla sadece Harran'a gö-türülüyor? Urfa'nın diğer yerlerine de su vere-cekler, ancak kontrolü sağladıktan sonra suyuverecekler. Türkiye'de tarım kalmamış. BenUrfa'nın tarım topraklarını işletsem on milyoninsanın işsizlik sorunu çözülür, halkınekonomik sorunu olmaz. Urfa'daki on milyoninsanı besleyecek toprakları neden nasıl elegeçirmişler? Bunlar tarımı da böylece ele ge-çirip ekolojik dengeyi de bozarak toplumu,sizleri, hepimizi zehirliyorlar. Kanser üreti-yorlar. Biliyorsunuz, kanser toplumsal bir olay-dır, hastalıktır. Yediğimiz her şey kanserojenmaddeler olarak bizi zehirliyor. Temiz yiye-cek olmazsa, temiz su içmezsek, temiz havaalmazsak nasıl yaşarız? Bunlar ideoloji üre-tiyorlar; yediğimiz, içtiğimiz her şey ideoloji-dir. Bindiğiniz araba, uçak, yediğiniz yemek,içtiğiniz içecekler, her şey ideolojidir.

Bunlar her şeyi Londra'da planlıyorlar.Her şeyi tekelleştiriyorlar. Sıra Türkiye'de;

Türkiye'yi kuşatmışlar. Bir tarafında Ermenis-tan var. Ermenistan'ı da küçültüp daracık biralana sıkıştırmışlar. Öbür tarafta Yunanistan;sonra da küçük bir Kıbrıs oluşturmuşlar. Birde Güney'de küçük bir Kürt devletçiği oluştu-ruluyor. Bunları hep İngiltere planlıyor. Bun-ları söyleyince, benim ulusalcılarla aynı dü-şündüğümü söylüyorlar. Bana bunu söyle-meleri bilinçlidir. Beni de sıkıştırmak ve yıp-ratmak istiyorlar. Aslında en büyük ulusalcılarbana bunu söyleyenlerdir. Onlar hiçbir analizyapamıyorlar, insanlığın içinde bulunduğudurumu kavrayamıyorlar. İsrail-Filistin gibisadece çatışmak istiyorlar. Ben buradademokratik çözüm için, halklar için çaba sarfediyorum. Benim fikirlerim yeteri kadar açık-tır, anlaşılır niteliktedir.

Ergenekon devlet içinde hesaplaşan,çatışan bir yapılanmadır. Ben buradan her-kesin planını bozuyorum. Onun için bana sal-dırıyorlar. Bunların ipleri başkalarının elin-dedir; onlar ne derse öyle konuşuyorlar, neyap derlerse onu yaparlar. Hemen açıkla-yayım: Baykal ve Bahçeli, ikisi de Türk Yahu-dileridir. Bunların ikisi de Türkiye'nin yararı-na değil, İsrail'in yararına çalışıyorlar.

Burada paranın gücü de önemlidir. 16.yüzyıldan itibaren paranın gücü çok gelişmiş,siyasetin gücü ve askeri güç kadar olmuş, hat-ta onlardan daha fazla bir etki de doğurmuş-tur. 16. yüzyılda milliyetçilik inşası yaşan-mıştır. Bu milliyetçilik inşasında Hollanda veİngiliz milliyetçiliğinin rolü büyüktür. ÖnceHollanda'da ortaya çıkmış, sonra İngiltere'de.İngiltere daracık bir adada sıkıştırılmış birhaldedir o zamanlar. Bu İngiliz milliyetçili-ğine karşı Fransız milliyetçiliği gelişmiştir,Fransa, katı bir ulusçuluğu geliştirdi. Hol-landa ve İngiliz milliyetçiliği güçlü, fakat bi-raz daha esnek bir ulusçuluktur. Fransız milli-yetçiliği-ulusçuluğu ise katı bir ulusçuluktur.Fransa'nın buna karşı çıkabilmesi için Napol-yon bilinen o çıkışını yapmıştır. Bir de İngilizmilliyetçiliğine karşı Almanlar da katı birulusçuluğu geliştirdiler. 1804 yılında Alman-larla yapılan savaş var. Bu bir ulusdevlet sa-vaşıdır. Almanlar ulusçuluğa daha çok sarıl-www.a

rsiva

kurd

.org

Page 12: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünardılar. Hegel, ulus-devlet anlayışına tanrısal birnitelik kazandırdı. Ulus-devlet tanrı-devletinmodernitedeki ifadesidir.

Yahudiler de bu milliyetçiliğin gelişme-sinde çok önemli rol aldılar. Milliyetçiliklereyön verdiler. Halen de öyledir. Bu nedenle ba-zıları Yahudilerin dünyayı yönettiğini söylü-yor. Hayır, bu doğru değil. Dünyayı kapita-lizm yönetiyor, fakat Yahudilerle harmanlaya-rak yönetiyor. Yahudiler de katı bir Siyonizmgeliştirdiler. Bunu savunan Yahudiler çoktur.Amerika'da da, biliyorsunuz, Evangelistlervar. Bunlar Yahudilerle birlikte hareket edi-yorlar. Yahudiler bu fikirlerini Almanlara daaşılayarak Hitler'i doğurdular. Hitler de o bili-nen savaşlardan sonra iflas etti. Yarattıkları bumilliyetçilikler istedikleri sonuçları yarat-madı, kendilerine geri döndü. Siyonizm ilkolarak katı bir şekilde İsrail'de uygulanmakistendi ve muazzam bir savaş gelişti. Bu savaşhalen devam ediyor. Orada başarılı olunama-dı, tıkandı. Başka yerlerde de bu fikirleri de-vam ettirdiler.

Her bölgenin durumuna göre bir milliyet-çilik geliştirdiler ve bu milliyetçiliklere hâkimoldular. Leon Kahun, Hermann Wambery gibiYahudiler, Türkçülüğün teorisyenleridir. BuTürkçülük Ziya Gökalp ile birlikte devam et-miş, daha sonra Nihal Adsız, Türkeş, şimdi deBahçeli ile devam ediyor. Mustafa Kemal butehlikeye karşı bir süre direndi, ama daha son-ra onlarla uzlaşmak zorunda kaldı. İsmet İn-önü onlar Mustafa Kemal'i uzlaşması için zor-ladılar. Mustafa Kemal onlarla uzlaştıktansonra bilinen Türk Dil Kurumu ve Türk TarihKurumu gibi çalışmalara yöneldi; onlarla il-gili fikirlerini geliştirdi. Menderes de bu milli-yetçiliği, sistemi biraz aşmak, yumuşatmak is-tedi; buna izin vermediler; biraz dışına çıkargibi oldu, onu da hemen götürdüler. Bu öylebüyük bir sistem ki, bir başbakan, bir hükü-met tek başına bunu aşmaya muktedir olamı-yor.

Yahudilerle ilgili yaptığım değerlen-dirmeler nedeniyle anti-Semitist olduğumiddia ediliyor. Ben bunu niye söylüyorum?Yahudilerin birçok ülkedeki iktidarlara müda-

hale etmesini kabullenemiyorum. Yahudileriniktidarla olan ilişkilerini iyi çözümlemekgerekiyor. Ben bunları görüyorum, elimde ba-zı veriler var, bunları ifade ediyorum. Tarihede bakıldığı zaman Yahudilerin iktidarlar üze-rindeki etkisi görülecektir.

Yahudilerin Kürt Politikasının TemeliKahire Konferansında Atılmıştır

Yahudilerin Kürt politikasının temeli ta1920'lerde Kahire Konferansı'nda atılmıştır.Bu konferansta çok usta bir şekilde Kürt soru-nunun Ortadoğu'da sürekli çözümsüz bırakıl-ması konusunda anlaşmaya varılmıştır.Kerkük ve Musul'un Irak'a bağlanması KahireKonferansı'nda kararlaştırılmıştı. M. Kemal'intüm politik çabalarına rağmen, Kürtler üzerin-den Kerkük ve Musul Türkiye'den koparıldı.Bu plan halen de devam ediyor. ABD, İngil-tere ve İsrail tüm bölge ülkelerini Kürtlerle hi-zaya getirmeye ve kontrol altına almaya ça-lışıyorlar. Irak'ta koskoca Saddam'ı Kürtlereliyle devirdiler. Şimdi de İran'a karşı Kürtlerikullanma hazırlığındalar. ABD, Kuzey Irak'ıbir nevi üs olarak kullanmaktadır.

ABD, İsrail tüm Kürtleri Irak üzerindenkontrol etmeye çalışıyorlar. Bunda İsrail ser-mayesinin rolü çok büyüktür. AKP de onlarlaişbirliği yaparak iktidar oldu. Benim iddiamşudur: Yahudi sermayesinin izni olmadan birdükkân bile açamazlar. Aslında Türkiye ser-mayesi ta 1923 yılında İzmir İktisat Kongresi

11

Yahudilerin Kürt PolitikasınınTemeli Kahire Konferansında

AtılmıştırYahudilerin Kürt politikasının

Temeli ta 1920'lerdeKahire Konferansı'nda atılmıştır.

Bu konferansta çok usta bir şekildeKürt sorununun

Ortadoğu'da sürekli çözümsüzBırakılması konusunda

Anlaşmaya varılmıştır

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 13: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

12

ile Yahudi sermayesinin etkisi altına girmiştir.Bu etkiyle Yahudi sermayesinin desteği ve iz-ni olmadan bir dükkân bile açamıyorlardı.Koç Holding'in büyümesi ve palazlanmasıYahudi sermayesi sayesindedir. Yahudi ser-mayesi onları hep kontrol etmiştir.

Ben 70'lerde de gözlemlemiştim, araştır-mıştım, halen takip ediyorum. 1970'lerde böl-gede sadece Doğuş grubunun sermayesi vardı.Bir dünya markası olan Vestel'in de, araş-tırdım, Citibank ile ilişkileri var. Citibank daYahudi sermayesiyle kurulmuştur. Vestel debu şekilde kontrol altında tutuluyor, Yahudisermayesinin ürünüdür. Urfa topraklarınınbüyük bir kısmını Yahudiler satın almıştır.Direkt kendi adlarıyla olmasa bile, çeşitli şir-ket isimleriyle satın almışlardır. Ne zamandanberi bu çalışmalar, planlamalar yapılıyor,biliyor musunuz? Bunun sekiz yüz yıllık birgeçmişi var. Tarsus kökenli Saint Paul'un yinebu konuda yürüttüğü faaliyetler biliniyor.1492'den önce ta 1393'ten beri Anadolu'da Ya-hudi sermayesinin etkinliği var. 1492'deİspanya'dan da Yahudiler geldiler. Araştırdım,Vestel'in de merkezi Manisa'dadır. Manisa de-diğim, İzmir-Manisa hattı boyunca bu etkinlikvardır. Bu hat Yahudilerin en eski ana yurtla-rından biridir.

Varlık Vergisi getirilerek, Anadolu'daHıristiyanların etkinliği kırılıp Yahudi etkin-liği geliştirilmiştir. M. Kemal biraz direnmiş,ancak onlarla baş edememiştir. MustafaKemal bu konuda sanıldığından daha çokyanlızdır. Tek başınadır. Mustafa Kemal sa-dece Cumhuriyeti kurmuştur. Bunu onu kü-çümsemek amacıyla söylemiyorum. Buna di-renmek o kadar kolay bir şey değildir. Yahu-dileri idam edebilen iki kişi var: Biri İkinciMahmut, diğeri de Mustafa Kemal. Birkaçönemli, etkin ailelerini idam etmişler, ancakileriye gidememişlerdir. Eskiden "Mason ol-mayan yönetime gelemez" diyorlardı. Benbunu şu şekilde uyarlıyorum: Kapital tekel ol-madan bir dükkân bile açılamaz.

Yahudiler Kürt milliyetçiliğine de el at-tılar. Güney'de de benzer milliyetçiliği Bar-zani ailesi üzerinden geliştirdiler. Barzani

ailesini öne çıkardılar. Kürt milliyetçiliğini deBarzani etrafında birleştirme ve kontrol etm-eye çalıştılar, bizim haberimiz bile yok. BütünKürtleri oraya bağlayacaklar, oradan da kont-rol edecekler. Arap Emirlikleri, Güney'i Katargibi bir yer yapmaya çalışacaklar. Para, as-keri-siyasi faktörlerden daha önemli sonuçdoğurur. Bunu biliyorlar. Daha önce Londra'-da, Amsterdam'da kurduğu şehirleri dört yüz,beş yüz yıl sonra Suudi'de, Katar'da, şimdi deGüney'de kuruyorlar. Eskiden beri tüm Kürt-leri Irak Kürtlerine bağlamak gibi bir plan var.Bu plan üzerinden Kürtleri kontrol ediyorlar.Yahudilerin Kürt planı da sadece Barzani aile-si üzerinden değil, diğer işbirlikçi Kürt aileleriüzerinden Kürtleri denetim altına almaktır.Benim tasfiye edilme gerekçem de budur.

Son dönemde bana verilen hücre cezalarıda benim Yahudilerle ilgili yaptığım açıkla-maların sonucudur. Bana vermek istediklerimesaj, "Elimizdesin, böyle açıklamalar yap-ma" şeklindedir. Ben daha önce de söylemiş-tim: Buranın koşulları 12 Eylül'deki Diyar-bakır Cezaevi'ne benziyor. Ancak buradakiuygulama daha inceltilmiştir. Daha içe işleyenbir sistem var. Buradaki uygulama beyazişkence, adeta yumuşak ölümdür.

Günümüzde Kürtler de büyük bir teh-likeyle yüz yüzedirler. Çok dikkatli ve birlikolunmalıdır. Çok dikkatli ve birlik olunmazsaKürtler kaybedebilir. Kuzey Irak'ta da böylebir tehlike var. ABD çekilirse bir Kürt kat-liamı gelişir; 24 saat içerisinde Araplar Kürt-leri silerler, ezerler. İran'da da böyle bir teh-like var. Türkiye'de de milliyetçilik tehlikesivar. Ben ABD ve İsrail'in Ortadoğu'daki bupolitikalarına karşı durdum ve durmayadevam edeceğim.

Türkiye'de de iki milliyetçilik çarpıştırıl-mak isteniyor. Çatı partisini önermeminnedeni budur. Demokratik güçler birleşseler,çok çalışsalar, her türlü katliamın önüne ge-çerler. Milliyetçiliğin önüne geçebilmek içinyeni kurulacak çatı partisine önemli görevlerdüşüyor. Her kesimden kadroları içine katarakbu milliyetçiliği engelleyebilirler. Kürtlereayrılık dayatılsa bile, Kürtler bir arada yaşa-www.a

rsiva

kurd

.org

Page 14: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

yacaktır. Ben diyorum ki, gelin, bunun koşul-larını tartışalım, şartlarını yeniden belirleye-lim. Ben kendimi Mustafa Kemal ile kıyasla-mak amacıyla söylemiyorum. amaç MustafaKemal'in 1900'lerde Cumhuriyette ısrarlı ol-duğu kadar ben de 2000'lerde Demokrasideısrarlıyım. Bu konuda iddialıyım.

Türkiye'de Hürriyet Gazetesi Türkçü-lüğünü geliştirdiler. Kürtçülüğü de farklı ge-liştirdiler. Kürtlerin bazı aileleriyle de ilişkiyegeçtiler. Ta yüz elli yıl öncesinden Barzaniailesiyle ilişkiye geçtiler. Kürt milliyetçiliğinede bu şekilde el attılar ve Nakşicilikle de bir-leştirdiler. Şeyh Sait, birdenbire hareketin li-derliğine getirildi, birdenbire Kürtçü oldu.Nasıl oldu bu? Şeyh Said'in haberi bile yoktu.İşte provokasyon budur. Ben Şeyh Sait pro-vokasyonu derken bunu kastediyorum. İkiayda hemen bir provokasyon geliştirdiler.Sahte bir Kürtçülüğü de geliştiriyorlar. Sayı-ları bini bile bulamayan bir kesim var. Benbunlara kızıyorum; bunlar ne isyan etmesinine de Cumhuriyet'le uzlaşmasını biliyorlar.Bunlar her şehirde birkaç ailedir. MeselaUrfa'da on kişi veya aile, Diyarbakır'da onailedirler, Bingöl'de birkaç ailedir. Diğer yer-lerde de böyle her yerde birkaç aile var, bütünilişkileri bunlar sağlıyor. Bunların para için,aileleri için yapmayacağı şey, satmayacağı de-ğer yoktur.

Bir Urfalı milletvekili çıkıyor; "Türk-Kürt kardeştir" diyor. Haydi oradan, sen kim-sin, ne cesaretle bunu söylüyorsun? Sen bu-güne kadar Urfa'ya ne verdin ki? Urfa'nın hertarafına kanallarla su mu götürdün? Urfa'nınyüzde sekseni işsiz, Urfa'daki işsizliği mi çöz-dün? Çözüm için ne çaban oldu? Sen bu günekadar ne yaptın ki, böyle konuşuyorsun? Ka-mer Genç bir kişi, ama iktidara ve muhalefetemeydan okuyor; bütün bunları karşısınaalmış. Peki, bu gücü nereden alıyor, arkasındakim var, sormuyorlar mı? DTP neden bunlarıteşhir edemiyor? Bütün bunların teşhir ma-sasına yatırılması lazım. Milletvekilleri ken-dilerini bile ifade edemiyorlar, Meclis'te ikikelimeyi bir araya getirip konuşamıyorlar.Sizi Kürt olarak kabul edeceklerini mi sanı-

yorsunuz? Bugün kendinize Kürt diyebiliyor-sanız, bu benim sayemdedir. Kürtlüğü mu-hafaza ediyorsanız bu bizim çabamızladır.

GAP kurulduğunda GAP'ın bize karşıoluşturulduğunu açık açık ifade ettiler; "BizGAP'ı Apo'ya karşı kurduk" dediler. Bunlarınİsrail ile derin ilişkileri var. Yahudi sermayesietkilidir. GAP kapsamındaki, Urfa'daki bazıtoprakları kırk dokuz yıllığına bazı şirketlere,Yahudi sermayesindeki şirketlere kiraya ver-mişler. Rahşan Ecevit, buna ilişkin bazıendişelerini dile getirmişti. Ama o da işin özü-nü bilmiyor. Buradaki en güzel, en verimlitopraklar bazı şirketlere verilmiş. Bütün bun-lar da halk işsiz bırakılarak yapılıyor. Urfa'nınyüzde sekseni işsizdir. Her şey bazı şirketlerintekeline veriliyor. Doğuş, Zorlu Grubu,Zapsu'nun da holdingleri var. Kiler ve diğer-leri, Vestel var. Vestel önemli bir marka, dün-yanın her tarafında televizyonların çoğunuonlar üretiyorlar. Eskiden beri Yahudi tüccar-larının Manisa ve İzmir'de sermayeleri vardır.AKP de küresel sermayeyle, bunlarla ortakhareket ediyor.

Aynı şeyleri Güney'de federal devlette deyapmaya çalışıyorlar. Güney'de AKP'ye yakınÇalık Grubu ve diğer birkaç büyük şirket var.Bu küresel sermayeyle Güney'de Emaretler -Arap Emirlikleri- gibi oluşumlar yapmayaçalışıyorlar. Aynı şekilde Diyarbakır-Erbilhattı, hatta Urfa-Mardin-Diyarbakır-Erbil,oradan Süleymaniye, hatta Kars dahil, bura-larda aynı şeyleri yapmaya çalışıyorlar. Bun-ların ekonomideki payı Düyunu Umumiyedönemindeki paydan on kat, kırk kat dahafazladır. Kraliçe'nin gelmesinin nedeni bura-daki paylarını garantilemek içindir. Nasıl kiDersim'de tek bir fabrika bile yapılmadıysa,halk aç ve işsiz bırakıldıysa, bütün bu projel-er de Urfa'daki halk aç ve işsiz bırakılarak,mikro kredilere muhtaç hale getirilerek yapı-lıyor. Böylece halkı denetimlerine alıyorlar.GAP'ta Atatürk Barajını yaptıklarında, benanlamaya çalıştım. Bu suyla Suriye ve Arap-ları denetim altına almayı amaçlıyorlardı.Bununla Araplar denetime alındıktan sonraİsrail yararına bir denge oluşturuldu. Bütün

Komünar

13www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 15: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

14

bunların yanında Genelkurmaya da PKK'yekarşı her türlü silahlı yardımı yaparak onu dabu şekilde tutuyorlar.

İşte ben bunları görüp ifade ediyorum.Bunları kabullenemiyorum, kabul etmiyorum,doğru bulmuyorum. Daha önce de söylemiş-tim: Yahudi halkı da Ortadoğu halkıdır ve bucoğrafyada özgür ve demokratik şekilde yaşa-ma hakkına sahiptir. Ben bunları söylerken,bütün Yahudileri, bütün Yahudi halkını kastet-miyorum. Yahudiler içerisinde bir klik var,onları kastediyorum. Benim söylediklerimYahudi halkına değil, egemen olan bu kliğin,bu dar grubun yürüttüğü anlayış, politika veuygulamalara yöneliktir. Bu anti-Semitistlikdeğil, tarihsel ve güncel gerçekleri ifade et-mektir. Apo'nun anti-Semitistliğine cevabımbudur. Antisemitist olduğum yönündeki ifa-deler tamamen safsatadan ibarettir. Ben Or-tadoğu'da İbrani halkının da yerinin olmasıgerektiği düşüncesindeyim. Ancak bu katıulus anlayışıyla mümkün değildir. Yahudileritekrar Almanya'da yaşadıkları duruma düşüre-bilir. Ben Yahudiler için de konfederal sistemöneriyorum.

Ergenekon Operasyonu Amerika'nınDirekt Yaptığı Bir Operasyondur

Şimdi Ergenekon'la ilgili bazı şeyler söy-lemek istiyorum. Türkiye'nin Ergenekon'latanışması 1952'de NATO'ya girmesiyle başlar.Yani elli altı yıldır Türkiye'de zaten böyle birörgütlenme var. Bu Ergenekon'u kurduran veyöneten de ABD ve NATO'dur; ismini bileonlar koymuştur. Bu Türk Devleti içerisinde-ki çeteleşmedir. Burada benimle görüşmeyegelen Albay, "Bu sorunu kendi aramızda, bizbize çözelim, bu alçaklar kardeşleri birbirineboğazlatmak istiyor" dedi. Ben de "Evet, busorunu kendi aramızda, biz bize çözelim. Dışgüçlere havale etmeden, ABD'ye ve AB'yehavale etmeden çözelim" dedim. Hatta bu ko-nuda kasetler doldurdum, mektuplar yazdım;onları Güney'deki milliyetçilik tuzağına düş-memeleri konusunda uyardım. Bu kasetlerellerinde vardır, inceleyebilirler. Benim Er-genekon ile olan ilişkimi bu görüşmeyedayandırıyorlar. Benimle görüşmeye gelen

kişi Kıvrıkoğlu'nun temsilcisi sıfatıyla gel-mişti. Ben halen de söylüyorum, biz busorunu kendi içimizde çözelim.

Türkiye'deki Ergenekon, 1980'lerdeNATO himayesine girerek NATO'yla bütün-leşti. Bütün bu yaşananlar NATO'nun deneti-minde oldu. Ben bunların çoğunu buradakigörüşmelerimde, konuşmalarımda hep belirt-tim. Bu nedenle benim savunmalarım sadeceTürkiye için değil, Avrupa için de önemlidir.İtalya'daki Gladio tasfiye edildi. Benzer birErgenekon da Yunanistan'da var. Bunların iyigörülmesi ve iyi anlaşılması gerekiyor. Gla-dio'yu NATO kurmuştu, yine NATO temizle-di. Bu operasyon ise NATO'yu aşıyor. Ameri-ka'nın doğrudan operasyonudur. Amerika bukonuda çok katıdır. Erdoğan direniyor, değilmi? Hayır, bu operasyon temiz eller operas-yonu değil. Doğru dürüst değerlendirilemiyor.Amerika'nın desteği olduğu için Erdoğandireniyor. MHP, böyle durumlarda hep taraf-sız kalır, hep böyle yapıyor. Kim güçlüyseondan yana tavır alıyorlar.

Bu operasyon tabii ki demokratikleşmeadımı değil. Kimse gelişmeleri güçlü değer-lendiremiyor. Ben bildiğim için, olayı iyi de-ğerlendiriyorum. Çünkü gırtlağına kadar so-nuçlarını biz yaşıyoruz. Bu olaylar benimetrafımda dönüyor. Bunun için konuşmamıistemiyorlar, konuşmalarımdan rahatsızlıkduyuyorlar.

Bu operasyon, ta 1926'da başladı.Mustafa Kemal, İngilizleri önce atlattı. Nasılatlattı? O dönem de tam aydınlatılmamış.1926'da Mustafa Kemal'i tam kuşatmaya al-dılar. Mustafa Kemal'in etrafında bir kadrovardı. Bu kadro tam olarak kimlerdir, ilişkilerikimlerle var, bunların Çakmak ile ilişkilerinelerdir, İnönü ile ilişkileri nelerdir, Karabekirile ilişkileri nedir, tam bilinmiyor. MustafaKemal'i peygamberleştirmek istediler. Mus-tafa Kemal kendisinin peygamberleştirilme-sine karşı çıkıyordu. Tabii bunlar çok bilinçliyapılıyordu. Çünkü Cumhuriyetle birlikteyeni bir ulus inşa etmek istedi. Bir yeni ulusprojesi yürürlüğe girdi. Bu yeni yaratılanTürk, Türk değil. Ben buna "Türk olmayanwww.a

rsiva

kurd

.org

Page 16: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Türk" diyorum. Bu ulus projesiyle Kürtleri dı-şarıda bırakıp düşman hale getirdiler. O dö-nemde daha Hititler ve Sümerlerle ilgili araş-tırmalar yoktu. Yeni ulus inşa etme sürecindeSümerleri, Hititleri araştırdılar. Bunlara daya-narak bir şeyler yapmaya çalıştılar. Yine katıbir laiklik anlayışı getirdiler. Bu laiklik an-layışı Türk kültürüne ait değil. Yeni bir "Türk"yarattılar. O dönemde yapılan yeni ulus ta-sarımı, biraz da Yahudilerin bir intikamıydı.Yahudilerin 1492'de İspanya'dan Anadolu'yasürülmesine karşılık, Anadolu'daki Hıristi-yanların tasfiyesine yönelik olarak geliştiril-mişti. Hiçbir tarihçi bunları tam olarak açıkla-yamıyor. Ben biraz da olsun bunları çözdüm.

1952'de ABD, NATO bünyesinde ÖzelHarp Dairesi'ni kurdu. Bu aygıtın başına Tür-keş'i getirdi. Özel Harp Dairesi Sovyetler'inyıkılmasıyla 1992'de bu aygıt işlevsiz kalarakdağıtıldı, kadroları da ortada kaldı. Bu kadro-lar kendilerini devletin sahibi olarak tanımlı-yorlar. Çünkü biz devleti koruduk diyorlar.Özel Harp Dairesi 1920'lerdeki Teşkilat-ıMahsusa'ydı aslında. Teşkilat-ı Mahsusa'da daİttihat ve Terakki kadroları yer alıyordu. Bukadrolar kendilerini devletin asıl sahibi olarakgörüyorlar. Ergenekon da buradan çıktı. İtal-ya'da Gladio, Türkiye'de Ergenekon oluştu.Gladio tarihte İtalyanlar için sembol bir isim-di. Ergenekon da Türkler için önemliydi. İtal-ya Gladio operasyonuyla kontrgerilla yapılan-masını çökertmişti. Türkiye de bu çeteyi çök-erttiğini göstermek için böyle bir isim kullan-dı. Ama deşifre olmuş, işi biten, yıpranmışAvukat Kemal Kerinçsiz, Veli Küçük gibiisimler gözden çıkarıldı, tutuklandı. Ergene-konun çökertildiği yalan, halen asıl kadrolarıyerli yerinde duruyor. Doğu Perinçek için Er-genekoncu diyorlar; aslında Ergenekoncudeğil; bir şeyler yapmaya çalışıyor, ama ulusdevleti anlamamış, ne yapacağını bilemiyor.Yalçın Küçük de yazıyor, ama o da ulus-dev-leti anlamamış. Perinçek de, Yalçın Küçük deşaşkın! Aslında bunların yaptığı Alman nas-yonal sosyalist anlayışla eşdeğerdir.

1950'den 1990'lara kadar kırk yıl boyun-ca Ergenekon'un maaşının Amerika tarafından

verildiği belirtiliyor. Türkiye "çekincelerimvar" diyerek Ergenekon'u kaldırmadı. Şimdibüyük kesimi temizlenmeye çalışılıyor; dahadoğrusu, kanuni düzene çekilmeye çalışılıyor.CHP ve MHP de Ergenekoncudur. Ergenekonkısmen tasfiye edilip kanun içerisine alınma-ya çalışıldığı için, MHP ve CHP de şapa otur-du. Bu nedenle MHP ve CHP hemen demok-ratikleşmeden söz etmeye başladı. CHP bun-dan sonra sosyal demokratlığa soyunacak.Bunlar sahtekârdır, Kürtler bunlara kanmasın.Bahçeli de kendi çevresini kontrol altına al-maya çalışıyor. Bahçeli'nin Danışmanı da Al-parslan Türkeş'in vasiyetinden bahsederek,"Milliyetçiliği demokratikleştirmek Türkeş-'ten bize kalan vasiyettir" diyor. MHP değişirmi değişmez mi, bilemiyorum. Bahçeli, birdeğişimin gerekliliğinden bahsediyor, bugerekliliği de görüyorlar. Ama benim MHPkonusundaki görüşüm olumsuzdur, değişir mideğişmez mi, bilemiyorum.

Bu Ergenekon meselesi ilginç. Bunlarınarasında hegemonik bir savaş var. Bu, Ame-rika'nın direkt yaptığı bir operasyondur. Avru-pa ülkeleri de destekliyor. Bu Ergenekon'undurumu, Madanoğlu'nun 12 Mart'taki duru-muna benziyor. O darbeyi planlayanlar o günyine de direnmişlerdi. 9 Mart'ta biraz direndi-ler, 12 Mart'ta biraz direndiler, 1960'ta birazdirenmişlerdi. Ama bunların direnecek güçleribile yok. Hiç direnemiyorlar. Güçleri yok. BuErgenekoncular, otuz yıldır Amerikan karşıt-lığı yaptıklarını belirtiyorlar. Hayır, aslındaotuz yıldır Amerika'ya hizmet ediyorlar.Amerika, otuz yıl önce onları hazırlamıştı.

Komünar

15

Bu Ergenekon meselesi ilginçBunların arasında hegemonik

Bir savaş var Bu, Amerika'nın direkt yaptığı bir

Operasyondur Avrupa ülkeleri de destekliyor

Bu Ergenekon'un durumuMadanoğlu'nun 12 Mart'taki

Durumuna benziyor.

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 17: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

16

Amerika karşıtlığı yaparak Amerika'ya hizmetediyorlar. Öyle Amerika karşıtlıkları yok; hat-ta AKP bunlardan daha çok Amerika karşıtı-dır. AKP, ABD karşıtıdır demek istemiyorum.Demek istediğim, bunlar daha çok Amerikayanlısıdır. İlhan Selçuk, Amerika karşıtıyızdiyor, hiçbir şey anlamıyor. Bunlar süper gerizekâlıdırlar. Amerika'ya nasıl hizmet ettikleri-ni bilmiyorlar. Doğu Perinçek ve Yalçın Kü-çük de, bunlar anti-Amerikancı değil, Ameri-kancıdırlar. Ama bunun farkında değiller.Amerika'ya hizmet ettiklerinin farkında de-ğiller. Bu Amerika'nın doğrudan operasyonu-dur, destekliyorlar.

Erdoğan'ın Kürtlere ilişkin önceki konuş-maları var, demokrasiden bahsediyor. Dahasonra bu konuşmalarının hepsini geri aldı. Er-genekonla ilgili Atabeyler Çetesinin başı biryüzbaşıydı. Atabeyler Çetesi baskınında Er-doğan'ın evinin krokisi de çıkmıştı. Daha son-ra darbe tartışmaları da gündeme geldi. Erdo-ğan, bunların gücünü anladı, korktu ve teslimoldu; kendi partisinin onayı olmadan, 4Mayıs'ta Genelkurmay Başkanıyla Dolma-bahçe'de anlaştı. Dolmabahçe kriterleri oluş-tu. ABD ve Avrupa Birliği de Erdoğan'a tamdestek verdi. Genelkurmay da Ergenekontarafındandı. O da Başbakanla uzlaştı. Bu ikikesim uzlaşınca, MHP ve CHP şapa geldiler.Bunun için Genelkurmay bunlar için "BunlarPKK'den de daha tehlikelidirler" dedi. Genel-kurmay bu sözü boşuna sarf etmedi; bu, "Sizigözden çıkardık, sizinle işimiz bitti" demektir.Bununla CHP'nin dışarıda kaldığını ve tasfiyeedildiğini anlıyoruz. Desteklerini çektiler.

Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı'nın buanlaşmasının Kürtler için anlamı şudur: Er-doğan daha fazla bu Ergenekon üzerine, buçetelerin üzerine gitmeyecek; buna karşılık oçeteler de kanun çerçevesine alınacak, kanundışı eylem yapmayacak. Genelkurmay daKürtlerin üzerine, PKK'nin üzerine her türlüsilahla gidecek. Bu anlaşmadan sonra Er-doğan, Kürtlere ilişkin söylediği bütün sözle-rini geri almış oldu. Bütün bunlarla yeni birdöneme girildiğini anlamak lazım. Önümüzdeyeni bir dönem var. ABD'de de buna (anlaş-

maya) izin verdi. O tarihten sonra da Kürtlereve PKK'ye karşı her tür yönelim, hava ve karaoperasyonları yapıldı. Kürtler bunu böyle an-lamalı. Ergenekon'a da yeni bir şekil veriyor-lar.

PKK içerisindeki çetelerin dış güç bağ-lantılarının iyi çözülmesi gerekir. Daha baştanberi, ta 1978'den, daha doğrusu 1976'dan beriPKK' ye müthiş sızmalar var. Benim üzerimemüthiş geldiler. Şahin Baliç, Şahin Dönmezgibiler var. Bu süreç onlar gibilerle başladı.Haki Karer'i katleden örgüt, Antep'teki BeşParçacılar vardı, Kawacılar vardı, KUKçularvardı. Beni imha etmek için onlarca girişimdebulundular. Ama başaramadılar. Çeteleşme1986 yılında başlar. Anlayış olarak daha daeskiye dayanır. Şahin Dönmez'le, YıldırımMerkit'le başlayan bir süreç var. Şahin Dön-mez cezaevindeyken içimize bir bayan gön-dermişti, adı Aysel'di. Çok garip bir bayandı.Oraya buraya koşturuyordu; Bingöl'e, Kara-koçan'a gidip geliyordu. Tuhaf hareketlerivardı. Yine Seher'in de benzer şeyleri vardı.Bunların amacı PKK'yi içten ele geçirerekçökertmekti. Bunun için birçok yol denediler,kadınları kullandılar.

Özellikle Mahsum Korkmaz arkadaşınöldürülmesinde PKK içerisindeki çetelerinparmağı vardır. Bu arkadaşımızı öyle söylen-diği gibi askerler öldürmemiştir. Benimçocukluk arkadaşım olan Hasan Bindal'ın öl-dürülmesi de yine çetelerin işidir. Burada he-deflenen aslında bendim ve kurtulmak müm-kün değildi. Burayla da sınırlı kalmadı. Banadönük 1990, 92, 93 ve 96'da da benzer gir-işimler oldu, ama başaramadılar. Benim et-rafımı boşaltarak beni yalnızlaştırmaya çalı-şıyorlardı. Ama ben bunları görerek kendimikorumaya aldım, tedbirler geliştirdim. On-ların bu planlarını boşa çıkardım. Ben bu o-layı savunmamda da detaylı açtım, incelen-miştir, biliniyordur. Hedeflenen, beni canlı elegeçirerek, PKK'yi benim üzerimden kontrolaltına almaktı. Ama başaramadılar.

Zeki, Çürükkaya kardeşler ve Şahin Ba-liç'le devam eden ciddi bir çeteleşme vardı.Zaten bu çetelerin 90'larda Bingöl, Diyar-www.a

rsiva

kurd

.org

Page 18: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

17

bakır, Muş üçgeninde çalışmaları vardı, ken-dilerini bu alanda var ettiler. Zeki ve Çürük-kaya'lar arasında hem çelişkiler hem işbirliğivardı. O dönemde bunlar binlerce insanın ka-nına girdiler, birçok kadının ırzına geçtiler,kandırdılar, kullandılar; kendi yoldaşlarını öl-dürdüler. Hatta o dönem Büyükanıt'a bir sui-kast girişiminin olduğunu da ben çok sonra-dan öğrendim. Büyükanıt o dönem Diyar-bakır'da Alay Komutanıydı. Televizyonlaraçıkarak, "PKK çok iğrenç, çok vahşi bir ör-güttür" diye açıklamalarda bulunuyordu. SaitÇürükkaya iki kardeşini yitirmiş birinin sırtı-na bombaları bağlayıp suikast için göndermekistiyor. Sonradan araştırdım, kendi yoldaş-larını öldürmek istiyor. Demek ki öyle kirliişler var ki, bu şekilde bunları örtmek istiyor-lar. Zaten iki kardeşini yitirmiş birini ölümegöndermek vahşettir. Ama sonradan öğrendimki, bunların yapmadığı pislik, el atmadıklarıkadın kalmamış.

2003-04 döneminde Özkök de zehirlen-me korkusuyla yemeklerini evinden getiriyor-muş. Bu da tehlikenin boyutlarını, kendi iççatışmalarının boyutlarını gösteriyor. Şam'dakaldığım dönemde yanıma gelen bazı kişiler,"Biz Tansu Çiller'i öldürelim, sorumluluğu sizüstlenin" diye teklifte bulundular. Ben bu tek-lifi kabul etmedim, ben ancak kendi eylemle-rimizin sorumluluğunu üstlenirim dedim.Kaldı ki, ben böyle bir eylemi tasvip de et-miyordum.

Benim Şam'dan gönderdiğim hiçbir tali-matı, hiçbir perspektifi uygulamadılar, beniciddiye almadılar. "Apo Şam'da kıstırılmış,burada örgüt biziz" diyorlardı. Bu Çürükkayasonradan bir kitap da yazdı. Adını da "BayMuhalif" koymuş. Bu kitapta bana saldırıyor.Kendi yaptıkları birçok pisliği ve kirli işleri,kadınla ilgili özellikle, bana mal etmeye ça-lıştılar. Onların yaptığı birçok şeyden benimsonradan haberim oldu. Bunların çalıştıklarıbölgede aynı tarihlerde JİTEM de etkin olarakçalışmıştı. Hatta Çürükkaya ve Sakık'ınYeşil'le de ilişkileri olabilir. Bunları iyi araş-tırmak gerekiyor. Ergenekon'a Türk Gladiosudiyorlar, ben de bunlara Kürt Gladiosu

demekte sakınca görmüyorum. Son kaçanlarda bunlardan etkilenmiş olabilir.

JİTEM, 1993'te Cem Ersever'le ikiyeayrıldı. Aralarında sorun çıktı. Kürt sorununauygulanacak yöntemle ilgili anlaşmazlık ya-şadılar. Bir taraf Kürt-Türk çatışmasını derin-leştirmek istiyordu. O dönem örgütten ayrılanbu çetecilerin büyük bir kısmı, Çürükkaya on-lar Almanya'da ve diğer Avrupa ülkelerinderahatça yaşamaktadır. Hatta şimdiki BakanHüseyin Çelik'in akrabası Selahattin Çelik deAvrupa'dadır. Evleri, korumaları ve bir sürükadın yanlarında var. Oysa bunlar binlerce in-sanın kanına girmişlerdir; 15 bin insanın ka-tilidirler. Ama Türkiye bunların iadesiniistemiyor; Almanya tutuklamıyor, iade etmi-yor, hatta yanlarına koruma veriyor. MuzafferAyata yirmi yıl Türkiye'de cezaevinde kaldı;çıktıktan sonra burada hiç kalmadan hemenyurtdışına gitti. Almanya'da tutuklandı. Dörtyıldır hiçbir suçu olmamasına karşın ceza-evinde. Ben Almanya'yı burada suçüstüyakaladım. Başka bir delile ihtiyaç yok. Bubile Almanya'nın bu olaylarla ilişkisini açıklı-yor.

Şam'da kaldığım dönemde KDP adınageldiğini söyleyen, ama sonradan MOSSADadına çalıştıklarını öğrendiğim bazı kişiler ba-na ısrarla, "Buradan ayrıl, Güney'e yerleş, neistersen sana veririz; para, silah, ne istersentemin ederiz" teklifinde bulundular. Bu konu-da çok ısrarcıydılar. Ben bu kadar ısrarcı ol-malarından kuşkulandım. Daha sonra netleştiki, beni Güney'e çekerek kontrol altına alma-ya çalışacaklar. Ama ben bu oyunlarını boşaçıkardım. Aksiliğim tuttu, sezgilerim bana git-memem gerektiğini söyledi, ben de gitmedim.

Aslında KDP'ye biçilen misyon 1920'-lerdeki Kahire Konferansına dayanır. Bu kon-ferans Yahudi lobisi ve İngilizlerin etkisiyleyapılmıştır. Oradaki kararlar 1946'da KDP'ninkurulmasıyla somutlaşıyor. KDP ile sadeceGüney'deki Kürtler değil, Kuzeydeki Kürtlerde hedefleniyordu. Bu statü 1990'lı yıllarınbaşına kadar devam etti. Daha sonra 90'lı yıl-ların başında, özellikle ABD'nin Irak'a ilk mü-dahalesi sonrasında koşullar değişmeyewww.a

rsiva

kurd

.org

Page 19: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

18

başlayınca bu statüde farklılığa gidildi.İngiltere, ABD ve İsrail, Güney'de Kürtlerinbağımsız bir otorite olabileceğine karar ver-diler. Bu oluşum sayesinde bölge devletlerine,İran olsun, Türkiye olsun, Arap devletleriolsun, daha rahat müdahale edilecekti.

O dönemin Genelkurmay Başkanı DoğanGüreş İngiltere'ye gidip bu planı onaylatıp öy-le döndü. Hatta "İngiltere'den yeşil ışık aldık"demişti. Bunun anlamı şuydu: Güney'de birKürt oluşumuna izin verilecek, karşılığındaPKK tasfiye edilecekti. Türkiye'nin PKK'yekarşı yürüttüğü kirli savaşa ses çıkarılmaya-caktı. Anlaşma buydu. O dönemde Talabanive Barzani defalarca benimle görüştüler; gelipkendilerine katılmamı istediler. Tabii ben red-dettim, çünkü ben bunun çözüm olmayacağınıbiliyordum.

O dönem Faik Bucak-yurtsever birKürt'tü bu planın bir sonucu olarak tasfiyeedildi. Bucak ailesi dağıldı; bir kısmı Türkdevletine sığındı, onların yanında tavır aldı,bir kısmı da Avrupa'ya kaçarak Almanya'yasığındı. Sertaç Bucak onlar biliniyor. Benimaçımdan Sertaç Bucak ve Almanya'nın rolünetleşmiştir. Şu anda da Almanya'da örgüttenayrılan beş yüz, bin kişi kalmaktadır.

Ben Şam'dayken Melik Fırat yanıma gel-di; gözleri yaşlarla dolu, yalvarırcasına "BeniHADEP'in başkanlığına getir" dedi. Ben de"Ben demokrat biriyim, git kendini halka vepartiye kabullendir, onlar seni başkan yapmakistiyorlarsa yaparlar" dedim. Bu konuda çokısrarcıydı. Doğan Güreş ve devletin bazı yet-kilileri ile görüşüp yetki almış gibi bir havayaratıyordu. Yani "Ben başa gelirsem bu so-runu çözerler, devlet de beni istiyor" gibi birhava yaratıyordu. Ama ben taleplerini kabuletmedim. Benimle görüştükten sonra Güney'egeçerek Barzani ve Talabani ile görüştü.Melik Fırat'ın amacı HADEP'in başına ge-çerek beni ve örgütü tasfiye etmekti. Bunubaşaramayınca ayrı parti kurdurdular. Derindevletle asıl bağlantılı olanlar bunlardır. Bi-liyorsunuz, Mehmet Metiner onlar da aynı şe-kilde siyasal alanı denetim altına almayaçalıştılar, ama başaramadılar. Sırrı bunları

araştırabilir. Aslında DTP şu an mecliste bun-ları aydınlatmak için çalışabilir. Kendilerineönerimdir. Ben Melik Fırat'ı uyarıyorum, dik-katli olsun; yine Sertaç Bucak'ı da uyarıyo-rum, halkın arasında dolaşırken dikkatli ol-sun.

Bir dönem nasıl Barzani ailesinden beşbin kişi alınıp Amerika'ya götürülüp eğitilerekgeri getirildiyse, şimdi de PKK'den kaçanlaraynı şekilde kullanılmak isteniyor. Elit bir ta-baka yaratılmak isteniyor. Elit bir tabakaylaKürtlere üstten müdahale ederek denetim altı-na almaya çalışıyorlar. Kürtlere küçük birdevletçik oluşturup, buradan elit bir sınıf ya-ratarak Kürtleri kontrol altına almaya çalışangrubun başında radikal Siyonistler ve MichaelRubin grubu bulunuyordu. Kürtler üzerindenSandinistler benzeri bir şey yaratmaya ça-lıştılar. Böylece Kürtleri etkisizleştireceklerdi.

Güngören bombalaması ile Ergenekonkarşıtlığını PKK karşıtlığına çevirmek istiyor-lar. Ergenekon'la ilişkilendirilmemdeki amaç,benim manevi gücümü kırmaya, itibarımı dü-şürmeye dönüktür. Önce benim için Kemalistdediler, tutmadı; şimdi de Ergenekon ile iliş-kilendirmeye çalışıyorlar. Türkiye'de Erge-nekon'u asıl ortaya çıkaran, deşifre eden biziz.Kürtler önemli bir özgürlük zeminini yaka-lamış, bu şekilde Kürtlerin önünü kesmeyeçalışıyorlar. Ben bu konuda savunma yapıyo-rum. Bu benim savunma hakkım. PKK'ye maledilmiş dünya kadar şey var. Benim bu konu-da görüşlerim alınmalı.

Ortadoğu'nun Kaderi PKK'nin ElindedirTabii bu politikalar sonucunda Barzani

Diyarbakır'ı da ister, başka yerleri de ister.Bunu ben söylemiyorum, bu tartışılan bir ko-nudur. Biliyorsunuz, Barzaniler eski bir Ya-hudi ailesinden geliyorlar. İsrail ile olan ilişki-leri bellidir. Kuzey Irak'la Ortadoğu'da ikincibir İsrail kurdurmak istiyorlar. ABD destekveriyor, İsrail destek veriyor ve bir devlet kur-duracaklar. Ama benim istediğim demokratikbir Kürdistan'dı. Biliyorsunuz, ben geçmiştebunlara karşı amansız mücadele ettim. Amabeni onların önünde bir engel olarak gördük-leri için Türkiye'ye teslim ettiler. Ondan sonrawww.a

rsiva

kurd

.org

Page 20: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

da onlar güçlendiler. Barzani, ulus-devleti da-yatacak. Çünkü ordusu var, destekçileri var.ABD ve İsrail'in onları epey destekledikleride açık.

Kürtlerin Şia ittifakı, Arap ittifakı, arka-sında da İsrail ve ABD olunca, elli bin DağKürt'ünü silahlandırırlar ve kimse bunları dur-duramaz. Kürtlerin İsrail, Suriye ve İran ileilişkileri var. Suriye'ye bakmayın; bir kısmıTürkiye'yi, bir kısmı bizi destekliyor. Amaağır basan Kürtlerdir. İran da Kürtler ile ciddiçatışmaz. PKK'de tek bir anlayış yok. Herke-sin bir PKK'si var. ABD'nin bir PKK'si var,AB'nin bir PKK'si var, Suriye'nin bir PKK'sivar, İran'ın bir PKK'si var, Talabani ve Barza-ni'nin bir PKK'si var. Herkesin PKK'ye ilişk-in bir bakışı var. 30. kuruluş yıldönümü ne-deniyle şunu belirtiyorum: Hangi PKK? Neyekarşısın? Bunu doğru koymak lazım. PKK'-liler için de söylüyorum: Ben PKK'liyim di-yorsan, PKK'nin ne olduğunu ortaya koyacak-sın. Başka türlü olmaz. Eğer karşıysan bile,neye karşı olduğunu bileceksin. Bu ABD içinde, Erdoğan için de böyledir. Siyaset yapacak-san bilerek yapacaksın. Sorunu çözeceksen o-turup konuşacaksın. Ben çözüm önerimin so-runu tamamen çözeceğine inanıyorum. Bunaherkesi ikna da ederim. Türkiye bütün bu olan-ları göremiyor. Şimdi de Kuzey Irak'taki busonuçtan dolayı beni suçluyorlar. Hayır, bun-lara, bu duruma gelinmesine siz sebebiyetverdiniz.

Bugünkü durum 1918'deki duruma benzi-yor. Bugün de bir Sevr durumu var. Ancak buöyle o zaman ki, Sevr'e benzemez; öyle küçükSevr değil, daha kapsamlı bir Sevr planı var.21. yüzyılın Sevr'i başkadır. Ben Sevr demekistemiyorum, ama ortada böyle bir durum var.Bunları dile getirdiğim zaman sanki ben Kürt-lerin hakkını savunmuyormuşum, Güney'ekarşıymışım gibi yansıtmaya çalışıyorlar. Ha-yır, ben Güney'deki oluşuma karşı değilim, kim-se böyle anlamasın. Ama ben halkların yararı-na olan demokratik çözümü savunuyorum.

Ben uzun süreden beri başka güçlerinKürt sorununun çözülmemesi için çeşitli oyu-nlara başvurduğunu söylemiştim. Bunları ta

Hafız Esad döneminden beri söylüyorum.Bunlar PKK'yi Türkiye'ye karşı kullanmak is-tiyorlar, ama PKK'yi kullanamazlar. PKK buoyunlara gelmez. İran'la görüşüyorlar, ABDile görüşüyorlar; "PKK ortak düşmanımızdır"diyorlar. Türkiye'yi de buna inandırıyorlar. A-ma alttan da PKK ile görüşmelere devam edi-yorlar. İşte İran geliyor, "PKK ortak düşma-nımızdır, teröristtir" diyor. Daha sonra daPKK'ye "Sen benim vazgeçilmezimsin" diye-rek ilişkilerini devam ettiriyor. ABD'nin de eliuzundur, onlarca kanal üzerinden PKK'ye ha-ber gönderiyor, "Siz bekleyin, biz bu işi çöze-ceğiz, sizin önünüzü açacağız" diyor. AmaPKK beklemez.

ABD yirmi yıldır Türkiye'yi bu şekildeoyalıyor. Ben Ortadoğu'dayken bana da defa-larca geldiler, ben bu oyunları görüp reddet-tim. Türkiye bu oyunları görmüyor, bunlarınhepsi ABD oyunlarıdır. ABD Ortadoğu'yu de-netim altına almaya çalışıyor. Türkiye ile asladost olamaz. Türkiye ve ABD gerçek dost ol-sa bile, karşı tarafta İran ve Rusya ilişkileri vedaha onlarca ilişki gelişir; bu blok PKK'yi doğ-rudan destekler, gerekli her türlü ağır si-lah-ları da verir. Her koşulda kazanan yine PKKolur. Türkiye bu durumda yine kaybeden olur.Kaldı ki ABD, PKK'nin bitmesini istemez. Ta-labani ve Barzani de PKK'nin bitmesini iste-mez. Şu andaki konumları ve varlıkları PKK-'nin varlığına bağlıdır. Ortadoğu'daki güçlerPKK'yi kaybetmek istemezler.

PKK'yi de bitiremezler. Türkiye'ye sizino bahsettiğiniz insansız uçakları satıyorlar,her türlü yüksek teknik silah veriyorlar, PKK'-ye saldırtıyorlar. PKK için de kendilerini ge-liştirecek bir zemin, bir imkân sunuyorlar. As-lında Amerika'nın bu tutumu her iki tarafa dabir tehdittir. Bunu geliştirenler, Türkiye'yekarşı PKK'yi hazırda tutuyorlar. Tamamen bi-tirmiyorlar, PKK'yi bir tampon bölge olarakhazırda bekletiyorlar. "İstediğimizi yaparsanPKK'yi bitirmene yardımcı oluruz" diyerekaskeri malzeme, uçaklar falan veriyorlar; amaPKK'yi bitirmelerine de izin vermiyorlar. Tür-kiye'ye karşı ellerinde tutuyorlar. "Tavşanakaç tazıya tut" politikasıdır bu. Daha önce de

Komünar

19www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 21: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

20

İngilizler "iti ite kırdırma" politikası güdüyor-lardı. KDP ve PKK de aslında birdir, birbirin-den ayıramazsın. Ben bunu PKK'yi eleştirmekiçin söylemiyorum, onlara karşı olduğum içinsöylemiyorum, objektif durum budur. İran'akarşı da PJAK. İran'a bunun üzerinden müda-hale etmek isteyebilirler. İran'ı ya teslim ala-caklar ya da temizleyecekler.

Kürtlere karşı bir oyun oynanıyor. Hü-kümet de bu işin içindedir. Türkiye Kürtlerinüzerine gitmekle stratejik olarak kaybediyor.İkide bir pişmanlık yasalarını çıkarıyorlar. Piş-manlık yasaları daha çok tahriktir. Bir insanapişman ol denilebilir mi? Bu, insanın doğası-na aykırıdır. Ben bunu söylesem beni de hainilan edecekler. Pişmanlık yasaları hiçbir sonuçvermez, sadece tahrik eder. Şimdi belki birazPKK'nin merkezi, merkezi kadroları dağıla-bilir, iletişimleri kesilebilir. İletişim imkânlarıvar, ama kullanmazlar. Bu da sonuç vermez.PKK için her zaman bir yol vardır. Onlar dabağımsız komutanlıklara yönelebilirler. De-ğişik yerlerde değişik bağımsız komutanlıklarçıkabilir, PKK bu bağımsız komutanlıklara yö-nelebilir. Kırk komutanlık çıkabilir. Bir kara-kol basılmış, yüzlerce karakol da basılabilir.Şimdi PKK'nin çok güçlü olduğu ortaya çık-mıştır, eskisinden daha güçlüdür. PKK dört par-çada etkilidir. Talabani, Barzani gelip geçicidir.PKK'nin ideolojisi dört parçada da halk tarafın-dan önemli oranda benimsenmiştir, Suriye'degüçlüdür, İran'da güçlüdür, Türkiye'de güçlü-dür, Güney Kürdistan'da da güçleniyor. ZatenPKK ideolojik dar bir kadrodur, böyle de kala-bilir, benim de önerim böyleydi. Esas olan öz-gürlük zeminidir. Bu zemin diridir, kendisinisürekli üretir. Siz bu şekilde PKK'yi bitire-mezsiniz, bu sorunu çözemezsiniz. Her zamanbir yolu var. Herkesin bir PKK'si olur; Rusya-'da, Ermenistan'da, İran'da, Avrupa'da, Yuna-nistan'da, ABD, İsrail Biliyorsunuz, Osman'lar,Botan'lar ayrıldılar. ABD bunların dışında baş-kalarını yanına alarak yeni bir PKK oluştura-bilir. Bunları nasıl kontrol edeceksiniz? Şu an-da benim bunları kontrol etme gücüm var.

Bugün ABD'nin Ortadoğu'daki en önem-li müttefiki Kürtlerdir. Bu elli yıl, yüz yıl süre-

cek bir ittifaktır. ABD bu aşamada Ortado-ğu'da Kürtlere dayanacaktır; onlara dayanarakOrtadoğu'yu şekillendirmeye çalışacaktır.ABD Ortadoğu'daki bütün Kürt güçleriyle iliş-ki kuracaktır. Bu durum PKK için de geçerli-dir. Eğer Kürt sorunu bölgedeki devletler tara-fından bizim bahsettiğimiz demokratik çer-çevede çözülmezse, sorun giderek daha teh-likeli boyutlara ulaşacaktır. Bu konuda dahaönce de görüşlerimi söylemiştim. Birincisi,Irak'taki Kürtlerin Araplarla ittifak geliştirmeihtimali vardır. Suriye ve diğer ülkelerdekibütün Arap dünyası. Bu olmazsa, ikinci ihti-mal olarak Kürt-Şii ittifakı söz konusu olabi-lir. İran'ın tarihi geçmişi ve Kürtlerle ilişkileriçok derindir. Uluslararası alandaki diplomasi-leri ve siyasete yön verme ustalıkları da bili-nir. İran'ın Irak'ta da, Özbekistan, Türkme-nistan, Azerbaycan üzerinde de etkisi vardır.İran devlet olarak da federatif yapıya yatkın-dır. Kürtlerle ittifak yapma potansiyeli çokyüksektir. Bir tek eksik kalan Amerika'nın da-hil edilmesidir. İran ile Talabani'nin ilişkileriçok eskiye dayanmaktadır ve derindir. Bar-zani'nin de İran ile ilişkileri vardır. Amerikaile İran arasında ilişkiler başlarsa kaldı ki bu-nun da işaretleri var Türkiye işte o zaman zordurumda kalacaktır.

Asıl tehlike ABD'nin İran'la anlaşmasıy-la ortaya çıkacaktır. Çünkü bir Kürt-Şii ittifa-kının gelişmekte olduğundan söz etmiştim.Bu ittifak ABD'nin de desteğini alırsa ve Tür-kiye de çözümsüzlüğü dayatmaya devam eder-se, asıl o zaman Türkiye'yi bölünmeye götü-ren süreç başlar. Böyle bir Kürt-Şii ittifakı ge-lişir ve Türkiye de PKK'ye topyekûn imhayıdayatırsa, PKK de koşulları göz önünde bulun-durup bu ittifakta yer alabilir. Bugün bu ittifaktamamlanmak üzeredir. Gerektiğinde ABDkarşıtı olarak bilinen Ahmedinejad bile aşılır.İran'ın bölgedeki gücü artıyor. Bu nükleersilahlanma konusunu da hallederlerse, bölge-nin en önemli gücü haline gelecekler. Böylebir İran'la Kürtlerin birliği söz konusu olursa,PKK de dengeleri göz önünde bulundurupbunlara katılabilir. Öyle PJAK'la İran ordusuarasındaki çatışmalar çok önemli değil, aşıla-www.a

rsiva

kurd

.org

Page 22: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

bilir. Ben de on beş yıl süreyle İran'la ilişkigeliştirdim. İran'ı iyi tanıyorum.

Ben Türkiye'nin Güney'e bir operasyonyapacağına çok fazla ihtimal vermiyorum. E-ğer böyle bir şey gelişirse, bu söylediğim itti-faklar söz konusu olur, süreç hızlanır ve Tür-kiye'nin stratejik yenilgisi söz konusu olur. İş-te asıl bu durumda sadece Güneydoğu değil,bütün Türkiye'yi kaybetme tehlikesi doğar. Bu-nu önemle tekrar ediyorum, bu çok önemlidir.Soykırım devreye girerse, kimse bunu kal-dıramaz. Ben daha büyük katliamların önünegeçmek istiyorum. Demokratik bir ortamınoluşması ve barış için her şeye hazırım. Barışiçin elimden gelen her şeyi yaparım. Benimbu görüşlerimi herkes bilsin. Türk toplumunada iyi anlatılsın.

Benim adıma şu söyleyeceklerimin Bar-zani ve Talabani'ye iletilmesini istiyorum:Türkiye'de demokratik siyasetin gelişmesinidesteklesinler ki, biz de Güney'de Barzani veTalabani'yi destekleyelim. Çünkü Ortadoğu'-nun kaderi PKK'nin elindedir. KDP'nin veYNK'nin varlığı, PKK'nin varlığına bağlıdır.KDP ve YNK'nin PKK'nin desteğine ihtiyacıvar. Barzani'nin PKK'ye karşı savaşmaya-cağını düşünüyorum. Buna YNK de dahildir.Onlarla zamanında çok çatıştık, çok mücadeleettik; ama artık belli bir ulusal ruh ve birlik ih-tiyacı oluşmuş durumdadır. PKK'ye karşı sa-vaşma Barzani'nin çıkarına da değildir. Onlarsavaşmak istese bile peşmergeler PKK'ninüzerine yürümez. Türkiye'nin PKK'ye sınırlıbir operasyonu üzerinde bir uzlaşmaya vara-bilirler. Evet, bu tür anlaşmalar olabilir. Öyleuçaklarla falan saldırılar olabilir. Ama bunlar-dan sonuç alamazlar.

Gelelim KDP ve PKK'nin bir olup olma-dığı meselesine, Kürt milliyetçiliğine. Nasılanlaşılmış? Kaçanların durumlarını biliyor-sunuz. KDP ve YNK'ye sığındılar. Onların de-netimine girdiler. Daha önce belirtmiştim;Güneyli güçlerin milliyetçi bir çizgide bulun-masında Yahudilerin etkisi vardır. KDP veYNK denetimine girmek Amerika'nın deneti-mine girmektir; hiçbir fark yoktur. Sonrasındabirçok kişiyi de peşlerinden götürdüler. Bun-

ların bir kısmıKDP ve YNK içinde üst düzeydegörev de almışlar. İşte KDP, YNK kadınla,kızla, parayla, imkânla onları kendine bağladı.Böylece PKK'yi kendi içlerine aldıkları vePKK'yi bu şekilde bitirecekleri yönünde Ame-rika'ya mesaj verdiler. Tam emin değilim, amakaçanların ABD ile ilişkide olabileceği ka-naatindeyim. Bingöllülerden de kopanlar var-dı. Onların ABD ile ilişkisi yoktu. Ama şimdiAvrupa'dalar, onların denetimindeler. PKK'yibu şekilde denetim altına almaya ve bitirmeyeçalıştılar.

Ama ben bunları gördüm, engel oldum.Benim üzerime niye bu kadar geldiler sanı-yorsunuz? Ben, bu oyunları gördüm ve oyun-larını boşa çıkardım. Suriye'den sonra Rus-ya'ya giderken MOSSAD peşimdeydi, bununfarkındaydım, amaçları beni denetimlerine al-maktı, onlardan kaçtım. Sonrasında İtalya'dada etrafım kuşatılmıştı. Bunların Türk ajanıolduğu safsatadır. O dönemde Yunan Hükü-meti zaten bir kukla hükümetti. Yunanistan-'dan Nairobi'ye geçtikten sonra Nairobi'de fo-toğraflarımı çekiyorlardı, bunlar da yineMOSSAD elemanlarıydı.

Birinci Dünya Savaşıyla dünyanın yarısı-na, İkinci Dünya Savaşıyla dünyanın tamamı-na hâkim oldular. Kürtler Ortadoğu'da önem-lidir. ABD, Ortadoğu'da Kürtleri denetiminealarak, Farsları, Arapları ve Türkleri dizginle-mek amacındadır. Kürtleri denetime almak,Ortadoğu'yu dizginlemek, Ortadoğu'yu dene-time almak demektir. Ben bu oyunları gör-düm, ABD'nin denetimine girmedim, kendimive PKK'yi kullandırtmadım. Ama şimdikiPKK'liler bu oyunları yeterince göremiyorlar.İç ve dış siyaseti yeteince çözemiyorlar. Dü-rüst olmak tek başına yeterli değildir. İç ve dışsiyaseti iyi bilmek gerekiyor. Çünkü orasıOrtadoğu'dur, dikkatli olmak gerekiyor. Arapsiyasetçilerinin ne mal olduğunu biliyorum.Suriye'deyken yeterince tanıdım onları.

Amerika şimdi ne yapacak? TürklerleKürtleri çatıştıracaklar, İsrail-Filistin gibi ola-cak. Ama ne olursa olsun bu savaşta Kürtlerkaybetmez, kazançlı çıkar. Kürtler artık bu sa-atten sonra kaybetmez. Kürtlerin örgütlü gücü

Komünar

21www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 23: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

22

var, imkânları var. Savaşı kaybeden taraf ol-mayacak. Türkiye mevcut durumunda ısrarederse sonu Irak gibi olur. Ama ben Türk-Kürtçatışmasını istemiyorum. Savaşı isteyenlerbütün bunlara rağmen neden gelip benimlekonuşmuyorlar? Çünkü benimle konuşsalaryüzlerindeki maskeler düşecek. Ben bunu sa-vunmamda da dile getirdim; maskesiz tanrılardedim. Bunları daha da çatıştıracaklar. Botan-'daki operasyonun sebebi de budur. Orada birtampon bölge oluşturacaklar. Bunu bilinçliyapıyorlar. Zaten bir savaş yaşanıyor. Bu sa-vaş daha da gelişecek. Türkiye bu savaşa gir-miştir, bu savaştaki pozisyonunu almıştır. Bu-nu anlamak lazım.

Türkiye'ye Üç ŞeyGerekli: Anti-Tekel Anlayış,Demokratik Uzlaşı ve Barış

2002'den günümüzeAKP iktidardadır. AncakAKP iktidarı bir türlü çözü-me yanaşmıyor. Gelinenaşamada AKP bir yol ayrı-mındadır; AKP ya radikal de-mokratizme yönelecek yada kısa zamanda bitecektir.Demokratik radikalizme yö-nelmesi biraz zor görünü-yor. Türkiye'ye bir kriz ge-liyor. Bu büyük bir krizdir; sadece ekonomikdeğil, sosyal ve siyasal alanlarda da berabe-rinde krizleri getirir. Türkiye için gerekli olanbir anti-tekel anlayışıdır. Türkiye'de bu an-layış zayıftır. Türkiye'ye üç şey gerekli vebunlara ilişkin adımlar atılmalıdır: Bir, anti-tekel anlayış; iki, demokratik uzlaşı; üç, barış,savaşa karşı barış. Anaların daha fazla ağla-ması istenmiyorsa, bir çözüm aranıyorsa, dev-let bir adım atabilir, demokratik çözüme katkısunabilir.

Güney Afrika'da olduğu gibi bir Hakikatve Uzlaşı Komisyonu kurulabilir. Parlamen-tonun onayıyla olması şart değil, Parlamento-nun bilgisinin olmasıyla da olabilir. Bunuöneriyorum. Bu komisyonda yirmi otuz kişiyer alabilir; yazarlar, aydınlar bu komisyondayer alabilir. Bu komisyon Türkiye'nin ortala-

ma vicdanı olabilir. Bu Hakikat ve Uzlaşı Ko-misyonu gerekli incelemeleri, araştırmalarıyapar ve toplumun, çözümün yararına gör-düğü hususları, konuları parlamentoya sunar,parlamentoya öneride bulunur, parlamento dabunları dikkate alır, değerlendirmeler yapar.

Bu çatışmaların Türkiye'ye hiçbir yararıyoktur. Türkiye bundan hiçbir çıkar elde ede-mez. Bu çatışmalar ABD'ye yarar, YNK veKDP'ye yarar, hatta İran'a yarar. ABD bu ope-rasyonlarla PKK'yi bitiremeyeceğini çok iyibiliyor. PKK'nin bitmesi Türkiye'nin çıkarınada değildir. Çünkü PKK'nin tasfiye edilmesidurumunda ABD-İngiltere çizgisinin destek-

lediği ulus-devletçilik dev-reye girecek ki, Güney'degeliştirilen budur. Bunu Ku-zey'e ihraç etmek istiyorlar.İki çizgi var: Biri Güney-'deki ABD'nin desteklediğiulus-devlet anlayışıdır; bu-nu Güney'de olgunlaştırıptüm Kürtlere ihraç edecek-ler. İkinci çizgi de bizim ge-liştirdiğimiz demokratikkonfederalizmdir. Türk Dev-leti PKK'yi bitirdiğinde ney-le karşılaşacağını bilmiyor.Bu siyasetle hem Türk Dev-

letini hem de PKK'yi kontrol altına almak is-tiyorlar.

Bu operasyonlar tuzaktır. Türkiye bunugörmüyor mu? ABD'nin ve AB'nin yaklaşımıçözüm değildir. Çözüm ABD'de değil, biz-dedir. Biz ancak kendi çözümlerimizi tar-tışarak bir yere varabiliriz. Türkiye'de bir dev-let kuruldu. Fakat Türk halkının devlete yat-kınlığı var, Kürt halkının ise geçmişten beribir devlet olmaktan çok özgürlüğe ve demok-rasiye yatkınlığından söz edebiliriz. Kürtlerindemokratikleşme duruşları devleti demokra-tikleştirebilirse, Türkiye Cumhuriyeti bizimDemokratik Cumhuriyet çizgimize gelmişolacak. Bu, Demokratik Cumhuriyetin kuru-luşudur. Bu bir devlet, bir demokrasi demek-tir. Eğer buna gelinmezse ya da aksi durumdaKürtler kendi demokrasilerini Diyarbakır

Türkiye'ye Üç Şey Gerekli

Anti-Tekel Anlayış Demokratik Uzlaşı

Ve Barış2002'den günümüze

AKP iktidardadır Ancak AKP iktidarı bir

Türlü çözüme yanaşmıyor Gelinen aşamada

AKP bir yol ayrımındadır

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 24: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

merkezli hayata geçirirler. Demokratik ÖzerkÖzgür Kürdistan! Burada bir devletten söz et-miyorum. Bir devlet, iki demokrasi. Diğerininmerkezi İstanbul mu olur, İzmir mi olur, bil-miyorum. Ama biri Diyarbakır merkezli, ikidemokrasi, tek devlet. Devletin çözüm ol-madığını düşünüyorum. Bir devlet, bir de-mokrasi ya da iki demokrasi, bir devlet; amatercihimiz bir devlet, bir demokrasidir.

Ben ulus-devlet anlayışının çözüm olma-dığını uzun bir süredir söylüyorum. Bana göreulus-devlet eşittir faşizmdir. SavunmamdaPKK'nin de bu anlayışı stratejik olarak aş-tığını anlatmıştım. Ulus-devletler karşılıklıçatışmayı doğurur. Türkiye solu da bunu ha-len anlamış değil. İşte El Fetih ve Hamas'ındurumu da ortada. Onlar da ulus-devlet an-layışının getirdiği çıkmazdadırlar. Benim da-ha önce çözüm olarak sunduğum sistem, De-mokratik Ortadoğu ve Demokratik Türkiye'yiöngörüyor. Kürt sorunu olan devletlerin kendimevcut sınırları içerisinde demokratik yollar-la sorunu çözmelerini öngörür. Türkiye'dekiulus-devlet anlayışı Kürt sorununun bugünkünoktaya gelmesine neden olmuştur. Bu sertulus-devlet anlayışının esnetilmesi gerekiyor.Ulus-devletin en büyük uygulayıcıları olanFransa ve Almanya bu anlayışı terk ediyorlar.Avrupa Birliği'nin Ortadoğu koşullarına birçeşit uyarlanmasıdır. Böyle bir Ortadoğu'daİsrail de barış içinde yaşayabilecektir. Şurasıönemlidir: Ulus cumhuriyet konjonktüreldir,daimi olan ise cumhuriyettir. Bu nedenle cu-mhuriyetin demokratikleştirilmesi gerekir.Eğer bir çözüm aranıyorsa, bir toplumsal barışsağlanacaksa, cumhuriyet demokratikleşecek-se, biz bunların hepsine hazırız.

AKP bundan böyle güdümlü demok-rasiyi geliştirecek. Yani her şeyi bir devlet dü-zenlemesi etrafında yapmaya çalışacak. De-mokrasinin tanımı olan, devlet müdahalesi ol-madan toplumda kendiliğinden bir gelişmevarsa bunu engelleyecekler. Türkiye'de CHPve MHP, devlet bürokrasisinin bir kesimini ydyanına alarak, faşizme varan bir ulus-devlet-çilik geliştiriyorlar. Kürtleri tamamen dış-layan, Kürtlere hiç yer vermeyen bir duruşları

var. AKP ise İslam'ı kullanarak işbirlikçi Kür-tlerle, işte bu yukarıda bahsettiğim Kürtlerle,siyasal İslam'ı geliştirerek cumhuriyeti bu-günkü haline getirdi. CHP'nin ülkücülerdendaha koyu faşizan ulus-devleti savunan Kızıl-elmacı çizgisiyle AKP'nin siyasal İslam çiz-gisi arasında tercihe zorlanıyoruz. SadeceKürtler için söylemiyorum. Bu iki çizginin dı-şında Demokratik Cumhuriyet'in benim çiz-gim olduğunu belirtiyorum. Türkiye iki çizgi-AKP ve CHP çizgileri arasında seçim yap-mak zorunda değil. Demokratik Cumhuriyetseçeneğinin yeniden ciddi biçimde tartışmayaaçılmasını istiyorum. Demokratik Cumhuri-yet üniter yapıyla da, sınırlarla da çelişmiyor.Otoriter cumhuriyetten demokratik cu-mhuriyete geçişi sağlamak gerekiyor. Benimsöylediğim de otoriter cumhuriyetten de-mokratik cumhuriyete geçiştir.

Diyalog yolunu açmaya çalışın. Her ikitarafı da diyaloga getirmeye çalışın. PKK ilegidip görüşsünler; kabul ettiği ölçüde hü-kümetle de, devletle de bunu sürekli görüş-sünler. Ben tekrar ediyorum, devletin sorumlukurumları var. MİT'e de söylüyorum; bildik-lerini Türkiye kamuoyuna daha fazla açıkla-sınlar. Hükümete tekrar söylüyorum: Eğer be-nim fikrimi sorarlarsa, daha önce de belirtmiş-tim, siz toplum olarak, birey olarak benimhaklarımı tanırsanız, bana saygılı olursanızbenim silaha ihtiyacım olmaz. Eğer bu konu-da hükümet cesaretli adımlar atarsa, demok-ratik özerklik dediğim çerçevede üzerime dü-şeni yerine getirmeye hazırım. Buna gücümde var. Sonuna kadar savaş olmaz; bu, yıkımgetirir. Ne Türklere ne Kürtlere bir yararı ol-maz. Herkes bunu görmelidir.

Kürtler demokratik tavırlarını gösterme-lidirler. Her yerde demokratik örgütlenmeleri-ni güçlendirerek dayanışma içinde cevap ol-malıdırlar. Yarın sizi parlamentodan atabilir-ler, belediyelerden dışlayabilirler. Ama ozaman bile bulunduğunuz kentlerde demok-ratik temelde örgütlerinizi kurarak tavrınızı vemücadelenizi sürdürmelisiniz, bunun araç-larını yaratmalısınız.

Komünar

23www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 25: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

24

Operasyonlarla PKK'yi bitireceklerinisöylüyorlardı. Ama PKK her zamankindendaha güçlüdür. En güçlü dönemini yaşıyor.Sanırım katılımlar eskiye oranla daha fazladır.Deneyimli kadroları da hala görevlerinin ba-şındalar, deneyimli kadrolarından kayıplarıyok.

Bu dönem büyük tehlikeler kadar büyükfırsatların da yaratılabileceği bir dönemdir.Her ne kadar büyük riskler söz konusuysa da,eğer doğru mücadele edilirse, halklar lehinebüyük kazanımların da imkân dahilinde ol-duğuna inanıyorum. ABD'nin bu operasyonla-ra destek vermesini doğru değerlendirmekgerekiyor. ABD bununla Türkiye'yi Orta-doğu'da kördüğüm haline getiriyor, etkisiz ha-le getiriyor. Bu operasyonlarla PKK'yi bitire-meyeceklerini biliyorlar. PKK'yi etkisizleş-tirmek istiyorlar. Herkes PKK'yi zayıf düşü-rüp kullanmak istiyor, PKK'yi teslim almakistiyor. PKK muazzam bir güçtür. Kimse beniPKK'nin tasfiyesine alet edemez, buradakikonumumu bu amaçla kullanamaz.

Talabani her ne kadar kamuoyu önündeböyle olmadığını söylese de, zayıflatılmış vekendisine teslim edilmiş bir PKK onun hayaledemeyeceği bir servettir. Bunu KDP de ister.YNK'nin arkasında ta en başından beri İn-giltere vardı. ABD, İngiltere'nin politikalarınıgüdüyor. KDP ise bölgede İsrail desteklidir.İsrail desteklediği müddetçe KDP var olacak-tır. PKK ise bağımsız duruyor.

Türkiye PKK'yi KDP'den koparmayaçalışacak. Hayır, PKK KDP'den kopmaz. PKK,KDP ve YNK ile ortak bir ulusal cephe anlayı-şını güdecektir. YNK ve KDP de PKK'yi bırak-maz. Türkiye'nin bunu anlaması gerekir. Tür-kiye, Güney Kürdistan ile Talabani ve Barzaniile ilişkisini düzeltse bile Kürtler arası çatışmaolmaz. Kürtler arasında genel olarak ulusal bi-linç gelişmiş ve halk, Kürtlerin kendi araların-da çatışmalarına izin vermez. İstense bile buyapılamaz. PKK önemli bir güçtür. PKK et-rafında, İran, Suriye, Türkiye, Irak'ta önemlibir güç oluşmuş. Türkiye, Güney'den PKK ileçatışmasını istiyor. Bunu boşuna istiyor, buhiçbir zaman gerçekleşmez. Türkiye bunun

gerçekleşmeyeceğini aslında biliyor. Ama yi-ne de bilerek istiyor. Türkiye de artık bunubilmeli, Talabani-Barzani PKK ile çatışmaz,PKK de onlarla çatışmaz. Hatta halkın elinesilah verseler bile, halk kendi çocuklarının si-lah alıp PKK ile çatışmasına izin vermez. Bugüçlere imkân sunsalar da, onlar PKK'ye karşısavaşmaz.

Eğer PKK'yi demokratik sistemin içineçekmek istiyorlarsa Kürtleri de tanımalıdırlar.Böylesi bir durumda biz de yardımcı oluruz.Yok, eğer Kürtleri tanımayacaklarsa, haklarınıvermeyeceklerse PKK de direnecektir. Savaşgelişirse, PKK de farklı yollara başvurabilir:Bir, Talabani'nin geliştirdiği Kürt-Şia ittifakı-na yönelir; iki, Barzani ile beraber ABD ve İs-rail ittifaklarına yönelir; üç, bağımsız kalab-ilir. Buna kendileri karar verirler.

Bu çözümsüzlük ve tıkanıklık ciddi birsorundur. Ben bütün Türkiye demokratlarını,aydınlarını sağ, sol ayrımı yapmıyorum bunakarşı somut bir duruş geliştirmeye çağırıyo-rum. Bu önümüzdeki süreç doğru değerlen-dirilmelidir. Yoksa gelişebilecek süreçten bensorumlu değilim ve olası gelişmelerden her-kes sorumlu olacaktır. Kürt sorununun çözü-münde burada beni muhatap almak ya daPKK'yi doğrudan muhatap almak konusunda,arabuluculuk konusunda bir sorun yaşanıyor.Ben somut bir öneri sunuyorum: Bu tıkanıklı-ğın aşılması gerekiyor, bu iki ayın doğru de-ğerlendirilmesi gerekiyor. Hemen bir AkilAdamlar Komisyonu kurulmalıdır! Bu akiladamların kimlerden oluşacağı çok önemlidir.Ben sadece biz seçelim, bizim seçtiğimizinsan-lardan oluşsun demiyorum. Devletin deseçeceği kişilerden oluşan bir komisyon olur.Örneğin İlter Türkmen olabilir. Bunu örnekolması için söylüyorum. Neden İlter Tür-kmen'i örnek olarak veriyorum? Çünkü İlterTürkmen bu devlete hizmet etmiş biridir, dev-leti de, bizi de iyi tanıyor.

Demokratik ilkeler çerçevesinde taraflararasında görüşmeler yapabilirler. Onlarınbelirleyeceği esaslar çerçevesinde silahları bı-rakılabilir. Bu komisyonun belirleyeceği esas-lar çerçevesinde gerekli adımlar atılır. Bu yeniwww.a

rsiva

kurd

.org

Page 26: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

bir şey değil, aslında dünyada kullanılan biryöntemdir. İrlanda'da, Kosova'da, Güney Af-rika'da Akil Adamlar Komisyonuyla sorununçözümüne gittiler. Bu komisyona AB'den do-ğru da, Aahtisari gibi, ki özellikle onu öneri-yorum, insanlar bulunmalı. Bunlar gelip bura-da benimle de görüşürler. Bir çözüm önerisiolarak bunun bilinmesini istiyorum.

Böylesi bir gelişme Ortadoğu'da da de-mokratikleşme yönünde dev bir adımdır. BenOrtadoğu'nun sorunlarının çözümünde de-mokratik konfederasyonu öneriyorum. Orta-doğu Demokratik Konfederasyonu bir hayaldeğildir. Ortadoğu'nun mevcut sorunlarınıçözecek bir sistemdir. Birleşmiş Milletler buhaliyle tıkanmış durumda. Bunun yerine De-mokratik Uluslar Konfederasyonu'nu öneri-yorum.

Türkiye İçin Demokratik Cumhuriyeti,Kürtler İçin Demokratik Özerkliği Öneri-yorum

Bugün onlarca din, dil ve etnisitenin ya-şadığı Ortadoğu coğrafyasında ulus-devlet ya-şanan sorunlara cevap olamıyor, tersine so-runları derinleştiriyor. Ortadoğu'daki ulus-devlet sayısı çoğalsa dahi sorunlara çözüm ol-mayacaktır. Aynı şekilde ulus-devlet sayısınınazaltılması da çözüm getirmez. Bugün Irak'taüç devlet de kurulsa, sorun çözülmüş olmaya-caktır.

Kerkük kentini ele alalım: Kerkük onlar-ca dil, kültür ve dinin bir arada yaşadığı birkenttir. Ulus-devlete hâkim olan etnisite di-ğerlerini yok etmeye çalışacak, diğerleri dekendilerini savunacaklar ve ortaya yeni Ku-düs'ler çıkacaktır. Tüm bunların önüne geç-

mek için KCK sistemini önermiştim. KCKsivil bir örgütlenmedir. Elli tane sivil kurumbir araya gelip bir temsiliyete kavuştuğu za-man, bu benim için KCK'dir. KCK sivil top-lum örgütlenmesinin koordinasyonudur.Türkçede sivil toplum konfederalizmi ya dademokratik toplumlar konfedarasyonu olarakkavramsallaştırılabilir.

KCK, altını çizerek belirtiyorum ki, birdevlet yapılanması değildir. Demokratik oto-rite ve demokratik yönetim anlamına gelir.KCK sistemi, demokratik toplumsal diyalek-tik bir sistemdir. Kürtler bulundukları her par-çada, o devletlerle demokratik bir diyalog veyöntem geliştirirler. Bunlar birbirlerinin kar-şıtı gibi ak ve kara değildir. Ben Sovyet sos-yalizmini bu açıdan eleştiriyorum. ÇünküSovyet sosyalizminde her şeyi ak ve kara gör-me anlayışı hakimdi. Fakat benim öngör-düğüm toplumsal diyalektikte, örneğin Kürt-ler ve bulundukları devletler birbirlerinin ya-nında yaşarlar, birbirleriyle mücadele ederler,fakat birbirlerini ak ve kara gibi görüp imhaetmezler. Özellikle Kürtler demokratik ulusanlayışıyla mücadele yürütürler.

Bu nedenle KCK tüm Kürtleri temsileder ve her parçada Kürtler adına politika üre-tir. KCK İran'la, Suriye'yle, Türkiye'yle, hattaIrak' la Kürtler adına görüşmeler yapabilir veonlarla demokratik diyalogu geliştirir. Bu ör-güt kimsenin örgütü değil, tüm Kürtlerindir.Böyle bir örgütlenme gerçekleşirse, bu örgüt-lenme Kürtler adına herkesle görüşebilir. Kür-tler bu sistem altında bir araya gelebilmeli-dirler. Bütün Kürt partileri, örgütleri ve Kür-distan'da sözü geçen siyasi şahsiyetler bu sis-temde bir araya gelerek hem kendi iç sorun-larına çözüm bulabilmeli, hem de bir diplo-masi bürosu oluşturularak belirlenecek birKürt ulusal politikası çerçevesinde bölgedevletleri ve uluslararası güçlerle görüşmeleryapabilmelidirler.

KCK sistemini her yer için öneriyorum.Bu sistem devleti hedefleyen bir sistem değil-dir. Her ülke kendi sorununu kendi sınırlarıiçerisinde çözebilir. Gevşek yapılı bir örgüt-lenmedir. AB'nin Ortadoğu'ya uyarlanmasıdır.

Komünar

25

Türkiye İçin Demokratik Cumhuriyeti

Kürtler İçin Demokratik Özerkliği

Öneriyorum

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 27: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

26

Bütün kimliklerin, dinsel, dilsel ve etnik kim-liklerden oluşan grupların kendilerini demok-ratik bir şekilde ifade ettiği, üstte de bütün bugrupların temsil edildiği bir üst çatıdır. Bu sis-tem klasik vatandaşlık anlayışını eleştirir veaşar. Birey yerine grupları baz alır. Kürtlerdört parçada mevcut sınırlara dokunulmadan,bulundukları ülkedeki halklarla birlikte öz-günlükleri tanınmak koşuluyla birlik oluştura-bilirler. Bu sistem Ortadoğu'nun içinde bulun-duğu krizi aşmaya yönelik yegâne sistemdir.Aksi takdirde Ortadoğu'da Lübnan, İsrail-Filis-tin çatışmaları, Irak, Kürt-Türk, Kürt-Farsçatışmaları yaygınlaşarak devam edecektir.

Ben Türkiye için ise demokratik cumhur-iyeti öneriyorum. Ben kanlı çözümü değil, de-mokratik siyasi çözümü geliştiriyorum.Bunun için demokratik siyaset önemlidir di-yorum. Demokratik özerklik de demokratiksiyaset, demokratik toplum ve demokratikcumhuriyete dayanır. Benim KCK dediğimsistem bunun Kürtlere uyarlanmış şeklidir. Neulusalcı faşist politikalar ne de siyasal İslamKürt sorununu çözemez. Bu konuda getirdik-leri hiçbir proje de yoktur. Demokratik özerk-lik olabilecek en makul ve uygulanabilir ye-gâne çözümdür. Federasyonun da bir çözümolamayacağını biliyorum.

Bizim önerimiz aslında demokratik cum-huriyettir. Demokrasi cumhuriyetle çelişmez,cumhuriyet demokrasinin devlet biçimidir.Demokrasi olmadan cumhuriyet ne sorunla-rını çözebilir, ne de devamlılık arz eder. Şimdide benim önerdiğim demokratik özerklik, odönem hayata geçirilemeyen cumhuriyetindemokratikleşmesinin tamamlanması anlamı-na gelmektedir. Ben ne ulusalcı faşist çizgi-den, ne de İslami faşist çizgiden yanayım.

Üç Cumhuriyet var: Birincisi, askeri-sivil bürokratik cumhuriyettir. Bu cumhuriyetTürkiye'nin kuruluşundan sonra CHP ile ifa-desini bulmuştur. Ulusalcılar bunun içindedeğerlendirilebilir. İkincisi, TerakkiperverCumhuriyet Fırkası ile başlayan, DemokratParti ile devam eden ve bugün AKP'de somut-laşan cumhuriyettir. Liberal muhafazakâr biranlayışa sahiptir. Üçüncüsü ise, Kürt ve Türk

halklarının ve ezilenlerin cumhuriyeti olanDemokratik Cumhuriyet'tir. Olması gerekencumhuriyettir. Fakat bu kesimin cumhuriyetihenüz yoktur.

Bunun hayata geçirilmesi için iki önerimvardı: Birincisi, Demokratik CumhuriyetKonferansı'dır ve Ankara merkezli olmalıdır.700-800 kişiyle yapılacak, aydınları, sanat-çıları, her kesimi kapsayacak bir konferanstır.Kürtler, demokratik sol ve toplumun bütün bi-rimleri burada bir araya gelmelidir. Bu aynızamanda bir çatı olabilir. İkincisi, DemokratikToplum Kongresi'dir. Bu, Diyarbakır merkezlibir kongre olacaktır. Delege usulüyle 400 kişikatılabilir. Bunun içinde gerçekten çalışacakinançlı insanların olması gerekir.

Devletten beklememeniz gerekiyor. Buböyle olmaz, bu kolaycılıktır. Devlet yüzdeon'una izin verir, yüzde doksan'ını çalışarakve örgütleyerek sizin yapmanız gerekir. Buyasalar ve anayasa konusunda da böyledir.Devlet yasalarla yüzde onunu bile verse yeter.Gerisini sizin çalışarak hayata geçirmenizgerekiyor. On yıldır ne yapıyorsunuz? On yıl-dır her konuda halkı örgütleyip güçlü bir ör-gütlülük yaratsaydınız, şu anda daha güçlümüzakere edecek duruma gelmiş olurdunuz.Aklınıza gelebilecek her alanda örgütlenm-eniz lazım. Tarım ve ekonomi kooperatiflerikurulabilir, çevre sorunu konusunda derneklerkurulabilir, kadın sorunuyla ilgili sivil toplumörgütleri kurulabilir. Kürt kültürünü, dilinigeliştirme konusunda dernekler kurulabilir,çalışmalar yapılabilir. Artık Kürt ve Kürdistankelimelerinin yasak olmaması gerekir. Demo-kratik özerklik böyle her alanda örgütlenerekhayata geçirilebilir.

Ben Kürtler için de Demokratik Medeni-yet Uzlaşısı diyorum. Evet, bazı kültürlerzaman zaman çatışma halinde olabilirler,ancak bu tez olarak doğru değil. Sadece İs-lam-Batı şeklinde de ele alınamaz. Kültürler,medeniyetler uzlaşabilir, ben medeniyetleruzlaşısı diyorum. Ben ülke sınırlarını kabulediyorum. Ben ulus-devleti aştım. Devletinhalkın hizmetine sunulmasını ve demokratik-leşmesini ve bu yönde evrilmesi gerektiğiniwww.a

rsiva

kurd

.org

Page 28: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

savunuyorum, devleti yeniden tanımlıyorum.Sahte vatan kavramından bahsetmiyorum,ülke kavramını kullanıyorum. Bağımsızlıkkavramı çok değişti. Artık hiçbir ülke tam ola-rak bağımsız değildir. Ülkelerin ilişki düzey-leri tarzları çok değişti, bundan dolayı ÖzgürKürdistan demek daha doğru olur, dört parçaiçin Özgür Kürdistan diyorum.

99'dan bu yana Demokratik Cumhuri-yet'e ilişkin bütün söylediklerimi Demok-ratik Cumhuriyete Doğru ismi ile bir kitaphaline getirilebilir. Özgür Kürdistan için debu güne kadar söylediklerimden yararla-narak Özgür Kürdistan isimli bir kitaphaline getirirsiniz. Yani iki kitap istiyorum.

"Türkiye Cumhuriyeti Anayasası bütünkültürlerin demokratik bir şekilde varlığını vekendini ifade etmesini kabul eder." Bu cümle-yi anayasaya koysunlar, iki ay içinde PKK si-lahı bırakır, gizli örgütlenmeler de biter. On-dan sonraki aşama demokratik yasalarla dü-zenlenir. Bütün bu sıkışmışlığı açacak somutçözüm önerisini ben yapıyorum. Ortadoğuiçin de demokratik komünalizmi bir modelolarak önerdim. Ben komünal demokratım.Komünal demokrasi grup demokrasisidir,grupların temsil edildiği demokrasidir.Komünal demokratlığın içerisinde toplumunher öğesi var, içinde birey de var. Aslındaönerdiğim bu sistem evrensel bir sistemdir.ABD'nin dayatmasına karşı alternatif bu sis-tem olabilir. Ben KCK sistemini en makul vetek çözüm yolu olduğunu bildiğim için ge-liştirdim. Kongra Neteweya Gel'i bu bağlam-da önermiştim. Bunu tüm Kürdistanlılara veTürkiye'ye öneriyorum. Aksi takdirde Türkiyeparçalanmaya gidecek. Bugün gelinen nokta-da da demokratik cumhuriyet tek çıkış yolu-dur.

Bizim çözüm olarak öngördüğümüz şeyöz olarak şudur: Kürtler yaşadıkları ülkelerinsınırlarına dokunmadan bütünlük içerisindekültürel haklarına sahip olacaklardır. Kendikültür ve dillerine göre kendilerini ifade ede-bileceklerdir. Siyasal olarak örgütlenmele-rinin önündeki engeller kaldırılacaktır.Kürtler, Çerkezler ve diğer grupların kendi

sorunlarını çözme, kamuoyunun gündeminegetirme amaçlı komünleri olur. Bunun dışındaçevre sorunları için, cinsiyet sorunları içinkomünler oluşturulabilir. Ve en üstte de bütünbunların yer aldığı bir konfederasyon olur.

Türkiye'de Demokratik Seçeneğin Net-leştirilmesi Gerekir

Türkiye'de güçlü bir demokratik seçe-neğe ihtiyaç vardır. Bu temelde benim çözümönerim, anti-tekel, anti-hegemonik, barışçılve demokratik temelde gelişecek, toplumunher kesiminin, küçük ölçekli işyeri temsilcile-rinin dahi içinde yer alacağı demokratik si-yasettir. Aynı çatı altında barış ve demokrasitemelinde bir araya gelinmesidir. Buna koalis-yon mu dersiniz, ittifak mı dersiniz, bu çokönemli değil. Önemli olan demokratik çö-zümün gelişmesidir. Demokratik çözüm,demokratik siyasetin öğrenilmesiyle gerçek-leşir. Ben bu nedenle derhal Hakkâri'den Edir-ne'ye kadar her yerde demokratik siyaset aka-demilerinin kurulması gerektiğini söylemiş-tim. Demokratik siyaset akademisiyle birliktebireyin demokratikleşmesini, bireyin demok-ratikleşmesi de toplumun demokratikleşmesi-ni getirecektir.

Demokratik seçeneğin netleştirilmesigerekir. Bunun için çatı partisi çalışmaları hız-lanmalı. Türkiyeli tüm çevrelerin kendisiniiçinde temsil edeceği bir yapı şeklinde olmalı.Ben daha önce Brüksel, Belçika'da Demok-ratik Uluslar Konfederasyonu demiştim. Benyine Demokratik Siyaset ve Kültür Akademisidemiştim. Bu tür çalışmalar demokratik duru-şun gelişmesi ve benim düşüncelerimin, sa-vunmalarımın konuşulup tartışılması içinönemlidir. Bu konfederasyon, İstanbul'da daolabilir veya hem İstanbul hem Brüksel'deolabilir. Bu konfederasyonlar, içlerini doldu-rabilirler. Bu çalışmalar benim savunmaları-mın pratiğe geçirilmesidir. Savunmalarımdanherkes faydalanabilir, devlet de faydalana-bilir, Avrupa da faydalanabilir. İran, Irak veSuriye'de demokratik mücadelelerini geliştir-erek güçlendirmeliler. Türkiye'de benim dü-şüncelerimin, savunmalarımın yer aldığı De-mokratik Uygarlık isminde bir dergi çıkabilir.

Komünar

27www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 29: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

28

Dergi dört ayda bir de olabilir. Ama önemliolan benim düşüncelerimin, görüşlerimin in-sanlara anlatılması ve ulaştırılmasıdır.

Çatı partisine engel olanlar kuşkulu kişil-erdir. Çatı partisine özgünlüklerini koruyarakgelebilirler. Ben kendilerini feshetsinler gel-sinler demiyorum. Herkes kendi özgünlüğünükoruyarak gelebilir; partilerini, dernekleriniolduğu gibi koruyarak gelebilirler. Önemliolan demokrasi ve barış için ortak bir tavırlamücadele etmektir. Demokrasi ve barışın ge-lişmesi sol aydın ve yazar çevreler için birgörevdir. Topluma azıcık da olsa saygıları var-sa bunun için mücadele etmeliler. Çatı partisiolmasa bile Demokratik Koordinasyon Ku-rulu olarak da çalışmalarını yürütebilirler.İsim çok önemli değil, önemli olan içerik vemücadele etmektir.

Bu çatı partisi her şehirde ortak propa-ganda, ortak çalışma, ortak toplantı yapabilir.Kent Meclisleri oluşturabilirler. Geçen sekizyıllık süre iyi değerlendirilseydi, şimdi çokdaha iyi bir konuma gelinmiş olurdu. Aka-demileri de bu amaçla önermiştim. Kadınlariçin Demokratik Siyaset ve Kültür Akademisiönermiştim. Gençlik için, diğerleri için deönermiştim. Bütün bunların bir an önce haya-ta geçirilmesi gerekiyor. Akademilerde sürek-li bir araya gelip tartışsınlar, hiçbir şey ol-mazsa bile zihinleri açılır. Siyasetçiler bura-lardan çıkar. Akademi eğitimi normal devletokullarındaki eğitime benzemez. Açık toplumdenilen olay da budur.

Türkiye'de Demokratik Cumhuriyet Kon-gresi etrafında barış için bir hareket geliştiri-lebilir. Anti-tekel, demokrasi ve barış ilkelerietrafında bir hareket gelişebilir. Türkiye'dekiSol Hareketi küresel sermayenin kuşatmasınıçözemiyor, emekçilerin sorunlarını çözemi-yor. Demokratik Cumhuriyet Kongresi etra-fında sol, demokrat çevreler, aydınlar, genişçevreler yer alırlarsa Türkiye'deki işsizlik aza-lır, maaş artarlar, barış gelişir, Türkiye'de zu-lüm durur. Ben biter demiyorum, hepsi çö-zülür demiyorum, ama bunlar yüzde onu aşıpyüzde yirmi oy alırsa zulmü beş kattan ikikata indirir. Bunlar, bu hareket, programatik

bir çerçeve belirleseler ve ona göre de çalışır-sa, Kürt sorunu genelde Türkiye sorunu çö-zümünde mesafe alınır. Türkiye'de demokraside barış da gelişir.

Ben iki siyaseti önermiştim. Biri An-kara'da demokratik güçlerin, her kesimin için-de yer alabileceği bir siyaset tarzıdır. İkinciside Diyarbakır'daki siyaset örgütlenmesidir.Benim çözüm paradigmam dört ayaktan olu-şuyor: Kent Meclisleri, Demokratik SiyasetAkademisi, Demokratik Toplum Kongresi veKooperatifler Hareketi.

Bunların birincisi olan Demokratik Si-yaset Akademisini açıklıyorum: Ben iki Aka-demi önermiştim: Birincisi Diyarbakır'da De-mokratik Siyaset Akademisi, Urfa'da da De-mokratik Siyaset ve İlahiyat Akademisi. Urfapeygamberler diyarıdır. Biliyorum, Urfa halkıinançlıdır, din doğru öğrenilmelidir. Bunun

için bir İlahiyat Akademisi öneriyorum. Zatenüniversitelerimiz yok. Üniversiteler bu işiyapmıyor. Din nedir? Gerçek din(ler) araştırıl-sın. Günümüze kadar kaç peygamber gelmiş,nerelere gelmiş, bunlar araştırılmalıdır. Ben dedini ta Hz. İbrahim'den alıp günümüze kadargetiriyorum, çözümleme yapıyorum, araştırı-yorum.

Akademi için büyük bir yer gerekmez,ağaçlı küçük bir bahçe bile yetebilir. Buradanyetişecek insanların zihnini demokratikleştir-mek gerekiyor. Her şeyden önce bir şeyi zi-hinde bitirmek lazım. Beyin vücudu idareediyor. Bir şeyi zihinde bitiremezsen, vücud-unda cinselliği dahi idare edemezsin. Bundandolayı önce demokratik kültürü zihinlerdeyerleştirmek gerekiyor. Ortadoğu'da eksik

Benim çözüm paradigmam Dört ayaktan oluşuyor

Kent Meclisleri Demokratik Siyaset Akademisi,

Demokratik Toplum Kongresi Ve Kooperatifler Hareketi

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 30: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

olan demokratik kültürdür. Avrupa'nın ilerigitmesinin sebebi budur. Bunlarda muazzambir tecrübe vardır.

Dersim için demokratik siyaset için çalış-malar yürütülebilir. Hemen ismini koyarak be-lirtiyorum: Alevi kültürü için Dersim'de De-mokratik Siyaset ve Alevi Kültürü Akademisikurulabilir. Alevilik konusunda da hemen şu-nu belirteyim: Aleviliği bu kadar dejenere ede-ceklerine, bu kadar bölüp parçalara ayıracak-larına Aleviliği doğru dürüst araştırabilirler.Bu konuda çalış-malar yapılabilir.

Genelde siyaset, özelde ise demokratiksiyasetin yapılabilmesi için siyaset akademi-lerinin kurulması şarttır. Her yerde OrhanDoğan Demokratik Siyaset Akademisi açıl-malıdır. Bu akademilerde halk, demokratik si-yaset konusunda eğitilmelidir. Demokrasiningelişmesini, demokratik siyasetin güçlenme-sini istiyorlarsa bu okullar şart. Bu akademil-er herkes için gereklidir. Benden ziyade her-kes için, sizin için gereklidir. Gençler için ge-reklidir, kadınlar için gereklidir. Siz siyasetibilmezseniz, bu oyunları nasıl anlayabilir-siniz. Ben aydınlanmış bir insanım, en azın-dan bilimi biliyorum. Siz daha çok gençsiniz;bunları bilmezseniz, farkına varmadan sizi bi-tirirler, geleceğinizi karartırlar. Siyaset felse-fesini anlayabilmeniz için bu okul şarttır. Se-kiz yıl önce bir görüşmede 2000'de siyasetakademisini önermiştim. Ben o zaman onlarada kızmıştım. Eğer gelişmek istiyorsanız,başarılı olunmak isteniyorsa, bunu açmanızşart demiştim. Ben, siyaseti, siyaset felsefesi-ni biliyorum, bu nedenle bu kadar güçlü dura-bildim. Her şeyi benden bekliyorsunuz. Siz debeni anlamıyorsunuz, çok uyanık, dikkatli ol-mak zorundasınız, çok zeki hareket etme-lisiniz. Düşüncelerim halkla iyi paylaşılmalı,halka iyi anlatılmalı.

Güçlü durabilmek ve başarılı olabilmekiçin siyaset felsefesini bilmeniz, iyi anlamanızgerekiyor. Ben boşuna bunları önermiyorum.Eğer bunları yapmıyorlarsa beni kandırıyorlardemektir. Aslında beni değil, kendilerini kan-dırıyorlar; beni kimse kandıramaz, ben çocukdeğilim, iyi tanıyorum. Yapamıyorlarsa ken-

dilerini ve halkı kandırıyorlar demektir. Benhalkın kandırılmasını kabul etmem ve bunaizin vermem. Devlet bile artık beni ciddiyealıyor, bunlar beni ciddiye almıyorlar mı?Kimseyi kandırmasınlar. Diğer partilerin bileMHP'nin, CHP'nin, AKP'nin siyaset okullarıvar. Bu yasal bir şeydir. DTP de bunu geliştir-meli. Demokratik siyaset, savaşın önüne geç-mek, demokratik bir çözüm için gerekiyor.Herkes demokratik siyaseti iyi öğrenmelidir,iyi anlamalıdır. Demokratik bir çözümün yo-lu, Kürt-Türk savaşının önüne geçmenin yolusiyaset sanatını doğru icra etmekten geçer.Demokratik siyaset değil de savaş mı istiyor-lar? Zaten beş yüz bin kişilik bir orduyu Kürt-lerin üzerine sürüyorlar. Ben hayatımın gerikalanını cezaevinde geçiririm, bu benim içinsorun değil. Zaten önemli olan fikirlerimdir,hatta ölümüm daha da güçlendirebilir. Buoyunların önüne ancak bu şekilde geçilebilir.Kürtleri kandıramazlar. Yalçın Küçük, "Aposiyaseti biliyor ama parası yok" diyor. Doğ-rudur, benim param yok, ama benim onurumvar, benim arkamda Kürt halkının onuru var,milyonlarca Kürt halkı var. Kimin kazana-cağını, paranın mı, onurun mu kazanacağınıgöreceğiz, bakalım ben mi kazanacağım,onlar mı kazanacak?

Paradigmanın ikinci ayağını Kent Kon-seyleri oluşturuyor. Bunu hemen hayata geçir-meleri barış için önemli olacaktır. SadeceKürtler için değil, Türkiye şehirlerinde KentKonseyleri, Kent Meclisleri çok hızlı bir şek-ilde oluşturulursa iyi olur. Sayısı iki yüz mü,üç yüz mü olur, bilmiyorum; kentin büyüklü-ğüne göre kendileri belirlerler. Her çevreden,her kesimden insanı kapsamalı. Bir nevi ken-tin vicdanı ve aklı olur. Bu meclisler aynı za-manda demokratik temelde Türkiye'nin oluşu-muna da katkı sunar.

Eğer tabandan bir demokratik komünal-izm örgütlenmesi gerçekleştirilebilirse başarısağlanabilir. Yerel seçimlerde kaybedilse bileona alternatif her ilde Kent Meclisleri kala-bilir. Kent meclislerinde her kesimden insankendisini ifade edebilir. Bu şehir meclislerineDoğru Yol'dan, hatta MHP'den temsilciler de

Komünar

29www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 31: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

30

katılabilir. Bunu şunun için söylüyorum: Ör-neğin Batı şehirlerinde Sakarya'da bir gece midüzenlenecek? Burada içinde Kürt temsilcininde bulunduğu Şehir Meclisi bu konuda top-lumsal barış için bir karar verecek ve toplum-sal bir sorun çıkmayacak. Bu meclisler aracı-lığıyla kentlerin sorunlarının tartışıldığı or-tamlar yaratılabilir. Kürt meselesi burada tar-tışılabilir ve çözüm de buradan çıkacaktır. Bu-nun gerçekleşmesi, milliyetçiliği keser, milli-yetçiliği kırar.

Üçüncüsü, Demokratik Toplum Kongre-si'dir. Demokratik Toplum Kongresi yirmi,otuz komisyonla çalışabilir. Komisyonlara uz-man kişiler seçilir. Bu komisyonlar sivil top-lum tarzıyla çalışabilirler. Bu çalışmalara gö-nüllü, arzulu, coşkulu kişiler katılmalı-dır.Demokratik Cumhuriyet Kongresi çalışmalarıyapılmalıdır. Demokratik Toplum Kongresive Demokratik Cumhuriyet Kong-resi paralelve koordineli çalışmalar yürütebilir.

Şimdi paradigmanın dördüncü ayağınıaçıklıyorum: Kooperatifler hareketi. Kooper-atifler üzerinden toplumun ekonomik ihtiyaç-ları karşılanır. Kırsal kesimde özellikle tarımkomünleri örgütlenmeli. Yani birkaç kişiye aitarazi birleştirilir, burada organik tarım yapılır.200-300 dönüm arazi birleştirilir. Bunu benidealist arkadaşlara öneriyorum, kırsal kesimegiderek tarım komünlerini hayata geçirebilir-ler. Daha iyi anlaşılması için söylüyorum: Benolsam bir arazide tarımcılık yaparak değişikşeyler üretirim, organik tarım yaparım. Bu ko-münleri geliştirebilirsiniz. Yahudilerin koop-eratifçiliği ve tarımcılığı ne kadar iyi anladık-larını ve nasıl örgütlediklerini kibbutz örnek-lerinde görebilirsiniz. Tarım Yahudilerin enbüyük ekonomik kaynaklarıdır. Bunları ifadeediyor olmam anti-Semitist olduğumu göster-mez. Ben anti-Semitist değilim.

PKK Kararını, Yöntemini, Eylem Çiz-gisini Kendisi Belirler

PJAK kendi savunma hattını güç-lendirsin, kendini korusun. İran için tehlikelervar. İran Japonyalaşabilir, nükleer tehlikeylekarşı karşıya kalabilir. PJAK, eğer İran Devletidiyalog yolunu açarsa, demokratik uzlaşı

çerçevesinde görüşsün. Ama onlara karşısaldırı olursa da kendilerini sonuna kadar sa-vunacaklardır. PJAK eski tarz PKK gibi sa-vaşmasın. PJAK da PKK gibi muazzam bü-yüyebilir. PJAK'a İran'dan çığ gibi katılımgerçekleşebilir. Kadrolarını kendileri oluştur-sunlar. PKK'nin komutanlarının tecrübelerin-den yararlanabilirler, ancak esas itibariyle ba-ğımsız bir örgüttür ve bağımsızlıklarını ko-rusunlar. İran için Demokratik FederalizmPartisi oluşturulabilir. Pasdarlara güvenme-sinler. Pasdarların tarzı güvenilmezdir, o ko-nuda uyanık olsunlar.

Güney'deki silahlı güçler Irak'taki hal-kımızın savunması içindir. PÇDK, demok-ratik çalışmalarını sürdürmelidir. PÇDK'ninorada silahlı güçleri var. Bu güçlerini ko-rusunlar. KDP ve YNK ile iyi ilişkiler geliştirm-eye devam etsinler, onlarla çatışmasınlar, amabağımsızlıklarını korusunlar, onların paraları-na ve silahlarına teslim olmasınlar. PÇDKIrak için Demokratik Federalizm Partisi oluş-turabilir. Irak'taki bütün kesimler, bütün dost-lar bu çalışmada yer alabilir. Benim buradabelirttiğim Demokratik Toplum Projem PÇDKonlar için de geçerlidir, kendi koşullarına buprojeyi uyarlayabilirler. Yine DTP için söy-lediğim Akademi'yi onlar için de söylüyorum.Çalışmalarını güçlendirip derinleştirebilirler.Kendilerine başarılar diliyorum.

Suriye için de Demokratik Toplum Par-tisini öneriyorum. Bu çalışmalar dost ve yurt-sever çevrelerle görüşülerek örgütlenebilir.Suriye'deki halkımız yalnız bırakılmamalıdır.Oradaki parti iyi örgütlenmelidir. Devlet se-çimlere girmelerine olanak tanırsa girsinler.Aksi taktirde onlar da demokratik hakları içinmücadelelerini yükselteceklerdir. Hepsini se-lamlıyor, mücadelelerinde başarılar diliyo-rum.

Avrupa'da çalışmalar devam ediyordur.Savunmalarımın uluslararası bir niteliği var-dır, tüm alanlar için yararlanabilirler. Brük-sel'de Demokratik Uluslar Konfederasyonuveya derneği çalışmaları yürütülebilir. Bu ça-lışmada tüm kesimler, tüm uluslar kendiniifade edebilir, içinde yer alabilir. Benim uluswww.a

rsiva

kurd

.org

Page 32: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

kavramım bildiğiniz manada bir ulus kavramıdeğil, daha geniş bir kavramdır. Ben kadınlarıda, çevrecileri de ulus olarak değerlendiriyo-rum, bu oluşumda yer alarak kendilerini ifadeedebilirler. Bu konfederasyonda devletleşme-yen uluslar yer alabilir. Bu cemiyetin çalışma-larını yanı sıra yine Brüksel'de DemokratikSiyaset ve Kültür Akademisi kurarak savun-malarımdan yararlanabilirler. Ayrıca çalışma-ların ve benim düşüncelerimin geniş bir çev-reye ulaşabilmesi için Demokratik Moderniteveya Demokratik Uygarlık isminde bir dergiçıkartabilirler. Bu dergiyi farklı dillerdeyayınlayabilirler. Örneğin Arapçaya çevire-bilirler, İngilizceye çevirebilirler. Bu dergi üçayda bir yayınlanabilir.

Kürtler öyle akılsız değiller. Özgürlüğübiliyorlar artık. Ben özgürlük alanındaki boş-luğu ve önemi bildiğim için özellikle kadın vegençlik alanında müthiş bir kişilik yaratımınaönem verdim. Bu konuda çok yoğunlaştım. Veçok önemli bir düzeye ve geri dönülemeyecekbir noktaya geldik. Kürtler artık özgürlüğübırakmazlar. Bu öyle parayla kıyaslanabilecekbir durum ve kavram değildir.

Gençler paraya, pula, kapitalizme hevesetmesinler. Kendilerini bu ilişkilerden kurtar-sınlar. Ben bu konuyu savunmalarımda derin-liğine açtım, okuyabilirler. Gençler İsrail'dekiKibutzlar benzeri tarım kooperatifleri geliştir-sinler. İsrailliler uyanıktır. Tarım işini iyibiliyorlar. İdealist gençler buna benzer şeylerigeliştirebilirler. Bunu kendi kongrelerinde demesaj halinde okuyabilirler. Gençlik akadem-si çok önemlidir. Akademi ciddi ve demokra-tik olmalı, demokratik ilkeler çerçevesindeçalışmalarını yürütebilirler. Gençlik zaten ha-reket halindedir. Sürekli eylem yapıyor ve ka-tılıyordur. Siz gençler araştırma yapabi-lirsiniz. Ben gerçekten gençleri de severim.En çok gençler özgürlük için mücadele etme-liler. Gelecekleri söz konusudur. Gençlere se-lamlarımı gönderiyorum. Başarılar diliyorum.

Kadın Özgürleşmeden Toplum Özgürle-şemez

Ben kadınları kavrıyorum. Beni takipettiklerini biliyorum. Kendilerine güvensinler,

kendilerini yeterli görebilirler. Erkeklerden deçok şey ummamak gerekir. Kendini feodalkişilikten, ilişkilerden arındırmamış, kurtara-mamış her kişiye, kişilere bu ben olsam dahi-yaklaşmayın, bu kişilerden uzak durun. Birerkek kendini bu feodal ilişkilerden, kişiliktenarındırmışsa, sizi anlamaya dayalı, yol arka-daşlığına dayalı kendini geliştirmişse, o erke-ği kabul edebilirsiniz, sevebilirsiniz. Bu sev-giye kimi Peygamber sevgisi, kimi Tanrı sev-gisi diyor. Kadın beş bin yıldır köleleştiril-miştir. Yerleşik hiyerarşik düzene geçildiğin-den beri kadın köle durumuna getirilmiştir.Kadınların özgürlükleri ellerinden alındı. Benilk ve son sömürge ulus kadınlar diyorum.Ben, feminizm konusuna böyle yaklaşıyorum.

Özgürleşmek için felsefeyi bilmek gere-kiyor, tarihi bilmek gerekiyor. Beş bin yıldırkadınların tarihen üzeri silinmiştir. Gerçekmanada bir avukat, bir hukukçuluk yapmakiçin de tarihi ve felsefeyi bilmek gerekiyor.Yasalar biliniyor. Ben kadınlara yasalara aykı-rı davranın demiyorum, ama bunları da göze-terek demokratik duruşu göstermek lazım. Bukonuda demokratik duruşunu göstermeli, de-mokratik eylemliliklerini geliştirmelidirler.Bu sorunları aşmak kolay değil. Ben hep söy-lüyorum; kendini yakmak, bu sorunları aşıp ö-zgürleşmekten daha kolaydır. Ben bu konudaonlarcakitap yazdım. Kadınları anlamaya, kav-ramaya çalıştım. Bu konuda ısrarlıyım, bu ko-nuda iddialıyım. Ben erkekler için de söylüyo-rum; namuslu erkek, birazcık namusu ve onuruvarsa kadını anlamaya, dinlemeye çalışır.

Onlarca yıldır mücadele ediyorlar, sonrabirbirlerini kaçırıyorlar. Görüyorsunuz işte,PKK içerisinden de kaçıp gidenler oldu. Hattakardeş bile gitti. Onlarca yıl mücadele ediyor-lar, sonra canları sıkılıyor, paralı birine kaçıpgidiyorlar. Bunu 'aşk' adına yapıyorlar. Ben kaçzamandır aşka cevap arıyorum. Vardığım so-nuç şudur: Aşk eşittir ihanet. Aşk yaşadıkla-rını zannediyorlar, ama yaşadıkları şey aşk de-ğil. Gerçek aşkı yaşamak o kadar kolay değil.Bu benim de başımdan geçmişti. Sonuçlarınıbiliyorsunuz, kolay olsaydı ben yaşardım. Aşkyaşadık diye kendilerini kandırıyorlar.

Komünar

31www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 33: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

32

Ben Şam'dayken kızlara da söylüyor-dum: Ben kendime güveniyorum. Benim öz-gürlük iddiam, aşk iddiam büyük. Ben gerçekaşkı yaşayabileceğime inanıyorum. Bu konu-da yetenekliyim. "Siz de kendinize güveniyormusunuz, bu konuda iddialı mısınız, benimaşk anlayışımı kaldırabilecek misiniz?" diyesoruyordum. Ama görüyorum ki, bu konudayeterli değiller. Bu konuda iddialı olmadıklarıiçin de kaçıp gidiyorlar. İşte onlarca yıl müca-dele ediyorlar, sonra sıkılınca paralı birini bu-lup peşinden gidiyorlar. Ben bunlarınarkalarından sadece gülüyorum, çünkü kendi-lerine yapıyorlar, kendi özgürlük iddiaların-dan vazgeçiyorlar.

Erkek fiziki olarak kadından güçlü ola-bilir, ama kadın kendi meşru savunmasınıgüçlendirmeli. Ben silah alıp sizi koruyamamki, her zaman yanınızda olamam. Meşru sa-vunma sadece kadın için değil, herkes için ge-çerlidir. Ben meşru savunmayı da savunma-larımda açtım. Kadınlar kendi savunmalarınıyapmalıdırlar. Artık sokakta bile yürüyemi-yorsunuz. Evleniyorlar, her gün tecavüze uğ-ruyorlar. Kendinizi koruyamazsınız, bunlarıanlayamazsanız, avukat olmanız bile yeterlideğildir. Erkek isterse bir günde kadının haşa-tını çıkartabilir. Bunları görüp özgürlükmücadelelerini derinleştirmelidirler. Derinleş-me düzeyleri, yoğunlaşmaları iyi; ama önem-li olan bu düşündüklerini kendi yaşamlarındahayata geçirebilmeleridir. Bu söylediklerinihayata geçirdikleri oranda özgürlük mücade-lesi yolunda ilerleyebileceklerdir.

Kadınlar için Özgür Kadın DemokratikSiyaset Akademisi'ni kursunlar. Bu akademiüzerinden kadın bilincini geliştirerek onlarcakadını eğitmeliler. İlimcilik (bilimcilik), din-cilik, cinsiyetçilik ve milliyetçilik, bu dör-dünü de tehlikeli görüyorum, bunlardan uzakdursunlar. Cinsiyetçilik temelinde değil, öz-gürlük temelinde yapacakları çok şey var.Cinsiyetçilik, iktidarcılıktır. Cins temelli herşey iktidardır. Cins kavramının olduğu heryerde iktidar vardır. Cinslerin biyolojik ol-duğunu söylüyorlar. Hayır, cinsiyet, öğretilenbir şeydir. Ben bunu savunmalarımda genişçe

açıkladım. Ben savunmalarımda milliyetçilik,dincilik ve bilimciliği (pozitivizm) de değer-lendiriyorum. Bunlar tehlikeli anlayışlardır.Bunlardan uzak durmak gerekiyor. İşte Ana-yasa Mahkemesi kararlarını görüyorsunuz;"din odağı olmak" diyorlar. Laisizm, dincilik,milliyetçilik, bilimcilik (pozitivizm) siyasaliktidardır. Türkiye'de hiçbir şey ifade etmiyor,içi boştur.

Dört ideoloji var: Milliyetçilik,Dincilik,Cinsiyetçilik ve bilimcilik. Bu dört ideoloji detehlikelidir. Bu dört ideolojide iktidar hırsıvar, dördü de iktidarı amaçlamaktadır. İktidarıele geçirince her şeye sahip olacağını düşü-nürler. Milliyetçilik adına halklar birbirini bo-ğazlıyor. Menfaatleri uğruna halkları çatıştırı-yorlar. Din adına mezhep çatışmaları yaşanı-yor. Cinsiyetçilik adına kadın zorla bağımlıhale getiriliyor. Kadına zorla sahip olmaklaiktidar olunmaya çalışılıyor. Kadın iktidarınnesnesi haline getiriliyor. Cinsiyetçilik ideo-lojisi ile kadın tamamen tahakküm altınaalınıyor. Sonuncusu olan bilimcilik de çoktehlikelidir. Bilim adına hareket ettiklerinisöyleyenlerin yarattıkları tehlikeler ve so-nuçlar ortadadır. Bu gidişle dünyanın yok ol-ması için büyük sınıf savaşlarına gerek kal-mayacak. Dünyada bilim adına yapılan tahri-batlarla dünyanın daha ne kadar yaşayacağıwww.a

rsiva

kurd

.org

Page 34: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

da artık belli değil. On yıl sonra ne tür devasasorunlarla karşılaşacağımızı bilim adamlarıbile bilmiyor.

Savunmalarım okunduktan sonra kadın-lara ilişkin sorulacak sorular olabilir. BenKürtlerin namus kavramının ne demek ol-du-ğunu iyi biliyorum. Nasıl bir namus? Bu ön-emli bir sorudur. Namusları için adam öldürü-yorlar, namus için cinayet işliyorlar. Bu cina-yetleri din adına, töre adına yapıyorlar. Na-musları için yapamayacakları bir şey olma-

dığını söylüyorlar. Hiç unutmam, annemle kü-çükken namus üzerine konuşmuştuk. Ben bukonuşmayı hiç unutmam. Ta o zamandan beri-dir ben namus kavramı üzerine yoğunlaşıyo-rum. Nasıl bir namus sorusuna cevap arıyo-rum. Ben bu konuları savunmalarımda da da-ha derin açtım. Kadın sorununu daha önce deyazmıştım, kadını kavramaya anlamaya çalı-şan biriyim. Kadınlar bu kavramı çok yoğuntartışmalı. Nasıl bir namus, nasıl bir kadın so-rularına cevap aramalı. Kürtlerin namustan neanladığını ben çok iyi biliyorum. Kürtlerin na-mus durumu ortadadır. Kürtler üzerinde bir-çok oyunlar oynanıyor. Bunları iyi görmek ge-rekiyor. Doğru ve gerçek namus anlayışı, öz-gürlük için mücadeleden geçer. Bu konuda üçbeş kişi doğru bir özgürlük anlayışıyla müca-dele etse onlarca kadını arkasından götürecek-tir. Mücadeleleri güçlenecektir.

Toplanmak, konuşmak yeterli değil, pra-tik olmayınca, kadınlar eğitilmedikçe, bilinç-lenmedikçe, bunlar fazla anlam ifade etmez.Ben bunlar yapılmasın demiyorum, ama öne-mli olan özgürleşmeye yoğunlaşmaları ve öz-gürleşmeleridir. Ben daha önce de akademiyisöylemiştim. Akademide onlarca kadın eğiti-lebilir, kadınlar bilinçlendirilebilir. Cezaevin-den çıkan arkadaşlar kadınların eğitimleriyleilgilenebilir. Kadınlar kültür ve sanat faaliyet-lerine önem vermeli, kendilerini geliştirmeli,her alanda spor yapmalı, spor takımları kurma-lı, kendilerini bedensel olarak güçlendirme-liler. Fiziksel ve ruhsal gelişmeleri önemlidir.

Finans kapitale karşı antitekel bir anla-yışla örgütlenilebilir. Kadınlar da bu örgütlen-me içerisinde yer alabilir, almalıdır. Kadın öz-gürlüğü çok önemli, kadın özgürleşmedentoplum özgürleşemez. Özgürlük temelindeçalışmalarına devam etsinler. Legal Kürt mü-cadelesinin geldiği noktada tıkanma falan ya-şanmıyor. Sorun bunların kişilikleridir. Kişilikyoktur. Kişilik olsun, bir kişi bile yeter, banabir kişi bile yeter. Kişilik olduktan sonra üçbeş kişi bile bu işi iyi yürütür, iyi bir yere ge-tirir. Sorun kişilik ve özgürlük sorunudur, öz-gürlüğe yoğunlaşamama sorunudur. Bu ka-dınlar için de böyledir.

Toplumumuzdaki evliliklerin yüzde dok-san-doksan beşi günlük tecavüz kültürüdür.Marks, "Din afyondur" diyordu, ben de "cin-sellik afyondur" diyorum. İşte bazıları, Os-man dayanamadı, bir kadın için mücadelesiniterk etti. Ş. Sakık da öyleydi. Ben kızlarla bukonuyu çok tartıştım, hatta onları yanıma al-dım, aylarca onlarla bu konuyu tartıştım. Da-ha sonra Şemdin alçağı bunu yanlış yorumla-dı. Özgürleşme olmadan hiçbir şey olmaz.Buna aşk da diyorlar. Yanlış anlaşılmasın, aşkıküçümsemiyorum. Kaldı ki, aşk büyük birşeydir, o kadar kolay değildir. Ortaçağda Ke-rem ile Aslı, Ferhat ile Şirin gibi aşk öyküleriortada. Ferhat kırk yıl boyunca dağı deliyor,yine de aşka kavuşamıyor. Aşk kolay bir şeyolsaydı ortaçağda başarılabilirdi.

Kaldı ki aşk şimdi daha da zordur. Medyaaşkı daha da ağırlaştırdı. Ben kızlara şunu

Komünar

33

Kürtlerin namus durumuOrtadadır

Kürtler üzerinde birçok oyunlarOynanıyor. Bunları iyi görmek

Gerekiyor. Doğru ve gerçek namus anlayışı

Özgürlük için mücadeleden geçe. Bu konuda üç beş kişi doğru bir

Ögürlük anlayışıyla mücadele etseOnlarca kadını arkasından

Götürecektir Mücadeleleri güçlenecektir

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 35: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

34

söylüyorum: Özgürlüğü mü tercih edersiniz,tecavüz kültürünü mü? Kızlara, beyninizi birerkeğe takarak özgürleşemezsiniz diyorum.Aynı şeyi erkekler için de söylüyorum. Ken-dinizi bir kadından kurtaramazsanız özgürle-şemezsiniz, hiçbir şey elde edemezsiniz, başa-ramazsınız. Beyinleriniz özgürlüğe odaklan-madığı sürece bunu gerçekleştiremezsiniz.

Basında Ali ve Dicle'nin kaçıp KDP'yegittiklerine dair haberler çıktı. Önemli değil.Avrupa'nın, dış ülkelerin bu gidişlerle ilgilidurumunu iyi değerlendirmek gerekiyor. Ka-çıp gidenler hangi vaatler üzerinden, somut o-larak ne için gidiyorlar? KDP'nin, Almanya-'nın ve Avrupa ülkelerinin somut vaatleri ne?Somut vaatler para mı, kadın mı? Bunları bil-mek istiyorum, somut veriler istiyorum. Bun-ları iyi araştırmak gerekiyor. Bu konuda SelimÇürükkaya, Sakık'ın durumunu iyi analiz et-mek gerekiyor. Bir kadın uğruna, bir erkekuğruna her şeyini bırakıp gidiyorlar. Hal-kımızın bunları bilmesi gerekiyor. Onlarca yılmücadele ediyorsun ve bunları yapıyorsun.Bana bağlı olduklarını ifade ediyorlar. Banabağlılık öyle basit, sıradan eylemlerle olmaz.Onlarca yıllık mücadelelerine denk bir eylem-le bunu yapmalılar. Bana bağlılık yürektenolmalı ve beni anlamaktan geçer. Beni anlayıpbuna göre siyaset yapmak gerekir. Benden da-ha kararlı, daha kahraman olanlar da var. Yolarkadaşlığına, anlamaya dayalı sevgi anlamlı-dır. Kadınlar bunu başarabilirlerse o zamankadın olarak da, tanrıça olarak da, aşk öğesiolarak da, insan olarak da sevilebilir.

Halk Savunma Birlikleri Klasik GerillaVeya Ulusal Kurtuluş Ordusu Değildir

Demokrasiler için diğer önemli bir eylemsorunu da meşru savunma durumunda nasıldavranılacağına ilişkindir. Meşru savunmaancak işgal koşullarında anlam kazanır. Birhalkın üzerinde işgalci, sömürgeci veya dahadeğişik baskıcı bir sistem kurulduğunda işgalvar demektir. İşgali tek başına yabancı bir güçyapabildiği gibi, bazen yarı yarıya yerli işbir-likçilerle birlikte de yapabilir. Bu durumda sa-vunma görevi ortaya çıkar. Hedef işgali kal-dırmak, demokrasiyi kurmaktır. Fakat yabancı

olgu devrede olduğundan, savunmaya meşru,ulusal demokratik savunma demek daha doğ-ru bir yaklaşımdır. Bu koşullarda yine ayak-lanma ve savaş koşulları doğmuştur. Yine deklasik ulusal kurtuluş savaşı esas alınmaz.Ulusal boyut olsa bile, çağın özellikleri gereğigeniş demokratik bütünlükler uğruna savun-ma savaşı demek daha uygundur. Bu tür ayak-lanma ve savaşlar şehir ve kırsal alanda ya tekya da birlikte gelişebilir.

Ulusal nitelikte bile olsa, tepede ortak ha-reket eden işgalciler ve işbirlikçilerine karşıhalkların da işbirliği içinde demokratik bütün-lük için savaşmaları en doğrusudur. Bu du-rumlarda diğer barışçıl eylem biçimleri de so-nuna kadar uygulanmak durumundadır. Meş-ru savunmayı daha çok halkın demokratikleş-mesini desteklemek, geliştirmek ve korumakamacıyla örgütlemek ve yürütmek esasolmalıdır. Hedef olarak baskıcı savaşçı klik-leri alırken, demokratik çözüm muhatap-larının varlığını da unutmamalıdır. Tüm dev-leti, ilgili ulusu karşısına almak doğru bir st-rateji olmaz. Taktik olarak her yabancıyı, iş-galci ulus insan ve kurumlarını hedef almakda doğru olamaz. Hedefleri en dar ve sonuçalıcı kılmak, halkın demokratik çözüm ola-naklarını artırmak, var oluşunu korumak esasolmalıdır. Meşru savunma hareketi ve ör-gütlülüğünün işgal ve çözümsüzlükten sorum-lu güçleri yürüttükleri haksız savaşın sürdü-rülmezliği konusunda ikna edinceye vedemokratik çözüm yoluna çekinceye kadaryoğunlaştırılarak sürdürülmesi mevcut kriz-den çıkmanın temel aracı olabilir.

Olağanüstü durumların dışında normalkoşullarda halkların öz savunma sorunu dagöz ardı edilemez. Kriz koşullarında genel gü-venlik dışında öz güvenlik daha çok önem ka-zanır. Devletin klasik güvenlik ölçütleri bir-çok yönüyle halkın güvenlik ihtiyacına cevapveremez. Devlet iktidarının oligarşik ve dikta-cı güçlerin eline geçmesi, sınırlı hukuk gü-vencesini de ortadan kaldırır. Devletin güven-lik güçlerinin kendileri güvenlik sorunu ha-line gelir. Kriz süreçlerindeki birçok ülkedegünümüzde yaşanan bu tür güvenlik sorunlarıwww.a

rsiva

kurd

.org

Page 36: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

karşısında öz savunma kaçınılmaz bir gerek-sinim haline gelir. Öz savunma güçlerinin ku-rulması gerekir.

Halk savunma güçlerini devlet karşıtı ve-ya alternatifi bir kuvvet olmaktan ziyade, dev-letin sağlamadığı, yetersiz kaldığı, hatta ne-deni olduğu temel güvenlik ihtiyacını karşıla-ma güçleri olarak değerlendirmek daha doğ-rudur. Halk savunma birlikleri klasik gerillaveya ulusal kurtuluş ordusu değildir. Halkkurtuluş gerillası veya ulusal kurtuluş ordusuağırlıklı olarak iktidar ve devlet hedeflidir. İk-tidar sorununu çözmek isterler. Halk savunmabirliklerinin özel bir devlet ve iktidar hedefi -objektif zorunluluklar dışında olamaz. Esasgörevleri halkın yasal, anayasal haklarınınçiğnenmesi doğduğunda ve yargı göreviniyapmadığında korumaya çalışmak, demok-ratikleşme çabalarına güvence olmak, sal-dırılar karşısında direnmesine öncülük etmek,kültürel ve çevresel varlığını korumak gibiözetlenebilir.

Benim ve Kürt Özgürlük Hareketinin yir-mi yıllık savunma anlayışımız, Kürt ve Türkhalkı ve bütün Ortadoğu halklarının kardeşliğive demokratik birliğini sağlamaktır. Kendi öz-gücümüze, öz irademize dayanıyoruz. PKK'-de üç çeşit savunma vardır: Birincisi pasif sa-vunma, yani üzerlerine gelinmediği müddetçeeylem yapmama durumudur. İkincisi, 2004Haziranı'ndan sonra başlayan aktif savunma-dır. Üçüncüsü, 93-95 arasındaki topyekün sal-dırıya karşı topyekün savunmadır. PKK'ningücü varsa savaşır. Bunu bilemem. Ben tarih-sel ve siyasal sorumluluğum gereği bunlarısöylüyorum. Yine taraflardan rica ediyorum:Eğer savaş başlayacaksa, uluslararası savaşkurallarına uyacaklarına dair tarafların açıkla-ma yapmasını istiyorum. Gerçi Türkiye Ge-nelkurmayı kendi kurallarını açıklamıştı. Tekbir fert kalmayıncaya kadar imha edeceğiz di-yorlardı. HPG de kendi savaş kurallarını açık-lasın. Nasıl bir savaş yürüteceklerini halkabildirmek zorundalar.

Silah bırakmamızı talep ediyorlar. Silahbırakmanın koşulları oluşmamıştır. Silah bı-rakmanın koşulları oluşursa, Hakikatleri

Araştırma ve Adalet Komisyonu gibi bir ko-misyon kurulur ve bu komisyonun gözetimin-de aşamalar ve garantiler mukabilinde silah-larımızı böyle bir komisyona teslim ederiz.Bu komisyonun işlevini görmesi halinde güç-lerimizi demokratik devlete entegre ederiz.

Geçmiş dönemin kör savaş oyunlarınadüşmemek için kongre güçleri alabildiğineduyarlı olmalıdır; ama haklarının gaspı yet-miyormuş gibi bir de saldırıya uğrarlarsa, hertür savunma hakkı da doğar ve kullanılır. KürtFedere Devlet güçleri de dahil, tüm devletgüçlerince yasal demokratik kuruluşlarına, si-yasal partilerine yasak çıkarılmamalı, serbestçalışmalarına izin verilmeli ve karşılıklı birateşkese varılmalıdır. KONGRA GEL güçleri,eğer bu demokratik uzlaşı ve barış yolu tercihedilirse, şüphesiz olumlu tavırlarıyla destekle-yici olacaktır. Aksi halde tasfiyeci, imhacıçabalara karşı her parçada ve en uygun yön-temle kendi demokratik duruşunu daha dayükseltecek bir aşamayı sağlayarak yanıtverecektir. KONGRA GEL'in yeni dönempolitikaları ve yönetimi bu temelde özeleştirive kararlılık sözlerinin gereklerine bağlı ka-larak mücadele etmeyi onurlu insan olmanınyegane yolu sayacaklardır. On, onbeş bin, hep-si de silahlı insan. Birazcık onur varsa kendi-lerini koruyacaklardır.

Beni Sevmek, Saymak; Düşüncemi An-lamak Ve Hayata Geçirmekle Olur

Ben her zaman kendi özgücümüze daya-narak politika yaptım. Benim nasıl politikayaptığımı bilmiyorsunuz. Herkes kendi özgü-cüne dayanarak politika yapsın. PKK'ye ge-lenler de bu temelde gelmeliler. Ben kimseyezorla PKK'ye gel, bu işe gir demiyorum ki!Ama geleceklerse de kendine yeterli olma-lılar. Sen bir korucunun ekmeğine muhtaçsan,nasıl mücadele edeceksin? Şuraya burayamuhtaçsan nasıl bu işi başaracaksın?

Eğer sorunun çözümüne ilişkin bir uzlaş-ma olursa iyi olur. İmhaya yönelik takvimolmaz. Bu olursa, ABD'nin bir oyunu olur.Türkiye'yi tuzağa düşürmek istiyor olabilirler.Bu oyuna gelinmemelidir, tehlikelidir. Çözü-mün olması halinde silahlar bırakılır. Hükü-

Komünar

35www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 37: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

36

metin olumlu ve ciddi bir çağrı yapması la-zım. Hükümetin bir adım atması lazım. Ar-dından anayasal güvence gelir. Bizim istediği-miz Kürt-Türk ilişkilerine özgürlüğü katmak-tır; anayasanın içine özgürlüğü yerleştirmek-tir. Somut demokratik açılımlar yapıldığındaPKK neden silah bırakmasın? Bu kadar ope-rasyon yapıldı, düşman kazanmaktan başka neele geçti? Bu dağların bombalanmasıyla PKKkendisini nasıl savunacağını öğrenmiştir.Hava saldırısında yeraltına nasıl saklana-cağını, bombalamaya karşı nasıl korunacağınıöğrenmiştir. Filistin'deki gibi direnişçi birhalk ortaya çıkar. Kürdistan coğrafyası baştanbaşa muazzam dağ silsilesi ile doludur, Fili-stin'e benzemez, dağları daha korunaklıdır.Arkalarına geniş bir halk desteği de alırlar.PKK kendisini koruyabilir ve bu dağlara ya-yılabilir. Çok büyük acılar yaşanır.

PKK'yi iyi tanırım. Siz kaçanlara bakma-yın; onlar zaten önceden de yaramazdılar, gü-cü yetmeyen, zayıf kişiliklerdi. Ama kalançekirdek yapıyı iyi tanırım, yetkindirler, çokda tecrübelidirler. Devlet de bunu çok iyi bili-yor. Devlet güçlü olabilir, ama tam gerilla uy-gulanırsa bunun karşısında ne yapabilirsin?Ve PKK'nin bunu uygulama gücü ve tecrübe-si vardır, rahatlıkla tam gerillayı uygulaya-bilir. Her türlü saldırıya direnebilirler. Irak'taüzerlerine gidilirse, savaşı tırmandırabilirler.Kaldı ki bu kapasiteleri vardır, silah, araç ge-reç donanımlarının yeterli olduğunu tahminediyorum. Yeterli sayıda kadroları da vardır.Bu konuda çılgındırlar, hepsi intihar koman-doları gibidir. Büyük şehirlerde ve her yerdebu güçleri de var. Ayaklanmalar gelişebilir.Günde yüz, iki yüz kişi ölürse taraflar bunaşehit diyecekler. Milliyetçiler o zaman ne ya-pacak?

Ben bunları istediğim için söylemiyo-rum. Böyle olacağını bildiğim için ve olacak-lara dikkat çekmek için söylüyorum. PKK'yihiçbir şekilde yok edemezler. Türkiye bu o-yuna gelip PKK'yi tasfiye etmeye çalışırsa,PKK de bu saldırılara karşı ittifaklar geliştire-bilir. Kendi çıkarı için PKK'yi desteklemekisteyecek Rusya, Suriye, İran, Ermenistan gibi

devletler hep olacaktır. PKK'nin bitmesini on-lar da istemez. Bu kesinlikle Türkiye'nin par-çalanmasına ve bütün Kürtlerle savaşmasınayol açar. Bu da bütün halklar için felaket olur.

Kürt sorunu demokrasiyle çözülebilir.Bizim istediğimiz Türklerin ve Kürtlerin sür-dürülebilir demokratik birliktelikleridir. Bi-zim sınırlarla bir sorunumuz yoktur. Kürt so-runu demokratik değer ve ilkelerle, anayasadayapılacak bir takım değişikliklerle çözülebilir.Hatta kendilerine söylemiştim: Getirsinleranayasayı ben yapayım demiştim. Bizim iste-diğimiz, demokratik bir siyasetin önünün açıl-masıdır. Bu gerçekleşirse, Türkler ve KürtlerOrtadoğu'nun en gelişkin toplumları olurlar.Türklerin ve Kürtlerin kardeşliğinden bah-sediliyor, sadece söylemelerine gerek yok,Kürtler ve Türkler zaten kardeştir. Ama bukardeşlik ve birlikteliklerini demokratik stra-tejik bir noktaya getirebilirlerse, bu önemlidir.Yani ihtiyaç olan, aralarındaki ilişkilerin de-mokratizasyonu ve koordinasyonudur. İlişki-lerin demokratikleşmesidir.

Ben daha önce de ifade etmiştim: Banademokratik siyaset yapma fırsatı verilirse, benbütün Türkiye halkına hitap edersem, halkımyüzde doksanı beni desteklemezse, o zamanbeni asabilirsiniz. Bana demokratik siyasetimkânı verilirse, bir bölücülük görürseniz, ozaman bana bölücü diyebilir, beni asa-bilirsiniz. Bizim isteğimiz, gerçek demokrasiilkeleridir, demokratik birlikteliktir. KemalPir'in de isteği buydu, biliyorum. Türkleriniçinde de gerçek demokrasi istemleri olan çokkimse var. Ama bunların hayata geçirilmesiönemlidir.

Ben burada barış ve çözüm için uğraşı-yorum. PKK de önümüzdeki dönemde ne ya-pacak, bilemiyorum. Ama ne yapacaklarsa daona kendileri karar verirler. Kendi kendilerinekarar veremiyorlarsa, ne halt işleyeceklerseişlesinler. Ben burada bir tutukluyum, işte tu-tuklu mu, hükümlü mü diyorlar artık. Bendenbir şey beklemeleri ahlaki de olmaz. Benimsırtımdan geçinemezler. Şam'da iken yirmi yılbenden geçindiler. On yıl da İmralı'da bendengeçinmek istiyorlarsa, bu doğru değil. Devletwww.a

rsiva

kurd

.org

Page 38: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

de buna izin vermez. Ben de ahlaken bunudoğru bulmuyorum. Ben pratik olarak önderolmadığımı, buradan örgütü yönetmeminmümkün olmadığını söylemiştim. Doğrudurbenim manevi etkim güçlüdür, hem de çokgüçlüdür.

Yeni bir hegemonya var. Bu yapılanlarlabana Kürtlüğümden, örgütümden, düşünceler-imden vazgeçmem dayatılıyor. Amaç benisusturmak ve yok etmektir. Burada ağzımı aç-mama müsaade etmiyorlar. Bana düzenlenenkomplo da bunun içindir. Bunu yapanlar Türkve Türkiyeli değiller. Sadece onlara uygulattı-lar. Çünkü ben ABD'nin ve İngilizlerin tehli-keli oyunlarını boşa çıkarıyordum. Bundansonra da burada bana ne yaparlar bilmiyorum.Burada fevri bir harekete kalkışmaya zorlu-yorlar beni. Yani ya infilaka ya teslimiyetezorluyorlar. Burada 12 Eylül'de Diyarbakır-'daki uygulamaların inceltilmiş bir benzeri uy-gulanıyor. Biliyorsunuz, o zamanki arkadaş-lar, Mazlum onlar, uygulamalara karşı direniş-lerini ya kendilerini yakarak ya da ölüm oruç-larıyla dile getirmişlerdi. Benden de benzeribir tavır almam bekleniyor. Benim halkımakarşı sorumluluğum var, bir halkın kaderi sözkonusu, bunu telaffuz dahi etmeye çekiniyo-rum. Bu tarz eylemlere girmemem gerekiyorherhalde. Bilemiyorum, ne düşünülüyor, neolur bu konuda?

Böyle bir şey olursa bunun altından kim-se kalkılamaz. Basit bir açlık grevi bile fazlagelir. Böyle bir şeye başvurmadan önce bunudetaylı tartışmam gerekir. Avrupa Konseyi'neağırlık verilmeli. Avrupa Konseyi'nden birigelip benimle görüşebilir, daha önce de görüş-müştü. Savunmanın bu şartlarda yapılamaya-cağını kendileri gözlemleyebilir. Burada hu-kuk çiğneniyor. AİHM, savunma hakkının ih-lal edildiğine dair karar vermişti, ama bunuBakanlar Komitesi engelledi. AİHM de bu ko-nuda bir karar vermeli; ya hukuk uygulanacakya da uygulanmayacak. Çünkü Avrupa hu-kuku da çiğneniyor. Eğer güçlü olanın hukukuuygulanıyorsa, güç ilişkileri hukuku belirli-yorsa, bunu da dile getirsinler, biz de bilelim.Bana hem örgütün lideri olduğum için ceza

verilmiş, hem de ben örgütün lideriyim de-diğim için bana ayrıca hücre cezaları verili-yor. Madem her gün bana, "terörist başısın,sen en büyük teröristsin, en büyük bölücüsün"diyorlar, o halde bıraksınlar da savunmamıyapayım. Nasıl bölücü olunuyormuş, kimbölücü, ifade edeyim.

Bu hücre cezasıyla benim her şeyden,Kürtlükten vazgeçmemi istiyorlar. PKK'den,özgürlükten, özgürlük mücadelesinden, Kürt-lükten, her şeyden vazgeçmemi istiyorlar.Böyle şey olur mu, ben nasıl özgürlükten vaz-geçebilirim, PKK'den nasıl vazgeçebilirim,Kürtlüğümden nasıl vazgeçebilirim? Ben hertürlü baskıyı, zor koşulları ve ipi göze alırım,fakat özgürlükten vazgeçmem. Görüldüğügibi sekiz buçuk, dokuz yıldır Kürt ÖzgürlükHareketi tasfiye olmamıştır. Benim tasfiyeedileceğim, olacağım yaklaşımı kocaman birkandırmacadır. Bu şekilde benim örgütüdağıtmamı istiyorlar. Hem onları bombalıyor-sunuz hem de benim onları dağıtmamı bekli-yorsunuz. Böyle şey olur mu? Ben buradanCemil Bayık, Duran Kalkan ve Murat Kara-yılan'a nasıl söz geçirebilirim, buradan nasıltalimat verebilirim? Zaten her gün onları,oraları bombalıyorsunuz, sizin bu yönteminizancak savaşı kışkırtır, kızıştırır. Bu yöntemlebazı çıkarları olabilir ya da neyi amaçlıyorlarbilemiyorum.

Ben demokratik siyaset ve demokratikçözüm diyorum. Eğer bu çözüm gelişmezsesavaş gelişir, derinleşir diyorum. Bu bir tespit-tir, bunun neresi talimat! Ben olabileceklerisöylüyorum. Ben burada talimat veremem,burada pratik ve taktiksel önderlik yapamam.Bana izin verseler bile ben bu koşullarda ör-gütü yönetmem, örgüte talimat vermem. Dev-let benim önümü açsa bile, PKK ile bu ko-şullarda ilişkiye geç dese bile ben PKK ile bukoşullarda ilişkilenmem. Bu ahlaki de değil.Benim sosyal bilim anlayışımda ahlak vepolitik güç vardır. Nitekim savunmalarımı daahlak felsefesine oturttum. Ben burada kendi-mi tarafsızlaştırıyorum. Benim bu tavrımınözünde kendini bağımsızlaştırmak vardır, benbu koşullarda pratik önder olamam ancak

Komünar

37www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 39: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

38

teorik ve politik gücümle çözüme katkı sun-abilirim. Tedbirlerini geliştirirler. Örgüt kendikararlarını kendisi verir, kendi savunmasınıkendisi yapar.

Benden PKK'nin pratik Önderliği bek-lenmesin. Benim bilinen ve belli bir tarzımvardı. Ancak şu andaki PKK'nin nasıl bir pra-tik ve tarz sergileyeceğini bilemiyorum. Banadayanarak bir şey yapmasınlar, ben pratik ön-derlik yapamam. Kendi kararlarını kendilerivermeliler; kendi stratejilerini, kendi siyaset-lerini belirleyebilmeliler. PKK neyi istiyorsaonu yapsın. Ama bunun için iç ve dış siyasetiiyi bilmesi ve çözmesi gerekiyor. Bana bağlı

olmak yeterli değil, önemli olan beni anla-maktır. Dağdaki gerilla için de bu böyledir.

Son olarak şunu söylemek istiyorum:İnsanların ölmemesi için üstüme düşen nevarsa yapmaya hazırım. Buradan Sayın Erdo-ğan'a, Sayın Bahçeli'ye, Sayın Baykal'a ses-leniyorum. Kürt sorununun çözülmesi için illebenimle görüşsünler demiyorum. Görüşüle-bilecek bir sürü kişi var. Önemli olan bu soru-nun demokratik ve barışçıl yollarla çözülme-sidir. Ben Kürtleri tanıyorum. İran Kürtleri

bağlıdırlar, daha da bağlanıyorlar. Yine SuriyeKürtleri zaten bağlıdırlar. Irak'taki Kürtler dehepsi yurtseverdir, bunun için ne gerekiyorsayaparlar. Benim bu söylediklerimi kendi ko-şullarına uyarlayıp hayata geçirsinler. ZatenKCK sistemini de bunun için önermiştim.Demokratik mücadelelerini bu temelde güç-lendirsinler.

Bu son savunmalarım önemli tartışma-lara yol açar diye düşünüyorum. İmralı sü-recinin en önemli kazanımı bu kitaptır. Dü-şünce dünyasında önemli bir kazanımdır. Sa-nırım düşünce çevrelerinde de çok tartışılır.Marx'ın eksiklerini tamamlıyorum, hatalarınıdüzeltiyorum.

Çok kritik bir süreçtir. Bu süreçte her-kesin farklı hesapları olabilir. Bu dönemde ba-na dönük bu tür şeyler gelişebilir. Herkesinçok dikkatli olması gerekir. Sizin de dikkatliolmanız gerekir. Ben demokratik çözümüöneriyorsam, herkesin, sizlerin zarar gör-memesi içindir. Kürdistan'da askeri işgal, si-yasi ve ekonomik sömürgecilik ve kültürelsoykırım vardır. Elbette ki devletin içindeçözümden yana olanlar, iyi niyetli olanlar vebu işin dışında kalanları kastetmiyorum. Bukoşulların ve olumsuz yaklaşımların devametmesi halinde kimse benden bir şey bekle-mesin, bu halde bir şey söylemem Kürtlerehaksızlık olur. Kürt halkı ve tüm bileşenleri,ilgililer kendi komitelerini toplarlar, ne yapa-caklarına bensiz bir şekilde karar verirler.Artık yapacağım bir şey olmaz, olacaklardansorumlu değilim. Beni sevmek, saymak, dü-şüncemi anlamak ve hayata geçirmekle, de-mokratik ulusun oluşturulması için çalışmak-la olur. Ancak herkes birkaç komünde, der-nekte görev üslenmeli, çalışmalı. Çalışma-yana selam söylemiyorum.

Demokratik mücadelede katkı sunan,emek veren tüm çalışanlara, halkımıza, tümalanlara, dostlara, cezaevlerindeki ar-kadaş-lara ve kadınlara selamlarımı iletiyorum.

Abdullah Öcalan

İmralı Tek Kişilik Tutukevi

Artık yapacağım bir şeyOlmaz, olacaklardan sorumlu

Değilim Beni sevmek, saymak

Düşüncemi anlamak ve hayataGeçirmekle, demokratik ulusun

Oluşturulması için Çalışmakla olu.

Ancak herkes birkaçKomünde,

Dernekte görev üslenmeliçalışmalı.

Çalışmayana selam Söylemiyorum

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 40: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

PKK'nin 30. yıldönümü Önder APO,PKK militanları, Kürdistan halkı, dünyada öz-gürlük ve demokrasi mücadelesi veren tümezilenlere ve halklara kutlu olsun. Bize bu gü-nü yeniden yaşatan bir özgür doğuş günü, birbayram günü olarak kutlama ve yaşama ola-nağa veren Önder APO'ya, PKK'ye, PKK'ninyaşayan, kendini kanıtlamış olan militanları-na, kahraman şehitlerimize ve gerillamıza say-gı, bağlılık ve minnet borçlu olduğumuzu be-lirtiyoruz.

Önder APO öncülüğündeki PKK'nin 30yıl kesintisiz varlığını sürdürmesi, gelişerekyenilmez bir güç olduğunu kanıtlaması, Kürtsorununun onsuz çözümünün imkansız oldu-ğunun artık ortaya çıkmış olması, öncülük et-tiği özgürlük ve demokrasi mücadelesinin in-kar ve imha politikası yürüten sistemi kırılmanoktasına getirmiş olması, neredeyse ölmeküzere olan bir halkı dirilterek özgürlüğe tutkudüzeyinde bağlanan, özgürlük dışında bir ya-şamı kendisine haram eden mücadeleci bir hal-kı ortaya çıkarması, bunu düşmanı çok ve vah-şi, dostu az ve vefasız olduğu, herkesin Kür-

dün bittiği dediği ortamda ve zamanda kendigücüne dayanarak gerçekleştirmesi tarihinçok ender tanıklık ettiği bir gelişmedir. Birçokhalkın yüzyıllara sığdırdığı gelişmeleri Kür-distan halkı, Önder APO ve PKK öncülüğü ile30 yılda başarmıştır. Kürdistan halkı büyükkazanımları olan bir halk gerçekliğini yarat-mıştır. Bunu tamamen Önder APO ve PKK'yeborçludur. Sürekli bu gerçekliği de ortayakoymaktadır. Önder APO ve PKK tüm eksikve hatalarına rağmen büyük kazandırmış vebüyük kazandırmasını bilmiştir. Yol açtığı ge-lişmeler ve ortaya çıkardığı kazanımlar ile sa-dece Kürdistan halkına ve bir yöne değil, Or-tadoğu ve dünyada özgürlük ve demokrasimücadelesi veren tüm ezilenlere, halklara üt-opyalarını gerçekleştirmede umut ışığı olmuş-tur. Eğer bugün Kürdistan halkı Önder APO;PKK, gerilla ve şehitlerine çok değer veriyor,bağlılık gösteriyorsa bunun içindir. Yine Ön-der APO ve PKK kapitalist modernitenin öncügüçleri sömürgeciler ve işbirlikçi hain Kürt-lerin, tüm özgürlük, demokrasi, eşitlik, adaletve barış karşıtı güçlerin hedefi haline gelmiş-se bunun içindir. Önder APO ve PKK öncü-lüğünü yaptığı özgürlük mücadelesi ile Kür-distan'da kapitalist modernitenin, sömürgeci-liğin ve işbirlikçi hain Kürtlerin çıkarlarını de-şifre ederek oldukça sarsmış ve tehlike ile kar-şı karşıya getirmiştir. Toplum ve birey sorun-larının çözümünde alternatif bir güç olduğu-nu ortaya koymuştur. Tüm ezilenlerin ve halk-ların özgürlük eğilimini ortaya çıkarıp geliş-tiren, bunu başarıya götüren ideoloji, felsefe,örgüt, eylem ve sistemin gerçekleştirici gücüolduğunu kanıtlamıştır. Bu ezilenlere ve halk-lara büyük bir moral, inanç, coşku vermiştir.

Önder APO ve PKK, Kürdistan'da demok-rasi ve özgürlük mücadelesini başlatmanın ilkadımlarından itibaren iftiralara, saldırılara ve

Komünar

39

PKK'nin 31. Kuruluş Yıldönümüne BüyükHedeflerle Giriyoruz.

Cemil BAYIK

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 41: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

40

linçlere maruz kalmış, büyük engellemelerlekarşılamıştır. Ama bunlar karşısında yılmaya-rak onurlu bir duruş sergilemiş, etkisizleştir-erek gelişmesini ve başarısını sağlamıştır. Hergelişme ve başarı adımında yeni ve daha kap-samlıları ile karşılaşmış; bunlarla daha inatçıbir tarzda mücadele etmiş, varlığını koruyaraközgür gelişmesini sürdürmüştür. Bu, bugünekadar böyle devam edip gelmiştir. PKK mili-tanları ve Kürdistan halkı bu iftira, saldırı, li-nç ve engellemeleri varlığına, özgür yaşamı-na, geleceğine, kimliğine, kişiliğine, toplum-sallığına, iradesine, onuruna, ruhuna, duygu-larına, düşüncelerine yönelik olarak gördü,anladı. Bunlara büyük bir öfke duydu, bunubilince, örgüte, eyleme, özgürlük tutkusunubüyütmeye gerekçe yaptı. Amaçlarında dahaçok gelişmeyi esas alarak, meşru savunma sa-vaşını ısrarla sürdürüp, başarıya götürmedekamçıladı. Amaçlara ve kavgayı büyütmeyehizmet etti. Bütün bu iftira, saldırı, linç, en-gelleme, inkar ve imhadaki ısrarlara karşı bo-ğuşma bizi çelikleştirdi, yenilmez kıldı ve ba-şarıya götürdü. Bugün uluslararası komployu,inkar ve imha siyasetini, işbirlikçiliği ve iha-neti kırma noktasına doğru getirmişsek, de-mokrasi ve özgürlük mücadelemizle çözümügündeme getirmişsek, bunun pratikleştirmesi-ni gerçekleştirmek için yükleniyorsak,bu onur-lu duruşun sonucudur. Uluslararası egemengüçlerin, sömürgecilerin, Ortadoğu'daki gericigüçlerin Önder APO'ya yönelik baskı, tecrit,iftira, karalama, hakaret, engelleme, linç, sal-dırı, katliam, inkar, imha ve soykırım amaçlıuygulamaları anlaşılırdır. Peki kendine Kür-düm diyen, Kürtlük adına mücadele ettiğinisöyleyen, demokrasi ve özgürlük adına ko-nuştuğunu söyleyenlerin, kapitalist sistemin,sömürgecilerin ve tüm yerel güçlerin yapmakisteyip de yapamadıklarını üstlenmelerine nedemek gerekiyor? Bunların durumunu ve neyapmak istediklerini doğru anlamak gereki-yor. Esas tehlikeyi bunların oluşturduğunu,uluslararası komplonun, inkar ve imha politi-kalarının bunlara dayandırılarak yürütül-düğünü çok iyi bilince çıkarmak gerekiyor.Kürt işbirlikçiliği ve ihanetinin etkisiz kılın-

masının, inkar ve imha siyasetinin, uluslar-arası komplonun tümüyle boşa çıkarılmasıÖnder APO'nun özgürleşmesi, Kürt sonunundemokratik, çözüm yoluna girmesi, Kürt öz-gürleşmesinin gerçekleşmesi demek olduğunubilmek gerekiyor. İnsanlığını ve vicdanınıkaybetmemiş Kürdün Önder APO ve PKK'ninKürt halkına, insanına ve hatta onu da aşarakOrtadoğu halklarına, insanlığa kazandırdık-larını görmemesi, anlamaması, inkar etmesi,yok etme çabalarına destek vermesi, bizzatyok etmek istemesi mümkün değildir. Bunuancak insanlığını ve vicdanını kaybetmişolanlar yapar. Vicdanı olan herkes bu kaza-nımlara sahip çıkar. Bunu gerçekleştiren Ön-der APO ve PKK'ye saygı, minnet duyar. Bu-gün ısrarla Önder APO ve PKK'ye karşı hiçbirkural tanımadan iftira ve saldırılarda bulunul-maktadır. Bunlar Önder APO ve PKK'nin ye-minli düşmanları, insanlıktan kopmuş, vicda-nını kaybetmiş, intikam peşinde koşanlardır.Çeşitli istihbarat güçlerinin emrinde çalışan,halkını bir kaşık çorbaya satan, Kürdistan hal-kı ve insanlığın demokratik ve özgürlük de-ğerlerini ayaklar altına alanlardır. BunlarPKK'nin T.C tarafından kurulduğunu, ÖnderAPO'nun T.C'nin emrinde çalıştığını, Kürtlerekarşı olduğunu gazetelerde, televizyonlardapropaganda ediyorlar. Önder APO ve PKK'-nin mücadelesi üzerinde yaşayarak, ortaya çı-karılan değerleri satarak istihbarat örgütlerineyaranmaya çalışıyorlar. Önder APO ve PKKbunların gerçek yüzünü ortaya çıkardığı içinbu iftira ve saldırıları yapıyorlar. İftira ve sal-dırılarıyla gerçekliklerini daha iyi halkımızıntanımasına hizmet ediyorlar.

Önderliğimiz, hareketimiz ve halkımızuluslararası komplo, tecrit, baskı, işkence, ha-karet, linç, saldırı, katliam, inkar ve imha si-yaseti altında soykırıma karşı varlığını koru-mak, özgür yaşam geleceğini güvence altınaalmak için kimliğiyle, diliyle, kültürüyle ör-gütleniyor; kendini ifade etmek için büyük birmeşru savunma savaşı yürütüyor. Bu savaştabüyük zorluklar, yoksulluklar, acılar yaşıyor.Her gün bedeller veriyor. Tamamen kendi özgücüne dayanarak, kendine güvenerek, ken-www.a

rsiva

kurd

.org

Page 42: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

dinde çözümü yaratarak bu savaşı yürütüyor.Uluslararası komployu, inkar ve imha siyaset-ini önemli oranda başarısızlığa uğratarak, kırı-lma noktasına götüren, kırılmayı gerçekleş-tirip sonuç almaya çalışıyor. İşte tam da bunoktada Kürt işbirlikçi ve hainlerinin ÖnderAPO ve PKK'ye yönelik pervasız iftira ve sal-dırıları yaşanıyor. Bunun PKK militanları veKürt halkı tarafından çok iyi anlaşılması, ge-reklerinin ideolojik, siyasal, örgütsel ve ey-lemsel olarak yerine getirilmesi gerekiyor.Parti ve halk içinde buna karşı birliğin, ör-gütlenmenin ve meşru savunma savaşının ger-illa ve serhıldan cephesinden derinleştirilerekcevap verilmesi gerekiyor. Önder APO, hare-ketimiz ve halkımızın görkemli direnişi Kürtsorununun çözümünü pratikte zorluyor. EğerKürt işbirlikçi ve hainleri de ihanetlerinde ba-şarısız kılınırsa, bir Kürt ihaneti yaşanmazsasonuç alınacağı artık herkesçe görülebiliyor.Eğer Kürt sorununda demokratik, siyasal çö-züme ulaşılamazsa, inkar ve imha siyaseti,uluslararası komplo başarırsa, bu tamamenKürt ihanetinin sonucu yaşanmış olacaktır.Bunun için özellikle Güney Kürdistan'da gel-işebilecek böylesi bir yaklaşıma fırsat ver-memek gerekiyor. Yürütülen ve sonuca gö-türülme aşamasına getirilmiş olan meşru sa-vunma savaşını çözüme ulaştırmak, ÖnderAPO'nun özgürlüğünü, Kürt sorununun de-mokratik, siyasi çözümünü gerçekleştirmekgerekiyor. Bu tutum bütün parçalardaki Kürt-lere kazandıracaktır. Ortadoğu halklarının de-mokrasi ve özgürlük umutlarını büyütmek ge-rekiyor. Bunun için de sürdürülen direnişindaha da güçlendirilip, derinleştirmemiz, or-taya çıkardığımız çözüm anlayışımızda ısrarlıdavranarak sonuç alıncaya kadar bunu sür-dürmemiz gerekiyor.

Bugün yaşanan süreçte çözüm ile büyükyara alma birlikte yaşanıyor. Uluslararasıkomplo, inkar ve imha siyasetinin kırılmanoktasına getirildiği bir gerçektir. Bu başarıl-mazsa Özgürlük Hareketi'nin büyük yara ala-cağını bilmek gerekiyor. Bu ancak GüneyKürdistan'dan gelişebilecek bir ihanet sonucuyaşanabilir. Bunun dışında Kürt Özgürlük

Hareketi'nin yara alması çok zordur, kazan-ması daha büyük bir ihtimal haline gelmiştir.Kazanmak için Önder APO'nun ideolojisi, fel-sefesini içselleştirip örgüt ve mücadele anla-yışımızda derinleşmek gerekiyor. PKK'nin 10.Kongre çizgisi, ruhu, kararlaşma düzeyi ilesürece yüklenmek gerekiyor. 10. Kongre'ninpartileşme ve mücadeleyi geriye çeken, zayıfdüşüren, kaybettiren, komploculara ve sömür-gecilere umut veren parti dışı anlayışları mah-kum eden, Önder APO'nun partileşme an-layışı ile partileşmeyi yaşamayı kararlaştırançizgisinde yaşamak gerekiyor. Partileşmeyiduygu, düşünce, ruh ve tarz birliği olarak ya-şamak, bir fedai gibi katılmak, kendine ait ol-maktan çıkmak, kendini adayarak toplumsal-lığı kendinde yaratmak, tamamen kendini öz-gürlüğe adamak, özgürlük için yaşamak ve öl-mek, bütün yaşamını buna göre düzenlemek,bunun dışında yaşamı kendine haram eden birduruşun sahibi olmak gerekir. Orta yolculuk-tan, orta yolculuktan kaynağını alan bireyci-lik, bencillik, kendine görelik, sorumsuzluk,idarecilik uzlaşmacılık, bürokratizm, liberali-zm, gurupçuluk, hizipçilik, tepkicilik gibi an-layışlardan arınmak gerekiyor. Önderlik zih-niyeti, tarzı, üslubu, temposu, kültürü, ahlakıve yaşam ölçülerinde sürekli bir derinleşmeyiesas almak gerekiyor. 30 yıllık tarihimiz bizeşunu çok açık kavratmıştır: Ne zaman Önder-lik çizgisinde yürünmüşse başarı kazanılmış,ne zaman uzaklaşma ve kopmalar yaşanmışsaağır sorunlar, tahribatlar ve kayıplar yaşan-mıştır.

Hareketimizin teorik ve ideolojik düzeyioldukça gelişkin ve çok ileridir. Hiçbir güç ilekıyaslanmayacak bir yetkinliği, çözümleyicil-iği vardır. Bu yönüyle tüm güçleri geride bıra-kmış ve aşmıştır. Bu açıdan teorik ve ideolo-jik sorunları olmadığı gibi, bu alanda çok ileribir düzeyi yakalamıştır. Teorik hat, ideolojik,siyasi, örgütsel, askeri, toplumsal, kültürel,yaşamsal hattını netleştirmiştir. Son savunmaile birlikte Önderlik bunu zirveye ulaştırmış-tır. Tam bir düşünce patlaması yaşamıştır. So-run kadronun bunu doğru özümseme, örgüt veeyleme dönüştürme, halka taşırma, güç haline

Komünar

41www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 43: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

42

getirme sorunudur. Bu konuda 10. Kongre'denönce kadronun kendine göre yaklaşma, anla-ma, pratikleştirme sorunları yaşanıyordu. Bufarklı çizgilerin ve parti sorunlarının ortayaçıkmasına yol açıyordu. Kadro, çizgiyi bütün-lüklü anlamıyor, bu temelde pratikleşemiyor-du ve bu da bize kaybettiriyordu. 10. Kongreile bu giderilmiş, kendine görelik mahkumedilmiş, Önderlik çizgisine girme, birleşmesağlanmıştır. Bu temelde kadro ve partinin bir-liği hiçbir dönemde sağlanmadığından dahagüçlü ve ileri bir düzeyde sağlanmıştır. PKKkurulduğunda ve birinci partileşme hamlesiniyaşadığında elimizde sadece Parti Programıve Kürdistan Devriminin Yolu adlı Manifestovardı. Bunlara dayanarak partileşme yaşanı-yordu. PKK'nin ikinci partileşme hamlesiniyaşadığı dönemlerde ise bunlara ilaveten Ör-gütlenme Üzerine, Kürdistan'da Zorun Rolü,Ulusal Kurtuluş Problemi ve Çözüm Yolu,Kürdistan'da Kişilik Sorunu Devrimci Mili-tanın Özellikleri ve Parti Yaşamı gibi kitaplarvardı. Bunlara dayanılarak partileşme yaşa-nıyordu. Üçüncü partileşme hamlesini yaşa-dığımız günümüzde ise; birinci ve ikinci par-tileşme hamlesiyle kıyaslanmayacak, onlarıaşan, oldukça kapsamlı ve derinlikli teorikizahlarla yaşanıyor. Şimdi en güçlü ideolojikdönemimizi yaşıyoruz. Düşünce gücü ba-kımından hiçbir gücün bizimle mücadeleyegiremeyeceği kadar güçlüyüz. Sadece dü-şünce gücümüzü işleterek bile birçok sorunuçözecek, sonuç alabilecek durumdayız. Bu-güne Önderliğin teorik, ideolojik ve örgütselgücü ile ulaştık. Kürt halkı bu güç ile büyükkazandı. Bundan sonrasını da yine bu güç ilekazanacak. Özellikle Önder APO'nun yeniparadigması ve bu temelde yaşanan ideolojikve örgütsel derinlik, bunun demokrasi ve öz-gürlük anlayışı ile Kürdistan halkının dahabüyük kazanacağı kesindir. Kazanan Kürdis-tan halkının Ortadoğu'yu ve dünyayı da etkile-yeceği gerçektir. Önder APO PKK ile Kürdis-tan halkına bütün yanlış hesapları yıkma gücüve iradesini kazandırmıştır. Bugüne kadar na-sıl ki yanlış hesapları yıktıysa, bundan sonrada yıkmasını başaracaktır. Önder APO ve

PKK'de sorunluluk duygusu oldukça yüksek-tir. Bütün başarıların altında ve bugünü yaka-lamada bu duygu vardır. PKK militanları veKürt halkının her ferdi bu duyguyu kendindederinleştirerek geliştirmelidir. Bu, Önder APOgerçekliğinde derinleşmektir. Öncülükte yü-rümek, derinleşmek ve başarmaktır.

Önderliğimiz, hareketimiz ve halkımızüzerinde sistem sahipleri uluslararası bir kop-lo yürütüyor ve yürütmede de ısrarlı davranı-yor. Bu komplonun birinci aşaması ÖnderAPO'nun esareti ile gerçekleşti ve sonuç ver-di. Ardından ikinci aşaması başlatıldı. Komp-lo, hareket içinde örgütlendi ve tasfiyeci-pro-vokasyon çete gurubu ile sonuca girmek iste-di. Ağır tahribat ve kayıplar yaşanmasına rağ-men yarı yarıya sonuç aldı. Önder APO veÖnder APO'ya bağlı kadro ve halk birlikte ikin-ci aşamanın tam sonuç almasını engelledi. B-unun üzerine komplonun üçüncü aşamasıdevreye konuldu ve sonuç almak istiyor. Nasılki birinci aşamadan çıkarılan sonuçlar teme-linde ikinci aşamanın sonuca gitmesi engel-lendiyse, üçüncü aşamanın da yaşanan tec-rübe ve ortaya çıkarılan sonuçlar temelindetümden boşa çıkarılması mümkündür. 10. Kon-gre ile komployu boşa çıkarmanın olanaklarıelde edilmiştir. Önderliğin son savunması, 10.Kongre kararlaşması temelinde pratikleşmebunun başarılacağını ortaya çıkarmıştır. Ulu-slararası komplo boşa çıkarılma, imha ve in-kar politikaları kırılma noktasına doğru getir-ilmiştir. Komplocu ve sömürgeci güçlerin tümwww.a

rsiva

kurd

.org

Page 44: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

ümidi işbirlikçi ve hain Kürtleri PKK'nin üze-rine sürerek bir Kürt iç çatışması yaratarakbunun önüne geçme ve amaçlarına varmaktır.PKK'nin 30. yıldönümünü zafere kapıları ara-yan bir yıldönümü olarak gerçekleşmesini en-gellemek, hatta tersinden yaşatmak istenmek-tedir. PKK'nin kararlılığı da, tarihine yaraşırbir tarzda 30. Kuruluş yıldönümünü komplo-yu, inkar-imha siyasetini tümden boşa çıkar-ma, Kürt işbirlikçi ve hainlerinin tarihte oyna-dığı aşağılık rollerini bir daha dirilmemecesi-ne tarihe gömmek yönündedir. Bunu başar-mak için 10. Kongresini Önder APO çizgisin-de gerçekleştirmeyi hedeflemiş ve başarmış-tır. Kürt sonunun demokratik ve siyasal çö-zümünü önüne hedef koymuştur. Tüm örgütve eylemini buna göre geliştirmenin çabasıiçindedir. Gelişmeler bu temelde yaşanıyor veyaşanacaktır. Bu gelişme Önder APO'nun di-renişi, düşünce üretmesi gerillanın ve halkı-mızın direnişi sonucu ortaya çıkan bir geliş-medir. 30 yıllık mücadele ile bu noktaya ge-linmiştir. Elde edilen kazanımlar ve yakalanandüzeyin temelinde büyük duygu, düşünce, ça-ba ve bu temelde büyük bir irade olma, bunuörgüt ve eyleme dönüştürme, büyük acılar, şa-hadetler yaşayarak, eşsiz fedakarlıklarda bu-lunma vardır. Onun için ortaya çıkarılan ge-lişme, kazanımlar oldukça büyük, kalıcı, ge-liştirici ve bundan sonrasını da kazandırandır.Önder APO ve PKK yüzyıllara yayılacak biretki yaratmıştır. Kürdistan halkının beynine,yüreğine etkisi yüzyıllarca silinemeyecek birbilinç, duygu ve ruh yerleştirmiştir. Demok-rasi ve özgürlük mücadelesinde başarı olanak-larını eline vermiştir. Bunları hiçbir kom-plocu, sömürgeci ve hainin inkar edip, yok et-mesine gücü yetmeyecektir. Önder APO vePKK, Kürdistan halkına ve insanlığa büyükkazandırmıştır. Yaptıklarını Kürdistan toplu-muna ve insanlığa mal etmiştir.

PKK birinci ve ikinci partileşme hamle-lerinin bilinci, örgüt ve eylemliliği devlet veiktidarı amaçlayan paradigma temelindedir.PKK başından günümüze kadar meşru savun-ma savaşının bilinç, örgüt ve eylemini geliş-tiren bir harekettir. Birinci ve ikinci parti-leş-

me hamlelerinin meşru savunma anlayışınadamgasını vuran da bu paradigmadır. Devletçive iktidarcı paradigmaya dayanan meşru sa-vunma anlayışı belki bu amacı gerçekleştire-memiştir, ama Kürdistan toplumunda ve bire-yinde çok önemli değişiklikleri ve gelişmele-ri ortaya çıkarmıştır. Meşru savunma anlayışıile ortaya çıkarılabilecek sonuçlar devlet veiktidara ulaşma hariç başarılmıştır. Devlet veiktidara dayanan meşru savunma anlayışınınhedefi olan devlet ve iktidara ulaştığında, üze-rinde yükseldiği toplum karşısında bir savaşıifade ettiği yaşanan pratiklerden çok net birbiçimde ortaya çıkmıştır. Bu paradigmaya da-

yanan bir meşru savunma anlayışının de-mokrasiyi, özgürlüğü, eşitliği, barışı ve ada-leti gerçekleştirmediği bugün daha iyi anlaşı-lmıştır. Önder APO daha ilk adımlarını at-tığında hakikati arama, bunun peşinde koşma,hakikati yakaladığını sandığı noktada bunakuşku ile yaklaşma, hakikat denen şeydenbaşka bir hakikatin de olabileceğini düşüne-rek sürekli bir sorgulamayı, yenilenmeyi vegelişmeyi esas almıştır. Bu yaklaşım, ÖnderAPO'yu devlet ve iktidara dayalı paradigma-sının hakikat rejimine ulaştırmadığını, bu par-adigmanın terk edilmesi, bunun yerine yenibir paradigmanın geliştirilmesi gerektiği so-nucuna ulaştırmıştır. Bu, Önder APO'nunÜçüncü Doğuşu gerçekleştirmesi ve PKK'ninde üçüncü partileşme hamlesini başlatılması-dır. PKK'nin üçüncü partileşme hamlesi dev-let ve iktidarı esas alan paradigmanın terkedilmesi, yeni bir paradigmanın esas alınarak

Komünar

43

Önder APO daha ilk adımlarınıAttığında hakikati arama, bunun

Peşinde koşma Hakikati yakaladığını sandığı

Noktada buna kuşku ile yaklaşmaHakikat denen şeyden başka bir

Hakikatin de olabileceğini düşünerekSürekli bir sorgulamayı, yenilenmeyi

Ve gelişmeyi esas almıştır.

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 45: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

44

geliştirilmesi temelinde geliştirilmektedir.Üçüncü partileşme hamlesi genelde devletçitoplum, özelde ise kapitalist modernitedentümden kopmayı ve onu aşmayı, devlet dışın-da demokrasi sistemini esas alarak geliştiril-mektedir. Hiyerarşik devletçi toplumun zihni-yeti, siyaseti, örgütü, yönetim anlayışı, savaşı,kültürü, ahlakı, yaşam ölçüleri ve kişiliğindenkoparak aşmayı, yeni bir zihniyet ve tarzı, bu-nun yaşam, kültür, ahlak, toplum ve kişiliğinigeliştiriyor. Doğal toplumu, onun demokratik,komünal değerlerini, demokrasi ve özgürlükmücadelesi tarihinde ortaya çıkarılan değer-leri bilim ve teknikle birleştirerek demokratiksistemi inşa etmeyi amaçlıyor. Kadın özgürlü-ğüne ve ekolojik devrime dayalı demokratiktoplum sitemini, bunun siyasal yönetim biçi-mi olan Demokratik Konfederalizmi geliştir-meyi amaçlıyor. Böylesi bir toplumsal siste-min inşasında ideolojik, örgütsel ve sosyal ön-cülüğünü temel alıyor. Meşru savunmayı var-lığını koruma, özgür geleceğini güvence altı-na alma temelinde yeni bir içerikle geliştiri-yor. Ekonomik anlayışında kâr anlayışını dış-layan, toplumun ihtiyaçlarını esas alan, toplu-lukların kendi kendine yeten anlayışını esasalıyor. Önder APO, yeni paradigmasında de-mokrasi ve sosyalizmi devlet egemenliğindenkurtararak gerçek kimliğine kavuşturdu. De-mokrasi ile sosyalizmi birleştirdi. Buna De-mokratik Sosyalizm adını verdi. Sosyalizmieşitlik ve özgürlük ilkeleri ile birleştirereközüne kavuşturdu, uygulanabilir bir durumagetirdi ve sosyalizme büyük bir itibar kazan-dırdı. Böylece PKK'nin ilke ve hedeflerinidevlet ve iktidara bağlı olmaktan çıkarıp, ka-dın özgürlüğü ve ekolojik devrime dayalı de-mokratik toplum paradigmasına bağladı. Po-litik, örgütsel, askeri, ekonomik, toplumsal,kültürel, ahlaki ve yaşamsal çizgisini ve eyle-mini bu paradigmaya göre geliştirdi. Meşrusavunma anlayışını bu temelde devlet ve ikti-dar anlayışından temizlemiştir. Başından beribir meşru savunma hareketi olarak örgütle-nen, bunun bilinç, örgüt ve eylemini geliştirenPKK, üçüncü partileşme hamlesinde meşrusavunma bilinci, örgüt ve eyleminde köklü bir

içerik değişimini gerçekleştirmiştir. ArtıkKürdistan gerillası tamamen bir savunma gü-cü, Kürdistan halkının var olma ve özgür ya-şamasını güvenceye alan bir demokrasi ve öz-gürlük gücü haline getirilmiştir. Kürt halkınıve bireyini ideolojik, politik, örgütsel, askeri,ekonomik, kültürel saldırılara karşı korumagücü olarak varlığını ve mücadelesini sürdür-mektedir. Üçüncü partileşme hamlesi meşrusavunma çizgisi temelinde gelişmekte, parti-leşme bu temelde yeninden inşa edilmektedir.PKK'de yaşanan değişim, paradigma teme-linde yaşanan köklü bir değişimdir ve bu ide-olojik bir derinleşme ve yenilenmedir. Bu an-lamda birinci ve ikinci partileşme döneminde-ki PKK ile, günümüzdeki üçüncü partileşmedönemini yaşayan PKK arasında çok köklüdeğişim vardır. Yeni paradigma ile PKK ken-dini rafineleştirmiş, özünü yakalamış, bu te-melde bir derinliği ve başarı olanaklarını ya-şamaktadır. Önder APO yeni paradigmayı, ide-olojik yenilenme ve derinleşmeyi "ben değiş-medim, düşüncelerimde oldukça rafineleştim"diyerek çok çarpıcı bir biçimde ortaya koy-muştur.

PKK tüm eksik ve yetersizliklerine rağ-men 30. yılında da Kürt halkına, bireyine veinsanlığa büyük kazandıran bir harekettir.Kürt halkı tarihin en eski halkıdır. İnsanlık ta-rihinin ilk ve en büyük devrimini gerçekleşti-ren halkıdır: Neolitik Devrimi gerçekleştir-miştir. Sınıfçı ve devletçi toplum uygarlığı budevrim üzerinden gelişerek bugüne gelmiştir.Devletçi toplum sistemini esas alan, bu temel-de güç haline gelen her güç bunun için Kür-distan'ı ele geçirmek istemiştir. Bu Kürdis-tan'ın sürekli istila, işgal ve savaş alanı halinegelmesine yol açmıştır. Kürt halkı NeolitikDevrimi gerçekleştiren bir halk olmasından,sürekli işgallere maruz kalmasından ve bunakarşı bir savaşım içinde olmasından dolayı,direnişi, bir özgür yaşam biçimi olarak belir-lemiştir. Bu durum güçlü bir sınıflaşmayı, cin-siyetçiliği ve devletleşmeyi yaşamasını engel-lemiştir. Aynı zamanda doğal komünal toplumözelliklerinin yaşanmasına ve Kürtlerin özgüryaşamda ısrarına yol açmıştır. Kürtlerde sını-www.a

rsiva

kurd

.org

Page 46: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

flaşma, cinsiyetçilik ve buna bağlı olarak iha-net, İslam Feodalizmi ile gelişmeye baş-lamıştır. Üst toplum yabancılarla birleşerek,çıkarlarını onlarda görerek ihaneti seçerken,alt toplum ise, Kürt komünal demokratik özel-liklerini korumaya çalışmış, bunun için sürek-li direnmiştir. Kürt halkı eğer yok olmamışsabuna borçludur. Kapitalist modernist sistemingelişmesi ve tüm insanlığı sömürüye tabi tut-ması Kürtler için daha yıkıcı sonuçlar doğur-muştur. Birinci Dünya Savaşı ile kapitalist sis-temin öncüleri İngiltere ve Fransa Kürdistan'ıparça parça edip her bir parçasını bir devletinegemenliğine vermişlerdir. Oluşturdukları sis-temde Kürtlere yer vermeyerek inkar ve imhasistemine tabi tutmuşlardır. İnkar ve imha sis-temiyle Kürtlere ait ne varsa dağılıp yok edil-mesi amaçlanmıştır. Sömürgeci devletler kap-italist sistemi arkalarına alarak inkar ve imhasisteminde oldukça ileri sonuçlar elde et-mişlerdir. Özellikle de Kuzey Kürdistan'da tambir soykırım gerçekleştirmek istenmiştir. Kürttoplumsallığı dağıtılmış, Kürtler neredeyse in-sanlığını dahi kaybedecek bir duruma getiril-erek hayvan muamelesine tabi tutulmuştur.Artık Kürtün dirilip yaşayabileceğine kimseinanmamaktadır, herkes yok olduğunu düşün-mektedir. Kürt'ün kendisi dahi buna inanmak-ta, her şeyinden kaçarak yok olmak için çabaiçine girmiş bulunmaktadır. İnkar ve imhayıartık kendisi gerçekleştirmektedir.

Önder APO buna; 'halk olarak yok olma'dedi ve bundan büyük bir utanç duyduğunubelirterek, her Kürt'ün de utanç duyması ge-rektiğini, bundan kurtulmanın zorunlu oldu-ğunu, ancak bu temelde varolunabileceğini,insan olunabileceğini ortaya koydu. Çünküsömürgeciler kendi uluslaşma ve ulusal dev-letlerini korumanın temeline Kürtleri yok et-meyi koymuşlardı. Bu amaçla Kürt bilinci,duygusu, ruhu, kimliği, iradesi, dili, kültürü,ahlakı, yaşamı, kişiliği, tarihi, örgütlülüğü veeyleminin yok edilmesi için her yol-yöntemmeşru ve yasal görülüyordu. Öncelikle bilinçve duyguların çarpıtılması, karartılması, yokedilmesi bu amaçla tarih ve toplumla bağınıkeserek işe başladılar. Kürt düşüncesi, çıkarı

yok edilerek beyinler düşünemez hale getiril-miş, yürekler dondurulmuştur. Kendi gerçek-liğinden kaçar ve kendini yok edeni yaşar halegetirilmiştir. Her şey sömürgeciliğe tabi kılın-mış, onun hizmetinde gelişmektedir. ArtıkTürk,Fars veArap sömürgeci sistemi gelişmek-te, Kürtler hızla Türkleşmekte, Farslaşmaktave Araplaşmaktaydılar. Yaşanan bu durum birsoykırımdı, her yönüyle Kürtlerin yok oluşuy-du. Bunun üzerinden gerçekleşen Türk, Farsve Arap uluslaşma ve ulus devletleşmesidir.Kürt halkı duygusunu, düşüncesini, ruhunu,beynini, yüreğini, kimliğini, iradesini, kül-türünü, dilini, özgürlüğünü ve kendisine aittüm değerlerini ve yaşamını kaybetmiş; ken-dini inkar ve başkasına dönüşme, onu yaşa-ma durumuna getirilmiştir. Yaşanan Kürt hal-kının şahsında insanlığın bitirilişidir. Hem deinsanlığa analık yapmış bir halkın bu durumadüşürülmesidir. Teslim olma, kendisinden kaç-ma, kendini inkar etme, kendini yok edeni ya-şama, onun hizmetine girme oldukça de-rin-dir. Bu hiçbir halkın yaşamadığı bir durumdur.Onun için Önder APO bunu büyük bir utançolarak belirtmiştir. Böyle yaşamaktansa yaşa-mamak onurlu bir davranıştır. 'Yaşam olacaksaözgür olmalı ya da olmamalı' demiştir.

Önder APO özgür yaşama, toprağa, hal-ka, insanlığın komünal demokratik ve özgür-lükçü değerlerine, yoldaşlığa asla ihanet et-meyeceğim, ters düşmeyeceğim deyip varolan duruma müdahalede bulundu. Öncelikleişe zihniyet alanında başladı. Kürdistan'da varolan ideoloji ve felsefeleri anlama, bunlarınyol açtığı siyasi, örgütsel ve eylemsel sonuç-larını derinliğine kavrama, Kürt toplumu vebireyi için yeni bir zihniyet, buna dayalı örgütve eylemin nasıl olması, geliştirilmesi gerek-tiğini kavramayla girişti. Kavradığı orandaKürt toplumuna ve bireyine kavratmayı esasaldı. Böylece Önder APO, yeni bir Kürt bilin-cini geliştirip Kürt insanına ve toplumuna ver-di. Demokrasi, özgürlük, adalet, eşitlik ve ba-rış ilke ve amaçlarını esas alan, bunu yaşamakisteyen, bunun mücadelesini her şart altındaveren bir Kürt bilinci verdi. Kürt insanı vetoplumunu bu temelde yarattı. Buna yeni

Komünar

45www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 47: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

46

Kürt, APO Kürt'ü, yeni Kürt kişiliği ve top-lumunun yaratılması dendi. Türk, Arap ve FarsKürt'ü olmayı kabul eden ve başkası için ya-şayan köle Kürt'ün yerine kendisi olan, kendi-si için yaşayan, mücadele eden, özgürlüğe tut-kulu bir Kürt ve toplumunu geçirdi. Kürt insa-nı ve toplumu kaybettiği bilincini, beynini,duygusunu, ruhunu, kimliğini, iradesini, kültü-rünü, ahlakını, dilini, onurunu, örgütlülüğünüyeniden kazanmaya başladı. Tarih ve toplum-la kopan bağını yeniden kurdu ve geliştirme-ye, kendisine ait değerleri yaratmaya ve yaşat-maya başladı. Önder APO sadece Kürt bilinci-ni vermedi, bununla birlikte bunu yaşamsalkılacak tarzı da verdi. Bu tarzla Kürt yok olu-şunu durdurup tersine çevirdi, tarihi rayına o-turtup gelişme rotasına soktu. Ölü Kürt'ten ya-şayan, özgürlük için mücadele eden, mücade-

le ile kendisini yaratan, kendine güvenen,kendine dayanan, çözümü kendinde arayıpgeliştiren ve tüm ezilenlere, halklara, demok-rasi ve özgürlük mücadelesinde umut olan birKürt toplumu yarattı. Özgür yaşam dışında biryaşamı kabul etmeyen, her şart altında bununmücadelesini veren bir halk yarattı. ÖnderAPO Kürt insanı ve toplumu için geliştirdiğibilinci, duyguyu, ruhu örgütüne ve eylemineulaştırarak bu halk gerçekliğini yarattı. ÖnderAPO, en büyük amacı olan böylesi bir halkı ya-ratarak amacına ulaşmış bulunuyor. ÖnderAPO, yok edilmenin eşiğine getirilen Kürt hal-

kını ve bireyini var olma ve özgürlük bilinciy-le yoğurdu. Bu temelde meşru savunma bilin-ci, örgütü ve eylemine çekti. Özgür Kürt ve top-lumu olma bu temelde yaratıldı. Artık günü-müzde özgürlük için yaşayan ve mücadeleeden bir halk gerçekliğinin yaratıldığını vebunun başarıldığını görüyoruz. Hiçbir gücünbu halka bir daha köleliği yaşatamayacağını,çünkü bu halkın; 'yaşam olacaksa özgür olma-lı ya da asla' dediğini, bunda karar kıldığını,bunun için her şeyini ortaya koyduğunu görü-yoruz. Yine hiçbir gücün bu halkı Önder APOve PKK'den koparamayacağını, buna gücününyetmeyeceğini görüyoruz. Önder APO ve PKKöncülüğünde birleşen Kürt halkının özgürlüğeyürüdüğüne tanık oluyoruz.

Önder APO, bilinçle birlikte Kürt örgüt-lülüğünü ve eylemini de yarattı. Toplumsallığı

dağılmış ve hızla yok olmaya doğru gidenbir halkı örgütlülüğüne kavuşturarak örgütlübir toplum ve birey, bu temelde gelişen vekaza-nan bir toplum ve birey haline getirdi.Her-kesin kabul edip saygı duyduğu bir düz-eye getirdi. Onsuz siyaset yapmadığı bir güçha-line getirdi. Bunu PKK, gerilla, kadın,gençlik ve her kesimin örgütlülüğünügeliştirerek ya-rattı. Toplum ve bireyinörgütlülüğü bu temel-de gerçekleştirildi. Yokedilmenin eşiğine ge-tirilen bir ulus, buçabalarla demokratik uluslaşma sürecineçekilerek büyük bir gelişme ve başarıyıyaşadı. Ulusal diriliş başarılarak bu temeldeulusal demokratik bir ruh, birlik, kimlik,irade, kişilik, bilinç, örgütlülük ve bu-nun

mücadelesi geliştirilerek demokratik bir ulusyaratmada, Kürt sorununun demokratik veözgür birlik temelinde çözüme doğru birgelişme yaşanmaktadır. Kürt demokratikulusu özgür bir doğuşla dünyaya doğuyor.Dünyada hakkettiği yeri almaya başlıyor.Tüm ezilenlere ve halklara bununla büyük birmoral, inanç ve umut ışığı veriyor.

Önder APO, her şart altında özgürlüğüiçin savaşan bir halkın yanı sıra özgür kadınıda yarattı. Kadın kurtuluş ideolojisini geliştir-erek bu temelde bilinçlendirerek örgüt ve ey-lemine kavuşturdu. Her türlü egemenliğin vewww.a

rsiva

kurd

.org

Page 48: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

köleliğin temelinde kadının köleleştirilmesiolduğunu, tarihin sapmasının buradan başla-dığını, düzeltmenin de buradan yapılması ge-rektiğini ortaya koydu. Tarihte toplumsallığınkadın etrafında geliştiğini, kadının yaşamı vekutsallığı temsil ettiğini, kadının özgürlüğü ileinsanlığın demokrasi, özgürlük, adalet, eşitlikve barış sorunlarının çözümüne ulaşılacağını,bu gerçekleştirilmeden de bu sorunların çözü-lemeyeceğini ortaya koydu. Kadını iradeleş-tirerek, kimliğine kavuşturarak insanlığı öz-üyle buluşturmayı esas aldı. Düşürülen ka-dın, düşürülen erkek o da düşürülen toplum,düşürülen insanlıktır dedi. Düşürülmüşlüğe

kadını kaldırarak, cinsiyetçiliği gidererek,cinsiyet eşitliği ve özgürlüğünü geliştirerekancak son verilebileceğini belirtti. Bugüne ka-dar demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet ve ba-rış arayışlarında istenen sonuçlara ulaşıla-mamışsa bunun temelinde kadının köleliği vecinsiyetçiliğin yattığını ortaya koydu. İnsanlı-ğın zihniyetini cinsiyetçilikten temizlemeyi,yeni bir zihniyet geliştirmeyi, bunun siyaseti-ni, örgütünü, ekonomisini, kültürünü, ahla-kını, yaşamını, kişiliğini ve toplumsallığınıyaratmayı esas aldı. Bunun için PKK bir ka-dın partisidir, PKK'de erkeği öldürmek, yanicinsiyetçiliği dıştalamak esas alınarak, PKKbir özgürlük hareketi olarak geliştirilmiştir.Kadını, erkeği, toplumu etkilemesi, içine çek-

mesi, gelişmesi ve başarıyı yaşaması, tüm sal-dırılara karşı ayakta kalıp yenilmemesinin te-melinde bu yatmaktadır. Kadın özgürlüğünüesas almayan hiçbir hareketin bir özgürlük ha-reketi olamayacağı, demokratik ve özgür birsistemi yaratamayacağı, egemenlik ve köleli-ği aşamayacağı çok netçe ortaya konmuştur.PKK'nin geliştirdiği devrim bir kadın devri-dir. Onun için güçlüdür, yenilmezdir. Onuniçin dünyanın en demokratik özgürleşme ha-reketidir. Önder APO ve PKK, tüm egemen-lerin hedefi haline gelmişse bunun içindir.Önder APO özgür kadının bilincini, örgütünüve eylemini yarattığı için, PKK'yi bu temeldeinşa edip geliştirdiği için, PKK öncülüğündeKürt insanı ve toplumunu yapılandırdığı vebunda çok ileri sonuçlar aldığı için de amacı-na ulaşmıştır. Önder APO bu çalışması ve yolaçtığı sonuçlar nedeniyle Kürt kadınının ru-hunu kazanmış, kadına mal olmuş ve ölüm-süzleşmiştir. Hiç bir gücün Önder APO'yuKürt kadınının beyninden, yüreğinden ve ru-hundan silmesi artık mümkün değildir. Kürtinsanı ve toplumunun yeni temelde yaratılma-sı, gücü, yenilmezliği bu gerçeğe dayanmak-tadır.

Önder APO her şart altında Kürt birey vetoplumunun varlığını, özgür geleceğini koru-yacak, bu temelde gelişimini sağlayacak sa-vunma gücü olan kahraman gerillayı yarat-mıştır. Hem de fedai bir gerillayı yaratmıştır.Bu fedai güç Kürt demokrasi ve özgürlü-ğünün öncü gücüdür. Kürt toplum ve bireyiniyeniden yaratan, geliştiren, başarıya götürengüçtür. Kürt varlığını ve yaşamını, onun de-ğerlerini yarattığı ve sürekli büyüttüğü içinhalkımız ona kutsallık atfetmiştir. Kendisinionunla ifade etmekte, her şeyini ona vermek-tedir. Bu savunma gücü en zor şartlarda, ola-naksızlıklar ve oldukça dengesiz ortamda dün-ya sisteminin gücü olan NATO'nun bütün des-teğini arkasına alan sömürgeci gücün vahşi veyok edici ordusuna karşı Kürt toplumunu ko-rumakta ve bunu başarmaktadır. Her gün yenibir destan yaratarak insanlığın hayranlığınıkazanmakta, tüm egemenlerin, zalimlerin iseboy hedefi haline gelmektedir. Önder APO bir

Komünar

47

Kadın özgürlüğünü Esas almayan

Hiçbir hareketin Bir özgürlük hareketi

Olamayacağı, demokratik veÖzgür bir sistemi

Yaratamayacağı Egemenlik ve köleliği

Aşamayacağı çok netçeOrtaya konmuştur

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 49: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

48

de böylesi bir savunma gücünü yaratarakönüne koyduğu hedefi başarmıştır.

Önder APO, Kürt halkının varlığını vegelişimini sağlamak için onun Önderliğini,öncü partisini, militanlığını geliştirerek, Kürthalkına ait değerleri ve yaşamını ortaya çı-karıp büyütmüştür. Bu temelde demokratikulus ve kurumlarını örgütleyip geliştirmiştir.Onurlu Kürt insanı ve toplumu bu temelde or-taya çıkarılmıştır. Bu toplumun ihtiyacına ce-vap verecek bir Önderlik, örgüt, militan ve o-nun eylemliliği ortaya çıkarılmadan yok olu-şun önüne geçilemezdi. Ulusal demokratik di-riliş ve demokratik bir ulus yaratma başarıla-mazdı. Bu halka ait hiçbir değer ve yaşam ya-ratılamazdı. Kürdistan'da ne kazanılmışsatamamen Önderlik, PKK ve onun militanlığıile yaratılmıştır. Önder APO'nun başarısı birde buradadır. Kürt insanı ve toplumuna kazan-dırdıklarının başında bu gelmektedir. Dağı-tılan Kürt toplumsallığı bununla yeniden ya-ratılmış ve gelişme yoluna sokulmuştur. Böy-lelikle bugünkü düzeye ulaşılmıştır. Onun içinÖnder APO'ya, PKK'ye ve militanlığına sal-dırılmakta, etkisiz kılınmak istenmektedir. BuÖnderlik, partisi ve militanlığı topluma malolmuştur. Toplum her şeyini ortaya koyarakbuna sahiplik yapmaktadır. Bu kendine sahip-liktir. Bu çok nettir.

Önder APO, egemenlerin, zalimlerin el-inden siyaseti alarak halkın eline vermiştir.Tüm halkı, özellikle de yoksulu, en alttakileri,ezilenleri siyasete çekerek güçlendirmiş, si-yasallaşan bir halk gerçekliğini yaratmıştır.Kendisine ait siyaset yapan bir halk gerçekli-ğini yaratmıştır. Önder APO ve PKK'nin ge-liştirdiği demokrasi ve özgürlük mücadelesin-den önce Kürdistan'da siyaseti kapitalist siste-min temsilcileri, sömürgeciler ve bunlarauşaklık eden işbirlikçi hain Kürtler yapıyordu.Halk siyasetin dışında tutuluyordu. Halk bukesimlerin geliştirdikleri siyasetin emrindey-di. Siyaset halka ters kavratılarak, siyasettennefret eden bir hale getirilerek bu başarılmıştı.Yapılan siyasette ahlak yoktu, ahlaksızlıkesastı. Sömürme, talan etme, yok etme esastı.Önder APO buna son verdi. Siyaseti ideoloji

ve ahlaka dayandırdı, halka sevdirdi, halkı bu-nun içine çekti. Halk kendi adına siyaset yap-maya başladı. Bu büyük bir gelişmeye, halkınkendisine ve başarısına güvenmesine yol açtı.Egemenlerin, zalimlerin güçsüzleştirdiklerihalkın güçlenmesine yol açtı. Önder APO'nunKürt halkına ve insanlığa kazandırdığı bir debu gerçek var. Böyle bir birey ve halk yara-tarak amacına ulaşmıştır. Artık Kürt halkı vebireyi çıkarını ve zararını ayırt edebiliyor, sor-gulayabiliyor, kendisini sürekli eğitip çözümgücü haline getirebiliyor.

Önder APO, Kürt sorununu tüm yönle-riyle ortaya çıkardı. Çözümün ortam ve ola-naklarını yarattı. Bunu dünya siyasetinin mer-kezine koydu; hem de bütün engellemelererağmen bunu başardı. Kürt toplumunun tarihigerçeğini ortaya çıkararak insanlığı büyük ay-dınlattı. Önder APO Ortadoğu gerçeğini, kim-liğini, kültürünü, kişiliğinin büyüklüğünü, bu-gün içine düştüğü durumun nedenlerini ve bu-ndan çıkışın yollarını ortaya koyarak Orta-doğu halklarına en büyük hizmeti yaptı.İnsanlığı tarihiyle buluşturdu. Devletli uygar-lık sistemini çözümledi, aştı. Bunun alternati-fi olan demokratik komünal sistemi geliştirdi.İnsanlığı özü ve kökleri ile buluşturdu. Top-lum ve tarihle kopan bağını yeniden kurdu.Tarihteki sapmaların nedenlerini, yerini, za-manını, yol açtığı sonuçları ve bunları gider-menin yollarını ortaya koydu. İnsanlığın de-mokrasi, eşitlik, özgürlük, adalet, barış ütop-yalarının neden tüm bedellere rağmen gerçek-leşmediğini ve bunları gerçekleştirme yönte-mini ortaya koydu. Sosyalizmi uygulama ola-naklarına kavuşturarak büyük bir itibar ka-zandırdı. İnsanlığa bu temelde büyük hizmettebulundu. Yeni bir zihniyet ve vicdan devrimi-ni hangi temelde gerçekleştirmesi gerektiğiniortaya koydu. Özgür bir birey, özgür bir halkve özgür insanın savunmasını geliştirdi. Bu-nun gerçekleşme olanaklarını geliştirdi. Tarihigünümüzle, günümüzü tarihle birleştirdi.Felakete doğru götürülen insanlığa bundan çı-kış ve başarı yolunu gösterdi. Önder APO'nunKürt toplumuna, Ortadoğu halklarına ve in-sanlığa kazandırdıkları, yaptığı hizmetleriwww.a

rsiva

kurd

.org

Page 50: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

ancak vicdansız olan ve insanlığa karşı suç iş-lemede karar kılanlar inkar edebilir. İnsanlığınözüne bağlı kalarak yaşamak isteyen her Kürt,her insan ancak Önder APO'ya saygı, minnetduyabilir ve bunun gereklerini yerine getirm-eye çalışır.

PKK, 31. Kuruluş yıldönümüne 10. Kon-gresini zaferle taçlandırmış olarak giriyor.Büyük kazanım ve bunların üzerinde daha ile-rilerini gerçekleştirmek iddiasıyla giriyor. Buaçıdan oldukça iddialıdır. Önder APO'nun veKürt halkının özgürlüğünü hedeflemiş olarakgiriyor. KCK sistemini geliştirerek tüm top-lumu bu temelde örgütleyerek içine çekmeyive bunu başarmayı önüne hedef koyarak giri-yor. Demokratik ulusal birliği geliştirerekkomşu halklarla çatı partisinde birliği gelişti-rerek giriyor. Bütün örgütsel mücadelesini veeylemini bu amaçlarını gerçekleştirmek üzeregeliştiriyor, geliştirecektir. PKK 31. Kuruluşyıldönümüne teorik ideolojik, felsefi, siyasi,örgütsel, askeri, kültürel, ahlaki toplumsal bi-rikimleri, tecrübeleri üzerinden geleceğe yü-rüyerek girmiş bulunuyor. 10. Kongre bütünbu birikim ve tecrübenin zirvesi olmuştur. 10.Kongre ile komplo ve buna bağlı gelişen tasfi-yecilik, özel savaş, sivil toplumculuk anla-

yışını aşarak yarattıkları tahribat ve kayıplarıgidermiş olarak önderlik çizgisiyle birleşerektekrar özünü, ruhunu yakalayarak giriyor.Duygu, düşünce, ruh ve tarz birliğini gelişti-rerek fedai tarzı, katılımı, yaşamı ve mücade-leyi egemen kılarak amaçlarda derinleşme ya-şanarak giriliyor. Uluslararası komplo inkarve imha politikaları, Kürt işbirlikçiliği ve iha-netin el ele vererek son bir umutla PKK'yedarbe vurma, sonuç alma yönündeki çaba-larını gerilla ve serhıldanları derinleştirerekboşa çıkarmayı ve önüne koyduğu hedeflerigerçekleştirmeyle giriyor. Bu temelde ÖnderAPO'nun özgürlüğü, Kürdistan halkının kim-lik, dil, kültür ve bu temelde örgütlenip kendi-sini özgürce ifade etmesi gerçekleştirilinceyekadar meşru savunma savaşının sürdürüleceğibilinmelidir. Bu sağlandığında yaşanan bedel-lerin, acıların, şahadetlerin, emeğin karşılığınıbulacağı, amacına ulaşacağı bilinmelidir.Bunu sağlamak için her onurlu Kürt insanı veKürt halkı Önder APO öncülüğünde yara-tılmış olan birliğini, örgütlülüğünü ve eylemi-ni daha da derinleştirerek yenilmez kılmalıdır.O zaman amaçlara ulaşılacağı görülecektir.Bu konuda en büyük tehlike Kürt ihanetçi vehainlerinden kaynaklanmakta, bunların mut-laka etkisiz kılınmaları gerekmektedir ve buhayatidir. Bu da birliğin, örgütlülüğün ve ey-lemin süreklileştirilmesi, derinlik kazandırı-larak yenilmez kılınması ile mümkündür. Bubaşarıldığında amaçlara kesin varılacaktır.

Özgürlük temelinde doğuş günü ve öz-gürlük bayramı olan PKK'nin kuruluş yıl-dönümü, Önder APO'ya, PKK militanlarına,Kürdistan halkına ve bütün ezilenlere, halkla-ra, demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet ve ba-rış mücadelesi veren güçlere kutlu olsun. Ön-der APO ve kahraman şehitlerimize bugünvesilesiyle saygı, sevgi, bağlılık ve minnetduygularımızı belirtiyoruz. Onlara layık ol-mak için her şeyimizi ortaya koyacağımızınsözünü yeniden ve daha kararlı bir tarzdaveriyor ve diyoruz ki; Yaşasın Önder APO ön-cülüğündeki PKK'nin 30. Kuruluş yıldönümü

Komünar

49www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 51: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

50

.Devrimciliğe adım attığımızda, yasa öl-çüsünde değer biçtiğimiz bir ilke durumuday-dı: Çözümünü dayatan her haklı dava, kendi-sini zafere taşıyacak haklı dava adamlarınımutlaka yaratır diyorduk. Haklı bir davanınsahiplenicileri olduğumuz konusunda inan-cımız elbette tamdı. Doğal olarak bugün deaynı inancı taşıyoruz. Kürt halkının özgürlükdavasının insanlığın en haklı davalarından biriolduğuna yürekten inanıyoruz. Ancak yine dePKK'nin bir grup olarak oluşumu sürecinde,Kürt halkının özgürlük davası gerçekten ken-di çözümünü dayatacak bir etkinlikle günde-me taşınmış mıydı sorusuna olumlu bir kar-şılık vermek mümkün değildir. Yukarıda sözüedilen ilkeyi anlamsız kılan da işte bu durum-du. Halk olarak horlanma ve aşağılanmanınen derin uçurumuna yuvarlanmasına rağmen,Kürt toplumunda bu insanlık dışı duruma kar-şı gözle görülür bir tepki yoktu. Kürdistan san-ki mezar suskunluğuna gömülmüştü. Artıkmezar taşlarında bile Kürdistan adına rastlan-mıyordu. Zaten sömürgeci egemenler de Kürtsorununu tersinden çözdüklerinden kuşku du-

ymuyorlardı. Vahşi kıyımların ardından yaptı-kları karikatürlerde de bunu anlatmaya çalı-şıyorlar; bir mezar taşına yazdıkları "HayaliKürdistan burada meftundur" ibaresiyle aslın-da Kürt sorununun başlarını ağrıtacak şekildebir daha karşılarına dikilmeyeceğine inanıyor-lardı.

Yukarıdaki ilkeyi esas alan 20. yüzyıl dev-rimlerinde, sürekli olarak devrimin maddi ze-minini oluşturan objektif koşullardan söz edil-di. Mücadelenin doğrultusunu belirleyen öncüyapılanmalar, devrimci hareketin geliştiği he-men her ülkede olgunlaşan bu objektif ko-şullar üzerinde vücut buldular. Öyle ki, dev-rime kalkışan ülkelerde ulusal ve sınıfsal çe-lişkiler oldukça derinleşmiş, deyim yerin-deyse bıçak kemiğe dayanmış, zulüm ve zor-balık altında tutulan halklar ve emekçi sınıflarartık var olan biçimiyle yaşamak istemedikle-rini eylemleriyle ortaya koymuşlardı. Ken-diliğinden bir mücadelenin ürünü olan bu ko-şullar üzerinde gelişen öncü yapılanmalarıntemel görevi, ezilenlerin bu eylemlerinedışarıdan bilinç taşımak ve onlara örgütlü birnitelik kazandırmaktı. Öncüyle birlikte ezi-lenlerin kendiliğinden hareketi yerini kendisiiçin bir hareket olmaya terk ediyordu. Bu nok-tada öncü örgüt adeta bir katalizör gibi hemezilenlerin eylemine daha güçlü bir ivme ka-zandırıyor, hem de bu eylemin zaferi açısın-dan en temel güvenceyi oluşturuyordu. Do-layısıyla sübjektif koşulun gerekleri de bu bi-çimde karşılanmış oluyordu.

Hangi açıdan bakılırsa bakılsın, Kürdis-tan'daki durum bu örneklerden son derece fark-lıydı. Bu ülkede örneğini ancak Kutsal Kitap-lardaki anlatımlarda bulduğumuz bir lanetlitoplum gerçekliği yaşanıyordu. Daha doğrubir deyişle, Kürt gerçeğinde bir toplumu ken-disi kılan temel değerlerden büyük bir uzak-laşma vardı. Mevcut mezar suskunluğu bu te-mel değerlerden kopuşla bağlantılıydı. "Kürt

ÖNDERÖLİĞİ DOĞRU ANLAMAKAli Haydar KAYTAN

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 52: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

olgusundaki zayıflıklar" ve Kürt sorunsalının"ucuz hesaplara kurban edilebilecek özellik-lere sahip olması" bunun esas nedeniydi. İş-birlikçilerle el ele veren dış güçler, başka ül-kelerde karşılaştıkları türden risklerle yüz yü-ze gelmeden Kürdistan'da hâkimiyet kurmayıbaşarmışlar; fazla beden ödemeden bu alanıülke ve halk olarak diledikleri gibi kullanabil-mişlerdi. Önder APO'nun sıkça işaret ettiği gi-bi, Kürt toplumu bu yapılanların hesabını so-rabilecek bir aydın güce de sahip olamamıştı.Talan, zulüm ve zorbalığa karşı çıkıp bir şey-ler yapmaya kalkışanlar, eğer onurlarını koru-yarak sonuç almak istemişlerse başlarına fela-ketler yağdırılmış, sonradan bunun hesabınısoranlar da çıkmamıştı.

Yine Kürt hâkim tabakaları içinde yerle-rini alanlar tümüyle en aşağılık bir ihanettekarar kılmışlar, hatta kendi içlerinde örgütlübir işbirlikçi güç olmayı bile akıllarına getir-memişlerdi. En altta alabildiğine ezilen Kürtyoksulları takatten düşürülmüş, kendi dille-rinin yasaklanmasına dahi tepki gösteremeye-cek ölçüde çaresiz kılınmışlardı. İşbirlikçi hâ-kim tabakalar içinde yer alanlar bireyler dü-zeyinde egemen sistem içinde erimeyi tercihederken, ezilenler adeta diri diri mezara gö-mülmüşlerdi. İnkârcı sistem büyük ölçüdekendisi olmaktan çıkardığı Kürt toplumunudilediği gibi kullanmakta herhangi bir zorlukçekmiyordu. Dış güçler bu toplumu deyim ye-rindeyse bir binek hayvanı yerine koyarakkendilerini istedikleri gibi taşıtabiliyorlardı.Kürdistan'da yaşam pratiği 'alavere, dalavere,Kürt Mehmet nöbete' deyişine uygun tarzdaişliyordu.

PKK'nin doğuşu öncesinde Kürdistan'ınve Kürt toplumunun durumu gerçekten nasıldısorusuna doğru cevap arayan herkesin, ürkütü-cü gerçeği Önder APO'nun şu satırlarında çar-pıcı bir biçimde bulabileceğine inanıyorum:"Çok acı da olsa söylemek durumundayım ki,kerhane işletmesinde, patron, bekçi ve kulla-nılan kullar ilişkisinde bir ticaret ve yaşammantığı vardır. Herkes az çok ne yaptığını bi-lir. Bunlar kader felsefesine derinden boyuneğerek, gereken neyse düzeni öyle sürdürüp

giderler. Kürdistan ve içindeki Kürt toplumsalolgusu o hale getirilmiştir ki, kırk haramilerinsoygun düzeninden bile daha geri insanlık dışıuygulamalara sahne olmuştur. Ne doğru dü-rüst hesap alanı ne de hesap soranı vardır. Enbaşta kendine karşı katmerli ihaneti ve yaban-cılaşmayı yaşayan sözde Kürt bireyi, üsttekiişbirlikçisinden en diptekine kadar kendi öz var-lığına karşı ya kara cahil, ya ukalalafazan yada çok bilinçli hain durumundadır. Bir tavukve köpek için adam vurur; ama tarihin artık ka-nıtlanmış ilk büyük insanlık devrimi olan 'ne-olitik devrimi' gerçekleştiren kültürün top-lumsal dokusunun ayakta kalan en eski halkı ol-duğu halde, en azından on beş bin yıllık biçi-mlenen kültürel varlığa sahip çıkmaya, bununiçin bir damla ter dökmeye yanaşmaz. Ucu-belik, ironi buradadır. Tüm lanetlilik, zorba-lık, yalan ve gerilik bu gerçeklikte gizlidir."

Bu sözlerden de anlaşılacağı gibi, 1970'liyıllara gelindiğinde, üzeri kalın beton ta-bakasıyla örtülmüş bir mezara yatırılmış Kürthalk gerçekliğinde devrim için objektif ko-şulların olgunluğundan söz etmek anlamsız-dır. Mezar sessizliğine gömülmüş bir toplum-da elbette böylesi elverişli objektif koşullarınesamisi bile okunmaz. Sömürge bile olama-yan bir ülke ve köle bile sayılamayacak halkgerçeği de anlamını zaten bu lanetli gerçeklik-te bulur. Önderlik gerçeğimiz ve kurucusu ol-duğu PKK Hareketi, namuslu her Kürt insa-nını utanca boğan bu lanetli tabloyu tepedentırnağa değiştiren radikal bir müdahaleyi ifadeetmektedir. İşte şimdi bu müdahaleyi gerçek-leştiren PKK'nin resmen kuruluşunun 30. yılı-nı geride bırakıyoruz. İnkâr ve imha sistemialtında yok oluş sürecine alınan Kürt halkınıözgür yaşam yoluna sokan Diriliş Devrimi'negötüren PKK'nin kuruluşu, bu anlamda tama-men Kürdistan gerçeğine özgü mucizevî birgelişmenin ürünü oldu. Dünün köle bile ola-mayan halkı, PKK ve Önder APO ile birlikteinsanlığın umut arayışına cevap oluşturan birhalk düzeyine yükseldi.

Onun içindir ki, Önder APO'nun eseri o-lan PKK Hareketi, özünde devrimin somutdayanaklarını ve sahip olduğu olanakları ifade

Komünar

51www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 53: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

52

eden objektif koşulların tamamen ötesinde,belki de umut bile denilmeyecek bir duygu-nun ve birkaç sözcüğün hareketi olarak doğ-du. Bunun iyi bir duygu ve birkaç doğru söz-cüğün de en büyük silah olduğu, daha sonraortaya çıkan gelişme düzeyiyle çok çarpıcı vetüm insanlığı etkileyen bir biçimde kanıtlandı.Güncel gerçekliğe teslim olanlar, düşkünler,umutsuzlar ve inançsızlar Kürdistan'daki bü-yük değişim ve dönüşümün nasıl yaratıldığınıhiçbir zaman kavrayamazlar. Kürdistan'dadüşkünlükten yücelişe doğru atılan her ileriadımda kesinlikle insanlığın en soylu çabasıve emeği vardır. Bu değişim ve dönüşüm enbaşta Önder APO'nun yaşam pratiğinde somut-laşan eşsiz insan çabasının eseridir. Önderli-ğimizin de dediği gibi, anlayışsızlık kendisinihangi aşağılık biçimlerde dayatırsa dayatsın,onurlu ve yaşamsal olanın bu çaba olduğu,tüm geriliklere ve halkımızın düşmanlarına enkahredici cevabın böylesi bir çalışmadan geç-tiği bugün çarpıcı bir biçimde kanıtlanmış bu-lunmaktadır.

Kürt halkını büyük Diriliş Devrimi'negötüren bu kuruluş öyle birdenbire gerçekleş-medi. Bir ölüler yatağını andıran Kürt toplum-sal zemininde kendiliğinden bir gelişme bek-lemek zaten mümkün değildi. Her şeyin tepe-den tırnağa ihanete kestiği ve temel insani de-ğerlerin ayaklar altında çiğnendiği bir ortam-da, bu lanetli sisteme karşı gelişecek bir top-lumsal hareketin kurmay örgütü rolüne soyu-nan PKK'nin kuruluşu bir ön hazırlık gerektir-di. Belli bir mayalanma sürecinden geçme-den, böylesi bir öncünün doğuşu gerçekleşe-mezdi. Bu anlamda partimiz için kuruluşun önhazırlığı niteliğine sahip altı yıllık bir çalış-madan söz etmek gerekir. Bu süre de hesabakatıldığında, Apocu Hareketin aslında 36. yıl-ını geride bırakmak üzere olduğu söylenebilir.Bu otuz altı yıllık süreç iki bin beş yüz yıllıkkorkunç düşüşe karşı Kürt'ün büyük yü-celişinin tarihidir.

Bu otuz altı yıllık zaman diliminde yara-tılan bütün gelişmelerin altında kuşkusuz Ön-der APO'nun imzası vardır. PKK tarihi ö-zünde Önder APO'nun tarihidir. Belki başka-

ları bunun bir abartı olduğunu iddia edebilir-ler. Kaldı ki, bunun örneklerini geçmişte çokgördük. Ancak ilk süreçlerden itibaren bu ha-rekete katılarak Kürt'ün var oluş kavgasınadahil olanlar için PKK'nin en çarpıcı gerçeğibudur. Bizler gerçeğin böyle olduğunu adımızgibi biliyoruz. PKK Hareketi bir Önderlik Ha-reketidir. Bu yönüyle Önderlik gerçeği vePKK Hareketinin konumu en azından biçim-sel bakımdan peygamberlik geleneğini çağrış-tırır. Aynı gelenek üzerinde ortaya çıksa da,sonradan gelen her peygamber yeni bir baş-langıcı anlatır. İnananlar peygambere katılır-lar; onun düşüncelerini benimser, inançlarınıpaylaşır ve eylemine katılım sağlarlar. Kulak-lara fısıldanan ilk sözcüklerden hareketintemel özelliklerine ve yeni yaşamın ölçülerinekadar çıkışta tayin edici olan peygamberinkendisidir. Bunun içindir ki, Hz. Muhammedile İslamiyet arasındaki bağ neyse, ÖnderAPO ile PKK Hareketi arasındaki bağ da özün-de odur diyebilirim.

Önder APO ile özgürlük yoluna girdiği-miz ve hareket olarak bir özgürlük yürüyüşühalinde olduğumuz kesindir. Tarihten kas-tımız, horlanma ve aşağılanmanın derin uçu-rumundan ileriye ve yukarıya doğru ilerleyenzorlu bir akışı ifade eden bu otuz altı yıllık ke-sintisiz özgürlük yürüyüşüdür. Bu yürüyüşekatılanlar bu tarihe de katılım sağlamış olur-lar. Bilinçle katıldıkları ölçüde, bu tarih ken-dilerinin de tarihi haline gelir. Burada belirle-yici unsur, bilinç ve bu bilincin damgasınıvurduğu eylemdir. Özgür insan bilinçle ey-

Tarihten kastımızHorlanma ve aşağılanmanın

Derin uçurumundan ileriye Ve yukarıya doğru ilerleyen

Zorlu bir akışı ifade eden bu otuzAltı yıllık kesintisiz Özgürlük yürüyüşüdür.

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 54: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

lemde bulunan insandır. Çünkü insan gerçek-te bilmediği ve anlamadığı şeylerin tutsağıdır.Bilmek ve aynı anlama gelmek üzere bilerekeylemek, tutsaklıktan kurtulmakla özdeştir.Anlamak ve ciddiyet, özgürlük yürüyüşü ha-linde olan insanın olmazsa olmaz iki temelözelliği olmak durumundadır. Anlayış ve cid-diyet olmaksızın büyük tarihsel davalara katı-lım sağlanamaz. Tarihsel akış ya da yürü-yüşün içinde bulunmak, bu akış ya da yürü-yüşe katılım sağlamakla özdeş sayılamaz. Sü-rüklenmek, hiç de özgürlük yürüyüşüne katıl-mayı ifade etmez. Zaferle taçlandırılan bütünbüyük tarihsel eylemler sürüklenenlerin değil,büyük anlam gücünü yakalayanların eseridir.Dolayısıyla PKK tarihine katılmak, her şey-den önce bir özgürlük savaşçısının özellikleri-ni kendi kişiliğinde yaratmayı zorunlu kılar.Özgürlük savaşçısı kimliğine sahip olmadanÖnderlik gerçeğine doğru katılmaktan aslasöz edilemez. Anlama işine ciddi yaklaşmakve anladığını aynı ciddiyetle hayata geçirmek,her birimizin Apocu Harekete ve onun tarihselgelişimine katılmamızı sağlayan en değerliyaklaşım biçimidir.

Önderliği anlatmanın kolay bir iş olma-dığını herkes bilir. Çünkü anlatmak ancak an-lamakla mümkündür. Başka bir deyişle an-la-tıcı konumundaki kişi anlattığı olguyu an-ladığı iddiasını taşır. Kendi payıma böylesi biriddianın sahibi olmadığımı belirtmek duru-mundayım. Önder APO'nun kendi şahsındatemsil ettiği önderlik, kendi deyişiyle "tümevreni, insansal var oluşu, toplumsal gerçekli-ğimizi, halkın demokratik özgürlüğünü bağ-rında taşımaktadır." Önderliğin büyüklüğüburadan gelir. Bu açıdan bir insanın içinde yeraldığı evreni tanıma iddiasında ne denli bir tu-tarlılık varsa, Önder APO'yu anlama ve anlat-ma çabası da ancak o denli bir tutarlılığı yük-lenebilir. Buna rağmen yine de Önderliği an-latmak gibi altından kalkılması zor bir işe gir-işiliyorsa, bu noktada anlatana güç ve cesaretveren şey, özgürleşme iddiasını taşıyor ol-maktır. Önderliği anlatma cüretini göstermek,bir anlamda özgürleşme iddiasından vazge-çmemekle eşanlamlıdır. Bu bir gerçekse, o za-

man kaçınılmaz tüm eksikliklerine rağmen,Önderliği anlatmaya devam etmek gerekir.Kaldı ki, ulusal değil evrensel olması, Önder-liği tüm insanlıkla buluşturmayı ertelenemezbir görev olarak önümüze koymaktadır. Ön-derlik düşüncesini yayma görevini üstlenmekson derece kutsal bir iştir; havarilerin eylem-ine benzer bir eyleme girişmektir.

Özgürlük evrenine giriş yapan bizler içinyaşam Önderlik gerçeğini kavramayı kusur-suz başarmak, onunla bütünleşmek ve gerek-lerine uygun bir duruşu sergilemektir. Bu açı-dan anlatımın eksiklikleri kaçınılmaz olsa da,anlamanın özgürlükle bağı göz önüne getiril-diğinde, Önder APO'yu anlatmak gibi cüret-kâr bir eylemden geri durulamaz. Önderlikleranlaşılmak ve izlenmek isterler. Aynı istemÖnder APO için de fazlasıyla geçerlidir.Dolayısıyla anlamak fiilini işlettiğimizde, Ön-der APO'yu izlemeye çalışan insanlar olarak,hepimizin aklına hemen Önderlik gerçeği ge-lir. Bizim hareket olarak anlamaya en yüksekdeğer atfeden bir felsefemiz vardır. Biz anla-mak özgürlüktür diyoruz, anlamanın adaletolduğunu söylüyor ve insanın anladığı andaoluştuğuna inanıyoruz. Elbette bu durumdabize düşen görev Önderliği anlamaktır, anla-yarak oluşmak ve özgürleşmektir, bu temeldekendini tüm varlığıyla insanlığın özgürlük veeşitlik davasının başarısına adamaktır. Önder-liğe katılmanın yolu Önderlik gerçeğini anla-maktan geçer. Anlamak, Önder APO'nun dev-rimci düşünceleri temelinde uygulamada bu-lunmaktır.

Bu değerlendirmede 'adanma' sözcüğünüsıkça kullanacağım. Adanmak, en genel an-lamıyla bir başkası ya da başkaları için ol-maktır. Devrimci militanlığın en çarpıcı ta-nımı budur. Devrimci, ruhen ve bedenen ken-disini halkının ve insanlığın özgürlük, eşitlikve adalet davasına yatıran insandır. Fedai kav-ramına denk düşen bu tanımın ölüme yatmak-la hiçbir ilgisi yoktur. Adanmak özünde birhizmet gerçeğini anlatıyorsa, o zaman fedaiyihalka ve insanlığa hizmet eden kişi olarak de-ğerlendirmek en doğrusudur. PKK militanlarıözgür yaşamın fedaileridir. Halkımızın ve in-

Komünar

53www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 55: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

54

sanlığın bugün hava ve su kadar ihtiyaç duy-duğu şey özgür yaşamdır. Ancak özgür yaşa-ma ulaşmanın önünde devasa engeller bulun-makta, halkımız ve insanlık çözüm bekleyensayısız sorunların altında kıvranmaktadır. Fe-dailik bu sorunlara çözüm gücü olabilecek birgelişme düzeyini yakalamaktır. Zaten parti-miz her zaman kadroyu sorunlara çözüm gücüolabilen insan olarak tanımladı. Kendisini çö-züm gücü haline getirememiş biri partili ol-duğunu ve fedai militanlığın gereklerini yer-ine getirdiğini söyleyemez. Kapitalist moder-nite altında sürece yayılmış bir ölümü ifadeeden solucan harcı yaşam biçiminden kop-mak, özgür yaşamın en özlü gerçeği olanfedailiğe giriş yapmaktır.

Önderliğimiz kendisini ve başında bulun-duğu PKK Hareketini sıkça değerlendirdi. Budeğerlendirmelerde kendi önderliğini ve buönderliğin cisimleşmiş ifadesi olarak PKKgerçekliğini tanımlamaya çalıştı. TemelleriAnkara'da atılmış gibi görünse de, partimizinUrfa gerçeğiyle, Urfa'nın tarihsel gerçekliğiy-le ilişkisini açığa çıkarmak istedi. PKK'yi ku-ran, bu anlamda özellikle PKK'nin çıkışınaher yönüyle damgasını vuran kendisi oldu-ğundan, böyle davranmayı kendi tarihsel so-rumluluğunun gereği saydı. Bu çerçevede"PKK'nin kurucusu olarak, Urfa'nın en uçnoktasında, kuzeyinde, Fırat'a yakın Ömerliköyünden birisi olmak nasıl bir etkiye yol aç-mış olabilir? Geçerli olan köy kültürü mü, Ur-fa kültürü mü, yoksa daha evrensel değerlermidir? İddia edildiği gibi, çağdaş bir hareketolmayı başardı mı?" diye sordu. Anlayarakyapmak ve yaptığını anlamak, Önder APO'davazgeçemediği bir yöntem oldu. Dolayısıylageleceği sağlıklı kurma arzusu, kendisini sıksık geriye dönüp bakmaya ve geçmişi sorgu-layarak geldiği noktayı anlamaya yöneltti. O"Anlamak adalettir" ilkesini her şeyden öncekendi eylemine uyguladı. İzleyenleri kadarkarşıtlarının da kendi kimliğini doğru tanıma-larına yüksek değer biçti.

Önder APO, durduğu noktadan geriye dö-nüp baktığında, kendi pratiğine damgasını vu-ran gerçekliğin, peygamberliğin yenilenmiş,

güncelleşmiş biçimi olduğunun daha çok ağır-lık kazandığını ifade etti. Onun sözleriyle ifa-de edilecek olursa, kendisinin ve dolayısıylaPKK'nin 20. yüzyılla fazla bir ilgisi yoktu.Hem kendisinin hem de PKK'nin 20. yüzyıllailişkisi biçimseldi, adeta iş olsun diye yüzyılgerçeğiyle ilişki kurmuş gibiydi. Yine kendisikişi olarak bu yüzyılın ruhuna ve kişiliğinehiç ulaşmamış, anlayıp özümsememişti. Hatta20. yüzyılın bir ruhu ve kişiliğinin varlığı ko-nusunda ciddi kuşkuları vardı. O çıkış döne-minde Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa ve Sov-yetler Birliği'ni anlamlandıracak bir konumunuzağında bulunuyordu. Dıştan bakıldığındauygar gibi gözüküyordu, uygarlık daha çokbiçimde kendisini gösteriyordu, belki elbi-seleri biraz giyilmişti. Oysa aynı uygarlığınruhundan ve bilincinden hayli uzak ve haber-sizdi. Bu kültürün hiçbir özelliği kendi kişili-ğinde anlam bulabilmiş değildi. Dolayısıylabu kültüre tamamen yabancıydı.

20. yüzyıl elbette kapitalizmin yüzyılıy-dı. Yüzyılın başında ayrı bir sistem kurdu-ğunu iddia eden reel sosyalizmin yetmiş yıl-lık bir pratiğin ardından çözülüşü dikkate al-ındığında, devletçi sosyalizmin aslında kapi-talizmin bir versiyonu olduğu kesinlik kazan-mıştır. Bu nedenle 20. yüzyılı böyle tanımla-mak doğrudur. Genelde dünyaya egemen olankapitalizmdir. Kürdistan'da da feodalizm çö-zülme sürecine girmiştir. Önder APO için sa-dece kapitalizmin dünyası değil, aşılan feodaldünya da yabancıdır. Yine feodal kültürünherhangi bir özelliği de kişiliğinde yansıma-sını bulabilmiş değildir. Ne yeni gelişen kapi-talizmin dünyasıyla özsel anlamda bir ilişkigeliştirebilmekte, ne de aşılan feodal çağdanbir şey anlayabilmektedir. Bir bakıma tek ba-şına kalmış bir insandır. Mevcut dünyaya kök-lü itirazı kendisini yalnız kılmıştır. Mensubuolduğu aile, içinde yer aldığı köy ortamı veokuduğu okul açısından da durum aynıdır.Ortaya çıkan durumu kendisi çarpıcı bir bi-çimde dillendirmektedir: "Galiba bu dünya-dan hiçbir şey anlamayacağım. Öğretmek is-tediklerini anlama yeteneğini pek göster-meyeceğim."www.a

rsiva

kurd

.org

Page 56: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

İnsanın kişilik kazanması çocuk yaşlardabaşlar; kişiliğin temel özellikleri çocukluk yıl-larında şekillenir. Bu açıdan kişi yedisindeneyse yetmişinde de odur deyişinde doğrulukpayı yüksektir. Elbette kişilik şekillenmesinikoşullandıran temel güçler vardır. Aile olgu-su, toplumsal çevre ve tarihsel koşullar kişili-ğe biçim veren temel unsurlardır. Toplumsalortam ve onun bir parçası olan aile, çocuğunkişiliğini çoğunlukla bir hamur gibi yoğurarakistediği özellikleri kazandırır. Çocuk bu duru-ma tepki gösterse de, burada baskın çıkan vehükmünü icra eden taraf esas olarak toplum-sal çevre ve ailedir. Çocuğun kendi hayalleri-ni gerçekleştirebileceği koşullar yoktur ya dabuna izin verilmez. Teslim bayrağını kaldırıpreel gerçekliğe katılmak, çocuğa tek seçenekolarak sunulur. Kürt gerçekliğinde bu dahaçok böyledir. Kürdistan'da aile bir tür kopya-lama laboratuarı gibi çalışır. Yabancı egemen-lik altında toplumsal dokunun paramparçaedilmiş olması, Kürt gerçeğinde aileyi korun-ması gereken biricik mevzi haline getirmiştir.Toplumumuzdaki aile algısı budur. Aile nere-deyse her şeydir. Bu durumda cüce kalmakadeta çocuğun yazgısı gibidir. Ebeveynin silikbir kopyası olmak çocuğun içine sokulduğuana doğrultudur.

Kendisinin de dahil olduğu öteki iki canlıtüründen ayrı olarak, insan türünün kendinehas özellikleri vardır. Bitkiler ve hay-vanlardada bir soy sürdürme olayından söz edilebilir.İnsan dışındaki canlı türleri açısından soy sür-dürmede esas olan şey üremedir. Hayvan ürer,aynı şey bitkiler alemi için de geçerlidir. An-cak insan açısından bu çok daha farklıdır. İn-sanın doğuşu, özü itibariyle yeni bir ya-ratıcının doğuşudur ya da olması istenen şeybudur. O açıdan insan dışındaki hiçbir canlıtürü kendine gelecek hazırlayamaz veya gele-cek kaygısıyla hareket edip soyunu sürdüre-cek olana özgür bir gelecek bırakmaya çalış-maz. Kuşkusuz insan da hep öteki canlılargibi soyunu sürdürmeyi esas alır. Ama bu soysürdürme hayvanda görüldüğü gibi üremeyeindirgenmiş bir soy sürdürme değildir. İnsanbunun da ötesinde bir yaratıcı yaratmayı esas

alan, bu biçimde hep yaşamı güzelleştirmeyiöngören, bunun tasarımında bulunan ve bu bi-çimde çocuk dünyaya getiren bir yaklaşımıesas alır. Bu, insanın en güzel yanıdır. İnsanıneşrefi mahlûkat olması da zaten bu nedenledir.Yaratılmışların içinde en şereflisi olmak bura-da anlamını bulur. Üremeden önce bir yaratıcıyaratmak, canlı türleri içinde insan soyununen temel özelliğidir.

Öcalan kişiliğindeki önderlik özellikler-inin çocukluk döneminden başlayarak şekil-lendiğini belirtmek gerekir. Onu önderlik tar-zında bir çıkışa götüren şey, çevresini algıla-maya ve aile ve toplum gerçeğini tanımayabaşlar başlamaz takındığı sorgulayıcı tutum-dur. Ona göre mevcut toplumsal zeminde hiçde arzuladığı gibi yaşamayacaktır. Çünkü ya-şam alabildiğine çirkinleştirilmiştir. Kendi de-yişiyle önderlik biçimindeki çıkışta en temelesin kaynağı yaşamın ihanete uğradığı vemevcut biçimiyle yaşanmaya değmeyeceğigerçeğidir. Elbette burada Kürdistan'ın veKürt toplumunun köklü bir çözümlemesi yok-tur. Kaldı ki, bu yaşlardaki bir çocuktan bunubeklemek akıl dışıdır. Hiç kimse ilkokul ça-ğındaki bir çocuktan yüksek matematikte ge-lişme sağlamasını bekleyemez. Ancak içinegirdiği bu yaşama tepkili yaklaşımın kayna-ğını Kürt halkının kimliksizliğinden, köle biledenilemeyecek bir yaşama mahkûm edilme-sinden ve Kürdistan'ın tanınmaz durumundanaldığı kesindir. Bunun oldukça yerinde birtepki olduğu ve giderek kendisini ülkenin vehalkın durumunu anlamaya götürdüğü açıktır.

Önder APO'nun gözlerini dünyaya açtığıdönemin Kürdistan'ın koşullarına bakıldığın-da, bu ülkede insana yaraşır tarzda bir soy sür-dürmenin bütün koşullarından yoksun olun-duğu görülür. Dile getirilmesi belki yadırga-nabilir, ama Kürt insanı o koşullarda egemensistem eliyle adeta bir bitkiye veya hayvanaindirgenmiştir. Kürt halkının insanca bir ya-şamı idame ettirmesini sağlayan bütün eko-nomik, sosyal, siyasal ve kültürel imkânlar vezeminler ortadan kaldırılmıştır. Oysa soy sür-dürme esas itibariyle bu tür koşulların varlı-ğını gerektirir; soy sürdürmek bunun için

Komünar

55www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 57: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

56

yeterli imkânların oluşmasına bağlıdır. Bunlarolmadan insana yaraşır bir soy sürdürme olayımümkün değildir. Bunların dışlanmasıylaKürt insanına bırakılan yegâne soy sürdürmealanı yalnızca cinsel alan olmuştur. Kürt'e bı-rakılan yegâne soy sürdürme biçimi budur.Yani basit cinselliğe indirgenmiş ve bu bi-çimde Kürt'ün soyunu sürdürmesini öngörenbir zemin ortaya çıkarılmıştır. Kürt'ün ülkesiyoktur, Kürt'ün kendi örgütlülüğü yoktur,Kürt'ün kültürü ve dili yoktur, Kürt'ün doğrudürüst bir ekonomik yaşamı bile yoktur. Tümbunlar göz önüne getirildiğinde, ülkesi, dili vekültürü olmayan, kendisi olmaktan çıkarılmışbir topluluğun soyunu sürdürmesi, gerçektende onun bir hayvana veya bir bitkiye indir-generek bir üreme unsuru durumuna düşürül-mesi anlamına gelir. Zaten hayvanlaşmanıneşiğine getirilmek denen şey de budur.Kürt'ün bu duruma düşürülmesi kendisinin ol-duğu kadar insanlığın da büyük utancıdır.

Kendisine bırakılan yegâne alan olan cin-sel alana dayanarak soyunu sürdürmeye rızagöstermek, kim ne derse desin, özünde hay-vanlaşmaya onay vermektir. Bu açıdan da Ön-derliğin gözünü dünyaya açtığı dönemde ül-kemizin koşulları oldukça ürkütücüdür. BizÖnderlik gerçeğini ve onun temsili olarak Ab-dullah Öcalan kişiliğini anlamaya çalışırken,Onun bir önder olarak gelişiminin başlan-gıcını esas olarak burada buluyoruz. Öcalankişiliği ülkenin içinde bulunduğu bu insanlıkdışı koşullara ve deyim yerindeyse bu pis ba-taklıktaki insansız yaşama karşı itirazın adı-dır; buna karşı sesini yükseltmenin, bunu aslakabul etmemenin adıdır; bunun düşüncesi veeylemidir. Bu da Onun kendisini PKK biçi-minde somutlaştırmasının, PKK biçimindekendisini bir örgütlülüğe kavuşturmasının çoköncesinde yükselttiği bir itiraz anlamına gelir.

İnsan aslında daha çocuk yaşlarda çev-resini, içinde yaşadığı toplumu ve aileyi anla-maya çalışır, onları sorgulama tutumu içinegirer. Bu temelde bu gerçeklerle tanışarak ya-şama karşı tutumunu belirler ya da onlarla bir-likte yaşamla ilişkiye girer. Bir yönüyle kendiözünün farkına varır. Bunun belki de her ço-

cuğa has bir durum olduğu söylenebilir. Elbet-te bu tanıma ve tanışma çok ileri bir düzeydedeğildir. Bir kez daha vurgulamak gerekirse,Önderliğimizin daha yedi yaşında itibaren,henüz aile ile bile doğru dürüst tanışmadan vetoplumu tanımadan edindiği bir anlayış, göz-lemleriyle vardığı bir sonuç, yaşamın ihaneteuğradığı ve mevcut haliyle yaşanmaya de-ğmeyeceği biçimdeki bir anlayıştır. Kür-dis-tan'da ihanet kol gezmektedir, bu ülkede ya-şam ihanete uğramıştır. Bu çok somuttur veverili yaşam gerçeğinden yola çıkarak kendi-sine sunulan yaşamı yaşamak asla mümkündeğildir. Bu açıdan bakıldığında, Öcalan kişi-liğini daha sonra önderlik tarzında bir çıkışhaline getirecek olan, onu Kürdistan gerçekli-ğinde doğan ama evrenselleşen bir önderlikkonumuna yükselten şey başlangıçtaki bu ba-sit çıkıştır. Yani yaşamın ihanete uğradığı vemevcut haliyle yaşanmaya değmeyeceği an-layışıdır. Bu anlayış Önderliği gerçek anlam-da büyüten, onu aslında özgür yaşamın kıble-si yapan en temel gerçekliktir.

Önder APO sömürge bile olamayan Kür-distan koşullarında doğmuştur. Bu dehşet ve-rici koşullarda doğuş, deyim yerindeyse birçocuğun hiç de yaşamaya hazır olmadığı birdünyaya fırlatılıp atılması demektir. Bu açı-dan da bir çocuğa yapılabilecek en temel kö-tülük budur denilebilir. Önderliğin daha çocukyaşlardayken Ortadoğu toplumlarında çokçaönemsenen ve insanın en mutlu anları olarakdeğerlendirilen gelinlik-güveylik anlarını da-ha sonraki süreçlerde büyük günahların baş-langıcı olarak değerlendirmesi de bundandır.Gerçekten de böylesi bir dünyaya çocuk do-ğurmak günahların en büyüğüdür, düşü-nülebilecek kötülüklerin en acımasızıdır. Nevar ki, doğmak insanın elinde değildir. Dün-yaya gelişte çocuğa tercih hakkı bırakılmaz. Oaçıdan doğal doğuş dediğimiz olay, aslındadoğacak olanın elinde olmayan, tercihini ken-disinin yapmadığı bir olaydır. Bu gerçek el-bette Önder APO için de geçerlidir. Fakat he-men hemen tüm çocuklar yaşamaya hazır ol-madıkları, yaşamın ihanete uğradığını fark et-tikleri, bu yaşamın yaşanmaya değmez ol-www.a

rsiva

kurd

.org

Page 58: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

duğunu anladıkları halde, yine de verili yaşa-mı yaşamaya mecbur olduklarını hisseder vebu yaşamın içine girerler. Ama Önder APO'dagörülen şey bunun tam tersidir. Önder APO'dagördüğümüz şey, bu yaşama bulaşmanın kes-inlikle kabul görmeyeceği ve böylesi bir ya-şamın yaşanmayacağı gerçeğidir. O asla her-kesin yaşadığı gibi yaşamayacaktır! Bu en te-mel bir Önderlik ilkesidir ve yedi ya-şında iti-baren çocuk Öcalan'ın temel duruşu, onuntopluma, aile-ye, ortama ve sisteme karşı du-ruşu budur.

Aslında bu belki de her çocuğun başlan-gıçta farkına vardığı bir durumdur. Hiç kuşkuyok ki, Önderlik kişiliğinin gaipten seslerduyduğu, her şeyi herkesten çok değişik his-settiği, Önderlik kişiliğinin adeta insanüstü birvarlık olduğu şeklindeki tüm algılamalar as-lında sahteliğin ta kendisidir. Bu durum önderkişilikleri anlamaya yanaşmama, onları an-layıp uygulama ve pratikleştirme gücünü ken-dinde bulamamanın dışavurumudur; kendi ça-resizliğinin itirafı ve çözümsüzlüğünde ısraretmektir. Oysa Önder APO'da görüldüğü ü-zere, insanı büyük çıkışa götüren şey, yaşamınmevcut halini doğru anlamak ve ona karşı tav-ır belirlemektir. Her çocuk bir bakıma bunugörebilir. Örneğin hepimiz verili yaşamın halipür melalini görüyoruz. Bu dünyaya hepi-mizin bir itirazı var, verili sisteme hepimizinbir itirazı var. Fakat bizim itirazımızda ısrar

yoktur. İtiraz sadece itiraz olarak kalıyor. İti-razı itiraza konu olan şeyin reddine dönüş-türme, buradan yola çıkıp onun alternatifinioluşturma biçiminde bir çaba olmadıktan son-ra, böyle bir itirazın da hiçbir anlamı olmaya-caktır. Suça bulaşmak da işte buradan başlar;mevcut yaşamın suçuna bulaşmak, onun kiri-ne pasına bulaşmak bu biçimde başlar.

Önderler dâhi olarak değerlendirilir veonlardaki deha esas olarak duygu kaynaklı birdehadır. Önder APO gerçekten de bir duygudehasıdır. Deha denildiğinde esas olarak dü-şünsel yan ön plana çıkarılır. Duygu ise sevgi,kin, öfke, sevinç, heyecan, tutku ve azim gibisonuçta irade diye genelleştirilebilecek özel-likleri ifade eder. Duygusal ve düşünsel dehakarşılıklı olarak birbirini besler. Her iki dehaarasında diyalektik bir bağ vardır. Duygularkişiyi düşünmeye yöneltir; doğru düşünce da-ha zengin ve çarpıcı duyguların gelişimine yolaçar. Duygu yanı ağır basan bir kişilik ol-madan, insanlığın özgürlük davasına önderliketmeye götüren bir düşünsel gelişme ortayaçıkarılamaz. Kürdistan ve Kürt toplumsal ger-çekliği söz konusu olduğunda bu daha fazlageçerlidir. "Yüreklerin neredeyse kuruduğu,gözlerin gerçeği en ilkel bir yaratık kadar bileolsa anlamlı görmediği, yanlış gördüğü, aynıbiçimde kulakların da düşmanın istedikleriniduyduğu, bütün duygu yüklü yeteneklerin deböyle çürüdüğü ve normal işlevini yerine ge-tirmekten çok uzak olduğu bir konumda, duy-guya büyük bir yer vermek kaçınılmazdır.Duygularda doğrultu, duygularda derinlik,duygularda keskinlik, duygularda çarpıcılıkolmadan, böylesine bir ölü yatağında bir diril-işe yol açılamaz. Halkımızın yaşadığı toplum-sal zemin bir ölüler yatağıdır."

Önderliğin PKK'nin kuruluşuyla başla-yan ikinci doğuş dönemi öncesinde toplumdatanışıp konuştuğu insanlar vardır; gençlik dö-neminde insanlarla kurduğu ilişkiler içeri-sinde Kürdistan gerçekliğini belki de kendi-sinden daha çarpıcı biçimde izah edenler bu-lunmaktadır. Bunlar Kürt insanının yaşamınıkurumuş bir kütüğe benzetirler. Aynı şekildeKürdistan'daki yaşam adeta bir yük hay-

Komünar

57www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 59: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

58

vanının yaşadığı yaşama benzer. Ancak kurukütük yeşermeyecektir. Genel geçer inanç bu-dur. Hayvan insanlaşmayacaktır. Gerçeği algı-layış ve tavır alış biçimi budur. Yani insan-ların itirazı bellidir ve tanımları gerçekçidir.Ama bu tanımlar gerçeğin bir yüzünü yansıt-salar da, öteki yüzünde var olanı ortaya koy-mayı başaramamaktadır. Yani güncel insanınen azından biçim olarak insana benzediği vedolayısıyla eğer bir yerde birazcık insani birözelliği kalmışsa o insani gerçekliği arayıpbulmak ve oradan onu yakalayarak yenideninsanlığa çekmek gerektiği biçimindeki birduruş söz konusu değildir. Fark buradadır.

Şöyle de söylenebilir: Elbette hep '70'leröncesinin, yani 1940 ile 1970 yılları arasında-ki tarihsel sürecin Kürdistan'ı açısından ba-kıyoruz. 1940'lardan sonra Kürdistan'da ya-şam sömürgecilik bile diyemeyeceğimiz, sö-mürgecilik sistemini bile oldukça geride bı-rakan bir yabancı egemenlik altında gerçek-leşen, inkâr ve imhaya dayanan bir sistemdir.Bu sistem altında gerçekleşen bir yaşam var-dır. Bu da bir gerçekliktir. Kürdistan yok sayı-lmakta ve Kürt olgusu kültürel varlık olarakyok edilmektedir. Kürt toplumu daha önce-sinde gerçekleştirilen soykırım düzeyindekitenkil, tedip ve tehcir harekâtlarıyla bas-tırılmış, ezilmiş ve ardından gerçekleştirilenkorkunç bir pasifikasyon politikasıyla kendi-sini tanıyamaz duruma getirilmiştir. Kürt top-lumu, üzerinde uygulanan bu hayvana bile re-va görülemeyecek sömürgecilik sisteminekarşı tek bir itiraz bile geliştiremeyecek duru-ma düşürülmüştür. Kürt'ün dili yasaklanmış-tır, kültürü talan edilmiştir, tarihi yok sayı-lmıştır. Kürt gerçeği kendi tarihsel kökle-rinden kopartılmış ve işgalle birlikte başlayansömürgecilik tarihi Kürt'ün gerçek tarihi sayı-lmıştır. Yani adeta bir geçmişi yoktur. Özellik-le bu süreçten başlayarak, kendi tarihini sö-mürgeciliğin tarihiyle başlatacak bir Kürt tipiortaya çıkarmıştır. Bu, devşirme bir tiptir. Bu,kendi cellâdına sevdalanan bir tiptir. Önder-liğin doğduğu dönemde geliştirilmek ve sis-teme eklemlenmek istenen nesil, dolayısıylayabancılaştırılarak tarihsel kökleriyle bağları

olan Kürt'ün yerine ikame edilmek istenen ne-sil işte böyle bir nesildir. Bir devşirme nesil-dir, nevi şahsına münhasır bir yeniçeri kuşağı-dır. Bu, kendi cellâdına sevdalanmaya sevkedilen yabancılaşma sürecine alınmış bir ne-sildir.

Önderlik, bu neslin her çocuğunun yaptı-ğı gibi bu devşirme yaşamına onay vermemiş,buna hayır demiş ve ona karşı net bir çıkış ser-gilemiş; burada kendisine dayatılan verili ya-şamı yaşamayı kesinlikle reddetmiştir. Önder-liğin çıkış noktası budur. Bu son derece basitbir gerçektir. Çocuk Öcalan böyle yaşamaya-cak, bu korkunç ölçüde kirli somuta asla bu-laşmayacaktır. Kürdistan koşulları gerçektende mevcut haliyle adeta bir kenefe benzemek-tedir. Önderliğimizin deyişiyle, bu kenefte birtek damla temiz su yoktur. Bu keneftekilerinkullandıkları su lağım suyudur. İnsanlar adetao lağım suları içindeki bir yaşamı yaşamakta-dır. Sadece bunu yaşamakla kalmamakta,böyle yaşamayı adeta bir zorunluluk saymak-ta, bunun da ötesinde her şeyiyle bu keneftevarlığını sürdürürken onun o kirli sularındaniçmekte, üstelik Önderliğin deyişiyle "Oh be,ne temiz su!" demektedir. Utanılası ve insanolanın asla içine girmeye tenezzül etmemesigereken gerçek işte budur.

Bir bataklığı andıran verili toplum yaşa-mına tiksinerek bakmak, buradan yola çıkarak"Ben böyle yaşamayacağım" demek son de-rece önemlidir. Bataklıkta yaşayanlarla far-kını bu biçimde ortaya koymak ve bunda ıs-rarlı olmak kolay değildir. Sözcüklerle bunudillendirmek yetmez, aynı zamanda sözününarkasında durmak gerekir. Zaten Önderlikgerçeğinde sözü edilen deha ilkesi de aslındaböyle işler. Gerekli olan iddiasına başarı şan-sını kazandırmaktır. Önder APO'nun yaşamınpek de arzulanır gibi yaşamayacağına dairgözlemi, bu somut gerçeklikten yola çıkarak,bundan hareket ederek gelişir. Yani vardığısonuçlar bu somut gerçekliğin gözlemindençıkardığı sonuçlardır ve buna karşı gelişen biritirazın adıdır. Şöyle de söylenebilir: MevcutKürdistan koşulları dikkate alındığında,yaşam eğer yaşanmaya değmeyecekse, o za-www.a

rsiva

kurd

.org

Page 60: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

man diğerleri bunu nasıl yaşamaktadır? Buyaşamın dışında kalan tek bir insan yoktur,kimsenin buna ciddi bir itiraz bile bulunma-maktadır. Bu anlamda yaşam eğer ihanete uğ-ramışsa, herkes ihanete bulaşmış demektir.Herkes ihanete uğrayan yaşama evet diyorsa,o zaman herkes bu ihanetin bir parçası olmuşdemektir. İhanete hayır diyen, buna bulaş-mayan yegâne kişilik çocuk Öcalan'dır, Onunkişiliğidir.

Yaşam bir toplumsal zeminde gerçekle-şir, aynı zamanda bir toprak parçası üzerindevücut bulur. Yani anayurdunuz işgalci güç-lerin mülkü olmuşsa, üzerinde yaşamınızı sür-düreceğiniz ana-ata topraklarınız işgal edilipelinizden alınmışsa, bununla birlikte varlı-ğınızı sürdüreceğiniz bir toplumsallığınız bilesöz konusu değilse, toplumsallığınız dağı-tılmışsa, gerçekte orada yaşam bitmiş demek-tir. Kürdistan gerçekliğinde var olan durumbudur. Kürt'ün toplumsallığı dağıtılmış, Kür-distan toprakları işgale uğramıştır. Sadece bu-nunla da kalınmamış, beyinler ve yürekler deişgal edilmiştir. Bu açıdan bakıldığında, bütünbu kahredici olumsuzlukları derinden hisset-mek önemlidir. Her yürek bunu hissetmez. İn-kârcı sömürgecilik at gözlüklü ve teneke yü-rekli insanlar yaratır. Nasır bağlamış yüreklerise çarpık ve sapkın duygular üretir. ÖnderAPO'nun da vurguladığı gibi, bizde bazılarıçok sevdiklerini, hatta karasevdalı olduklarınıiddia ederler; duygu kabarışı adına çok göz-yaşı dökülür. Kürt toplumsal gerçekliğindeinatlar ve kıskançlıklar diz boyudur. En dipte-ki insanımız bile yaşadığı rezalete bakmaksı-zın böbürlenmekten geri durmaz; kendisindenüstünü yoktur. Ancak bu duyguların pis birbataklık sularındaki çırpınışlardan öte bir de-ğeri bulunmamaktadır. Bu açıdan belki önder-likler esas olarak düşünce dehası biçimindedeğerlendirilirler. Ancak Öcalan kişiliğindekiönderliksel çıkışta, başlangıçta son derece ö-nemli olan, kesinlikle onun duygusal dehaboyutudur.

Bu açıdan bakıldığında büyük önem arzeden şey, çocukluk boyutunda da olsa, önder-lik tarzı çıkıştaki yüreğin büyüklüğünü

görmektir. Önderliğin yüreği büyüktür. ÖnderAPO yüreği büyük insandır. Özellikle onu iz-leyenler açısından ifade edilirse, en başta esasalmaları gereken şey, onun duygularındaki de-rinlik ve keskinlik, duygularının kazandığıdoğrultu ve bu duyguların çarpıcılığıdır. Eğerbu doğruysa, o zaman kazanma da, kaybetmede burada gerçekleşir. İnsanlar başlangıçtaesas olarak duy-gularında kaybederler. Bas-kıcı ve sömürücü sistemler öncelikle insanla-rın duygularını çarpıtırlar. Çarpık duygularlayüklü insan ise bir bakarköre dönüşür. ZatenÖnderliği büyük Önderliksel çıkışa götüren,ondaki duyguların büyüklüğünün kendisinisoylu düşünceye doğru itmesi, yakaladığı soy-lu düşüncenin de kendisini örgütlenmeye veeyleme kaldırmasıdır. Dolayısıyla insanı bü-yük düşünceye, büyük örgüte ve büyük ey-leme götürmeyen duyguların beş paralık de-ğeri yoktur.

Şu gerçeği ısrarla vurgulamak gerekir:Önderlikle bağlarımızın zayıflamasının kay-nağında duygularımızdaki sakatlık vardır. Ço-ğu zaman sevgimiz sevgi değildir, öfkemizöfke değildir, nefretimiz nefret değildir. 'Hay-ır' deyişimiz bizi sistemden kopuşa, 'evet' dey-işimiz özgürlüğü fethetmeye götürmez. İşteburada sahte bir kişilik, burada yalancı bir ki-şilik, burada ikiyüzlü bir kişilik vardır. Bu be-lirlemeler bir abartı değildir. Yetersizlikler-imiz üzerinde derinliğine yoğunlaştığımızda,ulaşacağımız en çarpıcı sonuç budur. NitekimÖnderliğin verili yaşama itirazı o kadarkeskindir ki, aslında insansal var oluşta temelbir gerçeklik olarak toplumsallaşmanın temelgücü olan ana gerçekliğinin toplumsallaşmahakkını bile reddeder. Kuşkusuz ana çocuğu-na bir şeyler vermek istemektedir; ama vere-bileceği bir şeyi yoktur. Örneğin verebileceğibir vatan yoktur, verebileceği bir özgür yaşamyoktur, verebileceği herhangi çarpıcı bir değeryoktur. Onun vermek istediği, Önderliğindeyişiyle bir yaşam tutamağıdır; bunu da ken-disi yaşamayıp çocuğuna vermek istemekte-dir. Önderliğin itirazı bunadır. Ananın çocuğuhazırladığı toplumsallık yaşanmaya değmezbir toplumsallıktır ve bir kenef durumundadır.

Komünar

59www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 61: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

60

Önderlik o kenefe girmeyecektir, Önder APOo kenefin içinde yer almayacaktır. Bu açıdanitirazı esasta bunadır. Ananın toplumsallaşmahakkının reddi, onun öngördüğü ve çocuğuhazırladığı toplumsallığın yaşanmaya değme-yeceğini ifade etmektedir.

İnsan toplumsal bir varlıktır. Bunun biranlamı şudur: İnsan toplumsallık halinde varolur. Toplumsallık insanlığın var oluş biçimi-dir. Yani bir yerde toplumsallık yoksa, oradaözgür birey de yoktur. Bu bakımdan Önderlikmevcut toplumsallığı reddederek kendi top-

lumsallığını kurmaya yönelir. Çocuk yaşta içi-ne girdiği arkadaşlık arayışı özünde yeni birtoplumsallık arayışıdır. Ama burada unutul-maması gereken bir şey daha vardır: Önderlikbelki anasının toplumsallaşma hakkını redde-der; ancak yine de yaşamasının tek şartınınananın namusu ve onurunu korumaktan geç-tiğini ve bir an için bile olsa bu gerçeği unut-maması gerektiğini çok iyi bilir. Yani ananınnamusunu ve onurunu koruyacaktır. Yaşama-sının yegâne koşulu budur.

Peki, öyleyse o zaman analığı doğru an-lamak gerekir. Analık nedir? Analık sadecedoğurganlık işleviyle sınırlı bir varlık de-ğil-dir. Ana bir kuluçka makinesi gibi görülemez.Ne yazık ki genelde devletçi uygarlık sistem-inin ve özelde kapitalist modernitenin analığıiçine düşürdüğü konum budur. Oysa analıktoplumsal bir güçtür, analık bir sistemdir.Analık çocuğu topluma hazırlamak kadar, ay-

nı zamanda çocuğu hazırladığı toplumun daana eksenidir, onun kurucu ve yönetici gü-cüdür. Ama bu her dönemde böyle midir?Kuşkusuz böyle değildir. İnsansal var oluşmacerasına baktığımızda, on milyonlarca yılayayılan bu tarihsel gelişme sürecinde ananınbu özelliğini rahatlıkla görebiliriz. Ama doğaltoplumun geriletilmesiyle ana kadın şahsındadüşürülen bütün bir kadındır ve onun sistem-sel gücü bir bütün olarak elinden alınmıştır.Ananın toplumsallaştırma gücü elinden alın-mıştır, ananın toplumsallığı elinden alınmıştır.Bu açıdan da ananın namusunu ve onurunukorumak demek, onun belirleyici güç olduğu,kendi toplumsallığını gerçekten yaşadığı veyaşattığı bir sistemi oluşturmaktır. Bu sistemyaratılmadığı müddetçe, gerçek anlamda ana-nın namusunu ve onurunu korumaktan sözedilemez. Neolitik toplumsal bilimsel tekniktemeller üzerinde yeniden kurulup yaşamsalkılınmadıkça, analık hakkı asla ödenmiş sayı-lamaz.

Kürdistan'da bayağılaşan basit namus an-layışından bu tarzda ele alınan bir namus an-layışına yükseliş, Önderliğin daha çocuklu-ğunda sergilediği temel bir özelliği olmuştur.Önderliksel duruşun temel bir özelliği işte bu-dur. Anasıyla ilk çatışmasından sonra Önder-liğin bütün çabası kendi toplumsallığını kur-maya yöneliş biçiminde somutlaşır. Yaşamakistiyorsanız eğer, yaşam toplumun varlığınıgerektirdiği için, bir toplumun sahibi veyaonun bir üyesi olarak yaşamak zorundasınız.Yalnız insan yoktur. Ne kadar soyutlarsanızsoyutlayın, yalnız insan bulamazsınız. Yalnızbirey aşırıya vardırılmış bir soyutlamanın, birütopyanın ürünüdür. O açıdan da özgür yaşa-mak isteyen insan, özgür bir toplum yaratmakzorundadır. Bu nedenle Önderlik daha çocuk-luğundan itibaren kendi toplumsallığını kur-ma çabasına yönelir. Anayla bütün kavgası datoplumsallaşma üzerinedir. Kendi toplumsal-laşmasını kendisi kurmak ister. Bunu arkadaş-larıyla yapacak ve başaracaktır.

Üveyş Ana kendi çocuğundaki arkadaşbağlılığını ve derin arkadaşlık aşkını görmüş,ancak Onun bu denli arkadaş canlısı olma-

Toplumsallık insanlığın Var oluş biçimidir

Yani bir yerde toplumsallıkYoksa, orada özgür birey de yoktu.

Bu bakımdan Önderlik mevcutToplumsallığı reddederek

Kendi toplumsallığını kurmayaYönelir. Çocuk yaşta içine girdiğiArkadaşlık arayışı özünde yeni bir

Toplumsallık arayışıdır

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 62: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

sının kendi arkadaşları tarafından aynı ciddi-yet ve duyarlılıkla karşılanmayacağını çok iyifark etmiştir. "Sen bir ahmaksın; bunlarıntümü kendi çıkarlarını düşünür ve seni yarıyolda bırakırlar" der. Belki çocukluğunda buböyledir. Ama bugün PKK biçimindeki so-mutlaşmada da böylesi bir durum vardır. Neyazı ki haklı çıkan ana olmuştur. Önder APO,zorlu yaşamının en kritik anlarda aklına ge-lenin hep anasının bu sözleri olduğunu belir-tir. "En tehlikeli ve en zorlu anlarda anamınsözlerini hatırladım" der. Korkunç bir şeydir,ancak doğrulanan ananın kehaneti olmuştur.Kendisini yarı yolda bıraktılar, arkadaş diyebaktıklarının birçoğu geçici yol arkadaşlarıçıktılar diye Önderlik arkadaş arayışındanvazgeçti mi? Hayır, vazgeçmedi. O kendi top-lumsallığını yine kendi arkadaşlarıyla kura-caktı. Yani yeni bir dünya kurmanın yolu bu-radan geçiyordu. O özgür yaşamı yine kendiarkadaşlarıyla birlikte kuracaktı.

Avukatlarıyla yaptığı bir görüşmede varolan durumu ve arkadaşlığımızdaki zayıflığıgören Önderliğimiz, "Bana bir tek kadın veyabir tek erkek kalsın, beni izleyen ve çizgiyebağlı tek bir kadın ya da erkek olsun, yeter"dedi. Bunun içindeki acı eleştiri ve müthiş si-temi görebiliyor musunuz? Gerçekten bununacısını yüreğinizde hissedebiliyor musunuz?Hissediyorsak, o zaman buna vereceğimiz kar-şılık ne olmalıdır? Şu gerçeği asla unutmama-lıyız: Önderlik görmek demektir. Önderlikİmralı'da dört duvar arasındadır; dört duvarında ötesinde, belki de bir tabutluğun içindedir;belki de çarmıhıyla birlikte bir tabuta konul-muştur. Ama orada acımasız tecrit koşulların-daki haliyle bile aslında bizim gerçek-liğimizin farkındadır. Çünkü O Kürt gerçekli-ğini iyi tanıyor. Kürt bireyinin zayıflığını vezaaflarını iyi biliyor. Bu anlamda Önderliğinsöylediği şeyler bir gerçektir. Mevcut durum-da verili yaşamın yaşanmazlığına karşı keskinbir tavır alma konusunda zayıflıklarımız var-dır. "Böyle de yaşanabilir" diyenlere içimizdede rastlayabilirsiniz. Bazılarının duruşları as-lında o anlama geliyor. Yaşamı ertelemeye-ceğinize göre, o zaman PKK'nin istediği bir

tarzda yaşamıyorsanız, başka türlü yaşıyorsu-nuz demektir. Eğer Önderliğin gerçek bir ar-kadaşı olarak yaşamıyorsanız, başka türlü ya-şıyorsunuz demektir. O da PKK'ye mahsus biryaşam değildir; sistemin dayattığı bayağı ya-şamın bir versiyonudur; atmosferi kirletmetarzında soluk alıp vermeyi yaşama sanmaktır.

Bizler kimi zaaflarımız ve zayıflıklarımz-la adeta sistemin yaşatmak istediği gibi yaşı-yoruz; belki de potansiyel olarak sistemin da-yanağı olan insan haline gelmenin maddi ze-minlerini kendi içimizde barındırıyoruz. Bunakarşı öyle derin bir itirazımız fazla yoktur.Önderlik gibi verili yaşamı radikal bir bi-çimde reddetmesini bilmiyoruz, Onun gibireddettiğimizin alternatifini tutkuyla yaratma-sını bilmiyoruz. Önderlik daha çocukken bile"Ben böyle yaşamayacağım, ben bu kirli so-muta bulaşmayacağım, ben bu bataklıkta yüz-meyeceğim, ben bu kenefte gezmeyeceğim. Ozaman aykırı olacağım ve bu yaşamın alterna-tifini yaratacağım. Bu kirli yaşam tarzına, busisteme karşı aykırı olacağım. Eğer alternatifi-ni yaratırsam yaşayacağım. Alternatifini yara-tamazsam, bunun imkânlarını oluşturamaz-sam o zaman soyut yaşamayı tercih edeceğim.Bir takva sahibi gibi, bir zikir sahibi gibi, birderviş gibi yaşayacağım. Anlamın ve hissingücüne dayanarak yaşayacağım" dedi. Belkisonuç olarak da, başlangıç olarak da Önderli-ğin ilk cümleleri böyledir. Son Savunmasındayaptığı insan tanımı da bununla örtüşmekte-dir: Anlamın ve hissin yaşattığı bir insan engüçlü insandır. Yoksa maddi zeminlere, şununbunun zeminine dayanarak yaşayan insan de-ğil; olanaklar üzerinde varlığını sürdüren in-san değil. Anlamın ve hissin gücü işte budur.Anlamlı insan, vicdanlı insan, zihniyet sahibiinsan, ahlaklı insan budur. Diğeri farklı bir türzihniyet temsilcisi olarak ortaya çıkmaktadır.

Kuşkusuz sorun zihniyetin değişmeme-sindedir. Bu tarzda bir yaşam algılamamız yok-tur. Önderliğin istediği tarzda yaşama bakıpalgılama söz konusu değildir. Algılamamız,zihniyetimiz, anlayışımız farklıdır. İnsanınzihniyeti neyse yaşamı da odur. İnsan zihniye-tine göre yaşar, sahip olduğu zihniyetten fark-

Komünar

61www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 63: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

62

lı tarzda yaşayamaz. Zihniyet insanın ideolo-jik kimliğidir. İdeolojik kimliğiniz neyse, onauygun bir yaşamın temsilcisi olarak ortaya çı-karsınız. Bir toplumsal sistem oluşmadan ön-ce, onun ideolojik kimliği ortaya çıkarılmakzorundadır. Onun için ideolojik kimlik önem-li bir olaydır. İdeolojik kimlik net olmadıktansonra, ona uygun bir yaşam biçimi eğreti birtarzda kurulsa bile, sonuçta sisteme eklemlen-mekten kurtulamaz. O sistemin bir yedeği ola-rak, adeta can simidi tarzında bir yedeği ola-rak kullanılmaktan sakınamaz.

O açıdan ele alındığında, öncelikle zihni-yet alanında muazzam bir değişimi yaşamakzorundayız. Bunun anlamı şöyle açımlana-bilir: "Böyle yaşamayacağım" derken, aslında"Ben bu sistemi yaşamayacağım" diyorsunuz.Çünkü her yaşam bir sistem içinde gerçekle-şir. Bu sistemler var, öyle değil mi? Klasik kö-lelik sistemini aşıyor ve feodalizme ulaşıyor-sunuz, olgunlaşmış kölelik sistemi olarak feo-dal sistemi aşıyorsunuz, genelleşmiş ve derin-leşmiş kölelik sistemi olarak kapitalist dev-letçi toplum sistemine geliyorsunuz; kapitalistmoderniteye geçiş yapıyorsunuz. Bu sistem-lerden biri diğerlerinden daha etkili olabilir;aşılan sistemin kalıntıları varlığını sürdüre-bilir. Ama egemen olan bir tanesidir. Günü-müz dünyası kapitalizmi yaşıyor ve dolayısıy-la "Ben böyle yaşamayacağım" dediğinizde,"Ben bu modern kapitalist yaşamın içine gir-meyeceğim" diyorsunuz.

Zaten Önderliğimiz de daha çocukluğun-dan başlayarak ne aşılmakta olan feodal siste-min, ne de verili kapitalist sistemin kendi kişi-liğinde vücut bulabildiğini söyledi. Yani bun-lar Önderliğin kişiliğinde asla vücut bulmaya-cak olan sistemlerdir ve bunun da karşılığı"Ben böyle yaşamayacağım" cümlesinde ifa-desini bulmaktadır. Önderlik hiçbir zaman busistemlerin insanı olmadı. Ve bu temelde bak-tığımızda, Önderlik hiçbir zaman ihanete bu-laşmadı ve Kürdistan'da ihanete bulaşmamışyegâne insan olarak kaldı. Şöyle de deni-lebilir: İhanete bulaşmak, işte sadece Kürt'ünyabancılaşmasına bulaşmak, adeta ona onayvermek anlamında da değerlendirilemez. İh-

anete bulaşmama bunun çok daha ötesine gö-türülebilir ve götürülmelidir. İnsanlığa karşıilk ihanetin gerçekleşmesi, insan bilincinin ilkdefa tecavüze uğraması nerede başlar? İhanetve insanlığın laneti uygarlık sisteminin oluşu-muyla, hiyerarşik ve devletçi toplum sistemi-nin doğuşuyla birlikte başlar. İnsan bilinci ilkdefa orada tecavüze uğrar. İlk defa orada ya-şam ihanete uğrar. Yaşamın içine hile girer,yalan girer, aldatma girer. Çünkü devletli top-lum, devletçi uygarlık sisteminin kendisi ya-lana dayalı sistemdir. Yalana bulaşan ihanetede bulaşmış demektir. Bu açıdan da devlet o-daklı uygarlık sistemine karşı tavır, ihanetekarşı insanlığın ihanete bulaştırılmasına karşıtavırdır.

Sadece Kürt gerçeği de değil, tarihselolarak köklerinizle buluşmaya doğru bir yol-culuğa çıktığınızda, bu gerçeği çok çarpıcı birşekilde görebilirsiniz. Aslında belki de insan-sal oluşumun ve insani gelişimin kaynağındaKürt gerçeği var. Hem insan olarak, hem decoğrafya olarak Kürdistan gerçekliği insanlı-ğa beşiklik ve analık yapmıştır. Uygarlığın ge-lişimi için gerekli bütün verileri, uygarlığınüzerinde yükseleceği zemini hazırlayan, ProtoKürtlerin damgasını vurduğu ve insanlık tari-hinin en büyük devrimi olan neolitik devrimgerçekliğidir. Başlangıçta Kürt insanı bu dev-rimin değerlerini savunur, bunları korumakiçin direnişe geçer. Ama daha sonraki süreçte,daha çok da egemenlerinin uygarlık güçlerineteslim olmaları, onların bir uşağı haline gel-meleri ve onlarla bütünleşmeleri sonucunda,ihanet Kürt toplumsal gerçekliğine de bulaşır.Fakat sonraları bu ihanet öyle bir düzeyeerişir ki, Kürt gerçekliğinde ihanete bulaş-mamış tek bir insan bile kalmaz. Kürt adetakendisinin ve kendi soyunun hainine dönüşür.Kürt gerçeğinde ihanet ağacı içerden kemirenkurt halini alır.

O açıdan insanlığın beşiğinde Kürt veKürdistan varsa, kaynak burasıysa, yaratıcı,oluşturucu, geliştirici ve koruması gerekengüç de buysa, o zaman öncelikle bundan uzak-laşmak ve giderek kopmak, lanetin temsilcisiolarak ortaya çıkmaktır. Herkes bu beşiğewww.a

rsiva

kurd

.org

Page 64: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

ihanet edebilir; ama bu beşikte gerçekleşendeğerlerin oluşturucusu, geliştiricisi ve koru-yucusu olması gerekenler ona ihanet edemez.Çünkü onlar bu değerlerin gerçek sahibidirler.Diğerleri yaratılan bu hazır değerler üzerindevücut bulur. Bunun için Kürt'ün insanlığı bes-leyip büyüttüğünü söylemek yerindedir. Nasılbir ana asla kendi çocuğuna ihanet etmezse,nasıl kendi yavrusuna ihaneti düşünmezse,karakterinde böyle bir şey bulunmuyorsa,Kürt'ün de bu noktada kendi değerlerine sahipçıkması gerekirdi. Ama olmadı. Kürt kendi

gerçekliğinin haini durumuna geldi. Ne yazıkki bizim halk türkülerimize, ağıtlarımıza dayansıdı. Bizim ozanlarımız, belki de bilimlehiç tanışmamış sanatçılarımız bile, yaşananbu düşürülmüşlüğümüze bakarak, "Kürt hain-dir" dediler. Kavus Ağa'nın ağıtlarını dinleyin,"Kürt haindir" diye yakınır.

Önderlik bu korkunç gerçeği gördü veitirazını buna karşı yaptı. Önderlik çıkışındaen temel, en can alıcı nokta budur. Herkes bugerçeği görebilir denilebilir. Yani görmeninsadece Önderliğe mahsus bir durum olmadığısöylenebilir ve bu doğrudur. Abartının işte bu-rada olmaması, Önderliğin işte tam da bu nok-tada ilahlaştırılmaması gerekir. Diyelim ki her-kes bu gerçeği görür. Ama gerçeği görmekbaşka, doğru insan arayışına çıkmak başkadır;verili durumu görmek başka, onu reddedipaşacak insanı ortaya çıkarmak başkadır. İtiraz

edersiniz, ama gırtlağınıza kadar reddetti-ğinizin içinde olabilirsiniz. İtiraz edersiniz,ama tepeden tırnağa karşı çıktığınızın içindes-inizdir; mevcut duruma bakarak ağlayıp sız-larsınız, ama çaresizliği oynar ve ağladığınızıyaşarsınız. Önderlik bunu yaşamadı. Onunfarkı buradadır. Önder APO bunun gücünü ya-rattı. O kendi ifadesiyle belki de bulunduğuortamın en zavallı çocuğuydu. Önderlik bugerçeği çok net sözcüklerle ortaya koydu."Ben parti ve partili olmak dışında aslındadünyanın en zavallı insanıyım. APO kişiliği,parti olmanın ve parti ölçülerini esas almanındışında dünyanın en zavallı kişiliğidir. Hattabir hiçtir. O her işte biraz olsun örgütlenmeyibaşardığı ve giderek partileşmeyi sağlayabil-diği için vardır. Bu aynı zamanda bir Kürt ki-şiliğinin aşılması, bitmişliğin ve ölümün dur-durulması ve yeni yaşam umudunun yaratıl-masıdır. Bunu sağlayabildiği için APO kişiliğivardır" dedi.

Demek ki Önderliğin çıkışında şöyle birşey var: İtiraz itiraza konu olan şeyin alternat-ifini oluşturmaya götürür; reddetmek redde-dilenin alternatifini yaratma eylemine yönel-tir. Hayır diye haykırmak, evet demeyi de or-taya çıkarır. Sadece bazı hayır'larınız varsa,hayır'a karşı evetleriniz de mevcut değilse, ozaman siz ağlamaklı bir kölesiniz demektir.Ezop gibi anlaşılmaz bir dil kullanan, aslındadaha yumuşatılmış bir köleliğe rıza gösterebi-lecek günümüzün bir Ezop'u tarzında yaşıyor-sunuz. Oysa itiraz ve reddediş sizi alternatifi-ni yaratmaya götürmek zorundadır. Alternatifioluşturma çabası içerisinde olur ve yaratabil-diğiniz ölçüde onu yaşarsınız. Yaratmazsanızsoyut yaşarsınız, duygularınıza dayanarak ya-şarsınız, düşünce ve anlamın gücüne dayana-rak yaşarsınız. Ama yine de her şeye rağmenalternatifini yaratmak zorundasınız ve bunuda tek başınıza yapamazsınız. Alternatifini ya-ratmak örgütlülükle olur.

Önderliğin ilk eylemi içinde bile bir ör-gütlülük vardır, bir örgütlenme yaratma duru-mu vardır. Örgütlenmek ve örgütlü yaşamak,Önderliğin en belirgin özelliğidir. Örgütlülükortak bir amaca bağlanmış ve ona doğru yürü-

Komünar

63www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 65: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

64

yüşe geçen başka insanlarla birlikte yaşama-sını bilebilmek, yeni yaşamın insanını ortayaçıkarabilmek, o insanı bulabilmek ve onunlabir olabilmektir. Önderlik kendi arkadaşlarıy-la çocuk oyunlarını bile bir örgütlülük zemi-nine dönüştürür. Orada da bir örgütlülük var-dır. O açıdan birinci doğuş dönemi dediğimizdönemin, aslında belki de daha sonra PKKtarzında kendini ifade eden örgütsel çıkışınbütün temel verilerini kendi içinde taşıdığırahatlıkla söylenebilir. Önderliksel doğuş ger-çekte orada gizlidir. Onun bütün özellikleri oçocuklukta, o çocuğun duruşunda gizlidir. Butopluma, bu dünyaya kafa tutan insandırÖnder APO. Dünyaya kafa tutan, sisteme ka-fa tutan, uygarlığa kafa tutan bir kişiliktir.Çocuk yaştaki Abdullah Öcalan sisteme butarzda kafa tutan, onun sunduğu yaşamı red-deden biridir. Alternatif yaşamı oluşturmakiçin daha çocuk yaşta denemelere girişen, ilktoplumsallaşma denemelerini çocuk oyuncak-larıyla başlatan bir insandır.

Bütün bunlar elbette hikâye değildir, ter-sine yaşamın en can alıcı gerçeğidir. BunlarÖnder APO'nun gerçeğidir; o en güzel insa-nın, kirlere bulaşmamış insanın gerçeğidir.Abdullah Öcalan bizim ayak basılmamış, eldeğmemiş toprağımızdır; insanlığın peşindekoştuğu ayak basılmamış, el değmemiş top-raktır. Yeni yaşam işte bu bereketli topraküzerinde vücut bulacaktır. En güzel yaşam butoprakta hükmünü icra edecektir. Çünkü oradakirlenmemişlik vardır. Bugün bu toprak kirle-rinden arındırılıp daha da genişletilmiştir. Nit-ekim Önderlik örgütlülükle birlikte başlar. Ya-şamak için örgütlenmek zorundasınız. Top-lumsallık örgütlenmenin ta kendisidir. Top-lumsallık bir örgütlülüğü ifade eder. Örgüt-süzlük toplumun dağıtılmasıdır. Böyle bir dö-nemde bile mevcut durumda baktığınızda,Kürt'ten geriye kalan şeyin dağıtılmış ailecikobjeleri olduğunu görürsünüz. Ortada toplum-sallık yoktur, bunu yeniden kurmak zorun-dasınız. Bizim hareket olarak çıkışımızın ken-disinde bu vardır. Yaşam, özellikle çözüm dö-neminde istediğimiz yaşam, Önderliğin çoknet biçimde tanımladığı gibi, yeni toplumsal-

lığımızın ta kendisidir. Yaşam bizim yeni top-lumsallığımızdır. Biz bunu kurmaya gidi-yoruz. Böyle bir örgütlülük yaratıyoruz. Baş-larken de özgür insandan başlıyoruz. Bireyiözgürleştiriyor, ona zihniyet kazandırıyor, ira-de haline getiriyoruz. Onun duygularını kes-kinleştiriyor, duygularına doğrultu kazan-dırıyor ve kendisini yaratıcı eylemin içine so-kup yeni bir toplumun temel dayanağı halinegetiriyoruz.

Ama biz partililer olarak özgür bir top-lumun temel yapı taşı olan özgür bireyin çokdaha ötesine, çok daha ilerisine geçiyoruz.Aslında şu söylenebilir: Parti Önderliğinin da-ha sonraki ikinci doğuş döneminin en temelunsuru olarak gördüğü partileşme, bu yenitoplumsallığın çelik çekirdeğidir. PartileşmePKK fedailiğinin toplumsallığıdır, fedailerintoplumsallığıdır, fedailerin toplumsal yaşa-mının ta kendisidir, onun en örgütlü öncü ifa-desidir. Bu tarzda bir parti algılaması yerin-dedir ve en doğrusudur. Diğeri kendi içe-risinde gerçekten ciddi zaaflar ve zayıflıklartaşır. İkinci doğuş döneminin en temel özelliğiişte budur. Şöyle diyelim: Nasıl yaşamak,nasıl bir insan olmak istiyorsunuz? Önderlik-te temel soru budur. İnsan nedir? Öncelikledoğru bir insan tanımına ulaşacaksınız. İnsantanımından yola çıktığınızda, doğru bir top-lum tanımına kadar gidersiniz. Çünkü insantoplumsal bir varlıktır. O zaman doğru toplumnedir ve nerededir? Böylelikle insanı bir detoplumun içindeki bir varlık, onun organik birparçası boyutuyla tanımlarsınız. Doğru insantanımı doğru toplum tanımı demektir. Doğrutoplum tanımı yapılmadan doğru insan ta-nımına ulaşılamaz. Öncelikle toplumu doğrutanımlamak gerekir.

Zaten Önderliğin yeni paradigmasında dakilit nokta veya sihirli anahtar karakterini ta-şıyan şey toplumun doğru tanımlanmasıdır.Önderlik toplum gerçeğini doğru tanımlamış,bu tanım kendisini insansal var oluş gerçeğiolan doğal topluma götürmüştür. İnsanlığınbüyük hakikati budur; insanlığın gerçekliğiorada gizlidir. Öteki toplum biçimleri birersapmadır, insanlıktan uzaklaşmadır, devletçiwww.a

rsiva

kurd

.org

Page 66: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

sistem altında insanlığın trajik düşüşüdür. Uy-garlık tarihi insanlığın yükselişi değildir,özünde insanlığın düşüşünün tarihidir. Amaona karşı direnen bir insanlık gerçeği de var-dır; komünal demokratik değerleri yaşatmakuğruna mücadele eden asıl bir insanlık ger-çeği vardır. Kısaca bu etnisitedir; halklar, mil-liyetler, aşiretler ve kabilelerdir. Bunların hep-sinin direnişi en soylu direniştir ve gerçek in-sanlık bunlarda vücut bulur. Diğer bir olgupeygamberlik geleneğidir. Peygamberler desınıflı topluma karşı direnirler. Bunların ey-leminin özü devletçi uygarlığa karşı direniştir.Bunlar da takip etmemiz, izlememiz gerekensoylu gerçekliklerdir. Bizim izlediğimiz ger-çeklik uygarlığın gerçekliği değildir. Biz on-dan kopuşla kendi sistemimizi kurmaya girişi-yoruz. Yeni bir toplumun kuruluşunda başlan-gıç noktamız budur. Uygarlıktan kopmadıkça,insanlığın gerçekle buluşma yürüyüşünü do-ğru rotaya sokamayız; özgürlük, eşitlik veadalet uğruna başlattığımız yürüyüşü doğrurotada ilerletemeyiz. O açıdan doğru insan ta-nımını yapmak çok önemlidir.

Kendini bilmek ya da kendi olmak, insannedir sorusunu doğru yanıtlamaktan geçer. İn-san nedir sorusuna cevap ararken, Önderliğinyaptığı belirlemeler son derece çarpıcıdır.Eğer ilkel denilen insandan uzaklaşma varsa,ondan büyük ölçüde kopuş gerçekleşmiş ve oinsandan çok daha farklı bir insan ortaya çık-mışsa, günümüz insanıyla karşılaştırılıp kimdaha fazla insandır diye bir soru sorulduğu za-man vereceğimiz cevap bellidir: Elbette 'ilkel'insan daha insan olan insandır. Diğeri insan-lıktan çıkmıştır. Kaldı ki bu belirlemeler yeniparadigmayla da bağlantılı değildir. Daha'97'de yayınlanmış bir değerlendirmesinde,Önderlik, "Bütünüyle güncel olmak, bana gö-re önemli oranda insan olmaktan vazgeçmek-tir" dedi. Bütünüyle güncel olmak ve özel-likle kapitalizmin sınırları içine hareket et-mek, kesinlikle insan olmaktan vazgeçmektir.Uygarlığın sınırları içinde hareket etmek, in-san olmaktan vazgeçmektir. Şüphesiz bu çokönemli ilkesel bir yaklaşımdır. "Kendini bu-güne kaptırmak, büyük insanlık kökeninden

ayrılmak demektir. Hatta çağlar ve her çağınşu aşaması biçiminde tarihi böyle bölümlereayırmak, sanki ilkel başlangıç dönemi çok kö-tüymüş de ondan kurtuluyormuşuz gibi birfelsefi yaklaşım son derece tehlikelidir. Birbitkiye bile baktığımızda taze bir fidan her-halde çürümüş bir ağaçtan daha değerlidir veyaşam vaat eder. Ne malum ki bugünkü uy-garlık tamamen çürümüş, güçten düşmüş,meyve verme yeteneği olmayan bir ağaçolmasın?"

Önderlik bunları söyledikten sonra, ken-disinin itirazının hep bu uygarlık değerlen-dirmelerine olduğunu belirtir. Bu değer-len-dirmeler yeni paradigmadan çok daha önceyapılmıştır. '97'de yaptığı bir değerlen-dirmedir. Önder APO, "Bu anlamda uygarlıkdeğerlendirmelerine şiddetli bir eleştirimizvardır. Çünkü hepsi de insanlığın başlangıcınabir saygısızlıktır, hatta onu inkâr etme yanıçok ağır basıyor. Her uygarlık kendini mü-kemmel sayıyor. Her sonuç bir başlangıcı gör-mezlikten geliyor. Biraz daha somut söy-lersek, insan bir tür olarak ortadan kalkıncayakadar büyük oranda başladığı gibi olacaktır.Oluşum süreci onun bütün geleceğini belirle-yecektir. Ağırlıklı olarak başlangıç özelliklerineler ise, sona öyle gidecektir. Eğer başka birtür insandan çıktıysa, o artık insan olamaz.Eğer bugünkü insan ilkel insandan çok farklıise, bana göre daha insan ilkel insandır. İnsan-dan çıkan ise bugünkü insandır" der. Bunlarçok nettir.

Yeni paradigma Minerva'nın Zeus'un al-nından fırlayıp çıkması gibi, Önderliğin ka-fasının içinde birdenbire fırlayıp çıkmadı. Bu-nun büyük insanlık arayışına dayalı bir maddizemini vardır ve muazzam bir birikime da-yanmaktadır. Yeni paradigma Önderliğin ara-yış eyleminin sağladığı birikimin bir sonucuoldu. Önderlik geçmişte şunu açıkça ifadeediyordu: "İlkellikten kopmamaya çalışıyo-rum. Birçok yanımla ilkel kalmayı bilerek ter-cih ediyorum." O zaman son bir cümleyi dahasöylüyordu: "İlk insana ilkel demekten kurtul-madıkça, doğru bir insan tanımına ulaşıla-maz." İnsansal var oluş sürecinde o kendisini

Komünar

65www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 67: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

66

şekillendiren insan gerçekliği gerçek insandır.Onun oluşum özellikleri kendisini belirler.Başlangıcı onu belirler, tür olarak öyle şekil-lenir. Daha sonra ondan çıkar ve kendisindenfarklı bir tür çıkıp gelişirse artık o kendisi de-ğildir. O açıdan başlangıç her zaman önemli-dir. Demek ki insanlık başlangıçtan itibarentoplum halinde yaşadı. Bu nedenle toplumsalgerçeklikten kaçamıyorsunuz. Önder APO' nunbelirttiği gibi, toplumsal gerçeklikten kaçmakzannedildiğinden daha zordur.

Çevrenizi ve içinde yaşadığınız toplum-sal koşulları biraz olsun tanımaya başlar baş-lamaz "Ben böyle yaşamayacağım" diyorsu-nuz. O zaman verili yaşamı bu kadar derinli-ğine anlamak isteyen bir insan, bunun tersinide arar. Peki, o zaman gerçek yaşam nere-dedir? Ya da doğru olmadan yaşam olmaz ise,o zaman doğru nerededir? Arayış zaten budur,yani arayış bu doğruya ulaşmanın arayışıdır.Doğruları bulacak, doğrularla birlikte yaşaya-caksınız. Alternatif yaşamı yaratmak denileneylem de işte budur. Bunu başlangıçta bula-mazsınız. Bu açıdan da başlangıçta soyut ya-şamak zorundasınız. Bu anlamda başlangıçtagerçekten de verili yaşama bulaşmadan, ger-ektiğinde pek çok yönünüzle ilkel yaşamayıtercih etmek durumundasınız. Aranan doğru,özgür yaşamdır. "Aşk hakikattir, hakikat öz-gür yaşamdır." Yaşamı özgür kılan her şeydoğrudur. O zaman gerçekten özgür yaşamnerededir? Soru budur. Önderlik bütün ara-yışını bu minval üzeri yürütüyor.

Önderlik şunun çok iyi farkındadır: Ya-şam ancak özgür bir toplumsal zeminde müm-kün olabilir. O zaman kendisinin mevcut kö-leliğin hücrelerine dek sindiği topluma itirazıolacaktır. Çünkü çözülen bu toplumda yaşamihanete uğramıştır. Birincisi, bu toplum de-ğişmek zorundadır. İkincisi, yaşam ancak birtoprak parçası üzerinde mümkün olabilir. Ozaman özgür yaşam için yürüyüş, Kürdis-tan'ın fethine doğru olacaktır. Yani Önderliğinbütün yürüyüşü başından itibaren özgür birKürdistan'a ve özgür bir topluma doğrudur.Harekete geçiş noktası budur, başlangıç nok-tası burasıdır. Bu topraklar, buradaki insan,

Kürt toplumu özgür olmak zorundadır. Bu an-lamda Önderliğimiz için en yüce değer, kişi-nin ne kadar toprağına göre olduğu ve özgür-lük anlamında halkına ne verebildiğiyle öl-çülmektedir.

Ancak verili durum bunun tam tersinigöstermektedir. Kürdistan'daki bu durumamüdahale edip değiştirmeye kalkışmak mu-cizevî olanı başarmaya çalışmaktır. Çokçagüncellikten bahsediyoruz ya, güncellik mu-cizevî olanla çelişir. Güncel gerçeği dikkatealdığınızda, mucizevî olanı asla başaramaz-sınız. Başarmak için öncelikle güncel olandankopmak durumundasınız. Mucizevî olan şey,güncel gerçekliğe batmış insanın göremediği-ni görmek, duyamadığını duymaktır; inanma-dığına inanmak ve eyleme geçmek, onun his-sedemediklerini hissedebilmektir. Önderlikgerçeği işte budur. Böyle bir çıkışla işe baş-ladıktan sonra, Önderliğin vardığı nokta şu-dur: Yeni bir yaşam imkânı doğurmasa bile,köle bile denilemeyecek bir halkın yaşamınamüdahale etmek ve sömürge bile denilemeye-cek bir ülkede bu halkı direniş konumuna ge-tirmek son derece onurlu bir davranıştır. Buhalkın giriştiği direniş eylemi içinde tümüyleyok olması bile verili durumdan çok daha an-lamlıdır. Yani onuruyla savaşarak ölmek bilebu verili durumda yosun harcı bir yaşamınmahkûmu olmaktan çok daha değerlidir vebunun da son derece büyük bir anlamı vardır.En kahredici ölüm biçimi köleliğe boyun eğ-mekle gelen ölümdür. Kürt insanının böyleöleceğine, onuruyla savaşarak ölmeyi seçme-si çok daha önemlidir ve Kürt'ü bu noktayagetirmek oldukça değerlidir.

İnsansal gelişmenin sırrı nerededir? Ön-der APO, kendi pratiğinden yola çıkarak, birmilitanın kendisini nasıl yaratacağının ve na-sıl öncü bir militan olacağının sırrını şöyleaçıkladı: "Gelişmek isteyenlere hemen şunuvurgulamak gerekir ki, hayırlı bir işe başla-mak için çok fazla olanağa gerek yoktur. Tari-himizin bize öğrettiği de budur. Birkaç söz veiyi duygular birleşirse, yeter ki bu işe inanınve onun için yaşayın, fırsat buldukça onun ge-lişmesine büyük ilgi gösterin, gerisi gelir…www.a

rsiva

kurd

.org

Page 68: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Bu doğrular, soysuzun ve haramzadenin yap-tığı gibi çok sınırlı da olsa bizi biz yapan top-raklara ihanet etmemek, sömürgeciliğin vekapitalizmin bizi çok ucuzundan haraç mezatkapmasına rıza göstermemektir. Ne kadar vardenilse de, bunun dışında beş paralık bir de-ğerim yoktu. Eğer böyle değerler yoksa ken-dimi değerlendiririm biçiminde bir anlayış,bizi sağlıklı bir hisse ve birkaç doğru kelim-eye götürmeye yetti. Biz bu partiye böyle baş-ladık. Bunun için ne kadar güçlü bir sosyal ze-min bulunduğunu, arkamızda ne kadar güç ol-duğunu, ne kadar maddi imkânın var ol-duğunu, ne kadar savaş araç gerecine sahip ol-duğumuzu düşünmek bile istemedik. Çünkübu dava önemli bir davadır. Zaten bunlar ger-çeğimizde ne mümkündür, ne de başlangıçtagereklidir; olsa da başa bela getirir. Gerekliolan ki, halen öyledir doğru hislerdir, doğrudüşüncelerdir ve onlarla doğru yaşamaktır. Butarihten çıkarılması gereken en önemli sonuçda budur."

Olanak nedir? Belki de ilkin olanak de-yince neyin ifade edilmek istendiğine bakmakgerekir. Olanak, iş yapmak isteyen insanınhazır biçimiyle sahip olduğu her türden maddiveridir. Kitle temeli bir olanaktır, kadro biriki-mi bir olanaktır, dostlar ve müttefiklerin var-lığı bir olanaktır, para ve her cinsten askeriaraç gereç ve donanım bir olanaktır, hareketinüzerinde yükseldiği toplumsal zeminin sağ-lamlığı bir olanaktır. Bir halkın varlık-yoklukdavası söz konusu olduğunda, burada ifadeedilen unsurlar kapsamında ne kadar olanağasahip olduğunuzu sorarsanız, daha işin başın-da teslimiyet bayrağını çekmeye ve davayıyarı yolda bırakmaya hazırsınız demektir.Olanak işin artı tarafıdır. Peki, ya sıfır gibi nö-tr bir noktadan bile değil, tamamen eksilerdenhareket ediyorsanız ne olacak? Davanızdanvazgeçmeyi mi seçeceksiniz? Apocu Hareketişe başlarken ne kadar olanaklarımız var so-rusunu kendisine yöneltseydi, ileriye doğrutek bir adım atma gücünü bile bulamayacaktı.Bunun nedeni, olanak adına ortada hiçbir şe-yin olmamasıydı. Dikkatiniz olanaklara yö-neldiğinde aradığınızı göremiyorsanız, o

zaman işe girişmekten vazgeçme hakkını dakendinize tanıyorsunuz demektir. Tehlikeninbüyüklüğü de buradadır. Bir devrimci için enbüyük olanak kendisidir. Onun için en büyükteknik adımları, en büyük silahı dilidir. Bun-lara yüklenerek istediği sonucu alabilir.

Eskiye göre sınırlanmış da olsa, bugünbile saflarımızda hala olanaksızlıklardan şi-kâyet edenlere rastlamak mümkündür. Önder-liğimizin de belirttiği gibi, bunlar bu sız-lanışlarıyla PKK gerçekliğini anlamadıklarınıortaya koyuyorlar. Bu tür bir yaklaşımda ısraredenler aslında kendi zavallı kişilikleriniyaşatmak için devrimci saflara gelenlerdir.Bunların gerçekte yaşamdan bir şey anladık-ları da yoktur. Bu tiplerin yaşam diye sarıldık-ları şey, bir gün için bile olsa çingene paşalığı-na özgü bir konumu yakalamaktır. En alttaki-lerin tortusu olan bu kişilikte bireycilik kendi-sini bu biçimde gösterir. Yeter ki bir gün iste-diği gibi yaşasın, ardından kıyamet de kopsaumurunda değildir. Önder APO bu tipleremüthiş bir öfke duydu. Bunların her şeyin ba-şına bela kişilikler olduğunu belirtti. "Bun-ların ne yerin altında ne yerin üstünde yerlerivardır. Bunları atacak bir yer bulamamanınöfkesi de sürekli vardır" dedi. Devrimcilik bü-yük bir iddia işidir. Büyük işler başarma iddi-asını taşıyan bir devrimci, bunun tarzını damutlaka yakalar. Tarzdaki başarısızlık veyenilgiye açıklığın kaynağında iddia zayıflığıveya iddiasızlık bulunmaktadır. Özellikle ba-şarı için uygun ortam ve koşulların fazlasıylabulunduğu günümüzde olanaksızlıklardanşikâyet etmek, Önderlik ve PKK gerçeğininkıyısından bile geçmemek demektir. Bu tu-tumlarında ısrar edenleri düşmanın yaratımıolan objektif ajanlar olarak tanımlamak yerin-dedir. Bunlar düşüş ve yenilginin tarihini par-timize dayatan ve başkalarını zaferin mümkünolmadığına inandırmaya çalışan zavallılardır.

Günümüzde birçok alandaki pratikleriçinde dile getirilen şikâyetlere bakalım: Ör-neğin birileri partinin kendilerine yeterli kad-ro göndermediğini, gönderdiği kadroların iseyetersiz olduğunu, böylesi kadrolarla arzuedilen sonuca ulaşılamayacağını belirtiyorlar.

Komünar

67www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 69: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

68

Bunlara göre parti her şeyi kendilerine hazırverecek, onlar da bu hazır malzeme üzerinekurulup bir şeyler yapmaya çalışacaklar. Üste-lik bu beklentiler içinde olanlar Önderliğe enbağlı insanlar olduklarını iddia edebiliyorlar.Peki, Önder APO, "İçinde şekillendiği top-lumsal yapı ne denli tahrip edilmiş olursaolsun, insana güvenmek esastır" demedi mi?Önderliğe gerçek bağlılık bu belirlemenin ge-reklerine göre davranmak değil midir? Diye-lim ki, partinin görevlendirdiği kadronungerçekten yetersizlikleri vardır. O zaman bukadrolarla uğraşmak, kendilerini eğiterek ye-tersizliklerini aştırmak ve üstlendikleri görev-leri başaracak düzeye çıkarmak gerekmez mi?Üst düzeyde sorumluluk almış olanların böy-lesi temel bir görevi yok mudur? Devrimciliköncelikle bir hizmet gerçeğiyse, eksiklikleriolan kadroya nasıl hizmet ediliyor veya hiz-met ediliyor mu? Belli ki burada hizmet etmedeğil, efendilik yapma vardır. Bunların iste-dikleri şey kadrolar değil, emeğinden yararla-nacakları kölelerdir.

Önder APO, "Olanaklar insanın kendisi-dir, iyi duygularıdır ve bazı doğru düşünce-leridir. Bundan daha fazlasını ne ihtiyaç gö-rüyor ne de bekliyorduk. Kendim için de enbüyük olanak kendimdim; en büyük silahımsözüm, en büyük tekniğim de adımlarımdı.Gittiğim her yerde bunları birleştirip adeta ba-şarıya kadar yürütüyordum" dedi. Önderlikgerçeği işte budur. Önderlik gerçeğine katılanbiri özellikle onun bu belirlemelerinde ifa-desini bulan gerçekliğe katılmak durumun-dadır. PKK gerçeğinde insanla ilgilenmekesastır. İnsanla ilgilenmek insanı devletçi sis-temin eseri olan kirlerden temizlemek, kendi-sini sağlam bir bakış açısıyla donatmak, kö-relmiş yeteneklerini açığa çıkarıp keskinleş-tirmek, başarı ve zafer tarzıyla donatmak, butemelde halkın özgürlük davasının öncü birmilitanı haline getirmek demektir. Kendisinien büyük olanak olarak ele alan birinin yapa-cağı şey kesinlikle budur. Başkaları için olan,kendisini başkalarına adayan biri kesinlikleböyle davranır. Onun için devletçi egemenliksistemiyle en keskin ve sonuç alıcı mücadele

insan kazanmaktır. Çünkü ancak kazanılmışinsanla sisteme karşı mücadele edebilirsiniz.Zayıf insan, yenilgili ruh haliyle yaşayan in-san, devenin hendeği geçememesi gibi ba-şarılı adımlara güç getiremeyen insan gerçek-te sistemin etki alanının dışına çıkamamış in-sandır. Dolayısıyla küsüp baba ocağını terk et-miş birini andıran bu insan tipiyle bir yerevarılamaz.

Önder APO, daha ilk günden başlayarak,insanla ilgilenmeyi çalışmalarının merkezinekoydu. Onun çabalarının abartısız yüzde dok-sanını insan eğitmek oluşturdu. Bu mücadele-ye iç düşmanla mücadele adını verdi. Bireydekendisini yaşatan her türlü zaafı, zayıflığı, ek-siklik ve yetersizliği iç düşman olarak değer-lendirdi. Bu temelde bireyi ele alıp çözümler-ken gerçekte toplumu çözümledi. Onun an ileilgili gibi görünen her bir çözümlemesi aslın-da tarihin çözümlenmesi oldu. Bu çerçevedeparti ortamını herkese açık tuttu. Bir hastane-nin kapısı bile her hastaya açık değilken, partikapısını her gelene açık bıraktı. Çünkü Haz-reti İsa'nın dediği gibi, sağlam insanlarındeğil, hastaların doktora ihtiyacı vardı. Bu an-lamda PKK gerçeği bir toplumsal doktorlukgerçeği oldu. Böyle olunca, parti ortamı top-lumun bir maketine benzedi. Maketi çözüm-lendiğinde toplum da çözümlenmiş olacaktı.Örnek olsun, 20. yüzyılın en büyük devriminigerçekleştiren Lenin'in partisi bu konuda dahafarklı bir yol izledi; işçi sınıfı kökenliler dışın-da kalanların parti üyesi olmalarına fazla fır-sat tanımadı. Bunun için de PKK'de işleyenLenin'in ilkesinden çok, yukarıda sözünü et-tiğimiz Hazreti İsa'nın ilkesi oldu: Sağlamadamlardan çok hastalarla ilgilenmek! PKK'-nin peygamberlik geleneğinin güncelleşmişve çağa uyarlanmış hali olduğu bir yönüylebelki de bu biçimde ifadesini buluyor.

İnsan gerçeği yeniden biçimlendirilebilirbir gerçekliktir. Bu tür bir esnekliğe sahip ol-ması özünde olumlu bir özelliktir ve insanınözgürlükçü karakterinin güçlü olmasına denkdüşer. İnsan eğitilerek yeniden biçimlendirilir.İlginçtir, Türkçede 'eğitim' sözcüğü 'eğmek' fi-ilinden türetilmiştir. Dolayısıyla insana boyunwww.a

rsiva

kurd

.org

Page 70: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

eğdirmek ve böylece sisteme itaat eden uysalköleler yetiştirmek Türkiye'deki resmi eğitimsisteminin özünü teşkil eder. Zaten bir bütünolarak devletçi eğitim sisteminin özü budur.Buna karşılık Önder APO'da insan eğitmek,öncelikle onu boyun eğmekten çekip çıkar-mayı öngörür. PKK'deki eğitimin esas amacıkeskin özgür irade sahibi insanı ortaya çıkar-maktır. İradeli insan en karmaşık sorunlarkarşısında bile çözüm gücü olabilen, yenilgiyikendi ruhuna yedirmeyen, tek başına kaldı-ğında bile kolektif iradenin temsilcisi olmayıbaşaran, bulunduğu yerde partiyi aratmayan,bu anlamda halka muazzam bir güven vereninsandır. Halkın kendi davasının başarısınaolan inancı aslında böylesi militanlara duydu-ğu büyük güvende somutlaşır. ÖnderAPO'nun eğitimle yaratmaya çalıştığı yoldaş-lık işte böylesi bir yoldaşlıktır. Ancak özgüriradeli bir parti militanı Önderlikle tutarlı biryoldaşlık ilişkisini kurabilir.

Önderlik bize söylediklerini burada yine-lemekte yarar var: "Ben sizi sistemin istediğigibi yaşatmadım. Sistem sizi kendisinin iste-diği biçimde yaşatmak istiyordu. Bu alçaltıcıbir yaşamdı. Ben buna müdahale ettim ve sis-temin sizi istediği tarzda yaşatmasına izin ver-medim. Belki bizim istediğimiz gibi de yaşa-madınız. Ama olsun, sistemin sizi istediğitarzda yaşatmasına izin vermemek de benimiçin büyük bir başarıdır. Sisteme bunu yaptır-madım. Dolayısıyla çoğunuz istediğiniz gibiyaşamadınız." Sormak gerekiyor: İçimizdek-iler, özellikle gerilladaki kadrolar karşıt siste-mi yaşayabiliyorlar mı? İstemimiz öyle olsabile, PKK içinde karşıt sistemi hiçbir engellekarşılaşmaksızın ne kadar yaşayabiliyoruz?Belli ki hiçbirimiz böyle yaşamıyoruz. İşte buda Önderliğin başarısıdır. Belki Önderliğin is-tediği tarzda yaşayamıyoruz, ama sistemin is-tediği gibi yaşamaktan da uzağız. Kişiyi istesede düşmana hizmet etmeyecek bir sistemiçinde tutmak önemlidir. Bu da Önderliğin bü-yük bir başarısıdır ve bunu da görmek gerekir.Bu onurlu bir şeydir, ama bununla zafer ol-maz. Bu noktadan çok daha ileriye gitmekgerekir.

Bu noktada gerçekten de Önderliğin iste-diği tarza gelmek, bu sistemi değiştirebilecekinsanı ortaya çıkarmak ve zafer kişiliğini buinsanda gerçekleştirmek gerekmektedir. Eksikolan işte budur. Şu anda da eksik olan ve Ön-derliğin eleştirdiği husus yine budur. Önderli-ğin istediği kişilik başarı ve zafer kişiliğidir.Zafer kişiliği tarzında bir kişiliği kendisindesomutlaştıran Zilan geleneğini sürdüren tekbir kadın veya Kemal Pir gerçekliğini devamettiren tek bir erkek olsun, onlar bile Önderlikiçin kendi özgürlükçü sistemini kurmada ye-terlidir. Önderliğin eleştirdiği şey kadrolarda-ki sahte özgürlükçü duruştur. PKK zafer kişil-iğini ve mücadelede yenilmezliği temsil edenbir güçtür. Önder APO yenilmezliğin temsil-cisidir. Ama burada yenilgili kişilik ortamlarıvardır. Yenilgili kişiliklerin hâkim olduğu birortamda zafer kişiliği boy vermez. Önderliğinitirazları bunlaradır. Zilan zafer kişiliğidir,Kemal Pir zafer kişiliğidir. Bu kişilikler varoldukça, kim ne derse desin, kesinlikle dev-letçi sistem kaybetmiştir. Bunlar olduğundayeni sistem, Önderliğin sistemi, özgürlüğümümkün kılan sistem mutlak suretle kazanıla-caktır. Bu da bir gerçektir. Önderliğin itirazıve öfkesi bu gerçeğin görülmemesinedir, bunihilizmedir.

Dediğim gibi bütün bunlar çok önemli-dir. Ancak yine de çıkış noktasına dönmek,Önder APO'nun çocuk yaşında mevcut top-lumsal yaşama katılmayı reddedişinin altınıözenle çizmek gerekir. Size tek seçenek ola-rak sunulan verili yaşamı reddediyorsanız,alternatifini de kuracaksınız. Elbette alternatifyaşamda bir toplumsal zemin üzerinde ger-çekleşir. O zaman kendi toplumunuzu yarata-cak, aynı anlama gelmek üzere özgür top-lumun kuruluşuna yöneleceksiniz. Özgür top-lumu kurmak da özgür insanla mümkündür. Ozaman girişeceğiniz özgür insanı yaratma ey-leminde mutlaka sonuç alacaksınız. Özgür in-san olmadan, çokça sözünü ettiğimiz özgürbireyi yaratmadan, özgür topluma ulaşılamaz.Yaşam yeni toplumsallığımızsa ve özgür ya-şamın tanımı toplumsallığın doğru tanımlan-masından geçiyorsa, öncelikle özgür toplum

Komünar

69www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 71: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

70

tanımını yaparak bu temelde yeni yaşamı ya-ratacaksınız. Yeni yaşamın öncü gücü kendisi-ni Apocu çizgide yeni baştan yaratmış olanbireydir. Bu da kadrolaşmakla gerçekleşir.Toplumda özgür yaşamın temellerinin atılma-sı bile ancak özgür bireyle mümkün olabilir.Özgür birey sağlıklı bir özgür toplumun hüc-residir. Toplumda özgür birey olmadan, top-lumdaki bireyi özgürleştirip irade haline getir-meden, bu bireyi kendine güven duygusuyladoldurmadan, onu "Yaşam olacaksa özgürolacak ya da hiç olmayacak" gibi derinlikli birözgürlük anlayışıyla donatmadan, asla de-mokratik kuruluşa başlayamazsınız. Özgürbirey işte budur; bu tarzda donanmış insandır.

Ancak kadro olmak, yani PKK'lileşmekbunun çok daha ilerisindedir. Parti kadrosuKürt halkının demokratikleşme mücadelesi-nin ışığıdır, toplumu böylesi bir mücadeleyesevk etmenin ikna gücüdür. İnsanı bu düzeyegetirmenin ikna edici kişiliği, aydınlanmış vekendisini güneşten bir parti haline getirmişPKK içerisindeki insandır. O ışıktır, zifiri ka-ranlığa hapsedilmiş gerçeği aydınlatır. Olamba tutar ve gerçeği gösterir. Başkaları isegördükleri gerçeğe uygun davranır ve ona gö-re kendilerini düzenlerler. Toplumdaki insanayaklaşımımız böyledir; özgür birey olmakisteyen insan, toplumdaki insan budur. Özgürbirey olmasını istediğimiz ve öyle olması içinçaba harcadığımız insan toplumdaki insandır.Buna karşılık partili özgür birey olmayı da aş-mış, daha da ileriye gitmiş ve kendisini fedai

haline getirmiş insandır. Partili fedai kadroözgür bireyin doğurucu gücüdür. Zilan bir fe-dai kişiliğidir. Kemal Pir de bir fedai kişili-ğidir. Bu ortamın içerisindeki insan, Zilan veKemal Pir gibi olmak zorundadır. Bunu yap-mayan, bu noktaya gelmeyen, kölelikten şi-kâyet eden insan mızmız, çaresiz, çözümsüz,yitik, bitik insandır.

Önder APO ile tanışmadan önce, ulusalsorunla ilgili bir değerlendirmesinde oku-duğum Lenin'in bir belirlemesini hiç unutma-dım. Lenin, yaklaşık olarak "Hiç kimse köleolarak doğdu diye suçlanamaz. Ama kendiköleliğinin bilincine varan bir köle, bu kö-leliğe karşı mücadele edeceği yerde suskunlu-ğa gömülüyorsa ya da o köleliğini meşru gös-teren tutumlar içine giriyorsa, böyle bir köleher özgür insanda tiksinti ve nefret duygularıuyandıran aşağılık ve asalak bir hayvandır"diyordu. Tabii bu bir bakıma Önderliğimizinde tanımıdır. Kölelik kabul edilemez. Devletçisistemin kendisi, uygarlığın kendisi köleliktir.Dolayısıyla devlet odaklı uygarlık sistemi ka-bul edilemez. Önderliğin sistemine girecekse-niz eğer, gerçekten özgür yaşama girmek isti-yorsanız, mevcut durumu sorgulamanız veöncelikle kişiliğinizde yeni bir doğuşu ger-çekleştirerek yeni yaşama giriş yapmanız ge-rekir. Bu yeni yaşam da öncelikle geneldedevlet odaklı yaşamdan, özel olarak da kapita-list modern yaşamdan kopuşla başlar. Baş-langıç noktası budur. Genelde devlet odaklıyaşamdan, yani devletçi uygarlık sistemindenkopmak, ikincisi ve daha çarpıcı olarak kapi-talist modern yaşamdan kopmak, Önderlikparadigmasına girişin temel koşuludur. Bukapıdan adım atmadan Önderlik paradigması-na girilemez. Bu açıdan uygarlıktan kopmak -Önderliğin deyişiyle- en büyük özeleştiridir.Bunlar Önderlik gerçekleridir. Bu tarzda de-ğerlendirmeden, sorunu bu tarzda ortaya koy-madan, Önderlikle bütünleşemeyiz.

Önder APO zayıf ve çaresiz insanı aslakabul etmedi; adeta bir prangayla kendi za-yıflıklarına ve zaaflarına bağlanan insana de-ğer vermedi. Ona göre, ne denli zayıf düşü-rülmüş olursa olsun, insan bilinçlenerek za-

Özgür birey Sağlıklı bir özgür toplumun

hücresidir. Toplumda özgür birey olmadan,

Toplumdaki bireyi özgürleştirip İrade haline getirmeden, bu bireyi

Kendine güven duygusuyla doldurmadan, onu "

Yaşam olacaksa özgür olacak Ya da hiç olmayacak"

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 72: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

yıflıklarını aşabilir ve giderek atom bomba-sından çok daha etkili bir güç haline gelebilir-di. Atom bombası da dahil, Sovyetler Birliği'-nin sahip olduğu nükleer silahlar sosyalizmikorumaya yetmedi. Sovyetler Birliği elindebulundurduğu nükleer bomba sayısı kadarsosyalist militana sahip olsaydı, kapitalist sis-teme eklemlenme yoluna girmezdi. Buradaeksik olan maddi silahların gücü değil, sosya-list insanın gücüydü. Özgürlük için önceliklegerekli güç fiziksel değil düşünsel güçtür. Öz-gürlük güçle bağlantılı olduğu gibi, zayıflığında güçsüzlükle bağlantısı vardır. Bilindiği gibizayıflık bir köle özelliğidir. Kölelik ise insan-lıktan düşüşü ifade eder. Sınıfsal gelişme özün-de köleliğin gelişimidir. Sınıflı uygarlık siste-minde üst toplumun mensupları gücü simgel-erken, alt toplum üyeleri güçsüzlüğün ve çare-sizliğin kurbanları durumuna düşerler. Güç-süzlük özünde anlayışsızlıktan gelir. Devletçiuygarlık sisteminin zihniyetiyle yoğrulan alttoplum bireyleri en güçsüz varlıklardır. Bu an-lamda en tehlikeli kölelik zihinsel ve ruhsalköleliktir.

Önder APO'nun çocukluk dönemi, ön-derlik biçimindeki çıkışın bütün temel belirti-lerini içinde taşır. Yedi yaşından sonra, özel-likle ilkokula gidişle birlikte başlayan süreçve bütün okul süreçleri, Önderlik açısındanaslında uygarlık ormanına giriştir. Arayışıkendisini uygarlık ormanına girmeye götür-müştür. Bu giriş mevcut sisteme onay vermeanlamına gelmemektedir. Kaldı ki Önderliğinyaşam felsefesinin temelinde kuşku vardır.Kuşku her zaman arayışa yöneltir. Kuşku şu-dur: Doğru olan nedir diye bir soru sordu-ğunuzda, bu soruya gereken cevabı bulama-dığınız müddetçe kuşkularınız devam edecek-tir. Yeni bir yaşam arıyorsanız, doğru olmadanyaşam olmayacağına göre, o zaman doğru ne-rede sorusuyla karşı karşıya gelirsiniz. Önder-lik her zaman doğru olan nedir sorusuna yanıtaradı. Önderlik öyle bir kişiliktir ki, yüzeyselve doğruluğu kuşku götürür gerçeklerle deuzun süre yaşayamaz. Diyelim ki doğru, kapi-talist gerçekliği reddetmek ve sosyalizme yö-nelmektir diyorsunuz. Kapitalist gerçeklikten

kopuyor ve sosyalizmle tanışıyorsunuz. Doğ-ru sosyalizmin içindedir diyorsunuz. Ama bu-rada bile kuşkularınız devam ediyor. Buradabile yüzeysellikten uzaklaşıp gerekli derinliğiyakalayarak verili doğruyu sorgulamak vegerçeği bütün özellikleriyle anlamak duru-mundasınız. Önderliğin arayışı bu çerçevededevam ediyor.

Önderliğin uygarlık ortamı içerisinde or-taokul ve lise dönemlerini düşünelim. Görü-nürde hep sistemin içindedir, adeta sisteminmidesindedir; sistem kendisini eritip öğütm-eye çalışıyor. Ama eritemiyor, sistem Önder-lik kişiliğinde vücut bulamıyor, kendisini Ön-derlikte somutlaştıramıyor. Dolayısıyla kus-mak zorunda kalıyor. Ama Önderlik de bu sü-reçte kendi deyişiyle sistemin midesini de-lemiyor. Arayışı devam ediyor, burada verilidünyaya karşı itirazını çok daha yüksek dü-zeyde seslendiriyor. Bu anlamda lise sıraların-dayken yazdığı bir kompozisyon yazısınınbaşlığı son derece ilginçtir: "Sen benim hiçdoğmayan çocuğumsun" diyor. Bunun an-lamı şudur: Özgür yaşam hala doğmamıştır vearayışı devam etmek zorundadır. Bu gerilimkişiyi müthiş gerginleştirir, kendisini zorlar.Bu noktada Önderliğin nasıl bir ruhsal gerili-mi yaşadığı rahatlıkla anlaşılabilir. Ruhsalgerilimin Önderliğin kendisi açısından isten-meyen bir durum değil, tersine kendisinin is-tediği bir koşul olduğu ortadadır.

Ruhunun gerilimini yitirenler asla büyükarayışlara yönelemezler. Gerçeği arayış yü-rüyüşü her zaman sancılı ve acılıdır. Bizlergerçeği ararken yalnızca kendi kişisel yaz-gımızla ilgilenmiyoruz, bir bütün olarak in-sanlığın durumuyla ilgileniyoruz. Dolayı-sıyla özgürlük için yola çıkışımızda evrensel-lik vardır. İnsanlığın yazgısıyla ilgilenen, ger-çek anlamda evrensel olandır. İnsan kendiyazgısını değiştirmek isterken bile bunun in-sanlığın yazgısını değiştirmeye bağlı ol-duğunu fark eder. Önderliğin çıkışında da buvardır. Kürdistan'ın da elbette bir özgünlüğüsöz konusudur. Ama evrensellik bu özgünlü-ğün içinde gizlidir. Önderliğin çıkışı zaten ev-renseldir. Evrensel olmak, kendi gerçeğini

Komünar

71www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 73: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

72

insan, toplum, doğa ve evrenle birlikte ele al-mak ve bunlarla da ilgilenmek, bunların ger-çeklerini de çözmek anlamına gelir. Zaten in-sansal oluşumu anlamak, bütün bu gerçekleriçözmekle eşdeğerdedir. Bunlar çözülmedeninsani gerçeğe ulaşılamaz. Buna karşılık insangerçeğini çözerek de bu gerçeklere ulaşılabi-lir. Bu yüzden gerçeği arayış yürüyüşü insanaher zaman insana acı verir. İnsanlığa dayatılankaderi değiştirmek üzere eyleme geçmekinsana her zaman acı verir. Zaten kahramanlıkya da soyluluk da bu acıya katlanma olgusun-da yatar.

Bir taşın altında kaldığı zaman, elinizdengelen acıya dayanmayı bir soyluluk belirtisisayamazsınız. Soyluluk belirtisi, insanın, top-lumun, halkımızın yazgısını değiştirmeye ça-lışırken karşılaştığımız zorluklardan kaynak-lanan acılara dayanma gücünde somutlaşır.Kahramanlık budur, soyluluk budur. Bütünşehit yoldaşlarımızın gerçeğine bakalım:Onlar neden bizim soy damarımızdırlar?Haki'ler, Hayri'ler, Kemal'ler, Mazlum'lar,Zilan'lar, Agit'ler, Beritan'lar, Berivan'lar, Viyan'-lar, Nuda'lar, Adil'ler neden soy damarımızdır-lar? Çünkü onlar her türlü acıya karşı koyacakgücü kendilerinde yarattılar. Onların çektik-leri acı dar anlamda kendi çıkarlarını gerçek-leştirmeye çalışmaktan kaynaklanan bir acıdeğildi. Onlar bedensel ve ruhsal varlıklarınıhalklarına ve insanlığa adamış insanlardı. On-lar kendilerini insanlığın yazgısını değiştirme-ye adamışlardı. Soyluluk bu yazgıyı değiştir-meye çalışırken yaşanan acılara dayanma vedirenmeyi sürdürme gücü ve kararlılığında bi-llurlaşır. Soysuzluk ise boyun eğmekle baş-lar. Boyun eğen, bilerek veya bilmeyerek soy-suzluğa adım atmıştır. Soysuzluk baş eğmiş-likte ve bencillikte ifadesini bulur. Soysuzlukbencilliktedir, baş eğmişliktedir. Buna karşılıkdireniş ise soyluluk belirtisidir. İnsanlığınyazgısıyla ilgilenmek, bencilliğin tam karşıtıolanı yapmaktır. Bencillik, insanlığın duru-munu hiç göz önüne getirmemektir.

İnsanlığın gerçeği arayış yürüyüşü ne ka-dar acılı olursa olsun, o kadar da heyecan ve-ricidir. İnsanlığın yazgısıyla ilgilenmeyenler,

bir yazarın deyişiyle insan olmanın heyeca-nını yaşayamazlar. İnsan olmak heyecan veri-ci bir serüvendir, ama aynı zamanda acılarayol açan sürekli bir eylemlilik halidir. Buradaacı ve heyecan iç içedir. Bu yolda hissedilensadece acı değildir, onun heyecanı da vardır.Zaten en acı veren ortamlarda bile geri adımatmamaktan kaynaklanan bir haz duyarsınız.En acı veren koşullarda bile o hazzı mutlakaduyumsarsınız. İnsan olmanın hazzını yaşa-mak güzeldir. Kemal Pir'in işkence altındadüşmana tek bir kelime bile söylememesi, İb-rahim Kaypakkaya'nın tüm çılgınca iş-kencelere rağmen düşman karşısında ser veripsır vermemesi, zulme ve zorbalığa asla boyuneğmeyen bu güzel insanlarda acaba nasıl duy-gular yaratmıştır? İnsan olmanın hazzını yaşa-mak işte budur. En insanlık dışı işkenceleraltında direnirken kesinlikle mutlu olduğu-nuzu söyleyemezsiniz, ama takındığınız di-renişçi tutum nedeniyle bir haz duyarsınız.Büyük insan olmanın, düşmana boyun eğ-memenin, bencil davranmamanın hazzını du-yarsınız. Buna karşılık acılar karşısında bencildavranıp kendinizi kurtarmaya çalışmanız damümkündür. Bu durumda arkadaşlarınızı eleverir, kendilerini düşmana satarsınız. Bencildavranır da "Ben neden öleyim ki? Diğerinide yakalasınlar, hayatımı kurtarayım" derse-niz, o zaman insanlıktan çıkmış olursunuz.Ama o büyük devrimciler bencil davranma-dılar. Onlar hayatlarını ortaya koydular ki, di-ğerlerinin hayatları kurtulsun, başkalarınınhayatları özgürleşsin, toplumun hayatı özgür-leşsin. Bunun için kendi hayatlarını başkalarıiçin feda ettiler ve bunu yaparken pişmanlıkduymadılar. Onlar insan olmanın o büyük he-yecanını, o görkemli hazzını herkesten dahafazla yaşadılar.

İşte Önderlik gerçeği budur. Önderlikgerçeği böyle bir onuru ve gururu yaşamanıntemsilidir. Bunlar yaşamın gerçeğidir, bunlarApo cu gerçekliktir, bunlar Önder APO reh-berliğinde başlayan insan olma serüvenindeyaşananların çok sınırlı bir özetidir. Bunlarınhepsi Apocu devrimci gerçekliğin içinde var-dır. Apocu gerçekliğin içine girmek, zatenwww.a

rsiva

kurd

.org

Page 74: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

insan olmanın heyecanını tatmaktır. ApocuHareketin içine gerçekten giren ve onunla bü-tünleşen insan, insan olmanın hazzını en derinbir biçimde yaşadığını mutlaka hissedecektir.Çünkü burası bir heyecan ve coşku yeridir.Burada yılgın insanın, çözümsüz insanın, ağ-lamaklı insanın yeri yoktur. Burada umutsuz-luğa ve inançsızlığa yer yoktur, burada soru-msuzluğa yer yoktur. Bir yazarın dediği gibi,"Sorumluluk bir bilinç işi olduğu kadar birgönül işidir. Her sorumlu, her gerçek sorum-lu sorumluluğunu sevinç içinde gerçek-leş-tirir. Sorumluluk sevinç içinde yaşamaktır…Her sorumluluk, geleceğe açılan bir yönelimolmakla bir umudun ışığında heyecanlarlakendini gerçekleştirir. Sorumlu olmak umutluolmaktır. Umut özgürlüğün zorunlu var oluşkoşuludur."

Önderlik gerçekleşmesinin oldukça dik-kat celbeden bazı özellikleri vardır. Soylulukarz eden bütün eylemlilikler ve o eylemlerinsahibi olan kişilikler hep Önderlikler etrafındagerçekleşir. Ama aynı zamanda cücelikler deOnun etrafında gelişim gösterir. Öfkeler kadarsevgiler de Ona yönelir. Büyük dostluklar da,büyük düşmanlıklar da Ona yönelir. Cücelikde oraya akın eder. Bu da bir gerçektir. BunlarÖnderlik gerçekleşmesinin doğal ve kaçınıl-maz sonuçlarıdır. Gerçeğin üzerine çöken ka-ranlığı dağıtmak, herkesin gerçekliğini ol-duğu gibi ortaya sermek, çirkinlikleri deşifreederken güzelliklerin önünü açmak, bir an-lamda adalete uygun olarak herkesi ve her şe-yi yerli yerine oturtmak Önderliğin temel iş-

lerindendir. Bu açıdan bizim için doğru olan,cüce kalmak yerine, o soylu Önderlik gerçek-leşmesinin en çarpıcı ifadesi olarak kendimizide gerçekleştirmektir. Kendimizi Önderliğinbir yoldaşı haline getirmek ne kadar zor olur-sa olsun, insan olmanın heyecanının bu zor-lukları aşmanın içerisinde gizli olduğunu bile-rek partileşmeye adım atmaktır. Bu gerçekli-ğin içine girmek, bu yolda yürümektir.

Hep PKK'liler çok fedakâr insanlardırdenir ya, bu tanımlamayı tam benimsediğimisöyleyemem. Fedakârlık bana hep sanki güzelbir şeyden vazgeçmekmiş gibi gelir. Bu çer-çeveden baktığımda Kemal Pir fedakârlıkyapmadı, Mazlum Doğan fedakârlık yapmadıdiye düşünürüm. Kemal istediği gibi yaşadı,Mazlum istediği gibi yaşadı, Mazlum belki deherkesten daha iyi yaşadı. Çünkü yaşamanınen anlamlı biçimi onların yaşamının ta kendi-sidir. Onlar ölümleriyle yaşamın doludizginakışına devam etmesini sağlayan kişiliklerdin.Yaşamak, an neyi emrediyorsa ona cevap ol-maktır; dopdolu yaşamasını bilmektir. Yaşa-mak, dinin cennet olarak tarif ettiği bir me-kânda, ağaçların serin gölgesi altında, durgunakan bir suyun kenarında yan gelip yatmak,yiyip içmek isterken bile elini kıpırdamamak,sadece arzu etmek ve arzu edilen her şeyingerçekleştiğini görmek demek değildir. Bizimcennetimiz bu olamaz. Apocu cennet bir mü-cadele zeminidir. Cennet zulüm ve zorbalığakarşı direniş halinde olan insanların ayaklarıaltındadır, onların ayak bastıkları yerdir.

Bunun ülke ve halk gerçekliğimizle ba-ğını şöyle ifade edebilirim: Bir toplulukta mu-azzam bir kirlenme varsa, yaşam alabildiğinekirletilmiş ve ihanete uğramışsa, öncelikle ge-rekli olan bu kirlenmeyi ortadan kaldırmak veihaneti son vermektir. Meşru savunma sava-şının kızgın ateşi bu kirleri ve kötülükleri ya-kan bir ateştir. Bu açıdan Apocu çizgide mü-cadele ve direniş bizi her zaman arınmaya gö-türür. Mazlum Doğan direnişin zirvesidir. Bizdirenmek yaşamaktır diyoruz. Evet, yaşamakgerekir. Peki, nasıl bir yaşam istiyoruz? El-bette en soylu ve onurlu tarzda yaşamak isti-yoruz. Temel değerlere en bağlı tarzda yaşa-

Komünar

73www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 75: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

74

mak istiyoruz. Mazlum, Hayri, Kemal, Zilanve bütün şehitlerimizin yaşam gerçeği işte bu-dur. Bu tarzda yaşamak sıradan bir yaşam de-ğildir. Ömrünü şu kadar uzatma tarzında biryaşam değil, içine anlam katarak yaşamakönemlidir. Önemli olan budur. Şehitler ger-çeğimiz esas itibariyle bu anlama gelir.

Evet, bütün bunlar da Önderlik gerçeğietrafında vücut bulur. Mazlum'un, Hayri'nin,Zilan'ın, Nuda'nın, Adil'in, kısacası Haki'denbaşlayan bütün şehitler gerçeğimizin Önderliketrafında gerçekleşen bir anlam yücelmesi ol-duğu kesindir. Bütün soylu güzellikler Önder-liğin etrafında gerçekleşir ve hepsi Önderliğikendisi için esas alır. İnsan Önderliğe bütünvarlığıyla katılmalıdır. Önderliği düşüncesi veeylemiyle, maddi ve manevi gerçekliğiyle ol-duğu gibi kabul etmelidir. Katılmak budur.Bunun ardından sıra Önderliği anlamaya gelir.Önderlik anlaşılmak ister. Sorgulayarak Ön-derliğe katılım sağlanamaz. Siz burada bir sis-temi ve onun yaşamını sorgulamıyorsunuz.Ayrıca bu Önderliğe katılmanız için size birdayatmada da bulunulmuyor. Önderlik ger-çeği bir çözüm gerçekliğidir. Çözüm sorgu-lanmaz, yaşanır. İnsanlar çözümü sorgulamaz-lar, tersine çözüme katılırlar, hem de sorgula-madan katılır ve kendileri de çözüm gücü ol-mak isterler. Niye çözüme katılırlar? Kendi-leri de çözüm gücü olmak istedikleri için.Niye özgür insana katılmak isterler? Kendileriözgür bir insan olmak istedikleri için.

Bir yandan anladık deyip yine de Önder-liğe katılmayanlar, katılıp da gereklerini yap-mayanlar da vardır. Bu da aslında bir tür Ön-derliği sorgulama biçimidir, yani Önderliğinreddidir. Önderliğin bazı özellikler işinize gel-diği için kabul ediyorsunuz, ama diğerlerinekatılmak zor olduğu için bundan kaçıyorsu-nuz. Veya bazı özellikleri o an sizin gerçeğin-izle çelişiyor; bu durumda uygulamamak sure-tiyle özünde "Ben seni reddediyorum" diyor-sunuz. Uygulamamak da bir bakıma reddet-mektir. Uygulamamakla sonuçta varılacaknokta budur. Öyle anlamadık, anlamıyoruzdemek hiç doğru değildir. Gerçek olan aslındabizim kavra-mak istemememiz, Önderliği an-

lamaya çalışmamamızdır. Dediğim gibi Ön-derlikler anlaşılmak, kavranmak isterler. Ön-derlikler kendilerine katılım beklerler. Önder-lik bunu çok net belirtiyor. "Eğer bana birazsaygı ve bağlılık varsa, sizin bana katılmanızgerekir, benim size değil" diyor. Önderlik ki-şiliği kanıtlanmış bir kişiliktir. Önderliğe ka-tılmak ise ona bütün benliğinizle, ruhunuz,varlığınız ve düşüncenizle evet demektir. Ön-derliğe katılmak, Ona aşk ilan etmektir. Ön-derliğe bağlılık aşkın ta kendisi-dir. ÇünküÖnderlik sadece birey olarak Abdullah Öcalandeğildir; Onda dile bütün bir evrendir, insan-sal var oluştur, toplumsal gerçekliğimizdir.Önderlik evrenin dilidir, aşkın dilidir. Hepimizbuna katılıyor, bunu aşk kabul ediyoruz. Çün-kü Önderlikte bunlar dile geliyor. Yalnızca ki-şi olarak Abdullah Öcalan'a değil, Onda dilegelen gerçeğe katılıyor ve ona aşk ilan ediyo-ruz.

Önderliksel gelişmede doğal doğuştansonra gelen dönem ikinci doğuş dönemi,Önder APO'nun kendisini PKK biçiminde ör-gütlediği ve bu biçimde doğru temelde birtoplumsallaşmayı başarmaya giriştiği sürecinifadesidir. Bunun önkoşulları da esasta ÖnderAPO'nun sosyalizmle tanışmasıyla başlar.Önderliğin sosyalizmle tanışmak önemlidir.Sosyalizmin tanımı bile Önderliğin sorusunacevap verme anlamında ciddi değer taşır.Onun bize öğrettiği sosyalizm toplumsallaş-manın bilimidir. İnsanın mücadelesinin özün-de hep toplumsallaşmayı daha ileri düzeyleretaşırmak olduğu göz önüne getirilirse, sosya-lizmin insan kadar eski olduğu rahatlıkla gö-rülebilir. Sosyalizm insanlık kadar eskidir. Bunedenle Önderliğin deyişiyle "Sosyalizmdenkuşku duymak, insandan ve onun toplumsalgerçekliğinden kuşku duymaktır." İnsan top-lumsal bir varlıksa, toplumsallık insanlığınvar oluş tar-zıysa, toplumsallaşmanın bilimiolan sosyalizmden de kuşku duyulamaz.

Fakat bu tanışma döneminde sosyalizminkendi içerisinde birçok eksiklik ve yetersizlikvardır. Bu sosyalizmin temel hatası, devleti veiktidarı amaçlarına varmada kullanacağısilahlar olarak benimsemesidir. Sosyalist ger-www.a

rsiva

kurd

.org

Page 76: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

çekleşmeye doğru gidip özgürlük, eşitlik, ada-let ve paylaşım üzerinde yükselen yeni birtoplumsallaşmayı yaratmak isterken, bununaraçları olarak devleti ve iktidarı kullanmakistemesidir. Bu durum sosyalizmde kirlenme-ye yol açan, aynı anlamda reel sosyalizmi sis-temin bir mezhebi olmaya götüren temel ne-dendir. Burada amaç yeni bir toplum ve yenibir dünya yaratma olarak konulur, bununaraçları olarak devlet ve iktidar benimsenir-ken, yöntem olarak da kurtuluşa kadar savaş-tan söz edilir. Oysa zorunlu meşru savunmahali dışında, savaş esas itibariyle bir cinayet-tir. Bu açıdan sosyalizmin zoru özgür toplumudoğuran bir ebe olarak tanımlayıp savaşa baş-vurması son derece ciddi bir eksikliği ve ye-tersizliği anlatır. Bu bir yerde de egemenlerindilini konuşmayı esas aldığını gösterir. O açı-dan bu kendi içerisinde zaaflar ve zayıflıklarıolan bir sosyalizm türüdür.

Önderlik yeni bir toplumsallaşmanın ya-ratılmasına, bunu önkoşulu olarak da gerçekarkadaşlıkların birliği olan ve bu haliyle top-lumsallığın çimentosu olarak değerlendiril-mesi gereken bir partileşmeye yönelmiştir.Parti özünde bir arkadaş topluluğudur, davaarkadaşları birliğidir; parti bir yoldaşlar toplu-luğudur, ortak bir davayı gerçekleştirmek üze-re bir araya gelen öncü insanların fedai toplu-luğudur. Önderlik buna girişmiştir. Burada altıözenle çizilmesi gereken bir husus vardır: Ön-derlik yeni bir toplumu kurmakta son derecesamimi ve kararlıdır. Toplumun çıkarlarına,halkın özgürlüğüne sonuna kadar bağlılık var-dır. Yani halklaşma esastır, toplumsallaşmaesastır. Türkiye gerçeğinde diğer sol gruplarmezhepleştikleri halde, Önderlikteki bu karar-lılık Kürdistan'da PKK hareketini halklaşma-ya götürmüştür. Daha sonraki süreçte Önder-liğin arayışlarının kendisini kesin bir çözümegötürmesine neden olan durum da budur.

Yani kendi içerisinde reel sosyalizminbazı zaafları ve zayıflıklarını taşısa da halk-laşması, bu zaaflar ve zayıflıkların etkisini enaza indirgeyen bir durum ortaya çıkarmıştır.Bu durum Kürdistan gibi bir ülkede, mezarsuskunluğuna gömülmüş bir toplumu andıran

Kürt toplumu içerisinde mucizevî bir gelişme-yi ortaya çıkarmış; Önderliğin kendi deyişiyleadeta üzerine dökülen betonun çatlatılmasıtarzında mezara gömülen insanı ayağa kaldı-rıp mücadele eder bir konuma yükseltmiştir.Bu gerçekten de bir mucizedir. Mucizevi ka-rakter taşıyan bu gelişmede esas rol oynayan,halkın yaşamsal çıkarlarına sonuna kadar bağ-lılıktır. Önderlik gerçeğinde halka ve ülkenindavasına sonuna kadar bağlılık vardır; Kür-distan'ın özgünlüğü içerisinde evrenselliği ya-kalama olgusu vardır. Bunlar olmaksızın mu-cizevi olan gerçekleştirilemez.

Kuşkusuz bir sistemi reddedebilirsiniz.Ama bu reddettiğiniz sistemi aştığınızı göster-mez. Bir sistemi aşmak demek, onu bütünözellikleriyle çözmek, sistemin bilme düzeyi-ni yakalayıp onun ötesine geçmek demektir.Sistemi bütün gelişim süreci içerisinde yerliyerine oturtarak anlamak, dolayısıyla onunçözümsüzlüğünü ilan etmek ve bunu aşacakçözümü ortaya çıkarmak önemlidir. Mevcutsistemi çözüp aşmadan, sadece onu reddede-rek, ona alternatif olunan sisteme ulaşılamaz.Uluslararası komplo öncesinde de Önderliğinbu yönlü çabaları vardı elbette. Bu sistemiçözme çabası vardı. Fakat gerçek anlamda birçözümün yaratıldığı söylenemez. Önderliğindeyişiyle hala doğru tam bulunabilmiş, kendi-siyle birlikte yaşamın var olabileceği gerçekhala yakalanabilmiş değildir. Bu süreç yinegerçeğin arayışı sürecidir. 15 Şubat komplo-suna gelindiğinde, bu komplonun öngünündemevcut durum, hala bir sistemin yaratılama-ması ve bu anlamda gerçek bir çözümün ya-kalanamaması durumudur.

Önderlik Atina Savunması'nda, 15 Şubatkomplosu öncesinde Avrupa'ya çıkış macera-sını değerlendirirken söylediği şeyler açıktır:"Benim Kürt halkı için özgürlük arayışım vebu temelde Avrupa'ya çıkışım, tam da dünyaçapında bir maceraya dönüşmüştü. Ama neyazık ki hala kendimi bile tanıyamamıştım.Özgürlük anlamında bu halka ne verebile-cektim?" diye sorar. Yani 15 Şubat komplosu-nun öngününde Önderliğin bulunduğu noktaesas itibariyle budur. Doğrudur, Önderlik mev-

Komünar

75www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 77: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

76

cut sistemi karşısına almış, bu sistemden kop-muştur. Zaten sistemin temsilcileri de bunuçok iyi bilmektedirler. Çünkü bu sistem Ön-derlik kişiliğinde hiçbir zaman vücut bulma-mıştır. Bu açıdan da Önderliği kabul etme-mektedir.

İmralı zindanı bir tabutluktur ve ÖnderAPO adeta Hazreti İsa gibi 'Yeni Roma İmpa-ratorluğu' ve işbirlikçileri tarafından çarmıhagerilip bu tabutluğa konulmuştur. Mevcut ko-şullar fiziki imha dışında her türlü zulüm vezorbalığı içer-mektedir. Bu tabutlukta da Ön-der APO gerçeği arayış yürüyüşünü sürdür-müştür. Çoğumuzun yaptığı gibi olanaksızlık-lardan şikâyet ederek çaresizliğe teslim olma-mıştır. Bu durumda kendisi için esas aldığı il-ke şudur: Beni öldürmeyen şey beni güçlen-dirir! Aranan şey özgürlük sorunsalının çözü-müdür. Ancak bu öyle dar anlamda salt birKürt sorununun çözümü değildir. Bunun aslaunutulmaması gerekir. Önderlik açısındanKürt sorununun çözümü insanlığın özgürlükyürüyüşünde bir araçtır; daha doğrusu Kürtdevrimi bir başlangıçtır, insanlığın özgürlükyürüyüşünün umut kaynağıdır. Bu da peşi sırabir başka gerçeği önümüze koyar: PKK'ye ka-tılan biri kendisini tüm insanlığın özgürleşme-si davasına adamak zorundadır. Çünkü bir ta-ne insanlık vardır. Kürtler, Türkler, öteki tümhalklar bu insanlığın parçalarıdır. Bugün in-sanlık kendisini primat derekesine düşüren birsistem altında yaşamaya mahkûm edilmişken,dünya mikrop saçan pis bir kenef haline gel-mişken, doğa korkunç bir şekilde tahrip edil-mişken, Kürdistan'da tecrit edilmiş özgür birada oluşturmakla yetinmek bataklığın içeri-sinde kendisine küçük bir yaşam alanı açmakanlamına gelir ki, bunun kabul edilir bir yanıolamaz. Bu açıdan Önderliğin itirazı bütün birdünyaya, bütün bir sistemedir. Başından beribu böyledir. Onun özgünlüğünün içerisindedaha başından beri evrensellik vardır.

Evrenselliği yakalamadan sosyalizmlebuluşma olmaz. Sosyalizm sadece uluslarınkurtuluş davalarıyla değil, bütün insanlıkla il-gilenir. Sosyalizm elbette pratikte yaşamsal-laşmasını başladığı yerde bulur. Yani insanlı-

ğın bir özgürlük yürüyüşü varsa, bunun içinilk adımların atıldığı yerde elbette sosyaliz-min inşasına da girişilir. Ama tüm insanlıksosyalizmle buluşmadıkça, insanlığın gerçekkurtuluşu ve özgürlüğü de mümkün olamaz.Özgürlüğe adanmış olanlar için nihai maçesas itibariyle budur. Önder APO başından be-ri egemen sistemle hep çelişki halindedir. Bel-ki hala kendi sistemini yaratamamıştır, ancakmevcut devletçi sistemi de kabul etmemekte-dir. Bu anlamda mevcut sistem gerçekliği kar-şısında özgün bir duruş sergiler. Özgünlük,koşullar ne olursa olsun, mevcut sistemin dı-şında kalmaktır. Bazıları, uluslararası komploöncesinde kendi sistemini kuramadığı için,Önder APO ve PKK'nin sistem içi olduklarınainanırlar. Bu kesinlikle doğru değildir. ÖnderAPO buna 'ruhunu satmama' adını verdi. Ru-hunu asla satmamak, ne pahasına olursa olsunbaskıcı ve sömürücü sistemin dışında kalmak-tır.

Özellikle PKK Hareketinin devletleşme-ye doğrultusunda ilerlediği ve bunun olanak-larının arttığı bir dönemde, Önderlik kendi ki-şiliğinde bir anlam aşınmasının başladığınısöyledi. Kendi temel devrimci özünden birşeylerin koptuğunu, bir şeylerin kendisinirahatsız ettiğini ifade etti. Kendisi belki bü-yümüştü, ama karşısındaki insanlar giderekcüceleşiyorlardı. Onları cüce-leştiren şey busistemin kendisiydi; bu devletleştiren, hiye-rarşikleştiren, iktidarlaştıran sistemdi, bu ege-menlik sistemiydi, bu sınıflaşma yaratan birsistemdi. Sınıfsal zihniyet katmanlaşma yarat-maya açık bir zihniyettir, hiyerarşik temeldedüşünmeye açık bir zihniyettir. Üste çıktığın-da efendilik taslamaya başlar, altta kaldığındaise bir kölenin davranışlarını sergiler. ÖnderAPO, kişiliği itibariyle en çok bundan rahat-sızlık duydu ve arayışlarını sürdürdü.

Devam eden bu arayışına bağlı olarak,Önder APO '96'dan itibaren esas itibariyle ka-dın gerçeği üzerinde yoğunlaştı. Arayışlarıkendisini kadın sorunu üzerinde derinleşmeyeyöneltti. Çözümü en fazla burada aradı; bura-da büyük bir yoğunlaşma ve derinleşmeyiyaşadı. Yönelimi özü bakımından doğru ol-www.a

rsiva

kurd

.org

Page 78: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

masına rağmen, hala sistemi bütünlüklü ola-rak çözmekten uzaktı. Çünkü sistemi çözerekaşamamış, dolayısıyla kendi sistemini de ya-ratamamıştı. Sıkça vurguladığımız gibi siste-mi reddedersiniz, ona katılmazsınız ve bumümkündür; sistemi reddetmek, en iyimserhaliyle ona katılmamaktır. Ama bu durum sis-temi aştığınızı göstermez. Sistemi aşmak ön-celikle o sistemi anlamayı, onu bütün özellik-leriyle çözmeyi şart kılar. Çözdüğünüzde onuaşacak sistemin iskeletini de oluşturur ve te-mellerini atarsınız. Önder APO işte bunu yaptı.

Hâlbuki 15 Şubat komplosu gerçekleş-tiğinde, kendi deyişiyle Önder APO açısındanher şey adeta donmuş gibiydi. Bu aslın-da birçözümsüzlük noktası olarak da algılanabilir.Felaket budur ve burada bir uçurumun kenarı-na geliş vardır. Bu uçurumun kenarına gelişaslında fiziksel olarak bir kaybediş, bir idamtehdidiyle yüz yüze gelmek değildir. Kürt hal-kının daha çılgınca bir savaş olasılığıyla karşıkarşıya gelmesi de değildir. Burada şu farkedilmiştir: Çözüm hala bulunamamış, gerçekçözüm hala yakalanamamıştır. Çözümsüzlüksahip olunun paradigmayla bağlantılıdır. Bu-nu fark ediş, gerçekten de yaşamın adeta don-ma noktasıdır. Önderlik bunun bilincine ulaş-mış ve bu noktadan itibaren kendisine müthişbir biçimde yüklenmiş, müthiş bir çabaya vedüşünsel yoğunlaşmaya yönelmiştir. Bu dü-şünsel yoğunlaşma, sistem gerçeği üzerineyoğunlaşmadır; bir bütün olarak sistemi doğrubir biçimde çözme, onu doğru tanımlama veaşacak sistemi ortaya çıkarmaya çalışmadır.

Burada Önderliğin mucizevî tarzı bir kezdaha kendini pratikte kanıtlamıştır. Sürecinkarakteri ve ortaya çıkan gerçekler her bakım-dan dehşet vericidir. Ama Önderliğin büyük-lüğü ve dehası da burada kendisini gösterir."Beni öldürmeyen şey beni güçlendirir" ilke-sine bağlılık bu görülmemiş tecrit koşulların-da da hükmünü icra eder. "İnsan ancak uçuru-mun kenarında kanatlanır" derler. Önderliği-miz için başlayan süreç kanatlı düşünme süre-cidir. 15 Şubat komplosu her açıdan bir uçuru-mun kenarına varış anıdır. Bu uçurumdanaşağıya düşmek de olasılık dâhilindedir. Ama

Önderlik bu noktada kanatlı düşünmesini bi-lir; sistemi bütün özellikleriyle çözerek, kendisisteminin özelliklerini de ortaya koyar. Bu-rada yakalanan sadece bir Kürt çözümü değil-dir, bu tarz bir algılama sakattır, yakalananbütün bir insanlık için çözümdür. Beş bin yıl-lık devletçi uygarlık sisteminin bütün kirlerin-den, bütün insansızlaştırma eylemlerinden,onun pratiklerinden kopmanın çaresi bulun-muştur. Bu çare ekolojik, demokratik ve cinsi-yet özgürlükçü toplumdur. Bu sadece bir Kürttoplumuna özgü bir çözümü değil, bütün in-sanlığa ait çözümü içinde barındıran bir top-lum biçimidir. Dolayısıyla Önderliğin yakala-dığı çözüm yüzeysel değil derinliklidir, yöre-sel değil evrenseldir, parçalı değil bütünlüklüve kapsamlıdır.

Önderlik burada öncelikle doğru toplumtanımına ulaşır; doğru toplum tanımından yo-la çıkarak aslında devlet olgusunu çözer. Dev-let yeni bir toplum demektir. Ama bu topluminsanın var oluş halini anlatan doğal toplum-dan kopuşu ifade eden bir toplum biçimidir;bir köle toplumudur. O zaman toplumu doğrutanımlayıp doğal topluma dönüş yapmak, in-sanı özgürleştirmenin en önemli yoludur. Ön-derlik, uygarlık temelinde oluşan yeni toplu-mun, insanlığın var oluş halini anlatan top-lumdan bir sapma olduğunu açıklığa kavuş-turmuş; bu açıdan bakıldığında gerçeğin şif-resini çözmüştür. Çözülen, toplumun şifresi-dir. Elbette bizim de bu şifreyi çözmemiz ge-rekir. Şifrenin çözümü, uygarlığın veya hiye-rarşik ve devletçi toplumun bir sapma olduğu-nu, bunun insanlıktan uzaklaşmayı anlattığını,bunun eseri olan sınıflaşmanın da insanlıktanbir düşüş anlamına geldiğini bilince çıkarmakve bu temelde bundan kopuşu sağlamaktır. Sı-nıflaşmaya dayalı bir sosyalizm anlayışı sa-kattır. Öncelikle bundan vazgeçilmektedir.Çünkü iyi sınıf yoktur. Çünkü kölelik de, serf-lik de, proleterlik de esas itibariyle köleliğinbirer biçimidir. Her kölelik türü en temel insa-ni gerçekliklerden kopmayı anlatır.

Devletçi toplum bir kölelik toplumudur.Devlet odaklı uygarlık sisteminin özü budur.Bu anlamda özgürleşmek isteyen, öncelikle

Komünar

77www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 79: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

78

bu uygarlık sisteminden kopmak zorundadır.Önderlik 15 Şubat'la başlayan ve sonuna ka-dar öyle gidecek olan üçüncü yaşam dönemi-ni çok net bir şekilde tanımladı. Bu, üçüncüdoğuş dönemiydi. Belki her kişi kendi yaşa-mında yeniden doğuşlar yaratabilir. AncakÖnderlikteki bu doğuş, insanlık için bir do-ğuştur ve bir çözüm dönemidir. Belirgin nite-liği genelde devlet odaklı yaşamdan, özelde

kapitalist modern yaşamdan kopuşla başlama-sıdır. Önder APO, "Tekrar yaban yaşama koş-muyorum, on bin yıl öncesine gidecek deği-lim. Ama insanlığın bazı temel değerlerinin oyıllarda gizli olduğu da kesindir. Uygarlığınbin bir hile ve zorbalıkla kestiği o dönem in-sanlığı bilimsel teknik seviyle bütünleştiril-medikçe, insanlığın gerçek kurtuluşu ve öz-gürlüğü mümkün olamaz" dedi. Uygarlık vedevlet odaklı yaşamdan kopmanın bir gerile-me olmadığını söyledi. Hiyerarşik ve devletçisınıf uygarlığından kopmanın en büyük öze-leştiri olduğunu ifade etti. Önderlik, "Bunubaşaracağıma inanıyorum" diyor ve bizim debunu başarmamızı istiyor. Yeni paradigmanınçıkış noktası budur.

Biz demokratik uygarlığı yaratmak isti-yoruz. Bu bir sınıfsız uygarlık sistemidir. As-lında neolitik de bir uygarlık olarak tanımlan-

abilir ve neolitik toplumu günümüzün bilim-sel teknik temeliyle bütünleştirdiğimizde de-mokratik uygarlığı yakalayabiliriz. Bu uygar-lık devlet odaklı bir uygarlık değildir. Bu an-lamda hiyerarşik ve devletçi toplumdan, onunyaşamından, onun bütün özelliklerinden, onunkişiliğinden kopmak, onun bütün özelliklerin-den kopmak en büyük özeleştiridir. Önderlikçözümü böyle koydu ve bu çözümü yakala-mak heyecan vericidir. Nitekim insanlığı ara-yış yürüyüşünün de acılı olduğu kadar heye-can verici olduğunu belirttik. Bir insanın ya-şayabileceği en yüksek heyecan, özgürlüğümümkün kılacak bir sistemsel çözümün yaka-landığı andır. İnsan en büyük heyecanı o anyaşar.

Ne yazık ki Önderliğin bize en büyük he-yecanları yaşatmak istediği, "Kürt halkınındemokratikleştirilmesi projesi heyecan veri-yor, Kürt teşisi dönüyor" dediği koşullarda,Hareketimiz içinde Önderlik sisteminden tü-müyle kopuş ve Botan ile Osman hainleri şah-sında dörtnala kapitalizme koşuş gerçekleşti.Bunlar bütün örgütü ve hareketi kapitalist sis-teme eklemleme çabasına giriştiler. Uygarlı-ğın derin bir krizi yaşadığı, bu krizin kaosadönüştüğü, bunun da insansızlaşmayı anlattı-ğı, insansızlaşmanın kaos olgusun ta kendisiolduğu, buradan insanı bulmak içim doğru birçıkışın yapılması gerektiği, Önderliğin deonun çıkışını gösterdiği bir noktada kapitaliz-me koşma yaşandı. Kaçkınlar sürüsü bunuyaptı. Bu komplo iki etkene dayanıyordu: Da-yandığı ilk unsur kadının düşürülmüşlüğüydü.Bilindiği üzere daha devletçi toplumun baş-langıç döneminde kadın fahişeleştirilerek kö-leleştiriliyor, erkek kölelerin önüne bir yemya da yağlı bir kemik parçası gibi atılıyordu.Sümer rahibinin yaptığı buydu. Bugünkü sis-tem de aynı şeyi yapıyor. Erkek egemen sis-tem metalaşmış eşya kadını sisteme olan öf-kelerini yatıştırmak istediği erkek kölelerininönüne bir yem gibi atıyor. Erkek köleyi uysal-laştırma aracı, onu basit yaşamın zevkleriylebuluşturma aracı olarak kadını bu şekliyle su-nuyor. Sistemin erkek kölelerini yatıştırmadakullandığı diğer bir unsur da paradır. Kapita-

Tekrar yaban yaşama Koşmuyorum

On bin yıl öncesine gidecek Değilim. Ama insanlığın Bazı temel değerlerinin

O yıllarda gizli olduğu daKesindir

Uygarlığın bin bir hile Ve zorbalıkla kestiği

O dönem insanlığı bilimsel Teknik seviyle

Bütünleştirilmedikçe, insanlığınGerçek kurtuluşu

Ve özgürlüğü mümkün olamaz"

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 80: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

list sistem bu iki unsurun müthiş kullanımıüzerinde vücut buluyor. Hainler oltanın ucun-daki bu iki yeme koştular ve bizi bu durumadüşürmek, yani cinselliğe ve açlık güdüsünekenetlenmiş düşkün bir insan tipini ortaya çı-kartmak istediler. Onların gerçeklikleri buydu.

Oysa Önderliğin savaşı buna karşıydı.Öfkesi buna yönelmişti. Önder APO en büyükacıyı yaşadığı zehirlenmeden değil, buradanduyuyordu. Yaşam zehirlendiği için, onunkurmak istediği özgür yaşam zehirlendiğiiçin, özgürlüğe gelmiş insanlar bu şekliylesavruldukları için acı duyuyordu. Çarmıha çi-vilendiği, Prometheus gibi İmralı kayalığınagerildiği, bir tabutlukta yaşamaya mahkûmedildiği için değil, kurduğu fedai partisi içindeböylesi bir düşkünlük uç verdiği için acı his-sediyordu. Önderliğe en büyük acıyı tat-tırdığımız an, "Bana gerçekten ne yaptığınıbilen, çizgiye gerçekten bağlı olan bir kadınveya bir erkek kalsın, yeter" dediği andır.Onun en büyük acıyı hissettiği an budur ve buacıyı Önderliğe yaşatanlar bizleriz.

Şunu hiç unutmayalım: Biz yaşamı zehir-lenme tehdidiyle karşı karşıya olan bir hare-ketiz. Bu anlamda dört bir yandan kuşatma al-tındayız. Önderliğin bedensel olarak zehirlen-mesi sadece bunun başlangıcıdır. Zehirleme-nin en temel noktası burasıdır. Zehirlenmekistenen bütün bir yaşamımızdır. İlkel milliyet-çiliğin retoriğine yönelmek, onun sembolleri-ni kullanmak, giderek devletçi zihniyete yat-kın bir duruş sergilemek yaşamın zehirlenme-si değil de nedir? Bizde uygarlığa kapılanmakisteyenler ilkel milliyetçiliğe koşmuyorlarmı? İlkel milliyetçilikle kendi arasına kalınsınır çizgileri çekmemek, kan ve emek üzerin-de yükselen mevziler işgal altındayken bilehiç tınmamak korkunç bir şeydir; bu bir arsız-lık durumudur ve asla kabul edilemez. Buradasistemin bir işgal girişimi vardır. Yapılmasıgereken buna karşı mücadele halinde olmak-tır, buna karşı direnmektir, bu dayatmayı ke-sinlikle kabul etmemektir. Bize dayatılan sa-dece ilkel milliyetçilik de değildir, kapitaliz-min ta kendisidir. Dayatılan şey metalaşma-dır. Bunlar kadının metalaşmasını istiyorlar.

Metalaşan kadın aynı zamanda metalaşan er-kektir. Belki eşyalaşmış haliyle kadın dahapahalı bir metadır, daha fazla para eden birmetadır. Meta olarak erkeğin fiyatı belki dahaucuzdur. Kadın paramparça edilip her parçası-na bir fiyat biçilir. Erkek ücretli köle olarakyaşar, en tortu işlerde çalışır ve karnını doyur-masını sağlayan bir ücretle yetinir. Belki ka-dın daha fazla bir fiyata bilmem nerede pazar-lanır. Ancak işin özü aynıdır. Her ikisi de in-sanlıktan düşmedir ve kapitalizmin yaptığıbudur.

Yineliyorum: Genelde devlet odaklı ya-şamdan, özelde kapitalist modern yaşamdankopmak Önderlik sistemine girişin başlangıçnoktasıdır. Daha doğrusu Önderlik paradig-masının hayata geçirilmesinde ya da onun sis-teminin inşasında başlangıç noktası budur. Buolmazsa olmaz bir ilkedir. Buna karşılık de-mokrasiyi temsil etmesi gereken legal saha-lardaki kadro gerçeğine bakın: Genelde göre-ceğiniz tablo sarsıcıdır. Kadında Zilan'dan, er-kek kadrolarda Kemal Pir gerçeğinden müthişbir uzaklaşma vardır. Pratikte öne çıkartılmakistenen, metalaşmış eşya kadındır; Zilan'ınzıttı olan kadın tipidir. Belki de bazıları bile-rek Zilan'ı görünmez kılmak istiyorlar. Önplana çıkartılmak istenen kadın tipi görüntü-süyle, tavrıyla, davranışıyla, havasıyla erkeğeayarlanan metalaşmış eşya kadını çağrıştır-maktadır. Burada ilkin kadına vurularak aslın-da Önderliğe vuruluyor. Erkek kadrolar içinde benzer şeyler söylemek gerekiyor. Onlardada Kemal Pir gerçeği karartılmaya çalışılıyor.

Önderliğin öngördüğü ve yaratmak iste-diği toplum, analık hukukunun gerçekten ya-şamsallaştığı toplumdur. Toplumsallaşma anakadın etrafında gelişir, toplumsallaşmanın ön-cü gücü ana kadındır. Özgür toplum, ancakanayı yeniden bu seviyeye yükselten bir top-lum olabilir. Anaya gerçekten hakkını veren,ananın ana ekseni olduğu özgür toplum böylegerçekleşir. Cinsiyet özgürlükçülüğünün ö-nemli bir yönü de işte budur. Analık hukuku-nun, analık hakkının kabul görmesi kadar,onun kabul göreceği zeminin de ortaya çıka-rılması şarttır. Her yönüyle bunun duygusu ve

Komünar

79www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 81: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

80

düşüncesinin yaratılması zorunludur. Bununöncü kişiliğinin ortaya çıkarılması vazgeçil-mez bir gerekliliktir.

Bunun için de öncelikle tüm zamanlarıntanrıça kutsallığını ve onun sadeliğini temsileden Zilan kişiliğinin her ortama ve her mü-cadele alanına damgasını vurması gerekir.Tanrıçalaşan ana kadın, bu haklı kutsallaşma-sını emeğine ve yaratıcılığına, bu emeği veyaratıcılığı temelinde bir dünya kurmasınaborçludur. İnsanlığı sürdüren tüm temel de-ğerleri yaratan odur. Gıdanın kaynağında anaemeği vardır. Taneleri seçmesini bilen, toprağıekip hasadı devşiren, hayvanları evcilleştiren,yerleşik yaşama geçen, evcil düzeni kuran,uygarlığı sürdürecek tüm araçları yaratanodur. İnsanı beslenme boyutuyla hayvandanayıran odur. Bu çerçevede toplumu kuranodur. Bugün de kadın yaratıcı emeğiyle butarzda yeni toplumun kuruluşuna yön vermekdurumundadır. Mızmızlık yapmadan, şikâyet-te bulunmadan, insan olma mücadelesindeana tanrıça kadının yaratıcı tarzını yakalama-da en ufak bir sarsıntı bile geçirmeden bu yü-rüyüşte başarıyı gerçekleştirmedikçe Zilan ki-şiliğine ulaşılamaz. Kuşkusuz bizde bu yüce-liğe ulaşmayı başaran eşsiz örnekler vardır.İnkârcılık gerçekleşen bu görkemli örnekleregözünü yummaktır. Nihilizm Zilan'ı görme-mektir, nihilizm Beritan'ı görmemektir, nihi-lizm Şilan'ı görmemektir, nihilizm tam da Yıl-dız'ı, Nucan'ı, Sorxwin'i, Viyan'ı ve Nuda'yıgörmemektir. Çünkü onlar tüm zamanlarıntanrıça kutsallığını ve melek saflığını yakala-mış kadınlardır. PKK onların partisidir. PKKaynı zamanda böylesi kadınlarla yoldaşlıkyapmasını bilen erkeğin, yani Haki'nin Ke-mal'in, Hayri'nin, Agit'in, Adil'in ve öteki şe-hitlerimizin partisidir. PKK kadınla doğru te-melde yoldaşlık yapanların partisidir.

Önderlik, "Biz bu harekete başlarken, ka-dınlar ve erkekler olarak birbirimize eşitlik veözgürlük sözü verdik. Bu sözün de ancak ba-ğımsız bir ülke ve özgür bir toplumda gerçek-leşebileceğine inandık" dedi. Eşitlik ve özgür-lük sözüne gerçek bağlılık, bağımsız bir ülkeve özgür bir toplum yaratma yolunda sarsıl-

madan, umut ve inanç erozyonuna uğrama-dan, yüksek bir cesaret ve kararlılıkla yürümetemelinde gerçekleşir. Bu hedefe ulaşmadan,başka türlü şöyle eşit ilişki, böyle özgür ilişkikurulabileceğini sanmak kendini kandırmak-tır. Tamam, devrimcilik elbette yeni bir dün-yanın ve bu dünyanın insanının bir özetidir.Parti ortamı belki de böyle bir dünyanın ken-disidir. Ama biz bir mezhep değiliz, biz mez-hepleşmiş dar bir grup oluşturmakla yetinmekistemiyoruz. Biz sözümüze bağlılığımızı öz-gür toplum yaratarak, oradan evrenselliği ya-kalayıp tüm insanlığa mal ederek kanıtlamakistiyoruz. Bu açıdan öyle bir yaşam ancak ba-ğımsız bir ülke ve özgür bir toplumda gelişir.

Şuna inanmak durumundayız: Biz bazenkendi ortamımızdaki insanı küçümsüyoruz.Küçümserken de PKK'nin ölçülerine bakıpküçümsüyoruz. Kemal'in ve Zilan'ın ölçüleri-ne bakıyoruz, ardından "Bu insan küçüktür"diyoruz. Oysa bizdeki insan düzendeki insan-la karşılaştırılamayacak kadar insan olan birinsandır. Kürdistan'ın en güzel insanı gelmişburada toplanmıştır. Başka bir insan malze-memiz yoktur. Başka yerden kadro ithal ediponunla devrim yapamayız. Eldeki bu malze-meyi değiştireceksiniz, bunu değiştirebilmekiçin de sonuna kadar kendisine ihtimam gös-tereceksiniz, onu eğiteceksiniz, doğru yaşamagelmesi için ikna edecek ve değiştirip dönüş-türeceksiniz. Onun içindeki cevhere ulaşacak,ondan yeni birer Kemal ve Zilan yaratacaksı-nız. Yoldaşlığında özü budur. Yoldaşlık birbi-riyle uğraşmaktır, yoldaşlık hep birlikte doğ-rularda buluşmak için mücadele etmektir. Ya-nındaki insana bakıp düzen erkeğini veya ka-dınını özlemek, Önder APO'ya yapılabileceken büyük hakarettir. PKK ortamındakindendaha güzel insanı hiçbir yerde bulamazsınız.Gerçeğin kendisi kesinlikle budur.

Bu haliyle bile eğer insanlık hala ayak-taysa, hala insan tümüyle yitip gitmemişse,dünyamızda hala insanlıktan bazı kırıntılarvarsa, insansızlığı dayatan kapitalizm altındahala insan olmaktan tümüyle pişmanlık du-yulmamışsa, evrensel insanlık çapında bu bi-raz da PKK gibi mücadele eden güçler var ol-www.a

rsiva

kurd

.org

Page 82: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

duğu içindir. İnsanlık varlığını temel insanlıkdeğerleriyle donanmış ve bunlar için müca-dele eden insanlara borçludur. Bu dünya onlarsayesinde hala ayaktadır. Dolayısıyla doğruolan, buradaki her arkadaşın kendi değerininfarkına varmasıdır. Kendi değerini bilmeyenve değerlerle yüklü hala getirmeyen biri halkahiçbir şey veremez. Değersizlik bizim değe-rimiz olamaz. Değersizlik sistemin bize yakış-tırmak istediği şeydir. O zaman kendimizi de-ğer haline getirmeliyiz. Değer olmak Zilanlaş-maktır, değer olmak Kemalleşmektir. Başkatürlü değer olunamaz.

Önderlik kendi tarzının asla bir dayatmaolmadığını, bu tarza katılımın büyük bir inançve bilgelikle beslendiğini dile getiriyor. Buyönlü gücü bulunmayanların, yani inançsızla-rın ve yaşamına anlam katamayanların buÖnderlikten uzak durmaları gerekir. Önderli-ğin dediği gibi, çağımızın hasta ettiği bireylerki çağımız kapitalizm çağıdır, hastalığı yayanyine odur bu tarz Önderliğe katılamazlar; ka-tılsalar bile sonuç alamazlar. Katılımın nasılolması gerektiği ve neye katılım sağlanacağıÖnderlik tarafından net olarak ortaya konul-muştur: "Benim bedenen diri veya ölü olmambelirleyici değildir. Belirleyici olan ulaşılananlam, irade ve ahlaktır. Bu yalnız ben değil,bende dile gelen tüm bir evren, var olan insan-lık ve toplumsal gerçekliğimizdir. Ona dayalıhalkımızın demokratik, özgür ve eşitlik içindeyeniden yapılanmasıdır." Demek ki Önderlikgerçeği salt fiziksel bir olguya indirgenemez.Belirleyici olan Önderlikte ulaşılan anlam dü-zeyi, yaratılan irade ve yakaladığı ahlaktır.Bunlar belirleyicidir. Bizim de kendimiz açı-sından esas almamız gereken budur.

Önder APO uygarlık sistemini yenmiş in-sandır. Önderlik bu sistemi herhangi bir mey-dan savaşında yenmemiştir. Öncelikle onu ken-di bütünlüğü içerisinde çözerek çirkinliğini veinsanlıktan sapmışlığını tüm insanlığın göz-leri önüne sermek, buradan yola çıkıp onuaşan bir sistemi ortaya çıkarmak, şimdiye ka-dar bu sisteme tattırılmış en ağır yenilgidir.Sistem yenilmiştir ve bu yenilgi sistemin ölü-münün ilanıdır. Sistem kaostadır ve kaos as-

lında sistemin çözümsüzlüğünün kanıtlanma-sı, artık onun eskisi gibi yaşayamayacağınınanlaşılmasıdır. Artık kapitalizm mevcut bi-çimiyle yaşayamaz. Ancak yine de kapitalizmher şeye rağmen kendisini yaşatmak istiyor.Zor kullanarak, eğlenceye dayalı bayağı tür-den bir kültür ve sanatı geliştirerek, insanı in-sanlıktan çıkaran bir kültürü tüm toplumapompalayarak, sanatçıyı da bunun aktörü ha-line getirerek kaos ortamında ömrünü uzatma-ya çalışıyor. Şiddeti en üst noktaya çıkarıyor,bu tarzla varlığını sürdürmek istiyor. Uy-gar-lığın köleci karakterine asla dokunmadan, o-nun özünü hiç değiştirmeden, biçimde bazıdeğişimlere giderek kendisini uzun ömürlükılmayı deniyor.

Burada kutsal insanlık gerçeğiyleyeniden buluşmayı Önderlik çözümünde bu-luyoruz. Önderlik sistemin bu insansızlaştırankarakterini ortaya koymuş, insanı yeniden ta-nımlamış, insanın insan olarak içinde yaşaya-bileceği özgür toplum sistemini kurmuş vebütün insanlığa sunmuştur. Belki günümüzdebu sistem bütün insanlığa mal olmamıştır.Belki bugün Önderlik çözümüne katıldıklarınısöyleyenler o çözümü yeterince doğru anla-manın uzağındadır. Ama yine de sistem yenil-miştir. Bu sistem için sonun başlangıcıdır.Devrimcilerin görevi yeni yaşamı kurarak al-ternatif dünyayı ortaya çıkarmak, sistemin ko-kuşmuş cesedinin daha fazla mikrop yayma-ması için onu bir an önce mezara gömmektir.Bu anlamda Apocu sistemin gerçek mezar ka-zıcısı olan bir harekettir. Onun ölümünü ilanetmiş ve mezarını kazmaya girişmiştir. Onunmezarı üzerinde yepyeni bir dünya kurulacak-tır.

Şunu çok net söylemek istiyorum: Ön-derlik çözümse eğer, böyle söylüyor ve söyle-diğimize inanıyorsak, çözüm de orta yer-de-dir. Çözüm nettir. Özgür topluma ve bireyegötüren bu çözümü anlamıyorum demek, beninsan olmaktan bir şey anlamıyorum demek-tir. O açıdan Önderliğin çözümüne hem evetdenilmeli, hem de o çözüm en ince detayınakadar bilince çıkarılmalıdır. Önderliğin çö-zümü sadedir. Bunun kavranmasını zorlaş-

Komünar

81www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 83: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

82

tıran şey kişinin zihniyet yapısıdır. Kişi es-kinin zihniyetiyle düşündüğü ve Önderlik zih-niyetine girmediği için Önderlik çözümü ken-disine karmaşık gelmektedir. Oysa Önderliken sade insandır. Önderlik en sade insanaulaşmanın adıdır. Önder APO şunu söyledi:"İnsanlığın geçmişi daha gerçektir. Ben orayadöneceğim, insanı orda arayacağım ve ordabulup yeniden başlatacağım. Gelecek bu ça-baların işleyiş halinden başka bir şey değil-dir." Dolayısıyla başlangıca dönüp aradığınızinsan en sade insandır. Bugünün insanındançok daha sade ve net olan, anlaşılır olan, zih-niyeti kirlenmemiş olan, bilinci tecavüze uğ-ramamış olan insandır. Devletçi toplum zihni-yeti, egemen erkek zihniyeti, devlet odaklısistem zihniyeti insanın düşünme gücünün te-cavüze uğradığı bir zihniyeti anlatır. Bu kir-lenmiş ve yalana dayalı bir zihniyettir. Önce-likle ondan kurtulmak gerekir. Bilinçlenme veaydınlanma bu işin başıdır. Burası bir aydın-lanma zeminidir ve biz bu zeminden kaçama-yız. Bu zeminden kaçmak Önderlik gerçeğin-den kaçmaktır.

Önderlik, hiyerarşik ve devletçi sistemiyendi. Bu yenilginin de öfkesiyle sistem Ön-derlikten tamamen kurtulmak istiyor. Bu ha-liyle Önderliğimizi zehirliyor ve zehirlenmebir gerçektir. Mevcut durum şöyle özetle-nebilir: Düşman Önderliğin kalbine bıçağınısaplamıştır. Bunun nedeni düşmanla boğuşur-ken kollarımızda gevşemenin yaşanmasıdır.Bizim 9 Ekim komplosu öncesinde mücade-lede gösterdiğimiz gevşeme Önderliği İm-ralı'ya, ikinci gevşeme ise zehirlemeye gö-türdü. Önderliğin yaşamını mümkün olduğukadarıyla kısaltma ve en erkenden bedenselçözülüşe sürükleme tarzındaki bu uğursuz gir-işimde kendi sorumluluğumuzu görmemiz ge-rekir. Demek ki yetersiz yoldaşlık hala devamediyor ve Önderliğin yaşadığı zehirlenme bi-çimindeki trajedinin kaynağında da yine ye-tersiz yoldaşlık bulunuyor.

Dağ ve gerilla zemininde verilen zorlumücadele yetersiz yoldaşlığı aştırmada önem-li bir mesafe kat etti. Partimizin 10. Kongresiyetersiz yoldaşlığa son verip Önder APO ile

zafer kişiliği temelinde doğru bir yoldaşlığınyakalanmasında büyük bir kararlaşma düzeyi-ni ortaya çıkardı. Kongremiz bu kararlaşmay-la birlikte ve bundan da aldığı güçle kendisiniÖnderliğin Özgürlüğü Kongresi olarak tanım-ladı. Bu büyük bir iddiadır ve bunun sadecebir iddia olarak kalmaması için bütün partikadrolarının Önderliğin özgürlüğüne kenet-lenmeleri şarttır. Önderliğin özgürlüğü hal-kımızın özgürlüğüdür. Bunun gerçekleşmesizamana yayılamaz; bu hedefe ulaşmaya ay-ların sorunu olacak şekilde bakılmadan Ön-derlik özgürleştirilemez. İmralı'daki iş-kencenin dehşet verici boyutlara ulaşması,Önderliğin özgürlüğünü sürece yaymanın sa-kıncalarını görmek için yeterlidir. Orta yerdebedeninden kanlar akan bir yaralı varken ya-pılması gereken neyse, Önderliğin özgürlüğüiçin de yapılması gereken odur. Burada bizisonuç almaya götürecek olan şey amaca kilit-lenmek, tarzımızı yetkinleştirmek ve tempo-muzu arttırmaktır. Önderlik, "Kişi amacındagüneş kadar netse, onu gerçeğe dönüştüre-cek yolu ve yöntemi mutlaka bulur" dedi.Demek ki, bize öncelikle gerekli olan bu ama-ca bağlılık, bunun mümkün olduğuna inan-mak ve bu temelde mücadele vermektir.

Gerilla zemini dışındaki alanlarda yeter-siz yoldaşlıkla mücadelede tam bir başarı çiz-gisinin yakalandığı söylenemez. Sözü edilenbu alanlarda hala ciddi sorunlarımız vardır.Legal zeminlerde orta sınıf etkileri son derecegüçlüdür. Yetersizlik aslında bir orta sınıf öze-lliğidir. Yetersiz yoldaşlık da gerçekte ortayolculukla aynı anlama gelir ve dolayısıylaorta sınıflara dayanmayı ifade etmektedir.Mücadelemizi tehdit eden en büyük tehlikebudur. Çünkü orta sınıflara dayanan bir kadroöncülük vasıflarını kaybetmiş demektir. Çok-ça dile getirildiği gibi, kararsızlık orta sınıf-ların en temel özelliğidir. Bunun da ötesindebu sınıf kapitalizmin en temel dayanakların-dan biridir. Egemen sistemin temel dayanağıolan bu sınıfla tutarlı bir demokrasi mücadele-si verilemez. Özgürlük ve demokrasi mücade-lesinin en sağlam ve en büyük dayanağı yok-sullardır. Çünkü onların kölelikten başka kay-www.a

rsiva

kurd

.org

Page 84: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

bedecekleri bir şeyleri yoktur; emekçi yoksulkesimlerin demokrasi ve özgürlük mücadele-sindeki kararlılığı ve tutarlılığı da buradangelir. PKK Hareketinin gerçek tabanı budurve yeniden bu tabanla buluşturulması zorun-ludur.

Önder APO Kürt yoksullarının temsilcisiolduğunu söyledi. PKK'nin kuruluşu süre-cinde yer alan kadroların tümü işçi ve yoksulköylü kökenli insanlardı. İlk gruplaşma süre-cinde harekete katılan orta sınıfa mensup bazıkişiler grup içinde etkili olamayacaklarını an-layınca, kısa bir süre içinde çekip gittiler. Butür kopuşlar hareketi zayıf düşürmedi, tersinedaha da güçlendirdi. O dönemde Kürdistan'daorta sınıfa dayanan bazı gruplar vardı. Bunlartamamen yasal sınırlar içinde hareket ediyor-lardı. Bu yüzden Apocu Hareket haklı olarakbunları reformist-teslimiyetçi küçük burjuvamilliyetçi akımlar biçiminde tanımlıyordu.Bunların halka gitme, halk içinde örgütlenmegibi bir dertleri yoktu. Çünkü beklentilerinecevap olmasını bekledikleri güç halk değildevletti. Devlet kendilerine ne kadar hak ve-rirse o kadarına razı olacaklardı. Onlara göreApo cular Kürdistan'da devlete karşı müca-dele yolunu seçmekle yaşam koşullarını dahada ağırlaştırmaktan başka bir şey yapmıyor-lardı. Bu anlayış kendilerini Apocu Hareketekarşı şiddet kullanmaya kadar götürdü. Sö-mürgeci güçlere ve halkımızın düşmanlarınabir fiske dahi vurmayan bu akımlar, 12 Eylüldarbesi öncesinde onlarca devrimci ve yurtse-veri alçakça katlettiler.

Orta sınıf belli bir örgütlenme ve yönet-me geleneği olan bir sınıftır. Bu sınıf sömü-rücü egemen sisteme karşı ezilenlerin geliş-tirdiği mücadelenin sonuçlarından yararlan-masını çok iyi bilir. Mücadele gelişip bazımevziler kazandıkça, bu doğrultudaki eğilimidaha da güçlenir. Mücadelenin kazanımlarınıkendine mal etmek için müthiş bir hırsla ça-lışır. Bunun için örgütlenme ve yönetme ye-teneğini çok iyi değerlendirir. Buna karşılıkyoksullar örgütsüzdür, zaten yoksulluğun asılnedenini de bu örgütsüzlük oluşturmaktadır.Orta sınıflar yoksullar ve ezilenlerin örgütlü

bir güç haline gelmelerini istemezler. Çünkübunlar örgütlendiklerinde yürüttükleri müca-delenin kazanımlarına da sahip çıkarlar; kan,acı ve gözyaşı pahasına elde ettikleri değerleriorta sınıflara yedirmezler. Bu da elbette kendiçıkarlarını her şeyin üstünde tutan orta sınıfınişine gelmez.

Orta sınıf bir bakıma olanak demektir. Busınıf devrimcileri avlamak için sahip olduğuolanakları iyi değerlendirir. Olanak iyi bir ye-mek, sıcak bir yatak, hediye niyetine verilenbir giysi, bir yerden bir başka yere giderkenkadronun emrine tahsis edilmiş bir araba ola-bilir. Zayıf kadro bütün bunları birer sadakatgösterisi olarak algılar. Orta sınıftan insanlarkadroyu esas alacaklarına, kadro giderek on-lara benzeşir. Orta sınıf mensupları art niyetlekadroyu kendilerine benzeştirmeye çalışmaz-lar. Hatta iyi niyet onların meziyetlerinin köşetaşıdır denilebilir. Ancak bu kesimlerin yap-tıklarıyla ulaştıkları sonuç kadrodaki radika-lizmin törpülenmesi ve giderek yok edilmesi-dir. Kısacası orta sınıf zeminine dayanan birdevrimcilik kendisini ölüme yatırmış demek-tir. Önderliğimizin "Olanak başa bela geti-rir" sözü bu gerçeği çarpıcı bir biçimde dilegetirmektedir.

Burada sorun orta sınıfın devrimci müca-deleden dışlanması değildir. Tersine, ezilenle-rin ve yoksul emekçilerin örgütlülüğü gelişippartinin mücadeledeki öncülüğü sağlamlaş-tıkça, bu kesimler devrime daha ciddi hiz-metlerde bulunabilirler. Bu açıdan temelsorun yoksulların örgütlü güç haline getiril-mesi ve bu temelde örgütlü bir mücadeleningeliştirilmesidir. Her bitki kendi kökleri üze-rinde yeşerir derler. Ezilenler ve emekçi yok-sullar da Apocu Hareketin köklerini teşkil et-mektedir. Halkımızın ezici çoğunluğunu oluş-turan bu kesimlerin dışlanması ve aynı anla-ma gelen örgütsüzlüğü, hareketimizi kökle-rinden koparmakla aynı anlama gelmektedir.Hareketimiz söz konusu olduğunda sisteminsözcülerinin sözünü ettikleri 'kök kazıma' ça-bası da sonuçta aynı kapıya çıkmakta, son tah-lilde orta sınıf eğiliminin egemen olma girişi-mleriyle örtüşmektedir. Hiç kimsenin buna

Komünar

83www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 85: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

84

hakkı yoktur. Bunda ısrar etmek sistemin ob-jektif ajanlığına soyunmaktır. Kendilerini de-ğiştirip halkın hizmetine girmeyen bir kadrosistemin içteki Truva atı rolüne soyunmuşdemektir.

Önder APO, Kürdistan'da çalışmalarabaşlarken, halkın ilk kadroların ne söyledik-lerinden çok, ne yaptıklarına ve nasıl yaşa-dıklarına bakarak karar verdiğini söyledi. Hiçkimse Önderliğin bu sözlerini kendine göreyorumlayamaz. Kuruluş döneminin kadrolarısahip oldukları olanaklara bakarak orta kesi-mlerin güdümüne girmeye tenezzül etmediler.Onları başkalarından farklı kılan buydu. Belkiaç kaldılar, susuzluk çektiler, yatacak yer bu-lamadılar; buna rağmen yoksullarda ısrar et-mekten vazgeçmediler. Ezilenlerin kalplerinive kafalarını kazanmaları bu ısrarları ve inat-larının ürünüydü. Onların bu kesimlerle ilişk-isi bir aşk ilişkisiydi. Âşık aşk ilan ettiğinehizmet etmekle yükümlüydü ve onlar bunuçok iyi biliyorlardı. Kaldı ki, soylu duygularher zaman ezilenlerin zemininde gelişir. Sev-

gi, bağlılık, ölümüne sadakat, adanmışlık, ce-saret gibi soyluluk belirtisi olan duygular,kendisi başlı başına bir direnme ortamı olanyoksulların zemininde büyüyüp çoğalır. Da-yanışma olgusu acılarla yüklü olan yoksul-ların ortamında en çarpıcı anlamını kazanır.Kısacası yoksulların zemini zayıflamış da ol-sa insanlığın hala kendi kökleri üzerinde dur-duğu zemindir. İnsanlığı esas alan ve insanlı-

ğın özgürlüğü için yola çıkan biri bu ze-min-den uzak duramaz.

Daha iyi anlaşılması açısından edebiyat-tan bir örnek vermek isterim. Shakespeare'inhala üstünde duran asalet giysileri içindesokağa atılmış Kral Lear'ı her şeyini kaybet-miştir. Tahtı elinden gitmiş, krallığı kayıplarakarışmıştır. Artık sokaklarda, yatacak yeri veyapacak işi olmayan yoksul insanlar arasındaonlar gibi bir insandır. Soğuğun ve yağmurunaltında aç olduğunu fark etmekte ve üşümek-tedir. Yanındaki insanlardan tek farkı, halaüzerinde taşıdığı krallık giysileridir. Bu ema-netleri de defettiğinde artık yalnızlığını aşmış,gerçek dostları olacak insanların sıcaklığınıhissetmeye başlamıştır. Kendi deyimiyle KralLear ancak şimdi 'her karışına kadar kral' ol-muştur. Maskeler kaldırılıp bir kenara atılmış,altındaki canlı insan açığa çıkmıştır. Evet, yu-karıda belirtilenler dünya edebiyatının büyükdehası Shakespeare'nin söyledikleriyle tama-men örtüşüyor. Kim ne derse desin, insanlığıen derinden duyumsama ve insan olmaktangurur duyma zemini yoksulların zeminidir.Zengin maldan, yoksulsa candan verir. Buyüzden bir devrimci bir yoksulun kuru şiltesi-ni bir zenginin kuş tüyü yatağına asladeğişmez. Dervişlik işte budur. Bugün deKürt yoksullarının böylesi dervişlere ihtiyacıvardır. Yeryüzündeki taçsız ve tahtsız KürtKrallığı işte böylesi kadroların örgütleyipayağa kaldırdığı yoksullar ve ezilen emekçi-lerin eylemiyle vücut bulacaktır.

Önderliği yaşa ve yaşat! Êdi Bes eHamlesinin bu emredici şiarı bize hemkenetleneceğimiz hedefi, hem de bu hedefenasıl ulaşacağımızı gösteriyor. Ancak Önder-lik gerçeğini yaşayarak Önderliğimizi yaşata-bilir ve özgürleştirebiliriz. Önder APO özgür-leşmeden başka türlü bir yaşamı kendimizeharam saymalıyız. Yetersiz yoldaşlığımızyüzünden tutsak düşmesine yol açtığımız içinişlediğimiz bağışlanmaz suçu ancak böylehafifletebilir, bizi özgür insanlık gerçeğiyletanıştıran bu güzel insana olan vefa borcum-uzu ancak böyle ödeyebiliriz.

Kim ne derse desin, İnsanlığı en derindenDuyumsama ve insan

Olmaktan gurur duyma Zemini yoksulların zeminidiZengin maldan, yoksulsa

Candan verirBu yüzden bir devrimci

Bir yoksulun kuru şiltesini Bir zenginin kuş tüyü

Yatağına asla değişmez

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 86: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

PKK'nin 30'uncu kuruluş yıldönümü, 27Kasım Ulusal Diriliş Bayramımız başta ÖnderAPO'ya, halkımıza, tüm yoldaşlara ve herkesekutlu olsun. 31'inci Kasımı yaşarken, yani31'inci PKK yılına girerken özgürlük hareketiolarak çok daha örgütlü, hazırlıklı, güçlü ol-duğumuz; halk olarak, geleceğe, kendi örgüt-lülüğüne dayalı olarak özgürlük ve demokrasimücadelesi yürüten bir halk olarak daha güçlübaktığımız tartışma götürmez bir gerçektir.Biz PKK'nin resmi kuruluşunun 30'uncu yıl-dönümünü böyle bir düzeyde her gün gerillave halkımızın geliştirdiği özgürlük eylemle-riyle geleceğe güvenle bakan, umutlu, inançlı,iradeli, iddialı bir biçimde coşkuyla, heyecan-la yaşıyor ve kutluyoruz.

30'uncuPKK yılına Gabar ve Oramar dire-nişlerinin etkisi altında girdiğimiz biliniyor.Bu direnişler ki, yakıcı etkileri halen hem Kürthalkına, gençliğine, kadınlarına büyük coşku,heyecan veriyor. Hem de inkar ve imha siste-minin kalbine, beynine korku salmaya devamediyor. Böyle bir direniş içerisinde 30'uncuparti yılının çok daha büyük gelişmelerle dolubir mücadele yılı olacağı daha baştan belliydi.Nitekim öyle de oldu. Düşmanın bunu engel-lemek için geliştirdiği imha ve tasfiye amaçlı

saldırılar bir bir kırıldı. 22 Temmuz 2007 seçim-leri etrafında oluşturulan kapsamlı bir saldırıplanı vardı ki, bu plan 5 Kasımda Bush-Erdo-ğan görüşmesiyle çok daha kapsamlı bir ittifa-ka kavuşturulmuştu. Şimdi böyle bir ittifak veplan temelinde yürütülen saldırıların bir yılıgeride kalmış bulunuyor.

İnkar ve imha sisteminin iddiası şuydu:30'uncu yılda PKK'yi imha ve tasfiye etmek,31'inci yıla girmesine fırsat, imkan tanıma-mak. Fakat gerçekler ortadadır. İşte en kap-samlı imha ve tasfiye planının birinci yılı ge-ride bırakılmıştır. Sonuç: zorlanan, panik için-de olan, amiyane deyimle "çırpınan" inkar veimha sisteminin kendisi oluyor. Bunun tersi-ne, PKK ve Kürt halkı her zamankinden dahagüçlü, iddialı, örgütlü dimdik ayakta. Özgür-lük mücadelesini her alanda çok daha güçlübir biçimde geliştiriyor. Bu her kesin çıplakgözle görebildiği açık bir gerçektir. Ne abart-ma, ne de bir övgü; tersine, herkesin görebile-ceği bir gerçeğin yalınca ifade edilmesidir. İn-kar ve imha sisteminin 30'uncu PKK yılını birimha ve tasfiye yılı haline getirmek için tümgücüyle saldırdığı tartışmaya yer vermeyecekbir gerçek durumundadır. Öyle ki, ABD ve İrangibi dünyada en karşıt konumda olan güçlerböyle bir saldırı planının içine çekilmişler, biraraya getirilmişlerdir. Türkiye yönetimi, biryandan ABD gücünü ve müttefiklerini, diğeryandan İran gücünü ve müttefiklerini yanınaalarak bütün ekonomik, siyasi, askeri gücünüseferber ederek, geçtiğimiz bir yılda her türlüyönteme başvurma temelinde bir saldırıyürütmüştür. Bu, otuz yıllık mücadele tarihi-nin en kapsamlı saldırılarından birini oluştu-ruyor. Gerçek böyledir. Bu biçimde bilinmesi,anlaşılması kesinlikle gerekiyor.

Komünar

85

10'UNCU KONGRE GERÇEĞİELEŞTİRİ ÖZELEŞTİRİ TEMELİNDE YENİDEN

PARTİLEŞME VE GÜÇLÜ BİR KARARLAŞMA GERÇEĞİDİRDuran KALKAN

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 87: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

86

Bu saldırının önemli adımları vardı. ABDdesteğinde Medya Savunma Alanlarımıza dö-nük hava saldırıları bunun önemli bir ayağınıoluşturuyordu. Öyle anlaşılıyor ki Türkiye yö-netimi, hem hükümeti hem de Genelkurmayı,bu saldırılara büyük umut bağlamıştı. Bunun-la PKK'nin ağır darbe yiyeceği, iradesinin kı-rılacağı ve giderek yok edileceği umut ve he-sap edilmişti. Her gün dağı taşı, köyleri, heryeri uçaktan topa kadar her türlü araçla bom-balamalarına rağmen bu mekanlar gerilla üssüolmaya devam ediyor, özgürlük güçlerimizintemel dayanağı rolünü her zamankinden dahafazla oynuyor. Demek ki inkar ve imha siste-minin umut bağladığı saldırılar başarısızdır.Boşa çıkartılmıştır.

Bir diğer adım Zap operasyonuydu. Kışortasında, Şubat ayının sonunda, karakışta ensarp coğrafi alana en seçme güçlerini kullana-rak düzenlediği saldırıyla Ana Karargahımızdarbelenmek, tasfiye edilmek ve bu temeldegerillanın ezilmesi sağlanmak istenmişti. Busaldırı oldukça cüretli ve iddialı bir saldırıydı.Sonucun ne olduğu, onun da nasıl sonuçlan-dığı ortadadır. Şehit Sefkan Kültür Sanat O-kulu, Zap operasyonunu gerçekleştiren ve so-nuç almadan kaçarcasına geri dönen Türk or-dusu için "Suwar hatın, peya çun" dedi. O bü-yük gürültüyle, gösteriyle gelenler büyük ka-yıplar vererek, perperişan geri çekilmek zo-runda kaldılar. Üstelik de geri çekilebilmeyibüyük bir başarı saydılar. Dönemin Genel-kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, "yağdan kılçeker gibi başarıyla çekildik ve kurtulduk" de-di. Gerillayı ezmek için, HPG ana karargahınıtasfiye etmek için gelenler, gerillanın kuşat-masından çıkmayı kendileri için büyük kurtu-luş olarak gördüler. Zap direnişi, Gabar ve O-ramar direnişlerinin devamı olarak gerillanınyenilmezliğini, Türk ordusu karşısındaki ezicigücünü ortaya koyarak ciddi bir siyasi durumyarattı. Bunun sonuçları da biliniyor. Üçdörtay süreyle Türkiye yönetimi ciddi bir siyasikriz yaşadı. Önemli bir iktidar savaşımınasahne oldu, derinden bir sarsıntı geçirdi. Çe-şitli arayışlar, tartışmalar böyle bir süreçte ge-lişti. Sonuçta daha çok ABD müdahalesiyle

siyasi krizi hafifleten, imha ve tasfiye amaçlısaldırı planını hayata geçirmeyi hedefleyenbir iktidar paylaşımını, yönetim uzlaşmasınıortaya çıkardılar. Bu temelde ayakta kalmayave mümkünse PKK'yi imha ve tasfiye planınıhayata geçirmek için çalışmayı öngördüler.Tayyip Erdoğan İlker Başbuğ uzlaşması buçerçevede gelişti. AKP'yi kapatma davası bunedenle reddedildi. Ergenekon soruşturma-larını bu amaçla maskaralık haline getirdiler.Karşılıklı saldırılardan geri adım atarak,PKK'ye karşı savaş temelinde yeni bir uzlaş-ma ortaya çıkardılar. Medya Savunma Alanla-rımıza dönük askeri saldırılar için meclistensınır ötesi operasyon teskeresi çıkardılar. Te-rörle Mücadele Kurullarını toplayıp yeni sal-dırı planları hazırlayıp ortaya koydular. Bunagöre ABD ile yeniden ittifak yaptılar; ABDGenelkurmay Başkanı Ankara'ya gelerek "or-tak düşman" PKK'ye karşı ABD'nin Türki-ye'ye her türlü desteği vermekte olduğunu vevereceğini açıkladı. Yani bir yerde Türkiyeyönetimini PKK'ye ve onun şahsında Kürt hal-kına karşı saldırıya teşvik etti, saldırı için tah-rik etti. Psikolojik savaşı, basınla yaptıklarıtoplantılarla örgütlediler, hava saldırılarındaalamadıkları sonuç ve Zap operasyonlarındayaşadıkları yenilgiyi tersine çevirmek umu-duyla yeni bir saldırı içerisine girmeye yönel-diler. Bütün bu hazırlıklara karşın, daha düş-man gücü harekete geçmeden, harekete geç-me imkan ve fırsatını bulmadan gerillanın Bê-zelê'deki ezici vuruşu gerçekleşti.

Bêzelê eylemi, tıpkı Gabar ve Oramarvuruşları gibi imha ve tasfiye planını pratikle-ştirmeden boşa çıkartan, darbeleyen, ölü doğ-masına yol açan bir direniş oldu. Zap operas-yonunun yenilgisi gibi, Bêzelê'de yediği dar-beyle Türkiye yönetimi yeniden ciddi bir sar-sıntı yaşadı. Bu sarsıntıyı Bêzelê eylemini ta-kiben Amed'de, Dersim'de, Botan'da gelişengerilla eylemleri daha da derinleştirdi. Özgür-lük mücadelemizin 2008 güzünde, PKK kuru-luşunun 30'uncu yıl dönümünün yaşandığısüreçte zirveye taşınmasını sağladı. 30'uncuparti yılını en büyük kazanımlarla dolu bir yılhaline getirme sonucunu yarattı. Bunun sonu-www.a

rsiva

kurd

.org

Page 88: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

cundadır ki, Türkiye yönetimi, Tayyip Erdo-ğan İlker Başbuğ yönetimi, inkar ve imha sis-teminin yönetim gücü çılgınca saldırılar içinegirdi. Kürt halkının 2008 Martından itibarengeliştirdiği büyük serhıldan hareketi ile geril-lanın ezici vuruşlarından yediği darbeler so-nucunda içine düştüğü çaresizlik ve açmazıaşabilmek için çok ölçüsüz, ilkesiz, tehdit veşantaj dolu bir tutum ve saldırı içinde bulu-nuyor.

PKK'nin 30'uncu kuruluş yıl dönümü sü-recini hareket ve halk olarak özgürlük müca-delesini her alanda geliştirerek coşku ve heye-can içinde yaşarken; inkar ve imha güçlerininde bunu engelleyebilmek, PKK'yi imha etmeve Kürt halkı üzerindeki inkar ve imha siyase-tini başarıya götürme amacıyla saldırılarınısürdürme çabası içinde olduğu görülüyor. Sonbir umut ve çare olarak ABD desteğinde Baş-buğ- Erdoğan yönetimi tüm gücünü seferberederek çeşitli oyunlar ve saldırılar içinde bu-lunuyor. 30'uncu PKK yılını imha ve tasfiyeyılı haline getirmeyi hesap ederken, gerilladanve halktan yedikleri ağır darbeyle ciddi sar-sıntı geçirmelerinin verdiği çılgınlıkla ölçü-süz, kabadayıca söz ve davranışlarda bulunu-yorlar. Önder APO'ya dönük tehdit ve saldırıgirişimi buradan kaynaklanıyor. Gerilla vehalktan yediği darbenin intikamını Önderlik-ten almaya çalışıyorlar. Özgürlük hareketi-mizi, PKK'yi, gerillayı ezemeyen, tasfiye ede-meyen, dolayısıyla Önderlik gerçeğimizi pra-tikleşmekden alıkoyamayan güçler, ÖnderAPO üzerindeki tehdit ve saldırıyı arttırarakamaçlarına ulaşmak istiyorlar. Saldırılarlaezemedikleri, tasfiye edemedikleri gerilla vehalk gücünü, Önderlik üzerindeki tehdit vesaldırıyı arttırarak, işkenceyi yoğunlaştırarak,baskı ve şantaja başvurarak elde etmek isti-yorlar. Bu açık ve anlaşılır bir durumdur. An-cak bu durum kurallı bir savaş durumu değil,güçlü olanların başvuracağı bir yöntem de-ğildir, kesinlikle her hangi bir ilke ve ölçüyedayanmıyor; tersine, her türlü umudunu, ira-desini, inancını kaybetmiş, başarı kazanmagücünden yoksun kalmış, zayıf düşmüş, çare-sizlik, çözümsüzlük içinde olan gücün, ne

yaptığını bilmez biçimdeki bir davranışı olu-yor. Bunu birçok çevre "ateşle oynama" ola-rak değerlendirdi. Bu gerçeklik ateşle oyna-maktır! Yangına benzin dökmektir! Ne yaptı-ğını anlamaz, bilmez bir tutum, çok küstahça,alçakça bir davranıştır! Çünkü hiçbir insani il-ke ve ölçü tanımıyor, her hangi bir siyasi mü-cadele ve savaş kuralına dayanmıyor. Kural-sız, ölçüsüz, ilkesiz bir savaş tarzıdır bu. Ön-derliğimize, halkımıza, hareketimize daya-tılan savaş tarzının böyle olduğu, son olarakÖnder APO'ya yönelik tehdit ve saldırıyla birkez daha açığa çıkmış durumdadır.

Buna karşı da Kürt halkının, başta genç-ler ve kadınlar olmak üzere tüm emekçi kes-imlerin büyük bir öfke ve tepkisi gelişti. BaştaAmed, Dersim, Van, Hakkari, Gever olmaküzere Kuzey Kürdistan'ın bütün kent ve kasa-balarında, yurt dışında, Kürdistan'ın batı, do-ğu, güney parçalarında Kürt halkı 7'den 70'eayağa kalktı. Serhıldan durumu aşıldı, Kürtlerayaklanma halindedir, deniliyor bu duruma.Gerçekten de örgütlü bir halk ayaklanması ya-şanıyor. Önder APO bunu "ayaklanmadan daöte bir durum" diye tanımladı. Ayaklanmalar,isyanlar fazla örgütlü olmayan, çok bilincedayanmayan çıkışlardır. Elbette ki içinde bu-lunduğumuz süreçte Kürt halkının gerçekleş-tirdiği direniş eylemleri, büyük öfkeyi ve tep-kiyi yansıtan bu eylemler, oldukça bilinçli, ör-gütlü ve sistemlidir, somut bir amaca bağlı veonu gerçekleştirmeye dönüktür. Belki eylem-cilerin yaşadığı o büyük tepki, öfke isyan du-rumuna benzer, onunla benzerlik oluşturabilirama bu öfke ve tepki patlamasına dayalı ey-lemliliğin oldukça örgütlü, disiplinli olduğu,dolayısıyla isyanlardan, ayaklanmalardan çoköte, bilinçli ve örgütlü davranışı ifade ettiğitartışma götürmezdir. Türkiye yönetimi, geril-lanın Bêzelê'den başlayarak geliştirdiği eylemdalgasıyla kendisine vurduğu darbeyi ÖnderAPO'ya dönük tehdit ve saldırı girişimiyle bo-şa çıkartmak isterken, şimdi 7'den 70'e ayağakalkmış bir Kürt halkının büyük öfke ve tepkiseliyle yüz yüze gelmiştir. Tehdit ve şantaj po-litikasıyla gerillayı durdurabileceğini sanır-ken, halkın büyük direnişiyle karşılaşmıştır.

Komünar

87www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 89: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

88

Bu, özgürlük mücadelemiz açısından, 30 yıl-lık PKK mücadelesi açısından büyük bir do-ruğu, zirveyi ifade ediyor. 30'uncu yıl dönü-münde, PKK öncülüğünde ulusal-demokratikdireniş en büyük zirvelerinden birini yaşıyor.Böyle büyük bir direnişle karşı karşıya kal-ması, oldukça bilinçli ve örgütlü biçimde birgerilla ve halk direnişiyle karşı karşıya bulun-ması inkar ve imha güçlerini, en başta da Tür-kiye'deki mevcut yönetimi çılgına çeviriyor,dengesiz, pervasız, ölçüsüz hale getiriyor.

Bu durumdan yararlanmak isteyen birçokçevre aslında Türkiye'den ucuz çıkarlar sağla-mak üzere PKK'ye karşı Türk devletinin sal-dırılarına destek verdiklerini açıkladılar. Hep-si PKK'yi kınadıklarını söylediler, söylüyor-lar. Neyi kınıyorlar, ne için kınıyorlar. Kına-dıkları kimdir? Destek verdikleri nedir? Bun-lara çok fazla bakmadan, ne yaptıklarını bil-mez bir durum sergiliyorlar. Bir soykırımadestek verdiklerini görmüyorlar. 21. yy.ın ba-şında, özgürlükler ve demokrasi yüzyılı ola-rak tanımlanan yüzyılın başında, her kesin gö-zü önünde yaşanan Kürt soykırımının des-tekçisi oluyorlar. Bu soykırımı boşa çıkartmakiçin gelişen tarihin en insani, en demokratikdirenişini de kınıyorlar. Kürdistan'da yaşananmücadele karşısında uluslararası gericilik,milliyetçi- devletçi güçleri insanlık ölçüleri-nin dışına düşmüş bulunuyorlar. Belki de tari-hin en gerici, en barbarlık ifade eden bir du-ruşunu yaşıyorlar.

Diğer yandan Türkiye yönetiminin geliş-tirdiği çılgınlıklar söz konusu. Önder APO'yadönük tahdit ve saldırıyla gerillayı durdurmakisterken, Kürt halkının büyük öfke ve tepkiseliyle karşılaşan AKP yönetiminin, yine TürkGenelkurmayının nasıl bir faşist-milliyetçi tu-tum içine girdiği, maskesi düşerek, gerçektevar olan o faşist-milliyetçi özün nasıl ortayaçıktığı her gün söylenen sözlerden ve yaşananolaylardan çok daha net olarak gözüküyor. Bukonuda İlker Başbuğ'un geliştirdiği tutumlarvar. Avrupa birliği komisyonu da İlkerBaşbuğ'un bu tutumlarını, askerin siyasetegözle görülecek kadar açık müdahalesi, olaraktanımladı. AB'nin bu değerlendirmeleri basit,

çok anlam ifade etmeyen değerlendirmelerdir.Ortada askeri müdahaleden öteye, Hitlervaribir duruş var, müdahale var. Açıkça sivil top-luma dönük bir faşist tehdit var. İlker Başbuğ,halkın mücadelesi karşısında gerçek yüzü açı-ğa çıkınca, oturup düşünmek, buna gerçektende çare aramak yerine; neden maskem düştü,yüzüm açığa çıktı, buna niye birileri destekoluyor, bu gerçeği niye basın- yayın organlarıtopluma taşıyor, diye Hitlervari bir baskı vetehdit uygulamasını hiç çekinmeden geliştir-di. İlker Başbuğ'un bazı gazete ve televizyonkurumlarına yönelik söylemleri kesinlikle bu-nu ifade ediyor. Bu sadece onlara yönelik de-ğil, bütün topluma yönelik bir tehditti. Her-kesi korkutmayı, yıldırmayı hedefleyen birtehditti. Ardından bu tehdidi sahiplenerek,tepkilerin orduya yönelmesini azaltmak üzerebir provokatör gibi Tayyip Erdoğan devreyegirdi. Tayyip Erdoğan'ın Amed'den başlaya-rak Gever'e kadar uzanan Kürdistan seferleribirçok çevre tarafından haklı bir biçimde"provokatif girişimler" olarak tanımlanıyor,ifadelendiriliyor, değerlendiriliyor. Bu sefer-lerin bir provokasyon niteliği vardı, orduyukorumaya dönük girişimlerdi. Güya kendi-sinin çok daha güçlü olduğunu sanarak, o de-magojisine güvenerek var olan durumu tersi-ne çevirebilmeyi hesap ediyordu. Fakat bunakarşı da Kürt halkının tarihteki en büyük pro-testosu gerçekleşti. Amed halkının gerçekleş-tirdiği protesto gerçekten de her zaman anıla-cak, etkisi sürecek bir düzeye sahipti. 90'-andan bu yana yaşanan protesto eylemlerininen büyüğüydü. Büyük bir gövde gösterisiyleAmed halkını korkutacağını sanan AKP yöne-timi; tersine, 7'den 70'e Amed halkının büyükprotestosuyla karşılaşınca şok oldu, şaşkınadöndü. Ardından benzer bir biçimde Dersimseferi geldi, orada da halktan büyük bir şamaryedi. Bunları belki Van, Hakkari, Gever gezi-leriyle tersine çevirebilirim diye umut etti.Ama hiçbir yerde umduğunu bulamadı. Kür-distan'da durumların, tutumların değiştiği busüreçte netçe ortaya çıktı. Halkın büyük pro-testocu duruşu karşısında, Kürt halkını, Kürttoplumunu kaybettiğini, artık hiçbir şeyle; de-www.a

rsiva

kurd

.org

Page 90: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

magojiyle, makarnayla, kömürle, şununla bu-nunla da aldatamayacağını, satın alamayaca-ğını görüp anlayınca, kendisine verilen "Kürttoplumunu aldatma ve satın alma" görevinibaşaramadığını görünce Tayyip Erdoğan, İlk-er Başbuğ'dan daha büyük bir pervasızlıklabir saldırı tutumu ve söylemi içerisine girdi.Bunlar önemli hususlardır.

İlker Başbuğ'un "daha fazla kan akacakve sorumlusu, bu kanın aktığını söyleyenlerolacak" demesi tarihi anlamı olan bir sözdür.Yine Tayyip Erdoğan'ın Hakkari'de, "beğen-meyen çekip gitsin" demesi çok anlamlı birdurumu ifade ediyor. Bu söylem Faşistlerin"ya sev ya terk et" söylemini içeriyor. Belkitamı tamına o anlama gelmiyor, fakat sadecefaşist bir söylemdir diyerek, biz, olayın diğeryönlerini görmezden gelemeyiz. Bu söz Tay-yip Erdoğan'ın ilk defa kullandığı bir söz deolmuyor. Benzer biçimde aynı söylemi dahaönce de kullanmıştı. İkinci kezdir bunu tekrar-lıyor ve öyle anlaşılıyor ki, bu son dönemdeMilli Güvenlik Kurulu ve Terörle MücadeleKurulu toplantılarında Türkiye yönetimininyürüttüğü tartışmaların, PKK'ye karşı savaşkapsamında aldığı kararların bir biçimde ifadeedilmesini içeriyor. Kesinlikle ondan bağım-sız değildir, Tayyip Erdoğan'ın dehasının ürü-nü değil. Birden bire aklına gelerek, boş bulu-narak söylediği söz de değildir. Kürt toplumu-nun oylarını kaybettiği için, büyük öfkeyle,

tepkiyle sarf ettiği sözler de değil. Onlardanöteye, Türkiye yönetiminin yeni saldırı plan-larının, politik arayışlarının ipucunu veriyor.Bunu öyle görmek, değerlendirmek daha doğ-rudur.

Bu konuda birçok söylenmiş söz vardır.Türkiye'nin dışişleri bakanlığı, KDP yöneti-miyle çok sıkı ilişki içinde olduklarını, artıkBarzani'yle istedikleri gibi görüşebilecekleri-ni söylüyordu. Öyle bir hava yansıtıyordu ki,çökmekte olan Türkiye gericiliğinin yeniumudu, kurtarıcısı Barzani olmuş gibi bir ha-va veriyordu. Yine Tayyip Erdoğan, Kürt hal-kının, Önder APO'ya, gerillaya ve kendisinedönük saldırılar karşısında geliştirdiği direnişiseçim propagandası olarak tanımlıyordu. Neolursa olsun her şeyi seçime bağlıyor. Bunlarabir de, 'beğenmeyen çekip gitsin', sözü eklen-ince elbette ki işin içinde yeni oyunların, plan-ların olduğunu görmek, anlamak gerekiyor.Bu sözler bir kişiye ait sözler değildir. Öyleanlaşılıyor ki Türkiye devleti yeni saldırı pla-nlarının hazırlığı içindedir. En azından bunlarıtartışıyor, buna dönük kararlar almaya çalışı-yor. Bir yandan güney Kürdistan yönetimininTürkiye için kurtarıcı umut haline gelmesi;diğer yandan kuzeyde Türkiye yönetiminin,bu inkar ve imha sistemini beğenmeyenin çe-kip gitmesini istenmesinin ve her şeyin de ye-rel seçimlere bağlanması ortada yeni oyunla-rın var olduğunu, inkar ve imha sisteminin ye-ni karar ve planlar içinde olduğunu gösteriyor.Öyle anlaşılıyor ki, son Terörle Mücadele Ku-rulu toplantılarında Önderliğe dönük politi-kalar tartışıldığı gibi, diğer yandan bunun birparçası olarak halka dönük de ciddi bir tehditve saldırı hazırlığı yapıldığı anlaşılıyor. Buhazırlık bir göçertme hazırlığıdır. Daha öncede Tayyip Erdoğan "gerekirse hepsini kova-rız" demişti. Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye yö-netimi 1915'te I. Dünya savaşında Ermenileredönük geliştirdikleri tehcir yani göçertme, ül-kesinden, yurdundan kovma uygulamasınınbir benzerini, şimdi yaşanan III. Dünya sava-şı içerisinde Kürtlere karşı da geliştirmeyi tar-tışıyor, hesaplıyor. Son toplantılarda bununtartışıldığı ortaya çıktı. Yerel seçimlerin bu

Komünar

89

İlker Başbuğ'un "daha fazlaKan akacak ve sorumlusu

Bu kanın aktığını Söyleyenler olacak"

Demesi tarihi anlamı olan Bir sözdür

Yine Tayyip Erdoğan'ınHakkari'de, "beğenmeyen

Çekip gitsin" demesi Çok anlamlı bir durumu

İfade ediyor. bu söylem FaşistlerinYa sevYa Terk et" söylemini içeriyor.

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 91: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

90

kadar önemli hale gelmesi buradan kaynak-lanıyor. Yerel seçimlerde AKP Kürdistan'dakazanırsa, ona dayanarak, o sonuçları kullana-rak, uluslararası kamuoyunda onları bir kozolarak göstererek Kürt halkına, Kürt yurtsev-er ve demokratik duruşuna, Kürt özgürlük ha-reketine karşı her türlü soykırım içeren sal-dırıları yürütme gücünü ve cesaretini bulacak-tır. Yerel seçimler bu düzeyde önemli ve an-lamlı hale gelmiş durumdadır. Tayyip Erdo-ğan'ın bütün yaşananları seçim propagandası-na bağlaması bu amaçladır. AKP'ye, Kürt teh-cirini uygulamak üzere Kürt toplumunun oy-larını alma görevi verilmiş. Bu görevi başarır-sa, seçimi kazanırsa tehcir politikası uygula-nabilecek ve ona dayanarak AKP iktidarda,hükümette kalabilecek, eğer kazanamazsatehcir politikasının zemini ortadan kalkacakve AKP iktidardan düşecek. Böyle bir göreviyüklendiği anlaşılıyor. Aynı şekilde birden bi-re Mesut Barzani'nin Türkiye için bir kurtarıcıhaline gelmesi de bu politikalarla bağlantı-lıdır. Yine ABD'nin buna yönelik olarak des-teğini ummaktadır. Fakat Türkiye yönetimininuygulamak istediği bu tehcir politikasının dışdayanaklarının çok fazla güçlü olmadığı daortadadır. En büyük müttefik olarak gördüğüABD'de son gerçekleşen başkanlık seçimle-rinde başkan seçilen Obama'nın izleyeceğipolitikaların da buna destek vermekten öte,buna ters bir yaklaşım içinde olacağını söyle-mek mümkündür. ABD'nin yeni başkanı Oba-ma 1915 olaylarını soykırım olarak tanımlı-yor. Ermeni ve Kıbrıs politikalarında Türkiye-'yi çok daha zorlayacak politikalar izleyeceğianlaşılıyor. Belki Irak konusunda Türkiye'yedaha yakın bir politika izleyebilir, Türkiye'yipolitik olarak güçlendirebilir, ama daha çokuzlaşmacı siyasi yöntemleri öne çıkartan birpolitika tarzını esas alacağı için Türkiye'nintehcir uygulamaları, soykırım ifade eden poli-tik yaklaşımlarının mevcut ABD yönetimin-den destek bulması zordur. Demokrat yöneti-min, bir yarı siyah kişinin Türkiye'nin soy-kırım uygulamasına göz yumması, destek ver-mesi çok fazla da gerçekleşebilecek bir durumolamaz. O bakımdan zaten Türkiye toplumu-

nun, dünyadaki Türklerin bazı kesimleri busonuca memnuniyetle yaklaşım gösterse de,Türkiye yönetiminin çok sıcak bakmadığı, budeğişimden memnuniyet duymadığı ortaya çı-kıyor, anlaşılıyor. Bu gerçeklik Türkiye hükü-metinin, Tayyip Erdoğan'ın yaklaşımlarındanda açık olarak görülmektedir.

Diğer yandan Güney Kürdistan yöneti-minin böyle bir politikaya ortak olması, zeminteşkil etmesi, tarihi Kürt ihanetinin en büyü-ğünün içine düşmesi anlamına gelir. Bunu an-lamak, görmek zor değil. Böyle bir politikaya'evet' derse, bunun, PKK'ye karşı Türkiye ilebirlikte savaş yürütmekten çok daha tehlikelibir durum olacağı, daha ağır bir ihanet duru-munu ifade edeceği ortadadır. Bu açıdan Tür-kiye yönetimi böyle düşünse ve heveslensede, Güney Kürdistan yönetiminin böyle birakılsızlık edeceği, öngörüsüzlük içine girece-ği, bu kadar dar ve çıkarcı bir yaklaşım göste-rerek böyle ağır bir ihanet durumunu yaşaya-cağını elbette düşünmek, söylemek kolay de-ğildir. Bunu hiçbir Kürt kabul edemez. Ortadaoldukça duyarlı hale gelmiş bir Kürt ulusalkamuoyu var. Yine güney Kürdistan yönetimibunun ne kadar ağır bir sonuç getireceğini gö-rüp anlayabilecek bir politik birikime, tecrü-beye sahiptir. O bakımdan Güney Kürdistanyönetiminin de böyle bir soykırıma ortak edil-mesi zordur. Bazı kişiler buna alet olsalar, budüzeyde bir ihanet ve ajanlık durumuna gir-seler bile, yönetim düzeyinde Güney Kür-dis-tan Federe Yönetimi, KDP-YNK yönetim-lerinin böyle bir duruma düşmeleri elbettebeklenemez.

Geriye yerel yönetim seçimleri kalıyor.AKP'nin tüm gücünü, devletin ekonomik veaskeri gücünü, silahlı gücünü de arkasına ala-rak Kürdistan'da seçimi kazanmaya, bir devletpartisi olarak seçime girerek Kürdistan'dakibelediyeleri ele geçirmeye çalıştığı ortadadır.Uzun süre böyle bir seçim politikası izledi.Tayyip Erdoğan açıkça Amed ve Dersim'i is-tediğini ilan etti. Devletin tüm gücü arkasın-dadır. Kürdistan'da başka herhangi bir güçyok. Devletin tüm ekonomisi, maliyesi, güv-enlik kuvvetleri, ordusu arkasındadır. Kürdis-www.a

rsiva

kurd

.org

Page 92: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

tan'da devlet AKP'dir. Yerel seçimlerde AKP,Türk devleti olarak Kürdistan'ın kent ve kasa-balarında seçime girecektir. Devletle demok-rasi, soykırımla özgürlükçü duruş, direniş,AKP ile Kürt yurtsever hareketi yarışacak,mücadele edecek. Aslında bir seçimden çok,35 yıllık Kürt özgürlük mücadelesinin gelişimsürecini etkileyecek bir siyasi sonucun ortayaçıkacağı bir oylama olacak. İş bu noktaya gel-di. Bunu artık kadınıyla, genciyle, işçisiyle,memuruyla ,esnafıyla, yoksuluyla, zenginiyletüm Kürtler görüyor. Biraz yurtseverlik, de-mokratlık özelliği bulunan herkes bu seçimle-rin, belediye başkanlarını seçmekle sınırlı ol-madığını, ondan öte, Kürt halkının geleceğiniilgilendiren, adeta bir referandum değerindesiyasi özellik taşıdığını görüyor. Buna göre debir tutum var. Son halk direnişleri bunu açıkçagösteriyor. Bu direnişlerde gösterdi ki, her ke-simden, yaştan, cinsten, her bölgeden insanlartam bir ulusal demokratik birlik halinde ken-disine dayatılan inkar ve imha saldırılarınakarşı, kendi iradesi olan Önder APO'ya yönel-tilen saldırılara karşı direniyor. Bu açık birgerçek. Mevcut gelişmeler bu anlamda önem-lidir, iyidir. Direniş, referandumun özgürlükhareketinin başarısı yönünde olduğunu göste-riyor. Halen seçimlere zaman var, boşluk bı-rakmamak gerekecek. Bu anlamda da en azAKP kadar tüm Kürt yurtsever-demokrat güç-lerinin de tam bir birlik halinde referandumdeğeri taşıyan bu yerel seçimler üzerinde yo-ğunlaşmaları gerekiyor. Öyle bir yoğunlaşmaolursa AKP'nin bu oyunu da boşa çıkartılabi-lir, AKP ile oynanmak istenen oyun kırılabilir.

Peki, AKP ile oynanmak istenen oyunneydi? Ecevit hükümetiyle başarılamayan,İmralı sistemi içerisinde Önder APO'nun ide-olojik-siyasi imhasını, siyasi İslam söyleminedayanarak başarıya götürmekti. Bunun içinyıllarca sahte dincilik propagandası yaparakMüslüman Kürt halkını aldatmaya çalıştılar.Ardından orduyla birleşerek 2005'in güzün-den bu yana kirli savaşı bütün yönleriyle ge-liştirdiler. Topyekun savaş konsepti temelindePKK'yi imha ve tasfiye seferleri düzenlediler.Şimdi de AKP, devletin tüm ekonomik ve

askeri gücünü kullanarak, yine sahte dincisöylemi öne çıkartarak altı yıldır başarama-dığını bu aylarda başarmak istiyor. Bu açıktır,anlaşılırdır. Bu anlamda uluslararası komplo-yu başarıya götürmek istiyor. Önder APO'yadönük tehdit ve saldırı bunu netçe gösterdi,herkes gördü; yediden yetmişe tüm Kürt in-sanları bunu gördü, anladı. Bu kadar halk tep-kisi, öfkesi bu nedenledir. Dolayısıyla bu tep-ki, seçimlerde AKP'nin oyununu bozacak birsiyasi sonucu ortaya çıkartacaktır. Eğer boşdurulmaz, hata yapılmaz, boşluk bırakılmaz,en az AKP kadar halk içinde bilinçlenme veörgütlenme çalışması yürütülürse, seçimlerdede AKP'nin boşa çıkartılacağı söylenebilir.Veriler bu doğrultudadır.

Görülüyor ki, Türkiye yönetimi yeni plan-lar geliştirmeye çalışsa da, o planları hayatageçirmede imkan ve dayanakları zayıftır.Kendisini istediği kadar pazarlasın, satsın,ABD'ye bağlasın, ABD'nin bir askeri gücüolarak Ortadoğu'da III. Dünya savaşına katıl-mayı öngörsün, bu konuda ne yaparsa yapsınKürt soykırımını gerçekleştirecek bir pratiksüreci geliştirme gücünü, imkanını bulmasızordur. Veriler Türkiye yönetiminden, yani in-kar ve imha sisteminden yana değil; tersine,çok teşhir olmuş bir politika uyguluyor Türki-ye yönetimi. Son halk direnişleri bu teşhiriçok daha fazla geliştirdi. Öyle ki, Türkiye yö-netimine destek veren AB yetkilileri bile ya-yınladığı raporda Türk devletinin Kürt vatan-daşlara ölçüsüz şiddetle yaklaştığını söylüyor-lardı. Türkiye yönetiminin Kürt sorunundaverdiği sözü tutmadığını söylüyorlardı. Mev-cut durum, en yakın müttefikleri tarafındanbile kabul görmüyorsa, bunun ötesindeki birsoykırım uygulamasının dünyada destek bul-ması imkansızdır. Diğer yandan Kürt halkı oy-nanan oyunları görebilecek bilince, du-yarlılığa, bunlara karşı direnecek, mücadeleedecek bilinç ve örgütlülüğe sahip. Büyük bircesaret ve fedakarlıkla direniyor. Hiçbir ya-lana dolana, sahte dinci söyleme aldanmadığıgibi, kömürle, makarnayla onurunu satacak,satın alınacak bir durumda da değildir. Bu ko-nuda geçen yıllardaki hataları aşabilecek bir

Komünar

91www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 93: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

92

duruma ulaşmıştır. Geçen yıllarda bazı hatalaroldu. Halk şimdi bu konularda oldukça du-yarlı, gerçekleri görüyor, yurtsever-demok-ratik mücadelenin ne kadar hayati önem arzettiğini, oyunlara gelmemek gerektiğini gö-rüyor. Bir örgütlülüğü var. Genel Kürt siyasetiüzerinde oluşan bir denetim, kamuoyu baskısısöz konusu. Öyle ki, halk meydanlarda kenditutumunu ortaya koydu, mesajlarını verdi,"Önder APO'ya uzanan eller kırılır" dedi.İrademizi sahipsiz mi sandınız?", "PKKhalktır, halk burada" dedi. Önderliksiz biryaşamın Türkiye'nin felakete sürüklenmesiolacağını çok net olarak gösterdi. Yine hiçbiryalanın dolanın kendisini aldatamayacağı gi-bi, onurunu, şerefini kimsenin satın alamaya-cağını ortaya koydu, ifade etti. Seçimleri, oyvermeyi böyle ele alıyor. Oy namustur, namussatılmaz! diyor. Bunu 22 Temmuz seçimle-rinde de ortaya koydu. Şimdi de en çok geliş-tirdiği tutum budur.

Diğer yandan Tayyip Erdoğan kişiliğininve yönetiminin provokatif davranışları çokbüyük bir tepki yaratmış durumda. Öyle ki,'beğenmeyen çekip gitsin', gibi küstahça söz-ler ve davranışlar var ortada. DTP yönetimi,'kim, kimi, kimin vatanından kovuyor', dedi.Elbette orası da tartışma götürür bir konudur.Öyle anlaşılıyor ki Tayyip Erdoğan çok dol-duruşa getirilmiş. Nerede olduğunu, neyle yüzyüze bulunduğunu, Kürt toplumunun neyi ifa-de ettiğini, Türkiye'nin nasıl bir topluluk ol-duğunu fazla bilmiyor. Onun için de hiç kim-senin söylemediği, söyleyemediği sözleri per-vasızca söylüyor. Eğer iş çekip gitme noktası-na geldiyse, o zaman artık Türk ve Kürt top-lumlarını bir arada yaşatma imkanları bitmişdemektir. Bunu bilmeden mi yapıyor? İnsanböyle söyleyemiyor. O zaman gerçekten buyönetim, Türkiye ile Kürdistan'ı bölmek miistiyor? İnsan o konuda da bir şey diyemiyor.Fakat yaptığının bölücülük olduğu, Türkiyeyönetiminin söz ve uygulamalarının Türk veKürt kardeşliğini yok ettiğini, artık birlikteyaşama koşullarını ortadan kaldırdığını, Kürt-lerin Türkiye'den büyük bir kopuşunu ortayaçıkardığını görmek, anlamak zor değildir. Öte

yandan birilerinin çekip gitmesi gündeme ge-lirse, 90'lı yıllarda PKK mücadele şiddet-lendiğinde Demirel "bin yıldır buradayız, bı-rakıp gidemeyiz ki" sözleri hatırlanırsa, gün-deme gitmek gelirse, gideceğin kim olduğubellidir. On binlerce yıldır kendi vatanlarında,bu vatanda yaşayan Kürtlerin değil de, GürcüTayyip Erdoğan'ın Tiflis'e gitmesi en doğrusuolacaktır. Önder APO'nun da defalarca izah et-tiği gibi ortada bir devşirme, dönmelerdenoluşan bir Türkiye yönetimi, bir devşirmeTürkçülük var. Türkiye ne çektiyse bu dönmeve devşirme Türkçülükten çekti. Şimdi ben-zer bir biçimde bir Gürcü, bir Arap, bir Yahudibirleşmiş Türkçülük yapıyor; Kürtlere de di-yor ki, on binlerce yıllık yurtlarınızdan çekipgideceksiniz. Bu akıl alacak bir şey değildir.Eğer birileri gidecekse, gitmesi gerekiyorsa,kimlerin gitmesi gerektiği ortada.

Ama PKK için sorun çekip gitme değilde, demokrasi içerisinde, özgürlükler teme-linde bir arada kardeşçe yaşama imkanlarınıyaratmaktı. PKK çizgisi buydu. Önder APO-'nun yaratmaya, geliştirmeye çalıştığı, her tür-lü milliyetçi zehre karşı özgür yaşamı var et-me istemi, çabası bu yönlüydü. Şimdiye kadarhareketimiz hep bu esas üzerinde durdu, mü-cadele etti, direndi. Fakat elbette bu kadarbaskı, zorlama, katliam, giderek soykırım da-yatması olursa Kürt halkı da kendi direniş ko-şullarını, durumunu, yöntemlerini, hedeflerinigözden geçirir. Bu anlamda çareleri tükenmişdeğildir, yapacağının hepsini yapmış olmak-tan çok uzaktır. Mevcut durumda Kürt top-lumu direnme potansiyelinin yüzde 15-20'sinibile kullanmış değildir. Özgürlük mücadelesi-ni yürütme anlamında başvuracağı yöntemle-rin yüzde 10'unu hayata geçirmiş değildir.Hem direnme potansiyeli, hem de mücadeleetme yol ve yöntemleri şimdiye kadar oldu-ğundan kat kat daha fazla vardır. Bu bakım-dan her türlü saldırı karşısında çok daha bü-yük bir direnme gücünü ve çok yaratıcı diren-me yöntemlerini devreye koyabilir. Eğer bunazorlanırsa 30'uncu yılda hareketimizin böylebir direniş içerisine girmesi işten bile değildir.Topyekun savaş konsepti temelinde böyle birwww.a

rsiva

kurd

.org

Page 94: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

soykırım dayatılırsa, buna karşı PKK ve Kürthalkı da büyük bir özgür ve demokratik varolma ve kurtuluş mücadelesi dayatır, bunu ge-liştirir.

Yeni bir parti yılına girdiğimiz bu süreçtesiyasi ve askeri durumu kısaca böyle değer-lendirirken, 30'uncu yılda parti hareketi ve öz-gürlük mücadelemizin durumuna ilişkin debelirtilecek hususlar elbette vardır.

30'uncu PKK yılını büyük bir mücade-leyle kazanan hareketimiz oldu, Kürt halkıoldu. Bundan asla kuşku duyulamaz. Gabarve Oramar eylemleri 30'uncu yıla güçlü bir gi-rişi sağladı. Ardından Zap direnişi Türkiye ge-riciliğini temellerinden sarstı. Türkiye yöneti-mini ciddi bir kriz süreci içerisine soktu. Hal-kın Mart ve Nisan aylarında gelişen büyükserhıldanı direniş mücadelesini yürütenin halkolduğunu ve bedeli ne olursa olsun bu mü-cadeleyi zafere kadar taşıma iradesinde ol-duğunu gösterdi. İnkar ve imha sistemi yazayı boyunca 30'uncu yılda PKK'yi imha vetasfiye etme umut ve hesaplarını yaparken,PKK örgütsel bakımdan kendisini en çok güç-lendiren çalışmalarını yaptı. PKK 10'uncu Kon-gresini gerçekleştirdi, Önderlik çizgisinde, şe-hitlerimizin izinde kendisini köklü bir bi-çimde gözden geçirdi, değerlendirdi. Çizgiyleçelişen, uyumlu olmayan, çizgi gerekleriniyerine getirmeyen söz, tutum ve davranışlarıeleştirip mahkum ederek Apocu çizgide güçlübir düzeltme ve birleşme süreci gerçekleştirdi.10'uncu Kongrenin Apocu çizgide birlik, ka-rarlılık ve netlik ruhuyla yarattığı sonuç te-melinde PKK, tarihinin en güçlü örgütsel sü-recini yaşar hale geldi. Bu 30'uncu parti yılınınyarattığı en büyük gelişme ve kazanımdır.10'uncu Kongre, düşmanın imha ve tasfiyeplanlarına karşı, onu boşa çıkartmaktan daöteye; özgürlük ve demokrasi mücadelesinibaşarıya götürmenin garantisi olan öncülüğü,parti gerçeğini ortaya çıkararak zaferi garanti-leyen bir gelişmenin yaratılmasını ifade edi-yor. PKK, Önderlik çizgisinde en güçlü birpartileşme süreci içerisine girdi. Yeniden in-şayı tamamlayarak üçüncü partileşme hamle-si temelinde özgürlük ve demokrasi mücade-

lesini zafere taşıyacak bir öncülüğü yarattığınıherkese gösterdi, ilan etti. Bu temelde geçenon yıllık süreçte göze alamadığı, cüret edeme-diği düzeyde bir kararlaşmayı ve hedefi or-taya koydu; Önder APO'nun özgürlüğü he-defini güncel çalışmalarla gerçekleştirilecektemel hedef olarak önüne koyup, böyle büyükbir hedef doğrultusunda mücadele hamlesinegirdi, Önder APO'ya özgürlük hamlesini baş-lattı. 30'uncu kuruluş yıl dönümünün ya-şandığı dönemde gerilla ve halk serhıldanınınulaştığı zirve, böyle bir hamle doğrultusundageliştirilen mücadeleyi ifade ediyor. AslındaÖnder APO'ya özgürlük hamlesi, PKK kuru-luşunun 30'uncu yıldönümünde zirveye ula-şan gerilla direnişi ve halk serhıldanında ha-yat buluyor, pratikleşiyor. Bütün bunlar göste-riyor ki, bütün yıl boyunca inisiyatifi elindebulunduran, her dönemeçte, adımda, süreçtebaşarılı olan, kazanan özgürlük hareketimiz o-lmuştur; kaybeden, Türkiye yönetimidir, inkarve imha sistemidir, AKP'nin gerçekleştirmeyeçalıştığı imha ve tasfiye planlarıdır. Bu plan-ların hepsi kırılmış, boşa çıkartılmış, başarı-sızlığa uğratılmıştır. Özgürlük hareketimiz,31'inci yıla böyle bir başarı temelinde; inkarve imha sistemi ise, bütün planları başarısızkalmış, boşa çıkmış, zayıf düşmüş, çaresizlikiçine girmiş, bunun verdiği pervasızlık, çıl-gınlık içinde giriyor.

İnkar ve imha sistemi böyle bir çaresiz-liğin ve çılgınlığın sonucu olarak yeni, teh-likeli planlar yapmaya çalışıyor. Kürt halkınısoykırımla tehdit ediyor. Önder APO'ya dö-nük tehdit ve saldırı, halka dönük bir soykırımtehdidiydi. Son uygulamalar, sözler ve yakla-şımlarda da gördük ki, bu sadece ÖnderAPO'ya dönük tehdit ve saldırıyla sınırlı değil,gerçekten de halka dönük bir soykırım planıvar. Bu anlamda Önderlik ve halkı soykırımlatehdit eden bir yaklaşımı 31'inci parti yılınadayatmak istiyor. Bizim de, hareket ve halkolarak buna karşı direnişi her alanda tüm bo-yutlarıyla geliştirmekten başka çaremiz yok-tur. Başka bir tutumumuz söz konusu da ola-maz. Soykırım tehdidi ne kadar büyük olursaolsun, bu temelde baskı ve saldırılar ne kadar

Komünar

93www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 95: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

94

fazla olursa olsun, bunlar bizi mücadeledengeri adım attıramazlar. Tersine, son halkdirenişleri gösterdi ki, bütün bunlar Kürthalkının öfkesini ve kinini daha fazla arttırır,onu daha fazla bilinçlendirir, örgütler veeyleme sevk eder. Bu anlamda tehdidin vesaldırının büyüklüğü, tehlikenin vahşiliği,ancak bizim öfkemizi, kinimizi, tepkimizibüyütecek, örgütlülüğümüzü geliştirecek,gerilla ve serhıldan temelindeki direnişimiziarttıracaktır. Kesinlikle Kürt halkı sondirenişlerle tek tutumunun bu olduğunu, bun-dan başka herhangi bir tutumun kendisinekabul ettirilemeyeceğini gösterdi, ortayakoydu. Bu bakımdan da bir kere, 30'uncu yıl-daki kazanımlar temelinde 31'inci mücadeleyılına daha güçlü girerken her türlü saldırıyakarşı her alanda çok daha güçlü bir direnmeazmine, gücüne, potansiyeline, örgütlülüğünesahip olduğumuz ortadadır. Bunu sürdüre-ceğiz, gerçekleştireceğiz. Böyle bir direnişiyürütme fırsat ve imkanlarımız herzamankinden fazladır. Halkın kararlılığıtamdır. Önderlik çizgisi, tutumu nettir.Gerillanın kahramanca direnişi en güçlüdüzeyine ulaşmıştır. Fırsat ve imkanlar herzamankinden fazladır. Bölgedeki durum,uluslararasındaki gelişmeler bizim direnişigeliştirmemiz için fırsat ve imkanları herdönemden fazla sunuyor. Bu konuda herhangi bir daralma ve eksiklik yoktur. Obakımdan mevcut fırsat ve imkanları dadeğerlendirerek, şimdiye kadarki kazanımlarada dayanarak 31'inci yılı çok daha büyük birözgürlük ve demokrasi yılı, direniş yılı, başarıve kazanma yılı haline getirebiliriz. Bu konu-da kendimize güvenimiz, başarıya inancımız,kazanma azmimiz her zamankinden güçlüdür.Çünkü Önderlik duruşu tarihin en büyük veen güçlü bir dönemini arz ediyor. İnsanlık tar-ihinin en büyük özgürlükçü duruşu olanİmralı direnişi, elbette ki zaferin garantisiniveriyor. Gerilla ve halk kahramanlıkçizgisinde mücadele ediyor. İnkar ve imha sis-teminin bu gerici faşist-milliyetçi yüzü herzamankinden çok daha fazla teşhir olmuşbulunuyor. O bakımdan da 31'inci PKK yılı,

özgürlük ve demokrasi çizgisinde direnmepotansiyelimizin en çok pratikleşeceği bir yılolmaya aday olduğu gibi, böyle bir güçlüduruş nedeniyle Kürt sorununun çözümününgerçekleşmesine, özgür ve demokratikyaşamın gelişmesine dönük de başarı şan-sının, imkanlarının en çok olduğu bir dönemiifade ediyor. Şöyle de ifade edebiliriz: içindebulunduğumuz süreçte elbette durum çok ger-gin, çatışma çok keskin, fakat bu aynı zaman-da Kürt sorununun çözümüne de en yakınolduğumuzun bir ifadesi oluyor. Özgürlük vedemokrasi mücadelesini geliştirmek için enbüyük güç ve imkana sahip olma durumu-muzu ifade ediyor. Yani 31'inci yıl, partileşmetemelinde özgürlük ve demokrasi mücadelesi-ni en fazla geliştirebileceğimiz bir yıl olacak.Kürt sorununun çözümü yönünde en güçlü,büyük gelişmelerin, adımların atıldığı bir yılolacaktır.

Türkiye yönetimi şimdiye kadar bir sürüoyun oynadı. Bunları bozduk, hepsini boşaçıkardık. Şimdi artık sıfırı tüketme noktasınadoğru gidiyor. Soykırım arayışları ve bunugerçekleştirme çabası, bu dünyada ve Kürthalkının bu biçimde bilinçli, örgütlü ve diren-gen olduğu bir ortamda öyle kolay değildir.Kürtler ne Ermenilerdir, ne de Rumlardır;Kürdistan ne Ermeni yurduna, ne de Rumlarınduruşuna benzer. Kürt toplumu onlar gibideğildir. Mevcut durumda Kürt halkının bil-inç, örgütlülük ve eylemlilik durumuyla,geçmişte onlara dönük soykırım uygulandığıdönemdeki durumlar ayrıdır. Tarihsel süreçlerde çok farklıdır. O bakımdan Türkiye yöneti-minin, İlker Başbuğ- Tayyip Erdoğan yöneti-minin bu yönlü arayışları boştur. Kendibaşlarına bela olacak, kendi çöküşünü vebelki de beğendikleri yere gitmelerini gün-deme getirecek arayıştır. Bunu böylebilmelerinde yarar var. Buna karşılık olarakKürt halkının duruşu, bilinçliliği, örgütlülüğü,direnme azmi çok güçlüdür. O açıdan da şunusöyleyelim: 31'inci PKK yılı, daha çokmücadele edeceğimiz, daha büyükkazanacağımız, zafere, özgürlüğe daha çokyaklaşacağımız bir yıl olacak. www.a

rsiva

kurd

.org

Page 96: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

31'inci parti yılında siyasi bir çözüm ilegirmek isterdik. Fakat böyle olmuyorsa, çatış-ma derinleştiriliyorsa, bu kadar inkar ve imha-da ısrar varsa, saldırı oluyorsa, elbette ki bunakarşı direnmekte bir zorunluluktur. Başka tür-lü özgür olunmaz, örgütlü hale gelinmez, öz-gür yaşam kazanılmaz, yaratılmaz, onur şerefkorunmaz. Başka yolu yok, Kürt toplumunabaşka yol bırakılmıyor. Ancak direnerek varolma yolu bırakılıyor. Bizim de bunu kabuletmekten ve buna göre davranmaktan başkaçaremiz yoktur. Madem böyle isteniyor, o za-man bizde bunu en iyisinden, en güzelinden,en güçlü bir biçimde yapalım. Gerçekten de"Kürt ayaklanması" oluyor, diyorlar. O haldeayaklanmaysa ayaklanma, savaşsa savaş, di-renişse direniş, hepsinin en güçlüsünü, enkapsamlısını yapalım, yapmamız gerekiyor.Yeni yıla, 31'inci parti yılına böyle hazırla-nacağız. Her şeyi gözden geçireceğiz, değer-lendireceğiz. Madem ki inkar ve imha sistemisoykırımı dayatacak kadar saldırganlığı gözealıyor, o zaman bizde her türlü direnişi sür-dürecek şekilde bir karar, planlama ve hazırlıkiçinde olmalıyız. Bunun için de yürüttüğümüzsavaşı ve yürütülen serhıldanın da durumunugözden geçirmemiz gerekiyor. İdeolojik mü-cadeleden askeri mücadeleye kadar tüm mü-cadele durumlarını yeniden gözden geçiren,değerlendiren, bu saldırganlık karşısında onuyerle bir edecek, boşa çıkartacak, yenilgiyeuğratacak bir direniş mücadelesini her alandaplanlayıp yürütecek bir kararlaşmaya ken-dimizi ulaştırmamız lazım. Yeni parti yılınagirerken önümüzde böyle bir değerlendirmeve kendimizi kararlaştırma süreci var. Bu bü-yük bir ihtiyaç durumunda. Bunu yapacağızve bu temelde çok daha kararlı, hazırlıklı,koşullar neyi gerektiriyorsa onu başarıyla ha-yata geçirecek şekilde bir özgürlük mücadele-sini, direnişi, isyanı, ayaklanmayı 31'inci partiyılına dayatacağız. Bu artık bizim için ol-mazsa olmaz kabilinden bir zorunluluk halinegelmiştir. Böyle gitmesi kabul edilemez. So-nuçsuzluk, çözümsüzlük, bu işkence sistemikabul edilemez. Onun için halk, "Êdî Bes e"dedi, "İmralı işkence sistemine son" dedi,

"Önder APO'ya özgürlük" dedi. Bunlar boşasöylenmiş sözler değildir. Gerçekleştirilmesigereken hedeflerdir. Bunları gerçekleştirecek,hayata geçirecek, başaracak bir mücadeleyi31'inci PKK yılına kesinlikle dayatacağız.Hareket olarak kararlılığımız bu temeldedir.Önderlik duruşu ve direnişinden çıkardığımızsonuç budur, halkın direnişi de tüm halkolarak böyle bir kararlılık içinde olduğumuzugösteriyor.

PKK'nin 30'uncu yıldönümü vesilesiyleüzerinde değerlendirme yapılması gereken birdiğer ve en önemli alan, partileşme alanı ol-maktadır. 30'uncu yılda en çok gelişme sağla-dığımız alan ideolojik-örgütsel mücadelealanıdır. Biz gerçektende 30'uncu yıla hakkınıverdik. 30'uncu yılda 10'uncu Kongreyi yap-tık. Otuz yıla 10 Kongre sığdırmış bir partihareketiyiz. Her üç yıla bir Kongre düşüyor.10'uncu Kongreyle Parti Tüzüğüne üç yıldabir Kongre yapılmasını bir hüküm olarak koy-duk. Böylece yeni tüzüğümüzün hükümlerinegöre zamanında Kongrelerini yapmış bir partihareketi konumundayız. Zamanında Kongreyapmış olmak, Kongre esaslarına göre çalış-mak, seçimle işleri yürütmek, toplantılarınızamanında yapmak, alınan karar ve planlarıuyguluyor olmak açısından önem taşıyor. De-mek ki kararlarımız uygulanıyor, parti de biraksaklık yoktur, düşman saldırıları her hangibir engelleme yaratmıyor. Bu konuda ulusla-rarası komplo ardından doğal olarak bir sar-sıntı geçirdik. Fakat genelin düzenli yürü-yüşü, önderliğin parti çalışmalarını tüzük hü-kümlerine göre sistemli, düzenli yürütmesi osarsıntıları aşmasını da sağlattı. Böylece 30-'uncu yıl dönümünü ki, temel bir kesit, bir yüzyılın neredeyse üçte biri ediyor, çeyrek yüzyılı aşıyor 10'uncu Kongre temelinde kendiniyenilemiş, yeniden kararlaştırmış, eleştiri-özeleştiri temelinde düzeltmiş, gözden geçir-miş bir temelde yaşıyor. Bu anlamda iç sorgu-lamamız, çizgi gereklerine göre kendimizi dü-zeltmemiz, güçlendirmemiz gerçekleşmiştir.Esas önemli olan, 30'uncu yıl mücadelesininesas ağırlıklı olan yönü budur, bunu görmekgerekir. 30'uncu yılda bunu yapmış olmamız,

Komünar

95www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 97: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

96

yıl dönümünü böyle büyük bir örgütsel çalış-mayla, zirveyle, başarıyla karşılamamız,PKK'nin gelecekte özgürlük ve demokrasimücadelesine öncülük yapmadaki iddiasını,gücünü ortaya çıkarıyor. Bu açıdan 31'inci yı-la daha güçlü ve hazırlıklı giriyoruz. Neden?Çünkü ideolojik-örgütsel bakımdan eleştiri-özeleştiri temelinde kendimizi yenilemişiz,yetkinleştirmişiz, düzeltmişiz. Bu en büyükgücü veriyor. Çünkü parti sağlamdır. Parti sağ-lam olursa her türlü mücadele başarıyla yürür,

siyasi -askeri mücadele her yerde, her zamanbaşarıyla yürütülür. Önderlik "PKK'lileşelimsavaşı kazanalım" dedi. Partileşmek, her tür-lü mücadelede, siyasi-askeri mücadelede ba-şarı kazanmanın, zafer elde etmenin birincikoşuludur. Partisiz Kürdistan'da hiçbir siyasi-askeri çalışma yapılamayacağı, başarı eldeedilemeyeceği gibi, her tür askeri-siyasi ba-şarının yaratıcısı kesinlikle parti öncülüğüdür.Bu nedenle 30'uncu yılda 10'uncu Kongre ilepartileşmede yaşadığımız gelişme düzeyisiyasi-askeri mücadelede kazandığımız başa-rıların yaratıcısı olduğu gibi, bundan sonra ka-zanılacak büyük başarıların da güvencesioluyor. 31'inci yıla bu temelde daha güçlü, da-ha hazırlıklı giriyoruz.

Esas olarak 10'uncu Kongrenin başarıylapratikleştiği yıl elbette ki 31'inci parti yılı ola-caktır. Büyük siyasi-askeri mücadele ve başa-rılar 31. yılda kazanılacaktır ve bu kesindir.30'uncu yılda yaptığımız 10'uncu KongrePKK'nin önümüzdeki süreçte de Kürt halkına,onun özgürlük ve demokrasi mücadelesine

başarıyla öncülük edeceğinin en somut gös-tergesi oluyor. Önderlik , 10'uncu yılda " ge-çen on yılda yaptıklarımız, gelecek on yıldayapacaklarımızın da aynasıdır" dedi. Şimdi30'uncu yıl dönümünde 10'uncu Kongre ger-çeğine dayanarak şunu rahatlıkla söylüyoruz:PKK'nin geçmiş otuz yılda yaptıkları, gelecekotuz yılda yapacaklarının da aynasıdır. On-larca yıl Kürt halkına ve özgürlük mücadele-sine başarıyla öncülük edecek bir parti ha-reketinin yeniden inşası, üçüncü partileşmehamlesinin başarıyla gerçekleştirilmesi 10-'uncu Kongreyle sağlanmıştır. 10'uncu Kong-re gerçeğini böyle görmemiz, anlamamız ge-rekiyor. Belgeler yayınlanmıştır, halka ve ör-güt yapımıza Kongre sonuçları bildirgelerlesunulmuştur. Üzerinde duruluyor, tartışılıyor,daha da tartışılmalıdır. 10'uncu Kongre ders-lerinin özellikle bu 31'inci Kasım ayını ya-şarken çok yönlü tartışılması, açığa çıkartıl-ması ve derinden özümsenmesi gerekiyor.

Nelerdir bu dersler? 10'uncu Kongre ger-çeğinden neyi çıkartacağız? Bir kere, Kong-reyi nasıl yaptık, neden 2008 yazında başarıy-la yaptık da, başka zaman yapamadık. Nedendaha önce yapmamız gerekirken yapamadık,ertelemek zorunda kaldık? Demek ki hazır de-ğildik; kadro yapısı hazır olmazsa, örgüt ya-pısı Kongre yapamaz. Hazır olmak ne demek-tir? Eleştiri-özeleştiri yapabilmek demektir.Yani hata ve eksiklikleri ortaya çıkarabilmek,bu temelde daha büyük bir iddia ve irade, da-ha büyük bir başarı elde edecek mücadele gü-cünü ortaya çıkartabilmek demektir. Geçenyılda bu iddia ve irade gücümüz yoktu, başar-ma azmimiz yoktu, kendimize güvenimizyoktu, başarıya inancımız yoktu. Bunu netsöyleyebiliriz, ya da bütün bunlar zayıftı. Buzayıflıklar nedeniyle Kongre yapamadık. Yap-saydık yeniden inşayı başarıyla gerçekleştire-mezdik. Hiç geri çekilme temelinde, iş yap-mama, yapamama temelinde Kongre olur mu?Elbette ki olmaz. Öyle Kongre yapılırsa or-taya örgütün yeniden şekillenmesi değil, da-ğılması, tasfiyesi çıkar. O nedenle ancak bü-yük bir iddia ve irade kazandığımız, bunu ya-ratan eleştiri-özeleştiri yapma gücü kazandı-www.a

rsiva

kurd

.org

Page 98: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

ğımız zaman Kongreyi yapabildik. Bu da 2008yazında hareketimizin bütün kadro yapısıylayaşadığı bir durumu ifade etti, ediyor. Son biriki yıl içerisinde böyle büyük bir değişim, ge-lişme yaşandı örgütümüzde. İrade gelişimi,iddia gelişimi, başarıya inanç, kendine güvenortaya çıktı. Daha önce bunlar zayıftı. Nedenbu geçen bir-iki yıl içerisinde bunlar ortayaçıktı? Burada Önderlik direnişinin payını, et-kisini görmek lazım. İmralı direnişi, insanlıktarihinin en özgürlükçü duruşunu ifade ediyor.Dolayısıyla en büyük özgürlükçü direniş anla-mına geliyor. Bu son yılda genel direnişten deöteye, çok somut ve sert bir fiili direniş halinegeldi. Bu direnişin herkes üzerinde etkisi var.Bütün yüreği, beyni etkiliyor. Önderlik ger-çeği bu kadar amansız bir direniş içerisin-deyken, bundan etkilenmeyen yurtsever-demokrat olabilir mi? Hele hele sen bunun birkadrosuysan etkilenmeyip de kendine görekalabilir misin? Elbette kalamazsın!

İkincisi, Önderliğin mücadele anlayışıkonusunda yanlış görüşler vardı. Önderlik de-mokratik siyasi çözüm isterken, sorunlar böy-le çözülsün derken, sanki mücadeleden vaz-geçmiş, sert direniş ve mücadele öngörmüyor-muş gibi değerlendirmeler, anlamalar ortayaçıkıyordu. Bu yanlıştı tabi. Önderliğin içindebulunduğu direniş süreci bu düşünceleri yıktı,ortadan kaldırdı, yanılgıları kırdı; herkes gör-dü ki, Önderlik sorunların demokratik siyasiçözümünü istiyor, ama gerektiğinde en sertfedai direnişinden uzak değildir, çizgisi böy-ledir. Bu nedenle Önderliğin mücadele an-layışı konusunda kadroda var olan muğlaklık,yanlış, yetersiz değerlendirmeler de aşıldıböylece. Bu, düşüncede gelişmelere yol açtı.Önderliğin hazırladığı son savunma düşüncesistemimizde değişiklikler yaptı. Önceki sa-vunmalarda bu durum yok muydu? Vardı.Ama son savunma bazı konuları daha ayrıntılıve kapsamlı açıyor. Bu bakımdan da tam an-laşılmayan ya da muğlak görülen, tam görüşbirliği oluşturulmayan bazı konularda görüşbirliği sağladı. Örneğin, liberalizm konusu:Önderlik, son savunmasında en çok bunu açtıve eleştirdi, somut görüşünü ortaya koydu.

Kapitalizmin gücü silahında ve parasında de-ğil, liberalizminde dedi ve mahkum etti. Kapi-talizmin mahkumiyetini liberalizmin mahku-miyeti olarak koydu ortaya. Oysa şimdiye ka-dar bu konuda bazıları durumu muğlaklaş-tırıyordu. Liberalizmin bu şekilde eleştirisi vemahkumiyeti hareketimiz içinde yoktu. Özel-likle provokatörler, Dr. Ali ve benzerleri bu ko-nuda düşünce çarpıtması yapmaya çalışıyor-lardı. Birazda liberal olsak ne olur, diyorlardı.O yüzden liberalizmi eleştiremiyorduk, mah-kum edemiyorduk, eleştiriler yerini bulmu-yordu, hiç kimseye "liberalsin, öz eleştiri ver"diyemiyorduk. Liberalsem liberalim, ne var,biraz da liberal olsak ne olur, deniliyordu. Ön-derlik, liberalizmi böyle mahkum edince, bukonudaki kendine göre anlayışlar, yetersiz,muğlak yaklaşımlar tümden ortadan kalktı.Önderlik bu konuda tam bir düşünce açıklığı,netliği ve birliği yarattı. Bizim örgütümüzü dedisiplinsiz, sağa sola çekiştirilen, etkisiz,plansız, iradesiz hale liberal tutumlar, düşün-celer, davranışlar getiriyordu. Onun aşılmasıçok bütünlüklü, güçlü, iradeli, disiplinli birörgütsel duruş ortaya çıkardı veya bu temeldeilerleyen bir örgütsel yapı geliştirdi.

Şimdi onun dışında, 1 Haziran Atılımı-nın beşinci yıla kadar da yenilgisiz gelişerekdevam etmesinin etkisi var. Bu başaraca-ğımıza dair inancı güçlendirdi. Önce bu inançzayıftı. Birçok yönden bir yıl, bir ay sürer, ba-şarısı olmaz sanılıyordu. Kendine güven veinanç azdı bu nedenle. Onun için kimse çokfazla sorumluluk almak istemiyordu. Herkesgeri çekiliyordu, görev-sorumluluk üstlenmezayıftı. Oysa 1 Haziran Atılımı yenilmedi, be-şinci yılına geldi, başarılar kazandı, örgütü to-parladı, düşmana ciddi darbeler vurdu; sarsın-tı geçiren, zorlanan, kırılmaya yönelen düş-man oldu. Bu büyük bir inanç, umut, güvenyarattı, mücadele edip başarı kazanacağımızadair inancımızı geliştirdi, pekiştirdi. Bu da ta-bi iddia ve irade kazanmamızda bir etken ol-du. Aynı zamanda tasfiyeciliğe karşı HPG'ninyürüttüğü mücadelenin de bunda bir etkisivar. Tasfiyeciliğe, provokasyona karşı ancakÖnderlik mücadele eder, deniliyordu. Bizim

Komünar

97www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 99: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

98

buna karşı mücadele edemeyeceğimiz sanılı-yordu, oysa HPG bünyesinde böyle bir müca-dele yürütüldü ve sonuç aldı. Zayıfta olsa, geçde kalsa, dördüncü konferans temelinde ge-lişen süreç provokatif-tasfiyeci eğilimin açığaçıkartılıp mahkum edilmesi, örgütten kovul-ması, tasfiyecilik karşısında örgütsel zaferinkazanılması oldu. Dikkat edilirse bu kişiler birkişiyi bile etkileyemediler, götüremediler. Dr.Ali Rubar çetesi Ferhat-Botan çetesinden da-ha mı zayıftı? Hayır, onların HPG de hiçbir et-kileri yoktu, fakat bunlar ise HPG'nin komutakonseyiydiler. Üçüncü konferansta HPG'ninen çok oyunu alanlardı, HPG' de en etkili o-lanlardı. Peki, sonuç ne oldu, kendilerindenbaşka peşlerinden giden bir kişi var mı? Yok-tur, yalnız başlarına bırakılmış, çizgi ve Ön-derlik karşıtlığı gerçeklikleri açığa çıkar-tılmış, yargılanıp mahkum edilerek, kovulmu-şlardır. Bunu örgütümüz yaptı. Demek ki, bizideolojik ve örgütsel mücadele yürütebili-yoruz, tasfiyeciliği açığa çıkarıp mahkumedebiliyoruz, Başarı kazanabiliyoruz. Bu dabize güç ve güven verdi. Bütün bunlara daya-narak biz 10'uncu Kongreyi güçlü, başarılıyaptık.

10'uncu Kongre esas olarak ideolojik- ör-gütsel sorunları tartışan Kongre oldu. İdeo-lojik-örgütsel sorunları da doğru bir çizgidetartıştı. Örneğin, yürütülen mücadeleyi tanım-ladı, onun gücünü ve etkinliğini ortaya koydu.İnkar edilemez güçte bir fedai mücadelesininyürütüldüğünü, kahramanlık düzeyinde dire-nişlerin olduğunu vurguladı, inkarcılığı redde-tti. Ama böyle bir mücadeleyle birlikte, bununyetersiz olduğunu da tanımladı, yetersizlikle-rini gösterdi. Bu mücadelenin bedelinin ağırolduğunu ortaya koydu. Peki, neden yetersiz,neden bedeli ağır? Demek ki hata ve eksiklik-ler var. Nerededir hata ve eksiklik? Siyasi or-tam mı uygun değil, Önderlik görevleri mitam yapılmamış, halk desteği mi az, örgütünmücadeleci ruhu mu zayıf? Hayır, bunlarınhepsi yeterli. Peki, o zaman neden hata ve ye-tersizlik var? Çünkü öncülük zayıf, hata veeksiklik öncülükten kaynaklanıyor. Öncü isepartidir. Partiden, partileşmeden kaynaklı bir

zayıflık var. Partileşme zayıf olunca, güçlüolmayınca, güçlü, yeterli bir ideolojik -örgüt-sel öncülük olmayınca siyasi-askeri mücadelebaşarılı ve etkili yürütülemiyor, sonuç alına-mıyor. Tam tersine siyasi-askeri mücadeledeyetersizlik oluyor, bedel ağır oluyor. 10'uncuKongremiz bunun sorumlusunun partileş-medeki zayıflık olduğunu, parti öncülüğününyeterince gelişmediğini tespit etmiştir. Nedenzayıf, partileşmenin zayıflığı neredendir? Onuda tabiî ki kadro ve örgüt duruşundaki zayı-flıklar olarak değerlendirdi. Kadrolar çizgiyiyeterince özümsememişlerdir, yeterli ör-gütlülüğe sahip değiller, siyasi ve askeri mü-cadelede yeterli bir öncülük yapamıyorlar,kadro öncülüğü, komuta öncülüğü zayıftır,yetersizdir, parti ölçülerine, onun çizgisineuygun değildir. Kadroda bin bir türlü hastalıkvar: bireyci, tepkici, tutucu, savunmacı, libe-ral, bürokrat, kendine göre, geri çekilen, isti-facı, gücünü yeterince kullanmayan ve dahabir sürü hastalık var. Çizgiyi benimsememiş,özümsememiş; Önderlik çizgisinin gerekle-rine göre örgütlenmemiş.

Peki, kadro böyle, ama neden böyle, niyebu durum düzelmemiş, düzeltilmemiş, kim budurumu giderecek? Elbette ki yönetim gidere-cek. Parti yönetimi bunun için var. Kadro çiz-giyi özümsememiş olabilir, hastalıklarla doluolabilir, örgütsüz olabilir; yönetim de bunlarıgidermek için vardır. Hastalıkları ortadan kal-dıracak, örgütsüzlüğü giderecek, kadroyu eği-tecek mekanizma yönetimdir. Eğer kadro böy-leyse, örgüt zayıf ise demek ki yönetim za-yıftır, yönetim görevlerini yerine getir-memiştir. O zaman demek ki yönetim olun-mamıştır. 10'uncu Kongre bu temelde yöne-tim gerçeğini sorguladı. Öyle sağı-solu eleş-tirmedi, Kongre bileşenini eleştirdi, kendinieleştirdi. Şu ya da bu düzeyde yönetim görevialmış kadrolardan toplanmış bir Kongre plat-formu vardı. Belli ki sorun biziz, kimse değil-dir. O zaman kendimizi çizgiye doğru çekme-liyiz. Sorun bizdedir, sorunu kendimiz çöz-meliyiz. Bunun için de sağı solu suçlamadan,eleştirmeden, namusluca özeleştiri vererekkendimizi düzeltmeliyiz. Düzeltme Kongre-www.a

rsiva

kurd

.org

Page 100: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

den, Kongre platformundan başlamalıdır. Çiz-giye oturma Kongreden başlamalıdır. Bununiçin de 10'uncu Kongre bir eleştiri Kongresideğil, bir özeleştiri Kongresi oldu. Öze-leştiriyi esas alan bir çalışma yürüttü. Bu te-melde Parti Meclisini sorguladı, yeniden inşakomitesini sorguladı. Yeniden inşaya yönetimdüzeyinde nasıl yaklaşılmıştı, yeniden inşanasıl ele alınmıştı, onu sorguladı. Çünkü yeni-den inşa Önderlik örgütlenmesiydi. Önderlik"ben kendi eğilimimi örgütlüyorum" dedi. Oaçıdan yeniden parti inşasına yaklaşım, önder-liğe yaklaşım demektir. Önderliğe yaklaşımınsomut göstergesi PKK'nin yeniden inşasınayaklaşımdır. Kim, ne kadar PKK'nin yenideninşasına sahip çıkmışsa o kadar Önderliğe sa-hip çıkıyordur. Partiye sahip çıkmamış, yeni-den inşa görevlerini yürütmemişse, istediğikadar desin ki, ben Apocuyum, Önderliğebağlıyım, bunlar hikayedir. Sen örgütsel gö-revlerini yapmadıktan sonra Önderliğe nasılbağlı olacaksın. Öyle bir bağlılık olmaz. Oyüzden lafta, sözde bağlılık değil de, bağ-lılığın somut göstergesi olan yeniden inşayayaklaşımda Önderliğe yaklaşımın nasıl oldu-ğu sorgulandı.

Yeniden inşa komitesinin sorgulanması,bazı eğilimlerin, birbirine yüz seksen dereceters eğilimlerin varlığını gösterdi. Dr. Ali ile Ru-bar da yeniden inşa komitesi üyesiydiler; Dr.Ali platforma sunduğu raporda, ben yenideninşa komitesini bir uzlaştırma komisyonu ola-rak anladım; kaçanları geri getirecek, sağ-soleğilimi bir araya getirip barıştıracaktık, göre-vimiz bitecekti; nihayet kaçanları getirdik, gö-rev bitti, ondan sonrasında PKK örgütlenme-sine inanmıyordum, katılmadım, çaba da har-camadım, diyordu. Bu görüş Ferhat ile Bo-tan'ın görüşünün aynısıdır. Onlar da PKK'ninyeniden inşasını aynı şekilde tanımladılar.Buna rağmen Dr. Ali inşa komitesinde ve PKKMeclisinde oldu, üstte yetkiyi hep tuttu. Bukadar parti karşıtı bir çalışmayı partinin için-de, en üst organında yetkileri ele geçirerekyaptı. Diğer yandan Viyan ve Nuda arkadaşlarda yeniden inşa komitesi üyeleriydiler. Onlarda bir çizgi geliştirdiler. Bütün yönetim yet-

kilerini bir yana bıraktılar. Hem de büyük birçabayla, istekle, örgütü zorlayarak bunu yap-tılar; her hangi bir yetkiye sığınmadan, beyin-leri ve yürekleriyle mücadelenin en zor alanı-na yürüdüler. PKK'yi savaşarak inşa etmeyi,en zor ortamlarda, fedai çizgisinde mücadeleederek yeniden inşa etmeyi esas aldılar. Ön-derlik partisinin, PKK'nin yeniden inşasınınen zor ortamlarda fedai çizgisinde mücadeleedilerek gerçekleşeceğine inandılar ve bunuyürüttüler, bu konuda ölçü yarattılar, kadro ör-neği ortaya çıkardılar. Bu da bir çizgiydi, Ön-derliğin partiyi yeniden inşasını örgütlemeküzere geliştirilen bir pratikti. Dikkat edilirsediğerleriyle yüz seksen derece terstir.

Parti Meclisinin durumu, kadroların du-rumu değerlendirilince ortaya şu çıktı ki: bir-birinden yüz seksen derece ters olan bu ikieğilim arasında yüzlerce kendine göre duruşve eğilimler var. Bireyci, yeniden inşayı ken-dine göre ele alan, anlayan, katılan duruşlarvar; kimisi ciddiye almıyor, kimisi bekle görpolitikası izliyor, kimisi içinde dururum amagörev sorumluluk almam, bazıları askeri vesiyasi çalışmalara kendimi veririm, parti çalış-masını başkası yürütsün, diyor. Bunun gibiçeşit çeşit duruşlar var. Bu duruşlar orta yolcuduruş olarak tanımlandı. İhanetle fedai militankadro duruşu arasındaki ortadaki duruşlar tas-fiyecilik olarak değerlendirildi, eleştirildi vemahkum edildi. Yoksa tasfiyecilik kaçan buunsurlar değildir. Onlar zaten ajandırlar, açığaçıkmışlardır. Tasfiyecilik: aslında ajan pro-vokatör duruşa zemin teşkil eden, ama ken-dine göre duran, çizgiye katılmayan, ama bı-rakıp ta gitmeyen, partiyi kendine göre an-layıp kendine göre yürütmek isteyen duruştur.Bu partiyi geliştirmiyor, tasfiye ediyor; bıra-kıp gitmiyor, ama partiyi içten kemiriyor, za-rar veriyor. Parti ölçülerini, anlayışını içtenfelç ediyor. İşte 10'uncu Kongre bu duruşları,yeniden inşaya bu türlü yaklaşımları mahkumetti, açığa çıkardı. Öyle duruşlar var ki, birçokarkadaş, biz bilmem kaç yıldır PKK'liyiz, yenimi PKK'li oluyoruz, diye bir rapor yazma zah-metine bile katlanmadılar. Rapor yazmayı gu-rurlarının, onurlarının kırılması olarak gördü-

Komünar

99www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 101: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

100

ler. Yeniden inşaya karşı bu kadar kayıtsız,ondan uzak yaklaşımlar, partiye sahip çıkma-yan duruşlar vardı. Bunlar mahkum edilmiştir.Yönetimin duruşunun ağırlıklı olarak böyleolduğu ve bütün kadro duruşundaki sakatlık-ların, partileşmedeki zayıflıkların buradankaynaklandığı tespit edilmiştir. Dolayısıylakadronun hastalıklı duruşuyla örgütsüz-lüğünün sorumlusu olarak yönetimin bu du-ruşu görüldü ve düzeltmenin yönetimden ge-liştirilmesi kararlaştırıldı. Bunun sonucundada Parti Meclisinin özeleştiri vererek çizgiyedoğru katılmasını, Kongre bileşiminin bu te-melde yeniden inşaya katılma sözü vermesini,Kongreden başlatmak üzer bütün kadrolarayaymak temelinde yeniden inşaya katılım vedüzeltme hareketinin geliştirilmesini karar-laştırdı. Bunlar eleştiri ve özeleştiri platform-larını oluşturdular. Dikkat edilirse, Önderliğe,PKK Kongre yapmış, güçlü geçmiş, denilin-ce, Önderlik "özeleştiri mi vermişler" dedi.Güçlenmenin nereden olacağını, partileşme-nin neyle gelişeceğini bir cümleyle, iki ke-limeyle ifade etti Önderlik. 10'uncu Kongrebu temeller üzerinden gerçekleşti.

Kongrede bulunan Parti Meclis üyeleriplatformdan geçirildi, güçlü bir eleştiri-öze-leştiri platformu oldu. İlk defa Önderlik dışın-da parti yönetimimiz birbirini eleştirdi. Bir-birini eleştirmek demek, örgüt olmak, örgüt il-keleriyle birbirine bağlanmak demektir. Yö-netim olmak, ortak yönetim gücü olmak içinadım atmak demektir. Geçmişte yönetim ola-mamanın altında yatan gerçeklik birbirinieleştirmemekti. Şimdi 10'uncu Kongre ile buaşılmıştır. Güçlü, yapıcı bir eleştirel duruş ya-şanmıştır. Benzer biçimde yine sadece eleştirideğil, aynı düzeyde özeleştiri yaklaşımı da ol-du. Özeleştiri vermek üzere büyük bir istek,bunu ihtiyaç olarak görme, bu temelde çabaharcama ortaya çıktı. Zorla eleştirilen-öze-leştiri istenen değil, eleştirileri kabul ediyo-rum, bir şey demiyorum, diyen bir tutum de-ğil; hata ve eksikliklerimi ortaya çıkararak,bunlara bir daha düşmeyeceğim, işlerin do-ğrusunu yürüteceğim, bu temelde partinin ve-receği her tür görev ve sorumluluğu başarıyla

yerine getireceğim iddiası ve iradesini ortayaçıkartan bir tutum görüldü. Özeleştiri bu de-mektir. Yoksa özeleştiri, eleştirilere bir şey de-miyorum, demek değildir, günah çıkarmak dadeğildir. Özeleştiri: hata ve eksiklikleri görüp,onlardan ders çıkartarak işleri doğru vebaşarıyla yapma gücü ve iradesi kazanmakdemektir. 10'uncu Kongredeki özeleştirel yak-laşım böyle bir düzey yarattı. Güçlü bireleştirel, özeleştirel platform gerçekleşti. Ar-dından Kongre bileşimine katılan bütün üye-ler, yeniden inşa karşısında tutum belirleyerekyeniden inşaya sahip çıkma ve doğru katılmasözü verdiler.10'uncu Kongre tıpkı parti3üncü Kongresi gibi, yeniden partiye katılımKongresi oldu. Öyle bir süreç başlattı. Kongreplatformu söz verip, yeniden inşaya katıldı vebu temelde bütün kadroların platformlardangeçerek söz verip, yeniden inşaya katılarak,genel bir düzeltme hareketinin ve yeniden in-şaya katılım sürecinin geliştirilmesini karar-laştırıldı. 10'uncu Kongre gerçeği budur. Butemelde şimdi tartışmalar sürüyor. Bir net-leşme, kararlaşma gelişiyor. Bu eleştiri, öze-leştiri gerçeği büyük bir birlik, güven, irade,iddia yarattı, güç ortaya çıkarttı. Apocu çiz-gide oluşan örgütsel birlik müthiş bir güçlen-me ortaya çıkardı ve bunun sonucunda "Ön-der APO'ya Özgürlük" hedefini kararlaştırmagücü göstermiştir. Yoksa öyle bir karar almakkolay değildir.

30'uncu yıl dönümünde bütün parti hare-ketimiz, kadro yapımız bu temelde bir tartış-mayı, yoğunlaşmayı, eleştiri, özeleştiri süre-cini yaşıyor. Her alanda toplantılar, konfer-anslar oluyor, eleştiri-özeleştiri platformlarıgeliştiriliyor. Çünkü 10'uncu Kongre bütünkadro yapısına kendini eleştiri-özeleştiritemelinde sorgulayarak yenileme, düzeltmeve yeniden inşaya katılma çağrısı yaptı. Buçağrıya kadro yapısı büyük bir heyecanla kar-şılık vermiştir. Eğilimler iyidir, yoğunlaşma,tartışma, kendini netleştirme süreci gelişiyor.Bu çağrı kadro yapısı kadar halkta da büyükbir heyecan yarattı. 10'uncu Kongrenin etkisihalk içinde çok yankı buldu, etki yarattı,büyük bir coşku ortaya çıktı. Yeniden PKKwww.a

rsiva

kurd

.org

Page 102: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

öncülüğü Önderlik çizgisinde gelişiyor, özgür-lük ve demokrasi mücadelemiz güvenceye ka-vuşuyor, diye Kürdistan'ın dört parçasında veyurt dışında halk büyük bir heyecan duydu,sevinç duydu. Bunu sözle ve eylemle ifade et-tiler. Bu büyük halk direnişimiz bu gelişmeüzerinden gerçekleşiyor.

PKK 10'uncu Kongresinin düşman üzerin-deki etkileri de çok olmuştur. Düşman çok bü-yük bir korku ve kaygı içine girdi. Halkın bü-yük bir moral alma, coşku duymasının tersinedüşman adeta kahır oldu. Birçok yerde tartış-ma yürüttüler. PKK'nin Önder APO'ya özgürlükhedefinin pratiğe geçirilmesi karşısında telaşadüştüler. İşte Önderliğe dönük tepkilerin, sal-dırıların bir yönü de burasıdır. Biz ÖnderAPO'ya özgürlük diyince ve bu temelde geril-la ve halk büyük eyleme yürüyünce, onlar datehdit ve saldırıya giriştiler. Bize böyle cevapvermeye çalışıyorlar. Fakat bunlar boştur, na-filedir. Bu tür şeylerden korkacağımız yok.Önder APO " ölümden korkmuyorum" dedi.Biz bir fedai hareketiyiz. Hiçbir tehditten, sal-dırıdan korkacak durumumuz yok. Çünkü birözgürlük ve demokrasi mücadelesi yürütüyo-ruz, bir kimlik mücadelesi yürütüyoruz, bir soy-kırımı durdurma mücadelesi yürütüyoruz. Bumücadelede kaybedeceğimiz hiçbir şey yok.Çünkü zaten Kürt halkının her şeyi kaybedil-mişti. Yürüttüğümüz mücadele ile kaybetti-ğimiz her şeyi yeniden kazanmaya, özgürlükve demokrasi çizgisinde yeniden elde etmeyeçalışıyoruz. O nedenle de hiçbir tehdidin, sal-dırıların bizi korkutacak yanı yoktur. Tersine,biz büyük kararlılık ve cesaretle, "ölüm ner-den gelirse gelsin, yeter ki özgürlük mücade-lesi devam etsin" şiarıyla mücadeleye fedaiçizgisinde yürüyoruz. Düşman saldırıları buanlamda boştur, tehditleri, şantajları boştur,hiçbir etkisi olmayacak, anlam ifade etmeye-cek. Tersine, bizim mücadele azmimizi, karar-lığımızı,isteğimizi daha çok artıracaktır. Butemelde PKK'nin 31'inci yılına girerken parti-leşmede çok daha güçlüyüz. 10'uncu Kongreideolojik, örgütsel bakımdan Önderlik çizgisi-ne bizi daha çok yaklaştırdı. Çizgi temelindepartileşmeyi daha çok yarattı. Bu, büyük bir

birlik, bütünlük, netlik, kararlılık ortaya çıkar-dı. Bu anlamda şimdi PKK elbette özgürlükve demokrasi mücadelesini yürütmede, halkaöncülük etmede çok daha güçlü, kararlı ve ör-gütlüdür. Dolaysıyla çok daha büyük başarılaryaratacak durumdadır.

Bu 30'uncu yıl dönümünde; PKK nedir,PKK ile ne değişti, PKK ile ne oluyor? diye soru-lar soruldu Bundan sonra ne olacak dendi-ğinde, eskisi gibi olmayacak dedik. Çünküartık PKK var. Bu Kürt-Kürdistan tarihi için,Ortadoğu ve dünya gerçeği için de böyledir.PKK nedir? Yeniden partileşme neyi ifade edi-yor? Bu 30'uncu yıl dönümünde en çok sorgu-lamamız, anlamamız gereken budur. PKK'li-leşmek, partileşmek önemlidir, parti çizgisinigeliştirmek önemlidir. Önderlik partileşmeiçin, " bir canlının, insanın damarlarında hare-ket ederek ona yaşam veren kandır. Bir bit-kiye kılcal damarlarından hareket ederek onayaşam veren öz sudur" dedi. Kürt halkının ya-şam suyu, yaşam gerçeği partidir. Kürt halkıözgürlük ve demokrasi bilincini, iradesi,örgütlüğünü ve eylemini PKK ile, Önder APOgerçeğiyle kazandı. Bununla şimdiye kadargetirdi ve PKK ile yaşıyor. Bunun böyle bile-ceğiz. Bu nedenlePKK demek ki, bir bilinç, birruh, bir yaşam felsefesi, cesaret, fedakarlık,birlik, yoldaşlık, örgütlülük, çalışma, eylem-sellik demektir; PKK, Kürt halkının kimlik veözgürlük temelinde örgütlenmesinin ve diren-mesinin harcıdır. Dolaysıyla parti olmadan hiç-bir şeyi olmaz. Özgürlük, demokrasi, kimlik,onur, şeref olmaz. Hiçbir şeyi olmaz; su ol-maz, ekmek olmaz. Kürt halkı için parti ek-mekten, sudan, havadan daha fazla değer ifa-de eden bir şeydir. Kürt halkının özgür ve de-mokratik varlığı ve geleceği içindir. Partileş-mek de böyle bir ölçü ve değeri ödünsüz, he-sapsız, kitapsız, ikirciksiz edinmek ve pratik-leştirmek demektir. Böyle bir değerler top-lamına katıksız, karışıksız katılmak demektir.Bu bakımdan PKK'lileşmeyi doğru bir biçim-de ele alacağız. Parti gerçeğini doğru anlaya-cağız. PKK'siz, partisiz hiçbir şeyin olmayaca-ğını anlayacağız. Kürdistan'da yaprağın bilepartileşme ile kıpırdadığını, her türlü özgürlük

Komünar

101www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 103: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

102

bilincinin, iradesinin, özgür savaşçılığının, si-lahının, üniformasının ruhunun partiyle oldu-ğunu iyi bileceğiz. Bu bakımdan da PKK 30'-uncu yıldönümünde Önder APO ve PKK gerçe-ğini çok daha derinden ve kapsamlı bir biçim-de sorgulamak, açığa çıkartmak, anlamak, ö-zümsemek gereği vardır. 10'uncu Kongre tümkadro ve savaşçı yapısı için bu doğrultudagerçekleşmiş bir çağrıdır.

Yine bu 30'uncu yıl dönümünde PKK ger-çeğini, Önderlik gerçeğini doğru özümse-ye-rek bu temelde kendini partileştirmek gere-kiyor. Partiyi anlamak, partiye doğru katıl-mak, yani var olan yetersiz, yanlış, hatalı tu-tum ve davranışlardan uzak durmak ve onlarıaçığa çıkartmak, görmek ve onlara karşı mü-cadele ederek onlardan kendini kurtarmak la-zım. Bu konuda özellikle tüm kadro gücününbir bütünlük içerisinde istekle gelişme yarat-ması önemli. Önderlik duruşu zaten güçlüdür,sarsılmazdır, sorunları çözecek düzeydedir.Halkın Önderlik bağlılığı çok ileri düzeydedir.Halk diyor, " PKK halktır, halk burada" kendikimliğini ve özgürlüğünü PKK ilebuluyor, yaşı-yor ve yaşatıyor. Şimdi burada önderlik ve ha-lk bütünlüğünü pratikte tamamlayacak ve ha-yata geçirecek olan ise parti örgütüdür. Yanionun kadro gücüdür, kadro duruşu ve örgüt-lüğüdür. O bakımdan kadroların Önderlik çiz-gisinde, Önderlik ölçü ve özelliklerine uygunolarak şekillenmesi, şehitler gerçeğini özüm-seyerek, ona göre kendini var etmesi önemli-dir. PKK bir Önderlik partisidir, bir Önderlik ha-reketidir. PKK şehitler hareketidir. 3'üncü Kon-grede Önderlik, " şehitler PKK'lidir" "PKK şehit-lerin yaşayan biçimidir", "Şehitler PKK olarakyaşıyorlar" dedi. Bu 15 bini aşan şehittir. Haki-lerle, Mazlumlarla, Kemallerle, Hayrilerle, Ka-rasungurlarla. Agitlerle başlayıp, Beritanlarla,Zilanlarla devam etti. Günümüzde 1 Haziranatılımı temelinde Erdallarla, Adillerle, Viyanlar-la, Sorxwinlerle yaşıyoruz. 15 bini aşkın kah-raman üyesi var. PKK bu anlamda gerçekleşmişbir olgu, soyut bir durum değildir; ama benPKK'liyim, diyenlerin kendisi de değildir. BirÖnderlik gerçekleşmesidir, şehitler gerçekleş-mesidir. Bu gerçeği iyi görüp, PKK'yi iyi an-

layıp, onun ölçü ve özelliklerini doğru ele ala-rak özümsemek, bu temelde kendini partiliğekatmak, partileştirmek, Önderlik çizgisinin veşehitler gerçeğinin güçlü bir uygulayıcısı ol-mak herkesin, hepimizin temel görevi, doğ-rultusu ve hedefidir. Böyle olan, böyle an-layan işleri başarıyla yürütür, doğru katılır,doğru bir parti militanı, Önderlik militanı,Apocu militan haline gelir. Bunu isteyen her-kes de bu temelde yapar ve başarır. Bu konu-da herhangi bir kaygı, endişe olmamalıdır.30'uncu yıl dönümünü yaşarken, bunlar teme-linde PKK gerçeğini bir kere daha ele almak,Önderlik ve şehitler partisi olarak değerlen-direrek yaklaşıp onu özümsemek ve buradanalınan güçle, görev ve sorumluluklarıHPG sa-vaşçılığını başarıyla yerine getiren militanlarhaline gelmek kuşkusuz tüm yoldaşların entemel hedefidir. Biz bu sürecin daha doğru an-laşılacağı, herkesin daha iyi sorgulayarak ken-disini bu 30'uncu parti yıldönümünde daha çokeğitip, partileştireceği, bu temelde de dahagüçlü bir savaşçı haline getireceği, HPG veYJA-Star'ın militanlığının bütün ölçü ve özel-liklerini çok güçlü bir biçimde ortaya çıkartıp,pratikleştireceği inancındayız. Özellikle geç-miş süreçte katılmış olan kadro ve komutanla-rın bu temelde kendilerini düzeltme, ye-nileme, yeniden katma görevleri ve sorumlu-ğu vardır. Yeni arkadaşların da parti gerçeğini,Önderlik gerçeğini daha doğru, yakından an-lama, özümseme, ona doğru katılma, kendinidoğru militanlaştırma görev ve sorumluluklarıvardır. Niçin gerekli bu? Önümüzdeki görev-leri başarıyla yerine getirebilmek için gerekli.Kürt halkına özgürlük ve demokrasi mücade-lesinde güçlü, başarılı bir biçimde öncülükedebilmek için gerekli. Bunları yaparsak,güçlü, başarılı bir öncü militan haline gelece-ğimiz ve 31'inci PKK yılında üzerimize düşengörev ve sorumlulukların gereğini pratikte ba-şarıyla yerine getireceğimiz kesindir. Bu dilektemelinde şimdiden tüm yoldaşların 27 Kasım30'uncu parti yıldönümü günlerini, yani ulusaldiriliş bayramlarını kutluyor, 31'inci partiyılında üstün başarılar diliyorum.

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 104: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

PKK denildiğinde onun ortaya çıkış ko-şullarını ve bu çıkış sürecindeki kadro şekil-lenmesini iyi anlamak gerekir. Dünya, bölgeve ağırlıklı olarak Türkiye olmak üzere Kür-distan'daki 1970'li yılları ve onun kısa zamanöncesini doğru bilmek, anlamak ve yorumla-mak, PKK'yi ve onun ilk yıllarını anlamakiçin önemli bir veri olmaktadır.

PKK aynı zamanda birÖnderlik Hareketi olduğuiçin, PKK' yi anlamak, Ön-derliğinin yaşam tarzı veduruşuyla da ilgili olmakta-dır. Önderliğin ahlaki, ruh-sal ve vicdani yaklaşımları-nın yanında, arkadaşlık iliş-kileri, olay ve olgulara ba-kıştaki eleştirel duruşu, ön-görüsü ve yaşamın tüm ke-sitlerinde örgütlü oluşu gibi temel özelliklerPKK'nin gelecekteki temel ilkeleri haline ge-lecektir. Onun için PKK'ye doğru bakış, PKKtarihini doğru yorumlayış, Önderliğe de doğruyaklaşım ve onu doğru anlamak anlamına gel-mektedir.

PKK aynı zamanda bir halkın neredeysedurdurulan tarihinin yeniden ve hem de çağ-ları yıllara sığdıran bir hızla yazımı anlamınagelmektedir. O açıdan PKK'yi anlamak, onudoğru yorumlamak, Kürdistan toplumu ve ki-şilik şekillenmesi tarihini doğru kavramak vebilince çıkarmaktan geçmektedir.

PKK Hareketi dillendirdiği ilk sözcükler-den bu yana bir insanlık hareketi olarak şekil-lendi. PKK kendisini hiçbir zaman dar ulusal,inançsal ve sınıfsal kalıplar içerisine sokmadı.Belki yeni paradigma kapsamı içinde olmaya-bilir; ancak ona fazla uzakta durmayıp başın-dan itibaren dogmatizmi reddederek, her ge-lişme ve veriyi bir derinleşme ve arayış ne-

deni olarak gördü. Onun için PKK'yi anla-mak, bir bütün olarak insanlığın gelişim evre-lerinin maddi ve manevi tüm boyutlarını anla-maktan geçiyor

Kısaca PKK'yi anlamak aslında insanıngerçeğini anlamak oluyor. Onun için PKK' yianlamak ve tanımlamak, salt bilimsel ölçüler-le mümkün olmuyor. Hücrelerine kadar duygu

ve düşünce yüklü insanı an-lamak nasıl oluyorsa, PKK-'yi de öyle ele almak gere-kiyor. Nasıl ki, insanın varolan potansiyeli tam olarakbilinemiyor ve bu potansiyelparça parça hem de zamanayayılarak dinamik hale geli-yorsa, bir enerji ve maddigerçeklik olarak kendisini

nasıl dışa vuruyorsa, PKK debenzer bir gelişim seyri izliyor. Temelindençatısına kadar hazırlanan, iç ve dış dizaynıylatamamlanan bir binaya benziyor PKK. Amane bina bitiyor, ne de dizayn tamamlanıyor.Nasıl ki insanlık son sözünü söylemekten nekadar uzaksa, gerçekte PKK de aynı durumuyaşıyor.

Onun için PKK nedir, ne anlama geliyor,hangi objektif ve sübjektif koşulların ürünü-dür gibi soruların peşine takılarak açıklayıcıanlatımlar yapmak yerine, sözü kısa geçmişzamanın, yani 35-40 yıl öncesinin gelişmeleri-ne bırakarak, PKK'lileri, onların yaşamlarını,ilişki, eylem ve düşünce düzeylerini anlatma-ya çalışmak en doğrusu olacaktır.

60'lı yılların sonu ve 70'li yılların başı,dünya ve ağırlıklı Türkiye olmak üzere böl-gede önemli gelişmelerin yaşandığı ve insanyaşamının artık bir bütün olarak gözden geçir-ilmesi gerektiği mesajının yoğun olarak veril-diği yıllardı. Sanki tarihin enerjisi yeniden in-

Komünar

103

PKK'DE MİLİTAN GERÇEKLİK

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 105: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

104

sanlığın vicdanını sorguya çekiyordu. İki ku-tuplu dünyada, hem bu dünya gerçekliğinisorgulayan, hem de mevcut bilinç düzeyi vegüncel çıkarlar gereği kutupların buz kalıplarıarasına sıkışıp kalan bir sorgulama gücü olu-şuyordu. Bu sorgulama gücünü, destansı kah-ramanlıkların ötesinde, bugün elbette farklıbir gözle ele alıyoruz. Bu güçler kapitalistmodernitenin mezhepleri olmaktan ve ona ye-ni bir enerji katmaktan öteye gidemediler di-yoruz. Liberalizmin, karşıtlarını bile nasıl ye-dek lastik durumuna getirdiğinden bahsedi-yoruz. Ama buna rağmen, o gün gelişen ve ta-rihin beş bin yıl öncesinin insanını ve onunilişkilerini arayan devrimci ruhun hakkını dateslim etmekten geri durmuyoruz.

Yani hem eleştiriyoruz, hem de sahip çı-kıyoruz. O günleri devrimci bir yaşamın ço-cukluk yılları olarak değerlendirirsek, hiçbirzaman 'çocukluk hayallerimize ihanet etme-yeceğimizi' ortaya koyuyoruz. İşte PKK, ço-cukluk hayallerinin özgürlük özlemlerini ger-çekleştirmenin adı oluyor. Madem insan tasa-rım ve hayal gücünün ürünü olarak ortaya çık-tı ve madem insan büyük ütopyalarını ilk öncebilinç kurguları ile gerçekleştirdi, o haldePKK de o insandan geri kalmamanın ve gerikalınmayacağının sözü oluyor.

Evet, 1968'lerde iki kutuplu bir dünyavardı. Bir kutup ABD, diğer kutup SSCB ön-derlikli reel sosyalizmdi. Arada çeşitli tonlar-da ve bu önderliklerle çelişen, ama duruşlarıy-la onlara karşı koymaya güç getiremeyenfarklı merkezler mevcuttu. Adına üçüncüdünya denen bu güç merkezleri de, var olanegemenlikçi sistemin imkânlarına kavuşmakistiyorlardı. Aslında hepsi de kapitalist moder-nitenin sağdan, soldan ortadan temsili yarışı-na girmiş güçler oluyordu.

Ama tarih başlangıcındaki insanı arıyor.Yani yanlışları çok, ama boş bir çaba olmayanbir insanı bulma arayışı sürüyor. GüneydoğuAsya kaynıyor. Afrika ve Latin Amerika ha-keza öyledir. Ulusal kurtuluş hareketleri adıaltında küçük ve yeterli donanımı olmayanhalklar dev gibi güçlere karşı savaşıyor. 1900-'lerin başlarında ilkeleri konulmuş, ulusların

kendi kaderini tayin hakkı talebi yarı, yeni veklasik sömürgelerin temel çıkış noktası olmuşve bu noktadan çakan kıvılcım tüm bozkırlarıtutuşturuyor. Hemen yanı başımızda efsane-leşen gerillayı kendi ülkelerine taşıran Filis-tinliler çocuk generaller yaratıyor.

Tüm dünyada modernitenin hem solunu,hem de sağını eleştiren, ağırlıklı olarak öğren-ci gençlik hareketleri biçiminde ortaya çıkan68 eylemlilikleri, Doğu-Batı tüm metropolmerkezleri sarsıyor. Sol içerisinde hem düşün-sel, hem de eylemsel olarak SSCB şahsındagerçekleşen sosyalizm sorgulanıyor. LatinAmerika'nın efsane gerilla lideri CHE Gueva-ra, sosyalizme olan inancını bir iktidar gücüolmakla değiştirmiyor ve ütopyasını gerçek-leştirme yolculuğuna devam ederken şehit dü-şüyor.

1968'li yıllar, sadece entelektüel düzeydedeğil, destansı devrimci öykülerinin Türkçe-leştirilerek günlük yaşama girdiği yıllar olu-yor. Sanat ve kültürün her düzeyinde umudakoşuş dile getiriliyor. İşte o yıllarda başta üni-versite öğrencileri olmak üzere işçiler ve yok-sul köylüler yaşamın her alanında örgütlenmeyarışına giriyorlar. Üniversiteli gençler fabri-kalarda grevlere, tarlalarda toprak işgallerineöncülük ediyor. Yoksul insanlar yüzyıllar ön-cesinin Bedrettin'leri, Celalileri, Babaileri ol-muş; "Yaratan biz, üreten biz, yöneten de bizolmak istiyoruz" diyorlar. Gençler yoksul ge-cekondu mahallelerinin devamlı konukları ol-muş, sosyalizm, eşitlik ve özgürlükten bah-sediyorlar. Gece bekçileri ve polis devri-yelerinin gece karanlığında yankılanan düdükseslerine karışan koşar adım ayak sesleriyledevrimciler, işçi-köylü gazetelerini satıyorlar.

Üniversite kantinleri, köy evleri, kahve-haneler, gecekondular, fabrikalar, sendikalarya da öğrenci evleri ve öğrenci yurtları hepdevrimcilerin yüce iddialarının tartışıldığımerkezler olmuş. İnsanlar değişiyor, hayallerideğişiyor, yürüyüşleri, giyim kuşamları ve be-ğenileri değişiyor. Tiyatroların, filmlerin, tür-külerin, romanların, resimlerin konuları deği-şiyor. Türkiye'de daha önceleri hesapta ol-mayan bir şeyler oluyor. Şimdiye kadar kader-www.a

rsiva

kurd

.org

Page 106: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

alın yazısı olarak görülen şeyler, aslında öyledeğilmiş deniliyor. Dernekler, üretim ve tüke-tim kooperatifleri çığ gibi büyüyerek çoğalı-yor. Gençler köylerde ekin biçiyor, köylerinyollarını ve köprülerini yapıyorlar. Sarı sen-dikacılık mahkûm ediliyor ve yerine devrimcisendikacılık konuyor. 'Doğuya elektrik, yol,su' adı altında sıradan taleplerle de olsa Kürtsorunu tartışılıyor, mitingler düzenleniyor.Güney Kürdistan'da var olan peşmerge ha-reketi, gazete ve radyo haberlerinin konusu o-luyor. Eksik ve yanlış da olsa, çözüm yerineesasta çözümsüzlük içerse de, Kürtler ve Kürtsorunu tartışmaların gündemine giriyor.

İşte böylesi bir atmosferde var olan rejimsıkıntılarına rağmen sürüyor. Ama yoksul ço-ğunluk, devrimci gençliğin öncülüğünde ay-dınlanıyor, örgütleniyor ve eyleme geçiyor vedevrim liderleri şekilleniyor. Gerilla artık Tür-kiyelileşiyor. Çözümü silahlı mücadeleyle elealan örgütler kuruluyor. FKF (Fikir KulüpleriFederasyonu), akademik gençlik örgütü ol-maktan çıkıp farklı çözüm arayışında olan ör-gütlerin ana rahmi işlevini görüyor. THKP-Cve Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı ve HüseyinCevahir; THKO ve Deniz Gezmiş, SinanCemgil, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan;TKPML-TİKKO, İbrahim Kaypakkaya ve AliHaydar Yıldız gibi isimler sadece düşün-celeriyle değil, örnek yaşamları ve cesur ey-lemleriyle Türkiye ve Kürdistan halklarınınaydınlanmasının simgeleri oluyorlar. Halk-ların özgürlük davasına samimi bağlılıklarıgönüllerde taht kurmalarını sağlıyor.

Türkiye sol hareketinin tarihi düşünüldü-ğünde, elit bir aydın kesimin sınırlarını aş-mayan sosyalist hareket, 1968'li yılların biravuç gençlik önderinin şahsında geniş yoksulkitlelere ulaşıyor. İşçi, işsiz, köylü, öğrenci vebirçok ara sınıf ve katmanın yanında, kadın,genç ve çocuk denecek yaştaki insanlar, ne-redeyse o dönemin önder kadroları şahsındaözgürlük, demokrasi ve sosyalizm düşünce-siyle yatıp kalkıyorlar. Soygunlar, çatışmalar,polis baskınları, işkenceler ve şahadet haber-leri, kitlelerin ilgisinde azalma şöyle dursun,tepkisini giderek artırıyor. Yüz binlerin ka-

tıldığı protesto eylemlilikleri, grevler, on bin-lerin katıldığı toprak işgalleri artık günlük ge-lişmelerin rutin haberleri içinde yer alıyorlar.Soldaki özellikle anti-Amerikancı örgütlenmekarşısında, sistemin baş jandarması ABD tara-fından özellikle 1950'lerle birlikte örgütlenenkontrgerilla (şimdilerde Ergenekon deniliyor)hareketi, sağda da giderek MHP adını alanfaşist bir siyasal oluşumla soldaki gelişmeyidengeleme ya da yönlendirme yoluna gidiyor.Bunların dışında Ankara, İstanbul ve Diyar-bakır merkezli DDKO adlı Kürdistan'a özgüdernekleşmeler de gelişmeye başlamış bu-lunuyor.

Misak-ı Milli sınırları içinde Türkiye'desanırsam bu gelişmeden etkilenmeyen tek birbölge kalmamıştı. 15-16 Haziran direnişle-riyle zirveye çıkan işçi eylemlikleri, 'Tam ba-ğımsız Türkiye' şiarı altında devrim öncesidönemleri anımsatıyordu. Kriz halinde olanegemenler ve artık böyle yönetilmek isteme-yen yoksul halk, sanki tayin edici son raunduiçin ringe çıkmaya hazırlanıyordu. İşte dahasonra kendisine 'Kürdistan devrimcileri' diyengrubun kadroları da bu atmosferin içindeşekilleniyordu.

Bu durumda ya devrimin kabaran coş-kusunun sarhoşluğuna kapılanacaktı ya da zu-lüm girdabında boğulup gidilecekti. Üçüncüve esas olması gereken nokta ise, kendini herkoşul altında süreklileştiren, doğru devrimciperspektifle donanmış, stratejisi netleşmiş birprograma sahip ve güncel taktik gelişmeleregüç getiren devrimci bir pati öncülüğünde sü-rece yön verilecek ve aydınlanan ezilen emek-çi yığınlar örgütlü bir mücadeleye kanalizeedilecekti.

Sanırım Türkiye devrimci gençlik hare-ketinin öncülükleri bunları hep tartıştılar. O-nun için farklı örgüt ve eylem biçimlerine deyöneldiler, ama bunları süreklileştiremediler.Ne kendileri için güvenli alan yaratabildiler,ne de sürekliliği sağlayacak ihtiyati kuvvetleroluşturabildiler. Bütün örgütlü yapılarını ce-pheye sürdüler. Durum böyle olunca, sarp en-gebeli denilen yolda birer birer düştüler. Dizçökmediler, ama yenildiler. Düşerken beki de

Komünar

105www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 107: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

106

akıllarına bile getirmedikleri Kürdistan Dev-rimcileri için özgürlük belleği oluşturdular. 12Mart Darbesiyle başlayan yıllar, soluk soluğageçen günlerin beklentileriyle doluyordu. Da-rağaçları, işkence haneler, toplu ya da tek tekşahadetler ya bütün beklentileri zulüm cende-resinde boğacak ya da fırtınalı açık denizlerdebir fındıkkabuğu gibi sallanarak kıyıya ulaşangemi kaptanları yaratacaktı. İkisi de oldu. Devdalgaların alt üst oluşlarında neredeyse bütüngemiler paramparça oldu. Paramparça olmuşenkazlar kıyılara taşındı. İşte o enkazların ya-rattığı ruh hali üzerine Karaoğlan-Ecevit ef-sanesi hazırlandı. Devrimin efsanesinin yeri-ne yenisi gerekiyordu. Neredeyse mitolojik

kahramanları aratmayacak şekilde belleklerekazınan Deniz'lerin, Mahir'lerin, İbrahim'lerinve yüzlerce devrimci militanın görkemli çı-kışları yerine yeni bir bellek ikame ediliyordu.Ecevit efsanesi Türkiye siyaset sahnesindeböyle sahne aldı.Kıbrıs işgali köy-kent proje-leri, toprak reformları, Özel Harp Dairesi açık-lamaları adı altında 'Toprak işleyenin, su kul-lananın' sloganıyla kabaran devrimci direnişruhu devletin değirmenine su taşır hale getir-ilmek isteniyordu.

İşte o koşullarda, geleneksel tüm ilişki-lere rest çekmiş, dinsel ideolojide oldukça de-rinleşmiş, insanın mutluluk arayışında sağınbir mutluluk olamayacağını gören bir genç,'68 kuşağının ideolojik-politik ağırlığını his-sederek, insanlığın kurtuluşunun ancaksosyalizmden geçeceğine inanıyor. Adı Ab-dullah Öcalan'dır. Köyünde 'dağın delisi'denilen, okulunda sınıfının en çalışkanı olarak

öğretmenlerinin gözüne giren, sessiz sakin ha-liyle tartışma platformlarının iyi bir dinleyici-si ve izleyicisi olan bir gençtir. Sosyalizme ol-duğu kadar Kürt sorununa karşı ilgilidir. DEV-GENÇ ve önderliğinin samimiyetine inanan,ona sempati duyan Abdullah Öcalan, çocuk-ken aile ve köy ilişkilerini sorgulayarak met-ropole kadar gelmiş, sorgulama ve eleştiri sü-recine burada da devam etmiştir. Hiçbir za-man hiçbir şeyi tamamlanmış olarak görme-miş, eksikliklerini aramış ve mutlaka tamam-lama arayışı içerisinde olmuş bu genç adam,arayışına öfke katmayı da eksik etmemiştir.

Bu genç devrimci 12 Mart faşizminin cen-deresinden bir biçimde geçmiş, bu durum öf-ke ve arayışını daha da büyütmüştür. Deniz'inidam sehpasında haykırdığı 'Kürt ve Türk halk-larının kardeşliği' sözü belleğine bir nakış gi-bi kazınmıştır. Mahir'in daha netleşmemiş ha-liyle olsa da Kürt meselesini ele alması onunaçısından oldukça önemlidir. Mahir'lerin kat-ledilişlerinin hemen ardından Siyasal BilgilerFakültesi'nde başlatılan boykot eylemine ön-cülük etmesi de yoldaşlara bağlılık konusun-daki tutarlılığının ifadesidir. Yeni bir döneme-ce girilmişti; yeni bir önderlik doğuyordu.Önder APO yaptığı çözümlemelerde o döne-mi ve kendisini öne çıkaran koşulları kapsam-lı değerlendirdi. Tüm öncü kadroların birerbirer şehit düştüğü, önemli bir kısmının esaretaltına alındığı koşullarda ruhsal olarak en ha-zırlıklı, karar olarak tamamen ikirciksiz olan,inanç konusunda hiçbir tereddüdü olmayankişi bayrak koşusunun en başına geçecekti.Devrim bir maraton yarışı gibiydi. Bu koşudabayrak elden ele geçerek hedefe ulaşabilirdive bayrak o dönemde Abdullah Öcalan'ın elin-deydi.

Abdullah Öcalan tarihsel maraton koşu-sunun bayrağını taşımayı üslenmişti, ama bukez taşıma biçimi farklı olmalıydı. Yeni bay-raktar, öncüllerinin durumunu ve niçin yenil-diklerini çok köklü bir biçimde değerlendirdi.Mustafa Suphi'ler, Şefik Hüsnü'ler, TİP de-neyimi ve en son 68 kuşağı Yenilgi sanki birkadermişçesine hepsinin yakalarına yapış-mıştı ve bu kaderi değiştirmek gerekiyordu.

Deniz'lerin, Mahir'lerin,İbrahim'lerin ve yüzlerce Devrimci militanın görkemli

Çıkışları yerine yeni bir bellek ikameEdiliyordu. Ecevit efsanesi

Türkiye siyaset sahnesindeBöyle sahne aldı.

Kıbrıs işgali köy-kent projeleri

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 108: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Önder APO çözümlemelerinde bu sürecin na-sıl sorgulandığını çok detaylı olarak ele alıyor.Neden örgütte sürekliliğin ve Kürt sorunununöncelik kazandığını ortaya koyuyor.

1973 yılı Mart sonu-Nisan başında Çu-buk Barajı toplantısı yapılıyor. Çevrede hiçkimse olmadığı halde, kulaklara "Kürdistansömürgedir" cümlesi fısıldanıyor. Bu hem biriddia hem de bir korkuyu ifade ediyor. Elbetteörgütlenme bir tedbir hareketidir, dolayısıylatedbiri elden bırakmamak gerekir. Hele bir dekonu Kürdistan olunca, bin kez daha tedbirlidavranmak zorunludur. Yenilen Kürt isyan-ları, idam edilen isyan önderleri, umududefalarca kırılan mazlum Kürt halkını unut-mamak gerekir. Yani yeni öncülere, tamam-lanmamış görevlerin sorumluluğu da yüklen-mektedir; kıyımlar ve kırımlardan geçen buhalk bir daha hayal kırıklığı yaşamamalıdır.Sadece bu da değil, Kürt sorununun çözümüOrtadoğu halklarının özgürlüğünün de temelhalkasıdır. Tarihin 2500 yıl öncesinde bununörneği yaşanmıştır. Ütopya açıktır: İnsanlığınkurtuluşu mücadelesinde Kürdistan'da başla-yacak özgürlük yolculuğu Ortadoğu Demok-ratik Konfederasyonunun kapısını aralayacak-tır. Bölge yeni türden bir Sovyetik sistemleDünya devrimlerini taçlandıracaktır. Onuniçin o zamana kadar söylendiği gibi, Kürt so-runu demokratik ya da sosyalist Türkiye ger-çekleştikten sonra çözülmeyecektir. Aksine,Kürdistan ulusal kurtuluşu Türkiye'nin dekurtuluşunun anahtarı olacaktır. Bunun içinkendisini süreklileştiren öncülere ve onlardanoluşan öncü bir kurmay partiye ihtiyaç vardır.Aslında burada her şey gün gibi ortaya konul-makta ve Türkiye sol tarihinde önemli bir yolayrımı ortaya çıkmaktadır.

Bir yandan dağılan öğrenci gençlik ha-reketini toparlama çalışmaları, diğer yanda"Kürdistan sömürgedir" tezine dayalı örgütselve eylemsel çözüm arayışları söz konusudur.Başlangıçta DEV-GENÇ geleneğini yenidencanlandırma hedefine bağlı olarak, önceliköğrenci gençliğin toparlanması çalışmalarınaveriliyor. Çünkü üniversitelerde, liselerde vehatta ilkokullara kadar faşistler ve dinciler

yaygın olarak örgütlenmeye girişmiştir. Birzamanlar devrimcilerin örgütlenme merkez-leri olan yoksul köylü, işsiz, işçi yerleşim veçalışma yerleri, onlar için adeta temel çalışmasahalarına dönüşmüştür. Gericilik devrimciörgütlerin dağınıklığını fırsat bilerek kendisi-ni örgütlemektedir. Fabrikalar, gecekondumahalleleri, köyler, kasabalar, hatta şehirlerartık siyasal kimlikle anılır hale geliyorlardı.Erzurum, Yozgat, Malatya, Urfa, Maraş, Ela-zığ ve daha birçok il faşist karargâhlar olaraktanımlanıyorlardı. Yerden mantar biter gibifaşist-dinci sendikalar, imam hatip okullarıaçılıyordu.

Kürdistan'da ilkel milliyetçiliğin farklı gö-rünümleri olan örgütlenmelere de gidiliyordu.

Ciddi bir örgütsel tecrübesi olmayan, sa-dece iki sözlü bir cümlenin gereklerini yerinegetirmenin inancını taşıyan, ama mutlaka ba-şarılması gerektiğine inanan bir grup genç,Ankara'da Çubuk Barajı kıyısında bir arayagelmişti. Önder APO o günleri 'fırtınalı gün-lere' benzetiyor. Yer gök birbirine karışmış;ağaçları kökünden söken fırtınalar, gök delin-mişçesine boşalan yağmur, patlayan şimşeklerve düşen yıldırımlar altında ve simsiyah birgecede, "Ne olacağız?" sorularıyla dolu biryaşam vardı. Dönemin daha çok ütopik olan,yürek ve beyinleri hayallerle dolu ve yaşam-dan kendileri için hiçbir şey beklemeyen,Güneş'in zaptına çıkmış genç önderleri, en de-ğerli varlıkları olan canlarını ortaya koymak-tan çekinmemişlerdi. Efsanelerdeki kahra-manlar gibi ortaya çıkmışlar ve sanki hayal-mişler gibi birdenbire yok olmuşlardı. Geriyesadece yürek atışları kalmıştı. Tabii hisseden-ler için bu böyleydi.

Öğrenci evleri ve fakültelerdeki tartış-malar ADYÖD' ün kurulmasını getirmişti. Yö-netiminde bugünün efsanevi örgütü PKK'yiyaratan Abdullah Öcalan ve Haki Karer de yeralıyordu. Kızılay'da Tapu Kadastro Okulu ileAmerikan Pasajı arasındaki İzmir Caddesineparalel ara sokakta, birkaç katlı bir binanın üstkatında ve daha yeni kurulmuş olan TSİP Mer-kezinin hemen karşısında yeni bir karargâholuşmuştu.

Komünar

107www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 109: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

108

Ordu Ulubeyli yoksul bir ailenin yoksulçocuğu olan ve Ankara Üniversitesi Fen Fa-kültesi'ni okuyan Haki Karer için, ÖnderAPO'nun "O benim gizli ruhumdu" dediği bil-inmektedir. Babası ve annesi, Haki için, ço-cukluk ve gençlik yıllarında aile yaşamı içe-risinde tam bir emekçi profili çizmektedir.Haki, fundalıkların içindeki beton ve briketkarışımı evin yapım ustası, evin önündeki ge-niş fundalığın ve bahçenin düzenleyici mi-marı ve işçisidir. Diğer erkek kardeşlerineinat, tepeden tırnağa enerji yüklü bir emek-çidir. Tembellik nedir bilmeyen, sürekli çalı-şan, çevresine yardım eden ve oldukça sevi-len, haksızlık karşısında ele avuca sığmayanHaki, Ankara Beşevler'de Gazi Eğitim Ensti-tüsü, İlahiyat Fakültesi, İktisadi ve Ticari İlim-ler Akademisi ve Fen Fakültesi'nden oluşanyüksek okullar topluluğunu ele geçirmeye,orayı kendileri için karargâh yapmaya çalışanfaşistlere karşı direnişin öncü militanıdır. Tümsolcu demokrat örgenciler tarafından sevilen,faşistlerin, gericilerin korkulu rüyası olanHaki, kısa zamanda Ankara gençlik hareketi-nin önderlerinden biri olmuştu. O da Türkiyesolunun sürekli yenilgisini sorguluyordu. "Bubir kader olamaz" diyordu. Bu sorgulama onuÖnderlik APO ile yan yana getirmişti.

Gençlik içinde solun yenilgisi ve başarı-sızlığını sorgulayanların sayısı bir ev tutacakkadar artmıştı. Öğrenci yurtlarında kalanlar davardı. Önemli bir kısmı Bahçelievler ve EmekMahallesi üçgeninde, İlahiyat Fakültesi'ne ya-kın bir yerde olan Siirt Öğrenci Yurdu'na yer-leşmişti. Anadolu ve Kürdistan'ın birçok ye-rinden yoksul köylü ve işçi çocukları, aile-lerinin umudu olarak Ankara'ya geliyorlardı.Bunların küçük bir kısmı yapılan sohbetler veyürütülen tartışmalar sonunda Kürdistan vebölge halklarının umudu olma yolunu seçi-yordu.

Bunlardan Kemal Pir, Gümüşhane Bay-burt'tan yoksul bir ailenin çocuğuydu. Dil veTarih-Coğrafya Fakültesi'nde okuyordu. Okulfaşistlerin işgali altındaydı. Yerinde durama-yan, atak ve cesur kişiliğiyle Kemal Pir, kısasürede faşist işgale karşı direniş liderlerinden

biri olmuştu. Hiçbir siyasal harekete katılma-mıştı. Ankara'da yeni açılmış olan ve genel-likle siyasal rengi belli olmayan, mevcut yıl-gın pasifist ruh halinden de memnun olmayanradikal devrimcilerin uğrak yeri olan İŞÇİ-DER e gidip geliyordu. Daha çok kavgacı yö-nü öne çıkmıştı. Davudi sesi, atak kişiliği veyüzünde belirgin olan et beniyle bir öğrenci-den çok ajitasyon yönü öne çıkan bir halkönderini anımsatıyordu. Kemal Pir, faşistlerve pasifistlere karşı kendisini sert tutumu iletanıtmıştır. İnsanlara karşı çok saygılı, arka-daşlarına son derece bağlıdır. O arkadaşları iç-in ölümü bile göze alan bir kişilikti. İnsan o-nun yanında kendisini güvende hissediyordu.

Örnek olması açısından babasıyla olanbir ilişkisini anlatmak istiyorum. İkinci yaka-lanışında Adana Askeri Cezaevi'ne götürülü-yor. Geniş bir ağaçlık alan içerisinde olan ce-zaevi tel örgü ile çevrilidir. Havalandırmadaoturan tutsaklar, ziyarete gelenleri daha tel ör-günün dışındayken görebiliyor. Yine bir görüşgünü Kemal Pir ve yanındaki arkadaşları bah-çede oturmuş sigara içip sohbet ediyorlar. Bir-den Kemal Pir elindeki sigarasını atıp dimdikayakta duruyor. Etrafındakiler şaşırıyor.Kemal Pir, tel örgüye doğru bakıp, "Babamgeliyor" diyor. Mesafe çok uzaktır, ama Oismi okunup görüş yerine çağrılıncaya kadaröylece dimdik ayakta kalıyor. İşte o Pir budur.Dostlarının sevgilisi, düşmanlarının saygıylakarışık korkulu rüyası olan Kemal Pir, babası-na öyle saygı duyuyor. Belki benzetmek kabaolacak, ama Kemal Pir'in Önder APO karşı-sındaki pozisyonu da hep öyledir. Babasınakarşı çıkmış mı, bilemem, ama daha başındanitibaren Önderliğe karşı çıkışı hiç olmamıştır.Onun için inanılan bir şeye, bir kişiye karşıkuşku duymak ve saygısızlık yapmak olma-yacak bir şeydir.

Yerinde duramayan, otururken bile sü-rekli hareket eden, devrimci şiddetin çözümgücü olduğu noktasında kendisini inandırdığıiçin silahlı mücadele konusunda ikirciksizyaklaşıp fırsatını bulduğunda eyleme geçenözelliği ile Kemal Pir, sadece öğrenci gençlikiçinde değildir. Kemal, kısa bir süre kaldığıwww.a

rsiva

kurd

.org

Page 110: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Ankara'nın Tuzluçayır Mahallesinde de ken-disine has bir arkadaş grubu oluşturmakta ge-cikmedi. Ölümsüz şehitlerimizden Ali DoğanYıldırım ve Doğan Kılıçkaya bunların başın-da geliyordu. Zaman zaman bu arkadaşları ilefaşistlere karşı devrimci eylemliklere de gi-diyorlardı.

Tuzluçayır Mahallesine ÖnderAPO da gi-diyordu. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden tanı-dığı bazı öğrencileri anti-sömürgeci mücade-leye çekmek için tartışma amaçlı ziyaretlerdibunlar. Bunlardan Vartolu olan birisinin yanı-na sık sık gittiği için, o öğrencinin akrabası

olan şehit Şahin Kılavuz da çok genç yaşta ol-masına rağmen, bu tartışmalara katılıp dinler-miş. Önder APO ise, "Bu çocuk neden gelipikide bir sohbetimizi dinliyor?" diye kızarmış.

Bu mahalle daha önceleri aynı zaman-da Deniz Gezmiş ve Hüseyin İnan'ın da uğ-rak yeriydi.

Yoksul Kürt çocukları Kürdistan'danmetropol kenti Ankara'ya okumak için akıyor-lar. Bu akış belki de bireysel kurtuluşun sonumut yolculuğu olarak düşünülüyor. Annelerve babalar çocuklarını son bir çabayla okuta-rak 'kurtarmak' ve biraz da bu yolla ömürle-rinin son yıllarında rahat yüzü görmek istiyor-lar

Mehmet Hayri Durmuş da bu amaç içingelenlerden ve kısa sürede Önderliğimizinikna edici konuşmaları karşısında yoksul Kürthalkının umudu olma yoluna girmeye kararverenlerden biridir. Babası, Hayri için, "O neyapıyorsa, o ne söylüyorsa doğrudur" demişbir keresinde. "Senin oğlun Apocu olmuş, Kür-distan'ı kurtaracakmış" diye oğlunu kendisineşikâyet edenlere böyle söylemiş. HacettepeÜniversitesi Tıp Fakültesi'nde okuyor. Sosyaliz-me sempati duyuyor. Sosyalizmin mutlaka ka-zanması gerektiğine inanıyor. Öteki bazı genç-ler gibi, solun sürekli yenilgisini o da sorgulu-yor.

Mehmet Hayri ince uzun boyu, kambu-rumsu yürüyüşüyle sessiz, sakin etrafı iz-leyen, dinleyen bir insandır. Onu gören herkeso anda mutlaka çok önemli şeyler üzerindeyoğunlaşıyor diyebilir. Somurtkan olmayanve hatta gülümseyen yüz hattı ve bakışla et-rafına bir anda güven veren Hayri, genel ola-rak solcuların hâkim olduğu Hacettepe Üni-versite'sinde tartışmalarıyla ve makul çözümyaklaşımlarıyla ilgi merkezi ve saygı duyul-ması gereken bir insan olmayı başarıyor.Oldukça ciddidir ve çevresine de sürekli cid-diyet telkin ediyor. Yaşça birçoğundan dahagenç olmasına rağmen, girdiği arkadaş orta-mında hemen herkes kendisine çekidüzen ver-me gereğini hissediyor. Genç yaşında bir ön-der kadronun bütün özelliklerini temsil ediy-or.

Çubuk Barajı kıyısında iki sözcüktenoluşan bir cümle söylenmişti. Bu iki sözcükgrubun ideolojik cephaneliğinde yer alan enbüyük silahlarıydı. Yine Türkiye DevrimciGençlik Hareketinin yeniden toparlanmasıiçin ADYÖD yönetiminde yer alınmıştı. AmaCHP-MSP Koalisyon Hükümetinin 1974 affıile halen tutsak olan birçok ileri kadro dev-rimci de salıverilmişti. Bu aşamadan sonraTürkiye Devrimci Hareketini aftan yararlananileri kadrolara bırakarak, Kürdistan devrimmücadelesi yoluna çıkılmıştı. Şimdi artık ayrıbir grup doğuyordu. Dışımızdakilerin Önder-liğin ismine atfen 'Apocular' dediği (daha çokküçümsemek için böyle adlandırıyorlar), ama

Komünar

109www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 111: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

110

grubun ise kendisini Kürdistan Devrimcileridiye adlandırdığı yeni bir hareket oluşuyor.

Zindanlar boşaldıktan sonra 12 Mart ön-cesi birkaç isim şeklinde örgütlenen Türkiyesol hareketi, kısa sürede birçok isim altındasiyasal ya-şama girmeye başladı. Toparlan-mak ve birlik yaratmak yerine, bir amip gibiher gün yeni parçalara bölünmek solun yeniyönelimi durumundaydı. Türkiye devrim li-derleri son sözlerini devrimci mücadeleyebağlılık ve sosyalizme inanç temelinde dilegetirerek yaşamlarını verdiler. Onların ardılla-rı olduklarını söyleyenler ise, daha ilk çıkış-larında bu son sözlerini de farklı yorumlaya-rak, bir anlamda onların cesetlerini bile par-çalara böldüler. Bu bölünme 12 Eylül'e kadarartarak devam edecekti. Kürdistan'a has örgütolarak dernek biçiminde örgütlenen DDKD'ninarkasından, aynı Türkiye solu da yine birçokörgütle devreye girdi. Fakat bunların dışında,60'lı yıllardan beri Güney'den Hakkâri veMardin'den Bingöl, Dersim ve Elazığ hattınakadar uzanan alanda illegal temelde örgütle-nen Türkiye KDP'sinin de örgütlülüğü vardı.Öyle ki, o dönem TKDP'nin adına konuşanSıraç Bilgin, "Eğer Apocular Kürdistan'a gi-rerse onların ayaklarını kırarız" diyebilecekgücü kendisinde buluyordu. Bu kişi Önderli-ğimizi Kürdistan'ın başında sallanan Demok-les'in kılıcına benzetiyordu.

İşte Kürdistan Devrimcileri neredeyseevlere kadar siyasal hareketler tarafından par-çalanmış bir coğrafyada, yeni bir umut yarat-ma dalgası ve mutlaka kazanma çabası içindebüyük bir iddia ile ortaya çıkıyorlardı.

Bir kişi inandı, birkaç kaç kişi de onainandı ve artık yürüyüşe çıkmak için her şeyhazırdı. Gerisini gelişmeler gösterecekti. Eldeavuçta para yoktu, dernek ve dergi gibi bir şeyyoktu, tecrübe yoktu, destek olacak bir olanakda ufukta pek görünmüyordu. Böyle bir du-rumda Kürdistan gibi adı sanı neredeyse unu-tulma noktasına gelmiş bir coğrafya ve halkadına yola çıkılıyordu. Bu, korku tünelleriyledolu dehşet verici bir yolculuktu. Daha ilkgünden ne tür tehditler ve tehlikelerin grububeklediği ortaya çıkıyordu. Hemen katliamlar

akla getiriliyor, "Kürtler yeniden mi katliam-dan geçirilecek?" deniliyordu. Daha o günler-de, 1976'larda sanırım Aydınlık dergisinin birsayısında yeni oluşan gruba dikkat çekiliyor;"Apocular adlı bir grup çıkmış, bunlara dikkatetmek gerekir" denilerek bir takım çevrelersanki uyarılıyordu. Hâlbuki ortada ne bir ey-lem, ne bir yazı, ne de kalabalık bir toplulukvardı. Ama buna rağmen "Dikkat edilsin" de-niliyordu. Hakkını yememek gerekir, DoğuPerinçek ve liderliğini yaptığı Aydınlık dergisiçevresi hep 'Apocu tehlikeye' dikkat çekti.

Yoksul aile çocukları, ama ailesinin veçevresinin hatırı sayılır ölçüde ilgisini top-lamış ve saygısını kazanmış gençler, tek tek,grup grup yeni oluşan Kürdistan Devrim-cilerinin etrafında toplanıyordu. Enerjik, di-namik, sürekli sorgulayan, araştıran yapısıylaKarakoçanlı Mazlum Doğan da Hacettepe Ü-niversitesi Ekonomi Bölümü öğrencisi olarakgrup içindeki yerini aldı. Sanki artık dışa taş-manın zamanı gelmiş gibiydi. Kemal Pir ilkelden Tuzluçayır Mahallesinde faşistlere karşımücadelede aktif rol alan bir grubu etrafınatoplamıştı bile. Belki de bu mücadele tarihin-de ilk defa toplu katılım sağlayan insandıKemal Pir.

"Kürdistan sömürgedir" cümlesi grubunçıkış noktasıydı. Ulusların kendi kaderini ta-yin hakkı ilkesi, ezilen halklar ve sömürge ül-kelere, sömürgeci egemenlikten kurtularak,bağımsız devlet kurma hakkı da dâhil, her dü-zeyde kendini temsil etme hakkını tanıyordu."Farklı çelişkiler farklı yöntemlerle çözülür"şeklindeki diyalektik bakış açısı, sömürge ko-numundaki halkın çelişkisini çözme göreviniüstlenecek ayrı bir örgütü de zorunlu kılıyor-du. Onun için ayrı örgütlenmek gerekiyordu.Şiddet yani zor, yeni topluma 'ebelik' yapa-caktı. Bu da bir ilkeydi. Var olan devrimcisosyalist literatür de bunları kapsıyordu. İşgal,ilhak ve sürekli asimilasyon altında olan birulusun kurtuluşu ancak ulusal kurtuluş sa-vaşıyla mümkün olacaktı. Hepsinden önemli-si, çağımız, yani yirminci yüzyıl proleter dev-rimler ve ulusal kurtuluş hareketleri çağıydıve Kürdistan bu çağın sonuna doğru giderkenwww.a

rsiva

kurd

.org

Page 112: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

geriye nadir olarak kalan dört parçaya bölün-müş klasik bir sömürgeydi. Ama Kürdistan'ınsömürge olmasını bir yana bırakalım, ayrı birhalk ve ülke olup olmadığını kanıtlayacakciddi kaynaklar bile yoktu.

Dinci yapılanmalar ve faşistlerin dışında,Türkiye ve Kürdistan neredeyse mevut sta-tünün sürdürülmesinde ısrar eden sol hareket-lerin işgali altındaydı. Beyni ve yüreği işgaledilmemiş tek bir birey dahi kalmamıştı. Sa-dece sömürgecilik sistemi değil, 1971 gele-neğinden uzaklaşan sol da Kürdistan'ın yoklu-ğu üzerinde adeta bir asimilasyon kurumuişlevini görüyordu.

Bir yanda parçalanan sosyalist dünya,birbirine giren SSCB, Çin ve Arnavutluk veChe Guevara esintisiyle şekillenmiş sola veonların ideolojik-politik duruşlarına karşı ide-olojik mücadele; diğer yandan KDP'nin etki-siyle şekillenmiş, daha çok Kürt orta sınıfları-na ve egemenlerine dayanarak örgütlenen il-kel milliyetçi yapılanmalar ve bunlara karşımücadele; yine giderek etkisini arttıran faşistve dinci örgütlenmelere karşı mücadele gere-kiyordu. Bu mücadeleyi koşullandıran ve sü-reklileştiren ideolojik donanım çalışması, sö-mürgeciliğe karşı yürütülecek savaşın ön-koşulu olmaktaydı. Yani Kürdistan Dev-rim-cilerinin işi oldukça zordu ve bu zorluk dakendisine göre bir kişilik şekillendirmekzorundaydı. İşte o koşullar, Kürdistan devrim-cilerinin başta Önderliği olmak üzere tümkadrolarına biçim veriyordu.

Düşünün: Bir tez ortaya konulmuş; bu"Kürdistan sömürgedir" tezi oluyor. Amadaha dünün katliamlarının, sürgün ve dara-ğaçlarının halen yaşanan müthiş ürküntü-süyle, Kürt toplumundaki insanlar adeta "Bin-den uzak durun" diyorlar. Güvenmiyor ve ina-nmıyorlar. Öyle olunca da, kendi korkularınınüzerine gidebilecek gücü kendilerinde bula-mıyorlar.

Sömürgecilik ya da inkâr ve imha siste-mi, zaten "Kürtlük ve Kürdistan adına kımıl-dayan her yaprağın üzerinde sallandığı ağacıkökünden sökerim" diyor. "En son 1938'deKürt'ü mezara gömdüm, üzerini betonla ört-

tüm" diyor. "Kürt yoktur, kart-kurt seslerivar" deniliyor.

Faşistler, zaten adı üzerinde, sadece Kür-tlük için değil, demokrasi ve sosyalizm adınaçıkacak her oluşumu şiddetle bastırmak içinörgütlendirilmişlerdir. Hücrelerine kadar in-kârı ve inkârcılığı yaşıyorlar. Kürt dirilişininilk taze filizlerini kesmek üzere örgütleniyorve devrimcilere hayat hakkı tanımamakta ka-rarlı görünüyorlar.

Dinciler 'ümmet' bayrağı açmışlar; etnik,siyasal ve inançsal kimlikleri bu bayrak altın-da toplamaya çalışıyorlar.

Kuşkusuz burada asıl önemli olan solunduruşudur. Sol bizim de içinde yaşadığımızçevrelerde hâkim olan düşünüş oluyor. Amane yazık ki, daha düşünce düzeyinde bile bizeyaşam hakkı tanımak istemiyor. Bunun içindalga geçmekten ciddiye almamaya, aleyhtepropaganda yapmaktan neredeyse tecrit ko-şullarını dayatmaya kadar olumsuz bir duruşsergiliyor; hatta bizi sindirmek için her yoludeniyor. Evinde, sokakta, kahvede, kantindesürekli bir kıskaç havası egemen kılınıyor."Kürdistan var mıdır, yok mudur? Varsa o hal-de tarihini anlatın. Tarihsiz bir ulus olmaz.Milliyetçilik yaparak halklarımızı bölüyorsu-nuz. Bir örgütseniz, hani bir yazılı belgeniznerede?" şeklindeki saldırıları içeren konularıve soruları daha da arttırmak mümkündür. Bu-lunduğumuz her alanda "Bunlar serseri, lüm-pen, kaba kuvvetten başka bildikleri yok, ay-yaşlar takımı, güvenilmez, hayalperestler, ma-ceracılar" şeklinde propagandalar yapılarak,bizi adım atamaz hale getirmeye çalışıyorlar.İşte bu koşullar ya da daha da derinleştirilmişbiçimleri, küçük grubu ve Önderliğini dahailk günden itibaren herkesten farklı olmayagötürdü.

Yeni bir ütopya, yeni bir yaşamsal duruşuzorunlu kılıyordu. Biz sosyalisttik ve o konu-larda derinleşmeye ihtiyacımız vardı. Ancakbilgimiz ve tecrübemiz çok sınırlıydı. Sosya-lizmin temel ilkelerinin Kürdistan gibi adı sa-nı belli olmayan bir halk ve coğrafyaya uyar-lanması gerekiyordu. Yurtseverlik esas olarakgücünü sosyalizmden alacaktı. Her türlü dar

Komünar

111www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 113: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

112

ulusçu, milliyetçi etkiden uzak kalmak içinsosyalist olmak, enternasyonalist olmak esas-tı. Örnek olması açısından, o dönemlerde duvar-lara yazdığımız ilk slogan "Yaşasın Bağımsız-lık ve Proletarya Enternasyonalizmi" idi.

İdeolojik işte grup bu koşullarda ortayaçıktı ve şekillendi. Bu şekillenişte inanç ke-sinlikle önde geldi. Önderlik, belki de Orta-doğu insanının ruhani özelliğinin ağır basma-sından olsa gerek, inanç yanı ağır bayan birgrup yarattı. Bu grup hem Önderliğine ve hemde birbirine güvendi. Sonuna kadar sadık kal-mayı esas aldı. Ortak yaşam içinde, aynı me-kânda, bir anlamda ruhların birleşmesi çalış-ması yapıldı. Bu ruh, etnik kimliğin ötesinde,adeta insanın bulunması ve buluşmasıydı.Belki de Önderliğin hemen yakınında bulunanHaki Karer ve Kemal Pir gibi Türk arkadaş-ların olması bunda rol oynamıştır. Aynı şekil-de yaşamı hep doğru insanı aramakla geçmişolan Önderliğin sosyalizmde insanı bulma ka-rarını kılması, yine Deniz'ler ve Mahir'lerinanısını yaşatma tutumu da bunda belirleyiciolmuştur. Çünkü Önderlik, daha çıkışının ilkanından itibaren, Onların özgürlük özlemleri-ni gerçekleştirme sözünü vermiştir ve bunukendi yol arkadaşlarına her zaman hatırlat-mıştır. Öncüllerine ve arkadaşlarına layık ol-ma sözü, bu hareketin temel ilkesi olarak böy-le şekillendi. İnanç, söz ve söze mutlaka layıkolma ilkesiydi bu. Ve bunun için düşüncesi veyaşamıyla örnek bir duruşa sahip olma ilkeselbir durum haline geldi.

Moskova-Pekin çatışması ve daha sonrareel sosyalizmde yaşanan parçalanma karşı-sında, grup olarak "SSCB, Çin veya Arnavut-luk şöyle doğru, böyle yanlış" gibi bir tutumiçerisine girilmedi. Bürokratikleşen sosyal-izm, devletle bütünleşen parti, halkçı karakte-rini yitiren rejim hep eleştirildi; fakat hare-ketin esas gündemi bu değildi. Türkiye ve Or-tadoğu devrimlerinin kilidi Kürdistan'da açı-lacaktı. Bunun üzerinde yoğunlaşmak, baştaKürtler olmak üzere bölge halklarını bu ger-çeklikle tanıştırmak gerekiyordu. Bu tanışma-nın gerçekleşmesi için tüm araçlar yaratıcı birtarzda devreye konulmalı ve bu yürüyüşte

tedbir asla elden bırakılmamalıydı. Daha ilkgünden sistemin kontrolü altına girilmemeliy-di. Bunun için dergi, dernek, parti, silahlı ey-lem gibi araçlara başvurulmamalıydı. Öncüle-rin söz ve yaşam gücü haline gelebilmesi içinsosyalist bir zihniyetle donanması gerekiyor-du. Kendini anlatma ve kabul ettirme ancakdil gücü ve örnek bir yaşam duruşuyla müm-kün olacaktı. Onun için okumak araştırmak,düşünsel genişlik içinde insan kazanmak vebu temelde en geniş topluluklara ulaşmakgerekiyordu.

Bundan dolayı grupsal ve bireysel eği-timler önemliydi. Grubun tüm üyeleri okumakgibi bir zorunlulukla karşı karşıyaydı. Evlerdeve yurtlarda üçer, beşer kişilik eğitim gruplarıoluşturuldu. Bunun dışında zaman zaman Ön-derliğin yaptığı on beş, yirmi ya da daha fazlakişinin katıldığı grup toplantılarında, Kürdis-tan ve sömürgecilik tarihine ve devrimci çö-züme ilişkin konular işleniyordu. Bu toplantı-larda ortak düşünce oluşuyordu. Bu toplantı-lar, Bolşeviklerin ideolojik yayın organı Iskra-'nın rolünü görüyordu. Bu toplantılara katılanherkes, gittiği her yerde aynı şeyleri söylüyor-du. Bu durum diğer sol grupları şaşırtıyordu."Bir derginiz ve kitabınız yok, ama hepinizaynı şeyi söylüyorsunuz. Bunu nasıl başarı-yorsunuz?" diye soruyorlardı. Kısacası ideo-lojik birlik son derece önemliydi. ÖzellikleAnkara'daki başlangıç döneminin teorik araş-tırma ve inceleme dönemi olarak tanımlanma-sı da buradan kaynaklanıyordu. Bu konudaMao'nun bir cümlesini kendimiz bir ilke ola-rak ele alıyor, "Araştırma yapmayanınkonuşma hakkı yoktur" diyorduk.

Kürtlere ve Kürdistan tarihine ilişkin ola-rak Bazil Nikitin'in Kürtler ve Minorsky'ninÇağdaş Kürdistan Tarihi gibi kitapları elimiz-deki sınırlı kaynaklardandı. Tarih konusundaortada başka kitap yoktu. Daha sonra Yak-laşım Yayınları adı altında yayınlanan, tarihdizisi bir olarak sıraya konan ve bizim tara-fımızdan Kurtuluş örgütünün imkânlarıyla il-legal olarak basılan ve sadece kendi yapımıziçerisinde dağıtılan M. Emin Zeki'nin Kür-dis-tan Tarihi kitabı vardı. Ksenofon'un Anabasiswww.a

rsiva

kurd

.org

Page 114: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

kitabı ve Heredot Tarihi de bizim için birerkaynak gibiydi. Bir ara Mazlum Doğan ar-kadaş Genelkurmay Başkanlığına ait olan veKürt isyanlarını konu alan bazı belgelere ulaş-mıştı. Bunlar düşman gözüyle de olsa, enazından yakın tarihimizin bir yüzüne bir parçaışık tutuyorlardı. Korkunç imkânsızlıklar or-tamında bunları ciddi birer imkân olarak gö-rüyorduk.

Hiç unutmuyorum; Siyasal Bilgiler Fa-kültesinden Antepli bir öğrenci, Cezayir'de çı-kan bir gazetede yer alan Eritreli öğrencilerinuzunca bir mektubunu Türkçeye çevirmişti.Eritre, Etyopya'nın bir sömürgesiydi. BizlerTürkiyeli sol gruplarla tartıştığımız zaman,"Türkiye'nin kendisi zaten yarı ya da yeni sö-mürge bir ülkedir. Böyle bir ülkenin nasıl sö-mürgesi olabilir?" diye sürekli karşı çıkıyor-lardı. Onlara kalırsa, sömürgeler ancak deniz-aşırı ülkeler için geçerli bir tanım olabilirdi.Oysa tercüme edilen yazıda adı geçen Etyop-ya bir yarı sömürgeydi ve Eritre gibi bir sö-mürgesi vardı. Bu örnek tezimizi doğrulayançok önemli bir kanıt durumundaydı. Bu yazıyıkitaplaştırdık ve bütün arkadaşlara dağıttık.Bizim için önemli bir eğitim materyali de ol-du. Daha sonra kitap olarak Yöntem Yayınlarıarasında çıktı.

Bütün bunların yanı sıra, temel sosyalistöğretinin özümsenmesi için grup eğitimle-rinde okunup tartışılacak on beş, on altı kitap-lık bir listemiz vardı. Politzer'in FelsefeninTemel İlkeleri kitabıyla başlayan bu kitap di-zisi tüm grupların ortak eğitim kaynaklarıydı.Bunların dışında Çin ve Vietnam devrim de-neylerini anlatan kitaplar, Afrika'daki ulusalkurtuluş hareketleri ve Küba Devrimini anla-tan kitaplar önemli araştırma ve seminer ko-nusu olan kaynaklardı. Arnavutluk Emek Par-tisi Tarihi, SBKP, ÇKP, Vietnam İşçi Partisitarihi kitapları da temel kaynaklarımız için-deydi. Ulusların Kendi Kaderlerini TayinHakkı, Ulusal Sorun ve Sömürgeler Sorunugibi Marksist-Leninist kitaplar da kaynak-larımız arasındaydı. Engels ve Lenin'in he-men hemen tüm eserleri okuduğumuz temelkitaplar oluyordu. Eğitimlerimiz, o dönemin

bakış açısının içerdiği zaaflara rağmen, bizeinsanlık tarihi hakkında bütünlüklü bir anlayışkazandırıyordu.

Kısacası Kürdistan Devrimcileri denilengrup içinde yer alan her kişi, kısa süre içinde,belki de en fazla bir yıl içinde, o dönem temelolarak tespit edilen en az yüz kitap okuyuptartışma düzeyine gelmekle karşı karşıyaydı.Düşünsel birlik işte böyle yaratılıyordu. Grupsohbetleri ve tartışmalarında ortak ruh geliş-tirilirken, ideolojik grubun şekillenmesi nere-deyse 1975'in sonlarında tamamlanıyordu.Artık grup kendi düşüncesini her alanda yaya-cak duruma gelmişti. Olgunlaşan düşüncelerörnek davranışlara, ilişkiler ve eylemlere dö-nüşüyordu.

İncil kitabında geçer: İsa, geçimini balıkavlamakla geçiren ve sonradan havarilerinekatılacak insanlara, "Siz yine kendi mesleği-nizi sürdüreceksiniz; ama bu sefer balık değilinsan tutacaksınız" der. İnsan kazanmak, in-sanların kalplerini ve kafalarını fethetmek, da-ha da ileri gidip kalpleri ve kafaları değiş-tirmek, ortaya çıkan her ideolojik akımın yap-tığı temel çalışmadır. Bizim için de bir insankazanmak ve Kürdistan Devrimcilerinin birüyesi veya çevresi haline getirmek önemliydi.Onun için yüzlerce kilometre yol tepilebilir,insanlarla günlerce konuşulup tartışılabilirdi.Kemal Pir'in söylediği gibi, bir insan kazan-mak için gerekirse üç saat, gerektiğinde üçyüz saat konuşulurdu. Aç susuz kalmak, yor-gun ve uykusuz olmak hiç önemli değildi.Önemli olan yeni bir insan kazanmak ya daKürt sorununa karşı duyarlı hale getirmekti.

Bir arkadaş anlatıyordu: "Ankara'daAnıttepe'deki eve gitmiştik; bodrum katındaön ve arka iki kapısı olan bir daireydi. Üç ki-şiydik. Evde Önderlik, Haki ve birkaç arkadaşdaha vardı. Bize, hoş geldiniz, dediler. Birazkonuşup tartışmak istiyoruz dedik. Önderlik,"Acele etmeyin, birkaç gün kalabilirsiniz, busüreçte tartışırız" dedi ve herkes işine koyul-du. Kitap okuyorlardı. Önderlik "Siz de kitapokuyun" dedi. Eritre Kurtuluş Mücadelesi vebirkaç kitap daha getirdi. Çok kitap vardı. On-ları gösterdi, "İstediğinizi okursunuz" dedi.

Komünar

113www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 115: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

114

Akşam Önderlik yemek yaptı. Haki, odayı sü-pürüp, ortalığı toparlayıp bulaşıkları yıkadı.Sonra yine kitap okuma faslı başladı. Geceninilerleyen saatlerinde, sanırım Ankara dışındanKemal Pir geldi. Merhabalaşıp hemen sohbetebaşladı. Sabah otobüse binmiş, gece yarısı evegelmiş ve hemen sohbete başlamıştı. Sohbetsabaha kadar sürdü. Biraz yatılıp birkaç saat-lik uykudan sonra kahvaltı yapıldı. Akşamakadar süren bir sohbet daha gerçekleştirildi.Bu fasıl diğer akşama kadar sürdü." Evet, yolyorgunu Kürdistan Devrimcisi, düşünce yo-ğunlaşması ve aktarımıyla dinleniyor, yatarakdeğil. Ve eğer bu bir insan kazanmayı sağlı-yorsa, en büyük eylemini gerçekleştirmeninmutluluğunu yaşıyor.

Esas itibariyle Ankara'da yoğunlaşangrup, 1976 yılı ile birlikte Kürdistan'a yöne-liyor. Antep, Dersim, Ağrı, Kars, Urfa, Bin-göl, Elazığ, Batman ve Amed'e doğru yola çı-kılıyor. Ocaklarından aldıkları eğitimle birhırka bir asa misali seferine başlayan der-vişlere benzeyen kutsal ve maceralı bir yolcu-luk başlıyor.

Bu dervişleri nelerin beklediği fazla bil-inmiyordu. Adları Kürdistan Devrimcisiydi.Herkes ne kadar dervişleşmişse o kadar sonuçalacaktı. İki sözcükten oluşan ideolojik cep-hanelikleri ve inançları neredeyse tek serma-yeleriydi. Bilinç de oluşmuştu. Ankara'nın im-kânsız koşullarında aç kalmış, açıkta kalmış,uykusuz ve elbisesiz kalınmış, insan kazan-manın en büyük erdem olduğunun bilinciylebir sınavdan geçmişlerdi. Beyinleri ve yürek-leriyle küçük bir fedai topluluğu olarak hazır-lanmışlardı. Keskin kılıçlar yerine, bilenmişsözcükler kuşanmışlardı. Adına propagandave ajitasyon denenen sanatın en alasını sun-maya çalışacaklardı. Kendilerini dinleyen-lerin dudakları uçuklatacaklardı. Koltukları-nın altında tuttukları kitap sayfaları çevril-dikçe yürek çırpıntıları artacaktı. Sözleriyleyüreklerin buzlarını eritecekler, beyinlerinpaslı kilitlerini açacaklardı.

Ülkeye dönüş kararının alındığı DikmenToplantısının ardından yorganını sırtlayıp ilkyola düşen Haki'ydi. Apocu Hareketin soy da-

marlarından biri olan bu 'bozulmamış Karade-niz çocuğu', başlangıçta İskenderun ve Adanataraflarına açılacaktı. Çalışma imkânları oluş-turmak için bazen inşaatlarda çalışacak, bazenhamallık yapacaktı. O dönemde kendisiyleinşaatlarda çalışmış biri anlatıyordu. "Biz ba-zen işi yavaşlatır, deyim yerindeyse kayta-rırdık; Haki kendi evinin inşaatındaymış gibiçalışırdı. Mola sırasında konuşur, bize Kürtsorunundan söz ederdi. Üniversite öğrencisiolduğunu öğrenmiştik. Ama o öğrenciden çokyılların tecrübeli bir emekçisine benziyordu.Bu yüzden konuşmasından daha fazla etki-leniyorduk. Bir gün kendisini lokantada ye-meğe davet ettik, kabul etti. Biz lokantada ke-bap istedik, kendisine sormadan ona da kebapısmarladık. Bizden kebap parasını kendisinevermemizi istedi. Biz de verdik. Kebap yerinekuru fasulye yedi. Kebap parasından geriyekalanı tasarruf ediyordu. Kendisine sevgi vehayranlığımız daha da arttı." Haki işte böylebir insandı.

Haki bir süre sonra Batman'a geçti. Bat-man bir işçi kentiydi ve bu yüzden burada ça-lışma yürütmek önemliydi. Ancak ilkel milli-yetçiler kendisine büyük engeller çıkardılar.Türk bir devrimci olarak Kürdistan'da Kürthalkı içinde çalışmasını kabul etmediler. Bu-nun üzerine Haki arkadaş çalışmalarını Maz-lum Doğan'a devredip Antep'e yöneldi. Maz-lum, Batman'da her zaman olduğu gibi sözle-rini kurşun gibi sıkacaktı. Belki de insanlık,tarihi boyunca sözünü kurşun gibi sıkan öyle-si bir hatibi fazla tanımamıştı. Mazlum doğru-dan, net ve her türden oportünizme karşı kes-kin bir söz ve davranış gücüydü. Söz keskin-liği, ideolojik keskinlik denince akla Mazlumgelirdi. Onun bu keskinliği bugünün Batman-'ına da bir kişilik kazandırdı.

Haki bu kez Antep yolundaydı. Ordu'nunUlubey ilçesinin fundalıklarının çocuğu, Ada-na ve Antep varoşlarında bir devrimcininemeğini nasıl örgüte dönüştürdüğünün dersiniveriyordu. Emeği eylemi ve sözüyle müthişbir bütünlük sağlıyordu. Aynı şekilde KemalPir ve yanında öğrencisi Doğan Kılıçkaya, ay-nı coğrafyada devrimci militanlığın tamamla-www.a

rsiva

kurd

.org

Page 116: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

yıcısı oluyor. Davudi sesiyle "Kürdistan Sö-mürgedir" diyerek, TÖB-DER'in çay bahçesiniinletiyor. Belki de insanlık, Kemal Pir'in pra-tiğinde görüldüğü türden bedenlerde değil deyüreklerde derin izler bırakan sözlerden oluş-muş bir kamçı tanımamıştır. Kemal Pir'in hersözü tam da bir kamçı gibidir. Haki ve Kemal,o muhteşem ajitasyonlarıyla bir anda Antepgündemini değiştirdiler. Kürt ve Türk birçokgencin ilgisini çekip sempati ve sevgisini ka-zandılar. Yeni grup Antep'te iki etnik köken-den gençleri bir araya getiriyordu. Gruplaşmaişçiler içerisinde de boy atılıyordu.

Kürdistan Devrimcileri Dersim, Elazığ,Bingöl Ağrı, Kars, Batman ve Amed'de aynıdurumda ve büyük bir hızla gelişiyordu.Emekçi Kürt halkı 'bizim çocuklar' dediği bugençlerde farklı şeyler buluyordu. KürdistanDevrimcileri, yani APOCULAR, kendilerinedevrimci diyen öteki insanlardan farklıydı.Sözleri, yaşamları, ilişki ve davranışları ke-sinlikle farklıydı.

Antep aynı zamanda faşistlere karşı ilkörgütlü ve sürekli mücadelenin geliştiği biralandı. Haki faşistlere yönelik eylemlere biz-zat katılıyor, yanına aldığı gençleri eylemiçinde eğitip hazırlıyordu. Bu eylemlerle birbakıma ilk şehir gerillacılığının da temelleriniatıyordu. Kiralık gecekondularda oluşturulankomünler, Kürt tarihinin yeniden ele alınıpdeğerlendirilmesi ve gençliğin örgütlenme-sinin de kalbi işlevini görüyordu. Bir yandaokullar, kahveler ve başta TÖB-DER olmaküzere çay bahçeleri birer tartışma merkeziolurken, diğer yandan başta komün evleri ol-mak üzere ilişki kurulan tüm evler birer eği-tim kurumuna dönüşüyordu. Kızlı-erkekli,Kürt-Türk birçok genç harekete ilgi duyuyor-du.

Kalmak için evler tutuluyordu. Ama kira-sı nasıl ödenecekti? İçinde oturuluyordu, amaiçinde ne yenilecek, nasıl giyinilecekti? Bubaşlı başına bir sorundu. Onun için başta Hakiolmak üzere mevcut arkadaşların önemli birkısmı inşaatlarda çalışarak, aldıkları ücretlegrubun, evin ihtiyaçlarını karşılıyorlardı. 17yaşında olan Doğan Kılıçkaya bir hamamda

çalışarak grubun ihtiyaçlarını karşılamayakatkıda bulunuyordu. Akşamları yorgun argıneve geliniyor, işbölümü yapılıyor, akşam kimne iş yapacaksa belirleniyor ve herkes kendigörevine gidiyordu. Bu görev ya bir silahlı ey-lem, ya afişleme, ya yazılama ya da bir aile zi-yareti anlamına geliyordu. Bunlardan herhan-gi biri olmazsa, o zaman komün evinde kalı-narak toplu eğitim yapılıyordu. Her dilim ek-meğin, her zeytin tanesinin hesabı yapılmakzorundaydı.

Kuşkusuz eylem de yapılıyordu. Grubadiş bileyen bir sürü düşman güce karşı kendi-ni savunmak anlamında bile eylem gerekliydive bunun için silahlanma kaçınılmazdı. Amasilah nasıl emin edilecekti? En basit bir taban-ca bile nasıl bulunacaktı? Hâlbuki şimdi belkibunları sormak kimsenin aklına gelmez. Birinsanın, bir silahın, bir merminin, bir zeytininnasıl kazanıldığı, nasıl değerlendirilmesi ge-rektiği konusu açılmaz bile. Oysa açmak gere-kir. Önderlik de dedi ya, "Kendi başlangıcınıbilmeyenlerin tarih bilgisi, her türlü kötü-lüğün kaynağı olan cehaletin de temelidir.

Ama bir insan bir ev, bir ev bir mahalle,kasaba, şehir, köy demekti. Çalışma alanla-rının artması, özgürlük görevlerinin hızla yer-ine getirilmesi anlamına geliyordu. Bir ey-lemde birden fazla mermi kullanmak bir türsorgu konusuydu. Temiz olmayan bir silaheleştiri konusu yapılıyordu. Çalışmayanlar,tembellik yapanlar ise dışlanmaya kadar gi-derdi. Kitap okuyup bilinçlenmeyen, tartışma-yan ve kendisini eğitmeyenin geleceğine kuş-kuyla bakılırdı. Kuşkusuz dayanılması zorolan koşullardan bahsediyoruz. Yarı aç, ne-redeyse yarı çıplak dervişler gibi yollara düş-müş, davasını anlatan bir garip topluluktanbahsediyoruz. Buna rağmen kendisine güve-nen, sözü ve davranışlarıyla çevresine güvenveren bir topluluktan bahsediyoruz. Yoksul-lara giden, onlardan farklı olmayan, onlar gibiyaşayan insanlardan bahsediyoruz.

Şu acı gerçeği de iyi biliyoruz: Bugün le-gal zeminlerde mücadeleye yeni katılan genç-lere uzun süredir ilişki halinde olunan güveni-lir evlerin adresleri veriliyor. Buralarda yatıp

Komünar

115www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 117: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

116

kalkmaları belirtiliyor. Daha önce gidilmemişyoksullar güvensiz kesimler olarak sunuluyor.Öyle ya, bunlar devrimci gençleri tanımıyor-lar. Dolayısıyla tanımadıkları bu insanları po-lise ihbar edebilirler. Bu tarzda bir 'güvenlik'bilinci edinen genç de yoksullardan uzak dur-mayı tercih ediyor. Bizim gencimiz devrimciolmanın tehlike içinde yaşamakla aynı anlamıtaşıdığını öğrenemiyor. Öğrenemediği için degerçek devrimci olamıyor.

Hazreti İsa'yı düşünelim: Roma'nın Ku-düs Valisi Pontius Pilatus İsa'yı çarmıha ger-mekten yana değildi. Yahudiler isteselerdi,Yahudilerin kutsal bir gününde sürüp gelengeleneği tekrarlayarak, İsa'yı serbest bırakabi-lirdi. Ama onlar İsa'nın değil, bir eşkıya olanBarabbas'ın özgürlüğüne kavuşturulmasını is-tediler. Buna karşılık İsa'yı histeriye dönüşenbir öfke içinde, çarmıha gerileceği GolgotaTepesine kadar çıkardılar. Çarmıhını kendisi-ne taşıttırdılar. Hedeflediği Kudüs Krallığı iledalga geçercesine, bir yere oturtup başınadikenlerden bir taç taktılar; krallık asası ni-yetine eline bir kamış çubuk tutuşturdular. Gi-rilen yeni yolda Apocular da böyle bir şeyi ya-şayabilirlerdi. Onlar bunu göze alıyorlardı.Ezilenler kendilerine bir yabancılaşmayı yaşı-yorlar ve onlar bunu biliyorlardı. Yabancı-laşma, kötü şeyler yapmaya açık olmak de-mekti. Ancak yapılması gereken de zaten ezi-lenleri bu durumdan çekip çıkarmaktı. Bunubaşarmak için gerekirse canını vermekti.

Tekrar geçmişe dönersek, yeni gençler ye-ni aileler demekti. İşin ilginci, herkes Kürdis-tan sorununa, bu sorunun dile getirilmesine kor-ku ve kaygıyla yaklaşıyordu. İnkâr ve imhasistemi bir korku imparatorluğu kurmuştu.Buna rağmen evinden bir genci katılan her ai-le, kısa zamanda çocuklarının arkadaşlarına"bizim çocuklar" diyordu. Evlerini sonuna ka-dar onlara açıyordu. Bu anlamda aileler dev-rimcilere güven konusunda neredeyse sınır ta-nımıyorlardı. Onları müthiş seviyor ve bağla-nıyorlardı. Bu çocukların tehlikeli bir iş yap-tıklarını elbette biliyorlardı. Gecenin bir yarı-sında evlerine gelen gençlerin bir silahlı,bombalı ve çatışmalı eylemden geldiklerini

biliyorlardı. Olası bir polis baskınında kendi-leri de yanacaktı. Ama bir kez devrimcileri ta-nıdıktan kendilerini bekleyen tehlikeyi fazlaumursamıyorlardı.

Sadece bir ülkenin değil, bu ülkenin herbireyinin adeta hücrelerine kadar işgal edildi-ği Kürdistan'da deyim yerindeyse yeni bir fet-ih hareketi başlamıştı. Kürdistan Devrimcileriinsanların gönüllerini fethediyorlardı. Çocuk-ları başka siyasette olan aileler bile bu çocuk-lara, bunların derviş tarzı yaşamlarına imrene-rek bakıyorlardı. "Kürdistan sömürgedir" cüm-lesi adeta bir vahiy gibi karşılanıyordu. Tanrıkelamı gibi algılanan bu sözcüğün arkasından,Tanrı'nın Hz. Muhammed'e söylediği "Ikra(oku)" buyruğu tekrarlanıyordu. Evet, bizdede kesinlikle öyleydi: Öğren, bilinçlen, kendi-ni, kendi ülkeni ve halkını tanı, örgütlen veeyleme geç! Sözler bir tanrı buyruğu gibi gö-nülden gönüle akıyor, her hücresi işgal altın-daki ülkede özgürlük alanları açılıyordu. O-kullar, fabrikalar, mahalleler, kasabalar veköyler artık yeni bir siyasal kimlikle anılıyor-du. Çoğu dindar olan bu halk, yeni bir inançdalgası karşısında neredeyse secdeye geliyor-du. APOCULAR sosyalistti; tanıyanlar bunu aç-ık söylüyorlardı. Çoğunluğu Sünni Müslümanolan Kürt halkı, sosyalist kimliğe sahip olanbir harekete kapılarını sonuna kadar açıyordu.O kadar 'dinsiz komünist' denmesine ve kara-layıcı birçok tanım yapılmasına rağmen, halkAPOCULARA güveniyor, onlara bizim çocuk-lar diyordu. Kimliksizliğin, düşürülmüşlüğün,horlanma ve aşağılanmanın, çaresizliğin ve ken-disine inançsızlığın en dip noktasındaki Kürt-ler, gözleri ışıl ışıl ibadete gider gibi Kürdis-tan Devimcilerinin etrafında toplanıyordu.

Türkiye'de sol hareket tarihi boyuncaağırlıklı olarak ya elit bir aydın hareketi ola-rak kalır ya da çoğunlukla Alevi kesim içindeörgütlenirken, bununla birlikte Sünni kesimifaşistler, dinciler ve ilkel milliyetçilerin örgüt-lenme zeminine açık bırakırken, KürdistanDevrimcileri daha farklı bir yol izliyorlardı.Apocular Kürt toplumunun hemen her kesi-minde ve farklı etnik ve dinsel kimlikler için-de taban yaratıp örgütlenebiliyorlardı.www.a

rsiva

kurd

.org

Page 118: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Örneğin Apocular ağırlıklı olarak Aleviolan Pazarcık'ta örgütlenirken, Sünni kimlikliSuruç'u kısa zamanda kale haline getiriyorlar-dı. Dersim'in Nazmiye ilçesini bir kale gibiörgütlerken, Elazığ'ın Maden ilçesini örgütselçalışma kapsamında değerlendiriyorlardı. Ka-rakoçan ne kadar önemli ise, geçmiş tarihin-den dolayı Palu'ya da önemli bir misyon yük-leniyordu. Her milliyetten, her inanç ya damezhepten insanlar arasında özgürlük yolcu-luğuna çıkmak, o yolculuğun içinde sadecebir insan kazanmak ne kadar da önemliydi.Kazanılan o çocuğun ailesine "bizim çocuk-lar" dedirtmek, belki de başarının en değer-lisiydi. Bir eve girdiğinde sadece evin çocu-ğunu arkadaş yapmıyorsunuz, ailesinin tümüarkadaşınız oluyor. Oradan akrabalarına, dost-larına ve yakın çevresine el atıyor, kendile-riyle anlamlı bağlar kuruyorsunuz. Arkadaş,

yaşamın her anına ortak olmak, sevinci vezorluğu paylaşmak demektir. Yoksa işin bitin-ce arkadaşını unutmak mümkün mü hiç?

Kışın odununu ve kömürünü çekmek, ya-zın gecekondusunun yapımını ya da onarımınıüstlenmek, tarlasında çalışmak, mümkün ol-duğunca var olan sorunlarına çözüm olmak vebunu Kürdistan Devrimcisi olduğu için yaptı-ğını anlatmak önemliydi. Düşünün, bir andabir evde kızlı erkekli yüzlerce genç o evin ço-cukları gibi davranıyor. Komşuları o evdekiinsanlara imrenerek bakıyor. Bunun oluştur-duğu atmosfer bugün belki de hayal edip deulaşamadığımız bir ruh hali oluyor. İnsanlaryeniden yaşama sevincine kavuşuyor, hayatıadeta yeniden keşfediyor, toplumda dayanış-ma duygusu yeniden canlanıyor.

Kürdistan Devrimcileri bulundukları heryerde halkın bir koruyucusu misyonunu da

yükleniyor. Onlar artık insanların, mahallelerve köylerin koruyucuları olarak biliniyor. On-ların olduğu yerde kimse güçsüz, yoksul venasıl olsa sahipsiz diyerek, bir insana veya ail-eye haksızlık yapamıyor. Artık yoksulların da,güçsüzlerin de koruyucuları vardır. Bu koru-yucular yoksulların bir tas çorbasına, daracıkyatma alanı olan tek gözlü evlerine her an ko-nuk olabilirler. Bu onlar için heyecan vericibir şeydir. Kürdistan Devrimcileri yoksullarınhareketi oluyor, öyle doğuyor ve gelişme sağ-lıyor.

Nasıl oldu da öteki sol grupların alaycıtavırlarla karşıladığı bu hareket, hem de kat-liam korkusunun izlerinin yüreklerden, kor-kulu bakışların gözlerden silinmediği ve dahasosyalist önderlerin daha yeni katledildiği birortamda toplumda böylesi bir inanç dalgasıyaratabildi? Bu işin sırrı, Önder APO ve onunen yakın yol arkadaşlarının kişilik özellikle-rinde gizliydi. Bu, en sade insanın kişiliğiydi;bir mabede girer gibi halkın içine giren saf vetemiz duygularla yüklü insanın kişiliğiydi.

Burada Kemal Pir'in, Ankara'nın Tuzlu-çayır Mahallesini nasıl fethettiğini anlatmakisterim.

Ara seçim ya da yerel seçimler olacak.Ecevit-Erbakan Koalisyon Hükümeti dönemi-dir. Faşistler Mamak Mahallesini ele geçirmiş-ler; sıra Tuzluçayır'da, diyorlar. MHP seçimkonuşması içi bir kahvehaneyi kiralamış, ge-lip seçim konuşması yapacaklar. 1975'ler olsagerek. Mahalledeki devrimciler gidip kahve-ciyle konuşuyor ve uyarıyor. Sabah gençlerkahve yakınlarında toplanıyorlar. Çocuklarelerinde sapan lastiğiyle çatılarda, yüksek yer-lerde bekliyor. Polis otoları, panzerler gelmiş,güvenlik önlemleri alıyor. Bu durumda propa-gandaya nasıl engel olunacak, bilinemiyor veherkes gergin bir bekleyiş içindedir. Hesaptaolmayan, kalın sesli, orta boylu zayıf bir gençöne atılmış, yüksek bir sesle bekleyen gençliktopluluğuna haykırıyor. Kemal Pir'in küçü-ltülmüş dinamit lokumlarından yapılmış elbombalarıyla donatıp hazırladığı Ali DoğanYILDIRIM, Doğan KILIÇKAYA ve ŞahinKILAVUZ'un aralarında bulunduğu grup da

Komünar

117

Her milliyetten, her inanç ya daİnsanlar arasında özgürlük

Yolculuğuna çıkmak, o yolculuğunİçinde sadece bir insan kazanmak ne

Kadar da önemliydi.

www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 119: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

118

topluluğun içindedir. Çocuklar zaten lastikle-riyle taş atmaya hazır bekliyor.

"İşte faşistler bu kahvede, onların buradatoplanıp konuşmalarına müsaade etmeyece-ğiz" diyerek, ileri fırlayıp polis aracına ilk taşıbu bilinmeyen adam fırlatıyor. Topluluğunhep önündedir. Bir anda yüzlerce insan, el-lerinde taşlar ve dinamit lokumlarıyla po-lislere, polis araçlarına saldırıyor. Polis dağı-lıyor. Kalın sesli adam, 'işte faşistler' diyerek,önde kahveye yöneliyor. Kahvehane dağılı-yor. Ama bu yetmiyor. Hedef birden bütünmahalleyi faşistlerden temizlemeye dönüşü-yor. Yüksek sesle grubu geri çeviriyor. Fırınfaşistlerindir, dağıtılıyor. Hedef genişlemeyedevam ediyor. İleride bir kahve var, MSP'lilerburada propaganda yapıyorlar. Orası dağı-tılıyor. Aşağıda pazaryerine kadar sınırlargenişliyor. Neredeyse bine ulaşmış bir gençlerve çocuklar ordusu var. Marşlar söylüyor vesloganlar atıyor. Önde Kemal Pir ve bir or-duya dönüşmüş grup ilk toplanma yerine dö-nüyor ve komutan muzaffer bir edaylagitmeden önce son konuşmasını yapıyor:"Önünüze hedef koyun, beklemeyin, he-definize ulaşın, eylem yapın, zapt edin. Bu-rası sizin mahalleniz. Mahallenizi faşistlerekaptırmayın!" Herkes bu kimdir diye soruyor.Bu olaydan sonra yıllarca ne faşistler ne depolis Tuzluçayır'a giremiyor. Bir mahalle böy-le kazanılıyor. Ondan sonra APOCULAR omahallenin en gözde ve en güvenilir insanlarıoluyorlar.

İşte Kemal Pir'den aldığı bu güçle ve O-nun eylemci yönünün etkisiyle hareket eden,silahı devrimin teminatı olarak gördüğü içinönce kendisi öğrenip kullanan ve sonra da ar-kadaşlarına öğretmek için eğitim veren AliDoğan Yıldırım, bu mahallede bir gruba ver-diği eğitim sırasında bir kazayla şehit düşü-yor. Ali DOĞAN, Dersim'in Pülümür ilçe-sinin bir köyünden, işçi bir ailenin çocuğuoluyor. Tuzluçayır Mahallesinin ilk KürdistanDevrimcisi sayılır. İyi saz çalışıyor, şiir ya-zıyor, türkü besteliyor, sürekli okuyor. Kav-gacı, hırçın bir gençtir. Onun için varsa yoksaKürdistan'dır. Kürdistan her şeydir. 1976'larda

arkadaşlar yavaş yavaş ülkeye, Kürdistan'ayönelmişler. Kendisi de bunun hazırlığın-dadır. "Dersim'e gideceğim" diyor. Ama cena-zesi gidiyor. Arkadaşlarına tabanca eğitimiverirken, "Bu şekilde patlamaz" dediği taban-cayı kafasına dayıyor ve tetiği çekiyor. Silahpatlıyor. Ağır yaralı olarak Hacettepe Tıp Fa-kültesi Hastanesine kaldırılıyor. Bir gün sonraşehit düşüyor. En büyük hayali ülkeye gitmekolan Ali Doğan YILDIRIM, daha birkaç nesilöncesi yaşanan katliama inat, "Ayaktayız, ya-şıyoruz ve kazanacağız, ülkemizi özgürleş-tirip yeniden inşa edeceğiz" diyerek Dersim'egitmenin arifesinde iken şehit düşüyor. Ör-gütün ilk şehide ilişkin bildirisi Ankara Hu-kuk Fakültesi yurdunun bir odasında Önderliktarafından yazıldı. Ve ilk şehit cenazesi ailesive Ankara'dan bir grubun eşliğinde Pülümür-'de kaldırıldı. Mezar taşına kendisine ait bir şi-irden dörtlük yazıldı: "Umuda kavga verdik/Ve kavgaya ölü verdik ki/ Yeni doğan bebeler/Uğramasın sömürüye!" İlk şehit afişi Ali Do-ğan YILDIRIM arkadaş için duvarlara ya-pıştırıldı.

Önderlik hep "Silah kullanmayın, silahkullanma zamanı değildir" diyordu. Silah taşı-ma ve kullanmanın sorumluluğuna henüz gel-mediğimizi söylüyordu. Ama koşullar yavaşyavaş silahlanmayı da dayatıyordu. Faşist sal-dırı ve işgaller zorunlu bir meşru savunma du-rumunu ortaya çıkarıyordu. Günlük yaşam ih-tiyaçlarının kısıtlanmasıyla ya silah alınıyor,ya da zorunlu yol giderleri ve benzeri masraf-lar karşılanıyordu. Faşist saldırılar APO-CULAR'ın bulunduğu her yerde aktif savun-ma duruşuyla karşılanıyor, okullar ve mahal-leler böyle korunuyordu.

İdeolojik çalışmalardaki süreklilik de-vam ediyor. Ancak grup giderek politik birgüç haline geliyor. 1976'ların sonrası böyledeğerlendirilebilir. Bir gençlik hareketi biçi-minde örgütlenip politikleşen grupta amatörilişkiler hala hakimdir. Herkes inandığı içingönüllüce bir şeyler yapıyor; resmi olmayangörevler ve yetkiler pratik içerisinde şekilleni-yor. Herkes aynı zamanda iyi bir propaganda-cı, ajitatör, eylemci, kitle örgütçüsü ve ekono-www.a

rsiva

kurd

.org

Page 120: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

mik gelir getiren bir emekçi oluyor. Henüzresmi olmayan doğal olan liderler işte bu aşa-mada şekilleniyor. Herkes yeteneği, gücü, ça-bası ve inancı oranında, halka ve arkadaşları-na verebildiği ölçüsünde bir pozisyona sahipoluyor. Grup içinde bu özelliklere dayalı yö-netici kadro şekilleniyor. Önder APO başın-dan itibaren önderdir; tartışmasız tüm arka-daşların etrafında toplandığı liderdir. Diğeryakın arkadaşları, Ona yakın oldukları içindeğil, emekleriyle ortaya çıkardıkları değerlertemelinde öncüleşiyorlar.

Haki, Kemal, Mazlum ve Hayri gibi ar-kadaşlar böyle önder kadro haline geliyorlar.Hiçbir zaman yetkiyle hareket etmeyen buöncüler, öncülük vasfını değer yaratma sına-vından geçerek kazanıyorlar. Örneğin KemalPir, bir öncüdür. Önderliğin yeri geldiğinde ensert eleştirilerine maruz kalan bu arkadaş, res-mi olarak hangi konumda olursa olsun, görev-li görevsiz hangi alana giderse gitsin daimaöncüdür, hatta komutandır. Bulunduğu her al-anda doğal olarak her şey onda merkezileşi-yor. Mazlum, Hayri ve Haki için de aynı şeygeçerlidir. Böylesi bir şekillenmenin aslındabugün de sık sık bahsedilen ruhsal birlikle il-gisi olsa gerekir. Ruhsal birlik sürekli amaçüzerinde yoğunlaşarak, halkının ve arka-daşlarının durumunu hissetmek ve gereğiniyapmaktır. Kemal Pir, birliğimizi ruhsal birlikolarak tanımlıyor. "Biz hepimiz Abdullah Ö-calan'ın yoldaşlarıyız, Onun ruhu bizim ruhu-muzdur" diyor. Böylece gruba Önder APO-'nun ruh verdiğini anlatmak istiyor.

Örnek olması açısından belirtiyorum:Dersim'de bir örgüt bir arkadaşımıza silah çe-kip mermi sıkıyor. Kemal Diyarbakır'dadır.Yanında bir arkadaş daha var. Bu saldırınınhesabını sormak ve hemen yanıt vermek ge-rekir, diyor. Birlikte Ankara'ya gidiyorlar. De-yim yerindeyse ilk intikam eylemi orada ge-liştiriliyor. "Kimse bizim bir arkadaşımızı vu-ramaz, kimse arkadaşlarımıza küfür edip aşa-ğılayamaz" diyor. Hemen bir grup arkadaşlaSiyasal Bilgiler Fakültesi'nin yanındaki Cu-mhuriyet Öğrenci Yurdu'na gidip o örgütünileri gelenlerini arıyor. Öyle bir şey ki, APOC-

ULAR fazla yurtlarda görünmezler, görün-düklerinde de mutlaka bir olay olur deniliyor.Onun için başta Kemal ve yaklaşık on kişilikgrubu gören herkes panik içinde yurdu boşal-tıyor. Binlerce kişi bir anda sel gibi caddelereakarken, o örgütün ileri gelen bir kişisi yanın-dakilerden uzaklaştırılarak dövülüyor. Ölüm-den şans eseri kurtuluyor. "APOCULAR'akimse el kaldıramaz" deniliyor ve bu mesajhareketin temel ilkesi haline geliyor.

Evet, belki hiçbir yasal ve resmi belgedebu geçmez, ama böyle muazzam bir ruhsalbirlik böyle yaratılıyor. Bu mesajla birliktebaşlayan süreç, grup içinde müthiş bir bağlılıkdönemini de başlatıyor ve amatör grup dahapartileşmeden profesyonelleşiyor. 1977 yılı-nın 8 Mart'ında Dersim'de Türk Solundan birgrup Aydın Gül adlı arkadaşımızı vuruyor.Böylece bu şahadetle birlikte neredeyse 12Eylül Darbesine kadar devam eden çatışmalıbir sürece giriliyor. Örgütlülüğümüzün bulun-duğu her yerde Aydın Gül arkadaşın intika-mını alma eylemlilikleri geliştiriliyor.

Aradan daha iki ay bile geçmeden, hiçhesapta olmayan bu sürece Haki arkadaşın şa-hadeti de ekleniyor. Küçük grup daha ilk andahandi-kaplarla karşı karşıya bırakılıyor. Bukatliamda taşeron bir örgüt kullanılıyor. Geri-sinde devlet vardır. Grubun içine sızdırılmışajanlar tetikçilere yardımcı oluyor ve katliamıkolaylaştırıyor. Haki, Önder APO'nun en ya-kın yardımcısıdır, sağ koludur denilebilir. Şa-hadeti bir insanın sağ kolunun kesilmesindendaha büyük bir acıya yol açıyor. Aslında bukatliamla bir mesaj veriliyor. Grubun önünebir seçenek konuyor: "Benzer bir akıbete ma-ruz kalmak istemiyorsanız, yol yakınken geridönün!" Bu katliamla birlikte grup içinde de-rinden sarsılmayan tek bir kişi bile kalmıyor.Sarsıntının büyüklüğü aynı oranda büyük birkararlaşmaya neden oluyor. Hayır, geri adımatılmayacaktır. Artık bir kez kan dökülmüş-tür. Üstelik bu halkın üyesi bile olmayan biri,onun özgürlüğü için canını vermiştir. Şehidinanısına sonuna kadar bağlı kalınacaktır.

Her harekete dışarıdan sızmalar olur.Siyasi polis, devrimci hareketlerin içine ele-

Komünar

119www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 121: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

120

manlarını sızdırarak hareketi kontrol etmeyeve gerektiğinde zamansız eylemlere yöneltiptasfiye etmeye çalışır. Grup daha Ankara-'dayken, inkâr ve imha sisteminin, bu sisteminsiyasi polisinin bu yönlü bazı girişimleri var-dır. Grup içinde "Biz de öteki sol gruplar gibibir dergi çıkaralım, böylesi bir ideolojik organetrafından örgütlenelim" biçiminde öneri ge-liştirenler oluyor. Bu öneriyi kabul etmek, da-ha başından grubu devletin denetimine sok-maktır. Dolayısıyla öneri reddediliyor. Öneri-leri reddedilenler grubu terk ediyorlar ve çe-kip giderken "Şu kadar süre içinde tasfiye ola-caksınız" diyorlar. Grup kendisine örgüt görü-nümü veren herhangi bir belgeyi düşmanasunmamakta kararlıdır. Olası bir polis baskını,grubu örgüt olarak değerlendirip yargılanma-sının önünü açacak bir belge bulamayacaktır.Bu ciddi bir tedbirdir, düşmanın gruba erken-den yönelmesinin önleyen bir tedbirdir.

Ancak tasfiye edilen bu anlayış, Pilot de-diğimiz bir şahsında örgüte dayatılmaya de-vam ediyor. Grup ciddi ekonomik problemyaşıyor olsa da, bunu kendisi için sorun yap-mıyor. Pilot büyük bir soygun planlamasınıdayatıyor. Böyle bir eylemi yapsa Kemal Piryapar diyerek, Kemal'i bu eylem için ikna et-meye çalışıyor. Önder APO'nun yüksek du-yarlılığı burada da kendini gösteriyor. Görü-nürde böyle bir eylemin riski az ve başarısıkesin gibi olmasına rağmen kabul etmiyor.Pilot'un bir sızma olduğu henüz açığa çıkarıl-mamıştır. Yine de zamanı değil diyerek, ken-disini mümkün olduğunca oyalıyor. Kovulsabir başkası devreye girecek, yenisi tespit edi-lip açığa çıkarılıncaya kadar harekete epey za-rar verebilir. Bu yüzden Pilot hep oyalanıyor.Kendisine ne tam evet, ne de hayır deniliyor.Bu arada Pilot'tan habersiz olarak yapılacakbazı kamulaştırma eylemleri için hazırlıklarsürdürülüyor. Bu işler için Ankara'dan İstan-bul'a götürülecek silahların bir bölümünün birbaşka yere aktarılmasına kendisi de katılıyor.Bu silahlardan bir bölümü bu kişinin mari-fetiyle yakalanıyor. Bunun üzerine Pilot de-şifre oluyor. Grupla arasına bir mesafe konu-luyor, ancak ilişkiler tümden kesilmiyor.

Aydın Gül'ün şahadeti yeni bir durumdu.İşin içine sol bir hareket girmişti. Normaldeolaylar bir insanın ölümüne gitmeyecek kadarbüyümeden de sorun çözülebilirdi. Ama grubasilahlı savunma dayatılıyordu. Eylem halindeolan hareketlerin üzerine gitmek, onları açığaçıkartıp darbelemek belki daha mantıklı geli-yordu. Bu yöntem dünyanın tüm polis-istihba-rat örgütlerinin de temel yaklaşımıydı. Ya yenişahadetleri engellemek için şehitlere sahip çı-kıp her şeyi göze alacaksınız, ya da örgüt ol-maktan vazgeçeceksiniz. Kemal Pir birinciyolu seçmişti ve öyle de devam etti.

İfade ettim: Haki arkadaşın şahadeti tü-müyle bir yol ayrımıydı. Buna kararlaşma anıda denilebilir. Eğer yola devam edilecekse, ozaman nasıl olunmalıydı? Onun için Haki ar-kadaşın şahadeti bunun yol ve yöntemini bul-ma olarak tarihimize geçti. Tamam, arka-daşımızın kanı yerde kalmayacaktı. Ama hep-si bu kadar mı? Onların özgürlük özlemlerinigerçekleştirmek, sadece onları vuranları vur-makla mı sınırlı kalacaktı? Yoksa başka biryol yöntem mi gerekiyordu? Bir de bu şaha-dete yol açan düşmanı iyi tahlil etmek gerekir.Bu olayın arkasında sadece bir grup ve birkaçkişi mi vardı? İnkârcı sömürgeciliğin bundakirolü neydi? Bunun da mutlaka çözümlenipaçığa çıkarılması gerekiyordu.

Haki arkadaş daha Adana'da iken, SterkaSor (Beş Parçacılar da deniyor) ve onun ele-başı olan Alaattin Kapan'ı tanıyor ve kuşkulubir tip olduğu konusunda tüm arkadaş yapısınıuyarıyor. "Bu tehlikeli bir kişilik, ajan olabilir,ondan uzak durun" diyor. Antep'teki arkadaş-ları da uyarıyor. Alaattin'den ve başında bu-lunduğu gruptan uzak durulacak. Kesin kararbudur.

Ne var ki, bu karara uyulmuyor. Ken-disiyle tartışmak üzere bir randevu alınıyor.Haki arkadaş istemeden bu tartışmaya olurdiyor. Yine de randevuyu alanları da eleştiri-yor, kendilerine kızıyor. Silahsız gidilmesinindaha tehlikeli olacağını düşünerek tartışmayerine silah getirilmesini istiyor. Ancak silahda gelmiyor. Güya konulduğu yerde buluna-mıyor. Düztepe-Cengiz Topel Mahallesi oto-www.a

rsiva

kurd

.org

Page 122: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

büs son durağındaki tartışma yeri olan kahv-eye gittiğinde, Alaattin ve adamlarının silahlısaldırısına uğruyor. Yaralı hastaneye kaldı-rılıyor; hemen yaşamını yitirmiyor, 18 Ma-yıs'ta şehit düşüyor.

Haki arkadaşın durumunu duyan Antepve çevre illerden yüzlerce arkadaş akın akınhastane çevresinde toplanıyor. Kemal Pir"Polisle çatı-şarak cenazeyi kaçırıp görkemlibir tören yapalım" diyor ve arkadaşları onagöre konumlandırıyor. Durumu öğrenen Ön-derlik, Antep'e gelip hemen bu duruma müda-hale ediyor. "Böyle olmaz, öyle davranırsanızhareketi ciddi bir tehlike ile karşı karşıyabırakırsınız" diyerek, Haki arkadaşın ailesinehaber gönderiyor. Aile gelip cenazeyi alıyor.

Cenaze Ordu'nun Ulubey ilçesine gi-derken, bir taksi içinde bir grup arkadaşıylabirlikte Kemal Pir, şoföre durmadan dahahızlı daha hızlı diyerek arabayı hızlandırıyor.Bu nedenle yaşanan trafik kazasında ölümdendönüyorlar. Cenaze büyük bir törenle kal-dırılıyor. Önderlik hem cenazeyi alma, hemde araba kazasından dolayı Kemal Pir ar-kadaşı çok eleştiriyor. Bu işlerin artık böyleyürümeyeceğini Kemal arkadaşın şahsındatüm gruba duyuruyor. Haki arkadaşın şeha-detinden sonra Ankara'da da birçok ev basılı-yor. Basılan evlerin hepsi de Pilotun bildiği,gidip geldiği evlerdir.

Doğal olarak Sterka Sor takip altına alı-nıyor. İntikam süreci Kemal Pir öncülüğündegelişiyor. Grup içinde olayla ilişkili görülenlersoruşturmaya alınıyor. Haki "Bu adamdanuzak durulacak" demesine rağmen, neden tar-tışmak için randevu alındı? Neden Haki ar-kadaş silah istemesine rağmen silah getirilme-di? Olay soruşturuldukça MİT-KDP ile bağ-lantısı da açığa çıkıyor. 1976 yılında An-tep'teki Nuri Pazarbaşı Mahallesinde yaşananMehmet ve İlhan adlı Halkın Kurtuluşu'namensup iki militanın şahadetleriyle bağlantıkuruluyor. Alaattin eski bir THKO'ludur. Aynızamanda KDP ile bağlantıları vardır. NitekimSıraç Bilgin de daha Ankara'dayken KürdistanDevrimcilerine yönelik tehditler savuruyor.Alaattin bu süreçte ya da tutuklanması sırasın-

da veya cezaevi dönemlerinde ya da çok eski-den beri MİT'le çalışıyor. KDP'den DervişêSado, Haki Batman'da çalışırken kendisinitakibe alıyor. Dervişê Sado da MİT'le ilişki-lidir. Dolayısıyla MİT bu olayda her iki grubutaşeron örgüt olarak kullanıyor.

Haki'nin hedef seçilmesi çok boyutludur.Her şeyden önce grubun içinde fiili ve resmiolarak Önderliğin yardımcısıdır. ÖnderlikOnun için "gizli ruhum" diyor. KendisiTürk'tür. Antep ve Adana yöresinde çok kısasüre içinde önemli sonuçlar ortaya çıkarmıştır.İdeolog, örgüt ve eylem insanıdır. Haki'nin şa-hadetinden sonra örgüt Antep'te tasfiye sü-recine sokuluyor. Haki'den sonra bölgeyebakma görevini üstlenen Doğan KILIÇKAYAdaha 18 yaşında ve tecrübesiz bir gençtir.Gözü kara bir eylem insanıdır, ama örgütseldonanımı zayıftır. Bu durumdan da yararlanantasfiyecilik, Antep örgütünü ele geçirmek is-tiyor. Örgütün silahlarına el konuluyor.Duruma müdahale için gelen arkadaşların öl-dürülmesi kararı alınıyor. Kemal Pir de öldü-rülecekler listesindedir. Ama Pir herkes tara-fından sevildiği için, öldürülme kararı provo-katör grup içinde çatlamaya neden oluyor. AliErek (Küçük Cin) gibi arkadaşlar, "Kemal Pirdevrimci bir insandır" diyerek cinayet eylem-lerini boşa çıkartıyor.

Duruma müdahale etmeye gelen grup,tasfiyecilikten etkilenen birçok kişiyle ko-nuşuyor. Yeniden harekete dönmeleri veSterka Sor yerine oluşturulan Tekoşin örgü-tünün oyunlarına alet olmamaları için iknaedilmeye çalışılıyor. Bu ikna turlarının hep-sinde Kemal Pir vardır. Büyük bir sabırla ye-niden ikna işini yürütüyor. Bir kısmını gerigetiriyor, bir kısmını tarafsızlaştırıyor ve ge-riye kalan küçük bir kısmı da hedef haline ge-liyor. Bu yerinde durmayan sabırsız insanınprovoke edilmiş kişileri bu denli büyük bir sa-bırla yeniden kazanmaya çalışması da aslındaçok ilginçtir. Tek bir insan bile kaybetmek is-temiyor. Bu ikna turlarında Baki (Haki'ninkardeşi) gibi bazı kişiler çok kestirmeci dav-ranıyorlar. Ama Kemal çok sabırlıdır. Baki sü-rekli vurmaktan söz ediyor. Provokasyonun

Komünar

121www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 123: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

122

amacı da zaten budur. Hareketi içten bölüp ça-tıştırarak bitirmeye çalışıyor.

Tekoşin adı verilen ajan-provokatör yap-ılanma Haki'nin Apocular içinde devrimcikanadı temsil ettiğini, milliyetçi kanadın buyüzden kendisini cezalandırdığını iddia edi-yor. Yalan propagandasını buna dayandırıyor.Haki'nin Türk olması bu propagandanın kıs-men etkili olmasında ve bazı kişilerin kafa-larının karışmasında rol oynuyor. Ancak yineTürkiyeli bir devrimci olan Kemal Pir düşma-nın bu taktiğini boşa çıkarıyor; birçok kişiyiaydınlatıp yeniden harekete kazanıyor.

Bu arada Sterka Sor örgüt olarak dağı-tılıyor. Alaattin adlı elebaşı İskenderun'davuruluyor. Tekoşin'in gruba dönük hesaplarıboşa çıkartılıyor. Daha doğmadan ölüme mah-kûm hale getiriliyor. Alaattin ve Tekoşin'leilişkisi olan ve Haki arkadaşın şahadetinde rolalan bazı kişiler cezalandırılıyor.

Yeniden başa dönelim. Dikmen Toplan-tısıyla birlikte ülkeye yürüyüş önemli sonuçvardı. Grubun gelişme yeteneğine sahip ol-duğu ve özellikle gençlik içerisinde kabul gör-düğü kanıtlanmıştı. Bir yıllık bir çalışma so-nunda Kürdistan'ın birçok yöresinde hatırı sa-yılır bir gruplaşma ortaya çıkarılmıştı. 1976yılının son günü akşamı Ankara'nın Dikimevisemtinde bir toplantı düzenlenmişti. ToplantıPilot'un evinde yapılıyordu. Toplantıda Kürdi-stan'daki çalışmayla kazanılmış kadrolar davardı. Önderlik ilk defa bu toplantıya yazılıbir belge sunuyordu. Belge sanırım Sömür-gecilik Tarihi başlığını taşıyordu. Önderlikkonuşmuş, Hayri arkadaş da kaleme almıştı.Soba yanıyordu. Olası bir baskın halinde bel-geyi sobaya atıp imha etmek mümkündü. Butoplantıda bir yıllık çalışmalar değerlen-dirilmiş; özellikle bütün yerel gruplar arasın-da tam bir ideolojik birlik yaratmak veyamevcut birliği sağlamlaştırmak üzere, ÖnderAPO Kürdistan gezisine çıkmaya karar ver-mişti.

1977 yılı başında, Önder APO AnkaraMimar ve Mühendisler Odası'nda bütün solgruplara açık bir şekilde sömürgecilik ve Kürtsorununun çözümü konusunda bir seminer

vermişti. Bu toplantıyla tarihe bir belge bırak-ma düşüncesindeydi. Kürdistan yürüyüşününriskleri vardı. Tehdit ve tehlike büyüktü. Ön-derlik bu toplantıyla olabilecekleri öncedenbüyük bir öngörüyle gösteriyordu. Öngörülüolmak, Önderliğin temel bir özelliğiydi. PKK-'nin de büyük oranda kazandığı bu özellik, da-ha sonraki sürece de damgasını vuracaktır.Öngörü, mevcut olandan çok, geleceğin ola-sılıklarına görür ve tedbir almaya götürür.

Ankara'daki bu toplantı sonrasında çıktı-ğı Kürdistan gezisi PKK tarihinde önemli biryere sahiptir. Ağrı-Doğubayazıt, Kars-Digor,Bingöl, Karakoçan, Dersim, Elazığ, Diyar-bakır, Urfa ve en son Antep'te düzenlenen top-lantılara çok sayıda genç katılım sağlamıştır.Grup büyümüştür. Nicelik kadar nitelikçe birgelişme de sağlanmıştır. Bunun inkâr ve imhasisteminin dikkatini çekmemesi mümkün de-ğildir. Antep'teki toplantı 15 Mayıs'ta sonuç-lanmış ve Önderlik Ankara'ya dönmüştür.Aradan üç gün geçtikten sonra Haki arkadaşkatledilmiştir. Gezinin sömürgeciler için arzettiği tehlike katliamı tetiklemiştir.

Katliam sonrasıdır. Önderlik Ankara-'dadır. Ankara'nın Tuzluçayır MahallesindeKarasu arkadaşın kaldığı evde bir toplantıyapılacaktır. Toplantı öncesinde Siirt ÖğrenciYurdu'ndan Tuzluçayır'a gelmek için yola çı-kan Kemal Pir, arabada silahıyla birlikteyakalanmıştır. Önder APO da sabah erkendenTuzluçayır'a gelir. Kemal'in yakalanışı Önder-liğin duyarlılığını daha da arttırmıştır. Ke-mal'in yakalanışı bir bakıma tesadüfîdir. Bunarağmen Önderlik tedbir olarak evi kontrolettirir. Ev kuşatılmış, polis evin çevresindebirkaç çember kurmuştur. Pilot toplantıyı veyerini biliyor, durumu polise bildiren odur.

Bu dönemde MHP'ye yakın duran NamıkKemal Ersun'un darbe girişimi var. Sözü edi-len eve yapılan baskının bu darbe girişimiylebağlantısı bulunmaktadır. Yakalanmış olmasa,Kemal Pir de belirlenen saatte o evde olacak-tır. Eve gelecek arkadaşların hepsi grubun ey-lemci kişilikleridir. Silahlar da eve getiril-miştir. Toplantıyı Önderlik yapacaktır. Herkesevde toplandığında polis harekete geçecek,www.a

rsiva

kurd

.org

Page 124: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

herhangi bir mukavemet durumunda içerdeki-leri toptan imha edecektir. Devletin ya da dev-let içinde bir kesimin planı budur. Önderliktoplantı yerini önceden kontrol ettirmiş, polisçemberi fark edilmiş ve katliam önlenmiştir.Bu andan itibaren dikkatler Pilot üzerinde yo-ğunlaşmış ve plandaki rolü açığa çıkarılmıştır.

Bu olaydan sonra Önderlik yaklaşık ongün Tuzluçayır'da gizleniyor. Evin basıldığınıduyduğunda, yanındaki arkadaşlara ilk tepki-sini "Bu baskın varlığımıza son vermek için-di, ama başaramadılar. Bundan sonra başarmaşansları hiç yoktur. Şimdi artık partileşme za-manıdır. Partileşme ve örgütlenme üzerindekitaplar okuyun ve kendinizi partileşmeye ha-zır hale getirin" şeklinde dile getirmiştir.Önderliğin bu on gün içinde kaldığı ev, o za-manlar kimsenin içinde kalmadığı şehit AliDoğan Yıldırım'ın evidir. Önderlik söyledik-lerine bağlı kalmış, partileşme doğrultusundahazırlıklara başlamıştır. Bunun en çarpıcı adı-mı kurulacak örgütün programını hazırlamak-tır. 1977 yılının Eylül ayına gelindiğinde PartiProgramı hazırdır.

Grup bundan sonra kendisini daha da res-mileştirmeye, alanlarda komiteler biçimindeörgütlenmeye başlamıştır.

Kemal hala hapistedir. Üzerinde yaka-lanan silah kirlidir, yani faşistlere karşı ey-lemlerde kullanılmıştır. Her an balistik in-celeme sonucu gelebilir. Ruhsatsız silah taşı-maktan bir yıl ceza almıştır. Ankara MerkezKapalı Cezaevinde yatmaktadır. Bir an önceuygun bir yere sevkinin yapılması ve oradankaçması gerekir. O uygun yer, Haki'nin do-ğum yeri olan Ulubey'dir. Sevk çıkar; Kemalfındık bahçelerinin hemen kenarında ve için-de başka mahkûm olmayan, güvenliği zayıf,küçük bir cezaevinde kalır. Bir gardiyan sü-rekli Kemal'le birliktedir. Neredeyse arkadaşolmuşlardır. Kaçacağı gün Kemal gardiyanabir yumruk vurur, gardiyan sendeleyip düşer,Kemal fındık bahçelerinin içinde kaybolur.Ne var ki, Kemal hep o yumruğu hatırlar. "İyibir adamdı, nasıl da vurdum" der. Kaçtığınasevineceğine, nasıl vurdum diyerek üzüntü-sünü dile getirir. Kendisini kaçırmaya gelen

arkadaşlarıyla birlikte Kemal ilkin Dersim'egelir, oradan başka yere geçer.

Cezaevinden kaçtıktan sonra Kemal ileDersim'de karşılaştım. Sürekli "Bir daha ceza-evine girmemeliyim. Cezaevi bana göre de-ğil" diyordu. Bir dakika bile yerinde durama-yan Kemal gibi bir insan için bir cezaevi ko-ğuşu ya da hücresinde uzun süre kalmanın na-sıl büyük bir işkence olduğunu anlayabiliyor-dum. Kemal konuşmasını şöyle sürdürmüştü:"Cezaevinde sabah kalktığında hep aynı yüz-lerle karşılaşıyorsun. Bu durum beni müthişzorluyordu. Benim öyle bir yapım var ki, gün-de yüz değişik sima görmesem, o gün elli ayrıinsanla konuşmasam dayanamam. Onun içinbir daha yakalanmayacağım. Etrafım sarılsabile sonuna kadar direnerek şehit düşmeyi ter-cih edeceğim. Biliyorum, benim cesedim de işyapar."

Sadece burada aktarmaya çalıştığım ko-nuşması bile Kemal Pir'in nasıl bir insan oldu-ğunu, nasıl sınırsız bir devrimci enerji taşı-dığını ve insanla ne denli ilgilendiğini göster-meye yetiyor. Günde en az elli kişiyle konuş-mak, elli kişiyi eğitmek veya etkilemek, ellikişinin kafasını ve kalbini kazanmak, bununlada yetinmemek, kazandığı kafaları ve kalplerideğiştirmek, her birini yeni birer insan halinegetirmek! Kemal Pir budur işte. Kursağındasöylenecek sözü kalmamış gibi, yanı başındaonlarca devrimci genç bulunduğu halde sus-mayı tercih eden bazı sözde kadroları veyakomutanlarımızı göz önüne getirdiğimde,Kemal Pir'in eksikliğini daha derinden hisse-diyorum. Başarı ve zafer için kesinlikle yeniKemal'lere ihtiyacımız var.

Evet, saldırılar artıyor, ama grup da bü-yümesini sürdürüyor, halklaşıyor, efsaneleşi-yor. APOCULAR yaşamda kendileri için hiç-bir şey beklemeden, hayallerinin gerçekleş-mesi için neleri varsa hepsini ortaya koyuyor-lar.

Tabii yükselen saldırılara bağlı olarak şa-hadet sayısı da artıyor. Kars'ta Mahir Can, An-tep'te Bozan Tekin, Mehmet Ece, Dersim'deAhmet Acar, Metin Turgut sosyal şoven güç-lerin saldırıları sonucunda şehit düşüyorlar.

Komünar

123www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 125: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Komünar

124

Hepsinin karşılığı veriliyor. Örnek olması açı-sından belirtiyorum: Antep'te faşistler İsmailPehlivan isimli bir arkadaşı şehit düşürüyor-lar. Şahin Kılavuz Antep'tedir ve askeri so-rumludur. Bir ay içinde Hacı Baba Mezarlı-ğına kırktan fazla faşistin cenazesi kalktı di-yor.

Aynı şekilde Elazığ'da lisede okuyan Hü-seyin Şahin adlı sempatizan faşistler tarafın-dan vuruluyor. Birkaç gün içinde birçok faşistmerkez bombalanıyor, taranıyor ve faşistlerinTİT adlı örgütünün bölge eylem grubu bir ge-cede ortadan kaldırılıyor. Faşistler eylem ya-pamaz hale geliyor. Bingöl'de faşistler dörtKDP'li öğretmeni vuruyor. KDP oralarda çokgüçlüdür, ama misilleme yapacak gücü kendi-sinde bulamıyor ya da öyle bir sorunu olmu-yor. Kürdistan Devrimcileri hemen faşist be-lediye başkanını ve birçok faşisti vurarak mis-illeme yapıyorlar. Bu eylemden sonra faşistörgütlenme gerilerken KDP de dağılıyor. Birkısmı Kürdistan Devrimcilerine geçerken, birkısmı da KUK adında yeni bir örgüt kuruyor.

1978'ler mücadelemiz açısından önemlibir dönüm noktasıdır. Aslında halen her yılönemli bir dönüm noktası olmaya devam edi-yor. 1978, Hilvan Mücadelesinin başladığı vebaşarılı bir şekilde sonuçlandığı yıldır, parti-mizin kuruluş yılıdır, Maraş katliamının ger-çekleştiği yıldır. Tohum toprağa düşmüş, top-rak akan şehit kanıyla sulanmış, halklaşmanınfilizleri Kürdistan'ın her yerinde boy vermeyebaşlamıştır. Çöl ne denli suya hasretse, Kür-distan ve Kürt gerçekliği de o denli devrimcidüşüncelere ve onların gerektirdiği eylemlili-ğe hasrettir. Bu kanıtlanmıştır.

1978 yılı Kürdistan'ın her tarafında TÖB-DER'lerde, halkevlerinde, sendikalarda eğitimenstitülerinde örgütlenildiği yıldır. Şehir-ler-den köylere doğru örgütlenmenin yaygınlaş-tırıldığı yıldır. Hareket kentlerden çıkmış, kır-sal alanlara doğru taşmaya başlamıştır. Faşist-lere karşı mücadelede alabildiğine keskinleş-tirilmiştir. İşbirlikçi-ajan yapı, kurum ve kişi-lerle mücadelede önemli bir mesafe kat edil-miştir. Yoksul köylülükte hareketlilik başla-mıştır. Bu yıla kadar işbirlikçi feodal kesimle-

re karşı ciddi bir mücadele yürütülmemiştir.Grup ilke olarak işbirlikçi feodal yapıya karşı-dır. İdeolojik olarak ona karşı olduğunu ifadeetmektedir. Sömürgecilik bu yapıya dayana-rak Kürdistan'da egemenliğini sürdürmekte-dir. Bu yapıyla mutlaka bir gün karşı karşıyagelinecektir. İşte işbirlikçi yapının en önemliunsurlarından birisi de Hilvan'da her şeyeegemen olan Süleymanlar aşiretidir. MHP'ninHilvan'daki örgütlü bir kolu gibidir. Urfa mer-kezindeki faşist etkinlikte bu aşiretin önemlibir rolü vardır.

18 Mayıs 1978 akşamı Hilvan'da liseninbahçesinde Halil Çavgun öncülüğündeki Kür-distan Devrimcileri Haki arkadaşın şahadetyıldönümü nedeniyle duvarlara afiş asmakiçin bir araya geldiklerinde, bunu duyan Sü-leymanlar polisle birlikte gruba saldırıyor veHalil arkadaş şehit düşüyor. Bunun üzerineKemal Pir Halil'in intikamının alınması veSüleymanların cezalandırılması için görev-lendiriliyor. Öteki arkadaşların yanı sıra, Do-ğan KILIÇKAYA da yanındadır. İntikam sürecibaşlatılıyor. Süleymanlardan olan BelediyeBaşkanı hoparlörden ne kadar alçak oldukla-rını dile getirmek zorunda kalıyor. Aşiretinsilahlı güçleri dağıtılıyor. Yaralıları bile kal-dırıldıkları Urfa dışındaki hastanelerde hedefhaline geliyor. Böylesi bir saldırıyı hesapla-mayan Süleymanlar teslim oluyor ve silah-la-rını teslim edip tüm otoritelerinden vazgeçi-yorlar. Hilvan'da tüm sosyal, siyasal, hukuk-sal, ekonomik ve güvenlik faaliyetleri halkıneline geçiyor. Halk tüm işlerini oluşturduklarıkomitelerle yapar hale geliyor. Öyle ki, sade-ce Süleymanlar değil, devlet güçleri de nere-deyse işsiz kalıyor.

Hilvan yoksul köylülüğün feodallere kar-şı mücadelesinde gerçek anlamda zafer kaz-andığı ilk alandır. Buradaki halk artık kendikendisini yönetir hale geliyor, deyim yerin-deyse kendi kaderinin efendisi oluyor. Urfa-'da faşistler tarafından vurulan bir arkadaşıncenazesi, binlerce kişinin katılımı ile Hilvançarşısında silahlar elde açık sağlanan güvenlikaltında yapılan bir mitingle kaldırılıyor. Belkiböyle açıktan silahlar yoktur, ama daha öncewww.a

rsiva

kurd

.org

Page 126: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

Fevzi ASLANSOY'un cenazesi de Suruç'ta kal-dırılırken çok görkemli bir katılım olmuştu.İlk defa bir mitingde "Kahrolsun Sömürgeci-lik, Yaşasın Bağımsızlık" sloganı hâkim ol-muş ve Suruç ilk Apocu kimlikli ilçe olaraktarihe geçmişti. Mevcut durumda Hilvan daaynı konuma gelmişti.

Ecevit Hükümetinin aldığı kısa süreli öğ-retmen yetiştirme okulları biçiminde örgüt-lenme kararına Kürdistan Devrimcileri de tümEğitim Enstitülerine sempatizanlarını katmakararıyla karşılık veriyor. Aslında bu bir dü-zenleme oluyor. Liseyi bitirmiş her taraftarokumaya giderken, aynı zamanda görevli deoluyor. Bu aynı zamanda profesyonelleşmedede bir adım olmaktadır. Bu yolla hem giril-mekte zorlanan alanlara toplu olarak girile-cek, hem de yeni kadro adayları yetiştirilecek-tir. Bu yolla öğrenci derneklerinde etkin olu-nacak, öğretmenliği tercih edenler yoluylaTÖBDER gibi öğretmen derneklerinde sözsahibi olunacak ve giderek yeni öğrencilerede ulaşılacaktır. Bu nedenle başta Antep, Urfa,Bingöl, Kars ve Diyarbakır olmak üzere bir-çok Eğitim Enstitüsüne toplu kayıtlar yapılı-yor. Birçok kadro da bu alanlarda görevli ola-rak kayıt yaptırıyor. Elazığ'dan SüleymanASLAN Antep, Bilge YUMUŞAK Urfa, YaşarORGAN Diyarbakır, Ankara'dan ŞahinKILAVUZ Kars Eğitim Enstitülerine kayıt yap-tırıyor. Daha birçok kadronun kayıt yaptırdığıbu yeni mücadele alanı, ilk başta Urfa, Bingölve Kars'ta olumlu etkilerini gösterdi. Kısa sü-rede önemli gelişmelere neden oldu.

Aslında bu girişim biraz da Dersim Öğ-retmen Okulu deneyimiyle ortaya çıkmıştı.Daha çok Dersimli olmayan gençlerin oku-duğu bu okul kısa zamanda hareketin temelalanı haline gelmişti. Apocu Hareketin gelişi-miyle birlikte ilk defa bir sömürgeci asimilas-yon kurumu bu işlevini tümden yitiriyor,adeta bir devrimci karargâha dönüşüyordu.Dersim'de diğer sol hareketler bu durumu dakötü kullanmak istemişlerdi. "Apocular Şa-fii'dir. Urfalıları getirmişler, Alevilere sal-dırtıyorlar" diyorlardı. Yalan propaganda bugüçlerin temel silahıydı. Ne var ki sömürgeci

Türk Devleti bu duruma tahammül edemedi.Okulu boşaltarak binayı polise devretti ve birsorgulama merkezine çevirdi. İşte bu okuldanCuma TAK, Seyfettin Zoğorlu, Delil Doğan,Veysi Badem, şehit Bedran, Erdivan Bozkurtgibi arkadaşlar yetişmişti. Bu okul sadeceDersim'de değil, öğrencilerin geldikleri yer-lerde de gelişmelere neden olmuştu. İşte eği-tim Enstitüleri de böyle bir işlev görecekti vede gördü.

Sömürgecilik için asimilasyon işlevi gö-ren ve egemenliğine hizmet eden tüm kitleselkurum ve kuruluşlar bir çalışma, sömürgecili-ği boşa çıkartma ve yurtseverliği güçlendirmesahaları gibi ele alınmaya başlanmıştı. Kür-distan'da açılan İmam Hatip Okulları da bukapsam da ele alınmaktaydı. Başta Elazığ ol-mak üzere Kürdistan'ın birçok yerindekiİmam Hatip Okulları çalışma sahasına dönüş-türülüyordu. Elazığ'da Aytekin TUĞLUK, tümokullarda olduğu gibi, İmam Hatip Okulundada önemli bir gelişme ortaya çıkarmıştı.

Belirttim, 1978 yılı aynı zamanda büyükkitle katliamları için de hazırlıkların yapıldığıve katliamın Maraş'la sonuçlandırıldığı yıl ol-du. Malatya, Sivas ve Çorum katliam hazırlık-ları ve girişimleri, Maraş'ın da habercisi anla-mında denemelerdi.

Elazığ'da yapılmak istenen ve kitle kat-liamına da yol açacak bir deneme Kemal PİRtarafından durduruluyordu. Özellikle Palu-Dersim çelişkisini daha da köklü hale getire-cek bir eylem diğer sol hareketler tarafındanhazırlanırken, orada bulunan Kemal PİRduruma hızla müdahale ederek bir katliamınönüne geçiyordu. Bu tutum aynı zamanda da-ğılan TKDP'nin birçok kadrosunu da etki-lemiş ve Kürdistan Devrimcilerine katılımınısağlamıştı.

İşte bir anda dev gibi büyüyen kitle, artançalışma sahaları ve ortaya çıkan görevler, yeniişbölümlerine dayalı profesyonel bir örgütüde gerekli kılıyor, yani hızla partileşmeyedoğru gidiliyordu.

Abdullah Öcalan Sosyal Bilimler Akademisi

Komünar

125www.ars

ivaku

rd.o

rg

Page 127: KOMÜNAR 36.SAYI kasım€¦ · hep doğurmutur: Reel sosyalizm, sosyal de-ş mokrasi ve ulusal kurtuluçuluk. Din birçokş şeyin kaynağıdır. Daha sonra yazacağım kita-plarda

www.ars

ivaku

rd.o

rg