KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ...http// DAÐITIM DPP RENK AYRIM - FÝLM ÇIKIÞ Bizim...

64

Transcript of KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ...http// DAÐITIM DPP RENK AYRIM - FÝLM ÇIKIÞ Bizim...

  • Bu S

    KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ

    Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

    Ýki Ayda Bir YayýnlanýrYaygýn Ulusal Süreli

    ISSN:1302-0803

    YIL:11 SAYI: 55

    MART - NÝSAN 2005

    Basým Yeri ve TarihiAnkara - 01 Nisan 2005

    ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝVAKFI ADINA ÝMTÝYAZ SAHÝBÝ

    A.Þemsettin ATEÞ

    GENEL YAYIN YÖNETMENÝÝsmail PALAKOÐLU

    YAZI ÝÞLERÝNDEN SORUMLU MÜDÜRAhmet DEMÝR

    REKLAM ve HALKLA ÝLÝÞKÝLER Adem ÖZYILMAZ - Ahmet KARACA

    Þükrü ÞAHÝN - Ali KARABACAKÝbrahim GÖKMEÞE

    KAPAK Hücre-i Saadet

    TEKNÝK YAPIM

    Ajans B/ Darende Tel:615 17 55

    BASIM-YAYIM-YÖNETÝMDAÐITIM-PAZARLAMA

    VÝSAN Ýktisadi ÝþletmesiZaviye Mah. Hacý Hulûsi Efendi Cad. No:71

    44700 Darende / MALATYATel: (422) 615 15 00 Fax: (422) 615 28 79

    http//www.somuncubaba.net

    DAÐITIM DPP

    RENK AYRIM - FÝLM ÇIKIÞ Bizim Repro (312) 231 26 72

    GMK Bulvarý 53/6 Maltepe/ANKARA

    BASKIBüyük Sanayi Cad. Alibey Ýþhaný No: 99/1

    Ýskitler/ANKARAPoyraz Ofset (312) 384 19 42

    Dergide Yayýnlanan Yazýlardan Yazarlarý MesuldürKaynak Gösterilerek Ýktibas Edilebilir.

    Somuncu Baba

    ADANA (322) 457 66 54AMASYA (358) 218 20 28ANKARA (312) 324 40 75 BURSA (224) 254 53 26ÇAYCUMA (372) 615 19 21 G.ANTEP (342) 234 21 45GÖLCÜK (532) 579 47 03 GEREDE (533) 385 66 01

    ÝSTANBUL (216) 472 08 92ÝZMÝR (535) 616 95 93 ÝSKENDERUN (326) 615 73 56 KAYSERÝ (352) 221 00 26K.MARAÞ (344) 221 98 99ELBÝSTAN (532) 572 50 47 KARABÜK (542) 240 67 63KONYA (535) 597 53 05

    MALATYA (536) 437 58 50MERSÝN (324) 320 06 11OSMANÝYE (328) 812 78 21 SAKARYA (264) 274 34 38 SAMSUN (362) 431 40 99 SÝVAS (346) 224 53 08 TOKAT (356) 212 24 63TURHAL (356) 275 80 07

    20

    Ýrtibat Telefonlarý

    Prof. Dr. Ali AKPINAR

    PeygamberimizdenBize Kalanlar

    Sadýk YALSIZUÇANLAR

    Devran-ýRasulullah

    8

    Prof. Dr. Ali YILMAZ

    Bir Na’t

    19

  • Sayýda 55

    32Vedat Ali TOKÞiirimizdeHz. Muhammed

    Âþýk Ruhsatî'nin Hz. Muhammed'iKonu Alan Þiirleri

    Sýnav KaygýsýylaBaþa Çýkma

    56

    Mustafa AKYOL

    Musa TEKTAÞ

    Saadetli Bir Bakýþ

    28

    Dr. Doðan KAYA36

    Yayýncýdan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .4Baþyazý / A.Þemsettin ATEÞÖvülen ve Sevilen . . . . . . . . . . . . . . . . . . .5Mektubat’tan11.Mektup . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .6Prof. Dr. Ali AKPINARPeygamberimzden Bize Kalanlar . . . . . . . .8 Ýsmail PALAKOÐLUSahabeyi Kiramdan Hatýralar . . . . . . . . .13 Muhsin Ýlyas SUBAÞINa’t-ý Þerif . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .15Özcan ÜnlüHani O Býrakýp Giderken Bizi . . . . . . . . . .16Prof. Dr. Ali YILMAZBir Na’t-ý Þerif . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .19Sadýk YALSIZUÇANLARDevraný Rasulullah . . . . . . . . . . . . . . . . .20Alim YILDIZO’na Selamýmý Bari Sen Ulaþtýr . . . . . . .24Bekir OðuzbaþaranPeygamberimi Seviyorum . . . . . . . . . . .26Musa TEKTAÞSaadetli Bir Bakýþ . . . . . . . . . . . . . . . . . .28Vedat Ali TOKÞiirimizde Hz. Muhammed . . . . . . . . . . .32Dr. Doðan KAYAAþýk Ruhsati’nin Hz. Muhammed’i KonuAlan Þiirleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .36Necmettin SARIOÐLUSeyyid Halil Hamdi Paþa (K.S) . . . . . . . .38M. Halistin KUKULNa’t . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .39Ýbrahim ÞAHÝNSalavat-ý Þerife . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .40 Yrd. Doç. Dr. Zülfikar GÜNGÖRKültür ve Edebiyatýmýzda Nevruz . . . . . .42Resul KESENCELÝAziz Mahmut Hüdayi-II . . . . . . . . . . . . . .46Ümit Fehmi SORGUNLUAltýn Taç . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .49Örnek Hayat / Muhammed HALICIMus’ab Bin Umeyr . . . . . . . . . . . . . . . . .52Raziye SAÐLAMÝstanbul’un Sahibi var . . . . . . . . . . . . . . .54Mustafa AKYOLSýnav Kaygýsýyla Baþa Çýkma . . . . . . . . .56Rýfat ArazDavet . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .58Nuran ÖZDENSaadet Yuvasý . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .59Kevser BÂKÝTelevizyon ve Çocuklarýmýz . . . . . . . . . . .60Sýdýka SARIYemek Tarifi - Karnýyarýk . . . . . . . . . . . . .63

  • Mart - Nisan 2005

    Yayýncýdan

    Somuncu Baba 4

    Sevgili Somuncu Baba Dostlarý...

    e-mail: [email protected]

  • Somuncu BabaMart - Nisan 2005 5

    Baþyazý

    Övülen ve Sevilen..

  • Somuncu Baba Mart - Nisan 20056

    Ey gözüm nuru Ömer, Hazma, Hasan, Size bir hayr-ý cezîl ü ahsen

    Tavsiye etmeðe ettim niyetYani her hâl üzre emniyet

    Can ile raðbet eden eden ehl-i vefâOla indinde Hudâ’nýn âlâ

    Çünkü Mevlâ’yý Azîz-i alâmEder ol kimseye elbet ikram

    Kim ki hayr üzre olur hayrý severHayr iþi iþlemeðe dâim ever

    Cedd-i pâkim o veliy-yi EkremYani Þeyh Hamid-i gavsý a’zâm

    Himmeti âleme gün gibi âyânKadr-i menziletine yok pâyân

    Nice erbâb-ý kerem sa’y ü beliðEderek kadrini kýldý terfi

    Yine bugün de vefâ ehli tamamEttiler halli halýnca ikram

    Ne güzel her yaný ta’mir olduBenzeyüp cennete tenvîr oldu

    Yalnýz kaldý gaslhâne harâbYa’ni tâmirine ister esbâb

    Aradýk çâre yüz urduk her anÇâresiz derd ile kaldýk her an

    Kýrk tabak üstüne çinko lâzýmOlmadý kimse bu hayra âzým

    Çün gönülden bu doðup geldi dileBî-garaz u bî-maraz sýhhat ile

    Sizin emniyet idüp gönlünüzeÇâreye arz-ý tevessül ile size

    Böyle can ile teþebbüs kýldýk Size yazmaðý muvâfýk bulduk

    Ger kabûle görülürse þâyân Câna minnet bilüp eylen ityân

    Zâyi olmaz ebedi hizmet olurBâis-i devlet olur rahmet olur

    Yapýlan hizmetiniz câna deðerCan olur zülfü perîþâna deðer

    Sizden akdem gider olur rahmetNe sa’âdet ü ne devlet elbet

    Bâkî hürmetle muhabbetle selamEylerem çokca du’â hatm-ý kelam

    “ve teâvenû ale’l-birri ve’t-takvâ”

    Âyet-i celilesi hükmünce maddi vemanevi yardýmlarýnýz bizim gibi ayrýlýkderdine düþmüþ bir köleniz hakkýnda de-ðil midir zaten? Eðer periþan halimiz þim-diye kadar bir kez hayal edilseydi elbettehikmetli ve þanlý aðzýnýzdan edilecek iç-ten duanýzla þu dünyanýn karýþýklýðýndan,duyulan endiþeden kurtulup sizinle birlik-te olmak þerefine nail olurduk lakin öylebir kul deðiliz mekansýz kuþlara yuva olangönlünüzde muhabbetimiz yerleþmiþ

    “Ýyilik ve takva hususunda birbirinizleyardýmlaþýn.” (Maide,2)

    11. MektupMektubat’tan

  • Somuncu BabaMart - Nisan 2005 7

    olup bir an hayalimiz ya gönlünüzden ve-yahut eþyanýn hakikatine göre gözleriniz-den geçsin ve o bir anlýk hayalin neticesi(mahsulü) bizim gibi isyan ile dopdolu ku-lunuz köleniz için bir baðýþlanma (maðfi-ret) sebebi olsun.

    Ey ruhum câným!

    Bilirsiniz ki Allah’a asi olan herkes gü-nahýndan kurtuluþ için alemin kýblesi-Hz.Ýbrahim’in bina ettiði- Kâbe’ye koþar.O tecelli mekaný, o asiler güruhunun(topluluðunu) günahkarlarý pislikten vegünahtan temizler. Benim gönlüm aleminkýblesi Beytullah’a yöneldi. Yarýn her nefe-si ona bir tecelli onun bir nefhasýdýr. Ýþteben de bu isyan yükümü Kâbe’ye ilete-yim o Harem-i Þerif’in eþiðine yüz koyup:

    “Ey alemin sýðýnaðý, uyanýklarýn gönlü-nün kýblesi diyeyim.”

    Bildim ki benden daha günahkar vesenden daha büyük sýðýnak yoktur. Dahabüyük sýðýnýlacak da yoktur. Ben bu ulugünahýmý sana getirdim ve Ýsmail’in canýgibi bu can da sana kurban olsun. Bu gü-nahkarý baðýþlamak senin lütfun olsun.

    Hacýnýn zâde-yi aþk olduðu fahrýnda idiÞimdi telvîs-i sivâ kayd-ý meþâðýl görünür

    Hilye-i nakd-i rýzâ mâderi kadrinde idiNeylese her ameli fiiline bâtýl görünür

    Ol analar anasý râzý deðilse andan Fayda ne bence ona sûret-i kâmil görünür

    Ne kadar zengin olup mal ile Kârun olsaYevme tüblâda boþ el yüz kara sâil görünür

    Ömer’im daðda gezer baðda rýzâ yoldaþýNerede anda bu hasâil bu fezâil görünür

    Ne yakasýn açacak müþkülü var ne halliNe revân-bahþýna bin fikri tesâsül görünürSaracak baðrýna yâr olsa sarar yâresineNerde ol merd-i muhayyel akd-i galâil görünür

    Yediði balý alýp gözönüne baksa o merdKendi kendince hep ümm-i rezâil görünür

    Perde açýldý sanýr veçh-i nigârý göremezAna her gördüðü dil-dârý ne hâil görünür

    Kana karýþtýracak olsa amel-i þeytânîNiçe bin tâ’at eder Hak yola bâtýl görünür

    Aradan çýkmasa gayriyi çýkarmak müþkülKendi yok olsa kamû hall-i mesâil görünür

    Söz ile bâþa çýkýp yâhut ayaða insen Amelin hâline hep þâhid-i âdil görünür

    Sen desen de demesen de iþin âyine sanaHer kulun ettiði boynunda hamâil görünür

    Çeþme-i âb-ý hayâta atýlýp Hýzr olanýnBir ilim bahþ olunur âleme fâzýl görünür

    Pâk-dillikle erüp hazreti Selmân katre Ehl-i beyt zümresine gör nice dâhil görünür

    Dedim ey zâr Hulûsî yine mest-i gamsýnDedi yârin yine ol lutfuna nâil görünür

    *. Bu mektubun bir bölümü, Zonguldak’ta bulunanBalabanlý Davut Ömer, Hazma Seher ve AraboðluHasan Efendi’ye, bir bölümünü de, Balabanlý Antepeski hatim hocasý H. Mehmet Koçer’e yazmýþlardýr.

    Mektubu günümüz Türkçe’siyle sadeleþtirenler:Yrd.Doç.Dr.Cemil GÜLSEREN Yrd.Doç.Dr.Halil Ýbrahim HAKSEVER

    Dipnotlar:

  • Somuncu Baba Mart - Nisan 20058

    Din ve Hayat

    ugün toplumumuzda eksik ve yanlýþ din anlayýþlarýnýn biruzantýsý olarak farklý Allah ve Peygamber anlayýþlarýnarastlamak mümkündür. Þöyle ki; insanüstü bir varlýk ha-line getirilerek, hayatý bizler tarafýndan yaþanýlamaz birütopyaya dönüþtürülen peygamber anlayýþý yanlýþ ve sa-kattýr. Bu anlayýþ peygamberi uçurup buharlaþtýrmýþ veonun hayatýný ütopya haline dönüþtürmüþtür. Sonuçta, ‘Opeygamberdi, öyle yaþamak zorundaydý, biz onun gibiolamayýz, onun yaptýklarýný yapamayýz’ gibi anlamsýz sa-vunma mekanizmalarý geliþtirilmiþtir.

    Peygamberi sýradan bir insanmýþ gibi gören, onu birpostacý seviyesine düþüren ve onu devre dýþý býrakan pey-gamber anlayýþý da yanlýþ ve sakattýr. Buna göre, Peygam-ber týpký bir postacý gibi, Allah’tan aldýðý ilâhî mesajý in-sanlara ulaþtýrmýþ ve onun iþi bitmiþtir. O’nu tanýmaya,onu anlamaya, onu izlemeye gerek yoktur. Hz. Peygam-ber yirmi üç yýllýk peygamberlik hayatýnda sanki hiç ko-nuþmamýþ gibi, onun sözleri etrafýnda tereddüt ve þüpheuyandýran bu anlayýþ da peygamberi basite indiren yanlýþbir anlayýþtýr.

    Prof. Dr. Ali AKPINAR

    Bize Kalanlar

    B

    Peygamberimizden

    Foto

    : Hul

    ûsi G

    ÜLS

    EREN

  • Somuncu BabaMart - Nisan 2005 9

    Doðru peygamber anlayýþý ise, peygamberi bi-zim gibi bir insan gören, ama onu sýradan bir insanseviyesine düþürmeyen anlayýþtýr. Evet peygamberbizim gibi bir insandýr. Bize, bizim aramýzdan seçi-lip gönderilmiþ bir insan. Ama o kendisine vahyedi-len, Yüce Allah ile iletiþim kuran bir insandýr. O birbeþerdir, ama sýradan herhangi bir beþer deðildir.Týpký taþlar içerisindeki yakut taþý gibi, deðerli, kýy-metli ve seçkin bir beþerdir. “De ki: Ben de sizin gi-bi bir insaným. Þu kadar var ki bana, ilahýnýzýn sade-ce bir tek ilah olduðu vahyediliyor..”1

    O, Allah’ýn en seçkin kulu ve son peygamberidir.Fizikî, aklî, ahlakî tüm güzellikler O’nda toplanmýþtýr.Ýnsanlýk sevdalýsý O insan; insanlýðý, çaðýrdýðý hayatýen güzel þekilde önce kendi yaþamýþ ve bu konuda engüzel örnekler sunmuþtur. “And olsun ki, Allah’a veahirete kavuþmayý uman ve Allah’ý çokça anan kimse-ler için, Allah’ýn Rasülü en güzel örnektir.”2

    Allah’ýn son elçisi Hz. Muhammed (s.a.v), Allahkelamý Kur’ân’ý bize en doðru ve en güzel bir bi-çimde açýklayan ve onun nasýl hayata geçirileceðinibize gösteren bir rehberdir. Ona Kitap ile birliktehikmet de verilmiþtir. Hikmet, her þeyden önceKur’ân’ý doðru anlamak, anlatmak ve uygulamaktýr.Hz. Peygamberin söylediði her söz ve davranýþýndayanaðý Kur’ân’dýr. O, Kur’ân’a aykýrý ve ona tersdüþen bir þeyi ne söylemiþ ve ne de yapmýþtýr. Nite-kim bu konuda Said b. Cübeyr þunlarý söyler: “Hz.Peygamberden bana ulaþan her hadisin tasdikiniben, Allah’ýn kitabýnda gördüm. Peygamber ne söy-lemiþse o, Kur’ân’da mevcuttur.”

    3

    Peygamberimiz de þunlarý söyler: “Ýlerde sizdenbiri, koltuðuna kurulur, yanýnda benden bir hadis ri-vayet edildiðinde þöyle diyecektir: ‘Bizimle sizinaranýzda Allah’ýn kitabý var, biz onda helal gördü-ðümüzü helal, haram gördüðümüzü de haram kabulederiz..’ Dikkat edin! Allah Rasülünün haram kýldý-ðý da aynen Allah’ýn haram kýldýðý gibidir.”4

    “Size iki þey býrakýyorum. Onlara tutunduðunuzsürece sapýtmazsýnýz. Onlar, Allah’ýn Kitabý ve benimsünnetimdir.”5

    Çoðu insanýmýzýn yanlýþ ve eksik peygamber an-layýþýnýn sonucu bugün Hz. Peygamber (s.a.v) gere-ði gibi tanýnmýyor, yahut ona gereken deðer verilmi-yor, yahut da ona verilen deðer þu birkaç maddeninötesine geçmiyor. Ýþte ondan bize kalanlar ve insaný-mýzýn peygamber anlayýþý:

  • Somuncu Baba Mart - Nisan 200510

    Anlaþýlmadan okunan MuhammedîEzanlar, Tevhid ve Þehâdet Sözleri:

    Her gün en az beþ kere tekrarlanan ve Ýslam’ýnþiârý (Müslümanlýk göstergesi) olan Ezân, Ýslam’ýntemellerini en veciz bir biçimde özetleyen cümleler-den oluþur. Bu cümlelerden biri de, ezanda iki kere

    tekrarlanan “Eþhedü enne Muhammeden Rasülul-lah” (Ben tanýklýk ederim ki Hz. Muhammed Al-lah’ýn Rasülüdür) ifadesidir. Müslümanlýða giriþgöstergesi olan Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Þeha-det’te de bu cümle tekrarlanýr. Sýk sýk tekrarlanan bucümleleri, kaçýmýz bilinçli bir biçimde okuyup söy-lüyor acaba! Söz gelimi hayatýmýzýn her alanýnda‘En büyük Allah’ oluyor mu, yoksa baþka büyüklerede mi yer veriyoruz? Allah’ýn Rasülü/elçisi olan Hz.Muhammed (s.a.v) gerçekten bizim de önderimiz,rehberimiz oluyor mu? Ezandaki ‘Haydin namaza,haydin kurtuluþa’ çaðrýsý bizi Allah ve Rasülünün be-lirlediði zamanlarda bizi namaza / cemaata götürebi-liyor mu?

    Hýrka-ý þerifine ve diðer eþyalarýna saygý:Ona ait olan her þey, önemli ve saygýdeðerdir.

    Ama onun eþyalarýna gösterilen saygýdan daha faz-lasýný onun kendisine göstermemiz, ona ümmet ol-mamýzýn gereðidir. Unutmayalým ki oðlunun isteðiüzere Peygamber döneminin baþ münafýðý Abdullahb. Übey’in cesedi, Hz. Peygamberin hýrkasýyla ke-fenlenmiþtir. Ama bu hýrkanýn ona bir faydasý olma-yacaktýr. Peygamberin yolunda gitmeyenlere dePeygamberin eþyalarý bir þey yapamaz. Nitekim bukonuda Peygamberimiz þöyle buyurmuþtur: “Göm-leðim ve onun üzerine kýldýðým namaz, onu Rab-bimden gelecek azaptan kurtaramayacaktýr. Fa-kat ben, böyle yapmakla, onun kavminden pekçok kiþinin kalbini kazanýp Müslüman olmasýnýsaðladým.”

    6

    Hýlye-i Saadeti/ Þemâil-i Þerifine saygý:Hz. Peygamberin güzelliklerinin, isimlerinin,

    onun râþid halifelerinin ve ehl-i beytinin isimlerininyazýlý olduðu tablolara hýlye denir.

    7

    Eskiden beri Müslüman evlerini onun hýlyelerisüsler, týpký bir peygamber posteri gibi. Ama onungüzelliklerini en güzel bir biçimde özetleyen bu tab-lolarý da anlamayýz çoðumuz. Bunlarý sadece bir sa-nat eseri ve süs aracý olarak asarýz duvarlara. Oysabize onu tanýtan þemâil-i þerifler, onu örnek ve mo-del almak için okunmalýydý. Onun Kur’ân ahlaký,bizim ahlakýmýz olmalýydý. Güvenilirliði, dürüstlü-ðü, vefakârlýðý, fedakârlýðý, yardýmseverliði, dostlu-ðu, adaletseverliði, aydýnlatýcýlýðý, hayasý, edebi,zühdü, takvasý ve diðer tüm güzellikleriyle o, bizle-re örnek olmalý, hayatýmýza misafir olmalýydý.

    Na’t-ý Þerif ve Mevlid-i Þerîfine Saygý:Onu anlatan pek çok güzel þiir yazýlmýþtýr ki

    bunlara Na’t adý verilir. O’nun için yazýlan mevlid-ler de bu cümledendir. Doðumundan vefatýna kadarO’nun hayatýný anlatan en güzel mevlidleri Türktoplumu olarak biz yazmýþýz ve mevlidi coþkulu birbiçimde en güzel biz okuyup dinleriz. Çoðu zamanO’nun na’t, mevlid ve kasidelerini anlamadan okurve dinleriz. Oysa onu tanýtan bu güzel þiirler diriruhlara, canlýlýk kazandýrmak için okunmalýydý, bizise ölü ruhlara okumayý gelenek haline getirmiþiz.Mevlide O’nun doðum anlarý anlatýlan dizelerde týp-ký bir büyüðümüzü karþýlarcasýna ayaða kalkarýz.

    Türkiye’de 2 milyon 826 bin 306 kiþi

    Mehmet, 2 milyon 87 bin 134 kiþi

    Mustafa, 1 milyon 734 bin 871 kiþi

    Ahmet, 1 milyon 674 bin 448 kiþi Ali,

    1 milyon 345 bin 828 kiþi Hüseyin

    adýný taþýyor. Kadýnlarda ise Fatma,

    Ayþe, Emine, Hatice ve Zeynep

    isimlerinin en çok kullanýlan isimler

    arasýnda olduðu görülüyor. Kadýnlarýn

    4 milyon 199 bin 600’ü Fatma, 3

    milyon 184 bin 45’i Ayþe, 2 milyon

    509 bin 480’i Emine, 2 milyon 154

    bin 569’u Hatice, 1 milyon 4 bin

    704’ü Zeynep adýný taþýyor. Bkz. Bu

    rakamlara Peygamberimizin ve

    ashabýnýn diðer pek çok ismi dahil

    deðildir.

  • de Allah ve Peygamberinin ölçülerine uymayý hiçdüþünmeyiz, o tablolardaki hakikatleri anlamayý vegereklerini yerine getirmeyi hiç akýl etmeyiz..

    O halde Peygamberden bizde kalanlarla, Pey-gamberden bizde olmasý gerekenleri bir kere dahagözden geçirip, yanlýþlarýmýzý düzeltmemiz, eksik-lerimizi tamamlamamýz gerekmektedir. Bunu, ka-birde hepimize sorulacak olan ‘Peygamberin kim’sorusu sorulmadan yapmamýz ise kaçýnýlmazdýr. Osoruya gerçek anlamda Müslüman olanlar “Pey-gamberim Muhammed’dir, ben onun peygamberli-ðine tanýklýk ederim, O bize Allah katýndan açýk bel-geler getirdi, ben onlara inandým ve gereklerini ye-rine getirdim” diye cevap verecektir. Ýnanmayanlaryahut münafýklar ise “Ben Muhammed’i fazla taný-mýyorum, insanlarýn onunla ilgili söyledikleri bazýþeyleri ben de söyledim” diyecekler ve bu cevap on-larý kurtaramayacaktýr.9

    Þimdi kendimize, bizim Peygamberimizle ilgilibildiklerimiz, kulaktan dolma bilgiler mi, yoksa ger-çek bilgiler mi, sorusunu soralým!

    Gerçek Anlamda Kutlu Doðum Nasýl Kutlanmalýdýr?

    Hz. Muhammed, çok yönlü büyük bir insan, liderve önder. O’nun hayatý birkaç saate sýðmaz. O, Yü-ce Allah’ýn ününü/sanýný yücelttiði bir büyük kimse-dir.10

    O, bir hakikat tanýðý, bir müjdeci, bir uyarýcý veher zaman herkese ýþýk saçan bir kandil olarak gön-derilmiþ bir peygamberdir.11

    O’nun tanýklýðý, O’nun hakikat þahidi olmasý, Al-lah’ýn birliðine ve ahiretin varlýðýna tanýk olmasý ya-nýnda insanlarýn da üzerine bir tanýk olmasý demek-tir. O, alemlere rahmet olarak gönderilmiþ bir pey-gamberdir.12

    Dolayýsýyla O’nun doðumunu tüm alemler kutla-malýdýr. O, Allah’ýn müminlere lütfudur.13

    O’nun doðumu, doðum gününe sýðmayacak ka-dar kutlu ve bereketli bir doðumdur. O’nu her an an-malý, yaþamalý ve yaþatmalýyýz. O’na sunacaðýmýzen güzel doðum hediyesi, O’na yaraþýr bir ümmetolmak, O’nun sünnetlerini hayata geçirmektir. O,her namazda “Allah’ýn selam, rahmet ve bereketiüzerine olsun ey, Nebi!”; “Allahým, Muhammed’eve onun âline selam olsun.. Allah’ým, Muhammed veâlini bereketli kýl” diye andýðýmýz, kendisine selam

    ve dua ettiðimiz bir kimse. O, ayný zamanda YüceAllah’ýn ve meleklerinin kendisine selam ettiði birkimsedir. Doðrusu Allah ve melekleri peygambereselam ederler. Ey inananlar! Siz de tam bir teslimi-yetle ve içtenlikle ona selam ve dua edin.”14

    O’na selam ve salât okumak, O’na baðlý olduðu-muzu, onun izinde ve yolunda olduðumuzu belirt-mek demektir. O halde, onun izinde gidenler olaraksalatlarýmýzýn gereðini yerine getirelim.

    Nitekim O’nun doðumunu kutlamaya tüm cihankatýlmýþtý. Göller çöl, çöller göl olmuþ, yeryüzü sü-perlerinin saray sütunlarý yýkýlmýþ, sönmeyen þirkateþleri sönmüþtü. Bu yüzden O’nun kutlu doðumucamilerden salonlara, oradan da hayatýn tüm alanla-rýna taþmalý. Doðduðu geceden tüm gece ve gündüz-lere yayýlmalýdýr. Her soluduðumuz hava, her yu-dumladýðýmýz su, her yediðimiz lokma nasýl bizdeyeni bir hücrenin oluþmasýný saðlýyorsa; Peygam-berle ilgili olarak duyduðumuz her bilgi, O’nun ha-yatýndan her kesit bizde yeni bir eyleme dönüþmeli-dir.

    Tekrar tekrar okuduðumuz ve duyduðumuz bubilgilerden aldýðýmýz ve alacaðýmýz enerjiyi, ruhu,havayý her yere taþýmalý, herkese ulaþtýrmalýyýz. Olaki ulaþtýrdýðýmýz kimseler bizden daha anlayýþlý ola-bilir ve bizden etkilenip onlarýn gereðini daha iyi ye-rine getirebilirler.

    Yer sofrasýnda, sað elimizle yemek yemeyi; ye-mek tabaðýný sýyýrmayý sünnet olarak gündemde tut-tuk da; helalinden yemeyi, baþkalarýyla paylaþarakyemeyi hiç aklýmýza getirmedik.

    Sakal koymayý, misvak kullanmayý sünnetlerinbaþýna koyduk, ama O’nun gibi düþünmeyi, O’nungibi insanlýðýn problemlerini çözmek için kafa pat-latmayý, O’nun gibi kendimizi insanlýðýn saadetineadamayý hiç düþünemedik.

    Oysa O’na itaat, kuru kuruya O’nu taklit deðil-dir. Rol yapmak hiç deðildir. O’na itaat O’na uymak-týr, O’nu izlemektir. O’nu anlamak, neyi niçin, hangiamaçla, kim için yaptýðýný fark etmek. O’nun yaptýk-larýný içselleþtirerek hayata taþýmaktýr. O’ndan alaca-ðýmýz ilhamý, asrýn idrakine söyletmektir. Bu iseO’nu doðru bir þekilde tanýmakla mümkün olur. Yap-týklarýný doðru bir biçimde anlamak ve anlamlandýr-makla olur.

    O’nu her þeyimizden fazla sevmek de, O’nunemirlerini herkesin ve her þeyin önüne geçirmektir.

    Somuncu BabaMart - Nisan 2005 11

  • Somuncu Baba Mart - Nisan 200512

    Hiçbir konuda Allah ve Rasülünün önüne geçme-mektir. O’nun sesi, tüm seslerin önünde ve üstündeçýkmalýdýr. Ýsteklerimiz O’nun isteklerinin önüne ge-çerse, sesimiz O’nun sesinin üstüne çýkmýþ olur. Buise Peygamberi üzmektir ve iyi amellerimizin boþagitmesi demektir. “Ey inananlar! Allah ve Rasülü-nün önüne geçmeyin… Ey iman edenler! SesleriniziO Peygamberin sesinin üstüne yükseltmeyin.. Yoksahiç farkýnda olmadan amelleriniz eriyip gider.”15

    O’nun uðruna verecek bir þeyi olmayanlar, Hz.Enes’in annesi gibi, hayatlarýný ve çocuklarýný O’nunuðruna vakfetmesini bilmelidirler. Yarým hurmayla daolsa kendilerini cehennem ateþinden korumaya çalýþ-malýdýrlar. Hz. Meryem’in annesi gibi “Rabbim! Kar-nýmdakini azatlý bir kul olarak sýrf sana adadým. Ada-ðýmý kabul buyur. Þüphesiz (niyazýmý) hakkýyla iþitenve (niyetimi) bilen sensin”16 diyebilmelidir.

    Týpký O’nu karþýlamak için çoluk çocuk, genç ihti-yar, kadýn erkek tüm Medinelilerin yollara dökülüp,“hoþ geldin, hoþ geldin, bize buyur, bize buyur ey Al-lah’ýn Rasülü!’ dedikleri gibi, O’nu karþýlayalým veevimize, iþ yerimize, hayatýmýza O’nu ve O’nun yaþa-yýþýný buyur edelim. O’nun doðum haftasýnda küsleri-miz barýþsýn, birbirimize ziyaretlere gidelim, evlerimi-ze ve dostlarýmýza hediyeler alalým, O’nunla ilgili ge-niþ çaplý bir eseri okumaya baþlayalým. Þimdiye kadartanýþmadýðýmýz O’na ait deðerlerle tanýþalým.

    Biz dünya ve ahirette mutlu bir hayat için Al-lah’a muhtacýz. “Ey insanlar! Siz hepiniz Allah’amuhtaçsýnýz. Allah’ýn ise, hiç kimseye ihtiyacý yok-tur, O övülmeye layýktýr.”17

    Allah’ý bulabilmemiz ve doðru bir þekilde bilebil-memiz ise, Peygamber sayesinde mümkündür. Birdüþünüre vapurda sormuþlar: ‘Ýnsan akýllý bir varlýk,pekala aklýyla doðrularý bulabilirdi, peygambere negerek vardý?’ diye. Hemen cevap vermiþ: ‘Vapura ni-ye bindin, gideceðin yere yüzerek gitseydin ya!’ Ger-çekten de Peygamber, doðru bir hedefe, en kolay vedoðru bir biçimde, kazasýz belasýz ulaþma aracýdýr.Eðer insan kendi kendine yetseydi, insanlýk bugüngeldiði noktada olmaz, ahlakî kirlenmelerin içerisin-de bulunmazdý. Nasýl yüzyýllardýr doðan, ýþýtan veýsýtan güneþ eskiyip demode olmuyorsa, peygamber-ler ve onlarýn bize ulaþtýrdýklarý evrensel deðerler deeskimez, pörsümez ve demode olmazlar.

    O halde gelin þu kutlu doðum günlerinde Pey-gamberimize içimizi dökelim, O’na olan baðlýlýðý-

    mýzý, sevgi ve saygýmýzý tazeleyerek yenilenelim. Ey efendim, ey önderim, ey Peygamberim! Seni

    çok özledik, Sana hasretiz. Senin güzelliklerini öz-ledik, güzel sözlerini özledik, Senin güzel ahlakýnaözlem duyuyoruz. Sohbetlerini özledik, sohbetlerin-le yetiþen sahabeni özledik.

    Hani Sen, hutbe okumak için üzerine çýktýðýnhurma kütüðünü býrakýp, yeni yapýlan minbere çý-kýnca hurma kütüðü Senin hasretinle inlemiþti, senonun yanýna gelip onu dindirmiþtin.

    18

    Þimdi bizim iniltilerimizi kim dindirecek? EyNebi! Sünnetinle gel hayatýmýza, ahlakýnla gel, Eh-li Beytin güzellikleriyle gel, ashabýnýn özellikleriy-le gel. Gel, nurlandýr evlerimizi, hayatýmýzý, týpkýMedine’ni nurlandýrdýðýn gibi.

    “Þimdi Sen’i ananlar, anýyor aðlar gibi.. Ey ye-timler yetimi, ey garibler garibi! Düþkünlerin kana-dýydýn, yoksullarýn sahibi... Nerde kaldýn ey Rasül,nerde kaldýn ey Nebi?... Vicdanlar sakat çýkmadanyarýna... Ýyilikler getir, güzellikler getir Adem oðul-larýna!.. Gel ey Muhammed, bahardýr... Dudaklar ar-dýnda saklý âminlerimiz vardýr... Hacdan döner gibigel, Mirac’dan iner gibi gel, bekliyoruz yýllardýr...”

    19

    Yazýmýzý Akif’imizin þu dizeleriyle bitirelim:“Dünya neye sahipse, O’nun vergisidir hep,Medyun O’na cemiyeti, medyun O’na ferdi.Medyundur O Masum’a bütün bir beþeriyet,Ya Rab, bizi mahþerde bu ikrar ile haþret.”

    20

    1- 18 Kehf 110.2- 33 Ahzab 21.3- Taberî, TTeeffssîîrr,, XII, 19; Suyutî,

    TTeeffssîîrr,, IV, 411.4- Ebû Davud, Sünnet 6; Tirmizî,

    Ýlim 110; Ýbn Mace, Mukaddime2; Darimî, Mukaddime 49; Ah-med, II, 367.

    5- Ebû Davûd, Menâsik 56; Ýbn Ma-ce, Menâsik 84; Muvatta’, Kader3; Ahmed, III, 26.

    6- Bkz. Asým Köksal, ÝÝssllaamm TTaarriihhii,,XVI, 421-425.

    7- M. Zeki Pakalýn, OOssmmaannllýý TTaarriihhDDeeyyiimmlleerrii vvee TTeerriimmlleerrii SSöözzllüüððüü,, I,842.

    8- Türkiye’de 2 milyon 826 bin 306kiþi Mehmet, 2 milyon 87 bin 134kiþi Mustafa, 1 milyon 734 bin871 kiþi Ahmet, 1 milyon 674 bin448 kiþi Ali, 1 milyon 345 bin 828kiþi Hüseyin adýný taþýyor. Kadýn-larda ise Fatma, Ayþe, Emine, Ha-tice ve Zeynep isimlerinin en çokkullanýlan isimler arasýnda olduðu

    görülüyor. Kadýnlarýn 4 milyon199 bin 600’ü Fatma, 3 milyon184 bin 45’i Ayþe, 2 milyon 509bin 480’i Emine, 2 milyon 154 bin569’u Hatice, 1 milyon 4 bin704’ü Zeynep adýný taþýyor. Bkz.Bu rakamlara Peygamberimizinve ashabýnýn diðer pek çok ismidahil deðildir.

    9- Bkz. Ýbn Kesîr, Tefsîr, II, 534-535.10- 94 Ýnþirah 4.11- 33 Ahzab 45-47.12- 21 Enbiya 107.13- 3 Alu Imran 164.14- 33 Ahzab 56.15- 49 Hucurat 1-2.16- 3 Alu Imran 35.17- 35 Fatýr 15.18- Asým Köksal,, ÝÝssllaamm TTaarriihhii,, VIII,

    138-140, XVI, 11-14.19- Arif Nihat Asya, Na’t.20- Mehmet Akif Ersoy, Safahat, VII,

    Bir Gece, s, 407.

    Dipnotlar:

  • K adýn veya erkek,çocuk veya bü-yük bir Müslü-man, Resûlullah (s.a.s) Efendimiziçok az da olsa bir kere görmüþse;kör olan, bir kere konuþmuþsa veîmân ile vefat etmiþse buna“Sâhib” veya “Sahâbî” denir. Bir-kaç tanesine “Ashâb” veya “Saha-be” yâhud “Sahb” denir. Peygam-berimiz (s.a.s)’i, kâfir iken görüpde, Resûlullah (s.a.s)’ýn vefatýndansonra îmâna gelen veya Müslümaniken, sonra mürted olan (Müslü-manlýktan çýkan) sahâbî deðildir.Sahâbî olduktan sonra mürtedolup, Resûlullah (s.a.s)’ýn vefatýn-dan sonra, tekrar îmâna gelen, sa-hâbî olur. Peygamber Efendimiz(s.a.s), cin sýnýfýna da peygamberolduðu için, cinler de sahâbî olur.

    Ashâbý kiram, dînî hükümler hu-susunda en muteber otoritedir. ÇünküKur’âný Kerîm’i, Peygamberimiz(s.a.s)’den öðrenip, kendilerindensonrakilere öðretmiþler ve açýklamýþ-lardýr. Peygamberimiz (s.a.s)’in yap-týklarý ve söyledikleri hakkýnda bilgi-ler, bunlarýn bizzat görerek ve duya-rak naklettikleri þeylere dayanýr. Ýþtebunlarýn bütün olarak naklettikleri hü-kümler, hadîsi þeriflerin temelini teþ-kil etmiþtir. Ýslâmiyet’te icmâý ümmet,yâni âlimlerin sözbirliði, ancak

    ashâbýn zamanýnda tam ve mü-kemmel bir þekilde gerçekleþmiþ-tir. Ayrýca ashâbýn herbiri, dindesözü senet, vesîka olan müctehidâlimlerdendir. Sonra gelen mücte-hidlerden üstündür.

    1

    Osman Hulûsi Efendi çeþitli soh-betlerinde sahabe-i kiramýn hayatla-rýndan örnek tablolar anlatýrlardý.

    Osman Hulûsi Efendi Anka-ra’da ziyaretine gelen bir arkadaþatalebi üzerine ders tarif eder. Ogenç birkaç gün sonra OsmanHulûsi Efendi’yi ziyarete gelir. Birmüddet oturduktan sonra izin alýpgider. Osman Hulûsi Efendi buyu-rur ki: “Bu genci gözüm tutmadýgönlümden buna muhabbet gelmi-yor.” der ve sohbetine þöyle devameder: “Resûlullah (s.a.s), sahabeyeþöyle nasihat ediyordu: ‘Mazlum-lara yardým ediniz ve zalimlere deyardým ediniz.’ Sahabe sordu: ‘YaResûlallah (s.a.s) mazlumlara yar-

    dým edelim, ama zalimlere niçin,nasýl yardým edelim.’ Resûlullah(s.a.s) buyurdular ki: ‘Mazlumlarýnmazlumiyetine binaen yardým eder-siniz, zalimlere de zulmünü iþleme-sine mani olursunuz ona da o þekil-de yardým etmiþ olursunuz,’ diyenakletmiþlerdir.” Bu sohbette bazýarkadaþlarýn gönlüne gelen “Acabagözüm tutmadý dediði gence derstarif etmesinin hikmeti neydi?” su-alinin cevabý mý yatmaktaydý?.2

    Osman Hulûsi Efendi bir soh-betlerinde þöyle anlatýrlar: ÝslâmOrdusu Mute Savaþý’na hazýrlan-mýþtý. Resûlullah (s.a.s) Efendimizbuyurdu ki: “Sancak Zeyd b. Hari-se (r.a.)’de, kumandan O. Zeyd(r.a.) þehid olursa sancaðý Cafer(r.a.) alsýn. O da þehit olursa sanca-ðý Abdullah b. Revaha (r.a) alsýn.O da þehid olursa aranýzdan sanca-ða yakýn olan biri, sancaðý alsýn”diye buyurdular. Savaþ baþlayýnca,bir müddet sonra Zeyd (r.a.) þehitoldu. Sancaðý Abdullah (r.a.) aldý.O da þehit olunca, sancaðý Cafer(r.a) aldý. Savaþ kýzýþmýþtý, Cafer(r.a)’in sancaðý tutan sað kolunukestiler, sancaðý sol eline aldý. Solkolunu da kestiler, sancaðý bacakla-rýnýn arasýna aldý. Sancaðý düþürme-mek için bir süre mücadele etti. Oda þehit olunca, Halid b. Velid (r.a)

    Ýsmail PALAKOÐLU

    Sahabe-i Kiramdan HatýralarOsman Hulûsi Efendi’nin Dilinden

    Hatýra

    Somuncu BabaMart - Nisan 2005 13

    “Ashabým yýldýzlargibidir, hangisine

    uyarsanýz hidayetibulursunuz.”

    Hadis-i Þerif

  • Somuncu Baba Mart - Nisan 200514

    sancaðý kaptý ve kahramanca sa-vaþtýlar. Resûlullah (s.a.s) Efendi-miz, savaþý ashabýna gözyaþýylaþöyle anlatýyordu: “Þu anda savaþbaþladý, Zeyd (r.a) þehid oldu, san-caðý Abdullah (r.a) aldý, o da þehidoldu, sancaðý Cafer (r.a) aldý. O dabu þekilde þehid oldu. Þu anda Ca-fer (r.a)’e iki kanat takýlmýþ, cen-nete uçarak girdiðini görüyorum,”diye savaþý naklediyordu. Cafer(r.a.)’e Caferi Tayyar denilmesininsebebi ona kesilen kollarýnýn yeri-ne iki kanat takýlmýþ olmasýndan-dýr, diye buyururlar.3

    Bir baþka sohbetlerinde de þöy-le buyururlar: “Bilali Habeþi (r.a.)Resûlullah (s.a.s)’ýn vefatýndansonra hiç ezan okumamýþtý. Birgün Hz. Hasan (r.a.) ve Hz. Hüse-yin (r.a.): ‘Ya Bilal (r.a.) çoktandýrezan okumadýn, senin ezan oku-maný özledik. Bize bir ezan oku’diyerek rica ettiler. Onlarýn ricala-rýný kýrmamak için ezan okumayabaþladý. Fakat “Eþhedü enne Mu-hammede’r-Resûlullah” deyincedüþüp bayýldý. Bilal (r.a.)’ýn sesiniiþiten Medine halký koþarak Mes-cide geldiler. Acaba Resûlullah ye-niden teþrif mi etti diye. Bütünhalk aðlamaya baþladý. Bu durumaHalife Hz. Ömer (r.a.) müdahale

    ederek: ‘Ya Bilal (r.a.) sen bizimyaremizi, hüznümüzü tazeledin,biz buna dayanamayýz. Sen bura-dan hicret et, Þam’a git’ dedi.Onun üzerine Bilali Habeþî (r.a.),Þam’a hicret etti, orada vefat etti,”diye buyurmuþlardýr.4

    Bir arkadaþ anlatýyor: 1987 yýlýHac ziyaretimizde birgün MescidiNebî’de, hurma bahçesinin olduðuaçýk yerde oturuyorduk. OsmanHulûsi Efendi’nin mahdumu Ah-met Aðabeyle beraber, duvarda ya-zýlý olan sahabelerin isimlerini oku-yorduk. Osman Hulûsi Efendi’ye“Efendim Ebu Hüreyre Aþerei Mü-beþþere’den mi?” dedim. OsmanHulûsi Efendi “Hayýr oðul o deðil,kaðýt kalem ver yazayým.” buyurdu.Bir kaðýt verdim, el yazýsýyla yazýpverdiler:

    Çârý yarý dahi Zübeyir ve Talha,Abdurrahman, Sad, Said, Ubeyde

    “Ýþte Aþere-i Mübeþþere bunlar.Biz küçükken bir rüya görmüþtük.Rüyamda on kiþiyle beraber birsofrada yemek yedik. Tek tek bu onkiþiyle görüþtüm, ellerini öptüm.Ýsimlerini de beyit hâlinde yazmýþ-tým. Sabah olunca rüyamý annemeanlattým. Annem: ‘Oðlum, ne güzelbir rüya görmüþsün. Bu görüþtüðün

    kimseler, Resûlullah (s.a.s) tarafýn-dan dünyada iken cennetle müjde-lenen Aþerei Mübeþþere denilen sa-habelerdi’ dedi. Ýþte bu yazdýðýmbeyit o zamanki rüyamda yazdýðýmbeyit” diye buyurdular.

    5

    Dinimizin güzelliklerini hayat-larýyla bize gösteren sahabenin birnumune davranýþýný Hulûsi EfendiHazretleri bir sohbetinde þöylenakleder: Hz. Ömer (r.a.) Efendi-mizin zamanýnda, taþradan birMüslüman, Medinei Münevve-re’ye gelir. Öðle vakti, sýcaktanyorgun, bir bahçenin kenarýnda,dinlenmek için bir aðacýn altýnauzanýr. Atýný da aðaca baðlar. Oarada atý aðacýn dalýna uzanýp, aða-cýn dallarýndan yemeðe baþlar. Bu-nu gören bahçe sahibi atýn dallarýyemesini engellemek için, ata birtaþ atar. Taþ, atýn baþýna isabetedince at düþüp, ölür. O da hýrs ileyerden bir taþ alýp, bahçe sahibineatar. Taþ bahçe sahibinin baþýnadeðince, o da ölür. Durum mahke-meye intikal eder. Bahçe sahibigayrimüslim bir kimsedir. Çocuk-larý davacý olurlar. Mahkeme, ka-rarý kýsasa kýsas verir. Katilin asýl-masýna karar verilir. Katil: “Benkararýnýza saygý duyuyorum, fakatbenim bir mazeretim var, benim

    Çârý yarý dahi Zübeyir ve Talha,Abdurrahman, Sa’d, Said, Ubeyde“ ”Osman Hulûsi Efendi (k.s)

  • Somuncu BabaMart - Nisan 2005 15

    bakmakla mükellefi olduðum iki tane yetimim var. Onla-rýn bende bulunan emanetlerini vermek için, bana iki günmüsaade eder misiniz?” der. Hz. Ömer (r.a.) Efendimizbuyurur ki: “Biz sizi tanýmýyoruz, ya gider de gelmezsenne olacak?” Adam der ki: “Ben yalan söylemiyorum, gi-der gelirim.” Hz.Ömer (r.a.) Efendimiz: “O zaman bizebir kefil gösterirsen sana iki gün müsaade ederiz” der.Adam Sahabeyi Kiramýn içerisine bir göz gezdirir, taný-dýðý bir kimse yok, içlerinden yaþlý bir zatý göstererek;“Bu zat bana kefil olur” der. Sahabeyi Kiramýn içerisin-den Ebu Zeri Gýfari (r.a.)’yi iþaret eder. O da: “Peki buyabancýya ben kefil olayým” der. Hz. Ömer (r.a.): “YaEbu Zer bu adam gelmezse, onun yerine seni asarýz, onagöre kefil ol” demesi üzerine, Ebu Zer (r.a.): “Tamam, buadam gelmezse beni onun yerine asarsýnýz” diye cevapverir. Adama iki gün müsaade verilir. Bir ata atlayanadam oradan uzaklaþýr. Ýki gün sonra daraðacý kurulup,halk toplanýr, heyecanla vaktin dolmasýný beklemeyebaþlarlar. Vakit yaklaþýr, Hz. Ömer (r.a.), Ebu Zer’e (r.a.)iþaret ederek, daraðacýna çýkmasýný söyler. Ebu Zeri Gý-fari (r.a.) de daraðacýna çýkar, vakit gelir, boynuna ipi ta-karlar. Tam asacaklarý anda uzaktan dört nala birinin gel-diðini görürler. Bakarlar ki katil geliyor. Hemen infazýdurdururlar. O adamý daraðacýna çýkarýrlar. Hz. Ömer(r.a.) Efendimiz, katile sorar: “Ben ömrümde böyle ölü-me dörtnala gelen bir kimseyi görmedim, bunun sebebinedir?” der. O adam da: “Ben buranýn yabancýsýyým, buolay baþýma geldi, dinimizin gereði þer’i hükme göre be-nim asýlmam gerekiyordu. Fakat mazeretimden dolayýgitmem için bu zat beni tanýmadýðý hâlde bana kefil oldu,þimdi ben buna güvenilir Müslüman kalmadý mý dedirtti-reyim, onun için, vaktinde yetiþeyim diye böyle acelegeldim” der. Sonra Hz. Ömer (r.a.) Ebu Zeri Gýfarî(r.a.)’ye sorar: “Ya Ebu Zer bu adamý tanýmadýðýn hâldeniçin kefil oldun?” O da: “Bu zat bu beldenin yabancýsýy-dý. Bu kadar sahabenin içinde benim kefil olmamý istedi.Ben de burada itimat edilir Müslüman kalmadý, demesin-ler diye kefil oldum” diye cevap verir. Bu olaylarý görenmaktülün çocuklarý: “Ya Ömer, bu ne güzel bir din! Bizbabamýzýn davasýndan vazgeçerek bu adamýn baðýþlan-masýný diliyor, Müslüman olmak istiyoruz” diye söyler-ler. Bunun üzerine onlar Müslüman olurlar, katili de ba-ðýþlarlar. Bunlar dinimizin güzellikleridir.

    6

    1. Yeni Rehber Ansiklopedisi, c. 7, s. 27-29.2. Somuncu Baba Araþtýrma Kültür Merkezi Arþivi, Röportajlar Dosyasý, nr. 9/981.3. S.B.A.K.M. Arþivi, Röportajlar Dosyasý, nr. 9/982.4. S.B.A.K.M. Arþivi, Röportajlar Dosyasý, nr. 9/983.5. S.B.A.K.M. Arþivi, Röportajlar Dosyasý, nr. 9/984.6. S.B.A.K.M. Arþivi, Röportajlar Dosyasý, nr. 9/233.

    Bir gönül mevsimi kapýna geldim,Sevgilim, Sultaným, Efendim benim.Seninle aðladým, Seninle güldüm,Sevgilim, Sultaným, Efendim benim…

    Zamanýn dilinden gönlüme aktýn,Kaç hamý piþirdin, erittin, yaktýn,Beni benden aldýn bana býraktýn,Sevgilim, Sultaným, Efendim benim...

    Hüsnündeki nûru gördü melekler,Sýrrýný bizlere verdi melekler,Seninle murada erdi melekler,Sevgilim, Sultaným, Efendim benim...

    Güneþ ellerinde olsun her sabah,Arayan gölgeni bulsun her sabah,Ýnsanlýk kapýný çalsýn her sabah,Sevgilim, Sultaným, Efendim benim...

    Na’t-ý Þerif

    Dipnotlar:

    Muhsin Ýlyas SUBAÞI

  • Somuncu Baba Mart - Nisan 200516

    Buyurdunuz ki Efendim;

    “Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum,belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha bu-luþamayacaðým.”

    Dinlemedik sözünüzü…

    ***

    Buyurdunuz ki Efendim;

    “Ýnsanlar! Bugünleriniz nasýl mukaddes bir gün ise,bu aylarýnýz nasýl mukaddes bir ay ise, bu þehriniz(Mekke) nasýl mübarek bir þehir ise, canlarýnýz,mallarýnýz, namuslarýnýz da öyle mukaddestir, hertürlü tecâvüzden korunmuþtur.”

    Kýymetini bilmedik…

    ***

    Buyurdunuz ki Efendim;

    “Ashabým! Muhakkak Rabbinize kavuþacaksýnýz. Oda sizi yaptýklarýnýzdan dolayý sorguya çekecektir.Sakýn benden sonra eski sapýklýklara dönmeyiniz vebirbirinizin boynunu vurmayýnýz! Bu vasiyetimi bu-rada bulunanlar bulunmayanlara ulaþtýrsýn. Olabi-lir ki, burada bulunan kimse, bunlarý daha iyi anla-yan birisine ulaþtýrmýþ olur.”

    Kaale almadýk…

    ***

    Buyurdunuz ki Efendim;

    “Ashabým! Kimin yanýnda bir emanet varsa, onuhemen sahibine versin. Biliniz ki, faizin her çeþidikaldýrýlmýþtýr. Allah böyle hükmetmiþtir. Ýlk kaldýrdý-ðým faiz de Abdulmuttalib’in oðlu (amcam) Ab-bas’ýn faizidir. Lakin ana paranýz size aittir. Ne zul-

    Özcan ÜNLÜ

    Hani O BýrakýpGiderken Bizi…

    Foto: Hulûsi Gülseren

  • Somuncu BabaMart - Nisan 2005 17

    mediniz ne de zulme uðrayýnýz.”

    Bugüne kadar hep zulmettik…

    ***

    Buyurdunuz ki Efendim;

    “Ashabým! Dikkat ediniz, ca-hiliyeden kalma bütün adetlerkaldýrýlmýþtýr, ayaðýmýn altýn-dadýr. Cahiliye devrinde güdü-len kan davalarý da tamamenkaldýrýlmýþtýr. Kaldýrdýðým ilk kandavasý Abdulmuttalib’in torunu Ýl-yas bin Rabia’nýn kan davasýdýr.”

    Biz kan davamýza devam ettik...

    ***

    Buyurdunuz ki Efendim;

    “Ey insanlar! Muhakkak ki, þeytan þu topraðýnýzdakendisine tapýnmaktan tamamen ümidini kesmiþtir.Fakat siz bunun dýþýnda ufak tefek iþlerinizde onauyarsýnýz bu da onu memnun edecektir. Dinimizi ko-rumak için bunlardan da sakýnýnýz.”

    Þeytandan sakýnmadýk…

    ***

    Buyurdunuz ki Efendim;

    “Ey insanlar! Kadýnlarýn haklarýný gözetmenizi vebu hususta Allah’tan korkmanýzý tavsiye ederim. Sizkadýnlarý Allah’ýn emaneti olarak aldýnýz ve onlarýnnamusunu kendinize Allah’ýn emri ile helal kýldýnýz.Sizin kadýnlar üzerinde hakkýnýz, kadýnlarýn da sizinüzerinizde hakký vardýr. Sizin kadýnlar üzerindekihakkýnýz yataðýnýzý hiç kimseye çiðnetmemeleri,hoþlanmadýðýnýz kimseleri izniniz olmadýkça evinizealmamalarýdýr. Eðer gelmesine müsaade etmediði-niz bir kimseyi evinize alýrsa Allah size onlarý ya-taklarýn yalnýz býrakmanýza ve daha olmazsa hafif-çe dövüp sakýndýrmanýza izin vermiþtir. Kadýnlarýnda sizin üzerinizdeki haklarý, meþru örf ve adete gö-re yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.”

    Kadýnlarýmýzýn üzerine titremedik…

    ***

    Buyurdunuz ki Efendim;

    “Ey müminler! Size iki emanet býrakýyorum, onlarasarýlýp uydukça yolunuzu hiç þaþýrmazsýnýz. O ema-

    netler Allah’ýn kitabý Kur’an-ý Kerim vePeygamberinin sünnetidir.”

    Emrettiðin veçhile uymadýk...

    ***

    Buyurdunuz ki Efendim;

    “Müminler! Sözümü iyi dinle-yiniz ve iyi belleyiniz. Müslü-man, müslümanýn kardeþidir

    ve böylece bütün müslümanlarkardeþtirler. Bir müslüman kar-

    deþinin kaný da, malý da helal ol-maz. Fakat malýný gönül hoþluðu ile

    vermiþse o baþkadýr.”

    Mallarýmýzý paylaþmayý beceremedik…

    ***

    Buyurdunuz ki Efendim;

    “Ey insanlar! Cenab-ý Hak, her hak sahibine hakkýnývermiþtir. Her insanýn mirastan hissesi ayrýlmýþtýr. Mi-rasçýya vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin dö-þeðinde doðmuþ ise ona aittir. Zina eden kimse içinmahrumiyet vardýr. Babasýndan baþkasýna ait soy id-dia eden soysuz yahut efendisinden baþkasýna intisabakalkan köle Allah’ýn meleklerinin ve bütün insanlarýnlanetine uðrasýn. Cenab-ý Hakk bu gibi insanlarýn netövbelerini ne de adalet ve þahadetlerini kabul eder.”

    Bu korkunç lanetten de korkmadýk...

    ***

    Buyurdunuz ki Efendim;

    “Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanýz da birdir.Hepiniz Adem’in çocuklarýsýnýz. Adem ise toprak-tandýr. Arab’ýn Arap olmayana Arap olmayanýn daArap üzerine üstünlüðü olmadýðý gibi kýrmýzý tenli-nin siyah üzerine, siyahýn da kýrmýzý tenli üzerindebir üstünlüðü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Al-lah’tan korkmaktadýr. Allah yanýnda en kýymetli ola-nýnýz O’ndan en çok korkanýnýzdýr. Azasý kesik si-yahî bir köle baþýnýza amir olarak tayin edilse siziAllah’ýn kitabý ile idare ederse onu dinleyiniz ve ita-at ediniz. Suçlu kendi suçundan baþkasý ile suçlana-maz. Baba oðlunun suçu üzerine oðlu da babasýnýnsuçu üzerine suçlanamaz.”

    Uyardýn ama biz hiç korkmadýk…

    ***

  • Somuncu Baba Mart - Nisan 200518

    Buyurdunuz ki Efendim;

    “Dikkat ediniz! Þu dört þeyi kesinlikle yapmayacak-sýnýz: Allah’a hiçbir þeyi ortak koþmayacaksýnýz. Al-lah’ýn haram ve dokunulmaz kýldýðý cani haksýz ye-re öldürmeyeceksiniz. Hýrsýzlýk yapmayacaksýnýz.Ýnsanlar ‘la ilahe illallah’ deyinceye kadar onlarlacihat etmek üzere emrolundum. Onlar bunu söyle-dikleri zaman kanlarýný ve mallarýný korumuþ olur-lar. Hesaplarý ise Allah’a aittir.”

    Þaþýrdýk gerçek hesabý ve dersimizi unuttuk…

    ***

    Buyurdunuz ki Efendim;

    “Ýnsanlar! Yarýn beni sizden soracaklar ne diye-ceksiniz?”

    Ýþte o zaman sustuk. Bugünkü ümmet daha dasustu.

    Bir tek çevrenizde toplanan yüzbinler ayaðakalktý Arafatta. Gözyaþlarý içinde uyandým sefil uy-kumdan ve onlarla birlikte fýrlayýp kalktým. KatýldýmSahabe-i Kiram’a ve hep birden þahadet getirdik:

    “Allah’ýn elçiliðini ifa ettiniz, vazifenizi hakkýyla ye-rine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatte bulundunuz.”

    Bunun üzerine þahadet parmaðýnýzý kaldýrdýnýz,gözyaþlarýyla çerçevelenmiþ gözünüzle süzdünüzher birimizi ve adeta okþadýnýz saçlarýmýzý ve ses-lendiniz o mübarek sesinizle ve dilediniz O’ndan:

    “Þahid ol Yarab! Þahid ol Yarab! Þahid ol Yarab!”

    ***

    Ya þimdi Efendim, ya bugün…

    Bu yetimliði, bu çaresizliði, bu sahipsizliði, buterkedilmiþliði, bu bereketsizliði.. neye yoralým?!..

    Gül AArarken

    Bin kerre secde etse yeridir, garip baþým;Seni taþtan, topraktan çýkarýp gönderene. Belki, seni görmeden daðýlýr mezar taþým; Ve belki Rabbim verir, gülünü gül derene!.

    A.Tevfik Ozan

  • 1. Ey Allah’ýn Rasûlü! Þenin aþkýn yolunda sabýrsý-zým ve hiç tahammülüm yok. Seni gerçekten se-ven kim varsa. ben onun yerinde olmak isterim.

    2. Ey Allah’ýn Rasûlü! Beni mübârek çevrende birkomþu olarak kabûl et de, yalnýzlýk çekmeye-yim. Biliyorsun, kendi þehrimde, (senden uzakbir halde) kimsesiz bir zavallýyým.

    3. Ey Allah’ýn Rasûlü! Yüzünün güzelliðinin ver-diði aydýnlýðý, Kâbe’yi tavâf ediyormuþ gibi bü-yük bir arzu ile seyr etmek, mutlaka yapmamgereken bir vazîfedir. Çünkü sana karþý gerçekbir hasretle nasiplendim.

    4. Ey Allah’ýn Rasûlü! Gözüm yaþ, gönlüm aþk iledopdolu. Görünüþte senden uzaðým, ammâmânevî olarak hemen yakýnýndayým.

    5. Ey Allah’ýn Rasûlü! Hakîkat mektebinde kâbili-yetsiz, beceriksiz bir çýraðým. Kelimelerin öte-sindeki mânâyý ifâde etme sanatýnda ise, iyi birustayým.

    6. Ey Allah’ýn Rasûlü! Allah’ýn rýzâsýný kazanmak,

    O’nun emrettiklerini yapýp yasakladýklarýndankaçýnmak husûsunda, gönül tahtasý bomboþ.Buna karþýlýk, birçok hatâ ile rengârenk karalan-mýþ bir sayfa gibiyim.

    7. Ey Allah’ýn Rasûlü! Senin öðüldüðün bahçedeþakýyan bir bülbülüm. Sana kavuþma arzusuylainlememi, beni kabul edip dinleyen kulaðýndakigüle yakýn eyleyiver.

    8. Ey Allah’ýn Rasûlü! Senin vasýflarýný tanýtmamutluluðu benim bahtýma yardým ederse yerin-de bir þey olur. O zaman ben, bu âlemde, eli açýkbirinin iyiliklerine kavuþmuþum demektir.

    9. Ey Allah’ýn Rasûlü! Senin vasýflarýný açýkladýk-ça, gönülleri kendime çeksem ne iyi olur. Zîrâsana olan hasretimle hastalanmýþken, gönüllerindoktoru oldum.

    10. Ey Allah’ýn Rasûlü! Ben bal ve kuru üzümyemiþ gibi, dilim de seni öðmenin lezzetini ala-rak, Nazîm ismimde þiir gibi, tatlandý.

    1. Reh-i aþkýnda bî-sabr u þekîbim, Yâ Rasûla’llâh!Seni her kim severse ben rakîbim, Yâ Rasûla’llâh!

    2. Kabûl eyle civâr-ý izzetinde, çekmeyem gurbet;Bilürsin kendi þehrimde garîbim, Yâ Rasûla’llâh!

    3. Tavâf-ý Ka’be-i þevk-ý cemâlin farz-ý aynýmdýr.Nasîb-i hasretinden bâ-nasîbim, Yâ Rasûla’llâh!

    4. Gözüm eþkile mâ-lâ-mâl, gönlüm aþkla memlû;Baîdim sûretâ, ma’nen karîbim, Yâ Rasûla’llâh!

    5. Debistân-ý hakîkatde olup þâkird-i nâ-kâbil;Velî fenn-i mecâzîde edîbim, Yâ Rasûla’llâh!

    6. Rýzâda, zühd ü takvâda, hemân levh-ý derûn sâde;Hatâda, safha-i pür-nakþ u zîbim, Yâ Rasûla’llâh!

    Bir Na’t-ý Þerif

    Nazîm Yahyâ (h. 1062 – 1140 / m. 1652 – 1727)Dîvân, Dârü’t-tibâati’l-Âmire, Ýstanbul 1257, s. 35.

    Prof. Dr. Ali YILMAZÞiir

    Somuncu BabaMart - Nisan 2005 19

    7. Karîn eyle gül-i gûþ-ý kabûle, nâle-i þevkým.Riyâz-ý midhatinde andelîbim, Yâ Rasûla’llâh!

    8. Revâdýr, tâliimde devlet-i evsâfýn elverse. Felekde mahzar-ý keffi’l-hasîbim, Yâ Rasûla’llâh!

    9. N’ola, þerh eyledikçe vasfýný cezb-i kulûb etsem;Senin bîmârýn olmuþken tabîbim, Yâ Rasûla’llâh!

    10.Nazîm-âsâ olup þîrîn-mezâk-ý lezzet-i na’týn,Zebâným; mâil-i þehd ü zebîbim, Yâ Rasûla’llâh!

  • Somuncu Baba Mart - Nisan 200520

    EdebiyatSadýk YALSIZUÇANLAR

    “Her demde sürülmez bu devrân-ý ResulûllahHer demde kurulmaz bu divân-ý Resulûllah

    Her dîdeye yüz açmaz her göz o yüze kaçmazHer merhaleden geçmez kervân-ý Resulûllah

    Bin yýllýk ömür deðmez bir lahzâsýný anýnHer cana nasib olmaz ihsân-ý Resulûllah

    Deryâ-yý maariften dürr al dil-i âriftenPür-hikmet-i sâriften der kân-ý Resulûllah

    Erkân-ý Karibullah bürhân-ý KaribullahHer þân-ý Karibullah hep þân-ý Resulûllah

    Kulluk gele þânýna gevher dola kanýnaEre dil ü cânýna dermân-ý Resulûllah

    Her emre itaatte her vech ile taatteMeydân-ý sadakatte merdân-ý Resulûllah

    Hulusi ne devlettir bin lütf u inâyettirOlmak ne saadettir kurbân-ý Resulûllah”

    Allah dostlarýnda Peygamber sevgisi son derece güçlüdür. Onlar, Allah Resulü’nün,kimilerinin sandýðý gibi bir ‘postacý’ olduðuna inanmazlar. Onlar, kainatýn yaratýcý ilkesi

    olarak ilkin Nur-ý Muhammedi’nin (sav) yaratýldýðýný, varlýðýn o nurdan halkedildiðini bilirler.

    Devran-ýRasulullahEs-Seyyid Osman Hulusi Efendi’nin Divaný’nýnbirinci cildinin Harfü’l-He bölümünde gazelformunda yazýlmýþ bir na’t yer alýr:

  • Somuncu BabaMart - Nisan 2005 21

    z. Peygamber(sav)’in velâyetininvarislerinden olan

    Osman Hulusi Efendi’nin þiirin-de, hem ondaki Peygamber aþký-ný hem de bu aþkýn geleneðiniçinden gelen ifadesini buluyo-ruz.

    Gazelin her beyti bir taç beyitolarak okunabilir nitelikte.

    Allah dostlarýnda Peygambersevgisi son derece güçlüdür. On-lar, Allah Resulü’nün, kimileri-nin sandýðý gibi bir ‘postacý’ ol-duðuna inanmazlar. Onlar, kaina-týn yaratýcý ilkesi olarak ilkinNur-ý Muhammedi (sav)’nin ya-ratýldýðýný, varlýðýn o nurdan halkedildiðini bilirler. Bu bilgi, Mu-hammedi Nur’un vârisi olma yo-lunda onlarý ilerletir. Bu çaba ileyola çýkarlar. Fakat O’na vârisolmak her himmet sahibinin eri-þeceði bir nimet deðildir. Zira bubir lütuftur, bir ihsan, bir atâdýr.

    Hz. Peygamber’in ilminin va-rislerine ârif/âlim, velâyetininvârislerine ise velî denir.

    Onlarýn en seçkinleri, kendiçaðýnýn vetedidir, sütunudur. ÝbnArabi, evtad tabir edilen bu kiþi-lerin, dünyayý tutan sütunlar ol-duðunu belirtir. Onlar, dünyadakiilahi dirlik ve düzenin de taþýyýcý-larýdýr.

    Es-seyyid Osman HulusiEfendi, Resul aþkýný dile getirdi-ði gazeline bir özlem ateþinin ya-kýcýlýðýyla girer:

    Resulullah’ýn çaðýnýn devrâný,o çaðýn güzelliði biriciktir, herzaman sürülemez.

    Allah Elçisi (sav)’nin divânýbir kez kurulmuþtur, her zamankurulamaz.’

    Burada, hem bir hakikat dile

    gelirhem de örtükbir hasret. Haki-kat, Allah Elçi-si’nin altýn çaðýnýn bir kez yaþan-dýðý, yaþanacaðýdýr. O, tekrarla-namaz bir güzellik, bir hakikattir.

    Þair, bu gerçeði dile getirir-ken, örtük olarak da o çaðda ya-þama özlemini ifade etmektedir.

    Devrân kelimesi, burada birgüzellik süreci olarak, bir dem,bir devrân, bir çað, bir nimet ola-rak kullanýlmakta, çaðrýþým im-kanlarýnýn tümünden yararlanýl-maktadýr. Divân ise, Resulul-lah’ýn sohbet meclisi anlamýndadüþünülmüþtür. Divan da zenginbir anlam dünyasýna sahiptir. Bukelime ile, Allah Elçisi (sav)’nin‘sultan’ oluþuna imâ vardýr. Busaltanat, gönüllere taht kurmuþbir saltanattýr. Dünyevi bir sul-tanlýk deðildir.

    Ýkinci beyitte mazmunlar kar-þýmýza çýkar:

    ‘Her göze yüz açmaz, her gö-ze görünmez, her göz o yüze kaç-maz, her göz, o yüze bakmaz, ba-kamaz. Her merhaleden, her ev-reden geçmez Allah Elçisi(sav)’nin kervaný.’

    Göz, feyz kaynaðýna yönel-menin, o kaynakla iliþki kurma-nýn aracýdýr. Yüz, vahdet’in (bir-lik) mazmunudur. O, öylesine birbirlik hakikati, bir feyz kaynaðý-dýr ki; her göze kendisini göster-mez. Nitekim Allah Elçisi(sav)’nin getirdiði nurdan kendiçaðýnda, kendi yakýnlarýndan bile

    çoðuinsani s t i f a d eedememiþtir. Çünkü bu da birbaðýþ, bir lütûftur.

    O yüz, yani feyz kaynaðý ken-disini açsa, gösterse bile, her göz,o yüze yönünü çeviremez, yöne-lemez. Burada, yaþamýn bir sýnavoluþu dile gelmektedir. Cenab-ýHakk (cc) nurundan bir parýltýgösterir, o nuru Elçisi’nin çehre-sinden yansýtýr, ne ki, her göz bu-nu göremez. Bakmak ile görmekarasýnda bir fark vardýr. ‘Onlarýngözleri vardýr göremezler’ nitele-mesine de bir gönderme bulmakmümkündür bu beyitte.

    Allah Elçisi (sav)’nin kervaný,her menzile, her duraða uðramaz,her mekândan geçmez. O, öylesilütuf kervanýdýr ki, her yerO’nunla þenlenmez. Bu, Ýlâhitakdirin akýlla kavranýlmasý im-kânsýz bir sýrrýdýr. Allah, dilediði-ne hidâyet eder. Bir haberde þöy-le denir: “Meleklerin sevinerekyazdýðý birçok amel, hesap gü-nünde sahiplerinin yüzüne çarpý-lýr.”

    Hidâyet kýldan ince, kýlýçtankeskin bir yoldan geçmektedir.Ýhlâs sýrrýna ermeksizin, AllahResulü’nün getirdiði nurdan isti-fâde imkansýzdýr. Bu sýrdan olsagerek, Kuran’ýn en önemli sure-

    H

  • Somuncu Baba Mart - Nisan 200522

    lerinden birine Ýhlâs adý veril-miþtir. Ýhlâs Suresi, ‘De ki, Allahtektir’ diye baþlar ve yine Al-lah’ýn mutlak tekliði/ehadiyyetiile biter. Allah (cc), çokluk ale-minde/tecellî aleminde ‘birlik’niteliðiyle tecelli eder. Ayân ale-minde ise tekliðiyle vardýr. Birile tek arasýnda böylesi bir ayrýmsöz konusudur. Resulullah’ýnkervanýna katýlmýþ olanlar, Al-lah’ýn kesret alemindeki birliktecellisini müþahade etmiþ, onuaþarak, O’nun mutlak teklik ha-kikatinin de sýrrýna ulaþmýþlardýr.Bu yüzden ibadetlerini, Allah’ýgörür gibi ifâ ederler. Bu ihlâstýr.O’nun rýzasýndan baþka bir amaçgütmeksizin yapýlan güzel ey-lemlerin arkasýnda, ehadiyyethakikatine baðlý bir ihlâs sýrrýsaklýdýr.

    Es-seyyid Osman Hulusi Efen-di, bizi böylesi bir anlam deryasý-na taþýdýktan sonra, Resul (sav)’ünizini takip ederek þöyle der:

    ‘Resulullah ile birlikte geçiri-len bir an, bin yýllýk ömürden da-ha deðerlidir. Ama bu her cananasip olmaz bir ihsandýr, bir ba-ðýþtýr.’

    Burada, Allah Resulü (sav)’nünsohbetinin feyzine iþaret edilmek-tedir. Bediüzzaman Hazretleri, Sa-habilere Dair Risalesinde, niçinmüçtehid imamlarýn, büyük velile-rin ve ariflerin sahabilerin makamý-na yetiþemediklerini açýklarkenþöyle der: “Sohbet-i Nebevi nurânîbir iksirdir. O’nun bir anýna maz-har olanlarýn ulaþtýðý manevimertebeye, gayretle hiç kimseulaþamaz.” Bu, suyu, pýnarýnkaynaðýndan, gözesinden iç-mekle, bir çeþmeden, kaynaðauzak bir yerinden içmek arasýn-daki farka benzer. Allah Elçisi

    (sav)’nin nurânî sohbetinde biran bulunmak, gerçekten de bin-lerce yýllýk bir ömürden daha de-ðerli olmalýdýr. O anýn mânevîzenginliði bakýmýndan deðeri,maddî bakýmdan ölçülemez birpahadadýr.

    Allah Resulü, hakikatin nuru-dur, Nur-u Muhammediyye(sav), kainatýn yaratýldýðý bir ha-kikat, bir arketiptir. Eðer kainat-tan Nur-u Muhammediye, Haki-kat-i Muhammediye bir an içinçekilse, tüm varlýk karanlýða dü-þer. O Nur’un kendisinden sonra-ki zamanlarda velî ve âriflerdeparýldayýþý yüzündendir ki; dün-ya nizâmý sürmektedir.

    Her cana bu nimet nasip ol-maz, herkes bu baðýþa uðrayamaz.

    Sonraki beyitte, Es-seyyidOsman Hulusi Efendi, az öncedeðinilen hakikatin izini sürmek-tedir:

    ‘Ýrfan denizinden, ariflerin di-linden inci al. Saf, mutlak hik-metin kaynaðý olan Allah Resu-lü’nden hikmet edin.’

    Ârif, maarifete ulaþmýþ kim-sedir. Ýrfân, ilmin bir boyutu, birdüzeyidir. Marifetullah, velîninmânevî gezisinde uðradýðý men-zillerden biridir. Bu düzeye eri-þen kimseye ârif denir. Ârif, bi-len, irfân sahibi, maarifetin kayna-ðýna ulaþmýþ olan anlamýndadýr.

    Þair, irfân ve hikmetin kayna-ðý olarak Allah Resulü’nü iþaretetmektedir.

    Burada, hem bir kaynaðýn ha-kikati dile gelmekte, hem de ‘üm-metimin âlimleri, beni-Ýsrail’inpeygamberleri gibidir’ Nebevihaberine bir atýf yapýlmaktadýr.

    Tüm âlimler ve ârifler, Hz.Peygamber (sav)’in getirdiði hik-

    Es-seyyid OsmanHulusi Efendi, biziböylesi bir anlam

    deryasýna taþýdýktansonra, Resul (sav)’ün

    izini takip ederekþöyle der:

    “Resulullah ile birliktegeçirilen bir an, binyýllýk ömürden daha

    deðerlidir. Ama bu hercana nasip olmaz birihsandýr, bir baðýþtýr.”

  • Somuncu BabaMart - Nisan 2005 23

    metin varisleri ve izleyicileridir.Hikmet, Ýlahi hakikat bilgisi

    anlamýnda kullanýlmaktadýr. Birtarihsel dönemde, ‘felsefe’ karþý-lýðý olarak da kullanýlmýþ olan bukavram, Es-seyyid Osman HulusiEfendi’nin na’týnda, Ýlahi hikmetmanasýnda ele alýnmýþtýr. Ýlâhihikmet, ayný zamanda, Cenâb-ýHakk’ýn yarattýðý ilk hakikat olanHakikat-i Muhammediyye’nin deifadesinde kullanýlýr. “Âdem su ilebalçýk arasýndayken ben peygam-ber idim” hadisinden öðrendiði-mize göre, tüm semâvî öðretiler,aslýnda Muhammedi Hakikat(sav)’in toplamýdýr. Bu geleneðead olmak üzere, Ýlâhi Hikmet tabi-ri kullanýlmaktadýr. Bu hikmetinkaynaðý Ýlâhi’dir, yanký yeri Haz-ret-i Peygamber’dir. Þair sanýrýmbu hakikate iþaret etmektedir.

    Beþinci beyitte bu gerçeðe ye-niden vurgu yapýlýr: “Allah’a ya-kýn olmanýn, Allah’a yakýnlýðýnerkânýnýn, bürhânýnýn, belirtisi-nin, delilinin ve þanýnýn bir örne-ði, Allah Resulü’ne yakýn olmak,O’nun þanýndan olmaktýr.’

    ‘Eðer O’nu (Allah Elçisi’ni)seviyorsanýz, O’na ittiba ediniz,O’nun sevdiðini seviniz, O’nungetirdiðine uyunuz’ ilâhi emri, bubeyitte ahenkli ve revnaktar birbiçimde dile gelmektedir. Þan ke-limesi hem ‘onur, erdem, güzel-

    lik, kemâl ve güzel þöhret’ anla-mýnda hem de ‘þe’n’, ‘ilâhi emr,ilâhi iþ’ anlamýnda kullanýlmýþ ol-malýdýr. Allah Resulü, Allah’a ya-kýnlaþmanýn aracýdýr, bürhânýdýr.Bize Yaratýcý’mýzý tarif eden üçbüyük muarriften biri O’dur. BiriKuran, diðeri kainatttýr. Allah Re-sulü’nün getirdiði öðreti sayesin-de biz Rabbimizi tanýdýk.

    Kimi arifler, Bakara suresininbaþýndaki mukattaa harflerin bubeyitte dile gelen manayý simge-lediðini söylerler: Elif, Lam,Mim. Elif, Allah’ý simgeler;Mim, Muhammed’i, Lam ise, iki-si arasýnda bir berzah, bir elçiolan ve Kuran’ý getiren Cebrail’i.

    Bir sonraki beyitte Þair bize,‘Þan’ýn nasýl gerçekleþeceðini ha-ber verir: Kanýna, kaynaðýna, özüneincinin, gevherin, güzelliðin dol-masý ancak kullukla mümkündür.Kulluk, þandýr. Böylece gönlüne vecanýna Allah Resulü’nden dermangelecektir.

    Eðer, Allah Elçisi’nin tarif etti-ði veçhile ibadet eder, Rabbimizibize tanýttýrdýðý gibi tanýr ve bilir-sek, o zaman her türlü derdimizederman bulmuþ, gönlümüz ve ru-humuzu Ýlahi hakikatin nurlarýylayýkamýþ oluruz. Bu, hem erdemliolmanýn yoludur, hem de fýtratý-mýzdaki Ýlahi soluða sadýk kalma-nýn...Allah’ýn bize verdiði emane-te ihanet etmeden yaþayabilmenintek yolu budur. Ýnsanlar arasýndatemiz bir kimlikle yaþamamýz an-cak böyle mümkündür. Ýnsanýnebede namzet olan gönlünü ve ru-hunu ancak bu doyurabilir. Bizlerbu dünyada birer konuðuz. Rabbi-mizin bize vermiþ olduðu istidatla-rýn asýl tecelli yeri ebedî hayattýr,ahiret yurdudur. O halde derdimi-zin dermaný Nebevi haberdir.

    Þair, devamýndaki beyitte,merdan ve meydan kelimeleriylehem birkaç edebi söz sanatý yap-makta, hem de bir hakikati dil-lendirmektedir. Yiðitlerin çýktýðýsadakat meydaný... Ýnsan neye sa-dýk kalmalýdýr? Allah’a verdiðisöze, ahdine. Bu meydanda AllahResulü’nün yiðitleri, hem an iba-det ve taat hali içerisinde buluna-rak, her ilâhi emre itaat ederek,ahitlerine sadýk kalýrlar.

    Nihayet son beyte geldiðimiz-de gazel boyunca bir gülün yap-raklarý gibi katlana katlana büyü-yen anlam goncasý taçlanýr:

    ‘Ey Hulusi! Allah Resulü’nekurban olmak, canýný ve ömrünüO’nun getirdiði Ýlahi hakikateadamak ne saadettir, ne devlettir,ne lütûf ve inâyettir!’

    Burada kâmil insana iþaretedilmektedir. Kâmil insan, canýnýve hayatýný Allah Resulü’nün ha-berine vakfeden, O’nun getirdiðinurla yýkanan, O’nun izini takibeden, O’nun yolundan gidenkimsedir. Ýnsan, nefsini kurbanetmeli, adamalýdýr. Nefsini kur-ban eden yani kiþisel algýsýný si-len kimsenin gönlü, artýk Ýlâhihaberin telkinine açýk ve hazýrhale gelmiþtir.

    “Ey Hulusi! Allah

    Resulü’ne kurban

    olmak, canýný ve

    ömrünü O’nun

    getirdiði Ýlahi

    hakikate adamak

    ne saadettir, ne

    devlettir, ne lütûf

    ve inâyettir!”

  • Somuncu Baba Mart - Nisan 200524

    O’na Selamýmý Bari... Sen Ulaþtýr

    Alim YILDIZ

  • Somuncu BabaMart - Nisan 2005 25

    ilindiði gibi pey-gamberler, insanlararasýndan Allah’ýn

    seçtiði müstesna kiþilerdir. Al-lah’la insanlar arasýnda elçilik gö-revi yaparlar. Yaratýlan ilk insanayný zamanda ilk peygamberdir.Ýlk peygamber Hz. Adem’den iti-baren farklý kavimlere çeþitli ara-lýklarla peygamberler gönderilmiþ-tir. Bugüne kadar insanlýða kaçpeygamber gönderildiði kesin ola-rak bilinmemektedir. Kur’an-ý Ke-rim’de bu peygamberlerden sadeceyirmi beþ tanesinin ismine yer ve-rilmiþtir. Her ne kadar peygamber-lerin sayýsýný bilmiyorsak da ilkpeygamberin Hz. Adem (as), sonpeygamberin ise Hz. Muhammed(sav) olduðu malûmumuzdur. Ýn-sanlarý iyiye, doðruya ve güzelliðeçaðýran bu peygamberler, hayatlarýboyunca Allah’ýn kendilerine ver-miþ olduðu görevleri yerine getir-mek için uðraþmýþlar, bu uðurdaçeþitli eziyetlerle karþýlaþmýþlardýr.Ýnsanlarýn daha güzel bir dünyadayaþamalarý için, hayatlarýný dahifeda eden bu seçilmiþ elçilere kar-þý tüm insanlýðýn vefa borcu vardýr.Allah’ýn, kâinâtý yüzü suyu hürme-tine yarattýðý sevgili peygamberi-miz, bu âleme gelmiþ insanlarýn enmükemmelidir. Peygamberlerin enbüyüðü ve en sonuncusudur. Pey-gamber sevgisi her müslümanýngörevlerinden biridir. Sevgili pey-gamberimiz bir hadislerinde “Al-lah ve Rasulünü malýnýzdan, caný-nýzdan, çocuklarýnýzdan... Velhasýlher þeyden çok sevmedikçe imanetmiþ olmazsýnýz” buyurduklarýn-da orada bulunan Hz. Ömer “EyAllah’ýn peygamberi, ben seni herþeyden çok seviyorum fakat ken-dimden çok sevemiyorum.” diyecevap vermiþ, bunun üzerine pey-gamberimiz “Kendinden de çok

    sevmedikçe iman etmiþ olmazsýn”buyurmuþlardýr. Bu cevaptan sonraHz. Ömer “Artýk kendimden deçok seviyorum.” demiþtir. Yunus Emre bu sevgiyi bir þiirindeþöyle ifade eder:

    Caným kurban olsun senin yolunaAdý güzel kendi güzel MuhammedGel þefaat eyle kemter kulunaAdý güzel kendi güzel Muhammed

    Yunus’un “Caným kurban olsun se-nin yoluna” demesi sadece bir þiirmýsrasý deðildir. Ýslam Tarihinde,hem Hz. Peygamberin hayatta ol-duðu dönemde hem de vefatýndansonraki dönemlerde bu sözün doð-ruluðunu hayatlarýyla ispat eden,sayýlamayacak kadar çok peygam-ber aþýðý bulunmaktadýr. Bu konu-da çok çarpýcý bir örnek “Reci Va-kasý” diye bilinen bir hadisedir.Hicaz bölgesindeki Lihyan oðulla-rý Müslümanlara zarar vermek içinbir plan hazýrlamýþlar ve Hz. Pey-gamber’e: “Biz Müslüman olmakistiyoruz. Bize Ýslamiyet’i öðrete-cek bir heyet gönderin” diye habersalmýþlardý. Altý veya on kiþilik biröðretmenler grubu topraklarýnaulaþtýklarýnda, ani bir baskýnla on-larý pusuya düþürerek bir kýsmýnýþehit etmiþ, bir kýsmýný da BedirSavaþýnýn yenilgisini sindiremeyenve intikam yeminleri eden Mekke-li müþriklere büyük paralar karþýlý-ðýnda köle olarak satmýþlardý.Kâinâtýn Efendisi’nin iki âþýðý Hu-beyb ve Zeyd, köle olaran sahabe-den ikisiydi. Mekkeliler bu iki sa-habeyi yanlarýna alarak, büyük birseyirci topluluðu ile birlikte Mek-ke dýþýndaki bir yere, daha önce-den hazýrladýklarý daraðaçlarýnýnyanýna getirerek baðladýlar. EbûSüfyan, Zeyd’in yanýna yaklaþa-rak: “Söyle Zeyd!” dedi “Þimdi

    sen çoluk çocuðunun yanýnda ol-san, Muhammed de þu senin bu-lunduðun yerde bulunsa ve biz se-nin yerine onun boynunu vursakdaha iyi olmaz mýydý?”Zeyd hiç tereddüt etmeden: “Bençoluk çocuðumun arasýndayken,Muhammed aleyhisselamýn deðilburada olmasýný istemek, Medi-ne’de ayaðýna bir diken batmasýnabile gönlüm razý olmazdý” cevabý-ný verdi.Bunun üzerine Hubeyb’in yanýnagiderek, dininden dönecek olursakurtulacaðýný söylediler. Hubeyb:“Dünyayý verseniz bile, asla di-nimden dönmem.” dedi. Hubeyb’in tek arzusu vardý. Hz. Pey-gamber’e selam göndermek. Amakiminle gönderebilirdi ki, yanýndabir tek Müslüman bile yoktu. Baþýnýsemaya çevirdi: “Allah’ým! Buradaselamýmý Resûlüne ulaþtýracak hiçkimse yok. O’na selamýmý bari senulaþtýr!” diye niyazda bulundu.O sýrada ashabýyla bir yerde otur-makta olan Efendimiz’in: “Vealeyhi’s-selâm” dediði duyuldu.Ashâb-ý Kirâm: “Yâ Rasûlallah!Kimin selamýný aldýn?” diye sor-duklarýnda: “Kardeþiniz Hu-beyb’in” buyurdu Efendimiz. Mekkeliler Zeyd ve Hubeyb’i iþ-kencelerle þehit ettiler. Hatta, baba-larý Bedir savaþýnda öldürülen kýrkçocuðun eline mýzraklar vererek,“Babalarýnýzý öldüren bunlardýr.Haydi intikamýnýzý alýn!” dediklerive bu çocuklarýn ellerindeki mýzrak-larla bu iki sahabeyi þehit ettikleride rivayet edilmektedir.Þehit edilirlerken Hubeyb’in söyle-diði þu sözler ne kadar mânidârdýr:“Müslüman olarak öldükten sonra,þöyle ya da böyle ölmek negam!...”

    B

  • ’nun baðlýsý olan bir büyük þâirimiz O’nuniçin; “O Ki O Yüzden Varýz” diyor, “Çöleinen Nur” diyor... Þu güzel sözü de o söy-

    lüyor: “Peygamberi sev. Ne kadar? O’na Allah de-meyecek kadar...”

    “Mukaddes Hayattan Levhalar”, altmýþ üç çarpýsonsuzdur... O, “mukaddes hayât”ýn sahibidir.

    O, Habîbullah olduðuna göre, Allah’ýn Sevgilisiolduðuna göre, Sevgililer Sevgilisi olduðuna göre,O’nu sevmek ne haddimize... Fakat O’nu sevme-mek de ne mümkün... O’nu sevmek, O’nun yaptý-ðýný yapmak, yapmadýðýný yapmamakla olur. O’nusevmek, O’nun sevdiðini sevmek, sevmediðini sev-memekle, O’nda fânî olmakla olur...

    Sevgili Peygamberim, Yol Göstericim, Kýlavu-zum, Müjdecim, þefaatçim, Rehberim, En BüyükÖðretmenim; Küstahlýðýmý baðýþla, ama itiraf etmekzorundayým; Âcizane, naçizane, belki nasýl sevileceði-ni bilmeden, eksiklerimle, noksanlarýmla, kusurlarým-la, hatalarýmla olsa bile, yine de Sen’i çok seviyorum.Peygamberini kim sevmez ki, diyebilirsiniz, haklýsýnýz,ama Yunus Emre’nin dediði gibi: “Sevdiðimi söylemez

    Somuncu Baba Mart - Nisan 200526

    O

    MuhabbettenMuhammed oldu hâsýlMuhammedsizMuhabbetten ne hâsýl?

    Bekir OÐUZBAÞARAN

    PeygamberimiSeviyorum

    “Sancaðýnýn gölgesindebana da yer ver. Þefaatini

    benden ve bütünbaðlýlarýndan

    esirgemeyecek kadarcömert olduðunu biliyor ve

    buna bütün kalbimleinanýyorum. Benim gibi

    günâhý çok olan ümmetinedaha fazla acýyacaðýndan

    eminim.”

  • isem/Sevmek derdi beni boðar”. Aynen öyle. O’nudilimle seviyorum, gönlümle seviyorum, kalbimleseviyorum, bütün varlýðýmla seviyorum.

    Sen, sevilmeye en fazla lâyýk olan bir kul ve el-çi olmasaydýn, Sen’i Yüce Yaratýcý kendisine sevgi-li olarak seçer ve bunu bütün insanlara, melekle-re, cinlere, canlý ve cansýz varlýklara ilan eder miy-di?

    Demek ki, Allah’tan sonra sevilmeye en fazlalâyýk olan Sen’sin. Bu sebeple Sen’i çok, hem de ke-limenin kâmil mânâsýnda çok seviyorum. Allah, Sa-na olan sevgimi, Sana layýk olan kývama erdirsin. Sa-na olan sevgimi imkânlar âleminde olabildiðince ar-týrsýn.

    Sevgili Peygamberim, Sen’i eþim de çok seviyor,çocuklarým da... Seni rahmetli babam da çok se-verdi. Ne zaman Allah’ýmýzýn ve Sen’in adýn geçsehüngür hüngür, çocuklar gibi aðlamaya baþlardý.Seni merhûme annem de pek çok severdi. “Cen-net, analarýn ayaklarý altýndadýr.” buyurduðun mü-barek kadýn. “Merhametlilerin En Merhametli-si”nin Sevgilisi olan Sevgili Peygamberim, hepimi-zin Mabûd’unun hatrýna, onlara þefaat et.

    “Sevdiklerinize, kendilerini sevdiðinizi söyle-yin, açýklayýn,” diye Sen buyurmadýn mý? Ýþte bende bu sözünden cesaret alarak Sana olan sevgimisöyleyebiliyorum. Seni gerçekten çok seviyorum.Bütün samîmiyyetimle, bütün içtenliðimle, bütünhücrelerimle. Ve Senin ümmetinin en âciz bir fer-di olmakla da iftihar ediyorum. Bununla, bu üstünrütbe ile ne kadar övünsem az deðil mi?

    Sen, çocuklarýn, orta yaþlýlarýn ve ihtiyarlarýn,fakirlerin ve zenginlerin, düþkünlerin ve güçlüle-rin, kuvvetlilerin, sivillerin, askerlerin, hürlerin,kölelerin, beyazlarýn, sarýlarýn, siyahlarýn, erkekle-rin, kadýnlarýn, âlimlerin, ümmîlerin, yöne-tenlerin, yönetilenlerin, öksüzlerin, yetimlerin,bütün mazlumlarýn, gözü yaþlýlarýn, maðdurlarýn,mahzunlarýn, saðlamlarýn, engellilerin, güçsüzle-rin, kimsesizlerin, sahipsizlerin, gariplerin, ezil-miþlerin, çilekeþlerin... velhâsýl herkesin, insanla-rýn ve cinlerin, kâinatýn Peygamberisin. Herkes veher þey Sen’den ister, Sen’den bekler. Çünkü, ina-nýr ki, Sen’in kefil olduðun, iki cihanda kurtulmuþ-tur. Senin arka çýktýðýn, büyük affa, maðfirete, rah-mete, merhamete kavuþur. Sen’den uzak düþen

    ise -Allah muhafaza- ebedi hüsrandadýr.

    Binlerce Arap, Ýranlý, Türk ve her milletten þâir,asýrlardýr beni öven, Seni medheden þiirler söyle-miþ, yazmýþlardýr, Sayýsýz edip, manzum-mensur na-atlar kaleme almýþlardýr. Fakat iþin gerçeði þu ki, Se-ni Sana lâyýk biçim ve içerikte hiçbir kimse medhe-demez. Çünkü Seni hakkýyla medheden, ahlâkýnýöven, “Kur’ân”dýr, Allah Kelâmý’dýr. Yani bizzat Al-lah’týr.

    Böyle olmakla beraber yine de þunu tespit et-mekte yarar var: Ýnsanlýk tarihinde hiç kimse Se-n’in gibi ve Sen’in kadar övülmemiþtir. Sen, düþ-manlarýnýn bile takdirini kazanmýþ en büyük in-sansýn. Sen,”Rahmet rüzgarý”sýn... Sen, “Ahmed üMahmud u Muhammed’sin”, “Hak’tan bizeSultân-ý Müeyyedsin”, “Dahîlek Ya Resûlallah!”,Sen, sularýn kývrým kývrým aktýðý fazilet deryâsýsýn.Sen, kendini düþünmeyen, her güçlüðe göðüs ge-ren, Sen ümmetini düþünensin. Sen, insanlarý ka-yýransýn. Hak ile batýlý ayýransýn. Sen, Rahmetpeygamberisin. Sen, Hâtemü’l-Enbiyâsýn. Sen,Muhammed Mustafâ’sýn.

    Sancaðýnýn gölgesinde bana da yer ver. Þefaati-ni benden ve bütün baðlýlarýndan esirgemeyecekkadar cömert olduðunu biliyor ve buna bütün kal-bimle inanýyorum. Benim gibi günâhý çok olanümmetine daha fazla acýyacaðýndan eminim.Âhir zaman ümmeti olmanýn, ümmeti kalma-nýn, “dinde sabýr göstermenin” , “kor ateþiavuçta tutmaktan daha zor olduðunu “biz-zat Sen beyân ediyor, bir Hadis-i þerifindebuyuruyorsun. Biz ise, ibâdetlerimize, se-vaplarýmýza, oruçlarý-mýza ve namazlarý-mýza deðil, Sen’inbu üstü örtülüvaadine güveni-yoruz...

    Ey SevgililerSevgilisi, YüceHabib!

    Bütün sevgiler,bütün saygýlar,bütün selâmlarSana olsun!..

    Somuncu BabaMart - Nisan 2005 27

  • evgili Peygamberimizle ilgili ifadeler kullanýlýrkenhürmeten; Mescidine; Mescid-i Saadet,Yaþadýðý zamana; Asr-ý Saadet,Üst giysisine; Hýrka-ý Saadet,Ayakkabýlarýna; Nalin-i Saadet,Evine; Hane-i Saadet,Kabrine; Hücre-i Saadet,

    Ve mübarek sakal tellerine de; Lihye-i Saadet de-nilmektedir.

    Saadetli bir ümmete saadetler getiren saadet pey-gamberine binlerce salât ve selam olsun…

    Peygamberimizin “Mescid-i Saadetinin” ecdadý-mýz Osmanlýlar devrindeki tamiratý esnasýnda çýkanhafriyatýn, toprak, taþ ve diðer tuðla, mermer gibimalzeme artýklarý ayakaltýnda çiðnenmesin diye; Me-dine civarýnda etrafý çevrili bir mahalle dökülmüþ veinsanlarýn buraya basmalarýna müsaade edilmemiþ,böylece hürmetli bir þekilde muhafaza edilmeye çalý-þýlmýþtýr.

    Mescidinden çýkan bir parçaya bu kadar ihtiramgösteren ümmeti, mübarek sakalýnýn tellerini de yeredüþürmemiþ, baþlarýnda, sarýklarýnýn arasýnda sakla-

    SSaadetliBir Bakýþ

    Musa TEKTAÞ

    Somuncu Baba Mart - Nisan 200528

    Lihye-i Saadet Bohçasý

  • Somuncu BabaMart - Nisan 2005 29

    mýþ, camilerin, evlerin en mutena köþelerine koyup,O’na hürmet ederek bereketinden istifade etmiþlerdir.

    Cenab-ý Peygamber týraþ olduðu zaman, saç ve sa-kal telleri ashab tarafýndan toplanýr, hatýra olarak sak-lanýrdý. Enes bin Malik (r.a.) Hazretlerinin “Bir defa-sýnda berberi Hz. Peygamber (s.a.v.)’i týraþ ederkengörmüþtüm. Ashabý etrafýný sarmýþ, kesilen saçlarýnýhiçbir telini yere düþürmüyorlar, kapýþýrcasýna alýyor-lardý.”(Müslim, Hac 322-3264/1812; Ahmed b. Hanbel,3/133,137) þeklin-deki izahatý bu hususu açýklamaktadýr.

    Ashabý Kiram tarafýndan muhafaza edilen Lihye-iSaadetler (Sakal-ý Þerifler) nesilden nesile gelerek gü-nümüze kadar ulaþmýþtýr. Bugün birçok tarihi camidehatta ailelerin elinde Sakalý Þerif bulunmaktadýr. Sa-kal-ý Þerifler ekseriyetle kristal þiþelerde veya mercekvarî cam tabakalar arasýnda muhafaza edilir, kýrk katbohçaya sarýlarak saklanýr. Mübarek gün ve gecelerdesalâvatý þerifeler okunarak ziyarete açýlýr, gönüllerdekiPeygamber sevgisi tazelenir, dünya gözüyle görmedenkendisine iman edenler bir nebze olsun hasret giderir-ler. (Bkz;Hilmi Aydýn, Mukaddes Emanetler, ss. 102-105, Ýst, 2004.)

    Camilerde Lihye-i Saadetler (Sakal-ý Þerifler) min-berlerin son basamaðýndan sonraki sahanlýkta yüksekbir iskemle üzerine, bir kutuya konulmuþ þiþe içindeve üstü yeþil örtülü olarak bulundurulur. Lihye-i Sa-adetin bulunduðu þiþe kýrk bohçaya sarýldýktan sonrakutuya konulur ve Lihye’nin bulunduðu kutu camiler-de minberin en üst sahanlýðýnda, konaklarda da kona-ðýn en hürmetli bir yerinde bulundurulur. Ziyaret sýra-sýnda salât-u selâm ile yerinden alýnarak mihrabýnönünde adam boyunca bir sehpa üzerine konularak ca-miin imamý tarafýndan cemaata ziyaret ettirilir. Ziyaretbittikten sonra tekrar bohçalara sarýlýp kutuya, kutu daeski yerine konulur. (M. Zeki Pakalýn, Osmanlý Tarih Deyimleri ve Te-rimleri Sözlüðü, 2/366, M.E.B Yay, Ýst,1993.)

    Hilye-i Saadette Lihye-i SaadetPeygamberimizin kutlu vasýflarý ile mübarek güzel-

    liklerini anlatan eserlere Hilye-i Saadet denir. Hz. Mu-hammed (s.a.v)’in fiziki, ahlaki, ruhi ve insani özellik-lerinin güvenilir kaynaklardan derlenmesiyle meydanagetirilen bu eserler, asýrlar boyu halk arasýnda makam-la okunmuþ muhteþem klasiklerimizden birisidir.

    Hakanî Mehmed Bey’in kaleme aldýðý Hilye-i Sa-adet’in “Sakalý sýk idi” diye baþlayan bölümünde man-zum olarak sakalý þerifleri þöyle tarif edilmektedir:

    Ol hudâvend-i hudâvendânýn Ya’ni ol zât-ý azîmü’þ-þânýnO Efendiler Efendisi’nin, yani o þaný yüce peygamberin...Rîþ-i pâkinde usûlü çok idi

    Katý çok târ beyazý yok idi...mübarek sakalý zaman zaman muhtelif biçimlerde

    görünürdü. Baþlýca özelliði karalýðýndaki koyulukolup beyazlamamasýydý.Ol mübarek sakalýndan bunu bil Ancak aðarmýþ idi onyedi kýlÖmrü boyunca o mübarek sakalýnda yalnýzca on yedikýl aðarmýþtý.Dahi icmâ’ ile merdân-ý Ýlâh

    Demiþ “Ol lihye-i müþgîn-i siyahSahih araþtýrmacýlarýn hepsi ittifak ile demiþlerdir ki:“O siyah misk gibi olan sakal...Ne kývýrcýk ne dýrâz idi katý

    Ý’tidâl üzre idi her ciheti...ne kývýrcýk, ne de çok uzun idi. Her bakýmdan (uzun-luðu, dalgalýlýðý vs.) orta görünümlü idi.Hûb idi top-ý zenahdâný anýn

    Sâid-i sun’ idi cevgâný anýn...Çene yuvarlaðý çok güzel bir top gibi görünürdü.Öyle ki o topun çevganý yaratýcýlýk baldýrý idi.Etti ol çâh-ý zekân nice zaman

    Yusuf’un baþýna Mýsr’ý zindanSanki o çenedeki çukuru, Yusuf’un baþýna Mýsýr’ý zin-dan eden kuyu idi.Þeb-i Kadr idi o rîþ-i makbul Ya meðer sûre-i “Ve’l-leyl” idi olO deðerli sakal sanki bir kadir gecesi; yahut da Velleylsuresi gibi kara idi.Hüsnüne vermiþ idi revnak u fer

    Lem’a-i nûr-ý siyah idi meðerKara renk onun güzelliðine sanki bir parýltý ve ýþýk ver-miþti. Belki de siyah bir nurun ýþýðýydý.Az idi süblet-i ferhundeleriMülk-i Rûm’un nitekim müþg-i teri

    Bununla beraber kutlu kirpikleri seyrek idi. Anadoluülkesinde taze misk kadar seyrek...Ol saadetti mehilsin el-hak Tib-i Arþ ile idi müstaðrak

    O mübarek güzellikler bütünü (kaþlar, kirpikler, sa-kallar ve saçlar) Arþ’ýn ilahi kokusunu taþýrlar idi. (HakanîMehmed Bey, Hilye-i Saadet, s.128-130, (Haz: Ýskender Pala), L&M Yay, Ýst, 2002)

    Sahabelerin muhafaza ettikleri ve canlarýndan çoksevdikleri Hz. Peygamber(s.a.v)’in izini taþýyan Lih-ye-i Saadet ve bunun gibi kýymetli hatýralar, nesildennesile ayný sevgi ve hürmet hissiyle korundu.

  • Somuncu Baba Mart - Nisan 200530

    Eskiden önemli törenlerde ve açýlýþlarda Sancak-ýÞerifle birlikte Lihye-i Saadet de bulundurulurdu. 23Nisan 1920 Cuma günü Türkiye Büyük Millet Mecli-si açýlýþý hususundaki bir kararda þu ibareler geçmek-tedir: “Büyük Millet Meclisi’nin yevmi küþadýný Cu-ma’ya tesadüf ettirmekle yevmi mezkûrun mebrukiye-tinden istifade ve bilumum meb’usini kiram hazaratiile Hacý Bayram-ý Veli Camii Þerifi’nde Cuma nama-zý eda olunarak, envari Kur’an ve salattan da istifazaolunacaktýr. Badessalât Lihye-i Saadet ve Sancak-i Þe-rifi hamilen daireyi mahsusaya gidilecektir. Daireyimahsusaya dahil olmazdan evvel bir dua kýraatiylekurbanlar zebholunacaktýr.” Bu ifadelerden anlaþýldýðýveçhile milletimiz Lihye-i Saadete olan saygýsýný herhususta göstermiþtir. Onun nurundan her vakit istifadeetmiþtir. Onun þerefiyle þeref-yâb olmuþtur.

    Darende’deki Lihye-i Saadetler(Sakal-ý Þerifler)

    Darende’de halen camilerde bulunan ve bayramgünlerinde ziyaret edilen dört tane Lihye-i Saadetmevcuttur.

    Darendeli Sadrazam Ýzzet Mehmet Paþa, sadaretidöneminde Darende’ye evkaf dairesinden temin ettiðiiki “Lihye-i Saadet” vakfetmiþtir. Bunlardan biri ÞeyhHamid-i Veli Cami-i Þerîfi’ne, biri de Hacý HüseyinPaþa Camii’ne konulmuþtur. Daha sonra Hüseyin PaþaCamii’nin harabeler içerisinde kalmasý nedeniyle“Lihye-i Saadet” tahrib olmak üzere iken, Ýbrahim Pa-þa camiine nakledilmiþtir.

    Yine kaynaklara göre Cebecizâde Mehmet Paþa,Darende’de bir cami, medrese, kütüphane, köprü, han,hamam, çeþme yaptýrmýþ ve bu eserlerinin yollarýnakaldýrým yaptýrmýþtýr. Caminin yanýna bir medrese ve

    kütüphane yaptýrarak hayratýný bir külliye haline getir-miþtir. Hazine-i Evkaf’tan getirmiþ olduðu “Lihye-iSaadeti” kendi camiine koymuþtur. Sadefle müzeyyengayet zarif bir sandýk içerisinde mahfuz olduðu söyle-nen “Lihye-i Saadet” daha sonraki tarihlerde ZaloðluHacý Ahmed Aða tarafýndan yaptýrýlmýþ olan Çarþý Ca-mii’ne nakledilmiþtir. (Ahmet Akgündüz/Said Öztürk/Yaþar Baþ, Da-rende Tarihi, ss-739-745, Ýst, 2002)

    Merhum Hacý Hasan Akyol’un gayretleriyle yeni-den inþa edilen Darende Kurtbaðý (Yeni) Camii’ne; Ýh-ramcýzâde Ýsmail Hakký Toprak Efendi (k.s)’nin veHulûsi Efendi (k.s)’nin baðlýlarýndan, Gaziantep eþra-fýndan, Haksallarýn yeðeni Enver Kayalý Bey, Mer-sin’den temin ettiði bir Lihye-i Saadet getirir. Yüceemanet için tanzim ettiði “Þahadetname “ 26 Haziran1961 tarihini taþýmaktadýr. O tarihten itibaren bu Lih-ye-i Saadet’te Darende’de ziyaret edilmektedir.

    Öteden beri büyük zatlara ve önemli þahsiyetlereintikal etmiþ Lihye-i Saadet’lerinin muhafazasý için,büyük konaklarýnýn en üst katýnda özel olarak yaptýrýl-mýþ ayrý bir daire vardý. Lihye-i Saadet dairesi, birodadan ibaret olabildiði gibi büyükçe bir cami gibi ya-pýlmýþ diðer bir odasý ile ona uygun bir sofasý da bulu-nabilirdi. Lihye-i Saadet odasýnýn tavana yakýn, ýþýkalacak iki-üç penceresi olur, içi tamamen yeþile boya-nýrdý. Odada kapaklarý iþlemeli, içi yeþil kadife ilekaplanmýþ bir dolap, ziyaret sýrasýnda üstüne Lihye-iSaadet’i koymak için yeþil boyalý ve yaldýzlý bir sehpave muhafaza için kadife üzerine gümüþ kabaralarlasüslenmiþ bir çekmece bulunurdu. Lihye-i Saadet’inkendisi ya altýn çerçeveli akikten yapýlmýþ ufak bir ku-tu ya da özel yapýlmýþ ufak silindir biçiminde billûr birzarf içine konur, en iyi cins þaldan veya üzeri sýrma iþ-li ve iç astarý beyaz canfesten, kenarlarýna sýrma saçakdikilmiþ, birbirinden uzak otuz/kýrk kadar bohçaya,önce en ufaðýndan baþlamak üzere, sýra ile sarýlýrdý.

    Kurtbaðý Camii’inde bulunan Lihye-i Saadet

    Darende Çarþý Camii’inde bulunan Lihye-i Saadet

  • Somuncu BabaMart - Nisan 2005 31

    Sonra da hepsi birden Harem-i Þerif puþidesinden birparçaya sarýlarak adý geçen çekmece içinde dolabakaldýrýlýrdý. Cami þekline sokulmuþ olan odada, Lihye-i Saadet ziyareti, mübarek gecelerde yapýlýrdý.

    Bir Bayram SabahýndakiSaadetli Aydýnlýk

    Darende’de bulunan dört Sakalý Þeriften birisininÞeyh Hamid-i Veli Camiinde olduðunu baþta söyle-miþtik. Bir bayram sabahýnda yaþadýðýmýz Lihye-iSaadet ziyaretini tarif ederek yazýmýzý bitirelim:

    Her bayram olduðu veçhile, yýllarca Es-Seyyid Os-man Hulusi Efendi(k.s)’nin yaptýðý gibi, tekbirlerleminbere çýkýp, yeþil bir örtüye sarýlmýþ Sakal-ý Þerif’ibüyük bir ihtimam ve ta’zimle öpüp, baþýnýn üzerindetutarak merdivenlerden yavaþ yavaþ inen H. Hamidet-tin Ateþ Efendi, estetik bir sanat anlayýþýyla yaptýrýlanel iþçiliði ve ceviz aðacýndan yapýlmýþ, yüksek sehpaüzerine koyar. Zaten böyle bir ulvi vazifeyi yapan veEvlad-ý Rasul olarak, ceddinin maneviyatýný iyi bilip,takdir eden bu büyük zatýn huzurunda Lihye-i Saadetziyareti ayrý bir önem kazanýr. H. Hamidettin AteþEfendi, yeþil örtü açýldýktan sonra, Lihye-i Saadet’inbulunduðu sedef kakmalý küçük sandukayý açarak, gü-zel kokulu temiz bir bezle cam tabakayý sildikten son-ra, ziyarete baþlanýr. Minberler yapýlýrken, hem sanataçýsýndan hem de bu tür ziyaretler açýsýndan ta’zimlegeçilecek insan baþ seviyesinde basýk olarak yapýlýr.

    Minber koridorundan geçen cami cemaati Peygambe-rimizin huzurunda bulunmuþ gibi, onu ziyaret etmiþolma zevki ve duygusu içinde, O’nun mübarek bir par-çasý olan Lihye-i Saadeti ziyaret ederken; O ÂlemlerinEfendi’sine, O’nun âline, ehli beytine ve ashabýnasalâvatlar getirir. Camide bulunan bütün cemaat, tekerteker bu ziyareti yaptýktan sonra Sakal-ý Þerif büyükbir hürmetle küçük sandukaya konularak yeþil örtüsü-ne sarýlýp, yine H. Hamidettin Efendi tarafýndan üç de-fa öpüldükten sonra salâvatlarla ve tekbirlerle tekraryerine konur.

    Bizim birkaç satýrda anlatmaya çalýþtýðýmýz buduygu ve maneviyat dolu anlar, asr-ý saadetten birmevsim gibi yaþanýr.

    Darende Þeyh Hamid-i Veli Camii’inde Lihye-i Saadet Ziyareti

    Ýbrahim-Yusuf Paþa Camii’inde bulunan Lihye-i Saadet

  • Somuncu Baba Mart - Nisan 200532

    arih boyunca þiir, insanoðlu için vaz-geçilmez bir sanat olmuþtur. Yüreðinesýðmayan engin ve mistik duygularý,

    gönlündeki kývýlcýmlarý, ölçülerle, kafiyelerle il-mek ilmek iþleyip, özge yüreklere aktarma ihti-yacýný hissetmiþtir

    Büyük þâirlerimizden Mevlânâ: “Þâirlik, pey-gamberlikten bir cüz’dür.” diyerek þâire insanlýknâmýna, en büyük ve en ulvî vazifeyi yüklerken,Fuzûlî de bu vazifelerin ilimsiz yapýlamayacaðýhükmüne varmýþtýr.

    Yine tarih boyunca þiir, çeþitli târiflerle bir ka-yýt altýna alýnmaya çalýþýlmýþsa da týpký aðýndankurtulan bir kuþ gibi yeni ufuklara doðru kanat

    çýrpmýþtýr. Geçmiþten günümüze doðru þiir serü-venini gerek muhteva, gerekse þekil bakýmýndanþöyle bir gözden geçirecek olursak, þiir san’atý-nýn gerçekten bir kayýt altýna alýnamadýðýný, hattâalýnmamasý gerektiðini rahatlýkla anlayabiliriz.

    Dîvân Edebiyatçýlarý: “Mevzûn u mukaffâsözdür.” diyerek þiiri kýsaca vezinli ve kafiyelisözler topluluðu olarak görmüþlerdir. PeyamiSafâ þiir için “Bütün ruh hâllerinin toptan ifâde-sidir” der. Necip Fâzýl: “Arý bal yapar, fakat balýizah edemez. Aðaçtan düþen elma da yer çekimikânunundan habersizdir.” diyerek þâiri, þiiri veokuyucuyu bir muammânýn içine sokar. YahyaKemâl hâlis þiiri bulma yollarýný ararken kararýný

    Þiirimizde

    Hz. Muhammed

    Edebiyat

    T

    Vedat Ali TOK

  • Somuncu BabaMart - Nisan 2005 33

    verir: “Mýsraýn ayaklarý yerden kopmazsa ve uç-mazsa…” þiirden söz etmek mümkün deðildir.

    Görüldüðü gibi þiir için birtakým târifler yapýl-mýþ, herkes kendi dünyasýndaki þiiri yakalayýp onuanlatmýþtýr.

    Þiir ve þâir hakkýnda Kur’an-ý Kerîm’de çeþitlihükümler vardýr. Meselâ Þu’arâ Sûresi’nde (224,225, 226, 227. âyetler ) þu hükümlere yer verilmiþ-tir: Þâirlere gelince onlara da sapýklar uyarlar. On-larýn her vâdide þaþkýn þaþkýn dolaþtýklarýný ve ger-çekte yapmadýklarý þeyleri söylediklerini görmedinmi? Ancak îman edip iyi þeyler yapanlar, Allah’ý çokananlar ve haksýzlýða uðradýklarýnda kendilerinisavunanlar baþkadýr. Haksýzlýk edenler nereye dön-dürüleceklerini yakýnda bileceklerdir.”

    Bilindiði gibi Câhiliye Dönemi Araplarýnda þiir,çok büyük itibar gören bir san’attý. Bu yüzden pa-zarlara, panayýrlara bile çýkabilen bir metâ durumu-na gelmiþtir. Kabileler arasýnda sýk sýk þiir yarýþma-larý düzenlenir, kýyasýya mücadeleler olurmuþ. Bumücadelelerde gâlip gelen þiirler Mekke’de Kâbeduvarýna asýlýrmýþ. Bu þiirlere “muallaka” adý veril-miþ olup bunlarýn en güzelleri de “Yedi Muallaka”adý ile anýlmýþtýr. Arap þâirlerinin o zamanki þiirle-rinde kuvvetli bir âhenk ve belâgat olmasýna rað-men konularý bakýmýndan, sadece kadýn güzelliði,içki gibi konular müstehcen bir dille kaleme alýndý-�