KENTSEL DÖNÜġÜM SÜRECĠNE DÖNÜġÜM ALANLARINDAN …tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00873.pdf ·...
Transcript of KENTSEL DÖNÜġÜM SÜRECĠNE DÖNÜġÜM ALANLARINDAN …tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00873.pdf ·...
T.C.
SÜLEYMAN DEMĠREL ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
KAMU YÖNETĠMĠ ANABĠLĠM DALI
KENTSEL DÖNÜġÜM SÜRECĠNE DÖNÜġÜM
ALANLARINDAN BAKMAK: ĠSTANBUL
MALTEPE (BAġIBÜYÜK VE GÜLSUYU
MAHALLESĠ) ÖRNEĞĠ
DOKTORA TEZĠ
Cem ERGUN
Tez DanıĢmanı
Prof. Dr. HÜSEYĠN GÜL
ISPARTA-2011
i
ÖNSÖZ
Bu çalıĢmada yakın dönemin en yaygın kentsel/kamu politikası olan kentsel
dönüĢüm projelerinin dönüĢüm alanlarında yaĢamakta olan kesimler tarafından nasıl
algılandığı ve bu kesimleri nasıl etkilediği ortaya konmaya çalıĢılmıĢtır. Bu
çerçevede Ġstanbul Maltepe Ġlçesi BaĢıbüyük ve Gülsuyu Mahalleleri‟nde mahalle
sakinlerinin kentsel dönüĢüm sürecini nasıl değerlendirdikleri, projeye iliĢkin görüĢ,
beklenti ve önerileri ile yaĢam alanları kentsel dönüĢüm alanı ilan edildikten sonraki
süreçte neler yaĢadıkları saptanmaya çalıĢılmıĢtır.
Bu çalıĢmanın ortaya çıkması ve olgunlaĢmasında verdiği destek kadar hayatın
her alanında ve her konuda zaman-mekan gözetmeksizin her Ģeyi danıĢabilme
olanağı sağlayan değerli hocam Prof. Dr. Hüseyin Gül‟e öncelikle teĢekkür etmek
isterim. Lisans eğitimimden bugüne kadar desteğini eksik etmeyen ve akademik
düzeyin ötesinde hayata dair de yol göstericilik yapan değerli hocam Prof. Dr.
Songül Sallan Gül‟e de teĢekkürü bir borç bilirim. ÇalıĢmaya baĢladığım dönemden
itibaren yapıcı eleĢtirileri ve önerileri ile yol gösteren Prof. Dr. ġaban
SitembölükbaĢı‟na, Yrd. Doç. Dr. Pervin ġenol‟a ve Yrd. Doç Dr. Ġsmail Gökdayı‟ya
ve yoğun çalıĢma temposu içinde zaman ayıran ve Isparta‟ya gelen Prof. Dr. YeĢim
Edis ġahin‟e ve Doç. Dr. Firdevs GümüĢoğlu‟na buradan teĢekkürlerimi sunmak
isterim.
ÇalıĢma boyunca mekanları yakın kılan ve her türlü desteği sağlayan baĢta
çalıĢmanın yapıldığı mahallelerde yaĢayan dostlar olmak üzere Hade ve Mehmet
Ģahsında ĠMECE‟ye, Özgür ġahsında DayanıĢmacı Atölye‟ye, Erbatur ÇavuĢoğlu‟na,
ġükrü Aslan‟a, Murat Cemal Yalçıntan‟a, Erdoğan ve Adem ağabeylere, Nurten
ablaya, Sinan Danacı‟ya, Erdem ve Kayhan Geyik‟e, her çalıĢmamda olduğu gibi
yine kahrımı çeken ve desteğini esirgemeyen Ozan ġulha‟ya, Arbak Demirdağ ve
Hande Ersöz Demirdağ‟a, AyĢe Alican ve Fatih Kahraman‟a, beni her zaman
destekleyen ve motive eden aileme ve bu çalıĢmada desteği olan herkese çok
teĢekkür ederim. Gerek yüksek lisans gerekse doktora eğitimim boyunca sabırla
yardımcı olan üniversitemiz Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Bilimsel AraĢtırma
Projeleri Koordinasyon Birimi çalıĢanlarına da teĢekkürlerimi sunmak isterim.
ii
En büyük teĢekkürü ise hayatıma girdiğinden beri yaĢamın her alanında
karanlığı aydınlığa, umutsuzluğu umuda ve inançsızlığı inanca çeviren;
beraberliğimiz boyunca geçen sürenin büyük kısmını Ġstanbul‟da ve baĢka kentlerde
tezimle ilgili çalıĢmalarla geçirmeme ses çıkarmayan, en büyük destekçim olan can
yoldaĢım AyĢe‟ye çok teĢekkür ederim. Son olarak da aramıza yeni katılan kızım
Eylül‟e insan onuruna yakıĢan bir hayatı olması dileklerimi sunmak isterim.
Cem Ergun
iii
ÖZET
KENTSEL DÖNÜġÜM SÜRECĠNE DÖNÜġÜM ALANLARINDAN
BAKMAK: ĠSTANBUL MALTEPE (BAġIBÜYÜK VE GÜLSUYU
MAHALLESĠ) ÖRNEĞĠ
Cem ERGUN
Süleyman Demirel Üniversitesi, Kamu Yönetimi Bölümü Doktora Tezi,
369 sayfa, Ocak 2011
DanıĢman: Prof. Dr. Hüseyin GÜL
Bu çalıĢmada öncelikle kent, kentleĢme, kentlileĢme, kent yoksulluğu,
enformel sektör, gecekondu ve kentsel dönüĢüm kavramlarına açıklık
getirilmektedir. Ardından kentsel mekanların ele alınıĢ biçimlerinin, sosyal devlet
anlayıĢının hakim olduğu 1940‟lı yıllardan günümüzün küreselleĢme sürecine kadar
geçen dönemde nasıl değiĢtiğine değinilmektedir. Türkiye‟de kentsel dönüĢümün
yasalar çerçevesinde geliĢimi, uygulama biçimleri ve toplumsal yansımaları
tartıĢılmakta; Ġstanbul özelinde kentsel dönüĢümün genel seyri ele alınmaktadır.
Genel olarak çalıĢma; bir kamu politikası olarak kentsel dönüĢüm projelerinin neden
ve sonuçlarından çok, uygulama sürecine, bir bütün olarak uygulamadan doğrudan
etkilenen kesimlerin yaĢam süreçlerine ve bu iki sürecin etkileĢimine
odaklanmaktadır. ÇalıĢmada ayrıca 1980 sonrası dönemde sermayenin yatırım alanı
haline gelen kentlerde nasıl bir değiĢim/dönüĢüm yaĢandığı, bu
değiĢim/dönüĢümlerin kentlilere nasıl yansıdığı ortaya konmaya çalıĢılmaktadır.
ÇalıĢmanın alan uygulaması Ġstanbul Maltepe Ġlçesi BaĢıbüyük ve Gülsuyu
Mahallelerinde yürütülmüĢtür. Her iki mahalleden 50 ve toplamda 100 kiĢiyle
derinlemesine mülakat yapılmıĢtır. Mülakatlar ses kayıt cihazı ile kayıt altına
alınmıĢtır. Aynı zamanda, mülakat sürecinde araĢtırmacı tarafından notlar da
alınmıĢtır. Her iki mahallede alan araĢtırması sürecinde fotoğraf çekimi yapılarak
görsel malzeme de toplanmıĢtır. BaĢıbüyük ve Gülsuyu‟nda yaĢamakta olan
kesimlerin kentsel dönüĢüm süreçlerinde ne ölçüde söz sahibi oldukları ve
katıldıkları; kentsel dönüĢüm projelerine iliĢkin algıları, değerlendirmeleri,
beklentileri ve önerileri saptanmıĢ; bu saptamalardan hareketle mahallelinin de içinde
yer aldığı bir projenin nasıl Ģekillendirilebileceği ortaya konmaya çalıĢılmıĢtır.
Anahtar Kelimeler: Kent, kentleĢme, kentsel dönüĢüm, katılım, kent politikaları,
metakent, küresel kent, gecekondu, soylulaĢtırma
iv
ABSTRACT
A LOOK AT URBAN REGENERATĠON PROCESS FROM
REGENERATĠON AREAS: THE CASES OF BAġIBÜYÜK and
GÜLSUYU NEĠGHBORHOODS ĠN MALTEPE DĠSTRĠCT, ĠSTANBUL
Cem ERGUN
Süleyman Demirel University, Department Of Public Administration Ph. D.,
369 pages, January 2011
Supervising Professor: Prof. Dr. Hüseyin GÜL
In this paper first, concepts such as city, urbanization, urban poverty,
informal sector, squatter housing and urban regeneration are defined. Second, it
deals with the change in the meaning of urban space in retrospect since the
1940‟s when welfare state became dominant form of the state until today, the
era of globalization. Thirdly, the development of urban regeneration in Turkey
within the framework of the regulations, implementation process and social
consequences are discussed and the general situation of urban regeneration in
Istanbul is presented. In general, this study focuses on implementation process
and the direct influence of this process on the process of dwellers‟ social life in
the regeneration neighborhoods, and interaction between these two processes.
Finally, in this study it is also attempted to reveal what sorts of transformations
have taken place during the period after 1980 in cities that have become the
major investment areas for capitalists and how this regeneration has affected
citizens.
This study‟s field research is conducted in Basibuyuk and Gulsuyu
Neighborhoods in Maltepe District in Istanbul. Detailed interviews are carried
out with 50 people in each districts, and 100 people in total. These interviews
are also recorded. At the same time, notes are taken by researcher. Photos of
the neighborhoods are also taken as a visional material in both districts in the
period of field study. During the field research, one of the main goals was to
determine the level of participation of citizens in the process of urban
regeneration. Besides, the feelings, evaluations, expectations and suggestions
of the settlers living in Basibuyuk and Gulsuyu districts with regard to
regeneration are determined; then depending on the views and opinions of the
neighborhood dwellers, how can a regeneration project could be formed with
the involvement of the settlers of the regeneration area is attempted to
determine.
Keywords: City, urbanization, urban regeneration, participation, urban policy,
meta-city, global city, squatter housing, gentrification.
v
ĠÇĠNDEKĠLER
ÖNSÖZ .................................................................................................................................... Ġ
ÖZET .................................................................................................................................... ĠĠĠ
ABSTRACT .......................................................................................................................... ĠV
ĠÇĠNDEKĠLER ...................................................................................................................... V
KISALTMALAR DĠZĠNĠ ................................................................................................ VĠĠĠ
TABLOLAR DĠZĠNĠ ........................................................................................................... ĠX
GĠRĠġ ...................................................................................................................................... 1
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
ARAġTIRMA KONUSU VE YÖNTEMĠ ............................................................................ 7
1.1. ARAġTIRMANIN KONUSU........................................................................................ 7
1.2. ARAġTIRMA SORUSU .............................................................................................. 9
1.3. ARAġTIRMANIN AMACI VE ÖNEMĠ ...................................................................... 10
1.4. ARAġTIRMANIN KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVESĠ ................................ 11
1.5. ARAġTIRMA YÖNTEMĠ .......................................................................................... 13 1.5.1. Araştırmanın Varsayımları ............................................................................ 13
1.5.2. Araştırmanın Bağımlı-Bağımsız Değişkenleri ............................................... 14
1.5.3. Araştırma Örneklemi ve Kapsamı .................................................................. 14
1.5.4. Veri Kaynakları ve Veri Toplama Teknikleri ................................................. 14
1.5.5. Araştırmanın Metodolojisi ............................................................................. 15
1.6. ÇALIġMANIN ĠÇERĠĞĠ ........................................................................................... 17
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
TEMEL KAVRAM VE TARTIġMALAR ........................................................................ 19
2.1. KENT ...................................................................................................................... 21
2.2. KENTLEġME .......................................................................................................... 23
2.3. KENTLĠLEġME ....................................................................................................... 24
2.4. TÜRKĠYE’DE KENTLEġME VE KENTLEġMEYE EKLEMLĠ SORUNLAR................ 26 2.4.1. Yoksulluk ve Kent Yoksulluğu ........................................................................ 28
2.4.1.1. Yoksulluk Kültürü......................................................................................... 30
2.4.1.2. Yapısal Yoksulluk ......................................................................................... 32
2.4.2. Enformel Sektör.............................................................................................. 35
2.4.3. Gecekondu Olgusu ......................................................................................... 37
2.4.3.1.Gecekondu Olgusuna YaklaĢımlar ................................................................. 38
2.4.3.2.Kullanım Değerinden DeğiĢim Değerine Gecekondu .................................... 42
2.5. 1980 SONRASINDA KENT EKONOMĠSĠNDE YAġANAN DEĞĠġĠM VE GECEKONDU
OLGUSUNA YANSIMALARI ............................................................................................... 44
2.6. YENĠ KENTSEL YATIRIM ALANI OLARAK GECEKONDU BÖLGELERĠ ............... 48
2.7. KENTSEL DÖNÜġÜM ............................................................................................. 54 2.7.1. Kentsel Yeniden Canlandırma ....................................................................... 55
2.7.2. Kentsel Koruma.............................................................................................. 55
2.7.3. Kentsel Yeniden Geliştirme ............................................................................ 56
2.7.4. Kentsel Yeniden Üretim ................................................................................. 57
2.7.5. Kentsel Yenileme ............................................................................................ 57
2.7.6. Kentsel Soylulaştırma .................................................................................... 61
vi
2.7.7. Kentsel Dönüşüm ........................................................................................... 65
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KURAMSAL ÇERÇEVE .................................................................................................... 70
SOSYAL DEVLET ANLAYIġINDAN KÜRESELLEġMEYE KENTLER .................. 70
3.1. SOSYAL DEVLET ................................................................................................... 72
3.2. KÜRESELLEġME .................................................................................................... 75
3.3. KÜRESELLEġME SÜRECĠNDE SOSYAL DEVLET ANLAYIġINDA ORTAYA ÇIKAN
DÖNÜġÜM .......................................................................................................................... 80 3.3.1. Vatandaş Odaklı Devletten Piyasa Dostu Devlete ......................................... 84
3.3.2. Sosyal Devlet Çözülürken Yükselen Yerellikler ............................................. 88
3.4. KÜRESELLEġME SÜRECĠNDE KENTLER: SERMAYENĠN KENTLERĠ YENĠDEN
KEġFĠ 91
3.5. KÜRESEL KENTLER ............................................................................................ 100
3.6. YARIġAN KENTLER ............................................................................................. 106
3.7. KÜRESEL YARIġTA PAZARLANAN MEKÂNLAR: META KENTLER .................. 110 3.7.1. Metalaşan Kentlerde Sosyo-Mekânsal Ayrışma ........................................... 116
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
TÜRKĠYE’DE KENTSEL DÖNÜġÜMÜN YASALAR ÇERÇEVESĠNDE GELĠġĠMĠ
............................................................................................................................................. 124
4.1. 5104 SAYILI KUZEY ANKARA GĠRĠġĠ KENTSEL DÖNÜġÜM PROJESĠ KANUNU
126
4.2. 5366 SAYILI YIPRANAN TARĠHĠ VE KÜLTÜREL TAġINMAZ VARLIKLARIN
YENĠLENEREK KORUNMASI VE YAġATILMASI HAKKINDA KANUN ........................... 127
4.3. 5393 SAYILI BELEDĠYE KANUNU ...................................................................... 133 4.3.1. Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun ....................... 136
4.4. 5216 SAYILI BÜYÜKġEHĠR BELEDĠYESĠ KANUNU ............................................ 141
4.5. DÖNÜġÜM ALANLARI HAKKINDA KANUN TASARISI ....................................... 142
4.6. TOKĠ’NĠN YENĠDEN YAPILANDIRILMASI VE KENTSEL DÖNÜġÜM SÜRECĠNDE
TOKĠ 148
4.7. YASAL ÇERÇEVENĠN GENEL DEĞERLENDĠRMESĠ ............................................ 152
BEġĠNCĠ BÖLÜM
TÜRKĠYE’DE KENTSEL DÖNÜġÜM BĠÇĠMLERĠ VE YANSIMALARI ............... 153
5.1. KENTSEL DÖNÜġÜM UYGULAMA ALANLARI .................................................... 154 5.1.1. Konut Alanlarında Kentsel Dönüşüm .......................................................... 155
5.1.2. Kent Merkezlerinde Kentsel Dönüşüm ......................................................... 157
5.1.3. Afet Zararlarını ve Kentsel Riskleri Azaltmak Amaçlı Kentsel Dönüşüm .... 158
5.1.4. Sanayi Alanlarında Kentsel Dönüşüm ......................................................... 160
5.1.5. Liman ve Dok Alanlarında Kentsel Dönüşüm .............................................. 162
5.2. TÜRKĠYE’DE KENTSEL DÖNÜġÜM PROJELERĠNĠN YER SEÇĠM SÜREÇLERĠ ... 163
5.3. KENTSEL PAZARDA YER EDĠNME ARACI OLARAK KENTSEL DÖNÜġÜM
PROJELERĠ ...................................................................................................................... 169
5.4. KENTSEL DÖNÜġÜM UYGULAMALARINDA SOYLULAġTIRMANIN ĠZLERĠ:
MEKAN KULLANICILARININ DEĞĠġĠMĠ ......................................................................... 177
5.5. TASFĠYE ETME VE DIġLAMA ARACI OLARAK KENTSEL DÖNÜġÜM ............... 184
5.6. KENTSEL DÖNÜġÜM OLGUSUNA GENEL BĠR BAKIġ ........................................ 192
vii
ALTINCI BÖLÜM
KÜRESELLEġME SÜRECĠNDE ĠSTANBUL............................................................... 196
6.1. 1980 SONRASI DÖNEMDE TÜRKĠYE’DE YAġANAN DÖNÜġÜM VE KENTLER ... 198
6.2. ĠSTANBUL’UN KÜREDEKĠ KONUMU: KÜRESEL KENT-ULUSLARARASI KENT
TARTIġMALARI ............................................................................................................... 209
6.3. TÜRKĠYE’NĠN KÜRESELLEġME ANAHTARI OLARAK ĠSTANBUL...................... 213
6.4. ĠSTANBUL’DA KENTSEL DÖNÜġÜM.................................................................... 220
YEDĠNCĠ BÖLÜM
ARAġTIRMA BULGULARI: .......................................................................................... 232
BAġIBÜYÜK VE GÜLSUYU MAHALLELERĠNDE KENTSEL DÖNÜġÜM ......... 232
7.1. ARAġTIRMA SAHASININ ÖZELLĠKLERĠ ............................................................. 232
7.2. BULGULAR........................................................................................................... 235 7.2.1. Görüşülen Kişilerin Demografik Özellikleri ................................................ 235
7.2.2. Konut Özellikleri ve Mülkiyet Durumu ........................................................ 237
7.2.3. İstihdam Süreçleri ........................................................................................ 243
7.2.4. Mahallede Yaşam Süreçleri ......................................................................... 254
7.2.5. Kentsel Dönüşüm Süreci .............................................................................. 264
7.2.6. Araştırma Sürecinin Genel Değerlendirmesi ............................................... 288
SEKĠZĠNCĠ BÖLÜM
SONUÇ VE ÖNERĠLER ................................................................................................... 291
KAYNAKÇA ...................................................................................................................... 307
EKLER ............................................................................................................................... 347
ÖZGEÇMĠġ ....................................................................................................................... 364
viii
KISALTMALAR DĠZĠNĠ
TOKĠ T.C. BaĢbakanlık Toplu Konut Ġdaresi BaĢkanlığı
ĠBB Ġstanbul BüyükĢehir Belediyesi
STK Sivil Toplum KuruluĢu
YÖK Yüksek Öğretim Kurumu
ġPO ġehir Plancıları Odası
TMMOB Türk Mühendis Ve Mimarlar Odaları Birliği
TÜSĠAD Türk Sanayicileri Ve ĠĢ Adamları Derneği
DPT T.C. BaĢbakanlık Devlet Planlama TeĢkilatı
MüsteĢarlığı
DĠE Devlet Ġstatistik Enstitüsü
MSÜ ġPB Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ġehir Ve
Bölge Planlama Bölümü
IMF Uluslararası Para Fonu
DTÖ Dünya Ticaret Örgütü
ABD Amerika BirleĢik Devletleri
AEP Acil Eylem Planı
TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi
YAYED Yerel Yönetim AraĢtırma Yardım Ve Eğitim Derneği
ÇMO Çevre Mühendisleri Odası
AB Avrupa Birliği
DPA DayanıĢmacı Planlama Atölyesi
ĠETT Ġstanbul Elektrik Tramvay Ve Tünel ĠĢletmeleri
TÜRK-Ġġ Türkiye ĠĢçi Sendikaları Konfederasyonu
TMMOB PMO Türkiye Mühendis Ve Mimarlar Odaları Birliği Peyzaj
Mimarlığı Odası
TMMOB JMO Türkiye Mühendis Ve Mimarlar Odaları Birliği Jeoloji
Mühendisleri Odası
ix
TABLOLAR DĠZĠNĠ
TABLO 1 KÜRESELLEġME SÜRECĠNE FARKLI EKLEMLENME BĠÇĠMLERĠ VE FARKLI
KENT TĠPLERĠ .......................................................................................................................... 96
TABLO 2. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN DOĞUM YERĠ ....................................................................... 236
TABLO 3. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN KONUTUNUN MÜLKĠYET DURUMU ............................... 237
TABLO 4. GÖRÜġÜLEN KĠġĠ MÜLK SAHĠBĠ ĠSE MÜLKÜ EDĠNME BĠÇĠMĠ ......................... 239
TABLO 5. GÖRÜġÜLEN KĠġĠ KĠRACI ĠSE AYLIK KĠRA BEDELĠ ............................................ 240
TABLO 6. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN KONUT KULLANIM ALANI ............................................... 241
TABLO 7. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN KONUT ODA SAYISI ........................................................... 242
TABLO 8. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN NE Ġġ YAPTIĞI ...................................................................... 243
TABLO 9. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN DAHA ÖNCE ÇALIġTIĞI/ġU AN ÇALIġMAKTA OLDUĞU
ĠġĠ NASIL BULDUĞU ............................................................................................................. 244
TABLO 10. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN KENDĠSĠ DIġINDA HANE HALKINDAN VARSA GELĠR
SAĞLAYAN KĠġĠNĠN YAPTIĞI Ġġ ........................................................................................ 245
TABLO 11. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN TOPLAM HANE GELĠRĠ .................................................... 247
TABLO 12. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN VE EVDE VARSA DĠĞER ÇALIġANLARIN ĠġE NASIL
GĠDĠP GELDĠĞĠ ....................................................................................................................... 249
TABLO 13. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN VE EVDE VARSA DĠĞER ÇALIġANLARIN ĠġE NE
KADAR ZAMANDA GĠDĠP GELDĠĞĠ ................................................................................... 250
TABLO 14. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN VE EVDE VARSA DĠĞER ÇALIġANLARIN ĠġE GĠDĠġ
GELĠġ TOPLAM MASRAFLARI ............................................................................................ 252
TABLO 15. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN BU MAHALLEDEN ÖNCE ĠKAMET ETTĠĞĠ YER .......... 254
TABLO 16. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN DAHA ÖNCE ĠKAMET ETTĠĞĠ YERDEN AYRILMA
SEBEBĠ ..................................................................................................................................... 255
TABLO 17. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN KAÇ YILDIR GÖRÜġMENĠN YAPILDIĞI MAHALLEDE
OTURDUĞU............................................................................................................................. 256
TABLO 18. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN BU MAHALLEYĠ SEÇME NEDENĠ .................................. 257
TABLO 19. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN ġU ANDA OTURDUĞU KONUTTAN MEMNUN OLUP
OLMAMA NEDENĠ ................................................................................................................. 258
TABLO 20. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN YAġADIĞI ÇEVREDEN MEMNUN OLUP OLMAMA
NEDENĠ .................................................................................................................................... 259
TABLO 21. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN KOMġULARIYLA NE SIKLIKLA BĠR ARAYA GELDĠĞĠ
................................................................................................................................................... 260
TABLO 22. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN KOMġULARIYLA EN ÇOK YARDIMLAġTIĞI KONU . 261
TABLO 23. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN AKRABALARIYLA GÖRÜġME SIKLIĞI ......................... 262
TABLO 24. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN EV ALIġVERĠġĠNĠ NEREDEN YAPTIĞI .......................... 263
TABLO 25. GÖRÜġÜLEN KĠġĠYE KENTSEL DÖNÜġÜM PROJESĠ HAKKINDA RESMĠ
KURUMLAR TARAFINDAN BĠLGĠ VERĠLĠP VERĠLMEDĠĞĠ........................................... 264
TABLO 26. GÖRÜġÜLEN KĠġĠYE KENTSEL DÖNÜġÜM PROJESĠNE ĠLĠġKĠN PROJE
HAZIRLANIRKEN FĠKRĠNĠN SORULUP SORULMADIĞI ................................................ 264
TABLO 27. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN PROJE SÜRECĠNDE SÖZ SAHĠBĠ OLUP OLMADIĞI .... 265
TABLO 28. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN KENTSEL DÖNÜġÜM PROJESĠ HAKKINDA NASIL BĠLGĠ
EDĠNDĠĞĠ ................................................................................................................................. 266
TABLO 29. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN KENTSEL DÖNÜġÜM PROJESĠ HAKKINDAKĠ
BĠLGĠSĠNĠN ĠÇERĠĞĠ .............................................................................................................. 267
TABLO 30. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN KENTSEL DÖNÜġÜM PROJESĠNDEN NE KADAR
ZAMANDIR HABERĠ OLDUĞU ............................................................................................ 268
TABLO 31. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN KENTSEL DÖNÜġÜM PROJESĠ HAKKINDA NE
DÜġÜNDÜĞÜ .......................................................................................................................... 269
x
TABLO 32. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN KENTSEL DÖNÜġÜM PROJESĠ DOĞRULTUSUNDA NE
YAPMAYI DÜġÜNDÜĞÜ ...................................................................................................... 271
TABLO 33. GÖRÜġÜLEN KĠġĠYE GÖRE OTURDUĞU MAHALLEDE YAġAYANLARIN
KENTSEL DÖNÜġÜM SÜRECĠNDEN NASIL ETKĠLENECEKLERĠ ................................ 272
TABLO 34. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN OTURDUĞU MAHALLEDE YAġAYANLARIN KENTSEL
DÖNÜġÜME YÖNELĠK TUTUMLARI HAKKINDA NE DÜġÜNDÜĞÜ ........................... 274
TABLO 35. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN KENTSEL DÖNÜġÜM SÜRECĠNDE NELER YAġADIĞI
.................................................................................................................................................. .275
TABLO 36. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN OTURDUĞU MAHALLEDE KENTSEL DÖNÜġÜM
SÜRECĠNDE NELER YAġANDIĞI ........................................................................................ 276
TABLO 37. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN ġU AN OTURDUĞU EVĠN BULUNDUĞU ALANIN
KENTSEL DÖNÜġÜM SÜRECĠNDE DEĞER KAZANIP KAZANMAYACAĞI
HAKKINDAKĠ GÖRÜġÜ ........................................................................................................ 277
TABLO 38. GÖRÜġÜLEN KĠġĠYE KENTSEL DÖNÜġÜM PROJESĠ KAPSAMINDA NASIL BĠR
TEKLĠF YAPILDIĞI ................................................................................................................ 278
TABLO 39. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN KENTSEL DÖNÜġÜM PROJESĠ KAPSAMINDA YAPILAN
TEKLĠF HAKKINDA NE DÜġÜNDÜĞÜ .............................................................................. 279
TABLO 40. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN KENDĠSĠNE YAPILAN TEKLĠFLE MEVCUT
KOġULLARINI KARġILAġTIRDIĞINDA NE DÜġÜNDÜĞÜ ............................................ 280
TABLO 41. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN KENTSEL DÖNÜġÜM PROJESĠNĠN BAġ AKTÖRÜ
OLARAK KĠMĠ GÖRDÜĞÜ ................................................................................................... 281
TABLO 42. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN KENTSEL DÖNÜġÜM PROJESĠNĠ HAZIRLAMIġ OLAN
BELEDĠYE BAġKANINA OY VERĠP VERMEDĠĞĠ ............................................................. 282
TABLO 43. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN SÖZ HAKKI OLSA MAHALLESĠNE YÖNELĠK NASIL BĠR
UYGULAMA YAPILMASINI ĠSTEDĠĞĠ ............................................................................... 283
TABLO 44. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN HANGĠ KOġULLARDA KENTSEL DÖNÜġÜM PROJESĠNĠ
KABUL EDECEĞĠ ................................................................................................................... 284
TABLO 45. GÖRÜġÜLEN KĠġĠNĠN KENTSEL DÖNÜġÜM PROJESĠ ĠLE OTURDUĞU
MAHALLENĠN NASIL DÖNÜġECEĞĠNĠ DÜġÜNDÜĞÜ ................................................... 286
1
GĠRĠġ
Nüfusun belirli bir mekânsal ölçekte yoğunlaĢmasına yol açan Tarım Devrimi
ile birlikte insanın yerleĢikleĢmesinin de temelleri atılmıĢ ve böylelikle insanlık tarihi
de kentlerin tarihi ile birlikte anılmaya baĢlanmıĢtır. Kentlerin varlığı ve geliĢimi
toplumların geliĢmiĢlik ölçütü olarak algılanmıĢ ve medeniyet tarihi kentler
çerçevesinde ele alınmıĢtır.
YerleĢik yaĢama geçilmesiyle birlikte toplumsal yaĢantıda en önemli
mekânsal ölçek haline gelen kentler, toplumların üretim ve yönetim tarzlarındaki
değiĢimlere paralel olarak tarihsel süreç içinde dönüĢümler geçirerek günümüze
kadar gelmiĢlerdir. Ortaya çıkıĢından günümüze kadar ekonomik, politik, sosyal ve
fiziksel niteliklerinde değiĢikliğe uğrayan kentlerin günümüzdeki anlamıyla
tartıĢılması süreci ise Sanayi Devrimi‟nden sonra baĢlamıĢtır. Bu dönemde üretim
tarzının köklü bir değiĢime uğraması ve sanayinin kentlerde yoğunlaĢmasına paralel
olarak kentli nüfus da önemli oranda artmıĢtır. Tarımsal faaliyetlerden kopan oldukça
geniĢ bir nüfus, sanayiye dayalı üretimin yoğunlaĢtığı kentlere yönelmiĢ ve kentler
üretimin örgütlendiği mekânsal ölçekler haline gelmiĢlerdir. Kapitalist sistemin
kendini var ettiği ve yenileme/geliĢme aracı olarak gördüğü kentler, Sanayi Devrimi
ile birlikte metaların akıĢ sistemlerinde yer alma biçimlerine göre tanımlanmaya
baĢlamıĢlardır. UlaĢım akslarına, su, enerji ve hammadde kaynaklarına
ulaĢılabilirlikleri doğrultusunda değer kazanan ve üretim merkezi olan kentlerde,
üretimin örgütlenmesi için emek ve hammadde/enerji yoğunluğunun bulunması
gerekli/yeterli temel kriter olarak görülmüĢtür. Bu kritere sahip kentler sermayenin
yöneldiği ve yeniden üretilerek yönetildiği mekânlar olarak önem kazanmıĢlardır. Bir
diğer ifade ile Sanayi Devrimi sonrasında kentleri biçimlendiren ve kentlere önem
kazandıran etkenler, sanayinin yani sermayenin yer seçim kriterleri olmuĢtur.
Kent üzerine yapılan çalıĢmalarda üzerinde durulan noktalar tarihsel süreç
içinde farklılıklar göstermiĢtir. Ġçinde bulunduğu dönemin özelliklerine göre ticaret,
üretim, yönetim, din hiyerarĢisi gibi etkenler ve bu etkenlere yön veren güçlerin
(sermaye, kral-derebeyi-imparator, papa-halife) konumlanıĢına göre önem kazanan
2
kentler, günümüzde ise küresel sermayenin etkisi doğrultusunda ortaya çıkan dünya
kenti, küresel kent, yarıĢmacı kent vb tanım ve geliĢmeler doğrultusunda ele
alınmaktadır.
Sermayenin geliĢim ve varlığını sürdürebileceği mekân olarak keĢfettiği
kentler, bu özelliğini günümüzde de korumakla birlikte değiĢime de uğramaktadırlar.
Günümüzde üretim biçimlerinde, üretilen ürünlerde ve hizmetlerde, bunların akıĢ
biçimlerinde ortaya çıkan dönüĢüme, yani kapitalizmin dönüĢümüne paralel olarak,
kentlerin konumları ve görevleri de değiĢmektedir. Tarihsel süreç içinde dönemsel
olarak yaĢadığı derin krizlerden kendisini sürekli yenileyerek çıkan kapitalist sistem,
1980 sonrası dönemde de 1970‟lerde yaĢadığı krizlerin etkisini silmek adına
kendisini yeniden yapılandırmıĢ ve bu dönemde kapitalist sistemin yeni biçimi
küreselleĢme söylemiyle karĢımıza çıkmıĢtır. Neoliberal anlayıĢtan beslenen
küreselleĢme; ulaĢım, haberleĢme, taĢımacılık gibi alanlarda yaĢanan geliĢmeler
sayesinde sermayenin sınır tanımaksızın dolanımının önünün açılmasını
hedeflemektedir. Günümüzün hâkim görüĢü olan neoliberal küreselleĢme söylemi,
ulus devletin artık egemenliğini yitirdiğini ve küresel ekonominin ulus devlet
sınırları içinde değil yeni bir mekânsal mantıkla organize edildiğini ileri sürmektedir.
Önceleri ulus-devletler aracılığı ile gerçekleĢtirilen sermaye, mal, hizmet ve bilgi
akıĢları artık kentler aracılığı ile gerçekleĢtirilmeye baĢlamıĢtır. Etkinliğini günden
güne arttıran neoliberal küreselleĢme politikalarının etkisiyle kentsel mekân,
günümüzde sermaye birikiminin kaynağı olarak öne çıkmaktadır. Sermaye ve
aktörlerinin sınır tanımaksızın serbestçe hareket edebildiği ve ulus devletin
etkinliğinin azaldığı söyleminin egemen olduğu günümüzde, küresel ya da bölgesel
ölçekte ekonomik etkinliğin ve karar verme mekanizmalarının merkezi olarak
karĢımıza kentler çıkmakta ve bu kentler; küresel kent olarak adlandırılmaktadır.
Sermaye açısından her dönem önem taĢıyan kentler, günümüzde üretimin
örgütlendiği mekânlar olmalarının ötesinde küresel ekonominin kalbinin attığı,
kontrol edildiği ve yönetildiği mekânlar haline gelmektedirler. Bir diğer ifade ile
belli sayıdaki kent, küresel kent niteliğine bürünerek, dünya ölçeğinde karar alma ve
uygulama süreçlerine yön verir duruma gelmiĢtir.
Günümüzde kentler ve kent yöneticileri yaĢanan sosyo-ekonomik
değiĢimlerle birlikte, ulusal ekonomileri de aĢarak küresel ekonominin birer aktörü
3
haline gelmiĢler ve konumlarına/etkinliklerine göre kentler hiyerarĢisinde yer edinme
çabasına girmiĢlerdir. Dünya genelinde küresel kent olarak adlandırılan az sayıda
kentin ortak özelliği olarak, geliĢmiĢ ülkelerde yer almaları ve tarihsel geçmiĢlerinde
kapitalist sermayenin birikim mekânları olmaları karĢımıza çıkmaktadır. Bir kentin
küresel kentler arasındaki konumunu sermayenin o kentte konuĢlanma biçim ve
yoğunluğu belirlemektedir. Kentin küresel sermayeye sunduğu olanaklar ve küresel
ekonomide oynadığı rol, küresel kentler hiyerarĢisinde kente yer açmaktadır.
Sermayeye sunulan olanakların baĢında gerekli altyapının varlığı, yeni yatırım
alanlarının ve kentsel arazilerin oluĢturulması, küresel sermaye için çalıĢan aktörlere
yeterli derecede iĢ, alıĢveriĢ merkezleri, kültürel faaliyet alanları sağlanması ve lüks
konutların varlığı gibi özelliklere sahip olunması vurgulanmaktadır. Ekonominin
küreselleĢtiği günümüz dünyasında her ne kadar belli baĢlı kentler küresel kent
olarak adlandırılsa da özellikle azgeliĢmiĢ ülkelere sermayeye gerekli kolaylıklar,
altyapı hizmetleri, yatırım ve yaĢam alanları sunan kentlere sahip olmaları
durumunda küresel süreçlerde yer alabilecekleri ve bu kentlerin küresel kent
kategorisine dâhil olabilecekleri doktrine edilmektedir.
AzgeliĢmiĢ ülke hükümetleri ve kent yöneticileri, küresel süreçlere dâhil
olabilmek adına küresel sermaye açısından en cazip olduğu düĢünülen kentlerine
yönelik politikalar geliĢtirmekte ve belli baĢlı kentlerini sermaye açısından tercih
edilir kılma çabalarına yönelmektedirler. Küresel sermayeyi çekebilmek ve kalıcı
kılabilmek adına hayata geçirilen uygulamalar ve harcanan yoğun çabalar küresel
kent olma adına kentler arasında bir yarıĢa neden olmaktadır. Kentleri bu yarıĢta öne
geçirmek adına ulusaĢırı iĢ merkezleri, alıĢveriĢ merkezleri, lüks konut alanları,
uluslararası havaalanı, fuar alanları, teknoparklar, oteller vb yapılar ardı ardına inĢa
edilmekte ve kentler pazarlanabilir birer meta oldukları anlayıĢı çerçevesinde sosyal,
kültürel, toplumsal tüm kazanımları ve birikimleri göz ardı edilerek yeniden
yapılandırılmaktadırlar. Küresel kent olabilme yarıĢında kentler; tarihi, kültürel,
sosyal, doğal, çevresel vb. değerlerinden ve varlıklarından dahi ödün vermeye razı
olmaktadırlar.
Türkiye‟de de küresel süreçlere eklemlenmenin aracı ve küresel kent
potansiyeli taĢıyan kent olarak Ġstanbul görülmektedir. Tarihsel süreçte uluslararası
anlamda her zaman gözde bir kent olan Ġstanbul, önüne küresel kent olma hedefi
4
konularak son yıllarda adeta yeniden yapılandırılmaktadır. Kentin küresel kent
yapılma vizyonu doğrultusunda iĢ ve alıĢveriĢ merkezleri, lüks oteller ve konut
alanları vb inĢa edilmekte ve bu alanların inĢa edilebilmesi için yeterli kentsel arsa
stoku bulunmadığından, arsa talebini karĢılayacak yeni politikalar geliĢtirilmektedir.
Bu politikaların günümüz pratiğine yansımaları ise kentsel dönüĢüm projeleri
olmaktadır. Özellikle TOKĠ ve ĠBB bu doğrultuda Ġstanbul‟un küresel kent olma
hedefinin gerçekleĢtirilmesi ve kente yeni bir imaj kazandırılarak küresel sermaye
açısından cazip bir yatırım alanı olabilmesi için kentsel dönüĢüm projelerinin temel
anahtar olduğunu sıklıkla vurgulamaktadırlar. Ġstanbul genelinde hazırlanan ve
uygulamaya konulan kentsel dönüĢüm projelerinin, dönüĢüm alanı olarak kent içi
eski yerleĢim merkezlerinin yanı sıra yoğun olarak gecekondu bölgelerini kapsadığı
görülmektedir.
Türkiye gibi ülkelerde kentleĢme, modernleĢme ve kalkınma açılarından
oldukça önemli bir yere sahiptir. KentleĢme, geliĢme ile eĢdeğer kabul
edilebilmektedir. Öyle ki, kentleĢme hızlı, çarpık ve gecekondulaĢma Ģeklinde
gerçekleĢmesine karĢın 1990‟lara kadar olumlu görülmüĢtür. Türkiye‟de kentleĢme
geliĢmiĢ Batı ülkelerindekilerden farklı bir biçimde gerçekleĢmiĢtir. Batıda
sanayileĢmeyle paralel biçimde gerçekleĢirken, Türkiye vb azgeliĢmiĢ/geliĢmekte
olan ülkelerde kentleĢme, sanayileĢmeden bağımsız bir biçimde ilerlemiĢtir. II.
Dünya SavaĢı sonrası kentleĢme oranı hızla artarken, sanayinin dolayısıyla istihdam
olanaklarının yetersizliği iĢ süreçlerinde, konut sayısının düĢüklüğü ise yerleĢme
süreçlerinde kente yeni gelen kesimlerin sıkıntılar yaĢamasına neden olmuĢ ve kötü
yaĢam koĢullarıyla karĢı karĢıya kalmalarına yol açmıĢtır. Bu süreçte kentle formel
yollardan bütünleĢemeyen yeni kentliler, sorunlarına formel olmayan yollardan
çözüm aramıĢlardır. Konut sorununu yasal olmayan yollardan, gecekondular inĢa
ederek çözen bu kesim, iĢ sorununu da enformel/türedi iĢlere yönelerek ya da yeni iĢ
alanları yaratarak çözmeye çalıĢmıĢlardır. Emek yoğun üretimin olduğu bu dönemde,
gerek konut gerekse istihdam sorununu devlete ek bir yük getirmeden çözen bu
kesimin dönem dönem çıkarılan imar afları ve yapılan yasal düzenlemelerle
desteklendiği bile ifade edilebilir.
Küresel kentler ya da küresel kent olma çabasındaki kentler, sanayinin kent
merkezlerinin dıĢına itilmesi sonucunda finans, bankacılık, hukuki ve idari hizmetler,
5
reklâmcılık, turizm, ticaret, biliĢim vb farklı hizmet sektörlerinde geliĢme
gösterirlerken, bu kentlerde talep edilen emekte de farklı nitelikler aranmaktadır. Bu
sektörlerde yüksek nitelikli profesyonel emeğe olan talep hızla artarken, hizmetler
sektöründe düĢük ücretle çalıĢacak kesim dıĢındaki emek çok da
önemsenmemektedir. Küresel kent olma/yapılma çabasındaki Ġstanbul‟da da bir
yandan üretim biçimleri değiĢirken bir yandan da değiĢen iĢgücüne yönelik yeni iĢ ve
yaĢam alanları oluĢturulmaya çalıĢılmaktadır. Bu çabalar beraberinde iĢ ve ofis
merkezlerinin, alıĢveriĢ ve eğlence merkezlerinin, bu merkezleri kullanan ve
buralarda çalıĢanların barınma ihtiyacını karĢılamaya yönelik lüks konut alanlarının
ve otellerin yapımı için kentsel dönüĢümü gerekli kılmaktadır. Kentlere göçün ilk
baĢladığı 1950‟li yıllarda kentleri çevreleyen gecekondu bölgeleri, süreç içinde
kentlerin dıĢa doğru büyümesiyle kent merkezine yakın alanlar konumuna
gelmiĢlerdir. Bir yandan emek yoğun sanayinin kent dıĢına çıkarılmasıyla bu
sektörde çalıĢan kesimlere ihtiyacın kalmaması diğer yandan da küresel sermaye ve
aktörleri için yeni iĢ ve yaĢam alanları oluĢturmak için kentsel alanlara ihtiyaç
duyulması nedeniyle günümüzde gecekondu bölgeleri hedef haline gelmiĢ
durumdadır.
Ülkemizde yakın dönemde hemen her kentte uygulanan ve sıklıkla duymaya
baĢladığımız bir kentsel politika olan kentsel dönüĢüm projeleri, dünyada özellikle
iĢlev yitiren alanlara ve yerleĢim yerlerine yeniden iĢlev kazandırma kaygısıyla
hayata geçirilmiĢtir. Özellikle Batı Avrupa‟da II. Dünya SavaĢı‟nın izlerini silmek ve
yıkılan alanları yeniden kazandırmak amacıyla kentlere müdahaleyi içeren bu
uygulamalar, temelde kentlileri göz önünde bulundurarak yaĢam alanlarında
iyileĢtirme yapma kaygısıyla oluĢturulmuĢtur. Yakın dönemde Türkiye‟de hayata
geçirilen kentsel dönüĢüm projeleri ise kentsel alanlara yeni iĢlevler kazandırma
çabalarının izlerini taĢırken, kentlerde yaĢayanların da değiĢmesine neden
olmaktadır. Ülkemizde hemen her kentte hayata geçirilen kentsel dönüĢüm projeleri
özellikle plansız ve kontrolsüz biçimlenmiĢ kentler söz konusu olduğunda
baĢlangıçta olumlu anlamlarla yüklü olarak karĢımıza çıkmaktadır. Plansız ve
kontrolsüz mekansal geliĢmenin özellikle kentli yoksul kesimler açısından ortaya
çıkardığı kötü yaĢam ve barınma koĢullarının dönüĢüm projeleriyle iyileĢtirileceği
söylemi yaygın bir biçimde kullanılmaktadır. Ancak bu çalıĢma kapsamında ele
6
alınan BaĢıbüyük ve Gülsuyu Mahalleri de dâhil olmak üzere, ülke genelinde
hazırlanan ve uygulanan kentsel dönüĢüm projelerinde kentlerin fiziksel ve
ekonomik özelliklerinin ön plana çıktığı ve sosyal-kültürel dokunun göz ardı
edilebildiği görülmektedir. Kentsel alanlardaki ekonomik, kültürel, sosyal, fiziksel ve
toplumsal boyutları bir bütün dâhilinde ele alması gereken kentsel dönüĢüm projeleri,
aynı zamanda kentteki tüm aktörleri de paydaĢ kılmalıdır. Bu bağlamda kentsel
dönüĢüm projelerinin kamu-özel sektör birimleri, sivil toplum kuruluĢları, farklı
meslek grupları ve dönüĢüm alanı ilan edilen mekânsal ölçeklerde yaĢayan yerel
halkı da içerecek ve tüm bu aktörleri projenin hazırlanması, uygulanması ve
sonlandırılması sürecinde etkin kılacak biçimde hazırlanması gerekmektedir.
Ancak özelde Ġstanbul genelde ise tüm ülkede hayata geçirilen kentsel
dönüĢüm projelerinin ortak özelliklerinin yoksul ve iĢçi kesimlerin yaĢam alanı olan
gecekondu bölgelerini hedef alan olarak seçmelerinin yanı sıra; dönüĢüm alanlarında
yaĢayan kesimlerin görüĢ, talep ve önerileri dikkate alınmaksızın ve bu kesimler
hazırlama ve uygulama süreçlerine dahil edilmeksizin uygulanması olduğu
görülmektedir. Çoğu kez yerel yönetim-TOKĠ iĢbirliğinde hazırlanan ve uygulamaya
geçileceği aĢamada kamuoyu ile paylaĢılan kentsel dönüĢüm projeleri bu özellikleri
nedeniyle eksik kalmaktadır. Bu çalıĢmada halk katılımını sağlamayan proje
örneklerinden biri olan Ġstanbul Maltepe Ġlçesi‟ndeki BaĢıbüyük ve Gülsuyu
Mahallerini bu mahallelerde gerçekleĢtirilen kentsel dönüĢüm projelerini konu
edinmektedir. Yakın dönemin en yaygın kentsel politikası olan kentsel dönüĢüm
projelerinin ortaya çıkıĢ süreci ve olası sonuçlarının yanı sıra, projelerin uygulama
süreçlerinin mahalle sakinlerinin yaĢamını nasıl etkileyebileceği, sosyo-kültürel
hayatın yanı sıra yerleĢim ve istihdam süreçlerine iliĢkin olası etkileri ve sonuçları
incelenmektedir. Her iki mahallede yaĢayan kesimlerin kentsel dönüĢüm projelerine
iliĢkin algıları, görüĢleri, değerlendirmeleri, önerileri ve beklentileri ele alınmaktadır.
Genel olarak çalıĢma bir kamu politikası olarak kentsel dönüĢüm projelerinin neden
ve sonuçlarından çok, politikanın uygulama sürecine ve bir bütün olarak
uygulamadan doğrudan etkilenen kesimlerin yaĢam süreçlerine ve kentsel
dönüĢümün bu süreçlere etkileri üzerine odaklanmaktadır.
7
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
ARAġTIRMA KONUSU VE YÖNTEMĠ
Bu bölümde araĢtırmanın konusu, sorusu, amacı, yararı ve önemine yer
verilmekte; çalıĢmanın diğer çalıĢmalardan farklı yönleri üzerinde durulmakta ve
çalıĢmanın temel amacı ifade edilmektedir. Ayrıca çalıĢmada ortaya konulan
kavramsal ve kuramsal çerçeve genel özellikleri kapsamında tanımlanmaktadır.
AraĢtırma sürecinde nasıl bir yol izlendiğine yer verilen araĢtırma yöntemi alt
baĢlığında araĢtırmanın varsayımları belirlenmekte ve bağımlı-bağımsız değiĢkenler
belirtilmektedir. Aynı alt baĢlıkta araĢtırmanın kapsam ve örneklemi, veri toplama
teknikleri, kaynakları ve elde edilen verilerin değerlendirme yöntemi ortaya
konmaktadır.
1.1. AraĢtırmanın Konusu
AraĢtırmanın konusunu Ġstanbul Maltepe ilçesinde kentsel dönüĢüm alanı ilan
edilen BaĢıbüyük ve Gülsuyu mahallelerinde uygulanan kentsel dönüĢüm projeleri
ile kentsel dönüĢümün etkileri ve mahalle sakinlerinin süreci algılama ve
değerlendirme biçimleri oluĢturmaktadır.
1980 sonrası dönemde üretim biçimlerinde yaĢanan dönüĢüm ve sermayenin
yeni yatırım alanı olarak kentlere yönelmesiyle birlikte gecekondular ve gecekondulu
nüfusa yaklaĢım da değiĢmeye baĢlamıĢtır. 1980‟lerden itibaren giderek yaygınlaĢan
ve hâkim ideoloji haline gelen küreselleĢme ve yeni sağ liberal politikalar kentleri de
etkisi altına almıĢtır. Bu süreçte özellikle küresel sermayenin hedefi haline gelmiĢ
olan kentlerde (küresel kent, dünya kenti vb ifadelerle de anılan kentler), devletlerin
ve sermayenin küresel çıkar ve politikalarını korumak adına yeniden iskân projeleri
üretilmiĢ, tabiri yerindeyse sermayeye yer açmak için yerel olanın yerinden edilmesi
konusunda giriĢimler hız kazanmıĢtır. Sermaye kesimi için 1970‟li yıllara kadar en
karlı yatırım alanı iç pazara dönük sanayi üretimiyken, 1980‟li ve 1990‟lı yıllar sahip
olunan arsaların üzerine lüks konutlar, oteller, iĢ merkezleri vb inĢa ederek,
tarihi/kültürel mekânların restorasyonuyla paraya para katma ve daha büyük karlar
elde etmek için yeni arsalar elde etme zamanı haline gelmiĢtir. Bu dönemde sanayi
8
hizmetleri yavaĢ yavaĢ kent dıĢına taĢınırken, kent merkezlerinde kalan eski
fabrikaların arsaları kadar onları çevreleyen gecekondular ve arsaları ile yoksul ve
marjinal kesimlerin yaĢadığı kent içi eski alanlar çok değerli hale gelmiĢtir (Sönmez,
1996: 76–77, 84). Kentlere göçün ilk baĢladığı 1950‟li yıllarda kentleri çevreleyen
gecekondu bölgeleri, süreç içinde kentlerin dıĢa doğru büyümesiyle kent merkezine
yakın alanlar konumuna gelmiĢlerdir. Günümüzde ise kent merkezinde yer edinmek
isteyen sermayenin temel hedefi ve öncelikle elde edilmek istenen alanlar
halindedirler. Gerek Türkiye‟de gerekse aynı toplumsal tecrübelere sahip olan ve
kentleĢme açısından benzer süreçlerden geçmiĢ ülkelerde yakın dönemde yapılan
kentsel dönüĢüm tartıĢmalarının odak noktasını da yoksul kesimlerin yaĢadığı
gecekondu bölgeleri oluĢturmaktadır.
Önceleri gecekonduya yönelik çözüm arayıcı ya da affedici özellikler taĢıyan
politik tutum ve tercihler, günümüzde yıkma ve yok etme tutumu çerçevesinde
değerlendirilmektedir. Günümüz gecekondu politikalarında önceki dönemlerden bir
kopuĢ ve bir kırılma olduğu, gecekonduları ve gecekonduluları dıĢlayan bir anlayıĢın
hâkim hale geldiği görülmektedir. Günümüz politikalarına damgasını vuran dıĢlayıcı
söylemin temel nedeni gecekondu alanlarının sermaye açısından yeni yatırım alanları
olarak önem kazanmıĢ olmasıdır. Sermaye birikim süreçleri açısından kentin önemli
ve merkezi noktalarına yakın olan gecekondu mahallelerinin değiĢim değeri önem
kazanmaya baĢlamıĢtır. Bir yandan barınma ihtiyacını karĢılayan yapılar olma
özelliğini kaybeden diğer yandan da sanayi açısından ucuz iĢgücü sağlama iĢlevini
yitiren gecekondular gözden çıkarılırken; gecekondu bölgeleri de küresel sermayenin
çekim alanları olarak yeniden yapılandırılmaya çalıĢılmaktadır. Bu yeniden
yapılandırma sürecinde, gecekondulu nüfusun yaĢanabilir kıldıkları yaĢam alanlarını
terk etmeleri ve kentlere yeni bir görünüm kazandırılması söylemi yoğun bir biçimde
vurgulanmaya baĢlamıĢtır (Aslan, 2007a: 129).
Tarihsel süreçte sorunlu bir yapıya sahip olduğu gerçeği göz ardı edilemeyecek
Türkiye kentlerinde, çarpık yapılaĢma ve sağlıksız kentleĢmeye çözüm olarak son
yıllarda kentsel dönüĢüm projeleri gösterilmektedir. Bu doğrultuda yerel yönetimler
ve TOKĠ iĢbirliği ile kentsel dönüĢüm projeleri hazırlanmakta ve hızla uygulamaya
konulmaktadır. DönüĢüm alanı ilan edilen yerler ise genellikle yoksul ve marjinal
kesimlerin yaĢamakta olduğu gecekondu bölgeleri ve eski kent merkezleri
9
olmaktadır. Kentsel dönüĢüm projelerinin dikkat çeken en önemli özelliği ise
dönüĢüm alanında yaĢayan kesimlerin proje hazırlandıktan ve uygulama kararı
alındıktan sonra sürece dahil edilmeleridir. Bir diğer ifade ile dönüĢüm alanlarında
yaĢamakta olan kiĢilerin yaĢam alanlarını doğrudan etkileyecek uygulamalara iliĢkin
görüĢ, beklenti ve önerileri alınmamakta yani mahalle sakinlerine söz hakkı
tanınmamaktadır. Bu çalıĢmada da yukarıda sayılan süreçleri yaĢayan BaĢıbüyük ve
Gülsuyu mahallelerinde yaĢamakta olan kesimlerin kentsel dönüĢüm uygulamalarına
iliĢkin görüĢ, beklenti, öneri ve talepleri saptanmaya çalıĢılmaktadır. ÇalıĢma aynı
zamanda kentsel dönüĢüm projelerinin mahalle sakinlerinin yaĢamını nasıl
etkileyebileceği, sosyo-kültürel hayatın yanı sıra yerleĢim ve istihdam süreçlerine
iliĢkin olası etkileri ve sonuçlarını da ortaya koymaya çalıĢmaktadır. Kentsel
dönüĢüme iliĢkin çalıĢmalara bakıldığında genellikle projelerin tamamlandığı ya da
tamamlanmak üzere olduğu alanlarda yoğunlaĢıldığı, sürecin hemen baĢında
dönüĢüm alanlarında yaĢamakta olan kesimlerin görüĢlerini saptamaya yönelik
çalıĢmaların oldukça az olduğu görülmektedir. Bir diğer ifade ile konuya iliĢkin
çalıĢmalar genellikle neden ve sonuçlara odaklanmakta ve sürece iliĢkin
değerlendirmeler yapılamamaktadır. Genel olarak çalıĢma bir kamu politikası olarak
kentsel dönüĢüm projelerinin neden ve sonuçlarından çok, politikanın uygulama
sürecine ve bir bütün olarak uygulamadan doğrudan etkilenen kesimlerin yaĢam
süreçlerine odaklanmaktadır. Bu nedenle bir kamu politikasından doğrudan etkilenen
kesimlerin süreç hakkındaki görüĢlerine ve beklentilerine odaklanmıĢ olan bu
çalıĢmanın kentleĢme literatürü açısından önem taĢıdığı düĢünülmektedir.
1.2. AraĢtırma Sorusu
Yukarıda belirtilen konu çerçevesinde çalıĢmanın araĢtırma soruları aĢağıdaki
gibi belirlenmiĢtir.
Ana Soru: Küresel piyasalarla görece eklemlenmiş bir kent olan ve bu
konumu güçlendirilmek istenen İstanbul’da (Maltepe İlçesi Başıbüyük ve Gülsuyu
Mahalleleri) gerçekleştirilen kentsel dönüşüm projeleri, İstanbul’u daha cazip hale
getirme amacını toplumsal açıdan sorunlara yol açmadan ve katılımcı bir biçimde
gerçekleştirebilmekte midir?
Alt Soru 1: Kentsel Dönüşüm Projelerinin uygulanması katılımcı yöntemlerle
gerçekleştirilmekte midir?
10
Alt Soru 2: Kentsel Dönüşüm Projeleri sadece fiziksel dönüşüm projeleri
olarak mı algılanmaktadır?
Alt Soru 3: Kentsel Dönüşüm Projeleri yönetsel ve sosyo-ekonomik açılardan
dışlayıcı ve ayrıştırıcı sonuçlar ortaya koymakta mıdır?
1.3. AraĢtırmanın Amacı ve Önemi
AraĢtırmanın en önemli özelliği kentsel dönüĢüm kavramını kamu yönetimi
ve kamu politikası oluĢturma süreci açısından ele alacak olmasıdır. GeliĢmiĢ
ülkelerde özellikle Batı Avrupa ve Amerika‟da kentsel dönüĢüm/yeniden
yapılandırma süreçleri 1950‟li yıllardan beri yaĢanmaktadır. Bu anlamda bu ülkeler
farklı aktörlerin katılımıyla kentlerini yeniden yapılandırmakta ve dönüĢtürmektedir.
Ülkemizde ise kentleĢme uzun yıllardır sorunlu bir alan olmasına karĢın, kentlere ve
kentleĢmeye yönelik politikalar ya hiç geliĢtirilmemiĢ ya da siyasi kaygı taĢıyan af
vb uygulamalarla geçici müdahaleler söz konusu olmuĢtur. Kentbilim yazınında
1950‟li yıllardan itibaren sorunlu bir yapıya sahip olduğu vurgulanan Türkiye
kentleĢmesinin baĢta gecekondu olmak üzere tüm sorunlarına yönelik çözüm olarak
yakın dönemde kentsel dönüĢüm projeleri öne sürülmektedir. Kentsel dönüĢüm tüm
kent aktörlerinin katılımıyla gerçekleĢmesi (merkezi ve yerel yöneticiler, dönüĢüm
alanında yaĢayanlar, sivil toplum kuruluĢları, akademik çevre) gereken bir
demokratik karar alma ve siyasa oluĢturma sürecidir. Uygulama örneklerine
bakıldığında ise kentsel dönüĢüm projelerinin; oluĢturma ve uygulama süreçlerinde o
alanda yaĢayanların ve projelere muhalefet eden/alternatif yaratan sivil toplum
kuruluĢları ve akademik çevrelerin görüĢ ve önerilerinin dikkate alınmadığı, yerinden
değil yerine yönetim anlayıĢı çerçevesinde oldu-bittilerle hazırlandığı görülmektedir.
Bir diğer ifade ile dönüĢüm alanlarında yaĢayanlar, yaĢam alanlarına iliĢkin sorunları
en iyi bilen kesim olmasına karĢın sürecin en baĢında söz sahibi kılınmamakta, yerel
yönetimler-sermaye-TOKĠ iĢbirliğinde projeler hazırlanmakta ve sonuçlar bu
alanlarda yaĢayan kesimlere dayatılmaktadır.
Kentsel dönüĢüme iliĢkin kapsamlı bir literatür bulunmakla birlikte, bu
literatürde yer alan çalıĢmaların daha çok teknik alanlarda (çevre mühendisliği, inĢaat
mühendisliği, mimarlık, Ģehir bölge planlama vb) yapıldığı görülmektedir. Sosyal
bilimler (ekonomi, sosyoloji, kamu yönetimi, hukuk vb) alanında yapılan çalıĢmalar
11
ise daha çok tek bir boyut açısından gerçekleĢtirilmekte ve kendi disiplinleri
çerçevesinde sorun ele alınmaktadır. BaĢıbüyük ve Gülsuyu mahalleleri için
hazırlanan Kentsel DönüĢüm Projeleri‟nin ele alınacağı bu çalıĢma; proje kapsamına
alınan mahalle sakinlerinin kentsel dönüĢüme bakıĢlarını kamu yönetimi
perspektifinden ve kamu politikası oluĢturma ve analiz etme açısından inceleyecek
bir alan araĢtırması olması nedeniyle bir ilk niteliği taĢıyacaktır.
ÇalıĢmanın amacı: Bu çalıĢmanın temel amacı yaĢam alanları kentsel
dönüĢüm kapsamına alınan kesimlerin kentsel dönüĢüm projelerine iliĢkin görüĢ,
düĢünce, öneri ve beklentilerinin saptanması ve ortaya konulmasıdır. ÇalıĢmada
ayrıca 1980 sonrası dönemde sermayenin yatırım alanı haline gelen kentlerde nasıl
bir değiĢim/dönüĢüm yaĢandığı, bu değiĢim/dönüĢümlerin kentlilere nasıl yansıdığı
ortaya konmaya çalıĢılmaktadır. Yakın dönemin en yaygın kentsel politikası olan
kentsel dönüĢüm projelerinin ortaya çıkıĢ süreci ve olası sonuçlarının yanı sıra,
projelerin uygulama süreçlerinin mahalle sakinlerinin yaĢamını nasıl
etkileyebileceği, sosyo-kültürel hayatın yanı sıra yerleĢim ve istihdam süreçlerine
iliĢkin olası etkileri ve sonuçları incelenmektedir. Her iki mahallede yaĢayan
kesimlerin kentsel dönüĢüm projelerine iliĢkin algıları, değerlendirmeleri ve önerileri
ele alınmaktadır. Genel olarak çalıĢma bir kamu politikası olarak kentsel dönüĢüm
projelerinin neden ve sonuçlarından çok, politikanın uygulama sürecine ve bir bütün
olarak uygulamadan doğrudan etkilenen kesimlerin yaĢam süreçlerine
odaklanmaktadır.
1.4. AraĢtırmanın Kavramsal ve Kuramsal Çerçevesi
Ülkemizde yakın dönemde hemen her kentte uygulanan bir kentsel politika
olan kentsel dönüĢüm projeleri, dünyada ilk uygulanmaya konulduklarında özellikle
iĢlev yitiren alanlara ve yerleĢim yerlerine yeniden iĢlev kazandırma kaygısıyla
hayata geçirilmiĢtir. Kentsel dönüĢüm genel olarak kentsel alanlarda ortaya çıkan
sorunlara çözüm olarak ekonomik, fiziksel, sosyal ve çevresel koĢulları gözeterek
kentsel alana yönelik geliĢtirilen uygulama olarak tanımlanabilir. Tarihsel süreçte
gerek yöntem gerekse uygulama amacı açısından değiĢiklikler yaĢanan kentsel
dönüĢüm olgusu ülkeden ülkeye de farklılıklar gösterebilmektedir. Özellikle Batı
Avrupa‟da II. Dünya SavaĢı‟nın izlerini silmek ve yıkılan alanları yeniden
12
kazandırmak amacıyla kentlere müdahaleyi içeren bu uygulamalar, günümüzde farklı
dinamiklere sahiptir.
Kentsel dönüĢüm uygulamaları günümüzde küreselleĢme sürecinde kentlerin
ulusal ekonomilerin önüne geçmesiyle birlikte kentler arasında ortaya çıkan küresel
ağlarına dahil olmak isteyen ülke kentlerinde ortaya çıkan yeniden yapılandırmanın
aracı olarak karĢımıza çıkmaktadır. Türkiye‟de dâhil olmak üzere birçok ülkede
küresel süreçlere eklemlenme çabasındaki merkezi-yerel yönetimler, küresel kent
olma potansiyeli taĢıdığını düĢündükleri kentlerine yönelik yatırımlara ağırlık
vermekte ve politika/projeler geliĢtirmektedirler. Günümüzde en yaygın kentsel
politika olarak da kentsel dönüĢüm uygulamaları karĢımıza çıkmaktadır. Ancak ilk
ortaya çıktığı dönemden farklı olarak günümüz kentsel dönüĢüm projeleri kentsel
alanlara yeniden iĢlev kazandırmaktan çok yeni iĢlevler kazandırma kaygısıyla
hayata geçirilmektedir. Bir diğer ifadeyle kentsel mekânın mevcut kullanım özelliği
(iĢ, konut, kültür, sanayi, orman alanları, su havzaları vb) göz önünde
bulundurulmaksızın kentsel dönüĢüm projeleri ile küresel-ulusal-yerel sermayeye
yeni yatırım alanları yaratılmaya çalıĢılmaktadır.
Kentleri çağdaĢ ve yaĢanabilir kılma söyleminden hareketle hayata geçirilen
kentsel dönüĢüm projeleri ile altyapısı olan çağdaĢ konut alanları, imarlı düzgün
alanlar, geniĢ caddeler, dinlence ve eğlence yerleri, iĢ ve alıĢveriĢ merkezleri
yaratılmaya çalıĢılmaktadır. Ancak günümüzde uygulanan kentsel dönüĢüm projeleri
yukarıda sayılan kentsel mekânları yaratma kaygısıyla uygulamaya konulurken ve
etkin bir kamusal araç olarak kullanılırken sonuçları itibariyle bir kamusal hizmet
yaratırken yeni kamusal sorunlara da yol açabilmektedir. Ülke örnekleri ele
alındığında kent içi eski yerleĢim alanları ve gecekondu bölgelerinin kentsel
dönüĢüm kapsamına alındığı görülmektedir. Sağlıklı yaĢam alanları oluĢturma
kaygısıyla bu alanlarda hayata geçirilen kentsel dönüĢüm projeleri sonuçları
itibariyle bu alanlarda yaĢayan kesimlerin (konut, sosyo-kültürel ağlar, istihdam
süreçleri vb) zorluklarla karĢılaĢmasına neden olabilmektedir. Bunun nedeni kentsel
dönüĢüm sürecinde kentsel mekânların sadece fiziksel boyutlarının göz önüne
alınması ve ekonomik, sosyal, kültürel, çevresel boyutlarının göz ardı edilmesidir.
Özellikle de dönüĢüm alanlarında yaĢayan kesimlerin yaĢam alanlarına iliĢkin
sorunları en iyi bilen kesimler olmalarına karĢın proje süreçlerinde paydaĢ
13
kılınmaması sorunlar yaĢanmasına neden olmaktadır. Bu çalıĢmada kentsel dönüĢüm
projelerinden doğrudan etkilenen BaĢıbüyük ve Gülsuyu mahallelerinde yaĢamakta
olan kesimlerin kentsel dönüĢüm projelerine iliĢkin algıları, değerlendirmeleri,
beklentileri ve önerileri saptanmaya çalıĢılarak; mahallelinin de içinde yer aldığı bir
projenin nasıl Ģekillendirilebileceği ortaya konmaya çalıĢılmaktadır.
1.5. AraĢtırma Yöntemi
ÇalıĢma temel araĢtırma sorusuna, ikincil kaynak taramaları ve belediye
dokümanları yanında, kiĢi ve kuruluĢlarla yapılan derinlemesine görüĢmelerden elde
edilen bulgularla yanıt aramaktadır. Bu bağlamda çalıĢmanın kurgusu aĢağıda detaylı
olarak sunulmaktadır.
1.5.1. AraĢtırmanın Varsayımları
Kentsel dönüĢüm kavramı özellikle plansız ve kontrolsüz biçimlenmiĢ kentler
söz konusu olduğunda, baĢlangıçta olumlu anlamlarla yüklü olarak karĢımıza
çıkmaktadır. Plansız ve kontrolsüz mekânsal geliĢmenin özellikle kentli yoksul
kesimler açısından ortaya çıkardığı kötü yaĢam ve barınma koĢullarının dönüĢüm
projeleriyle iyileĢtirileceği söylemi oldukça yaygındır. Ancak bu söylemlerin arka
planında, küreselleĢme ve liberal anlayıĢın belirleyiciliğinde oluĢan uygulamaların
yer aldığı görülmektedir. Bu doğrultuda kentsel alanlar metalaĢtırılmakta ve pazar
aktörlerinin güç-rekabet iliĢkilerine teslim edilmektedir. Kentsel dönüĢüm projelerine
bu açıdan bakıldığında ekonomik yönden güçsüz, yoksul ve dıĢlanmıĢ grupların
yerleĢim yerlerinden ayrılmak zorunda kalmaları ya da uzaklaĢtırılma çabaları da
gözle görülür hale gelmektedir. Bu çerçeveden hareketle çalıĢmanın temel
varsayımları Ģu Ģekilde sıralanabilir:
Varsayım 1: Kentsel dönüĢüm projelerinde dönüĢüm alanlarında yaĢayan
kesimlerin katılımı sağlanmamaktadır.
Varsayım 2: Kamu politikası oluĢturucu ve uygulayıcıları kentsel dönüĢüm
projeleri ile mekanların yalnızca fiziksel olarak dönüĢümüne öncelik vermekte,
sosyal dokuyu yok saymaktadırlar.
Varsayım 3: Kentsel dönüĢüm projeleri ile kentlerde özellikle dezavantajlı
grupları dıĢlayıcı ikili (zengin-yoksul, merkez-çevre) bir toplumsal yapı ortaya
çıkmaktadır.
14
1.5.2. AraĢtırmanın Bağımlı-Bağımsız DeğiĢkenleri
ÇalıĢmada Ġstanbul Maltepe ilçesinde uygulanmak üzere hazırlanan Kentsel
DönüĢüm Projesinin etkileri/boyutları bağımlı değiĢken, kentsel dönüĢüm sürecinde
yer alan aktörler (belediye, TOKĠ, STK‟lar, mahalle sakinleri, muhtarlar vb) ve
faktörler (küreselleĢme, piyasa, yoksulluk, kentsel dönüĢüm projeleri, yasa, mevzuat
vb) bağımsız değiĢken olarak ele alınmaktadır.
1.5.3. AraĢtırma Örneklemi ve Kapsamı
AraĢtırma evreni Ġstanbul olup, Ġstanbul ili Maltepe ilçesinde kentsel
dönüĢüm projesi kapsamına alınan BaĢıbüyük ve Gülsuyu mahallesi sakinleri
örneklem grubunu oluĢturmaktadır. Kentsel dönüĢüm projelerinin en yoğun
uygulandığı kent olan Ġstanbul‟da bir baĢka ilçe seçilerek araĢtırma konusu
yapılabilecek olsa da, kamu politikalarının oluĢum ve geliĢim sürecinde bu
politikalardan etkilenen vatandaĢların görüĢ ve beklentilerinin saptanması açısından
kentsel dönüĢüm projesinin yeni uygulanmaya baĢladığı Maltepe ilçesi BaĢıbüyük ve
Gülsuyu mahalleleri seçilmiĢtir.
1.5.4.Veri Kaynakları ve Veri Toplama Teknikleri
ÇalıĢmanın kuramsal ve kavramsal çerçevesinin oluĢturulması aĢamasında
farklı bilgi ve veri toplama yöntemleri kullanılarak nitel ve nicel verilere ulaĢılması
hedeflenmiĢtir.
Üniversite ve kurum kütüphanelerinde çalıĢma konusuna iliĢkin daha önce
yapılmıĢ çalıĢmaları kapsayan literatür taranmıĢ ve çalıĢmada yararlanılabilecek
eserler saptanmıĢtır. Ayrıca YÖK veri tabanı taranmıĢ ve bu çalıĢmaya yararlı
olabilecek tezler belirlenmiĢ ve elde edilmiĢtir1. ġPO (ġehir Plancıları Odası),
TMMOB (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) ve TOKĠ (Toplu Konut Ġdaresi)
yetkilileri ile görüĢmeler yapılmıĢ ve kaynak temin edilmiĢtir. Ayrıca kentsel
dönüĢüm ve kent sorunlarına iliĢkin çalıĢmalar yapan ĠMECE Toplumun ġehircilik
Hareketi ve DayanıĢmacı Atölye gibi sivil toplum kuruluĢları ile görüĢülmüĢ,
kendilerinden yazılı materyaller temin edilmiĢtir. ÇalıĢma kapsamında saha
1 ÇalıĢma kapsamında incelenen tezlere kaynakça bölümünde yer verilmiĢtir.
15
araĢtırması yapılan mahalleri kapsayan kentsel dönüĢüm projesinin temel aktörü olan
Maltepe Belediyesi‟nden sınırlı sayıda da olsa kaynak ve bilgi alınmıĢtır.
Konuya iliĢkin bilimsel toplantı ve etkinlikler izlenmiĢ, notlar almak ya da
bildirilere ulaĢmak suretiyle ikincil veriler elde edilmiĢtir.
Kentsel dönüĢüm kapsamında olan her iki mahallede projeden ilk olarak
etkilenmesi beklenen alanlarda her mahalleden 50 ve toplamda 100 kiĢiyle
derinlemesine mülakat yapılmıĢtır. Mülakatlar ses kayıt cihazı ile kayıt altına alınmıĢ
aynı zamanda mülakat sürecinde araĢtırmacı tarafından notlar alınmıĢtır. Her iki
mahallede alan araĢtırması sürecinde fotoğraf çekimi yapılarak görsel malzeme de
toplanmıĢtır.
1.5.5. AraĢtırmanın Metodolojisi
ÇalıĢmada nitel araĢtırma tekniği kullanılmıĢtır. Nitel araĢtırma, doğası gereği
esnektir ve bu esneklik araĢtırma sürecinin her aĢaması için söz konusudur.
AraĢtırmacılar nitel araĢtırmaların bu özelliğini bir artı olarak kullanabilirler.
AraĢtırmada örneklemeye iliĢkin kararlarını verirken, birden fazla örnekleme
yöntemini aynı anda kullanabilirler. Ya da araĢtırmanın herhangi bir aĢamasında,
gerek duyuyorlarsa, baĢlangıç aĢamasında olmadığı halde yeni örnekleme
yöntemlerini her an uygulamaya koyabilirler. Bütün bunları yapmanın amacı,
çalıĢtıkları durum veya durumlarla ilgili daha zengin, betimsel ve derinlemesine
bilgiye dayalı bir veri seti oluĢturmaktır (Yıldırım ve ġimĢek, 2006: 114; Baydar vd,
2007: 128). Nitel araĢtırma insanların gerçekliğe yükledikleri anlamı, olayları,
süreçleri, kavrayıĢ ve anlayıĢlarını ortaya koymak için yapılan bir eylemdir. Nitel
araĢtırmada bilgi veya veri toplamaktan çok bilgiyi oluĢturma kaygısı ön plandadır.
AraĢtırma sürecinde bireylerle konuĢarak, gözlem yaparak, fotoğraf elde ederek
anlamlı, ayrıntılı ve bütüncül bir resim ortaya çıkarılmaya çalıĢılmaktadır. Bireyin
içinde yer aldığı koĢullara, sosyal olguların bağlamsal özelliklerine, tarihsel, sosyal,
mekansal varoluĢlara ve simgesel anlam dünyasına duyarlı, esnek bir yöntem anlayıĢı
ile oluĢturulan nitel veri; bilimsel kanunlara ulaĢmak amacına hizmet etmekten çok
araĢtırılanların iç dünyasına girebilme olanağı sunmaktadır (Kümbetoğlu, 2005: 47,
45).
16
Örneklemin belirlenmesinde “amaçlı örnekleme (purposive sample)”
yöntemleri içinde yer alan ölçüt örnekleme ve kartopu-zincir örnekleme modelleri
temel alınmıĢtır. Amaçlı örnekleme yöntemi zengin bilgiye sahip olduğu düĢünülen
durumların derinlemesine çalıĢılmasına olanak vermektedir. Olasılık temelli
örnekleme yöntemlerinin tersine amaçlı örnekleme yöntemleri, tam anlamıyla nitel
araĢtırma geleneği içinde ortaya çıkmıĢtır. Patton‟a göre, olasılık temeli örnekleme
temsiliyeti sağlama yoluyla evrene geçerli genellemeler yapma konusunda önemli
yararlar sağlarken, amaçlı örnekleme zengin bilgiye sahip olduğu düĢünülen
durumların çalıĢılmasına olanak vermektedir. Bu anlamda, amaçlı örnekleme
yöntemleri birçok durumda, olgu ve olayların ortaya çıkarılmasında ve
açıklanmasında yararlı olur (Kümbetoğlu, 2005: 98; Yıldırım ve ġimĢek, 2006: 107).
Kartopu-zincir örnekleme modeli araĢtırmacının problemine iliĢkin olarak
zengin bilgi kaynağı olabilecek birey veya durumların saptanmasında özellikle
etkilidir. AraĢtırma çerçevesinde ele alınan temel soruna iliĢkin en kapsamlı
bilgilerin edinilebileceği kiĢilere ulaĢma konusunda anahtar rol oynayan bu model
sayesinde araĢtırmacının görüĢmesi gereken birey veya ilgilenmesi gereken durum
sayısının net bir biçimde sınırlandırılabilmesine olanak sağlamaktadır (Yıldırım ve
ġimĢek, 2006: 111). Kartopu örnekleme özellikle gözlem ve görüĢme (mülakat)
tekniğinin kullanıldığı araĢtırmalarda kullanılan bir yöntemdir. Önce istenen
özellikleri taĢıyan birimlerle görüĢme yapılır ve onlardan yola çıkarak ilk görüĢülen
birimler referans alınarak ikinci birimlerle görüĢülür, ikinci birimlerden yola
çıkılarak üçüncü birimlerle vb görüĢmeler sürdürülür (Kümbetoğlu, 2005: 98;
Baydar vd, 2007: 138). ÇalıĢma kapsamında kentsel dönüĢüm projesi kapsamında ilk
müdahale edilecek alanlar saptanmıĢ ve modelde de tanımlandığı gibi görüĢülen
haneler referans alınarak kentsel dönüĢümden etkilenecek diğer haneler saptanarak
mülakatlar gerçekleĢtirilmiĢtir.
AraĢtırmada kullanılan bir diğer model ise ölçüt örnekleme modelidir. Bu
örnekleme modelindeki temel anlayıĢ önceden belirlenmiĢ bir dizi ölçütü karĢılayan
bütün durumların çalıĢılmasıdır. Burada sözü edilen ölçüt veya ölçütler araĢtırmacı
tarafından oluĢturulabilir ya da daha önceden hazırlanmıĢ bir ölçüt listesi
kullanılabilir (Yıldırım ve ġimĢek, 2006: 112). ÇalıĢmada kullanılan temel ölçüt
17
kentsel dönüĢüm projesinden doğrudan etkilenme olarak belirlenmiĢ ve bu ölçüt
temel alınarak mülakatlar gerçekleĢtirilmiĢtir.
Mülakat (görüĢme) en az iki kiĢi arasında yüz yüze, önceden belirlenmiĢ bir
konu üzerinde belirli sorular çerçevesinde gerçekleĢtirilen ve yanıtların araĢtırmacı
tarafından kaydedildiği bir veri toplama tekniğidir. Bu teknik anket tekniğine göre
daha kapsamlı ve çok boyutlu veri elde edilmesine olanak sağlamaktadır. Mülakatlar
yapılandırılmıĢ görüĢme Ģeklinde gerçekleĢtirilmiĢtir. Alan araĢtırmasından önce
gerçekleĢtirilen pilot araĢtırma sürecinde son hali verilen ve standart hale getirilmiĢ
sorular çerçevesinde hazırlanan, hangi verilerin toplanacağını en ayrıntılı biçimde
saptayan görüĢme planı doğrultusunda (Baydar vd, 2007: 149-150; Bal, 2001: 142;
Bal, 2009: 124; Karasar, 1999: 165-167) görüĢmeler yapılmıĢtır. GörüĢme sırasında
hem soru sorup hem de kayıt yapmanın zor olacağı ve veri kaybına yol açabileceği
(Baydar vd, 2007: 151) öngörüsünden hareketle ses kayıt cihazı hazır
bulundurulmuĢ; ilk görüĢmelerde görüĢülen kiĢilerden bazılarının ses kaydına sıcak
bakmaması nedeniyle sonraki görüĢmelerde veri kaybını en aza indirmek için
yardımcı görüĢmeci2 desteği alınmıĢtır.
AraĢtırma sürecinde elde edilen veriler, görüĢme ve gözlemlerden elde edilen
verilerin belli süreçlerden geçirilerek sayılara dökülmesi yoluyla (Yıldırım ve
ġimĢek, 2006: 242) analiz edilmiĢtir. Bu süreçte araĢtırma sürecinde görüĢmelere
yön vermesi için kullanılan görüĢme formunda yer alan sorulara verilen cevaplar,
verilerin incelenmesi sonucunda oluĢturulan kategoriler altına yerleĢtirilerek
sınıflanmıĢ ve kodlanmıĢtır (Yıldırım ve ġimĢek, 2006: 246). GörüĢme formunda yer
alan açık uçlu sorulara verilen cevaplar çerçevesinde birbirine benzer ve anlam
açısından yakın olan ifadelerden belirli seçenekler oluĢturularak (Gökçe, 2007: 125;
Kümbetoğlu, 2005: 156) kodlama yapılmıĢtır. Kodlama ile edilen veriler SPSS 15.00
programı kullanılarak analiz edilmiĢ ve tablolaĢtırılmıĢtır.
1.6. ÇalıĢmanın Ġçeriği
ÇalıĢmanın ikinci bölümünde kavramsal çerçeveye yer verilmektedir. Bu
doğrultuda kent, kentleĢme, kentlileĢme, kent yoksulluğu, enformel sektör,
2 ÇalıĢmanın saha araĢtırma kısmında desteklerini esirgemeyen Kayhan Geyik ve Sinan Danacı‟ya
teĢekkürü bir borç bilirim.
18
gecekondu, kentsel dönüĢüm vb kavramların Türkiye‟deki geliĢim süreçleri ve süreç
içinde yaĢanan değiĢimler ele alınmaktadır.
ÇalıĢmanın üçüncü bölümünde kuramsal çerçeve ortaya konmakta ve
tartıĢılmaktadır. Tarihsel süreçte kentlerin değiĢimi birçok etkene bağlı olarak ortaya
çıkarken 1950‟li yıllardan günümüze bu değiĢim ekonomik etkenlere daha bağımlı
olarak gerçekleĢmektedir. Bu bağlamda çalıĢmanın bu bölümünde sosyal devlet
anlayıĢının hâkim olduğu dönemdeki kentler ve bu anlayıĢın terk edildiği 1980
sonrası küreselleĢme dönemindeki kentler ele alınmaktadır. Bu dönemde ortaya
çıkan küresel kent tartıĢmaları ekseninde kentlerde yaĢanan geliĢmeler ve
küreselleĢmenin kentlere etkileri tartıĢılmaktadır. KüreselleĢme ve onun ideolojik
boyutu olan neoliberal anlayıĢın kentleri salt ekonomik değeri olan fiziksel nesne
konumuna indirgediği, bir diğer ifadeyle alınıp satılabilen birer öğe durumuna
getirerek metakent formuna soktuğu süreç değerlendirilmektedir.
Dördüncü bölümde Türkiye‟de kentsel dönüĢümün yasalar çerçevesinde
geliĢimi, yasa metinleri ve ilgili metinler üzerinden ele alınmaktadır.
BeĢinci bölümde birer meta haline gelen kentleri pazarlamanın temel aracı olan
kentsel dönüĢüm kavramı ele alınmakta ve Türkiye‟de kentsel dönüĢüm projelerinin
uygulama biçimleri ve bunların toplumsal yansımaları tartıĢılmaktadır.
Altıncı bölümde Türkiye açısından küresel süreçlere eklemlenmenin anahtarı
olarak görülen Ġstanbul özelinde küresel kent tartıĢmalarına ve kenti küresel kentler
hiyerarĢisinde üst sıralara taĢıyacağı ileri sürülen kentsel dönüĢüm projelerinin genel
özelliklerine yer verilmektedir.
ÇalıĢmanın yedinci bölümünde Ġstanbul ili Maltepe ilçesinde kentsel dönüĢüm
kapsamına alınan BaĢıbüyük ve Gülsuyu mahallelerinde yaĢayan kesimlerin kentsel
dönüĢüm projelerine iliĢkin görüĢ, beklenti, talep ve değerlendirmelerini saptamaya
yönelik olarak gerçekleĢtirilen saha araĢtırmasında elde edilen veriler
paylaĢılmaktadır.
Sonuç ve önerilere yer verilen sekizinci bölümde ise çalıĢmada cevap aranan
sorulara karĢılık olarak elde edilen cevaplar, varsayımlar çerçevesinde elde edilen
sonuçlar ve yakın dönemde hemen her kentte uygulanmakta olan kentsel dönüĢüm
projelerine iliĢkin öneriler yer almaktadır.
19
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
TEMEL KAVRAM VE TARTIġMALAR
Ġnsanlık tarihi ya da medeniyet tarihi genel anlamda kentlerin tarihi ile
anılagelmiĢtir. Ġnsan yerleĢimlerinin geliĢmesi ve zaman içinde aldıkları biçim
konusu farklı disiplinler tarafından sorunsallaĢtırılmıĢ ve konu edinilmiĢtir. Bütün bu
disiplinler, kent ve insan kavramlarını bir arada ele almıĢ, tek bir kavram formunda
değerlendirmiĢlerdir. Bir diğer ifadeyle mekânsal bir anlama iĢaret eden kent olgusu,
insanın kendisini var ettiği alan olarak da nitelendirilmiĢtir. Yapısal değiĢiklikler aynı
zamanda insan iliĢkilerinin de yeniden biçimlenmesini ve değiĢmesini içermektedir.
KiĢilerin çevre koĢulları kadar davranıĢları, düĢünceleri, yaĢam biçimleri de
değiĢmektedir. Toplumsal yapının nitelikleriyle kentlerin özellikleri arasındaki
uyumu her çağın kentinde görmek bu yargıyı doğrulamaktadır. Toplumsal alt yapıyı
oluĢturan üretim biçiminin tüm üst yapı kurumlarını kendisine uyumlu olmaya
zorlamasıyla, toplumların tarihsel geliĢim süreçleri içinde toplumsal-ekonomik
yapılar doğmuĢ, kentler de her ayrı toplumsal yapıda o yapının gerektirdiği iĢlevlere
sahip olmuĢlardır. Kısaca kentler, ekonomik-toplumsal yaĢamla birlikte zorunlu
olarak doğmuĢlardır (Özer, 2004: 5). GeçmiĢten günümüze kendini sürekli olarak
mekânlarda inĢa etmiĢ olan insan, ihtiyaçlarına göre farklı biçimlerde yerleĢikleĢmiĢ,
süreç içinde de yerleĢim modelleri değiĢkenlik göstermiĢtir.
Ġnsanlık tarihinin hemen her aĢamasında, özellikle de Sanayi Devrimi
sonrasında kentler, kentleĢme ve kentli nüfus oranı geliĢmiĢliğin ve kalkınmıĢlığın
yansıması olarak görülmüĢtür. Bu doğrultuda daha çok azgeliĢmiĢ ülkelerde
görülmekle birlikte, neredeyse tüm ülkelerde hızlı bir kentleĢme süreci yaĢanmıĢ;
hızlı kentleĢmenin ortaya çıkardığı olumsuzluklar ise göz ardı edilmiĢtir. KentleĢme
oranının yüksekliğinin ülkelerin geliĢmiĢlik/kalkınmıĢlık düzeyini gösterdiği
savından hareketle oluĢan yanlıĢ algı, kentlerde ortaya çıkan çarpık yapılaĢma,
iĢsizlik, yoksulluk vb sorunların büyüyerek artmasına yol açmıĢtır.
Günümüzde de bir yandan kentlerin sermaye açısından tercih edilen yatırım
alanları olması bir yandan da küreselleĢme sürecinde küresel aktörlere hitap eden
20
kentlerin varlığının ön planda tutulması, kentleri genel anlamda geliĢmiĢlik ölçütü
haline getirmektedir. Özellikle azgeliĢmiĢ ve geliĢmekte olan ülke kentlerinin
sermayenin talep ve beklentilerine karĢılık vermekten uzak olmaları yeni arayıĢları
ortaya çıkarmıĢ ve bu arayıĢlar günümüz kent ve kamu politikalarında karĢılığını ise
kentsel dönüĢüm projelerinde bulmuĢtur. Kentlerin yeniden yapılandırılması ve
kentsel alanlara yeni iĢlevler kazandırılmasının temel aracı olarak görülen kentsel
dönüĢüm projeleri ile; sermayeye yeni alanlar yaratılarak kentlerin tercih edilebilir
kılınmasının ve böylelikle de küresel anlamda ülke ekonomilerine katkıda
bulunmasının öngörüldüğü sıklıkla dile getirilmektedir. Bir diğer ifade ile küresel
sermayeye sağladığı olanaklar ve sermayeyi çekebilme/tutabilme kapasitelerine göre
konumlandırılan kentlerin ülkeler açısından da küresel anlamda yer edinme aracı
olarak görülmesi günümüzde ardı ardına hayata geçirilen kentsel dönüĢüm
uygulamalarının tetikleyicisi olmaktadır. Bu doğrultuda merkezi ve yerel yönetimler,
kentsel dönüĢümü etkili bir araç olarak görmekte ve fiziksel yeniden yapılanmayı
ortaya çıkaran projeleri hayata geçirmektedirler.
Toplumsal ve ekonomik yaĢamdaki dönüĢüm kent, kentleĢme, kent
ekonomisi, yoksulluk, gecekondu gibi olguların da anlam ve algılanıĢını
dönüĢtürmüĢtür. Türkiye gibi geliĢmekte olan ülkelerde kent kavramına iliĢkin
tartıĢmalar genellikle gecekondu, yoksulluk ve enformel sektör üzerinden
geliĢtirilmektedir. Ulusal kalkınmacılık ve sanayiye dayalı büyüme anlayıĢının hakim
olduğu dönemden itibaren var olan gecekondu ve ona eklemli sorunlar dönemden
döneme farklı biçimlerde ele alınmıĢ; kimi zaman desteklenmiĢ kimi zaman göz
yumulmuĢ kimi zamansa engellenmeye çalıĢılmıĢtır. Bir diğer ifadeyle ülke
kentlerine iliĢkin hemen hemen her çalıĢmada ve uygulamada baĢ aktör olan
gecekondu olgusu ve olguyu ele alıĢ biçimi süreç içinde önemli değiĢimler
yaĢamıĢtır. Günümüzde de kentsel tartıĢmaların temelinde yer alan gecekondu
olgusuna yönelik politika ve uygulamalar kentsel dönüĢüm tartıĢmaları ekseninde
yürütülmektedir. Bu bölümde temel kavramlar tanımlanmakta, sosyo-ekonomik
dönüĢümün gecekondu kavramı ekseninde bu kavramlara yansıması ve kentsel
dönüĢüm olgusu ortaya konmaktadır.
21
2.1. Kent
Kent, sürekli toplumsal geliĢme içinde bulunan ve toplumun yerleĢme,
barınma, gidiĢ-geliĢ, çalıĢma, dinlenme ve eğlenme gibi gereksinimlerinin
karĢılandığı, çok az sayıda kiĢinin tarımsal uğraĢılarda bulunduğu, köylere oranla
nüfus yönünden daha yoğun olan ve küçük komĢuluk birimlerinden oluĢan yerleĢme
birimi olarak tanımlanmaktadır (KeleĢ, 1998: 75; Toprak Karaman, 1998: 8).
Bir baĢka tanımda ise kent Ģu Ģekilde ifade edilmektedir: “Sanayi, ticaret,
hizmet gibi ekonomik etkinliği olan, tarımsal ürünler de dâhil olmak üzere her türlü
ürünün dağıtıldığı, sınırları belirlenmiĢ bir alanda yoğunlaĢmıĢ nüfusun sosyal
bakımdan tabakalaĢtığı, mesleksel rollerin artarak farklılaĢtığı, dikey ve yatay
hareketliliğin yaygın olduğu, çeĢitli sosyal grupları barındıran, sivil toplum
örgütlerinin etkinliğinin gittikçe arttığı, merkezi ve yerel yönetimi temsil eden
yönetsel kurumların bulunduğu, yerel, bölgesel ya da uluslararası iliĢki ağlarına sahip
heterojen bir toplumdur” (Bal, 2008: 31).
Genel olarak bir kentte bulunan özellikler Ģu Ģekilde sıralanmaktadır:
- Kent heterojen bir sosyal gruptur.
- Büyük nüfusuna rağmen yerleĢim alanının sınırlılığı sonucu nüfus
yoğunluğu vardır.
- Ġnsanlar mekân bakımından yakın olmalarına rağmen sosyal mesafe
bakımından birbirlerine uzaktırlar.
- Kent Ģahsiyetin, ferdiyetin ve özgürlüğün geliĢmiĢ olduğu bir çevredir.
- Kentte insanlar arasındaki iliĢkiler geleneklerin hâkim olduğu enformel
yollarla değil, formel ve rasyonel kanunlarla düzenlenir.
- UzmanlaĢmaya dayalı, farklılaĢmıĢ formel iĢ organizasyonları
yaygınlaĢmıĢtır.
- Yol ve ulaĢım imkânları ile sosyal unsurların mekânsal hareketliliği ve
sınıflar arasında sosyal hareketlilik ileri düzeydedir.
- Kent kültürü dinamik bir yapıya sahiptir. Kentler; sosyal iliĢkilere açık,
sosyal ve kültürel değiĢimin yoğun yaĢandığı yerlerdir.
22
- Kent, ekonomik imkânlar, sağlık, eğitim, bilim, sanat vb bakımdan
geliĢmiĢtir (Yörükan, 2006: 49-56; Gül, 2006: 1222; Bal, 2008: 45).
Kent bir yerleĢme türü olarak; yerel yönetime sahip yasal bir birim, çevresine
bakarak bir merkez ve aynı zamanda toplama ve dağıtma merkezi, tarım dıĢı
faaliyetler olan sanayi ve hizmet sektörünün yoğunlaĢtığı, tarımsal ve tarım dıĢı
faaliyetlerin kontrol edildiği mekândır (Suher, 1995: 27). Kent, genellikle arazi
üzerine inĢa edilmiĢ yapılardan oluĢan yerleĢik bir mekân gibi anlamlandırılıyor olsa
bile aslında üzerinde yaĢayan nüfusla bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Kent
üzerinde yaĢayan nüfusun kültürel yapısını yansıtmakta ve tekrar üretmektedir.
Durağan bir doğa ya da çevre olarak görünse de özünde kent mekânı tarafsız
değildir. Ġnsanlar mekânları, insan iliĢkileri de değer ve sembolleri toplumsal ve
politik olarak yeniden üretmektedir (Gül vd., 2008: 357).
Wirth‟e göre kentlerin toplumsal yaĢam ya da birey üzerinde oldukça önemli
etkileri bulunmaktadır. Kent, yalnızca bireylere daha büyük oranda iĢ ve yerleĢim
olanakları sunan bir yer değildir. Aynı zamanda dünyanın en uzak yerlerini kendine
çeken, çeĢitli bölgeleri, insanları ve etkinlikleri bir düzene göre biçimlendiren,
ekonomik, siyasal ve kültürel yaĢamın öncüsü ve denetleyicisi konumunda olan bir
merkezdir (Wirth, 2002: 78).
Kentler, insanın yaĢamını sürdürdüğü ve yeryüzünden yararlandığı odak
noktalardır. Kentler, çevresindeki bölgelerin bir ürünüdür ve buraları etkilerken
ekonomik ve toplumsal ihtiyaçlara cevap verecek biçimde geliĢmektedirler (Harris
ve Ullman, 2002: 55).
Kente iliĢkin tanım yapma çabalarında genellikle kentten; nüfus birikiminin,
uzmanlaĢmanın, iĢbölümünün, sanayileĢmenin, ikincil iliĢkilerin yoğun biçimde
yaĢandığı mekânsal ölçek olarak söz edilmektedir. Ayrıca; “uygarlığın doğduğu ve
beslendiği, her türlü toplumsal, bilimsel, siyasal ve ekonomik iliĢkilerin
sürdürüldüğü, bunun sonucunda insanlığın uğraĢmak zorunda kaldığı sorunların
ortaya çıktığı ve bu sorunlara çözüm bulmak üzere her türlü yenilik ve geliĢmelerin
kaynaklandığı yerler” olma nitelikleri de kentlerin tanımlarda çok da yer verilmeyen
diğer özellikleri olarak ifade edilmektedir (Duru ve Alkan, 2002: 7).
23
2.2. KentleĢme
KentleĢme; “mekânda bir yerleĢme, bir nüfus toplanması ve nüfus yoğunluğu,
yerel örgütlenme, sosyal tabakalaĢma, kurumlaĢma, üretimde farklılaĢma,
uzmanlaĢma, yeni bir yerleĢme biçimlenmesi ve sosyo-ekonomik ve kültürel
değiĢime yol açan bir nüfus toplanması süreci” olarak tanımlanmaktadır (Suher,
1995: 10-11).
KentleĢme, yalnızca insanları kent olarak adlandırılan yere çekme sürecini
belirtmekle kalmamakta, insanların kentin yaĢam biçimini benimsemesi anlamına da
gelmektedir (Wirth, 2002: 81). Bir diğer ifadeyle, nüfus hareketine bağlı bir olay gibi
görünen kentleĢme, toplum yapısında ve ekonomide yaĢanan geliĢmelerle yakından
iliĢkilidir. Bu nedenle kentleĢmeyi tanımlarken nüfus hareketini ortaya çıkaran
ekonomik ve toplumsal değiĢmeler de göz önünde bulundurulmalıdır. Bu doğrultuda
kentleĢme; “sanayileĢmeye ve ekonomik geliĢmeye bağlı olarak kent sayısının
artması ve bugünkü kentlerin büyümesi sonucunu ortaya çıkaran, toplum yapısında
artan oranda örgütleĢme, iĢbölümü ve uzmanlaĢma yaratan, insan davranıĢ ve
iliĢkilerinde kentlere özgü değiĢikliklere neden olan nüfus birikimi” Ģeklinde ifade
edilebilir (KeleĢ, 1982: 67; KeleĢ, 2000: 19; Gül, 2006: 1227; Kartal, 1982: 123-
125).
Tekeli‟ye göre kentleĢme; yapısal değiĢmeyi de iĢaret eden bir iç göç
hareketidir. Bu iç göçle hayatlarını kırsal alanlarda sürdüren kiĢilerin bu yaĢam
alanlarından koparak kentlerde tarım dıĢı sektörlerde geçimlerini sağlayarak
yaĢamaya baĢlamaları anlatılmaktadır. KentleĢme kavramı ile bu tür tek yönlü bir yer
değiĢtirme ve aynı zamanda toplumsal anlamda yaĢanan bir dönüĢüme vurgu
yapılmaktadır (Tekeli, 2008: 49). Dolayısıyla kentleĢme, toplumsal yapılarda ortaya
çıkan değiĢmelerin en net biçimde görüldüğü süreçtir. KentleĢme öncelikle, nüfusun
büyük bir oranının tarımdan ve topraktan kopup tarım dıĢı alanlarda, sanayide,
karmaĢık örgütlerde ve köy dıĢı alanlarda yani kentlerde geçimlerini sağlamaya ve
hayatlarını sürdürmeye baĢlamaları anlamına gelmektedir (Kıray, 1982: 57; Güçlü,
2002: 13).
KentleĢmenin nedenleri dört ana kategoride toplanabilir: Ġtici nedenler, çekici
nedenler, iletici nedenler ve sosyo-psikolojik nedenlerdir. Ġtici nedenler, kırsal alanın
24
mahrumiyetliklerinden kaynaklanan nedenlerdir. Örneğin, bir yerde okul, hastane
veya kültürel imkânların bulunmaması gibi. Bu neden, Türkiye kırsalı için ve hatta
küçük ölçekli kentleri için bile söz konusu edilebilir. Ancak, tek baĢına itici
nedenlerden kaynaklanan bir göç ve ona bağlı bir kentleĢme olgusundan bahsetmek
güçtür. KentleĢme nedenleri arasında gösterilen bir ikincisi, çekici nedenlerdir. Buna
göre kentin sağladığı çeĢitli hizmetlerden dolayı kırsal nüfusu kendisine çektiği, bir
cazibe merkezi olduğu söylenmektedir. Öteden beri, kırsal alandaki nüfuzlu ailelerin
çocuklarını okutmak için ve benzeri gerekçelerle büyük kentlere göç ettikleri
bilinmektedir. Çünkü bu tarz bir sosyal hareketlilik belli bir varsıllık düzeyini gerekli
kılmaktadır. Türkiye‟de kentleĢmenin hız kazandığı dönemin kırsal ekonomisi göz
önüne alındığında, bunun ne denli güç olduğu kendiliğinden ortaya çıkar. Özellikle
az geliĢmiĢ ülkelerde, tarımın verimliliği ve kiĢi baĢına düĢen tarımsal gelir, köylüyü
köyünde tutmaya yetmeyecek kadar düĢüktür. Sosyo-psikolojik nedenler ise, kentlere
atfedilen olumlu bir takım nitelemelerle ilgilidir. “Kentin taĢının toprağının altın
olması”, “kentlerin özgür havası”, “kente göçün aĢağılık duygusunu ortadan kaldıran
bir yükseliĢ olarak görülmesi”, “kente ait olmanın gururu” vb. gibi her zaman
gerçekliği yansıtmayan sosyo-psikolojik nedenler de kentleĢmede önemli bir etken
olabilmektedir. Ġletici nedenler ise, çekici, itici ve sosyo-psikolojik nedenlerle göç
etmek isteyenlere hareket olanağı sağlayan araç, gereç ve teknolojilerin geliĢmesidir.
Özellikle ulaĢım sisteminin ve araçlarının geliĢmesi, insanları mekâna aĢırı
bağımlılıktan kurtarmıĢ ve hareketliliklerini kolaylaĢtırmıĢtır (KeleĢ, 2000: 47-52;
Sallan Gül, 2009; Toprak Karaman, 1998: 15-22).
2.3. KentlileĢme
KentlileĢme; kırdan kente göç eden kiĢinin kente özgü iĢlerde çalıĢması,
kente özgü davranıĢ kalıplarını benimsemesi ve kentin sunduğu fırsat ve
olanaklardan yararlanması yönünde ortaya çıkan bir değiĢim sürecidir (Suher, 1995:
28).
KentlileĢme sürecinin temelini ekonomik süreçler oluĢturmakta ve sonrasında
sosyal süreçler devreye girmektedir. Göç sonucunda kente gelmiĢ olan kiĢiler zaman
içinde ekonomik ve sosyal bakımdan kentlileĢmektedirler. Ekonomik bakımdan
kentlileĢme, kiĢinin geçimini tamamen kentte veya kente özgü istihdam ve çalıĢma
25
biçimleriyle sağlıyor duruma gelmesiyle gerçekleĢmektedir. Sosyal bakımdan
kentlileĢme ise, kır kökenli insanların kente özgü tavır ve davranıĢ biçimlerini, sosyal
ve tinsel değer yargılarını benimsemesiyle oluĢmaktadır (Kartal, 1982: 228,
50).Kentsel yaĢam biçiminin belirgin özellikleri olarak genellikle; birincil iliĢkilerin
yerini ikincil iliĢkilerin alması, akrabalık bağlarının zayıflaması, ailenin toplumsal
açıdan öneminin zayıflaması, komĢuluğun kaybolmaya baĢlaması ve toplumsal
dayanıĢmanın geleneksel temelinin zayıflaması gösterilmektedir (Wirth, 2002: 101).
KentlileĢme sürecinin açıklanmasında „ekonomik mekân‟ ve „sosyal mekân‟
kavramları birer araç olarak kullanılabilmektedir. Ekonomik mekân; kiĢinin
altyapısını oluĢturan tüm ekonomik iliĢki ve faaliyetleri kapsayan, ekonomik değer
üretme, elde etme ve bunları kullanma biçimlerini içeren soyut bir mekân anlamında
kullanılmaktadır. Ekonomik mekânın içeriğini sırasıyla; “a) Yapılan iĢlerin türleri, b)
Gelir türleri ve miktarları, c) Geliri kullanma biçimleri, d) Varlıklanma biçimleri, e)
Sahip olunan varlık türleri ve miktarları ve f) Varlıkları kullanma biçimleri”
oluĢturmaktadır. Sosyal mekân ise kiĢinin üstyapısını oluĢturan tüm sosyal ve tinsel
değerlerini, tavır ve davranıĢlarını kapsayan soyut bir mekâna karĢılık gelmektedir.
Sosyal mekânın içeriğini; “a) Siyasal tutum ve davranıĢlar, b) DayanıĢma ve
yardımlaĢma konusunda benimsenen değerler, c) Örgütlenme biçimleri ve tutumları,
d) Benimsenen ve benimsenmeyen gelenek ve görenekler, e) Eğitim ve öğretim
konusundaki görüĢ, tutum ve davranıĢlar, f) Bilgilenme biçimleri, g) Dini tutum ve
davranıĢlar, h) Hak arama yöntemleri, ı) Toplumdaki farklılıkları açıklama biçimleri
ve gerekçeleri” oluĢturmaktadır (Kartal, 1982: 50-51).
KentlileĢme, bir diğer ifade ile kentli olmak, birey ölçeğindeki bir değiĢim
sürecidir. Bu süreç, toplum ölçeğindeki kentleĢme sürecinin birey ölçeğindeki
yansımasıdır ve sosyal psikolojik yönü ağırlıklı olan bir süreçtir. KentlileĢme,
kentleĢme akımı sonucunda, toplumsal değiĢmenin insanların davranıĢlarında ve
iliĢkilerinde, değer yargılarında, tinsel ve özdeksel yaĢam biçimlerinde değiĢiklikler
yaratması sürecidir. KentlileĢme süreci kırdan kente göç sonucu kiĢinin kente özgü
iĢlerde çalıĢması, hem kente özgü davranıĢ kalıplarını benimsemesi hem de kentin
sunduğu tüm olanaklardan yararlanması yönünde bir değiĢimdir (Erkut, 1995: 60).
26
2.4. Türkiye’de KentleĢme ve KentleĢmeye Eklemli Sorunlar
Kentler, içinde bulundukları toplumsal yapı ve büyüklükleri ne olursa olsun,
tarihsel süreçte bünyesinde sorunları barındıran yerleĢim birimleri olmuĢlardır.
Kentler her zaman birbirinden farklı iĢlevleri olan tabakalaĢmıĢ ve farklılaĢmıĢ
gruplardan oluĢmuĢtur (Kıray, 1982: 59).
Kentler, bünyelerinde barındırdıkları imkân ve olanakların da etkisiyle
toplumsal yapılarda ortaya çıkan sosyo-ekonomik değiĢikliklere paralel bir biçimde
artan kentleĢme sonucunda, kırsal alanlarda yaĢayanlar açısından çekim merkezleri
haline gelmiĢlerdir. Türkiye‟de de II. Dünya SavaĢı sonrasında kentleĢme olgusu
ivme kazanmıĢ ve kırsal alanlardan kentlere doğru hızlı bir nüfus akıĢı baĢlamıĢtır
(Ciğeroğlu, 2008: 211). Bu dönemde özellikle tarımda makineleĢme sonucu kırsal
yapıda süregelen geleneksel üretim iliĢkilerinin çözülmesi ile birlikte kırsal
alanlardan kentlere doğru yoğun bir nüfus hareketi yaĢanmıĢtır. Kırsal yapıdaki
değiĢimle birlikte; kentlerin eğitim, sağlık ve istihdam olanaklarının yanı sıra daha
kaliteli bir yaĢam sunması da kırdan kente göçü hızlandırmıĢtır (TÜSĠAD, 2001:
210).
Toplumsal ve ekonomik yapıda ortaya çıkan değiĢmelerle yakın iliĢkili olan
kentleĢme, ülkemizde özellikle II. Dünya SavaĢı‟ndan sonra hızlanmıĢtır. KentleĢme,
bir yandan kentlerin sayısını arttırırken bir yandan da kentlerin nüfus ve alanca
büyümesine ve bu süreçte içyapılarında ve örgütlenmelerinde önemli değiĢikliklerin
yaĢanmasına yol açmaktadır. Kentlerin çekici, kırsal alanların itici güçlerinin etkisi
altında nüfus, kent özekleri doğrultusunda sürekli bir devinim içine girmiĢtir. UlaĢım
araç ve kolaylıklarındaki geliĢmenin iletici rolü de eklenince nüfusun kentlere
yönelme oranı günden güne artmıĢtır (KeleĢ, 1998: 251; Aral, 2000: 56; Tekeli,
1977: 11).
II. Dünya SavaĢı‟nı izleyen yıllarda geliĢmiĢ ülkelerde devletler aĢırı
birikimin yarattığı sermayeyi yönlendirme görevini üstlenirken, Türkiye gibi
azgeliĢmiĢ ülke devletleri, sınırlı bir sermaye birikimi ile geliĢmeyi gerçekleĢtirme
çabasına giriĢmiĢlerdir. AĢırı birikim, geliĢmiĢ ülkelerde üretimi içeren birinci
çevrimden, kentsel yatırımları da içeren doğrudan üretken olmayan ikinci çevrime
kaynak aktarımını olanaklı kılmıĢtır. Refah devletinin geniĢ ölçekli uygulamaları
27
ikinci çevrime kaynak aktarılması ile mümkün olmuĢ, kentler de bu kaynak
aktarımının ve refah devleti uygulamalarının merkezinde yer almıĢtır. Türkiye gibi
azgeliĢmiĢ ülkelerde ise; yetersiz sermaye birikimi nedeniyle, devlet kentsel alanlara
yapılan yatırımları önemli ölçüde sınırlama yoluna gitmiĢtir. Kaynakların öncelikli
olarak sanayileĢmeye yönlendirilmesi, kentsel altyapı ile birlikte tüketime ayrılan
kaynakların oldukça sınırlı kalmasına yol açmıĢtır. Buna rağmen bu dönem, kentlerin
kırsal kökenli göçleri yoğun bir biçimde yaĢamaya baĢladığı dönem olmuĢtur. Yoğun
göçler beraberinde kentsel altyapı ve hizmetler konusunda aĢırı bir talebin de
oluĢmasına neden olmuĢtur. Kentsel alanlara yapılan yatırımlara getirilen
sınırlamalar nedeniyle kentleĢme sürecinde ortaya çıkan talepler karĢılanmamıĢtır.
Bunun yerine, bu sürecin gerektirdiği çözümlerin bulunması yerel toplulukların
inisiyatifine bırakılmıĢtır. Kentsel hizmetleri sağlamada devletin herhangi bir
giriĢimde bulunmaması, özellikle kente yeni gelenlerin ve kent yoksullarının
sorunlarını kendi olanakları ile çözmeye yönelmelerine neden olmuĢtur. Bu
doğrultuda gecekondu, enformel sektör vb türden oluĢumlar, yerel topluluk temelli
çözümler olarak ortaya çıkmıĢtır (ġengül, 2000a: 254-255; ġengül, 2005: 124;
ġengül, 2004: 69-70; Ġsbir, 1986: 14-19; Khan, 1994: 114-115; Kongar, 2000: 559;
Tekeli, 2008: 49; Genç, 2003: 445; Ġçduygu ve Sirkeci, 1999: 252; Gül, 2006: 1252).
Türkiye‟de yapılan kent çalıĢmaları da temelini, kente yeni gelenlerin konut edinme
ve kendilerine yer sağlama çabalarının ortaya çıkardığı gecekondular ve kente yeni
gelen kesimlerin formel iĢgücü piyasalarında yer edinemeyiĢleri sonucunda ortaya
çıkardıkları enformel istihdam biçimleri üzerine kurmaktadır.
Ülkemizde kentleĢme, özellikle büyük kentlerde, yaĢam ve kültür düzeyleri
ile tüketim kalıpları birbirinden oldukça farklı bireylerden oluĢan bir toplumsal
yapıyı da ortaya çıkarmaktadır. KentleĢmenin bu niteliğini; kentleĢmenin
sanayileĢmeden daha hızlı olması karĢısında kentlere göçün kentlerde yaratılan iĢ
olanaklarıyla koĢut gitmemesi ve kentlerdeki iĢsizliğin kentsel yoksulluğu da ortaya
çıkarması oluĢturmaktadır (KeleĢ, 1998: 252; KeleĢ, 1982: 69; Okutan, 1995: 20;
Güçhan, 1992: 33-34). Kente yeni gelen kitleler, kentleĢmenin sanayileĢmeden daha
hızlı olması nedeniyle yani göç ile kentte yaratılan iĢ olanaklarının koĢut
gitmemesinden dolayı istihdam konusunda sıkıntı yaĢamaktadırlar. Ġstihdam
28
sorununun yanı sıra barınma, sağlık, eğitim vb ihtiyaçların karĢılanması da yeni
kentliler için bir sorun yumağı oluĢturmaktadır (KeleĢ, 1982: 69-70).
Türkiye‟de kentleĢme denilince salt kentli nüfusun artması ya da kentlerin
planlı olarak büyümesi değil, bir arada ya da birbirine eklemlenmiĢ biçimde
yoksulluk, gecekondu ve enformel sektör gibi sorunlar akla gelmektedir (Ekinci,
1995:19). Bir diğer ifade ile kent çalıĢmaları daha çok kır-kent göçü,
gecekondulaĢma ve kent yoksulluğu bağlamında yapılmaktadır (Erder, 1996: 17).
Kırdan kente göç eden kitlelerin barınma ve geçinme stratejileri özünde
enformel özellikler taĢımaktadır. Gecekondu, formel olarak adlandırılan ekonomik
ve toplumsal iliĢkilerin dıĢında enformel süreçlerde doğar, geliĢir ve sakinlerine
kentte bir yaĢam sunar. Bu süreçler, hem kent hukuku dıĢında kural dıĢı bir biçimde
yapılan enformel konut piyasasının hem de yaĢamı devam ettirebilmek için elde
edilmesi gereken gelirin kazanılmasını sağlayan enformel iĢgücü piyasasının
oluĢması ile gerçekleĢmektedir. Enformel süreçler, azgeliĢmiĢ ülkelerin dengesiz
toplumsal yapısının ortaya çıkardığı kendi özgül koĢullarının ürünü olarak
görülmektedir. Bu görüĢe göre; enformel konut ve istihdam piyasaları, formel pazar
mekanizması içinde kalkınma çabası gösteren geri kalmıĢ ülkelerin bağımlı
ekonomilerinin bir sonucudur. Tarımsal teknoloji ithalatının kırda açığa çıkardığı atıl
iĢgücü kentlere yönelmekte; kentlere göç edenlerin barınma ve istihdam süreçlerinde
gösterdikleri çabalar da enformel bir piyasanın ortaya çıkmasına yol açmaktadır (IĢık
ve Pınarcıoğlu, 2003: 50-51).
2.4.1. Yoksulluk ve Kent Yoksulluğu
ÇağdaĢ anlamını 18. yüzyıl sonlarında kazanan yoksulluk olgusu o dönemde
anlamını iĢsiz olma durumundan almaktayken; günümüzdeki anlamını esas olarak
yeterince tüketemiyor olma durumundan almaktadır (Bauman, 1999: 10). Tüm
toplumlarda olduğu gibi tüketim toplumundaki yoksullar da normal-standart yaĢama
ulaĢamayan insanlardır. Tüketim toplumunda normal bir yaĢama eriĢememek
baĢarısız ya da yeterince tüketemeyen tüketici olmak anlamına gelmekte ve kentle
bütünleĢememe olarak nitelendirilmektedir. Bu yüzden tüketim toplumu yoksulları;
sakat, arızalı, kusurlu ve noksan diğer bir ifadeyle yetersiz olarak tanımlanmaktadır
(Bauman, 1999: 59-60).
29
Yoksulluğun giderek artması ve yoksulluk çalıĢmalarının önem kazanmasına
rağmen; üzerinde görüĢ birliğine varılmıĢ bir yoksulluk tanımı olduğu söylenemez.
Yoksulluğa iliĢkin birçok kavram ve bunlara bağlı olarak da birçok değiĢik tanım
bulunmaktadır. Yoksulluk tanım ve ölçümünde en baĢta üzerinde durulması gereken
nokta, yoksulluk göstergesi olarak salt ekonomik kıstasların mı dikkate alınacağı
sorusuyla ilgilidir. Yoksulluk araĢtırmalarında yakın bir geçmiĢe kadar iktisat
ağırlıklı bir geliĢmenin bir yansıması olarak ekonomik göstergelerin ön plana çıktığı
görülmektedir (ġenses, 2001: 62). Ekonomik göstergeler çerçevesinde yoksulluk, bir
toplum ya da topluluğun üretmiĢ oldukları toplumsal değerlerin azlığı ve çokluğu ile
değil, o değerin topluluğu oluĢturan bireyler arasındaki eĢitsiz dağılımı halinde söz
konusu edilmektedir. Bu da çoğu kez yoksulluk kavramının gelir dağılımının
eĢitsizliğiyle özdeĢ görülmesine neden olmaktadır (DPT, 2001: 103).
Yoksulluğun tanım ve ölçümlerindeki farklılıklara karĢın, yoksulluğu kabaca
tanımlamak gerekirse yoksulluk; insanların kabul edilebilir yaĢam koĢullarına özgür
ve insana yakıĢır, kendine ve baĢkalarına saygılı, uzun, sağlıklı ve yaratıcı bir hayat
sürebilmeleri için gerekli insani, en temel öğe olan fırsat ve olanaklara sahip
olamamaları durumudur (Gül v.d., 2007: 248; Erdoğan, 2000: 4). Bir diğer ifade ile
yoksulluk, insanların en temel ihtiyaçlarının karĢılanmasına yönelik gelir
yoksunluğundan, yoksulların insani ve kapasite geliĢimleri ile dıĢlanma süreçlerine
kadar farklı açılardan yeniden tanımlanmakta ve farklı sınıflamalara konu olmaktadır
(ġenses, 2001: 63; Gül ve Sallan Gül, 2008: 59).
Yoksulluk üzerine yapılan çalıĢmalarda, yoksulluğun nedenleri ve çözümleri
bağlamında farklı tanımlamalar ve yaklaĢımlar kullanılmaktadır. Modern kapitalist
toplum ve piyasa iliĢkilerinin belirleyiciliği çerçevesinde, 18. yüzyıldan 1960‟lara
kadar, yoksulluğun kavramsallaĢtırması ağırlıkla ekonomik temelli olarak
yapılmıĢtır. Ancak, 1960‟lardan itibaren yoksulluğun bireysel mi yoksa kapitalist
piyasa iliĢkilerinin bir ürünü mü olduğu ya da kültürel mi yoksa yapısal bir sorun mu
olduğu tartıĢmaları hız kazanmıĢtır. Kapitalizmin yapısal ve kültürel dinamikleri
arasında, hangisinin yoksullukta belirleyici etken olduğu sorusu, yoksulluğa bakıĢta
yeni tanım ve sınıflamaların yapılmasına da öncülük etmiĢtir. Bu temelde yoksulluk
tartıĢmalarında, yoksulları ve onların yaĢam biçimlerini ve / veya farklılaĢan kültürel
özelliklerini temel alan yaklaĢımlar öne çıkmıĢtır. Günümüzde yoksullukla ilgili
30
yazına bakıldığında yoksulluk olgusunun; bireysel refah ve sorumluluk, sosyal ve
kültürel bütünleĢememe, sosyal dıĢlanma, sınıf-alt sınıf-sınıf altı, yoksulluk kültürü,
ayrımcılık, sosyal patoloji, toplumsal cinsiyet, ırk, etniklik, mekânsal ayrıĢmıĢlık,
çalıĢma refahı gibi kavramlar çerçevesinde ele alındığı görülmektedir. Bu da
yoksulluğun tanımlanmasında, ekonomik etkenler kadar kültür olgusunun da önemli
bir öğe olduğunu ortaya koymaktadır. Yoksulluğu açıklama çabalarının, yoksulları ve
onların kültürel örüntülerini temel alan sosyo-kültürel yaklaĢımlar ile yoksulların
karĢılaĢtıkları çevresel ve yapısal unsurları temel alan yaklaĢımlar olarak iki karĢıt
kutupta yoğunlaĢtığı gözlenmektedir (Gül ve Sallan Gül, 2008: 57-58).
2.4.1.1. Yoksulluk Kültürü
Yoksulluk kültürüne iliĢkin ilk çalıĢma olarak, Oscar Lewis‟in Meksikalı bir
ailenin otobiyografisini anlattığı “Sanchez‟in Çocukları” isimli eser gösterilmektedir.
Lewis‟e göre, yoksulluk kültürü; yapısı, ana ilkeleri ve savunma mekanizmalarıyla
yoksulların sürdükleri hayata dayanabilmelerini sağlayan pozitif bir olgudur. (Lewis,
1971: XXIII).
Yoksulluk kültürü çalıĢmalarında yoksulluk; sosyal değiĢme sürecinde
geleneksellik ve modernliğin birbirine zıt ikilemleri çerçevesinde değerlendirilmekte
ve sosyal öğrenme sürecinin bir parçası olarak görülmektedir. Yoksulluk kültürü
çalıĢmalarında ayrıca, yoksulluğun sosyalleĢme sürecinde belirli gelir gruplarının
içinde yaĢadıkları toplumsal çevreyi de içerdiği belirtilmekte, çoğunlukla kent içi
yoksul mahalleler ve göçmenlerin yaĢadığı bölgeler ele alınmaktadır. Türkiye‟de
yapılan araĢtırmalarda ise yoksulluk kültürü, genellikle gecekondu olgusuyla beraber
incelenmekte ve modernleĢme sürecinde sanayileĢmesiz kentleĢmenin bir sonucu
olarak görülmektedir (Türkdoğan, 1974: 6; 1996a: 64). Bu noktada, yoksulluk
kültürünün büyük Ģehir merkezlerindeki en yoksul kesimlerin yaĢayıĢ biçimlerini
ortaya koyduğu ileri sürülmektedir (Türkdoğan, 1996b: 116-117). Bazı yazarlara
göre ise yoksulluk kültürü, yoksulluğu üreten ve sürekli kılan temel öğedir
(TaĢdelen, 1997: 115; Hayek, 1993: 126).
Yoksulluk kültürünü benimseyenler, gelir dağılımındaki yetersizlikler ya da
baĢka ekonomik sebepler yoksulluğa neden olsa bile temel sorunun bireylerin tutum
ve davranıĢlarından ortaya çıktığına vurgu yapmaktadırlar. Yoksulların dıĢlanmıĢlık
31
ve vurdumduymazlık gibi duyguları, isteksizlik ve özgüven eksikliği gibi olumsuz
tutum ve davranıĢları üzerinde durmaktadırlar. Yoksulluk kültüründe yoksullar,
ekonomik anlamda yararsız ve tembel, ahlaki açıdan zayıf, psikolojik olarak kendine
güvensiz ve sosyolojik olarak da sapma3 davranıĢlarını sergileyen kiĢiler olarak ele
alınmaktadır. Yoksulluğu yoksulluk kültürü çerçevesinde ele almak, yoksulların
çalıĢmama yanlısı oldukları yönündeki olumsuz yaklaĢımlara iliĢkin kalıp tipleri öne
çıkarmak, gerçeklikle birebir örtüĢmemektedir. Böyle bir yaklaĢımla, toplum içinde
belli kesimlere yönelik ön yargılar pekiĢtirilmekte ve toplumsal dıĢlanmalara neden
olmaktadır. Yoksulların büyük bir kısmı tembellikten, çalıĢmama yanlısı
olduklarından ya da psikolojik nedenlerden ötürü değil, yaĢları çalıĢmaya uygun
olmadığından, hasta/özürlü olduklarından, kendi niteliklerine uygun iĢ
bulamadıklarından ya da iyi koĢullarda istihdam edilebilecekleri iĢlerin piyasada
mevcut olmamasından dolayı yoksuldurlar. Kapitalizmin krizlerinin, adaletsiz gelir
dağılımının, piyasanın yoksulu ve gücü olmayanı dıĢlamasının, iĢsizliğin ve
toplumsal Ģartların bir sonucu/ürünü olan yoksulluğu, sapma-patolojik gibi sıra dıĢı
davranıĢ kalıplarına, yoksulların çalıĢmama yanlısı olmalarına ve çalıĢma kültürünün
zayıflığına bağlamak neden sonuç iliĢkilerini yeterince sorgulamadan, bilimsel
verilerle desteklemeden ileri sürmek anlamına gelmektedir (Sallan Gül, 2001: 31, 35-
40). SanayileĢmiĢ toplumlarda sapma ya da anomi olarak değerlendirilen davranıĢlar,
ekonomik eĢitsizliklerin bir yan ürünüdür. Giddens bu durumu Ģu Ģekilde
açıklamaktadır:
“Amerikan toplumunda (ve bir ölçüye kadar diğer sanayi
toplumlarında) genel olarak benimsenen değerler maddi baĢarıyı
vurgulamaktadır ve baĢarıya ulaĢma araçlarının disiplinle çok çalıĢmak
olduğu varsayılmaktadır... Ancak bu düĢünce doğru değildir... Sapkınlıklar
ekonomik eĢitsizliklerin yan ürünüdür (Giddens, 2000: 187-188).
3 Patoloji, anomi, sapma gibi kavramlar için “Margaret M.Poloma ÇağdaĢ Sosyoloji Kuramları,
Gündoğan Yayınları, Ankara, 1993. Sezgin Kızılçelik, Sosyoloji Teorileri 1, Emre Yayınları, Konya,
1994. Emile Durkheim, Toplumbilimsel Yöntemin Kuralları, Engin Yayıncılık, Ġstanbul, 1995.
Anthony Giddens, Sosyoloji, Ayraç Yayınevi, Ankara, 2000. Tom Bottomore-Robert Nisbet,
Sosyolojik Çözümlemenin Tarihi, Ayraç Yayınevi, Ġstanbul, 1997. Raymond Aron, Sosyolojik
DüĢüncenin Evreleri, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1986 vb” bakılabilir.
32
Genel olarak ifade etmek gerekirse; yoksulluk kültürü yaklaĢımı,
modernleĢme kuramları bağlamında yoksulluğu, “modernleĢememenin ve kentle
bütünleĢememenin bir sonucu olarak ortaya çıkan alt kültürde geliĢen ve anomik bir
olgu ve sosyal bir sorun” olarak ele almaktadır. Bu yaklaĢım, 1950 ve 1960‟larda
Amerika‟da geliĢtirilmiĢ, ama 1980‟lerden itibaren yeniden güncellik kazanmaya
baĢlamıĢtır. KüreselleĢmenin artan etkisiyle ekonomik liberalizmin en az devlet
ilkesi etrafında biçimlendirilmeye çalıĢılan sosyal politikalarda yoksulluk kültürü
tezleri, hem söylemsel düzlemde hem de ulusal ve uluslararası siyasalarda giderek
artan bir etkiye sahip olmuĢtur (Sallan Gül vd., 2003). Lewis‟in yoksulların yaĢam
süreçlerine iliĢkin değerlendirme yapma amacıyla geliĢtirdiği yoksulluk kültürü
kavramı, günümüzde yoksulları dıĢlama amaçlı olarak kullanılmaktadır.
2.4.1.2. Yapısal Yoksulluk
Yapısal yoksulluk yaklaĢımı, yoksulluğu yoksulluk kültüründen farklı bir
biçimde ele almaktadır. Özünde yoksulluğu bireysel bir kusur ve olumsuz
sosyalleĢmenin bir sonucu olarak değerlendirmemektedir. Bu yaklaĢımda yoksulluk,
kapitalist sistem içinde yapısal ve tarihsel koĢulların bir sonucu olarak ele alınmakta
ve yoksulluğun sınıfa, etnikliğe, dine ya da cinsiyete dayalı ayrımcılıklar, mekânsal
ve ekonomik ayrıĢmalar sonucu ortaya çıktığına vurgu yapılmaktadır. Bir diğer
ifadeyle sosyal ve ekonomik engellemeler ve yetersizliklerden dolayı yoksul olan
bireyler, eğitim ve istihdam olanaklarının yokluğu veya yetersizliği, konut türü ve
konutun bulunduğu bölgenin olumsuzlukları, düĢük gelir gibi nedenlerle yoksul
kalmaktadırlar (Sallan Gül, 2001: 40-41). Yoksulluğa neden olan faktörlerin bu
kadar ayrıntılı biçimde ele alınması, yoksulluğun asıl nedeninin; bireysel eksiklikler
ya da çalıĢmama eğilimi değil, toplumsal yapıdaki olumsuz koĢullarla ekonomik ve
yapısal faktörlerden kaynaklandığını ortaya koymaktadır (Marshall, 1999: 827; Gül
ve Sallan Gül, 2004: 307; Sallan Gül, 2004: 123; Rawls, 1993: 327).
Yapısal yoksulluk yaklaĢımı, yoksulluğu kapitalist sistemdeki eĢitsiz iliĢkiler
ve piyasadaki adaletsizliklerin bir sonucu olarak görürken iki temel öğeye vurgu
yapmaktadır. Bu öğelerden ilki, yoksulların bireysel yetersizlikleridir. Bu yaklaĢıma
göre, yoksulluğun temel nedenlerinden biri olan yoksulların insan sermayelerinin
yetersizlikleri sorunu çözülür ve yoksullar yaĢamlarını sürdürebilecekleri geliri elde
33
edebilecekleri bir iĢte istihdam edilebilirlerse, devletin sosyal programlarının da
yardımıyla yoksulluklarından kurtulabileceklerdir. Burada temel hedef, yoksulların
piyasa sürecinde yer edinmelerini sağlamak ve devlete bağımlılıklarını azaltmaktır.
Yapısal yaklaĢımın bir diğer vurgusu ise yoksulluğa iĢgücü piyasalarındaki ikili
yapının neden olduğu yönündedir (Sallan Gül, 2001: 46). ĠĢgücü piyasaları birincil-
ikincil veya formel-enformel piyasalar Ģeklinde ikili bir yapıya sahiptir.4 Birincil-
formel piyasalarda yer alan iĢler; sosyal güvenceli, iyi ücretli, çalıĢma koĢulları
düzenli ve geliĢmeye olanaklı iken, ikinci sektör iĢler düzensiz zamanlı, düĢük
ücretli, güvencesiz ve geliĢmeye uygun olmayan iĢlerdir (Castells, 1989: 203-205).
Özellikle 1980‟li yıllardan sonra uygulanmaya baĢlayan yeni liberal politikalar
sonucu tarım dıĢı kentsel faaliyetlerde enformel/türedi faaliyetler önemli bir artıĢ
göstermiĢtir. Konut sorununu gecekondular inĢa ederek gidermeye, iĢgal arazi ve
evlerde oturarak çözmeye çalıĢan yeni kentliler, istihdam alanında ise formel ve
enformel süreçlere yönelmektedirler. ĠĢ piyasalarında ya asgari ücret veya altı
ücretlerle ucuz iĢgücü olarak istihdam olanağı bulabilmekte ya da bu soruna da
çözüm olarak normal olmayan bir yol olarak kabul edilen; marjinal iĢlere yönelerek
ya da yeni enformel piyasalar içinde yer alarak yeni bireysel stratejiler üretmeye
çalıĢmaktadırlar. Ancak iĢsizliğe geçici bir çözüm olabilen enformel iĢler, zamanla
kalıcı sorunlara yol açmaktadır. DüĢük ücretler, sosyal hak ve güvenceden
yoksunluk, kötü iĢ ve yaĢam koĢulları; belirsiz ve güvencesiz bir yaĢamda iĢsizlik ve
dolayısıyla yoksulluk nedeniyle kente gelenler daha da yoksullaĢmaktadır.
Son dönemlerde yapılan kent araĢtırmalarının ortaya koyduğu en önemli
geliĢmelerden biri, yoksulluğun ve kentsel yoksulların hızla artmakta olduğudur.
Toplumsal hayatta ve bu hayatın dönüĢümünde önemli bir yeri olan kentler
günümüzde; bir yandan kendilerini günün koĢullarına göre yenilemeye, olanakları ve
yetenekleri ölçüsünde çağı yakalamaya ve bir yerel olarak kendilerini cazip kılmaya
çalıĢırken, aynı zamanda geçmiĢten daha farklı ve daha derin biçimde hissedilen kent
yoksullarını da bünyelerinde arttırmaktadır (Göktürk, 2002: 218). Bu anlamda yeni
kentsel yoksulluk, azgeliĢmiĢ ülkelerin yanı sıra geliĢmiĢ ülkeleri de kapsayacak bir
biçimde, sadece toplumsal bir kategori olarak yedek emek ordusunun parçası olan
4
Ġkili piyasalara ve enformel sektöre iliĢkin ayrıntılı bilgi, bu çalıĢmanın devamında 2.4.2.
altbaĢlığında verilmektedir.
34
kent yoksulları kategorisinin değil, son yıllarda göreli olarak yoksullaĢan daha geniĢ
toplum kesimlerinin yaĢam koĢullarını anlatmak üzere kullanılmaktadır (Kaygalak,
2001b: 126-127; Erder, 2002: 37). 19. yüzyılın büyük endüstri kentlerindeki iĢçilerin
yoksulluğunun yerini günümüzde iĢçi olmayan kent içi yoksul sınıflar almıĢtır. Genel
olarak bakıldığında kent içi yoksul sınıflar, belirli bir iĢi olmayan, enformel sektörle
bağlantılı bir Ģekilde hayatını idame ettiren ve yaĢamlarını dönüĢtürme
olanaklarından yoksun bir kesimdir. Bu yeni yoksulluk deneyimi, ekonomik
yoksulluğun yanında kendini Ģiddetle hissettiren bir toplumsal dıĢlanmayı da içinde
barındırmaktadır (AltuntaĢ, 2008: 33; Akçar, 1998: 198, 202; Bauman, 2005: 143).
Gerek geliĢmiĢ ülkelerde gerekse azgeliĢmiĢ ülkelerde kentsel yoksulları nitelemek
için çeĢitli kavramlara baĢvurulmaktadır. Toplumsal dıĢlanma, marjinalleĢme bu
kavramlar arasında yer almaktadır. Toplumsal dıĢlanma, mahrumiyeti üreten veya
sürdüren oluĢumlara vurgu yapmaktadır. DıĢlanma; bir bireyin hayatının sadece
birkaç yönünü değil, az çok tümünü etkileyen koĢulları ifade etmektedir. DıĢlanma,
birkaç yönden yoksul veya düĢük gelirli olmaktan farklı özellikler taĢımaktadır.
DıĢlanma, toplumun diğer kesimlerinden derece bakımından farklı olma-daha az
kaynağa sahip olma- meselesi değil, çoğunluğun sahip olduğu fırsatlara
ulaĢamama/sahip olamama meselesidir. ġehrin en kötü alanlarında veya
mahallelerinde dıĢlanma, toplumun geri kalan kesimlerinden fiziksel anlamda bir
ayrılma Ģeklini almaktadır. Ġstihdam süreçlerinde ise, normal iĢgücü piyasası
fırsatlarına ulaĢmaktan mahrum kalma anlamına gelmektedir (Giddens, 2001: 97-98).
Bireylerin toplumsal yaĢam içinde, gıda, konut, sağlık hizmeti, eğitim, toplumsal
çevre ve hizmet, tüketim malları, boĢ zamanların değerlendirilmesi olanakları, ulaĢım
vb alt yapı hizmetleri gibi ihtiyaçlarını karĢılayamaması durumunda kente
eklemlenme süreçlerinde de sıkıntılar yaĢanmaktadır (Harvey, 2003: 98). Bu
sıkıntıların temelinde de dıĢlanma ve marjinalleĢtirilmeye yol açan iĢsizlik ve
yoksulluk yatmaktadır. Kentsel olanaklara ulaĢmada yaĢanan dengesizlik, varlıklı ve
kentle bütünleĢmiĢ kesimin daha fazla olanağa sahip olmasına karĢın yoksul ve
dıĢlanmıĢ kesimin sınırlı kaynaklara sahip olması ile net bir biçimde görülmektedir.
Günümüzün eĢitsiz ve tüketime dayalı toplumsal yapılarında da piyasa aktörleri bir
yandan daha fazla tüketim yapılmasını körükleyerek küresel kültürün sözcülüğünü
yapmakta diğer yandan ise yoksul ve marjinal grupları yani tüketemeyenleri kendine
35
tüketim alanları yaratabilmek uğruna sert bir biçimde dıĢlamaktadır (IĢık ve
Pınarcıoğlu, 2003: 140). Sosyal dıĢlanma; kasıtlı ya da kasıtsız biçimde bireyleri,
sosyal grupları ya da tüm toplulukları normal olarak görülen kazanç ve haklardan
dıĢlamaya hizmet eden süreçlere göndermede bulunmaktadır. Sosyal dıĢlanma;
insanlar için eğitim, iĢ, konut, hizmet ve uygun kazanımlara imkân sağlayan destek
ve enformasyon ağlarına eriĢim yokluğudur (Bilton vd., 2008: 79-80). Bir diğer ifade
ile dıĢlanma; bazı kesimlerin sosyal yaĢama katılımlarının engellenmesi, giderek
dıĢarı ve hatta yok olmaya itilmesi olgusunu nitelemektedir (ġengül, 2001: 203).
Özellikle büyük kentlerde belirginleĢen dıĢlanma, yoksul kesimleri ekonomik
sömürünün öznesi haline getirmektedir. ĠĢgücü piyasasının kutuplaĢmıĢ yapısı ve
formel iĢ olanaklarının azalması, onlara genellikle enformel iĢlerde çalıĢmaktan
baĢka çare bırakmamıĢtır. (AltuntaĢ, 2008: 34; Ergun, 2005: 3).
2.4.2. Enformel Sektör
Enformel sektör kavramı, 1970‟lerden itibaren farklı ülkelerde farklı
açılardan tartıĢılan bir olgu olmuĢtur. Özellikle 1980‟lerden itibaren dünya genelinde
hızlanan ekonomik yeniden yapılanma süreci ile birlikte rekabette üstünlük
sağlamaya çalıĢan bir çok iĢletme, enformel üretim kanallarına yönelmiĢtir. Bir diğer
ifade ile bu dönemde formel sektör, enformel sektörde faaliyet gösteren aktörleri,
üretimde esnekliğin yaĢanmasına paralel olarak ucuz emek ve mal sağlaması
açısından kullanma yoluna gitmiĢtir. Böylelikle, iĢ yasalarının uygulanmadığı, sosyal
güvenlikten yoksun ve düzensiz sürelerle çalıĢtırılabilen yani ucuza malolan iĢgücü
sunabilme potansiyelinin, enformel sektörün en önemli varlık nedenlerini
oluĢturduğu söylenebilir (Lordoğlu ve Özar, 1998: 5; Khan, 1994: 119-120).
Enformel sektörün nitelikleri; “örgütsüzlük ya da gevĢek bir örgüt biçimi
olan, güvencesiz, deneyim-uzmanlaĢma-eğitim aranmayan, iyi tanımlanmamıĢ,
yasalarla düzenlenmemiĢ, güvence altına alınmamıĢ, çalıĢma koĢulları ağır, yeterli
gelir getirmeyen, iĢçi devinimi yüksek iĢ türleri” olarak sıralanmaktadır (ġenyapılı,
1981: 74).
Kentlerde formel kesimin dıĢında ve bu kesim tarafından emilemeyen bir
grup bulunmaktadır. Bu grup; kentin modern kesimlerine hizmet ederek, yeni iĢ
imkânları bularak, daha çok kendi emeklerine dayanan, düzensiz, örgütleĢmemiĢ iĢ
36
imkânlarını kullanarak geçimini sağlamaya çalıĢmaktadır. Bu grup, marjinal sektör
olarak da adlandırılan enformel sektörü oluĢturmaktadır. Enformel sektörü ortaya
çıkaran temel koĢul; formel istihdam olanakları tarafından emilemeyen ve kentte
yaĢamak durumunda olan iĢgücünde bir artıĢ olmasıdır (Tekeli, 1977: 54-60; Gedikli,
2003: 71; Bircan, 1998: 40).
Enformel sektörün ortaya çıkmasında ve yaygınlaĢmasında etkili olan çeĢitli
nedenlerden ilki, azgeliĢmiĢ ülkelerin demografik ve sosyoekonomik özelliklerine
bağlı olup yapısal niteliktedir. Özellikle kırdan kente göç sonucu büyük bir kentsel
iĢgücü fazlasına sahip olan ülkelerde, formel sektörün yeterli istihdam alanı
yaratmaması sonucunda kendi hesabına çalıĢma ve mikro iĢletmeler önemli bir
ekonomik faaliyet ve istihdam kaynağı oluĢturmaktadır. Yine bu ülkelerde yasal
düzenlemelerin katılığı ve küçük üreticilerin bunlara uymada karĢılaĢtığı güçlükler,
ekonomik faaliyetlerin enformel olarak yürütülmesinde etkili olmaktadır. Bir diğer
faktör, küreselleĢmeyle bağlantılı yapısal uyum politikaları ve ihracata dayalı
sanayileĢme modeli bağlamında uluslararası pazarlarda rekabeti arttırmak için,
iĢgücü maliyetlerinin düĢürülmesi amacıyla üretim sürecinde ortaya çıkan
değiĢiklikler ve taĢeronlaĢmanın yaygınlaĢmasıdır. KuĢkusuz bununla bağlantılı
olarak, 1970‟lere kadar geliĢmiĢ ülkelerde izlenen sosyal refah devleti politikalarının
emeği koruyan düzenlemelerinin geliĢmekte olan ülkelere olan yansımalarına
sermaye çevrelerinin duyduğu tepkinin de ele alınması gerekmektedir. Ġstihdam
güvencesi, gelir güvencesi, sosyal güvenlik, örgütlenme ve toplu pazarlık haklarına
bağlı olarak iĢgücü piyasasını düzenleyen yasa, kurallar ve politikalarda yapılan
köklü değiĢiklikler ve kuralsızlaĢtırma enformel sektörün yaygınlaĢmasında etkili
olmuĢtur (Türcan ÖzĢuca ve Toksöz, 2003: 5-6). Enformel sektörün geliĢmesi ve
büyümesi ile yaĢam değerleri ve normlar arasında çok önemli paralellikler vardır.
YaĢam Ģartları ağırlaĢtıkça uyum sağlamaya çalıĢan birey, ekonomik durumunu
iyileĢtirmeye çalıĢacaktır. Bunu gerçekleĢtirmenin bir yolu, yapılan harcamalarda
kısıtlamalara gidilmesiyken, diğer yol ise elde edilen gelirin arttırılmasına
çalıĢılmasıdır. Tüketim ekonomisinde kısıtlama yapmanın zorluğundan dolayı birey
kazancını arttırmanın yollarını arar ve enformel sektörün en önemli alanlarından biri
olan kaçak çalıĢma için uygun ortam yaratılmıĢ olur. Kaçak çalıĢma; bir yandan
emeklilik ya da sigortasız çalıĢma Ģeklinde gerçekleĢirken, diğer yandan ek iĢ yapma
37
ya da ev içi hizmet ya da mal üretilmesi Ģeklinde de olabilmektedir (Özsoylu, 1996:
95-96).
Enformel sektörün ortaya çıkmasında genel olarak iki eğilimin varlığından
söz edilebilir; geçim stratejisi olarak enformelleĢme ve birikim stratejisi olarak
enformelleĢme. Geçim stratejisi olarak enformelleĢme, enformelleĢme sürecinde
ailenin etkinliğine iĢaret etmektedir. Aile emeğin yeniden üretiminde önemli bir yer
tutmaktadır. Aile bireylerinin yaĢamlarını devam ettirebilmeleri için yeni faaliyetler
üretmektedir. Bir diğer ifadeyle; iĢsizliğe, gelir azalmalarına, ekonomik koĢulların
bozulmasına karĢı ya da yaĢam koĢullarını düzeltmek için aile yeni stratejiler
geliĢtirir. Enformel/türedi faaliyetlere yönelme de üretilen bu stratejilerin önemli bir
parçasını oluĢturur. Birikim stratejisi olarak enformelleĢme sürecinde ise büyük
Ģirketlerin ve güçlü sermayenin etkin olduğu görülmektedir. Genel olarak tüm üretim
süreçlerinde ama özellikle ekonomik kriz yaĢanan dönemlerde, bu kesim karları
arttırmak, riskleri azaltmak, sendikalarla muhatap olmamak, uluslararası piyasalarda
rekabet gücüne sahip olabilmek için üretimi enformelleĢtirmeye yönelmektedirler.
Örneğin 1970‟lerde yaĢanan ekonomik krizde hem geliĢmiĢ hem de geliĢmekte olan
ve azgeliĢmiĢ ülkelerde, çeĢitli sektörlerde faaliyet gösteren Ģirketler fason
bağlantılar kurma yoluna gitmiĢler ya da küçük iĢletmelerde olduğu gibi doğrudan
fason üretime baĢlamıĢlardır. Dolayısıyla Ģirketlerin sermaye birikimine yönelik
olarak uyguladıkları bu stratejiler de enformel sektör faaliyetlerinin ve enformel
ekonominin boyutlarının geniĢlemesine neden olmuĢtur (Demir, 1993: 39-40; Tabak,
1999: 15; Tatlıcan, 1996: 112-113; Lordoğlu vd., 1999: 76; Tunalı, 2000: 29).
2.4.3. Gecekondu Olgusu
Farklı Ģekillerde ele alınabilmekle birlikte genel olarak gecekondu olgusunu;
“sanayileĢmeyle kentleĢmenin paralel bir seyir izlemediği, kentlerin yoğun göçü
emebilecek kapasitede olmadığı ülke kentlerinde göç sonucu kente gelen kesimin
kendi imkânlarıyla yaptığı ve yoksulların yoğun olarak yaĢadığı mekânsal ölçek”
olarak tanımlamak mümkündür. Bir diğer ifadeyle gecekondu; “kırsal alanlardan
kentlere göç eden kesimin formel yollardan ihtiyaçlarını karĢılayamaması sonucu,
kentlere eklemlenme sürecinde konut sorununa enformel yollardan bulduğu çözüm”
olarak da tanımlanabilir.
38
Nüfusu olanaklarından çok daha hızlı artan bir kentte, en önemli sorunlardan
biri olarak karĢımıza barınma çıkmaktadır. Göç sonucu kente gelen kiĢiler
belediyenin, devletin ya da üçüncü kiĢilerin arsaları üzerine kendi konutlarını
yaparak bu sorunu çözmeye çalıĢmıĢlardır. Gecekondu olgusu genel olarak Türkiye
gibi kentleĢme hızının sanayileĢme hızından daha yüksek olduğu ülkelerde, kente
yeni gelenlerin (göç edenlerin) kente tutunma çabalarının bir aracı olarak karĢımıza
çıkmaktadır (Kongar, 2000: 562; Arslan, 2007: 85).
Gecekondu olgusuna genellikle kentleĢme sorunu olarak bakılsa da aslında
gecekondu, ülkemizin ekonomik ve sosyal yapısındaki değiĢimin bir sonucu olarak
ele alınmalıdır. II. Dünya SavaĢı sonrasında hızını ve yoğunluğunu giderek arttıran
bir biçimde kentlere yönelen nüfus, yönlendirici bir arazi ve yeterli destekleyici bir
konut politikası olmayıĢından dolayı barınma sorununu kendi olanaklarıyla çözmeye
çalıĢmıĢtır. (Güçhan, 1992: 35,45; Toprak Karaman, 1998: 189; TÜSĠAD, 2001:
212). Gecekondu, 1950‟lerde sanayileĢmeye baĢlayan Türkiye‟nin büyük kent
merkezlerinde, günlük iĢ olanaklarına yakın ve yaĢam kalitesi düĢük konutlar olarak
ortaya çıkmıĢtır (Ekinci, 1995: 15-16; Özden, 2008: 279). Bu anlamda gecekondunun
adını aldığı süreçten de anlaĢılabileceği gibi yeni kentliler, barınma sorununu
çözmek için oldukça kısa sürelerde konutlarını yapmıĢlar ve süreç içinde
konutlarının yaĢam kalitesini yükseltmiĢlerdir (Kongar, 2000; 565; Yörükan, 2006:
55-57).
2.4.3.1.Gecekondu Olgusuna YaklaĢımlar
1940‟lı yıllardan sonra konuĢma dilimize giren gecekondu genel olarak;
“bayındırlık ve yapı kurallarına aykırı olarak, gerçek ya da tüzel, kamusal ve özel
kiĢilerin toprakları üzerine, toprak sahibinin istenç ve bilgisi dıĢında yapılan, barınma
gereksinmeleri devletçe, kent yönetimlerince karĢılanamayan yoksul ya da dar gelirli
ailelerin yaĢadığı barınak türü” olarak tanımlanmaktadır (KeleĢ, 2000: 385).
Gecekondu olgusuna yönelik olarak literatürde üç önemli yaklaĢım yer almaktadır.
Bunlar sırasıyla; “tampon kurumlar”, “marjinal sektör” ve “merkez-çevre”
yaklaĢımlarıdır (Gökçe vd.,1993: 15).
Tampon kurumlar yaklaĢımı açısından gecekondu; göç sonucu kente gelmiĢ
olanların barınma sorununa bir çözüm olarak ortaya çıkarken aynı zamanda bu
39
kesimlerin kentle bütünleĢmesi açısından kolaylaĢtırıcı mekanizmaları da
içermektedir (Gökçe vd., 1993: 15). Bir diğer ifade ile gecekondular, kente uyum
sağlamada aracı kurum olarak iĢlev görmektedirler (Özer, 2004: 78). Türkiye‟de
kentleĢme üzerine yapılan araĢtırmalar, kır-kent göçü, gecekondulaĢma, kentte
kurulan enformel iliĢkilerin niteliği ve son zamanlarda da kent yoksulluğu
bağlamında ele alınmıĢtır. Bu araĢtırmaların sonuçları, kentlerde formel piyasaların
kente yeni gelenleri istihdam etmede yetersiz kaldığını ve yeni kentlilerin
yaĢamlarını sürdürebilmek için daha çok enformel iliĢki kanallarını (akrabalık,
hemĢerilik vb) kullanarak enformel piyasalara dâhil olduklarını/türedi iĢler
oluĢturduklarını ortaya çıkarmıĢtır. Genel olarak gecekondu araĢtırmaları olarak
adlandırılan bu çalıĢmalar yeni kentliler açısından öncelikli sorunun konut edinme ve
kente eklemlenebilme-kentte tutunabilme olduğunu ortaya çıkarmıĢtır (Erder, 1996:
17-18). KentleĢme sürecinde özellikle yoksullar, gerek göç sırasında gerekse göçten
sonra yerleĢme, iĢ bulma ve gündelik hayatta karĢılaĢtıkları sorunları çözebilmek için
aile, akrabalık ve giderek hemĢerilik gibi kökene dayalı dayanıĢma iliĢkilerini yaygın
olarak kullanmıĢlardır (Gökçe vd., 1993: 257-266 ). Kıray ise tampon kurum
kavramını sosyal değiĢmeyi açıklarken kullanmaktadır. Kıray‟a göre her sosyal yapı,
bu yapıyı meydana getiren sosyal kurumların, insan iliĢkilerinin ve bunların karĢılıklı
etkileĢimlerinden doğan sosyal değerlerin birbirlerini karĢılıklı olarak etkiledikleri
bir bütündür. Bu bütün, her zaman aynı olmayan bir hız ve tempoyla değiĢmektedir.
Toplumsal yapıda yaĢanan değiĢim sürecinin bunalımsız geçmesini sağlayan ve
çatıĢmaları önleyen kurumları Kıray; “tampon mekanizma” olarak adlandırmaktadır.
Bu mekanizmalar sayesinde toplumun değiĢme sürecinde bir denge halinde kalması
sağlanabilmektedir (Kıray, 2000: 19-20). Türkiye‟nin kentleĢme sürecinde de
gecekondu ve etrafında ortaya çıkan iliĢki ağlarının kentle bütünleĢmede tampon
kurum iĢlevi gördüğü söylenebilir. Tarımda makineleĢme ve toprağın küçük
birimlere bölünmesi sonucunda açığa çıkan iĢgücü; kentsel alanlardaki hizmetler ve
ücretler bakımından kentlere çekildikleri fakat mevcut sanayi ve hizmetler yapısı
içinde emilemediklerinde, konut ihtiyacını karĢılamak için gecekondular inĢa
etmiĢlerdir. Sonrasında ise bu yerleĢme bir yaĢam biçimi halini almıĢtır. Hızla
değiĢen ve dıĢa bağımlı bir toplumsal-ekonomik yapıya sahip ülkelerde ortaya çıkma
eğilimi, gecekondunun tam bir tampon kurum olarak ele alınmasına olanak
40
sağlamaktadır. Bir tampon kurum olarak gecekondu, bireyin kente adaptasyonu ve
kentle bütünleĢmesi sürecinde oldukça önemli bir rol oynamaktadır (Kongar, 1982:
31).
Gecekondu olgusunu ele alan bir diğer yaklaĢım olan “marjinal sektör”
yaklaĢımı ise; gecekonduların genel olarak toplumun ekonomik, sosyal ve değer
sistemiyle bütünleĢememiĢ kiĢi ve grupları kapsadığına vurgu yapmaktadır. Bu
yaklaĢım çerçevesinde gecekondu sorunu ekonomik ve toplumsal boyutlarıyla ele
alınmakta, marjinal etkinlikler ve marjinal yaĢam biçimi çerçevesinde
tanımlanmaktadır (Gökçe vd., 1993: 15). Marjinal etkinlikler ve yaĢam biçimi,
egemen ya da geleneksel olarak adlandırılabilecek süreçlerin dıĢında kalan
kavramlara iĢaret etmektedir. Bir diğer ifadeyle formel yollardan kentle
bütünleĢemeyen yeni kentlilerin mevcut kurallar çerçevesinde yer almayan yollardan
çözüm üretmeleri bu yaklaĢım çerçevesinde ele alınmaktadır. Özellikle 1980‟li
yıllardan sonra uygulanmaya baĢlayan yeni liberal politikalar sonucu, tarım dıĢı
kentsel faaliyetlerde enformel/türedi faaliyetler önemli bir artıĢ göstermiĢtir. Konut
sorununu gecekondular inĢa ederek gidermeye, iĢgal arazi ve evlerde oturarak
çözmeye çalıĢan yeni kentliler, istihdam alanında ise formel ve enformel süreçlere
yönelmektedirler. ĠĢ piyasalarında ya asgari ücret veya altı ücretlerle ucuz iĢgücü
olarak istihdam olanağı bulabilmekte ya da bu soruna da çözüm olarak normal
olmayan bir yol olarak kabul edilen; marjinal iĢlere yönelerek ya da yeni enformel
piyasalar içinde yer alarak yeni bireysel stratejiler üretmeye çalıĢmaktadırlar.
Marjinallik kavramı özellikle yakın dönemde kent yoksullarını nitelemede kullanılan
kavramların baĢında gelmektedir. MarjinalleĢmenin genellikle dört temel çeĢidi
vardır: Toplumsal marjinalleşme, gecekondularda yaĢayanların kent yaĢamından
soyutlandıkları anlamına gelmektedir. Kültürel marjinalleşme, bu insanların
kültüründe kırsal ve geleneksel kültürel kuralların egemenliklerini sürdürdüğü
anlamına gelir. Siyasal marjinalleşme aynı insanların siyasal yaĢama doyurucu
biçimde katılmadıklarını ifade etmektedir. Bunun bir tehlikeli sonucu her türlü
Ģiddete baĢvurulmasıdır. İktisadi marjinalleşme ise söz konusu kiĢilerin genellikle
güvenli olmayan iĢlerde çalıĢtıkları anlamına gelmektedir (Bulutay, 2000: XIV).
“Bağımlı kentleĢme” yaklaĢımı olarak da adlandırılan “merkez-çevre”
yaklaĢımına göre ise azgeliĢmiĢ (çevre) toplumların tüm yapıları geliĢmiĢ (metropol)
41
toplumlar tarafından belirlenmektedir. Buna göre; gecekondu olgusu, çağdaĢ
kapitalist kesimle gelenekçi feodal kesimin kentleĢme sürecine fiziksel yansıması
olarak değerlendirilmektedir (Gökçe vd., 1993: 15-16). Bu anlayıĢa göre, dünya
kapitalist sisteminin bir parçası olan tüm azgeliĢmiĢ ülkeler, metropol ülkelerinin
uzantısı ve taĢralarıdır. Bu tür ülkelerde çağdaĢ-kapitalist kesim ile geleneksel-feodal
kesim bir arada yaĢamaktadır. Geleneksel-feodal kesim, ülkenin kendi tarihinden ve
özbenliğinden gelen nitelikleri yansıtmaktadır. ÇağdaĢ-kapitalist kesim ise dıĢa
bağımlı geliĢmenin ve metropoller tarafından denetlenen ekonomik yapının bir
sonucu olarak bağımlılığı vurgulamaktadır. Bu görüĢe göre bir çevre ülkesi olan
Türkiye‟deki kentleĢme süreci, dıĢa bağımlı bir nitelik taĢır ve Batı toplumlarında
görülen kentleĢme olgusundan çok farklı niteliklere sahiptir. GeliĢmiĢ metropol
ülkelerinin ekonomik çıkarlarına göre örgütlenen bir yapıda, kentli iĢgücünün önemli
bir bölümü çağdaĢ kesimlerle bütünleĢememektedir. Aslında bütün kentlerde görülen
bu durum Türkiye gibi çevre ülkelerde daha belirgindir (Kongar, 1982: 26-27).
Kısaca belirtmek gerekirse gecekondu olgusu, merkez ülkelerinin ekonomilerine
bağımlı bir kapitalistleĢme süreci içinde bulunan azgeliĢmiĢ çevre ülkelerindeki
kentleĢmenin görünümüdür (ġenyapılı, 1981: 17-19; Kaygalak, 2008: 15; Özer,
2004: 81). KentleĢme ile modernleĢme arasında çok sıkı bir iliĢki bulunduğu ve
kentleĢmenin evrensel bir olgu olduğu ileri sürülmektedir. GeliĢmekte olan ya da
azgeliĢmiĢ ülke kentlerinin de geliĢmiĢ ülke kentlerinin geliĢme çizgisini izleyerek
geliĢecekleri ifade edilmektedir. Yüzyılın baĢından beri merkez ülkeler ile çevre
ülkeler arasındaki iliĢkiler, bağımlılık iliĢkileri nedeniyle çevre ülkeler aleyhine
geliĢmektedir. Merkezdeki kentler, bağımlı ülkelerdeki kentlerin kaynaklarını
merkez ülkelere aktarma iĢlevini görmektedirler. Bu iĢlevleriyle sosyal dengeyi
bozmakta ve geliĢmekte olan ülke kentleri sömürü zincirinin birer halkasına
dönüĢmektedirler. Bu durum, kendi iç dinamiklerine dayalı bağımsız geliĢmeyi
ortadan kaldırmaktadır. Bu süreçte ortaya çıkan bağımlı kentler, temelde küresel
sermaye tarafından Ģekillendirilmektedir. Bu kentler; yoksullukla zenginliği,
gökdelenle gecekonduyu, formel ve enformel ekonomiyi bir arada barındırmakta ve
toplumsal ayrımlaĢma ve eĢitsizliği net bir biçimde yansıtmaktadırlar (Aslan, 2004:
33-34; Kaygalak, 2008: 15-16).
42
2.4.3.2.Kullanım Değerinden DeğiĢim Değerine Gecekondu
Gecekondu olgusunun tarihsel süreç içinde geliĢimi, kullanım değeri/değiĢim
değeri tartıĢmaları çerçevesinde örüntülendirilmektedir. Gecekonduya ve
gecekonduluya bakıĢın bu çerçevede nasıl dönüĢtüğü ise kimi çalıĢmalarda farklı
zaman dilimleri kullanılsa da 1980 öncesi ve sonrası Ģeklinde ele alınarak net bir
biçimde ortaya konabilir. (Kongar, 2000: 567; Okutan, 1995: 38-40; Torlak, 2003:
64-66; Gedikli, 2003: 71-72; ġenyapılı, 2006: 84-122; ġenyapılı, 1981: 43-49; KeleĢ,
2000: 393-394).
Gecekonduların kullanım değerinden değiĢim değerine sahip olgulara
dönüĢmesi süreci “ilk kuĢak gecekondular” ve “ikinci kuĢak gecekondular” Ģeklinde
incelenebilir. Buna göre; ilk kuĢak gecekonduların temel özellikleri Ģu Ģekilde
sıralanabilir:
- Kamu arazilerinin iĢgal edilmesi,
- Konut sahibi, yapımcı ve kullanıcının genelde aynı kiĢi olması,
- Gecekondunun ticari bir meta olarak görülmemesi ve kullanım amaçlı
yapılması,
- Kullanıcının ihtiyacına göre zaman içinde eklemeler yapılması,
- Kentle bütünleĢme iĢlevinin olması, Ģeklinde sıralanabilir.
Ġkinci kuĢak gecekonduların temel özellikleri ise Ģu Ģekildedir:
- ĠĢgal yoluyla arsa elde etmenin yanı sıra kent çevresindeki arsaların
sahipleri tarafından parsellenerek satılması,
- Gecekonduların artan oranlarda baĢka gruplar tarafından inĢa edilmesi ve
satılması,
- Gecekondulara özgü bir inĢaat piyasasının geliĢmesi, bu piyasaya giriĢ ve
çıkıĢların denetlenmesi,
- Kiracılığın geliĢmesi,
- Af ve ıslah imar planlarıyla gecekonduların çok katlı apartmanlara
dönüĢmesi (Bal, 2008: 119; Erder, 1996: 18-20; IĢık ve Pınarcıoğlu,
2003:112-114, 164-167; IĢık, 1999: 282-288).
43
1940‟lı yıllardan itibaren, geçimini tarımdan sağlayan oldukça geniĢ bir
kesim tarımda makineleĢme süreci nedeniyle iĢsiz kalmıĢtır. Aynı dönemde
sanayileĢmeye baĢlayan kentler, iĢ ve sosyal hayatın merkezi konumuna gelmeye
baĢlamıĢtır. Bu geliĢmeler kırdan kente göçün temel nedenlerini oluĢturmuĢtur.
Kentlerde yeterli konut stoku bulunmadığından ve göç edenlerin gelir/birikim
seviyeleri kentsel konut pazarındaki fiyatlar karĢısında düĢük kaldığından, kente göç
eden kesim kendi evini kendisi yapma yoluna gitmiĢ ve bunun için de ağırlıklı olarak
kamu arazilerini seçmiĢlerdir. Bu süreçte (1940-1960) yapılan gecekondular, sadece
barınma ihtiyacına yönelik masum birer olgu Ģeklinde görülmüĢtür (Gedikli, 2003:
71; Özer, 2000: 47).
Türkiye‟nin sanayileĢme sürecinde gecekondular, emeğin ucuzlaması iĢlevini
görmesi ve kaynakların konuta aktarılmamasını sağladığı için kabul edilmiĢtir. Bir
diğer ifadeyle kentlerde sürekli artan gecekondulu nüfus, emek piyasasında değerin
düĢük kalmasını ve gecekondu da kapitalin konut alanına akmayıp üretim alanında
kalmasını sağlamıĢtır. Burada kullanılan emeğin değerinin düĢük kalması yani ucuz
olması ifadesi yalnızca emeğin ücretini kapsamamakta, sorunlarını iĢverene ve
devlete mali yük getirmeden çözebilen iĢgücüne de iĢaret etmektedir. Bu anlamdaki
“ucuz” iĢgücünü ise gecekondulu nüfus sağlamaktadır. Böylelikle sermaye,
kendisinin sağlaması gereken iĢçi barınma ihtiyacını çözmüĢ, iktidarlar da
gecekonduya göz yummuĢtur (ġenyapılı, 1981: 45; Torlak, 2003: 65).
1960-1980 arası dönemde gecekondunun ticari bir mal niteliği kazanmaya
baĢladığına vurgu yapılmaktadır. Artık gecekondular alınıp satılmakta, kiralanmakta
ve arsa rantlarına el koyulabilmektedir. Bu dönemde ayrıca kente yeni gelenlere arsa
ve ekipman sağlayan, gecekondu yapıp satan Ģirketler de ortaya çıkmıĢtır. Bir diğer
ifade ile yeterli konut ve ucuz arsa olmayıĢından kaynaklanan aĢırı talep, gecekondu
yapımını ticarileĢtirmiĢ ve kendi patronlarını/tüccarlarını üretmiĢtir (Torlak, 2003:
66; Gedikli, 2003: 72). Ancak gecekondular üzerinde söz sahibi kesim, halen asıl
sahipleridir.
1980 sonrası dönemde ise gecekondunun değiĢim değeri kullanım değerinin
önüne geçmiĢtir. Gecekondu bölgelerini düzeltmek için piyasa mekanizması içinde
çözümler getirilmiĢ, ancak bu doğrultuda elde edilen rant, gecekonduludan çok arsa
44
spekülatörleri ve piyasa aktörlerince paylaĢılmıĢtır. Gecekondu bölgeleri piyasa
mekanizması içinde önemli rant kaynağı olmuĢ ve müteahhitlerin girdiği alanlar
apartmanlaĢmıĢtır. Bu süreçte gecekondulu belki sahip olduğu evin dıĢında bir eve
daha sahip olurken, arta kalan rant piyasa aktörlerince paylaĢılmıĢtır. Gecekondu
sahipleri bu süreçte konutunu çok katlı yapıya dönüĢtürecek olanaklara sahipse
kendisi kat çıkmıĢ (çalıĢma koĢulları ve gelirleri göz önünde bulundurulursa bu oran
oldukça azdır), bu olanaklara sahip değilse müteahhitle anlaĢma yoluna gitmiĢtir.
Tek katlı gecekondulardan çok katlı apartmanlara geçiĢ; genel olarak
gecekondulunun tercihi değil, kentsel arsa talebinin artmasına paralel olarak
gecekondu bölgelerinin hedef haline gelmesi nedeniyle olmuĢtur. Kendi
olanaklarıyla kat çıkan ya da ek yapan gecekondulular daha çok bunları aile
bireylerinin kullanımı için yaparlarken, müteahhitler rant kaygısı ile bu alanlara
yönelmiĢlerdir. (Gedikli, 2003: 72; ġenyapılı, 1981: 48-49; Torlak, 2003: 66). Bu
dönemde çıkarılan af yasaları ve ıslah planlarıyla gecekondu bölgeleri, piyasa
aktörleri açısından önemli rant kaynağı haline gelmiĢtir. Af yasaları ve ıslah imar
planlarında temel amaç, gecekondu bölgelerindeki mülkiyet sorunlarını çözerek bu
alanlara hızla yasal statü kazandırmak ve gecekonduların düzenli apartman türü
konut stokuna dönüĢtürülmesini sağlamaktır. Beklenen dönüĢüm, kent içinde en
avantajlı ve çekim gücüne sahip alanlarda gerçekleĢmiĢtir. Gerek yerel yönetimler
gerekse özel sektör kent merkezlerine yakın gecekondu alanlarında ya da arsa
boyutları ve sağlanan olanakların büyük giriĢimciyi tatmin edecek ölçüde olduğu
alanlarda dönüĢümün gerçekleĢmesi için çaba sarf etmiĢlerdir. Mekânsal konumu
avantajlı olmayan gecekondu bölgelerinde ise dönüĢüm genellikle orada yaĢayanlara
bırakılmıĢ, bu alanlarda yaĢayanların gerek mülkiyet sorunlarından kaynaklı gerekse
ekonomik yetersizliklerinden kaynaklı sorunlar nedeniyle af ve planlarda öngörülen
dönüĢüm gerçekleĢtirilememiĢtir. (ġenyapılı, 1998: 311-312; Çopuroğlu, 2006: 148;
Özdemir Sönmez, 2006: 122).
2.5. 1980 Sonrasında Kent Ekonomisinde YaĢanan DeğiĢim ve Gecekondu
Olgusuna Yansımaları
Sanayi Devrimi sonrası süreçte üretim biçiminin yabancılaĢtırıcı etkisi ve
kurumsal yapısının karmaĢıklığı nedeniyle kentlerde önceki dönem kentlerinden
45
farklılıklar görülmeye baĢlamıĢtır. Bu dönemde kent; ekonomik, toplumsal ve
kültürel bir bütün olarak algılanmaya baĢlamıĢtır. Bu bütünlüğün temel nedeni,
kentin ekonomik geliĢmesine katkıda bulunma çabasından kaynaklanmaktadır.
Sanayi Devrimiyle ortaya çıkan yeni birikim tarzının bir sonucu olan bu durum, toplu
tüketim hizmetleri ve kent planlaması gibi anlayıĢları da ortaya çıkarmıĢtır. Kentleri
ekonomik geliĢme ve toplumsal modernleĢmenin merkezi olarak gören bu yeni
durum, kentin ekonomik büyümesine katkı sunarken, toplumsal refahın ve
bütünleĢmenin oluĢumuna da hizmet etmiĢtir (Kaygalak, 2009: 45). Bu dönemde
kentler sanayinin, emeğin ve sermayenin hızla yoğunlaĢtığı yerler olmuĢ ve üretim
sisteminin merkezi haline gelmiĢtir (Kaygalak, 2008: 50). Sanayi ve üretim merkezli
kent kurgusu 1960‟lı yılların ikinci yarısından itibaren zayıflamaya baĢlamıĢ
(DayanıĢmacı Atölye, 2007: 143) ve kentler üretimin örgütlendiği kentlerden
tüketimin örgütlendiği kentlere dönüĢmüĢ ve bizzat tüketilen birer olgu haline
gelmeye baĢlamıĢlardır.
1980 sonrası dönemde ise fordist üretim biçimi önemini yitirmiĢ ve esnek
uzmanlaĢmaya dayalı esnek üretim biçimleri ön plana çıkmıĢtır. Bu doğrultuda
sermaye ve emek yoğun sanayi ekonomilerinin yerini bilgi ve teknoloji yoğun
ekonomiler almıĢtır. Bilgi ve teknoloji yoğun ekonomi dönemi, mekânsal anlamda
yeni bir düzenlemeyi de beraberinde getirmektedir. Bu süreçte kentsel ekonomi bir
ağ ekonomisine dönüĢmekte ve ulaĢım, taĢıma, iletiĢim, ticaret, hizmet, teknolojik
yenilik, bilgi ve enformasyon ağlarından oluĢan bir kentsel ekonomik sistem ortaya
çıkmaktadır (BaĢer, 2005: 496).
1980 sonrasında küresel anlamda ortaya çıkan ekonomik yeniden yapılanma,
ulus devletlerin değiĢen rolleri, kentler arasında artan rekabet gibi faktörler kentleri
ve kent ekonomisinin yeniden ortaya çıkıĢını yönlendirmektedir. Bunlar arasında
kentleri en çok etkileyen faktör, küresel yeniden yapılanma sonucunda ekonomide ve
üretim sistemlerinde ortaya çıkan dönüĢümdür. Bu süreçte sanayi kent
merkezlerinden uzaklaĢtırılırken, hizmet ve finans sektörleri kent merkezlerinde
yoğunlaĢmıĢtır. Üretim sistemlerindeki dönüĢümler, ekonomik altyapıda ve yerleĢim
örüntüsünde değiĢimlere yol açarken toplumsal anlamda da değiĢimlere neden
olmuĢtur. Hizmetler ve finans sektörünün öneminin artmasına paralel olarak
profesyonel meslek grupları, üst düzey yöneticiler, teknik personel ön plana çıkarken
46
üretim sektöründe çalıĢan kesimler gözden düĢmüĢtür. Buna paralel olarak üretimin
kent dıĢına taĢınmasıyla kent merkezleri hizmetler ve finans merkezlerinin yöneldiği
alanlar olmuĢtur (Kayasu ve YaĢar, 2003: 23). Sermayenin yer seçimi ve üretim
biçimleri kentsel alanlarda mekânsal organizasyonları da etkilemektedir. 1980
sonrasında üretim biçimlerinin değiĢmesi, kent merkezlerindeki sanayinin kent dıĢına
itilmesi ve kent merkezlerinde yeni iĢ alanlarının yaratılması kentsel mekânı da
etkilemiĢtir (Osmay, 1998: 139). Sanayinin boĢalttığı alanlar, kentsel
yenilemenin/dönüĢümün konusu olurken imalat ağırlıklı üretimin yerini alan dağıtım,
sigortacılık, iletiĢim, turizm, bankacılık, kültürel etkinlikler, finansal hizmetler,
yöneticilik hizmetleri, reklamcılık, pazarlama, araĢtırma ve benzeri sektörler kent
merkezinde yoğunlaĢmıĢ ve kent ekonomilerinde ağırlık kazanmaya baĢlamıĢtır
(BaĢer, 2005: 495; Bayraktar, 2007: 128; Kalkan vd., 2005: 796-797). Kentlerde
hizmetler sektörünün geliĢimine paralel olarak, kent merkezlerinde yaĢanan yığılma
(gerek iĢyeri gerekse bu sektörlerde çalıĢanların konut vb talepleri) kentsel arsa rant
değerlerinin yükselmesine neden olmuĢtur (Ayten, 2005: 691).
Kent ekonomisinde ve üretim biçimlerinde yaĢanan değiĢmeler kent içi
alanların rantını yükseltmiĢ; bu geliĢmeler bir yandan sanayinin desantralizasyonuna
neden olurken (Demirer vd., 1999: 319) bir yandan da kentsel arsa talebine olan artıĢ,
eski kent merkezleri ve gecekondu alanlarının da sakinlerinden boĢaltılmasını
gündeme getirmiĢtir.
Yoğunluk, arsa değerleri, kira bedeli, eriĢebilirlik, sağlıklılık, saygınlık,
estetik, gürültü vb sıkıntıların olmaması gibi etkenler farklı nüfus kesimlerinden
insanların kentin değiĢik alanlarını yerleĢim yeri olarak seçmesinde etkili olmaktadır.
ÇalıĢılan yer ve yapılan iĢin niteliği, gelir, ırksal ve etnik özellikler, toplumsal statü,
gelenekler, alıĢkanlıklar, zevkler, tercihler ve önyargılar kentsel nüfusun farklı
yerleĢim yerlerine seçilip dağıtılmasında önemli yer tutmaktadır. Yoğun bir yerleĢim
yerinde oturan farklı nüfus öğeleri böylece, gereksinimlerinin ve yaĢam biçimlerinin
birbirleriyle uyumlu olup olmamasına göre birbirlerinden ayrılmaktadırlar. Benzer
bir biçimde, aynı konumda bulunan ve benzer gereksinimlere sahip bireyler, bilinçli
olarak ya da içinde bulundukları koĢulların sonucunda farkında olmadan aynı
yerlerde yaĢamayı tercih edebilmektedirler (Wirth, 2002: 94). Mekânsal farklılaĢma;
kapitalist üretim sürecinden doğan güçlerce üretilir, insanların özerk ve
47
kendiliğinden yeğlemelerinin ürünü olarak yorumlanmamalıdır (Harvey, 2002: 169).
Günümüz kentlerindeki mekânsal farklılaĢma, pazar donanımına ulaĢabilmek için
gerekli kıt kaynaklara eriĢim olanaklarında farklılaĢma anlamına gelmektedir.
Örneğin eğitim fırsatlarına eriĢim olanaklarındaki farklılıklar pazar donanımının bir
kuĢaktan ötekine taĢınmasını kolaylaĢtırır ve devingenlik olanaklarının belirgin bir
biçimde kısıtlanmasına yol açar. Fırsatlar öyle yapılanmıĢ olabilir ki, beyaz yakalı
iĢgücü beyaz yakalı bir komĢuluk biriminde, mavi yakalı iĢgücü mavi yakalı
komĢuluk biriminde vb yeniden üretilir. Topluluğun yaĢadığı mekân, üretim yeri için
uygun iĢgücünün yeniden üretildiği mekândır. Bir diğer ifade ile mekânsal yerleĢim,
sınıfsal boyutlu özellikler taĢımakta ve üretim biçim ve iliĢkileri de bu süreçte etkili
olmaktadır. Yani kentlerde genel olarak herkes kendi gelir düzeyine uygun düĢen bir
konut alanında oturmakta, sınıfsal ayrımlar mekâna ve konut alanlarına doğrudan
yansımaktadır. Sermayenin yoğun baskı ve talebi altındaki kentsel alanlarda,
mekânsal farklılaĢma zaten büyük ölçüde üretilmiĢ durumdadır ve kentli bireyler
tercihlerini buna uydurmak durumundadır. Pazar düzeneği kentlilerin seçim
yelpazesini daraltmaktadır. Bu süreçte varsıl grupların ve sermayenin tercihlerinin
biçimleniĢi ortaya keskin mekânsal farklılaĢmalar çıkarmaktadır. Mekân seçiminde
yoksulların hiçbir tercih hakları bulunmamaktadır ve varsıl gruplar seçimde
bulunduktan sonra geriye kalanla yetinmek durumundadırlar (Harvey, 2002: 161-
162, 166-167; Peet, 1987: 40; Özer, 2004: 10; Harris ve Ullman, 2002: 55; Kartal,
1982: 229; Sert vd., 2005: 109; Erder, 1996: 20-21).
Ülke kentlerinde ilk ortaya çıkıĢından itibaren gecekondulara iliĢkin
politikalar geliĢtirilmiĢ, yasa ve yönetmelikler hazırlanmıĢtır. Hazırlanan yasa ve
yönetmelikler temelde; “belli bir tarihe kadar meydana gelen yapılaĢma çerçevesinde
durum ve konum itibariyle yasada belirtilen koĢullara uygun olanların ya da uygun
hale getirilenlerin affedilmesi ve o dönemki yasadan sonra yapılanların önlenmesi”
Ģeklinde pratiğe yansımıĢtır. Tüm yasaların gecekondulaĢmayı ülke genelinde bir
konut sorunuymuĢçasına ele alıp, sosyo-ekonomik nedenlerden ortaya çıktığını
görmezden gelmesi sorunun kaynağına inilmesini engellemiĢtir (KızıltaĢ, 2002: 615).
Sorunu yaratan nedenlerin ortadan kaldırılmasına yönelik hiçbir giriĢimde
bulunulmaması, çıkarılan yasa ve yönetmeliklerin temelde gecekonduyu
48
yasallaĢtırma çabasında olması; tüm bu giriĢimlerin günü kurtarma anlayıĢıyla ortaya
çıktığını göstermektedir (Görgülü, 1997: 21, 23).
Gecekonduya iliĢkin tanım ve kavramsallaĢtırmaların temelinde mülkiyet,
imar planı ve mevzuatına aykırılık yer almaktadır. Oysa gecekondu; çok yönlü
sosyo-ekonomik ve fiziksel mekân faktörlerinin oluĢturduğu, barınma sorunu
ekseninde tartıĢılmakla birlikte bünyesinde gelir dağılımı, sınıfsal yapı ve sosyal
güvenlik sorunlarını da barındıran bir olgudur (Turgut, 2002: 387). Ülkemizde II.
Dünya SavaĢı sonrasında hızını günden güne arttırarak geliĢen iç göç olgusunun ve
kentleĢmenin simgesi olarak görülen gecekondu olgusu, aynı zamanda kentsel
sorunların da kaynağı olarak lanse edilmektedir (Görgülü, 1997: 19). Oysa göç ve
ona bağlı bir kavram olarak ortaya çıkan gecekondu, bir neden değil sonuçtur.
Siyasal ve ekonomik anlamda oluĢturulan politikaların yetersizliğinin hatta
çarpıklığının bir sonucudur. Bu nedenle formel olmayan yöntem ve iliĢkilerle
oluĢturulan gecekondu alanlarına çarpık kentleĢme değil çarpık ekonomik geliĢme
denmesi daha gerçekçi bir yaklaĢımdır (Toker, 1997: 36).
2.6. Yeni Kentsel Yatırım Alanı Olarak Gecekondu Bölgeleri
1980 sonrası dönemde kar getirecek yatırım alanı arayan ve sanayi
yatırımlarını tercih etmeyen özel sektör, büyük çaplı ve lüks konut projeleriyle konut
sektörüne girmiĢtir. Bu yaklaĢım, kentin bazı alanlarındaki gecekonduları özel sektör
için rant kaynağına çeviren af ve ıslah imar planları ile güçlenmiĢtir. Diğer sektörlere
göre daha yüksek kar sağlayan bir sektör olarak konut sektörü, giderek sermayenin
ilk tercihi konumuna gelirken, gecekondu bölgeleri de bu dönemde ticarileĢmiĢ ve
bir konut türü olarak temel özelliklerini yitirmeye baĢlamıĢtır (ġenyapılı, 2006: 112).
Gecekondu nüfusu yeni sanayileĢen ülkemizde uzun yıllar boyunca
ekonominin ve kentsel yapının geliĢmesinde önemli rol oynamıĢtır. Gecekondu
nüfusunun ekonomiye katmıĢ olduğu ucuz emek gücü sanayileĢmenin geliĢmesinde
katkıda bulunmuĢtur. Bu emek gücü aynı zamanda fabrikalar ya da ticaret ve hizmet
sektörlerinin mekândaki yerlerine en yakın alanlara yerleĢerek iĢverenin ödediği
ücrete eklenebilecek bir ulaĢım maliyetinin önüne geçmiĢtir. Aynı Ģekilde konut
sorununa kendiliğinden bir alternatif geliĢtirerek yapım maliyetini iĢveren ve kamuya
yüklemeden barınma sorununu çözmüĢtür (ġenyapılı, 2004: 272). Bahsedilen olumlu
49
katkılarından dolayı da ülkemizde uzunca bir dönem gecekonduya ve gecekonduluya
göz yumulmuĢ ya da bu enformel konut edinme biçimi bir Ģekilde af ve ıslah imar
planlarıyla formelleĢtirilmeye çalıĢılmıĢtır. Bir diğer ifade ile sanayileĢme yoğun
kalkınma döneminde kentlerde iĢgücüne yönelik ihtiyacı karĢıladığı için gecekondu
ve gecekondulu nüfus, genel anlamda bir sorun olarak görülmemiĢtir. Ancak son
yıllarda kentlerin kimlik değiĢtirmesi, üretici vasfıyla birlikte birer idari merkez ve
denetim merkezi olarak iĢlerlik kazanmaları istihdamın biçimini (kalifiye elemana
duyulan ihtiyacın artmasıyla, vasıfsız iĢgücü/gecekondulu nüfus üretimin ve kentsel
yaĢamın dıĢına itilmiĢtir) değiĢtirmiĢtir. Dolayısıyla kent içerisinde bu gruplara
duyulan ihtiyaç geçerliliğini yitirmiĢ ve kentlerin bu kesimlerden arındırılması bir
zorunluluk halini almıĢtır (Demirer vd., 1999: 333-335).
Günümüzde neoliberal politikaların belirleyici olduğu yeni kentsel politikalar
gereği, sanayi kentin dıĢına kaymaktadır. Böylelikle gecekondu alanlarının,
sanayinin iĢgücü ihtiyacını karĢılayan nüfusun konut sorununu çözme bağlamında
gördüğü iĢlev de geçerliliğini yitirmektedir. Yoksul kesimlerin mekânı olmak ve
sanayi için iĢgücü sağlamak gibi iĢlevleri geçersizleĢen gecekondu bölgeleri,
günümüzde sermayenin yeni yatırım alanları olmak gibi yeni bir iĢlev
kazanmıĢlardır. Bir konut türü olarak iĢlevini dolduran ve artık sanayi için iĢgücü
ihtiyacıyla ilgisi kalmayan gecekondular gözden çıkarılırken, gecekondu mahalleleri
sermayenin çekim alanları olarak yeniden örgütlenmek istenmektedir. Bu süreçte
gecekondulu nüfusun yerleĢim alanlarını terk etmesi ve kentin yeni bir görünüme
kavuĢturulması söylemi daha fazla vurgulanmaya baĢlanmıĢtır (Aslan, 2006: 105-
106). Bu vurgu beraberinde gecekonduya ve gecekonduluya bakıĢın da değiĢmesi ve
bu değiĢimin söylemlere de yansıması sonucunu getirmiĢtir.
Bu söylemlerin en çarpıcı örneğini Ġstanbul Karanfilköy yıkımları sırasında
medyadaki yansımalar oluĢturmaktadır:
“Yıkımlar medyanın da dolayımıyla toplumsal meĢruiyet kazanıyor.
Karanfilköy‟de yaĢayanlar kentsel rantların peĢinde olan, kentin kısıtlı
olanaklarını hak etmeden paylaĢan, asıl kentlilerin ve onların çocuklarının
geleceğini tehdit eden, kaçak yapılaĢmanın, kentsel Ģiddetin, siyasi
huzursuzluğun sorumlusu olarak görülüyor. Hatta bu insanlar mezbelelerde
yaĢayan, rant uğruna çocuklarını öldürmeye kalkan hayvanlar olarak
50
adlandırılıyor” (Arıkanlı Özdemir, 2005: 189-190, 205, 207, 230;
Erder, 2002: 89).
Özellikle 1990‟lardan sonra gecekondu kavramı yerine varoĢ kavramı
kullanılmaya baĢlamıĢtır. Kentlerin çevrelerinde kurulmuĢ olan ve çevre alanlar,
gecekondu mahalleleri vb söylemler yerini kentlerin varoĢları söylemine bırakmıĢtır.
Bu durum sadece bir terim değiĢikliğine değil; kente göç eden kesime yönelik farklı
bir tutumun ortaya çıkmasına da iĢaret etmektedir. Bu tutum, aslında gecekondu
nüfusuna bakıĢın nasıl değiĢtiğini ve kavramın bir dıĢlama/ötekileĢtirme anlamında
kullanıldığını da ortaya koymaktadır (Aksoy, 2001: 39-40; Kongar, 2000: 563; IĢık,
1999: 290).
1950‟lerden itibaren ülke içinde büyük kentlere, özellikle de Ġstanbul‟a doğru
yaĢanan yoğun göçle birlikte, kentlerde kültürel çeĢitlenme de ortaya çıkmıĢtır. Süreç
içinde bu kültürel çeĢitlenme, farklılıkların kabulüne dayalı bir kentli kültürü ortaya
çıkarmak yerine dıĢlanmaya yol açan bir eğilimin ortaya çıkmasına yol açmıĢtır.
VaroĢ kavramı da bu dıĢlanmaya vurgu yapmakta ve neredeyse kente göçle gelen
tüm kesimleri ve gecekondulu nüfusu bu dıĢlanmanın içine yerleĢtirmektedir. Bir
diğer ifade ile önceleri bütünleĢtirici olarak ifade edilen kentleĢme süreci yerini
dıĢlayıcı kentleĢme söylemine bırakmıĢtır (Aksoy, 2001: 40; Bal, 2008: 120; Aslan,
2007: 55; IĢık, 1999: 284, 289).
1980‟li yıllara kadar, kente göç eden kiĢilerin kente entegre olma sürecindeki
yaĢam alanları olarak görülen ve müsamaha edilen gecekondu bölgeleri 1980‟lerden
sonra kaçak yapılaĢma (Gürel, 1997: 26) rant terörü/kent suçu (Ekinci, 1995: 15) ya
da yağma/talan (Erman, 1998: 317) alanları olarak anılmaya baĢlanmıĢtır. Önceleri
yeni kentlilerin barınma sorununun çözümünde geçici bir araç olarak görülen
gecekondu, daha sonraları barındırdığı nüfusla birlikte yok edilmesi/dıĢa itilmesi
gereken bir olguya dönüĢmüĢtür (Aksoy, 2001: 42-43).
Önceleri gecekonduya yönelik çözüm arayıcı ya da affedici özellikler taĢıyan
politik tutum ve tercihler, günümüzde yerini net bir Ģekilde yıkma ve yok etme
tutumuna bırakmıĢtır. Günümüz gecekondu politikalarında önceki dönemlerden bir
kopuĢ ve bir kırılma olduğu, gecekonduları ve gecekonduluları dıĢlayan bir anlayıĢın
hâkim hale geldiği görülmektedir. Günümüz politikalarına damgasını vuran dıĢlayıcı
51
söylemin temel nedeni; gecekondu alanlarının sermaye açısından yeni yatırım
alanları olarak önem kazanmıĢ olmasıdır. Sermaye birikim süreçleri açısından kentin
önemli ve merkezi noktalarına yakın olan gecekondu mahallelerinin değiĢim değeri
önem kazanmaya baĢlamıĢtır. Bir yandan barınma ihtiyacını karĢılayan yapılar olma
özelliğini kaybeden diğer yandan da sanayi açısından ucuz iĢgücü sağlama iĢlevini
yitiren gecekondular gözden çıkarılırken; gecekondu bölgeleri de küresel sermayenin
çekim alanları olarak yeniden yapılandırılmaya çalıĢılmaktadır. Bu yeniden
yapılandırma sürecinde, gecekondulu nüfusun yaĢanabilir kıldıkları yaĢam alanlarını
terk etmeleri ve kentlere yeni bir görünüm kazandırılması söylemi yoğun bir biçimde
vurgulanmaya baĢlamıĢtır (Aslan, 2007a: 129).
1980 sonrası dönem neoliberal politikalardaki geliĢmelere paralel olarak
kentsel alanların sermaye birikim aracı olarak görüldüğü dönemdir (Gedikli, 2003:
73). Bu dönemde kentsel arsa pazarı neoliberal anlayıĢ doğrultusunda değiĢmeye
baĢlamıĢ, gecekondu alanları da bu pazara çekilmeye çalıĢılmıĢtır (Lök ve Selek,
2003: 112). Sermayenin en karlı yatırım alanı olarak gördüğü kentsel alanlara
yönelmesi beraberinde kentsel yeniden yapılanmayı da getirmiĢtir. Bu süreçte,
özellikle kent merkezinde bulunan eski yerleĢim alanları ile gecekondu bölgeleri
tasfiye edilmekte ve yerlerine sermaye açısından cazip yatırım alanları
yaratılmaktadır. Kentsel alanların rant kaynağına dönüĢmesi ile birlikte, kentlerin
çekim gücü artarken, özellikle yoksul ve emekçi kesim açısından sıkıntılar ortaya
çıkmaktadır. Sermaye aktörleri, müteahhitler, yapsatçılar ve küresel elitler kentin
rantını paylaĢırken, kentliler yaĢam alanlarından edilmektedir (Bıçkı, 2006: 489).
Gecekondu, Türkiye‟de özellikle 1950‟li yıllardan sonra üretim süreçlerinde
yaĢanan yapısal dönüĢümün sonucunda kentlere doğru yaĢanan yoğun göçlerin
ortaya çıkardığı çok boyutlu bir olgudur. Özellikle sanayi yatırımlarının yoğun
olduğu büyük kentlerde ortaya çıkan gecekondu bölgeleri, ilk kuruluĢ aĢamalarında
kentlerin çevrelerinde yer almıĢ olmakla birlikte; kentler geliĢtikçe kentlerin merkezi
konumuna gelmiĢlerdir (Bal, 2008: 117) 5 Yoksul kesimlerin yoğun olarak yaĢadığı
gecekondu alanları, önceleri kentsel üst ve orta kesim için yeterince uzak,
uğranmaması gereken ve hatta bir ölçüde çekinilen alanlar olma özelliği
5 Bu ifadeyi kapsamlı bir biçimde ortaya koyan bir örnek için bkz. Erder 1996.
52
taĢımaktaydı. Ancak süreç içinde kentlerin merkezi ve rant getiren bölgeleri
konumuna gelen bu alanlar, yakın zamanda sermayenin de göz koymasıyla etkin
müdahalelerle karĢı karĢıya kalmıĢlardır. Bu alanları ele geçirmek isteyen sermaye,
bir yandan da bu alanlarda yaĢayan kesimleri burada istemediğinden adına kentsel
dönüĢüm denilen uygulamalarla bu alanların asıl/eski sahiplerini kentlerin uzak
alanlarına itme yoluna gitmiĢtir. Sermaye kesimi için 1970‟li yıllara kadar en karlı
yatırım alanı iç pazara dönük sanayi üretimiyken, 1980‟li 1990‟lı yıllar sahip olunan
arsaların üzerine lüks konutlar, oteller, iĢ merkezleri vb inĢa ederek, tarihi/kültürel
mekânların restorasyonuyla paraya para katma ve daha büyük karlar elde etmek için
yeni arsalar elde etme zamanı haline gelmiĢtir. Bu dönemde sanayi hizmetleri yavaĢ
yavaĢ kent dıĢına taĢınırken, kent merkezlerinde kalan eski fabrikaların arsaları kadar
onları çevreleyen gecekondular ve arsaları ile yoksul ve marjinal kesimlerin yaĢadığı
kent içi eski alanlar çok değerli hale gelmiĢtir (Sönmez, 1996: 76-77,84). Öyle ki bu
alanlar, artık gerçek sahiplerine bırakılamayacak kadar değerlidir ve bir an önce
sermayenin kullanımına açılabilmesi için boĢaltılması gerekmektedir. Bu doğrultuda
yakın dönemde özellikle büyük kentlerde gecekondu alanlarına yönelik kentsel
dönüĢüm projeleri hayata geçirilmektedir. Türkiye‟de gecekondu alanlarının
yenilenerek kentsel arsa pazarına kazandırılmasına iliĢkin ilk çözüm ıslah imar
planları olmuĢtur. Islah imar planları ile var olan tüm gecekondu alanlarının
dönüĢtürülememesi ve dönüĢümü sağlanan alanlarda da yeni problemlerle
karĢılaĢılması yerel otoriteleri farklı çözüm önerileri geliĢtirme yoluna itmiĢtir
(Dündar, 2003: 66-67). Bu çözüm önerileri de günümüzde kentsel dönüĢüm projeleri
ile vücut bulmaktadır. Bu çalıĢmanın ilerleyen bölümlerinde detaylı olarak
incelenecek olan kentsel dönüĢüm projeleri; kentleri yaĢanabilir kılma söyleminden
hareketle hayata geçirilmektedir. Dikkat çeken en temel vurgu ise, yoksul kesimlerin
yaĢam alanlarının fiziksel olarak çok kötü olduğu ve kentsel dönüĢüm projeleri ile bu
kötü yaĢam koĢullarının yok edileceği söylemidir.
Türkiye kentlerinin en önemli sorunu olarak gösterilen gecekondulaĢmaya
çözüm olarak günümüzde kentsel dönüĢüm projeleri gösterilmektedir. Aslında
yapılması gereken gecekondulaĢmaya neden olan Ģartları engellemek, toplumsal
ihtiyacı dikkate alan kamusal projeler geliĢtirmek, bütün kent projelerinin ve kente
iliĢkin her türlü giriĢimin sınırlarını belirleyen hukuksal bir çerçevenin geçerliliğini
53
sağlamaktır. Kentlere iliĢkin hukuksal çerçeve için iki temel koĢul aciliyetini
günümüzde iyiden iyiye hissettirmektedir. Bunlardan birincisi kentin tarihsel,
kültürel ve çevre dokusunun korunmasıdır. Diğeri de mekân baĢta olmak üzere tüm
tüketim alanlarının (ulaĢım, iletiĢim, sağlık, konut, eğitim vb) kamusal yarar
amacıyla toplumsal adalet anlayıĢı gözetilerek planlanması ve düzenlenmesidir
(Aslan, 2004: 195).
Kentsel dönüĢüm alanı olarak belirlenen yerlerde yaĢayanlar kentlerin yoksul
kesimleri ise ve bu yoksulluk ve yoksunlukla uygun bir biçimde yaĢamak
durumundaysa; en büyüleyici ve yaratıcı projeler bile baĢarısız olacaktır.
Uygulamaya konan yeni projeler, kentlilerin bölünmüĢlüğünü sürdürüyor ve
mekânsal ayrımları yoksulların aleyhine körüklüyorsa yeni yaĢam alanları
yaratmanın çok da anlamlı olduğu söylenemez. Kentlerin yaĢanabilir kılınması adına
yeni uygulamaların geliĢtirilmesi ve hayata geçirilmesi kuĢkusuz büyük önem
taĢımaktadır, ancak bu uygulamalar toplumsal yaĢantıda gerçek bir adalet ve ussallık
barındırmıyorsa çok da anlamlı değillerdir (Fishman, 2002: 108).
Günümüz kentleĢmesinin temel özelliğini sermayenin daha önce görülmemiĢ
ölçüde kent mekânına kendisini dayattığı bir süreç oluĢturmaktadır. Bu süreçte
yaĢanan sosyo-mekânsal çeliĢkilerle birlikte kentsel yoksulluk, dıĢlanma ve ezilme
oldukça çarpıcı bir içerik kazanmıĢtır (ġengül, 2001: 94). Önceleri dıĢlanma
dendiğinde gecekondu alanlarında ve kentlerin çeperlerinde yaĢayan kesim akla
gelirken; günümüzde kent merkezlerindeki çöküntü alanlarında ve terk edilmiĢ tarihi-
eski evlerde yaĢayan kesimler de dıĢlanmıĢ gruplarla birlikte anılmaktadır. DıĢlanma
ve yoksulluk bir yandan yoksulluğu süreklileĢtirirken (Özbek Sönmez, 2002: 253) bir
yandan görünür kılmaktadır.
1980‟lerden itibaren egemen doktrin haline gelen neoliberal söylem ve
politikalar, tüm ülkelerde belli kesimlerin yaĢam standartlarında düĢüĢe neden
olmuĢtur. Sosyal devletten kopuĢun hızlanması ve piyasa süreçlerinin
etkinleĢmesiyle birlikte yaĢanan değiĢimlerle birlikte zaten hassas bir yapıya sahip
olan yoksul ve düĢük gelirli haneler, kadınlar, çocuklar ve yaĢlıların durumu daha da
kötüleĢmiĢtir. Neoliberal politikaların refah devletine karĢı giriĢtiği saldırının
toplumsal sonuçları da en fazla kentlerde hissedilmiĢtir. ĠĢsizlik, konut sorunu,
54
dıĢlanma vb sorunlar kentlerde odaklanmıĢtır (ġengül, 2001: 170). Ġstihdam
olanaklarının azaldığı gözlenen bir dünyada, özellikle geliĢmekte olan ülkelerin
büyüyen kentlerinde, iĢgücü piyasası ile iliĢkisi giderek zayıflayan yoksul bir
kesimin ortaya çıktığı sıkça ifade edilen bir gözlemdir (Buğra Kavala ve Keyder,
2008:5 ). Türkiye‟de giderek toplumsal olarak dıĢlanan, yeni, ne formel ne de
enformel tarafından tanımlanabilen bir kesim oluĢmaya baĢlamaktadır. Sistem dıĢına
atılmıĢ, kronik bir yoksulluğa mahkûm, mücadele yeteneğini kaybetmiĢ, kent
içerisinde tecrit edilmeye çalıĢılan bu yeni yoksullar, en acımasız kentsel Ģiddetin
mağdurları olmaya aday görünmektedirler. KuĢkusuz bu dıĢlanmıĢlar grubu,
(sistemde siyasal, sosyal ve ekonomik olarak) bugün ne tüketici olarak ne de üretici
olarak sistem açısından önemlidir. Önemli olmamak bir yana, bu kesimler artık
sistem için bir yük olarak görülmekte, hatta görünmez kılınmaya ve kentten itilmeye
çalıĢılmaktadır (Akkaya, 2002: 212). Bu itme sürecinin en önemli aracı olarak ise
kentsel dönüĢüm projeleri karĢımıza çıkmaktadır. Ülkemizde dönüĢüm alanı olarak
belirlenen yerler, çoğunlukla kent yoksullarının yaĢadığı, kent çeperlerinde yer alan
gecekondu alanları, kent merkezlerinde sıkıĢmıĢ eski mahalleler ve çöküntü
alanlarıdır. Büyük kentlerde son dönemlerde, gecekondudan dönüĢüm adı altında
gündeme gelen yeni bir yap sat süreci ve kent yoksullarını yaĢadıkları alanlardan
farklı alanlara taĢınmak durumunda bırakan uygulamalar giderek hız kazanmaktadır
(Torunoğlu, 2007:385).
2.7. Kentsel DönüĢüm
Kentsel dönüĢüm karĢılığında daha önce kullanılmıĢ ve çoğu günümüzde de
kullanılmakta olan birçok kavram vardır. Kentsel yenileme, kentsel yeniden
canlandırma, kentsel koruma, kentsel yeniden geliĢtirme, kentsel yeniden üretim,
kentsel soylulaĢtırma bu kavramlardan en yaygın olarak kullanılanlarıdır (KeleĢ,
2004: 73, Gül, 1997; Gül, 2006: 1255; Tekeli, 2003: 5-6; ġahin, 2007: 179; Özden,
2008: 159-180; Polat ve Dostoğlu, 2007: 63; ġahin, 2003: 91; Uzun, 2006: 41).
Bütün bu kavramlar farklı içeriklere sahip olmakla birlikte, kentin farklı ölçeklerde
ve içerikte dönüĢen parçalarına iĢaret etmektedirler. Kentsel dönüĢüm ise, mevcut
kent yapısının yenilenmesi için yapılan uygulamaları içinde toplayan genel bir
kavramdır. Bir diğer ifade ile kentsel yenileme, kentsel yeniden canlandırma, kentsel
55
koruma, kentsel yeniden geliĢtirme, kentsel yeniden üretim, kentsel soylulaĢtırma
gibi kavramlar kentlerde yaĢanan dönüĢümün bir boyutuna karĢılık gelirken, kentsel
dönüĢüm tüm bu süreçleri kapsamaktadır. Bu nedenle bu çalıĢmada da kente yönelik
tüm müdahale biçimlerini içermesi nedeniyle kentsel dönüĢüm kavramı
kullanılmaktadır. ÇalıĢmanın bu bölümünde kentsel dönüĢümle birlikte anılan
kavramlar ve kentsel dönüĢüm olgusu ele alınmaktadır.
2.7.1. Kentsel Yeniden Canlandırma
Kentsel yeniden canlandırma; yapıların özgün iĢlevlerini yitirdikleri, yapı
olarak sağlam olmalarına karĢın değerlerinin farklı nedenlerden dolayı azaldığı
durumlarda ortaya çıkan bir gereksinimdir (KeleĢ, 2000: 297-298).
Özden‟e göre yeniden canlandırma kavramı; “ekonomik, sosyal veya fiziksel
açılardan bir çöküntü sürecine girmiĢ ya da çöküntü nedeniyle terk edilmiĢ kentsel
alanların, çöküntüye neden olan etkenlerin ortadan kaldırılmasıyla tekrar hayata
döndürülmesi” anlamına gelmektedir (2008: 167, 179-180).
Bir diğer yaklaĢıma göre yeniden canlandırma; sanayinin desantralizasyonu
ile birlikte kullanım dıĢı kalan endüstri alanlarının küresel sermayeye ve küresel
kültüre pazarlanması sürecidir. Yeniden canlandırma; yerel sorunların varlığından
hareket etmekte, ancak uygulama sonuçları açısından ortaya çıkardığı ürünlerle
yerelden çok küreye hizmet vermektedir. Yani mekân pazarlama sürecinde
sermayeyi çekmek için bir araç olarak kullanılmaktadır (Özkan, 2005: 283)
2.7.2. Kentsel Koruma
Kentsel koruma; “genellikle iĢlevlerini yerine getirebilmekte olan yapıların,
büyük tarihsel mimari ve kültürel değerler taĢıyan bölgeler içinde korunmasını
sağlamak için plansızlığın denetlenmesi ve aĢırı nüfus birikiminin önlenmesi” olarak
ifade edilmektedir (KeleĢ, 2000: 298).
Kentsel koruma, kentsel yenileme ile sıkı bağlantısı olan bir dinamiktir.
Zaman içinde bozulan, tahrip olan ve çöküntüye uğrayan eski kent merkezlerinin
yenilenmesi, kentsel koruma ilkeleriyle birlikte gerçekleĢtirilmelidir. Bu çerçevede
kültür mirası niteliği taĢıyan eski kent merkezlerinin bir yandan günün koĢullarına
göre değiĢerek eskimeye karĢı durmaya çalıĢırken özgün kimliklerini de korumak
56
zorunda olmaları gerçeği, koruyarak yenilemeyi gerekli kılmaktadır (Özden, 2008:
46-47).
2.7.3. Kentsel Yeniden GeliĢtirme
Yeniden geliĢtirme kavramı ile mevcut yapıların yıkılması ve bu süreçte elde
edilen kentsel alanın yeni kullanımlara ayrılması kastedilmektedir. Yeniden
geliĢtirme sürecinde temel amaç; sınırları önceden belirlenen kentsel alanlarda hem
yapıların hem de alanın bir bütün olarak yitirmiĢ oldukları ekonomik ve toplumsal
değerleriyle fiziksel ölçünlerine kavuĢturulmasıdır (KeleĢ, 2000: 298). Yeniden
geliĢtirme sürecinde eskiyen sorunlu kentsel alanlardaki tüm yapılar yıkılıp baĢka bir
yere taĢınır ve boĢalan alana yeni bir kentsel iĢlev (yeĢil alan, ticaret merkezi, konut
alanları vb) kazandırılır (Gül, 2006: 1255). Bir kentsel alanın yıkılıp yeniden
yapılandırılmasını içeren bu uygulamada temel neden, sosyal ve fiziksel olmaktan
çok arsa değeridir. Ekonomik açıdan değerli olduğu düĢünülen kentsel alanlar, yeni
ihtiyaç ve taleplere göre yeniden yaratılmaktadır. Uygulama sürecinde alanın
muhtemel kullanıcıları da düĢünülerek lüks ve üst gelir grubuna hitap eden bir
yapılaĢmaya gidilmektedir. Böylelikle arsa değerini fiziksel durumuyla da karĢılayan
prestij mekânlarına dönüĢmüĢ kent mekânlarının elde edilmesi hedeflenmektedir
(Eke ve Uğurlar, 2005: 382).
Bu süreçte öncelikli olarak ele alınan kentsel alanlar, ekonomik ve yapısal
özellikleri iyileĢtirilemeyecek kadar kötüleĢmiĢ olan yoksul mahalleleri olmakta ve
yoksul konutlarının yıkılarak yerlerine yeni yapılar inĢa edilmesi söz konusu
olmaktadır (Özden, 2008: 176). Yerel yönetimler için bu yaklaĢım, arazinin
maksimum kullanımı, daha yüksek zemin alanı ve Ģehir merkezine daha yüksek gelir
grupları ve bunların aktivitelerinin gelmesi ile avantajlı görünmektedir. Yeniden
geliĢtirme yaklaĢımı, genellikle müdahale edilen kentsel alanda yaĢamakta olan
kesimin kentin baĢka bir kısmına yerleĢtirilmesine neden olmaktadır. Bu durum ağır
sosyal ve çevresel maliyetleri ortaya çıkarmaktadır. Kiracılar, mal sahipleri ve iĢ
sahipleri için mahallenin yıkımı, sosyal ve psikolojik kayıplara neden olurken,
sadece eski binalar değil, iĢlevsel bir sosyal sistem de harap edilmektedir (Karadağ,
2008).
57
2.7.4. Kentsel Yeniden Üretim
Kentsel yeniden üretim yok olmuĢ, bozulmuĢ, çöküntüye uğramıĢ alanlarda
yeni bir kentsel doku yaratılması sürecidir. Yeni kentsel dokunun yaratılması
sürecinde ıslah edilebilecek ya da çöküntüye uğramıĢ olduğu düĢünülen alanların
iyileĢtirilerek sürece dâhil edilmesi de söz konusudur. Kentsel dönüĢüm olarak ifade
edilen sürece tam karĢılık olarak bu kavram kullanılabilmektedir (Özden, 2008: 177).
Kentsel yeniden üretim sürecinde kentsel (alansal) temizleme söz konusudur.
Yani çöküntüye uğramıĢ olan bir kentsel alanda yer alan fiziksel dokunun tümüyle
yıkılıp yerine yeni bir kentsel doku getirilmektedir. Temizleme yönteminde genel
olarak baĢvurulan yasal yöntem, kentsel arazinin ve yapıların kamulaĢtırılması
olmaktadır. KamulaĢtırma toplum yararına olan yol, yeĢil alan, eğitim alanı vb
ihtiyaçları karĢılamak ve kamunun yararına belli fonksiyonları gerçekleĢtirmek için
yapılır. Kentsel dönüĢüm projelerinde ise bu kavramsallaĢtırmadan uzak bir anlayıĢ
söz konusudur (Tapan, 2008: 23).
2.7.5. Kentsel Yenileme
Kentler tüm canlı varlıklar gibi doğan, büyüyen ve yapıları sürekli olarak
değiĢen birimlerdir. Kentlerin eskiyen bölgeleri, gerek geliĢmiĢ gerekse geliĢmekte
olan tüm ülkelerde süreç içinde bir yenileme ihtiyacını/zorunluluğunu ortaya
çıkarmaktadır. Kentsel yenileme ihtiyacı/zorunluluğu; kentteki yapıların fiziksel ve
toplumsal açıdan eskimesi sonucu ortaya çıkabildiği gibi belli bir kentsel alanın
değerini yitirmesi sonucunda da oluĢabilmektedir. Bu süreçte, yapı sahipleri
kendiliklerinden ya da dıĢsal aktörlerin (arsa spekülatörleri, yerel ya da merkezi
yönetimler vb) etkisi ile konutlarının yıkılmasına ve yerlerine yüksek kat yoğunluklu
binaların yapılmasına karar verebilirler (KeleĢ, 2000: 296-297; 2004: 73).
Genel anlamda kentsel yenileme; “zaman süreci içinde eskiyen, köhneyen,
yıpranan, sağlıksız/yasadıĢı geliĢen ya da potansiyel arsa değeri üstyapı değerinin
üzerinde seyrederek değerlendirilmeyi bekleyen ve yaygın bir yoksunluğun hüküm
sürdüğü kent dokusunun, kamu giriĢimi ya da yardımıyla altyapısının sosyal ve
ekonomik programlar ile oluĢturulup beslendiği bir stratejik yaklaĢım içinde, günün
sosyo-ekonomik ve fiziksel Ģartlarına uygun olarak değiĢtirilmesi, geliĢtirilmesi,
yeniden canlandırılması ve bazen de yeniden üretilmesi göre daha iyi bir çevre
58
verebilecek duruma getirilmesi eylemi” Ģeklinde tanımlamaktadır (Özden, 2008: 44;
2006: 217; Ünal vd, 1998: 103; Yiğitcanlar, 2001: 55).
Kentsel yenilemeye yukarıdaki tanıma paralel biçimde yaklaĢan KeleĢ;
kentsel yenilemenin baĢlıca üç amaca hizmet eder biçimde kullanıldığını ifade
etmektedir. Bu amaçlardan biri yoksul yuvalarının temizlenmesi, ikincisi kent
özeklerinin kentin diğer kesimleri ile olan ekonomik canlılık ayrımlarını gidermek
üzere yenilenmesi ve üçüncüsü de yerel yönetimlerin akçal olanaklarının
arttırılmasıdır ( 2000: 297).
Kentsel yenileme sürecinin kentli bireyler açısından bünyesinde barındırdığı
belli baĢlı hedefler bulunmaktadır. Bu hedefler doğrultusunda kentsel yenileme
sürecinde;
- YaĢam alanları iyileĢtirilerek ve daha iyi bir yaĢam kalitesi sunularak alanda
yaĢayanlara fayda sağlanmalıdır,
- Gelir seviyesi düĢük evsahiplerine daha iyi konut olanaklarına
kavuĢabilmeleri için konut yardımları verilmelidir,
- Kentsel alanlara sahip çıkma, daha iyi bakım ve kullanım güdüsü yaratma
adına, mülk sahipliğinin önemi göz önünde bulundurularak kiracıların da
evsahibi yapılması hedeflenmelidir (Aaen 1999‟dan aktaran Özden, 2008:
47-48).
Kentsel yenileme; bir kentsel alandaki binaların, sokakların, kanalizasyon
sisteminin düzeltilmesi, onarımı ya da yeni baĢtan yapılanmasından sorumlu
planlamacının kenti tümüyle sağlıklı bir yapıya kavuĢturabilmesinin temel aracıdır.
Yenileme sürecinde plancının tek sorunu, fiziksel anlamda iyileĢtirmeler/düzeltmeler
yapmak değildir. Kentsel yenileme; değiĢim içinde olan bir kentsel alanın
sorunlarının çözümüne yönelik olarak ekonomik, fiziksel, sosyal ve çevresel koĢullar
göz önünde bulundurularak alana yönelik geliĢtirilen proje Ģeklinde ele alınmalıdır.
Plancı kentsel yenileme ile aynı zamanda değer kaybına uğramıĢ kentsel alanlarda
ortaya çıkan toplumsal sorunların önüne geçmeye çalıĢmalıdır. Bu nedenle kentsel
yenileme, sadece teknik bir süreç olmayıp aynı zamanda toplumsal bir olgu özelliği
de taĢımaktadır ve her kent kendi fiziksel, sosyal, politik ve ekonomik koĢuları
59
çerçevesinde ele alınmalı ve politikalar geliĢtirilmelidir (Küntay, 1997: 132-133;
Erden Erbey, 2004: 80).
Yenileme politikaları önceleri dar kapsamlı hedeflerle geliĢtirilmiĢ ve
standardın altında kalan konut alanlarını yok etmenin bir aracı olarak görülmüĢlerdir.
Sosyal ve ekonomik açıdan çöküntü içinde olan alanların problemlerine çok boyutlu
yaklaĢılmaya baĢlandıkça yenileme eyleminin çöküntü mahallelerinde kapsamlı bir
dönüĢümün gerçekleĢtirilmesini sağlayacağı öne sürülmüĢtür (Bailey, 2005: 171).
Günümüzde uygulanan projelerde bu kapsamın konut alanlarıyla birlikte kentlileri de
kapsadığı ve mekânlarla birlikte kullanıcılarının da dönüĢtürüldüğü görülmektedir.
Kentsel yenileme kavramı, kentsel yerleĢim alanlarının kalitesini yükseltmek
amacına dayalı fiziksel bir müdahaleye karĢılık gelmektedir. Bir diğer ifade ile
yenileme sürecinde, eylem türü olarak yıkma ve yeniden yapma söz konusudur. Bu
tarz bir yaklaĢım sonucunda kentsel dokuda eskiye iliĢkin herhangi bir referans
bulmak olanaksızlaĢmaktadır (Tekeli, 2003: 5; Yılmaz, 2005: 580; Bilsel vd, 2003:
55; Özden, 2008:176).
Günümüzdeki kentsel dönüĢüm yaklaĢımı, daha çok fiziksel planlama
temeline dayanmaktadır. Oysa kentsel dönüĢüm, toplumsal bir proje olarak
algılanmalı ve fiziksel planlama bunun araçlarından biri olarak ele alınmalıdır.
Kentsel dönüĢüm sürecinde dönüĢüm alanı ilan edilen alanlarda yapılan mekânsal
değiĢikliklerin yanı sıra, o alanlarda yaĢayan kesimlerin yaĢamları da kaçınılmaz
olarak değiĢmektedir (Çakılcıoğlu ve Cebeci, 2003: 298). Kentlerin yenilenmesi ve
canlandırılması sürecinde hayata geçirilen projelerin baĢarılı olabilmesi için;
projelerin alanın kendi yerel özellikleri dikkate alınarak üretilen modeller
doğrultusunda uygulanması, görsel ve mekânsal nitelikler kadar sosyal boyutun da
göz önünde bulundurulması, dönüĢüm alanında yaĢayan sakinlerin sürece dâhil
edilmesi ve projeler tamamlandığında orada ikametinin garanti edilmesi
gerekmektedir (Özden, 2008: 105; ġahin, 2008: 79; Dülger Türkoğlu; 2007: 260;
Gürler, 2005: 644; +Ġvme, 2007: 43, 52; Cömertler, 2003: 223; Atkinson, 2005: 91;
+Ġvme, 2007: 52, 55; ġen, 2006: 73; Yılmaz, 2005: 595). DönüĢüm alanında yaĢayan
kesimlerin katılımının sağlanmasının en önemli katkısı; halkın yaĢadığı çevreye dair
sorunları biliyor olmasıdır. Bu nedenle gerek projenin baĢında sorun tanımlanırken
60
gerekse uygulama aĢamasında o alanda yaĢayanların sürece dâhil olması oldukça
önemlidir (Hague, 2005: 185; Aksu Kaya vd., 2007: 156; Tapan, 2008: 13; Atkinson,
2005: 88). Ancak kentsel dönüĢüm süreçlerinde katılım genellikle bir nakarat gibi
sürekli tekrarlanan, ancak ihmal edilen ve yeterince üzerinde durulmayan bir konu
olmaktadır (Özdemir, 2003: 395). Oysa bir kararın meĢruiyet kazanması için yasa ve
yönetmelik çıkarmak yeterli değildir. Karar, geniĢ kitlelerce benimsenip kabul ve
destek gördüğü oranda meĢruiyet kazanabilir (Gül, 2006: 1254; Çakılcıoğlu ve
Cebeci, 2003: 296). Aksi durumda yönetsel ve ekonomik erki elinde bulunduranlar
tarafından hazırlanan ve hayata geçirilen, bir diğer ifade ile yukarıdan yerele empoze
edilen bir dönüĢümün dönüĢüm alanlarında yaĢayan kesimleri yerinden etme ihtimali
oldukça yüksek olacaktır (Hague, 2005:186).
Kentsel dönüĢüm/yenileme, bir stratejiler bütünü dâhilinde
gerçekleĢtirilebilecek bir süreçtir. Bu sürecin kültürel ve toplumsal boyutları da
olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Bu stratejileri oluĢturup uygulamada yerel
yönetimlere önemli görevler düĢmektedir. Yerel yönetimler, bu görevlerini, alanın
sosyo-kültürel, ekonomik ve fizik-mekânsal niteliklerine göre, farklı kurum ve
kuruluĢlarla paylaĢarak, bir iĢ bölümü yaparak gerçekleĢtirmelidirler (Özden,
2000/2001: 265). Kentsel dönüĢümün çok boyutlu, birden çok disiplini içine alan bir
uygulama alanı oluĢturmasından dolayı, kent yenileme kararları ve uygulamaları,
kamu yönetimi birimlerinin yanında (merkezi yönetim bazında bakanlıklar, yerel
yönetim birimleri, kent yöneticileri) farklı meslek gruplarının (Ģehir ve bölge
plancısı, mimar, hukukçu, sosyolog vb) da katılımını gerektirmektedir. Bu iki grup
yanında, dönüĢüm uygulamalarının yerellik özelliğini ön plana çıkaran ise yerel
halktır (sivil toplum örgütleri, mal sahipleri, kiracılar, baskı grupları) (ġahingür ve
Müderrisoğlu, 2005: 513; Genç, 2003:442).
Kent yalnızca yapı yığınlarıyla sınırlı, isimsiz sakinlerine mal ve hizmet
sağlamak için tasarlanmıĢ bir yerleĢim yeri değildir. Tam tersine yurttaĢların gönüllü
etik birliğine, katılımına, ortak bir kentli kültürüne ve topluluk bilincine dayanan bir
araya gelmiĢliğin adıdır (Duru, 2001: 357; Bookchin, 1999: 15). Bir diğer ifade ile
kent, semt, mahalle gibi ölçekler ya da en genel anlamıyla mekânlar; sadece fiziksel
ve demografik olarak ölçülebilen sayısal büyüklükler değil, belli bir tarihsel
dönemde, belirli toplumsal sınıflar tarafından belirli maliyetler ödenerek sosyal
61
olarak kurulmuĢ ölçeklerdir (ÇavuĢoğlu, 2004: 33-34; Çizmeci ve Çınar; 2007: 275;
KurtuluĢ, 2006: 9). Bu özelliğinden dolayı da kentler öncelikle kentlilerin konusu
olarak ele alınmalıdır. Kenti kurmak, düzenlemek, yenilemek, değiĢik alanların
uzmanlarından önce kentlilerin iĢidir. Ġnsanlar kentleri üzerine karar verme yetkisini
ne merkezi iktidara ne yerel yönetimlere ne de kent konusunda evrensel bir
bilimselliğin taĢıyıcısı olduğunu iddia eden uzmanlara bırakmalıdırlar. Kentlilerin
etkin katılımı olmadan onlar için iyi bir kent kurulamaz (Bumin, 1990: 18,20)
Kentsel mekâna iliĢkin en acil ihtiyaçları, talep ve öncelikleri en iyi
tanımlayabilecek olanların o alanlarda yaĢayan yerleĢimciler olduğu gerçeği göz
önünde bulundurulmalıdır. DönüĢümün gerekli olduğu düĢünülen kentsel alanlarda o
alanda yaĢayan kesimler, sürece ne kadar etkin katılırlarsa öncelikleri de o kadar çok
karĢılanabilir. Bu nedenle hiçbir kentsel uygulama ondan doğrudan etkilenecek olan
kesimlerin görüĢ ve önerileri alınmadan yapılmamalıdır (Robert, 1999: 61). Bu
ifadeler Bumin‟den yapılan Ģu alıntıyla kısa bir biçimde özetlenebilir:
“Bir ülkedeki merkezi-yerel iktidarların konut politikasını ve kent
planlamasını kendi istedikleri gibi yönlendirmeleri „despot‟luktur. Ġnsanlar
bir kenti doldurmak için değil, kentler insanları barındırmak için varsa;
değiĢik kültürden insanlar oturacakları konutlar ve yaĢayacakları kentler
üzerinde söz sahibi olmalıdırlar. Kentliler istek ve gereksinimlerini
tartıĢabilecekleri, bunların karĢılanması için çözümler önerebilecekleri bir
ortam bulduklarında, belki daha iĢin baĢından kentsel dönüĢümü
istemeyecek (Bumin burada sosyal konutlar demektedir, vurgu
değiĢtirilmiĢtir), ulaĢım, dinlenme, kültür, sağlık, eğitim vb sorunlarının
çözümü için hayat biçimlerine çok daha uygun ve pratik çözümler
bulabilecektir” (1990: 148-149).
2.7.6. Kentsel SoylulaĢtırma
Kentsel mekânda ortaya çıkan herhangi bir fiziksel dönüĢümün soylulaĢtırma
olarak ifade edilebilmesi için üzerinde uzlaĢılmıĢ bazı koĢullar bulunmaktadır. Bu
koĢullar genel olarak Ģu Ģekilde ifade edilmektedir;
- DüĢük gelir grubunda yer alan kesimlerin yerinden edilmesi ve bu
kesimlerin yerine yüksek gelir gruplarının yerleĢmesiyle yeni bir sosyal
ayrıĢma yapısının ortaya çıkması,
62
- Yapılı çevrede gözle görülür biçimde fiziksel dönüĢümün yaĢanması ve yeni
yapıların inĢasından çok tarihi yapıların dönüĢtürülmesi,
- Kentin değer kaybetmiĢ konut alanlarında baĢlaması,
- Sosyal statü ve yaĢam standardı açısından birbirine benzer kesimlerin bir
arada yaĢadığı konut alanlarının yaratılması,
- Arsa ve konut piyasasında değerlerin yeniden tanımlanarak inĢaat
sektöründe yeni fırsatların yaratılması,
- Eski sahiplerinin gönüllü ya da gönülsüz olarak yerinden edilmesi (Warde
1991‟den aktaran Özdemir Sönmez, 2006: 122; Uysal, 2006: 81).
Ġlk kez 1963 yılında Ruth Glass tarafından kavramsallaĢtırılan soylulaĢtırma,
1980‟li yıllara kadar iĢçi sınıflarının ya da dar gelirlilerin yaĢamakta olduğu Ģehir
merkezindeki tarihi binalara, orta ve üst sınıfların bu grupları yerlerinden ederek
yerleĢmesi ve buradaki yapıları rehabilite etmesi sürecini ifade etmek için
kullanılmıĢtır. 1980‟li yıllarla birlikte ise sürecin anlamı ve kapsamı önemli ölçüde
değiĢmiĢtir. Önceleri değer kaybına uğramıĢ tarihi yapıların üst-orta sınıflarca ele
geçirilip rehabilite edilmesi ve sakinlerinin bu alanları terk etmesi söz konusuyken;
günümüzde yüksek gelir gruplarının yoksul/marjinal kesimleri yerlerinden etme
özelliğini korumakla birlikte yapıların değer kaybı ve restorasyonundan öte, rant
aracı olarak görülen tüm yerleĢmelerin (gecekondu bölgeleri, sosyal konutlar vb)
yıkılarak yerlerine lüks konut ve tüketim alanlarının inĢa edilmesi Ģeklinde
yaĢanmaktadır (Ġslam, 2003: 160-161).
Kentlerin birbiriyle kıyasıya bir yarıĢa girmesi ve yarıĢan kentler
ekonomisinin ortaya çıkmasına paralel olarak soylulaĢtırma, bir kentsel birikim
stratejisi haline gelmiĢtir (Smith, 2006: 26). Etkinliğini günden güne arttıran
neoliberal küreselleĢme politikalarının etkisiyle kentsel mekân, günümüzde sermaye
birikiminin kaynağı olarak öne çıkmaktadır. Bu durum kente yönelik geliĢtirilen her
türlü uygulamanın sermayenin beklenti ve kurallarına göre oluĢturulmasına neden
olmaktadır. Burada rantı maksimum düzeye çıkarma çabaları söz konusu olmakta ve
rant artıĢını karĢılayamayacak kesimlerin yerinden edilmesi sonucu karĢımıza
çıkmaktadır. Piyasa mekanizmasının belirleyici olduğu bu süreçte, bazı kesimler
63
(sermaye kesimi ve varsıl gruplar) daha avantajlı olurken sınıfsal ve mekânsal
ayrıĢma da artmaktadır. Çünkü bu alanlardan elde edilen rant, burada yaĢayanlara
kalmamaktadır. Bu nedenle de eski kent merkezlerinde gerçekleĢen soylulaĢtırma,
sorunları çözmek yerine adeta bu alanlarda yaĢayan yoksul/marjinal kesimlerin
sırtına yüklemekte ve yerlerinden olmalarına neden olmaktadır (ġen, 2007a: 184,
192-193).
SoylulaĢtırma, kent merkezinde yer alan fiziksel ve sosyal köhnemenin
yaĢandığı konut alanlarının rehabilitasyonu sonucunda, rehabilite edilen alan
genelinde sosyal sınıfın ve mülkiyet değiĢiminin gerçekleĢmesi olarak
tanımlanmaktadır. Mülkiyet değiĢimi sürecinde, düĢük gelirli kiĢilerin yerini yüksek
gelirli kiĢiler almaktadır. Kentsel alanın asıl sahipleri ve kullanıcıları farklı sosyal
sınıf, kültür, gelir düzeyi ve yaĢam tarzı olan kiĢilerle yer değiĢtirmekte daha doğrusu
yerlerini bu kiĢilere bırakmaktadır (Ergün, 2006: 15).
Genel olarak ifade edilecek olursa soylulaĢtırmanın temelinde yüksek gelirli
kesimlerin düĢük gelirli kesimlerin yerini alması yatmaktadır (Andersen, 2005: 156).
Bir diğer ifade ile soylulaĢtırma, eski kent merkezleri ile tarihi kent içindeki alanların
mekânsal ve sınıfsal değiĢimini ifade etmektedir. Bu alanlarda yer alan yapıların
yenilenmesi veya yıkılıp yeniden yapılması ile birlikte kentsel mekânın mülkiyet
değerlerinde bir artıĢa yol açarak piyasadaki el değiĢtirmelerin dayatıldığı bir süreç
Ģeklinde yaĢanmaktadır. El değiĢtirmeler, mekânda yaĢamakta olan sosyal sınıfların
yerine yeni bir sınıfın gelmesini de olanaklı kılmaktadır (ġen, 2007b: 60; 2006: 66).
SoylulaĢtırma süreci genel olarak üç aĢamada gerçekleĢmektedir. Çok küçük
bir yer değiĢtirmeyle baĢlayan birinci aĢamada; yeni gelenler bazı konutları satın alır
ve yenilerler. Ġkinci aĢamada bahsedilen semt ya da mahalledeki mülk fiyatları -
kiralar artmaya baĢlar ve kira farkı hissedilir oranlara ulaĢır. Bunun sonucunda
bölgenin-semtin düĢük gelirli eski sakinleri yer değiĢtirmeye ve baĢka daha ucuz
bölgelere taĢınmaya baĢlarlar. Son aĢamada ise; fiyatlar büyük oranlarda yükselir ve
alanın eski sakinleriyle yeni sakinleri arasında yer değiĢtirme zorla oluĢmaya baĢlar
ve süreç eski sakinlerin yerini hemen hemen tamamen yeni sakinlerin alması ile
tamamlanır (Ergün; 2006: 20).
64
Üst-orta sınıflardan bireylerin kentlerin belli semtlerine yerleĢmesi anlamına
gelen soylulaĢtırma sürecinde, fiziksel çevrenin iyileĢtirilmesi ve dönüĢtürülmesi
kadar nüfus dönüĢümleri de ön plana çıkmaktadır. Türkçede mutenalaĢtırma,
nezihleĢtirme, seçkinleĢtirme gibi kavramlarla da ifade edilen soylulaĢtırma, genel
anlamda sosyo-ekonomik yenileme olarak ifade edilebilir (Özden, 2008: 169). Bu
süreçte kentsel mekâna yeni gelen grup açısından bakıldığında mekânın kalitesinin
arttığı izlenimi oluĢsa da alanı terk etmek zorunda kalanlar açısından yerinden
edilme, belirsizlik, sosyal anlamda dıĢlanmıĢlık gibi sonuçlar ortaya çıkabilmektedir
(Özden, 2008: 174). Glass‟ın aĢağıdaki ifadeleri soylulaĢtırma sürecinin genel
hatlarını net bir biçimde ortaya koymaktadır:
“Teker teker Londra‟nın birçok iĢçi sınıfı mahallesi orta sınıflar (üst-orta
ve alt-orta) tarafından istila edildi. Eski püskü, sade (alt ve üst katlarda
ikiĢer odası bulunan) küçük kulübemsi evler, kira sözleĢmeleri sona
erdiğinde el geçirildi ve zarif ve pahalı konutlar haline geldi… Bir
mahallede bu soylulaĢtırma süreci bir kere baĢladı mı, orada yaĢamakta
olan iĢçi-sınıfı sakinlerin hepsi ya da büyük bir çoğunluğu yerlerinden
edilene ve mahallenin tüm sosyal dokusu değiĢene kadar hızla devam eder”
(Glass 1963‟ten aktaran Ġslam, 2003: 160; Smith, 2006: 20).
SoylulaĢtırma, kentsel dönüĢüm sürecinde oluĢan konut pazarının etkisiyle,
daha önce düĢük gelirli kesimlerin oturduğu kent içi bölgelerine, mahallelerine orta
ve yüksek kesimlerce yerleĢilmeye baĢlaması sonucu oluĢan kentsel dinamik olarak
tanımlanabilir (Karaman, 2006: 71). Kentsel yeniden yapılanmanın bir parçası olan
soylulaĢtırma, gerilemiĢ eski kent içi alanların gerek mekânsal gerekse sınıfsal
değiĢiminin çarpıcı bir örneğidir. SoylulaĢtırma, yeni orta sınıf ve iĢçi sınıfı olmak
üzere iki farklı sınıfın karĢılaĢması biçiminde baĢlayıp, iĢçi sınıfının yerinden
edilmesi ile sonuçlanmaktadır. Dolayısıyla neden ve sonuçları itibariyle politik bir
alana da iĢaret etmektedir. Çünkü soylulaĢtırma gerçekleĢme koĢulları ve sonuçları
itibariyle mekânsal ve toplumsal ayrıĢma ile toplumsal eĢitsizlik yaratan bir etkiye
sahiptir. Günümüzde ise uluslararası ölçekte yaygın olarak uygulanan neoliberal
politikalar, bu olumsuz etkileri arttırmaktadır. Gerek genel politikalarda gerekse
kentsel politikalarda oldukça etkili olan neoliberal politikalar, kentsel yeniden
yapılanmanın bir boyutu olan soylulaĢtırmanın yol açtığı olumsuz sonuçlara dair
65
politikalar üretmede yetersiz ve kayıtsız kalmaktadır. YaĢam koĢulları iyice gerilemiĢ
olan iĢçi sınıfı ve gelir düzeyi gerilemiĢ diğer marjinal grupların kent içindeki konut
seçenekleri, uygulanan bu politikaların etkisiyle sınırlanmakta hatta kentsel yaĢamın
olanaklarından mahrum bırakılmaktadırlar. Bir baĢka boyutuyla ise soylulaĢtırma ile
eski kent içi alanlarında mülkiyet ve arazi değerleri üzerinden kentsel rantlar
yaratılarak yine belirli sınıflar ayrıcalıklı konuma gelmektedirler. Bu durum
kaynakların bölüĢümü açısından da eĢitsiz bir ortam yaratmaktadır (ġen, 2005: 128).
SoylulaĢtırmaya özellikle yerinden etme meselesi üzerinden bakıldığında,
soylulaĢtırmanın gerilemiĢ bir semtin veya mahallenin iyileĢtirilmesinden öte bir
süreç olduğu görülmektedir. GerilemiĢ eski kent içi alanlarının yoksul ve marjinal
gruplardan kurtarılması biçiminde destek gören soylulaĢtırma; var olan sorunlara
yönelik bir politika önerisinden yoksun oluĢu ile aslında marjinalleĢmeyi arttıran bir
etkiye sahiptir. SoylulaĢtırılan alanlarda ise kentsel hizmetlerin iyileĢtirilmesi ve
yenileĢtirilmesi sonucu ortaya çıkan dıĢsallıklardan sadece belirli bir kesim
faydalanmıĢ olmakta ve toplumsal eĢitsizlik artmaktadır (ġen, 2005:156).
2.7.7. Kentsel DönüĢüm
Genel bir ifade ile kentsel dönüĢüm; bütün yenileme kavramlarını eĢzamanlı
olarak kapsayan, sürekliliği olması gereken ve her aĢamada toplumun bütün
katmanlarını içermesi gereken çok boyutlu bir süreç olarak tanımlanabilir (ġahingür
ve Müderrisoğlu, 2005: 512).
Kentsel dönüĢüm, birçok etmene bağlı olarak yaĢamın her anında ve alanında
gerçekleĢen, sürekli bir değiĢim özelliğine sahip bir süreç olarak ifade edilebilir.
DönüĢüm; sosyal, psikolojik, kültürel, politik, ekonomik vb birçok faktörü bir arada
barındıran ve makro ölçekten mikro ölçeğe uzanan bir süreçtir. Süreçte kent
yaĢamını paylaĢan ve belirli biçimlerde yeniden üreten tüm aktörler, önemli roller
almaktadırlar. Kavram bu açıdan değerlendirildiğinde, gerek kentlilerin kendi
içlerinde oluĢturacakları gerekse yönetim birimleriyle sağlanacak iletiĢim ortamları
ve iliĢkilerin taĢıdığı önem de ortaya çıkmaktadır (Ġncedayı, 2004: 60-61).
Kentsel dönüĢüm; kentin tümünün ya da bir bölümünün mevcut Ģekil ve
görüntüsünden baĢka bir Ģekil veya görüntüye geçmesi/geçirilmesi olarak ele
alınmaktadır (Aydın, 2008: 5). Kentlerde yaĢanan dönüĢümler kimi zaman mekân ve
66
yaĢam kalitesini arttırma Ģeklinde ortaya çıkarken; kimi zaman da mekânın
ekonomik, sosyal, çevresel ve fiziksel bozulması olarak yaĢanmaktadır. Ancak
kentsel dönüĢüm her halükarda belli bir zaman aralığında sürekli gerçekleĢen bir
olgudur. Kent planlaması açısından kentsel dönüĢüm; kentsel alanlardaki belirli bir
zaman aralığında ekonomik, sosyal fiziksel ve çevresel çökme ve bozulmaya çözüm
arayan/getiren bir müdahale biçimi olarak görülmektedir (Akkar, 2006: 29).
Turgut ve Ceylan kentsel dönüĢümü; farklı nedenlerle sorun yaĢanan ve
giderek hastalıklı bir dokuya dönüĢen kentsel alanlarda ortaya çıkan mekânsal
sorunların sosyal, ekonomik, çevresel, ekolojik ve yasal tabanlı bir bütünsellik
çerçevesinde ele alınarak sorunların giderilmesine yönelik strateji ve eylemleri
hazırlama/uygulama süreci olarak ifade etmektedir (2010: 44).
Kentsel dönüĢüm projeleri; kent içinde yenileĢtirme, koruma, sağlamlaĢtırma
ve sağlıklaĢtırma amaçları ile belli bir program dâhilinde yeniden düzenlenmesi
gereken alanları kapsayan ve temelde konut sorununu çözerek sorunlu alanları kente
kazandırmayı hedefleyen uygulamalardır (Bayraktar, 2007: 44).
Kentsel dönüĢüm projelerinin genel olarak kentlerde ortaya çıkan dört
olumsuz geliĢmeye karĢı hazırlandığı ve uygulandığı ileri sürülmektedir. Bu
doğrultuda kentsel dönüĢüm projelerinin; göç ve nüfus artıĢı gibi nedenlere bağlı
olarak sağlıksız ve plansız geliĢen kentlerin sağlıklı ve çağdaĢ yapıya
kavuĢturulması; eskimiĢ ve iĢlevini yitirmiĢ sanayi alanlarının yeni iĢlevlerle kente
kazandırılması; tarihi değeri olan alanların restore edilmesi ve deprem vb doğal
afetlerden dolayı yıpranan/yıkılan kentsel alanların yenilenmesi ya da yeniden
yapılandırılması amacıyla hayata geçirildiği ifade edilebilir (Aydın, 2008: 6).
Kentsel dönüĢüm bozulma, çökme, köhneme olan kentsel alanın ekonomik,
sosyal, fiziksel, çevresel ve kültürel koĢullarının kapsamlı ve bütüncül bir anlayıĢa
iyileĢtirilmesine yönelik olarak hayata geçirilen strateji ve eylemler bütünü olarak
tanımlanabilir (ġahin, 2008: 76; Roberts ve Sykes, 2000: 17; Lang, 2005: 8; Göz,
2008: 8; Gül, 2006: 1254; KocabaĢ, 2006: 10). Bu kapsamda; kentsel bozulma
süreçlerinin anlaĢılması ve üzerinde uzlaĢılması, düĢük yaĢam koĢullarının
iyileĢtirilerek fiziksel ve sosyal altyapı eksikliklerinin giderilmesi, sorunların
eĢgüdümlü ve sürekli bir biçimde çözümlenmesi, yeni alanlar yaratmak yerine
67
mevcut kentsel alanların planlanması ve kentsel dokuda yitirilmiĢ değerlerin yeniden
sağlanması, gibi vurgular kentsel dönüĢümde sıklıkla dile getirilmektedir (Yıldırım,
2006: 8; Akkar, 2006: 29).
KocabaĢ kentsel dönüĢümü; “toplum tabanlı yenileştirme aracılığı ile en
yoksul mahallelerde yaşayan vatandaşların koşullarının iyileştirilmesi ve aynı
zamanda doğal ve yapılaştırılmış tarihi çevrenin korunması ve kentsel alanların
çevresel performanslarının iyileştirilmesine ilişkin ölçüler aracılığı ile kentsel
yapılaşmanın/gelişmenin olumsuz çevresel etkisini azaltan, kent ve kasabaların
ekonomik yarışabilirliğini desteleyen ortaklık tabanlı eylem programlarını
uygulamayı hedefleyen, bütünleştirilmiş kamu sektörü öncülüğünde yürütülen bir
süreç” olarak tanımlamaktadır ( 2006: 10).
Turok, kentsel dönüĢümün üç ayırt edici özelliği belirlenerek
tanımlanabileceğini ifade etmektedir. Buna göre kentsel dönüĢüm;
- Bir mekânın doğasını değiĢtirmeyi ve mekânda yaĢayan halk ile mekânın
geleceğinde söz hakkı bulunan tüm aktörleri sürece dâhil etmeyi amaçlar,
- Bölgenin sorunlarına ve potansiyellerine bağlı olarak devletin temel iĢlevsel
sorumlulukları ile kesiĢen hedef ve faaliyetleri içerir,
- Ortaklığın kurumsal yapısı değiĢkenlik gösterse de genellikle farklı
paydaĢlar arasında iĢleyen bir ortaklık yapısı içerir (Turok, 2005: 25).
Kentsel dönüĢümün temel amaçları Ģu Ģekilde sıralanabilir:
- Toplumsal bozulma ve çatıĢmaların nedenlerinin araĢtırılarak, bu durumun
ortadan kaldırılmasına yönelik uygulamaları hayata geçirerek kentsel
alanların çöküntü bölgesi haline gelmesini önlemek,
- Kentin hızla büyüyen, değiĢen ve bozulan dokusunda ortaya çıkan yeni
fiziksel, ekonomik, çevresel ve altyapısal ihtiyaçlara göre kentsel alanların
yeniden geliĢtirilmesini sağlamak,
- Kentsel refah ve yaĢam kalitesini arttırıcı bir ekonomik kalkınma modeli
ortaya koymak,
68
- Kentsel alanların etkin bir Ģekilde kullanımını sağlayan ve gereksiz kentsel
yayılmayı önleyen stratejiler belirlemek,
- Sivil toplumun, yerel halkın, yöneticilerin, meslek odalarının,
akademisyenlerin vb katılımını sağlayan yaklaĢımlar geliĢtirmek,
- DönüĢüm alanı ilan edilen kentsel alanların kentin geneli ile
bütünleĢtirilmesi (Yıldırım, 2006: 8; Akkar, 2006: 30; ġahin, 2008: 77;
Friesecke; 2007: 6, 9; Gül ve Dulupçu, 2010: 159; Dickinson, 2005: 225;
Hemphill vd., 2002: 353-354; Kuzu, 2005: 253; Karadağ, 2008; Erden,
2006: 76).
Kentsel dönüĢüm kavramını net olarak ortaya koyabilmenin önemli bir yolu
da dört temel boyutu (ekonomik, sosyal, fiziksel ve yönetsel) incelemektir.
Ekonomik bakıĢ açısı, her Ģeyden önce iĢ imkânları ve gelirle ilgilenir. Öncelikli
alanın içinde veya çevresinde istihdam olanaklarının nitelik veya niceliğini
arttırmaya çalıĢır ve/veya daha geniĢ yerel emek piyasasında rekabet edebilmeleri
için yerel halkın becerilerini ve iĢe kabul edilebilirliğini arttırmaya çalıĢır. Sosyal
boyut daha çeĢitlidir ve bir bölgedeki yaĢam kalitesi ve sosyal iliĢkiler ile ilgilenir.
Sağlık, eğitim, suç, konut ve kamu hizmetlerine eriĢimle ilgili koĢulları içerebilir.
Fiziksel boyut; temel altyapı, konut stoku ve çevre ile ilgilenir. Ayrıca, bölgenin
içinde bulunduğu kent ile arasındaki ulaĢım ve elektronik bağlantılarını da içerir.
Yönetsel boyut; yerel karar verme mekanizmasının yapısı, yerel halkla iliĢkiler, diğer
grupların katılımı ve liderliğin özelliği ve türü ile ilgilenir (Turok, 2005: 26).
Kentsel dönüĢüm uygulamalarının baĢarılı olup olmadıklarına iliĢkin farklı
görüĢler bulunmaktadır. Bu görüĢlerden biri dönüĢüm alanı ilan edilen yere
odaklanmakta ve alanın fiziksel anlamda iyileĢtirilmesiyle ilgilenmektedir. Bu görüĢe
göre, sorun alanları standardın altında kalan konutların yoğun olarak bulunduğu
bölgelerdir ve bu konutların ıslah edilmesi ya da ortadan kaldırılması dönüĢüm
projesinin baĢarı kriteri olmaktadır. Kentsel dönüĢüme iliĢkin bir diğer görüĢ,
dönüĢüm alanlarında yaĢayan insanlar üzerinde odaklanmaktadır. Bu bakıĢ açısından
bakıldığında kentsel dönüĢümün amacı, bu insanların yaĢam koĢullarının
iyileĢtirilmesidir. DönüĢüm bu alanlarda yaĢayan grupların sosyal ağlarını ya da
düzenlerini bozmamalıdır. Bu görüĢe göre kentsel dönüĢüm projelerinin temel baĢarı
69
kriteri, dönüĢüm alanında yaĢayan kesimlerin o alanda kalmalarını sağlamaktır.
Kentsel dönüĢüm sürecinde konutların ıslahı söz konusu olabilse de mülkiyet hakkı,
o alanda yaĢayan kesimlere ait olmalıdır (Bailey, 2005: 173). Her iki görüĢ bir arada
ele alındığında ilk anlayıĢın günümüz kentsel dönüĢüm süreçleri ile örtüĢtüğü, ikinci
anlayıĢın ise kentsel dönüĢüm eğer bir zorunluluk ise nasıl olması gerektiğini
gösterdiği görülmektedir.
Günümüzde kentlerin sermaye tarafından cazip yatırım alanı olarak görülmesi
ve küresel süreçlere eklemlenebilmenin yolunun küresel sermayeye hitap eden
kentlerin varlığına bağlı olduğu anlayıĢı dünya genelinde kentleri ön plana
çıkarmıĢtır. Bu doğrultuda küresel ağlara dahil olma kaygısındaki (geliĢmekte olan
ülkeler baĢta olmak üzere) tüm ülkelerde kentsel politikalar ve projeler ön plana
çıkmaktadır. Kentlerin tarihsel süreçte olduğu gibi günümüzde de kalkınmıĢlığın ve
geliĢmiĢliğin göstergesi olarak görülmesi, merkezi ve yerel yönetimleri kentlerin
yeniden yapılandırılması konusunda hummalı çalıĢmalar yapmaya itmiĢ ve bu
doğrultuda kentler, kentsel dönüĢüm projeleri ile adeta baĢtan yaratılır hale gelmiĢtir.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de özellikle Ġstanbul gibi büyük kentler kentsel
dönüĢüm projeleri ile yeniden yapılandırılmakta ve küreselleĢme sürecinde ön plana
çıkarılmaya/cazip hale getirilmeye çalıĢılmaktadır.
70
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KURAMSAL ÇERÇEVE
SOSYAL DEVLET ANLAYIġINDAN KÜRESELLEġMEYE KENTLER
Tarihsel süreç içinde kentler, toplumsal eĢitsizliklerin ve bu eĢitsizliklere
paralel olarak mekânsal ayrıĢmaların mekânı olmuĢlardır (Sert vd, 2005: 109).
Ortaya çıkıĢından günümüze değin yoksulluk, ayrıcalık, güç ve çıkar sorunlarını
bünyesinde barındıran bir kavram olan kent; hem bir yaĢam çevresini hem de sürekli
akıĢ içinde bulunan bir toplumsal pratiği anlatmaktadır. Bu ifadeden hareketle,
insanlık tarihi içinde kentin; yöneten-yönetilen, egemen-bastırılan, sömüren-
sömürülen çeliĢkilerini ve toplumsal mücadeleleri içinde barındıran bir kavram
olduğu söylenebilir (Doğan, 2001: 97).
Sanayi Devrimi sonrasında kentler, kapitalizm açısından emeğin yeniden
üretiminin mekânı olarak algılanmıĢtır. Bu dönem kentlerini sanayi faaliyetleri
biçimlendirmiĢ ve kentler sanayinin öncelikli yer seçimine göre oluĢmuĢlardır (Sert
vd, 2005: 102). Bu dönemde kent; ekonomik, toplumsal ve kültürel bir bütün olarak
algılanmaya baĢlamıĢtır. Bu bütünlüğün temel nedeni, kentin ekonomik geliĢmesine
katkıda bulunma çabasından kaynaklanmaktadır. Sanayi Devrimiyle ortaya çıkan
yeni birikim tarzının bir sonucu olan bu durum, toplu tüketim hizmetleri ve kent
planlaması gibi anlayıĢları da ortaya çıkarmıĢtır. Kentleri ekonomik geliĢme ve
toplumsal modernleĢmenin merkezi olarak gören bu yeni durum, kentin ekonomik
büyümesine katkı sunarken, toplumsal refahın ve bütünleĢmenin oluĢumuna da
hizmet etmiĢtir (Kaygalak, 2009: 45). Bu dönemde kentler; sanayinin, emeğin ve
sermayenin hızla yoğunlaĢtığı yerler olmuĢ ve üretim sisteminin merkezi haline
gelmiĢtir (Kaygalak, 2008: 50).
Sanayi Devrimi‟nin ürünü olan kentler materyal akıĢ sistemlerindeki
konumlarıyla tanımlanmaktadırlar. Bu kentler, deniz limanları kıyısında, suyolları
üzerinde, demiryolu ve karayolu kenarlarında, enerji kaynaklarının kolay ulaĢılır
olduğu alanlarda, maden yatakları civarlarında vb. kurulmuĢlardır. Kentler;
materyale yeni biçimler vererek iĢleyen materyal iĢleme ve üretim merkezleri olarak
faaliyet göstermektedirler. Bu dönemde üretim, emek ve enerji yoğun özellik
71
taĢımaktadır ve bu ikisini elde etmek üretim için yeterlidir. Günümüzde ise, asıl
olarak küreselleĢme olarak adlandırılan ve halen devam eden süreçte ilk olarak,
Sanayi Devrimi‟nin ürünü olan klasik kentler köklü bir değiĢime uğramaktadırlar
(Laçiner, 1996: 10). 1980‟lerden sonra, küreselleĢme sürecinin ve kamusal yaĢam
alanlarında ciddi bir daralmanın sonucu olarak, kent mekânının kullanımı ve bu
mekâna yüklenen anlam yeni biçimler almıĢtır. Kentin dönüĢümünü biçimlendiren
sermaye, mal, insan, bilgi vb göstergelerin ulus aĢırı akıĢının yoğunlaĢması,
ekonominin serbestleĢmesi ve devlet müdahalesinin kısıtlanması sonucu kentler,
gerek anlam gerekse iĢlev yönünden farklılaĢmıĢlardır (Gül vd, 2008: 360).
Kent tarihsel süreçte uygarlığın geliĢiminde ve ilerlemesinde odak noktası
olmuĢ bir yerleĢim birimidir. Günümüz kentleri ise önceki dönemlerle
karĢılaĢtırılamayacak ölçüde ekonomik, toplumsal, kültürel ve teknolojik oluĢumların
bileĢkesinde yer almaktadırlar (Bayram, 2001: 251). Sermayenin sürekli büyüyen bir
ölçekte birikimi, hızla ivme kazanan bir kentleĢme süreci içinde gerçekleĢmiĢtir
(Harvey, 2002: 160). Bir diğer ifade ile kent tarihsel süreçte sermaye tarafından
birikimin mekânı ve aracı olarak görüĢmüĢ ve geliĢmiĢtir. KüreselleĢme olarak
adlandırılan yeni ekonomik düzende kentler yine ön plana çıkmıĢ, bu süreçte önceki
dönemlerden farklı kriterler geliĢtirilerek kent tanımları oluĢturulmuĢtur (Kılınç,
2005: 417).
Kent çalıĢmalarına iliĢkin literatür incelendiğinde gerek yapısal gerekse
iĢlevsel özellikler göz önünde bulundurularak; megapol (büyük kent), metropol (ana
kent-odak kent) ve cosmopol (dünya kenti-evrensel kent) gibi kavramların
kullanıldığı görülmektedir (Erkün, 1998: 39). Günümüzde kente iliĢkin
tanımlamalarda kentin; ekonomik, sosyal, kültürel, ruhani ve bilimsel ilerlemeyi
sağlayan uygarlık merkezi olduğuna iliĢkin vurgular yapılmaktadır. Genel kent
tanımlarından farklı olarak bu tanımda dikkat çeken nokta; tarım dıĢı ekonomi,
sanayi vb gibi kenti tanımlamada sıklıkla kullanılan özelliklerin kullanılmamasıdır.
Bu ifade özünde kentin üretim merkezi olmaktan çıkıp tüketim merkezi olmaya
baĢlaması sürecini barındırmaktadır (MSÜ ġPB, 1998: 345-346). Yakın dönem kent
çalıĢmalarının temelini ise; küresel sermayenin kentlere etkisi ve bu doğrultuda
ortaya çıkan dünya kenti, küresel kent, yarıĢmacı kent vb tanımlamalar ve geliĢmeler
oluĢturmaktadır. Günümüzde kentler ve kent yöneticileri yaĢanan sosyo-ekonomik
72
değiĢimlerle birlikte, ulusal ekonomileri de aĢarak küresel ekonominin birer aktörü
haline gelmiĢler ve konumlarına/etkinliklerine göre kentler hiyerarĢisinde yer edinme
çabasına girmiĢlerdir.
Kent, günümüzde küresel kapitalist geliĢmenin mekânsal ve toplumsal etkiler
yaratan eĢitsiz doğası temelinde ele alınmalıdır. KüreselleĢme açısından kent,
kapitalist üretim tarzının çeliĢki ve gerilimlerinin ve bunlardan kaynaklanan
çatıĢmaların hem bir ürünü hem de mekânsal örgütlenmesidir. Küresel kapitalizmde
kentsel mekâna iliĢkin temel ideoloji, mekânı sadece ekonomik değeri olan bir
metaya indirgemektir (Keskinok, 2007: 247, 249-250).
Ġktisadi üretimin yapısal olarak değiĢmesi, dolayısıyla sınıfsal iliĢkilerin
yeniden yapılanması ve bu değiĢimin günümüzde neoliberal küreselleĢmenin
etkileriyle devam etmesi, küreselleĢme sürecinde kentleĢmenin tartıĢılmasını önemli
kılmaktadır (ġen, 2007a: 184). KüreselleĢme sürecinde bir yandan kentsel mekânın
kendisi metalaĢtırılırken, bir yandan da kentsel hizmetler piyasa aktörlerine
açılmaktadır. Sosyal devletin temel etkinlik alanı olan eğitim, sağlık, konut vb
hizmetlerin kentsel alanlarda daha yoğun talep edilmesi ve bu hizmetlerin sermaye
açısından en karlı alanlar olarak görülmeye baĢlaması, kentleri bir bütün olarak
sermayenin yöneldiği alanlar haline getirmiĢtir. ÇalıĢmanın kuramsal çerçevesinin
ele alındığı bu bölümde küresel kent olgusu ve küreselleĢmenin kentler üzerindeki
etkisi üzerinde durulmaktadır. Bu bağlamda öncelikle sosyal devlet olgusu ve
dönüĢümü ele alınmakta, küreselleĢme sürecinde kent mekânına yüklenen anlam
tartıĢılmakta ve kentlerdeki ve kent algısındaki dönüĢüm ortaya konmaktadır.
3.1. Sosyal Devlet
En genel tanımıyla sosyal devlet; ekonomik ve toplumsal yaĢama kamusal
araçlarla doğrudan ve dolaylı olarak müdahale etme yetkisiyle donatılmıĢ devlettir.
Sosyal devlet anlayıĢında; eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, barınma, istihdam vb
haklar toplumun tüm kesimlerine açık ve tüm toplumun eĢit biçimde ulaĢabildiği
olanaklar halinde devletçe güvence altına alınan temel haklar olarak görülmektedir
(Ayman Güler, 2004: 33).
Günümüzdeki anlam ve içeriğini 1929 Dünya Ekonomik Bunalımından sonra
geliĢtirilen devletçi ya da Keynesci politikaların bir ürünü olarak kazanan (Sallan
73
Gül, 2004: 144) ve yirminci yüzyıl Avrupa siyasal hayatının temel özelliği olan refah
devletini MacGregor, Asa Briggs‟ten (1961) yaptığı alıntıda Ģu Ģekilde ifade
etmektedir:
“Refah devleti, piyasa kuvvetlerinin oyununu en azından üç yönde
değiĢtirmek amacıyla örgütlü gücün (siyaset ve idare aracılığıyla) bilinçli
olarak kullanıldığı bir devlettir: Birincisi, yaptığı iĢin ya da sahip olduğu
malın mülkün piyasa değerine bakılmaksızın bireylere ve ailelere asgari bir
gelir güvencesi sağlayarak; ikincisi, bireysel ve ailevi krizlere yol
açabilecek hastalık, yaĢlılık ya da iĢsizlik gibi toplumsal belirsizliklerin
kapsamını daraltarak; üçüncüsü, toplumsal ya da sınıfsal konuma göre
hiçbir ayrım yapmaksızın, üzerinde mutabık kalınmıĢ sosyal hizmet
çeĢitleriyle ilgili en iyi standartların bütün yurttaĢlara sunulmasını
sağlayarak” (MacGregor, 2007: 236).
SanayileĢmiĢ Batı Avrupa ülkelerinde devlet, bir yandan çalıĢma ve yaĢam
koĢullarının iyileĢtirilmesine iliĢkin düzenlemeler yapmıĢ, diğer yandan da özellikle
yaĢanılan konutların kalitesi ve kamu sağlığının korunması gibi alanlarda sosyal
güvenlik hizmetlerine öncülük etmiĢtir. Sosyal devlet, serbest piyasa ekonomisinin
baĢarısız olduğu alanlardaki üretim eksikliğini gidermeyi serbest piyasa sürecinin
doğurduğu eĢitsizlikleri ve adaletsizlikleri hafifletmeyi temel amaç edinmiĢtir (Sallan
Gül, 2004: 145-148).
Sosyal devletin temel özelliği, serbest piyasa ekonomisinin tek baĢına
ekonomik geliĢmeyi sağlamada yeterli olmadığı ve bu nedenle devlet müdahalesinin
gerekli olduğu görüĢüdür. Sosyal devlet, üç alanı kapsayarak geliĢmiĢtir. Birincisi,
bireylere ve ailelere minimum bir düzeyde gelir garantisi sağlamak; ikincisi, kiĢilerin
belirli sosyal risklerin (hastalık, yaĢlılık, iĢsizlik) üstesinden gelmelerinde onlara
yardımcı olmak; üçüncüsü de sosyal refah hizmetleri aracılığıyla, tüm vatandaĢlara
en iyi yaĢam standartlarını sunmaktır. Bu doğrultuda devletin olmazsa olmaz bir
niteliği de mal ve hizmetlerin adil, eĢitlikçi bir biçimde paylaĢılması olmuĢtur
(ġaylan, 2003: 93; Sallan Gül, 2009: 67,70).
II. Dünya SavaĢı‟ndan sonra, oldukça geniĢ bir uygulama alanı bulan sosyal
devlet, kamunun sosyoekonomik yaĢama yoğun müdahalesini içermektedir. Sosyal
devletin temel iĢlevi ya da bir baĢka deyiĢle olmazsa olmaz niteliği, mal ve
74
hizmetlerin adil, eĢitlikçi bir biçimde paylaĢılmasını sağlamaktır. Bunun sağlanması
adına da birçok ülkede hazırlanan yeni anayasalarda sosyal haklara ayrıntılı olarak
yer verilmiĢtir (Göze, 2005: 150; Sallan Gül, 2004; ġaylan, 2003: 93-94, 100-101;
Kara, 2004: 21).
Siyasi, sosyokültürel ve ekonomik pratikler bütününe iĢaret eden sosyal
devlet anlayıĢı çerçevesinde (Özkazanç, 2007: 16); kalıcı gelir, sağlık, eğitim, sosyal
güvenlik vb. konular, bireyler için hak, devlet için yükümlülük kavramları etrafında
ele alınabilmiĢtir. (Kara, 2004: 23; Sallan Gül, 2004). Bireyler açısından hak, devlet
adına ise yükümlülük olarak ifade edilen çerçevede; herkesin beden ve ruh sağlığı
içinde yaĢama hakkı olduğu öncelikli olarak kabul edilmiĢ ve devlet tüm yurttaĢların
beden ve ruh sağlığı içinde ve insan onuruna yaraĢır biçimde yaĢamalarını
sağlamakla yükümlü kılınmıĢtır (Sallan Gül, 2004). Aynı Ģekilde herkesin sağlık
koĢullarına uygun meskenlerde barınma hakkı olduğu kabulünden hareketle devlete
vatandaĢların sağlık koĢullarına uygun meskenlerde barınmalarını sağlama
yükümlülüğü getirilmiĢtir. Ayrıca herkesin gelecek ve yoksulluk korkusundan
kurtulma hakkına sahip olduğu, kiĢileri gelecek korkusundan kurtarma, bunun için de
sosyal güvenliği sağlama görevinin devlete ait olduğu ifade edilmiĢtir (Göze, 2005:
150-151; Sallan Gül, 2004).
Ulusal ve uluslararası düzeylerde; refah devleti (Ġngiltere), liberal refah
devleti (ABD), sosyal demokrat refah devleti (Avrupa), devletçi/ulusal kalkınmacı
devlet ya da sosyal devlet (azgeliĢmiĢ ülkeler) Ģeklinde farklı ifadelerle anılan refah
devletinde (Roche, 1992: 78; Sallan Gül, 2004: 149-150; Tokatlıoğlu, 2005: 40-43),
refahın sağlanmasında devletin belirleyici iĢlevleri kısaca Ģu Ģekilde
değerlendirilebilir:
- Devletin ekonomik kalkınmayı ve tam istihdamı sağlaması,
- Sosyal refah programları aracılığıyla iĢçi-iĢveren iliĢkilerinin yumuĢatılması
ve emek piyasasının kontrol altına alınması,
- Altyapı yatırımlarının gerçekleĢtirilmesi, konut ve ulaĢtırma yatırımlarına
hız verilmesi,
- Temel toplumsal hizmetlerin tüm topluma sunulmaya çalıĢılması,
75
- Devletin temel sanayi dallarını (enerji, haberleĢme, ulaĢım ve altyapı)
millileĢtirmesi,
- Devletin serbest piyasanın ürünü olan gelir dağılımındaki eĢitsizlikleri,
adaletli bir gelir dağılımına göre vergilendirmesi ve sosyal sigortacılık
sistemini tüm vatandaĢlara sunarak risklere karĢı koruması,
- Devletin kiĢi refahındaki rolü göz önüne alınarak, eğitim ve sağlığı da refah
kapsamına alması,
- Devletin yoksullara ve bakıma muhtaç olanlara yönelik yardımları doğrudan
yürütmesi,
- Devletin kadınlar, azınlıklar, göçmenler gibi toplumda dezavantajlı durumda
olan gruplara yönelik pozitif ayrımcılık programları geliĢtirip uygulaması
(Sallan Gül, 2009: 73; Müftüoğlu, 2006: 42; Karabulut Uçar, 2007: 410-
411).
Kısacası refah devleti uygulamaları; ekonomik ve sosyal risklere karĢı kiĢiyi
koruma amacı yanında, tam istihdamın sağlanması, konut edindirme ya da
yerleĢtirme, mesleki ve genel eğitim, meslek seçmede yardım, ekonomide
verimliliğin arttırılması ve sağlık hizmetlerinin sunulması yoluyla toplumun tüm
üyelerinin refahının belirli bir seviyenin altına düĢmesinin engellenmesi gibi alanları
da kapsamaktadır (ġaylan, 2003: 101; Arın, 2004: 69; Sallan Gül, 2004: 151, 186).
II. Dünya SavaĢı sonrasından 1970‟lerin sonlarına kadarki süreçte etkin
anlayıĢ olan refah devleti anlayıĢı, 1980‟li yıllarla birlikte eleĢtirilmeye baĢlamıĢ ve
bu eleĢtiriler neoliberal anlayıĢ doğrultusunda temellenen küreselleĢme kavramı
çerçevesinde geliĢmiĢtir. Sosyo-ekonomik yaĢamda devletin etkin ve hakim güç
olmasının sermayenin dolanımının önünde bir engel olduğu savından hareketle
geliĢen neoliberal küreselleĢme; devletin etkinlik alanlarının daraltılması ve
sermayenin serbestçe hareket edebilmesini sağlayacak uygulamaların hayata
geçirilmesini savunmaktadır.
3.2. KüreselleĢme
KüreselleĢme; üretim ve mekân organizasyonunun ötesinde güç iliĢkilerinin
tanımlandığı ve sınırların sistemin geniĢleme kapasitesi ile belirlendiği düzlem
76
Ģeklinde ortaya çıkmaktadır. KüreselleĢme kavramı bir yapıyı değil, iliĢkiler düzenini
tanımlamaktadır (Eraydın, 1992: 187). KüreselleĢme; teknoloji, finans, ticaret ve
enformasyonun küresel ölçekte birleĢerek dünya genelinde farklı biçimlerde olsa da
tüm sosyal, ekonomik, kültürel, siyasal vb alanlarda etkide bulunan bir sistem olarak
tanımlanmaktadır (Friedman, 2000: 49).
Held vd. (2008: 89) küreselleĢmeyi Ģu Ģekilde ele almaktadır: “Kıtalar ve
bölgeler arası etkinlik, etkileĢim ve yetke kullanımıyla, akıĢ ve Ģebekeler yaratan,
toplumsal iliĢkilerin ve iĢlemlerin mekânsal örgütlenmesindeki dönüĢümün
cisimleĢtiği bir süreç veya süreçler kümesi”. Bu bağlamda akıĢlar; mal, insan,
sermaye, bilgi, simge ve haberlerin zaman ve mekândaki hareketlerini
kapsamaktadır. ġebekeler ise; bağımsız failler, etkinliklerin kesiĢim noktaları veya
güç merkezleri arasındaki düzenlenmiĢ ve kalıplaĢmıĢ etkileĢimlere iĢaret etmektedir.
KüreselleĢme uluslararası bütünleĢme olarak da ifade edilen bir oluĢuma karĢılık
gelmektedir. Özellikle iletiĢim ve ulaĢım alanında yaĢanan teknolojik geliĢmeler,
uluslararası iĢbirliğini kolaylaĢtırmakta ve dünyayı tek bir pazar haline getirmektedir
(Aren, 1997: 98).
KüreselleĢme kavramı ile kısaca “kapitalizmin ortak bir yaĢam biçimi olarak
yaygınlık kazanması ve dünya genelinde egemenliğini daha da güçlendirmesi”
anlatılmak istenmektedir (KeleĢ, 2001: 563). En genel anlamıyla küreselleĢmenin;
“kapitalizmin yeni görünümü olduğu, kutuplu ve çıkar çatıĢmasına dayalı bir sistem
olan kapitalizme ideolojik” bir temel sağladığı, “dünya ekonomisini kendi
amaçlarına göre Ģekillendirme çabasının devamı olduğu” (Somel, 2002: 207) ifade
edilebilir. Bir diğer ifadeyle küreselleĢme; mal ve hizmetlerin, üretim araçlarının,
teknolojinin ve finans kaynaklarının serbestçe dolaĢabildiği ve piyasaların giderek
bütünleĢtiği bir süreç” anlamını taĢımaktadır (ġenses, 2004: 13). Doğal olarak
emeğin ve teknolojinin kullanımında geliĢmiĢ ülkelerin kendi yararlarına koyduğu
ama diğer ülkelerin yararına görünmeyen kısıtları da unutmamak gerekir. Bu
çerçeveden bakıldığında küreselleĢmenin, sermayenin ülke sınırlarını aĢan
hareketlerini devlet denetiminden arındırarak serbestleĢtirmeyi kapsadığı
söylenmektedir (Kazgan, 2000: 161). KüreselleĢme öncelikli olarak sermayenin
özgürlüğünü ve serbestçe hareket edebilmesini sağlamakta ve garanti altına
almaktadır. Bu açıdan bakıldığında küreselleĢme; kapitalizmin yeni bir versiyonu,
77
vahĢi kapitalizmin yeniden ortaya çıkıĢı ve sermaye diktası gibi uç ifadelerle
tanımlanabilmektedir (Uslu, 1997: 30; Yıldırım, 1997: 66; Çetin, 1997: 57; Barkurt,
1997: 84).
KüreselleĢme süreci neoliberal görüĢler çerçevesinde geliĢmiĢ ve kendisini
hem ulusal hem de uluslararası süreçlerde devletlerin rolünün azaltılarak piyasa
aktörlerinin etkin kılınması yönünde uygulamaların hayata geçirilmesi olarak ifade
etmiĢtir (Panitch, 2000: 205). Piyasa aktörlerinin dolaĢımını kolaylaĢtırma ve
etkinliğini arttırma çabalarını içeren küreselleĢme süreci, ulus-devletlere yönelik
müdahale ve dayatmaları nedeniyle ekonomik olduğu kadar politik bir süreç olarak
da ele alınmalıdır. Tamamen küreselleĢmiĢ bir ekonomi, bağımsız ulusal
ekonomilerin ve bunun sonucunda yerel ulusal ekonomik yönetim stratejilerinin
artan bir Ģekilde önemsizleĢtiği bir sistemdir (Hirst ve Thompson 1996‟dan aktaran
SubaĢat, 2004: 60). Tamamen küreselleĢmiĢ bir dünya, ulus-devletin belirleyici bir
rolünün ya da otoritesinin olmadığı bir dünyadır. Bu ifadeden hareketle
küreselleĢme, ulus-devletin ulusal politikaların yürütülmesindeki rolünün ve etkinlik
alanlarının daraldığı bir süreç olarak tanımlanabilir. Bir diğer ifadeyle küreselleĢme;
sermayenin serbest dolaĢımına eĢlik eden ulus-devletin ortadan kalktığı/yok edildiği
bir son değil, uluslararası aktörlerin ve piyasanın bir aracı olarak yeniden
yapılandırıldığı bir süreçtir (BaĢkaya, 1999: 21; SubaĢat, 2004: 60). Bir diğer ifade
ile güçlü kapitalist ülkelerde olgunlaĢmıĢ ve birikmiĢ sermaye kar oranlarının
sıkıĢmasını engellemek ve arttırabilmek adına kendi koĢul ve kuralları çerçevesinde,
gerek üretim faktörü gerekse ürün piyasalarını geniĢletmek amacıyla ulus ötesi
ekonomik faaliyetlere açılmaya ve çevre ekonomilere yayılmaya baĢlamıĢtır. Bu
yayılma süreci dünya genelinde kabul görmüĢ ifadesiyle “küreselleĢme” olarak
adlandırılmaktadır. KüreselleĢme yukarıdaki ifadelerden hareketle; “geçmiĢ
dönemlerin emek-yoğun sömürgeleĢtirme politikasının yerine günümüzde sermaye-
yoğun sömürgeleĢtirme politikalarının ikame edilmesi” Ģeklinde ifade edilebilir
(Önder, 2007: 41-42).
Küresel neoliberalizm özünde, dünya genelinde sermayenin önünde
düzenlemeci engellerin olmadığı ve malların, hizmetlerin, sermayenin ve bilginin
sınır ötesi hareketinin devletler tarafından kısıtlanmadığı bir sistem hedeflemektedir
(Scholte, 2008: 107). KüreselleĢme politikalarının üç ana öğesi bulunmaktadır.
78
Bunlardan ilki kamu kesiminin daraltılması, ikincisi devletin rolünün yeniden
tanımlanması ve sonuncusu da kamu kesiminin etken hale getirilmesidir. Bu
hedeflere ulaĢmada değiĢik stratejiler öngörülmektedir. Ġlk hedefe ulaĢmak için kamu
giderlerini ve kamu personelinin sayısını azaltmak, özelleĢtirme ve mali reformları
yaymak gerekirken, ikinci hedef için hukuki düzenlemelerin azaltılması ve refah
devletinin kurumsallaĢmaktan çıkarılması gerekmektedir. Üçüncü hedef için ise
özelleĢtirme, kamuda özel sektörün iĢletmecilik yöntemlerinin kabulü ve bütçe
reformlarının gerçekleĢtirilmesi gerekmektedir (Tan, 1988: 73).
KüreselleĢmeyi bir süreç olarak ele almak gerektiğini ifade eden Harvey;
böylelikle hem küreselleĢmenin nasıl oluĢtuğunun daha kolay anlaĢılabileceğini, hem
de kapitalizmin tarihi içinde küreselleĢmeye benzer bir olgunun oldukça uzun süredir
var olduğunun anlaĢılabileceğini vurgulamaktadır. Kapitalizm tarihsel süreç içinde
krizlerine ve çıkmazlarına çözüm bulabilmek adına, dönemsel olarak yeni coğrafi
düzenlemelere gitmiĢtir. Bu süreçte hem geniĢlemiĢ hem de faaliyetlerini
yoğunlaĢtırmıĢtır. Bu ifadeden hareketle, kapitalizmin kendi imajına uygun bir
coğrafyayı sürekli olarak yeniden inĢa ettiğini söylemek mümkün olmaktadır.
Kapitalizm; tarihinin belirli aĢamalarında sermaye birikimini kolaylaĢtırmak adına
belirli coğrafi profiller, ulaĢım ve iletiĢim için üretilmiĢ alanlar, altyapısal ve uzamsal
örgütler üretmektedir. Ardından daha yoğun bir birikim sağlayabilmek adına bu
ürettiği örgütleri yıkmakta ve yeniden düzenlemektedir. Harvey; bu ifadelerden
hareketle günümüzde, küreselleĢme olarak adlandırılan sürecin de kapitalist uzam
üretim (hatta yıkıp yeniden düzenleme) süreci ile aynı özellikleri taĢıdığını ifade
etmektedir (2008a: 75).
KüreselleĢme neredeyse tüm toplumsal, ekonomik, siyasal ve kültürel
süreçlere etkide bulunmakta ve bu süreçleri yönlendirmektedir. KüreselleĢmenin
ekonomik boyutu da bu bağlamda temel olmaktadır. Ekonominin küreselleĢmesi
ulusal ekonomileri ve ulusal ekonomi stratejilerini anlamsızlaĢtırmaktadır.
Ekonominin en temel dinamikleri küreselleĢmiĢ, denetlenemez piyasa aktörlerinin
hâkimiyeti altına girmiĢtir. Küresel sermaye ve aktörleri; hangi yerel kendilerine
avantaj sağlıyorsa oraya yönelmekte, her tür denetim ve kontrolden bağımsız bir
Ģekilde dünya ekonomisine yön vermektedir (Hirst ve Thompson, 2008: 123).
79
KüreselleĢmenin ekonomik temelli bir süreç olduğu kabulü bir yana, bu
ifadenin dünya ekonomisinin küreselleĢmesi anlamına gelmediği dikkatlerden
kaçmamalıdır. Sermaye küreselleĢmekle beraber, ticaret, yatırım ve mali akıĢlara yön
veren merkezler belli baĢlı bölgelerde (Kuzey yarımkürede Avrupa, Kuzey Amerika
ve Doğu Asya) kalmakta ve yoğunlaĢmaktadır. Dünya ticaret hacminin %85‟i, ileri
düzey sektörlerin %90‟ından fazlası bu bölgelerde gerçekleĢmektedir ve en büyük
100 küresel Ģirket ve bankanın merkezleri bu bölgelerdedir. Bu ifadeden hareketle
kapitalizmin küreselleĢtiği, kuzeyin zengin güneyin yoksul olduğu ve her iki tarafın
birbirine küresel etkileĢim Ģebekeleriyle kenetlenmiĢ olduğu söylenebilir (Hirst ve
Thompson, 2008: 124; Mann, 2008: 167-168; Dicken, 2008: 359). Günümüzde
dünya, ulusötesi Ģirketlerin egemenliği ve kontrolü altındadır. Bu Ģirketler, küresel
anlamda söz sahibi konumundadır ve ucuz iĢgücü, ucuz hammadde ve karlı pazarlar
peĢindedirler (Meral, 1997: 20). Merkezleri bir ülkede olsa bile, küresel Ģirketler pek
çok yerde yatırım yapabilmekte ve bu durum küresel Ģirketlerin etkinlik alanlarının
geniĢ ve büyük ölçekli olmasına yol açmaktadır (Giddens, 2008: 84).
Toplumsal-ekonomik-coğrafi bir sistem olan kapitalizmin, küreselleĢme adı
altında yeniden yapılandırılma sürecinde ortaya çıkan temel özellikleri Ģu Ģekilde
özetlenebilir:
- KüreselleĢmeye çalıĢan bir sermaye hareketliliğinin ortaya çıkması,
- HiyerarĢik olarak bir dünya kentleri sistemi kurulması,
- Kurulan hiyerarĢik kentler sisteminde, küresel kentin finans kapitalin
yığıldığı ve akıĢkanlığının kontrol ve yönetiminin sağlandığı finans
merkezlerine dönüĢmesi,
- Tüm karar verme süreçlerinde yeni iktidarlar olarak, büyük ve aĢırı
uzmanlaĢmıĢ birimlere sahip küresel Ģirketlerin ulus içi, uluslararası ve
ulusüstü kurumlarıyla inĢa edilmesi,
- Yoksulluğun, evsizliğin, iĢsizliğin, ayrıĢma ve kutuplaĢmanın artması,
- Kamusal mekânın bir tüketim mekânı olarak yeniden tariflenmesi,
- Rekabetin kentler arasında ön plana çıkarılması,
- YarıĢan, geçici, sürekli değiĢime ve belirsizliğe konu edilen bir kentsel
80
mekân tasavvurunun yerleĢtirilmesi (Kılıçkaya, 2007: 126-127).
Mekânsal ölçeklerin en büyüğü olan küresel ölçek, günümüzde yoğun
biçimde gündeme gelmekle birlikte yeni bir ölçek değildir. Bugün için yeni olan Ģey,
iletiĢim ve ulaĢım baĢta olmak üzere teknolojide yaĢanan hızlı geliĢmelere paralel
olarak zaman-mekân sıkıĢması sürecinin hızlanmasıdır. Bir diğer ifade ile
günümüzde insanların, metaların, sermayenin ve bilginin, dünyanın bir noktasından
diğer bir noktasına ulaĢım süreci mesafe tanımaksızın kısalmakta ve mekânın
yarattığı engeller azalmaktadır (ġengül, 2000b: 128). KüreselleĢme sürecinde
kapitalist sistemin temelinde bir değiĢim olmamakla birlikte, üretim ve birikim
sisteminde ve mekanizmalarında köklü dönüĢümler yaĢanmaktadır. KüreselleĢme
sürecinde üretim ve birikim iliĢkileri yalnızca uluslararası değil, tüm dünyayı içine
alacak Ģekilde ancak ondan bağımsızlaĢarak ve mekân/zaman sınırlarını aĢarak
ulusüstüleĢmiĢ durumdadır. Para, mal ve hizmetlerin akıĢı küresel ağlar üzerinden ve
biliĢim yoluyla zamana ve mekâna bağımlı kalmaksızın gerçekleĢmektedir (Özgen,
2007: 166).
3.3. KüreselleĢme Sürecinde Sosyal Devlet AnlayıĢında Ortaya Çıkan DönüĢüm
1980‟lerle birlikte etkinliğini arttıran neoliberal ideoloji devletin ekonomiye
aĢırı müdahalesinin krizlere yol açtığını ileri sürmektedir. Neoliberal ideolojiye göre;
büyük bir esneklik ve hareketlilik kazanan sermayenin önünde ekonomi bürokrasisi,
planlı ekonomi, emek-sermaye uzlaĢması gibi engeller bulunmamalı, devlet
bürokrasisi geliĢmelere uyum sağlayarak esnekleĢmeli ve devletin etkinlik alanları
daraltılmalıdır (Edis ġahin, 2001: 662). Bir diğer ifadeyle devletin ekonomik ve
toplumsal yaĢamdaki rol ve etkinliğinin azaltılması salık verilmektedir (KeleĢ, 2001:
564).
Son yıllarda, devletin ekonomik faaliyetlerinde, özellikle sunduğu kamu
hizmetlerinde, 1980‟lerden beri dünya ekonomisini Ģekillendiren ve liberalleĢme
eğilimlerinin artmasıyla hızlanan küreselleĢme sürecinin de etkisiyle önemli değiĢim
ve dönüĢümler yaĢanmaktadır. KüreselleĢme; sermayenin ulus-devlet ölçeğinden
sıyrılıp, uluslararası alanda serbestçe dolaĢıp, en yüksek kar getirecek alanlara daha
kolay yönelme olanağını elde etmesiyle, kapitalizmin yeni bir aĢamasına karĢılık
gelmektedir (Tokatlıoğlu, 2005: 155-156). BaĢka bir ifadeyle küreselleĢme; mal ve
81
hizmetlerin, üretim faktörlerinin, teknolojik birikimin ve finansal kaynakların ülkeler
arasında serbestçe dolaĢabildiği ve faktör, mal, hizmet ve finans piyasalarının
giderek bütünleĢtiği bir süreçtir (ġenses, 2004: 13). KüreselleĢme olgusunun ortaya
çıkardığı süreç içinde Keynesyen politikaların gözden düĢmesiyle birlikte yeni liberal
politikalar üstünlük kazanmıĢtır. Yeni liberalizm; bir yandan ekonominin ve
sermayenin küreselleĢmesi, yenidünya düzeniyle bütünleĢme ve özelleĢtirme gibi
ekonomik söylemlerle; diğer yandan da devletin ve politik alanın geri çekilmesi,
serbest piyasa sisteminin tam egemenliğini kurması, sivil toplumculuk ve yerel
topluluklara dönüĢ gibi politik söylemlerle hem ulusal hem de uluslar arası alanda
baĢat bir ideoloji haline gelmiĢtir (Sallan Gül, 2004: 1). Her türlü kamusal önlem ve
denetimden bağımsız bir biçimde dolanımını sürdüren küresel sermaye, üretmeyen
ve iĢ alanları yaratmayan ancak sınırsız kar elde etme olanağına kavuĢmuĢ bir
sermaye türü olarak karĢımıza çıkmaktadır. Faiz, repo, borsa ve döviz ticareti gibi
değiĢik biçimlerde faaliyet gösteren küresel sermaye, sınır tanımaksızın
hareketliliğini sürdürmekte ve ulusal ekonomileri de etkilemektedir (IĢıklı, 2001:
489).
KüreselleĢme kavramı adı altında sunulan neoliberal politikalar; serbest pazar
ekonomisini, özel giriĢimciliği ve sermayenin dünya ölçeğindeki sınırsız
egemenliğini ön plana çıkarırken sosyal haklara, kamu giriĢimciliğine, toplumsal
çıkar ve fayda kavramlarına dolayısıyla da sosyal devlete karĢı çıkmaktadırlar.
KüreselleĢmenin teorik altyapısını oluĢturan neoliberalizm, temel ihtiyacın daha çok
pazar ve daha az demokrasi olduğunu ileri sürmektedir. Neoliberal anlayıĢa göre;
sermaye ve mal dolaĢımının küresel ölçekte serbestçe iĢlediği pazarlar olmadıkça
artı-değerin üretilmesi ve sermaye birikim sürecinin tamamlanması mümkün
değildir. Sosyal devlet, kamu giriĢimciliği, sendikalar, ulus devlet ve demokrasi
küresel ölçekte serbest pazar ekonomisinin oluĢturulmasına engel teĢkil etmektedir
(Önal, 1997: 43-44).
KüreselleĢme siyasal, ekonomik ve kültürel geliĢmelere dayalı bir süreç
olarak ele alınmaktadır. Bu sürecin temel belirleyicileri olarak teknoloji ve iletiĢim
alanlarında yaĢanan hızlı geliĢmeler gösterilmektedir. Bu geliĢmeler, ekonomik,
siyasi ve kültürel oluĢumları etkileyerek hemen her alanda olduğu gibi devlet
yapılarında da değiĢimler yaĢanmasına yol açmaktadır. Sınır tanımaksızın yaĢanan
82
finans ve para akıĢları, teknolojik yenilikler, bilgi ve haber akıĢları ekonomik, siyasi
ve kültürel alanlarda değiĢimler yaĢanması sonucunu karĢımıza çıkarmaktadır. Bu
değiĢimler doğrultusunda devlet yapıları da tartıĢılmakta ve devletin yeniden
yapılandırılması tartıĢmaları yaĢanmaktadır. Özellikle küresel sermaye ve aktörleri
devletin etkinlik alanlarının daraltılması gerekliliğini sürekli gündeme
getirmektedirler (Karabağ, 2006: 214-215). 1980‟lerle birlikte üretimin yapısında,
ekonomik ve politik süreçlerde ortaya çıkan değiĢimlerle birlikte devletin rolü,
konumu ve iĢlevleri de yeniden tanımlanmaktadır. KüreselleĢme olarak anılan bu
süreçte; küresel sermayenin teknolojide yaĢanan geliĢmelere de dayanarak ulusal
ekonomilerin, sınırların ve kültürlerin üzerinde bir hareket serbestîsine kavuĢtuğuna
vurgu yapılmakta ve bu bağlamda ulus devletlerin ekonomi alanında etki ve
öneminin azaldığına dikkat çekilmektedir. Bu ifadeden hareketle küreselleĢme
savunucularının temel hedefi; “serbestleĢme ve özelleĢtirme araçları ile ulus devletin
etkinlik alanının daraltılması ve küçültülmesi, sosyo-ekonomik alanda
belirleyiciliğinin ve müdahaleciliğinin azaltılması, piyasa aktörlerinin önünün
açılması” olarak ifade edilebilmektedir (Göktürk, 2001: 417).
Özellikle 1980‟li yıllardan itibaren devleti yeniden yapılandırma politikaları
geliĢtirilmiĢtir. Bu doğrultuda devletin ekonomik alandaki müdahaleciliğinin
azaltılması, özelleĢtirme, serbestleĢtirme ve katı kuralların kaldırılması gibi
uygulamalar yeniden yapılanma sürecinde devletlere doktrine edilmiĢtir (Karabağ,
2006: 199). 1980‟lerin baĢından itibaren gerek devleti yönetenler gerekse sermaye
kesimi; sosyal devletin etkin olduğu dönemdeki büyüme modelinin istikrarının
temelindeki sermaye ile emek arasındaki toplumsal sözleĢmeyi bozma, deregülasyon
ve özelleĢtirme yönünde bir yeniden yapılanmanın temelini atmıĢlardır. Bu yeniden
yapılanma doğrultusunda hayata geçirilen bir dizi uygulamanın dört temel amacı
bulunduğu söylenebilir: “Sermaye-emek iliĢkilerinde kar arayan kapitalist mantığı
derinleĢtirmek; emek ve sermayenin üretkenliğini arttırmak; ürünü, dolaĢımı ve
pazarı küreselleĢtirerek her yerde en avantajlı koĢullarda kar elde etme fırsatından
yararlanmak; kamu çıkarına yönelik düzenlemeler aleyhine devletin desteğini
sağlamak” (Castells, 2005: 22-23).
Neoliberallerin kastettikleri devletin ekonomiden ve piyasadan elini çekmesi
deyimi; devletin geniĢ halk kitlelerinin yararına olacak Ģekilde giriĢtiği ekonomik,
83
sosyal ve kültürel etkinliklerden uzaklaĢmasıdır. Sermaye sınıfının çıkarları söz
konusu olduğunda devlet müdahaleciliğinden kaynaklanan bir Ģikâyetleri yoktur.
Neoliberal anlayıĢın hedeflediği tek Ģey; devleti ve kamu olanaklarını sadece
sermayenin taleplerine tabi kılmak ve bununla sınırlamaktır. Bu doğrultuda
küçültülmek istenen Ģey devletin sosyal niteliğidir (Önal, 1997: 50-51). Bu
çerçevede eğitim, sağlık, konut, ulaĢım, iletiĢim, haberleĢme vb sosyal devletin
hâkim ve yeniden dağıtıcı olduğu alanların kamusal niteliğinin içi boĢaltılarak
metalaĢtırıldığı ve piyasa aktörlerine açılmasının sağlandığı düzenlemeler destek
görmektedir.
KüreselleĢme sürecinde sınırların ortadan kalkması olarak nitelenen ulus üstü
(ulus ötesi) Ģirketler ortaya çıkmıĢtır. Bir yandan esnek üretim alanında diğer yandan
iletiĢim alanında yaĢanan teknolojik geliĢmeler küresel Ģirketlerin pazar arayıĢlarında
dünya geneline yayılmalarına neden olmuĢtur. Ucuz pazar arayıĢları iĢgücü
piyasalarında eĢitsizliklerin ortaya çıkmasına neden olmuĢ ve küresel sermayenin
yatırımlarının uluslar üstü hukuka tabi olması, ulus devletin vatandaĢların hak ve
çıkarlarını koruyan niteliğini olumsuz etkilemiĢtir. Bu süreçte küresel pazarda yer
edinmek isteyen devletler, merkezi ve yerel anlamda sermayeye taviz üstüne taviz
verir duruma gelmiĢtir (Firidin, 2004: 45). 1980‟lerle birlikte neoliberal görüĢ IMF
ve Dünya Bankası gibi küresel sermayenin aktörleri tarafından benimsenip
desteklenen bir yaklaĢım niteliği kazanmıĢtır. Bu yaklaĢıma göre azgeliĢmiĢ ülkeler;
doğal kaynaklar, sermaye ve iĢgücü gibi üretim faktörleri bakımından karĢılaĢtırmalı
üstünlüğe sahip oldukları alanlarda uzmanlaĢtıkları, gerçekçi fiyat politikaları
izledikleri, serbest ve özgür bir rekabet düzeni kurdukları, kısacası sermayenin
serbestçe geliĢip serpilebileceği uygun bir ortam sağladıkları takdirde küresel
süreçlere eklemlenebileceklerdir (Yüksel, 2001: 856).
KüreselleĢme ve onun neoliberal anlayıĢını dünya geneline yaymanın iki yolu
bulunduğu ileri sürülmektedir: Ya doğrudan hükümetlerin uygulamalarıyla ya da
IMF, Dünya Bankası ve DTÖ gibi sermayenin ulusüstü aktörlerinin dayatmalarıyla
oluĢturulan siyasi baskı aracılığıyla (Castells, 2005: 175). Küresel kapitalizmin
varlığını sürdürmek, sermayenin dolaĢımını ve birikimini sonsuz kılmak için
yararlandığı araçlar günümüzde uluslararası politikaya yön veren Dünya Bankası,
IMF, DTÖ vb. küresel aktörlerce oluĢturulmaktadır. Bu aktörler kapitalist yeniden
84
yapılanma çerçevesinde azgeliĢmiĢ ülkelere yapısal uyum programı adı altında
dayatmalarda bulunmaktadır. GeliĢmekte olan ülkelerin küresel ekonomiye
eklemlenmesini sağlamak adına dayatılan bu programlarda bazı tasarruf tedbirlerinin
alınması önerilmektedir. Bu doğrultuda eğitim, sağlık, sosyal güvenlik vb
harcamaların düĢürülmesi önemli yer tutmaktadır. Benzer biçimde, küresel
sermayenin yayılma sürecinde kendisine engel olarak gördüğü toplumsal içerikli
yasa ve düzenlemelerin de kaldırılması ya da esnekleĢtirilmesi gerektiği ileri
sürülmektedir. Bu doğrultuda merkezi ve yerel yönetimler, küresel sermayeyi kendi
yerelliklerine çekebilmek ve kalıcı kılabilmek adına yasal/yönetsel düzenlemelere
gitmektedirler (Duru, 2008: 115, 105). Böylelikle küresel ölçekte ticaret, finans ve
sermayenin dolaĢımı açısından tam bir serbestleĢtirme ve kuralsızlaĢtırma süreci hem
yasal hem de uygulamalı olarak gerçekleĢtirilmeye çalıĢılmaktadır. Parasal
sermayeye dayanan ve tüm dünyada yükseliĢe geçen yeni sermaye birikim sürecinde
sermaye; nerede daha fazla getiri elde ediyorsa oraya yönelmekte, sürekli ve hızlı bir
biçimde küresel dolanımını sürdürmektedir (BakırtaĢ ve Köktürk, 2007: 73).
Küresel ekonomi; ticaretin ve finansın uluslararasılaĢması, sermaye birikim
sürecinin de uluslararası piyasa odaklı geliĢmesini savunan liberal ekonomi
politikalarına dayanmaktadır. Küresel sürecin ekonomi politikaları, devlete ve kamu
politikalarına olan bakıĢın da değiĢmesine neden olmaktadır. GeliĢmiĢ Batı
ülkelerinde II. Dünya SavaĢı sonrasında yükselen sosyal refah devletini ve onun
politikalarını ortadan kaldırmaya yönelik piyasa odaklı politikalar ortaya çıkarken;
azgeliĢmiĢ ülkelerde de sosyal refah devletine paralel gelir dağıtıcı iktisat politikaları
yerini uluslararası piyasa odaklı politikalara bırakmaktadır (BakırtaĢ ve Köktürk,
2007: 73). Küresel sermaye kendisi açısından en karlı olan ve serbest hareket
edebileceği yerelliklere yönelmektedir. Bu nedenle devletler sermaye yatırımları için
çekici hale gelebilmek amacıyla tüm olanaklarını seferber etmektedirler. Bu süreçte
devletler, mekândaki tekelci güçlerini bu güçlerden yarar sağlayabilecek olanlara
tekelci ayrıcalıklar biçiminde tahsis etmektedirler (Harvey, 2008b: 90).
3.3.1.VatandaĢ Odaklı Devletten Piyasa Dostu Devlete
Ulus devletler küreselleĢme denilen dönemden önce baĢarılı bir Ģekilde
yürüttükleri, refah devleti uygulamaları olarak da adlandırılan yeniden dağıtım
85
mekanizmalarını günümüzde terk etmektedirler. KüreselleĢme ile birlikte ortaya
çıkan geliĢmelerden en çok bahsedileni; ulus devletin zayıflaması ve hareket
kapasitesini yitirmesidir. Devlet küresel süreçlere eklemlenebilmek için havlu
atmakta ve bu uğurda toplumu korumaktan vazgeçmektedir (Keyder, 2002: 50, 54).
KüreselleĢme sürecini empoze eden neoliberal politikalar, devleti sermayenin yeni
gereksinimleri doğrultusunda yeniden yapılandırmayı hedefleyerek kamu
hizmetlerini de yeniden düzenlemektedir. Kamu hizmetlerinin metalaĢtırılması ve
sermayenin değerlenme alanları olarak iĢlev kazandırılmasıyla sonuçlanan bu eğilim,
kamu hizmetlerinin örgütlenme ilkelerini de köklü bir biçimde değiĢtirmekte;
sonuçta, toplumsal yaĢamın bütün alanları sermayenin kar maksimizasyonu amacı
doğrultusunda yeniden yapılandırılmaktadır (Ataay, 2006: 73). Neoliberalizm,
krizler Ģeklinde kendini gösteren sermaye birikimi sorunlarını yine sermaye lehine
çözecek politikaları gündeme getirmektedir. Bu doğrultuda, yeniden üretim yoluyla
sermaye birikiminin sağlanamadığı durumlarda birikimin sürdürülebilmesi için kamu
hizmetinin ortadan kaldırılması ve mülkiyet transferlerinin mümkün hale getirilmesi,
böylelikle de sermayenin karlılığını sağlayacak yeni kaynaklar yaratılması
öngörülmektedir. Sermayenin daha fazla kar elde edebileceği yeni yatırım alanlarının
oluĢabilmesi için ise kamusal hizmetlerin yani sosyal hayatın kolektif tasarruftan
temizlenmesi ve metalaĢması gerekmektedir. Bu bağlamda ulus devlete biçilen rol
ise; süreci sağlıklı bir biçimde iĢletebilecek yönetsel mekanizmaları oluĢturmak ve
hayata geçirmek olmaktadır (Sabuktay, 2009: 174).
Yeni liberalizmin öngördüğü politikalar, 1980 yılından itibaren geliĢmiĢ ve
geliĢmekte olan ülkelerde yaygın bir biçimde uygulanmaya baĢlanmıĢtır. Bunun
sonucu olarak devletler, refah devleti olma hedeflerinden vazgeçmiĢler ve kamusal
hizmet veren uygulamalardan hızla uzaklaĢmaya baĢlamıĢlardır. Öte yandan,
geliĢmekte olan ülkelerde uygulanan ithal ikameci kalkınma politikaları, yerini
ihracata dayalı dıĢa açık büyüme politikalarına bırakmıĢ ve bu ülkelerdeki koruma
duvarları kaldırılmıĢtır (Müftüoğlu, 2001: 265).
KüreselleĢmenin en önemli sonuçlarından biri, merkez ülkeler odaklı
sermayenin çevre ülkelere kendi politikalarını dayatmasıdır. Neoliberal anlayıĢı
yansıtan bu politikaların yapısal uyum programları adı altında doktrine edilmesi
süreci, bir diğer ifade ile sermayenin yayılma harekâtı, küreselleĢme yerine
86
merkezden çevreye dayatılan bir politika olarak “küreselleĢtirme” Ģeklinde ifade
edilirse daha net anlaĢılabilir (Önder, 2007: 42).
Serbest piyasanın iĢleyebilmesi (sermayenin sınırsızca dolaĢımını
sürdürebilmesi) için yalnızca devlet gücüne benzer bir Ģeyle garanti altına
alınabilecek ve uygulanabilir kılınabilecek bir takım kurumsal düzenleme ve ihtiyacı
bulunmaktadır. Bir diğer ifadeyle serbest piyasa iĢleyebilmek için devlet ve türdeĢ
kurumlara ihtiyaç duymaktadır (Harvey, 2008a: 88, 219; 1999: 195). KüreselleĢme
süreci, kendisini ilk olarak gerek ulusal gerekse uluslararası piyasalarla iliĢkilerde
devletin rolünün azaltılmasıyla ifade etmiĢtir. Bu süreçte devletler, küreselleĢme
sürecinin bir parçası haline gelerek oyunun yeni kurallarını koymuĢlar ve sınıf
güçlerinin dengesini değiĢtirmiĢlerdir. Devletler sınıf iliĢkilerinin alanı olduklarından
sermayenin uluslararasılaĢması, yabancı sermayenin yalnızca verili bir alana dâhil
edilmesine değil, aynı zamanda devletin alanı içerisinde bir aktör haline gelmesine
karĢılık gelmektedir. Aynı zamanda devletler kendi sınırları içinde piyasalar, özel
mülkiyet ve özel anlaĢmalar için gereken altyapı ve yasal mevzuatı
oluĢturmaktadırlar. Benzer Ģekilde yeni bir küresel birikim aĢamasının ortaya
çıkmasına izin veren sermaye hareketleri, yatırımlar, döviz kurları ve ticaretin
yönetildiği kurallardaki değiĢiklikleri de devletler yapmaktadırlar (Panitch, 2000:
205-206). Günümüzde devletler küresel sermayenin önünü açacak düzenlemeleri
hayata geçirmekte, ortaya çıkan eĢitsizlikleri sermaye lehine arttırmaktan
kaçınmamakta ve sermaye birikim sürecinde baĢrolü kendi yerellikleri aleyhine olsa
da üstlenmektedir (Harvey, 2008b: 111).
Sermaye birikimi; hukuk, özel mülkiyet, sözleĢme özgürlüğü gibi bazı
kurumsal yapılarla para güvenliğinin sağlandığı bir ortamda sağlanır. Günümüzde
devletler küresel sermayeye tam da bu ortamı sağlamak üzere yoğun çaba
göstermekte ve yasal yönetsel uygulamalarla kendi yerelliklerini sermaye açısından
kolay eriĢilebilir ve karlı kılmaya çalıĢmaktadırlar. Piyasa kurumlarının ve sözleĢme
kurallarının güvence altına alındığı, sınıf mücadelelerini önlemeye ve farklı sermaye
kesimleri arasındaki çıkarları uzlaĢtırmaya yönelik düzenlemeleri yapan, kısaca
sermaye önündeki tüm engel ve kısıtlamaları kaldırarak sermayeye serbest hareket
edebilme olanağı sağlayan devlet, küresel sermaye açısından en uygun aygıttır
(Harvey, 2008b: 76-77). Güvenli çevre ve bu çevrenin gerekli kıldığı her Ģey üzerine
87
yerel olarak yoğunlaĢmak, küresel piyasa aktörlerinin ulus devletlerden yapmasını
bekledikleri ve istedikleri tek Ģeydir. Küresel finans dünyasında devletlere
sermayenin yatırım ve çıkarlarını koruyacak birer polis karakolu olmaktan baĢka rol
biçilmemektedir. Küresel ve akıĢkan sermayeyi kendi yerelliğine yatırım yapması
için ikna etmenin tek yolu, sermayenin güvenliğini sağlamaktır (Bauman, 2006:
135).
1980 sonrası dönemde devletin rolünün değiĢmesi, yapısal uyum programları
adı altında kamusal alana müdahale gücünün azaltılması ve finans-sermayenin
etkinlik ve gücünün artmasına paralel olarak devlet, bir ölçüde piyasa aktörleri için
uygun iĢ ortamı yaratmanın yollarını bulan bir kurum haline gelmiĢtir (Harvey,
2008a: 87). Neoliberal küreselleĢme sürecinde devlet oldukça sorunlu bir
konumdadır. Bir yandan ulusal çıkar adına büyük sermayenin faaliyetlerini
düzenlemesi ve kolaylaĢtırması talep edilmekte; diğer yandan yine ulusal çıkar adına
küresel sermayeyi cezp etmek, daha çekici ve karlı alanlara kaçmasını önlemek ve
çekilen sermayeyi kalıcı kılabilmek adına sermaye açısından çekici bir ortam
yaratmaya zorlanmaktadır (Harvey, 1999: 195). Bauman'ın ifadesiyle küreselleĢme
sahnesine çıktığında devlet striptiz yapmaya baĢlar, gösterisinin sonunda üzerinde
yalnızca çıplak acil ihtiyaçları yani baskı güçleri kalır. Ekonomik anlamda küresel
aktörlere bağımlı, egemenlik ve etkinlik alanları daraltılmıĢ ulus devlet mega
Ģirketlerin basit bir güvenlik birimi haline gelir. Dünyanın yeni efendilerinin
doğrudan yönetmeye ihtiyacı yoktur. Ulusal hükümetler onlar adına iĢleri yoluna
koyma görevini üstlenmiĢlerdir (Bauman, 2006: 77).
Sosyal devlet anlayıĢının terk edilmesi ve neoliberal öğretilerin dünya
geneline yayılmasına paralel olarak devlet anlayıĢı da değiĢmektedir. Neoliberal
anlayıĢ çerçevesinde devlet; ekonomik ve toplumsal yaĢamın müdahale edicisi değil,
kapitalist üretim iliĢkilerinin düzen ve güven içinde kurulmasını sağlayacak genel
gözeticisi olarak ifade edilmektedir. Bir diğer ifade ile sosyal devletin yerine
düzenleyici devlet anlayıĢı getirilmekte, devlet halkın ihtiyaçlarını kamu kaynak ve
mekanizmalarıyla karĢılama sorumluluğunu üzerinden atmakta, piyasa talep ve
ihtiyaçlarına göre hareket eden bir yönetim anlayıĢı yerleĢikleĢmektedir (Ayman
Güler, 2004: 35-36). KüreselleĢme olgusu etkilediği diğer tüm süreçler bir yana, asıl
olarak ekonomi alanında baskın konumdadır. Küresel ekonomiye yön veren küresel
88
sermayenin tek bir mantığı bulunmaktadır: Kendisi için en uygun koĢulları sunan ve
hareket serbestliği sağlayan ortama yönelmek. Küresel sermayenin mantığına göre
çalıĢan bir ekonomide ise büyüme, yatırımların nasıl ve nerede yapılacağı,
teknolojinin ve ürün bileĢiminin niteliği sermayenin küresel düzeyde iĢleyiĢine bağlı
olmaktadır. Bu nedenle hemen hemen tüm dünya ülkelerinde yönetimlerin temel
hedefi; sermayeyi çekebilmek, kalıcı kılabilmek ve ürkütmemektir. Bu nedenle de
eĢitlikçi, adaletçi, yeniden dağıtıcı politikalar birçok ülkede rafa kaldırılmıĢ
durumdadır. Bir diğer ifadeyle ulus-devlet anlayıĢı terk edilmekte ve tüm toplumsal
süreçler piyasa tercih ve koĢullarına göre Ģekillendirilmekte, devlet düzenleyici ve
dağıtıcı rolünü yani kamuyu, sermaye aktörlerine terk etmektedir (Keyder, 2004:
102; 1992: 82).
Sermaye aktörlerinin toplumsal yaĢantıda etkin hale gelmesine paralel olarak
vatandaĢ ve kenttaĢ algısı da değiĢime uğramıĢ ve yerini müĢteri odaklı bir anlayıĢa
bırakmıĢtır. Bir diğer ifade ile piyasa aktörlerinin hâkim olduğu toplumsal yapılarda,
temel haklar çerçevesinde değil müĢteri yani tüketen konumunda olan kentliler,
kentsel olanaklardan yararlanırken müĢteri/tüketen olmanın gereklerini yerine
getiremeyen kesimler bu olanaklardan mahrum kalmaktadırlar.
3.3.2.Sosyal Devlet Çözülürken Yükselen Yerellikler
Yirminci yüzyıl Avrupa siyasetinin temel özelliği olan sosyal devlet anlayıĢı,
1970‟lerden sonra terk edilmeye baĢlamıĢ, hükümet harcamalarında kesintiye
gidilmesi, giderek daha fazla Ģeyin bireye ve piyasaya terk edilmesi egemen fikir
haline gelmiĢtir (MacGregor, 2008: 236-237). KüreselleĢmenin bu süreci hızlandıran
bir etkisi olmuĢtur. Çünkü ulusal sınırların azalan belirleyiciliği karĢısında sosyal
devlet harcamalarının sürdürülebilirliği ve etkisi azalmıĢtır.
1980‟li yıllarla birlikte kaçınılmaz son geliĢme olarak ilan edilen
küreselleĢme çerçevesinde, öncelikli hedef olarak sosyal ve ulus-devletten kurtulmak
gösterilmiĢ; bunun sağlanabilmesi için de özelleĢtirme politikalarına hız verilmesi
gerektiği vurgulanmıĢtır. Özellikle 1989 sonrasında hızlanan küreselleĢme,
kaçınılmaz bir geliĢme olarak ilan edilmiĢ ve küreselleĢmenin nimetlerinden
yararlanmak isteyen geri kalmıĢ ya da geliĢmekte olan ülkelere öncelikli hedef
olarak, sosyal devletin bürokrasisinden, haklar anlayıĢından ve ulus-devletin
89
vatandaĢ ve ulus temelli politikalarından kurtulmak gösterilmiĢtir (Ayman Güler,
2005: 207). KüreselleĢmenin önünü açacak özelleĢtirmelerin tanımlayıcı özü; kamu
malları ve hizmetlerinin devredileceği özel sektörün yerli-yabancı ayrımını
tanımamasıdır. Sosyal ve ulusal devlete karĢı özelleĢtirme (buna paralel olarak
yabancılaĢtırmanın önünün açılması) politikaları ile ilerleyen küreselleĢme; geriye
kalanları da tamamen ele geçirebilmek açısından ikinci hedef olarak yerelleĢmeyi
göstermiĢtir. KüreselleĢme sürecinde yerel kavramı giderek önem kazanmaktadır. Bu
kavram ile devletin iĢlevleri ve etkinlik alanları kısıtlanırken, merkezi yönetimlerin
yerini yerel ölçekteki karar mekanizmalarının alması önerilmektedir (Göktürk, 2001:
419). KüreselleĢme ve yerelleĢme süreçleri iç içe geçmiĢ biçimde
değerlendirilmektedir. Bu çerçevede, küreselleĢme sürecinin ulus-devletleri
aĢındırırken, ulus-devletlerin kontrolü altındaki yerel birimlere özerklik kazandırdığı
ileri sürülmektedir. Böylece ulus-devletler önemini yitirirken yerellikler önem
kazanmaktadır (ġengül, 2000b: 113; Shatkin, 2000: 2360).
1990‟lı yılların sonlarından itibaren Dünya Bankası baĢta olmak üzere tüm
uluslararası aktörler, küreselleĢme gibi yerelleĢmeyi de kaçınılmaz bir süreç olarak
ifade etmiĢlerdir. Bir diğer ifade ile küreselleĢme çağında yerelleĢtirme, sosyal devlet
ve ulus-devlet kavramlarından geriye kalanları ortadan kaldırmak üzere formüle
edilmiĢtir (Ayman Güler, 2005: 207). Yerellikler üzerinden kalkınma söyleminin
ardında neoliberal anlayıĢ ve onu dünya çapında yaymaya çalıĢan küreselleĢme
eğilimi yer almaktadır. Bu eğilimlerin gölgesinde yerelleĢme, devletin sosyo-
ekonomik boyutunun daraltılarak küçültülmesinin, kamusal hizmetlerin
özelleĢtirilmesi ve piyasalaĢtırılmasının aracı olarak kullanılmaktadır. YerelleĢme ve
yerellikler üzerinden kalkınma, küresel sermaye ve kapitalist devletler tarafından
tercih edilen bir süreçtir. Bu süreçte ulus-devletten beklenen; yerelin önünü açarak
küresel yarıĢta baĢarılı olmasını sağlayacak yasal ve kurumsal desteği sağlamaktır
(Doğan, 2007: 57-58). YerelleĢme ve bölgeselleĢme gibi süreçlerin küresel neoliberal
ideolojinin yayılmasını ve derinleĢmesini tamamlayıp kolaylaĢtıracak gerekli
ekonomik, toplumsal ve fiziksel altyapıları yaratacağı düĢünülmektedir (Held vd,
2008: 89). YerelleĢme, kendi kapasitelerini etkin bir biçimde kullanan ve uluslararası
düzlemdeki iliĢkileri dünya ticaret sistemine eklemlenebilen birimlerin oluĢması
anlamına gelmektedir (Eraydın, 2001: 369; ġener, 2003: 7).
90
Neoliberal yaklaĢım yerelleĢmeyi gerekçelendirirken “ekonomik etkinlik” ve
“katılımcı demokrasi” amaçlarını ortaya koymaktadır. Ancak, gerçekte,
yerelleĢmenin ne ekonomik geliĢmeyi ne de demokratikleĢmeyi güçlendirme olasılığı
vardır. YerelleĢme projesi asıl olarak, yerel halkın değil uluslararasılaĢmıĢ finansal
sermayenin beklentilerini karĢılamak üzere geliĢtirilmiĢ görünmektedir. YerelleĢme
projesi bu haliyle devleti küçültme projesinin bir unsuru olmaktan, neoliberalizm de
bu süreci meĢrulaĢtırmaktan öte bir anlam taĢımamaktadır (Ataay, 2006: 182). Ulus
devletin küçültülmesi ya da etkinlik alanlarının daraltılması, özellikle devletin sosyal
refaha yönelik iĢlevlerinin ve kamu hizmeti üretme yeteneklerinin ortadan
kaldırılması çabalarının bir sonucudur.
Devletin sosyo-ekonomik yaĢama yoğun müdahalesinin söz konusu olduğu
sosyal devlet anlayıĢı, 1970‟lerde ardı ardına yaĢanan ekonomik krizlerin nedeni
olarak sorgulanmaya ve tartıĢılmaya baĢlanmıĢtır. 1980‟li yıllarla birlikte de sosyal
devlet anlayıĢı yerini neoliberal küreselleĢme anlayıĢına bırakmıĢtır. Neoliberal
küreselleĢme ile birlikte ulus-devletler yeniden yapılanma sürecine girmiĢlerdir.
Ġstihdam, sosyal güvenlik, eğitim, sağlık, konut, çevre vb alanlardaki korumacılığın
kaldırılması, finans ve ticaretin liberalizasyonu, yerelleĢme, kentsel alanların
sermaye gruplarına pazarlanması, özelleĢtirme ve kamu hizmetlerinin
metalaĢtırılması bu yeniden yapılanma sürecinin temel unsurları olarak karĢımıza
çıkmaktadır. Gerek devlet merkezli uygulamaların, gerekse de etkinliğini günden
güne arttırarak devam eden neoliberal küreselleĢmenin en önemli mekânsal odağının
kentler olduğu görülmektedir. Sosyal devleti tanımlayan ve sonrasında neoliberal
söylemlerin Ģiddetle karĢı çıktığı genel hizmetlerin büyük bir bölümü kentsel nitelik
taĢımaktadır. YerelleĢtirme söylemleriyle ve yapısal uyum programlarıyla merkezin
etkinliğinin yok denecek kadar azaltıldığı günümüzde yerel yönetimlerin yanı sıra
eğitim, sağlık ve konut politikaları gibi sosyal devlet uygulamaları da
neoliberalizmin hedefi konumuna gelmiĢtir (ġengül, 2000a: 236). Kentsel alanlardaki
eğitim, sağlık, ulaĢım, altyapı, konut vb kamu hizmetleri yüksek kar getiren
hizmetler olarak görüldüğünden, devletin bu alanlardan çekilmesi ve bu alanların
sermayenin yeni birikim alanları olmasının önünün açılması hedeflenmektedir
(BeĢiktepe, 2007: 51).
91
KüreselleĢme süreci; uluslararası sermayenin zaman ve mekân
kısıtlamalarından kurtulma, ulus devleti küçültme ve kimi kurumsallaĢmıĢ birimlerini
tasfiye etme istemi üzerine temellenmektedir. Bu çerçevede kentlerin öne
çıkarılmasının, ulus devlet çatısı altında yerelin güçlendirilmesi projesi olmaktan öte;
küresel sermayenin hareket alanını zaman ve mekân kısıtlamalarından bir diğer
ifadeyle devletin politik mekânının kısıtlamalarından kurtarma giriĢimi haline geldiği
ileri sürülmektedir (Keskinok, 2000: 87, 90; Keskinok, 2006: 77).
3.4. KüreselleĢme Sürecinde Kentler: Sermayenin Kentleri Yeniden KeĢfi
1980 sonrası dönemde fordist üretim biçimi önemini yitirmiĢ ve esnek
uzmanlaĢmaya dayalı esnek üretim biçimleri ön plana çıkmıĢtır. Bu doğrultuda
sermaye ve emek yoğun sanayi ekonomilerinin yerini bilgi ve teknoloji yoğun
ekonomiler almıĢtır. Bilgi ve teknoloji yoğun ekonomi dönemi, mekânsal anlamda
yeni bir düzenlemeyi de beraberinde getirmektedir. Bu süreçte kentsel ekonomi bir
ağ ekonomisine dönüĢmekte ve ulaĢım, taĢıma, iletiĢim, ticaret, hizmet, teknolojik
yenilik, bilgi ve enformasyon ağlarından oluĢan bir kentsel ekonomik sistem ortaya
çıkmaktadır (BaĢer, 2005: 496). 1980 öncesi dönemde etkin olan ulusal
kalkınmacılık ve beraberinde gelen devletin ekonomiyi/ekonomik kalkınmayı
yönlendirmesi anlayıĢı bu dönemde önemini kaybetmiĢtir. Ulusal kalkınmacılığın
terki, 1970‟lerdeki krizin derin ve uzun süreli etkileri, dünya ekonomisinin yeni bir
büyüme evresine girememesi, üretim sürecinin parçalanması ve bazı kısımlarının
ucuz emek ve hammaddeye sahip azgeliĢmiĢ ülkelere kaydırılması gibi geliĢmeler,
yerellikler üzerinden kalkınmanın büyük ölçekli sermayenin talepleriyle örtüĢtüğünü
göstermektedir. Yani ekonomi politikaları artık ülke baĢkentlerinden ve merkezi
hükümetlerden sorulmamakta, aksine merkezi hükümetler ekonominin gidiĢatına
göre tedbir almakta ve politikalar geliĢtirmektedirler. Bu süreçte ülke sınırları içinde
baĢkentler değil, küresel süreçlere eklemlenme potansiyeli olan kentler ön plana
çıkmaktadırlar (Keyder, 2004: 100; 1992: 82). Bu doğrultuda Dünya Bankası vb
ulusüstü aktörler kalkınma açısından kentlerin motor güç konumunda olduğuna
vurgu yapmaktadır. Aynı Ģekilde bu vurgu, sermaye açısından kentlerin yatırım aracı
olarak cazip bir tercih mekanizması olduğuna da iĢaret etmektedir (Doğan, 2005a:
82).
92
KüreselleĢme olarak ifade edilen süreç, kentlerde ekonomik, sosyo-kültürel,
mekânsal ve politik değiĢimleri beraberinde getirmiĢtir (Uzun, 2002: 37). Bu
değiĢimler; sermaye birikim sürecine katkısı olabileceği düĢünülen ve sermayenin
yeni/en karlı yatırım alanı olarak gördüğü kentlerin, sermayenin talepleri
doğrultusunda biçimlendirilmesini kolaylaĢtırmıĢtır. Bu süreç beraberinde yerellikler
olarak kent ve bölgelerin yeniden tanımlanmasını, sosyal devletin metasızlaĢtırılmıĢ
toplumsal yeniden üretim alanlarının ve kamu mülkiyetindeki iĢletmelerin piyasa
süreçlerine dâhil edilmesini getirmiĢtir. Yerelin sermaye lehine yeniden tanımlandığı
bu süreçte, yerellikler ve bazı toplumsal aktörler (yönetimler, piyasa aktörleri vb)
küresel aktörlerin iĢbirlikçisi olarak; var olan sermayeyi kalıcı kılmak ve yeni
sermaye çekebilmek için tüm sosyal ve fiziksel altyapılarını sermayenin talep ve
beklentileri doğrultusunda düzenlemiĢlerdir (Doğan, 2005b: 24). Bu süreçte
yönetim ölçeği küçültülerek karar verme mekanizmasının yerele indirgenmesi
sermayenin küreselleĢmesi ile eĢzamanlı olarak gerçekleĢmiĢtir. Ekonominin
küreselleĢmesi yerelin önemini azaltmaktan çok, yereli uygulamada çok daha önemli
duruma getirmiĢtir. Merkezi hükümetin etkinliğinin ve müdahaleciliğinin de
azalmasına paralel olarak kentler sermayeyi çekebilme yarıĢına girmiĢtir (Cihangir
Çamur, 2002: 674-675).
KüreselleĢme sürecinde ön plana çıkan kentlerin temel iĢlevleri; üretimden
çok üretimin örgütlenmesi, yönetimi, kontrolü, tasarımı, finanse edilmesi,
bütçelenmesi, pazarlanması olarak görülmektedir. Bu iĢlevleri yerine getirebilecek
vasıflı ve eğitimli iĢgücünün bulunduğu kentler, sermaye açısından çekici olmaktadır
ve sermaye bu kentlerde odaklanmaktadır (Keyder, 2004: 54).
Sermaye aĢırı birikim sorununa temel çözüm olarak baĢka yerlerde yeni
pazarlar, yeni üretim kapasiteleri, yeni kaynaklar, yeni iĢgücü olanakları yaratmayı,
yani mekânsal yer değiĢtirmeyi görmektedir (Harvey, 2008b: 91-93). Küresel
sermaye devamlılığını ve geliĢimini sağlamak adına sürekli olarak yeni tüketim
maddeleri, üretim ve ulaĢım yolları ile en önemlisi pazarlar yaratmak durumundadır
(Schumpeter, 2007: 103). Bu doğrultuda neoliberal yeniden yapılanma sürecinde
sermayenin yeni ve en karlı bulduğu alanların kentler olduğu görülmektedir. Üretim,
meta ve kar kavramları çerçevesinde sistematikleĢtirilen küresel kapitalizm kendisine
sahne olarak kent mekânını seçmiĢtir ve geçirdiği tüm evrimsel süreçlerle birlikte
93
kentleri de tüm bileĢenleriyle birlikte dönüĢtürmektedir. Sanayi üretimi ve idari
iliĢkiler ağının merkezi olarak medeniyetleĢmenin sahnesi Ģeklinde tanımlanan kent,
küreselleĢme sürecinde karlılık ve metalaĢtırma faaliyetleri içinde sadece sahne
olarak değil, sürecin bir parçası olan obje durumundadır (Akbalık, 2007: 167-168).
Günümüz kentlerinde küreselleĢmenin ve küresel sermayenin etkileri önemli
ölçüde hissedilmektedir. Hangi piyasa oyuncusunun, hangi nedenlerle olduğu dahi
bilinmeyen tercihlerle aldığı dıĢsal kararlar kentlerin geleceğini etkileyebilmektedir.
Merkezi ve yerel yönetimler; tüm dünyanın küresel sermayeyi yatırım yapmak ve
kalıcı kılmak için büyük bir yarıĢ içinde olduğu günümüz dünyasında sermayenin
taleplerine karĢı koyamamakta (Ersoy, 2007: 164) aksine sermayenin önünü açacak
uygulamaları hayata geçirmektedirler.
Küresel sermayenin en önemli özelliği olan sınır tanımayan hareketlilik,
mekânsal süreçlere de yansımaktadır. KüreselleĢme sürecinden en çok etkilenen
mekânsal ölçek olarak karĢımıza kentler çıkmaktadır. Sermaye birikimi yeni
mekânsal oluĢumların ortaya çıkmasına etkide bulunmaktadır. Sınır tanımaksızın
dolaĢan sermayenin yatırıma yöneliĢi ulusal sınırları zayıflatmakta, ulusal sınırlar
içinde kentler doğrudan küresel yatırım alanı haline gelmektedir. Bu süreçte kentler
ulus-devleti aĢarak uluslararası düzeyde iliĢki ve yapılanmalara dahil olmaktadırlar
(Karabağ, 2006: 194-195). Bir diğer ifade ile küreselleĢme olarak adlandırılan
çağımızda kentler, ulus devletleri aĢan bir önem taĢımaktadırlar (BaĢer, 2005: 495).
KüreselleĢme sürecinde sermayenin sınır tanımaksızın dolanımının yanı sıra esnek
sanayi bölgelerinin, giriĢimci kentlerin ve küresel kentlerin yeniden keĢfi söz konusu
olmaktadır (Jessop, 2005: 367; Koch, 2003: 7). 1980 sonrasında sıklıkla dile
getirilen yeniden yapılandırma ve yapısal uyum süreçleri; kapitalizmin
küreselleĢmeye çalıĢtığı ekonomik ve siyasal alanın çeĢitli ölçeklerinde, farklı
coğrafyalarda aynı olmayan ama benzerliklere ve içiçeliklere sahip bir nitelik
taĢımaktadır. Bu süreçte kentler, pasif ve yalnızca üzerinde sürece dair aktivitelerin
gerçekleĢtiği mekânlar olmanın ötesinde aktif öznelere dönüĢtürülmektedir
(Kılıçkaya, 2007: 127).
Küresel ekonomik yeniden yapılanma, üretimin uzamsal ve zamansal
dağılımını köklü biçimde değiĢtirmiĢtir. Yerel eski anlamını yitirmiĢ ve küresel
94
sermaye hareketlerine bağımlı bir değiĢken haline gelmeye baĢlamıĢtır. Esnek üretim
sistemi ve ekonominin küreselleĢmesi yereli ekonomik bir öğe olarak küresel
sermayeye eklemlenebilmenin bir aracı haline getirmiĢtir (ġahin, 2001: 663).
Günümüzde ekonomik ve siyasal müdahale, ulusal sınır ve bütünlükleri aĢarak
kentleri muhatap almaktadır (Erkal, 2005: 599). Kentleri ülkelerden çok daha önemli
bulan neoliberal anlayıĢ ve küresel sermaye; metropolleĢme düĢüncesinden hareketle
spekülasyon ve ranta dayalı bir giriĢimi desteklemektedir (Yarar vd., 1998: 173).
KüreselleĢme sürecinde kentlerin; insan, mal, sermaye, bilgi ve teknolojinin
akıĢkanlığını kolaylaĢtırdığı ve bu akıĢkanlığın önündeki engelleri kaldırdığı ölçüde
önem kazanacağı ileri sürülmektedir (Öğdül, 2005: 310). Günümüzde en gözde
yerellikler aynı zamanda küreselleĢmenin yol açtığı ayrıĢma ve çatıĢmaların en
yoğun yaĢandığı kentler olmaktadır. Küresel ya da küreselleĢmeye çalıĢan kentler;
küreselleĢmenin kendilerine biçtiği ya da kendiliklerinden üstlendikleri yeni roller
çerçevesinde çok yönlü ve hızlı bir dönüĢüm yaĢamaktadırlar (Yalçıntan, 2007: 115).
KüreselleĢmenin mekân organizasyonuna en önemli etkisi, mekânın niteliğini
değiĢtirmesidir. KüreselleĢme sürecinde mekân bir iliĢkiler ağına dönüĢmüĢtür. Bu
iliĢkiler ağına dâhil olamamak beraberinde dıĢlanma sonucunu getirmekte ve zaten
küresel anlamda var olan eĢitsizliğe yeni bir eĢitsizlik boyutu eklenmektedir (Tekeli,
1999: 221). KüreselleĢmeye bağlı olarak kentler ve ulusal ekonomiler farklı ulus altı
parçalara ayrılmaktadırlar. Bunların bazıları küresel ekonomiye bağlanıp
eklemlenirken bazıları ise bu sürecin dıĢında kalmaktadırlar. Küresel ekonomiye
eklemlenebilen kent ve bölgelerin önemi artarken, diğer mekânsal ölçekler gözden
düĢmektedirler (Kesgin, 2007: 201-202). 1980 sonrası dünya ekonomisinin iĢleyiĢi,
ulusal ekonomilerin kendi baĢlarına büyümelerini ve sermayenin mantığından
kaçınmalarını neredeyse imkânsız hale getirmiĢtir. Bu anlamda temel sorun, küresel
ekonomik süreçlere eklemlenebilmenin yollarını aramak Ģeklinde formüle
edilmektedir. Bu süreçte hangi bölge ya da kent sermayeye daha avantajlı ve cazip
olanaklar sunarsa, o oranda kaynak sahibi olacağı ileri sürülmektedir. Küresel
süreçlere eklemlenememenin maliyetinin oldukça yüksek olduğu ve dünya genelinde
birçok alanın dıĢlanma ve marjinalizasyon riskiyle karĢı karĢıya olduğu da bu
bağlamda geliĢtirilen bir söylem olarak karĢımıza çıkmaktadır (Keyder, 2004: 108-
109; 1992: 85). Bu ifadelerden hareketle günümüz küreselleĢme ortamında kentlerin
95
küresel süreçlere farklı biçimlerde eklemlendiği dile getirilebilir. Eraydın kentlerin
küreselleĢme süreçlerine eklemlenme biçimlerini Ģu Ģekilde ele almaktadır:
96
Tablo 1 KüreselleĢme Sürecine Farklı Eklemlenme Biçimleri ve Farklı Kent
Tipleri
KüreselleĢme Sürecine
Farklı ġekilde
Eklemlenmeler
Eklemlenmede Önemli Olan Ġç ve DıĢ
Dinamikler
Eklemlenmede Önemli Olan
Yerel Düzenlemeler
I.Küresel Sistemin Odağı Olarak Dünyaya Eklemlenme
Dünya Kentleri/ Küresel
Kentler
Çok sayıda üretim ve iletiĢim ağının
kesiĢme noktası. Ekonomik sistemin iĢleyiĢinde ve denetiminde söz sahibi
firmalar
Küresel firmaların mekânsal
taleplerini karĢılamaya yönelik fiziksel düzenlemeler ve mevcut
düzenlemelerin gevĢetilmesi
II.Bilgi Kapasitesi Ġle Dünyaya Eklemlenme
Öğrenen Bölgeler Bilgi üretme ve öğrenme sürecinde odak
noktalar. Bilgi depolama, fikir ve
yaratıcılığın akımını kolaylaĢtıran altyapı
-Bilgiye dayalı örgütlenmeye
destek ve teĢvik
-Bilginin varlık olarak
değerlendirilmesi -Bilgi yoğun firmalara kredi ve
sermaye sağlanması
Bilgi Kentleri Bilginin toplandığı ve aktarıldığı, yalnızca çevresindeki alanlarla değil, uluslararası
ağlar yardımıyla tüm dünya ile iletiĢimleri
olan merkezler
-Bilginin üretilmesine destek -Bilginin kolaylaĢtırılmasına
kolaylık ve altyapı
-Kentlerin çekiciliklerini arttıracak mekân kalitesi
III.Yaratıcı Kapasiteleri ve Yerel ĠliĢkilerindeki BütünselleĢmenin Rekabet Gücü Ġle Eklemlenme
Geleneksel Sanayi
Odakları
Bireysel firmalar tarafından
üretilemeyecek nitelikteki ve rekabet gücünü arttıracak çözümlerin o yöredeki
aktörlerin bir araya gelerek üretilmesi
-Yerel geliĢmeyi destekleyen
yerel kurumlar ve aktörlerin bir arada sağladıkları yaratıcılıklar
-Yerel teĢvik ve sivil toplum
örgütlerinin sağladıkları olanaklar
Yeni GeliĢme Odakları:
Ġleri Teknoloji Bölgeleri
Ġleri teknolojiye sahip firmalar tarafından
sağlanan üretim ağlarının varlığı
-DayanıĢma ağları
-Yüksek nitelikli insan gücü kaynakları
-BuluĢçuluğun lider firmalar
tarafından desteklenmesi
IV.Teknolojik Birikimleri Ġle Eklemlenme
Teknoloji Merkezleri,
Teknoparklar,
Teknopolisler
Bilgi ve teknoloji üretimini sağlayan yerel
iletiĢim ağları. Ġleri düzeyde teknoloji
sunumunu gerçekleĢtiren firmalar ve araĢtırma kurumları
BuluĢ ve teknolojik geliĢmeyi
sağlamaya yönelik kamu
kaynakları (altyapı ve parasal destekler)
V.Yapısal DönüĢüm GerçekleĢtirerek Dünya Ġle Eklemlenen Metropoller
Teknolojik ve Kurumsal
DönüĢüm Gösteren
Ulusal Metropoller
Mevcut üretim yapısının değiĢtiği esnek
ve düĢey ayrımlaĢmıĢ ve tam zamanında üretimin benimsendiği bir ortam. Yeni
hizmet alanları ve yeni iĢgücü talebinin
ortaya çıkması
Ulusal ekonomik kuralların,
finansman biçimlerinin ve ticaretin yeniden düzenlenmesi
Belirli Konularda
UzmanlaĢmıĢ Kentler
Belirli konularda deneyim ve yaratıcılık
potansiyeli. Bazı buluĢlar yaparak dünya
sisteminde yer alma çabası
-Teknolojik dönüĢümü
destekleyen politikalar
-Yeni buluĢların desteklenmesi
VI.KüreselleĢme Sürecine Bazı Kesimlerin Özverisi Ġle Eklemlenenler
Ucuz Emek Alanları
Olarak Eklemlenen
Kentler
Geleneksel malları ucuza üreterek rekabet
gücü sağlamak
Emeğin ucuz olmasını sağlayan
düzenlemeler (emeği koruyan
mevcut kuralların ve yasaların uygulanmaması)
VII.Eklenemeyenler
Geleneksel Sanayi
Yapısını
DeğiĢtiremeyenler
Geleneksel birikimleri ile rekabet gücünü
yakalayamayanlar
Düzenleme biçimlerinin değiĢen
koĢullara uyum sağlayamaması ĠĢlevsel Olarak Sınırlı
Kalanlar
Olanakları sınırlı olduğu için dünya
sisteminin dıĢında kalanlar
Kentsel ÇöküĢ
YaĢayanlar
KüreselleĢme sürecinin dıĢında kalarak eski canlılıklarını yitirenler
Kaynak: Eraydın, 2001: 374.
97
1980 sonrası dönemde Batı‟nın geliĢmiĢ kapitalist toplumlarında yerel ve
bölgesel ekonomik stratejinin temel biçimleri, iĢlevleri ve siyasa mekanizmaları
büyük değiĢikliklere uğramıĢtır. KüreselleĢen dünya ekonomisinde kentler bir güç ve
rant aracı olarak görülmektedir. Bu süreçte kentlerin, ekonomik yeniden yapılanma
ve yapısal rekabetçiliği koruma konularında aktif birer özne olarak aldıkları rollerde
büyük sıçramalar yaĢanmıĢtır. Bu sıçramalar beraberinde giriĢimci kente dair ilgi ve
vurgunun da artmasına neden olmuĢtur. GiriĢimci kentlerin en önemli özelliği; yoğun
rekabet karĢısında kendi ekonomik alanlarının rekabetçiliğinin arttırılmasında aktif
özne konumunda olmaları olarak belirtilmiĢtir (Jessop, 2005: 379). Son dönemde
kentler birbirleri ile yarıĢan birer iĢletme gibi örgütlenmekte, kent iĢlevi bir iĢletme
olarak verimlilik ve kar sağlamaya dönüĢmektedir (Ulu ve Karakoç, 2004: 63).
KüreselleĢme olarak ifade edilen sürecin temel bileĢeni, sermayenin küresel
ölçekte yeniden yapılanmasıdır. Sermayenin yeniden yapılanma süreci küresel
ölçekte farklı mekânlar üzerinde gerçekleĢirken, sermayenin yöneldiği mekânsal
sınırları tanımlayan devlet günümüzde bu özelliğini yitirmiĢtir. Sermaye artık yatırım
kararlarını alırken tüm dünyayı tek bir mekân olarak görmeye ve kendisi açısından
en cazip/avantajlı koĢulları sunan alanlara yönelmeye baĢlamıĢtır. Önceleri devletler
arasında gerçekleĢen mal, sermaye, bilgi ve hizmet akıĢları günümüzde kentler ve
bölgeler arasında gerçekleĢmeye baĢlamıĢtır. Bu durum; bazı kentlerin konum ve
önemini arttırırken, bazı kentlerin de düĢüĢe geçmelerine neden olmaktadır (Tekel ve
Ayten, 1998: 118). Kentler ulus ötesi ağ sistemine bağlanma yeterlilik ve baĢarıları
ölçüsünde küreselleĢmekte ve bu durum kentler arasında bir eĢitsizlik ve hiyerarĢinin
ortaya çıkmasına neden olmaktadır. KüreselleĢme, küresel kentler ağına
eklemlenemeyen kentlerin gözden düĢtüğü ve kendi kaderlerine bırakıldığı bir
sistemdir. Çünkü küreselleĢme, kapitalizmin kentleri kullanma üzerine kurmuĢ
olduğu bir tedavidir ve kentler/kentliler kapitalizmin kendi kendini tedavisine (talep
ve beklentilerine) cevap verdikleri ölçüde küreselleĢmenin metası ve sermayenin
yöneldiği alanlardır (Özkan, 2005: 279).
Küresel sermaye, kapitalizmin her aĢamasında revize ettiği birikim açısından
yer seçim kriterlerini günümüzde büyük ölçüde değiĢtirmiĢtir. OluĢmuĢ ya da
oluĢmaya yakın bir pazar, yatırımcı açısından yatırılan sermayenin en kolay ve
maksimum oranda karla geri dönüĢünü ifade ettiğinden artık ön koĢul haline
98
gelmiĢtir. Ayrıca, yatırım coğrafyasının dünya ölçeğinde geniĢlemesi, ucuz iĢgücü
kriterini çok ucuz iĢgücü kriterine çevirmiĢ ve iĢgücü açısından sosyal hakların
minimum seviyede olması önemli hale gelmiĢtir. Sermayenin bir diğer yer seçim
kriterini de, yerleĢeceği alanda çevre bilincinin geliĢmemiĢ (ya da önemsenmiyor) ve
ilgili yasal ve toplumsal yaptırımların oluĢmamıĢ olması belirlemektedir. Böylelikle
sermaye çevre kirliliğini kendi ülkesinden uzaklaĢtırdığı gibi, kendi ülkesinde yasalar
gereği yükümlü olacağı ek maliyetlerden de (arıtma tesisi, kirletme vergisi vb)
kurtulmuĢ olmaktadır. Küresel sermaye girdiği ülkede hiçbir sorumluluk ve
yükümlülük üstlenmek istememekte ve en çok taviz alabildiği alanlara
yönelmektedir. Sermayenin yer seçim kriterleri, küresel ekonomik coğrafyanın
giderek geniĢlemesiyle keskinleĢmekte, devletlerin/kentlerin sermayeden pay
kapmak için giriĢtikleri yarıĢta, sermayeye en geniĢ avantajları sağlayan
ülkeler/kentler öne geçmektedirler (Yalçıntan, 2000a: 62).
Neoliberal anlayıĢta; ekonomik faaliyetlerin ulusal sınırları aĢtığı, günümüzde
ulusal sınırlar içinde yerel birimlerin de etkin aktörler haline geldiği ve bu doğrultuda
kentlerin ulusal ekonomi ile mekânsal bölünme içinde birbirini tamamlayan birimler
olduğu ileri sürülmektedir. Bu çerçevede kent yönetimlerinin temel görevi ise
sermayeyi kendi yerelliklerine çekecek uygulamaları hayata geçirmek olarak
görülmektedir (Güler, 2007: 239-240). Günümüz dünyasında sermayenin kendi
yapılanması küresel bir hiyerarĢi içindeyken, sermayenin gerektirdiği hizmetler de
orantılı olarak karmaĢık ve hiyerarĢik bir yapıdadır. Bu hizmetlerin neler olacağını
hâkim teknoloji belirlemektedir. Ġçinde bulunduğumuz dönemde sermayeye yönelik
olarak hızla büyüyen hizmetler sektörü içinde; “iletiĢim-telekomünikasyon, bilgi
bankaları ve bilgi iĢlem, küresel fon akımlarını sağlayan ve denetleyen finans
kurumları, bankalar, sigorta Ģirketleri, küresel pazara adaptasyonu sağlayan medya,
pazar araĢtırma ve reklamcılık Ģirketleri, hukuk, muhasebe, müĢavirlik ve yönetim
danıĢmanlığı” kurumları ön plana çıkmaktadır (Keyder, 2004: 103; 1992: 83).
Günümüzde dünya ekonomisinin gerçek anlamda metropolleĢmesine tanık
olunmaktadır. Bu bağlamda, büyük kentler büyümenin, zenginliğin ve gücün oldukça
önemli bir kısmını kendilerine doğru çekmektedir. Dünya ekonomisi günümüzde
uluslararası olduğu kadar metropollerarası bir nitelik de kazanmıĢ durumdadır.
Metropol dinamikleri yeni dünya kapitalizminin sadece fiziksel çevresini değil, itici
99
gücünü ve özünü de oluĢturmaktadır. Metropol ekonomileri geleneksel nüfuz
alanlarında yaĢanan geliĢmelerden giderek kopmaktadırlar. Kentleri hinterlantlarına
bağlayan dikey yakınlaĢma ağları giderek gerilerken, megakentler arasındaki yatay
ağlar güçlenmektedir. Bir diğer ifadeyle bu kentler; küresel ağlarla bağlantılı iken,
yerel düzeyde ise toplumsal ya da fiziksel bağlantıya sahip değillerdir. Bu durum ise,
ekonomik ya da teknolojik etkinlik alanlarında etkinlikleri ve ticari iliĢkileri
tekelleĢtiren bir takımada ekonomisinin doğmasına yol açmaktadır (TÜSĠAD, 2001:
59; Castells, 2005: 540). Bir diğer ifade ile belli sayıdaki kent dünya ölçeğinde karar
alma ve uygulama süreçlerine yön verir duruma gelmektedir.
1980 sonrası dönem bir yandan uygulanan ekonomi politikalarının
farklılaĢtığı ve neoliberal izler taĢıdığı bir süreç olma niteliği taĢırken, aynı zamanda
kentlerin yeni iĢlevler kazandığı bir dönem olarak da tanımlanabilir. Bu dönemde
metropolitan merkezler artan dıĢ iliĢkiler ve dıĢ ticaret gelirleri ile sermayenin
yaratılmasında ve denetlenmesinde etkili olmaya baĢlamıĢlardır (Eraydın, 1992:
114). Önemli değiĢim, dönüĢüm ve etkileĢimlerin yaĢandığı küreselleĢme sürecinde
ekonomik, politik, sosyal ve mekânsal dönüĢümleri kavramsallaĢtırmak üzere yeni
düĢünsel denemeler ortaya konulmuĢtur. “Post”, “de” ve “neo” önekli bu düĢünsel
akımların “parça, parçalama ve bileĢenlerine ayırma” ya vurguları mekânla ilgili
coğrafya, kent planlama ve mimarlık disiplinlerinde köklü değiĢimlerin ortaya
çıkmasına neden olmuĢtur. “Yerel, yerelleĢme, yetki dağılımı, parçacı planlama ve
kentsel tasarım vb” kavramlar ile ifade edilen bu akımlar; kentsel mekân üzerinden
sermaye birikimini olanaklı kılmıĢlardır. Kentsel mekân değiĢen anlamıyla spekülatif
bir iĢlev kazanarak sermayeye yeniden üretimin olanaklarını sunmuĢtur (Cihangir
Çamur, 2002: 662).
Kentlerin sermaye birikim mekanı haline gelerek ulusal ekonomilerin önüne
geçmesi hatta ulusal ekonomilerin yönlendiricisi/etkin gücü haline gelmesi
küreselleĢme sürecinde kentleri ön plana çıkarmıĢtır. KüreselleĢme sürecinde etkin
olan ve süreci yönlendiren kentler, küresel kent olarak adlandırılmıĢlardır. Küresel
kentler; önceleri ülkeler arasında gerçekleĢen iliĢkilerin temel belirleyeni haline
gelmiĢler ve ülkeleri aĢan bir biçimde kendi aralarında iliĢkileri örgütler ve yönetir
konuma gelmiĢlerdir.
100
3.5. Küresel Kentler
1980 sonrası dönemde dünya genelinde belli noktalar yeni bir dünya haritası
oluĢturacak Ģekilde öne çıkmaktadır (ÇavuĢoğlu, 2000: 122). Üretim, dağıtım ve
pazarlama biçimlerinin yeniden yapılandırıldığı neoliberal küreselleĢme sürecinde
karĢımıza çıkan ekonomik coğrafya da karmaĢıktır. ĠletiĢim ve ulaĢım
olanaklarındaki ilerlemeler, neoliberal ideolojinin ve kapitalizmin egemenliğini tüm
dünyaya kabul ettirmesi ve küreselleĢmesi, çok uluslu Ģirketlerin artan önemi ve
egemenlikleri, yeni pazar ve doğal kaynak havzası arayıĢları, ulus devlet anlayıĢının
zayıflaması, ulus üstü ve ulus altı bölgesel ve yerel birimlerin ya da unsurların öne
çıkması, bilgi toplumunun elit ve dar bir çevreye sıkıĢmasına karĢın tüketim toplumu
anlayıĢının olabildiğince yaygınlaĢtırılması gibi geliĢmeler, kentlerin yapılarında da
önemli dönüĢümlere neden olmuĢtur. Bu süreçte, ulus devletler çok uluslu Ģirketlerin
pazarlık edebilmesi açısından aĢırı güçlü olduğundan, neoliberal küresel ekonomik
sistemin temel birimleri olarak kentler ön plana çıkmaktadır (Topal ve Akyazı, 1997:
13). KüreselleĢme; modernleĢme sürecini, yani sanayileĢmesini tamamlamıĢ, Kuzey
Amerika ve Batı Avrupa kentlerinin 1970‟lerde içine düĢtüğü ekonomik darboğazdan
yeni kentsel ekonomiler yaratarak kurtulma sürecidir. Süreç; kapitalizmin yeni
boyutlar çerçevesinde yeniden paketlenmesidir ve küresel kent kapitalizmin tarih
boyunca gördüğü rüyanın vücut bulmuĢ halidir. KüreselleĢme sürecinde kent
mekânında; kapitalizmin bu süreçte gerçekleĢtirmeye çalıĢtığı ekonomik yayılmacılık
anlayıĢı ve bu amaca dönük uygun ortam sağlayan (sağlamaya çalıĢan ve sermayeyi
çekmek için birbiriyle yarıĢan) mekân parçaları ortaya çıkmaktadır (Özkan, 2005:
275). Yüksek kar arayıĢında olan küresel sermayenin farklı mekânlarla kurduğu
ekonomik temelli iliĢki; yerele özgü mekânsal değerlerin ve farklılıkların
aĢındırılmasına neden olmakta ve farklılıkların ekonomik determinist bir tavırla
yeniden kurulmasını içermektedir. Küresel sermaye mekânı, kendi koĢullarına ve
örgütlenmesine zemin hazırlayan, bu nedenle de emek ya da makine gibi bir üretim
aracından farklı görülmeyen ve karını maksimize etmesine imkân sağlayan bir araç
olarak görmektedir (Yırtıcı, 2005: 127).
KüreselleĢme; malların, hizmetlerin, sermayenin ve insanların serbest bir
biçimde hızlı ve büyük hacimlerle dolaĢabildiği sınır aĢan faaliyetlerin sayısının
arttığı ve sınır aĢan ticari, politik, kültürel ve bilimsel ağların yaygınlaĢtığı bir
101
duruma iĢaret etmektedir. KüreselleĢmenin bir baĢka belirgin özelliği de iletiĢim
hızının ve hacminin, ulaĢım altyapısının ve ulaĢım ağlarının kapsamının, ulaĢım
hızının bugüne kadar görülmemiĢ oranda artmıĢ olmasıdır. Bu ağda küresel kentler,
küresel sistemin iĢleyiĢini sağlayan önemli bağlantı noktalarıdır. KüreselleĢen bir
dünyada kentlerin bu konumu, onları ulus devletlerin önüne geçirmiĢ ya da onlardan
daha etkin ve iĢlevsel bir rol oynar duruma getirmiĢtir (Doğan, 2009: 227).
Neoliberal küreselleĢme ile birlikte hareket serbestîsi kazanan sermaye, günümüzde
merkezi-yerel yönetimlerle ortak hareket ederek karına kar katabileceği mekânlara
yerleĢebilmek için yasal zemin kurmaya çalıĢmaktadır. Kentlere yoğun müdahaleyi
içeren yeni yasa ve yönetmeliklere bakıldığında da, her ne pahasına olursa olsun
küresel sermayeye eklemlenmeye çalıĢan devlet politikaları karĢımıza çıkmaktadır
(Altınörs Çırak ve Yörür, 2006: 80). Kentler arasında ortaya çıkan rekabette,
sermaye açısından bir kentin sağladığı küçük avantajlar bile oldukça önemli bir yer
tutmaktadır (Tekeli, 1999: 221). Sermayenin kentlere yönelmesi ve kalıcı olması
açısından merkezi ve yerel yönetimler de kentleri sermaye açısından cazip kılmak
adına uygulamaları hayata geçirmektedirler (Akgün ve Karademir, 2007: 175).
Günümüzde ekonominin coğrafyası, büyük metropoller ile bu metropollerin
bulundukları bölgeler etrafında örgütlenmektedir. Teknolojik güç, son derece
uzmanlaĢmıĢ hizmetler, zenginlikler ve insanlar 20-25 metropolden oluĢan ve dünya
çapında bir ağ meydana getiren sınırlı sayıda merkezde toplanmaktadır.
KüreselleĢme bu metropoller arasındaki iliĢkileri o kadar yoğunlaĢtırmıĢtır ki,
günümüzde dünya ekonomisine yön veren büyük bir kentsel sistemden bahsetmek
mümkün hale gelmiĢtir (TÜSĠAD, 2001: 58). Küresel kentlerin ortaya çıkıĢı yeni bir
küresel ekonominin ortaya çıkıĢıyla açıklanmaktadır. KüreselleĢmenin, dünya
ekonomisinin karĢı konulamaz piyasa güçleri tarafından yeniden yapılandırılması ve
teknolojideki geliĢmelere bağlı olarak gerçekleĢtiği ve bu küreselleĢmenin yeni,
kaçınılmaz ve karĢı konulamaz olduğu varsayılmaktadır. Küresel ekonominin yeni
organizasyonu, sanayinin özellikle geliĢmiĢ ülkelerden geliĢmekte olan ülkelere
desantralizasyonu, finansal aktiviteler ile hizmet sektörünün küresel ölçekte
geniĢlemesini sağlamaktadır. Buna paralel olarak, üretimin ve finansal piyasaların
küresel ölçekte geniĢleyen ağının kontrol ve yönetim ihtiyacının, küresel kentleri
oluĢturduğu ileri sürülmektedir (Öktem, 2006: 54). Günümüzün hâkim görüĢü olan
102
neoliberal küreselleĢme söylemi, ulus devletin artık egemenliğini yitirdiğini ve
küresel ekonominin, ulus devlet sınırları içinde değil yeni bir mekânsal mantıkla
organize edildiğini ileri sürmektedir. Bu anlayıĢa göre; küresel ekonominin kalbinin
attığı, küresel ekonominin kontrol edildiği yönetim ve organizasyon merkezleri artık
küresel kentlerdir. Uluslararası sermayenin ve küresel ekonominin yönetim, kontrol
ve organizasyon merkezleri olarak küresel kentler tanımlanırken, bu tanıma paralel
olarak küresel kent söylemi, küresel kapitalizm sahnesinde yer almak isteyen kentler
için etkili bir politik söylem ve kentsel politika olarak benimsenmektedir (Öktem,
2006: 57; MocoĢ, 2009: 33).
Küresel kent kavramı, dünya kentlerinin 1980‟li yıllarla birlikte yeni
uluslararası iĢbölümü içinde değiĢen rolünü ifade etmek için geliĢtirilmiĢtir. Küresel
kentler; sermaye, para, mal, iĢgücü ve bilgi akıĢının örgütlenmiĢ kavĢakları olarak,
küresel sermayenin üs ve kontrol merkezi durumundadırlar (Wedel, 2001: 66;
Eraydın, 2001: 375; Scott, 2004: 26; Tekeli, 1999: 224; Harvey, 2008a: 87). Bu
kentler aynı zamanda telekomünikasyon merkezleri, hava limanları ve sabit iletiĢim
link sistemleri ile donatılmıĢ, geniĢ bir finansal, hukuki, ticari ve altyapı hizmetleri
ağına sahip merkezlerdir (Harvey, 1999: 329). Küresel kentler; bütünsel kapitalist
iliĢkilerin, güç iliĢkilerinin ve buna bağlı olarak ekonomik, politik ve kültürel
iliĢkilerin kontrol edildiği merkezler olarak da tanımlanabilmektedir (Ercan, 1996:
68-69). Küresel kentler; hızlı, akıĢkan ve hacimli sermayenin karar ve kontrol
merkezi durumundadırlar. Mümkün olduğunca üretim etkinliklerinden uzaklaĢmakta,
üst düzey hizmet sektörünün yoğunlaĢtığı mekânlar haline gelmekte ve etkilenen
değil etkileyen merkezler olarak kentlerarası kademelenmede ayrıcalıklı konum elde
etmektedirler. Ayrıca mal, para ve imaj döngüsünü küresel düzeyde denetlemekte,
yönetmekte ve yönlendirmektedirler (Hacısalihoğlu, 2001: 88). Önceleri ulus-
devletler aracılığı ile gerçekleĢtirilen sermaye, mal, hizmet ve bilgi akıĢları artık
kentler aracılığı ile gerçekleĢtirilmektedir. Günümüzde dünyada sermaye, mal ve
bilgi akıĢına yön veren belirli büyük kentler (Tokyo, Londra, New York, Rotterdam,
Frankfurt vb.) söz konusudur. Bu kentlerde verilen kararlar, dünya ekonomisine ve
dolaylı olarak siyasal yapısına yön vermektedirler (Pustu, 2006: 146).
Küresel kenti ele alan çalıĢmalar incelendiğinde genel olarak Ģu özelliklerin
öne çıktığı görülmektedir:
103
- Küresel kentler, dünya ölçeğinde süregelen finansal iĢlemlerin, ticari ve
ekonomik değiĢimlerin yoğunlaĢtığı merkezlerdir.
- Küresel kentler, küresel ekonominin komuta merkezleridir.
- Küresel kentler, hizmet sektörü ağırlıklı, esnek, kolay hareket edebilir ve
akıĢkan bir ekonomiye sahiptirler.
- Mülkiyet, ticaret, sermaye ve emek hareketleri küreselleĢmiĢtir.
- Küresel kentlerde, küresel ekonomi açısından önemli kabul edilen mal ve
hizmet üretimleri yoğun bir biçimde gerçekleĢtirilmektedir.
- Küresel sermayenin, küresel kentlerin, özellikle New York, Londra, Paris,
Tokyo gibi merkez kapitalist ülke kentleriyle ve birbirleriyle bağını
sağlamadaki rolü büyüktür.
- Küresel kentlerde çok uluslu Ģirketlerin ve uluslararası kurumların yönetim
merkezleri yoğunlaĢmıĢtır.
- Küresel sermaye çevrelerinin kentin mekânsal dönüĢümünde çok önemli
etkileri vardır.
- Kentsel hizmetlerin sunumu küresel rekabete açıktır.
- Küresel kent çok daha geniĢ bir mekâna yayıldığı için otomobil bağımlılığı
artmıĢtır. Bu süreç en önemli küresel ekonomik güçler arasında yer alan
petro-kimya ve otomobil üretici ve dağıtıcılarınca da desteklenmektedir.
- Küresel kent ekonomisinde bilgi ve teknoloji yoğun, yüksek ücretli sektörler
ile bu sektörlere hizmet üreten düĢük ücretli (tezgâhtarlık, garsonluk,
temizlikçilik vb.) iĢler arasında, sosyokültürel yapıya ve mekânsal yerleĢime
de yansıyan bir ikili yapılanma vardır.
- Küresel kentler, küresel ulaĢım açısından çok önemli bir konuma sahiptirler
ve küresel ulaĢım ağı merkezidirler.
- Ġnsan ve aile iliĢkilerinde ve biçimlerinde, sanal mekânın egemen hale
geldiği ve bu iliĢkileri dönüĢtürdüğü görülmektedir. Görüntülü iletiĢim,
“facebook”, e-mail ve görsel medya programları gibi yöntemler, insan ve
aile iliĢkilerini de dönüĢtürmüĢtür.
104
- Sınıflar arası mekânsal, toplumsal, ekonomik, siyasal ve kültürel ayrıĢmıĢlık
ve kutuplaĢmalar belirginleĢmiĢtir.
- Kamusal alan kullanımında, küresel kentlerin artan tüketim toplumu
özellikleri nedeniyle, ticari mekânlar ve alıĢveriĢ merkezleri öne
çıkmaktadır. Parklar, kent sokakları gibi klasik kent mekânları sistem dıĢına
itilmiĢlerle ya da düĢmüĢlerle suçluların yaĢam alanına dönüĢmüĢtür. Bu
nedenle, güvenlik hizmetlerinin önemi artmıĢtır. (Gül, 2006: 1225;
Friedman 1986‟dan aktaran Ercan, 1996: 68; Short, 1996: 68-71; Sassen,
1996: 23; Sassen, 1998: 478).
Küresel kent kavramını kullananlar kentlerde sunulan hizmetlerin boyutlarını
araĢtırıp, bu hizmetlere göre kentlerin düzeyini saptamaktadırlar. Örneğin New York,
Londra ve Tokyo‟nun küresellikleri tartıĢma konusu bile yapılmamakta ve
hiyerarĢinin en üstünde bu kentler yer almaktadır. Bu kentlerin ardından Frankfurt,
Paris, Seul, Hong Kong, Chicago, San Francisco, Sao Paolo gibi kentler
sıralanmaktadır. Genel olarak tüm dünya göz önünde bulundurulduğunda ise en fazla
20-25 küresel kent sayılabileceği görülmektedir (Keyder, 2004: 105; 1992: 84).
Dünya kenti kategorisinde sayılan kent sayısı çok fazla olmamakla birlikte, sözü
edilen bu kentlerin ortak özelliklerinin, arkalarında güçlü bir emperyalist geçmiĢ ve
aĢırı sermaye birikiminin bulunması (Doğan, 2005b: 25) olduğu ifade edilmektedir.
Günümüzde küresel sermaye, ticari mal ve ürünlerde, döviz kurları, borçlar vb
üzerinde spekülasyon yaparak, paradan para kazanmaya yönelik üretim dıĢı
etkinlikleri gerçekleĢtirmektedir. Bu doğrultuda dıĢa açık sermaye piyasaları
spekülatif etkinliğin araçları olmaktadır. Küresel sermaye bir ülkeye girdiğinde
geçici bir refah ortaya çıkmakta ancak ülkeden çekildiğinde yıkımlara neden
olmaktadır. Sermayenin üretime yönelik etkinliklerden çok bu tarz giriĢimlere
yönelmesi, sermaye birikiminin genel dinamikleri üzerinde etkili olmaktadır. Bu
süreçte siyasi-ekonomik güç, sermaye fazlalıklarına sahip olan ABD ve diğer Batılı
kapitalist ülke kentlerinde toplanmaktadır. Bu kentler (New York, Tokyo, Londra,
Paris, Frankfurt vb) küresel mali piyasalara yön vermekte ve küresel kentler
hiyerarĢisinin en üstünde konumlanmaktadırlar (Hacısalihoğlu, 2000: 118-119;
Harvey, 2008b: 110-111,112).
105
Kentler özellikle de dünya kentleri, küresel dönüĢümler ile toplumların
görece durağan özellikleri arasında oluĢan çatıĢmaların en yoğun görüldüğü
alanlardır. Kentler küreselleĢmenin kendileri için tanımladığı yeni roller
doğrultusunda çok yönlü ve hızlı bir biçimde dönüĢmektedir. Bu dönüĢümü oluĢturan
ve hızlandıran faktörler de küresel akıĢlar olmaktadır. Sermaye, insan, bilgi, imaj,
mal ve teknoloji akıĢlarının tamamının ya da bir kısmının bir kente yönelmesi farklı
sonuçları ortaya çıkarabilmektedir. Ancak bu akıĢların temel etkisi öncelikle yeni
birikim rejimi çerçevesinde ekonomi ve yönetim alanlarında yeniden yapılanmaların
ortaya çıkması Ģeklinde olmaktadır (Yalçıntan, 2000b: 217-218).
Neoliberal küreselleĢmenin etkisini arttırdığı ve bilgi toplumuna geçiĢin hız
kazandığı günümüz dünyasında insan-mekân iliĢkisi de değiĢmektedir. Sanayi
toplumunda yerler mekânı söz konusuyken, günümüz toplumlarında akımlar mekânı
söz konusudur. Akımlardan kast edilen bilgi, semboller, mal, kapital, teknoloji vb
alanlarda yaĢanan hareketliliklerdir ve günümüz mekân örgütlenmesi de bu akımların
mantığına göre Ģekillenmektedir (Tekeli, 2008: 182). KüreselleĢen dünyada mekân
örgütlenmeleri akımlara göre Ģekillenirken, kentsel mekânların önemi ve bu
mekânlara yönelik talepler de yine bu akımların yönelimlerine bağlı olarak
oluĢmaktadır. Yani akımların bir kentsel mekâna yönelim hız ve yoğunluğu,
kentlerin diğer kentlere göre konumunu da Ģekillendirmektedir. Günümüzde akımlar
mekânı içinde yer alan kentler siyasal, ekonomik, sosyal, askeri vb tüm alanlarda
dünyaya etkide bulunurken, yerler mekânı halindeki sanayi ve tarım toplumu
özelliklerini taĢıyan kentsel mekânlar, bu süreçte edilgen bir konumda
bulunmaktadırlar. KüreselleĢen dünyada yeni bir yerleĢme yapısı da ortaya
çıkmaktadır. ĠletiĢim araçlarının geliĢmesi ve üretim teknolojisi, üretim
faaliyetlerinin sanayi toplumuna göre desantralizasyonuna olanak sağlarken, karar ve
denetim faaliyetleri daha da merkezileĢmektedir. KüreselleĢen dünyanın karar ve
denetim fonksiyonları uluslaraĢırı bir mekânı ortaya çıkarmaktadır. Bu mekânı
birbirleriyle iletiĢim ve diğer iliĢki ağlarıyla sıkı sıkıya bağlanarak, genel anlamda
dünya kenti ya da küresel kent Ģeklinde adlandırılabilecek kentler oluĢturmaktadır.
Bu bir akımlar mekânıdır ve dünyanın göreli olarak küçük bir kısmını kapsamaktadır
(Tekeli, 2008: 184). Dünya genelinde oldukça az sayıda kent küresel olarak
106
nitelendirilirken; diğer kentlerin de gerekli yatırımlar yapılarak küresel kentler ağına
dahil olabilecekleri ifade edilmektedir.
Küresel kentlerin en önemli özelliği; çokuluslu sermayenin toplandığı,
düĢünce, karar ve örgütlenme üreten merkezler olmaları ve küresel sermaye ve
aktörlerine hitap eden iĢ ve yaĢam alanlarıyla gerekli altyapıya sahip olmaları
Ģeklinde ifade edilmektedir. Günümüzde az sayıda kent küresel kent statüsünde yer
alırken; henüz bu gruba dâhil edilmeyen kentlerin de sermaye açısından gerekli
olduğu düĢünülen yatırım ve iĢ alanlarını yaratması ve altyapı hizmetlerini sunması
durumunda, küresel kentler ağına dâhil olabilecekleri vurgulanmaktadır. Yakın
dönemde birçok ülkede merkezi ve yerel yönetimler, küresel süreçlere
eklemlenebilmek ve etkin birer aktör olabilmek adına sermaye açısından cazip
olacağını düĢündükleri kentlerini küresel kent yapmak adına politikalar üretmekte ve
projeler geliĢtirmektedirler. Bu doğrultuda kentleri yönetenler ve hatta kentler
arasında sermayeyi çekmek, küresel anlamda bir finans, kültür, turizm, ticaret
merkezi olabilmek adına bir rekabet söz konusu olmaktadır. Bu rekabet çerçevesinde
kentler yeniden yapılandırılmakta ve küresel anlamda cazip birer iĢ ve yaĢam
merkezi olabilmek adına, yarıĢan kentler konumuna gelmektedirler. YarıĢan
kentlerin en önemli aracı olarak da; küresel aktörlere hitap edecek iĢ ve yaĢam
alanlarını oluĢturma odaklı olarak geliĢtirilen kentsel dönüĢüm projeleri
gösterilmektedir. Bir diğer ifade ile kentsel dönüĢüm uygulamaları ve bu
uygulamalardan elde edilecek baĢarılar, kentler arası rekabette avantaj sağlayan
faktörler olarak değerlendirilmektedir. Ekonomik, siyasal, teknolojik, kültürel ve
yönetsel anlamda etkin bir güç olmak ve bu alanlara yön veren küresel kentler ağına
dahil olabilmek için gerekli iĢ ve yaĢam alanlarının yaratılmasını sağlayacak adım
olarak görülen kentsel dönüĢüm projeleri, günümüzde geliĢmiĢ ya da geliĢmekte olan
tüm ülkelerde hakim kentsel politika olarak hayata geçirilmekte ve kentler arası
yarıĢta bu projelere büyük önem atfedilmektedir.
3.6. YarıĢan Kentler
1980‟li yıllardan önce ekonomik rekabetin mekânsal ekseni, ulusal ve
bölgesel ekonomileri birbirine düĢürürken; 1990‟lara gelindiğinde rekabetin coğrafi
ekseni küresel ekonomi içinde kentleri birbiriyle yarıĢır hale getirmiĢtir. Bu yarıĢ
107
sadece sanayi yatırımını çekmek ve tutmak açısından değil; küresel sermayeyi
çekmek, kentleri ikamet ve turizm merkezi yapmak açısından da gerçekleĢmektedir
(Smith, 2006: 26). Yönetim sisteminin, yarıĢmacı bir geliĢme anlayıĢı doğrultusunda
yeni politika arayıĢlarına girmesi ve yeniden yapılandırılması sürecinde, küresel
yarıĢta en yüksek avantajları sağlayabilecek yerel ölçeğin belirlenmesinin oldukça
önemli olduğu ileri sürülmektedir. Küresel yarıĢın temel yerel birimi olarak da kendi
kaderini belirleyen kentler ön plana çıkarılmaktadır (Sökmen, 2002: 600).
KüreselleĢme sürecinde ulus devletin etkinlik alanlarının daraltılması ve
neoliberal politikaların yaygınlık kazanmasıyla birlikte, kent kavramı da değiĢime
uğramıĢ ve sermayenin yeniden üretiminin mekânı haline gelmiĢtir. Bu dönemde
kentler; sermayenin yeni çekim alanı olmuĢ, kentler ve kent yöneticileri yerelliklerini
sermaye açısından çekici kılabilme çabasına giriĢmiĢlerdir. Bu çabalar, kentlerin
özgün ve çekici kılınması adına yeni düzenlemelere gidilmesi, üretken sanayinin
kentlerden uzaklaĢtırılarak kentlerin finans ve hizmet merkezi durumuna getirilmesi
Ģeklinde hayata geçirilmiĢ; bu süreçte sermayenin akıĢ noktaları olan küresel kentler
yükseliĢe geçmiĢ ve kentler arasında küresel anlamda bir yarıĢ baĢlamıĢtır (Sert vd,
2005: 102).
Günümüzde kentler finansal sermaye akıĢları ile karĢı karĢıyadırlar. Dünya
genelinde sürekli dolanan akıĢkan sermaye, kar beklentileriyle belirli mekânlarda
belirli sürelerde kalarak kentin mekânsal, sosyal ve ekonomik yapısında değiĢimler
yaĢanmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla kentler ve kent yönetimleri, akıĢkan
sermayeyi çekebilmek ve kalıcı kılabilmek adına, bir yandan diğer kentlerle rekabete
giriĢirken bir yandan da sermaye lehine uygulamalara yönelmektedirler (Akın, 2000:
142). KüreselleĢme sürecinin mekân örgütlenmesini ġengül Ģu Ģekilde ele
almaktadır: Üretimin giderek küreselleĢmesi karĢısında ulus devletlerin etkinliği
giderek azalmakta ve sermaye yatırıma yöneleceği mekân seçimlerinde yerel
birimlerle temasa geçmektedir. Bu süreçte sermaye kendisi için en düĢük maliyetleri
sağlayan yerel birime yatırım yapmaktadır. Bu nedenle yerel birimler, en düĢük
iĢgücü maliyeti, altyapı vb tüm özendirici mekanizmaları devreye sokarak, sermayeyi
kendi yerelliklerine çekmeye çalıĢmaktadırlar (ġengül, 2000c: 76). Yerel birimler
açısından bunun anlamı birbirleriyle yarıĢmak olmaktadır. Bir diğer ifade ile
küreselleĢme sürecinde kentler, kendi genel çıkarları için etkinliklere giren aktörler
108
durumuna getirilmekte ve küresel sermayeyi çekebilmek için bir yarıĢma ortamına
sürüklenmektedirler (ġengül, 2000c: 76; 2000a: 134-135; Keskinok, 2000: 90,93;
Sökmen, 2000: 96; Göçer, 2000: 120; Hacısalihoğlu, 2000: 101-102; Cihangir
Çamur, 2002: 662).
Kentlerin sermayeyi çekmede kendi adlarına giriĢimci olarak yarıĢmaları için
genel olarak dört neden ileri sürülmektedir:
- Kentler, küresel iĢbölümünde belirli fonksiyonlara sahip olmak için
yarıĢmaktadır. Pazarları harekete geçirmede kentlerin sunabildiği olanaklar,
kentlerden talep edilenlerden daha önemli konumdadır. Bu nedenle, yere ve
kaynaklara dayalı üstünlükler dıĢında yeniliklere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu
doğrultuda kentler; sermaye açısından çekici olabilmek için fiziksel, sosyal
ve altyapı yatırımları yoluyla üstünlükler elde etmeye çalıĢmaktadır.
- Kentler arasında maksimum tüketiciyi çekme konusunda bir yarıĢ
yaĢanmaktadır. Bu doğrultuda yapılan yatırımlar, kentlerin yaĢam kalitesini
arttırmaya odaklanmaktadır. Kentlere yeni bir imaj kazandırılmaya
çalıĢılmakta, alıĢveriĢ merkezleri, marinalar, eğlence merkezleri, lüks konut
alanları vb yerler yaratılarak kentler yenilikçi, yaratıcı ve heyecan verici
hale getirilmeye çalıĢılmaktadır.
- Finans, yönetim, bilgi toplama ve iĢleme faaliyetlerinin kumanda ve kontrol
iĢlevleri için kentler arasında bir rekabet yaĢanmaktadır.
- Kentler arasında giderek artan rekabet; kent yöneticilerini, kenti fiziksel ve
sosyal çekim merkezleri haline getirme ve sermaye açısından daha iyi iĢ ve
yatırım olanakları yaratma konusunda çaba göstermeye yöneltmektedir
(Harvey 1989‟dan aktaran Çıracı, 1993: 57-58).
Kent yöneticileri günümüzde olumlu ve yüksek kaliteli bir yer imgesi
yaratmaya çalıĢmakta ve bu doğrultuda kentsel projeler geliĢtirmektedirler.
1970‟lerden sonra, geliĢmiĢ kapitalist ülke kentlerinde yaĢanan sanayisizleĢme ve
yeniden yapılanma sonrasında ortaya çıkan finans, tüketim ve eğlence merkezi
konumundaki kentlerin birbirleriyle yarıĢması süreci, günümüzde geliĢmekte olan
ülke kentlerinde de yaĢanmaktadır. Kentler arası rekabet ve kentsel giriĢimcilik
109
sürecinde, kente sermaye ve yatırım çekebilmek, imaj kazandırmak ve kentleri
küresel anlamda cazip birer mekânsal ölçek konumuna getirebilmek için kentleri
yönetenler yoğun çaba sarf etmektedirler (Harvey, 1999: 115-116). Bu doğrultuda;
emek denetimi, iĢgücü vasfını arttırma, altyapı sağlama, vergi politikası, devlet
düzenlemesi, kentsel alanların yeniden yapılandırılması gibi stratejiler, kentlerin
sermayeye pazarlanmasına olanak sağlayacak uygulamalar olarak görülmektedir
(Harvey, 1999: 329).
1980 sonrası dönemde neoliberal anlayıĢ doğrultusunda oluĢturulan kentsel
politikalar; yarıĢmacılığın güçlendirilmesi, kentlerin pazarlanması ve birer ekonomik
birim olarak ele alınması üzerine kurgulanmıĢtır. Sermayenin küreselleĢtiği bu
dönemde, yatırımcı sermayenin mekânsal sınırlamalar istemediği, merkezi ve yerel
yönetimlerin bu süreçte temel görevinin sermayeye engel olabileceği düĢünülen tüm
oluĢumları ortadan kaldırmak olduğu görüĢü, kentsel politikaları etkileyen bir
geliĢme olmuĢtur (Öktem, 2007: 84). Kentler hiyerarĢisinde üst konumda bulunan
kentlerde küresel ölçekte iĢlev gören hizmetler sektörü ön plana çıkmaktadır. Bu
sektörlerin müĢterileri, sadece yerel ya da ulusal ekonomi kökenli olmadığı gibi;
çalıĢanları da kalifiye ve küresel standartlarda bilgi ve formasyonu olan
elemanlardan oluĢmaktadır. Bunlara bağlı olarak o kıstaslarda hizmet veren ticaret,
eğlence, dinlenme ve konut sektörleri geliĢmektedir. Dünyaya yönelikliğin ve küresel
düzeyde hizmet vermenin bir parçası olarak, tüm iletiĢim ağları, havaalanları ve
telekomünikasyon ileri standartlardan oluĢturulmakta, beĢ yıldızlı oteller
kurulmaktadır. Bu hizmetler baĢarıyla yerine getirildiği takdirde küresel Ģirketler,
bankalar, sigorta Ģirketleri, hukuk ve muhasebe firmaları, reklamcılar ve
araĢtırmacıların buralarda Ģube açacağı, sermayenin ihtiyaçlarının karĢılanacağı ve
kentlerin cazip hale geleceği öngörülmekte (Keyder, 2004: 104-105; 1992: 84) ve bu
yönde yatırımlar yapılmaktadır.
Günümüz kentlerinde bu yatırımların yapılabilmesine olanak sağlayacak
kentsel mekânların yaratılabilmesi açısından kentsel dönüĢüm projeleri
hazırlanmakta ve uygulanmaktadır. YarıĢmacı yerellikler söylemi ve ulusal
kalkınmanın yolunun yerel üzerinden gerçekleĢebileceği anlayıĢıyla, önlerine küresel
kent olma hedefi konmuĢ olan kentlerde finans, iletiĢim ve ulaĢıma iliĢkin altyapı ile
uluslararası standartta barınma, konaklama ve eğlence altyapısını geliĢtirmeye
110
çalıĢan projeler birbiri ardına hayata geçirilmeye baĢlamıĢtır. Küresel kentler ağına
dahil olabilmek adına, birbirleriyle kıyasıya bir rekabet halinde olan küresel kent
olma adayı kentler; gökdelenler, plazalar, iĢ ve alıĢveriĢ merkezleri, lüks konut
alanları, kongre ve sergi sarayları vb yapılarla doldurulmaya baĢlanmıĢtır. Tüm bu
yapıların inĢa edilebilmesi için gerekli kentsel arsa stoku bulunmayan kentlerde,
yatırım alanlarını yaratabilmenin temel aracı olarak kentsel dönüĢüm projeleri
geliĢtirilmektedir. Bir diğer ifade ile, kentleri küresel kent statüsüne kavuĢturabilme
adına gerekli yatırımların önünü açacak etken, kentsel dönüĢüm projeleri olmakta ve
kentsel dönüĢüm projeleri ile kentler makyajlanarak, küresel sermaye açısından cazip
kılınmaya çalıĢılmaktadır. Kentlerin küresel sermaye ve aktörlerini çekebilecek yeni
formlara sokulması ve adeta baĢtan yaratılması ise; kentleri pazarlanabilen birer olgu
konumuna getirmektedir. Bu pazarlamanın temel kaynağını da kentsel dönüĢüm
projeleri oluĢturmaktadır.
3.7.Küresel YarıĢta Pazarlanan Mekânlar: Meta Kentler
Kapitalizm; temel hedefi olan sonsuz sermaye birikimini gerçekleĢtirebilmek
ve bu birikimin devamlılığını sağlayabilmek için geniĢlemek zorunda olan bir
sistemdir. Bu sistemde dünya ekonomisi, sermaye sınırsızca birikebilsin diye her Ģeyi
metalaĢtırma yoluna girmiĢtir (Wallerstein, 2000: 90-91). KüreselleĢme sürecinde
sıklıkla dile getirilen yerelleĢme eğilimiyle; yerellikler, mekânsal farklılıklarını ve
olanaklarını kullanarak, ulusal/küresel sermayeyi kendisine çekmeye çalıĢan salt bir
ekonomik birim olarak görülmektedir (Doğan, 2005b: 24).
KüreselleĢme sürecinin ulus devletleri zayıflattığı ve sermayenin sınır
tanımaksızın hızla yayıldığı günümüzde kentler, anlamlı birer ekonomik birim olarak
yeni kimlikler kazanmaktadır. Sermayeyi çekebilmek ve kalıcı kılabilmek, küresel
kentler arasında yer edinebilmek için adeta yarıĢılan bir ortamda, kentlerin
kendilerine yer bulabilmelerinin temel Ģartı, tüm kaynaklarını harekete
geçirebilmeleridir (ġengül, 2004: 76; ġengül, 2000a: 245). Her dönemde hem
ekonomik hem de politik nitelik taĢıyan mekân, küreselleĢme sürecinde daha da
metalaĢmıĢ ve politize olmuĢtur. Günümüzün küreselleĢme sürecine eklemlenmek
isteyen kenti, tüketim toplumunun mekânı olma özelliği taĢımaktadır. Binlerce yıldır
değiĢen ancak sürekliliği de olan kent, günümüzde benzeri görülmemiĢ biçimde
111
dönüĢmekte, insancıllaĢtırılmaktan çok makineleĢtirilmekte ve metalaĢtırılmaktadır
(ÇavuĢoğlu, 2000: 123).
Küresel sermayeyi çekebilmek, bir ülkede yatırım ve üretim yapmasını
dolayısıyla da istihdam yaratmasını sağlamak için, yeni politikalar geliĢtirilmesi
gerektiği ve bu politikaların temel amacının da sermayeyi cezp etmek olması
gerektiği ileri sürülmektedir. Bu anlayıĢa göre; her an her istediği yere gidebilen
sermaye, kendisine cazip koĢulları sunabilen seçenekleri tercih edecektir (Keyder,
2004: 52-53). UlaĢım, iletiĢim ve üretim teknolojilerindeki geliĢmeler, sermayenin
yer seçim tercihlerini geniĢletmiĢtir. AzgeliĢmiĢ ülkeler küresel pazara entegre
olabilmek ve sermayeyi çekebilmek için girdikleri yarıĢta baĢarılı olmak için altyapı
ve lojistik olanaklar sağlama çabasına giriĢmiĢlerdir. Bu çabanın kentsel mekândaki
karĢılığı; özellikle küresel pazarla bağlantılı olan alanlarda iyi bir telekomünikasyon
ağı, geliĢmiĢ bir ulaĢım sistemi, havaalanı ve limanlar, sanayi bölgeleri, serbest
ticaret bölgeleri, çok merkezli ofisler, alıĢveriĢ merkezleri lüks oteller ve konut
alanlarının oluĢturulmasıdır (IĢık, 1993: 32; Kaygalak, 2009: 58-59; Öğdül, 2005:
310; MocoĢ, 2009: 33-34).
Neoliberal küreselleĢme ile birlikte sermaye yeniden yapılandırılırken,
kentlerde de benzer bir yeniden yapılanma söz konusu olmaktadır. Bu yeniden
yapılanma sürecinde kent; kendi rekabetçiliğini arttırabilmek için giriĢimci
faaliyetler üstlenmeyi gerektirecek biçimde, ekonomik, siyasi ve kültürel bir varlık
olarak yeniden yapılandırılmaktadır (Jessop, 2005: 399-400). Bu doğrultuda kent
yöneticileri, küresel sermaye, turist ve hizmet akıĢını kentlerine çekebilmek için
yasal ve yönetsel anlamda sermaye açısından kentleri cazip kılacak uygulamaları
hayata geçirmektedirler (Bıçkı, 2006: 483). 1980‟lerle birlikte sermayenin küresel
hareketliliğinin artmasına paralel olarak, yereli cazip hale getirmek ve bu amaca
hizmet edecek Ģekilde altyapı, iĢgücü iliĢkileri, çevre kontrolü ve vergi politikalarının
düzenlenmesi önemli hale gelmiĢtir. Bilgi, para, mal ve insan akımlarında mekânsal
engellerin azalması, yerelin kalitesinin önemini arttırmıĢ ve kentler arasında bir
rekabet yaĢanmaya baĢlamıĢtır. Sermayenin yer seçim kararlarında pazara ve
hammaddeye uzaklık önemsizleĢirken, küresel sermayeyi çekme açısından yereldeki
kurumsal, fiziksel ve altyapısal özellikler ön plana çıkmaya baĢlamıĢtır (Çıracı, 1993:
57). Günümüzde, her bir yerel birimin kendi kaynak ve potansiyellerini sermayeye
112
sunacağı, birbirleriyle yarıĢan kentlerin ortaya çıktığı bir yerel dünya kurulmaktadır.
Bu süreçte kendisini en iyi pazarlayan kentler ön plana çıkmaktadır (BeĢiktepe,
2007: 51). KüreselleĢmeye uyum sağlayan yerlerin geliĢecekleri, diğerlerinin ise
taĢralaĢacakları söylemleri yaygınlık kazanmaktadır. GeliĢmekte olan ülkelerin
küresel süreçlere eklemlenebilmesinin de bir yandan ekonomik ve teknolojik geliĢme
ağlarına, diğer yandan da kentsel ağlara bağımlı olarak gerçekleĢeceği ileri
sürülmektedir. Böylece, yaratılan yarıĢma ortamında küresel sermayeye en iyi
yatırım olanaklarını, mekânsal ve sosyo-ekonomik faktörleri sunmak, en iyi altyapı,
ulaĢım ve iletiĢim imkânlarını sağlayabilmek adına, kentlerin birer meta gibi
pazarlanmaları söz konusu olmaktadır (Akıncı vd, 2004: 94).
KüreselleĢme sürecinde önem kazanan kentlerin, küreselleĢen ekonomik
iliĢkilere paralel olarak ortaya çıktığı varsayılan küresel kentler ağına nasıl
eklemlenebileceği önemli bir tartıĢma yaratmaktadır (ġengül, 2000b: 113). Yerelin
ekonomik kalkınmanın temel dinamiği ve itici gücü olarak tanımlandığı ve
yerelleĢmenin özendirildiği 1980 sonrası dönemde kent yöneticileri; kentlerini
küresel sermaye açısından cazip hale getirmek adına altyapı yatırımlarına
yönelmiĢler, sermayenin önündeki tüm engelleri kaldırmıĢlar ve yereldeki ucuz
emeği küresel yatırımları çekmek için bir araç olarak kullanmıĢlardır (ġahin, 2001:
663). Kentler, küresel sahnede yer alabilmek adına, kendilerini farklı kılacak bir imaj
oluĢturma, gerek sermayeye gerekse zengin ziyaretçilere cazip gelecek bir mekân
olabilmek adına maliyetli (ekonomik olmaktan çok sosyal yönü daha ağır basan
maliyet) bir yarıĢa girmiĢlerdir. Bu doğrultuda kimi kentler üretim ve teknoloji, kimi
kentler tüketim, finans, eğlence ve kültür merkezleri olarak öne çıkmıĢlardır
(Kaygalak, 2001a: 545). Yeni ekonomik sistemin finans, reklamcılık, yazılım vb
gibi yükte ağır pahada hafif sektörlerini ve bu sektörlerde çalıĢan yüksek kalifiyeli iĢ
gücünü çekmek için kentler arasında bir rekabet ortamı oluĢmuĢtur. Bu rekabet
sürecinde kent merkezleri sosyal ve kültürel çeĢitliliğin, çeĢitlenmiĢ bir eğlence ve
kültür hayatının, iĢ ve alıĢveriĢ merkezlerinin, gökdelenler ve lüks konut alanlarının
kaynağı olarak yeniden yapılandırılmaya baĢlamıĢtır (Gönlügür, 2008: 78).
Günümüzde kentsel sistem üretimden çok; ticaret, finans, eğlence, turizm vb
etkinliklere odaklı bir biçimde örgütlenmektedir. Bu süreçte, bu etkinliklerin düzenli
bir biçimde iĢlemesini sağlayacak bir denetim mekanizması olarak, tüketim ön plana
113
geçmektedir. Yerel yönetimlerin kentlerde yaptığı altyapı yatırımları, hazırladığı
projeler ve ürettiği hizmetler de kente daha fazla sermaye çekebilmek, bu sermayeyi
kalıcı kılabilmek ve kentin bir sermaye birikim aracı olarak korunması iĢlevine
hizmet etmek amaçlı olarak değerlendirilmektedir (Doğan, 2007: 66).
Küresel kentler hiyerarĢisinde kentlerin yerini belirleyen temel unsur, kentin
gösterdiği inisiyatif olmaktadır. Günümüz kentleri bu anlamda daha özerk ve kendi
kaderlerini tayin edebilecek durumdadır. Kentler hiyerarĢisinde üst sıralarda yer
alabilmek için, kentlerin belli bir vizyon oluĢturmaları gerekmekte ve kentler,
kendilerine reklam Ģirketleri tutup vizyonlarını dünyaya duyurmaya çalıĢmaktadırlar.
Küresel faaliyetleri çekebilmek için gerekli altyapıyı, iĢ ve alıĢveriĢ merkezlerini,
konut ve eğlence sektörlerini, havaalanlarını, telekomünikasyon ağlarını
kurmaktadırlar. Bir diğer ifadeyle günümüz kentleri, küresel yarıĢta etkin olabilmek
için dünya pazarına çıkmıĢ birer Ģirket gibi hareket etmektedirler (Keyder, 2004:
106; 1992: 84).
KüreselleĢme sürecinde çeĢitli kentler ve bölgeler, küresel sermayeyi
çekebilmek için yerel özelliklerini ve avantajlarını kullanma çabası içine girmektedir.
Bu avantajlar; ucuz iĢgücü, hammadde, üretim Ģatları, teĢvikler, enerji ve vergi
indirimleri gibi pasif araçlar olabildiği gibi esnek üretim olanakları, vasıflı iĢgücü
potansiyeli, yerel özgünlükler, sosyal kapital ve örtük bilgi de olabilmektedir.
Sermayeyi kente çekebilmek ve kalıcı olmasını sağlayabilmek için, uygun üretim ve
istihdam koĢullarının sağlanması ve buna yönelik altyapının sağlanması kadar, özgün
bir kent kimliğinin pazarlanması da önem taĢımaktadır (Sert vd, 2005: 103).
Kentlerin yaĢanabilirliğini sağlayan en önemli etken olarak altyapı
gösterilmektedir. Kent altyapısı kısaca belirtmek gerekirse; “kentlilerin yaĢamlarını
sürdürebilmeleri için gerekli sosyal, kültürel, ekonomik, barınma ve yaĢama
ihtiyaçlarına cevap veren kuruluĢlar ve mühendislik yapılar” Ģeklinde ifade
edilmektedir. Kentin, kentlilere olabilecek en iyi yaĢam kalitesini hangi faktörlerin
nasıl sağlayacağı konusu günümüzde yoğun biçimde tartıĢılmakta, bu doğrultuda
modeller ve sistemler oluĢturularak uygulamalar yapılmaktadır. Bu süreçte kentler,
dünya genelinde yaĢam kalitesi ve diğer benzeri ölçütlere göre incelenip sıraya
konmaktadır. Kentleri yönetenler de bu sıralamada yukarılarda yer alabilmek için
114
uğraĢmakta ve kentlerini pazarlama adına altyapılarını geliĢtirmeye çalıĢmaktadırlar
(Sağlam, 2007: 59). Bu doğrultuda günümüz kentsel projelerinin, kentli için değil
küresel yarıĢta çekici olabilmek için yapıldığı ve kenti pazarlamanın etkin aracı
olduğunu söylemek çok da yanlıĢ olmayacaktır.
Sermaye için istikrarlı bir ortam yaratılması arayıĢı 1990‟ların sonlarına
doğru iyice hız kazanmıĢtır. Bu yöndeki çabalar; reel yatırım için daha istikrarlı,
hukuk açısından daha güvenli, ekonomik açıdan sendika güvencesi ve sosyal
güvenlikten yoksun düĢük ücretli iĢçi gibi kapitalizme elveriĢli ortam yaratmaya
yöneliktir. Bu doğrultuda küresel sermaye serbestçe dolaĢabileceği ortam yaratmaya
çalıĢırken, azgeliĢmiĢ ülkeler de akıĢkan sermayeden pay kapmak için birbirleriyle
yarıĢmaktadırlar (Fincancıoğlu, 2000: 178). Küresel finans ve sermaye hareketlerinin
ortaya çıkardığı yeni sermaye birikim süreci, azgeliĢmiĢ ülkelerde de küresel
kentlerin, daha doğrusu küresel sermayenin aktörlerinin yaĢamlarını sürdürebilecek
olanakları sağlayabilecek kentlerin oluĢmasını gerekli görmektedir (BakırtaĢ ve
Köktürk, 2007: 104). YaklaĢık 30 yıldır dünya genelinde yaĢanan değiĢimlere ve
geliĢmelere öncelikle ekonomik alanla ilgili etkenler yol açmaktadır. Ekonomik
anlamda dünya genelinde karĢılıklı bağımlılığın artması, ekonomik güç dengelerinde
ve sermaye birikim süreçlerinde yaĢanan değiĢmeler, sermeyenin yatırım faaliyetleri
ve yer seçim süreçlerinin farklılaĢması geliĢme anlayıĢını da etkilemektedir.
KarĢılıklı bağımlılığın ve küresel bütünleĢmenin giderek arttığı günümüz
dünyasında, küresel süreçlere eklemlenerek onun yarıĢmacı ortamına uygun
yaklaĢımlar sergilemek kaçınılmaz görülmektedir (Sökmen, 2002: 597). Bu
bağlamda gerek merkezi gerekse yerel yönetim aktörleri, küresel süreçlere
eklemlenmeyi kolaylaĢtıracak ve küresel sermayeyi çekecek politikalar
geliĢtirmektedirler.
Neoliberal anlayıĢ doğrultusunda kentler, birer rekabet birimine
dönüĢtürülerek sermayenin talep ve beklentilerine göre yeniden yapılandırılmakta,
piyasa aktörlerine hizmet edecek Ģekilde dönüĢtürülmekte ve sermayeye sundukları
olanaklara göre hiyerarĢik biçimde sıralanmaktadırlar (TümtaĢ, 2008: 60). Bu
hiyerarĢinin üst sıralarında yer edinebilmek adına, kentlerin tüm olanakları seferber
edilmekte, merkezi ve yerel yönetimler kentler arası yarıĢta baĢarılı olabilmek için
ardı ardına projeler geliĢtirmektedirler. KüreselleĢme sürecinde küresel kent
115
statüsünü elde edememiĢ olan kentler; küresel kent olmak için gereken ekonomik
kriterlere sahip olamamıĢtır ve kent mekânı yerel ekonomiyi seferber etmek suretiyle
küresel sermayeyi çağırma amaçlı olarak kullanılmaktadır. Kent kullanıcısı olmayan
gökdelenler, iĢ ve alıĢveriĢ merkezleri, üst gelir grubuna hitap eden binlerce sahipsiz
konut, eğlence merkezleri vb donatılarak sermaye açısından cazip hale getirilmeye
çalıĢılmaktadır (Özkan, 2005: 286).
1980 sonrası dönemde neoliberal anlayıĢın hâkim hale gelmesi ve ithal
ikameci sanayileĢmenin yerini dıĢa açık ihracatı teĢvik eden sanayileĢmenin
almasıyla birlikte, üretime dönmeyen önemli miktarda sermayenin finans
piyasalarından sonra yöneldiği alan kentsel rant ve tüketim alanları olmuĢtur. Bu
döneme damgasını vuran neoliberal yeniden yapılanma ve dıĢa açılma gibi yeni
birikim tarzı, sermayeyi kentleĢmeden doğan rantlardan pay almaya yönlendirince,
ortaya kentlerin sermaye birikiminin sömürülme aracı ve meta olarak görüldüğü bir
kentleĢme çıkmıĢtır (Doğan, 2007: 54-55). Bu süreçte büyük sermayenin birikim
güdülerine ve faaliyet alanlarına göre (iletiĢim, finans, biliĢim, hizmetler) bir kentsel
değiĢim süreci yaĢanmaya baĢlamıĢtır. Bu değiĢimin sayılabilecek ilk örnekleri ise;
toplu konut projeleri, altyapı projeleri, gökdelenler, uluslararası ticaret merkezleri,
lüks konut alanları, iĢ, alıĢveriĢ ve eğlence merkezlerinin inĢa edilmesi olmaktadır
(Kaygalak, 2009: 94-95).
Günümüzde pazarlanacak birer meta olarak görülen kentler, sermaye egemen
anlayıĢlı yaĢam alanlarına dönüĢmüĢtür. Bir diğer ifade ile kentler, zaten var olan
rant merkezli geliĢmenin iyice belirginleĢtiği mekânlar haline gelmiĢtir. Her Ģeyin
alınıp satılabilen meta olarak görüldüğü neoliberal küreselleĢme doğrultusunda
kentler, tamamen sermayeye teslim edilmiĢtir (BeĢiktepe, 2007: 52-53). Kent
mekânının metalaĢması ve sermaye birikim süreçleri açısından önemli hale gelmesi
günümüzde oldukça yoğun yaĢanan bir geliĢmedir. Ulus devletin etkin olduğu
dönemde sermayenin kente giriĢinde belli sınırlamalar söz konusuyken, günümüzde
özelleĢtirme vb uygulamalarla sermaye kentsel alanlarda giderek etkinliğini
arttırmaktadır (ġengül, 2000c: 83).
Kapitalist sistemin toprak ve kent rantına dayanan geliĢmesi hızlandıkça,
insan-mekân iliĢkisi de darmadağın olmuĢ ve kentsel mekân da diğer tüm mallar gibi
116
metalaĢtırılmıĢtır. DeğiĢim değeri kullanım değerinin yerini almıĢ ve tüm kentsel
süreçlere hâkim olmuĢtur (Koçgil, 1996: 32). Kentler günümüz ekonomisinin
merkezinde yer almaktadır, ancak ekonomik birimler olarak firmaların (sermaye ve
aktörlerinin) yaĢamasını ve baĢarılı olmasını sağlayan faktörler kentlerin var olması
için gerekli olanlardan farklılık göstermektedir. Firmaların baĢarısı için gerekli olan
ulaĢım, iletiĢim, mekân, teknoloji, altyapı, eğitim ve araĢtırma kurumları vb faktörler
büyük oranda kentseldir. Bu nedenle sermayeyi çekebilmek ve kalıcı kılabilmek
adına kentler, ihtiyaç duyulan faktörleri bünyesinde barındırmalı ve günün
koĢullarına göre yenilenmelidir (Kayasu ve YaĢar, 2003: 21).
Plan yerine piyasa anlayıĢının getirildiği küreselleĢme sürecinde plan
kavramının içeriği boĢaltılmakta; planlı kalkınmanın ve kamu yararının reddedildiği,
sosyal devletin zayıflatıldığı bir ortamda yapılan parçacıl planların, kentin sağlıklı
geliĢmesinin aracı değil pazarlanmasının en etkili yöntemi haline geldiği ifade
edilmektedir (Uysal, 2007: 46-47). KüreselleĢme sürecinde, serbest piyasa ekonomisi
her Ģeyi olduğu gibi kentsel mekânı da metalaĢtırmaktadır. Bu süreçte kentsel mekânı
piyasa değeri olan bir olguya dönüĢtüren imar (parçacıl) plancılığı, bütüncül
planlamanın yerini almaktadır. Planlama anlayıĢında yaĢanan bu değiĢimle birlikte
sadece kentsel araziler değil, kentin tarihi, kültürel ve coğrafi mekânsal sermayesi,
eski yerleĢim alanları vb de kentli nüfusun büyük bir kısmını dıĢarıda bırakacak
Ģekilde varsıl grupların kullanımına açılmaktadır (KurtuluĢ, 2006: 11). Bütüncül
planlamayı terk eden günümüz kentsel politikalarının, gelir düzeyi yüksek grupları
tatmin ettiği (Sevinç, 1999: 58), yoksul kesimleri sağlıksız yaĢam koĢullarından
kurtarma ve çağdaĢ yaĢam alanlarına kavuĢturma vurgusundan hareketle kentsel
yaĢamdan dıĢladığı ve sosyo-mekânsal ayrımı derinleĢtirdiği ileri sürülmektedir. Bu
çerçevede hemen hemen tüm ülkelerde hakim kentsel politika olan kentsel dönüĢüm
projelerinin, bir yandan kentleri daha çağdaĢ ve modern hale getirme kaygısı
taĢırken; bir yandan da toplumun güçsüz ve yoksul kesimlerini kentsel alanlardan
uzaklaĢtırdığı ve mekansal ayrıĢmalara yol açtığı da vurgulanmaktadır.
3.7.1. MetalaĢan Kentlerde Sosyo-Mekânsal AyrıĢma
KüreselleĢmenin yükseliĢi, ekonomik geliĢme, az geliĢme, toplumsal
dıĢlanma ve toplumsal dâhil etme ile eĢ zamanlı gerçekleĢmektedir. Bu süreçte
117
küresel ölçekte gerçekleĢen bir sermaye bölüĢüm kutuplaĢması ve ülke içi-kent içi
gelir eĢitsizliğinin artması da söz konusudur (Castells, 2008a: 518). KüreselleĢme;
sermayenin üretim organizasyonunu ve pazar olanaklarını, ulusal sınırların ötesine
taĢıma ve tüm faaliyetlerini küresel ölçekte yayma süreci olarak da ifade edilebilir.
Bu doğrultuda küreselleĢmenin, sermayenin yer seçiminde esnekleĢmesi olduğu da
söylenebilir. Yani küreselleĢme sürecinde sermaye bir yerellikten bir baĢkasına
serbestçe geçebilmekte, bir mekânı üs olarak kullanırken kendisi için daha avantajlı
bir mekân bulduğunda öncekini hemen terk edebilmekte, kısaca dünya genelinde tüm
mekânsal ölçekleri kendi yararına kullanabilmektedir (Aksoy, 1998: 194). Bu
doğrultuda kentler; dolaĢım ölçek ve hızını arttırmıĢ olan sermayeyi kendilerine
çekebilmek adına yarıĢmaktadırlar. Bu yarıĢın bir tarafında, sanayi altyapısını
hinterlandına yayarak sanayisizleĢen, küresel sermaye ve aktörleri için geliĢkin
finans ve hizmet altyapısı sunarak yeni sermaye çekmeye çalıĢan kentler bulunurken;
diğer tarafında da ağır çalıĢma koĢulları, düĢük ücret, çocuk emeği, çalıĢan kesimleri
yoksullaĢtırma gibi geliĢmeler bulunmaktadır (Doğan, 2005a: 82-83).
Aslında küreselleĢme bir para paradokstur. Dünya genelinde çok küçük bir
azınlığa çok büyük fayda sağlarken, dünya nüfusunun büyük bir kısmını dıĢarıda
bırakmakta ya da kenara itmektedir (Bells ve Jenkins 1996‟dan aktaran Bauman,
2006: 83). KüreselleĢme kavramsal düzeyde dünyanın tek toplum olması gibi iyimser
bir duruma iĢaret etmesine karĢın; küreselleĢmenin pratik sonuçları dünyayı
bütünleĢtirmekten çok, alan ve nüfus açısından büyük bir kesimin dıĢlanması
sonucunu doğurmaktadır. KüreselleĢme aslında dünyanın geliĢmiĢ kesimleri arasında
gerçekleĢmekte ve bu sürecin dıĢında kalan kesimler sürekli olarak
kaybetmektedirler (Tekeli, 1999: 195, 220). 1980‟lerle birlikte dünya genelinde yeni
bir sermaye birikim süreci, üretim biçimi ve düzenleme mekanizmaları ortaya
çıkmıĢtır. Bu süreçte, kitlesel üretim düzenindeki birikim rejiminin dayandığı
ulus/sosyal devlet politikaları gözden düĢmekte ve devletten üretim-tüketim iliĢkisi
çerçevesinde daha az iĢe karıĢması beklenmektedir. Ulus devletin ana iĢlevlerinden
biri sermaye hareketlerini denetlemek olarak görülürken, yeni üretim ve birikim
süreci bu konuda esnekliği zorunlu hale getirmektedir. KüreselleĢmenin mantığında,
ulus devletin ve kitlesel üretimin tanımladığı üretim ve birikim rejiminden farklı
olarak, tüm vatandaĢları kapsamak ve eĢit olanaklar sunmak bulunmamaktadır
118
(Eraydın, 2000: 42-43, 47). Bu ifadeden hareketle küreselleĢme sürecine
eklemlenmenin her kesim için avantaj sağlamadığı söylenebilir. Yani küreselleĢme
sürecinin kazananları olduğu kadar kaybedenleri de bulunmaktadır.
Devletin etkinlik alanlarının daraltıldığı ve sosyo-ekonomik yaĢama
müdahalesinin kısıtlandığı, yani neoliberal anlayıĢ doğrultusunda piyasa aktörlerinin
önünün açıldığı ülkelerde, gelir eĢitsizliği baĢta olmak üzere toplumsal eĢitsizlikler
giderek artmakta ve toplumsal yapıda alt-üst gelir grupları görünür hale gelmektedir.
Gelir eĢitsizliğinin ortaya çıkardığı bu kutuplaĢmanın mekânsal yansımaları da
bulunmaktadır. Bölgeler arası eĢitsizliklerin yanı sıra varlıklı mahalleler ile yoksul
varoĢlar, zenginlerin oturduğu lüks konut alanları ile yoksul kentsel mekânlar, bu
eĢitsizliğin mekânsal yansıması olarak ortaya çıkmaktadır (Firidin, 2004: 45; Harvey,
2008a: 217-218).
KüreselleĢme sürecinde kentlerin kimlikleri, tarihsel ve sosyo-ekonomik
birikimleri ve imgeleri hızla yok edilmektedir (Ulu ve Karakoç, 2004: 65). Kentlerin
geleceğini kendi çıkarları doğrultusunda Ģekillendiren küresel sermaye ve aktörleri,
planlama, mimari vb anlayıĢları yok saymakta ve sermayenin serbestliğine bir engel
olarak görmektedirler. Mimarlık ilkelerini ve planlamayı gözetmeyen bir kentleĢme,
küresel yatırım piyasasının iĢine gelmektedir. Kentlerin plan ve mimarlık
ilkelerinden soyut bir biçimde Ģekillendirilmesi, kent kültürünün yozlaĢmasına neden
olmaktadır. Bu yozlaĢma sürecinde ekonominin üretim yerine ranta ve talana
dayandırılması, kentlerin kimliksizleĢmesine, kültür ve çevre değerlerini
yitirmelerine, kentlilerin olmadığı fiziksel mekânlar Ģeklinde algılanmasına yol
açmaktadır (Ekinci, 2005: 53-54). Rant temelli yaklaĢım doğrultusunda içi boĢ birer
meta konumuna indirgenen kentler, sermaye birikim süreçlerine katkı sağlamak
adına yeniden yapılandırılmaktadır. Bu yeniden yapılandırılma sürecini Harvey
“yaratıcı yıkım” olarak adlandırmaktadır (Harvey, 2009: 193). Yaratıcı yıkımın
kazananı sermaye ve varsıl gruplar olurken; kaybedenleri ve olumsuz etkilerini en
çok hisseden kesim ise yoksullar, marjinal gruplar ve siyasal iktidarın nimetlerinden
uzak tutulanlar olmaktadır (Erder, 1998: 109-110; Keyder, 2002: 50; Harvey, 2009:
194).
119
KüreselleĢme; dünya pazarlarının ve kaynaklarının paylaĢılması temeline
dayandığı ve kıran kırana bir rekabeti içinde barındırdığı için, sadece emek-sermaye
çeliĢkisini değil, sermaye aktörleri arasındaki çatıĢmayı da derinleĢtirmektedir (Önal,
1997: 49-50). Bu çatıĢmadan en çok etkilenen ise kentler ve kentliler olmaktadır.
Sermayeyi çekebilmek adına kentler birbirleriyle yarıĢırken, kentliler de bu süreçte
yaĢam alanlarında ortaya çıkan dönüĢümlerden etkilenmekte, çoğu kez sermayenin
kullanımına açılan kentsel mekânlardan dıĢlanmaktadırlar.
Sermayenin küreselleĢmesi sürecinde ortaya çıkan zenginliğin paylaĢımı
sorun olmaktadır. Dünya genelinde zenginlik ve üretim günden güne artmakla
birlikte, zengin-yoksul ayrımı da giderek derinleĢmektedir. Elde edilen gelirden
yoksul kesimlere düĢen pay da oldukça düĢük olmaktadır (Uslu, 1997: 31).
KüreselleĢme; tüm dünyayı kapsayan, eĢit katkı ve katılımı gerçekleĢtiren bir
bütünleĢme süreci değil, kapitalist metropollerin ekonomi alanlarını bütünleĢtiren,
uluslararası iĢletmeler ve çok uluslu Ģirketlerin içiçeliğini hızlandıran bir süreçtir.
Kar ve egemenlik kriterleri dıĢında hiçbir ölçütü olmayan küreselleĢme sürecinde,
insanların ve toplumların kazanan-kaybeden, bütünleĢen-dıĢlanan, fayda sağlayan-
zarar gören biçiminde bölünmeleri de kaçınılmaz bir sonuçtur (Karahasan, 1997: 76).
KüreselleĢme sürecinde sermaye kendi çıkar ve talepleri doğrultusunda,
ulusal politika ve ekonomiye müdahale ederek kentsel mekânı ve kentliyi yeniden
biçimlendirmektedir. DemokratikleĢme, yerelleĢme, etkinlik, etkililik vb söylemlerle
kurgulanan, yönetim erkini ve denetimini parçalayan yasal ve yönetsel düzenlemeler,
sermayenin yeniden üretilmesine uygun kentleri rantın odağı konumuna
getirmektedir. Bu bağlamda sermaye, küresel kent olma iddiasındaki kentlerle
birlikte, tüketim potansiyeli olan tüm kentleri hedef alan olarak seçmekte, kentsel
mekânın aktörlerini değiĢtirmekte, kentsel alanlara yaptığı müdahaleler ile fiziki
değiĢimlere neden olmanın ötesinde, toplumun sosyo-ekonomik yapısını da olumsuz
etkilemektedir. Kısaca sermaye kentleri kendi çıkarları doğrultusunda eĢitsizlikleri ve
çarpıklıkları arttırıcı biçimde dönüĢtürmektedir (Cihangir Çamur, 2002: 676).
Küresel sermayenin talepleri doğrultusunda kimi kentler dünya kenti
konumuna getirilebilmek için beĢ yıldızlı oteller ve gökdelenlerle doldurulmakta,
yasal ve yönetsel açıdan sermayenin devingenliğini sağlayacak önlemler
120
alınmaktadır. Bu tarz bir yaklaĢım kentlerin kentlilerin olmaktan çıkmasına yol
açmakta ve kentleri kentlilerden baĢka güçler Ģekillendirmektedir (KeleĢ, 2001: 567).
Günümüzde kentsel dönüĢüm projeleri baĢta olmak üzere kentlere müdahaleyi içeren
uygulamalar iki temel vurgu ekseninde tartıĢılmaktadır: Ulus-ötesi sermayenin
ihtiyaçlarını karĢılamaya ya da dünya kenti olmanın getirdiği gereksinimleri
karĢılamaya yönelik olmak. Her iki vurgu farklı görüĢlerce kabul edilebilir olmakla
birlikte, ikisi de özünde bu projelerin kentlileri kapsamadığı gerçeğini gözden
kaçırmaktadır (ġengül, 2007: 85).
Günümüz kentleri, toplumsal eĢitsizliklerin en yoğun biçimde yaĢandığı ve
günden güne arttığı mekânlardır. Yoksulluğun gözden uzak tutulmaya çalıĢılan
mekânları ile zenginliğin dıĢavurumcu mekânları arasındaki çeliĢki, günümüz
kentlerinin ortak özelliği olarak karĢımıza çıkmaktadır (ġengül, 2000c: 69). Bu
doğrultuda kentler büyük alıĢveriĢ merkezlerinin ve lüks mağazaların asli tüketicileri
ile, buralara uzak yoksul kesimlerin birbirleriyle hiç karĢılaĢmayacakları bir yapıda
örgütlenmeye ve yeniden yapılandırılmaya çalıĢılmaktadır (Kaygalak, 2009: 99).
Günümüzde kentler üretimden çok hizmetler kenti özelliği taĢımakta ve kentlerde
ticaret ön plana çıkmaktadır. AlıĢveriĢ mekânları da kent içinde farklı sosyo-
ekonomik gruplara hizmet eden farklı nicelik ve nitelikte mekânlar olarak
geliĢmektedir. Büyük kentlerde yeni alıĢveriĢ ve eğlence merkezleri ortaya çıkmakta,
kentlerin giderek tüketim merkezi olmasına paralel olarak, tüketim kalıpları kentleri
etkilemekte ve kentlerin geleceğini biçimlendirmektedir (Berkmen Yakar, 2000:
178).
Küresel kentler; finans ve küresel hizmetlerde çalıĢanların yaĢadıkları yerler
olduklarından zengin kesimin oturduğu kentler olarak da anılmaktadırlar. Ancak bir
yandan üretim biçiminin değiĢmesiyle finans ve biliĢim gibi sektörler baĢat konuma
gelirken, imalat sektörü zayıfladığından, zenginleĢme beraberinde nicelik olarak
daha yoğun bir yoksul grubun ortaya çıkmasına neden olmaktadır (Giddens, 2000:
522). Küresel kent kavramının uzantılarına göre, küresel kentlerde oturanlar gelir,
tüketim kalıpları ve yaĢam biçimleri açısından ayrıĢmaya ve kutuplaĢmaya en çok
maruz kalan gruplardır. Bunun nedeni küresel kentlerin, kendi ulusallıklarının
ötesinde küresel süreçlerin etkisinde kalmaları, nüfusun bir bölümünün dünyadaki
benzerleri gibi sektörlerde çalıĢıp, benzer düzeylerde gelir elde ederek, yine dünya
121
kentlerindeki mekân biçimlerine ve tüketim kalıplarına ayak uydurmalarıdır.
Nüfusun oldukça az bir kesimini oluĢturan bu grup dıĢında kalan çoğunluk ise gelir
düzeyi, mekân kullanımı ve tüketim alıĢkanlıklarında eski yapıyı devam
ettirmektedirler (Buğra ve Keyder, 2003: 7).
Yeni üretim biçimleri ve hizmetler sektörünün yeniden organizasyonuyla
birlikte, gelir gruplarında ve bu gelir gruplarının konut, çalıĢma, eğlenme, dinlenme
gibi yaĢam alanlarında önemli ayrıĢmalar ortaya çıkmaktadır. Özellikle yakın
dönemde kente eklenen plazalar, iĢ/alıĢveriĢ merkezleri ve konut alanları ile birlikte
kent bütününden ayrıĢtırılmıĢ alanlar ortaya çıkmaktadır (Akın, 2000: 154).
Toplumların sınıfsal yapısına göre yeniden üretim biçimleri tüketim biçimleri ile
örtüĢmekte ve buna göre sınıflar arasında tüketim pratikleri açısından ayrımlar
oluĢmaktadır. Böylece toplumsal yaĢantıda bireylerin statüleri ve sınıfsal
kategorilerine iliĢkin göstergeler, boĢ zaman değerlendirme, konut edinme vb
tüketim alıĢkanlıkları ile belirgin hale gelmektedir (Firidin Özgür, 2006: 81).
KüreselleĢme sürecinde kentler; sadece birbirleriyle ve küresel sermaye ile iliĢki
halindeki gökdelenlere, iĢ ve alıĢveriĢ merkezlerine, küreselleĢmeye diğerlerinden
farklılaĢarak eklenen korunaklı adacıklarla konut alanlarına ve diğerlerini öteleyip
kent mekânını farklılaĢtırarak eklenen soylulaĢtırılan alanlara sahip olmaktadırlar
(Özkan, 2005: 286).
Toplumsal sınıfların mekânsal farklılaĢmalar yoluyla ayrıĢtıkları ve belirli
mekânlarda yoğunlaĢtıkları kabul edildiğinde, mekânsal dönüĢüm ve kentsel
ayrıĢmaların çok boyutlu yapısıyla karĢı karĢıya olduğumuz net bir biçimde
görülmektedir. Bu dönüĢüm ve ayrıĢma sadece fiziksel bir süreç olarak değil;
ekonomik, politik, sosyal, kültürel ve ideolojik boyutları olan bir olgu olarak ele
alınmalıdır. Mekânsal ayrıĢma, sadece mekânların ve mekândakilerin sınıfsal olarak
ayrıĢmasından ibaret kalmamakta, maliyetini tüm kentlilerin ödediği bir geliĢme
biçiminden sadece belli sınıfların yararlanmasının önünü açarak bir sosyal adalet
sorununu ortaya çıkarmaktadır. Kentlerin yeniden üretim ve sermaye birikim
sürecinde, toplumsal artığı ortaya çıkaran sınıflar, bu artık sayesinde oluĢan yeni kent
mekânlarından itilmekte ve uzaklaĢtırılmaktadırlar (KurtuluĢ, 2007: 31-32).
122
Küresel sermayenin sınır tanımaksızın büyüme eğiliminde olması,
sermayenin girdiği mekânsal ölçeklerde ve buralarda yaĢayan kesimler üzerinde de
etkilerde bulunmaktadır. Bilim, sanat, sağlık, mimari, ekonomi, kültür vb tüm
alanlarda küresel bir tekdüzeliğe gidilmektedir (Duru, 2008: 111). Dünya genelinde
üretimden çok tüketime konsantre olmuĢ bir kent düzlemi bulunmaktadır (Dinçer,
2008: 17). Bu bağlamda günümüz toplumu da üyelerini en baĢta tüketici rolünü
oynama görevine göre biçimlendirmektedir (Bauman, 2006: 92). Günümüz
toplumlarında bireylerin kimliklerini tüketim güç ve biçimleri belirlemekte, tüketim
gücü olmayanların söz sahibi olmaları güçleĢmekte hatta bu kesimler yok
sayılmaktadır (Berkmen Yakar, 2000: 180). Tüketim ya da meta temelli bir
toplumsal yaĢantıya uyum sağlayamayanlar ise büyük bir tehdit altında kalmaktadır.
Tüketim toplumunun etkin müĢterileri olamayan, artık kendilerine gereksinim de
duyulmayan gecekondulu, yoksul ve dar gelirli kesimlerin dâhil olmadıkları tüketim
merkezlerinde yaĢamlarını sürdürebilme Ģans ve olanakları da azalmaktadır.
KüreselleĢme sürecinde kentlerde bir yerinden edilme süreci yaĢanmaktadır
ve bu durum, sermayenin kentlere yönelmesiyle birlikte, sermaye tarafından karlı
yatırım alanı olarak görülen kentsel alanların, bu bölgelerde yıllardır yaĢamakta olan
yoksul/marjinal gruplardan gasp edilmesi Ģeklinde karĢımıza çıkmaktadır (Harvey,
2009: 195). Kentsel nüfus, özellikle de kentlerdeki alt gelir grupları ve yoksul
kesimler, küresel kentlerde yaĢanan kutuplaĢma ve ayrıĢmanın ortaya çıkardığı
maliyetleri, yani küreselleĢmenin sosyal bedelini ödemek zorunda kalmaktadır. Bu
kesimlerin yaĢadıkları eski kent merkezleri ve gecekondu alanları, kentsel rant
peĢinde koĢan yerli ve yabancı sermayenin hedefi haline gelmekte, bu kesimler
yaĢadıkları alanları terke zorlanmakta ve yaĢam alanlarına lüks konut alanları,
iĢ/alıĢveriĢ merkezleri, plazalar vb inĢa edilmektedir (Dinçer, 2000: 132-133). Bu
inĢa sürecinin temel aracı kentsel dönüĢüm projeleri olmakta, bu uygulamalar ile
kentler küresel aktörler açısından yaĢanabilir ve yatırım yapılabilir hale getirilmeye
çalıĢılırken; temel hedef olsun ya da olmasın, kentsel dönüĢüm projeleri nedeniyle
toplumun geniĢ kesimlerinin yaĢam alanlarına müdahale söz konusu olmaktadır. Bir
diğer ifadeyle kentlerin küreselleĢtirilme çabaları yoksul/marjinal grupları görünmez
kılma anlayıĢını da beraberinde getirmekte, sermayenin kullanımına sunulan
123
kentlerde bu gruplar kentsel dönüĢüm uygulamaları nedeniyle yerlerinden
edilebilmekte ve yaĢam alanlarını değiĢtirmek durumunda kalabilmektedirler.
124
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
TÜRKĠYE’DE KENTSEL DÖNÜġÜMÜN YASALAR ÇERÇEVESĠNDE
GELĠġĠMĠ
KüreselleĢme toplumsal refah ideallerinin gerçekleĢmesini engelleyen bir
unsur olarak karĢımıza çıkmakta ve temel sav olarak bu idealleri gerçekleĢtiren ana
aktör olan ulus devletin küçültülmesini ileri sürmektedir. Türkiye‟de de son dönemde
küreselleĢme dinamikleri doğrultusunda bir yeniden yapılanma söz konusudur. Bu
yeniden yapılanma doğrultusunda gerek duyulan yasa ve yönetmelikler hızla
çıkarılmaktadır. Yakın dönemde çıkarılan kamu yönetimine, yerel yönetimlere, kamu
görevlilerine, imar uygulamaları ve yapılaĢmaya, ülke arazilerinin satıĢına vb yönelik
yasalar, yasa tasarıları ve yönetmelikler bu çerçevede değerlendirilebilir (Yıldırım,
2006: 16).
1980 sonrası dönemde dünya genelinde benimsenen neoliberal politikalar bir
yandan kentleri ekonomik-politik bir birim olarak öne çıkarırken; bir yandan da
derinleĢtirdiği toplumsal eĢitsizlikleri kentsel mekânda dıĢa vurmaktadır. Neoliberal
dönemde kentler, toplumsal aktörlerin farklılaĢan düzenleme taleplerine sahne
olmaktadırlar. Son yıllarda ülkemizde de somut bir durum haline gelen süreçte
kentlerin yeniden üretimine yönelik yasal giriĢimler hız kazanmıĢtır (ġPO, 2006a:
58).
58. Hükümet döneminde hazırlanan Acil Eylem Planı‟nda Sosyal Politikalar
bölümünde yer alan KentleĢme ve YerleĢme baĢlığı altında (SP Madde 44) Ģu
ifadelere yer verilmiĢtir: “Kentlerde gecekondulaşmanın önlenmesi ve mevcut
gecekonduların kaldırılarak modern bir kent görünümünün oluşturulması için
gecekondu sahiplerinin de desteğini alacak şekilde alternatifler sunan bir yapıda
belediyelerin yetkileri arttırılacaktır. Bu çerçevede öncelikle arsa üretimi ve arzı
arttırılarak planlı şehirleşme sağlanacaktır. Mevcut gecekondu alanlarında arazi
değerlerine göre ev verilmek suretiyle yenileme çalışmaları yapılacaktır” (AEP,
2003: 105).
Kısaca gecekondu affı yasaları olarak ifade edilebilecek yasal düzenlemeler;
1966 tarih ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu, 1983 tarih ve 2805 sayılı Kanun, 1984
125
tarih ve 2981 sayılı Kanun ve 1987 yılında çıkarılan 3290 sayılı Kanundur. Genel
olarak bu kanunların ortak noktası, gecekonduların yapılmıĢ olduğu kamu
arazilerinin mülkiyetinin gecekondu sahiplerine devrini sağlamıĢ olmasıdır. Bir diğer
ifadeyle kamu arazilerinin özel mülkiyete dönüĢtürülmesine olanak sağlanmasıdır.
Bu yasaların yol açtığı geliĢmeler, kimilerince kentsel dönüĢüm olarak adlandırılsa
da günümüzdeki kentsel dönüĢüm uygulamaları bu yasalardan önemli ölçüde
farklılaĢmaktadır. Devlet eliyle ve yerel yönetimler aracılığıyla kentlerin
dönüĢtürülmesi yakın dönemde yoğunluk kazanan uygulamalardır.
Kentsel dönüĢüm 2000‟li yıllarla birlikte merkezi hükümetin uyguladığı
kuralsızlaĢtırma, yerelleĢme ve özelleĢtirme siyasalarının bir arada uygulandığı ve
meĢru bir zemine oturtulmaya çalıĢıldığı bir araç haline gelmiĢtir. Bu süreçte her
ölçekteki yerleĢim biriminde kısa vadeli amaçlar adına tek tip dönüĢüm ve geliĢim
projelerinin hayata geçirilmesi yaygın bir anlayıĢ olmuĢ; dönüĢüm ve geliĢim
projeleri planlamanın ciddi bir alternatifi olmuĢ hatta yerini almıĢtır (ġahin, 2006:
114, 119).
Kentsel dönüĢüme dönük yasal giriĢimlerin yakın dönemdeki seyri
incelendiğinde, kent mekânına dönük düzenlemelerin kentsel sorunları bütüncül bir
planlama faaliyetinin konusu yapmaktan özenle kaçındığı ve parçacı çözümler
önerdiğine iliĢkin eleĢtiriler yapılmaktadır. DönüĢümün kavramsallaĢtırılmasının
bütünlüklü bir planlama anlayıĢının ürünü olmaktan çok parçacıl bir anlayıĢla ele
alındığı ve her sorunun kendi baĢına ele alınarak bu kapsamda çözüm üretildiğine
değinilmektedir. Ayrıca parçacıl planlama anlayıĢıyla üretilen politikaların ise bir
alan için çözüm üretirken kentin baĢka bir alanı için sorun yaratabileceğine dikkat
çekilmektedir (ġPO, 2006b: 58).
3194 sayılı Ġmar Kanunu, 775 sayılı Gecekondu Kanunu ve 2985 sayılı Toplu
Konut Kanunu gibi yasal düzenlemeler ve imar affı uygulamaları kentsel dönüĢüm
projelerine dayanak teĢkil edebilse de günümüzdeki anlamıyla Türkiye‟de kentsel
dönüĢüme dair yasal süreç, 5104 sayılı ve 04.03.2004 tarihli “Kuzey Ankara GiriĢi
Kentsel DönüĢüm Projesi Kanunu” ile baĢlamıĢtır (Üstün, 2009: 57).
126
4.1. 5104 Sayılı Kuzey Ankara GiriĢi Kentsel DönüĢüm Projesi Kanunu 6
Belediye yetkilileri tarafından sıklıkla Ankara‟ya gelen misafirlere kötü
izlenim bırakıyor Ģeklinde eleĢtirilen gecekondu bölgesini yeniden yapılandırmak
adına çıkarılan kanun, bir anlamda günümüzde uygulanan ve uygulanması planlanan
projelerin önünü açan uygulama olmuĢtur. Kanunun sipariĢ yasa olduğu ve uygulama
alanı için özel olarak çıkartıldığı yönünde yoğun eleĢtiriler bulunmaktadır.
Ankara BüyükĢehir Belediyesi‟nin „prestij‟ projesi olarak görülen ve
„Havaalanı-Protokol Yolu KDP‟si‟ olarak da bahsedilen bu projede çok katlı lüks
konutlara ve villalara ek olarak 5,000 kiĢilik bir kongre merkezi, 1 adet beĢ yıldızlı
otel, 2 adet açık anfi, 5 adet lüks restoran ve basketbol, futbol, tenis ve mini golf
sahalarına yer verilmiĢtir. Proje kapsamında yaklaĢık 7,000 gecekondu yıkılmıĢtır.
DönüĢüm alanında yaĢamakta olan kiĢiler imar tapusuna sahip iseler 200
metrekarelik arsalarına karĢılık 80 metrekare ev alma hakkına kavuĢmuĢlar, arsa
öngörülenden küçükse borçlandırılmıĢlar, büyükse üzerine para almıĢlardır. Aynı
alanda tapusu olmayan ev sahiplerine ise Karacaören‟de TOKĠ tarafından yapılan
sosyal konutlardan 15 yıl süreyle ödeme yapmak üzere borçlandırılarak konut
edinme hakkı verilmiĢtir. Kiracılara ise hiçbir hak tanınmamıĢtır (Erman, 2009: 2).
Kanun metninde amaç ve kapsam aĢağıda yer alan ifadelerle belirtilmiĢtir
Amaç: Madde 1- Bu kanunun amacı kuzey Ankara girişi ve çevresini kapsayan
alanlarda kentsel dönüşüm projesi çerçevesinde fiziksel durumun ve çevre görüntüsünün
geliştirilmesi, güzelleştirilmesi ve daha sağlıklı bir yerleşim düzeni sağlanması ile kentsel
yaşam düzeyinin yükseltilmesidir.
Kapsam: Madde 2- Bu Kanun, ekli "Protokol Yolu Sınır Krokisi"nde gösterilen
Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi alan sınırları içindeki her tür ve ölçekteki
plânlar, inşa edilecek resmî ve özel her türlü yapı, alt yapı ve sosyal donatı düzenlemeleri ve
kamulaştırma işlemleri ile Projenin amacına uygun gerçekleştirilmesine yönelik usul ve
esasları kapsar.
Kanunun 4. maddesinde yetkinin kimde olduğu hükme bağlanmıĢtır. Buna
göre, Kuzey Ankara GiriĢi Kentsel DönüĢüm Projesi alan sınırları içinde kalan
6 12.03.2004 Tarih ve 25400 Sayılı Resmi Gazete, http://www.mevzuat.gov.tr.
127
bölgede Altındağ ve Keçiören Belediyeleri ile diğer kamu kuruluĢlarına ait olan, her
ölçek ve nitelikteki imar plânları, parselasyon plânları ve benzeri imar
uygulamalarına dair izin ve yetkiler ile proje onayı, yapı izni, yapım sürecindeki yapı
denetimi, yapı kullanma izni ve benzeri inĢaata dair izin ve yetkiler Ankara
BüyükĢehir Belediyesi‟ne verilmiĢtir. Aynı maddede; proje alanı içindeki her
ölçekteki imar planlarının Ankara BüyükĢehir Belediyesi tarafından yapılacağı,
yaptırılacağı ve onanacağı ifade edilmiĢtir.
Kanunun 6. Maddesinde projedeki iĢlerin nasıl yürütüleceği ve yönetileceği
belirtilmiĢtir. Buna göre; Proje alan sınırlarındaki kentsel tasarım projeleri ile konut,
sosyal donatı, çevre düzenlemesi, teknik altyapı projeleri, müĢavirlik ve kontrollük
hizmetleri ile yapım dâhil diğer iĢlerin Ankara BüyükĢehir Belediyesi ve TOKĠ
tarafından, Bakanlıkça tespit edilecek görev dağılımına göre yapılacağı veya
yaptırılacağı ifade edilmiĢtir. Aynı maddede proje, müĢavirlik ve kontrollük
hizmetlerinin Ankara BüyükĢehir Belediyesi ve TOKĠ tarafından özel hukuk
hükümlerine göre kurulacak veya iĢtirak edilecek Ģirkete bedeli karĢılığında
yaptırılabileceği ifadesi de yer almıĢtır.
4.2. 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel TaĢınmaz Varlıkların Yenilenerek
Korunması ve YaĢatılması Hakkında Kanun 7
27 Ocak 2004 tarihli Kentsel DönüĢüm ve GeliĢim Kanun Tasarısı planlama
yaklaĢımındaki katılımcı, çok boyutluluk ve eyleme dönüklük gibi ilkeleri
benimseyen ve kentsel dönüĢüm olgusunun yasallaĢması yönünde atılan önemli bir
adım olarak değerlendirilirken kentsel dönüĢüm olgusunun yeterince kapsamlı
tanımlanmadığı, yenilenecek alanların belirlenmesinde, uygulamaların yürütülmesi
konularında sivil toplum kuruluĢlarının katılımının sağlanmadığı ve denetim
süresince çeĢitli uzman aktörlerle iĢbirliği sağlanmaması bakımından eksik
bulunduğu için eleĢtirilmiĢtir (Kentsel DönüĢüm ve GeliĢim Kanun Tasarısı Alt
Komisyon Raporu, 2005).
Bunun üzerine 1 Mart 2005 tarihinde Kentsel DönüĢüm ve GeliĢim Kanun
Tasarısı, salt sit alanları ile sınırlı tutularak Yıpranan Kent Dokularının Yenilenerek
7 05.07.2005 Tarih ve 25866 Sayılı Resmi Gazete, http://www.mevzuat.gov.tr.
128
Korunması ve YaĢatılarak Kullanılması Hakkında Kanun Tasarısı olarak
çıkartılmıĢtır. Tasarının genel gerekçesi ve amaç maddesi, “...Ģehrin yıpranan ve
özelliğini kaybetmeye yüz tutmuĢ, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurullarınca sit alanı olarak tescil ve ilan edilen kent bölgeleri ile bu bölgelere ait
koruma alanlarının, kentin geliĢimine uygun olarak yeniden inĢa ve restore edilerek
bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluĢturulması,
tabii afet risklerine karĢı tedbirler alınması, kentin tarihi ve kültürel dokusunun
yenilenerek korunması ve yaĢatılarak kullanılması” olarak belirtilmiĢtir. Bu yasa
kentsel dönüĢümü, birbiriyle çeliĢkili iki strateji altında tanımlamıĢtır. Kentin tarihi
ve kültürel dokusunun yenilenerek korunması, bir yandan yenileme öte yandan ise
koruma stratejisini içermektedir. Dolayısıyla bu iki stratejinin aynı zamanda
uygulanabilmesi mümkün değildir. Ayrıca yenilemenin ve korunmanın hangi Ģartlar
altında olacağı yeterli bir Ģekilde tanımlanmamıĢtır (Ataöy ve Osmay, 2007: 70-71).
Ancak Kanun Tasarısı meclise geldiği haliyle kabul edilmemiĢ ve
Bayındırlık, Ġmar, UlaĢtırma ve Turizm Komisyonu tarafından değiĢtirilerek
“Eskiyen Kent Dokularının Yenilenmesi, Korunması ve Kullanılması Hakkında
Kanun Tasarısı” adını almıĢtır. Tasarı ĠçiĢleri Komisyonu Tarafından incelendikten
sonra “ Yıpranan Tarihi ve Kültürel TaĢınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve
YaĢatılması Hakkında Kanun” adını alarak 16.06. 2005 tarihinde kabul edilmiĢtir
(Üstün, 2009: 84-85).
5366 sayılı Kanun hükümleri ile Ģehir merkezlerinin eskiyen dokularının ve
yerleĢim alanlarının, kültürel miras değerlerinin korunması, restore edilerek
kullanılması, otopark sorununun çözüme kavuĢturulması, sosyal donatı alanlarının
büyütülmesi, konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluĢturulması ve
bu alanların kentsel dönüĢüm ve geliĢim alanı olarak ilan edilmesi kabul edilmiĢtir
(Gülen, 2008: 8).
5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel TaĢınmaz Varlıkların Yenilenerek
Korunması ve YaĢatılması Hakkında Kanun'un amacı madde 1'de “... büyükĢehir
belediyeleri, büyükĢehir belediyeleri sınırları içindeki ilçe ve ilk kademe belediyeleri,
il, ilçe belediyeleri ve nüfusu 50.000'in üzerindeki belediyelerce ve bu belediyelerin
yetki alanı dıĢında il özel idarelerince, yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz
129
tutmuĢ; kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca sit alanı olarak tescil ve ilan
edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanlarının, bölgenin geliĢimine uygun
olarak yeniden inĢa ve restore edilerek, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve
sosyal donatı alanları oluĢturulması, tabii afet risklerine karĢı tedbirler alınması,
tarihi ve kültürel taĢınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaĢatılarak
kullanılmasıdır” Ģeklinde ifade edilmiĢtir.
Ancak bu maddede yer alan “kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca
sit alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler” ifadesinin genel bir ifade olduğu ve bu
ifadenin özelleĢtirilmesi gerektiği yönünde eleĢtiriler bulunmaktadır. Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu tarafından alınan ilke kararlarında,
arkeolojik sitler ile ilgili kararlarda yer almaktadır ve 2005 yılında Yüksek Kurul
tarafından kentsel arkeolojik sit tanımı yapılarak kentsel sit kavramı oluĢturulmuĢtur.
Yani sit kavramı; arkeolojik sit, doğal sit, tarihsel sit, kültürel sit ve kentsel sit olmak
üzere beĢe ayrılmaktadır. Ancak kanunda bahsi geçen sit kavramının hangisi olduğu
belirsizlik taĢımaktadır (Aykul, 2008).
Ayrıca 5366 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği'nin 4. maddesinde 8 “
Yenileme alanı, sit ve koruma alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu
bölgelere ait koruma alanlarının içinde, sınırları yetkili idarenin teklifi üzerine
Bakanlar Kurulu'nca kabul edilerek belirlenen alanlar” Ģeklinde tanımlanmıĢtır.
Dolayısıyla bir bölgenin 5366 sayılı Kanun uyarınca yenileme alanı olarak
saptanabilmesi için bölgenin sadece sit alanı ve koruma alanlarını içermesi yeterli
olmayıp, aynı zamanda bu özellikteki alanın yıpranmıĢ ve özelliğini kaybetmeye yüz
tutmuĢ olduğunun da ortaya konulması gerekmektedir
Aykul aynı Ģekilde 5366 sayılı Kanunda yer alan “yeniden inĢa ve restore
edilerek, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları
oluĢturulması” ifadesine yönelik Ģu eleĢtirilerde bulunmaktadır: “Yenileme
kapsamına alınan sit alanının içerisinde ticaret var ise “ticaret alanı”, turizm var ise
“turizm alanı” oluĢturabilirsiniz. Orası yerleĢim alanı değilse siz oraya yerleĢim
alanları yapamazsınız ya da yerleĢim alanı ise oraya sosyal donatı alanı
8 14.12.2005 Tarih ve 26023 Sayılı Resmi Gazete, http://www.mevzuat.gov.tr.
130
yapamazsınız. Fakat Kanun her yere her Ģeyin yapılabileceğini söylüyor” (Aykul,
2008).
5366 sayılı Kanunun 2. maddesinde yenileme alanlarının tespitinin il özel
idarelerinde il genel meclisi, belediyelerde belediye meclisi üye tam sayısının salt
çoğunluğunun kararı ile belirleneceği belirtilmiĢtir. Ayrıca “Ġl özel idaresinde il genel
meclisince, büyükĢehirler dıĢındaki belediyelerde belediye meclisince alınan kararlar
Bakanlar Kuruluna sunulur.... Bakanlar Kurulu projenin uygulanıp uygulanmamasına
üç ay içinde karar verir” ifadesi yer almaktadır. Ancak görüldüğü üzere Kanunda
dönüĢüm alanlarını belirleme kriterleri tanımlanmamıĢtır ve bu süreçte il özel
idareleri ve belediyelerin proje uygulama, denetim gibi süreçlerdeki yetki ve
sorumlulukları detaylı bir biçimde ele alınmıĢtır. Ancak bu durum, uygulamada bu
birimler arasında yetki karmaĢasının ortaya çıkmasına neden olabilecektir (Genç,
2008: 124).
5366 sayılı Kanunun 3. maddesinde “ yenileme alanları olarak belirlenen
bölgelerde il özel idaresi ve belediye tarafından hazırlanan veya hazırlatılan yenileme
projeleri ve uygulamaları ilgili il özel idareleri ve belediyeler eliyle yapılır veya
kamu kurum ve kuruluĢları veya gerçek ve özel hukuk tüzel kiĢilerine yaptırılarak
uygulanır... uygulama esnasında her türlü kontrol, denetim ve takip iĢlemleri ilgili il
özel idaresi ve belediyece yapılır veya yaptırılarak sonuçlandırılır. Bu iĢlemler,
projenin özelliğine göre konuyla ilgili uzman kiĢi, kurum ve ekiplere yaptırılır”
ifadesi yer almaktadır. Buradan da anlaĢıldığı üzere kanun, uzmanların, sivil toplum
kuruluĢlarının ve halkın baĢlangıçta yenileme projelerinin planlaması ve
uygulanması aĢamalarına katılımını engellemekte ve uzmanların sadece denetim
aĢamasında katılımına olanak vermektedir.
Aslan'ın 5366 sayılı Kanun'a iliĢkin değerlendirmesi ise; “yenileme alanlarını
belirlemenin ölçütünün ne olduğu, bu alanlarda yapılacak projelerin hangi plan ve
sistem dâhilinde yapılacağı belli değildir. Bu kanun tarihi ve kültürel alanların
korunmasını düzenlemektedir. Ancak kanunda bu alanlarda konut, ticaret, turizm ve
sosyal donatı vb. alanların yapılmasından da bahsedilmektedir. Niyetin tarihi ve
kültürel alanları korumak değil, bu alanları pazarlamak olduğu açıktır. Kanunda
ayrıca projenin uygulama ve kontrolünü özel hukuk tüzel kiĢilere de yaptırabileceği
131
vurgusu yer almaktadır. Burada açıkça iĢaret edilen özel hukuk tüzel kiĢileri
muhtemelen ünlü inĢaat Ģirketleri, gayrimenkul yatırım ortaklıkları ve gayrimenkul
yatırım sektöründeki Ģirketler olacaktır” Ģeklindedir (Aslan, 2007: 58-59).
Bayram' a göre 5366 sayılı Kanun; hiçbir uzman desteği alınmadan, ilgili
meslek odaları ve üniversitelerin görüĢlerine ihtiyaç duyulmadan ve görüĢleri talep
edilmeden meclis komisyonlarında Ģekillendirilen ve toprak rantını arttırarak yeniden
paylaĢtırmayı hedefleyen bir düzenlemedir. Yasa ile sit alanlarında ortaya çıkmıĢ
olan sorunlar, ekonomik ve sosyal sorunlar ile kent planlamasının genel
sorunlarından bağımsız olarak ele alınmakta, bazı idari iĢlemleri hızlandırarak bu
sorunların çözülebileceğini varsaymakta ve keyfiliğe yol açmaktadır (2005: 25).
5366 sayılı Kanun kentsel dönüĢümü gerçekleĢtirmede en önemli yasal
araçlardan biri olarak yürürlüğe girmiĢtir. Çerçeve kanun niteliğinde olan ve
uygulaması yönetmeliğe bırakılan bu kanun, hiç kuĢkusuz beraberinde bazı temel
sakıncaları da getirmiĢtir. Bütüncül bir planlama anlayıĢından kopuk oluĢu,
yenileme ve dönüĢümü sosyal ve ekonomik boyutlarından bağımsız olarak ele alıĢı,
planlama sürecinin doğal bir parçası olmayı reddeden yaklaĢımı, parçacıl/ noktasal
çözümleri teĢvik ediĢi, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile çok
yakından ilgili olduğu halde bu kanuna referans vermeyiĢi, kentsel yenilenme alanı
ilanının bilimsel kriterlere dayanmayıĢı ve kolaylıkla istismar edilmeye açık oluĢu,
bu alanlara yönelik olarak önceden alınmıĢ kentsel sit alanı kararlarının ve koruma
amaçlı imar planlarının göz ardı edilerek yapı adası temelinde projelendirme ve
planlama anlayıĢının hâkim kılınması yoluyla yenilenmesi ve bunlara uygun yapılmıĢ
koruma amaçlı imar planlarının bütünlüğünün bozulması, bölgeler özelinde koruma
kurullarının oluĢturulması, uygulama için gerekli araçları tanımlamaması söz konusu
kanunun sakıncaları arasında sayılabilir. Kanunun soru iĢaretlerine neden olan bir
baĢka noktası ise, yenileme alanlarının yalnızca kentsel sit alanları ile
sınırlanmamasından kaynaklanmakta; bu alanlarda bulunan yasa dıĢı yapıların
yasallaĢtırılmasına olanak tanıyacağı endiĢesi ortaya çıkmaktadır. Buna karĢın,
yenileme alanlarındaki uygulamaları her türlü vergi, resim, harç ve ücretlerden muaf
tutan maddesi, bu alanlardaki uygulamaları teĢvik etme açısından olumlu
bulunmaktadır (Özden, 2006: 224-225).
132
Ayrıca 5366 sayılı Kanunun tarihi kent merkezlerinin belediyeler tarafından
sermayeleĢtirilmesi, bölgenin demografik, sosyal ve ekonomik yapısının
değiĢtirilmesi amacıyla yürütüldüğüne iliĢkin eleĢtirilerde bulunmaktadır. Yenileme
alanlarında sadece o alana özgü karar almak için kurulması öngörülen koruma bölge
kurullarının oluĢum gerekçesi ise, diğer koruma kurullarının iĢ yükünden dolayı ivedi
karar gerektiren yenileme projelerine yeterince zaman ayıramayacakları olarak
belirlenmiĢtir. Ancak aslında amacın belediyelerin bu alanlarda diledikleri gibi
uygulama yapmalarına olanak sağlamak olduğuna iliĢkin görüĢler bulunmaktadır
(Mimarlar Odası, 2008).
Amacı yıpranmıĢ olarak nitelendirdiği sit alanlarının yeniden inĢa ve restore
edilmesi ve bu alanlarda konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanlarının
oluĢturulması olarak tanımlanan yasa, ilgili idareye yıpranmıĢ kentsel sit
alanlarındaki uygulamalar konusunda çok geniĢ yetki ve kolaylıklar tanımaktadır.
Kanunun özellikle kamulaĢtırma ve finansman konusunda taĢıdığı imtiyazlar önem
taĢımaktadır. Bir diğer yandan yasanın yıpranmıĢlık olarak kabul ettiği sorunların
çözümüne yalnızca fiziki mekânsal ve ekonomik bağlamda yaklaĢtığı görülmektedir.
Ġlgili yerel yönetimlerin tespit ettikleri yıpranma- eskime vb sorunlarını kamu yararı
ilkesi temelinde, probleme bütünsel açıdan yaklaĢarak çözmeleri gerekirken
uygulamalarda sürecin yalnızca rant yönünün öne çıktığı görülmektedir. Üstelik bu
kanun, koruma alanında iki ayrı yasal düzenlemenin birden var olmasına yol açmakta
ve her ne kadar koruma mevzuatının belirleyiciliği söz konusu ise de zaman zaman
kafaların karıĢmasına, sürecin bulanıklaĢmasına ve böylelikle sermaye için bir fırsat
niteliğindeki belirsiz alanların yaratılmasına neden olmaktadır.
Günümüzde tarihsel ve arkeolojik açıdan zengin büyük kentlerimizin tarihi
merkezleri, Bakanlar Kurulu kararıyla 5366 sayılı yasa kapsamına alınmakta ve
korumadan çok dönüĢüm ve soylulaĢtırma politikalarını içeren çalıĢmalara konu
edilmektedir. Bu çalıĢmalarda alanda uzun yıllardır yaĢayan ve tarihsel bölgenin
onlar için ev, yer, mahalle anlamına geldiği, alanla aidiyet ve kültür bağları kurmuĢ
olan düĢük gelirli gruplar yerinden edilmektedir. Bu sürecin en canlı örneklerinden
birisi bugün Ġstanbul Sulukule örneğinde ve Tarihi Yarımada‟nın pek çok bölgesinde
yaĢanmaktadır. Türkiye tarihi kentlerinin sosyal yapısını çeĢitli içsel ve dıĢsal
nedenlerle genel anlamda koruyamamıĢ; mülk sahiplerinin tarihi konutlarında
133
yaĢamalarını bir politika olarak desteklememiĢtir. Ancak bir tarihsel gerçeklik
sonucu buralara yerleĢen yeni toplumsal sınıflar da bu alanlarda yeni kimlikler, yeni
aidiyetler, yeni temsil biçimleri kurmuĢlardır. Koruma çerçevesi altındaki
uygulamaların her türlü kimlik ve kültüre saygılı olması gerekirken; uygulamalarda
varlığı hiçe sayılan alan kullanıcıları, rant beklentisi dolayısıyla proje sürecine
katılmamakta, istek, fikir, gereksinimleri sorulmamakta, projeye hep bir ağızdan
direnseler dahi, direniĢleri görmezden gelinerek yerinden edilmektedirler. Bu; bir
tarihsel durumun da ortadan kaldırılması, bir grubun kendini temsil biçiminin,
varoluĢ biçiminin hiçe sayılması demektir. Oysa tarihsel mekânlar kamunun değil,
bir tüketim malı olarak bedelini ödeyebilen üst gelir gruplarının alanı haline
dönüĢmektedir. Kamusal, eğitimsel, kültürel fonksiyonlarla zenginleĢtirilmesi
gereken tarihsel merkezler inĢaat, ticaret ve turizm sektörlerine konu edilmek
istenmektedirler (Altınörs Çırak, 2010: 35-36).
4.3. 5393 Sayılı Belediye Kanunu 9
03.07.2005 tarihinde kabul edilen kanunun 73. maddesinde belediyelerin
kentsel dönüĢüm konusunda yetkili olduğuna dair genel bir düzenlemeye verilmiĢtir.
Maddeye göre belediyeler bu yetkilerini ancak, kentin geliĢimine uygun olarak
eskiyen kent kısımlarını yeniden inĢa ve restore etmek; konut alanları, sanayi ve
ticaret alanları, teknoloji parkları ve sosyal donatılar oluĢturmak, deprem riskine
karĢı tedbirler almak veya kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak amacıyla
kullanabileceklerdir (Aydın, 2008: 122; Üstün, 2009: 63).
Adı geçen madde Ģu Ģekildedir:
“Belediye, kentin gelişimine uygun olarak eskiyen kent kısımlarını yeniden
inşa ve restore etmek; konut alanları, sanayi ve ticaret alanları, teknoloji parkları ve
sosyal donatılar oluşturmak, deprem riskine karşı tedbirler almak veya kentin tarihî
ve kültürel dokusunu korumak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri
uygulayabilir. Kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine konu olacak alanlar, meclis
üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ile ilân edilir. Kentsel dönüşüm ve
gelişim proje alanlarında yıkılarak yeniden yapılacak münferit yapılarda ilgili resim
9 13.07.2005 Tarih ve 25874 Sayılı Resmi Gazete, http://www.mevzuat.gov.tr.
134
ve harçların dörtte biri alınır. Bir yerin kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı
olarak ilân edilebilmesi için; o yerin belediye veya mücavir alan sınırları içerisinde
bulunması ve en az elli bin metrekare olması şarttır”. Aynı maddenin devamında ise
“kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında bulunan yapıların boşaltılması,
yıkımı ve kamulaştırılmasında anlaşma yolu esastır” ifadesi yer almaktadır.
Kanunun 69. maddesi belediyelere gerektiğinde arsa ve konut üretimi yetkisi
vermiĢtir. Buna göre;
“Belediye; düzenli kentleşmeyi sağlamak, beldenin konut, sanayi ve ticaret
alanı ihtiyacını karşılamak amacıyla belediye ve mücavir alan sınırları içinde, özel
kanunlarına göre korunması gerekli yerler ile tarım arazileri hariç imarlı ve alt
yapılı arsalar üretmek; konut, toplu konut yapmak, satmak, kiralamak ve bu
amaçlarla arazi satın almak, kamulaştırma yapmak, bu arsaları trampa etmek, bu
konuda ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşları ve bankalarla iş birliği yapmak ve
gerektiğinde onlarla ortak projeler gerçekleştirmek yetkisine sahiptir. Belediye, bu
amaçla bütçesinden gerekli parayı ayırmak suretiyle işletme tesis edebilir”.
DönüĢüm Alanları Hakkında Kanun Tasarısı‟nın yasalaĢmamıĢ olması
nedeniyle günümüzde birçok belediye 5393 sayılı Belediye Kanunu‟nun 73.
maddesine dayanarak kentsel dönüĢüm projelerini hayata geçirmektedir. Ancak bu
yolla uygulamaya konan kentsel dönüĢüm projeleri, yasal dayanaktan yoksun olarak
değerlendirilmektedir.
Kentsel dönüĢüm projelerinin uygulanmakta olduğu alanlar, ağırlıklı olarak
24.02.1984 tarih ve 2981 sayılı imar affı yasası ve 23.02.2003 tarih ve 5609 sayılı
yasayla değiĢtirilmiĢ 775 sayılı Gecekondu Kanununa göre iĢlem yapılması gereken
gecekondular ile ruhsatsız yapıların bulunduğu alanlardır. Kentsel dönüĢüm
uygulamalarına dayanak olarak gösterilen 5393 sayılı kanun, bu iki yasayı
yürürlükten kaldırmamaktadır. Bu nedenle gecekondular ve ruhsatsız yapılar için
uygulanması gereken yasa; bu kanunun 73. maddesi değil, yapıların yapılıĢ tarihi ve
yasal durumlarına uygun olarak 2981 sayılı yasa veya 775 sayılı yasa olmalıdır. Bir
diğer ifadeyle 2981 ve 775 sayılı yasayla kazanılan hakların 5393 sayılı yasanın 73.
maddesi referans gösterilerek kaldırılması mümkün değildir (Bayram, 2008: 46-47).
135
5393 sayılı kanunun 73. Maddesi niyet yönünden incelendiğinde de yoğun
eleĢtirilere uğramaktadır. Maddede belirtilen konut, sanayi, ticari alanları yaratmak
ve sosyal donatılar oluĢturmak gibi faaliyetler, belediyenin Belediye Kanunu‟yla
tanımlanmıĢ görev, yetki ve sorumluluklarından olan imar, ulaĢım, kentsel altyapı,
çevre düzenlemesi, sosyal hizmet ve yardım, kent tarihi gibi önem taĢıyan yerlerin
korunması gibi hizmetlerinin görülmesi amacıyla değil; belediyenin gelir elde
etmesini sağlayan iktisadi giriĢim niteliğindeki yetkilerinin kullanım alanını
geniĢletmeyi amaçlayan bir kanun maddesi olarak ele alınmaktadır (Aslan, 2007:
58).
73. maddede yer alan “kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında bulunan
yapıların boşaltılması, yıkımı ve kamulaştırılmasında anlaşma yolu esastır” ifadesi
gecekondu bölgeleri açısından düĢünüldüğünde yasa maddesindeki ifade daha net
ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda kentin eskidiği düĢünülen yerleri (kentlerin dıĢında
kurulmuĢ ancak süreç içinde kentlerin içinde kalan gecekondu bölgeleri)
boĢaltılacak, kamulaĢtırılacak ve sonrasında bu alanlarda lüks konutlar, iĢ ve alıĢveriĢ
merkezleri yapılacaktır (+Ġvme, 2007: 20).
Bayram, 5393 sayılı kanunun 73. maddesine iliĢkin görüĢlerini Ģu Ģekilde
sıralamaktadır:
- Kamunun müdahale imkânı arttırılmamakta ve ucuzlaĢtırılmamaktadır.
Maddede yer alan kamulaĢtırmaya iliĢkin hükümler sadece yıkıp yapma
konusunda yasal sürecin hızlandırılması ile sınırlıdır.
- Konusu ve gerçekleĢtirme yöntem ve süreçleri birbirinden ayrı olması
gereken kentsel sorunlar, kestirmeci bir Ģekilde yık-yap yöntemi ile
çözülmeye çalıĢılmaktadır.
- KamulaĢtırmalarda en önemli kavram olan kamu yararı kavramına, özel
çıkarları da kapsayabilecek Ģekilde muğlâk ifadelerle yer verilmektedir.
Kamu kaynağı kamu yararıyla ilgisi olmayan birçok konuda keyfi olarak
kullanılabilecektir.
- Eskiyen kent kısımlarının hangi kıstaslar çerçevesinde tanımlanacağı belli
değildir. Bu nedenle düzenleme rant amaçlı ve bunun da ötesinde tamamen
136
sübjektif kriterler çerçevesinde dönüĢüm alanı ilan yerlerde yaĢayan
kesimleri yaĢam alanlarından uzaklaĢtırma odaklı olarak kullanılabilme riski
bulunmaktadır (2005: 24).
“Kentsel DönüĢüm ve GeliĢim Yasa Tasarısı” toplumun farklı kesimlerinde
olumsuz tepkiler alınca ona koĢut olarak 5393 sayılı Belediye Yasası‟nın 73.
Maddesinde (Kentsel dönüĢüm ve geliĢim alanı ile ilgili madde) kentsel dönüĢüme
iliĢkin Ģu ifadelere yer verilmiĢtir: “Büyükşehir belediyeleri, büyükşehir belediye
sınırları içindeki ilçe ve ilk kademe belediyeleri ve il belediyeleri ile nüfusu 50000’in
üzerindeki belediyeler, kentin gelişimine uygun olarak eskiyen kent kısımlarını
yeniden inşa ve restore etmek; konut alanları, sanayi ve ticaret alanları, teknoloji
parkları ve sosyal donatılar oluşturmak, deprem riskine karşı tedbirler almak veya
kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim
projeleri uygulayabilir”. Günümüzde birçok belediye bu maddeye göndermede
bulunarak kentsel dönüĢüm projeleri hazırlamakta ve uygulamaktadır. Aynı
maddenin devamında ise “kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında bulunan
yapıların boşaltılması, yıkımı ve kamulaştırılmasında anlaşma yolu esastır” ifadesi
yer almaktadır. Gecekondu bölgeleri açısından düĢünüldüğünde yasa maddesindeki
ifade daha net ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda kentin eskidiği düĢünülen yerleri
(kentlerin dıĢında kurulmuĢ ancak süreç içinde kentlerin içinde kalan gecekondu
bölgeleri) boĢaltılacak, kamulaĢtırılacak ve sonrasında bu alanlarda lüks konutlar, iĢ
ve alıĢveriĢ merkezleri yapılacaktır (+Ġvme, 2007: 20).
4.3.1.Belediye Kanununda DeğiĢiklik Yapılmasına ĠliĢkin Kanun 10
Belediyelerin kentsel dönüĢüm uygulamalarında temel dayanağı olan 5393
sayılı yasanın 73. maddesinde değiĢiklik yapılmıĢ ve bu değiĢikliği içeren 5998 sayılı
Belediye Kanununda DeğiĢiklik Yapılmasına ĠliĢkin Kanun; 17 Haziran 2010
tarihinde Mecliste kabul edilmiĢ ve 23 Haziran 2010 tarih ve 27621 sayılı Resmi
Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiĢtir. Böylelikle büyükĢehir belediyelerinin
konut, sanayi ve ticaret alanlarında, kentsel dönüĢüm ve geliĢim projeleri
uygulayabilmesinin önü iyice açılmıĢ ve kentsel dönüĢüm ve geliĢim projeleri
uygulayacağı alanlar geniĢletilmiĢtir.
10
http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5998.html.
137
BüyükĢehir belediye ve mücavir alan sınırları içinde kentsel dönüĢüm ve
geliĢim projesi alanı ilan etmeye büyükĢehir belediyeleri yetkilidir. BüyükĢehir
belediye meclisince uygun görülmesi halinde ilçe belediyeleri kendi sınırları içinde
kentsel dönüĢüm ve geliĢim projeleri uygulayabilir. BüyükĢehir belediyeleri
tarafından yapılacak kentsel dönüĢüm ve geliĢim projelerine iliĢkin her ölçekteki
imar planı, parselasyon planı, bina inĢaat ruhsatı, yapı kullanma izni ve benzeri tüm
imar iĢlemleri ve 3.5.1985 tarihli ve 3194 sayılı Ġmar Kanununda belediyelere verilen
yetkileri kullanmaya büyükĢehir belediyeleri yetkilidir.
03.07.2005 tarih ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 73. maddesindeki
yapılan değiĢiklikle, büyükĢehir belediyeleri, konut, sanayi, ticaret alanları, teknoloji
parkları, kamu hizmeti alanlarında rekreasyon ve sosyal donatı alanları oluĢturmak,
eskiyen kent kısımlarını yeniden inĢa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel
dokusunu korumak veya deprem riskine karĢı tedbirler almak amacıyla kentsel
dönüĢüm ve geliĢim projeleri uygulayabilme yetkisine kavuĢmuĢtur. Belediye
Kanunu 73. maddesi kentin eskiyen ve yıpranan alanları üzerinde dönüĢümün
tariflendiği bir madde iken söz konusu madde değiĢikliği ile bu gün imarlı -imarsız,
üzerinde yapı olan veya olmayan olarak değiĢtirilmesi kentlerin çevresindeki
alanların kentsel geliĢme için bütünsel biçimde planlama yapılmadan önce, kentsel
dönüĢüme konu edilebilecektir. Bu değiĢiklikle kent çeperindeki neredeyse tüm boĢ
alanların kentsel dönüĢüm alanı ilan edildiği Ġstanbul, Ankara, Ġzmir vb gibi büyük
kentlerdeki plansız tüm kentsel dönüĢüm alanları yasallaĢtırılmıĢ ve meĢrulaĢtırılmıĢ
olacaktır.
Yasada yapılan değiĢiklikte; “BüyükĢehir belediye ve mücavir alan sınırları
içinde kentsel dönüĢüm ve geliĢim projesi alanı ilan etmeye büyükĢehir belediyeleri
yetkilidir. BüyükĢehir belediye meclisince uygun görülmesi halinde ilçe belediyeleri
kendi sınırları içinde kentsel dönüĢüm ve geliĢim projeleri uygulayabilir” ifadesine
yer verilmiĢtir. Düzenleme ile her türlü sınırsız yetki büyükĢehir belediyelerine
verilmektedir. Düzenlemeye göre; BüyükĢehir belediyesi izin verirse ilçe belediyeleri
de kendi sınırları içerisinde kentsel dönüĢüm projeleri uygulayabileceklerdir. Bunun
anlamı Ģudur: BüyükĢehir belediyeleri hiçbir sınırlama olmadan, hiçbir yasal engelle
karĢılaĢmadan, hiçbir denetim ve izne tabi olmadan, her hangi bir sorumluluk
almadan, her istediği yerde kentsel dönüĢüm ve geliĢim alanı belirleyerek, kentsel
138
dönüĢüm projeleri uygulayabilecek, her türlü uygulamayı yapabilecek, ancak Ġlçe
belediye baĢkanları, istedikleri zaman istedikleri gibi, kentsel dönüĢüm projesi
uygulaması yapamayacak, büyükĢehir belediyesi izin verirse yapabileceklerdir.
Kabul edilebilir yasal gerekçesi konmadan, ilçe belediyelerine ait yasalarla verilmiĢ
birçok yetki, o yetkileri veren yasalarda herhangi bir değiĢiklik yapılmadan, o
yasalarla çeliĢen ve o yasalarla Anayasa‟ya aykırı olarak ellerinden alınırken, ilçe
belediyelerinin bu yetkilerini kullanması, büyükĢehir belediye meclisinin iznine
bağlanmıĢtır. Yani ilçe belediyeleri büyükĢehir belediyelerinin vesayeti altına
sokulmuĢtur.
Düzenlenen 73. maddenin ikinci fıkrası ile kentsel dönüĢüm ve geliĢim proje
alanı olarak ilan edilecek alanın; üzerinde yapı olan veya olmayan imarlı veya
imarsız alanlar olması, yapı yükseklik ve yoğunluğunun belirlenmesi, alanın
büyüklüğünün en az 5 en çok 500 hektar arasında olması, etaplar halinde
yapılabilmesi hususlarının takdirinin münhasıran belediye meclisinin yetkisinde
olduğu, toplamı 5 hektardan az olmamak kaydı ile proje alanı ile iliĢkili birden fazla
yerin tek bir dönüĢüm alanı olarak belirlenebileceği hükmü getirilmiĢtir. Bu fıkra ile
kentler hiçbir kayıt ve koĢula bağlı kalmaksızın kentsel dönüĢüm ve geliĢim alanı
olarak belirlenebilecektir. Belediye meclislerine; TOKĠ uygulamalarında olduğu gibi,
kentin belirli bir bölgesi, (üzerinde yapı olan veya olmayan imarlı veya imarsız
alanlar) herhangi bir bilimsel ve teknik çalıĢma yapılmadan, üst ölçekli planlara
bakılmaksızın, nazım plan ana kararlarını ve plan bütünlüğünü bozacak Ģekilde,
yoğunluk ve yapı yüksekliği belirleme yetkisi verilmektedir. Kentsel dönüĢüm alanı
olarak belirlenecek alan büyüklüğünün en az 5 en çok 500 hektar arasında olması
öngörülmektedir. Kentsel dönüĢüm alanları, imar planı bütünlüğü içerisinde planın
bir parçası olarak değil, proje bazında ele alınmakta, proje alanı olarak
değerlendirilmektedir. Yapı yüksekliklerinin ve yoğunluklarının proje bazında
belirlenmesi kentlerin çarpık geliĢmesine neden olacaktır. Çünkü kent planları üst
ölçekli planlardan baĢlamak üzere alt ölçekli uygulama planlarına kadar hatta kentsel
tasarım ölçeğine kadar hiyerarĢik bir düzen içerisinde bir bütün olarak planlanırlar.
Sosyal donatı ve teknik altyapı gereksinimlerinin dengeli dağılımı ve plan kararları
da, arazi kullanım kararlarının yer seçimine uygun olarak üst ölçekli planlardan
baĢlayarak her ölçekteki planda, bir bütünlük içerisinde belirlenir. Belediyelere
139
verilen bu yetki ile belediyelerin "kentsel dönüĢüm" adı altında keyfi olarak
yapacakları proje bazlı kentsel dönüĢüm proje uygulama alanlarında, rant amaçlı,
yapı yüksekliği ve yapı yoğunluğu belirlemesine yönelik uygulamalar, plan ana
karalarını, plan bütünlüğünü ve planın sürekliliğini, en önemlisi sosyal donatı ve
teknik altyapı dengesini bozacak, kentlerin çarpık geliĢmesine neden olacaktır. Yine
TOKĠ uygulama örneklerinde ve büyükĢehir belediyeleri battı-çıktı uygulama
örneklerinde olduğu gibi tek tip kentsel dönüĢüm projeleri uygulanacak, kimliksiz,
herhangi bir mimari özelliği olmayan, birbirinin kopyası yapılar ve kentler
oluĢacaktır. Belediyelerin uygulamaları da TOKĠ uygulamaları gibi, sadece ranta
yönelik uygulamalar olacağından, bu keyfî belirleme yetkisi sonucunda kentlerimiz
daha da içinden çıkılmaz sorunlarla karĢı karĢıya gelecektir. Bu yönüyle de teklifin
bu fıkrası kamu yararına aykırıdır. Yine uygulamanın etaplar halinde yapılabileceği
hüküm altına alınmıĢtır. Bu hüküm gereği kentlerin bütünü 500‟er hektarlık parçalara
ayrılmak ve etaplanmak suretiyle kentsel dönüĢüm alanı ilan edilebilecektir. Fıkra
hükmü gereği, plansız alanlar ve özellikle tarım alanları ve 2B alanları da kentsel
dönüĢüm alanı olarak belirlenmek suretiyle, konut veya ticari alan olarak proje alanı
kapsamına alınabilecektir (Antalya Mimarlar Odası, 2010).
Yeniden düzenlenen yasa maddesinde yapılan değiĢiklikle; büyükĢehir
belediyeleri tarafından yapılacak kentsel dönüĢüm ve geliĢim projelerine iliĢkin her
ölçekteki imar planı, parselasyon planı, bina inĢaat ruhsatı, yapı kullanma izni ve
benzeri tüm imar iĢlemleri ve 3.5.1985 tarihli ve 3194 sayılı Ġmar Kanununda
belediyelere verilen yetkileri kullanmaya büyükĢehir belediyeleri yetkilenmiĢtir. Bu
fıkra ile kentsel dönüĢüm alanlarındaki her ölçekteki imar planları yapma yetkisi
büyükĢehir belediyelerine verilmektedir. 3194 sayılı Ġmar Kanunu„nuna bağlı
kalmaksızın yapılan düzenleme ile gerçekte planlamadan ve planlama ilkelerinden ne
kadar rahatsız olduklarının da açık göstergesidir. ÇağdaĢ planlama; plansız alanlarda
kentin parçacıl ve noktasal planlamasına iliĢkin uygulamaları reddetmektedir. Bu tür
uygulamalar, kent bütünü stratejik hedeflerini olumsuz yönde etkilemekte ve
kentlerin doğal, kültürel, ekonomik ve ekolojik değerlerine, geri dönüĢü olmayan
büyük zararlar vermekte, kent plan bütünlüğünü, sürekliliğini, sosyal ve teknik
altyapısını olumsuz etkilemektedir. Bu düzenleme ile açıklanan olumsuzlukların önü
açılacak, kentlerimiz giderek daha plansız, çarpık ve kimliksiz geliĢecek, içinden
140
çıkılmaz sorunlarla karĢı karĢıya gelecektir. Yine bu düzenleme ile ilçe
belediyelerine ait olan parselasyon planlarını yapma yaptırma, bina inĢaat ruhsatı,
yapı kullanma izni ve benzeri imar ile ilgili tüm iĢlemleri yapma ve 3.5.1985 tarihli
ve 3194 sayılı Ġmar Kanunu ile ilçe belediyelerine verilen tüm yetkiler, büyükĢehir
belediyelerine verilmektedir. Diğer bir deyiĢle, ilçe belediyelerine ait olan ve imar
kanunu ile ilçe belediyelerine verilmiĢ tüm yetkiler, BüyükĢehir Belediyelerine
devredilerek, yerel krallıklar oluĢturulmaktadır. Bu yetki ile büyükĢehir belediyeleri,
kendi siyasi görüĢünde olmayan ya da anlaĢamadıkları ilçe belediyelerinin bütününü,
500‟er hektar parçalara ayırarak kentsel dönüĢüm ve geliĢim alanı ilan edebilecek,
ilçe belediyelerine ait olan birçok yetkiyi ilçe belediyelerinden alacak, ilçe
belediyelerinin elini kolunu bağlayabilecektir (Peyzaj Mimarları Odası, 2010;
Antalya Mimarlar Odası, 2010; ġehir Plancıları Odası, 2010 ).
73. maddedeki değiĢiklikle; “Kentsel dönüĢüm ve geliĢim proje alanlarında
yapılacak alt yapı ve rekreasyon harcamaları, proje ortak gideri sayılır. Belediyelere
ait inĢaatların proje ortak giderleri belediyeler tarafından karĢılanır. Kendilerine ayrı
ada veya parsel tahsis edilen gayrimenkul sahipleri ile kamulaĢtırma dıĢı kalan
gayrimenkul sahipleri, sahip oldukları inĢaatın toplam metrekaresi oranında proje
ortak giderlerine katılmak zorundadır. Proje ortak gideri ödenmeden inĢaat ruhsatı,
yapılan binalara yapı kullanma izni verilemez; su, doğalgaz ve elektrik bağlanamaz”
ifadesine yer verilmiĢtir. Bu ifade belediyelerin alt yapı giderlerini halktan alma
talebi ve talep karĢılanmadığı takdirde halkın zorunlu ihtiyaçlarının
karĢılanmamasını içerdiğinden; demokratik, adil ve sosyal anlayıĢa son derece aykırı
bir tutumun göstergesidir (Peyzaj Mimarları Odası, 2010).
Kentsel dönüĢüm ve geliĢim proje alanlarında bulunan yapıların boĢaltılması,
yıkımı ve kamulaĢtırılmasında anlaĢma yolu esastır. Kentsel dönüĢüm ve geliĢim
projesi kapsamında bulunan gayrimenkul sahipleri ve belediye tarafından açılacak
davalar, mahkemelerde öncelikle görüĢülür ve karara bağlanır. Bu güne kadar
yapılan kentsel dönüĢüm ve geliĢim uygulamaları incelendiğinde görülecektir ki,
büyük bir çoğunluğu yasa ve yönetmeliklere aykırı olduğu, sosyal donatı dengesini
bozduğu, Ģehircilik ilkeleri ve planlama esasları ile kamu yararına aykırı uygulamalar
olduğu için, ya yürütmenin durdurulmasına ya da iptaline karar verilmiĢtir. Bu
düzenlemeye belediyelerin kentsel dönüĢüm alanları belirlenmesine iliĢkin yeni
141
uygulamalarında, açılabilecek yeni davaların önüne geçmek amacıyla yer verildiği
söylenebilir.Yasa değiĢikliği ile bir yandan büyükĢehir belediye baĢkanları kent
içinde istedikleri her alanda tek söz sahibi haline getirilirken, kentsel dönüĢüm alanı
ilan edilen yerlerde yaĢayanlar ise yasa eliyle mağdur edilmekte, ezilmektedir.
Kentsel dönüĢüm mağdurlarının yargıya baĢvurma hakları da Anayasa‟ya aykırı
biçimde kısıtlanmakta ya da ortadan kaldırılmaktadır. Yasa değiĢikliğiyle, kentsel
dönüĢüm alanı ilan edilen alanlarda yaĢayan halkın yargıya baĢvurma haklarının
kısıtlanmasının yanı sıra, kamulaĢtırma iĢlemlerinde büyükĢehir belediye
meclislerine acele kamulaĢtırma yetkisi veren düzenlemeler ve kamulaĢtırmada proje
ilan tarihindeki rayiç değerlerin esas alınmasına iliĢkin düzenlemeler de önemli
mağduriyetlere neden olacak, hukuka açıkça aykırı düzenlemelerdir (ġPO, 2010).
Genel olarak ifade etmek gerekirse; Belediyeler Yasası‟nın 73. maddesinde
yapılan değiĢik ile kent içerisinde kalan çok değerli kamu arazileri, gecekondu
arazileri, açık alanlar, büyük ölçekli kentsel yeĢil alanlar, tarım alanları ve askeri
alanlar ile askerlerin ağaçlandırdıkları açık alanlar yargısal denetim dâhil tüm
engeller kaldırılarak, büyükĢehir belediyelerine verilen yetkilerle, kentsel dönüĢüm
projesi uygulaması adı altında, lüks konutların ve rant tesislerinin yapımına olanak
tanınmaktadır. Belediyeler; TOKĠ yetkilerinden daha fazla yetkilerle donatılarak,
yargısal denetime tabi olmadan, bu projeleri kendileri uygulayabileceklerdir. Ancak
TOKĠ‟ye, ya da yandaĢ müteahhitlere ve yatırımcılara da her hangi bir engelle
karĢılaĢmadan yaptırabileceklerdir. Çünkü yasa değiĢikliği ile yargısal denetimde
dâhil, tüm engeller de kaldırıldığından, pürüzsüz bir Ģekilde verebilmelerinin önü de
açılmıĢtır (Antalya Mimarlar Odası, 2010; Peyzaj Mimarları Odası, 2010).
4.4. 5216 Sayılı BüyükĢehir Belediyesi Kanunu 11
Kentsel dönüĢüme yönelik doğrudan bir kanun olmamakla birlikte 5216 sayılı
kanun büyükĢehir belediyelerinin kentsel dönüĢüm projesi hazırlama ve uygulama
yetkilerini kazanması açısından önemli bir adım olma özelliği taĢımaktadır.
10.07 2004 tarihli kanunda kentsel dönüĢüme iliĢkin bir vurgu olmamakla
birlikte kanunun 1. Fıkrasının (e) bendinde Belediye Kanunu‟nun 73. Maddesinde
11
23.07.2004 Tarih ve 24431 Sayılı Resmi Gazete, www.tbmm.gov.tr.
142
belediyelere tanınan yetkilerin kullanılması sayılmıĢtır. Böylelikle büyükĢehir
belediyelerinin de kentsel dönüĢüm ve geliĢim projesi hazırlama ve uygulama hakkı
doğmuĢtur (Aydın, 2008: 123; Üstün, 2009: 69).
4.5. DönüĢüm Alanları Hakkında Kanun Tasarısı 12
DönüĢüm Alanları Hakkında Yasa Tasarısı'nın tarihi 2004 yılına kadar
götürülebilir. 2004 Mayıs ayında Ġstanbul'da gayrimenkul yatırımcıları tarafından
“kentsel dönüĢüm yasa taslağı yasalaĢırsa iĢler düzelecek” mesajının verilmesi ile
baĢlayan süreç 03.07.2005 tarihinde yeni Belediye Kanunu'nun çıkarılması ile ilk
zaferini kazanmıĢtır. 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 73. maddesi “Kentsel
DönüĢüm ve GeliĢim Alanı” baĢlığını taĢımaktadır. Ancak bu baĢlık ayrı bir yasa
tasarısı olarak, 01.03.2005 tarihinde TBMM BaĢkanlığına sunulmuĢtur. Tasarı, 16
Haziran 2005 tarihinde “Yıpranan Tarihi ve Kültürel TaĢınmaz Varlıkların
Yenilenerek Korunması ve YaĢatılarak Kullanılması Hakkında Kanun” adıyla kabul
edilmiĢtir. 2004 yılında Kentsel DönüĢüm ve GeliĢim Kanunu adını taĢıyan bir
metin, Bayındırlık ve Ġskân Bakanlığı internet sayfasına konmuĢtur. Söz konusu
metin önce Ġmar Yasası Taslağı adıyla daha sonra da Planlama ve Ġmar Yasası
Taslağı ile sitede yer almıĢtır. Bayındırlık ve Ġskân Bakanlığı'nın hazırladığı
Planlama ve Ġmar Yasası Taslağı, 24.02.2006 tarihinde Yabancı Sermaye Derneği
tarafından düzenlenen Yeni Ġmar Yasa Tasarısı Paneli'nde tanıtılmıĢtır. Bakan Faruk
Nafiz Özak, taslağın Temmuz'a kadar çıkması için çalıĢacaklarını, olmazsa Ekim
2006'da mutlaka çıkarılacağını vurgulamıĢ ve çalıĢmanın özünü Ģu Ģekilde dile
getirmiĢtir: “ Ġmar kanunu yatırımcının önünü açacak” (Teknik Güç, 2006: 4).
Yabancı sermayenin önünü açmak için çıkarılmaya çalıĢıldığı üst düzey yetkililerce
ortaya konulan kentsel dönüĢüm, 22.06.2006'da hükümetin Meclise yeni bir taslak
sunması ile yeni bir aĢamaya geçmiĢtir.
22.06.2006 tarihinde DönüĢüm Alanları Hakkında Kanun Tasarısı, Meclise
sunulmuĢtur. O dönemde seçimler nedeniyle kadük kalan tasarı, 2010 ġubat ayında
Bayındırlık ve Ġskân Bakanlığı tarafından tekrar BaĢbakanlığa sunulmuĢtur. Halen
yasalaĢmamıĢ olan tasarı, kentsel dönüĢüm konusunu en kapsamlı biçimde ele alan
yasal metin olma özelliği taĢımaktadır.
12
www.basbakanlik.gov.tr/docs/.../kanuntasarilari/101-1054%20son.doc.
143
Kanun Tasarısı'nın amacı; “...imar planı bulunsun veya bulunmasın kentsel ve
kırsal tüm alanlarda bilim, teknik, sanat ve sağlık kurallarına uygun olarak, afetlere
ve kentsel risklere duyarlı yaĢam çevrelerinin oluĢturulması için veya fiziki köhneme
ve sosyal ve teknik alt yapının yetersiz ve niteliksiz olduğu alanların iyileĢtirme,
tasfiye, yenileme ve geliĢimini sağlamak üzere dönüĢüm alanlarının tespitine ve
dönüĢümün gerçekleĢtirilmesine dair her türlü iĢ ve iĢlemler ile ilke ve esasları
belirlemek” olarak ifade edilmiĢtir. Bu maddeden de anlaĢıldığı üzere tasarı ile
sadece plansız değil, planlı alanlarda da tasfiye açıkça amaçlanmakta, yüksek rant
alanları yaratmak için göz konulan her yerde dönüĢüm yapabilmenin önü
açılmaktadır (Mimarlar Odası, 2010).
Ayrıca tasarının 2.maddesinde “ dönüĢüm alanı olarak belirlenen alanlarda
Hazine, Ġl Özel Ġdareleri, kamu kurum ve kuruluĢları, belediyeler ve vakıflar
tarafından idare edilenler de dâhil her türlü arsa ve arazilerin ve bunların üzerinde
bulunan bütün yapıların bu kanun uyarınca hazırlanan dönüĢüm amaçlı imar planına
uygun olarak...” ifadesi ile tasarının, sadece kentsel alanları yani belediye sınırları
içindeki toprakları değil, ülkenin tüm topraklarını kapsadığını gözler önüne
sermektedir. Dolayısıyla bu tasarı ile ülkenin herhangi bir yerindeki herhangi bir
parçası yeniden planlanıp yapılaĢtırılabilecektir. Hazine arazilerine ek olarak “
devletin hükmü ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz Ģeyler” konumundaki dağlar,
nehirler, göller de bu tasarı kapsamında dönüĢüm alanları içerisinde sayılmaktadır.
Parçacı bir anlayıĢ ile yapılaĢma sürecini Ģekillendirmeyi hedefleyen bu tasarı,
bütüncül imar anlayıĢından uzaklaĢmanın ve ülke topraklarını belirli kesimlerin
çıkarları doğrultusunda parça parça imara açmanın yolunu açmaktadır. Bu durum ise
bölgeler arası dengesizlik, çevre ve doğal kaynakların tahribi gibi sorunların ortaya
çıkmasına neden olabilecektir (Teknik Güç, 2006: 5). Adı geçen maddede yer alan
“.... konut, ticaret, sanayi, rekreasyon, teknik alt yapı, sosyal donatı alanları ve diğer
yatırım araçları için ...” ifadesinden de anlaĢıldığı üzere, dönüĢtürülecek alanların
(doğal kaynaklar da dâhil olmak üzere) kontrolsüz bir biçimde sermayeye sunulacağı
görülmektedir.
Tasarının 1.maddesinde yer alan “...fiziki köhneme ve sosyal teknik alt
yapının yetersiz ve niteliksiz olduğu alanların iyileĢtirme, tasfiye...” ve 2.
maddesinde yer alan “...Ģahsi hakların tesis ve devri, trampa ve mülkiyetinin el
144
değiĢtirilmesi de dâhil” ifadeleri ile dönüĢüm alanı ilan edilen yerlerde yaĢayanları
kısmen veya tamamen baĢka yerlere gönderilerek iskân etmelerini, dönüĢüm
alanlarına satıĢ yoluyla baĢka nüfus kesimlerini yerleĢtirme yetkisi vermektedir. Bu
da homojen bir nüfus grubunun piyasa kuralları içerisinde yerleĢmesinin önünün
açılması, yeni homojen mahallelerin kurulması yani kurtarılmıĢ bölgelerin
oluĢumuna olanak sağlamaktadır. Dolayısıyla toplumun bir kesimine ayrıcalıklar
sağlanırken, diğer bir kesiminin kamu yararı adı altında yaĢam alanlarına müdahale
edilmekte, proje alanlarından dıĢarı çıkartılmaktadır. Bu durum ise Anayasa'nın 10.
maddesinde yer alan “eĢitlik ilkesi” ne ve “mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum
yararına aykırı olamayacağına” iliĢkin 35. maddesine aykırıdır.
Tasarının 3. maddesinde tanımlanmıĢ olan “proje ortaklığı” terimi ise çok
tartıĢılan bir konudur. Bu tanıma göre proje ortaklığı; “idare dâhil, kamu kurum ve
kuruluĢlarının iĢtirakleri ile proje alanında taĢınmaz sahibi olsun veya olmasın gerçek
veya tüzel kiĢilerin, dönüĢüm amaçlı imar planı kararlarına uygun olarak hazırlanan
projeleri gerçekleĢtirmek üzere ayrı ayrı veya birlikte oluĢturdukları adi ortaklık
temelli hukuki iĢlemlerle bir araya gelmiĢ bir veya birden fazla ortaklığıdır” Ģeklinde
tanımlanmıĢtır. Bu tanımda “ orada taĢınmazı olmayan gerçek ya da tüzel kiĢiler” in
de proje ortaklığına dâhil edilmesi ve bu ortaklıkta yer alan aktörlerin tamamına eĢit
düzeyde yetki verilmesi çoğu zaman kamu yararı ilkesinin göz ardı edilmesine ve
ortaklıktaki temel aktörlerin; yerel kamu gücü yerine özel sektör (Banka, inĢaat vb.)
temsilcileri haline gelmesine neden olacaktır (YAYED, 2006). Ancak görüldüğü
üzere dönüĢümden asıl etkilenecek yöre sakinleri, proje ortaklarının içerisinde
sayılmamıĢtır.
Tasarının 5.maddesinin birinci fıkrasında dönüĢüm alanı sınırı; “... toplamı
beĢ hektardan küçük olmamak üzere, belediye ...belediye meclisi, ...il genel
meclisi,....büyükĢehir belediye meclisi tarafından üye tam sayısının salt
çoğunluğunun kararı ile” belirleneceği ifadesi yer almaktadır. DönüĢüm alan
sınırlarının bilimsel kriterlere dayalı yürütülecek iĢlemler sonucu belirlenmesi
gerekirken, tasarıda bu süreçte kararlara dayanak olabilecek bilimsel araĢtırmalara ve
raporlara iliĢkin herhangi bir tanımlama yapılmamıĢtır. Bugün Ankara BüyükĢehir
Belediyesince gerçekleĢtirilen Kuzey Ankara Protokol Yolu, Ulus Tarihi ve Kültürel
Alan, Ġmrahor Vadisi vb koruma veya dönüĢüm projelerinde de sınırların benzeri
145
yöntemle, bilimsel dayanakları olmadan, sadece Belediye Meclis kararlarıyla
belirlenmesi sonucu değiĢik sorunlarla karĢılaĢılmıĢtır. Örneğin Kuzey Ankara
Protokol Yolu DönüĢüm Proje alanında çok sayıda “Afete Maruz Bölge” kararı
alınmıĢ sahayla karĢılaĢılmıĢtır (TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, 2006). Ayrıca
bu maddede yer alan “ dönüĢüm alanı sınırı toplam beĢ hektardan küçük olmamak
üzere” ifadesiyle dönüĢüm yapılacak alana iliĢkin alt sınır verilirken, üst sınıra iliĢkin
bir tanımlama yapılmamıĢtır.
Tasarıya göre büyükĢehir belediyelerinde dönüĢüm alanının tespiti ve
kesinleĢtirilmesi yetkisi tamamen büyükĢehir belediyelerinindir. BüyükĢehir
belediyeleri, dönüĢüm alanı ilan edecekleri yerler hangi belediyeye ait ise onun
görüĢünü almakla yetinecektir. Böylece büyükĢehirlerde üst belediye, alt belediyenin
kendi sınırlarını düzenleme iradesini fiilen ve çok güçlü bir biçimde ortadan
kaldırmıĢ olacaktır. Görüldüğü üzere tasarı ile büyükĢehir belediyelerine kentin
belirli alanlarını dönüĢüm alanı olarak tanımlama ve bu alanlarda konut, ticaret,
rekreasyon projeleri geliĢtirme ve uygulama konusunda geniĢ yetkiler verilmektedir.
Ancak tasarının Türkiye'nin sorunlu kentleĢme pratiğine çözüm getiremeyeceği
yönünde eleĢtiriler bulunmaktadır. Hazırlanan tasarıda kentsel dönüĢüm alanlarının
belirsiz olduğu, tasarı ile planlamanın bütünselliğinden kopuk proje oluĢturmaya
yönelindiği ve toplumsal sonuçlarını önemsemeyen bir planlama pratiği
oluĢturulduğuna dikkat çekilmektedir (ġPO, 2006a: 59).
5.maddenin 2. fıkrasında; “DönüĢüm alanı sınırları, idarece tespit edilen ilan
yerlerinde karar tarihinden itibaren otuz gün süre ile ilan edilir. Bu süre içinde
dönüĢüm alanlarına itiraz edilebilir. Ġtiraz edilmez ise, ilan süresi sonunda dönüĢüm
alanı sınırları ayrıca bir meclis kararı alınmaksızın idarenin onayı ile kesinleĢerek
yürürlüğe girer. Ġtirazlar, ilan süresini müteakip ilk meclis toplantısında incelenerek en
geç otuz gün içinde karara bağlanır ve askıya çıkarılmaksızın idarenin onayı ile
kesinleĢerek yürürlüğe girer...” ifadesi yer almaktadır. Bu madde ile dönüĢüm alanının
sınırlarının tespitine yönelik itirazlar anlamını yitirmektedir. Çünkü yapılan itirazın
incelenmesi, tespite karar veren kurum tarafından yapılmakta ve karara
bağlanmaktadır. Dolayısıyla bu incelemenin ne kadar tarafsız olacağı tartıĢmalı bir
durumdur. Ayrıca “..... kesinleĢerek yürürlüğe giren dönüĢüm alanları idarece usulüne
göre ilan edilir” ifadesiyle dönüĢüm alanı sınırlarının tespitine iliĢkin kararın nerede
146
ilan edileceği idarenin tespitine bırakılmıĢtır. Ġdarenin böyle bir yetkisinin bulunması,
dönüĢüm alanı sınırlarının tespitine iliĢkin karara karĢı hak sahiplerinin itirazlarını ve
yargı yoluna girmelerini engelleyecek Ģekilde kararın kesinleĢmesine imkân
verebilecektir (YAYED, 2006: 55)
Tasarının 6. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan ; “dönüĢüm alanları sınırları
içinde, 12.10.2004 tarihinden önce yapıldığını belgeleyen gecekondu sahiplerine,
ruhsatsız yapı sahiplerine ve ikamet edenlere, bedelini yirmi yılı aĢmamak üzere
borçlandırılmak kaydıyla yapılacak sosyal konutlardan veya yapılardan bağımsız
bölüm verilebilir” ifadesi de oldukça yoğun eleĢtiri almıĢtır. EleĢtirilerin temelini ise
bu düzenleme ile gecekondu bölgelerinin tamamen tasfiye edilebilecek olması
Ģeklindeki görüĢ oluĢturmaktadır. Gecekondu sahiplerine ise borçlandırma yöntemiyle
barınma sorunlarının çözüleceği ifade edilmektedir. “Verilebilir” ifadesi ile biten
madde, yapı sahiplerinin mağduriyetlerini giderecek imkânın sağlanmama olasılığını
da bünyesinde barındırmaktadır. Bir diğer ifadeyle yapı sahiplerinin mağduriyetlerinin
nasıl giderileceği tamamen idarenin iyi niyetine bağlı olmaktadır (Aslan, 2007: 62).
Tasarının 7.maddesinin 3.fıkrasında yer alan “...idarece, dönüĢüm amaçlı imar
planında değerleme esaslı yöntem uygulanacağının belirtilmesi halinde, dönüĢüm
alanlarındaki mülkiyet düzenlemelerinde düzenleme alanı içindeki gayrimenkullerin
düzenleme öncesi ve sonrası değerleri gayrimenkul değerleme kuruluĢlarına
yaptırılarak re‟sen belirlenir. Düzenlemeden sonra mülkiyet dağıtımı, düzenleme
öncesi ve sonrası değer temel alınarak idarenin yatırım ve katkı payları düĢüldükten
sonra değerleme esaslı yöntem çerçevesinde yapılır” ifadesi taĢınmaz değerleme
konusunun net bir biçimde ele alınmadığını göstermektedir. Bu konudaki belirsizlikler,
uygulama esnasında karmaĢıklıkların yaĢanmasına neden olabilecektir. Aynı maddenin,
son cümlesinde, “değerleme esaslı yöntemin belirlenmesine ve uygulanmasına dair
usul ve esaslar idarece çıkarılacak yönetmelikle belirlenir” ifadesi yer almaktadır.
Tasarıda öngörülen değerleme yöntemi ve içeriğinin bilimsel ölçütlere ve verilere göre
belirlenmesi esastır. Ġdarelerin (yerel yönetimlerin), birçoğunun, bu yönetmeliği
hazırlayacak, bilgi, donanım ve araçlara sahip olmadığı bilinmektedir. Ancak tasarıya
göre, “dönüĢüm yasası” nı uygulayacak her yerel yönetimin (her ilin özel idaresi ve
belediyeleri) kendi anlayıĢları çerçevesinde ve farklı farklı yönetmelikle ortaya çıkması
söz konusu olacaktır. Bu durum, ülkede, hukuk kargaĢasına ve toplumsal ve sosyal
147
patlamalara da neden olabilme riskini taĢımaktadır (TMMOB Jeoloji Mühendisleri
Odası, 2006).
7.maddenin altıncı fıkrasında; “dönüĢüm alanlarında, mevzuata uygun yapıların
boĢaltılması ve yıkılarak kaldırılmasında plan bütününe iliĢkin değerleme ve fiziki
durum temel alınarak anlaĢma yolu esastır... AnlaĢma sağlanamadığı takdirde bu
taĢınmazlar hakkında kamulaĢtırma iĢlemi yapılır. Ġtiraz sadece kamulaĢtırma bedeline
yapılabilir...” ifadesi yer almaktadır. DönüĢüm alanlarında gerçekleĢtirilecek projede
kamu yararı tartıĢmalı bir konudur. Anayasanın 57. maddesine göre devlet, kiĢilerin
konut ihtiyaçlarını karĢılayacak tedbirleri almak zorundadır. Ancak anlaĢma
sağlanamayan ve kamulaĢtırma kapsamına alınan konut sahiplerinin konut ihtiyacı
giderilmemektedir. Ġdare, kamu yararı altında zorlama, baskı ve her türlü geçici ve
kalıcı kısıtlayıcı yöntemlerle, anayasanın mülkiyet hakkı ve temel hak ve
özgürlüklerine aykırı bir uygulama içine sokulmaktadır (TMMOB Jeoloji
Mühendisleri Odası, 2006).
Görüldüğü üzere DönüĢüm Alanları Hakkında Kanun Tasarısı ile sadece
kentsel alanlar değil, ülkenin tüm toprakları (ormanlar, milli parklar, meralar vb.)
kentsel dönüĢüm uygulamalarının kapsamına alınmıĢtır (Bayram, 2008: 46). Bir
diğer ifade ile bu kanunda daha önce çıkartılan düzenlemelerden farklı olarak,
dönüĢüm alanları gayet geniĢ tutulmuĢtur (Aslan, 2007: 59). Mevcut kentsel
dönüĢüm uygulamalarında içine düĢülen yasal zorlukları aĢmak amacıyla gündeme
getirilen kanun tasarısı, toplumdan, meslek odalarından ve ana muhalefet partisinin
yoğun tepkileri sonucu halen yasalaĢamamıĢtır. Yasa tasarısının kentsel yenilemeye
yönelik mevcut hukuksal çerçeveyi geliĢtirmeyi değil, tüm hukuksal bağlardan
kurtulmayı temel amaç edindiğine dair yoğun eleĢtiriler bulunmaktadır. Kentsel
dönüĢüm alanı ilan edilen yerlere iliĢkin olarak yürürlükteki imar mevzuatını
bütünüyle devreden çıkarmayı öngören tasarının yasalaĢmaması, Belediye Kanunu'nun
73. maddesine dayanılarak uygulanmakta olan kentsel dönüĢüm projelerinin
birçoğunun, yasal açıdan dayanaksız kalmasına neden olmuĢtur.
Ayrıca tasarı yenileme ihtiyacı bulunan kentsel mekânları sosyal, ekonomik
yönlerinden soyutlayarak kentsel yenilemeyi piyasanın iĢleyiĢine terk etmektedir.
GeniĢ ve olağanüstü yetkilerle donatılmıĢ tasarı, halkın katılımını tamamen
148
dıĢlamaktadır. Belediye meclis kararıyla belirlenecek herhangi bir alanda istenildiği
Ģekilde yeniden yapılaĢmaya olanak sağlamaktadır. Tasarıya göre olası plan kararlarına
iliĢkin hak sahiplerinin itiraz etme hakkı bulunmamakta, hak sahipleri sadece
kamulaĢtırma bedeline itiraz edebilmektedir. Kiracı ya da ev sahibi olarak yaĢayan
yoksul halkın barınma hakkının sağlanmasına yönelik hiçbir bağlayıcı hüküm
içermemektedir.
Kısacası söz konusu tasarı, sadece kent merkezlerinde değil kent çeperlerinde
de yasal ya da yasa dıĢı oluĢmuĢ her türlü yerleĢilmiĢ veya yerleĢilebilir kabul edilen
alanlarda, Ģehirciliğin genel ilkelerine ve kentsel bütünlüğü gözetmesi gereken
planlama hiyerarĢisine uyulmadan, mevzii ve keyfi imar uygulamalarına; dahası
insanların yaĢadıkları semtlerden adeta zorla çıkartılarak aynı yerlerde dönüĢüm adına
yeni emlak pazarlama alanları yaratmaya yasal kolaylık sağlamaktadır.
4.6. TOKĠ’nin Yeniden Yapılandırılması 13
ve Kentsel DönüĢüm Sürecinde
TOKĠ
Ġncelenen yasalarda da görüldüğü üzere, sosyal konutlar inĢa etme amacıyla
kurulmuĢ olan TOKĠ günümüzde neredeyse sınırsız denilebilecek yetkilerle
donatılmıĢ ve kentsel dönüĢüm sürecinin baĢ aktörü durumuna getirilmiĢtir.
6 Ağustos 2003 tarih ve 4966 sayılı Kanunla, Konut MüsteĢarlığı
kaldırılırken bazı görevleri TOKĠ‟ye devredilmiĢtir. 2985 sayılı Toplu Konut
Kanunu‟nda bazı değiĢiklikler yapan düzenlemeyle TOKĠ‟ye yeni görevler
verilmiĢtir. Bu çerçevede TOKĠ;
- Konut sektörüyle ilgili Ģirketler kurmak veya kurulmuĢ Ģirketlere iĢtirak
etmek (madde 4/e),
- Ferdi ve toplu konut kredisi vermenin yanı sıra köy mimarisinin
geliĢtirilmesine, gecekondu alanlarının dönüĢümüne, tarihi doku ve yöresel
mimarinin korunup yenilenmesine yönelik uygulamalar yapmak ve bu
konudaki projeleri kredilendirmek; gerektiğinde tüm bu kredilerde faiz
sübvansiyonu yapmak (madde 4/ı);
13
TOKĠ‟ nin Yeniden Yapılandırılması baĢlıklı bu bölüm genel olarak kurumun baĢkanı olan
Bayraktar‟ın (2007: 20-23) çalıĢmasından aktarılmıĢ ve kanun metinleriyle beslenmiĢtir.
149
- Yurt içi ve yurt dıĢında doğrudan veya iĢtirakleri aracılığıyla proje
geliĢtirmek; konut, alt yapı ve sosyal donatı uygulamaları yapmak veya
yaptırmak (madde 4/j),
- Ġdareye kaynak sağlanmasını teminen kâr amaçlı projelerle uygulamalar
yapmak veya yaptırmak (madde 4/k),
- Doğal afet meydana gelen bölgelerde gerek görüldüğü takdirde konut ve
sosyal donatıları, alt yapıları ile birlikte inĢa etmek, teĢvik etmek ve
desteklemek (madde 4/l),
- Hazineye ait arazileri, Maliye ile Bayındırlık ve Ġskân Bakanlıklarının teklifi
ve BaĢbakan‟ın onayıyla bedelsiz olarak devralma yetkisine sahip olmuĢtur.
TOKĠ, 2004 yılının Ocak ayında kuruluĢ kanununa uygun olarak yeniden
BaĢbakanlığa bağlanmıĢtır.
Ulusal ve uluslararası düzeyde bir giriĢ kapısı niteliğinde olan Ankara
Esenboğa Protokol Yolu‟ndaki gecekondu olgusu yıllardır üzerinde tartıĢılan bir
sorun; bölgenin Ankara‟nın prestijine yakıĢır bir görüntüye kavuĢturulması yine
yıllardır hayal edilen bir konu olmuĢtur. Gecekondu dönüĢüm projesi kapsamında
hazırlanan “Kuzey Ankara GiriĢi Kentsel DönüĢüm Projesi Kanun Tasarısı”, 2004
yılının Mart ayında, TBMM‟de kabul edilerek yasalaĢmıĢtır. Merkezi idare ile yerel
yönetimlerin beraberce çözüm üretmesi tarzında Ģekillendirilen yasa doğrultusunda,
TOKĠ ile Ankara BüyükĢehir Belediye‟sinin iĢbirliği gerçekleĢmiĢtir. Böylece,
büyük bir gecekondu dönüĢüm projesinin önü açılmıĢtır.
Gecekondu dönüĢüm çalıĢmaları kapsamında 12 Mayıs 2004 tarihinde
yürürlüğe giren 5162 sayılı kanunla 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu‟na eklenen
madde ile gecekondu dönüĢümlerini kolaylaĢtıracak düzenlemeler yapılmıĢtır. Bu
çerçevede;
- TOKĠ, gecekondu bölgelerinin tasfiyesine veya iyileĢtirilerek yeniden
kazanımına yönelik gecekondu dönüĢüm projeleri geliĢtirme, inĢaat
uygulamaları ve finansman düzenlemeleri yapma konularında
yetkilendirilmiĢtir. Aynı madde idareye, bu amaçla gecekondu bölgelerinde
hak sahibi olan kiĢilerin haklarına konu gayrimenkullerin değerlerini tespit
150
etmek, bu kiĢilerle proje çerçevesinde anlaĢmalar yapmak ve bu
anlaĢmaların usul ve esaslarını belirlemek konularında inisiyatif
kazandırmıĢtır (Ek Madde 6),
- Bağlı bulunduğu bakandan olur almak Ģartıyla idareye, geliĢtirilen
gecekondu dönüĢüm projelerindeki konut bedellerini; uygulama yapılan
illerdeki mevcut ekonomik durum, doğal afetler, konut rayiç bedelleri ve
gecekondu bölgelerindeki kiĢilerin gelir durumunu göz önünde
bulundurarak, yapım maliyetlerinin altında tespit etme yetkisi de tanınmıĢtır
(Ek madde 6),
- Kanun‟un 4. maddesi ile TOKĠ‟ye kısmen imar planı yapabilme yetkisi
verilmiĢtir: BaĢkanlık, gecekondu dönüĢüm projesi uygulayacağı alanlarda
veya mülkiyeti kendisine ait arsa ve arazilerden konut uygulama alanı
olarak belirlediği alanlarda veya valiliklerce toplu konut iskân sahası olarak
belirlenen alanlarda çevre ve imar bütünlüğünü bozmayacak Ģekilde her tür
ve ölçekteki imar plânlarını yapmaya, yaptırmaya ve tadil etmeye yetkilidir.
Bu plânlar, büyükĢehir belediye sınırları içerisinde kalan alanlar için
büyükĢehir belediye meclisi tarafından, il ve ilçe belediye sınırları ile
mücavir alanları içerisinde kalan alanlar için ilgili belediye meclisleri
tarafından, beldelerde ve diğer yerlerde ilgili valilik tarafından, plânların
belediyelere veya valiliğe intikal ettiği tarihten itibaren üç ay içerisinde
aynen veya değiĢtirilerek onaylanması suretiyle yürürlüğe girer. Üç ay
içerisinde onaylanmayan plânlar BaĢkanlık tarafından re‟sen yürürlüğe
konur. BaĢkanlık kanundaki görevleri çerçevesinde gerçek ve tüzel kiĢilere
ait arazi ve arsaları ve bunların içerisinde veya üzerinde bulunan her türlü
eklenti ve yapıları kamulaĢtırmaya yetkilidir.
TMMB‟ye 01.03.2005 tarihinde “Kentsel DönüĢüm ve GeliĢim Kanun
Tasarısı” adıyla gelen ve komisyonlarda yapılan değiĢikliklerin ardından Genel
Kurul‟da “Yıpranan Tarihi ve Kültürel TaĢınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması
ve YaĢatılarak Kullanılması Hakkında Kanun” olarak 16.06.2006 tarihinde kabul
edilen 5366 sayılı kanunun 3. maddesi; “kentlerdeki yenileme alanlarının tespiti ile
teknik altyapı ve yapısal standartların belirlenmesi, projelerin oluĢturulması,
151
uygulama, örgütleme, yönetim, denetim, katılım ve kullanımına iliĢkin usul ve
esasları” düzenleyerek, “yenileme alanında TOKĠ ile ortak uygulama yapılabileceği
gibi, TOKĠ‟ye de uygulama yaptırılabileceği” hükme bağlanmıĢtır.
21.02.2007 tarihinde kabul edilen 5582 sayılı “Konut Finansmanı Sistemine
ĠliĢkin ÇeĢitli Kanunlarda DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile TOKĠ‟ye
gayrimenkul satıĢlarından kaynaklanan alacaklarını teminat göstererek menkul
kıymet ihraç etme olanağı sağlanmıĢtır.
28.03.2007 tarihinde yürürlüğe giren 5609 sayılı kanunla 775 sayılı
Gecekondu Kanunu‟nda yapılan değiĢiklikle Bayındırlık ve Ġskân Bakanlığı‟nın bu
kanun kapsamındaki yetki ve görevleri TOKĠ‟ye devredilmiĢtir. Planlı arsa ve konut
üretimine yönelik faaliyetler ile gecekondulaĢmanın önlenmesine yönelik
faaliyetlerin tek merkezden ve hizmet bütünlüğünü sağlayacak Ģekilde yürütülmesini
sağlamayı amaçlayan yasa değiĢikliği ile 775 sayılı Gecekondu Kanunu kapsamında
kullanılacak hazineye ait taĢınmazların, TOKĠ‟nin talebi ve Maliye Bakanlığı‟nın
onayı ile TOKĠ‟ye bedelsiz olarak devri ve tescili hükme bağlanmıĢtır.
Yasa ve yönetmeliklerle belediyelerin yetkilerinin önemli ölçüde arttırıldığı
görülmektedir. Ancak daha da dikkat çekici olan nokta, TOKĠ‟nin neredeyse bütün
yönetimlerin ve kurumların üstünde bir güçle donatılması ve davranmasıdır. Bu
sonuç Bayraktar‟ın sözlerinden çıkarılabilmektedir: “2008 yılında İstanbul’da her
bölgeye gireceğiz. İstanbul’un %60’ı yıkılacak. Belediye yapmak istiyorsa belediyeye
yetki verilecek, TOKİ yapmak istiyorsa belediyeler TOKİ’nin önünü kesemeyecek”.
Bu ifadeler TOKĠ yetkilerinin belediyelerin yetkilerinden özerk ve ayrı bir güçle de
uygulanabileceğini göstermektedir (ġen, 2008: 403). Son yıllarda yerel yönetimlerin
ve TOKĠ‟nin artan yetkileri çerçevesinde Ġstanbul baĢta olmak üzere tüm kentlerde,
kentsel dönüĢüm projeleri hazırladıkları ve uyguladıkları görülmektedir. Seçilen
alanların da gecekondu bölgeleri ya da yoksul/marjinal kesimlerin yaĢadığı alanlar
olması, kentsel dönüĢümün algılanıĢ biçimini ortaya koymaktadır. Yoksul/marjinal
gruplar ve onların yaĢam alanları kentlere yakıĢmamaktadır ve yapılması gereken
kentlerin tüm siluetini bozan çok katlı sitelere, gökdelenlere, alıĢveriĢ merkezlerine
yer açmak için bu kesimlerin görünmez kılınmasıdır. Bu görünmez kılma/yerinden
etme stratejileri sermayeyi çekme odaklı kent yöneticilerinin en önemli aracı olan
152
kentsel dönüĢümün özünde soylulaĢtırmayı da barındırdığını gözler önüne
sermektedir (Gül ve Ergun, 2009: 770).
4.7. Yasal Çerçevenin Genel Değerlendirmesi
Gecekondu olgusu Türkiye kentleri açısından hem bir sorun hem de temel
tartıĢma konusu olma özelliğini geçmiĢten günümüze değin taĢımıĢtır. Süreç içinde
gecekondu olgusuna bakıĢ değiĢse de kentsel bir sorun olarak ele alınma özelliği
süregelmiĢtir.
Türkiye‟de gecekondulaĢmanın baĢlamasından itibaren gecekondularla ilgili
çıkarılan af ve ıslah imar planlarının temel aldığı ilke, hep aynı özelliğe sahip
olmuĢtur: “O güne kadar yapılanları yasallaĢtırmak yani affetmek, ancak ondan
sonrakilere kesinlikle izin vermemek” (Ekinci, 1995: 13-14). Ancak özellikle 2000‟li
yıllarla birlikte bu anlayıĢ değiĢmiĢ ve gecekondu sorununa çözüm olarak kentsel
dönüĢüm uygulamaları gösterilerek yasa ve yönetmelikler hazırlanmıĢtır.
Kentsel dönüĢüm sürecini belirleyen ve yönlendiren yasalar genel olarak ele
alındığında; her yasanın bir önceki yasaya göre yerel yönetimlere ve TOKĠ‟ye,
kentin dönüĢümü konusunda daha geniĢ yetkilerle daha hızlı hareket etme imkânı
sunduğu ifade edilmektedir (Aslan, 2007: 57). Birbiri ardına uygulamaya konulan
yasa ve yönetmeliklerle günümüzde büyükĢehir belediyeleri ve TOKĠ kentsel
dönüĢüm projelerinin hakim gücü haline gelmiĢlerdir. Kuzey Ankara GiriĢi Kentsel
DönüĢüm Projesi için çıkarılan kanunla baĢlayan kentsel dönüĢüm sürecinde ilk
eleĢtiriler; kentin belli bir alanı için kanun çıkarılmasının parçacıl planlamanın önünü
açtığı Ģeklindeyken günümüzde kentsel dönüĢüm projeleri, kentsel alanı fiziksel ve
ekonomik bir nesne olarak ele aldığı, mekanın sosyo-kültürel boyutlarını ve halk
katılımını yok saydığı için eleĢtirilmektedir. Yasa metinleri bir bütün olarak
incelendiğinde her bir yasanın kendisinden bir önceki yasa/yönetmelikte yer alan
boĢlukları doldurduğu ve kentsel dönüĢüm projelerine muhalif olabilecek ya da
alternatif sunabilecek tüm kesimlerin önünü kestiği görülmektedir.
153
BEġĠNCĠ BÖLÜM
TÜRKĠYE’DE KENTSEL DÖNÜġÜM BĠÇĠMLERĠ VE YANSIMALARI
Günümüzde yaygın bir Ģekilde kullanılan kentsel dönüĢüm kavramının ortaya
çıkıĢı II. Dünya SavaĢı‟nı izleyen yıllara dayanmaktadır. SavaĢ sonrası dönemde ülke
ekonomilerinin bozulması ve ortaya çıkan toplumsal sorunlar, kentlerde de çöküĢ
derecesine varan sorunların yaĢanmasına neden olmuĢtur. Kentsel dönüĢüm
kavramının ortaya çıkıĢı da bu sürece denk gelmektedir. Dünyada ilk kentsel
dönüĢüm projeleri, Ġkinci Dünya SavaĢı‟nın ardından yıkılan kentlerin yenilenmesi
ve iĢlevlerini yitiren kentsel alanların yeniden iĢlevlendirilmeleri amacıyla
uygulanmıĢtır (Gökbulut, 1996: 35; DayanıĢmacı Atölye, 2007: 143-144). Bir diğer
ifade ile, kamusallığın yitirildiği vurgusundan hareketle eleĢtirilebilecek olsa da ilk
kentsel dönüĢüm projeleri, önceleri çalıĢma alanı ya da kamusal alan olarak
kullanılan liman, tren istasyonu vb alanların yarı kamusal ya da özel kongre merkezi,
otel, fuar alanı ya da alıĢveriĢ merkezi gibi yapılara dönüĢtürülmesini sağlamaya
yönelik olarak hayata geçirilmiĢtir (Aksümer ve Temiz, 2007: 162). Bu süreçte
hayata geçirilen uygulamalar doğrultusunda kentsel dönüĢüm; “mevcut kentleri ve
merkezleri günün koĢullarına uygun biçimde düzenlemek amacıyla yeniden planlama
ve bu planı uygulama” Ģeklinde tanımlanmaktadır (Özden ve Kubat, 2003: 78).
1980 sonrası dönemde serbest ve esnek sermaye hareketleri ile gündeme
gelen küreselleĢme-yerelleĢme gibi süreçlerin, tüm kent yaĢamına olduğu gibi
kentsel mekânlara ve politikalara da önemli etkileri olduğu ifade edilmektedir.
Neoliberal anlayıĢın egemen olduğu bu dönemde planlamaya bakıĢ da değiĢmiĢ;
bütüncül planlamanın yerini parçacıl ve piyasa odaklı planlama yaklaĢımı almıĢtır.
Küresel sermayenin aktörleri de bu yöndeki değiĢimlere finansal destek
sağlamaktadır. Örneğin Dünya Bankasının “Planı Bırak Piyasaya Bak” baĢlıklı bir
çalıĢma yapmıĢ olması, kent planlamasında kamu yararı ve toplumsal kaygılar
yerine, piyasanın talep ve ihtiyaçlarının ön plana geçirilmesini açıklar niteliktedir
(KeleĢ, 2001: 565). Bu dönemde piyasaya engel olan planlama kavramının yerini,
piyasanın önündeki engelleri kaldıran, piyasanın hizmetinde olan bir planlama
anlayıĢı almıĢ ve bu anlayıĢ günümüze değin etkinliğini arttırarak gelmiĢtir.
154
1980‟lerle birlikte kentleri pazar ekonomisi doğrultusunda, kamu ve özel sektör
katılımlarıyla, fiziksel, sosyal ve ekonomik açıdan tekrar canlandırma çabaları
gündeme gelmiĢtir. Kentlerin pazar ekonomisine dayalı geliĢimini ön plana çıkaran
bu yaklaĢımla kentlerin yenilenmesinde ekonomik iĢlevleri içeren kullanımların
önem kazandığı görülmektedir (Yiğitcanlar, 2001: 56-57).
Günümüz planlarında ve kentsel politikalarında planlamanın temel ilkeleri
olan kamu yararı ve kamu hizmeti gibi ilkeler göz ardı edilmektedir. Bütüncül
planlamanın terk edildiği ve parçacıl plan anlayıĢının yerleĢikleĢtiği günümüzde
yapılan planlar günlük talepler doğrultusunda değiĢtirilmekte veya revize
edilmektedir. Yakın dönemde uygulanan kentsel dönüĢüm uygulamaları kapsamında,
kentin belli parçalarının kent bütünü gözetilmeksizin değiĢtirilmesi hatta parsel
düzeyinde planlar yapılması bu ifadeyi destekler niteliktedir (Özden ve Kubat, 2003:
78; ġahin, 2003: 91-92; Turan, 2008: 64). Bir diğer ifadeyle günümüz kentsel
dönüĢüm uygulamaları, ilk ortaya çıktıkları dönemdeki kentleri yeniden
iĢlevlendirme özelliklerinden uzaklaĢmıĢ ve iĢlev değiĢtirmekten çok yaĢam ve
yaĢayan değiĢtirmeye yönelik uygulamalar haline gelmiĢlerdir. Kentler finans,
iletiĢim, biliĢim ve üretici hizmetler ağırlıklı yeni iĢlevlerle donatılırken, bu iĢlevlere
uygun iĢgücünün kentsel mekânlardaki etki ve talepleri de artmaktadır. Sanayi ve
üretim odaklı sektörlerin kent merkezlerinden uzaklaĢtırılması ile çalıĢma-yaĢama
koĢullarını kaybeden kesimler kentin çeperlerine kayarken (kaymak zorunda
bırakılırken) hizmetler sektörü çalıĢanları kent merkezlerine yönelmekte (iĢ, barınma,
eğlenme amaçlı) ve yerleĢmektedirler (DayanıĢmacı Atölye, 2007: 143-144;
Aksümer ve Temiz, 2007: 162). Kentlerde yaĢanan bu hareketlilik doğrultusunda
günümüzde hayata geçirilen kentsel dönüĢüm uygulamaları da kentlerin yeni
kullanıcılarına ve sermayeye yaĢam alanı yaratma amaçlı projelere dönüĢmektedirler.
5.1. Kentsel DönüĢüm Uygulama Alanları
Kentler doğal geliĢme seyirleri içinde göç, sanayileĢme, eskime, doğal afetler
vb. gibi sosyal, ekonomik, kültürel sonuçları olan olaylarla dönüĢüme
uğramaktadırlar. Bunların beraberlerinde getirdikleri olumsuzluklar, zaman içinde
kent toprağının aĢırı kullanılma, boĢ bırakılma, amacına uygun olmayan biçimde
kullanılma gibi nedenlerle tahrip olmasına/bozulmasına neden olmaktadır. Diğer
155
yandan, kentlerin belli bölgelerinde yaĢanan iĢlev farklılaĢmaları ile, iĢlevlerin kent
içinde mekân bazlı hareketi de, kent içinde bazı bölgelerin iĢlevsel önemlerinin
kaybolmasına neden olabilmekte ve bu bölgeler için bir çöküntü sürecini
baĢlatabilmektedir. Kent toprağının ekonomik, sosyal ve çevresel kalitesindeki
azalma kent planlaması alanında yeniden düzenleme ve onarma çabalarını gerekli
kılmaktadır. Kentlerin zaman içinde hem fiziksel, hem de sosyal anlamda eskimesi,
yıpranması ve bazı bölgelerinin eski önemlerini kaybetmesi, yeni iĢlevler
yüklenmesi, kentlerin yeniden ele alınarak bu olumsuz gidiĢin önlenmesi amacıyla
düzenlenmesini gerektirmektedir. Bu yeniden düzenleme ile kentsel dönüĢüm
kastedilmektedir (Genç, 2003: 413-414).
Kentsel dönüĢüm uygulama alanları; yaĢanabilir sağlıklı ve (sosyoekonomik
ve çevresel bileĢenler uyarınca) sürdürülebilir kentsel alanlar yaratmak genel
hedefine koĢut olarak, nitelik ve iĢlev kaybına uğramıĢ atıl durumdaki çalıĢma ve
sanayi alanlarının, kaçak yapılaĢmıĢ konut alanlarının, kimliğini yitirmiĢ tarihi
mekânların, yapılaĢma standartları bağlamında doğal veya yapay riskleri olan alt
bölgelerin dönüĢtürülmesini kapsamaktadır. Diğer bir ifadeyle içerik ayrımı
yapılmaksızın kent üzerindeki bütün sorunlu alanların ve/veya kentsel çöküntü
alanlarının farklı model, strateji ve farklı mekânsal politikalarla kente-kentsel yaĢama
geri kazanımı, kentsel dönüĢüm uygulamalarının kapsamını tarif etmektedir (Alp,
2005: 27).
5.1.1.Konut Alanlarında Kentsel DönüĢüm
21. yüzyılda kentsel dönüĢüm pratiğinin tanımladığı yeni içerikler
bağlamında, konut alanlarında da çok yönlü ve çok boyutlu yeniden yapılanma,
değiĢim ve dönüĢüm süreçleri gündeme gelmektedir. BaĢta büyük kentler ve
metropoliten alanlar olmak üzere, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kırdan kente
göç olgusunun yol açtığı kentsel mekândaki nüfus yığılmaları, dar gelirli grupların
konut talebinin ağırlıklı olarak yasa dıĢı sunum biçimleri ile (gecekondu ve kaçak
yapılaĢma) karĢılanması sonucunu doğurmuĢtur (Alp, 2005: 28; ÖztaĢ, 2005: 20).
SanayileĢme ile birlikte mekânsal olarak geliĢen Ģehirler, zaman içinde kendi alt
bölgelerini oluĢturarak bu alt bölgelere doğru göçün baĢlamasına neden olmuĢtur
(Erez, Seyrek ve Balkanay, 2004).
156
GeliĢmekte olan ülkelerde devlet kaynakları sınırlı ve yasal mekanizmalar
genel olarak vatandaĢların gereksinimlerini karĢılayamaz durumda olduğundan ya da
bu gereksinimler öncelikli bulunmadığından, yasal olmayan mekanizmalar yasal
mekanizmaların yerini almaktadır. Yasal olmayan kentsel konut ve arsa
geliĢmelerinin yasalaĢtırılması süreci ise kentsel popülizmin en önemli sonuçları
olarak ortaya çıkmaktadır (TaĢan, 1996: 20-26).
1980‟li yıllara değin kent yoksullarının tekil uğraĢları ile yapılan
gecekondular, değer artıĢından yararlanmak isteyen çok örgütlü güçlerce iĢgal edilen
kamuya ait arazilerde toplu olarak inĢa edilen apartmanlar haline gelmiĢtir. Bu
süreçte kamu arazileri üzerinde nüfusu yüz binlerle ifade edilen ve tümüyle
gecekonduculardan oluĢan yeni kent parçaları, ilçeler ve belediyeler ortaya çıkmıĢtır
(Türksoy, 1996: 9-14). Dolayısıyla gecekondu olgusu, bu dönemde “barınma”
amacının ötesine geçmiĢ, Ģehirsel rant aracı haline gelmiĢtir.
GecekondulaĢmanın yarattığı niteliksiz ve altyapı olanaklarından yoksun,
sağlıksız, çöküntü alanları kentsel dönüĢüm yaklaĢımlarının baĢlıca uygulama alanı
haline gelmiĢtir. Öte yandan diğer uygulama alanlarında olduğu gibi, konut
alanlarındaki kentsel dönüĢüm senaryolarında da kamu sektörü, özel sektör ve sivil
toplum kuruluĢlarının içinde aktif bir Ģekilde yer alabileceği ortaklık modelleri de her
geçen gün daha yoğun kabul görmektedir. Bu bağlamda kentsel dönüĢüm
uygulamalarının finansmanı ve istikrarı için kamu-özel sektör ortaklıklarının (yere
özgü açılımlarla) geliĢtirilmesinin; yalnızca konut alanlarının dönüĢümü için değil,
diğer uygulama alanları için de en realist ve optimum çözümleri içinde barındırdığı
ileri sürülmektedir. Konut alanlarının kentsel dönüĢüme konu olması, kentleĢme
süreci veya kentleĢme pratiği bağlamında değerlendirilecek olursa; hızla tüketilen
kentsel arsa potansiyellerine ve kentlerin iĢlevsel harmonik iliĢkilerini bozan
mekânsal yayılma eğilimlerine bağlı olarak kentsel çöküntü alanlarının ya da kaçak
yapılaĢmıĢ düĢük nitelikli konut alanlarının dönüĢüm projeleri ile yeniden
yorumlanması gündeme gelmiĢtir. Bu bağlamda kentsel dönüĢümün konut alanlarına
yönelik uygulamalarındaki öncelikli hedefinin, konut ihtiyacının karĢılanması için
kent çeperlerinde uydu yerleĢkeler yaratmaktan ziyade, kamu-özel sektör iĢbirliği
paralelinde kentsel çöküntü alanlarına yapılacak kararlı müdahalelerle ihtiyaç ve hak
157
sahiplerinin mağduriyetini giderirken, kentsel mekân kalitesini de yükseltmek olduğu
ifade edilmektedir (Alp, 2005: 28-29).
5.1.2. Kent Merkezlerinde Kentsel DönüĢüm
Kent merkezleri; kentlerde yönetsel, iĢlevsel ve kültürel rolleri olan,
toplumsal, mekânsal ve tarihsel öneme sahip dinamik mekânsal alanlardır. Kent
merkezleri çeĢitli etkenlere bağlı olarak sürekli bir değiĢim içerisindedir. Günümüzde
kent merkezlerinde trafik tıkanıklığı ve çevre kirliliği gibi sebepler, kent
merkezlerinin ekonomik, sosyal ve fiziksel bakımdan giderek çekiciliklerini
kaybetmelerine neden olmaktadır. Nüfusun ve iĢ fonksiyonlarının desantralizasyonu
sonucu çevrede yeni merkezler geliĢmekte ve bu merkezler kent merkezlerine olan
ilgiyi azaltmaktadır. Sonuç olarak bütün bu değiĢiklikler kent merkezlerinin
görünümü ve canlılığı üzerinde olumsuz etki yapmakta ve çöküntü yaratmaktadır.
Kent merkezleri üzerindeki zorlama ve baskıların tarihsel çevreler üzerindeki etkileri
de yıkıcı ve yozlaĢtırıcı olmaktadır (ÖztaĢ, 2005: 22-23). Kent merkezlerindeki
değiĢim; fonksiyonların değiĢimi; merkezin geleneksel dokusunda değiĢim; nüfus ve
iĢ alanların desantralizasyonu olarak sıralanabilmektedir (Aygün, 1990: 16-18).
Kentsel dönüĢüm giriĢimleri kent merkezlerinde yaĢanan olumsuzlukların
giderilmesi, kent merkezlerinde yaĢanan dönüĢümün yönlendirilmesi, geleneksel
kent dokusunun korunması, trafik problemlerinin çözümü, kent merkezlerinde
yetersiz olan donatı alanlarının sağlanması gibi sebeplerden dolayı uygulanmaktadır.
Ayrıca kent merkezlerine estetik bir görünüm kazandırmak için kentsel dönüĢüm
uygulamalarının hayat geçirildiği de ifade edilmektedir (ÖztaĢ, 2005: 23).
Günümüzde kent merkezlerinin de diğer yenileme ve dönüĢüm alanlarıyla benzer
özellikler gösteren nedenselliklerin yanı sıra (ekonomik, fonksiyonel, fiziksel değer
kayıpları vb), bir yandan yerel ekonomik kalkınma hedefleri veya küresel rekabet
amacına koĢut olarak, diğer yandan ekonomik etkinlik ve finansal geri dönüĢüm
dengeleri açısından kentsel dönüĢüm uygulama alanları bağlamında da yeniden ele
alınması, oldukça sık rastlanan mekânsal dönüĢüm deneyimleri arasında yer
almaktadır (Alp, 2005: 31).
Planlama ve kentsel tasarım faaliyetlerinin hedef aldığı kentsel dönüĢüme
yönelik çözümlemeler, üretim süreçlerinde değiĢen önceliklere bağlı olarak mekânsal
158
organizasyonlarını değiĢtiren üretim alanları ile toplumsal katmanlardaki
parçalanmalar ve kutuplaĢmalara koĢut olarak yeniden yapılanan konut alanları
üzerinde yoğunlaĢmaktadır. Kentin iĢlevlerinin yeniden tanımlanmasında rol
oynayan önemli bir kamusal alan olarak kent merkezleri üzerindeki tartıĢma da hızla
geliĢerek, kentin yeni içerikleri üzerindeki tartıĢmaya katkı yapmaktadır (Kayasu ve
YaĢar, 2003: 21).
Merkezi alanlar iç ve dıĢ etkenlere bağlı olarak sürekli bir içerik, fonksiyon
ve biçim devinimine sahiptir. Özellikle kentlerin geliĢigüzel ve kontrolsüz geliĢimi,
kent merkezleri ile iliĢkileri zayıflayan banliyölerin ortaya çıkmasına ve bu
desantralizasyona bağlı olarak kent merkezlerinin boĢalmasına, önce ekonomik
sonrasında ise fizik-mekân açısından çöküntüye uğramasına neden olmaktadır. (Alp,
2005: 32).
Ġçerik bakımından çok fonksiyonlu ve dinamik bir sosyo-ekonomik ve
mekânsal karakteristiği olan merkezi alanlar, kentsel geliĢim sürecinin ve kentlerin
büyümesinin olağan bir sonucu olarak farklı ölçek ve boyutlarda nitelik kaybına
uğrayabilmektedirler. Bu noktada yukarıda sözü edilen parametrelerin yanı sıra,
gerekli alt ve üst yapı donatılarını sağlamak (sosyokültürel mekânlar, park, yeĢil
alan, meydan vb), yaĢanan trafik problemlerinin aĢılabilmesi, dıĢ mekân estetiği ve
standartlarının kullanıcı beğeni ve gereksinimlerini karĢılayabilmesi amacıyla kent
merkezlerinde kentsel dönüĢüm uygulamaları gündeme gelebilmektedir (Alp, 2005:
32). Diğer yandan yaĢamakta olduğumuz dönem itibariyle baĢta Avrupa ve
Amerika‟da olmak üzere birçok geliĢmiĢ ülke kentinde, merkezi alanlara yönelik
yenilikçi mekân konseptleri oluĢturmaya dönük kentsel dönüĢüm giriĢimleri söz
konusudur. Ancak farklı metodolojik örgütlenme ve uygulama açınımları olan her
değiĢik örneğin, kendi “yerine özgü” kimlik ve sosyo-ekonomik değiĢkenleri
uyarınca ele alınmasının gerektiği, sürdürülebilir kentleĢme ve kentsel dönüĢüm
stratejilerinin oluĢturulabilmesi bağlamında göz ardı edilmemesi gereken bir konudur
(Alp, 2005: 32).
5.1.3. Afet Zararlarını ve Kentsel Riskleri Azaltmak Amaçlı Kentsel DönüĢüm
Dünya nüfusunun neredeyse yarısı artık kentlerde yaĢamaktadır. Özellikle
geliĢmekte olan ülkelerdeki çarpık kentleĢme, bunun sonucu olarak kentlerdeki baĢta
159
deprem olmak üzere doğal afetler daha fazla yıkıma yol açmaktadır. Kentlerdeki
depremin yıkıcı etkileri, nüfus artıĢı, arazi kullanımı ve yapılardaki hatalar,
altyapının ve hizmetlerin yetersizliği, çevresel bozukluklar gibi hızlı kentleĢme
sorunları nedeniyle derinleĢmektedir (ÖztaĢ, 2005: 23-24)
Tüm dünyada yaĢanan nüfus hareketlerindeki geliĢme, afet yönetim anlayıĢını
da değiĢtirmiĢtir. Önceleri afetle mücadelede yerleĢik anlayıĢ; afet sonrası kurtarma
çalıĢmalarına ağırlık verilmesi Ģeklindedir. Bu yaklaĢım deprem öncesi yapılacak
harcamaların topluma çok fazla yük getireceği anlayıĢına dayanmaktadır. Oysa son
yıllarda yaĢanan acı gerçekler, Ģiddetli bir afet karĢısında afet öncesi yapılacak
yatırımların afet sonrası masrafların yanında çok düĢük kaldığını göstermektedir.
Ġnsan kayıplarının sayısal boyutunu belirlemek ise imkânsızdır (Yum ve Ertür, 2004:
32).
Kentsel dönüĢümün öncelikli eylem alanlarından bir diğeri de, savaĢlar
ve/veya çeĢitli doğal afetler sonrasında ciddi fiziksel ve sosyoekonomik yıkım ve
tahribatlara uğramıĢ kentsel alanların yenilenmesidir. Bu bağlamda deprem, yangın,
sel gibi afetlerden etkilenen, zarar gören veya tehdit altında olan alanlara yönelik
çeĢitli müdahaleler gerekebilmektedir. Ayrıca bu baĢlık altında, özellikle yasa dıĢı
yapılaĢmıĢ alanların taĢıdığı potansiyel riskler, kentsel dönüĢümü söz konusu
alanların yeniden yapılandırılmasında ve/veya kentsel mekânın yeniden
üretilmesinde etkin bir araç olarak ön plana çıkarmaktadır. Bu alt baĢlık kapsamında,
ülkemizde de deprem baskısının bir sonucu olarak, Ģehir yenilemenin ve dönüĢümün
bir zorunluluk olduğu konusunda ilgili çevreler ve özellikle yerel ve merkezi idareler
aynı ortak noktada buluĢmaktadır. Kentsel dönüĢümü yalnızca deprem açısından
riskli alanlar için düĢünmek çok doğru bir yaklaĢım olmamakla birlikte, öncelikler
bakımından konu ele alındığında yapılabilecek etaplaĢma çalıĢmaları, bu tür alanların
hassasiyetini de gündeme getirmektedir (Özden, 2001: 148).
Afet sorunu yalnızca yer seçimi ve sağlıklı yapı yapma boyutlarına
indirgenemeyecek kadar çok boyutlu ve kapsamlı bir konudur. Afet riski yüksek
alanlarda yürütülecek çalıĢmaların da bazı yenilik ve gereklilikler üzerine
biçimlendirilmesi gerekmektedir. Kente yönelik bütüncül bir risk analizi-mikro
bölgeleme ve tüm bunların üzerinden, hazırlanması gereken "Sakınım Planları" ve
160
"Stratejik Planlar" ile afet riski bulunan alanların planlanması uygundur. Böylesi bir
yaklaĢım yerine, yalnızca zemin özellikleri açısından uygun yer seçimleri yapılması
ya da dayanım gücü yüksek yapılar inĢa edilmesi tek baĢına deprem-afet sorununu
çözümleyemeyecektir. Özellikle deprem riskleri, hem kent çeperlerindeki hem de
yerleĢik alanlardaki geliĢmeleri yönlendirmekte, risklerin azaltılması/giderilmesi
erekli etkinlik eylem planlamaya yönelik kentsel dönüĢüm projelerinin
hazırlanmasını ve uygulamasını gerektirmektedir (ÖztaĢ, 2005: 25).
Afet bölgelerinde kentsel dönüĢüm kapsamında yapılacak çalıĢmalar; alanın
genel sosyo-ekonomik ve kültürel profilinin tanımlanması, uygun yeniden geliĢim
hedeflerinin tespiti, hedeflere ulaĢmayı sağlayacak yenileme veya dönüĢüm
projelerinin oluĢturulması, yeni yapılaĢma kriterlerinin saptanması, alt yapı
Ģebekelerinin ıslahı ve güçlendirilmesi, mevcut yapılaĢmanın analizinin yapılması
(sağlıklılaĢtırılacak, korunacak, yeniden yapılacak yapıların tespit edilmesi) ve bu
amaçları gerçekleĢtirmek üzere, gerektiğinde kamulaĢtırma, satın alma, kiralama gibi
uygulama araçlarının kullanılması Ģeklinde özetlenebilir (Özden, 2001: 151; Özden,
2008: 266).
Genel olarak ifade etmek gerekirse deprem, sel, yangın vb doğal afetlerin
kentsel dönüĢüme ihtiyacı ortaya çıkaran faktörler olduğu söylenebilir (Özden, 2008:
259). Ülkemizde de 1999 depreminden sonra kentsel dönüĢümün bir ihtiyaç olduğu
söylemi yaygınlık kazanmakla birlikte, deprem riskinin gecekondu alanlarının ya da
kent merkezlerindeki eski yapıların yıkılması Ģeklinde gerçekleĢtirilen kentsel
dönüĢüm projelerinde bir bahane olarak kullanıldığı da görülebilmektedir.
5.1.4. Sanayi Alanlarında Kentsel DönüĢüm
Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında yaĢanan periyot, üretim rejimlerindeki köklü
değiĢimlerin yanı sıra (fordizmden postfordizme geçiĢ), teknolojik yeniliklere bağlı
açınımlar paralelinde, uluslararası arenada sanayi kentlerinde de sanayi alanlarının
desantralizasyonunu veya yeniden yapılandırılmalarını gündeme getirmiĢtir. Sanayi
Ģehirlerinin, üstlendiği sanayi iĢlevinin zaman içerisinde öneminin azalması ve
değerini kaybetmesine bağlı olarak çöküntüye uğramaları, ciddi boyutlarda sosyal ve
ekonomik sorunları da beraberinde getirmektedir. Genellikle 19. yüzyılın Sanayi
Devrimi ürünleri olarak ortaya çıkan bu Ģehirlerin bir kısmı, teknolojideki hızlı
161
geliĢme ve dönüĢüm nedeniyle, 20. yüzyılın ortalarına gelindiğinde eski iĢlevlerini
büyük ölçüde kaybetmiĢlerdir (Özden, 2002: 142; Alp, 2005: 33).
Türkiye‟de de sanayinin yoğun olarak bulunduğu büyük kentlerde yapılan
imar planlarına göre sanayi bölgeleri, kentleri diğer kentlere bağlayan ve beslenen
ana ulaĢım arterleri üzerinde geliĢmiĢtir. Amaç; üretilen malların en kestirme
biçimde dağıtımlarının yapılması, kenti sanayi pisliğinden ve dağınıklığından
koruyabilmek olmuĢtur. Ancak süreç içerisinde sanayi kentlerinde yaĢanan ve bu
denli hızlı olacağı umulmayan büyüme ve geliĢmeler, sanayi bölgelerini kent
giriĢlerini oluĢturur hale getirmiĢ, hatta bu alanlar kentin merkezi ticaret ve iĢ
alanlarında kalmıĢtır. Sanayi sektöründeki büyüme ve bunun paralelindeki organize
olma eğilimleri giderek üretim yapılarını bulundukları bu olumsuz konumdan
kurtarma yoluna girmiĢtir. Kentlerin merkezi alanlarında kalan küçük ve orta ölçekli
sanayi kuruluĢları, ya imar planları kararları sonucunda ya da verimliliğin giderek
düĢmesi paralelinde kent dıĢında oluĢturulan yeni sanayi alanlarına taĢınmaktadırlar
(ÖztaĢ, 2005: 26).
Kent merkezlerinde arazi değerlerinin çok yüksek olması sanayinin terk ettiği
alanların yeniden kullanılmasını gündeme getirmektedir. Bu durumda kentin o
parçalarında bir dönüĢüm yaĢanmakta ve kentsel mekânda fonksiyon değiĢmektedir.
Bu noktada dönüĢüm içine giren bölgelerde burayı terk eden sanayi faaliyetlerinin
yerine hangi faaliyetin getirileceği sorusu önem kazanmaktadır. Dünya üzerinde
endüstri dönemi yapılarının hemen hepsi yeniden ele alınarak değiĢtirilmekte ve bu
alanlar fonksiyon dönüĢümü yaĢamaktadır. Bu değiĢim ve dönüĢüm bir anlamda
yapıların varoluĢ sürelerini uzatmakta, bir dönemin belgesi niteliğinde kent içindeki
yaĢamlarını kente uygun farklı bir fonksiyonla sürdürmeleri sağlanmaktadır
(Görgülü, 1997: 34).
Günümüzde de devam eden örneklerine rastlanmakta olan bu süreç
çerçevesinde, çoğu zaman kentsel alanın merkezinde yer alan, iĢlev kaybına
uğramasıyla nitelik ve nicelik olarak çöküntüye uğramıĢ sanayi alanlarının kentsel
dönüĢüm projeleri ile yeniden yorumlanması, kaçınılmaz bir kentsel yönetim ve
planlama sorunsalı olarak vurgulanmaktadır. Bu bağlamda söz konusu alanlar, kent
içindeki konumları dolayısıyla sahip oldukları eriĢilebilirlik ve rant potansiyelleri,
162
mevcut alt yapı Ģebekeleri uyarınca sahip oldukları kaynaklar ve yarattıkları çevresel
olumsuzluklar uyarınca kentsel dönüĢüm stratejilerinin uygulama alanlarından birini
tanımlamaktadır. Dolayısıyla bünyesinde bu tür alanlar barındıran sanayi kentleri
veya köhnemiĢ sanayi alanları, kentlere geri kazandırılmak amacıyla uygun program
ve stratejilerle yeniden yorumlanmalı, dönüĢtürülmeli veya yeniden oluĢturulmalıdır
(Alp, 2005: 33).
Söz konusu programlar genel olarak; sanayi alanlarının yeniden
iĢlevlendirilmesi, alanda iĢ ve üretim olanaklarının ve alternatiflerinin yeniden
tanımlanması ve çeĢitlendirilmesi, gerektiğinde endüstriyel mirasın korunması ve
sürdürülebilirliğinin sağlanması, alanın iĢlevinin rekreasyon ve turizm unsurları ile
güçlendirilip zenginleĢtirilmesi, donatı alanlarının mekânın yeni profilini
vurgulayacak Ģekilde ve miktarda arttırılması, alanın niteliğine bağlı olarak gerekirse
canlılığına katkıda bulunmak üzere konut kullanımının desteklenmesi, bu yenileĢme
veya dönüĢümü vurgulayacak Ģekilde kentsel tasarım ilkelerinin ortaya konması gibi
konuları kapsamakta ve finansal uygulanabilirliği de somut olarak ortaya
koymaktadır (Özden, 2001: 143).
5.1.5. Liman ve Dok Alanlarında Kentsel DönüĢüm
Ġkinci Dünya SavaĢı yıllarında yük gemicilik endüstrisinin değiĢen niteliği
tüm dünyada eski liman ve dokların terk ediliĢini hızlandırmıĢtır. Söz konusu
alanların fazlasıyla kalabalık oluĢunun yanı sıra iskele kapasitelerinin de yük akıĢı
için yetersiz olması, okyanus gemiciliğini, Ģehrin baĢlangıç yeri ve imajlarının
yaratıldığı yer olan eski liman alanlarını terk ederek Ģehir merkezinden uzaklaĢmaya
yönlendirmiĢtir (Özden, 2001: 137). Diğer yandan atıl durumda kalan ve iĢlev kaybı
nedeniyle köhneleĢmeye baĢlayan eski liman ve dokların da zamanla kentin
bünyesinde birer çöküntü alanına dönüĢtüğü gözlenmektedir.
Bu geliĢmeler, kentsel mekânda yeni mekânsal açınımlar veya yeniden
yapılanmalar için ciddi potansiyellerin ve fırsatların gündeme gelmesine neden
olmuĢtur. Süreç bağlamında ortaya çıkan boĢalan kentsel mekânların, rekreatif
amaçlı kamusal kullanımlardan, ticari faaliyet alanlarına veya hizmet sektörüne
yönelik mekânsal oluĢumlardan, yeni konut alanı sunumuna kadar oldukça geniĢ bir
yelpazede değerlendirilmesi, günümüz Avrupa ve Amerika‟sında kentsel ekonomik
163
kalkınma politikaları açısından da belirleyici olmuĢtur. Çoğunlukla kent merkezleri
ile eriĢebilirlik bağlamında güçlü iliĢkileri olan söz konusu potansiyel alanların;
ulusal veya uluslararası sermayeyi kente çekmek, ekonomik ve ekolojik içeriğine
bağlı olarak yerel kullanıcıların günü birlik kullanımlarına uygun düzenlemek veya
turizm için bir kaynak olarak değerlendirmek gibi farklı önceliklere bağlı farklı
mekânsal tercihlerle kente yeniden kazandırılması mümkün olabilmektedir (Alp,
2005: 34-35).
Kıyı alanları, limanlar ya da dokların sanayiden boĢ vakit değerlendirmeye,
konut alanı gibi kullanımlara yönlendirilmesi yerel ekonomik kalkınmanın köĢe taĢı
olarak gösterilmektedir. Ancak burada özellikle belirtilmesi gereken nokta bu
alanların iĢlev yitirmesi durumunda dönüĢtürülmesi gerektiğidir. Türkiye‟de de yakın
dönemde HaydarpaĢa Garı ve Limanı‟nın bulunduğu alan ile KuĢadası limanı
dönüĢüm kapsamına alınmaya çalıĢılmaktadır. Ancak gerek gar gerekse liman
iĢlevini yitirmiĢ olmamakla birlikte dönüĢümün temel kaygısının rant oranı yüksek
olan bu alanların sermayenin kullanımına açılmasının sağlanması olduğu yönünde
yoğun eleĢtiriler yapılmıĢtır.
Türkiye‟de en çok ses getiren ve karĢı çıkılan uygulama Galataport adıyla
anılan ve Karaköy limanı, kentsel SĠT alanı ve Salı Pazarını da kapsayan Beyoğlu-
Galata Projesi olmuĢtur. Proje ile sahil Ģeridine içinde alıĢveriĢ merkezleri, oteller ve
eğlence alanları olan bir liman (kruvaziyer) yapılması hedeflenmiĢtir. Mimarlar
Odası, ġPO ve muhalefet partilerinin giriĢimleriyle DanıĢtay 6. Daire alana yönelik
planların iptali ve yürürlüğünün durdurulması için açılmıĢ davaları birleĢtirerek 28
Ocak 2006 tarihinde yürütmeyi durdurma kararı vermiĢtir. (ġen, 2006: 72; Turan,
2009: 222; ġPO, 2008: 8). Ġstanbul‟a turist ve sermaye çekmek açısından en önemli
uygulamalardan biri olarak görülen Galataport projesinin yasal boĢluklar
doldurularak ve engeller kaldırılarak 2010 yılı sonunda yeniden gündeme getirilmesi
planlanmaktadır.
5.2. Türkiye’de Kentsel DönüĢüm Projelerinin Yer Seçim Süreçleri
Kentsel dönüĢüm, kentsel alan içinde yer alan farklı alanlarda farklı müdahale
türlerini gerektirmektedir (Özden, 2008: 234). Türkiye‟de hayata geçirilen kentsel
dönüĢüm projeleri genel olarak kamu mülkiyetindeki boĢ alanlarda, yine kamu
164
mülkiyetindeki değiĢik fonksiyonları olan tesislerde (okul, hastane, tren garı, depolar
vb), turizm potansiyeli olan alanlarda ve eski sanayi bölgelerinde yer seçilerek
hayata geçirilirken; en yoğun müdahaleye maruz kalan alanlar yoksul/marjinal
kesimlerin yaĢam alanı olan gecekondu bölgeleri ve kent içi eski yerleĢim alanları
olmaktadır. Kent merkezinde yer alan ve dönüĢümleriyle birlikte kentte önemli
merkezler haline geleceği düĢünülen bu alanlar, kamusal fayda sağlanması yerine
sermaye aktörlerine ve varsıl gruplara yaĢam alanları oluĢturma kaygısıyla
pazarlanabilecek mekânlara dönüĢtürülmeye çalıĢılmaktadır. Günümüzde gündemde
olan tüm projelerin genel ve ortak özelliği yerleĢimci profilini değiĢtirme amaçlı
olmaları (Kahraman, 2006: 98-100) ya da temel amaç bu olmasa da projelerin
sonuçları itibariyle, dönüĢüm alanlarında yaĢayanların yaĢam alanlarını terk etmek
zorunda kalarak yerlerine üst orta gelir gruplarının ya da sermaye aktörlerinin
gelmesini içermeleri olmaktadır. 1980‟lerle yerleĢen neoliberal öğreti çerçevesinde
Türkiye‟de de kent yönetimleri kamusal mekânları kamusal amaçlarla kullanmaya
dönük karar, irade ve uygulamalardan günden güne uzaklaĢmıĢlardır. Bununla
birlikte, kentsel kamusal alanların piyasa aktörleri ve bazı çıkar grupları tarafından
parsellenmesine çoğu zaman sessiz kalmıĢlar, hatta bu sürecin iĢlemesine vesile
olmuĢlardır (Aslan; 2004: 194) Sermayenin önünü açacak uygulamalarda bulunan
merkezi ve yerel yönetimlerin bu anlamda son uygulamaları kentsel dönüĢüm
projeleri olmuĢtur.
Türkiye‟de konut açığının olmadığı hatta konut fazlası bulunduğu ve bu
bağlamda ülke kentlerinin temel sorununun sağlıksız-niteliksiz-yenilenecek konutlar
olduğu, Ġstanbul baĢta olmak üzere tüm büyük kentlerin çarpık kentleĢmenin ve
taĢıdığı çok boyutlu risklerin baskısı altında bulunduğu ileri sürülmektedir. Kentlerin
artık doğal büyüme eĢiklerinin sınırına geldiği ve yeni konut alanları için gerekli arsa
ve altyapı üretiminin çok yüksek maliyetlere neden olmasından ötürü, yerleĢik
alanlarda kentsel dönüĢümün sağlanması gerektiği vurgulanmaktadır. Kentsel
dönüĢüm projeleri ile eskime sürecine girmiĢ mevcut yapı stokunun, kentsel mekâna
aktif Ģekilde kazandırılması ve konut arzına önemli ölçüde katkı sağlanacağı ifade
edilmektedir (ĠBB YerleĢmeler ve Kentsel DönüĢüm Müdürlüğü, 2003: 345). Avrupa
ülkelerinde ekonomik ömrünü tüketmiĢ çöküntü alanlarında uygulanan kentsel
165
dönüĢüm projelerinin ülkemizdeki uygulama alanları genelde gecekondu bölgeleri
olmaktadır (Bayraktar, 2007: 44).
Türkiye gibi geliĢmekte olan ülkelerde kentsel dönüĢüm; göçle oluĢan
yasadıĢı konut alanlarının dönüĢtürülmesi, alt gelir gruplarına ait konut alanlarının
sağlıklılaĢtırılması ve eski kent merkezlerinin yeniden iĢlevlendirilerek korunması
Ģeklinde dar kapsamlı ve noktasal bir düzeyde hayata geçirilmektedir. (Polat, 2008:
54; ġahin, 2008: 77; Sökmen, 2003: 49; Eke ve Uğurlar, 2005: 383).
Kentsel dönüĢüm projelerinin baĢ aktörü konumundaki TOKĠ‟nin BaĢkanı
Bayraktar kentsel dönüĢüm projelerinin temel amaçlarını Ģu Ģekilde sıralamaktadır:
- TOKĠ‟nin giriĢimi ve desteğiyle kentlerdeki yoksul yerleĢimleri yenilemek,
- Daha iyi barınma koĢulları ve kentsel çevre sağlamak amacıyla kentlerin ve kent
merkezlerinin tümünü ya da bir bölümünü, günün değiĢen koĢul ve ihtiyaçlarına
daha iyi yanıt verebilecek bir duruma getirmek,
- Ekonomik ve yapısal özellikleri, iyileĢtirilmesine olanak vermeyecek ölçüde
kötüleĢmiĢ konutların yıkılması ve bunların oluĢturduğu alanların yeni bir planlama
düzeni içinde sağlıklı yapılaĢması için yerel yönetimlerle iĢbirliği yapmak
(Bayraktar, 2007: 45).
Kentsel dönüĢümde dünya uygulamaları; üretim tarzlarının yeniden
yapılandırılması ve kentlerin küresel düzlemde yeniden tanımlanmasının mekânsal
gerekliliklerinin oluĢturulmasında öncelikle kent merkezlerinde ve terk edilen sanayi
alanlarında hızlı ve toplu yenileme ile kentsel cazibe alanları oluĢturulması fikrine
dayanan büyük ölçekli kentsel yeniden yaratma projeleri ile Ģekillenmektedir. Bu
uygulamalar aynı zamanda özel sektör-kamu ortaklıkları, kent iĢletmeciliği, proje
ortaklığı vb. yeni kavramlarla da tanımlanmakta, böylece kentsel mekânın yeniden
yaratılmasında kentsel arazi rantının kazanımı yolları aranmaktadır. Bu nedenledir ki
müdahale rant alanlarına yönelirken, dönüĢüm yerel otoritelerin desteği ile özel
sektör elinde çöküntü alanlarından ofis ve prestijli konut alanlarına doğru
Ģekillenmektedir. Amaç dönüĢümü sağlanacak alanda yaĢayan nüfusun
problemlerine çözüm bulmak ya da bu alanı ıslah etmek değil, kentsel arazi rantını
en iyi Ģekilde kullanarak bundan pay almaktır. Bu bağlamda kentsel yeniden yaratma
projeleri hem yerel otoriteler hem de büyük inĢaat firmaları ve hatta bunlara kredi
166
sağlayan finansman kurumları tarafından da desteklenmektedir. Dünya kentlerinde
izlenen bu geliĢmeler Türk yerel otoritelerine, ıslah imar planları ile çözüm
getirilemeyen gecekondu alanları için yeni bir model sunmaktadır. Böylece
1980‟lerle birlikte kentsel dönüĢüm projeleri, dönüĢümü sağlanamamıĢ gecekondu
alanlarında tek çözüm olarak sunulmaktadır. Ancak dönüĢüm projeleri, geliĢmiĢ ülke
örneklerinin uygulama biçimleri ulusal ve yerel ölçekte hiç sorgulanmaksızın Türk
planlama sistemine adeta eklenmiĢ projeler görünümündedir. Bu tarz bir uygulama
küreselleĢmeye uygundur, ancak böylesi bir ele alıĢ, kavramsal içeriği boĢaltılmıĢ,
eleĢtirel sorgulamalardan yalıtılmıĢ, tamamıyla uygulamaya yönelik örgütlenme
modelleri ile iĢleyen, bu nedenle olası toplumsal sonuçları göz ardı edilmiĢ bir
mekânsal dönüĢüm biçimi ile sonlanmaktadır (Dündar, 2003: 66-68).
TOKĠ BaĢkanı Bayraktar; kentsel yenileme projelerinin bir devlet politikası
olduğunu ve bu politikanın aynı kararlılıkla sürdürülmesinin baĢarıya ulaĢmada ön
koĢul olduğunu ifade etmektedir (Bayraktar, 2007: 42). Gecekondu alanları tüm
kentsel sorunların kaynağı gibi görülmekte ve hatta bu alanlar dönüĢtürülür ve
ortadan kaldırılırsa kentlerin tüm sorunlarının çözüleceği Ģeklinde bir algı ortaya
konmaktadır. Bu çerçeveden bakılınca, gecekondu olgusunun salt bir fiziksel öğe
olarak görüldüğü, gecekonduyu ortaya çıkaran toplumsal ve ekonomik süreçlerin göz
ardı edildiği ve ülke kalkınmasının/geliĢmesinin yolunun bu alanların yok
edilmesinden geçtiği düĢüncesinin kabul edildiği söylenebilir. Ancak bu noktada
gecekondulu nüfus açısından ortaya çıkabilecek yeni sorunların göz önüne bile
getirilmediği görülmektedir. Gecekondu yok edilmesi gereken ve kentlerin imajını
zedeleyen bir sorun kaynağı olarak değerlendirilmektedir. Bayraktar‟a göre;
“Gecekondu ve kaçak yapılaĢma Türkiye‟nin mutlaka ve hızla
çözmesi gereken bir sorunudur. Gecekondu sorununun çözümü ülke
prestiji açısından oldukça önemlidir. Gecekondu dönüĢüm/kentsel
yenileme projeleri; doğal afetlerle mücadele, çevresel risklerin
azaltılması, yaĢam kalitesinin yükseltilmesi, tarihi ve kültürel mirasın
korunması, sosyal uyumsuzluklara yol açan ayrıĢmaların önlenmesi
gibi sorunların çözümüne en büyük katkıyı sağlayacaktır” (Bayraktar,
2007: 41).
167
Soyak; kentsel dönüĢümün, çarpık yapılaĢmalara olanak tanıyan eksik ve
yanlıĢ sosyo-ekonomik politikalarla bozulan kentlerimizi tekrar yaĢanabilir hale
getirmek için ülke gündemine getirildiğini ifade etmektedir. Aynı Ģekilde bir yandan
deprem tehdidi bir yandan da birçok açıdan sorunlar sarmalı olduğunu iddia ettiği
gecekondulaĢmanın kentsel dönüĢümü zorunlu kıldığını vurgulamaktadır (2005:
257). Bu bakıĢ açısı günümüz kentsel dönüĢüm projelerinin hedef alanını da gözler
önüne sermekte ve sanki tüm kentsel sorunların kaynağı gecekondu
olgusuymuĢçasına bir tavır ortaya konmaktadır. Bu noktada gecekondular ortadan
kaldırılırsa bu olguyu ortaya çıkaran tüm yapısal sorunların da ortadan kalkacağı gibi
bir safdilliliğin olduğu söylenebilir.
Günümüzde kentlerini sermaye açısından cazip kılmak adına birbirleriyle
yarıĢan yerel yönetimler kentsel dönüĢüme sihirli bir değnekmiĢçesine sarılmıĢlardır.
Kentsel dönüĢüm planlamanın yerini almaya baĢlamıĢtır. Bir diğer ifade ile planlama
gündemden düĢerken kentsel dönüĢüm yükselen bir değer haline gelmiĢtir. Yerel
yönetimler de planlama uygulaması yerine kentsel dönüĢüm projesi yapar hale
gelmiĢlerdir. Bu noktada ise bazı tehlikeler ortaya çıkmaktadır:
- Kentsel dönüĢüm yalnızca fiziksel bir uygulama olarak ele alınmaktadır ve
kentsel dönüĢüm uygulamaları fiziki imar uygulamalarının ötesine
geçememektedir,
- Kentsel dönüĢüm ile elde edilecek kazanımların kamuya dönüĢü konusu göz
ardı edilmektedir. Kentsel dönüĢüm projelerinde toprak rantının maksimum
düzeye çıkarılması hedeflense de ne bölge halkı ne de genel olarak toplum
bu ranttan yararlanamamaktadır,
- Yerel yönetimlerin zamanı kısıtlı olduğundan kaynak, araçlar, yöntem ve
stratejiler belirlenmeden uygulamaya geçilmektedir,
- Kentsel dönüĢüm projelerinde kentin bütünü dikkate alınmamakta, bütüncül
planlama anlayıĢı neredeyse tamamen terk edilmekte ve parçacıl
uygulamalar hayata geçirilmektedir,
168
- Kentsel dönüĢüm alanı ilan edilen yerlerde bölge halkı kararlarda söz sahibi
olamamaktadır. Yerel yönetimler bölge halkına danıĢma gereği bile
duymadan projeler geliĢtirip uygulamaya koymaktadır,
- Kentsel dönüĢüm sürecinde dönüĢüm alanındaki sosyal yapı yok
edilmektedir ve bölgede uzun süredir yaĢayanlar (hatta bölgeyi yaĢanır hale
getirenler) buraları terk etmeye zorlanmaktadır,
- Kentsel dönüĢümün ilkeleri, mantığı, gerekçeleri ve ölçütleri gibi konularda
bir uzlaĢma sağlanmamıĢ olduğundan kavram içi doldurulmamıĢ haldedir
(Özdemir vd., 2005: 14; Birkan, 2008: 14).
Yeni bir kentsel politika anlayıĢı olarak Batı‟da baĢlayıp tüm dünyada sıklıkla
hayata geçirilen bir uygulama haline kentsel dönüĢüm projelerine özellikle
geliĢmekte olan ve azgeliĢmiĢ ülkelerde yoğun tepkiler yükselmektedir. Türkiye‟de
de gerek siyasal gerekse toplumsal anlamda bir muhalefet söz konusudur. Kentsel
dönüĢüm projelerine karĢı çıkıĢın temel nedeni; bu projeler ile ulaĢılması hedeflenen
fiziksel, ekonomik, sosyal ve kültürel geliĢmenin bir kenara itilerek kentlerde
tamamen sermayeye yönelik yeni alanlar açma kaygısı ile hareket edilmesinden
kaynaklanmaktadır (Göz, 2008: 11-12).
Genel olarak ifade edilecek olursa kentsel dönüĢüm sürecinde barınma ve
mülkiyet hakkına geniĢ bir saldırı yöneltilmektedir. Kenti dönüĢtürmek niyetinde
olan kesimler kentte yaĢayanları dıĢlamakta ve onları karar alma süreçlerine dâhil
etmeyerek adeta yok saymaktadırlar. Doğal olarak sağlıksız yapılaĢma alanlarında
yaĢayan insanlar yaĢam koĢullarından memnun değillerdir. Sağlıklı mekânlarda
yaĢamak her insanın temel hakkıdır. Bu nedenle süreç içinde eskiyen, doğal afetlerle
yıpranan/yıkılan ve değiĢik nedenlerle tahrip olan bir kent dokusunun yenilenerek
yapılanması bir ihtiyaçtır. Ancak mevcut yasa ve düzenlemeler kentsel dönüĢüm
projelerinin; kentleri yaĢanır hale getirmek ve bu özelliklerini süreklileĢtirmekten
çok, kent sakinlerini de değiĢtirmek, yoksul/marjinal grupları kentlerin dıĢında
yaĢamaya zorlayarak bu grupların yaĢam alanlarında üst-orta sınıfa ve sermayeye
yeni yerleĢim alanları açmak kaygısında oldukları görülmektedir. Bu süreçte
yerlerinden edilen kesimlere bir tercih ya da talep hakkı tanınmamaktadır (ÇMO,
2006: 57; Aslan, 2007: 65). Ana söylemi sağlıksız koĢullarda barınma ihtiyacını
169
gideren, dar gelirli kesimlerin güvenli ve çağdaĢ konut sahibi yapılması olan kentsel
dönüĢüm projelerinin ortak özelliği; gündeme getirilen projelerin ister konut isterse
ticaret alanı olsun orta ve üst gelir grubuna yönelik olmalarıdır (Bayram, 2008: 45).
Yakın dönemde sıklıkla gündemde olan, üzerine yazılan, yoğun tartıĢmalar
yapılan kentsel dönüĢüm olgusu; Batı‟da kent ekonomisine katkı veya onun yeniden
canlandırılarak yeni istihdam alanlarının yaratılması, kentsel yaĢam kalitesinin
arttırılması amacını gütmektedir. Ülkemizde ise kentsel dönüĢüm olgusu yasadıĢı
yollarla oluĢturulmuĢ gecekonduların ve kaçak yapıların yoğun olduğu alanların
dönüĢtürülmesi olarak algılanmakta ve bu yönde projeler oluĢturulmaktadır. Genel
olarak ülkemizin büyük kentlerinde hayata geçirilmeye çalıĢılan kentsel dönüĢüm
projelerinde seçilen alanlar kent merkezinde ya da civarındaki atıl ya da köhnemiĢ
alanlar ile yoksul-gecekondulu nüfusun yoğun olduğu alanlardır. Bu projelerle
yoksullar kent dıĢına itilirken, sermayeye kentte yeni ticaret ve rant alanları açılmaya
çalıĢılmaktadır (Ergun ve Gül, 2009: 484).
5.3. Kentsel Pazarda Yer Edinme Aracı Olarak Kentsel DönüĢüm Projeleri
KüreselleĢme sürecinin ulus devletleri zayıflattığı ve sermayenin sınır
tanımaksızın hızla yayıldığı günümüzde, kentler anlamlı birer ekonomik birim olarak
yeni kimlikler kazanmaktadır. Sermayeyi çekebilmek ve kalıcı kılabilmek, küresel
kentler arasında yer edinebilmek için adeta yarıĢılan bir ortamda kentlerin
kendilerine yer bulabilmelerinin temel Ģartı tüm kaynaklarını harekete
geçirebilmeleri olmaktadır (ġengül, 2004: 76). Ulus devletin zayıfladığı/çözüldüğü
günümüz dünyasında bir yanda küresel ölçekte gezinen ve kendisi için en karlı/çekici
kenti bulmaya çalıĢan yatırımcılar; diğer yanda ise, yatırımcıları kendisine çekmeye
çalıĢan yerel birimler bulunmaktadır. Sermayeyi çekebilmek ve yatırımlardan daha
fazla pay alabilmek adına kentler ya da yerel yönetimler birbirleriyle
yarıĢmaktadırlar. Vergi indirimleri ya da muafiyetleri, teĢvik paketleri,
özelleĢtirmeler, yatırımcılara ücretsiz/düĢük ücretli arsa tahsisleri, düĢük fiyatlı enerji
sunumu vb uygulamalar; tamamen doğrudan doğruya en yüksek kar arayıĢında olan,
bir piyasadan diğerine bir dövizden ötekine gün içinde sanal ortamda ve ıĢık hızıyla
defalarca gidip gelen finansal sermayeleri kendi ülkelerinde tutma ya da kendi
ülkelerine çekme kaygısında olan ulus devletlerin (ve aynı zamanda kentlerin)
170
yarıĢma stratejileri olarak karĢımıza çıkmaktadır (Gorz, 2001: 26-33; Harvey, 1999:
329). Bir diğer ifadeyle merkezi ve yerel yönetimler sermaye hareketleri için en iyi
ortamı yaratmayı öncelikli hale getirerek rol ve iĢleyiĢlerini küreselleĢmeyle uyumlu
hale getirmektedirler (Falk, 2002: 210).
1980 sonrasında küresel anlamda ortaya çıkan ekonomik yeniden yapılanma,
ulus devletlerin değiĢen rolleri, kentler arasında artan rekabet gibi faktörler kentleri
ve kent ekonomisinin yeniden ortaya çıkıĢını yönlendirmektedir. Bunlar arasında
kentleri en çok etkileyen faktör, küresel yeniden yapılanma sonucunda ekonomide ve
üretim sistemlerinde ortaya çıkan dönüĢümdür. Bu süreçte sanayi kent
merkezlerinden uzaklaĢtırılırken dağıtım, finans, iletiĢim, turizm, bankacılık,
sigortacılık ve üretici hizmetler kent ekonomilerinde ağırlık kazanmaya ve kent
merkezlerinde yoğunlaĢmaya baĢlamıĢtır. Üretim sistemlerindeki dönüĢümler
ekonomik altyapıda ve yerleĢim örüntüsünde değiĢimlere yol açarken toplumsal
anlamda da değiĢimlere neden olmaktadır. Hizmetler ve finans sektörünün öneminin
artmasına paralel olarak profesyonel meslek grupları, üst düzey yöneticiler, teknik
personel ön plana çıkarken, üretim sektöründe çalıĢan kesimler gözden düĢmüĢtür.
Buna paralel olarak üretimin kent dıĢına taĢınmasıyla kent merkezleri hizmetler ve
finans merkezlerinin yöneldiği alanlar olmuĢtur (Bayraktar, 2007: 128; Kalkan vd,
2005: 796-797; Kayasu ve YaĢar, 2003: 23; Osmay, 1998: 148; Harvey, 2003: 61).
Bu sektörlerde çalıĢan kesimler de çalıĢma hayatının yanı sıra konut, alıĢveriĢ,
eğlence vb ihtiyaçlarını karĢılamak üzere kentlerin merkezi alanlarına yönelmiĢlerdir.
Hizmetler sektörünün fiziki mekândaki yatırım ve yerleĢim ölçeği sanayi sektörü ile
karĢılaĢtırılamayacak kadar küçük ve akıĢkandır. Bu ifadeden hareketle hizmetler
sektörünün, çok hızlı bir Ģekilde yer değiĢtirebildiği ve kentin daha avantajlı
bölgelerine ya da daha avantajlı kentlere kolaylıkla taĢınabildiği söylenebilir. Bu
hareketlilik yerel yönetimleri, kenti hızla ve çekici biçimlerle donatmaya, sektör
(sermaye) açısından cazip kılma çabalarına yönlendirmektedir (Özkan, 2005: 283).
Gerek sermayenin gerekse ona hizmet edenlerin kentlerine yönelmesini sağlamak ve
onları kalıcı kılmak adına, kent yönetimleri yerelliklerini çekici kılma, sermayenin
talep ve istekleri doğrultusunda steril mekânlar (Sert vd, 2005: 104) oluĢturma
çabasına girmiĢlerdir. Bu çekici kılma çabası ise günümüzde kentleri pazarlama
sürecine dönüĢmüĢtür.
171
Bir yerel birimin çekici hale gelmesi, coğrafi konumu ve doğal kaynaklarının
yanı sıra, sunduğu teknik ve sosyal altyapı ile de iliĢkilidir. Nitelikli ve mümkün
olduğunca düĢük ücretli iĢgücünün varlığı, geliĢmiĢ fiziksel ve teknik altyapının
bulunması, düĢük vergi oranları gibi özendiricilerin sağlanması, bir kenti küresel
kent olma yarıĢında avantajlı konuma getirebilir (Ersoy, 2001: 41). Kentler küresel
ekonominin bir parçası olmak istiyorlarsa, kaynaklarını kullanmaktan çekinmemeleri
ve sermayeye her türlü kolaylığı sağlamaları gerekmektedir (ġentürk, 2009: 36).
Sermayenin sınır tanımaksızın akıĢkanlaĢtığı ve küreselleĢtiği günümüzde,
devletin etkinliğinin günden güne azalması karĢısında, küresel ya da bölgesel ölçekte
ekonomik etkinliğin ve karar verme mekanizmalarının merkezi olarak karĢımıza
kentler çıkmaktadır. Bu süreçte kentler küresel eklemlenme sürecinin etkin aktörleri
konumuna yerleĢmiĢ bulunmaktadır. Sermayenin ve serbest piyasa ekonomisinin
Ģekillendirdiği rekabet ortamında, kent yönetimleri büyük ölçekli kentsel projeler
yoluyla kentlerin sermaye açısından cazip kılabilecek Ģekilde dönüĢtürmekte ve
sermayeyi çekebilmek/kentlerini pazarlayabilmek için birbirleriyle kıyasıya bir
yarıĢa girmektedirler (Kiper, 2006:150; Özden, 2008: 157; IĢık ve Pınarcıoğlu, 2003:
52-63; Bilsel, 2005: 22). Sermayeyi çekebilmek adına giriĢilen bu pazarlama yarıĢı,
kentleri değiĢim değerine sahip, her Ģeyin parasal değer ya da yatırım değeri
üzerinden değerlendirildiği meta kentler haline getirmektedir. Günümüzde neoliberal
küreselleĢmenin de etkisiyle kentler artan bir biçimde malların ve hizmetlerin
karĢılaĢtırıldığı, değerlendirildiği, satın alındığı ve kullanıldığı tüketim merkezleri
olarak yeniden yapılandırılmaktadır. Bu yeniden yapılandırma çerçevesinde kentler,
tüketim merkezi haline gelirken bir yandan da kelimenin gerçek anlamında
tüketilmektedirler. Sermayeye yeni rant alanları yaratmak kaygısından hareketle
sanayi bölgeleri, tarihi alanlar, çevre ve eski yerleĢim alanları dönüĢtürülmekte ve
dolayısıyla tüketilmektedirler (Urry, 1999: 11).
KüreselleĢme sürecinde kent mekânı, sermayenin sermayesi haline gelmiĢtir.
Kapitalist kent, doğası gereği değiĢim değerini ön plana alan çıkar gruplarının etkin
olduğu bir iliĢkiler ağı sistemine dayanmaktadır. Kentsel giriĢimciler, müteahhitler,
arsa spekülatörleri, büyük Ģirketler ve bankalar, kent mekânını değiĢim değeri
çerçevesinde ele almaktadırlar (Aslan, 2004: 51; Ayten, 2005: 680). Bu anlayıĢ
çerçevesinde kent ve genel olarak mekân bir meta olarak algılanmaktayken, sosyo-
172
kültürel kullanım değeri olan bir yaĢam alanı olduğu göz ardı edilmektedir. Kenti
değiĢim değeri açısından ele alanlar; kentsel rantları arttırıcı, kenti sermaye açısından
çekici kılacak ve kent mekânına yapılacak yatırımları arttıracak uygulamaları talep
etmektedirler. Kenti kullanım değerine göre değerlendirenler ise; sağlıklı barınma ve
çalıĢma koĢullarına sahip, toplumsal geliĢmelerini sağlayacak ve kültürel
gereksinimlerini karĢılayacak mekânlar talep etmektedirler (ġengül, 2000a: 53-55;
Doğan, 2007: 18). Küresel sermayeyi çekebilmek ve dolayısıyla küresel sermaye
aktörleri açısından kendi yerelliklerini cazip kılabilmek adına kent yönetimleri yoğun
çaba göstermekte, birbiri ardına kentsel projeler hazırlamakta ve uygulamakta, birer
meta olarak gördükleri kentlerini pazarda en iyi Ģekilde sunmaya çalıĢmaktadırlar.
Her kentin kendini daha iyi pazarlayabilmek için, diğer kentlerden farkını
ortaya koyabilmesi ve kendini öne çıkarması gerekmektedir. Bu farklılık kentin
tarihsel, sosyal, kültürel, doğal vb. özelliklerinden kaynaklanabileceği gibi özelikle
son dönemde küresel ekonomiye sağladığı olanaklarla da oluĢturulmaktadır.
Tarihsel, sosyal, kültürel, doğal vb. özelliklerle kentlerin pazarlanması “değer
pazarlaması” olarak adlandırılırken, küresel ekonomiye sağlanan olanaklarla
pazarlama ise “altyapı pazarlaması” olarak adlandırılmaktadır. Değer pazarlaması
tarihsel, kültürel ve doğal değerlerin, varoluĢ biçimlerinin doğasından
uzaklaĢtırılarak metalaĢtırılması ve turizm eylemiyle pazarlanması Ģeklinde
gerçekleĢtirilmektedir. Altyapı pazarlaması ise kentlerin küresel sermayeye
sundukları fiziksel altyapı (Ocak, 1996: 37) ve çalıĢma-alıĢveriĢ-eğlence mekânlarını
kapsayan yumuĢak altyapı (Mulgan, 1995: 212) olanaklarıyla gerçekleĢtirilmektedir.
Kentlerde var olan fiziksel altyapının geliĢmiĢlik düzeyi kentlerin yaĢanabilirlik
düzeyine de etki etmektedir. Son dönemde kentlerde iletiĢime yönelik altyapı
oldukça önem kazanmıĢtır. ĠletiĢim ve bilgi iĢlem alanında görülen geliĢmeler ve
küresel sermayenin bu araçlardan yararlanarak yayılması ve akıĢkanlığını
hızlandırabilmesi, bu fiziksel altyapı bileĢenini öne çıkarmıĢtır. Küresel sermayeyi
kendine çekmeye çalıĢan kentlerin kendilerini pazarlama araçlarından en
önemlilerinden biri bu altyapı bileĢenine yaptıkları yatırım düzeyleri olmaktadır
(Ocak, 1996: 37).
Küresel kent kategorisinin kentin küresel ekonomide oynadığı rol ile
açıklanması ve gerekli politikalar uygulanır ve altyapı hazırlıkları yapılırsa bu
173
statünün elde edilebileceğine dair vurguların yaygınlaĢması, kentler arasında bir
rekabet ortamını doğurmuĢtur. Bu süreçte ulusaĢırı iĢ merkezleri, alıĢveriĢ
merkezleri, lüks konut alanları, uluslararası havaalanı, fuar alanları, teknoparklar,
oteller vb kentin küresel yatırımları ve diğer küresel akıĢları çekmesi için gerekli
altyapı yatırımları olarak önerilmiĢtir (Kiper, 2004: 16; Öktem, 2006: 55). Kentler
arasında ortaya çıkan rekabette, sermaye açısından bir kentin sağladığı küçük
avantajlar bile oldukça önemli bir yer tutmaktadır (Tekeli, 1999: 221). Mulgan‟ın
ifadesiyle yumuĢak altyapının geliĢmiĢliği kentleri ön plana çıkarmaktadır. Eğlence,
çalıĢma ve alıĢveriĢ mekânlarının çeĢitliliği ve kalitesi kentlerin küresel anlamda
yerinin belirlenmesinde etkili olabilmektedir. Bir diğer ifade ile kentler hemen
hemen bütün dünyada yaĢanabilirlik ölçütlerine göre de yarıĢmaktadırlar (Mulgan,
1995: 213). Bu doğrultuda günümüz kentlerinde yaĢanabilirlik ölçütünü sağlamak
adına lüks konut ve tüketim alanları, iĢ ve alıĢveriĢ merkezleri, gökdelenler, plazalar,
eğlence alanları gibi mekânlar yaratılmakta/inĢa edilmekte, yasal ve yönetsel açıdan
sermayenin devingenliğini sağlayacak önlemler alınmakta; sermaye ve sermaye için
çalıĢanlar açısından kentler cazip/yaĢanabilir kılınmaya çalıĢılmaktadır. Sayılan bu
mekânların yapılabilmesi için kentlerde bir plana bağlı kalmaksızın, sermayenin ve
giriĢimcinin yönlendirmeleri doğrultusunda yer seçilmekte ve böylelikle kentte yeni
rant alanları yaratılmaktadır. Bu yapıların nerede yapılacağı, kentin mekânsal-
toplumsal-ekonomik geliĢimini hangi boyutlarda etkileyeceği göz önünde
bulundurulmaksızın giriĢimci ve yatırımcıların tercihleri doğrultusunda, sermayenin
çıkarına en uygun alanlar seçilmektedir (Kiper, 2006: 167; KeleĢ, 2001: 567). Daha
çok vasıflı ya da beyaz yakalı çalıĢanlara yönelik olan bu mekânların varlığı ve
sağladıkları olanaklar kentler arası rekabette etkili olmaktadır. Kentleri yaĢanabilir
kılan (kim için olduğu tartıĢmalı olmakla birlikte) yumuĢak! altyapı ne kadar
geliĢmiĢse kent o kadar öne çıkmaktadır. Adı geçen bu alanların inĢa edilebilmesi
için yeterli kentsel arsa stoku bulunmadığından, kentlerde yer açabilmek adına
kentsel dönüĢüm projeleri hayata geçirilmektedir. Bir diğer ifade ile kentsel dönüĢüm
projeleri, kentlere yapılan makyajın ve pazarlama sürecinin temel argümanı
olmaktadır.
KüreselleĢmenin rekabet gerektiren süreçleri içinde kentlerin, dünya kentleri
arasındaki konumlarını sürdürmek için ekonomik, sosyal, kültürel ve politik güçlerle
174
birlikte varlıklarını sürdürmek zorunda oldukları, yani kalitelerini korumaları
gerektiği ifade edilmektedir. Bu süreçte kentlerin çöküntüye uğrayarak fiziksel ve
ekonomik değerini yitirmiĢ olan bölgeleri ile yasadıĢı yapılaĢmıĢ ya da doğal
afetlerle yıpranmıĢ alanlarının dönüĢtürülmesi gerektiği de vurgulanmaktadır. Bir
diğer ifadeyle kentler açısından; ulusal/küresel sermayeyi çekebilmek ve dünya kenti
olabilmek adına kentsel dönüĢümün bir zorunluluk olduğu dile getirilmektedir
(Cömertler, 2003: 216).
Türkiye‟de kentsel yaĢamda yeni bir uygulama özelliği gösteren kentsel
dönüĢüm projeleri, kentsel rant paylaĢımının yeni bir türü olarak 1980‟lerin
sonlarında ortaya çıkmaya baĢlamıĢtır (Günlü, 2001: 472). KüreselleĢme
dinamiklerinin etkisiyle, özellikle 1980‟lerden sonra toplumsal yaĢamın hemen her
alanında yapısal değiĢimler yaĢanmaya baĢlamıĢ ve bu değiĢimlerin mekânsal
yansımaları kentlerde net bir biçimde gözlemlenirken, kent merkezleri ve merkeze
yakın kentsel alanlar değiĢimin etkilerinin en yoğun yaĢandığı mekânsal ölçekler
olmuĢlardır (Özus vd, 2005: 98). Bu süreçte sıklıkla uygulama alanı bulan kentsel
dönüĢüm de yeniden üretim sürecinde sermaye birikiminin geniĢletilmiĢ ölçekli bir
kentsel sabit sermaye yatırımı olarak değerlendirilmesinin aracı ve rantı arttıran bir
uygulama olmaktadır (Gündoğan, 2006: 40, 46). Genel olarak Türkiye‟deki kentsel
dönüĢüm uygulamaları, kent planlarında değiĢiklikler, gecekondu yıkımları, kültürel
ve tarihi alanların zenginlikleri yok sayılarak tahrip edilmesi, orman alanlarının ve su
havzalarının talanı Ģeklinde uygulamaya konmakta ve bu alanlar rant odaklı
beklentiler içinde olan sermaye gruplarına pazarlanmaya çalıĢılmaktadır (Aksu Kaya
vd, 2007: 157).
1980 sonrasında günden güne geniĢleyen biçimde hayata geçirilen neoliberal
uygulamalarla birlikte, kentsel arsa ve yapılı çevrede sermayenin her yöneldiği alanın
imara açılabileceği anlayıĢı ortaya çıkmıĢtır. Günümüzde yaĢanan geliĢmeler bu
görüĢü destekler niteliktedir. Ġstanbul baĢta olmak üzere büyük kentlerde kamusal
alan olarak yaratılmıĢ her değer, üretimleri sona erdirilmiĢ kamu kuruluĢlarına ait
arsa ve araziler, 50-60 yıllık geçmiĢleri olan gecekondu bölgeleri ve eski tarihi
yerleĢim alanları küresel sermayeye rant alanı olarak sunulmaktadır (Keskinok,
2006: 17).
175
Kentlerde hizmetler sektörünün geliĢimine paralel olarak kent merkezlerinde
yaĢanan yığılma (gerek iĢyeri gerekse bu sektörlerde çalıĢanların konut, eğlence,
dinlenme alıĢveriĢ vb talepleri) kentsel arsa rant değerlerinin yükselmesine neden
olmuĢtur (Ayten, 2005: 691). Özellikle gecekondu bölgelerini hedef alan kentsel
dönüĢüm projeleri; merkezi alanda sıkıĢmıĢ ve arsa değeri yüksek gecekondu
bölgelerinin kentsel arsa pazarına kazandırılması amacına yönelik bir biçimde
hazırlanmaktadır. Projelerde dönüĢümün temel amacı gecekondu nüfusuna iliĢkin
sosyal kaygılardan değil, gecekonduların bulunduğu alandan elde edilecek rantın
paylaĢılmasından kaynaklanmaktadır (Dündar, 2003: 72). Günümüz kentlerinde de
kent arazisi, talep hızla arttığı için, o güne kadar görülmedik ölçüde değer
kazanmakta; öte yandan, piyasadaki arazi fiyatlarını ve ev kiralarını karĢılayamayan
insan sayısı giderek artmaktadır. Bu insanların büyük bir kısmını, yeni ekonomik
fırsatlardan yararlanmak için kente göç edenler oluĢturmaktadır. Gerek arazi ve ev
fiyatlarındaki büyük artıĢ, gerekse de kentteki ekonomik yeniden yapılanma
yüzünden, çok sayıda insan taĢınmak zorunda kalmakta; bunların çoğu da zorla
tahliye edilmektedir (Berner, 2007: 139). Yerinden etmenin ya da tahliye sürecinin
en önemli aracı olarak günümüzde kentsel dönüĢüm projeleri hazırlanmakta ve
uygulanmaktadır. DönüĢüm alanı olarak ise daha çok yoksul/marjinal kesimlerin ya
da iĢçi nüfusunun yaĢadığı, kent merkezlerindeki ya da yerleĢimin yoğun olduğu
alanlar seçilmektedir. Üretim biçimlerinin değiĢmesi ve küresel sermayenin kent
merkezlerini yatırım alanı olarak yeniden keĢfetmesi ile birlikte; bir yandan küresel
sermaye için çok katlı iĢ merkezleri, diğer yandan buralarda çalıĢanlar için lüks
konutlar, alıĢveriĢ ve dinlenme amaçlı merkezlerin yapılması gerekmektedir. Tüm bu
yapıların inĢası için, özellikle kent merkezlerinde boĢ arazi bulmak neredeyse
imkânsız olduğundan; enformel sektörlerde, geçici nitelikte iĢlerde, sendikasız ve
sosyal güvenceden yoksun olarak çalıĢanların, yoksulların ya da marjinal grupların
yoğun olduğu, kentlerin merkezinde kalan ya da rantı yüksek olan yaĢam alanları
hedef seçilmektedir. Böylelikle hem bir yandan genellikle sorun üreten gruplar
olarak görülen bu kesimler kentlerden uzaklaĢtırılmakta hem de sermaye için yeni
alanlar yaratılmaktadır.
Uygulanmakta olan ya da uygulanması planlanan kentsel dönüĢüm
projelerinde sabit olan gerçeklik; toplumun dar gelirli kesimlerinin yerlerinden
176
edilmesi ve bu kesimlerin yaĢam alanlarında fiyatların artması sonucu dönüĢtürülen
alanların toplumun varsıl kesimlerine ve sermaye gruplarının kullanımına açılmasıdır
(Türkün, 2007: 224).
1980‟lere kadar Türkiye kentlerindeki planlama sorunları göç sonucu kente
gelenlerin kurduğu mahalleler bağlamında düĢünülmekte ve ele alınmaktayken; 1980
sonrasında kentlerin sermaye birikim ve rant aracı olarak görülmeye baĢlamasıyla
büyük kentsel projeler planlama sisteminde köklü değiĢikliklere neden olmuĢtur.
1980 sonrası dönemde kentsel planlama ve koruma gözden düĢmeye baĢlamıĢ,
parçacıl/stratejik planlama ve dönüĢüm projeleri gündeme gelmiĢtir (ÇavuĢoğlu,
2004: 110). Parçacıl/stratejik planlama ve dönüĢüm projeleri kentlerin neoliberal
anlayıĢ doğrultusunda belli kesimler lehine yeniden yapılandırılmasının aracı
olmaktadır. Günümüze değin güçlenerek gelen bu anlayıĢ doğrultusunda Ġstanbul‟un
stratejik planlaması da kentler arası yarıĢın ve küreselleĢmenin kaçınılmaz olduğu
üzerinden kurgulanmaktadır. Bu kurguda sosyal adalet ve kaynakların eĢitlikçi
dağılımına iliĢkin vurguya yer verilmemektedir. Öncelik kentlerin yarıĢması ve bu
yarıĢ için gerekli olan altyapının sağlanması ve kentin yeniden biçimlendirilmesi
olduğundan kentte yaĢayan yoksul kesimlerin ve alt sınıfların talep ve beklentileri
göz ardı edilmektedir. Stratejik mekânsal planlamanın temel vurguları olan katılım
ve uzlaĢma süreçleri ise; kentte zaten sosyo-ekonomik açıdan güçlü olan grupların
katılımının sağlanması Ģeklinde yaĢanmaktadır (Öktem, 2007: 86).
Günümüzde Ġstanbul baĢta olmak üzere hemen her kentte hazırlanan ve
uygulanan kentsel dönüĢüm projeleri; kentlerin sorunlarını çözebilecek sosyal
içerikli projeler olmanın ötesinde, var olan sorunları arttıran ve yeni sorunlar yaratan
projeler olarak değerlendirilmektedir. Mekânları insansız birer meta olarak algılayan
bir anlayıĢ çerçevesinde hazırlanan kentsel dönüĢüm projeleri, insanları yaĢam
alanlarından uzaklaĢtırarak (iterek) kentsel mekânları sadece “kar ve spekülasyon”
amaçlı kullanımlara dönüĢtürerek sermayenin kullanımına açmayı hedefler
niteliktedir (Uysal, 2007: 47). Sermayenin kentsel yer seçiminde en etkili faktör rant
olmaktadır. Demirer vd‟ nin “beleş gelir” olarak ifade ettikleri rant; “sahibinin hiçbir
emeği olmaksızın bir malın kendiliğinden getirdiği gelir” Ģeklinde tanımlanmaktadır.
Burada sözü edilen malın yani rantın günümüzdeki karĢılığı gayrimenkul ve kentsel
arsa olmaktadır (1999: 317). Rantların en yüksek seviyede bulunduğu kent
177
merkezleri, bu rantların değerlendirildiği ve aynı zamanda sermaye birikiminin
arttırıldığı bölgelerdir. Kentsel arsanın oldukça kıt ve bir o kadar da değerli olduğu
kent merkezlerinde eski konutların ve gecekonduların yıkılarak yeniden yapılması
tamamen kentsel rant için gerçekleĢtirilmektedir (Ayten, 2005: 680). Sermaye
neoliberal dönüĢüm içinde kentleri yeniden keĢfederken, hiçbir değer ve kural
tanımadan yıkıcı bir güç olarak ilerlemektedir. Bu yıkıcılık kimi zaman bir kamu
arazisini/iĢletmesini otel ya da alıĢveriĢ merkezine çevirirken kimi zaman da bir
gecekondu bölgesini lüks konut alanına dönüĢtürmektedir (Halkevleri, 2008: 283).
5.4. Kentsel DönüĢüm Uygulamalarında SoylulaĢtırmanın Ġzleri: Mekan
Kullanıcılarının DeğiĢimi
Kentsel dönüĢüm yeni bir olgu değildir ve kentler kendi iç dinamikleriyle
sürekli bir dönüĢüm halindedir. Kentlerin dönüĢümü doğal, fiziki, sosyal, ekonomik
ve kültürel etkenlerle bir süreklilik arz etmektedir (Yapıcı, 2008: 18). Ancak
günümüzde kentsel dönüĢüm kentlerin iç dinamikleri çerçevesinde değil dıĢarıdan
tanımlanmıĢ dinamikler çerçevesinde tartıĢılmaktadır. Bu çerçevede tanımlanan bir
dönüĢüm aktörlerin bir kısmını dıĢarıda bırakmakta, katılım boyutunu göz ardı
etmekte ve dönüĢümün soylulaĢtırmanın izlerini taĢımasına neden olmaktadır
(Köksal, 2008: 17).
Özünde varsıl kesimler için yeni yaĢam ve yatırım alanları yaratmaya yönelik
bir uygulama olan soylulaĢtırma; 1990‟lardan sonra kentleri yeniden keĢfeden
neoliberalizmin küresel kentsel stratejisi olarak karĢımıza çıkmaktadır.
SoylulaĢtırma, üretken sermaye yatırımının geliĢen sektörleri olarak kent
merkezlerindeki gayrimenkul piyasasına hizmet etmektedir. Küresel kentsel strateji
olarak soylulaĢtırma, bazı ekonomik ve sosyal grupların diğerleri üzerindeki
tahakkümünü pekiĢtiren bir nitelik taĢımaktadır (Smith, 2006: 25). Kentlerin
küreselleĢmesi sürecinde bir yandan “soylu” sermayeye hizmet eden güvenlikli
siteler, iĢ ve alıĢveriĢ merkezleri, lüks oteller, gökdelenler inĢa edilirken; geniĢ halk
kesimleri küreselleĢme adına kentlerin iĢgalini kaygıyla seyretmekte (ġengül,
2000b: 142), hatta bu kesimler kentsel dönüĢüm projelerinde olduğu gibi, kentlerin
akıbetine seyirci olmalarına bile izin verilmeyerek yerlerinden edilmekte ve kentlerin
dıĢına itilmektedir. Kentin asıl sakinlerinin kent dıĢına itilmeleri bir diğer ifade ile
178
sosyal dıĢlanmaya maruz bırakılmalarının en önemli aracı olan kentsel dönüĢüm
projeleri; daha iyi yaĢam alanları yaratmak, yıpranmıĢ/köhnemiĢ alanları geri
kazanmak, sağlıklı kentler oluĢturmak vb birçok olumlu söylemle ortaya
atılmaktadır. Uygulamalara bakıldığında ise; sosyal iyileĢtirmenin kamuoyunda
kentsel dönüĢüm projelerine meĢrulaĢtırıcı bir araç olarak kullanıldığı görülmektedir.
Büyük rantlar yaratan kentsel dönüĢüm projeleri ile kentsel alanlar altın tepsi içinde
sermayeye ve onun aktörlerine sunulmakta, kamu yararı ve planlama mantığı
dıĢında, sosyal duyarlılığı zayıf uygulamalar hayata geçirilmektedir. (Özden, 2008:
152). Kentsel dönüĢüm, parasal ticari iliĢkiler üzerine inĢa edilen meta kentleĢme
sürecini perçinlemekte ve kentler, sosyal, kültürel, tarihi ve hatta insani yönleri göz
ardı edilen ticari mekânlar haline gelmektedir.
Kentsel dönüĢüm taĢınmazın yeniden üretimi anlamına gelmektedir. Yani
dönüĢüm sürecinde sabit sermayenin yeniden üretimi söz konusudur. Bu yeniden
üretim, kendiliğinden ve bilinçli Ģekilde olabilir. Bir mahallenin çöküntü bölgesine
dönüĢmesi, ticari faaliyetlerin konut alanlarının iĢlevlerini değiĢtirmesi ya da kaçak
kat artırımı vb kendiliğinden dönüĢümlerdir. Bilinçli dönüĢüm ise planlama kararları
ve projelerle mümkündür. Günümüzde kentsel dönüĢüm kavramı bilinçli
dönüĢümden hareketle tanımlanmaktadır. Ancak bilinçli kentsel dönüĢüm de arsa
üzerinde bir yapının olup olmaması, yapı varsa ömrünü tamamlamıĢ olup olmaması,
ömrünü tamamlamamıĢ ise bakım-onarım ya da iĢlev değiĢikliği anlamında mı yoksa
yıkıp yerine yenisinin yapılıp yapılmayacağına göre farklılaĢabilmektedir
(Gündoğan, 2006: 41). Kentsel dönüĢüm bu sayılanların hepsini içerse bile, ülkemiz
koĢulları ve kentsel dönüĢüm süreçleri dikkate alındığında, en geçerli karĢılığını yık-
yap ile bulduğu sonucu karĢımıza çıkmaktadır. Bir diğer ifade ile kentsel dönüĢüm
kavramsal olarak yıkımla eĢ anlamlı tutulmaktadır. Kentsel dönüĢümün ideolojisine
göre, dönüĢümün sosyal, siyasal, kültürel, doğal, tarihsel alanlardaki sonuçları ve
maliyetleri dönüĢümün kendisinin gerçekleĢtirilmesi yanında çok da önem
taĢımamaktadır. DönüĢümün kendisine engel olabilecek her Ģey, planlama baĢta
olmak üzere aĢılması gereken engellerdir ve fiziksel dönüĢümün gerçekleĢebilmesi
adına bu engeller aĢılmalıdır (ġahin, 2006: 111). Yakın dönemde yerel yönetimlere
dönüĢüm alanlarının belirlenmesi, projelerin hazırlanması ve uygulanması
konusunda verilen geniĢ yetkiler, bu anlamda kentsel dönüĢümün özünde
179
barındırdığı engel tanımazlığın önünü açmaktadır. Kentsel dönüĢüm projelerinde
kamusal mekândaki geniĢ mülkiyet ve kullanım hakları daha sınırlı belli bir sınıfa
transfer edilerek, kentsel toprağın özelleĢtirilmesi ile kamusal mekân
daraltılmaktadır. Bu durumda sosyal sınıflar mekânda açık olarak ayrıĢmakta ve
kamusal mekânda bir arada bulunabilme ve iliĢki kurabilme olanağı ortadan
kalkmaktadır. Sadece kentsel araziler değil, kentin tarihsel, kültürel ve coğrafi
mekânsal sermayesi de kentsel dönüĢüm projeleri aracılığıyla kentli nüfusun büyük
bir kısmını dıĢarıda bırakacak ve yerinden edecek biçimde yeni varsıl sınıfların
kullanımına uygun hale getirilmektedir (KurtuluĢ, 2006: 10–11).
Türkiye‟de yoksul/marjinal kesimlerin yaĢam alanları olan gecekondu
bölgelerinde ve eski kent yerleĢmelerinde yoğun biçimde uygulanmakta olan kentsel
dönüĢüm projelerinin temel amaçlarının; bu alanlarda yaĢayan insanları çağdaĢ
konutlara kavuĢturmak ve bu bölgeleri kaliteli yaĢam standartlarına ulaĢtırmak ve
yoksul kesimler ile kentin geri kalan kesimleri arasındaki sosyo-ekonomik
farklılıkların azaltılmasının olduğu ifade edilmektedir (Kayıkçı, 2007: 647; Keskin
vd, 2003: 412). Türkiye‟deki uygulama sonuçlarına bakıldığında bu amaçlara
ulaĢmak için yoğun bir biçimde çalıĢıldığı söylenebilir. Gecekondu alanlarını ve eski
kent merkezlerini hedef alan kentsel dönüĢüm projeleri ile bu alanlarda yaĢayan
yoksul/marjinal kesimler kent dıĢında yeniden yerleĢtirilmeye çalıĢılmaktadır. Bu
kesimlerin kent dıĢına gitmeleri halinde, kentler varsıl grupların ve sermayenin
kullanım alanı haline geleceğinden derin sosyo-ekonomik ayrım da ortadan
kaybolacaktır. Gecekondu bölgelerinin ve eski kent merkezlerinin kentsel dönüĢüm
uygulamalarıyla daha kaliteli yaĢam standartlarına kavuĢturulduğu söylenebilir.
Ancak yaĢam standartları yükselen bu alanların kullanıcıları da değiĢmekte ve
dönüĢüm öncesinde yaĢamakta olan yoksul/marjinal kesimler alanın değiĢen
niteliğiyle birlikte yaĢam alanlarını terk etmektedir.
Kentsel dönüĢüm projelerinin temel hedefi bütüncül bir kent planına uygun
olmak ve kentlerdeki farklı gelir grupları arasında eĢitsizliğe neden olmamak
olmalıdır. Kentsel dönüĢümde hedef grupların seçiminde de dikkatli olmak
gerekmektedir. Türkiye‟de hedef kitlesi alt gelir grubu kiĢiler olarak açıklanan pek
çok kentsel dönüĢüm projesinin, uygulama sürecinde orta ve üst gelir grubuna hizmet
eder hale geldiği görülmektedir (Gökbulut, 1996: 36). Daha doğrusu yaĢam alanları
180
kentsel dönüĢüm kapsamına alınan yoksul/marjinal kesim, dönüĢümle ortaya çıkan
maliyetleri karĢılayacak durumda olmadıklarından, projeler kapsamında elde ettikleri
hakları üst-orta sınıflara devretmektedirler.
Kentsel dönüĢüm, kent mekânının kullanımına yönelik bir müdahale olarak
ortaya çıkarken kentlilerin yaĢamlarına da etkide bulunmaktadır. Neoliberal
küreselleĢmeyle birlikte üretimden ve sanayiden uzaklaĢan günümüz kentlerinde,
ülke kentleĢmesinin kendine özgü dinamikleri çerçevesinde ortaya çıkan gecekondu
bölgelerinin tarihsel birikimi, yaĢam biçimleri, kamusal konumları, kültürel değerleri
yok sayılmakta ve rayiç bedeller üzerinden yapılan hesaplar doğrultusunda yıkımlar
yaĢanmaktadır (Akgün ve Karademir, 2007: 171).
Smith kentsel yoksulluğun ve mekânsal çöküntülerin bilerek yaratıldığını ve
kentsel yenileme eylemiyle yine bilerek bir rant sağlama aracına dönüĢtürüldüğünü
ifade etmektedir. Çöküntü alanı olarak görülen kentsel mekânlarda yaĢayan
kesimlerin soylulaĢtırma yöntemiyle bu alanlardan dıĢlandıklarını vurgulamaktadır
(Özden, 2008: 151). Bir diğer ifadeyle kentsel dönüĢümün yaĢamsal pratiğe yansıyan
anlamı; yoksulların hak ettikleri kent merkezine uzak alanlara gönderilmesi, varsıl
kesimlerin ve sermaye aktörlerinin ise merkezi bölgelere yerleĢtirilmesi olmaktadır
(+Ġvme, 2007: 77). Günümüzde uygulanmakta olan kentsel dönüĢüm projeleri
dönüĢtürülen alanın artan prestiji ile soylulaĢtırmaya ivme kazandırmaktadır.
Türkiye‟de uygulanmakta olan kentsel dönüĢüm projeleri, hangi hedef öne sürülürse
sürülsün, yaklaĢım biçimi ve uygulanan dönüĢüm model ve süreci ile soylulaĢtırmaya
zemin hazırlamaktadır (Dündar, 2003: 71).
Kentsel dönüĢüm projelerinde devlet kentsel mekânda mülkiyetin yeniden
dağıtılması sürecinde sermaye ve varsıl kesimler lehine bir rol üstlenmektedir. Bu
süreçte devlet gecekondu bölgeleri baĢta olmak üzere kentsel arazideki güvenli
olmayan mülkiyet haklarını, arazilerdeki illegal yerleĢim geçmiĢini ve imar
sorunlarını bahane ederek yeni yasal düzenlemeler yapmak yoluyla, yoksul
kesimlerden sermaye kesimine ve üst-orta sınıflara aktarmanın meĢru zeminini
oluĢturmaktadır (KurtuluĢ, 2007: 77; KurtuluĢ, 2008: 319; Altınçekiç ve Göksu,
1995b: 67; TümtaĢ, 2008: 58).
181
Son yıllarda ülkemizde de sıklıkla kullanılmaya baĢlayan soylulaĢtırma
kavramı özellikle yerel yönetimlerin kentsel dönüĢüm projelerinde temel
politikalarından biri durumundadır (Özden, 2008: 168). SoylulaĢtırma genel olarak
“kent merkezinde yer alan, fiziksel ve sosyal köhnemenin ortaya çıktığı konut
alanlarının yenilenmesi sonucunda bu alanlarda sosyal sınıfın ve mülkiyet
değiĢiminin gerçekleĢmesi” Ģeklinde ifade edilebilir. SoylulaĢtırma/yenileme
(dönüĢtürme) sürecinde, konutların sahiplerinin değiĢmesiyle, düĢük gelirli/yoksul
kiĢilerin yerini orta/üst sınıftan kiĢiler almaktadır. Bir diğer ifadeyle dönüĢüm
alanlarında yaĢamakta olan kesim farklı sosyal sınıf, kültür, gelir düzeyi ve yaĢam
biçimi olan kiĢilerle yer değiĢtirmektedir. Bu değiĢim kent merkezlerindeki eski
yerleĢim alanlarında olabildiği gibi, kentlerin çevresinde yer alan yerleĢim
alanlarında da gerçekleĢebilmektedir (Ergün, 2006: 15-16).
Ġslam, klasik biçimiyle; iĢçi sınıfı ve alt gelir gruplarının yaĢadığı, Ģehir
içindeki ve merkezindeki tarihi konutlara orta sınıfların yerleĢtiği ve konutları
yenilediği rehabilitasyon süreci olarak tanımlanan soylulaĢtırmanın, toplumsal sınıf
ve mahalle yapısındaki değiĢimleri açıklamakta yetersiz kaldığını ifade etmektedir.
Bu nedenle toplumsal değiĢimi temel değiĢken olarak ele alan daha geniĢ bir
soylulaĢtırma tanımı yapılması gerektiğini vurgulayan yazar bu tarz bir tanımın; hem
kent içinde hem de kırsal alanlardaki konutsal ve ticari birimlerin yenilenmesi kadar
yeniden inĢa sürecini de ele alması gerektiğine dikkat çekmektedir (2006: 44). Bu
tarz bir tanıma Türkiye‟de yaĢanan kentsel dönüĢüm süreçlerini ifade edebilmek
açısından da ihtiyaç duyulmaktadır. Kentsel dönüĢüm projeleri, yoksul/marjinal
kesimleri yerinden ederek sermaye gruplarına ve üst-orta sınıflara yeni yaĢam
alanları açma çabasıyla hayata geçirildiğinden, soylulaĢtırma ile benzer özellikler
taĢımaktadır.
Kentsel dönüĢüm projelerinin soylulaĢtırmaya etkileri üzerine iki farklı
yaklaĢım bulunmaktadır: SoylulaĢtırmayı bir kentsel dönüĢüm politikası olarak ele
alan yaklaĢım ve kentsel projelerin bir yan etkisi olarak ele alan yaklaĢım.
SoylulaĢtırmayı bir kentsel politika olarak ele alan yaklaĢıma göre; yarıĢan kent
ekonomileri içinde, soylulaĢtırma kentsel dönüĢüm kavramı ile meĢru kılınmaya
çalıĢılmaktadır. Bu süreçte, kent merkezlerinin iyileĢtirilmesi için kentsel projeler
geliĢtirilerek, alanın asıl/eski kullanıcıları olan yoksul ve marjinal kesimler
182
yerlerinden edilmekte ve bu grupların yerine orta ve üst sınıflar yerleĢmektedir.
SoylulaĢtırmayı kentsel politikaların yan etkisi olarak gören yaklaĢıma göre ise,
projelerin temel hedefi; kentsel mekânın fiziksel ve ekonomik iyileĢmesini
sağlamaktır. Ancak bu hedef mekân kullanıcılarının tüm yaĢamını değiĢtiren
etkilerde bulunmaktadır. Kentsel projelerin mekânın sosyal yapısını etkileyen ve
değiĢtiren sonuçları, proje ile hedeflenmemekle birlikte süreç içinde ortaya
çıkabilmektedir (Erden, 2006: 77).
Ülke genelinde hayata geçirilen kentsel dönüĢüm projeleri incelendiğinde, bu
uygulamaların kamu eliyle yapılan bir soylulaĢtırma giriĢimi olduğunu söylemek
mümkün gözükmektedir. Projeler sonucunda ortaya çıkan rant, farklı kesimlerce
eĢitsiz biçimde bölüĢülerek, kentte zaten var olan sosyo-mekânsal eĢitsizliklerin daha
da derinleĢmesine neden olabildiği gibi; kent yoksullarının kentte barınma ve ucuz
konut edinebilme hakkı ellerinden alınmakta, kentsel hizmet ve kaynaklara ulaĢım
yollarının kentsel dönüĢüm adı altında yapılan kurumsal müdahalelerle iyice
kapanmasına da yol açmaktadır (Sakızlıoğlu, 2006: 41).
Günümüzde uygulamaya konan kentsel dönüĢüm projeleri sosyal adalet ve
barınma hakkı gibi değerleri değil; karlılık ve rant paylaĢımını destekler niteliktedir.
DönüĢüm projeleri yoksul/marjinal grupları yerinden etmeninin bir aracı olmakta,
soylulaĢtırma ve barınma hakkından mahrumiyet gibi sosyal sorunları yaratmaktadır
(ġahin, 2006: 120).
SoylulaĢtırma günümüz kentlerinde bir yatırım aracı olarak görülmektedir.
Gecekondu bölgeleri, eski kent merkezleri ile tarihi kent içindeki alanlarda yaĢanan
bu ekonomik süreç sınıfsal bir değiĢimle toplumsal yaĢamı da etkisi altına
almaktadır. Yerinden edilen yoksul/marjinal kesimlerin yerine yeni ve üst-orta sınıf
merkezli bir yaĢam kurulmaktadır (ġen, 2007b: 62).
Kentsel dönüĢümün soylulaĢtırmayı çağrıĢtıran genel karakterini Engels‟ten
yapılan Ģu alıntı net bir biçimde ortaya koymaktadır:
“Büyük modern kentlerin geniĢlemesi, bu kentlerin belirli
kesimlerine, özellikle merkezi konumlu bölgelere yapay ve çoğu
kez büyük ölçüde artan bir değer vermiĢtir; bu bölgelerde
yükselen binalar, bu değeri artıracak yerde düĢürmektedirler,
183
çünkü artık değiĢen koĢulları karĢılayamamaktadırlar. Bunlar
yıkılmakta ve yerlerini baĢkaları almaktadır. Bu, hepsinden çok,
en büyük sıkıĢıklık ile dahi, kiraların belli bir azaminin üstüne
hiçbir zaman yükselmediği ya da ancak çok yavaĢ yükselebildiği
merkezi konumlu iĢçi evleri için geçerlidir. Bunlar yıkılmakta ve
yerlerine dükkânlar, depolar ve resmi binalar dikilmektedir.
Sonuç olarak, iĢçiler kentlerin merkezinden dıĢarı sürülmektedir”
(Engels, 1992: 21).
1990 sonrası dönemde Ġstanbul baĢta olmak üzere kentlerin yeniden
yapılandırılmasında etkili bir yöntem olarak; eski kentsel alanların mekânsal ve
sosyal olarak yeniden yapılandırılması Ģeklinde ifade edilen soylulaĢtırma
kullanılmaya baĢlamıĢtır. Üst ve orta sınıfın yoksulların yoğun yaĢadığı eski kentsel
alanlara yönelmesi ve bu kesimleri yerinden etmesi Ģeklinde yaĢanan soylulaĢtırma
kentsel çeliĢkileri arttıran bir süreç olma özelliği taĢımaktadır. Günümüz Türkiye
kentleri de (en somut yansımalarını Ġstanbul‟da gördüğümüz Ģekliyle) neoliberal
küresel ekonominin yeni mekân ve sınıf politikalarının ihtiyaçlarını karĢılayacak
biçimde yeniden yapılandırılmaktadır (ġen, 2007a: 183). 1980‟lerle birlikte
toplumsal eĢitsizliği arttıran kentsel politikalar da üretilmeye baĢlatılmıĢtır. Yakın
dönemde yoğun biçimde tartıĢılan ve uygulanan kentsel dönüĢüm projeleri bu
politikaların en önemli uygulama araçlarından biridir. Kentsel dönüĢüm ülkeden
ülkeye farklı anlamlara gelebilmekle birlikte temelde; kentsel mekânda mülkiyet ve
kullanım hakkını alt gelir gruplarından üst gelir gruplarına transfer eden bir
uygulama özelliği taĢımaktadır. Kentsel dönüĢüm projelerinin bu özelliği Türkiye‟de
kentsel mekânda mekânsal ayrıĢmaya ve alt gelir gruplarının kentlerde tutunma
olasılığını ortadan kaldırarak dıĢlanmalarına neden olmaktadır (Kayıkçı, 2007: 652).
Eski kent merkezlerinde ve gecekondu alanlarında yaĢayan kesimlerin yaĢam
alanlarının iyileĢtirilmesi ve sağlıklılaĢtırılması adına gerçekleĢtirildiği ileri sürülen
projeler; bu mekânların soylulaĢtırılması ile sonuçlanmakta, bu mekânları yaratmıĢ
ve yaĢanabilir kılmıĢ kesimlerin buralardan ayrılmasına, dolayısıyla da mekânın
sadece fiziksel değil sosyo-kültürel yapısının ve kullanıcılarının da değiĢmesine yol
açmaktadır (Dinçer, 2000: 134).
184
5.5. Tasfiye Etme ve DıĢlama Aracı Olarak Kentsel DönüĢüm
KüreselleĢme adı altında uluslararası dolaĢımını meĢrulaĢtıran sermaye,
günümüzde mekân kısıtını hızla aĢmakta ve kendi çıkarları doğrultusunda farklı
mekânlara özgü olanakları tüketmektedir (Ercan, 2001: 154). Sermayenin, daha geniĢ
bir ifadeyle kapitalizmin, geliĢebilmek ve ayakta kalabilmek için mekânı
dönüĢtürmesi, mekânı yeniden yeni iliĢkiler dolayında tanımlaması gerekir. Erken
dönem toplumlarda, üretim ve yeniden üretim iliĢkilerinde siyasal/dinsel güç
iliĢkilerinin belirleyiciliği etrafında organize olan sosyal iliĢkilerin mekânsal
görünümü, mutlak mekân olarak karĢımıza çıkmaktadır. Üretim iliĢkileri ile
denetleme iliĢkilerinin değiĢtiği günümüz kapitalist toplumlarında üretim ve yeniden
üretim farklılaĢmıĢ, kentler kırsal yapılar üzerinde belirleyici güç olarak ortaya
çıkarken, kapitalist iliĢkilerin daha hızlı bir tempoda gerçekleĢmesi mekânların
kullanım biçimini de değiĢtirmiĢtir. GeliĢen yeni kapitalist iliĢkiler, daha önceki
toplumsal iliĢkilerden farklı olarak, toplumsal iliĢkilerin, hızla diğer mekânlarla
iliĢkiye geçmenin yeni biçimlerine ve diğer mekânlar üzerinde bir dizi etkide
bulunarak dönüĢmesine neden olmuĢtur. Kapitalist toplumsal iliĢkiler, diğer
mekânlarla iliĢkiye girdikçe diğer mekânlar bir yandan homojenleĢirken, diğer
yandan mekânlar arasında hiyerarĢik bir iliĢkinin oluĢmasına neden olmuĢtur.
HomojenleĢtirme ve hiyerarĢik yapılanma, mekânların eĢitsiz kullanımına da neden
olmaktadır. Toplumsal kesimler arasında süren ve giderek artan farklılıklar,
mekânsal açıdan da desteklenmekte ya da bu iliĢkiler en iyi Ģekilde mekânsal
farklılıklar biçiminde açığa çıkmaktadır (Ercan, 2001: 153). Harvey‟in (2002: 166-
167) ifadesiyle mekânsal farklılaĢmanın yoğun olması durumunda bireyler
tercihlerini buna uydurmak zorundadırlar. Piyasa sistemi, seçim yelpazesini daraltır.
En yoksulların hiçbir seçim olanağı yoktur, çünkü daha varsıl gruplar seçimde
bulunduktan sonra geriye kalanla yetinmek durumundadırlar. Günümüzde bireylerin
ulaĢabildikleri metalar ya da sosyal olarak belirlenen hakları büyük oranda bölüĢüm
alanında belirlenmektedir (Buğra, 2000: 44). BölüĢüm alanlarının belirleyenleri olan
varsıl grupların tercihlerinin biçimleniĢi çok önemli toplumsal sorunları da
beraberinde getirebilmektedir. Günümüzde kentsel dönüĢüm adı altında, yoksul ve
marjinal kesimlerin yaĢadığı kent merkezlerine yakın alanlar ve gecekondu bölgeleri,
sermayenin bu alanlara göz koyması sonucunda bu bölgelerde yaĢayanlardan
185
boĢaltılmakta ve piyasanın/varsıl grupların hizmetine sunulmaktadır. Burada
yaĢamakta olan ve kentsel (rantsal) dönüĢüm projeleri ile yerinden olan kiĢilere de
piyasanın en azından günümüz koĢullarında rağbet etmediği kent dıĢı alanlarda
yapılan kalitesiz çok katlı bloklara taĢınmak ya da yine çalıĢma ve tüketme
olanaklarının var olmadığı kent dıĢı alanlarda yeni yaĢam alanları oluĢturmak
mecburiyeti kalmaktadır. ġen‟in ifadesiyle (2008a: 37); “bir türlü çözülemeyen
evsizlik, iĢsizlik, sağlıklı ve güvenlikten yoksun bir çevrede yaĢayan, giderek
marjinalize olmuĢ toplumsal kesimler için estetiği ve ekonomik değeri kentsel
dönüĢüm projeleriyle arttırılmıĢ mekânların anlamı, yerinden edilmenin karĢılığı
olabilmektedir”.
Kentbilim yazınında 1950‟li yıllardan itibaren sorunlu bir yapıya sahip
olduğu vurgulanan Türkiye kentleĢmesinin sorunlarına yönelik çözüm olarak yakın
dönemde kentsel dönüĢüm projeleri öne sürülmektedir. Ancak gündelik hayata
yansımalarıyla kentsel dönüĢüm projeleri; yerel nitelikteki sorunlara çözüm
getirmekten çok, Türkiye kentlerinin kapılarını ulusal ve uluslararası sermayeye
açmaktadır (GüneĢ, 2004: 205). Ülkemiz kentsel dönüĢüm projeleri ele alındığında;
dönüĢüm projelerinin hedef seçtiği alanlar içinde gecekonduların yoğun olduğu
bölgelerin özel bir yere sahip olduğu görülmektedir. “Gecekondu tarih oluyor,
Ģehirler gecekondulardan temizlenecek, gecekondu devri bitiyor” Ģeklindeki
gecekonduyu dıĢlayan özellikle iktidar ve ona yakın kaynakların kullandığı
söylemler, gecekondu alanlarının ve sakinlerinin gözden çıkarıldığına iĢaret
etmektedir (Aslan, 2006: 103). Bir baĢka ifadeyle ülkemizde kentsel dönüĢüm
yalnızca fiziksel ve ekonomik bir süreç olarak değerlendirilmekte, toplumsal yönü
göz ardı edilmektedir (Ergun ve Gül, 2009: 484). Türkiye‟de yerel yönetimler, çarpık
kentleĢmenin ve gecekondulaĢmanın yol açtığı ileri sürülen toplumsal sorunların
ortadan kaldırılması için yeni bir çözüm önerisi olarak, birbirinin peĢi sıra kentsel
dönüĢüm projelerini uygulamaya koymaktadırlar (Güngör Ergan ve ġahin, 2007: 84).
Kentsel dönüĢüm uygulamaları Ġstanbul baĢta olmak üzere pek çok kentimizde yeni
kent politikası olarak gündeme gelmiĢ ve mekânsal dönüĢümde önemli bir rol
üstlenmiĢtir. Kentsel dönüĢüm projeleri; proje uygulayıcıları ve hazırlayıcıları
tarafından kamu yararına dayandırılmaktaysa da uygulamalar dikkatle
incelendiğinde, projelerin kentsel rantları arttırmanın aracı olarak iĢlev gördükleri
186
ortaya çıkmaktadır. Bir yandan ulusal/uluslararası sermayeyi kentlere çekecek yeni
yatırımlar ve farklı gelir grupları için, konut ve yaĢam çevresi çeĢitliliği sunan planlı
konut alanları yaratmak amacıyla, kentlerin çeperlerini büyük ölçekli projeler için
imara açmak, diğer yandan da tarihi kent yaĢamına dâhil etmek ve çökmeye terk
edilmiĢ alanları yeniden kazanmak türü söylemler, bu rant artıĢlarını
meĢrulaĢtırmaktadır. Bu tarz uygulamalar özünde belirli mekânları üst gelir
gruplarına ve sermayeye açma kaygısı taĢımakta, sonuçta da karĢımıza kent
yoksullarının ve marjinal grupların dıĢlanabildiği/görünmez kılınabildiği kentsel
alanlar yaratılması çıkmaktadır (Türkün ve KurtuluĢ, 2005: 16).
Yakın dönemde çarpık kentleĢmeden kaynaklanan sorunların kentsel
dönüĢüm projeleri aracılığıyla çözülebileceğine iliĢkin görüĢ gerek merkezi gerekse
yerel yönetim aygıtlarınca yaygınlaĢtırılmaya ve kabul ettirilmeye çalıĢılmaktadır.
Ancak uygulama süreçlerine bakıldığında kentlilerin bu projelerde göz önünde
bulundurulmadığı ve kentlerin sadece fiziki-coğrafi görünümünün düzenlenmesine
çalıĢıldığı görülmektedir. Söylemsel düzeyde kentleri geliĢtirmek ve daha
sağlıklı/yaĢanabilir kılmak gibi argümanlar sıklıkla kullanılsa da kentsel dönüĢüm
özünde; egemen sınıfların rant arayıĢlarına hizmet eden, kentin sermaye ve onun
yerel/küresel aktörlerince talan edilmesine izin veren; yoksul kesimlerin evlerinin
yıkılarak kentlerin dıĢına itilmelerinin bir aracı olarak kullanılmaktadır (Aksu Kaya
vd., 2007: 157-158).
Türkiye‟de kentsel dönüĢüm en baĢından itibaren kentler üzerinde yaratılan
yeni bir çatıĢma ve gerilim alanını çağrıĢtıran bir kavram olarak ortaya çıkmıĢtır. Bu
gerilimin mekânsal merkezi olarak da yoksul ve marjinal kesimlerin yoğun olarak
yaĢadığı gecekondu bölgeleri ve eski kent içi alanlar gösterilmiĢtir (ġen, 2008b: 399).
Günümüzde insan nüfusunun büyük bir kısmının yaĢadığı kentler; tüketim
toplumunun, sürekli kar peĢinde koĢan sermayenin ve onun ortaya çıkardığı
geliĢmelerin, talan ve yağmanın sonucunda insana yabancılaĢan mekânlar haline
gelmiĢtir. Günümüz kentlerinin en önemli sorunları olarak gösterilen yoksulluk, göç,
konut sorunu, altyapı yetersizlikleri, çevre kirliliği vb sorunlar, merkezinde insan
yaĢamının ihtiyaçlarının değil sermayenin ihtiyaçlarının bulunduğu kapitalist
sistemden kaynaklanmaktadır (Demirer, 1999: 9-10). Kentlerin en büyük sorunu
187
olduğu ileri sürülen ve kentsel dönüĢüm projelerine konu edilen gecekondu bölgeleri,
sermayenin ucuz emek ihtiyacı duyduğu dönemde barınma sorununu çözdüğü için
görmezden gelinmiĢ hatta desteklenmiĢ, ancak günümüzde üretimin yeniden
yapılandırılması ve kentsel mekânın artan değeri karĢısında yaĢayanlarıyla birlikte
gözden çıkarılmıĢlardır.
KentleĢmenin ilk evrelerinde kentlerin geliĢme alanlarında kurulan
gecekondu bölgeleri süreç içinde kentlerin merkezlerinde kalmıĢlardır. Bu nedenle
gecekondu bölgelerinin arsa değerleri artmıĢtır (Uzun ve Çete, 2005: 16). Bir yandan
da hızla büyüyen kentlerde kentsel arsa stoku azaldığından ve yeni alanlar
yaratılamadığından gecekondu bölgeleri yeni yapılaĢmalar için en uygun alanlar
olarak görülmeye baĢlanmıĢtır. Bu durum günümüzde yoğun biçimde karĢılaĢılan
kentsel dönüĢüm olgusunu ortaya çıkarmıĢtır. 1980‟lerle birlikte kent ekonomisinin
yapısal anlamda değiĢmesi ve üretim ekonomisinden rant ekonomisine geçilmesi ile
birlikte, önceleri üretim ekonomisinde ucuz iĢgücü olarak talep edilen gecekondulu
nüfusun evleri rant ekonomisinde talep edilir hale gelmiĢtir (Halkevleri, 2008: 284).
Ülkemizde dönüĢüm alanı olarak belirlenen yerler çoğunlukla kent
yoksullarının yaĢadığı, kent çeperlerinde yer alan gecekondu alanları, kent
merkezlerinde sıkıĢmıĢ eski mahalleler ve çöküntü alanlarıdır. Büyük kentlerde, son
dönemlerde, gecekondudan dönüĢüm adı altında gündeme gelen yeni bir yap sat
süreci ve kent yoksullarını yaĢadıkları alanlardan sürerek baĢka yerlere göçe zorlama
uygulamaları giderek hız kazanmaktadır (Torunoğlu, 2007:385).
Bayraktar‟ın Ġstanbul‟a iliĢkin kenti parası pulu olmayandan arındırmakla
ilgili sözleri kentsel dönüĢüme bakıĢı net bir biçimde ortaya koymaktadır:
“Göçü yasaklayamayız ama parası pulu olmayan insanların Ġstanbul‟da
yoğunlaĢmasının engellenmesi için bir takım tedbirlerin alınması
gerekiyor. Ġstanbul‟un güvenlik sorununu halletmek suretiyle yasal
olmayan yolları hedefleyen insanların Ġstanbul‟da barınmasını
engelleyerek, kentsel dönüĢümü yapabiliriz” (ġen, 2008b: 402).
Bayraktar‟ın yasal olmayan yolları hedeflemekten kastının gecekondu
yapımı olduğu varsayılırsa; kamuyu temsil eden bir kiĢinin en temel haklardan olan
barınma ve dolaĢım haklarını hiçe saydığı ifade edilebilir. Gecekondu ve kente göç
188
vb sorunların yapısal nedenlerden kaynaklandığı göz önünde bulundurularak çözüm
aranması gerekirken, kestirmeci ve bu sorunları yaĢayanları yok sayan çözümler
önerilmesi, uzun vadede daha büyük sorunlara yol açabilecektir.
Kentsel dönüĢüm projeleri yerel yönetimler açısından oldukça önemli bir araç
durumundadır. Kentlerin çöküntü alanlarının iyileĢtirilmesi ve gecekondu
bölgelerinin yerine daha sağlıklı yaĢam alanları inĢa etme sürecinde kentsel dönüĢüm
büyük önem taĢımaktadır. Sosyal ve ekonomik maliyeti yoksul kesimler tarafından
ödenerek kentsel araziye dönüĢmüĢ bu alanların yine bu kesimler için sağlıklı yaĢam
alanlarına dönüĢtürülmesi de desteklenebilecek bir süreçtir. Ancak günümüzde
uygulamaya konulan projeler; dönüĢüm alanlarının ekonomik, sosyal, fiziksel ve
çevresel ölçütler bakımından uzun vadeli olarak iyileĢtirilmesini hedefleyen
uygulamalar olmaktan çok, yerel yönetimler baĢta olmak üzere farklı çıkar
gruplarının gelir, birikim ve rant aracı haline gelmiĢlerdir (Uzun, 2006: 50; KurtuluĢ,
2006: 7).Yakın dönemde birbiri ardına çıkarılan yasa ve yönetmeliklerle hayata
geçirilmeye çalıĢılan kentsel dönüĢüm projeleri; kentsel mekânları sosyal, ekonomik
ve kültürel açılardan soyut bir biçimde ele almakta ve dönüĢümü fiziksel bir boyuta
indirgeyerek kentleri piyasa iĢleyiĢine terk etmektedir. Günümüz kentsel dönüĢüm
projeleri ne halkın sosyal, ekonomik ve kültürel koĢullarına değinmekte ne de halkın
katılım ve taleplerini dikkate almaktadır (Akkar, 2006: 35; ġPO, 2006: 4).
Kentler, farklı özelliklere sahip olan ve farklı toplumsal grupların yaĢadığı
alanlara bölünmüĢlerdir. Farklı ihtiyaçlara ve ekonomik kaynaklara sahip bireyler,
kentsel mekânın sunduğu özellikleri ekonomik olarak karĢılayabilme beceri,
kapasite, istek ve tercihleri doğrultusunda kentsel alanın farklı kesimlerine
yerleĢmektedirler. Bu ifadeden hareketle kentlerdeki mekânlar arasındaki
farklılıkların/eĢitsizliklerin toplumun farklı kesimleri arasındaki sosyo-ekonomik
eĢitsizliklerden kaynaklandığı söylenebilir (Andersen, 2005: 152). Önceleri kentsel
mekâna kendi sosyo-ekonomik düzeyleri ve tercihlerine bağlı olarak dağılan kentliler
günümüzde sermayenin ve varsıl grupların yer seçim kararlarına bağlı olarak
yerleĢmektedirler. Günümüzde kentsel dönüĢüm uygulamalarında da bu ifadeyi
destekleyen sonuçlarla karĢılaĢılmaktadır. Önceleri rağbet edilmeyen ve
yoksul/marjinal kesimlerin yaĢadığı alanlar, kentsel rant alanlarına dönüĢünce kentsel
dönüĢüm kapsamına alınmakta; bu alanlarda yaĢayan kesim ise yaĢam alanlarını terk
189
etmekte/terke zorlanmaktadırlar. Günümüzde kentsel dönüĢüm gerilemiĢ kentsel
alanlarda yaĢayanları yerinden etme tehdidiyle gündemdedir (Smith, 2006: 21; ġen,
2008b: 392). Mahalle-semt ölçeğinde hazırlanan kentsel dönüĢüm projeleri mevcut
toplumsal ve yapılı dokuyu ortadan kaldırma amacına hizmet etmekte yani
soylulaĢtırmaya neden olmaktadır. Kentsel dönüĢüm sürecinde sadece mevcut
kentsel dokunun yıkılıp yeniden yapılması değil dezavantajlı sosyal gruplar açısından
yer değiĢtirme ile sonuçlanan bir yeniden yerleĢtirme yaĢanmaktadır (Aydın, 2008:
69). Gerek arazi ve ev fiyatlarındaki büyük artıĢ, gerekse de kentteki ekonomik
yeniden yapılanma yüzünden, çok sayıda insan taĢınmak zorunda kalmakta; bunların
çoğu da zorla tahliye edilmektedir (Berner, 2007:139). Yerinden edilen bu kesimler,
Ģehir içindeki merkezi konumlarının sağladığı ekonomik ve sembolik sermayelerinin
önemli bir bölümünü kaybetmektedirler. Kentsel dönüĢüm, bu kesimlerin enformel
ekonomilerinin büyük bir kısmını ortadan kaldırmakta, pek çok ucuz mal ve hizmete
ulaĢmalarını engellemekte, sosyal iliĢkilerini bozmakta ve kiĢisel hayatlarını yeniden
düzenleme zorunluluğu getirmektedir (Gannam, 2007:171-172).
Günümüzde uygulanan kentsel politikalarda ve dönüĢüm projelerinde
neoliberalizmin etkileri görülmektedir. Neoliberal anlayıĢın kentsel programı olarak
Ģekillenen kentsel dönüĢüm projeleri; mekânın ekonomik değerini arttırarak kentsel
sınıfların (özellikle de dar gelirlilerin) kentsel alandaki konumlarını da değiĢtiren bir
etki ve amacı bünyesinde barındırmaktadır. Mekânın ekonomik bir anlam yüklenerek
değer kazanması ve piyasaya açılması, mekânda yerleĢik sınıfların ekonomik gücünü
piyasa içinde elemekte ve bu eleme kentin gözden çıkarılan yoksul/marjinal
kesimlerinin, kentin yeniden yapılanmasının ve geleceğinin dıĢında bırakılmasına yol
açmaktadır (ġen, 2008b: 392, 396).
Sermayenin yatırım yapmak için yeni mekânlar araması yeni bir durum
değildir. Ancak, neoliberal ideolojinin dönüĢtürücü bir araç olarak kentler üzerindeki
etkisi kentsel dönüĢümle keĢfedilmiĢtir (ġen, 2008a: 36). Neoliberalizmle gündeme
gelen kentsel dönüĢüm yüzünden, yoksul gecekondu mahallelerinin sakinleri
Keynesyen dönemde kendi yaptıkları evlerinden, sermayenin yeniden üretimini
kentlerde gerçekleĢtirdiği neoliberal dönemde kovulmaktadırlar. Toprak rantının
yüksek olduğu kent merkezlerinde, sağlam zeminli, manzaralı ve temiz havası olan
alanlarda yer alan gecekondular günümüz meta kentlerine uygun değillerdir.
190
Yoksulların evleri kentlerin değerini düĢürmektedir ve o evlerin bulunduğu araziler
artık çok değerlidir ve sermaye arasında paylaĢılacak bir toprak rantı vardır
(Servetoğlu, 2009). Bu rantı paylaĢtırma amacıyla oluĢturulan ve uygulamaya
konulan, her nasıl oluyorsa katılım odaklılığı (yerel yönetimler, sivil toplum
kuruluĢları, yerel halk, akademik çevre vb) temel aldığı vurgulanan kentsel dönüĢüm
projelerinde dönüĢüm alanlarında yaĢamakta olanların katılımı bu alanları
sorunsuzca terk etmekle sınırlı kalmaktadır.
Kentsel dönüĢüm yoksul/marjinal kesimlerin yaĢam alanlarını piyasa
sistemine entegre etme yöntemi olarak karĢımıza çıkmaktadır. Yeni yapılanmalar
için boĢ alanın neredeyse kalmadığı kentlerde, ranta konu edilebilecek yeni
mekânları üretme aracı kentsel dönüĢüm projeleri olmaktadır (ÇMO, 2006: 56).
Kentsel dönüĢüm sürecinde mekâna dair yenileme, yıkıp yeniden yapma
biçimindeki müdahaleler, mekân öncelikli giriĢimler olarak kentte yaĢanan sosyal
sorunları arka plana atmaktadır. Son dönemin temizleme niteliği taĢıyan projeleri
kentin sosyal sorunlarını kentin bir bölgesinden bir baĢka bölgesine taĢımaktan ibaret
olmaktadır (ġen, 2006: 75). Kentsel dönüĢüm hiç var olmayan bir kentsel alanın
yaratılması ya da kentsel planlama yapılması değildir. Mevcut kentsel alanları baĢka
bir Ģekle sokmak, o alanda yaĢayanları gerekirse baĢka yerlere göndermek, kısaca var
olan kentsel dokuyu ve insan profilini değiĢtirmektir (+ Ġvme, 2007: 73).
Bir mekânın yalnızca fiziksel olarak dönüĢtürülmesi bir Ģey ifade
etmemektedir. DönüĢüm sosyal ve kültürel boyutlar çerçevesinde de düĢünülmelidir.
Günümüzde kentsel dönüĢüm projeleri çerçevesinde eskimiĢ, yıpranmıĢ, sağlıksız
kentsel mekânların sağlıklılaĢtırılmasının hedeflendiği ifade edilse de, dönüĢüm
projeleri bu bölgelerde yaĢayan vatandaĢların yerlerinden edilmesi sürecini ortaya
çıkarmaktadır (Tapan, 2008: 13).
Kentsel dönüĢüm yoksul ve marjinal kesimlerin yaĢam alanlarının ekonomik
değerini arttırmayı hedefleyen bir yeniden inĢa süreci olarak karĢımıza çıkmaktadır.
Bu nedenle de kentsel dönüĢüm projeleri artan değeri ödeyebilecek durumda olan üst
ve orta sınıfların talep ve beklentilerini karĢılamaya dönük özellikler taĢımaktadır.
Sürecin kaybedenleri olan kentsel mekânların asıl sahipleri ise kentin güvenliğini ve
toplumsal ahlakı bozan, iĢgalci, çapulcu, rantiyeci, terörist vb ifadelerle
191
damgalanmakta ve tarihsel/toplumsal kazanımları hiçe sayılmaktadır (ġen, 2008b:
405).
Kentsel dönüĢüm projeleri ile sosyal adalet, barınma hakkı, kamu yararı ve
kent planlama bütünselliği hiçe sayılmaktadır. Bu çerçevede yoksul/marjinal
kesimlerin ve emekçilerin yaĢam alanları kentsel rantın yeniden üretimi ve paylaĢımı
sürecinin bir parçası olarak yeni bir yapılaĢmaya açılmaktadır. Kentsel dönüĢüm
uygulamaları, bu alanlarda yaĢayan kesimlere hiçbir söz hakkı tanınmadan, yaĢam
alanlarından çıkarılan kentlilerin sosyo-ekonomik koĢulları göz önünde
bulundurulmadan hayata geçirilmekte ve sosyal/fiziki yıkım projelerine
dönüĢmektedir (Halkevleri, 2008: 283).
Tekeli, her dönüĢümün toplumdaki insanların yaĢadığı yerleri değiĢtirmesine
neden olduğuna, genellikle de toplumun ezilen kesimlerinin daha kötü koĢullardaki
bir yaĢama itildiğine iĢaret etmektedir. Kentlerde uygulanan her dönüĢüm projesi
kentsel mekânda rant yüzeylerinin yeniden biçimlenmesine neden olmakta ve bu
yeniden biçimlenmede kaybedenler genellikle toplumun güçsüz kesimleri olmaktadır
(2003: 6-7). Günümüz toplumlarında pek çok kent oldukça hızlı bir biçimde
küreselleĢme sürecine eklemlenme kaygıları ile dönüĢtürülmekte ve bu dönüĢüm
sürecinde oldukça dar bir kesimi oluĢturan sermaye karĢısında toplumun geniĢ
kesimlerini barındıran kaybedenler, yerinden edilenler ve mekânsızlaĢan aileler ve
bireyler ortaya çıkmakta; toplumsal eĢitsizlikler keskinleĢerek mekânsal ayrıĢma ve
dıĢlanma eğilimleri artmaktadır (ġengül, 2000b: 129; Urry, 1999: 103; Enlil, 2003:
84).
Günümüzde kentlere yönelik geliĢtirilen plan ve uygulamalar tüm kent
toplumunun değil, küçük bir kentsel topluluğun çıkar ve taleplerine yönelik olarak
geliĢtirilmektedir. Bu durum ise kentlerde mekânsal ve toplumsal ayrıĢmaları
körüklemektedir (ġahin, 2001: 667). Kentsel nüfus özellikle de kentlerdeki alt gelir
grupları ve yoksul kesimler, küresel kentlerde yaĢanan kutuplaĢma ve ayrıĢmanın
ortaya çıkardığı maliyetleri yani küreselleĢmenin sosyal bedelini ödemek zorunda
kalmaktadır. Bu kesimlerin yaĢadıkları eski kent merkezleri ve gecekondu alanları
kentsel rant peĢinde koĢan yerli ve yabancı sermayenin hedefi haline gelmekte, bu
kesimler yaĢadıkları alanları terke zorlanmakta ve yaĢam alanlarına lüks konut
192
alanları, iĢ/alıĢveriĢ merkezleri, plazalar vb inĢa edilmektedir (Dinçer, 2000: 132-
133). Kentsel alanlara piyasa ve toprak rantı odaklı müdahaleler kentlerde mekânsal
farklılaĢmalara ve kutuplaĢmalara yol açmaktadır. Üst ve orta sınıflar etrafı çevrili
lüks konut alanlarına ve korunaklı alıĢveriĢ merkezlerine yerleĢirken; yoksul ve
marjinal gruplar ise evsiz barksızlığın yeni boyutlarıyla baĢ baĢa kalmaktadır
(Harvey, 1999: 96).
5.6. Kentsel DönüĢüm Olgusuna Genel Bir BakıĢ
Kentsel dönüĢüm projelerinin her ne kadar demokratik, hakçalığı ve
katılımcılığı temel aldıkları iddia edilen projeler oldukları iddia edilse de bu projeler
bünyesinde önemli çeliĢkiler barındırmaktadır. Bu çeliĢkilerden en önemlisi hak
sahipliği konusundadır. Projelerle vatandaĢların barınma sorunu mülkiyet temeline
indirgenmekte, yaĢam alanlarına ve biçimlerine yapılan müdahale göz ardı
edilmektedir. Diğer taraftan kimlerin hak sahibi olduğu bir baĢka sorundur.
Ġfadelerden tapu sahibi kesimlerin hak sahibi olarak değerlendirildikleri anlaĢılırken;
kiracılar ve alanda ticaretle uğraĢan kesimden, okul, hastane vb kamusal hizmet
sunulan birimlerden hiç bahsedilmemektedir. Bu alanlarda iĢ yaparak geçimlerini
sağlayan kesimlerin mağduriyetleri ve kiracı olarak ikamet edenlere yönelik herhangi
bir açıklama yapılmamaktadır. KuruluĢ süreci itibariyle hemĢehrilik, akrabalık gibi
“tanıĢ olma” etkenleriyle geliĢen bu alanlar, bu yapıları itibariyle ya çok düĢük kira
bedelleri ile barınma olanağı sağlamakta çoğu kez de bir tanıĢın evinde bedelsiz
oturma olanağı sunmaktadır. Bu kesimlerin kentin herhangi bir alanında yakın
koĢullarla dahi barınmaları neredeyse imkânsızdır. Ancak bu kesimlere yönelik
herhangi bir uygulama söz konusu değildir. Kentsel dönüĢüm projeleri zaten var olan
bir hakkı vatandaĢın elinden almakta, sürecin meĢruiyetini ise yeni konutlar verme
söylemiyle sağlamaktadır. Her ne kadar yeni konutların küçük taksitlerle uzun vadeli
olarak ödeneceği ifade edilse de dönüĢüm alanlarında yaĢamakta olan kesimlerin bu
taksitleri ödeyecek sosyo-ekonomik koĢullarının olup olmadığı dikkate
alınmamaktadır. DönüĢüm sürecinde kullanılan baĢka bir alana taĢıma yöntemi
kentlileri kentin dıĢına itmektedir. Diğer yandan yerinde dönüĢüm yöntemi
uygulanabilse de, uzun vadede alanın sosyo-ekonomik yapısında ortaya çıkabilecek
değiĢim nedeniyle vatandaĢların bölgeyi terk etmeleri söz konusu olabilecektir.
193
Kısaca ifade etmek gerekirse her iki yöntem de sonuçları itibariyle soylulaĢtırmaya
yol açabilecekken, bu riske karĢı herhangi bir önlem alındığı görülmemektedir.
Projelere yönelik yasal metinlerde belki de en önemlisi olan ancak bir iki cümleyle
geçiĢtirilen kamulaĢtırma yöntemi ile vatandaĢlara kısaca ya anlaĢ ya anlaĢ
denilmektedir. Yürütmeye her ne pahasına olursa olsun alanı boĢaltma yetkisi veren
bu yöntem vatandaĢları tedirgin etmekte ve tüm haklarını kaybetme korkusu ile
anlaĢmak zorunda kalmalarına yol açmaktadır. Bu süreçte küçük taksitlerle uzun
vadeli Ģekilde borçlandırılacak olan vatandaĢların büyük bir çoğunluğu bu taksitleri
ödeyemeyecekleri gerçeğinden hareketle anlaĢma sırasında evlerine biçilen değer
karĢılığı nakit bedeli almaktadırlar. Yeni konutlardan edinemeyen, eski ve sahibi
oldukları konutlar da dönüĢüm kapsamında ellerinden alınan vatandaĢlar ciddi bir
barınma sorunuyla karĢı karĢıya kalmaktadırlar. Bunun da ötesinde yaĢanabilir,
sağlıklı, çağdaĢ konut sahibi yapma hedefiyle ortaya çıkan TOKĠ varsaydığı
hedeflere ulaĢamamıĢ olmaktadır. Evlerinden olan vatandaĢların yine/yeni
gecekondular inĢa etmesi oldukça olası bir durumdur ve kimilerince sorun olarak
görülen gecekondu bölgeleri yok edilmemekte, gecekondu alanları yer değiĢtirmiĢ
olmaktadır.
AĢağıdaki alıntı kentsel dönüĢüm/yenileme projelerinin genel karakterini
ortaya koyar niteliktedir:
“Sözde yerini alacakları yoksul mahallelerinden daha kötü birer
suç, vandalizm ve genel toplumsal umutsuzluk odağı haline gelen sosyal
konut projeleri. Gerçek birer sıkıcılık ve toplumsal kontrol harikası olan,
kent yaĢamının her tür canlılığına ve hayatiyetine karĢı titizlikle korumuĢ
orta gelirliler için konut projeleri. Ahmaklıklarını yavan bir vülgerlikle
hafifleten ya da hafifletmeye çalıĢan lüks konut projeleri. Ġyi bir kitabevine
tahammül edemeyen kültür merkezleri. Gezinecek baĢka yer bulamayan
serseriler dıĢında herkesin gitmekten kaçındığı kamusal merkezler.
Altkentlerin standartlaĢmıĢ mağaza zinciri alıĢveriĢinin donuk taklitleri
olan alıĢveriĢ merkezleri. Hiçbir yerden baĢlayıp herhangi bir yere
gitmeyen ve kimsenin gezmeye çıkmadığı gezinti yerleri. Kentlerin
bağırsaklarını deĢen çevre yolları. Bu, kentleri yeniden inĢa etmek olamaz.
Bu kentlerin yağmalanmasıdır” (Jacobs 1961‟den aktaran Harvey,
1999: 93).
194
Kentlerin ortaya çıkıĢında ekonomik etkenler belirleyici olsa da kentlerin esas
olarak insanların yaĢam alanı olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Bu nedenle kentlere
yönelik alınacak her karar ve hayata geçirilecek her uygulamada yaĢam alanları ve
bu alanların sakinleri gözetilmek durumundadır. Sistem kendi geliĢim sürecine
zamanında yaptığı katkılar ve sağladığı avantajlar nedeniyle, bir bakıma kendi
oluĢturduğu gecekondu bölgelerini yıkma, sakinlerini kentin dıĢına itme ve bu
alanları sermayenin rant kaynağına dönüĢtürme hakkına sahip değildir (Aksu Kaya
vd., 2007: 156). Nasıl ki gecekonduların zaman içinde dönüĢüme uğramıĢ oldukları
ve gecekondu bölgelerinde artık gecekondu sayılamayacak yapıların yoğunlaĢmıĢ
olduğu bir gerçekse; gecekondu mahallelerinin kendi geliĢim süreçlerinde ortaya
çıkan sosyo-mekânsal iliĢkilere sahip olduğu da tartıĢılmaz bir gerçekliktir. Kentsel
dönüĢüm projeleri ile konutlarına müdahale edilecek olan insanların aynı zamanda
hayatlarına da müdahale edilecek ve bu insanlar yaĢamlarını farklı alanlarda yeniden
kurmak zorunda kalacaklardır (Akgün ve Karademir, 2007: 179). Günümüz
kentlerinde en çok ihtiyaç duyulan Ģey; kamu yararını merkeze alan ve buna göre
katılım sürecini örgütleyen yeni bir düĢünme biçimidir. Aksi takdirde kentsel
mekânlar kamunun değil çeĢitli çıkar gruplarının lehine olacak Ģekilde sürekli
yıkılacak ve yeniden inĢa edilecektir (Aslan, 2007b: 206). Sermayenin talep ve
beklentilerine göre Ģekillendirilen kentsel mekânlar küçük bir azınlığın karĢısında
büyük kalabalıkların kaybı pahasına ve göz göre göre müdahalelere uğruyorlarsa
günümüz kent politikaları tekrar gözden geçirilmelidir. Kentsel mekânı ekonomik bir
öğe ve meta olarak değerlendiren ve kentlileri yok sayan anlayıĢ devam ederse ne
yazık ki Engels‟in yıllar önce dile getirdiği vurgu uzun yıllar güncelliğini
koruyacaktır:
“Bir insan, bir baĢkasına ölüme yol açan bedensel bir zarar verdiği
zaman buna adam öldürme diyoruz; saldırgan vereceği zararın öldürücü
olduğunu önceden biliyorsa o zaman buna cinayet diyoruz. Ama toplum,
yüzlerce proleteri, çok erken yaĢta doğal olmayan bir ölümle yani kılıç ya
da kurĢunla ölüm gibi zorba yollardan ölümle karĢı karĢıya geleceği bir
konuma koyduğu zaman, toplumun o yaptığı bir bireyin yaptığı gibi ve
aynı kesinlikle cinayettir; toplum binlerce insanı yaĢamın gereklerinden
yoksun bıraktığı, içinde yaĢayamayacakları konumlara soktuğu- kaçınılmaz
sonuç olan ölüm gelinceye dek o koĢullarda kalmaya yasanın güçlü
195
elleriyle zorladığı- bu binlerce mağdurun yok olacağını bildiği ve gene de
bu koĢulların sürmesine izin verdiği zaman, toplumun o yaptığı, bir bireyin
yapığı gibi ve aynı kesinlikle cinayettir; örgütlü, kasıtlı cinayettir; hiç
kimsenin kendisini savunamadığı bir cinayettir; kimse katili görmediği için
cinayet gibi cinayettir, çünkü suç bir Ģeyi yapmaktan çok yapmamanın
sonucudur. Ama cinayettir” (Engels, 1997: 152-153).
196
ALTINCI BÖLÜM
KÜRESELLEġME SÜRECĠNDE ĠSTANBUL
Ekonomik yapı kentlerin mekânsal biçimlenmesinde en temel etkendir ve
ekonomik yapıda ortaya çıkan değiĢimler, kentlerin geçirdiği mekânsal dönüĢümlerin
temel belirleyeni olmaktadır. Sanayi Devrimi sonrasında önemli ölçüde bir büyüme
yaĢayan kentler, 20. yüzyılda özellikle de II. Dünya SavaĢı sonrasında yaĢanan
yapısal dönüĢümlerden de etkilenmiĢlerdir. Hâkim ekonomik sistemin, küreselleĢme
adı altında dünyaya damgasını vurmaya baĢladığı 1980‟li yıllarla birlikte ise,
özellikle büyük kentlerde küreselleĢme sürecine paralel mekânsal yansımalar ortaya
çıkmıĢtır (Uysal, 2003: 68). Ulus devlet sınırlarını aĢan iliĢki ağlarının ortaya
çıkması, kentlerin konumlarında da önemli değiĢikliklerin yaĢanmasına neden
olmaktadır. Önceleri ulus devletler arasında gerçekleĢen sermaye, mal, hizmet ve
bilgi akımlarının çoğu günümüzde kentler arasında gerçekleĢmektedir. KüreselleĢme
ile birlikte kentlerin konumlarını belirleyen iliĢkiler hızla değiĢmiĢ, bazı kentler hızla
yükselirken bazıları da hızlı bir düĢüĢ sürecine girmiĢtir. Bu süreç kentleri
tanımlayan temel niteliklerin değiĢmesine yol açmıĢ ve bu nitelikler; kentlerin
sundukları servis, iletiĢim, haberleĢme vb olanaklar çerçevesinde tanımlanır hale
gelmiĢtir. Diğer yandan küreselleĢme, kentler arasında yarıĢı hızlandırmıĢ ve kentlere
yeni ekonomik, politik ve kültürel roller yüklemiĢtir (IĢık, 1999: 280).
1980‟li yıllarla birlikte dünya genelinde hızla yayılan neoliberal küreselleĢme
sürecinde Türkiye‟de ithal ikamesine dayalı üretim modeli yerine piyasa aktörlerinin
öncülüğünde ihracatı destekleyen bir ekonomi modeli benimsenmiĢ ve küresel
pazarla etkileĢim artmıĢtır. Ekonomik yapıda yaĢanan bu değiĢimden en çok
etkilenen kent Ġstanbul olmuĢtur. Ülkenin en önemli kenti konumundaki Ġstanbul
küresel sermaye için çekici bir kent haline gelmiĢtir. Bu süreçte emek yoğun sanayi
kentin dıĢına çıkarılırken (itilirken), teknoloji yoğun hizmetler sektörü kent
merkezine yerleĢmeye baĢlamıĢtır (Uzun, 2002: 40). Türkiye‟nin 1980 sonrası
kentleĢme sürecinde yaĢanan değiĢim “küçük sermayenin kentinden büyük
sermayenin kentine geçiĢ” olarak ifade edilmektedir. Bu ifade, büyük sermaye
197
kesimlerinin kentsel alanlara olan ilgisindeki artıĢı ortaya koymaktadır (IĢık ve
Pınarcıoğlu, 2003: 128).
1980 sonrası dönemde neoliberal anlayıĢın hâkim hale gelmesi ve ithal
ikameci sanayileĢmenin yerini dıĢa açık ihracatı teĢvik eden sanayileĢmenin
almasıyla birlikte, üretime dönmeyen önemli miktarda sermayenin finans
piyasalarından sonra yöneldiği alan kentsel rant ve tüketim alanları olmuĢtur. Bu
döneme damgasını vuran neoliberal yeniden yapılanma ve dıĢa açılma gibi yeni
birikim tarzı, sermayeyi kentleĢmeden doğan rantlardan pay almaya yönlendirince,
ortaya kentlerin sermaye birikiminin sömürülme aracı ve meta olarak görüldüğü bir
kentleĢme çıkmıĢtır (Doğan, 2007: 54-55).
Gerek geliĢmiĢ gerekse geliĢmekte olan ülkelerin kentlerinde kentleri
yönetenler küreselleĢme söyleminin iĢaret ettiği ekonomik baĢarıyı yakalamak,
sermayeyi çekmek, uluslararası bir turizm, ticaret, kültür, değiĢim ya da finans
merkezi olabilmek için gerekli yapısal çevreyi ve altyapıyı oluĢturmak adına ardı
ardına kentsel projeler geliĢtirmektedirler. Kentlerin pazarlanması, bir ülkenin
küresel ekonomide yarıĢmacılık kapasitesini arttırmak adına önemli addedilmektedir.
Kentler kapitalist toplumdaki herhangi bir diğer meta gibi paketlenen, reklâmı
yapılan ve pazarlanan bir meta haline gelmektedir (Öktem, 2006: 56). Kentlerin
metalaĢtırılması doğrultusunda, dünya genelinde birçok kentte, devletin küçültülmesi
ve piyasa süreçlerinin egemen hale gelmesine paralel olarak, kentsel kamusal
yatırımların da azaldığı ve kentlerin piyasa süreçlerine dâhil edildiği görülmektedir
(KurtuluĢ, 2005: 742).
KüreselleĢme sürecinde Türkiye‟de de hemen hemen tüm dünya ülkelerinde
olduğu gibi neoliberal uygulamalar hayata geçirilmiĢtir. Bu doğrultuda
kentsel/kamusal hizmetlerde devlet sorumluluğu azaltılmaya çalıĢılmıĢ, merkezden
yerele yetki devrini içeren uygulamalar hayata geçirilmiĢtir. Küresel sistemde
devletten çok kentlerin aktif özneler haline gelmesine paralel olarak, Türkiye‟de de
küresel arenada söz sahibi olabilmek adına Ġstanbul ön plana çıkarılarak, kenti
küresel sermaye açısından cazip kılma çabaları günümüzde de devam eden bir
biçimde yoğunluk kazanmıĢtır.
198
6.1. 1980 Sonrası Dönemde Türkiye’de YaĢanan DönüĢüm ve Kentler
Türkiye, büyüme ve bölüĢüm politikaları açısından 1980‟li yıllar itibariyle
önemli bir dönüĢüm geçirmiĢtir. Küresel süreçlere eklemlenme çabaları çerçevesinde
benimsenen, IMF ve Dünya Bankası‟nın öncülüğünde yürütülen ve denetlenen iktisat
politikaları bu dönemde hayata geçirilmiĢtir. (Ergun, 2005: 1). 1970‟lerde yaĢanan
kriz ve küresel anlamda artan rekabet karĢısında, kapitalist ülkelerde baĢlayan üretim
sürecinin küreselleĢmesi eğilimi dünya genelinde dıĢa dönük rekabetçi büyüme
stratejisini ortaya çıkarmıĢtır. Bu süreçte ulus devletler kapitalist toplumsal iliĢkileri
yeniden düzenleyici bir rol üstlenmiĢler ve dönüĢen sermaye birikim süreçleriyle
etkileĢim içinde coğrafi örgütlenmelerini yeniden yapılandırmaya baĢlamıĢlardır.
Türkiye‟de hayata geçirilen yapısal uyum programları ve kamu yönetimi reformu
gibi düzenlemeler de kaynak ve kararların yerelleĢmesi ve toplumsal iliĢkilerin bu
ölçekte biçimlenmesi konusunda önemli adımlar olmuĢlardır (Gülöksüz, 2005: 432).
1980 sonrası dönem küreselleĢmenin de etkisiyle merkezi yönetimlerin ve
ulus devletlerin sorgulandığı ve yönetim yapılarının yeniden gözden geçirildiği bir
süreç olagelmiĢtir. 1970‟li yıllarda sosyal devletin iĢlevselliği ve etkinliği
tartıĢılmaya baĢlanmıĢ, 1980‟lerden itibaren de merkeziyetçi ulus devlet modelleri,
kamu yararını sağlama ve kamu hizmetlerini sunma yöntemleri ve sistemleri
konusunda ciddi biçimde sorgulanmıĢ ve önemli dönüĢümler geçirmiĢlerdir. Gerek
ülkemizde gerekse dünya genelinde ardı ardına baĢlatılan yönetimde reform
çalıĢmaları; “merkezi hükümeti aĢırı yüklenmiĢlikten ve borçlanmıĢlıktan kurtarmak,
kaliteli, hızlı ve verimli hizmet üretmek, yerel yönetimleri daha güçlü hale getirmek
ve mal ve hizmet üretiminde piyasanın daha fazla kullanılabilmesini sağlamak”
kaygılarını taĢımaktadır. Ülkemizde de Özal döneminden itibaren piyasa aktörlerinin
önünü açma çabalarında en kapsamlı giriĢim mevcut hükümetin iktidara gelmesiyle
birlikte gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu dönemde merkezi yönetimin görev alanları ve ölçeği
yeniden belirlenmiĢ ve merkezi-yerel yönetim iliĢkileri yeniden düzenlenmiĢtir (Gül,
2005: 39).
1980 sonrası dönemde küreselleĢmenin etkisiyle kamu yönetimi anlayıĢında
önemli değiĢimler yaĢanmıĢtır. Bu dönemde yaĢanan değiĢim temelde; “devletin
küçültülmesi ve etkinleĢtirilmesi ile merkeziyetçilikten uzaklaĢma eğilimi” ni
199
taĢımaktadır. Özellikle merkeziyetçilikten uzaklaĢma yönündeki eğilimler, kamusal
mekanizmalardaki değiĢimin en belirgin çizgisini temsil etmektedir. Dolayısıyla
kamu yönetimi sistemlerinde görülen değiĢimin temelinde yer alan desantralizasyon
olgusunun üzerinde önemle durulması gerekmektedir (Parlak, 2003: 373).
Desantralizasyonun temelinde verimlilik ve etkinlik sağlama arayıĢlarının yanında,
hizmeti halka yaklaĢtırma ve demokratik yönetime ulaĢma düĢüncesi bulunmaktadır
(Özer, 2005: 213). Ġngilizce kökenli bir kavram olan desantralizasyona karĢılık
Türkçede âdem-i merkeziyetçilik kullanılmaktadır. Kavram özünde merkeziyetçilik
kavramının karĢıtı bir anlama sahiptir. Merkeziyetçiliğin karĢıtı olmak, merkezde
örgütlenmiĢ devlet ya da hükümetten bir biçimde değiĢen ölçütlerde özerk olmayı
içermektedir. Bu özerk olma, hükümet örgütlenmesinin kendi hiyerarĢik yapısı içinde
olabileceği gibi, devlet örgütlenmesi içinde kalarak ama merkezi hükümet
örgütlenmesinin dıĢında, yerinden yönetim ilkesine göre, yerel ve ortak
gereksinimleri karĢılamak için örgütlenme biçiminde de olabilmektedir. Ayrıca,
devletin, merkezi yönetimin ya da yerel yönetim birimlerinin tamamen dıĢında,
serbest piyasa mekanizması içinde ya da anayasal hak ve özgürlükler çerçevesinde
kurulan iktisadi iĢletmeler, dernekler, hükümet dıĢı örgütler, sivil toplum kuruluĢları
vb. Ģeklinde de gerçekleĢebilmektedir. Genel olarak âdemi merkeziyetçilik, gücün ve
kaynakların yönetim yapısı içinde veya kamusal yönetiĢim alanında dağıtımı ya da
yeniden dağıtımı olarak ifade edilmektedir (Gül ve Özgür, 2004: 163-164). 1990‟lı
yıllarda hız kazanan yönetimde yeniden yapılanma çabaları, 3 Kasım 2002‟de göreve
gelen güçlü tek parti hükümeti ile birlikte yeni bir ivme kazanmıĢtır. Yeni hükümet
yaptığı ve yapmayı öngördüğü düzenlemelerle, kamu yönetiminin ve devletin rolünü
özel ve sivil sektör lehine, merkezi yönetimin gücünü de yerel yönetimler lehine
değiĢtirme çabasına giriĢmiĢtir (Gül ve Özgür, 2004: 191-192).
Kamu yönetimi reformu ile merkezi yönetim piyasayı düzenleme ve büyütme
iĢlevini, yerel yönetimler de sermayenin ve emeğin yeniden üretimi iĢlevlerini
üstlenmektedirler. Bu doğrultuda yerel yönetimin düzenlediği yerel ekonomik
kalkınma ön plana çıkmaktadır. Yönetsel alt birimlerin küçülmesi ve kamu yatırım
ve hizmetlerinin yerelleĢmesinde somutlaĢan yerel kalkınma paradigması, her
bölgenin rekabetçi bir çerçevede kendi büyüme potansiyelini harekete geçirmesi savı
üzerine temellenmektedir. Böylelikle farklı birikim ve potansiyellere sahip yerel
200
birimlerin, yerel kalkınma paradigması doğrultusunda ulusal ölçekteki politikalarla
sınırlanmaktan kurtulacakları ileri sürülmektedir. Bu dönüĢüm yerel yönetimlerin
piyasa mantığıyla hareket etmesini öngören anlayıĢla birleĢince, yerelleĢme sürecinin
sermaye birikimi önündeki kamusal engelleri azaltması ya da ortadan kaldırması
sonucunun ortaya çıkacağı ifade edilmektedir. Kamu hizmetlerinin piyasalaĢması ve
kamunun elindeki varlıkların özelleĢtirilmesine yönelik düzenlemeler; özel sektörün
yatırım alanlarını geniĢletirken, yönetiĢimle ilgili düzenlemeler sermayenin yerel
yönetimlerle pazarlık yapabilmeleri için formel bir zemin yaratmaktadır (Gülöksüz,
2005: 431-432).
Türkiye‟de devletin ve kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması çabaları,
ağırlıklı olarak devletin piyasadaki ve toplumdaki rolünün sınırlandırılması
niteliğindedir. Bu sınırlandırma devletin görev, yetki ve sorumluluklarının yerele,
sivil topluma, piyasaya ve ulus üstü kuruluĢlara devri Ģeklinde neoliberal anlayıĢ
çerçevesinde gerçekleĢtirilmeye çalıĢılmaktadır (Sallan Gül ve Gül, 2004: 108).
1980‟li yıllarla birlikte gerek siyasal gerekse ekonomik alanda önemli
dönüĢümler yaĢanmıĢtır. Bu dönemde ulus devlet merkezli geliĢme stratejilerinin
yerini küresel ölçekte tanımlanan ve desteklenen dıĢa açık büyüme stratejileri almaya
baĢlamıĢtır. Kentsel sorunların merkezinde yer alan emeğin yeniden üretiminin,
yerini yerel ekonomik büyümeye bırakması kentsel alanda ortaya çıkan en önemli
değiĢimlerden biri olmuĢtur. Sosyal devlet harcamalarının kısılmaya ve devletin
etkinlik alanlarının daraltılmaya baĢlandığı bu dönemde; devlet kentsel alandan
çekilmese bile, önceliklerini kentsel ekonomik büyümeye yönelik olarak sermaye
grupları lehine müdahaleye vermiĢtir. Bu geliĢmelere paralel olarak, yerel
yönetimlerin güçlendirilmesi ve merkezin yetkilerinin önemli ölçüde yerele
devredilmesi/yerinden yönetim anlayıĢı benimsenmiĢtir (ġengül, 2005: 125). Bu
doğrultuda yerinden yönetim anlayıĢının; kentsel merkezlere yeniden canlılık
kazandıracak kentsel politikalara zemin oluĢturacak yeniden yapılandırma
stratejilerinin en önemli bileĢeni olduğu ileri sürülmüĢtür (Eliçin, 2005: 224).
1980 sonrası dönemde Türkiye‟de, sermaye hareketini hızlandırmaya çalıĢan
kurumlara yapısal uyumu amaçlayan uygulamalar hayata geçirilmiĢtir. Bu dönemde
devletin küçültülmesi söylemiyle birlikte devlet eğitim, sağlık, barınma, sosyal
201
güvenlik gibi toplumsal yeniden üretime ait temel kamu hizmetlerini piyasa
aktörlerine bırakmaya baĢlamıĢtır (Erder, 1998: 110). Yeniden üretime ait
hizmetlerin piyasaya bırakılmasına paralel olarak kentsel yenileme/dönüĢüm
politikaları da piyasa süreçlerinde Ģekillenmeye baĢlamıĢtır. Bu süreçte kent
planlamanın rolü ekonomik verimliliğin arttırılmasına odaklanmıĢ ve kentlerin
sermayenin taleplerini karĢılayacak biçimde yeniden yapılanması ve
yarıĢabilirliklerinin arttırılması temel hedef haline gelmiĢtir. Kentlerin sermayeyi
çekebilmeleri için gerekli uygulamaları içeren politika ve projeler bu dönemde
öncelikli hale gelmiĢtir (Kalkan vd, 2005: 797). Yakın dönemde hayata geçirilen
yasal düzenlemelerin yerel yönetimler, sosyal güvenlik ve iĢ hukuku alanlarında
yoğunlaĢması, toplumsal anlamda nasıl bir değiĢim yaĢanacağını net bir biçimde
gözler önüne sermektedir. Ardı ardına hayata geçirilen bu düzenlemeler ile neoliberal
politikaların önündeki engeller bütünüyle kaldırılmaya çalıĢılmaktadır. Sağlık,
eğitim, istihdam, barınma, kentsel altyapı ve sosyal güvenlik gibi toplumsal
hizmetler aynı zamanda sosyal devletin temel hizmetleridir. Kentsel alanlarda daha
yoğun ihtiyaç duyulan bu hizmetler, ülkemizde tüm sosyal sınıfları kapsayacak kadar
geliĢtirilememiĢ iken, günümüzde piyasalaĢtırılarak kamusal-toplumsal niteliğini de
yitirmektedir (ġen, 2007b: 61-62). Kamu yönetiminde ve yerel yönetim anlayıĢında
yapılan reform çalıĢmaları, ulus devletin çatısı altında bir yerelleĢme ya da yerel
yönetimlerin güçlendirilmesini amaçlamaktan çok, devlet aygıtının ve kurallarının
tasfiye edilmesini hedeflemektedir. Bu süreçte, sözde özerk ve özgür yerel
yönetimlerin, küresel sermayeyi çekebilmek adına bir yarıĢa dâhil olmaktan baĢka
seçenekleri kalmamaktadır (Keskinok, 2006: 19).
Sermayenin kentsel alanlara yönelmesi karĢısında ulus devletlerin yöneldiği
politika, ihtiyaç duyulan altyapıyı geliĢtirmek ve sermayeye hareket serbestliği
sağlayacak yasal/yönetsel boĢlukları doldurmak olmuĢtur. Bu süreçte yarıĢan
yerellikler ve yerellikler üzerinden kalkınmayı temel alan mekâna iliĢkin stratejiler
geliĢtirilmiĢtir. Bu doğrultuda hizmette yerellik ve yerel özerkliğin sınırlarının
geniĢletilmesine iliĢkin tartıĢma ve uygulamalar kamu politikasının gündeminde
yoğun biçimde yer almaya baĢlamıĢtır (Doğan, 2005: 24).
1980‟li yılların ortalarından itibaren gerçekleĢtirilen yerel yönetim
reformlarının en önemlilerinden biri kent planlama yetkilerinin neredeyse bütünüyle
202
yerel yönetimlere devredilmesi olmuĢtur. Ancak günümüzde yerel yönetimlerin artan
yetkilerine bağlı olarak ortaya koydukları planlama ve uygulama pratikleri; hukuki
olsa bile meĢruiyetten yoksun, haksız, kamu yararını ikinci plana atan (çoğu kez hiç
gözetmeyen), sivil toplumu ve halkı dikkate almayan, piyasa odaklı ve sermayeyi
kayırıcı müdahaleler olma özelliği taĢımaktadır (Eliçin, 2005: 223).
Türkiye‟de kent planlamasına iliĢkin yetkilerin yerel yönetimlere devri
anlayıĢı, neoliberal ekonomi politikalarının hayata geçirildiği ve dıĢa bağımlı geliĢme
stratejilerinin benimsendiği dönemde ortaya çıkmıĢtır. Bu dönemde hayata geçirilen
reform ve uygulamaların en önemli sonuçlarından biri, kentsel alanların/hizmetlerin
sermaye ve aktörlerine açılması ile ulaĢılabilirliğinin kolaylaĢtırılması olmuĢtur
(Erkip 2000‟den aktaran Eliçin, 2005: 229).
1980 sonrası dönemde baĢlayan ve yakın dönemde somut karĢılığını
fazlasıyla bulan ülke yönetiminde yerinden yönetimin ağırlığının arttırılması fikri,
sermaye çevrelerince de ısrarla vurgulanmaktadır. YerelleĢme bu doğrultuda;
merkezi devlet aygıtının ekonomik-toplumsal etkinlik alanlarının daraltılarak
küçültülmesi çabası olarak değerlendirilebilir (Doğan, 2005: 78). Devletin etkinlik
alanlarının daraltılmasına ve ulusal kalkınmacılığın yerine yerellikler üzerinden
kalkınma anlayıĢının getirilmesine çalıĢılmaktadır. Bu anlayıĢ ise; yerelliklerin
geliĢmek için toprak, emek, sermaye açısından sahip oldukları avantaj ve
potansiyellerini harekete geçirerek, ulusal-küresel sermayeyi kendi yerelliklerine
çekme çabasının ortaya çıkmasına neden olmaktadır (Doğan, 2005: 81).
Türkiye‟de de kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması 1980 sonrasında
hız kazanmıĢ ve “merkezi yönetimi aĢırı yüklenmiĢlikten ve borçlanmıĢlıktan
kurtarmak, kaliteli, hızlı ve verimli hizmet üretmek, yerel yönetimleri daha güçlü
hale getirmek ve mal ve hizmet üretiminde piyasanın daha fazla kullanılabilmesini
sağlamak” gibi amaçlarla 2002 yılında iktidara gelen AKP hükümeti döneminde
yeniden yapılanma adına uygulamalar ardı ardına hayata geçirilmiĢtir. Bu
uygulamalarda temel hedefin, devletin sosyal devlet ve kamusal hizmetler alanındaki
sorumluluklarının azaltılarak, merkezi yönetimin yerel yönetim, sivil toplum ve
piyasa lehine küçültülmesi olduğu görülmektedir (Gül, 2005: 39-40, 49; Gül, 2008:
114).
203
Özellikle 2000 sonrasında hızlanan yerel yönetimlerde reform yapma
çabalarında sıklıkla kullanılan demokratiklik ve etkinlik gibi kavramlar; baĢta Dünya
Bankası ve IMF olmak üzere uluslararası örgüt ve mali kuruluĢların, yerel ve küresel
sermaye ile onların yereldeki sivil toplum örgütlerinin ve devletin bürokratik
kurumlarının reforma iliĢkin olarak yayınlamıĢ oldukları tüm metinlerdeki hâkim
küresel dilin özünü ifade etmektedir (Alada, 2008: 291). Bir diğer ifadeyle sıklıkla
kullanılan bu kavramların içi boĢaltılmakta ve sermayenin serbestçe dolaĢımına
olanak sağlanması amaçlanmaktadır (BeĢiktepe, 2007: 51).
1970‟lerin sonlarından itibaren, özellikle de 80‟li yıllarla birlikte neoliberal
politikaların egemen hale gelmesiyle birlikte ulus-devlet ve onun tüm uygulamaları-
araçları yoğun eleĢtiri ve baskı altında kalmıĢ, ulus-devletin ve dolayısıyla
merkezden yönetimin halkın ihtiyaçlarını karĢılamaktan uzak olduğu ve devlet
yapılanmalarında değiĢiklikler yapılması gerektiği, özellikle geliĢmiĢ ülkeler ve
Dünya Bankası, IMF, AB vb kuruluĢlarca dikte edilmeye baĢlamıĢtır (Ergun, 2009:
817). Özellikle 1980 sonrası dönemde IMF ve Dünya Bankası tarafından azgeliĢmiĢ
ülkelere yapısal uyum programı adı altında sunulan (boyun eğdirilen) ekonomi
politikaları kentsel mekânları dönüĢtürürken kent yoksullarının sayısının da
artmasına neden olmuĢtur. Yapısal uyum programlarının uygulanması sürecinde ilk
olarak kamu harcamaları kısılmakta ya da farklı alanlara yönlendirilmektedir. Bu
uygulama tek baĢına kentsel yaĢam standartlarının belirlenmesinden, kamu hizmeti
ve kamu yararının anlamına kadar birçok olguyu derinden etkilemektedir (Ülkenli,
2005: 160).
Ulus devletin etkinlik alanlarını daraltmaya yönelik neoliberal anlayıĢ
özünde, devletin refaha yönelik iĢlevlerinin ve kamu hizmeti üretme yeteneklerinin
ortadan kaldırılmasını hedeflemektedir. YerelleĢme, yerelin güçlendirilmesi ve yerel
yönetimlerin yeniden yapılandırılması gibi söylem ve uygulamalar; yerel
yönetimlerin hizmet üretme kapasitesini arttırma projesi olmaktan çok, küresel
sermayenin hareketini kolaylaĢtıran, zaman ve mekân kısıtlarını ortadan kaldırma
giriĢimidir. Küresel sermayenin zaman/mekân kısıtlarından kurtulup serbestçe
dolaĢması karĢısında yerele düĢen ise akıĢkan sermayeyi kendisine çekme çabasına
yönelmesidir. Bu durum ortaya yarıĢan kentleri çıkartmaktadır. YarıĢan kentler;
sermayeyi çekebilmek adına sahip oldukları doğal, tarihi, kültürel ve toplumsal
204
değerlerden ekonomik gereklilik uğruna vazgeçme noktasına gelebilmektedir
(Keskinok, 2000: 93; 2006: 65-66).
BaĢta Dünya Bankası olmak üzere küresel sermayenin aktörleri arsa ve konut
piyasalarını canlandırmayan projeleri eleĢtirmekte ve planlama etkinliklerinin
sınırlandırılması gerektiğini ileri sürmektedirler. Bu çerçevede barınma, kentsel
yoksulluk, çevre, altyapı vb sorunlar insan yaĢamını etkileyen sorunlar olmaktan çok;
sermaye birikimini engelleyen problemler olarak görülmektedir (Keskinok, 2006:
21). 1980 sonrası dönemde devlet aygıtında ortaya çıkan değiĢimlere paralel olarak
kentlerin Ģekillenmesinde de değiĢiklikler ortaya çıkmıĢtır. Bu süreçte piyasa
aktörlerinin talep ve beklentilerine göre Ģekillenen tüm yapılarda olduğu gibi,
kentlere yönelik politikalarda da anlayıĢ/yaklaĢım değiĢikliği söz konusu olmuĢ;
bütüncül planlama yerine lokal çözümler ve rantı temel alan projeler hayata
geçirilmiĢtir (ÖzsavaĢçı, 2005: 21). Bu doğrultuda kentleri inĢaat ve rant piyasasına
terk eden, kısa vadeli ekonomik kazançlar uğruna toplumsal değerleri gözetmeyen
bir siyaset anlayıĢı yerleĢikleĢmiĢtir. Ülke ekonomisi üretim yerine arsa ve arazi
spekülasyonlarından elde edilen rantlara bağımlı hale gelmiĢ; devlet aygıtının temel
görevi de bu rantları korumak ve yeni rant alanları yaratmak olmuĢtur (Ekinci, 2005:
53).
1980 sonrasının keskinleĢen rekabet koĢulları içinde kentsel mekân küresel
sermaye ve aktörlerinin talepleri doğrultusunda yeniden Ģekillendirilemeye
baĢlamıĢtır. Bu doğrultuda yeni merkezi iĢ alanları, kongre merkezleri, prestijli konut
alanları, lüks oteller, alıĢveriĢ merkezleri ve altyapı yatırımlarına ağırlık verilmiĢtir.
Bu dönemde yaĢanan ekonomik yeniden yapılanma sürecinde; küresel ölçekte artan
rekabet, merkezi-yerel yönetim iliĢkilerinin yeniden yapılandırılması, refah devleti
anlayıĢının terk edilerek piyasa aktörlerinin etkin hale getirilmesi ve emlak eksenli
yeniden canlandırma projelerine yönelinmesi ile birlikte, bütüncül planlama anlayıĢı
yerini parçacı uygulamalara bırakmıĢ ve kentler küçük ölçekli yeni kentsel
ekonomilerin mekân talepleri doğrultusunda Ģekillendirilmeye baĢlamıĢtır (Özdemir,
2003: 388-389).
KüreselleĢme sürecinde kentler ekonomik birikim iliĢki ağları içinde bir
Ģekilde yer edinebilmek adına dünya kenti standartlarına gelebilmek adına
205
dönüĢtürülmektedir. Bu süreçte planlama anlayıĢı terk edilmekte, kentsel mekân
yeniden yapılandırılmakta ve sermayenin talep/tercih ettiği iĢ ve alıĢveriĢ merkezleri,
plazalar, oteller, eğlence merkezleri vb inĢa edilmektedir (Gökçen Dündar, 2003:
210, 213).
1970‟lerden itibaren özellikle de 1980 sonrasında neoliberal politikalar, gerek
geliĢmiĢ gerekse de geliĢmekte olan ülkelerin kentsel alanlarında önemli dönüĢümler
yaratmaya baĢlamıĢtır. Türkiye‟de de 1983 yılında neoliberal politikaları muhalefetin
olmadığı bir ortamda serbestçe uygulayabilecek bir siyasi otorite iktidara gelmiĢtir.
Ulusal kalkınma stratejisi açısından ithal ikameci stratejiden ihracata dayalı stratejiye
geçiĢ olarak adlandırılan bu dönemde, yeni stratejinin kısa dönemde baĢarısız olması,
kentsel alanların bir geliĢme sektörü olarak piyasa aktörlerine açılmasına neden
olmuĢtur. Bu dönemde kentsel alanların tamamını metalaĢtıracak ve piyasa
aktörlerine sunacak yasal/yönetsel düzenlemeler hayata geçirilmiĢtir. Buna paralel
olarak yerel yönetimler imar planlaması konusunda geniĢ yetkilerle donatılmıĢ ve bu
yetki geniĢliği, kayırmacılık iliĢkilerinin egemen olduğu bir siyasal düzlemde belli
sınıfların lehine bir kentsel dönüĢüm sürecini baĢlatmıĢtır (KurtuluĢ, 2008: 316-317).
Türkiye‟de 1980‟li yıllarda baĢlayan, 1990‟larda açıkça izlenen ve 2000‟lerde
hâkim kentleĢme modeli olarak yerleĢen neoliberal kentsel yeniden yapılanma süreci
yaĢanmaktadır. Dünya genelinde üretimin ve mekânsal yapıların yeniden
biçimlendirildiği bu süreçte, Türkiye‟de kentsel mekân ve kentleĢme süreci,
sermayenin doğrudan müdahaleleri ile yeni bir boyuta evrilmektedir. Bu yeni birikim
sürecinde kentsel mekân devlet tarafından doğrudan düzenlemeler ve teĢviklerle
sermayenin birikim alanı haline getirilmektedir (KurtuluĢ, 2008: 318).
Türkiye‟de 1980 sonrası dönemde ekonomik yapıda yaĢanan neoliberal
dönüĢüm, kentsel alanda kendini yansıtmıĢ değil, bizzat kentsel mekânın neoliberal
birikim modeli içinde üretilmesiyle kendisini kurmuĢtur. Modern kentin, sanayi
kapitalizminin kurucu unsurlarından biri olarak mekânın yeniden üretilmesi yoluyla
ortaya çıkması gibi, neoliberal dönemde de kentsel mekân neoliberal anlayıĢ
doğrultusunda kurucu bir öğe olarak yeniden üretilmektedir. Bu yeniden üretim
sürecinde kentler hızla sanayi hizmetlerinden arındırılmakta ve üretim
mekânlarından tüketim mekânlarına dönüĢtürülmektedir. Kentsel mekân bir yandan
206
sermaye açısından çekici kılınabilmek için yeniden üretilmekte ve tarihi, kültürel,
coğrafi özellikleri de devreye sokularak pazarlanmaktadır. Diğer yandan ise yerel ve
küresel emlak pazarına sunulmak üzere yeni orta ve üst sınıflar için iĢ ve alıĢveriĢ
merkezleri, lüks konut alanları inĢa edilmektedir. Kentlerin yeniden üretimi
sürecindeki tüm bu giriĢimler merkezi ve yerel yönetimlerce hızlıca hayata
geçirilmekte ve bu yönetimler kentsel mekânlarının yarıĢan kentler arasında üst
sıralara yer alması için yoğun çaba sarf etmektedirler (KurtuluĢ, 2007: 28-29) .
KüreselleĢmenin etkileri en belirgin biçimde kentler ve kentliler üzerinde
hissedilmektedir. Günümüzde kent yönetim sisteminde, kent fiziksel mekânında,
kentlilerin yaĢam tarzları ve tüketim alıĢkanlıklarında, ekonomik ve toplumsal yapı
üzerinde yaĢanan değiĢimlerin çoğu küreselleĢme ile ortaya çıkan uygulamaların
izlerini taĢımaktadır. Küresel tüketim kültürü anlayıĢından kentsel mekânlar da
payını almakta; barınma, dinlenme, eğlenme ve çalıĢma mekânları günden güne
tüketim ile özdeĢleĢtirilmektedir. 1980 sonrası dönemde Türkiye kentleri de küresel
neoliberalizmden nasibini almıĢ ve tüketim odaklı mekânlara evrilmeye
baĢlamıĢlardır (Kiper, 2004: 14-15).
1980 sonrası dönem, Türkiye‟nin dünya ekonomik sistemi ile bütünleĢme
çabalarına girdiği, dıĢ iliĢkiler ve dıĢ kaynak transferlerinin gündem geldiği bir
dönem olmakla birlikte ülkede yeni bir kentleĢme evresinin de yaĢandığı bir süreçtir.
Bu dönemde sermaye, kentlere yeni iĢlevler yüklerken kent mekânında da yeni
zorlamalar yaratmaktadır. 1980 sonrasında özellikle dıĢ ticaret iliĢkilerinin yoğun
olduğu kentlerde yaĢanan geliĢmeler, kentlerin uluslararası bağlantı noktaları olarak
yeni iĢlevler kazandığını göstermektedir. Bu süreçte dünya sistemi ile iliĢkilerin
kurulduğu merkezler en çekici odaklar konumundadır (Eraydın, 1992: 112). Bu
odakların en üstünde ise Ġstanbul yer almaktadır.
1980‟li yıllarla birlikte ancak özellikle de 1990‟lardan sonra Türkiye‟de
devlet politikası olarak sanayileĢme hedefi terk edilmiĢ, kaynaklar üretken alanlardan
çok spekülatif alanlara yönelmiĢ ve mali sermaye ekonomiye hâkim olmaya
baĢlamıĢtır. Döviz, altın, hisse senedi ve para piyasalarındaki spekülatif kazanç
oranının yükselmesi nedeniyle tasarruflar üretimden çok bu alanlara yönelmiĢtir.
(Budak, 1997: 17; Yıldırım, 1997: 67; Önal, 1997: 53).
207
Ulus-devletlerin küresel ekonomiye dâhil olabilmelerinin tek yolunun küresel
kentlere sahip olmaktan geçtiği sıklıkla vurgulanmaktadır (Öktem, 2006: 55).
GeliĢmekte olan ülkeler de küresel süreçlere dâhil olabilmek için uluslararası boyutta
etkili olacağını düĢündükleri kentleri ön plana çıkarmakta ve tüm kaynaklarını bu
yönde seferber etmektedirler.
Türkiye kentlerinde ortaya çıkan değiĢimler küreselleĢme sürecinde ortaya
çıkan özelleĢtirme, serbest piyasa ve devletin küçültülmesi söylemlerine koĢut olarak
ortaya çıkmıĢ ve geliĢmiĢtir (Oral, 2005: 767). Türkiye‟de 1980 sonrası dönemde
hayata geçirilmeye baĢlayan neoliberal anlayıĢ güdümlü politikalar, 1990‟lı yıllardan
itibaren yerellikler üzerinden kalkınma stratejisine dönüĢmüĢtür. Küresel sermayeyi
ülkeye çekmek adına Ġstanbul baĢta olmak üzere geliĢme potansiyeli taĢıyan
kentlerin dıĢarıyla olan iliĢkilerini kolaylaĢtırmak adına özerkleĢtirilmesi ve yerelin
farklılıkları pazarlanan birer meta haline getirilmesi, bu dönemde merkezi yönetimin
temel politikası, yerel yönetimlerin ise temel anlayıĢı ve yönetim biçimi haline
gelmiĢtir (MocoĢ, 2009: 34). Öncü‟nün Ġstanbul Haliç üzerinden aktardığı süreç,
kentte 1980‟lerden günümüze kadar uygulanan ve uygulanmakta olan politikaları
özetler niteliktedir:
“1980‟li yılların siyasi-iktisadi konjonktüründe, geçmiĢin görkemli
Ġstanbul‟unu geleceğe taĢımak tasavvuru, geniĢ kapsamlı bir dizi yıkma-
yenileme projesine ivme kattı. Sur-içi yarımada, bir açık hava müzesi
olarak tasarımlanıp, gözü rahatsız edici her türlü küçük üretim faaliyeti ve
çalıĢanlarından arındırıldı. Yüzyıllardır eski cami ve kiliselerin etrafına
birikmiĢ olan yakıĢıksız binalar yıkılarak, çevreleri yeĢil çim alanlar ve
çiçek tarhları ile donatıldı. Haliç‟in efsanevi güzelliğini yeniden yaratmak
için kıyılarını çevreleyen yaklaĢık 30000 bina yok edilip, sahil Ģeridi
ağaçlandırıldı, otoyol ile eriĢilebilir hale getirildi. Bu hummalı çalıĢmalar
sonucunda geçmiĢte hiçbir zaman var olmamıĢ tarihi mekânlar oluĢturuldu.
Bundan böyle, Haliç‟in kuzeyinde yükselmekte olan beĢ yıldızlı oteller ve
cam kaplı gökdelenler, uluslararası iĢ muhitine, kongrelere, turistlere ev
sahipliği yapacak, havaalanına inen yolcular, yeni inĢa edilen otoyol ve alt-
üst geçitler sayesinde Ģehrin yoksul mahallelerini, fakir halkını hiç
görmeden otellerine ulaĢabilecek, boğaz kıyılarını gezebilecek, açık hava
müzesine dönüĢtürülen tarihi yarımadayı ziyaret edebilecekti. Ġstanbul‟u
208
devasa bir Ģantiyeye dönüĢtüren ve kentin 19. yüzyıl dokusunda büyük
çaplı yıkımlara yol açan bu yenileĢtirme faaliyetleri beĢ yıl gibi kısa bir
sürede tamamlandı. 1990‟lar baĢına gelindiğinde, Ġstanbul kenti, dıĢa açılan
Türk ekonomisine yaraĢan bir vitrine kavuĢmuĢ, Ģehrin 2000 yıllık
ihtiĢamlı tarihi, küresel turizm endüstrisine sunulmak üzere yeniden dekore
edilmiĢti” (1999: 26-27; 2007: 86-87).
Türkiye‟de son dönemde baĢta Ġstanbul olmak üzere büyük sermayenin
kentsel alanlara girmesi sonucu ortaya çıkan dinamiklere uygun olarak; finans,
iletiĢim ve ulaĢım altyapısının geliĢtirilmesi, lüks konut, otel ve eğlence
merkezlerinin kurulmasına yönelik faaliyetler artmıĢ ve yabancı yatırımları çekmeye
yönelik giriĢimler ön plana çıkmıĢtır. Bu süreçte kentler, yerel ve merkezi
yönetimlerle sermayenin kar amaçlı dürtülerine teslim olmuĢtur (Yapıcı, 2009: 29).
Türkiye‟de son yıllarda gündeme gelen yönetimi yeniden düzenleme
çalıĢmalarında kentler ağırlıklı olarak ekonomik açıdan değerlendirilmekte ve
kentleri küresel ekonomiye eklemleyecek uygulamalar hayata geçirilmektedir.
Devletin küçültülmesi, kamu hizmetlerinin pazar düzenekleri içinde piyasa
aktörlerine bırakılması, yerel yönetimlerde özelleĢtirme uygulamalarının
hızlandırılması, yurtiçi ve yurtdıĢından borçlanmanın kolaylaĢtırılması ve kamunun
özel sektör yönetim biçimlerini kullanmaya baĢlaması vb uygulamalar, sermayenin
büyüme gereksinimine cevap vermeye yönelik giriĢimlerdir. Bu çerçevede kentsel
alanlarda sermayenin önünü açan bu uygulamalara ek olarak hayata geçirilen kentsel
dönüĢüm projeleri ile sermayenin fiziksel mekân ihtiyacı da giderilmektedir (Duru,
2005: 73).
1980‟lerde baĢlayan Ġstanbul‟u küresel aktörlerin yöneldiği bir dünya kenti
yapma kaygılı çabalar artarak devam etmiĢ ve günümüze kadar gelmiĢtir. Haliç
bölgesinin yıkılıp yeniden yapılandırılmasıyla baĢlayan süreç, günümüzde kentin
sorunlu olduğu düĢünülen tüm alanlarında hayata geçirilen ve kenti adeta yeniden
yapılandıracak bir biçimde uygulanan kentsel dönüĢüm projeleri ile devam
etmektedir.
209
6.2. Ġstanbul’un Küredeki Konumu: Küresel Kent-Uluslararası Kent
TartıĢmaları
Neoliberal anlayıĢın etkinleĢtiği tüm ülkelerde olduğu gibi Türkiye‟de de
1980 sonrasında belirgin hale gelen küreselleĢme olgusunun gerektirdiği değiĢim ve
geliĢmeler yaĢanmıĢtır. Türkiye‟nin küresel süreçlere eklemlenme sürecinin en
önemli aktörü olarak görülen Ġstanbul, bu süreçte küresel anlamda ortaya çıkan
taleplere uygun ancak kendi ulusal değerlerinden ödün vermeyen bir planlama
anlayıĢıyla geliĢmesi gerekirken; küresel sermayenin talep ve beklentilerine endeksli
uygulamalara sahne olmuĢtur (ġahingür ve Müderrisoğlu, 2005: 508).
1980 sonrası dönemde Türkiye‟nin stratejik tercihi küreselleĢen dünyaya
eklemlenmek olmuĢtur. Bu süreç eĢ zamanlı olarak büyük kentler baĢta olmak üzere
ülke kentlerinin yeni sorunlarla karĢı karĢıya kalması sonucunu doğurmuĢtur. Dünya
genelinde dönüĢüm ve yeniden yapılanma hareketleri bu dönemde hız kazanırken;
Türkiye‟de hukuksal ve kurumsal bazlı yaĢanan dönüĢümler kentleĢme süreçlerinde
etkili olmuĢtur. KentleĢme sürecinde ortaya çıkan toplumsal ve fiziki sorunları
çözememiĢ Türkiye, küreselleĢme sürecinden etkilenmeye baĢlamıĢ ve Ġstanbul baĢta
olmak üzere büyük kentler küresel ağlara dâhil olma çabasına giriĢmiĢtir. Ġstanbul
kenti; “Dünya Kenti Ġstanbul”, “Kıtaların BuluĢtuğu Kent”, “Dinlerin BuluĢtuğu
Kent”, “Kültürlerin KaynaĢtığı Kent” gibi söylemlerle küresel pazara sürülmeye
çalıĢılmıĢtır. Bu süreçte kent; küresel konjonktürde yer edinebilmek adına küresel
sermayenin yaptırımlarına ve taleplerine, kent ve kentli haklarına rağmen teslim
olmuĢtur (Turgut ve Erkan Biçer, 2000: 283-284).
Küresel kentler ya da küresel kent olma çabasındaki kentler, sanayi odaklı
kentlerden finans ve hizmet odaklı kentlere dönüĢtükleri için, kendi ülkelerine hizmet
etmekten çok uluslararası aktörlere ve küresel sermayeye hizmet sunan kentlere
dönüĢmektedirler (Hacısalihoğlu, 2000: 223; BakırtaĢ ve Köktürk, 2007: 84). Bu
süreçte kentlerin yapısında ortaya çıkan değiĢimlerin, sermayenin ve küresel
aktörlerin talepleri doğrultusunda oluĢtuğu söylenebilir.
1990‟larla birlikte yarıĢmacı yerellikler ve yerellikler üzerinden kalkınma
söylemlerinin ulusal kalkınmacı anlayıĢın yerini almasıyla birlikte, Ġstanbul‟un önüne
dünya kenti olma hedefi konmuĢ ve kent küresel sermaye açısından çekici hale
210
getirilmeye çalıĢılmıĢtır. Dünya kenti olma hedefinin Ġstanbul için en önemli
sonuçlarından biri bütüncül planlama anlayıĢının terk edilmesi olmuĢtur. Bütüncül
planlama anlayıĢının yerini parçacı bir kentsel geliĢme stratejisi almıĢ ve kent
sermayeyi çekme hedefiyle hazırlanmıĢ projelere maruz kalmıĢtır. Bu doğrultuda
küresel sermayenin kentlere girmesi ile ortaya çıkan dinamiklere uygun, finans,
iletiĢim ve ulaĢıma iliĢkin altyapı ile uluslararası standartta barınma, konaklama ve
eğlence altyapısını geliĢtirmeye çalıĢan projeler; kentlerde sosyo-ekonomik
eĢitsizlikler ve mekânsal ayrıĢmalar ortaya çıkarması pahasına geliĢtirilmiĢ ve hayata
geçirilmiĢtir (Doğan, 2005: 26; Görgülü vd, 1993: 13; Kaygalak, 2009: 97-98).
GeliĢmiĢ ülkelerde 1970‟lerde baĢlayan sanayi ve çevreyi rahatsız eden
etkinliklerin kentlerin dıĢına taĢınması süreci, 1980‟lerden itibaren Türkiye kentleri
için de bir strateji haline gelmiĢtir. Bu süreçte özellikle Ġstanbul gibi büyük kentlerde
kent merkezleri ticaret, finans, eğlence ve turizm gibi hizmet sektörüne ait
faaliyetlere kalmıĢtır. Bir diğer ifade ile denetim, eĢgüdüm ve yönetimle ilgili/iliĢkili
faaliyetler kent merkezinde yoğunlaĢırken, fiili üretim yani imalat sanayi kent dıĢı
alanlara taĢınmaya baĢlanmıĢtır (Doğan, 2007: 65; Kaygalak, 2009: 37). Ġstanbul‟u
küresel kent yapma adına bir yandan kentsel yenileme projeleri hayata geçirilirken
bir yandan da kent gökdelenler, plazalar, iĢ ve alıĢveriĢ merkezleri, lüks konut
alanları vb yapılarla doldurulmuĢtur. Bu uygulamalarla birlikte kenti dünyaya
pazarlamak adına vitrin oluĢturulurken, vitrini yerine koyabilmek adına
yoksul/marjinal grupların yaĢam alanlarına doğrudan müdahale edilmesi, kentte
eĢitsizliklerin iyice artmasına yol açmıĢtır (Kaygalak, 2001: 550; Gönlügür, 2008:
73-74).
Kentlerde değiĢen üretim yapısına paralel olarak üretimin organizasyonu ve
finansmanı ile uğraĢan gruplar önem kazanmaktadır. Kent merkezleri, hem yeni
üretim hem de yönetim ve finans sektörlerinde çalıĢanlar için çekici odaklar haline
gelmektedir. Bu durum bazı kentlerin karar ve düzenleme merkezleri olarak değil,
üretim ve hizmet merkezleri olarak sisteme eklemlenmesi anlamına gelmektedir
(Eraydın, 2001: 381). Uluslararası piyasalarla etkileĢimi giderek artan, bu piyasalara
giderek daha fazla hizmet sunan ve uluslararası firmaların ilgi gösterdiği
merkezlerden biri olan Ġstanbul‟un küresel sistemin bir parçası durumuna geldiği
söylenebilir. Ancak küresel sisteme eklemlenen bu metropolitan alanın ancak bir
211
parçasıdır. Kent küresel ağ içinde etkin ve kararların alındığı, süreçlerin
yönlendirildiği bir mekân olmaktan öte üretim ve hizmet sunan bir merkez
konumundadır (Eraydın, 2001: 385). Küresellik ile uluslararasılık birbirinden
oldukça farklıdır. Uluslararası iliĢkiler alanlararası iken küresel iliĢkiler alan üstüdür.
Uluslararası iliĢkiler mesafeler arasında sınır ötesi mübadelelerken, küresel iliĢkiler
mesafesiz nakli mübadelelerdir. Kısaca ifade etmek gerekirse uluslararasılık alansal
mekâna gömülüyken küresellik coğrafyayı aĢmaktadır (Scholte, 2008: 111).
Nüfusu 10 milyonu aĢan ve bunun yanı sıra hem kendi ülkelerinde hem de
küresel ölçekte emek ve sermayenin yoğunlaĢtığı kentler mega kentler olarak
adlandırılmaktadır (Bal, 2008: 62). Castells; günümüzde yaĢanan süreci enformasyon
çağı olarak adlandırmakta ve bu çağın yeni bir kent formunun habercisi olduğuna
vurgu yapmaktadır (Castells, 2005: 532). Bu yeni kent formunu mega kent olarak
ifade eden Castells‟e göre mega kentler; küresel ekonominin ve ortaya çıkmakta olan
enformasyon toplumunun, çeĢitli toplumsal ve coğrafi bağlamlarda kendini
gerçekleĢtirdiği mekânlardır. Mega kentler insanların çok geniĢ çaptaki ve yoğun
nüfus barındıran (2010 yılında 20 milyonu aĢması beklenen) birliktelikleridir. Ancak
mega kentlerin baĢlıca niteliği büyüklükleri değil, küresel ekonominin merkezleri
olmasıdır. Yani mega kentler; “dünya çapında üst düzey yönetim, yönlendirme ve
üretim iĢlevlerinin; medyanın kontrolünün; gerçek iktidar siyasetinin; mesajlar
yaratıp dağıtma yönündeki sembolik kapasitenin yoğunlaĢtığı” yerlerdir (Castells,
2005: 538).
Günümüzün yaygın dünya ekonomisi içinde küresel kentler, önemli iĢlemler
için merkezi kontrolü sağlamaktadırlar. Ekonomik faaliyetlerin günden güne
küreselleĢmesi karĢısında, ekonominin yönetimi de birkaç merkezde
yoğunlaĢmaktadır. Küresel kentler koordinasyon merkezi olmanın ötesinde üretimin
de merkezi konumundadırlar. Bu ifade ile malların üretimi değil, sermayenin küresel
ölçekte yayılmıĢ olan ofis ve fabrikalarını yönetecek uzmanlaĢmıĢ hizmetlerin
üretimi kastedilmektedir (Giddens, 2000: 522). Küresel kentler; küresel ölçekte
üretim, biliĢim ve iletiĢim ağlarının kesiĢtiği, bu ağların niteliklerinin
belirlenmesinde etken olan, bilgi ve sermayenin dolaĢımına yön veren ve dünyadaki
düzenleme mekanizmalarını belirleyen kentlerdir (Eraydın, 2001: 375). Bu ifadeden
hareketle küresel kentlerin; sermayenin küresel ölçekte yoğunlaĢan trafiğinin kontrol
212
edildiği merkezler olduğu ileri sürülebilir (Ercan, 1996: 67). Küresel sermaye
trafiğinin yoğunlaĢarak içinden geçtiği mekânlar/kentler ise uluslararasılaĢmıĢ kent
olarak tanımlanmaktadır. UluslararasılaĢmıĢ kentler, küresel sermaye trafiğinin alt
birimlere (kentlere) iletilmesini kolaylaĢtıran mekânlardır (Ercan, 1996: 67, 80). Bir
diğer ifade uluslararasılaĢmıĢ kentler, küresel kentlerin altında yer almakta ve bir
anlamda onlara ve dolayısıyla küresel sermayeye aracılık hizmeti sunmaktadır. Bu
kentler uluslararası sermayenin etkinlik gösterdiği ve buna bağlı olarak küresel
ekonomik ağın içinde yer alan mekânsal ölçeklerdir (Hacısalihoğlu, 2000: 226-227,
120).
Kentlerin bir küresel ağ hiyerarĢisi içinde yer alması, bazı denetim
fonksiyonlarının merkezi hale gelmesine ve küresel denetim fonksiyonları olan
dünya kentlerinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Dünya kentleri küresel
süreçleri koordine eden merkezler olmalarının yanı sıra, üretimin gerektirdiği
karmaĢık hizmetleri üreten merkezlerdir. Bu kentler finansman ve yeniliklerin mal ve
teknoloji pazarı konumundadır (Tekeli, 1999: 224). Küresel kent ile uluslar arası kent
arasındaki ayrım bu ifade ile net bir biçimde görülmektedir. Uluslararası kentler
küresel ekonomik sistem içinde karar ve kontrol merkezi iĢlevi taĢımamaktadır
(Hacısalihoğlu, 2000: 121).
Türkiye‟nin küresel süreçlere eklemlenmesinde en etkili kent olduğu ifade
edilen Ġstanbul zaten tarihsel süreçte ekonomik, sosyal ve kültürel bir merkez
konumunda yer almıĢ ve dünya kapitalizmi ile bağlantı aracı olmuĢtur. (Uzun, 2002:
40). Ġstanbul önceden de yürütmekte olduğu uluslararası iliĢkileri ülke içine taĢıma
iĢlevini küreselleĢme sürecinde geliĢtirmiĢtir. Bir diğer ifade ile Ġstanbul küresel
sermayenin ürettiği trafiğin yoğunlaĢtığı ve içinden geçtiği bir kent haline gelmiĢtir.
Küresel sermaye trafiğinin Türkiye açısında ilk durağı Ġstanbul olmakta ve daha
sonra bu trafik ülke içine dağılmaktadır. Bu doğrultuda Ġstanbul‟un küresel sermaye
ile iliĢkisinin tek yönlü olduğu ve küresel kapitalizmin eĢitsiz iĢbölümü içinde bir
dizi iĢlevin üreticisi, yönlendiricisi ve kontrol merkezi olmadığı için etkileyen değil
etkilenen kent olduğu vurgulanmaktadır (Ercan, 1996: 84-85).
Dünya ekonomisinin örgütlenme biçiminin belirlendiği, uzmanlaĢmıĢ
hizmetlerin finanse edildiği, yeni buluĢlarla üretimin yapıldığı ve bu buluĢ ve
213
ürünlerin pazarlandığı odaklar dünya kenti olarak tanımlanmaktadır. Bunun dıĢında
kalan ve ulusal ekonomilerin küresel ekonomilerle bağlantısını sağlayan kentler ise
uluslararası kent olarak ifade edilmektedir (Eraydın, 2001: 375). Bu bağlamda
Ġstanbul‟un dünya kentinden çok uluslararası kent olduğu ifade edilebilir.
Kentsel alan büyüklüğü ve barındırdığı nüfus açısından dünya kentlerinin
birçok fiziksel ve sosyal özelliğini gösterse de, Ġstanbul gibi dünya kenti ile klasik
sömürgecilik döneminin ikili kentleri arasında bir yapıya sahip kentlerin, dünya kenti
olabilmeleri mümkün gözükmemektedir. Küresel kapitalizmin bölgesel bağlantı
noktası ve küresel sermayenin bir kısmını çeken bir kent olsa da sermayenin yatağı
ve küresel sermaye/bilgi akıĢlarının kontrol merkezi konumunda olmayan (olması
çok da olası gözükmeyen) Ġstanbul dünya kenti hiyerarĢisinde üst sıralarda yer
bulamayacaktır (Doğan, 2005: 25-26). Benzer ifadeleri kullanan Ercan da;
Ġstanbul‟un dünya kenti olma gibi bir potansiyeli taĢımadığını vurgulamaktadır.
Yazara göre Ġstanbul dünya kapitalizmi içinde sisteme yön veren süreçlerin
belirlendiği ve yaĢandığı bir kent olmaktan öte, küresel kapitalizmin artan
dinamikleri karĢısında uluslararasılaĢan bir kent olma eğilimindedir (1996: 84).
6.3.Türkiye’nin KüreselleĢme Anahtarı Olarak Ġstanbul
Günümüzde kentlerin önemi büyük bir hızla artmaktadır. KüreselleĢmenin
yaygınlaĢması, bilgi toplumuna geçiĢ ve üretimin esnek biçimler altında
örgütlenmesi sonucunda kentler; geçmiĢtekinden çok daha geniĢ ve yoğun iliĢki
ağlarının ortasına yerleĢmektedir. Kentler, özellikle de büyük kentler bulundukları
ülkelerin en önemli kozları durumundadır. Amsterdam Hollanda‟nın, Seul Kore‟nin,
Kahire Mısır‟ın bugünün ve geleceğin dünyasındaki rolünü belirler konumdadır
(Silier, 2007: 2-3). Türkiye açısından da Ġstanbul küreselleĢme sürecinde en önemli
koz olarak görülmektedir.
1980 sonrasında iktidara gelen Özal hükümetinin uygulamaya koyduğu
neoliberal politikalar ile Türkiye, özellikle de Ġstanbul, sermayenin çeĢitli tüketim
mallarının, imajların ve küresel sermayenin odak noktası haline gelmiĢtir. Bu
dönemde Ġstanbul, beĢ yıldızlı otelleri, iĢ ve alıĢveriĢ merkezleriyle ülkede yaĢanan
dönüĢümün vitrini haline gelmiĢtir (Bartu, 2001: 146). 1980 darbesini izleyen
dönemde ortaya çıkan neoliberalleĢme ve dıĢa açık ekonomi yönündeki yapı
214
değiĢiklikleri dünya ekonomileriyle bağlantıları güçlü olan Ġstanbul‟u ön olana
çıkarmıĢtır (Wedel, 2001: 66). Ġstanbul; eĢsiz tarih ve kültür hazinesi ile geçmiĢte
olduğu gibi gelecekte de, bilgi toplumu çağında dünyanın lider kentleri arasında
yerini alacak eĢsiz bir kent olarak ele alınmaktadır. Kentin; ulusça bilgi toplumuna
ulaĢma sürecinde hayati ve stratejik bir role sahip olduğu ifade edilmektedir (ĠBB
YerleĢmeler ve Kentsel DönüĢüm Müdürlüğü, 2003: 343).
Türkiye‟nin küresel sisteme entegrasyonunu sağlayabilecek kentin Ġstanbul
olduğu ileri sürülmektedir. Bu bağlamda Ġstanbul açısından küresel kent
çerçevesinde bir entegrasyonun, kaynak yaratacağı ve yeniden dağıtılabilecek
kaynakları arttıracağı için tercih edilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Ġstanbul‟un
belirli bir iĢlevi üstlenerek küreselleĢmesinin, ülkeye yönelik sermaye akımlarını
güçlendireceği de bu vurgunun içinde yer almaktadır. Ġstanbul‟u küresel kentler
ağına dâhil etmek için yapılacak yatırımların ve aktarılacak kaynakların, Türkiye‟nin
geleceğini de yakından etkileyeceği öne sürülmektedir (Keyder, 2004: 108-110;
1992: 85).
1980 sonrası dönemde küresel ekonomi dünya ölçeğinde geliĢmiĢtir.
Ekonominin küreselleĢmesi sürecinde dünya üzerindeki bazı kentler teknoloji, bilgi
ve hizmetlerin üretildiği sanayi sonrası üretim merkezlerine dönüĢmüĢlerdir. Küresel
anlamdaki ekonomik iliĢki ağları ile dönüĢüm ve bilgi-haberleĢme-ulaĢım
teknolojilerindeki geliĢmeler kent merkezlerinin dokusunu da değiĢtirmiĢtir. Bu
süreçte kent merkezlerinde iĢ ve alıĢveriĢ merkezleri yoğunlaĢmıĢ ve bu alanlarda
kentsel arsa değerleri önemli ölçüde artmıĢtır. 1980 sonrasında hayata geçirilen
neoliberal politikalar ve küresel süreçlere uyum sağlama çabaları Ġstanbul‟da da
etkisini göstermiĢtir. Bu çerçevede Ġstanbul kent merkezi ve merkeze yakın alanlar,
kent içinde üstlendikleri iĢlevler ve kullanıcı profili açısından önemli değiĢimlere
uğramıĢtır (ErcoĢkun ve Yalçıner ErcoĢkun, 2005: 651, 660).
Demokrasi ve yerel yönetim reformu söylemleriyle küreselleĢme sürecinin
gereklerini hızla uygulamaya koyan, yapısal uyum politikaları çerçevesinde serbest
piyasa kurallarını yaygınlaĢtıran ve özelleĢtirmelerle devletin ekonomik
faaliyetlerden çekilmesini sağlamaya çalıĢan Türkiye‟de; ulus devletin refah
politikalarını hızla terk etmeye çalıĢan bir yönetim anlayıĢı hâkim hale gelmiĢtir. Bu
215
çerçevede, küreselleĢme ile bütünleĢen bir yaklaĢım içinde yerel tek baĢına
bırakılmakta, toplumsal/mekânsal dengesizlikleri giderme konusunda hiçbir
giriĢimde bulunulmamakta, aksine eĢitsizlikler ve dengesizlikler arttırılmaktadır
(Göktürk, 2001: 432).
Büyüyen ticaret sermayesi büyük ticaret ve iĢ merkezleri inĢa edilmesini
gündeme getirirken, kentlerde yüksek nitelikli konaklama tesisleri ve konut yapımı
baĢlamıĢ ve kentlerin görünümleri değiĢmiĢtir. Bu süreçte ortaya farklı gelir
gruplarının yoğunlaĢtığı konut alanları çıkmıĢ ve mekânsal ayrıĢma açıkça
görülmeye baĢlanmıĢtır (Eraydın, 1992: 117-118). 1980 sonrası dönemde neoliberal
politikalar doğrultusunda gerçekleĢtirilen ekonomik yeniden yapılanma sürecinde
Türkiye kentleri; bir yandan uzun yıllardır var olan gecekondu ve enformel sektör
gibi sorunlarla uğraĢıldığı, bir yandan da son yıllarda giderek artan kentsel yoksulluk,
mekânsal ayrıĢma, toplumsal dıĢlanma ve kutuplaĢma gibi yeni sorunların yaĢandığı
mekânsal birimler olmuĢlardır (Kaygalak, 2009: 103).
Sermayenin yer seçimi ve üretim biçimleri kentsel alanlarda mekânsal
organizasyonları da etkilemektedir. 1980 sonrasında üretim biçimlerinin değiĢmesi,
kent merkezlerindeki sanayinin kent dıĢına itilmesi ve kent merkezlerinde yeni iĢ
alanlarının yaratılması kentsel mekânı da etkilemiĢtir (Osmay, 1998: 139). Sanayi
sektörünün kentlerin dıĢına çıkması/çıkarılmasına koĢut olarak sigortacılık, kültürel
etkinlikler, finansal hizmetler, yöneticilik hizmetleri, reklamcılık, pazarlama,
araĢtırma ve benzeri sektörler kent merkezinde yoğunlaĢmaktadır (BaĢer, 2005: 495).
Hizmetler sektörünün fiziki mekândaki yatırım ve yerleĢim ölçeği sanayi
sektörü ile karĢılaĢtırılamayacak kadar küçük ve akıĢkandır. Bu ifadeden hareketle
hizmetler sektörünün, çok hızlı bir Ģekilde yer değiĢtirebildiği ve kentin daha
avantajlı bölgelerine ya da daha avantajlı kentlere kolaylıkla taĢınabildiği
söylenebilir. Bu hareketlilik yerel yönetimleri, kenti hızla ve çekici biçimlerle
donatmaya, sektör (sermaye) açısından cazip kılma çabalarına yönlendirmektedir
(Özkan, 2005: 283).
Dünya ekonomisine eklemlenebilmek adına ülkeler ve kentler kıyasıya bir
yarıĢa girmiĢ durumdadırlar. Üretimin esnekleĢmesi, finans sektörünün geliĢmesi ve
sermayenin teknolojik geliĢmelerin de katkısıyla hızlı bir akıĢkanlık içinde olması ile
216
birlikte, ülkelerin bu yarıĢta söz sahibi olabilmelerinin yolunun en geliĢmiĢ
kentlerinden geçtiği ifade edilmektedir. Türkiye‟nin bu yarıĢa ancak Ġstanbul ile dâhil
olabileceği ileri sürülmektedir (Suvakçı, 2007: 142). Türkiye‟nin küresel dinamiklere
eklemlenme arayıĢlarında Ġstanbul önemli bir aktör olarak görülmektedir. Çünkü
Ġstanbul; Türkiye‟de üretim, ticaret ve karar merkezi olan, tarihsel süreç içinde
günümüze değin her dönemde bir çekim merkezi olmuĢ ve küresel pazarda bir vitrin
rolü biçilmiĢ bir kenttir (Aksoy, 1998: 194).
Ġstanbul‟un küresel süreçlere eklemlenmesi çabalarının temeli 1980‟li yılların
baĢında atılmıĢtır. Özal ve Dalan döneminde kentin bölgesinde bir merkez haline
gelmesi, bir finans ve karar merkezi olması açısından kongre merkezleri, altyapı
çalıĢmaları vb uygulamalar hayata geçirilmiĢtir (Aksoy, 1998: 195).
Metropoller devletin ekonomik ve toplumsal politikalarının sonucu olarak
ortaya çıkan yerleĢme alanlarıdır (Tekel, 2001: 702). Yerellikler üzerinden kalkınma
azgeliĢmiĢ ülke metropollerinin oluĢma sürecine benzer özellikler göstermektedir.
Bir kentin ülkenin diğer kentleri aleyhine ölçüsüz derecede büyük bir geliĢme
sürecine girmesi ve ülkenin tek büyük kenti durumuna gelmesini KeleĢ azgeliĢmiĢ
ülkelerdeki metropolleĢme sürecinin temel özellikleri arasında göstermektedir
(KeleĢ, 2000: 35). Küresel süreçlere eklemlenme çabasındaki Türkiye‟de Ġstanbul
kenti bu tanıma uyan özellikler taĢımaktadır.
Türkiye‟nin dıĢ ticaretinde, sanayi faaliyeti ve finans hareketleri konusunda,
hizmet sektörünün geniĢliği ve nitelikli iĢgücüne sahip olma özellikleri bakımından
geleneksel bir merkez olan Ġstanbul, özellikle 1990‟lı yıllardan itibaren dünya kenti
olma iddiasıyla küresel pazara hâkim olan süreç ve dinamiklerin doğrudan etkisine
girmiĢtir (Kaygalak, 2001: 550).
Ġstanbul uluslararası arenadaki rolü ve kendi bünyesinde yaĢamakta olduğu
hızlı dönüĢüm süreci içinde ikili yapılara ve büyük çeliĢkilere sahne olmaktadır.
Sanayi kenti olmaktan hızla çıkan kent, küresel platformda yer alacak Ģekilde ticaret,
turizm, finans ve kültür merkezi haline getirilmeye çalıĢılmaktadır (Görgülü vd,
1993: 12).
1980 sonrası dönemde neoliberal politikaların Türkiye‟de de uygulama alanı
bulması ve etkinliğini günden güne arttırarak günümüze kadar uzanmasıyla birlikte,
217
yerel yönetimlere dair söylem ve uygulamalarda da değiĢimler yaĢanmıĢ ve reformlar
yapılmıĢtır. Yerel reform yasalarının tümünün demokratiklik ve etkinlik kavramları
üzerine inĢa edildiği görülmektedir. Örneğin 5393 sayılı Belediye Yasası‟nda
demokratiklik; „vatandaĢ odaklı anlayıĢ‟, „katılım‟, „kent konseyleri‟ ve „hizmetlere
gönüllü katılım‟ mekanizmalarıyla desteklenirken, etkinlik, verimlilik ve rekabet
edilebilirlik hedefleri, hizmetlerin; „yaptırma veya iĢlettirmede piyasa gereklerine
uygun yöntemleri kullanmaya‟ yetkili olmakla açıklanmaktadır. 5216 sayılı
BüyükĢehir Belediye Yasası‟nda da etkinlik potansiyeli daha da geniĢletilmiĢ,
„küresel ekonomi, pazar-ticaret merkezi, ulusal ekonominin motoru‟ gibi ifadelerle
„rekabet edebilirlik gücü, hizmet kalitesi ve ölçek etkinliği yüksek‟ küresel kent
ifadelerine yer verilmiĢtir (Alada, 2008: 289-291).
Benzer ifadelere 1/100.000 Ölçekli Ġstanbul Ġl Çevre Düzeni Planı‟nda da
rastlanmaktadır. Kentin küresel sermayenin kullanımına açık bir mekân haline
gelmesi yönündeki çabaların bir yansıması olan planın açıklama raporunda yer alan
ifadeler, planın kenti bir meta olarak pazarlamak kaygısı taĢıdığı ve toplumsal
süreçleri/aktörleri göz ardı ettiğini gözler önüne sermektedir. “Kentin rekabetçi
üstünlüklerini ön plana çıkarmak, yatırımcılar için çekim merkezi olmasını sağlamak,
yüksek bir rekabet gücüne sahip olmak için gerekli mekânsal ve altyapı projeleri
geliĢtirmek, firmaların kurulmaları, büyümeler, ve yarıĢabilmelerinin önündeki
engelleri kaldırmak” gibi hedefler, planın geniĢ bir toplumsal uzlaĢmayı aramadığını
göstermektedir. Planın temel amacı kenti her ne pahasına olursa olsun pazarlamak,
yerli ve yabancı sermayenin kullanımına sunmak ve kenti bir yatırım alanına
dönüĢtürmektir (Demirdizen, 2007: 15; ÇavuĢoğlu, 2000: 126; BeĢiktepe, 2007: 54-
55; BakırtaĢ ve Köktürk, 2007: 93).
Ġstanbul Çevre Düzeni Planı‟nı değerlendiren Sönmez kentsel toprakların
ticarileĢmesi/metalaĢması sürecinin Ġstanbul‟da nasıl yaĢandığını Ģu Ģekilde ifade
etmektedir:
“…Sanayi, Ġstanbul‟dan iyice desantralize edilecek, boĢalan arsalara
da büyük plazalar, villa siteleri, alıĢveriĢ merkezleri, eğlence merkezleri,
turizm, kültür endüstrisi yatırımları yapılacaktı. Bu yatırımlar, daha çok
küresel sermayeye hizmet verecek, küresel sermaye Akdeniz, Balkanlar, Orta
Doğu, Kafkasya‟yı Ġstanbul‟daki üslerinden kontrol edecekti. Ġstanbul ise bu
218
küresel sermayeye gayrimenkulleri, üst düzey hizmet sunumları, turizm ve
kültür endüstrisi ürünleri ile hizmet verecek, artık 1980 öncesi sanayiden
sağlanan birikim, yeni dönemde hizmet üretiminden elde edilecekti. Bu
Ġstanbul‟un taĢı toprağının daha çok önem kazanmaya baĢlaması, kent
arsasının rantının daha yükselmesi demekti.” (Sönmez 2007‟den aktaran
Ergüder ve Ercan, 2008: 91).
Ġstanbul Ġl Çevre Düzeni Planı‟nın temel hedefi; “Ġstanbul‟un küresel
düzeydeki metropoller arası yarıĢta hak ettiği yeri alması ve uluslararası pazarda
daha rekabetçi olabilmesi” olarak tanımlanmaktadır. Bu ifade Ġstanbul planlamasının
temel hedefinin insan değil yatırımcı olduğunu göstermektedir (Gökçe, 2007: 140).
KüreselleĢen kentlerde mekâna yönelik müdahaleler kamu yararı kavramını
ve kentlileri göz önünde bulundurmaksızın, sermayenin talep ve yaptırımları
doğrultusunda hayata geçirilmektedir (Turgut ve Erkan Biçer, 2000: 289). Hazırlanan
nazım imar planlarında temel hedef olarak yer verilen Ġstanbul‟u küresel kent haline
getirmek anlayıĢından hareketle, küresel akıĢların geçici cazibelerinin tuzağına
düĢülmekte ve kalıcı olabilecek Ģekilde ortaya çıkan sorunlar göz ardı edilmektedir
(Yalçıntan, 2000: 211). Türkiye‟de 1980 sonrasında ağırlık kazanan üretim dıĢı
gelirler ve sermaye birikim olanakları, dıĢa açılma, artan dıĢ ticaret ve turizm
gelirleri yeni mekânsal öncelikler yaratmıĢtır. Bu çerçevede büyük kentlerde kentsel
rantlar hızla artmıĢ ve farklı sermaye gruplarını tanımlayan, büyük Ģirket gruplarına
ait iĢ merkezleri, lüks konut alanları, alıĢveriĢ merkezleri, toplu konut alanları vb.
gibi mekânsal geliĢmeler ortaya çıkmıĢtır. 1980‟lerin baĢından itibaren, kentsel
alanları en karlı yatırım aracı olarak gören sermayenin gayrimenkul alanında
yatırıma yönelmesi, yüksek gelir gruplarına yönelik konut, turizm, iĢ, alıĢveriĢ ve
eğlence merkezlerinin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıĢtır (Eraydın, 1992: 127,
118; KurtuluĢ, 2005: 737,739; Dökmeci ve Berköz Akkal, 1993: 28).
Neoliberal politikaların hayata geçirilmeye baĢladığı 1980‟li yıllardan bu
yana Ġstanbul, kapitalizmin yükselen değeri olan küresel kentler arasına
yerleĢtirilmeye çalıĢılan bir kent durumundadır. Ġstanbul, 1980 öncesinde ülke
ekonomisine sanayinin ve ticaretin motor gücü olarak hizmet ederken; 1980
sonrasında özellikle de 1990‟lı yıllarla birlikte küresel sermayenin ve ticaretin baĢat
gücü olarak hizmet etmeye baĢlamıĢtır. Bu bağlamda sektörel öncelikleri farklılaĢan
219
kentin mekân kullanım hedefleri de yeniden yapılandırılmıĢtır. Ġç sanayi kentinden
küresel sermaye kentine dönüĢüm süreciyle birlikte kent merkezindeki arsaların
anlamı da değiĢmiĢtir. Yeniden keĢfedilen bu arsalara büyük alıĢveriĢ, eğlence ve iĢ
merkezleri, lüks yerleĢim alanları, plazalar ve gökdelenler gibi sermaye açısından
kenti cazip kılacak yapıların inĢası hız kazanmıĢtır (BakırtaĢ ve Köktürk, 2007: 92,
107; Berkmen Yakar, 2000: 183; Akın, 2000: 164; Yalçıntan, 2000: 224).
KüreselleĢmenin etkileri hemen her alanda olduğu gibi kentlerde de yoğun
biçimde hissedilmektedir. Bu bağlamda, kentlerin 1980 sonrası yaĢadığı dönüĢümler
küreselleĢme çerçevesinde değerlendirilmelidir. Türkiye‟nin küreselleĢme deneyimi
(çabaları) kentlerin giderek meta haline getirilmesine Ģahitlik etmektedir. Bu
çerçevede 1980 sonrası dönemde Ġstanbul‟da büyük projelerin belirleyici olduğu bir
kent geliĢme modeli ortaya çıkmıĢ ve planlama düzenini piyasa koĢullarına uyarlama
giriĢimleri ağırlık kazanmıĢtır. Kenti piyasa aktör ve süreçlerine açma çabaları süreç
içinde artarak devam etmiĢ ve günümüzde iyice kanıksanan “dünya kenti”, “küresel
kent” ve “marka” gibi söylemlerle getirilen yeni yatırım kararları, yeni plan ve
projeler ile kentsel dönüĢüm uygulamaları kenti bir meta formuna sokmuĢtur (Uysal,
2007: 45-46).
Günümüzde kentler; yeni ekonomileri, yeni toplumsal yapıları ve yeni
mekânları kucaklamaktadırlar. KüreselleĢme olarak ifade edilen bu süreçte kentlerin
ve kent yöneticilerinin temel amacı küresel kent olabilmektir. Ancak küresel kent
olmak küreselleĢme sürecinin mutlak sonucu olarak görülmemelidir. Küresel ile
yerelin karĢılaĢması ortaya farklı sentezler çıkarabilmektedir. Bu sentezler sonucu
ortaya çıkması muhtemel kentsel mekân“Olmayan Kent” olarak ifade edilmektedir.
Kavram; küresel kent olabilme kaygısıyla yola çıkan kentlerin sosyo-mekânsal
örüntüsünü ifade etmektedir. Olmayan kent; küresel kent olma yarıĢında sosyo-
mekânsal olarak kaybetme noktasının bir adım öncesine denk gelmektedir. Ya tutarsa
mantığıyla “kentsel mekâna küreselleşme çalmak”, kenti küresel kent olacağı
meçhul bir süreçte, sermayenin kentlerinden biri haline getirmektedir (Özkan, 2005:
284-286).
Türkiye‟de küresel kent kategorisinde konut, kontrol, servis ve finansal
iĢlevlerin odağında yer alan ve küresel kentler ligine girme potansiyeli olduğu ileri
220
sürülen kent Ġstanbul‟dur. Gürler‟in hâkim Ģehirler tanımında vurguladığı gibi
Ġstanbul; küresel kentler hiyerarĢisinde yer edinebilmek için kentsel yeniden
yapılandırma müdahalelerinin yoğun yaĢandığı bir küresel arenadır (Gürler, 2005:
613). 1980‟li yıllarla birlikte dünya ölçeğinde yaĢanan geliĢmeler göz önünde
bulundurulduğunda ulusal ekonomilerin kentleri değil kentlerin ulusal ekonomileri
yönlendirdiği ileri sürülmektedir. Kentlerin küresel ekonomik hareketlerden aldıkları
paya bağlı olarak ülke ekonomilerini hızlandırdıkları ve bu nedenle küresel süreçlere
eklemlenme potansiyeli olan kentlere verilecek desteğin, ülke adına atılmıĢ olumlu
bir adım olacağı vurgusu sıklıkla yapılmaktadır. Türkiye özelinde küresel
eklemlenme bağlantısı olan kentin de Ġstanbul olduğu ifade edilmektedir. Bu
bağlamda Ġstanbul‟un hemen her ilçesinde hazırlanan ve uygulanan kentsel dönüĢüm
projelerinin de Ġstanbul‟un küreselleĢme potansiyeline destek sağlayacağı iddia
edilmektedir (ĠBB YerleĢmeler ve Kentsel DönüĢüm Müdürlüğü, 2003: 344; Altun,
2005: 228).
6.4. Ġstanbul’da Kentsel DönüĢüm
1980 sonrasında tüm dünyayı saran neoliberal küreselleĢmenin etkileri
Türkiye‟de özellikle de Ġstanbul‟da yoğun biçimde hissedilmeye baĢlamıĢtır. Bu
dönemde içe dönük ithal ikameci anlayıĢtan dıĢa açık serbest ithalata dayalı bir
kalkınma modeline geçilmesi; altyapıda telekomünikasyon yatırımlarına öncelik
verilmesi ve küresel ekonominin gerektirdiği sermaye piyasaları, serbest ticaret ve
üretim bölgelerinin kurulması, bankacılık reformları gibi uygulamaların hayata
geçirilmesiyle, Türkiye ve Ġstanbul küreselleĢmeye eklemlenme sürecine girmiĢtir.
Bu süreçte Ġstanbul kent merkezi üretimin karar ve kontrol iĢlevi ile finans sektörü
baĢta olmak üzere yönetim, muhasebe, sigortacılık, bankacılık, halkla iliĢkiler,
danıĢmanlık, medya, araĢtırma, reklam ve pazarlama gibi hizmet sektörünün
hâkimiyeti altına girmiĢtir. Böylelikle kent merkezi ve çevresinde yeni orta sınıfa
hitap eden hizmetler sektörünün oluĢumu hız kazanmıĢtır. (Tekeli, 1998: 20-21;
Ġslam, 2003: 164; ġen, 2006: 68-69; Osmay, 1998: 147, 149). Ulusal ekonominin
dünya piyasalarına Ġstanbul üzerinden entegre edilmesini hedefleyen 1980 sonrasının
neoliberal politikaları, Ġstanbul‟u küresel düzlemdeki eğilimlerin (toplumsal
eĢitsizlikler ve mekânsal ayrıĢma) en belirgin biçimde görülebildiği kent haline
221
getirmiĢtir. 1980 sonrası izlenen politikalarla birlikte bir yandan toplumdaki mevcut
sermaye birikim süreçleri ve ittifak biçimleri değiĢmiĢ, beklenmedik bir hızla
zenginleĢerek sınıf atlayan kesimler ortaya çıkmıĢtır. Diğer yandan ise kentte
doğrudan sermaye yatırımları artmıĢ, finans ve hizmetler sektörü değiĢmiĢtir. Bu da
uluslararası iĢ çevreleriyle bütünleĢmiĢ, yüksek ücretlerle çalıĢan üst düzey
yöneticiler ve ileri derecede uzmanlaĢmıĢ profesyonellerden oluĢan (yeni orta sınıf
olarak da adlandırılan) bir kesimin ortaya çıkmasına neden olmuĢtur (Enlil, 2003:
84).
Tarihsel süreçte coğrafi konumu itibariyle yerli/yabancı sermayenin ve ticaret
hareketlerinin odağı olan Ġstanbul, neoliberal küreselleĢme döneminde de gerek
ulusal gerekse küresel sermayenin en önemli çekim alanlarından biri durumundadır.
Kent, kültür ve turizm merkezi olmasının yanı sıra, küresel sermayenin finans,
yönetim ve denetim iĢlevlerinin yürütülebildiği bir konumda olmasından dolayı,
uluslararası yatırımların ve yatırımcıların ilgisini çekmektedir. Bu yatırımlar,
uluslararası üretim iliĢkilerinin ve sermaye hareketlerinin yarattığı talep sonucunda,
oteller, kongre ve kültür merkezleri ile çalıĢma ofislerinin yer aldığı gökdelenler
biçiminde ortaya çıkmakta, benzer biçimde orta ve üst gelir gruplarına yönelik konut
alanları, alıĢveriĢ ve eğlence merkezleri olarak da fiziksel mekânda yansımasını
bulmaktadır (Türkün, 2007: 221). Tüm yatırımların gerçekleĢtirilebilmesi için
gereken kentsel arsa ihtiyacı ise kentsel dönüĢüm projeleriyle karĢılanmaya
çalıĢılmaktadır.
Kentsel dönüĢüm projelerinin ortaya koyduğu mega projelerin kentin
gelecekteki yapısını etkileyecek ve belirleyecek baĢlıca araçlar olduğu
vurgulanmaktadır (ĠBB YerleĢmeler ve Kentsel DönüĢüm Müdürlüğü, 2003: 346).
Belediye yetkilileri Ġstanbul‟u turizm, kültür ve finans merkezi olarak yapılandırma
amacının temel aracı olarak uygulamaya koydukları kentsel dönüĢüm projeleri ile,
zaman içinde derinleĢen kentsel sorunlara çözüm aradıklarını ileri sürmektedirler.
Ancak Ġstanbul‟u geleceğe taĢıyacağı söylenen bu projelerle geleceğe taĢınacak
mahallelerde yaĢayan kesimlerin geleceğinin belirsizliğe sürükleniyor olması;
geleceğin küresel Ġstanbul‟unda herkese yer olmadığına ve sosyo-mekânsal
eĢitsizliklerin daha da derinleĢeceğine iĢaret etmektedir (Sakızlıoğlu, 2006: 43).
Kentsel alanı kullanıcıları adına düzenleyen merkezi-yerel yönetim ve iĢbirlikçisi
222
TOKĠ; “rekabet” ve “küresel kent” gibi söylemlerle ulusal/küresel sermayeyi yatırım
yapmak için Ġstanbul‟ a çekmeye çalıĢmakta ve böylece kente değer biçmektedir.
DeğiĢim değeri lehine kentin asıl sahipleri ve kullanıcıları yerlerinden edilmekte,
kentsel toprağın ticarileĢtirilmesinde “finans merkezi”, “Avrupa baĢkenti”, “küresel
kent” ve “dünya kenti” söylemleri, gecekondular ve eski kent merkezindeki konutlar
üzerinde yükseltilmektedir. Her geçen gün toplumsal olarak yeniden üretilen
yoksullaĢtırıcı/mülksüzleĢtirici sürecin günden güne daha geniĢ kitleleri içermesi
kentsel dönüĢümün mantığını açıklar niteliktedir (Ergüder ve Ercan, 2008: 86).
Ġstanbul açısından kentleĢmenin doğal fiziki eĢiklere dayandığı ve kenti
taĢıyacak boĢ alanın kalmadığı ileri sürülmektedir. Birinci sınıf tarım topraklarını,
orman ve su havzalarını, ekolojik dengeyi geri dönülemez Ģekilde tehdit eden
geniĢleme ve büyümeler yerine, öncelikle yerleĢik alanlarda kentsel dönüĢüm
projelerinin uygulanması gerektiği ifade edilmektedir. Böylelikle eski kentsel
mekânların aktif bir Ģekilde kente kazandırılacağı ve konut stokuna büyük katkı
sağlanacağı vurgulanmaktadır (Altun, 2005: 230). Tek baĢına bu vurgu bile,
ülkemizde uygulanan ya da uygulanması planlanan kentsel dönüĢüm projelerinin
mantığını ortaya koymaktadır. Dikkat edilirse kentliye iliĢkin hiçbir ibare söylemde
yer almamaktadır. Öyle ki kentsel mekân fiziksel ve ekonomik bir olgu gibi
değerlendirilmekte, içi boĢ yapılarla dolu mekânsal ölçek konumuna
indirgenmektedir.
1995 yılında onanan Ġstanbul Metropoliten Alan Alt Bölge Nazım Planı ile
Ġstanbul bütününde yeni sanayi alanları belirlenmiĢtir. Bu plan ile birlikte Ģehir
içinde bulunan ve artık bir sorun olduğu düĢünülen küçük ve orta ölçekli sanayilerin
yeni belirlenen alanlara taĢınması öngörülmüĢtür. Planın; mevcut sanayiden boĢalan
alanları çöküntü alanı olmaktan kurtarmayı; kirletici niteliğe sahip, Ġstanbul‟a
sağladığı katma değeri az, çok fazla elektrik ve su kullanan ve Ģehir içinde bulunan
sanayi alanlarını kent dıĢına çıkarmayı ve Ġstanbul‟u bir tarih, bilim, kültür, ticaret,
hizmet ve sanat kenti yapmayı hedeflediği vurgulanmaktadır. Bu çerçevede Tuzla,
Maltepe, Kartal, Bakırköy, Bahçelievler, BayrampaĢa, Zeytinburnu ve Bakırköy gibi
alanlar sanayi sektöründen hizmet sektörüne dönüĢüm alanları olarak belirlenmiĢtir
(Yüzer, 2003: 352-353). Kent merkezinde kalan sanayi alanlarının arsa değerlerinin
artması bu alanlardaki sanayi yatırımlarının merkezlerden desantralizasyonunu
223
zorunlu kılmıĢtır (Yüzer, 2003: 358). Bu alanların yakın dönemde emekçileri,
yoksulları ve marjinal grupları yaĢam alanlarını değiĢtirme eğilimine sokan/yerinden
eden kentsel dönüĢüm alanı ilan edilmesi de dikkat çekicidir. Denilebilir ki
günümüzde yıkım ve yeniden yapım halinde hayata geçirilen projelerin temeli yıllar
öncesinden atılmaya baĢlanmıĢtır.
Ġstanbul‟un kentsel alanlarının büyük ölçekli yatırımları çekecek düzeyde
hızla değerlenmesi kentsel dönüĢüm projelerini de tetiklemektedir. 1980‟lerde
baĢlayan ve kentin belli bir kısmını etkileyen büyük sermayeye açılma süreci
günümüzde tüm kenti sarmalamıĢ durumdadır. Tarihi yerleĢim alanları, sanayinin
terk ettiği (etmek zorunda kaldığı) alanlar, düĢük maliyet ve yoğunluklu
konut/gecekondu alanları günümüzde büyük yatırımlar peĢinde koĢan sermayenin
hedefi durumundadır. Neoliberal küreselleĢme doğrultusunda kent mekânlarının
yeniden üretilerek sermayenin kullanımına açılması sağlanmaya çalıĢılmaktadır. Bu
yeniden üretimin aracı olarak da kentsel dönüĢüm projeleri hazırlanmakta ve
uygulanmaktadır (BakırtaĢ ve Köktürk, 2007: 102).
Yakın dönemde kentsel sorunların çözümünde en etkili aracın kentsel
dönüĢüm olduğu ileri sürülmeye baĢlanmıĢtır. Aynı Ģekilde Ġstanbul‟un küresel kent
olması gerektiği vurgusu da sıklıkla yapılmaktadır. Bu iki ifade bir arada
okunduğunda aslında kentsel dönüĢüm projeleriyle asıl hedefin ne olduğu da açığa
çıkmaktadır (Kayıkçı, 2007: 652). Kent küresel sermaye ve aktörleri açısından çekici
kılınmaya çalıĢılmakta, bu doğrultuda yeniden yapılandırılmakta ve bu yeniden
yapılandırmanın aracı birçok kentliyi mağdur etme pahasına hazırlanan kentsel
dönüĢüm projeleri olmaktadır.
Küresel kent sistemi hiyerarĢisinde yer edinmek ve konumlarını yükseltmek
isteyen kentler arasında bir rekabet bulunmaktadır. Bu süreçte kent yönetimleri
küresel sermayeyi kendi yerelliklerine çekmek adına uygun kentsel ortamları
yaratma çabasındadır. Nitelikli kentsel çevreler yaratarak kent imajını değiĢtirme ve
kenti çekici kılma kaygısıyla hayata geçirilen kentsel dönüĢüm projeleri bu
doğrultuda en çok baĢvurulan araç olmaktadır (Ergen, 2005: 258; Yılmaz, 2005:
579). Türkiye‟nin küresel anahtarı olarak görülen Ġstanbul‟un, kentin hemen her
kesiminde yakın dönemde hayata geçirilen kentsel dönüĢüm projeleriyle küresel
224
sermaye ve aktörleri açısından çekici kılınacağı ileri sürülmektedir. Bu doğrultuda
kent beĢ yıldızlı oteller, lüks konut alanları, iĢ ve alıĢveriĢ merkezleri ile
donatılmaktadır. Ancak adı geçen bu yapıların oluĢturulması için kentsel arsa stoku
yeterli olmadığından kent merkezindeki eski mahalleler ve merkeze yakın gecekondu
alanları dönüĢüme konu edilmektedir. Bu tarz uygulamalar ise dönüĢüm alanlarında
yaĢayan yoksul/marjinal kesimlerin yaĢam alanlarından uzaklaĢtırılmalarına neden
olmakta ve kentte mekânsal ayrıĢmayı ortaya çıkarmaktadır.
KüreselleĢmeyle birlikte gündeme gelen yarıĢan kentler, küresel kent, kültür
baĢkenti vb yapılanmalar kent merkezlerinin stratejik önemini arttırmıĢtır. Bu süreçte
eski kent merkezleri ve merkeze yakın alanlar konut, iĢ ve alıĢveriĢ merkezleri olarak
yenilenmekte veya yeniden yapılandırılmakta ve sermaye yatırımlarının bir parçası
haline getirilmektedir (ġen, 2006: 24). Küresel kentler sistemine
eklemlenebilmesinin daha kolay olduğu düĢünülen büyük kentlerde, biliĢim
sektörünün geliĢmesine paralel olarak insan, bilgi, mal ve sermaye akıĢının da
hızlanması, ucuz iĢgücünden çok, üst düzey hizmet sektöründe çalıĢabilecek
nitelikteki iĢgücüne ve bu iĢgücüne hitap edecek iĢ ve yaĢam alanlarına olan ihtiyacı
oldukça arttırmıĢtır. Kentsel arsa stokunun oldukça daraldığı günümüz kentlerinde bu
ihtiyaca cevap verebilecek alanlar olarak yoksul/marjinal grupların yoğun olarak
yaĢadığı eski kent merkezleri ve gecekondu bölgeleri ilk sırada gösterilmektedir
(Aksümer ve Temiz, 2007: 161-162).
Küresel süreçlere eklemlenme açısından anahtar rolü yüklenen Ġstanbul 1980
sonrası dönemde ciddi bir yeniden yapılanma sürecini yaĢamaya baĢlamıĢtır.
Günümüzde halen devam eden kentsel yeniden yapılanma süreci gerek kentin
çevresinde gerekse merkezinde yeni bir sınıfsal ve mekânsal ayrıĢmayı
yaratmaktadır. Ġstanbul‟un kentsel coğrafyasında yerleĢim yerleri ve iĢ merkezleri
hızla değiĢmekte ve bu değiĢime paralel olarak kent içinde ortaya çıkan nüfus
hareketiyle kentin sosyal yaĢamı da belirlenmektedir. Kentteki eski gecekondu
alanları günümüzde hızla kapalı lüks konut alanları ile çevrelenmekte ve kentsel
dönüĢüm projeleri ile gündeme gelmektedirler (ġen, 2006: 61-62). Ġstanbul özelinde
kentsel dönüĢümden bahsetmek birçok projeden ve kentin hemen her yerinde süren
plan çalıĢmalarından bahsetmek anlamına gelmektedir. Bir diğer ifade ile Ġstanbul
açısından kentsel dönüĢüm tüm kenti içine alan bir yeniden yapılanma anlamına
225
gelmektedir. Yeniden yapılanma süreci, kentin birçok alanında yeni mağduriyetler
yaratırken birçok alanı da yeni rant odağı haline getirmektedir (Kahraman, 2006: 93).
1980‟lerden itibaren Ġstanbul‟un hem konut haritasında hem de konut
piyasasında önemli değiĢimler ortaya çıkmaya baĢlamıĢ ve bu değiĢimler günümüzde
iyice hızlanmıĢtır. Günümüz Ġstanbul‟unda bir yandan üst ve orta sınıflara yönelik
konut seçenekleri artarken bir yandan da önceki dönemlerden farklı olarak kent
yoksullarının yoğun yaĢadığı kent çeperlerindeki gecekondu bölgelerinin yerine,
kamu aktörlerinin ve özel sektörün öncülüğünde üst ve orta sınıfa yönelik konut
alanları yükselmektedir. Bu süreçte ortaya çıkan değiĢimler farklı grupların sürekli
yer değiĢtirmesine (değiĢtirmek zorunda kalmasına) neden olmaktadır. Gerek kent
merkezindeki eski alanlarda bulunan yoksul mahallelerinde yaĢayanlar; gerekse
gecekondu bölgelerinde yaĢayan kesimler yeni kent dinamikleri doğrultusunda
yerlerinden edilmektedirler (GeniĢ, 2009: 127).
Genel olarak Ġstanbul‟a bakıldığında; bir tarafta yıllarca yatırım yapılmamıĢ
altyapı, ulaĢım, sağlık ve konut sorunlarını barındıran ve kendi oluruna bırakılmıĢ bir
kent karĢımıza çıkmaktadır. Diğer tarafta ise, küresel sermayenin aktörlerinin tecrit
edilmiĢ bir Ģekilde yaĢayabilecekleri, küresel süreçlere eklemlenme çabasıyla
yapılandırılan ve kentsel çevreyle iliĢkisi görselliğe indirgenmiĢ küresel Ġstanbul yer
almaktadır (BakırtaĢ ve Köktürk, 2007: 96-97). Kente yönelik geliĢtirilen günümüz
politikalarında küresel Ġstanbullu olmayan geniĢ kesimler kentin dıĢına itilmeye
çalıĢılmakta, kentte sermayeye ve aktörlerine yeni yatırım yapabilecekleri alanlar
yaratma kaygısı güdülmektedir.
Ġstanbul bütününde kentsel dönüĢümün mekânsal dağılımına bakıldığında
belli baĢlıklar altında bir mekânsal dağılım olduğu görülmektedir. Kente biçilen
küresel kent rolü ıĢığında kentsel dönüĢüm projeleri kent üzerinde farklı anlamlar
barındırırken; projelerin birbirinden bağımsız ancak rastlantısal olmadığı
görülmektedir. Ġstanbul‟un kıyıları ve tarihi merkezleri bir sterilizasyon sürecine
sokularak kentin vitrini haline getirilirken; diğer alanlar da küresel kent vizyonunun
ihtiyaç duyduğu konut alanlarına dönüĢtürülmektedir (Kahraman, 2006: 95). Bir
diğer ifadeyle kent merkezindeki alanlar yaĢayanlarından arındırılarak yenilenmekte;
226
gecekondu bölgeleri ise dönüĢüm adı altında yeni konut alanlarına yer açma
kaygısıyla boĢaltılmaya çalıĢılmaktadır.
Ġstanbul‟da kentsel dönüĢüm projeleri iki farklı faaliyet alanında
gerçekleĢtirilmektedir. Bu alanlardan biri küresel sermayenin talep ve beklenti
baskısının yüksek olduğu ve aynı zamanda küresel yarıĢta etkin olabilecek
potansiyellere sahip kent merkezi; diğeri ise sağlıklı ve modern koĢullara
ulaĢtırılması hedeflendiği söylenen gecekondu bölgeleridir (Keskin vd, 2003: 412;
ġahin, 2003: 97). Her iki alanın da ortak özelliği yoksul/marjinal kesimlerin ve
emekçi sınıfın yoğun olarak bulunduğu yaĢam alanları olmasıdır. Bu ifadeden
hareketle kentsel dönüĢümün öncelikle bu kesimlerin yaĢam alanlarını hedef aldığı
ve tehdit ettiği söylenebilir.
Kentin iki önemli aksı olan TEM ve E-5 karayolları arasında kalan konut
alanları gecekondu yoğun bölgelerdir. Bu alanların sağlıklı bir konut altyapısı
sunamadığı için kentsel dönüĢüm kapsamına alınması gerektiği sıklıkla
vurgulanmaktadır. Ancak, bu bölgeler için hazırlanan kentsel dönüĢüm projelerinin
neredeyse tamamının bu alanda yaĢayanları da değiĢtirme amacında olduğu ve
yerleĢimcilerin taĢınmasını öngördüğü görülmektedir. Ġstanbul‟un küresel kent
vizyonu doğrultusunda, sanayinin desantralizasyonu ile birlikte, mavi yakalı ve
vasıfsız iĢgücünün yaĢamakta olduğu bu alanlarda bir sosyal değiĢim hedeflenmekte
ve konut alanlarında bu doğrultuda bir yenilenme sağlanmasına çaba sarf
edilmektedir (Kahraman, 2006: 98).
Ġstanbul‟un merkezi alanları küresel ekonominin mekânsal örgütlenmesine
uygun olarak kongre merkezleri, sergi salonları, oteller ve eğlence merkezleri, iĢ ve
alıĢveriĢ merkezleri gibi yapılarla yeniden Ģekillendirilmektedir. Bu yapıların
artmasına paralel olarak hizmetler sektörünün büyümesi, kentin ekonomisi için
olumlu bir dinamik olarak ele alınmaktadır. Uluslararası ticaret, mali sermaye ve
buna bağlı olarak bankacılık, sigortacılık, mali yatırım ve danıĢmanlık kurumları,
halkla iliĢkiler ve reklam-pazarlama alanında artan yeni istihdam olanakları, yeni orta
sınıfın oluĢumunda ve ekonomik yönden güçlenmesinde etkili olmuĢtur. Kent
merkezlerinde genel anlamda kentsel rantların artması yönündeki bu ekonomik
baskılar, yoksul/marjinal kesimlerin kentlerdeki varlık koĢullarını da yok eden bir
227
etken olarak karĢımıza çıkmaktadır. Bu kesimler için ucuz konut ve istihdam
olanakları sağlayan koĢullar değiĢmekte, kent merkezlerine daha yüksek gelirli kesim
çekilmektedir. Bu süreç sosyo-kültürel bir değiĢim de beraberinde getirmektedir
(ġen, 2007a: 185).
Küresel kentlerin karakteristik özelliklerinden biri de toplumsal ve mekânsal
kutuplaĢmadır. Yoksul kesimlerin varsıl kesimler tarafından yerinden edilmesi
Ģeklinde özetlenen soylulaĢtırmanın yoğun yaĢandığı küresel kentlerin; ekonomik,
mekânsal, sosyal yeniden yapılanma, parçalara ayırma, kutuplaĢma vb özellikleri
Ġstanbul‟da da görülmektedir (Wedel, 2001: 66-67). Küresel kentlerin bu olumsuz
özelliklerinin kazandırılması sürecinde kentsel dönüĢüm projelerinin ayrı ve önemli
bir yeri bulunmaktadır. Yakın dönemde hayata geçirilen kentsel dönüĢüm
projelerinin yarattığı mekânsal ayrıĢma ve kutuplaĢma, kentin yeniden
yapılandırılması adına dezavantajlı grupların yerinden edilme süreçleri, küresel
kentin tüm bu olumsuz niteliklerini kentler adına üretmekte ve pekiĢtirmektedir.
Kentsel dönüĢüm projeleri ile kent içi boĢ fiziksel bir olgu gibi ele alınmakta ve
ekonomik değeri olan bir meta gibi pazarlanırken sosyal dinamikler göz ardı
edilmektedir. Günümüzde Ġstanbul‟un her köĢesi yaĢanmıĢlıkların biçimlendirdiği bir
gerçeklikten, sermayenin yapısallaĢmıĢ mantığının biçimlendirdiği ve Ģimdinin
geçmiĢ üzerindeki egemenliğini ilan ettiği bir gerçekliğe geçmektedir (Ergüder ve
Ercan, 2008: 86).
KüreselleĢme sürecinde kent mekânının ele alınıĢ ve örgütlenme biçiminin
değiĢmesi en çok kent yoksullarını etkilemektedir. Kentsel mekânının yeniden
örgütlenmesi sürecinde; yoksulların yaĢam alanları olan gecekondu bölgeleri ve kent
içi eski yerleĢim alanları yıkılmakta ve bu mekânların yerini lüks konut, alıĢveriĢ ve
iĢ merkezleri gibi kentleri sermaye açısından cazip kılacağı düĢünülen yapılar
almaktadır. Bu tür yapıların inĢa edilmesi kentler açısından zenginlik yaratsa da, bu
zenginlik kentin tüm kullanıcılarına aynı oranda yansımamaktadır. Hatta bu yapılar
için kentsel alan yaratmak adına, gecekondu bölgelerinin ve eski kent merkezlerinin
yıkılması, büyük oranda yoksul olan bu alanların sakinlerinin yerlerinden
edilmelerine ve genel olarak kentlerin dıĢına itilmelerine yol açmaktadır. Bu süreç;
yerlerinden edilen kesimin istihdam, barınma, ulaĢım vb açılardan daha da kötü
koĢullarla karĢı karĢıya kalmalarına yol açmaktadır (Bıçkı, 2006: 482). Kentsel
228
dönüĢüm söylemiyle hazırlanan projelerde uzun yıllar itibariyle sosyal iliĢkilerle
örülen mahallelerin yaĢamı görmezden gelinmekte ve hesaba katılmayan dıĢsal
maliyetlerle uzun süreli bir yoksullaĢmanın temelleri atılmaktadır (Akgün ve
Karademir, 2007: 177). Gecekondulu ya da alt gelir grubu evlerini kaybetmelerinin
yanı sıra kent merkezine yakın olmanın sağladığı kamusal hizmetlere kolay eriĢim, iĢ
yerlerine tek vasıta ile hatta yürüyerek ulaĢım gibi avantajlarını da yitirmektedirler.
Küresel kentler ya da küresel kent olma çabasındaki kentler, sanayinin kent
merkezlerinin dıĢına itilmesi sonucunda finans, bankacılık, hukuki ve idari hizmetler,
reklâmcılık, turizm, ticaret, biliĢim vb farklı hizmet sektörlerinde geliĢme
gösterirlerken, bu kentlerde talep edilen emekte de farklı nitelikler aranmaktadır. Bu
sektörlerde yüksek nitelikli profesyonel emeğe olan talep hızla artarken, hizmetler
sektöründe düĢük ücretle çalıĢacak kesim dıĢındaki emek çok da
önemsenmemektedir. Günümüzde uygulamaya konulan kentsel dönüĢüm projeleri ile
çalıĢan sınıfların barınma, geçinme ve insanca yaĢama gereksinimleri yok sayılmakta
ve mekânsal politikalarla kentlerin dıĢına itilen bu kesim ciddi bir toplumsal
dıĢlanmaya maruz bırakılmaktadır (Türkün, 2007: 226-227).
Ġstanbul‟da kentsel dönüĢüm projeleri ağırlıklı olarak gecekondu bölgeleri
üzerinde geliĢtirilmektedir. Ġstanbul‟da ve tüm ülkede dönüĢüm alanı ilan edilen
bölgelerin, farklı dinamiklere, kültürel ve sosyo-ekonomik açıdan farklı özelliklere
sahip oldukları göz önünde bulundurulmakla beraber, ortak özellikleri Ģu Ģekilde
sıralanabilir:
- DönüĢüm alanı ilan edilen bölgeler çoğunlukla kent merkezinde kalan eski
gecekondu mahalleleri ya da iĢlevlerini yitirmiĢ olan sanayi ve ulaĢım
merkezleridir.
- DönüĢüm alanı ilan edilen bölgelerde sanayi büyük oranda kent dıĢına
taĢınmıĢ ve dolayısıyla bu alanlarda ucuz iĢgücü talebi azalmıĢtır.
- DönüĢüm alanı ilan edilen bölgeler, deprem riskine karĢı sağlam zeminlere
sahiptir.
- DönüĢüm alanı ilan edilen bölgeler, kentin yeni oluĢan ulaĢım akslarına ve
gözde mekânlarına yakındır.
229
- DönüĢüm alanı ilan edilen bölgelerde yaĢamakta olan hatta bu alanları
yaĢanabilir kılan kesimlerin görüĢ ve önerileri alınmadan projeler
hazırlanmıĢtır.
- DönüĢüm alanı ilan edilen bölgelerin seçkinleĢtirilmesi amaçlanmaktadır.
Bu doğrultuda süreç içinde yoksul kesimin emeği ve mülkü zengin
kesimlere aktarılacaktır.
- DönüĢüm alanı ilan edilen bölgelerde yer alan mahallelerin 40-50 yıllık
geçmiĢi ve birikimi göz önünde bulundurulmamaktadır.
- DönüĢüm alanı ilan edilen bölgelerde gözetilen tek öncelik sermayenin
talep, öncelik, ihtiyaç ve baskılarıdır (Aksümer ve Temiz, 2007: 162-163).
1980 sonrası egemen anlayıĢ haline gelen neoliberal politikalar nedeniyle
geliĢmiĢ ülkelerde olduğu kadar azgeliĢmiĢ ülke kentlerinde de dönüĢümler
yaĢanmaya baĢlamıĢtır. Bu dönemin baĢında Türkiye‟de neoliberal politikaları hayata
geçiren bir siyasi otorite iktidara gelmiĢ ve ithal ikameci strateji terk edilerek ihracata
dayalı bir kalkınma stratejisi benimsenmiĢtir. Bu stratejinin kısa dönemdeki
baĢarısızlığı kentsel alanların bir geliĢme sektörü olarak hızla piyasa mekanizmasına
açılmasına yol açmıĢtır. Bu süreçte kentsel alanları metalaĢtırarak serbest piyasa
ekonomisine sunacak yasal düzenlemeler gerçekleĢtirilmiĢ ve yerel yönetimler imar
planlaması baĢta olmak üzere geniĢ yetkilerle donatılmaya baĢlamıĢtır. Ġmar
konusunda yetkilendirilen yerel yönetimler hızlı bir biçimde belli sınıfların lehine
kentsel dönüĢüm sürecini baĢlatmıĢlardır. Bu süreçte kentlerde yeni bir arazi ve
emlak pazarı ortaya çıkmıĢtır. Kent merkezlerindeki iĢ alanlarının mülkiyet hakları
büyük sermaye grupları ve Ģirketlerin ofislerinin yer aldığı gökdelenler, lüks alıĢveriĢ
merkezleri, otel ve konutların yapılabilmesi için el değiĢtirmiĢtir. Diğer yandan
kentlerin çeperinde yer alan araziler, toplu konut projeleri, alıĢveriĢ merkezleri ve
sanayi baĢta olmak üzere bazı kentsel fonksiyonların desantralizasyonu projeleri için
hızla imara açılmaya baĢlamıĢtır. GeliĢen/geniĢleyen arsa ve emlak pazarında
gecekondu bölgeleri de yaĢayanları en kolay gözden çıkarılabilecek kentliler
olduğundan sermaye açısından çekici alanlar haline gelmiĢtir (KurtuluĢ, 2007: 75-
76). Günümüzde Ġstanbul baĢta olmak üzere hemen her kentte hazırlanan ve
uygulanan kentsel dönüĢüm projeleri; kentlerin sorunlarını çözebilecek sosyal
230
içerikli projeler olmanın ötesinde var olan sorunları arttıran ve yeni sorunlar yaratan
projeler durumundadır. Mekânları insansız birer meta olarak algılayan bir anlayıĢ
çerçevesinde hazırlanan kentsel dönüĢüm projeleri insanları yaĢam alanlarından
uzaklaĢtırarak (iterek) kentsel mekânları sadece “kar ve spekülasyon” amaçlı
kullanımlara dönüĢtürmeyi hedefler niteliktedir (Uysal, 2007: 47). Günümüzde
kentin ve kentlilerin geleceğine yönelik kararlar genelde merkezi ve yerel
yönetimler, sermaye grupları, profesyoneller ve yatırımcılardan oluĢan bir grup
tarafından alınmaktadır. Tepeden inme bir Ģekilde alınan bu kararlar doğrultusunda
kentliler, kendileri için oldukça büyük önem taĢıyan kararların alınma süreçlerinden
dıĢlanmıĢ ve bu kararların edilgen kurbanlarına dönüĢmüĢ olmaktadırlar (Türkün,
2007: 225). Kentsel dönüĢüm projelerinin oluĢturma ve uygulama süreçlerinde
paydaĢ kılınmayan, görüĢ, öneri ve beklentileri sorulmayan kentliler, yaĢam
alanlarına dönük yerinden etme mantığındaki projelere karĢı çıkmaktadırlar. Bu karĢı
çıkıĢın tek nedeni evlerini kaybedecek olmaları değil, sosyal ve kültürel açılardan da
kayıplarının önüne geçmek istemelerinden kaynaklanmaktadır.
Aksoy ve Robins‟in Ġstanbul Esenyurt üzerinden yaptıkları vurgu, kentsel
dönüĢüm alanı ilan edilen bölgelerde yaĢayan kesimlerin projelere karĢı çıkma
nedenlerini net bir biçimde özetlemekte ve günümüz kentsel dönüĢüm projelerinde
de yaĢanan süreci gözler önüne sermektedir. Yazarların vurgusu Ģu Ģekildedir:
“…Yeni bir düzen ve vatandaĢlık tesis etmeyi amaçlayan proje
belediye yetkililerinin beklediği Ģekilde geliĢmedi. Beklenmedik geliĢme
adına ağır iĢlere kalkıĢılan Esenyurt halkının yeni yerleĢim yerine
taĢınmamasıydı. Esenkent ve Boğazköy‟deki kooperatiflerin yeni apartman
dairelerini taksitle satmalarına rağmen, bunun bedeli Esenyurtlular‟ın
ödeyemeyeceği kadar yüksekti. Fakat daha can alıcısı, halkın Esenyurt‟ta
kalmayı ve buradaki mülkleriyle hayatlarını sürdürmeyi tercih ediyor gibi
görünüyor olmasıydı. Çünkü buradaki evlerde, duruma göre her an gerekli
uyarlamalar veya eklemeler yapabilecekleri için, bu mülkler onlara
hayatlarını idare etmede çok daha fazla esneklik sağlıyordu. Ayrıca, sadece
kendileri için değil, geniĢ aileleri ve onlara bağımlı yaĢayanlar için de
gerekli ihtiyaçları tedarik etmek zorundaydılar. Onlar için bir ev, sadece
„içinde yaĢanılacak bir makine değil‟ onun ötesinde çok karmaĢık bir
toplumsal iliĢkiler ve yükümlülükler ağının odak noktasıydı. Doğal olarak
231
kendi kurdukları ve kendilerini bir parçası hissettikleri Esenyurt civarında,
hayatlarının kendi kontrolleri altında olduğunu hissedebiliyorlardı.
Esenkent‟e taĢınarak ve Çapan‟ın modern kent ve vatandaĢlık tasarılarına
kapılırlarsa çok Ģey kaybedebileceklerdi” (1999: 59-60).
232
YEDĠNCĠ BÖLÜM
ARAġTIRMA BULGULARI:
BAġIBÜYÜK VE GÜLSUYU MAHALLELERĠNDE KENTSEL DÖNÜġÜM
Bu bölümde Nisan 2009-Haziran 2010 tarihleri arasında BaĢıbüyük ve
Gülsuyu Mahallelerinde her mahalleden 50 ve toplamda 100 kiĢiyle yapılan
derinlemesine mülakatlardan elde edilen veriler ele alınmaktadır. Bu bağlamda
öncelikle araĢtırma sahasının özelliklerine değinilmekte, ardından görüĢülen kiĢilerin
demografik ve sosyo-ekonomik özellikleri, yaĢadıkları mahallelerin ve konutların
nitelikleri ile görüĢülen kiĢilerin kentsel dönüĢüm sürecine iliĢkin görüĢ ve
deneyimlerine iliĢkin elde edilen veriler sunulmaktadır.
7.1. AraĢtırma Sahasının Özellikleri
Tarihi, mahalle mezarlığındaki mezar taĢlarından anlaĢıldığı kadarıyla 750 yıl
öncesine kadar giden BaĢıbüyük (ĠĢeri, 2010: 115), 1940‟larda Kartal‟a bağlı bir
köydür. Mahallenin, yanında Süreyya PaĢa Hastanesi‟nin kurulması ile hastanenin
ihtiyaç duyduğu emek gücü ihtiyacı ve buranın yeni bir iĢ alanı olarak görülmesi
nedeniyle dıĢarıdan göç alıĢı yoğunlaĢmıĢtır (ġen, 2010: 327). Nüfusu esas olarak
1960-1980 arasında artmıĢtır. Anadolu‟nun çeĢitli yerlerinden oldukça büyük oranda
göç almıĢtır. Gecekondu yerleĢiminin baĢlangıcında yolu, suyu, elektriği, okulu vb.
hiçbir kentsel hizmeti olmayan mahalleye kentsel hizmetler mahallelinin çabasıyla
gelmiĢtir. Mahalleli gerektiği zaman kendisi yapımda çalıĢmıĢ gerektiğinde de
hizmetlerin gelmesi için gereken parayı ödemiĢtir. 12 Eylül darbesi ile birlikte
mahalle muhtarı asker kökenli olduğu için BaĢıbüyük mahalle statüsüne
kavuĢmuĢtur. 1984-85‟te de Özal hükümeti mahalleye gelerek tapu tahsis belgelerini
dağıtmıĢtır. Süreç içinde de altyapı hizmetleri sağlanmıĢ; elektrik, su ve 2005 yılında
doğalgaz bağlanmıĢ; okul, camiler, sağlık ocağı, ĠETT otobüs seferleri vb tüm temel
hizmetler mahalleye sağlanmıĢtır (Kuyucu ve Atayurt, 2008a: 36; ġenyüksel, 2009:
6-7).
16 Temmuz 2004‟te Maltepe Belediyesi, BüyükĢehir Belediyesi ve TOKĠ ile
üçlü protokol imzalamaya karar vererek BaĢıbüyük Mahallesi‟nin tamamını TOKĠ‟ye
tahsis etmiĢtir. Ġlçe Belediyesi 9 Ekim 2006‟da üçlü protokole yapılan eklerle yıkım
233
alanını geniĢletmiĢ ve mahalleyi kağıt üzerinde ortadan kaldırmıĢtır (Atayurt, 2008:
19). Maltepe Belediye Meclisi tarafından 09.10.2006 tarih ve 2006/56 sayılı kararı ile
kabul edilen ve Ġstanbul BüyükĢehir Belediye Meclisi tarafından 11.01.2007 tarih ve
123 sayılı kararı ile onanan BaĢıbüyük Mahallesi Kentsel Yenileme Alanı (Gecekondu
DönüĢüm) 1/1000 ölçekli Uygulama Ġmar planı ile, mahalle halkının yıllardır yeĢil alan
olarak koruduğu, belediye mülkiyetindeki 165 pafta 1391 ada 42 sayılı parselde proje
uygulaması baĢlamıĢtır (Ġmece, 2009: 20).
Ġstanbul 5. Ġdare mahkemesinin 05.11.2008 tarihli kararıyla 1/5000 TEM
kuzeyi Nazım Ġmar Planı, 1/1000 ölçekli BaĢıbüyük Mahallesi Kentsel Yenileme
Alanı Uygulama Ġmar Planı ve üçlü Protokolün yürütmesinin durdurulmasına karar
vermiĢtir. Kentsel dönüĢümün yalnızca fiziki mekan düzenlemesi olarak ele alındığı
ve uygulama imar planının üst ölçek yoğunluk kararlarıyla uyumsuz olduğu
gerekçesiyle alınan yürütmeyi durdurma kararına rağmen, proje kapsamında TOKĠ
konutları tamamlanmıĢtır (Ġmece, 2009: 21).
Gülsuyu, Ġstanbul Maltepe Ġlçesi sınırlarında kalan ve kuruluĢu 1950‟li yıllara
kadar uzanan bir mahalledir. Mahalleye yerleĢim 1953-54 yıllarında baĢlamıĢ ve
mahalle 1956 yılında muhtarlık statüsü kazanmıĢtır. Mahallenin adını üst tarafında
bulunan su kaynağından aldığı ifade edilmektedir. Gülsuyu mahallesi büyük ölçüde
sanayi için gerekli iĢgücünün tetiklediği göçlerle oluĢmuĢtur. Çevredeki fabrikalarda
(Kartal ve Tuzla) çalıĢan iĢçilerin bir bölümü buraya gelerek yaptıkları
gecekondulara yerleĢmiĢlerdir. Bir diğer ifade ile mahalle, çevredeki fabrikalara
yakınlığı nedeniyle iĢçilerin konut ihtiyacına uygun bir yerleĢim yeri olarak, Anadolu
yakasının yerleĢime açılan ilk hazine arazilerinden biri olmuĢtur (Bozkulak, 2005:
250). Süreç içinde geniĢleyen mahalle 1965‟te 3.500 nüfuslu bir yerleĢim yeri haline
gelmiĢtir. Elektrik kaçak olarak anayoldaki bağlantıdan sağlanmıĢ, su sorunu ise
taĢıma suretiyle çözülmüĢtür. 1980 yılında Türkiye Elektrik Kurumu‟na yapılan
baĢvuru kabul edilmiĢ ve mahalleye elektrik bağlanmıĢ, askeri darbeden sonra
mahalleye su verilmiĢtir. 1979 yılı sonunda konutlar için ilk emlak vergileri
toplanmıĢ ve böylelikle konutlar yasal boyut kazanmıĢtır (Aslan; 2008: 24-27). 1960
ve 1970‟li yıllarda toplumsal mücadele ve emeklerle yol, su, elektrik gibi çeĢitli
kentsel hizmetlere ve okul, sağlık ocağı gibi kentsel donatılara kavuĢmaya baĢlayan
mahalle, 1980 yılına gelindiğinde artık bireysel ve kolektif gecekondu üretimi ile
234
kurulmuĢ bir yaĢam alanı ve kent parçası haline gelmiĢtir. Ġmar afları ve ıslah
planları ile düzenlenmeye çalıĢılmıĢ bu yasa dıĢı yapılaĢmıĢ alanın 1989 yılındaki
ıslah planıyla yaklaĢık %60‟ı yasalaĢmıĢ, küçük bir kesim arsa tapusuna kavuĢmuĢ,
çok miktara tapu alamamıĢ hak sahipleri ortaya çıkmıĢ ve dolayısıyla toprak
mülkiyeti sorunları tam olarak çözülememiĢtir. Sonuçta da 2004 yılı Temmuz ayında
onaylanan Maltepe E-5 Kuzeyi Nazım Ġmar Planı‟yla mahalle kentsel dönüĢüm
kapsamına alınmıĢtır. Söz konusu plan, Maltepe‟de E-5‟in kuzeyindeki 2.544
hektarlık alanda, farklı demografik bileĢimlere ve farklı tarihlere sahip, toplam 200-
300 bin kiĢiyi barındıran dokuz mahalleyi kapsamaktadır. Planın uygulanması ile
nüfusun 140 bin ile sınırlandırılması öngörülmektedir ve plan bu nüfusun önemli bir
bölümünün bölgeden ayrılması anlamına gelmektedir. Mahalleli belediye tarafından
hazırlanan 1/5000‟lik Nazım Ġmar Planı‟na itiraz etmiĢ ve kentsel dönüĢüme karĢı
verilen en geniĢ katılımlı (yedi bin itiraz dilekçesi toplanmıĢ ve 32 plan iptal davası
açılmıĢtır) yerel tepki olarak önemli bir muhalefet süreci olmuĢtur. (ÇavuĢoğlu;
2008: 28-29; DPA, 2007: 149; Kuyucu ve Atayurt, 2008b: 37; ġen, 2010: 330;
Ġmece, 2009: 20). Yoğun itirazlar ve muhalefet sonucu 2005 yılında, BüyükĢehir
Belediyesi, yapılan itirazları göz önünde bulundurarak, E-5‟in kuzeyine yönelik yeni
bir 5000‟lik plan çıkarmıĢtır. Yeni planda BaĢıbüyük, Gülensu ve Gülsuyu
Mahallelerini kapsayan alan “Kentsel Yenileme” bölgesi ilân edilmiĢtir (DPA, 2007:
154-155). BaĢıbüyük Mahallesinde uygulamanın diğer mahallere göre daha olanaklı
olduğu düĢünüldüğünden ilk olarak bu mahallede çalıĢmalar baĢlatılmıĢtır (Maltepe
Belediyesi, t.y.: 71).
Ġlçede Yeditepe ve Maltepe Üniversitelerinin bulunması, TEM Karayoluna E-
5 Karayolunu bağlayan bağlantı yolundaki KayıĢdağı Geçidi‟nin ilçe sınırlarında yer
alması, mahallelerin Sabiha Gökçen Havalimanı‟na, Kartal – Kadıköy raylı
sistemine, büyük alıĢveriĢ merkezlerine yakınlıkları, jeolojik açıdan zeminlerinin
yerleĢime uygun olması, yüksek rakımlı ve temiz havalı olmaları ve panaromik
Marmara ve Adalar manzarasına sahip olmaları kentsel dönüĢüm projeleri açısından
önemli etkenler olarak gösterilmektedir. (Kahraman, 2006: 99; DPA, 2007: 149).
Benzer bir vurguya Ġlmen‟in 1913 yılında yayımlanmıĢ bir dergiden yaptığı alıntıda
da rastlanmaktadır. Maltepe‟yi tanıtan ve tarihçesinden bahsettiği kitabında Ġlmen Ģu
vurguya dikkat çekmektedir: “İstanbul’umuzun en güzel yerlerinden birisi olan
235
Adalar’ın karşısında ve onlara en yakın bir uzaklıkta yerleşim alanının bulunması
köyümüzü ayrıca değerli kılmaktadır” (Ġlmen, 2001: 66).
7.2. Bulgular
7.2.1. GörüĢülen KiĢilerin Demografik Özellikleri
ÇalıĢma kapsamında her iki mahallede yapılan görüĢmeler gönüllülük
üzerinden gerçekleĢtirilmiĢ ve görüĢmeyi kabul eden evlerde hane halkından bir kiĢi
ile görüĢülmüĢtür. Bu kapsamda BaĢıbüyük Mahallesi‟nde 43 kadın ve 7 erkek ile
görüĢme gerçekleĢtirilirken; Gülsuyu Mahallesi‟nde 18 kadın ve 32 erkek ile
görüĢülmüĢtür. GörüĢme yapılan 100 kiĢiden kadınların oranı %61 iken, erkeklerin
oranı ise %39‟dur.
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilerin yaĢ dağılımlarına bakıldığında 1
kiĢinin (%1) 20 yaĢın altında, 4 kiĢinin (%4) 20-25 yaĢ arasında, 12 kiĢinin 26-30 yaĢ
arasında ve 14‟er kiĢinin de (% 28) 31-35 ve 36-40 yaĢ arasında olduğu
görülmektedir. GörüĢülen kiĢiler arasında yoğunluğun en fazla olduğu 41-45 yaĢ
aralığında 21 kiĢi (%21) yer alırken; 46-50 yaĢ arasında olanlar 13 kiĢi (%13), 51-55
yaĢ aralığında olanlar 10 kiĢi (%10) ve 56 yaĢ üzerinde olanlar da 11 kiĢi (%11)
olarak karĢımıza çıkmaktadır.
BaĢıbüyük ve Gülsuyu Mahallelerinde görüĢülen kiĢilerin eğitim durumlarına
bakıldığında büyük bir çoğunluğun ilkokul mezunu olduğu görülmektedir.
BaĢıbüyük Mahallesinde 33 kiĢi, Gülsuyu Mahallesinde ise 26 kiĢi ilkokul mezunu
olduğunu belirtmiĢ ve ilkokul mezunları toplamda %59‟luk bir oran oluĢturmuĢtur.
Ġlkokul mezunlarının ardından en yüksek pay lise mezunlarına aittir. GörüĢülen
kiĢiler arasında %16‟lık bir yer tutan lise mezunlarının sayısı BaĢıbüyük
Mahallesinde 2 iken Gülsuyu Mahallesinde ise 14‟tür. Her iki mahallede 5‟er ve
toplamda 10 kiĢi (%10) ortaokul mezunu olduğunu ifade ederken; BaĢıbüyük
Mahallesinde 4 kiĢi ilkokul terk olduğunu belirtmiĢtir. BaĢıbüyük mahallesinde 6
kiĢi, Gülsuyu Mahallesinde ise 1 kiĢi (toplamda 7 kiĢi ve %7) okuma-yazma
bilmediğini dile getirmiĢtir. Gülsuyu Mahallesinden 1 kiĢi Halk Eğitim Merkezinde
okuma yazma öğrenmiĢ, 3 kiĢi üniversite eğitimini tamamlamıĢtır. GörüĢmeler
sırasında mahalle sakinleri özellikle kendilerinin eğitimlerine devam etmektense
236
çalıĢma hayatına katılmak zorunda kaldıklarını, bir kısmı da çocuklarının aile
bütçesine katkı sağlamak için ya da maddi imkânsızlıklar nedeniyle eğitimlerine
devam edemediklerini ifade etmiĢlerdir.
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilerin medeni durumları incelendiğinde
BaĢıbüyük Mahallesinden 46, Gülsuyu Mahallesinden ise 40 kiĢinin (toplamda 86
kiĢi ve %86) evli olduğu sonucu ile karĢılaĢılmıĢtır. GörüĢülen kiĢilerden bekâr
olanların sayısı BaĢıbüyük Mahallesinde 2, Gülsuyu Mahallesinde 9 iken toplam
bekâr kiĢi sayısı 11 kiĢidir ve %11‟lik bir orana sahiptir. BaĢıbüyük Mahallesinde 2
kiĢi, Gülsuyu Mahallesinde 1 kiĢi toplamda ise 3 kiĢi (%3) eĢinin vefat ettiğini
belirtmiĢtir.
Tablo 2. GörüĢülen KiĢinin Doğum Yeri
GörüĢülen KiĢinin Doğum Yeri Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Karadeniz Bölgesi Sayı 27 20 47
Toplam % 54,0% 40,0% 47,0%
Ġç Anadolu Bölgesi Sayı 11 6 17
Toplam % 22,0% 12,0% 17,0%
Doğu Anadolu Bölgesi Sayı 9 21 30
Toplam % 18,0% 42,0% 30,0%
Güneydoğu Anadolu Bölgesi Sayı 1 1 2
Toplam % 2,0% 2,0% 2,0%
Ege Bölgesi Sayı 1 0 1
Toplam % 2,0% 0,0% 1,0%
Marmara Bölgesi Sayı 1 2 3
Toplam % 2,0% 4,0% 3,0%
Toplam Sayı 50 50 100
Toplam % 100,0% 100,0% 100,0%
GörüĢülen kiĢilerin doğum yerlerinin dağılımı ele alındığında doğum yeri
Karadeniz Bölgesi‟ndeki iller olan kiĢi sayısı her iki mahallede toplam 47 kiĢi (%47)
olarak karĢımıza çıkmaktadır. BaĢıbüyük Mahallesi‟nden 27 ve Gülsuyu
Mahallesinden 20 kiĢi doğum yerinin Karadeniz Bölgesi sınırlarındaki illerden biri
olduğunu dile getirmiĢtir. Her iki mahallede toplam 20 kiĢi Çorum, 7 kiĢi Samsun,
12 kiĢi Tokat, 6 kiĢi Sinop ve 2 kiĢi de Samsun ilinin doğum yeri olduğunu ifade
etmiĢtir. Doğum yerlerindeki yoğunluk açısından Karadeniz Bölgesi‟ni Doğu
237
Anadolu Bölgesi‟nin izlediği görülmektedir. BaĢıbüyük Mahallesi‟nden 9 kiĢi,
Gülsuyu Mahallesinden 21 kiĢi ve toplamda 30 kiĢi (%30) doğum yerinin Doğu
Anadolu Bölgesi‟nde yer alan bir il olduğunu vurgulamıĢtır. Ġller bazında bu bölge
ele alındığında dağılımın Ardahan (1 kiĢi), Kars (9 kiĢi), Erzurum (4 kiĢi), Tunceli (8
kiĢi), Erzincan (5 kiĢi) ve Malatya (3 kiĢi) Ģeklinde olduğu sonucu ile karĢılaĢılmıĢtır.
Ġç Anadolu Bölgesi‟nde yer alan illerin doğum yeri olduğunu ifade eden kiĢi sayısı
her iki mahallede toplam 17‟dir (%17). Ġç Anadolu Bölgesi‟nde doğduğunu belirten
kiĢi sayısı BaĢıbüyük Mahallesi‟nde 11 ve Gülsuyu Mahallesi‟nde 6‟dır. GörüĢülen
kiĢiye doğum yeri olan il sorulduğunda toplamda 2 kiĢi Ankara, 4 kiĢi Çankırı, 10
kiĢi Sivas ve 1 kiĢi de Yozgat cevabını vermiĢtir. GörüĢülen tüm kiĢilerin doğum
yerleri açısından Karadeniz, Doğu Anadolu ve Ġç Anadolu Bölgeleri‟nin önemli bir
orana (94 kiĢi ve %94) sahip olduğu görülmektedir. GörüĢülen kiĢiler arasında cevap
olarak Akdeniz Bölgesi‟ndeki illerden birini ifade eden kimseye rastlanmazken; 2
kiĢi (%2) Diyarbakır yani Güneydoğu Anadolu, 1 kiĢi (%1) UĢak yani Ege ve 3 kiĢi
(%3) de Ġstanbul yani Marmara Bölgesi‟nde doğduğunu dile getirmiĢtir.
7.2.2. Konut Özellikleri ve Mülkiyet Durumu
Tablo 3. GörüĢülen KiĢinin Konutunun Mülkiyet Durumu
GörüĢmenin Yapıldığı
Mahalle Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Kendi Evi Herhangi Bir Belge
Yok
Sayı 5 0 5
Toplam % 10,0% 0% 5,0%
Kendi Evi Tapu Tahsis Belgesi
Var
Sayı 38 20 58
Toplam % 76,0% 40,0% 58,0%
Kendi Evi Tapusu Var Sayı 0 11 11
Toplam % 0% 22,0% 11,0%
Kiracı Sayı 5 14 19
Toplam % 10,0% 28,0% 19,0%
Ailesinin Evi Tapu Tahsis Belgesi
Var
Sayı 2 5 7
Toplam % 4,0% 10,0% 7,0%
Toplam
Sayı 50 50 100
Toplam
% 100,0% 100,0% 100,0%
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilere oturmakta oldukları konutların
mülkiyet durumu sorulduğunda, BaĢıbüyük Mahallesinden 5 kiĢi konutun kendisine
238
ait olduğunu ancak herhangi bir belgesi olmadığını dile getirmiĢtir. GörüĢülen
kiĢilerden Gülsuyu Mahallesinde oturan 11 kiĢi, oturmakta olduğu evin kendisine ait
olduğunu ve evin tapusunun bulunduğunu vurgulamıĢtır. GörüĢülen kiĢilerden 19‟u
kiracı olduğunu ifade etmiĢtir ve kiracıların oranı %19 olarak karĢımıza çıkmaktadır.
BaĢıbüyük Mahallesinde 5 ve Gülsuyu Mahallesinde 14 kiĢi oturduğu konuta kira
ödemektedir. GörüĢülen kiĢilerden büyük çoğunluğunun kendisine ait bir evde
oturduğu ve tapu tahsis belgesine sahip olduğu görülmektedir. Tapu tahsis belgesine
sahip kiĢi sayısı; BaĢıbüyük Mahallesinde 38 ve Gülsuyu Mahallesinde 20 iken,
toplamda 58 (%58) kiĢidir. BaĢıbüyük Mahallesinden 2 ve Gülsuyu Mahallesinden 5
kiĢi (toplamda 7 kiĢi ve %7) oturmakta olduğu evin tapu tahsis belgesi ile birlikte
ailesine ait olduğunu dile getirmiĢtir. Bu veri de dikkate alındığında, her iki
mahallede toplam 65 (%65) konutun tapu tahsisli olduğu görülmektedir. Tapu tahsis
belgesi bulunan kiĢiler yıllardır emlak ve çevre vergilerini ödediklerini ancak
belgelerini tapuya çeviremediklerini ifade etmiĢlerdir. Her seçim döneminde baĢkan
adaylarının tapu kozunu ileri sürerek oy istediğini belirten mahalle sakinleri,
seçimlerden sonra ise bu sözlerin unutulduğunu dile getirmiĢlerdir. Kentsel dönüĢüm
projesini hazırlayan bir önceki belediye baĢkanının da aynı sözü verdiğini
vurgulayan mahalleliler, özellikle kentsel dönüĢüm sürecine girince dönemin
baĢkanının da tapularını vermediğini ifade etmiĢlerdir. Mevcut belediye baĢkanının
da temel vaadinin tapu olduğunu vurgulayan mahalle sakinleri, henüz bir geliĢme
yaĢanmadığını ve kendilerine sürekli bahaneler üretildiğini dile getirmiĢlerdir.
239
Tablo 4. GörüĢülen KiĢi Mülk Sahibi Ġse Mülkü Edinme Biçimi
GörüĢmenin Yapıldığı Mahalle Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Kendisi Yaptı Sayı 37 25 62
Toplam % 74% 50% 62%
Ailesinin Evi Sayı 2 5 7
Toplam % 4% 10% 7%
Satın Aldı Sayı 6 5 11
Toplam % 12% 10% 11%
Miras Kaldı Sayı 0 1 1
Toplam % 0% 2% 2%
Mülk Sahibi Değil Sayı 5 14 19
Toplam % 10% 28% 19%
Toplam Sayı 50 50 100
Toplam % 100% 100% 100,0%
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilere oturmakta oldukları konutların
mülkiyeti kendilerine ait ise nasıl mülk sahibi oldukları sorulduğunda, her iki
mahallede görüĢülen kiĢilerden 11‟i (%11) oturduğu konutu satın aldığını ifade
ederken; bu kiĢilerden 6‟sı ile BaĢıbüyük Mahallesinde ve 5‟i ile Gülsuyu
Mahallesinde görüĢme gerçekleĢtirilmiĢtir. BaĢıbüyük Mahallesinden 5, Gülsuyu
Mahallesinden 14 ve toplamda 19 kiĢi (%19) mülk sahibi olmadığını bir diğer
ifadeyle kiracı olduğunu dile getirmiĢtir. Gülsuyu Mahallesinden 1 kiĢi oturmakta
olduğu konutun kendisine miras kaldığını belirtmiĢtir. GörüĢmenin yapıldığı konutun
ailesine ait olduğunu ve herhangi bir ödeme yapmadan konutta oturduğunu dile
getiren kiĢi sayısı; BaĢıbüyük Mahallesinde 2 kiĢi, Gülsuyu Mahallesinde 5 kiĢi ve
toplamda 7 (%7) kiĢidir. YaĢamakta olduğu konutu kendisinin yaptığını (aile
bireyleri ve hatta akraba-komĢuların yardımıyla) vurgulayan toplam 62 (%62) kiĢi ile
görüĢülmüĢtür. Bu kiĢilerden 37‟si BaĢıbüyük Mahallesinde, 25‟i ise Gülsuyu
Mahallesinde görüĢme yapılan kiĢilerden oluĢmaktadır. Evini kendisi yaptığını ifade
edenler genel olarak benzer ifadeleri kullanmıĢlardır. Önce ev yapılacak arsa
bulunmuĢ ardından tek odalı da olsa ev yapılmıĢ. Zaman geçtikçe ve ufak tefek
birikim yapıldıkça da evin diğer bölümleri tamamlanmıĢ. Bu süreçte de birçok temel
ihtiyaç evin bitirilmesi uğruna ikincil plana itilmiĢtir. Evlerin yapım sürecini
görüĢmecilerden birinin Ģu ifadeleri oldukça net ifade etmektedir:
240
“Biz bu evleri yaparken çocuklarımıza ayakkabı almadık, hiçbir Ģeyin
kalitelisini almadık, boğazımızdan kıstık evi bitirmek için.”
Tablo 5. GörüĢülen KiĢi Kiracı Ġse Aylık Kira Bedeli
GörüĢmenin Yapıldığı Mahalle Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
150 TL Sayı 1 0 1
Toplam % 5,3% 0% 5,3%
200 TL Sayı 2 0 2
Toplam % 10,5% 0% 10,5%
250 TL Sayı 1 5 6
Toplam % 5,3% 26,3% 31,6%
300 TL Sayı 1 3 4
Toplam % 5,3% 15,8% 21,1%
350 TL Sayı 0 2 2
Toplam % 0% 10,5% 10,5%
400 TL Sayı 0 4 4
Toplam % 0% 21,1% 21,1%
Toplam Sayı 5 14 19
Toplam % 26,3% 73,7% 100,0%
Her iki mahallede toplam 19 kiracı olduğu ve aylık kira bedellerinin 150 ile
400 TL arasında değiĢtiği görülmektedir. BaĢıbüyük mahallesinde kiracı olarak
ikamet eden toplamda 5 kiĢiden 1‟er kiĢi 150 TL, 250 TL ve 300 TL kira ödediğini
ifade ederken ve 2 kiĢi 200 TL kira bedeli olduğunu dile getirmiĢtir. Gülsuyu
Mahallesinde 14 kiĢi kiracı olduğunu vurgulamıĢ ve 5 kiĢi 250 TL, 3 kiĢi 300 TL, 2
kiĢi 350 TL ve 4 kiĢi de 400 TL aylık kira bedeli bulunduğunu ifade etmiĢtir.
GörüĢmelerin yapıldığı mahallelerin kiracılar açısından da oldukça uygun koĢullara
sahip olduğu görülmektedir. Her ne kadar hane gelirleri içinde önemli bir orana sahip
olsa da, Ġstanbul gibi bir metropolde 150 ila 400 TL arasında bedelle kiralık konut
bulabilmek oldukça önemlidir. GörüĢmeler sırasında kiracı olduğunu ifade eden
kiĢiler de kentsel dönüĢüm projeleri kapsamında en çok kendilerinin zor duruma
düĢeceğini, evsahiplerinin bir Ģekilde de olsa anlaĢarak konut sahibi olma Ģansları
bulunmasına karĢın, kiracılara yönelik bir uygulamanın bulunmadığını ifade
etmiĢlerdir. GörüĢmeler sırasında kiracıların birçoğu iĢyerine yakın ve ucuz olduğu
için mahalleye taĢındığını, oturmakta oldukları konutlardan çıkarılmaları durumunda
aynı koĢullarda kiralık ev bulamayacaklarını ve yaĢam süreçlerinin olumsuz
241
etkileneceğini ifade etmiĢlerdir.
Tablo 6. GörüĢülen KiĢinin Konut Kullanım Alanı
GörüĢmenin Yapıldığı Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
51-75 Metrekare Sayı 4 1 5
Toplam % 8,0% 2,0% 5,0%
76-100 Metrekare Sayı 22 25 47
Toplam % 44,0% 50,0% 47,0%
101-125 Metrekare Sayı 16 22 38
Toplam % 32,0% 44,0% 38,0%
126-150 Metrekare Sayı 8 2 10
Toplam % 16,0% 4,0% 10,0%
Toplam Sayı 50 50 100
Toplam % 100,0% 100,0% 100,0%
GörüĢülen kiĢilere oturmakta oldukları konutların kullanım alanının
büyüklüğü sorulduğunda 47 kiĢinin (%47) 76-100 metrekare (BaĢıbüyük
Mahallesinde 22 ve Gülsuyu Mahallesinde 25 kiĢi); 38 kiĢinin ise (%38) 101-125
metrekare (BaĢıbüyük Mahallesinde 16 ve Gülsuyu Mahallesinde 22 kiĢi)
büyüklüğünde konutlarda yaĢadıkları cevabını vermiĢlerdir. BaĢıbüyük
Mahallesinden 4 kiĢi ve Gülsuyu Mahallesinden 1 kiĢi (toplamda 5 kiĢi ve %5)
oturmakta olduğu konutun 51-75 metrekare büyüklüğünde olduğunu ifade etmiĢtir.
Konut kullanım alanı 126-150 metrekare aralığında olan kiĢi sayısı her iki mahallede
toplam 10 (%10) iken; bu sayı BaĢıbüyük Mahallesi için 8 ve Gülsuyu Mahallesi için
2 olarak karĢımıza çıkmaktadır.
242
Tablo 7. GörüĢülen KiĢinin Konut Oda Sayısı
GörüĢmenin Yapıldığı Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
2 Oda+Salon Sayı 23 22 45
Toplam % 46,0% 44,0% 45,0%
3 Oda+Salon Sayı 16 25 41
Toplam % 32,0% 50,0% 41,0%
4 Oda+Salon Sayı 11 3 14
Toplam % 22,0% 6,0% 14,0%
Toplam Sayı 50 50 100
Toplam % 100,0% 100,0% 100,0%
GörüĢülen kiĢilere yaĢamakta oldukları konutta yer alan oda sayısı
sorulduğunda BaĢıbüyük Mahallesinden 23 ve Gülsuyu Mahallesinde 22 kiĢinin
(toplamda 45 kiĢi ve %45) konutlarında 2 oda ve 1 salon bulunduğunu dile
getirdikleri görülmektedir. Oturdukları konutun 3 oda ve 1 salona sahip olduğunu
söyleyenlerin sayısı toplamda 41 kiĢi (%41) iken; bu sayı BaĢıbüyük Mahallesinde
16 ve Gülsuyu Mahallesinde 25 kiĢidir. GörüĢülen kiĢiler arasında %14‟lük orana
sahip 14 kiĢi (BaĢıbüyük Mahallesinde 11 ve Gülsuyu Mahallesinde 3 kiĢi)
konutunda 4 oda ve 1 salonun yer aldığını vurgulamıĢtır.
Tablo 6 ve tablo 7 birlikte incelendiğinde kentsel dönüĢüm projelerinin mülk
sahiplerine yeni konutlar sunarken mevcut konutlarına oranla daha küçük konutlar
sunduğu görülmektedir. Kentsel dönüĢüm projesi doğrultusunda tüm mülk
sahiplerine TOKĠ‟nin yaptığı 2+1 ve ortalama 82 metrekare konut edinme hakkı
verilmektedir. Mahalle sakinleri bu duruma, ya zaten 2+1 konutta yaĢadığı (45 kiĢi)
ya da daha büyük konutta (41 kiĢi 3+1 ve 14 kiĢi 4+1) oturmakta iken daha küçük bir
konutu kabul etmeyeceği tepkisini vermektedirler. Aynı Ģekilde 48 kiĢi konutunun
100 metrekareden büyük olduğunu, 47 kiĢi ise 76-100 metrekare arasında bir
büyüklüğe sahip konutta oturduğunu ve daha küçük bir konutu kabul etmeyeceğini
hatta küçük konuta sığamayacağını ifade etmiĢtir. Genel olarak TOKĠ‟den verilmesi
öngörülen konutlara iliĢkin tepki ise, kendilerine sunulan alternatifin sadece çok katlı
binalara taĢınmak olduğu, ancak bu alternatifin de mevcut konutlarından daha küçük
konutları içerdiği Ģeklindedir.
243
7.2.3.Ġstihdam Süreçleri
Tablo 8. GörüĢülen KiĢinin Ne ĠĢ Yaptığı
GörüĢmenin Yapıldığı Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Evhanımı
Sayı 36 12 48
Toplam % 72,0% 24,0% 48,0%
Ev Temizliği Sayı 4 0 4
Toplam % 8,0% 0% 4,0%
Esnaf Sayı 2 5 7
Toplam % 4,0% 10,0% 7,0%
ĠĢçi Sayı 5 21 26
Toplam % 10,0% 42,0% 26,0%
Emekli ĠĢçi Sayı 2 8 10
Toplam % 4,0% 16,0% 10,0%
Memur Sayı 1 2 3
Toplam % 2,0% 4,0% 3,0%
ĠĢsiz Sayı 0 2 2
Toplam % 0% 4,0% 2,0%
Toplam Sayı 50 50 100
Toplam % 100,0% 100,0% 100,0%
Her iki mahallede görüĢme yapılan kiĢilerden 48‟i (%48) ev hanımı olduğunu
dile getirirken, mahalle bazında bakıldığında bu cevabı verenlerin BaĢıbüyük
Mahallesinde 36, Gülsuyu Mahallesinde ise 12 kiĢi olduğu görülmektedir. BaĢıbüyük
Mahallesinden 4 kiĢi ev temizliğine gittiğini ifade etmiĢtir. Esnaflık yaptığını belirten
kiĢi sayısı BaĢıbüyük Mahallesinde 2 ve Gülsuyu Mahallesinde 5 iken, görüĢülen
tüm kiĢiler arasındaki toplam esnaf sayısı 7‟dir ve %7‟lik bir orana sahiptir.
GörüĢülen kiĢilerden 26‟sı (%26) iĢçi olarak çalıĢtığını vurgulamıĢtır. ĠĢçi olarak
çalıĢan kiĢi sayısı BaĢıbüyük Mahallesinde 5, Gülsuyu Mahallesinde ise 21‟dir. Her
iki mahallede emekli iĢçi olduğunu dile getiren kiĢi sayısı 10 (%10) iken, bu cevabı
verenlerin sayısı BaĢıbüyük Mahallesinde 2, Gülsuyu Mahallesinde 8 olarak
karĢımıza çıkmaktadır. Gülsuyu Mahallesinden 2 kiĢi görüĢmenin yapıldığı süreçte
iĢsiz olduğunu vurgularken; BaĢıbüyük Mahallesinde 1, Gülsuyu Mahallesinde 2 ve
toplamda 3 kiĢi (%3) memur olduğunu ifade etmiĢtir.
244
Tablo 9. GörüĢülen KiĢinin Daha Önce ÇalıĢtığı/ġu An ÇalıĢmakta Olduğu ĠĢi
Nasıl Bulduğu
GörüĢmenin Yapıldığı Mahalle Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
KomĢuları Aracılığıyla Sayı 5 1 6
Toplam % 10,0% 2,0% 6,0%
Kendi Çabalarıyla Buldu Sayı 5 12 17
Toplam % 10,0% 24,0% 17,0%
ArkadaĢları Aracılığıyla Buldu
Sayı 13 24 37
Toplam % 26,0% 48,0% 37,0%
Kendisi Dükkân Açtı Sayı 2 5 7
Toplam % 4,0% 10,0% 7,0%
Sınavla Girdi Sayı 1 2 3
Toplam % 2,0% 4,0% 3,0%
Hiç ÇalıĢmadı Sayı 24 6 30
Toplam % 48,0% 12,0% 30,0%
Toplam Sayı 50 50 100
Toplam % 100,0% 100,0% 100,0%
GörüĢülen kiĢilere görüĢmenin yapıldığı süreçte çalıĢmakta oldukları ya da
daha önce yaptıkları iĢi nasıl buldukları sorulduğunda, BaĢıbüyük‟te yaĢayanlardan
24‟ü ve Gülsuyu Mahallesinde yaĢayanlardan 6‟sı (toplamda 30 kiĢi ve %30) hiç
çalıĢmadığını ifade etmiĢtir. ĠĢ bulma süreçlerinde enformel iliĢki ağlarının oldukça
etkili olduğu görülmektedir. GörüĢmeler sırasında daha önce çalıĢtığı ya da Ģu an
çalıĢmakta olduğu iĢi nasıl bulduğu sorusuna, hiç çalıĢmamıĢ olan kiĢiler bir yana
bırakılırsa, 43 kiĢi arkadaĢ ve komĢuları aracılığıyla iĢ bulduğunu ifade etmiĢtir.
KomĢuları aracılığıyla iĢ bulduğunu ifade eden toplamda 6 kiĢi (%6)
bulunmaktayken, bu kiĢilerden 5‟i ile BaĢıbüyük Mahallesinde, 1‟i ile de Gülsuyu
Mahallesinde görüĢülmüĢtür. BaĢıbüyük Mahallesinden 5, Gülsuyu Mahallesinden
12 ve toplamda 17 kiĢi (%17) kendi çabalarıyla iĢ bulduğunu dile getirmiĢtir. ĠĢ
bulması konusunda arkadaĢlarının aracılık yaptığını belirten 37 kiĢiden (%37) 13‟ü
BaĢıbüyük Mahallesinde, 24‟ü ise Gülsuyu Mahallesinde görüĢülen kiĢilerden
oluĢmaktadır. BaĢıbüyük Mahallesinde 2 ve Gülsuyu Mahallesinde 5 kiĢi (toplamda
7 kiĢi ve %7) esnaflık yaptığını ve kendi dükkânını açtığını dile getirmiĢtir.
Sınavlarda baĢarılı olarak iĢ sahibi olduğunu belirten 3 kiĢi olmuĢtur. Bu kiĢilerden
1‟i ile BaĢıbüyük Mahallesinde, 2‟si ile de Gülsuyu Mahallesinde görüĢülmüĢtür. ĠĢ
245
bulma süreçlerinde enformel iliĢki ağlarının yoğunluğu kadar formel yolların azlığı
da dikkat çekicidir. Tüm görüĢülen kiĢiler arasından sadece 3 kiĢinin kurumların
açtığı sınavlarda baĢarılı olarak iĢ sahibi olduğu görülmektedir.
Tablo 10. GörüĢülen KiĢinin Kendisi DıĢında Hane Halkından Varsa Gelir
Sağlayan KiĢinin Yaptığı ĠĢ
GörüĢmenin Yapıldığı Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
ĠĢçi Emeklisi Sayı 11 10 21
Toplam % 22,0% 20,0% 21,0%
Memur Emeklisi Sayı 3 2 5
Toplam % 6,0% 4,0% 5,0%
ĠĢçi Sayı 22 21 43
Toplam % 44,0% 42,0% 43,0%
Emekli+ĠĢçilik Yapıyor Sayı 5 0 5
Toplam % 10,0% 0% 5,0%
Seyyar Satıcı Sayı 1 0 1
Toplam % 2,0% 0% 1,0%
BaĢka ÇalıĢan Yok Sayı 6 14 20
Toplam % 12,0% 28,0% 20,0%
Esnaf Sayı 2 3 5
Toplam % 4,0% 6,0% 5,0%
Toplam Sayı 50 50 100
Toplam % 100,0% 100,0% 100,0%
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilere kendisi dıĢında hanehalkından varsa,
haneye gelir getiren kiĢinin yaptığı iĢ sorulduğunda toplamda 20 kiĢi (%20) evde
baĢka çalıĢan kiĢi olmadığı cevabını vermiĢtir. Bu cevabı veren kiĢi sayısı BaĢıbüyük
Mahallesinde 6, Gülsuyu Mahallesinde ise 14‟tür. BaĢıbüyük Mahallesinden 11 ve
Gülsuyu Mahallesinden 10 kiĢi (toplamda 21 kiĢi ve %21) kendisi dıĢında eve gelir
sağlayan kiĢinin iĢçi emeklisi olduğunu ifade ederken; BaĢıbüyük Mahallesinde 3,
Gülsuyu Mahallesinde 2 ve toplamda 5 kiĢi (%5) memur emeklisi cevabını vermiĢtir.
BaĢıbüyük Mahallesinden 5 kiĢi kendisi dıĢında eve gelir sağlayan kiĢinin emekli
olmasına karĢın halen iĢçi olarak çalıĢtığını; 1 kiĢi de seyyar satıcılık yaptığını
vurgulamıĢtır. BaĢıbüyük Mahallesinde 2, Gülsuyu Mahallesinde ise 3 kiĢi (toplamda
5 kiĢi ve %5) görüĢülen kiĢi dıĢında eve gelir sağlayan kiĢinin esnaf olduğunu dile
getirmiĢtir. GörüĢülen kiĢi dıĢında eve gelir sağlayan kiĢinin ne iĢ yaptığı sorusuna en
yoğun olarak iĢçi cevabı verildiği görülmektedir. GörüĢmenin gerçekleĢtirildiği
246
kiĢilerden toplamda 43 kiĢi (%43) bu cevabı verirken mahalle bazında bakıldığında
BaĢıbüyük Mahallesinde 22, Gülsuyu Mahallesinde ise 21 kiĢi kendisi dıĢında eve
gelir sağlayan kiĢinin iĢçi olduğunu vurgulamıĢtır. Genel olarak bakıldığında
görüĢülen kiĢilerin hanehalkı gelirine katkıda bulunanların emek yoğun iĢlerde
çalıĢtıkları görülmektedir. Toplamda 43 kiĢi haneye gelir sağlayan kiĢinin iĢçi olarak
çalıĢtığını vurgularken emekliler ve emekli olup halen çalıĢanlar da dahil edildiğinde
bu sayı 69‟a yükselmektedir. ĠĢçi kategorisinde yer verilen kiĢiler genel anlamda
ücretli olarak bir baĢkasının yanında çalıĢan kiĢilerden oluĢmaktadır. Bu
gruptakilerin önemli bir bölümü dönemsel olarak iĢsiz kaldıklarını, geçici ya da
mevsimlik iĢlerde ve farklı sektörlerde iĢ buldukça çalıĢtıklarını ifade etmiĢlerdir.
247
Tablo 11. GörüĢülen KiĢinin Toplam Hane Geliri
GörüĢmenin Yapıldığı Mahalle Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
500 TL ve Altı Sayı 1 0 1
Toplam % 2,0% 0% 1,0%
501-750 TL Sayı 17 2 19
Toplam % 34,0% 4,0% 19,0%
751-1000 TL Sayı 12 16 28
Toplam % 24,0% 32,0% 28,0%
1001-1250 TL Sayı 8 7 15
Toplam % 16,0% 14,0% 15,0%
1251-1500 TL Sayı 5 8 13
Toplam % 10,0% 16,0% 13,0%
1501-1750 TL Sayı 2 5 7
Toplam % 4,0% 10,0% 7,0%
1751-2000 TL Sayı 1 3 4
Toplam % 2,0% 6,0% 4,0%
2001-2250 TL Sayı 4 9 13
Toplam % 8,0% 18,0% 13,0%
Toplam Sayı 50 50 100
Toplam % 100,0% 100,0% 100,0%
GörüĢülen kiĢilere aylık toplam hane gelirleri sorulduğunda BaĢıbüyük
Mahallesinden 1 kiĢi 500 TL‟nin altında gelire sahip olduğunu ifade etmiĢtir. Aylık
hane gelirinin 501-750 TL arasında olduğunu belirten kiĢi sayısı toplam 19 (%19)
iken; gelir seviyesi bu düzeyde olan kiĢi sayısı BaĢıbüyük Mahallesinde 17 ve
Gülsuyu Mahallesinde 2‟dir. BaĢıbüyük Mahallesinden 12, Gülsuyu Mahallesinden
ise 16 kiĢi (Toplamda 28 kiĢi ve %28) aylık hane gelirinin 751-1000 TL aralığında
olduğunu dile getirmiĢtir. GörüĢülen kiĢiler arasında gelir dağılımında %13‟lük orana
sahip 13 kiĢi (BaĢıbüyük Mahallesinde 5 ve Gülsuyu Mahallesinde 8 kiĢi) aylık hane
gelirinin 1251-1500 TL arasında olduğunu belirtmiĢtir. Aylık hane geliri 1501-1750
TL arasında olan kiĢi sayısı toplamda 7 kiĢi ile %7‟lik bir orandayken, bu sayı
BaĢıbüyük Mahallesi için 2, Gülsuyu Mahallesi içinse 5 kiĢi olarak karĢımıza
çıkmaktadır. BaĢıbüyük Mahallesinden 1 ve Gülsuyu Mahallesinden 3 kiĢi (toplamda
4 kiĢi ve %4) aylık hane gelirinin 1751-2000 TL olduğunu ifade ederken; toplamda
13 kiĢi (%13) aylık hane gelirinin 2001-2250 TL arasında olduğunu dile getirmiĢ ve
bu gelire sahip kiĢi sayısı BaĢıbüyük Mahallesi için 4, Gülsuyu Mahallesi içinse 9
248
olmuĢtur.
ÇalıĢma kapsamında her iki mahallede görüĢülen 100 kiĢinin tamamının
gerek 2009 yılı genel ortalamasının gerekse 2010 yılı Ocak-Temmuz ayları ve 2010
yılının ilk altı aylık ortalama yoksulluk sınırının altında gelire sahip olduğu
görülmektedir. Türkiye‟de 2009 yılı ortalama yoksulluk sınırı 2.441,33 TL olarak
açıklanırken; 2010 yılı Ocak ayında 2.644,38 TL, Temmuz ayında 2.676,42 TL ve
2010 yılının ilk altı ay ortalamasında ise 2.707,43 TL olarak açıklanmıĢtır (Türk-ĠĢ,
2010). GörüĢülen kiĢilerin toplam hane gelirleri açlık sınırı açısından ele alındığında
ise aylık geliri 750 TL‟nin altında olan toplam 20 hane (BaĢıbüyük Mahallesinde 18
ve Gülsuyu Mahallesinde 2) olduğu ve bu %20‟lik kesimin açlık sınırının altında
yaĢadığı sonucu karĢımıza çıkmaktadır. Ülke genelinde 2009 yılında açlık sınırı
ortalama 749,49 TL; 2010 yılı Ocak ayında 811,83 TL, 2010 yılı Temmuz ayında
821,66 TL ve 2010 yılı ilk ay ortalaması ise 831,18 TL olarak açıklanmıĢtır (Türk-ĠĢ,
2010).
249
Tablo 12. GörüĢülen KiĢinin ve Evde Varsa Diğer ÇalıĢanların ĠĢe Nasıl Gidip
Geldiği
GörüĢmenin Yapıldığı Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
ÇalıĢtığı Yerin Servisi Var Sayı 4 6 10
Toplam % 8,0% 12,0% 10,0%
Kendi Aracı Ġle Gidiyor Sayı 5 4 9
Toplam % 10,0% 8,0% 9,0%
Evde ÇalıĢan Yok Sayı 8 6 14
Toplam % 16,0% 12,0% 14,0%
Akrabasının Aracı Ġle Gidiyor Sayı 1 0 1
Toplam % 2,0% 0% 1,0%
Yaya Olarak Gidiyor Sayı 3 6 9
Toplam % 6,0% 12,0% 9,0%
Minibüs Sayı 22 16 38
Toplam % 44,0% 32,0% 38,0%
Belediye Otobüsü Sayı 7 12 19
Toplam % 14,0% 24,0% 19,0%
Toplam Sayı 50 50 100
Toplam % 100,0% 100,0% 100,0%
GörüĢülen kiĢilere evde çalıĢan kiĢilerin iĢe nasıl gidip geldikleri
sorulduğunda 14 kiĢi (%14) evde çalıĢan kimse olmadığını ifade etmiĢtir. BaĢıbüyük
Mahallesinde 8 kiĢi, Gülsuyu Mahallesinde ise 6 kiĢi evde çalıĢan kimse olmadığını
dile getirmiĢtir. GörüĢülen kiĢilerden 10‟u (%10) evde çalıĢan kiĢinin çalıĢtığı yerin
servisi ile iĢe gidip geldiğini söylerken, bu kiĢilerden 4‟üyle BaĢıbüyük
Mahallesinde, 6‟sı ile de Gülsuyu Mahallesinde görüĢülmüĢtür. BaĢıbüyük
Mahallesinden 5, Gülsuyu Mahallesinden 4 ve toplamda 9 kiĢi (%9) evde çalıĢan
kiĢinin kendi aracını kullandığını ifade etmiĢtir. BaĢıbüyük Mahallesinde 1 kiĢi ise
iĢe akrabasının aracı ile gitmektedir. Her iki mahallede toplam 9 kiĢinin (% 9) evde
çalıĢan kiĢinin iĢyerine yaya olarak gittiğini dile getirdiği görülmektedir. GörüĢmeler
sırasında BaĢıbüyük Mahallesinde 3 kiĢi, Gülsuyu Mahallesinde ise 6 kiĢi, evde
çalıĢan kiĢinin herhangi bir ulaĢım aracı kullanmadan, yaya olarak iĢyerine gittiği
ifadesini kullanmıĢtır. GörüĢülen kiĢilerin hanesinde çalıĢan kiĢilerin iĢe gidiĢ-geliĢte
en çok kullandığı aracın minibüs (38 kiĢi ve %38) ; en çok kullandığı ikinci aracın
ise belediye otobüsü (19 kiĢi ve %19) olduğu görülmektedir. BaĢıbüyük
Mahallesinde görüĢülen kiĢilerden 22‟si evde çalıĢan kiĢilerin iĢyerine ulaĢmada
250
kullandıkları aracın minibüs olduğunu ifade ederken, aynı mahallede belediye
otobüsü kullanıldığını vurgulayan kiĢi sayısı 7‟dir. Gülsuyu mahallesinde yapılan
görüĢmelerde ise aynı soruya 16 kiĢi minibüs, 12 kiĢi ise belediye otobüsü cevabını
vermiĢtir.
Tablo 13. GörüĢülen KiĢinin ve Evde Varsa Diğer ÇalıĢanların ĠĢe Ne Kadar
Zamanda Gidip Geldiği
GörüĢmenin Yapıldığı
Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Yarım Saat Sayı 15 12 27
Toplam % 30,0% 24,0% 27,0%
1 Saat Sayı 11 14 25
Toplam % 22,0% 28,0% 25,0%
Seyyar ÇalıĢtığından Belli Bir
Süre Yok
Sayı 1 0 1
Toplam % 2,0% 0% 1,0%
ĠĢin Olduğu Yere Göre DeğiĢiyor Sayı 8 4 12
Toplam % 16,0% 8,0% 12,0%
45 Dakika Sayı 3 0 3
Toplam % 6,0% 0% 6,0%
1.5 Saat Sayı 2 4 6
Toplam % 4,0% 8,0% 6,0%
10 Dakika Sayı 2 7 9
Toplam % 4,0% 14,0% 9,0%
2 Saat Sayı 0 3 3
Toplam % 0% 6,0% 3,0%
Evde ÇalıĢan Yok Sayı 8 6 14
Toplam % 16,0% 12,0% 14,0%
Toplam
Sayı 50 50 100
Toplam
% 100,0% 100,0% 100,0%
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilere evde çalıĢan kiĢinin iĢyerine gidiĢ-
geliĢ ortalama süresi sorulduğunda, en çok alınan cevabın (toplamda 27 kiĢi ve %27)
yarım saat olduğu görülmektedir. BaĢıbüyük Mahallesinde 15 ve Gülsuyu
Mahallesinde 12 kiĢi evde çalıĢan kiĢinin iĢyerine gidiĢ-geliĢ süresinin yarım saat
olduğunu ifade ettiği görülmektedir. BaĢıbüyük Mahallesinde 11, Gülsuyu
Mahallesinde 14 ve toplamda 25 kiĢi (%25) evde çalıĢan kiĢinin iĢyerine gidiĢ-geliĢ
ortalama süresinin 1 saat olduğunu dile getirmiĢtir. GörüĢülen kiĢilerden 6‟sının
251
(%6) evde çalıĢan kiĢinin iĢe gidiĢ-geliĢ süresinin 1,5 saat olduğunu ifade ettiği
görülürken; bu kiĢilerden 2‟si ile BaĢıbüyük Mahallesinde, 4‟ü ile de Gülsuyu
Mahallesinde görüĢülmüĢtür. BaĢıbüyük Mahallesinde 2 ve Gülsuyu Mahallesinde de
7 kiĢi (toplamda 9 kiĢi ve %9) iĢe gidiĢ-geliĢ süresi olarak 10 dakika cevabını
vermiĢtir. BaĢıbüyük Mahallesinden 1 kiĢi evde çalıĢan kiĢi seyyar olarak
çalıĢtığından belli bir iĢe gidiĢ-geliĢ süresi olmadığını ifade ederken; aynı mahalleden
3 kiĢi bu sürenin 45 dakika olduğunu vurgulamıĢtır. Gülsuyu Mahallesinde görüĢülen
3 kiĢinin ise, evde çalıĢan kiĢinin iĢyerine gidiĢ geliĢ toplam süresinin yaklaĢık 2 saat
olduğunu dile getirdiği görülmektedir. Evde çalıĢan kiĢi serbest çalıĢtığı için, iĢin
olduğu yere göre iĢe-gidiĢ geliĢ süresinin değiĢtiğini ifade eden toplam 12 kiĢi (%12)
bulunmaktayken; bu kiĢilerden 8‟i ile BaĢıbüyük Mahallesinde ve 4‟ü ile de Gülsuyu
Mahallesinde görüĢme gerçekleĢtirilmiĢtir. Görüldüğü gibi görüĢülen hanelerde
çalıĢan kiĢilerin iĢe gidiĢ-geliĢ süreleri 10 dakika ile 2 saat arasında değiĢmektedir.
Ġstanbul bir kentte var olan ulaĢım ve trafik yoğunluğu göz önünde alındığında, bu
sürelerin oldukça kısa olduğu ve görüĢülen kiĢilerin konutlarının bulunduğu alanların
bu anlamda avantaj sağladığı ileri sürülebilir.
252
Tablo 14. GörüĢülen KiĢinin ve Evde Varsa Diğer ÇalıĢanların ĠĢe GidiĢ GeliĢ
Toplam Masrafları
GörüĢmenin Yapıldığı
Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Servisle Gittiğinden Yol Masrafı
Yok
Sayı 4 6 10
Toplam
% 8,0% 12,0% 10,0%
150 TL Civarı
Sayı 14 11 25
Toplam
% 28,0% 22,0% 25,0%
Akrabasının Aracı Ġle Gittiğinden
Yol Masrafı Yok
Sayı 1 0 1
Toplam
% 2,0% 0% 1,0%
Yaya Olarak Gittiğinden Yol
Masrafı Yok
Sayı 3 6 9
Toplam
% 6,0% 12,0% 9,0%
100 TL Civarı
Sayı 11 11 22
Toplam
% 22,0% 22,0% 22,0%
ĠĢin Olduğu Yere Göre DeğiĢiyor
Sayı 8 3 11
Toplam
% 16,0% 6,0% 11,0%
250 TL Civarı
Sayı 1 7 8
Toplam
% 2,0% 14,0% 8,0%
Evde ÇalıĢan Yok
Sayı 8 6 14
Toplam
% 16,0% 12,0% 14,0%
Toplam
Sayı 50 50 100,0
Toplam
% 100,0% 100,0% 100,0%
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilere evde çalıĢan kiĢilerin iĢyerine gidiĢ-
geliĢ masraflarının ne kadar olduğu sorulduğunda BaĢıbüyük Mahallesinden 4 ve
Gülsuyu Mahallesinden 6 kiĢi (toplamda 10 kiĢi ve %10) çalıĢan kiĢinin çalıĢtığı
yerin servisi ile iĢyerine gittiğinden yol masrafı olmadığını belirtmiĢtir. Her iki
mahallede görüĢülen kiĢilerden toplam 9‟u (%9) çalıĢan kiĢinin iĢyerine yaya olarak
gittiğini ve yol masrafı olmadığını dile getirirken; bu kiĢilerden 3‟ü ile BaĢıbüyük
Mahallesinde ve 6‟sı ile de Gülsuyu Mahallesinde görüĢme gerçekleĢtirilmiĢtir.
BaĢıbüyük Mahallesinden 1 kiĢi ise yine evde çalıĢan kiĢinin yol masrafı olmadığını
ve iĢyerine akrabasının aracı ile gittiğini vurgulamıĢtır. ÇalıĢan kiĢinin aylık iĢyerine
253
ulaĢım masrafının 150 TL olduğunu ifade eden, BaĢıbüyük Mahallesinde 14,
Gülsuyu Mahallesinde 11 ve toplamda 25 kiĢi (%25) bulunmaktadır. Her iki
mahalleden 11‟er kiĢi (toplamda 22 kiĢi ve %22) çalıĢan kiĢinin iĢyerine ulaĢım
giderinin aylık ortalama 100 TL olduğunu dile getirirken; BaĢıbüyük Mahallesinden
1 ve Gülsuyu Mahallesinden 7 kiĢi olmak üzere toplamda 8 kiĢi (%8) bu giderin
aylık 250 TL civarında olduğunu belirtmiĢtir. Evde çalıĢan kiĢi serbest çalıĢan
olduğundan iĢyerine ulaĢım masrafının değiĢken olduğunu ifade eden toplam 11 kiĢi
(%11) ile görüĢme gerçekleĢtirilirken; bu kiĢilerden 8‟ile BaĢıbüyük Mahallesinde ve
3‟ü ile de Gülsuyu Mahallesinde görüĢülmüĢtür. Tablo 24‟te ulaĢım sürelerinin
kısalığının vurgulandığı gibi ulaĢım maliyetlerinin azlığına da dikkat edilmelidir. Yol
masrafı hiç olmayan kiĢiler bir kenara bırakıldığında iĢyerine ulaĢım için ödenen
bedellerin 100 TL ile 250 TL arasında olduğu görülmektedir. Bu durum da iĢyeri-
konut yakınlığının, az vasıta kullanılarak ve dolayısıyla az ücret ödeyerek iĢyerine
ulaĢmada kolaylık sağladığını göstermektedir.
254
7.2.4. Mahallede YaĢam Süreçleri
Tablo 15. GörüĢülen KiĢinin Bu Mahalleden Önce Ġkamet Ettiği Yer
GörüĢmenin Yapıldığı
Mahalle Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Ġstanbul'da BaĢka Bir
Mahalle
Sayı 21 17 38
Toplam % 42,0% 34,0% 38,0%
BaĢka Bir Ġl Sayı 28 28 56
Toplam % 56,0% 56,0% 56,0%
Bu Mahallede Doğdu Sayı 1 5 6
Toplam % 2,0% 10,0% 6,0%
Toplam
Sayı 50 50 100
Toplam
% 100,0% 100,0% 100,0%
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilere görüĢme esnasında yaĢamakta
oldukları mahalleden önce nerede ikamet ettikleri sorulduğunda, gerek kent içi
gerekse ülke içi göç hareketinin söz konusu olduğu görülmektedir. Göç sonucu
mahalleye geldiğini vurgulayan kiĢiler arasında büyük çoğunluğu baĢka bir ilden
gelenler oluĢturmaktadır. Her iki mahalleden 28‟er kiĢi (toplamda 56 kiĢi ve %56)
baĢka bir ilden bu mahalleye ve dolayısıyla Ġstanbul‟a geldiklerini ifade etmiĢlerdir.
Toplamda 38 kiĢi (%38) görüĢme esnasında oturduğu mahalleye gelmeden önce
Ġstanbul‟da bir baĢka mahallede ikamet ettiğini vurgulamıĢtır. BaĢıbüyük
Mahallesinden önce Ġstanbul‟da bir baĢka mahallede oturan kiĢi sayısı 21 iken, bu
sayı Gülsuyu Mahallesi için 17‟dir. YaĢamakta olduğu mahallede doğduğunu dile
getiren kiĢi sayısı BaĢıbüyük Mahallesinde 1 ve Gülsuyu Mahallesinde 5 kiĢi iken,
bu oran toplamda 6 kiĢi ile %6 Ģeklinde karĢımıza çıkmaktadır.
255
Tablo 16. GörüĢülen KiĢinin Daha Önce Ġkamet Ettiği Yerden Ayrılma Sebebi
GörüĢmenin Yapıldığı
Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Bu Mahallede Ev Yaptı Sayı 19 15 34
Toplam % 38,0% 30,0% 34,0%
Kirası Uygun Ev Bulmak Ġçin Sayı 4 1 5
Toplam % 8,0% 2,0% 5,0%
Aile Göçü Sayı 18 22 40
Toplam % 36,0% 44,0% 40,0%
Evlilik Sayı 8 7 15
Toplam % 16,0% 14,0% 15,0%
Doğduğundan Beri Bu
Mahallede
Sayı 1 5 6
Toplam % 2,0% 10,0% 6,0%
Toplam
Sayı 50 50 100
Toplam
% 100,0% 100,0% 100,0%
Her iki mahallede görüĢülen kiĢilere daha önce yaĢamakta oldukları yerden
ayrılma nedenleri sorulduğunda, BaĢıbüyük Mahallesinde 19 ve Gülsuyu
Mahallesinde 15 kiĢi (toplamda 34 kiĢi ve %34), görüĢmenin yapıldığı mahallede ev
yaptığı için daha önce yaĢamakta olduğu yerden ayrıldığını ifade etmiĢtir. Kirası
uygun ev bulmak için daha önce yaĢadığı yerden ayrıldığını dile getiren 5 kiĢiden
(%5) 4‟ü BaĢıbüyük Mahallesinde ikamet ederken, 1‟i de Gülsuyu Mahallesinde
yaĢamaktadır. GörüĢülen kiĢilerin daha önce yaĢamakta olduğu yeri terk etmesinin en
önemli nedeni olarak karĢımıza aile göçü çıkmaktadır. Aile göçü nedeniyle daha
önce yaĢadığı yeri terk eden kiĢilerin sayısı toplamda 40 (%40) iken, bu sayının
BaĢıbüyük Mahallesinde 18 ve Gülsuyu Mahallesinde 22 kiĢi olduğu görülmektedir.
Evlilik nedeniyle daha önce yaĢadığı yerden ayrıldığını ve görüĢmenin yapıldığı
mahalleye geldiğini belirten kiĢi sayısı, BaĢıbüyük Mahallesinde 8, Gülsuyu
Mahallesinde 7 kiĢi iken, toplamda 15 kiĢi (%15) bu cevabı vermiĢtir. BaĢıbüyük
Mahallesinden 1 ve Gülsuyu Mahallesinden 5 kiĢi (toplamda 6 kiĢi ve %6) ise
doğduğundan beri aynı mahallede ikamet ettiğini belirtmiĢtir.
256
Tablo 17. GörüĢülen KiĢinin Kaç Yıldır GörüĢmenin Yapıldığı Mahallede
Oturduğu
GörüĢmenin Yapıldığı Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
1-5 Yıl Sayı 4 4 8
Toplam % 8,0% 8,0% 8,0%
6-10 Yıl Sayı 6 5 11
Toplam % 12,0% 10,0% 11,0%
11-15 Yıl Sayı 10 4 14
Toplam % 20,0% 8,0% 14,0%
16-20 Yıl Sayı 10 14 24
Toplam % 20,0% 28,0% 24,0%
21-25 Yıl Sayı 6 2 8
Toplam % 12,0% 4,0% 8,0%
26 Yıl ve Üzeri Sayı 14 21 35
Toplam % 28,0% 42,0% 35,0%
Toplam Sayı 50 50 100
Toplam % 100,0% 100,0% 100,0%
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilere görüĢmenin yapıldığı mahallede kaç
yıldır oturdukları sorulduğunda en yüksek oranın, 35 kiĢi ve %35 ile 26 yıldan fazla
süredir aynı mahallede oturduğunu söyleyenlere ait olduğu görülmektedir. BaĢıbüyük
Mahallesinde 14 ve Gülsuyu Mahallesinde 21 kiĢi 26 yılı aĢkın süredir aynı
mahallede yaĢadığını ifade etmiĢtir. Mahallede oturma süresi açısından en yoğun
verilen ikinci cevap, görüĢülen kiĢilerin 16-20 yıldır görüĢmenin yapıldığı mahallede
oturduğu Ģeklindedir. Toplamda 24 kiĢi (%24) 16-20 yıldır aynı mahallede
oturduğunu dile getirirken, bu sayı BaĢıbüyük Mahallesinde 10 ve Gülsuyu
Mahallesinde 14 kiĢi olarak karĢımıza çıkmaktadır. BaĢıbüyük Mahallesinde 10 ve
Gülsuyu Mahallesinde 4 kiĢi (toplamda 14 kiĢi ve %14), 11-15 yıldır görüĢmenin
yapıldığı mahallede yaĢadığını vurgulamıĢtır. 6-10 yıldır aynı mahallede oturduğunu
söyleyenlerin sayısı BaĢıbüyük Mahallesinde 6, Gülsuyu Mahallesinde 5 kiĢi iken
toplamda 11 kiĢi (%11)‟dir. GörüĢülen kiĢilerden 8‟i (%8) 21-25 yıldır görüĢmenin
yapıldığı mahallede ikamet ettiğini dile getirmiĢtir. 21-25 yıldır aynı mahallede
oturanların sayısı BaĢıbüyük Mahallesinde 6 iken, Gülsuyu Mahallesinde 2 kiĢidir.
GörüĢülen diğer kiĢilere oranla görüĢmenin yapıldığı mahallede daha kısa süredir
yaĢayanlar (1-5 yıl) her iki mahallede de 4‟er kiĢiyken, toplamda 8 kiĢi ile %8‟lik bir
orana sahiptir.
257
Tablo 18. GörüĢülen KiĢinin Bu Mahalleyi Seçme Nedeni
GörüĢmenin Yapıldığı
Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Akrabaları Olduğu Ġçin Bu
Mahalleye Geldi
Sayı 20 8 28
Toplam % 40,0% 16,0% 28,0%
Bu Mahallede Uygun Arsa Buldu Sayı 17 8 25
Toplam % 34,0% 16,0% 25,0%
HemĢerileri Olduğu Ġçin Bu
Mahalleye Geldi
Sayı 3 20 23
Toplam % 6,0% 40,0% 23,0%
Evlendiği KiĢi Bu Mahallede
Oturuyor
Sayı 8 7 15
Toplam % 16,0% 14,0% 15,0%
Bu Mahallede Doğdu Sayı 1 5 6
Toplam % 2,0% 10,0% 6,0%
ĠĢyerine Yakın Evde Oturmak Ġçin Sayı 1 2 3
Toplam % 2,0% 4,0% 3,0%
Toplam
Sayı 50 50 100
Toplam
% 100,0% 100,0% 100,0%
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilere neden görüĢmenin yapıldığı
mahalleyi seçtikleri sorulduğunda; BaĢıbüyük Mahallesinden 20 ve Gülsuyu
Mahallesinden 8 kiĢi (toplamda 28 kiĢi ve %28) akrabaları olduğu için bu mahalleye
yerleĢtiklerini ifade etmiĢlerdir. BaĢıbüyük Mahallesinden 3 ve Gülsuyu
Mahallesinden 20 kiĢi (toplamda 23 kiĢi ve %23), hemĢerilerinin mahallede yaĢıyor
olmasının bu mahalleyi seçmelerinde etkili olduğunu dile getirmiĢlerdir. Evlendiği
kiĢinin görüĢmenin yapıldığı mahallede yaĢıyor olması nedeniyle görüĢmenin
yapıldığı mahalleye geldiğini söyleyen 15 kiĢi (%15) bulunmaktayken; bu kiĢilerden
8‟i ile BaĢıbüyük Mahallesinde ve 7‟si ile de Gülsuyu Mahallesinde görüĢülmüĢtür.
Doğum yerinin görüĢmenin gerçekleĢtirildiği mahalle olduğunu ifade eden 6 kiĢi
(%6) bulunmaktadır ve bu kiĢilerin mahallelere göre dağılımı BaĢıbüyük
Mahallesinde 1 kiĢi ve Gülsuyu Mahallesinde 5 kiĢi Ģeklindedir. BaĢıbüyük
Mahallesinde 1 ve Gülsuyu Mahallesinde 2 kiĢi (toplamda 3 ve %3), görüĢmenin
yapıldığı mahalleyi iĢyerine yakın olduğu için seçtiğini dile getirmiĢtir. Mahalleyi
seçme gerekçesi olarak görüĢmenin yapıldığı mahallede uygun arsa bulduğunu
belirten kiĢi sayısı toplamda 25 kiĢi (%25) iken, bu ifadeyi kullananların mahallelere
göre dağılımı BaĢıbüyük Mahallesinde 17 ve Gülsuyu Mahallesinde 8 kiĢidir.
258
GörüĢülen kiĢilerin ifadelerinden de anlaĢılabileceği gibi, akrabalık ve hemĢerilik
gibi enformel iliĢki ağları kentsel mekânda yer edinme anlamında oldukça etkili bir
faktör olmuĢtur. Bunun yanı sıra kentsel arsa stokunun azlığı karĢısında mahallede ev
yapacak uygun arsa bulunması da önemli bir etken olarak karĢımıza çıkmaktadır.
Tablo 19. GörüĢülen KiĢinin ġu Anda Oturduğu Konuttan Memnun Olup
Olmama Nedeni
GörüĢmenin Yapıldığı Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Kendi Evinde Oturuyor Sayı 34 31 65
Toplam % 68,0% 62,0% 65,0%
ĠĢyerine Yakın Sayı 1 1 2
Toplam % 2,0% 2,0% 2,0%
Kirası Uygun Sayı 5 14 19
Toplam % 10,0% 28,0% 19,0%
Ev GeniĢ Sayı 8 3 11
Toplam % 16,0% 6,0% 11,0%
Bahçesi Var Sayı 2 1 3
Toplam % 4,0% 2,0% 3,0%
Toplam Sayı 50 50 100
Toplam % 100,0% 100,0% 100,0%
GörüĢülen kiĢilere görüĢmenin yapıldığı ve halen oturmakta oldukları
konuttan memnun olup olmadıkları sorulduğunda her iki mahallede görüĢülen
kiĢilerin tamamı (100 kiĢi ve %100) konutlarından memnun olduklarını ifade
etmiĢlerdir.
GörüĢülen kiĢilere oturmakta oldukları konuttan neden memnun oldukları
sorulduğunda en çok alınan cevap (BaĢıbüyük Mahallesinden 34, Gülsuyu
Mahallesinden 31 kiĢi ve toplamda 65 kiĢi/ %65) kendi evinde oturuyor olmalarıdır.
Bu kadar yoğun verilen cevabın konutların konforu vb olmamasının temel nedeni,
görüĢülen kiĢilerin konutlarının yıllarca emek harcanarak, süreç içinde düzenlenerek-
eklemeler yapılarak ve ağır bedeller ödenerek yapılmıĢ olması ve kendi evinde
yaĢıyor olmanın verdiği güvenle açıklanabilir. Her iki mahallede görüĢülen
kiĢilerden kiracı olan 19 kiĢinin (%19) (BaĢıbüyük Mahallesinde 5 ve Gülsuyu
Mahallesinde 14 kiĢi) tamamının oturmakta olduğu konuttan memnun olma
sebebinin, kira miktarının uygunluğu olduğu görülmektedir. BaĢıbüyük
Mahallesinden 8 ve Gülsuyu Mahallesinden 3 kiĢi (toplamda 11 kiĢi ve %11),
259
oturmakta olduğu konutun geniĢ olmasının memnuniyet verdiğini dile getirirken; her
iki mahallede toplam 3 kiĢi (%3) evinin bahçesi olmasının kendisini memnun ettiğini
vurgulamıĢtır. Konutundan memnun olma sebebi olarak bahçe sahibi olmayı
gösteren kiĢi sayısı BaĢıbüyük Mahallesinde 2 ve Gülsuyu Mahallesinde 1 kiĢidir.
Tablo 20. GörüĢülen KiĢinin YaĢadığı Çevreden Memnun Olup Olmama Nedeni
GörüĢmenin Yapıldığı Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
KomĢuluk ĠliĢkileri Ġyi Sayı 32 25 57
Toplam % 64,0% 50,0% 57,0%
Akrabaları Var Sayı 11 1 12
Toplam % 22,0% 2,0% 12,0%
Kimsenin Kimseye Zararı Yok
Sayı 7 17 24
Toplam % 14,0% 34,0% 24,0%
HemĢerileri Var Sayı 0 7 7
Toplam % 0% 14,0% 7,0%
Toplam Sayı 50 50 100
Toplam % 100,0% 100,0% 100,0%
GörüĢülen kiĢilere yaĢamakta oldukları çevreden memnun olup olmadıkları
sorulduğunda görüĢme yapılan 100 kiĢinin tamamının (%100) çevresinden memnun
olduğunu vurguladığı görülmektedir.
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilere yaĢamakta oldukları çevreden neden
memnun oldukları sorulduğunda, görüĢülen tüm kiĢilerin, yaĢam çevrelerinin sosyal
yönüne ve iliĢkilere vurgu yaptığı görülmektedir. Bu vurgudan hareketle fiziksel
çevreden çok, sosyal çevrenin yaĢam alanına yüklenen anlamı oluĢturduğu
söylenebilir. BaĢıbüyük Mahallesinden 32 ve Gülsuyu Mahallesinden 25 kiĢi
(toplamda 57 kiĢi ve %57) yaĢadığı çevreden memnun olma nedeni olarak, komĢuluk
iliĢkilerinin iyi olmasını göstermektedir. Mahalleyi seçme nedeninde olduğu kadar
yoğun olmasa da akraba ve hemĢerilerin yaĢanılan çevrede bulunması da önem
taĢımaktadır. Toplamda 12 kiĢi (%12) yaĢam çevresinden memnun olma nedeni
olarak akrabalarının bulunmasını gösterirken, BaĢıbüyük Mahallesinde 11 kiĢi bu
ifadeyi kullanmıĢtır. Gülsuyu Mahallesinde bu sayı 1 kiĢi ile sınırlıdır. Gülsuyu
Mahallesinden 7 kiĢi, hemĢerilerinin yakın çevresinde yaĢıyor olması nedeniyle
memnun olduğunu dile getirmiĢtir. GörüĢülen kiĢilerden 24‟ü (%24) komĢuluk
260
iliĢkilerinin iyiliği kapsamında da ele alınabilecek bir ifade olan “kimsenin kimseye
zararı yok” ifadesine vurgu yapmıĢlardır. BaĢıbüyük Mahallesinden 7 ve Gülsuyu
Mahallesinden 17 kiĢi yaĢadığı çevreden memnuniyet nedeni olarak bu ifadeyi
kullanmıĢlardır.
Tablo 21. GörüĢülen KiĢinin KomĢularıyla Ne Sıklıkla Bir Araya Geldiği
GörüĢmenin Yapıldığı Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Hergün Sayı 38 23 61
Toplam % 76,0% 46,0% 61,0%
Haftada 2-3 Kez Sayı 9 5 14
Toplam % 18,0% 10,0% 14,0%
Haftada 1 Sayı 1 16 17
Toplam % 2,0% 32,0% 17,0%
Ayda Bir Sayı 2 6 8
Toplam % 4,0% 12,0% 8,0%
Toplam Sayı 50 50 100
Toplam % 100,0% 100,0% 100,0%
GörüĢülen kiĢilere komĢularıyla ne sıklıkla bir araya geldiği sorulduğunda
BaĢıbüyük Mahallesinde 38 kiĢi ve Gülsuyu Mahallesinde 23 kiĢi olmak üzere,
toplamda 61 kiĢi (%61) komĢularıyla her gün görüĢtüğünü dile getirmiĢtir.
KomĢularıyla haftada 2-3 kez görüĢtüğünü ifade eden 14 kiĢi (%14) bulunmaktadır
ve bu kiĢilerden 9‟u ile BaĢıbüyük Mahallesinde 5‟i ile de Gülsuyu Mahallesinde
görüĢülmüĢtür. GörüĢme yapılan kiĢilerin %17‟si (17 kiĢi) komĢularıyla görüĢme
sıklığının haftada bir olduğunu söylerken, bu 17 kiĢinin 1‟i BaĢıbüyük Mahallesinde,
16‟sı ise Gülsuyu Mahallesinde ikamet etmektedir. BaĢıbüyük Mahallesinde
komĢularıyla ayda bir görüĢen 2 kiĢi varken Gülsuyu Mahallesinde 6 kiĢi bu ifadeyi
kullanmıĢtır. Tüm görüĢülen kiĢiler içinde komĢularıyla ayda bir görüĢtüğünü dile
getiren toplam 8 kiĢinin %8‟lik bir orana sahip olduğu görülmektedir.
261
Tablo 22. GörüĢülen KiĢinin KomĢularıyla En Çok YardımlaĢtığı Konu
GörüĢmenin Yapıldığı Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Gıda+ Borç Para Alıp Verme Sayı 27 17 44
Toplam % 54,0% 34,0% 44,0%
Erzak Hazırlama Sayı 2 1 3
Toplam % 4,0% 2,0% 3,0%
Ne Lazım Olursa Sayı 21 32 53
Toplam % 42,0% 64,0% 53,0%
Toplam Sayı 50 50 100
Toplam % 100,0% 100,0% 100,0%
GörüĢülen kiĢilere komĢularıyla en çok yardımlaĢtıkları konunun ne olduğu
sorulduğunda, BaĢıbüyük Mahallesinden 27 ve Gülsuyu Mahallesinden 17 kiĢi
(toplamda 44 kiĢi ve %44), komĢularıyla gıda ve borç para alıp verme konusunda
yardımlaĢtıklarını ifade etmiĢtir. KomĢularıyla yardımlaĢtığı konunun erzak
hazırlama olduğunu dile getiren 3 kiĢi (%3) bulunmaktadır ve bu kiĢilerden 2‟si ile
BaĢıbüyük Mahallesinde, 1‟i ile de Gülsuyu Mahallesinde görüĢülmüĢtür.
KomĢularıyla en çok yardımlaĢtığı konuyu oldukça genel bir cevap olan “ne lazım
olursa” ifadesiyle vurgulayan kiĢi sayısı BaĢıbüyük Mahallesinde 21, Gülsuyu
Mahallesinde 32 ve toplamda da 53 (%53) kiĢidir. KomĢularla ne lazım olursa
yardımlaĢıyoruz diyenler; yardımlaĢtıkları konular arasında gıda, borç para, erzak
hazırlama, düğün, cenaze vb konuları saymıĢlardır. Görüldüğü gibi her iki mahallede
de komĢuluk iliĢkileri oldukça güçlüdür ve yoğun bir dayanıĢma söz konusudur.
262
Tablo 23. GörüĢülen KiĢinin Akrabalarıyla GörüĢme Sıklığı
GörüĢmenin Yapıldığı
Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Ayda 2-3 Kez Sayı 6 10 16
Toplam % 12,0% 20,0% 16,0%
Aynı Mahallede Olduğundan
Hergün
Sayı 7 15 22
Toplam % 14,0% 30,0% 22,0%
Haftada 2-3 Kez Sayı 8 2 10
Toplam % 16,0% 4,0% 10,0 %
Senede 1-2 Kez Sayı 18 13 31
Toplam % 36,0% 26,0% 31,0%
Ayda 1 Kez Sayı 8 7 15
Toplam % 16,0% 14,0% 30,0%
Ġstanbul’da Akrabası Yok Sayı 3 3 6
Toplam % 6,0% 6,0% 6,0%
Toplam
Sayı 50 50 100
Toplam
% 100,0% 100,0% 100,0%
GörüĢülen kiĢilerden her iki mahallede de 47‟Ģer (toplamda 94 kiĢi ve %94)
kiĢi Ġstanbul‟da akrabaları olduğunu ifade etmiĢtir. GörüĢülen kiĢiler arasında
Ġstanbul‟da akrabası olmadığını söyleyen kiĢilerin toplam sayısı 6 (%6) iken; her iki
mahallede de 3‟er kiĢinin Ġstanbul‟da akrabasının bulunmadığı görülmektedir.
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilerin komĢularıyla görüĢme sıklığına
oranla, akrabalarıyla daha seyrek görüĢtükleri saptanmıĢtır. GörüĢülen kiĢiler
akrabalarıyla çok sık görüĢememe nedeninin, uzaklık ve yol parası masrafı olduğunu
ifade etmiĢlerdir. Akrabalarıyla senede 1-2 kez görüĢebildiğini ifade eden toplam 31
kiĢi (%31) bulunmaktayken, bu kiĢilerin 18‟i BaĢıbüyük Mahallesinde, 13‟ü ise
Gülsuyu Mahallesinde görüĢülen kiĢilerden oluĢmaktadır. Bunun yanı sıra
akrabalarıyla ayda bir görüĢtüğünü dile getiren kiĢi sayısı BaĢıbüyük Mahallesinde
8, Gülsuyu Mahallesinde 7 kiĢi iken, toplamda 15 (%15 kiĢidir). BaĢıbüyük
Mahallesinden 6 ve Gülsuyu Mahallesinden 10 kiĢi olmak üzere toplamda 16 kiĢi
(%16) ayda 2-3 kez akrabalarıyla bir araya geldiğini belirtmiĢtir. Her iki mahallede
haftada 2-3 kez akrabaları ile görüĢme fırsatı olduğunu ifade eden toplamda 10 kiĢi
(%10) bulunmaktayken, bu kiĢilerden 8‟i ile BaĢıbüyük Mahallesinde, 2‟si ile de
Gülsuyu Mahallesinde görüĢme gerçekleĢtirilmiĢtir. BaĢıbüyük Mahallesinde 7 ve
263
Gülsuyu Mahallesinde 15 kiĢi (toplamda 22 kiĢi ve %22), görüĢmenin yapıldığı
mahallede akrabaları bulunduğunu ve bu nedenle akrabalarıyla hemen her gün
görüĢme Ģansı bulunduğunu dile getirmiĢtir.
Tablo 24. GörüĢülen KiĢinin Ev AlıĢveriĢini Nereden Yaptığı
GörüĢmenin Yapıldığı
Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Mahalle Bakkalı Sayı 1 1 2
Toplam % 2,0% 2,0% 2,0%
Mahalle Bakkalı+Seyyar Satıcılar Sayı 3 0 3
Toplam % 6,0% 0% 3,0%
Mahalle Bakkalı+Seyyar
Satıcılar+Pazar
Sayı 13 1 14
Toplam % 26,0% 2,0% 14,0%
Mahalle Bakkalı+Pazar Sayı 26 42 68
Toplam % 52,0% 84,0% 68,0%
Büyük Marketler Sayı 7 6 13
Toplam % 14,0% 12,0% 13,0%
Toplam
Sayı 50 50 100
Toplam
% 100,0% 100,0% 100,0%
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilere yöneltilen ev alıĢveriĢini nereden
yaptıkları sorusuna verilen cevaplar arasında, mahalle bakkallarının önemli bir yere
sahip olduğu görülmektedir. Bunun nedeni yakınlık, tanıĢıklık vb olabildiği gibi
veresiye olanağının da bulunmasından kaynaklanabilmektedir. Mahalle bakkalı gibi
semt pazarı da ev alıĢveriĢlerinde önemli bir yere sahiptir. ÇalıĢma kapsamında
görüĢülen kiĢilerden BaĢıbüyük Mahallesinde yaĢayan 26, Gülsuyu Mahallesinde
yaĢayan 42 ve toplamda 68 (%68) kiĢi ev alıĢveriĢlerini mahalle bakkalı ve pazardan
yaptığını ifade etmiĢtir. Ev alıĢveriĢlerini mahalle bakkalı, seyyar satıcılar ve
pazardan yaptığını dile getiren toplamda 14 kiĢi (%14) bulunmaktadır ve bu
kiĢilerden 13‟ü ile BaĢıbüyük Mahallesinde, 1‟iyle de Gülsuyu Mahallesinde
görüĢülmüĢtür. BaĢıbüyük Mahallesinde görüĢülen kiĢilerden 3‟ü alıĢveriĢini mahalle
bakkalı ve seyyar satıcılardan yaptığını ifade ederken; her iki mahalleden 1‟er kiĢi
(toplamda 2 kiĢi ve %2) sadece mahalle bakkalından alıĢveriĢ yaptığını dile
getirmiĢtir. AlıĢveriĢ ihtiyacını büyük marketlerden karĢıladığını vurgulayan toplam
13 kiĢi (%13) ile görüĢülmüĢtür ve bu görüĢmelerin 7‟si BaĢıbüyük Mahallesinde,
6‟sı ise Gülsuyu Mahallesinde gerçekleĢtirilmiĢtir.
264
7.2.5. Kentsel DönüĢüm Süreci
Tablo 25. GörüĢülen KiĢiye Kentsel DönüĢüm Projesi Hakkında Resmi
Kurumlar Tarafından Bilgi Verilip Verilmediği
GörüĢmenin Yapıldığı Mahalle Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Herhangi Bir Bilgi Verilmedi Sayı 42 50 92
Toplam % 84,0% 100,0% 92,0%
Verildi Sayı 8 0 8
Toplam % 16,0% 0% 8,0%
Toplam Sayı 50 50 100
Toplam % 100,0% 50,0% 100,0%
Maltepe Belediyesi tarafından kentsel dönüĢüm alanı ilanı edilen BaĢıbüyük
ve Gülsuyu Mahallesi sakinleriyle yapılan görüĢmelerde, görüĢülen kiĢilere yaĢam
alanlarını tamamıyla değiĢtirecek ve etkileyecek bu proje konusunda proje sürecinin
baĢında resmi kurumlar tarafından bilgilendirilip bilgilendirilmedikleri sorulduğunda,
BaĢıbüyük Mahallesinden 42, Gülsuyu Mahallesinden 50 ve toplamda 92 kiĢi (%92)
herhangi bir bilgilendirme yapılmadığını ifade etmiĢtir. BaĢıbüyük Mahallesinden 8
kiĢi ise, proje hazırlandıktan ve onaylandıktan sonra belediyenin bilgilendirme
yaptığını dile getirmiĢtir.
Tablo 26. GörüĢülen KiĢiye Kentsel DönüĢüm Projesine ĠliĢkin Fikrinin Proje
Hazırlanırken Sorulup Sorulmadığı
GörüĢmenin Yapıldığı Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Hayır Sorulmadı
Sayı 50 50 100
Toplam % 100,0% 100,0% 100,0%
Evet Soruldu Sayı 0 0 0
Toplam % 0% 0% 0%
Toplam Sayı 50 50 100
Toplam % 100,0% 100,0% 100,0%
GörüĢülen kiĢiler belediye ya da herhangi bir resmi kurum tarafından
mahallelerinde hayata geçirilecek bir müdahale ve uygulama konusunda
bilgilendirilmediklerini ifade ettikleri gibi; kentsel dönüĢüm projesi hazırlanırken
görüĢ ve fikirlerinin sorulmadığını dile getirmiĢlerdir. Her iki mahallede görüĢülen
100 kiĢinin (%100) tamamı hiçbir Ģekilde kendilerine danıĢılmadığını
vurgulamıĢlardır.
265
Tablo 27. GörüĢülen KiĢinin Proje Sürecinde Söz Sahibi Olup Olmadığı
GörüĢmenin Yapıldığı Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Hayır, Söz Sahibi Değil Sayı 50 50 100
Toplam % 100,0% 100,0% 100,0%
Evet, Söz Sahibi Sayı 0 0 0
Toplam % 0% 0% 0%
Toplam Sayı 50 50 100
Toplam % 100,0% 100,0% 100,0%
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilere kentsel dönüĢüm projesi
onaylandıktan sonraki süreçte projeye iliĢkin söz sahibi olup olmadıkları
sorulduğunda; her iki mahallede görüĢülen tüm kiĢiler (100 kiĢi ve %100) söz sahibi
olmadıklarını ifade etmiĢlerdir. Bir diğer ifadeyle mahalle sakinleri kendi
mahallelerinde gerçekleĢtirilen/gerçekleĢtirilmesi planlanan dönüĢümün herhangi bir
aĢamasında sürece dâhil edilmemiĢlerdir.
Son üç tablo birlikte incelendiğinde kentsel dönüĢüm projelerinin en önemli
ve etkin aktörü olan TOKĠ‟nin baĢkanı Erdoğan Bayraktar‟ın kentsel dönüĢüm
projelerinde sistemin iĢleyiĢine iliĢkin dile getirdiği aĢağıdaki ifadeler akıllarda soru
iĢareti yaratmaktadır.
“Yürütülen projelerde, dönüĢüm yapılan bölgelerdeki bütün sosyal
aktörlerin rol almasına, vatandaĢın ikna edilmesine ve projeye gönüllü
katılımına önem verilmektedir” (Bayraktar, 2007: 54).
“TOKĠ ve belediye, dönüĢüm yapılacak alandaki hak sahiplerini
belirlemekte, kurulan ortak bir komisyon, çoğulcu katılımın sağlanması
amacıyla hak sahipleriyle tek tek görüĢerek proje ile ilgili bilgi vermektedir”
(Bayraktar, 2007: 47).
Kentsel dönüĢüm projelerini hayata geçiren TOKĠ BaĢkanı bu ifadeleri
kullanırken tablolarda da görüldüğü üzere sadece 8 kiĢi (%8) proje onaylandıktan
sonra bilgilendirildiklerini ifade ederken; görüĢülen kiĢilerin tümü projeye iliĢkin
fikirlerinin sorulmadığını ve proje sürecinde söz sahibi kılınmadıklarını
vurgulamıĢlardır. Bu nedenle de dönüĢüm alanlarında yaĢamakta olan kesimlerin
katılımını sağlama söyleminin “bu kesimlerin kendi yaĢamlarına yönelik alınan
266
kararları onaylama ve kararlara uymak zorunda kalma” beklentisi ile geliĢtirildiği
görülmektedir.
Tablo 28. GörüĢülen KiĢinin Kentsel DönüĢüm Projesi Hakkında Nasıl Bilgi
Edindiği
GörüĢmenin Yapıldığı
Mahalle Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Herhangi Bir Bilgisi Yok
Sayı 4 0 4
Toplam
% 8,0% 0% 4,0%
KomĢular Sayesinde Bilgi Sahibi
Oldu
Sayı 31 16 47
Toplam
% 62,0% 32,0% 47,0%
Belediye Düğün Salonunda
Toplayarak Anlattı ve BroĢür Verdi
Sayı 8 0 8
Toplam
% 16,0% 0% 8,0%
Polisle KarĢılaĢınca Öğrendi
Sayı 5 0 5
Toplam
% 10,0% 0% 5,0%
Belediyeye Giderek Kendisi Öğrendi
Sayı 2 0 2
Toplam
% 4,0% 0% 2,0%
Mahalle Derneği Sayesinde Bilgi
Sahibi Oldu
Sayı 0 12 12
Toplam
% 0% 24,0% 12,0%
Mahalle Derneği ve Muhtar
Sayesinde Bilgi Sahibi Oldu
Sayı 0 22 22
Toplam
% 0% 44,0% 22,0%
Toplam
Sayı 50 50 100
Toplam
% 100,0% 100,0% 100,0%
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilere belediye tarafından hazırlanan ve
yaĢam alanlarına yönelik kapsamlı bir müdahaleyi içeren kentsel dönüĢüm projesi
hakkında nasıl bilgi edindiği sorulduğunda, enformel iliĢki ağlarının oldukça önem
taĢıdığı görülmektedir. BaĢıbüyük Mahallesinden 31, Gülsuyu Mahallesinden 16 ve
toplamda 47 kiĢi (%47), komĢuları sayesinde kentsel dönüĢüm projesinden haberdar
olduğunu ifade etmiĢtir. BaĢıbüyük Mahallesinden 4 kiĢi ise görüĢmenin yapıldığı
süreçte projeye iliĢkin herhangi bir bilgisi olmadığını ifade etmiĢtir. Yine sadece
BaĢıbüyük Mahallesinden 8 kiĢi belediyenin ilçe merkezindeki bir düğün salonunda
projeyi anlattığını ve kendilerine projeye iliĢkin broĢür dağıttığını dile getirmiĢtir.
267
Polisin mahalleyi abluka altına alarak sert müdahalede bulunması üzerine
mahallesine yönelik projeden haberdar olduğunu ifade eden 5 kiĢi bulunmaktadır ve
bu kiĢilerle BaĢıbüyük Mahallesinde görüĢülmüĢtür. Kentsel dönüĢüm projesinin
mahallede konuĢulmaya baĢlaması ve TOKĠ‟nin mahallede Ģantiye kurması üzerine,
Maltepe Belediyesi‟ne giderek bilgi edindiğini söyleyen 2 kiĢi BaĢıbüyük
Mahallesinde ikamet etmektedir. Bu arada BaĢıbüyük Mahallesinde görüĢülen kiĢiler
özellikle TOKĠ Ģantiyesi kurulduktan sonra mahalle derneğinin aktif bir biçimde
çalıĢtığını ve insanlara yol gösterdiğini ifade ederlerken, mahalle muhtarının belediye
ile iĢbirliği yaptığını ve mahalleliye hiçbir Ģekilde bilgi vermediğini dile
getirmiĢlerdir. Gülsuyu Mahallesinden 12 kiĢi mahallesinin kentsel dönüĢüm alanı
ilan edildiğini mahalle muhtarı sayesinde öğrendiğini dile getirirken; 22 kiĢi de
mahalle derneği ve muhtar sayesinde bilgi sahibi olduğunu vurgulamıĢtır.
Tablo 29. GörüĢülen KiĢinin Kentsel DönüĢüm Projesi Hakkındaki Bilgisinin
Ġçeriği
GörüĢmenin Yapıldığı
Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Evleri Yıkılarak Çok Katlı Binalar
Yapılacak
Sayı 29 38 67
Toplam
% 58,0% 76,0% 67,0%
Evlerine KarĢılık Borçlandırarak
Ev Verilecek
Sayı 10 12 22
Toplam
% 20,0% 24,0% 22,0%
Net Bir Bilgisi Yok Sadece Duydu
Sayı 7 0 7
Toplam
% 14,0% 0% 7,0%
Evleri Kesinlikle Yıkılmayacak
Sayı 4 0 4
Toplam
% 8,0% 0% 4,0%
Toplam
Sayı 50 50 100
Toplam
% 100,0% 100,0% 100,0%
GörüĢülen kiĢilere kentsel dönüĢüm projesi hakkında edindikleri bilginin ne
olduğu sorulduğunda, 67 kiĢinin (%67) oturmakta olduğu evlerin yıkılarak yerine
çok katlı binalar yapılacağı Ģeklinde bilgisi olduğu görülmektedir. Bu kiĢilerden 29‟u
ile BaĢıbüyük Mahallesinde, 38‟i ile Gülsuyu Mahallesinde görüĢülmüĢtür.
BaĢıbüyük Mahallesinden 10, Gülsuyu Mahallesinden 12 ve toplamda 22 kiĢi (%22),
268
evlerinin alınacağı ve karĢılığında borçlandırılarak ev verileceği Ģeklinde bilgisi
olduğunu ifade etmiĢtir. BaĢıbüyük Mahallesinden 7 kiĢi kentsel dönüĢüm projesini
sadece duyduğunu ve ne gibi etkileri/sonuçları olacağını bilmediğini dile getirirken;
aynı mahalleden 4 kiĢi evlerinin kesinlikle yıkılmayacağı bilgisine sahip olduğunun
vurgulamıĢtır.
Tablo 30. GörüĢülen KiĢinin Kentsel DönüĢüm Projesinden Ne Kadar
Zamandır Haberi Olduğu
GörüĢmenin Yapıldığı Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
2 Yıl Sayı 34 0 34
Toplam % 68,0% 0% 34,0%
3 Yıl Sayı 15 7 22
Toplam % 30,0% 14,0% 22,0%
4 Yıl Sayı 1 19 20
Toplam % 2,0% 38,0% 20,0%
5 Yıl Sayı 0 24 24
Toplam % 0% 48,0% 24,0%
Toplam Sayı 50 50 100
Toplam % 100,0% 100,0% 100,0%
GörüĢülen kiĢilere mahallesinde kentsel dönüĢüm projesi
gerçekleĢtirileceğinden ne kadar zamandır haberi olduğu sorulduğunda, BaĢıbüyük
Mahallesinden 34 kiĢi iki yıldır projeden haberdar olduğunu dile getirmiĢtir. Kentsel
dönüĢüm projesinden 3 yıldır haberi olan kiĢi sayısı her iki mahallede toplam 22 kiĢi
(%22) iken; bu kiĢilerden 15‟i ile BaĢıbüyük Mahallesinde, 7‟si ile Gülsuyu
Mahallesinden görüĢülmüĢtür. BaĢıbüyük Mahallesinden sadece 1 kiĢi ve Gülsuyu
Mahallesinden 19 kiĢi (toplamda 20 kiĢi ve %20), 4 yıldır mahallesine yönelik bir
proje gerçekleĢtirileceğini bildiğini ifade etmiĢtir. Gülsuyu Mahallesinde görüĢülen
24 kiĢi ise, mahallesinde kentsel dönüĢüm adı altında yeniden yapılandırma
gerçekleĢtirileceğinden 5 yıldır haberdar olduğunu vurgulamıĢtır. Her iki mahallede
görüĢmeler 2009 yılında yapılmaya baĢlamıĢ ve 2010 yılının Haziran ayında
sonlandırılmıĢtır. BaĢıbüyük Mahallesinde yapılan görüĢmelerin büyük kısmı 2009
yılında gerçekleĢtirilirken, Gülsuyu Mahallesinde 2010 yılında daha çok görüĢme
yapma Ģansı bulunmuĢtur. Bu ifadeden hareketle BaĢıbüyük Mahallesinde yaĢayan
kesimlerin 2006 ve 2007 yılından itibaren projeden haberdar olduğu sonucuna
269
varılabilirken; Gülsuyu Mahallesi sakinlerinin 2005 ve 2006 yılından beri
mahallelerine yönelik bir müdahale olacağını bildikleri söylenebilir. GörüĢmeler
sırasında Gülsuyu Mahallesinde yaĢamakta olan kiĢiler, belediye mahallelerini
kentsel dönüĢüm alanı ilan etmeden önce 2005 yılında yapılan Nazım Ġmar Planı ile
mahallelerine müdahalenin söz konusu edildiğini bildiklerini ve karĢı durduklarını
vurgulamıĢlardır. BaĢıbüyük Mahallesi sakinlerinin büyük çoğunluğu ise, kentsel
dönüĢüm projesi belediye tarafından onaylandıktan ve TOKĠ Ģantiyesi kurulduktan
sonra mahallelerinin dönüĢüm alanı olarak ilan edildiğini öğrendiklerini ifade
etmiĢlerdir.
Tablo 31. GörüĢülen KiĢinin Kentsel DönüĢüm Projesi Hakkında Ne
DüĢündüğü
GörüĢmenin Yapıldığı
Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Yıkım
Sayı 21 18 39
Toplam
% 42,0% 36,0% 39,0%
Mahalleyi Zenginlere Açma Amaçlı
Bir Uygulama
Sayı 15 18 33
Toplam
% 30,0% 36,0% 33,0%
GerçekleĢirse Kiracılar PeriĢan
Olur
Sayı 5 9 14
Toplam
% 10,0% 18,0% 14,0%
Ġnsanlar Mağdur Edilmeden
Yapılırsa Ġyi
Sayı 9 4 13
Toplam
% 18,0% 8,0% 13,0%
Evleri Ellerinden Alınacak
Sayı 0 1 1
Toplam
% 0% 2,0% 1,0%
Toplam
Sayı 50 50 100
Toplam
% 100,0% 100,0% 100,0%
ÇalıĢma kapsamında her iki mahallede görüĢülen kiĢilere kentsel dönüĢüm
projesi hakkında ne düĢündükleri sorulduğunda, toplamda 39 kiĢinin (%39) projenin
yıkım anlamına geldiğini vurguladığı görülmektedir. BaĢıbüyük Mahallesinde 21,
Gülsuyu Mahallesinde ise 18 kiĢinin kentsel dönüĢüm projesinin hayata geçirilmesi
halinde yıkımlar yaĢanacağını düĢündüğü sonucu karĢımıza çıkmaktadır. BaĢıbüyük
Mahallesinden 15, Gülsuyu Mahallesinden 18 kiĢi (toplamda 33 kiĢi ve %33),
270
kentsel dönüĢüm projesinin yaĢam alanlarını ve oturmakta oldukları mahalleleri, üst
gelir gruplarının yaĢam alanı haline getirme amaçlı bir uygulama olduğunu
düĢündüğünü ifade etmiĢtir. Her iki mahallede kiracı olarak ikamet eden kiĢilerden
14‟ü (%14) kentsel dönüĢüm projesi uygulanırsa kiracıların oldukça zor duruma
düĢeceğini dile getirmiĢtir. Bu kiĢilerin 5‟i BaĢıbüyük Mahallesinde, 9‟u ise Gülsuyu
Mahallesinde yaĢamaktadır. Mahallelerde kiracı olarak oturmakta olan kiĢiler (aylık
kira bedelleri 150 ile 400 TL arasında değiĢmektedir) ödedikleri kira bedellerinin
oldukça düĢük olduğunu ve Ġstanbul‟da bu bedellerde ev bulamayacaklarını
vurgulamıĢlardır.
GörüĢüme yapılan kiĢilerin kentsel dönüĢüm projeleri hakkında
söylediklerinden bazılarını aynen aktarmak, kentsel dönüĢüm geçiren mahalle
sakinlerinin neler hissettiklerini ve düĢündüklerini anlamak açısından yararlı
olacaktır.
“Mahalle yıkılacak ve parası olanlar gelip buralara yerleşecekler. Biz bu evleri
yaparken çocuklarımıza ayakkabı almadık, hiçbir şeyin kalitelisini almadık, boğazımızdan
kıstık evi bitirmek için. O zaman niye evleri yaptırdılar? Yıkacaklar buraları bizi de sokağa
atacaklar. 4 çocuğumun eğitiminden çaldım ben bu evi yapmak için. Daha ekmeği yeni
tanıdık, rahata erdik yıkım çıktı başımıza. Dünya artık zenginlerin, fakirlere yaşam hakkı
yok. Neymiş kaçakmış, deprem varmış. Tamam, beni atmadan yap ne yapacaksan. Ama
dertleri o değil ki biz gidelim ağalar, paşalar yerleşsin buralara istiyorlar. Telefon,
doğalgaz, köprüler, elektrik ne varsa sattı bunlar. Şimdi de garibanların evlerine göz
diktiler.”
“Bizi kutu gibi evlere tıkmak istiyorlar. Yaptıkları evler nerede? Su kuyularının
üzerinde. Toplu konut değil toplu mezar olacak o binalar. Üstüne de bir sürü borç. Yıllara
bölecekmiş borcu, o kadar yaşayacağımız ne malum? Çocuklarımıza zor bakıyoruz bir de
borç mu bırakalım?”
“Bizi buradan atmak için yapıyorlar. İnsanlar senelerce emeğini vermiş, yememiş
içmemiş ev yapmış. Belgeleri verilmiş şimdi kaçak diyorlar. Kaçaksa bu mahalle yol, su,
elektrik niye getirildi? Belediye her şeyi kendi çıkarına göre yapıyor. Tapu tahsis belge
paralarını aldı, vergi alıyor. Elektrik, su, doğalgaz bağladı planlarda boş gösteriyor
buraları. Sahte noter bile getirir bunlar, bir gecede kanun çıkarırlar.”
“Mahalleyi zenginlere vermek için yapıyorlar. TOKİ ve belediyenin de cepleri güzel
dolacak. 1968’den beri harç, kum, briket taşıyarak yoktan var ettik biz bu mahalleyi. Yeni mi
fark ettiler burayı? İstanbul’da yer kalmadı buralara göz koydular.”
“Dönüşüm mü sürgün mü bilemedik. Polis zoruyla yapıyorlar. İnsanları sürgüne
gönderiyorlar, ranta hizmet ediyorlar. Amaç mahalleyi yapılandırmak değil mahalleliyi
dağıtmak. Buradaki insanlar dar gelirli, kıyı-köşeye sürülmek isteniyorlar. Zemini sağlam,
manzarası güzel yer bulmuşsun garibana mı bırakacaksın? Emekçileri, yoksulları
İstanbul’dan sürmenin yolu olarak buldular kentsel dönüşümü. Bizi çıkartacaklar
mahalleden zenginlere peşkeş çekecekler.”
271
“Rantsal bölüşümdür. Yoksul mahallelerini bitirip insanları kendine bağlıyor. Evimi
alıyor, bilmem kaç yıl taksitle ev veriyor. Ömür boyu bana çalış diyorYılların emeğini
elimden alacaklar. Yıkıp birilerine yaşam alanı açacaklar. Bana da TOKİ ev verecekmiş.
Emeğimin karşılığını veremezler. Vermesinler de zaten ama yıkmasınlar da.”
“Bizi düşünen yok ki. Evsahibine bağlıyız. Verirse evini başka kiralık bakarız, söz
hakkı tanıyan mı var? Evsahipleri en kötüsü anlaşır TOKİ’den ev alır. Biz ne yapacağız?
Bize de kiralık verecekler mi?”
“Kentsel dönüşüm emekçi mahallelerinin lüks villalara, 70 katlı binalara
dönüştürülme projesidir. Sermayenin ve zenginlerin çıkarına hizmet eden bir rant projesidir. Parası olmayana yaşama, barınma hakkı tanımayan bir projedir. Gerçekleşmemesi gereken
bir yıkım projesidir. Sadece evlerin yıkılması anlamında söylemiyorum; yaşamların ve
insanların da yıkımı projesidir.”
Tablo 32. GörüĢülen KiĢinin Kentsel DönüĢüm Projesi Doğrultusunda Ne
Yapmayı DüĢündüğü
GörüĢmenin Yapıldığı
Mahalle Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Sonuna Kadar Direnecek ve Evini
Terk Etmeyecek
Sayı 36 34 70
Toplam
% 72,0% 68,0% 70,0%
Tek BaĢına Hiçbir ġeye Gücü
Yetmez
Sayı 4 4 8
Toplam
% 8,0% 8,0% 8,0%
Kiracı Olduğu Ġçin Evsahibine Bağlı
Sayı 4 9 13
Toplam
% 8,0% 18,0% 13,0%
TOKĠ’den Uygun Kirayla Ev
Verirlerse TaĢınır
Sayı 1 0 1
Toplam
% 2,0% 0% 1,0%
Hakkını Verirlerse Evini Verecek
Sayı 5 3 8
Toplam
% 10,0% 6,0% 8,0%
Toplam
Sayı 50 50 100
Toplam
% 100,0% 100,0% 100,0%
GörüĢülen kiĢilere kentsel dönüĢüm projesi doğrultusunda ve bu süreçte ne
yapmayı düĢündükleri sorulduğunda, BaĢıbüyük Mahallesinden 36, Gülsuyu
Mahallesinden 34 ve toplamda 70 kiĢi (%70) kentsel dönüĢüm projesine karĢı sonuna
kadar direneceğini ve evini terk etmeyeceğini vurgulamıĢtır. Kentsel dönüĢüm
projesine karĢı ve yaĢam alanlarına sahip çıkma adına tek baĢına hiçbir Ģey
yapamayacağını ve mahallelinin birlik olması gerektiğini ifade eden toplam 8 kiĢi
(%8) bulunmaktadır. Her iki mahallede bu ifadeyi kullanan 4‟er kiĢi ile görüĢme
gerçekleĢtirilmiĢtir. Kiracı olduğu için söz hakkı olmadığını ve ev sahibinin vereceği
272
karara bağlı olduğunu ifade eden 13 kiĢi (%13) bulunmaktadır ve bu kiĢilerden 4‟ü
BaĢıbüyük Mahallesinde, 9‟u ise Gülsuyu Mahallesinde yaĢamaktadır. Yine kiracı
olan ve BaĢıbüyük Mahallesinde ikamet eden 1 kiĢi kentsel dönüĢüm projesi
sonucunda TOKĠ konutlarından uygun kira bedeli karĢılığında ev verilirse bu konuta
taĢınacağını dile getirmiĢtir. Sahip olduğu konut karĢılığında hak ettiği bedeli (nakit
ya da konut) verilirse belediye ile anlaĢacağını söyleyen kiĢi sayısı BaĢıbüyük
Mahallesinde 5 ve Gülsuyu Mahallesinde 3 kiĢidir. Bu ifadeyi kullanan kiĢi sayısı
toplamda 8 kiĢidir ve görüĢülen tüm kiĢiler içinde %8‟lik bir orana karĢılık
gelmektedir.
Tablo 33. GörüĢülen KiĢiye Göre Oturduğu Mahallede YaĢayanların Kentsel
DönüĢüm Sürecinden Nasıl Etkilenecekleri
GörüĢmenin Yapıldığı
Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Herkesin Düzeni Bozulacak Sayı 10 5 15
Toplam % 20,0% 10,0% 15,0%
Mahalleli Yerinden Edilecek Sayı 30 27 57
Toplam % 60,0% 54,0% 57,0%
Evlerini Kaybedecekler Sayı 10 4 14
Toplam % 20,0% 8,0% 14,0%
Kentsel DönüĢüm
GerçekleĢtirilemez
Sayı 0 14 14
Toplam % 0% 28,0% 14,0%
Toplam
Sayı 50 50 100
Toplam
% 100,0% 100,0% 100,0%
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilere mahalle sakinlerinin kentsel dönüĢüm
sürecinden nasıl etkileneceklerini düĢündükleri sorulduğunda, BaĢıbüyük
Mahallesinden 30, Gülsuyu Mahallesinden 27 ve toplamda 57 kiĢi (%57) kentsel
dönüĢüm projesi gerçekleĢtirilirse mahalle sakinlerinin yerinden edileceğini yani
yaĢam alanlarını terk etmek zorunda kalacağını düĢündüğünü vurgulamıĢtır. Her iki
mahalleden 15 kiĢi (%15) kentsel dönüĢüm projesinin mahalle halkının düzenini
bozacağını düĢündüğü görülmektedir. Bu Ģekilde düĢünen kiĢi sayısı BaĢıbüyük
Mahallesinde 10 iken, Gülsuyu Mahallesinde 5‟tir. Bu düĢünceyi paylaĢan kiĢiler
genel olarak kentsel dönüĢüm projesinin gerçekleĢtirilmesi durumunda mahalle
sakinlerinin yaĢama alıĢkanlıkları baĢta olmak üzere; iĢ, ulaĢım, tüketim, sosyal
273
iliĢkiler vb konularda alıĢkanlıklarını devam ettiremeyeceklerini vurgulamıĢlardır.
BaĢıbüyük Mahallesinden 10 ve Gülsuyu Mahallesinden 4 kiĢi olmak üzere, her iki
mahalleden toplamda 14 kiĢi (%14) kentsel dönüĢüm projesi ile birlikte mahalle
sakinlerinin evlerini kaybedeceklerini düĢündüğünü ifade etmiĢtir. Tamamı Gülsuyu
Mahallesinden olmak üzere 14 kiĢi net bir biçimde mahallelerinde kentsel dönüĢüm
uygulamasının hayata geçirilemeyeceğini, bu yönde bir adım atılırsa Ģiddetli
olayların yaĢanacağını ve mahallelinin hiçbir biçimde yaĢam alanına müdahale
edilmesine izin vermeyeceğini düĢündüklerini dile getirmiĢlerdir.
GörüĢmeler kapsamında mahalle sakinlerinin bu soruya iliĢkin kullandıkları
ifadelerden bazı alıntılar Ģu Ģekildedir:
“Apartmana alışamayız biz. Şimdi benim gibi yaşlılara o binalarda ev verseler nasıl
yaparız? Asansöre binmeyi bilmem, aşağı insem yukarı çıkamam yukarı çıksam aşağı
inemem. 15. katta dışarı çıkayım desen nasıl çıkacaksın elektrik falan kesilse. Komşunla
nasıl oturacaksın? Biz şimdi kim kapısının önündeyse yanına oturuveriyoruz.”
“O binalarda yaşayamayız biz. Çık diyor bloklara yerleş. Bir kere bahçeye alışkınız
biz, dört duvar arasında ne yaparız? Hadi çıktık diyelim TOKİ’ye, borcu ödesen aidatı vb
nasıl ödeyeceksin? Evine ev veriyorum diyor. Komşumu, bahçemi, rahatımı da verebilecek
mi? Evimizi elimizden alacak, borçla ev verecek. Hadi ödeyemedin borcu durduk yere niye
evinden olayım ki?”
“Gülsuyunda sıkıntılı olur süreç. Mahalle örgütlü bir yer, bu yüzden en sona
bıraktılar. En büyük direnişle burada karşılaşırlar. 3. dünya savaşı çıkar burayı yıkmaya
kalkarlarsa.”
“Maddi/manevi dayanışma çok yoğun burada. İnsanlar başka yerde bunu
sağlayamaz.”
“Gülsuyu zaten mücadele geleneğinden gelen bir yer. Burada bu şekliyle projeyi
yapmaya kalkarlarsa hoş şeyler yaşanmaz.”
“İnsanların ne olacağı muamma. Yıllarca çalış uğraş ev yap, birileri gelsin hadi git
desin. Olacak iş mi? Darmadağın olur buralar. Kimi memlekete döner, kimi kiraya çıkar. Ev
yapacak yer mi bıraktılar? Bu yaştan sonra yer bulup da evi kim yapacak? Yapsak onu da
yıkarlar. Çok katlılar canlı mezar. Apartmanda kiminle oturacağımız belli değil. Hiç
sevmediğin kişi gelip karşı dairene yerleşecek, ömür boyu işkence.”
“Mahalle karışır ama onların istediği gibi bir dönüşüm olmaz, olamaz. Yıkıma izin
vermeyiz. Dayanışma ile yaptığımız evleri dayanışma ile koruruz.”
274
Tablo 34. GörüĢülen KiĢinin Oturduğu Mahallede YaĢayanların Kentsel
DönüĢüme Yönelik Tutumları Hakkında Ne DüĢündüğü
GörüĢmenin Yapıldığı
Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Herkes KarĢı Sayı 41 43 84
Toplam % 82,0% 86,0% 84,0%
KarĢı Çıkanlar da Var AnlaĢmak
Ġsteyenler de
Sayı 8 7 15
Toplam % 16,0% 14,0% 15,0%
Birlik Olmak ġart Ama Ġnsanlar
Korkuyor
Sayı 1 0 1
Toplam % 2,0% 0% 1,0%
Toplam
Sayı 50 50 100
Toplam
% 100,0% 100,0% 100,0%
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilere oturmakta oldukları mahallede
yaĢayanların kentsel dönüĢüm projesine yönelik tutumları hakkında ne düĢündüğü
sorulduğunda, BaĢıbüyük Mahallesinden 41 ve Gülsuyu Mahallesinden 43 kiĢinin
(%84) mahalle sakinlerinin projeye karĢı olduğunu düĢündükleri görülmektedir.
Mahalle sakinlerinin bir kısmının karĢı çıktığını, bir kısmının ise belediye ile
anlaĢmak istediğini vurgulayan toplamda 15 kiĢi bulunmaktadır. Bu kiĢilerden 8‟i ile
BaĢıbüyük Mahallesinde, 7‟si ile de Gülsuyu Mahallesinde görüĢme
gerçekleĢtirilmiĢtir. BaĢıbüyük Mahallesinden 1 kiĢi (%1) kentsel dönüĢüm projesine
yönelik olarak mahallelinin bir arada durması ve ortak hareket etmesi gerektiğini,
ancak mahalle sakinlerinin korku taĢıdıklarını düĢündüğünü ifade etmiĢtir.
275
Tablo 35. GörüĢülen KiĢinin Kentsel DönüĢüm Sürecinde Neler YaĢadığı
GörüĢmenin Yapıldığı
Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Polisin Sert Müdahalesi
Sayı 25 0 25
Toplam
% 50,0% 0% 25,0%
Psikolojisi Bozuldu ve Ne Zaman
Müdahale Olacak Diye Tetikte
Bekliyor
Sayı 13 0 13
Toplam
% 26,0% 0% 13,0%
Gözaltına Alındı
Sayı 11 0 11
Toplam
% 22,0% 0% 11,0%
Geçici Felç Oldu
Sayı 1 0 1
Toplam
% 2,0% 0% 1,0%
Henüz Mahallesine Yönelik Bir
Müdahale Yok
Sayı 0 50 50
Toplam
% 0% 100,0% 50,0%
Toplam
Sayı 50 50 100
Toplam
% 100,0% 100,0% 100,0%
BaĢıbüyük ve Gülsuyu Mahallelerinde yapılan görüĢmelerde mahalle
sakinlerine kentsel dönüĢüm projesinin baĢlamasıyla birlikte neler yaĢadığı
sorulduğunda, Gülsuyu Mahallesinde görüĢülen kiĢilerin tamamı (50 kiĢi ve %50)
henüz mahallesine yönelik bir müdahale olmadığını dile getirmiĢtir. Maltepe Ġlçe
Belediyesi her iki mahalleyi aynı süreçte kentsel dönüĢüm alanı ilan etmesine karĢın,
öncelikle BaĢıbüyük Mahallesinde uygulamayı baĢlatmıĢtır. Gülsuyu Mahallesi
sakinleri bu durumun kendi mahallelerinin örgütlü olmasından ve politik yapısından
kaynaklandığını, hatta belediyenin ve TOKĠ‟nin mahallelerinde karĢılaĢacakları
tepkiyi bildiklerini ve kendilerinden çekindiklerini ifade etmiĢlerdir. BaĢıbüyük
Mahallesi sakinleri ise TOKĠ konutlarını inĢa etmek üzere Ģantiye kurulması ile
birlikte mahallelerinde kentsel dönüĢüm projesinin temellerinin atıldığını dile
getirmiĢlerdir. Mahalle sakinlerinin Ģantiyenin kurulmasını engelleme çabaları
karĢılığında polisin sert müdahalesi ile karĢılaĢtığını ifade eden kiĢi sayısı 25‟tir.
Aynı mahalleden 11 kiĢi polisin sert müdahalesi sonrasında gözaltına alındığını dile
getirmiĢtir. BaĢıbüyük Mahallesinde görüĢülen 13 kiĢi de mahallelerine yönelik
müdahalenin baĢlamasıyla birlikte psikolojisinin bozulduğunu ve her an yıkım
276
olabilir endiĢesiyle tetikte beklediğini vurgulamıĢtır. Yine BaĢıbüyük Mahallesinde
görüĢülen 1 kiĢi mahallesinde kentsel dönüĢüm projesinin baĢlaması ve yaĢanan
olaylar sırasında geçici felç olduğunu ifade etmiĢtir.
Tablo 36. GörüĢülen KiĢinin Oturduğu Mahallede Kentsel DönüĢüm Sürecinde
Neler YaĢandığı
GörüĢmenin Yapıldığı
Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Polisle ÇatıĢmalar Ve Gözaltına
Almalar YaĢandı
Sayı 41 0 41
Toplam
% 82,0% 0% 41,0%
TOKI Konutları Yükseldikçe
Ġnsanların Psikolojisi Bozuldu
Sayı 4 0 4
Toplam
% 8,0% 0% 4,0%
AnlaĢmak Ġsteyenlerle Ġstemeyenler
Arasında Gerginlikler Çıktı
Sayı 2 0 2
Toplam
% 4,0% 0% 2,0%
Hastaneye Kaldırılanlar Oldu
Sayı 3 0 3
Toplam
% 6,0% 0% 3,0%
Ġmza Toplandı ve Dava Açıldı
Sayı 0 37 37
Toplam
% 0% 74,0% 37,0%
Seminer-Panel-Toplantı Düzenlendi
Sayı 0 13 13
Toplam
% 0% 26,0% 13,0%
Toplam
Sayı 50 50 100
Toplam
% 100,0% 100,0% 100,0%
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilere yaĢamakta olduğu mahallenin kentsel
dönüĢüm projesi kapsamına alınmasıyla birlikte mahallesinde neler yaĢandığı
sorulduğunda, her iki mahalledeki görüĢmelerde farklı cevaplar alındığı
görülmektedir. BaĢıbüyük Mahallesinde görüĢülen kiĢilerden 41‟i polisle çatıĢmalar
yaĢandığı ve mahalle sakinlerinden gözaltına alınanlar olduğunu dile getirmiĢtir.
Yine aynı mahalleden 4 kiĢi TOKĠ konutları yükseldikçe mahalle sakinlerinin
psikolojisinin bozulduğunu vurgularken; 2 kiĢi belediye ile anlaĢmak isteyenlerle
projeye karĢı çıkanlar arasında gerginlikler yaĢandığını dile getirmiĢ ve 3 kiĢi de
mahalle sakinlerinden rahatsızlanarak hastaneye kaldırılanlar olduğunu ifade
etmiĢtir. Kentsel dönüĢüm alanı içinde yer almasına karĢın görüĢmeler yapılırken
277
henüz bir adımın atılmamıĢ olduğu Gülsuyu Mahallesinde ise 37 kiĢi mahalle
sakinlerinin projeye karĢı imza toplayarak iptal davası açtığını; 13 kiĢi de mahallede
kentsel dönüĢüme iliĢkin seminer-panel ve toplantıların düzenlendiğini dile
getirmiĢtir. Tabloya bakıldığında Gülsuyu Mahallesi sakinlerinin projeden önceden
haberdar olmaları sayesinde, haklarını arama konusunda daha Ģanslı oldukları
görülmektedir. Bu durumun ortaya çıkmasında BaĢıbüyük Mahallesi‟ndeki
uygulamanın önceden baĢlamıĢ olmasının farkındalık yaratması kadar, mahalle
muhtarı ve derneğinin halkı bilgilendirmesinin de etkili olduğu söylenebilir.
Tablo 37. GörüĢülen KiĢinin ġu An Oturduğu Evin Bulunduğu Alanın Kentsel
DönüĢüm Sürecinde Değer Kazanıp Kazanmayacağı Hakkındaki GörüĢü
GörüĢmenin Yapıldığı
Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Değer Kazanır Ama Mahalleliye Bir
Yararı Olmaz
Sayı 37 26 63
Toplam
% 74,0% 52,0% 63,0%
Kesinlikle Kazanır
Sayı 10 14 24
Toplam
% 20,0% 28,0% 24,0%
Kazanacak ki Göz Koydular
Sayı 3 10 13
Toplam
% 6,0% 20,0% 13,0%
Toplam
Sayı 50 50 100
Toplam
% 100,0% 100,0% 100,0%
GörüĢülen kiĢilere görüĢmenin yapıldığı konutun bulunduğu alanın kentsel
dönüĢüm sürecinde değer kazanıp kazanmayacağı hakkındaki görüĢleri
sorulduğunda, BaĢıbüyük Mahallesinden 37, Gülsuyu Mahallesinden 26 ve toplamda
63 kiĢi (%63), oturmakta olduğu konutun bulunduğu alanın değer kazanacağını
ancak bu kazanımın mahalle sakinlerine bir yararı olmayacağını vurgulamıĢtır. Her
iki mahalleden toplamda 24 kiĢi (%24) konutunun bulunduğu alanın kesinlikle değer
kazanacağını düĢündüğünü ifade etmiĢtir. Bu kiĢilerden 10‟u ile BaĢıbüyük
Mahallesinde görüĢülürken; 14‟ü ile Gülsuyu Mahallesinde görüĢme
gerçekleĢtirilmiĢtir. Mahallerinin oldukça eski yerleĢim alanları olmasına karĢın
mahallelerine yakın dönemde müdahale edilmesinin bu alanların değer kazanacak
278
olmasından kaynaklandığını dile getiren BaĢıbüyük Mahallesinde 3, Gülsuyu
Mahallesinde 10 ve toplamda 13 (%13) kiĢi bulunmaktadır.
GörüĢülen kiĢilerin mahallesinin değer kazanıp kazanmayacağına iliĢkin
kullandığı ifadelerden yapılan alıntılar aĢağıda verilmektedir:
“Biz evleri yaparken dağ taştı buralar. Biz kurduk mahalleyi, ceremesini biz çektik.
3 kez imar affı yaşandı burada. Elektrik, su, doğalgaz, kablo TV getirdiler hala boş arazi
diyorlar. İstanbul’da yer kalmadı şimdi buralara göz diktiler. Şimdi fark ettiler buraları.
Zemin sağlam, manzara iyi, depremde yıkılan ev yok. Zaten değerli buralar iyice
değerlenecek ama bize bırakmayacaklar.”
“Çoktan birilerine satılmıştır bile buralar. İstanbul’da var mı böyle başka yer?
Değer kazanacak olmasa sermeye saldırır mı? Kentsel dönüşümün altında büyük bir vurgun
yatıyor. “TOKİ değer kazanmayacak bir yere göz diker mi? Sıraya koymuşlar İstanbul’un
semtlerini, neresi değerliyse orayı yıkıyorlar.”
“Değerli ama tapuları vermiyor ki belediye. Verse bize yarar, ama malı kendileri
götürmek için bizi atmaya çalışıyorlar.”
“İstanbul’un balkonu burası, en değerli toprağı. Zaten değerli baksana şu
manzaraya nerede var? Millet yarışır burada ev almak için.”
“Manzara-zemin yüzünden buralar çoktan zenginlere parsellendi. Çoktan satıldı çok
büyük rakamlara. Üniversite geldi, Carre Four geldi değer kazandı buralar. Şimdi elimizden
almak istiyorlar. Bu kadar değerli olmasa gelirler mi?”
“Değer illa ki artacak ama kim için? İlla bu evler yıkılacaksa bıraksınlar biz
müteahhitle anlaşalım yıkıp apartmanlar yaptıralım. Ama işlerine gelmez böylesi. Rantı
götürecek başkaları var mahalleliyi düşünen kim?”
Tablo 38. GörüĢülen KiĢiye Kentsel DönüĢüm Projesi Kapsamında Nasıl Bir
Teklif Yapıldığı
GörüĢmenin Yapıldığı
Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Evi Yıkılacak+Borçlandırılarak TOKI
Konutu Verilecek
Sayı 32 0 32
Toplam % 64,0% 0% 32,0%
Hiçbir Teklif/GörüĢme Yapılmadı Sayı 18 50 68
Toplam % 36,0% 100,0% 68,0%
Toplam Sayı 50 50 100
Toplam% 100,0% 100,0% 100,0%
GörüĢülen kiĢilere kentsel dönüĢüm projesi kapsamında süreç içinde bir teklif
yapıldıysa bu teklifin içeriğinin ne olduğu sorulduğunda; BaĢıbüyük Mahallesinden
32 kiĢi sahip olduğu konuta bir değer biçileceği, konutunun yıkılacağı, konutuna
biçilen değer düĢülerek TOKĠ konutlarından borçlandırma karĢılığında ev verileceği
279
Ģeklinde bir teklif yapıldığını ifade etmiĢtir. Mevcut konutlarına karĢılık TOKĠ
konutlarından ev verileceği söylenen kiĢilere böyle bir teklife nasıl baktıkları
sorulmadığı gibi; borçlanacakları miktarı ödeyip ödeyemeyecekleri, ekonomik
durumları ve çalıĢıyor olup olmadıkları, teklif edilen konutun hane halkı için yeterli
olup olmadığı vb hiçbir Ģey sorulmamıĢtır. Gülsuyu Mahallesinde görüĢülen kiĢilerin
tamamı (50 kiĢi), BaĢıbüyük Mahallesinden 18 kiĢi ve toplamda 68 kiĢi (%68)
kendisine hiçbir teklif yapılmadığını ifade etmiĢtir.
Tablo 39. GörüĢülen KiĢinin Kentsel DönüĢüm Projesi Kapsamında Yapılan
Teklif Hakkında Ne DüĢündüğü
GörüĢmenin Yapıldığı
Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Yükleneceği Borcu Ödeyemez Sayı 20 0 20
Toplam % 40,0% 0% 20,0%
Hiçbir ġekilde Kabul Edilemez Sayı 12 0 12
Toplam % 24,0% 0% 12,0%
Hiçbir Teklif/GörüĢme
Yapılmadı
Sayı 18 50 68
Toplam % 36,0% 100,0% 68,0%
Toplam
Sayı 50 50 100
Toplam
% 100,0% 100,0% 100,0%
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilere kentsel dönüĢüm projesi kapsamında
kendilerine yapılan bir teklif varsa bu teklif hakkında ne düĢündükleri sorulduğunda,
BaĢıbüyük Mahallesinden 18, Gülsuyu Mahallesinden 50 ve toplamda 68 kiĢi (%68)
kendisine yapılan bir teklif olmadığını dile getirmiĢtir. Sahip olduğu konutuna bir
değer biçilerek, bu değer TOKĠ konutlarının değerinden düĢülerek borçlandırma
yoluyla ev verilmesi teklif edilen BaĢıbüyük Mahallesindeki 32 kiĢiden 20‟si bu
borcu ödeyecek durumunun olmadığını ifade ederken; 12 kiĢi ise bu teklifin hiçbir
Ģekilde kabul edilemeyeceğini vurgulamıĢtır. TOKĠ konutları BaĢıbüyük
Mahallesinde su kuyularının bulunduğu bir alana inĢa edilmiĢ ve mahalleliden
belediye ile anlaĢarak bu konutlara taĢınmaları ve evlerini devretmeleri talep
edilmiĢtir. Mahalleli projeye tüm karĢı çıkıĢ nedenleri bir yana bu konutların
zemininin sağlam olmaması nedeniyle TOKĠ konutlarına taĢınmayı reddetmektedir.
280
Tablo 40. GörüĢülen KiĢinin Kendisine Yapılan Teklifle Mevcut KoĢullarını
KarĢılaĢtırdığında Ne DüĢündüğü
GörüĢmenin Yapıldığı
Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Zaten Zor Olan KoĢullar Ġyice
ZorlaĢacak
Sayı 18 0 18
Toplam
% 36,0% 0% 18,0%
Apartmana Tıkılmaktansa Müstakil
Ev Daha Ġyi
Sayı 14 0 14
Toplam
% 28,0% 0% 14,0%
Hiçbir Teklif/GörüĢme Yapılmadı
Sayı 18 50 68
Toplam
% 36,0% 50,0% 68,0%
Toplam
Sayı 50 50 100
Toplam
% 50,0% 50,0% 100,0%
GörüĢülen kiĢilere kentsel dönüĢüm projesi kapsamında kendilerine yapılan
teklifle mevcut koĢullarını karĢılaĢtırdıklarında ne düĢündükleri sorulduğunda,
BaĢıbüyük Mahallesinde görüĢülen 18 kiĢi, zaten zor olan hayat koĢullarının iyice
zorlaĢacağını ifade etmiĢtir. Bu kiĢiler teklifi kabul etmeleri durumunda
yüklenecekleri borcun dıĢında aidat, yakıt vb harcama kalemlerinin de ortaya
çıkacağını, komĢuluk iliĢkilerinin ve dolayısıyla yardımlaĢmanın eskisi gibi
olmayacağını, yaĢam biçimlerini ve alıĢkanlıklarını değiĢtirmek zorunda
kalacaklarını, genel olarak hayatlarının olumsuz etkileneceğini düĢündüklerini dile
getirmiĢlerdir. Yine BaĢıbüyük Mahallesinden 14 kiĢi müstakil evde oturmaktan
mutlu olduğunu ve oturdukları konutların apartman dairelerine kıyasla daha
yaĢanabilir olduğunu belirtmiĢlerdir. Gülsuyu Mahallesinden 50 ve BaĢıbüyük
Mahallesinden 18 kiĢi (toplamda 68 kiĢi ve %68) hiçbir teklif almadığını ifade
etmiĢtir.
281
Tablo 41. GörüĢülen KiĢinin Kentsel DönüĢüm Projesinin BaĢ Aktörü Olarak
Kimi Gördüğü
GörüĢmenin Yapıldığı Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
AKP Sayı 14 25 39
Toplam % 28,0% 50,0% 39,0%
AKP+Belediye Sayı 8 10 18
Toplam % 16,0% 20,0% 18,0%
TOKI+Belediye Sayı 9 5 14
Toplam % 18,0% 10,0% 14,0%
Sermaye Sayı 1 7 8
Toplam % 2,0% 14,0% 8,0%
Belediye+TOKI+Muhtar
Sayı 6 0 6
Toplam % 12,0% 0% 6,0%
Belediye+Muhtar Sayı 8 0 8
Toplam % 16,0% 0% 8,0%
AKP+TOKI Sayı 4 3 7
Toplam % 8,0% 6,0% 7,0%
Toplam Sayı 50 50 100
Toplam % 100,0% 100,0% 100,0%
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilere kentsel dönüĢüm projelerinin baĢ
aktörü olarak kimi gördükleri sorulduğunda, AKP‟yi yani mevcut hükümeti kentsel
dönüĢüm konusunda en etkili aktör olarak gösteren kiĢi sayısı her iki mahallede
%39‟luk bir oranla toplam 39 kiĢidir. Kentsel dönüĢümden AKP‟yi sorumlu tutan
kiĢilerin 14‟ü ile BaĢıbüyük Mahallesinde ve 25‟i ile Gülsuyu Mahallesinde görüĢme
gerçekleĢtirilmiĢtir. Kentsel dönüĢüm projelerinin ortaya çıkması ve uygulanmasında
AKP ile birlikte belediyenin de etkili olduğunu söyleyen kiĢi sayısı BaĢıbüyük
Mahallesinde 8 ve Gülsuyu Mahallesinde 10 iken (toplamda 18 kiĢi ve %18); AKP
ve TOKĠ iĢbirliğinin kentsel dönüĢüm uygulamalarının önünü açtığını dile getiren 7
kiĢi (%7) bulunmaktadır ve bu kiĢilerden 4‟ü BaĢıbüyük Mahallesi, 3‟ü de Gülsuyu
Mahallesi sakinidir. Belediye ve TOKĠ ile iĢbirliği içinde kentsel dönüĢüm
projelerinin önünü açan yapının AKP olduğunu ifade edenler de dikkate alındığında,
toplamda 64 kiĢinin (görüĢülen tüm kiĢilerin %64‟ü) kentsel dönüĢümün en etkili
aktörü olarak hükümeti gösterdikleri görülmektedir. GörüĢülen kiĢilerden 14‟ü (%14)
kentsel dönüĢüm sürecinin baĢ aktörlerinin TOKĠ ve belediye olduğunu dile
getirirken bu cevabı verenlerin mahallelere göre dağılımının BaĢıbüyük Mahallesi
282
için 9 kiĢi ve Gülsuyu Mahallesi için 5 kiĢi Ģeklinde olduğu görülmektedir.
BaĢıbüyük Mahallesinden 1 kiĢi ve Gülsuyu Mahallesinden 7 kiĢi (toplamda 8 kiĢi ve
%8), sermaye kesiminin kentsel alanlarda kendine yer bulmak için kentsel dönüĢüm
projelerine önayak olduğunu düĢündüğünü vurgulamıĢtır. BaĢıbüyük Mahallesinden
6 kiĢi kentsel dönüĢüm projesinin belediye, TOKĠ ve muhtar iĢbirliğiyle
hazırlandığını ifade ederken aynı mahalleden 8 kiĢi belediye ve muhtarı en etkili
aktör olarak göstermiĢtir.
Tablo 42. GörüĢülen KiĢinin Kentsel DönüĢüm Projesini HazırlamıĢ Olan
Belediye BaĢkanına Oy Verip Vermediği
GörüĢmenin Yapıldığı Mahalle Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Hayır Vermedi
Sayı 47 46 93
Toplam % 94,0% 92,0% 93,0%
Evet Verdi Sayı 3 4 7
Toplam % 6,0% 8,0% 7,0%
Toplam Sayı 50 50 100
Toplam % 100,0% 100,0% 100,0%
GörüĢülen kiĢilere kentsel dönüĢüm projesini hazırlayan ve mahallelerini
kentsel dönüĢüm kapsamına alan belediye baĢkanına oy verip vermedikleri
sorulduğunda, BaĢıbüyük Mahallesinden 47, Gülsuyu Mahallesinden 46 ve toplamda
93 kiĢi (%93) oy vermediğini ifade etmiĢtir. Kentsel dönüĢüm projesini hazırlayan
belediye baĢkanına oy verdiğini dile getiren toplam 7 kiĢi bulunmaktayken; bu
kiĢilerden 3‟ü ile BaĢıbüyük Mahallesinde 4‟ü ile de Gülsuyu Mahallesinde
görüĢülmüĢtür.
283
Tablo 43. GörüĢülen KiĢinin Söz Hakkı Olsa Mahallesine Yönelik Nasıl Bir
Uygulama Yapılmasını Ġstediği
GörüĢmenin Yapıldığı
Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Evlerimizin Tapusu Verilsin ve Ne
Yapacağımıza Kendimiz Karar
Verelim
Sayı 16 3 19
Toplam
% 32,0% 6,0% 19,0%
Evler Yıkılmasın
Sayı 12 5 17
Toplam
% 24,0% 10,0% 17,0%
Yıkım Olmadan ĠyileĢtirme Yapılsın
Sayı 22 14 36
Toplam
% 44,0% 28,0% 36,0%
Altyapı Sorunları Giderilsin
Sayı 0 28 28
Toplam
% 0% 56,0% 28,0%
Toplam
Sayı 50 50 100
Toplam
% 100,0% 100,0% 100,0%
GörüĢülen kiĢilere kendilerine söz hakkı tanınsa yaĢamakta olduğu mahalleye
yönelik nasıl bir uygulama yapılmasını istedikleri sorulduğunda, alınan cevapların
ortak özelliğinin, mahalle sakinlerinin yaĢamlarını mahallelerinde sürdürmek istediği
Ģeklinde olduğu görülmektedir. Her iki mahallede de görüĢülen kiĢilerin
mahallelerini terk etmelerine yol açmayacak uygulamaları talep ettikleri
görülmektedir. Bu doğrultuda en çok karĢılaĢılan cevabın, 36 kiĢinin (%36) dile
getirdiği “yıkım olmadan iyileĢtirme yapılması” olduğu görülmektedir. BaĢıbüyük
Mahallesinden 22 ve Gülsuyu Mahallesinden 14 kiĢinin konutlarında iyileĢtirme
yapılmasını istediği, ancak bu sürecin herhangi bir yıkıma yol açmadan
gerçekleĢtirilmesi gerektiğini vurguladığı görülmektedir. Bu vurguyu yapan kiĢiler
genel olarak konutlarına iliĢkin eksiklik ve sorunların bildirilmesi halinde gerekli
görülen çalıĢmaları yapabileceğini ve bu konuda belediyenin yol gösterici
olabileceğini ifade etmiĢlerdir. BaĢıbüyük Mahallesinden 16 ve Gülsuyu
Mahallesinden 3 kiĢi (toplamda 19 kiĢi ve %19) tapu belgelerinin verilmesini ve
konutlarının geleceğine yönelik kararlarda hak ve söz sahibi kılınmak istediğini dile
getirmiĢtir. Temel istek ve beklentisinin evinin yıkılmaması olduğunu ifade eden
toplam 17 kiĢi (%17) ile görüĢülürken; bu görüĢmelerin 12‟si BaĢıbüyük
284
Mahallesinde 5‟i ise Gülsuyu Mahallesinde gerçekleĢtirilmiĢtir. Gülsuyu
mahallesinde görüĢülen kiĢilerden 28‟i (%28) ise mahallelerinde konutlarından çok
altyapı anlamında sorunlar yaĢandığını ve mahallelerine yönelik bir uygulama
yapılmak isteniyorsa önceliğin bu konuya verilmesi gerektiğini belirtmiĢlerdir.
Tablo 44. GörüĢülen KiĢinin Hangi KoĢullarda Kentsel DönüĢüm Projesini
Kabul Edeceği
GörüĢmenin Yapıldığı
Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Mahalleli Ġsterse Arsa Değeri
Üzerinden Müteahhitle AnlaĢarak Ev
Yapsın
Sayı 5 0 5
Toplam
% 10,0% 0% 5,0%
Borçlandırmadan Ev Verilirse
Sayı 12 5 17
Toplam
% 24,0% 10,0% 17,0%
Aynı KoĢullarda Kiralık Ev Verirlerse
Sayı 3 1 4
Toplam
% 6,0% 2,0% 4,0%
Mahalleli Yerinden Edilmeden
Yapılırsa
Sayı 13 14 27
Toplam
% 26,0% 28,0% 27,0%
Hiçbir KoĢulda Kabul Etmez
Sayı 17 18 35
Toplam
% 34,0% 36,0% 35,0%
Mahallelinin de Karar Süreçlerinde
Yer Alması KoĢuluyla
Sayı 0 12 12
Toplam
% 0% 24,0% 12,0%
Toplam
Sayı 50 50 100
Toplam
% 100,0% 100,0% 100,0%
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilere belediye ve TOKĠ tarafından
hazırlanan kentsel dönüĢüm projesini hangi koĢullarda kabul edebilecekleri
sorulduğunda, BaĢıbüyük Mahallesinden 17 ve Gülsuyu Mahallesinden 18 kiĢi
(toplamda 35 kiĢi ve %35), kentsel dönüĢüm projesini hiçbir koĢulda kabul
etmeyeceğini dile getirmiĢtir. Kentsel dönüĢüm projesini kabul etmeyeceğini ancak,
mahalle sakinlerinin kendi istekleri doğrultusunda evlerini yıkıp apartman yapma
yolunu seçmeleri durumunda, müteahhitle kendilerinin anlaĢması Ģeklinde
gerçekleĢen bir dönüĢümü kabul edebileceğini ifade eden 5 kiĢi bulunmaktadır ve bu
kiĢilerin tamamıyla BaĢıbüyük Mahallesinde görüĢülmüĢtür. Sahip oldukları
285
konutlara bir değer biçilmesi ve bu değerin TOKĠ konutlarının fiyatlarından
düĢülerek kalan kısmı borçlanmaları yoluyla ev verilmesi fikrine sıcak bakmadığını
ve ancak konutuna karĢılık borçlandırmadan konut verilmesi durumunda projeyi
kabul edebileceğini belirten toplam 17 kiĢi (%17) ile görüĢülmüĢtür. Bu kiĢilerden
12‟si ile BaĢıbüyük Mahallesinde görüĢülürken 5 kiĢi ile de Gülsuyu Mahallesinde
görüĢme gerçekleĢtirilmiĢtir. BaĢıbüyük Mahallesinden 3 ve Gülsuyu Mahallesinden
1 kiĢi (toplamda 4 kiĢi ve %4) oturmakta oldukları konutlara ödedikleri kira bedeli
seviyesinde kiralık ev verilmesi durumunda kentsel dönüĢüm projesinin kabul
edilebilir hale geleceğini ifade etmiĢtir. Kentsel dönüĢüm projesine karĢı olduğunu
çünkü proje hayata geçirilirse mahalle sakinlerinin yerlerinden edilebileceği
endiĢesini taĢıdığını belirten ve ancak mahalle sakinlerinin yaĢam alanlarını terk
etmelerine neden olmayacak/yerlerinde kalmalarını sağlayacak bir proje hazırlanması
durumunda kentsel dönüĢümü kabullenebileceğini vurgulayan toplam 27 kiĢi (%27)
ile görüĢme gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu görüĢmelerin 13‟ü BaĢıbüyük Mahallesinde,
14‟ü ise Gülsuyu Mahallesinde yapılmıĢtır. Gülsuyu Mahallesinden 12 kiĢi kentsel
dönüĢüm projesi hazırlanırken mahalle sakinlerinin görüĢ, öneri ve beklentilerinin
sorulmadığını; yaĢam alanlarına dair alınacak kararlarda kendilerinin paydaĢ
kılınmadığını ve söz hakları bulunmadığını ifade ederek, mahalleliyi karar alma
süreçlerine dâhil etmeyen hiçbir projeyi kabul etmeyeceklerini vurgulamıĢlardır.
Gülsuyu Mahallesinde görüĢülen bu 12 kiĢi eğer kentsel dönüĢüm projesi mahalle
sakinlerinin de içinde bulunduğu bir platformda tekrar tartıĢılır ve yeniden
oluĢturulursa projenin kabul edilebilir olacağını belirtmiĢlerdir.
Tablo 43 ve 44‟e bir arada bakıldığında genel olarak her iki mahalle
sakinlerinin de kentsel dönüĢüm projesinden çok, projenin uygulama biçimine karĢı
oldukları görülmektedir. Yapılan görüĢmelerde hiçbir koĢulda projeyi kabul
etmeyeceğini ifade edenler de dahil olmak üzere mahalle sakinleri, kendilerini
sürecin dıĢında bırakan ve yaĢam alanlarından uzaklaĢmalarına yol açacak
uygulamalara karĢı olduklarını ifade etmiĢlerdir. Büyük çoğunluk açısından yıkımla
eĢdeğer görülen kentsel dönüĢüm uygulaması değil de yerinde dönüĢümü sağlayacak
uygulamaların hayata geçirilmesi durumunda, yaĢam alanlarına dair sorunları en iyi
bilen mahalle sakinleri ile uzlaĢılması çok da zor görünmemektedir. Bu çerçevede
kentsel alanları fiziksel, sosyal, kültürel, ekonomik ve çevresel boyutlarını gözeten
286
bir biçimde hazırlanan ve halk katılımını önceliği haline getiren projeler hazırlanması
durumunda, sağlıklı ve yaĢanabilir kent hedefine ulaĢılması daha kolay
görünmektedir.
Tablo 45. GörüĢülen KiĢinin Kentsel DönüĢüm Projesi Ġle Oturduğu Mahallenin
Nasıl DönüĢeceğini DüĢündüğü
GörüĢmenin Yapıldığı
Mahalle
Toplam
BaĢıbüyük Gülsuyu
Ġnsanları Kutu Gibi Evlere
Tıkacaklar ve KomĢuluğu Bitirecekler
Sayı 10 2 12
Toplam
% 20,0% 4,0% 12,0%
Zenginlere Villalar Yapacak ve
Mahalleli Gitmek Zorunda Kalacak
Sayı 30 25 55
Toplam
% 60,0% 50,0% 55,0%
Mahalleli Tamamen Dağılır
Sayı 8 9 17
Toplam
% 16,0% 18,0% 17,0%
Parası Olanlar Yeni Evsahibi Olur
Sayı 1 8 9
Toplam
% 2,0% 16,0% 9,0%
Mahallede YaĢayanlar DeğiĢir
Sayı 1 6 7
Toplam
% 2,0% 12,0% 7,0%
Toplam
Sayı 50 50 100
Toplam
% 100,0% 100,0% 100,0%
GörüĢülen kiĢilere yaĢamakta oldukları mahalleleri doğrudan etkilemesi
beklenen kentsel dönüĢüm projesinin, mahallesini nasıl dönüĢtüreceğini düĢündükleri
sorulduğunda, 55 kiĢiden (%55) oluĢan büyük çoğunluk; proje ile birlikte
mahallesine lüks konut alanlarının inĢa edileceğini, yüksek gelir grubuna yönelik
villa vb benzeri yapıları bünyesinde barındıran yaĢam alanları oluĢturulacağını ve
mahalle sakinlerinin de mahalleyi terk etmek zorunda kalacaklarını düĢündüğünü
vurgulamıĢtır. Bu ifadeyi kullanan kiĢilerden 30‟u ile BaĢıbüyük Mahallesinde
görüĢülürken, 25‟i ile de Gülsuyu Mahallesinde görüĢme gerçekleĢtirilmiĢtir.
BaĢıbüyük Mahallesinden 8 ve Gülsuyu Mahallesinden 9 kiĢi (toplamda 17 kiĢi ve
%17), kentsel dönüĢüm projesinin uygulanması durumunda, mahalle sakinlerinin
farklı yerleĢim alanlarına dağılmak zorunda kalacaklarını düĢündüğünü dile
getirmiĢtir. Kentsel dönüĢüm sisteminin iĢleyiĢ koĢulları arasında yer alan hak
287
sahiplerinin borçlandırılarak TOKĠ konutlarından ev sahibi yapılması uygulaması
sonucunda yüklendiği borcu ödeyebilecek durumda olan kiĢilerin yeni ev sahibi
olacaklarını; borcu ödeyecek durumda olmayanların ise evlerini kaybedeceklerini
düĢündüğünü ifade eden 9 kiĢi (%9) bulunmaktayken; bu kiĢilerden 1‟i BaĢıbüyük
Mahallesinde, 8‟i ise Gülsuyu Mahallesinde ikamet etmektedir. BaĢıbüyük
Mahallesinden 1 ve Gülsuyu Mahallesinden 6 kiĢi olmak üzere toplamda 7 kiĢi (%7),
kentsel dönüĢüm projesinin en önemli sonucunun mahalleli profilini değiĢtirmek
olacağını vurgulamıĢtır. Ġnsanları, yaĢam alıĢkanlıklarını ve kültürlerini yok ederek
bahçeli-müstakil evlerden çok katlı apartmanlara taĢımayı hedefleyen kentsel
dönüĢüm projeleri nedeniyle komĢuluk iliĢkilerinin sekteye uğrayacağı hatta biteceği
endiĢesini taĢıyan toplam 12 kiĢi ile görüĢülmüĢtür. BaĢıbüyük Mahallesinde 10 ve
Gülsuyu Mahallesinde 2 kiĢinin “insanları kutu gibi evlere tıkacaklar ve komĢuluğu
bitirecekler” ifadesini kullandığı görülmektedir.
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilerin mahallesinde kentsel dönüĢüm
projesi ile birlikte nasıl bir dönüĢüm yaĢanacağına iliĢkin görüĢlerinin bir kısmı Ģu
Ģekildedir:
“İnsanları kutu gibi evlere tıkacaklar. Apartmanda kimse kimseye bir bardak su
vermez, komşuluk biter. Bir yere gitsem çocuklar aklıma bile gelmez, komşular nasılsa
bakar. Biz bir komşuyu bir gün görmesek hemen gider bakarız. TOKİ’lerde ölsek kokumuz
çıkınca anlaşılır. Biz şimdi komşularla her şeyi paylaşıyoruz. Komşudan selam alamazsın
TOKİ’de.”
“Yaptıkları çok katlılara mahalleliyi dolduracak kalan yerlere villalar yapacaklar.
Manzarasıyla havasıyla Başıbüyük Başıbüyüklülerden alınacak.”
“Villalar yapacaklar, zenginlere peşkeş çekecekler mahalleyi. Bizi de fare gibi
küçücük evlere tıkacak, buradaki TOKİ evlerinden vereceğiz diyorlar ama ondan da
şüpheliyim. Bu manzarayı, güzelliği bize bırakmazlar, mahalleyi sürecekler buradan.”
“Zenginler gelince mahalleli duramaz ki burada. Zaten onu istiyorlar. Bizi
gönderecekler zenginleri yerleştirecekler. Yabancı ülkelerden gelenleri koruyor da devlet
bizi niye korumuyor? Kimlikleri mi değiştirelim insanca yaşamak için?”
“Villalar yapacaklar bizi buralardan atacaklar. Ödeyemeyiz bize söylediği borcu
bilmiyorlar mı? Biliyorlar ama doğrudan atamıyor, borçlandırırım nasılsa ödeyemezler
giderler diyorlar. Zamanında Özal varken İmren Aykut geldi buralarda ayılar yaşamaz siz
nasıl yaşıyorsunuz dedi. Şimdi hangi ayılar için yerimizden ediyorlar bizi?”
“İnsanlara 50 yaşından sonra yeni yaşam kur diyorlar. Mahalleli gitmek zorunda
kalacak buradan. Zaten kendi belirlediği alanlara taşının diyor. Amaç biz değiliz, yerinde
dönüşüm değil. Buradakileri evsahibi yapacak olsalar başka türlü davranırlardı. Evlerimizi
yıkıp yerine yapacakları evleri biz alamayız, alsak da ödeyemeyiz. Şu anda yaşayanlar
gitmek zorunda kalır, yerlerine de yeni evlere parası yetenler gelir.”
288
“Amaçları farklı. Uzun yıllardır uğraşıyorlar, mahalleliyi dağıtmak istiyorlar.
Gülsuyunda alevi ve sol kesim çok. Birilerini rahatsız ediyor mahallenin yapısı. Mahalleyi
hiçbir şekilde dağıtamadılar yıkım yaparak dağıtmak istiyorlar. Bir taşla iki kuş, hem
insanları yerinden yurdundan edip dağıtacaklar hem de kodamanlara yer açacaklar.”
“Birilerine satmak için yıkacaklar evleri. Zamanında Bulgarlara ev yaptı verdi şimdi
yıllardır burada yaşayanları yerinden etmeye çalışıyor. Mahalleyi zenginlere nasıl satarımın
derdindeler. Yaparlar lüks evleri, villaları mahalleliyi de sağa sola uyduruk evlerine
gönderirler.”
7.2.6. AraĢtırma Sürecinin Genel Değerlendirmesi
Kentsel dönüĢümün çok boyutlu, birden çok disiplini içine alan bir uygulama
alanı oluĢturmasından dolayı, kent yenileme kararları ve uygulamaları, kamu
yönetimi birimlerinin yanında (merkezi yönetim bazında bakanlıklar, yerel yönetim
birimleri, kent yöneticileri) farklı meslek gruplarının (Ģehir ve bölge plancısı, mimar,
hukukçu, sosyolog vb) da katılımını gerektirmektedir. Bu iki grup yanında, dönüĢüm
uygulamalarının yerellik özelliğini ön plana çıkaran ise yerel halktır (sivil toplum
örgütleri, mal sahipleri, kiracılar, baskı grupları) (Genç, 2003:442). Sayılan tüm bu
aktörlerin katılımı ile hazırlanan ve uygulamaya konulan bir kentsel dönüĢüm
projesinin yönetiĢim ilkelerini bünyesinde barındırdığını söylemek çok da yanlıĢ
olmayacaktır.
En genel ifadeyle yönetiĢim; merkezi ve yerel yönetimler, özel sektör, sivil
toplum örgütleri gibi aktörleri de kapsayan ve bu aktörleri de yönetim/karar alma
süreçlerinde vazgeçilmez paydaĢlar olarak tanımlayan, çok aktörlü bir sistem olarak
tanımlanabilir (Eryılmaz; 2002: 28). Çok aktörlü yönetim olarak da adlandırılan
yönetiĢim, toplumla devletin yeni bir iliĢki kurma biçimi olarak önerilmekte ve çok
aktörlü bir sistemin birlikte yönlendirme sürecine iĢaret etmektedir (Tekeli;1996:
21). BaĢarılı olarak ifadelendirilebilecek yönetiĢim uygulamalarının en önemli
özelliği, karar alma ve uygulama süreçlerine katılımın sağlanarak yönetimde
etkinlikle birlikte yerel demokrasinin de güçlendirilmesidir. Yerel yönetimler için iyi
yönetiĢim, o bölgede yaĢayan halk ve toplumsal aktörlerle birlikte yer alacakları bir
süreçte karar alma, uygulama ve denetleme fonksiyonlarını birlikte yürütmelerinin
sağlanmasıyla söz konusu olabilir (Palabıyık, 2003: 269-270).
Ancak yakın dönemde hemen hemen her ilde uygulamaya konan projelerde,
özellikle dönüĢüm alanlarında yaĢayanların proje uygulamaya konacağı zaman
haberdar edilmeleri ve yaĢam alanlarına iliĢkin kararlar alınırken sürece dâhil
289
edilmemeleri katılım ilkesiyle çeliĢmektedir. Katılım anlayıĢını ön plana alan
yönetiĢim uygulaması doğru uygulanırsa demokratik özellikler taĢıdığı söylenebilir.
Ancak yönetiĢim Türkiye özelinde kentsel dönüĢüm projeleri üzerinden
değerlendirildiğinde uygulamaların yönetiĢimden çok “yönetirim” anlayıĢını içerdiği
görülmektedir. Bir diğer ifade ile yerinden yönetimi içeren yönetiĢim, bu
uygulamalarda “yerine yönetim” olarak karĢımıza çıkmaktadır (Ergun, 2009: 824,
827).
Kentsel alanlara yönelik geliĢtirilecek tüm projelerde ve alınacak kararlarda
kentliler de yaĢam alanlarına iliĢkin sorunları en yakından bilen ve yaĢayan kiĢiler
olarak söz sahibi kılınmalıdır. Bumin‟in aĢağıda yer alan ifadeleri kentsel mekânlara
yönelik politikaların neden kentlilerle birlikte geliĢtirilmesi gerektiğini net bir
biçimde ortaya koymaktadır.
“Bir ülkedeki merkezi-yerel iktidarların konut politikasını ve kent
planlamasını kendi istedikleri gibi yönlendirmeleri „despot‟luktur. Ġnsanlar
bir kenti doldurmak için değil, kentler insanları barındırmak için varsa;
değiĢik kültürden insanlar oturacakları konutlar ve yaĢayacakları kentler
üzerinde söz sahibi olmalıdırlar. Kentliler istek ve gereksinimlerini
tartıĢabilecekleri, bunların karĢılanması için çözümler önerebilecekleri bir
ortam bulduklarında, belki daha iĢin baĢından kentsel dönüĢümü
istemeyecek (Bumin burada sosyal konutlar demektedir, vurgu
değiĢtirilmiĢtir), ulaĢım, dinlenme, kültür, sağlık, eğitim vb sorunlarının
çözümü için hayat biçimlerine çok daha uygun ve pratik çözümler
bulabilecektir” (Bumin, 1990: 148-149).
AraĢtırma sürecinde Bumin‟in yukarıda yer alan ifadelerini doğrulayan
ifadelerle sıklıkla karĢılaĢılmıĢtır. Gerek BaĢıbüyük gerekse Gülsuyu Mahallesinde
yaĢayan kiĢiler temelde kentsel dönüĢüm projelerinden çok projelerin uygulama
biçimlerine karĢı çıkmaktadırlar. YaĢam alanlarına iliĢkin alınan kararların,
kendilerine danıĢılmadan ya da bilgi verilmeden alınması mahalle sakinlerini rahatsız
etmektedir. Hatta bunun da ötesinde, mahalleliler sürece dahil edilmeden ve paydaĢ
kılınmadan projelerin hazırlanmasının ve uygulanmaya çalıĢılmasının, mahalleliyi
yaĢam alanlarından uzaklaĢtırma çabasına hizmet ettiği düĢünülmektedir. Genel
olarak bakıldığında her iki mahallede de görüĢülen kiĢiler kentsel dönüĢümü yıkım
290
ve yerinden etme olarak değerlendirmektedirler. AraĢtırma sürecinde mahalle
sakinlerinin görüĢ ve önerilerinin alındığı, paydaĢ kılındığı ve yerinde dönüĢümü
içeren projelerin daha sağlıklı uygulanabileceği ve baĢarılı olabileceği görülmüĢtür.
GörüĢülen kiĢiler mevcut sosyal dokuyu bozmayacak ve mahalle sakinlerinin yaĢam
alanlarını değiĢtirmelerine yol açmayacak Ģekilde hayata geçirilecek iyileĢtirme ve
altyapı çalıĢmalarına sıcak bakmaktadırlar. Bu nedenle hazırlanacak ve uygulanacak
projelerde amaç hakim söylemlerde olduğu gibi kentsel alanları yaĢanabilir kılmaksa,
yaĢam alanlarındaki sorunları en iyi bilen kiĢiler olarak dönüĢüm alanlarında yaĢayan
kesimlerin görüĢ, beklenti ve önerilerini dikkate alan uygulamalara yönelinmelidir.
291
SEKĠZĠNCĠ BÖLÜM
SONUÇ VE ÖNERĠLER
Günümüz kentlerinde, sosyo-ekonomik farklılıklara ve kentlere yüklenen
yeni rol ve iĢlevlere bağlı olarak yeni mekânsal ayrıĢmalar yaĢanmaktadır.
Kapitalizmin, kendini yeniden yapılandırabileceği ve sermaye birikim süreçlerini
devam ettirebileceği mekânlar olarak gördüğü kentlere yüklenen anlam, günümüzde
küresel neoliberalizmin de etkisiyle yeni biçimler kazanmaktadır. Kentlere yüklenen
anlamı günümüzde sermaye, mal, insan, bilgi vb göstergelerin ulus aĢırı akıĢının
yoğunlaĢması, ekonominin serbestleĢmesi ve devlet müdahalesinin kısıtlanması gibi
etkenler belirlemektedir. Neoliberal küreselleĢme döneminde ortaya çıkan ekonomik
yeniden yapılanma, sosyal devlet anlayıĢının zayıflatılması ve piyasa aktörlerinin
önünü açacak uygulamaların hayata geçirilmesi, birçok alanda olduğu gibi kentler
üzerinde de önemli etkiler bırakmaktadır. Bir diğer ifade ile, kentlerin de yaĢanmakta
olan yeni liberal küreselleĢme süreçlerine uyumlulaĢması, eklemlenmesi ve hatta bu
sürecin lokomotifi olması istenmekte ve beklenmektedir. Kapitalizmin yeni
görünümü olarak da adlandırılabilecek olan küreselleĢme sürecinde kentler,
sermayenin en önemli hedefleri durumuna gelmiĢlerdir. Bir diğer ifade ile kentler,
yerel-ulusal-uluslararası aktörlerce küresel pazarların ve bilgi teknolojilerinin
stratejik önemdeki mekânları olarak dönüĢtürülmeye ve yeniden yapılandırılmaya
çalıĢılmaktadırlar. Bu noktada da karĢımıza küresel kent olarak adlandırılan, ancak
özü itibariyle yarışan kent olarak adlandırılması daha uygun olan kentler
çıkmaktadır. Bu çalıĢma da, küreselleĢme sürecinin kentleri nasıl etkilediği,
günümüz kapitalizminin kentlerden beklentilerinin hayata nasıl geçirildiği ve bu
sürecin sosyo-ekonomik etki ve sonuçlarını anlama çabasını taĢımaktadır.
Neoliberal küreselleĢme ile birlikte ulus devletin öneminin azalması ve
yeniden yapılanan ekonomik sistemde, devletler arası iliĢkilerin yerini kentler
arasında gerçekleĢen iliĢkilerin alması, kentleri ön plana çıkarmıĢtır.
KüreselleĢmenin hâkim olduğu günümüz dünyasında kentler, ekonomilere yön
vermekte ve küresel süreçlere eklemlenme çabasındaki ülkelerin en önemli aktörü
olarak algılanmaktadırlar. Kentlerin ön plana çıkmasına paralel olarak ortaya atılan
küresel kent olgusu ve küresel anlamda kentler arasında oluĢan hiyerarĢi, az sayıda
292
geliĢmiĢ ülke kentini küresel kent statüsüne kavuĢtururken; geliĢmekte olan ülke
kentlerini de bu statüye kavuĢmak adına birbirleriyle rekabete sokmaktadır. Küresel
kentlerin en önemli özelliği; çokuluslu sermayenin toplandığı, düĢünce, karar ve
örgütlenme üreten merkezler olmaları ve küresel sermaye ve aktörlerine hitap eden iĢ
ve yaĢam alanlarıyla gerekli altyapıya sahip olmaları Ģeklinde ifade edilmektedir.
Küresel kent olma çabasındaki kentlerin de, sermaye açısından gerekli olduğu
düĢünülen yatırım ve iĢ alanlarını yaratması ve altyapı hizmetlerini sunması
durumunda, kentler arası yarıĢta öne geçecekleri salık verilmektedir.
Kentlere doğru hızlı bir göç hareketi yaĢanmasıyla birlikte, kentsel nüfusun
hızla artması, talep artıĢlarını karĢılama ve sorunları çözme konusunda devlet
müdahalelerinin yetersiz/eksik kalmasını beraberinde getirmiĢtir. Yeni kentliler,
barınma sorununu gecekondular inĢa ederek, istihdam sorununu ise enformel/türedi
iĢlere yönelerek çözmek zorunda kalmıĢtır. Bu süreç özellikle kentleĢmenin en yoğun
yaĢandığı 1980‟li ve 1990‟lı yıllarda daha belirgin olarak yaĢanmıĢ ve kentsel krize
dönüĢmüĢtür.
Üretimin ve yeniden üretimin gerek ekonomik gerekse toplumsal anlamda
gerçekleĢtirildiği mekânlar olan kentler, 1980‟lere kadar kullanım değeri olan
ölçekler olarak görülmüĢtür. 1980 sonrası dönemde ise küresel sermayenin kentleri
yeniden keĢfi sonrasında rant ekonomisinin geliĢmesiyle birlikte kent merkezleri ve
merkeze yakın alanlar yerel, ulusal ve küresel sermaye tarafından karlı birer yatırım
alanı olarak görülmüĢ ve hızla dönüĢmeye baĢlamıĢtır. Bir diğer ifade ile
küreselleĢme sürecinde kentler, kullanım değerinden çok değiĢim değeri olan metalar
olarak algılanmaya baĢlamıĢ ve kent algısı da değiĢime uğramıĢtır. Bu süreçte, zaman
içinde oluĢmuĢ olan gecekondu alanları, kent merkezlerinde eskiyen mahalleler gibi
alanlar sermaye ve yatırımcı için çekici hale gelmiĢtir.
Küresel olma yarıĢında merkezi ve yerel yönetimler, küresel sermaye
açısından en çekici olduğunu düĢündükleri kentlerine yatırımları
yoğunlaĢtırmaktadırlar. Bu doğrultuda altyapısı olan çağdaĢ konut alanları, imarlı
düzgün alanlar, geniĢ caddeler, dinlence ve eğlence yerleri, iĢ ve alıĢveriĢ merkezleri
yaratılmaya çalıĢılmaktadır. Kentleri sermaye açısından çekici kılma çabaları,
kentlerin pazarlanabilir birer meta olarak görülmesine yol açmakta ve kullanım
değerinden çok değiĢim değerinin ön plana çıkmasına neden olmaktadır.
293
Kentlerin değiĢim değerinin ön plana çıkması ve meta olarak algılanmasının
günümüz kent politikalarına yansıması ise; “kentlerin allanıp pullanarak sermayenin
kullanabileceği/tercih edeceği mekânlar haline getirilmesi, bu süreçte ardı ardına
kentsel dönüşüm projeleri oluşturularak ve uygulamaya koyularak kentler cazibe
merkezi haline getirilirken kentlilerin gözden çıkarılması” Ģeklinde karĢımıza
çıkmaktadır. En kolay gözden çıkarılabilecek kentsel gruplar ise, emek yoğun üretim
döneminde ucuz iĢgücü sağlayan ve etkin devlet politikasının olmadığı konut
alanında enformel yollardan gecekondular inĢa eden, süreç içinde aflarla ve yasalarla
meĢruiyet kazandırılan gecekondulu nüfus olmaktadır. Günümüzde emek yoğun
sanayiye gerek duyulmaması ve sanayinin kent merkezlerinin dıĢına taĢınması ve
kuruluĢları aĢamasında kentlerin çeperindeyken zamanla kentlerin büyümesi sonucu
kent merkezlerinde kalan köhnemiĢ ve yoksul alanlarla gecekondu bölgeleri
yaĢayanları ile birlikte kentlerden temizlenmek istenmektedir. Bu temizlik
harekâtının en etkili silahı ise kentsel dönüĢüm projeleridir. Tüketim toplumunun
etkin müĢterileri olamayan, artık kendilerine gereksinim de duyulmayan gecekondulu
yoksul ve dar gelirli kesimlerin, dâhil olmadıkları tüketim merkezlerinde yerleri de
yoktur. Bu kesimlerin yaĢam alanları süratle boĢaltılmalı ve yerlerini alıĢveriĢ
merkezleri, korunaklı siteler ve iĢ merkezleri almalıdır. Sermayenin akıĢkanlık hızı
kent yöneticilerini acilen harekete geçmek zorunda bırakmakta, kentleri yönetenler
de oldu-bittilerle kentsel dönüĢüm projeleri hazırlamakta, uygulamakta ve sermayeye
daha geniĢ alanlar yaratabilmek adına, kentlileri yok sayan uygulamalara
yönelmektedirler.
Dünya genelinde neoliberal anlayıĢın hâkimiyetini günden güne arttırmasıyla
birlikte, neredeyse tüm ülkeler küresel süreçlere eklemlenme çabasına girmiĢlerdir.
Bu çaba doğrultusunda da ülkelerin en geliĢmiĢ kentleri küresel rekabet ortamına
dâhil edilmeye çalıĢılmaktadır. Küresel süreçlere eklemlenme çabaları herkesçe
malum olan Türkiye‟de ise, küreselleĢmenin anahtarı olarak Ġstanbul görülmektedir.
Türkiye açısından küresel sermayeyi çekebilecek ve küresel kentler ağına dâhil
olabilecek kent olarak görülen Ġstanbul‟da, bir yandan sanayi sektörü kent dıĢına
itilirken bir yandan da hizmetler ve finans sektörü ön plana çıkarılmakta ve
sermayenin talep ve istekleri doğrultusunda yeni mekânlar oluĢturulmaktadır.
Ġstanbul‟un merkezi alanları küresel ekonominin mekânsal örgütlenmesine uygun
294
olarak, kongre merkezleri, sergi salonları, oteller ve eğlence merkezleri, iĢ ve
alıĢveriĢ merkezleri gibi yapılarla yeniden Ģekillendirilmektedir. Ancak sözü edilen
bu yapıların inĢası için yeterli kentsel arsa stoku bulunmadığından, merkezi ve yerel
yönetimler yeni arayıĢlara girmiĢler ve çözüm olarak da ulusal kalkınmacılık
anlayıĢının olduğu dönemde göz yumdukları hatta meĢrulaĢtırdıkları, iĢçilerin yoğun
olarak oturduğu gecekondu bölgelerini ve yoksul/marjinal kesimlerin yaĢadığı kent
içi eski yerleĢim alanlarını yaĢayanlarından arındırarak sermayenin kullanımına
açacak kentsel dönüĢüm projelerini bulmuĢlardır. Bir diğer ifade Ġstanbul‟u küresel
pazarda cazip kılmanın temel aracı olarak, kentsel dönüĢüm projeleri görülmeye
baĢlanmıĢ ve bu projeler kente yapılacak makyajın temel aracı haline getirilmiĢtir.
Yoksul ve marjinal kesimlerle sanayi sektöründe çalıĢan kesimlerin yaĢam alanlarını
hedef alan kentsel dönüĢüm projeleri, kamu vicdanını hafifletmek ve meĢru kılmak
adına çarpık kentleĢmeden doğan sorunların çözümü olarak lanse edilmektedir.
Gerek merkezi ve yerel yönetimler gerekse de TOKĠ tarafından kentleri geliĢtirmek
ve daha sağlıklı/yaĢanabilir kılmak gibi söylemler sıklıkla dile getirilse de uygulama
süreçlerine bakıldığında seçilen alanların gecekondu bölgeleri ya da yoksul/marjinal
kesimlerin yaĢadığı alanlar olması, kentsel dönüĢümün algılanıĢ biçimini ortaya
koymaktadır. Yoksul/marjinal grupların yaĢam alanları kentlere yakıĢmamaktadır ve
kentlerin tüm siluetini bozan çok katlı sitelere, gökdelenlere, alıĢveriĢ merkezlerine
yer açmak için dönüĢtürülmelidir. Bu yerinden etme stratejileri, sermayeyi çekme
odaklı kent yöneticilerinin en önemli aracı olan kentsel dönüĢümün, özünde
soylulaĢtırmayı da barındırdığını göstermektedir.
Tarihsel süreçte sorunlu bir yapıya sahip olduğu gerçeği göz ardı
edilemeyecek Türkiye kentlerinde, çarpık yapılaĢma ve sağlıksız kentleĢmeye çözüm
olarak son yıllarda kentsel dönüĢüm projeleri ön plana çıkmıĢtır. Bu doğrultuda yerel
yönetimler ve TOKĠ iĢbirliği ile kentsel dönüĢüm projeleri hazırlanmakta ve hızla
uygulamaya konulmaktadır. DönüĢüm alanı ilan edilen yerler ise genellikle yoksul ve
marjinal kesimlerin yaĢamakta olduğu gecekondu bölgeleri ve eski kent merkezleri
olmaktadır. Kentsel dönüĢüm projelerinin dikkat çeken en önemli özelliği ise,
dönüĢüm alanında yaĢayan kesimlerin proje hazırlandıktan ve uygulama kararı
alındıktan sonra sürece dâhil edilmeleridir. Bir diğer ifade ile dönüĢüm alanlarında
yaĢamakta olanlara yaĢam alanlarına iliĢkin söz hakkı tanınmamaktadır. Bu
295
çalıĢmada da yukarıda sayılan süreçleri yaĢayan BaĢıbüyük ve Gülsuyu
mahallelerinde yaĢamakta olan kesimlerin kentsel dönüĢüm uygulamalarına iliĢkin
görüĢ, beklenti ve talepleri saptanmaya çalıĢılmıĢtır. Kentsel dönüĢüme iliĢkin
çalıĢmalara bakıldığında genellikle projelerin tamamlandığı ya da tamamlanmak
üzere olduğu alanlarda yoğunlaĢıldığı, sürecin hemen baĢında dönüĢüm alanlarında
yaĢamakta olan kesimlerin görüĢlerini saptamaya yönelik çalıĢmaların oldukça az
olduğu görülmektedir. Bu doğrultuda çalıĢma kapsamında yerel yönetimler ve TOKĠ
iĢbirliği çerçevesinde kentsel dönüĢüm alanı ilan edilen, ancak sakinleri sürece dâhil
edilmeyen BaĢıbüyük ve Gülsuyu mahallelerinde yaĢamakta olan kesimlerin,
mahallesi ve kentsel dönüĢüm sürecine iliĢkin görüĢ, beklenti ve önerilerinin ne
olduğuna iliĢkin yüz yüze görüĢmelerle gerçekleĢtirilen bir saha araĢtırması
yapılmıĢtır. Yakın dönemin en yaygın kentsel politikası olan kentsel dönüĢüm
projelerinin ortaya çıkıĢ süreci ve olası sonuçlarının yanı sıra, projelerin uygulama
süreçlerinin mahalle sakinlerinin yaĢamını nasıl etkileyebileceği, sosyo-kültürel
hayatın yanı sıra yerleĢim ve istihdam süreçlerine iliĢkin olası etkileri ve sonuçları
araĢtırılmıĢtır.
Bölümün bundan sonraki kısmında çalıĢmanın temel varsayımlarından
hareketle bir değerlendirme yapılacak ve önerilere yer verilecektir.
Varsayım 1: Kentsel dönüĢüm projelerinde dönüĢüm alanlarında
yaĢayan kesimlerin katılımı sağlanmamaktadır.
Kentsel mekânları sosyal, ekonomik, kültürel ve fiziksel boyutlarıyla ele
alması gereken kentsel dönüĢüm projeleri, aynı zamanda kentsel tüm aktörlerin söz
sahibi ve paydaĢ olduğu uygulamalar olmaları durumunda, daha sağlıklı sonuçlara
ulaĢılabilecektir. Ancak ülke pratiğinde kentsel dönüĢüm projelerinin yerel
yönetimler ve TOKĠ iĢbirliği çerçevesinde hazırlandığı ve uygulandığı, baĢta
dönüĢüm alanlarında yaĢamakta olanlar olmak üzere sivil toplum kuruluĢları, meslek
odaları ve projeye muhalif olup alternatifler üretebilecek kesimlerin sürece dâhil
edilmedikleri görülmektedir. Özellikle yaĢam alanlarına iliĢkin sorunları en yakından
bilen ve çözüm üretebilecek olan mahalle sakinlerinin kentsel dönüĢüm süreçlerinde
yer alması, projeler ile niyetlenen Ģey gerçekten sağlıklı ve yaĢanabilir mekânlar
oluĢturmaksa, büyük önem taĢımaktadır. Ancak uygulayıcılar kentsel dönüĢüm
296
olgusunu salt konutlar ve arsa bazında ele almaktadır. Oysa kentler salt binaların
olduğu fiziksel ölçekler değil, sosyal, kültürel, toplumsal iliĢkilerin örüldüğü ve
geliĢtirildiği mekânlardır ve kentlere yönelik her türlü uygulamada bu özellikler
dikkate alınmalıdır. Kentsel dönüĢüm projelerini hazırlayan ve uygulayanların dile
getirdiği konutlara karĢılık (genellikle kentlerin dıĢında) konut verildiği ve barınma
hakkının tanındığı söylemi, kentlerin sadece fiziksel mekânlar olarak ele alındığının
göstergesi olmaktadır. Yapılması gereken ise yaĢam alanlarının bir bütün olarak ele
alınması ve her türlü uygulamada kentlilerin de söz sahibi kılınmasıdır.
Kentsel dönüĢüm projelerinin uygulama ve sonuçlarına bakıldığında katılım
boyutunun eksik kaldığı görülmektedir. Kamu aktörleri ve sermaye, süreçlerde etkin
rol oynarken dönüĢüm alanlarında yaĢayanların katılımı projenin sonuçlarını kabul
etmek zorunda kalmakla sınırlanmaktadır. ÇalıĢma kapsamında görüĢülen BaĢıbüyük
ve Gülsuyu Mahallesi sakinlerine kentsel dönüĢüm süreçlerine dâhil edilip
edilmedikleri sorulduğunda çarpıcı sonuçlarla karĢılaĢılmıĢ ve her iki mahallede
yaĢayanların proje onaylandıktan ve uygulama aĢamasına gelindikten sonra haberdar
oldukları görülmüĢtür.
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilere kentsel dönüĢüm projesi hakkında
resmi kurumlar tarafından bilgilendirilip bilgilendirilmedikleri sorulduğunda, 92 kiĢi
(%92) herhangi bir bilgi verilmediğini ifade etmiĢtir. 8 kiĢi (%8) ise proje
hazırlandıktan ve onaylandıktan sonra belediyenin bilgilendirme yaptığını dile
getirmiĢtir.
GörüĢülen kiĢilere proje hazırlanırken fikirlerinin alınıp alınmadığı
sorulduğunda, her iki mahallede görüĢülen 100 kiĢinin tamamı fikirlerinin
alınmadığını belirtmiĢlerdir. Proje sürecinde söz sahibi olup olmadıkları
sorulduğunda alınan cevap ise, görüĢülen kiĢilerden hiçbirinin söz sahibi kılınmadığı
yönünde olmuĢtur.
GörüĢülen kiĢilerin kentsel dönüĢüm projesi hakkında bilgi edinme
kaynakları da oldukça ilginçtir. GörüĢülen kiĢilerden 47‟si (%47) komĢuları, 12‟si
(%12) mahalle derneği, 22‟si (%22) mahalle derneği ve muhtar sayesinde bilgi
sahibi olduğunu ifade etmiĢtir. Proje uygulamaya konulduktan sonra bir düğün
salonunda belediye tarafından bilgilendirme toplantısı yapıldığını ifade eden 8 kiĢi
297
(%8) bulunmaktayken, 2 kiĢi de (%2) kendi çabalarıyla belediyeden bilgi edindiğini
vurgulamıĢtır. 5 kiĢi (%5) mahallesine polis geldiğinde (TOKĠ Ģantiyesinin açıldığı
süreçte iĢçi ve araçları korumak için), kentsel dönüĢüm projesinden haberdar
olduğunu ifade etmiĢtir. GörüĢmenin yapıldığı süreçte henüz kentsel dönüĢüm
konusunda bilgi sahibi olmadığını dile getiren 4 kiĢi (%4) de dâhil edildiğinde,
yaĢam alanlarına yıkımla sonlanacak bir müdahaleyi içeren kentsel dönüĢüm projesi
konusunda, mahalle sakinlerinin proje hazırlayıcı ve uygulayıcıları tarafından
muhatap alınmadıkları ve sürece dâhil etme kaygısı güdülmediği görülmektedir.
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilere mahallesine yönelik nasıl bir
uygulama talep ettikleri sorulduğunda, büyük çoğunluğun yıkım yerine iyileĢtirme
(36 kiĢi ve %36) yapılmasını istediği ve 28 (%28) kiĢinin de altyapı sorunlarının
çözümüne yönelik beklentisi olduğu görülmektedir. Sahip olduğu evin tapusunun
kendisine verilmesini ve evinin geleceğine kendisinin karar vermesini isteyen 19 kiĢi
(%19) bulunmaktayken, 17 kiĢi (%17) ise evlerinin yıkılmamasını talep ettiğini dile
getirmiĢtir. Bu ifadelerden hareketle, görüĢülen kiĢilerin ortak beklentilerinin
yaĢamlarını mahallelerinde sürdürmek olduğu görülmektedir. Görüldüğü üzere
dönüĢüm alanlarında yaĢayan kesim, proje sürecine dâhil edilse farklı çözümler de
bulunabilecektir. DönüĢüm alanlarında yer alan konutlar yıkılarak yerlerine çok katlı
binalar ya da lüks konut alanları yapılması gibi tek çözümlü bir yaklaĢım yerine
iyileĢtirme, yıkmadan yenileme, yerinde dönüĢüm, altyapı sorunlarının çözümü gibi
alternatifler de geliĢtirilebilecek ve böylelikle sosyal dokunun zarar görmesinin de
önüne geçilebilecektir. GörüĢmeler sırasında sorulmamasına karĢın görüĢülen
kiĢilerden bazıları Marmara Depremi‟nde mahallelerinde yıkılan ev olmadığını, bu
nedenle deprem önlemi olarak kentsel dönüĢümün ileri sürülmesinin gereksiz
olduğunu dile getirmiĢlerdir. Gecekondu mahallesi olarak kurulmasına karĢın tapu ve
tapu tahsis belgeleri verilerek yasal boyut kazandırılan yaĢam alanlarının temel
sorununun evlerin dayanıksızlığı olmasından çok dar sokaklar, yetersiz altyapı vb
olduğunu ve bu konuda çalıĢmalar yapılması gerektiğini ifade eden mahalle sakinleri,
yaĢam alanlarına müdahale eden projeler hazırlanırken söz sahibi kılınsalar, mahalle
sorunlarını en yakından yaĢayan kiĢiler olarak daha sağlıklı çözümler
üretilebileceğini göstermiĢlerdir.
298
Varsayım 2: Kamu politikası oluĢturucu ve uygulayıcıları kentsel
dönüĢüm projeleri ile mekânların yalnızca fiziksel olarak dönüĢümüne öncelik
vermekte, sosyal dokuyu yok saymaktadırlar.
Kentlerde var olan ve gelecekte ortaya çıkabileceği öngörülen sorunlara
çözüm üretmek kaygısıyla, kentsel dönüĢüm ya da yenileme projelerinin hayata
geçirilmesi kabul edilebilir bir durumdur. Ancak kentlilerin yaĢam alanlarına
müdahaleyi içeren bu projelerin, kentlileri ve kamu yararını gözeten bir biçimde
hazırlanması ve uygulanması gerekmektedir. 1980 sonrasında hemen hemen tüm
dünyayı etkisi altına alan neoliberal küreselleĢme, sermayenin sınır tanımaksızın
akıĢkanlaĢmasını hedeflemekte ve sermayenin önündeki tüm engellerin
kaldırılmasını ve sermayeye hareket kolaylığı sağlanmasını salık vermektedir.
Türkiye‟de de bu dönemde devletin etkinlik alanlarının daraltıldığı, yeniden üretime
konu olan konut, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik vb hizmetler piyasalaĢtırılırken,
kentsel mekâna yönelik uygulamalarda da kentlilerden çok piyasa aktörlerinin ve
varsıl kesimlerin gözetildiği görülmektedir.
Sermayenin kentsel mekânı birikim ve yatırım aracı olarak yeniden
keĢfetmesiyle birlikte, kentsel alanlar hiç görülmedik biçimde sermayenin talep ve
baskılarına maruz kalmıĢtır. 1980 sonrasında hemen her alanda olduğu gibi kentsel
politikalarda da neoliberal politikaların etkin olmasıyla birlikte, bütüncül planlama
anlayıĢı terk edilmiĢtir. Bunun yerine getirilen parçacıl/stratejik planlama ise,
kentlerin neoliberal anlayıĢ doğrultusunda belli kesimler lehine yeniden
yapılandırılmasının aracı olmaktadır. Günümüze değin güçlenerek gelen bu anlayıĢ
doğrultusunda Ġstanbul‟un stratejik planlaması da kentler arası yarıĢın ve
küreselleĢmenin kaçınılmaz olduğu üzerinden kurgulanmaktadır. Ġstanbul‟un küresel
kentler hiyerarĢisinde üst sıralarda bir konum elde edebilmesi için kent adeta yeniden
yapılandırılmakta; iĢ ve alıĢveriĢ merkezleri, rezidanslar, lüks konut alanları ve
oteller, kültür merkezleri ve fuar alanları inĢa edilmekte ve kent küresel sermaye
açısından cazip kılınmak amacıyla makyajlanmaktadır. Bu makyajın temel aracı ise
kentsel dönüĢüm projeleri olmaktadır. Sermayenin talep ve beklentileri
doğrultusunda yeniden inĢa edilen merkezi alanlar ve bu alanlara yakın bölgeler,
kentsel dönüĢüm kapsamına alınmaktadır. Ġstanbul açısından kentsel dönüĢüm ele
alındığında dönüĢüm alanı ilan edilen bölgeler gecekondu mahalleleri (BaĢıbüyük,
299
Gülsuyu, Ayazma vb), kent içi tarihi alanlar (Sulukule, Fener, Balat, Ayvansaray vb)
ve sosyal konutların olduğu (Tozkoparan) bölgeler olmaktadır. Kentsel dönüĢüm
projelerinin en dikkat çekici özelliği; yoksul/marjinal kesimlerin yaĢadığı alanları
hedef olarak belirlemesi ve dönüĢüm alanlarında yaĢayanları sürece dâhil
etmemesinin yanı sıra yerlerinden etmesidir. Bu alanların kentsel dönüĢüm
kapsamına alınmasıyla birlikte ya sakinlerine kentin dıĢında yapılan TOKĠ
konutlarından ev teklif edilmekte ya da bu alanlarda yaĢamakta olan kesimler
ödeyemeyecekleri bedellerle ve yaĢam koĢullarıyla karĢı karĢıya bırakılarak yaĢam
alanlarını terk etmek durumunda bırakılmaktadırlar.
Kentsel dönüĢüm, yoksul ve marjinal kesimlerin yaĢam alanlarının ekonomik
değerini arttırmayı hedefleyen bir yeniden inĢa süreci olarak karĢımıza çıkmaktadır.
Bu nedenle de kentsel dönüĢüm projeleri, artan değeri ödeyebilecek durumda olan
üst ve orta sınıfların talep ve beklentilerini karĢılamaya dönük özellikler
taĢımaktadır. Kentsel mekânının yeniden örgütlenmesi sürecinde, yoksulların yaĢam
alanları olan gecekondu bölgeleri ve kent içi eski yerleĢim alanları yıkılmakta ve bu
mekânların yerini lüks konut, alıĢveriĢ ve iĢ merkezleri gibi kentleri sermaye
açısından cazip kılacağı düĢünülen yapılar almaktadır. Genellikle yoksul kesimlerin
yaĢam alanlarını hedef alan kentsel dönüĢüm projeleri sonucunda, bu alanlarda
yaĢayan gerek mülk sahibi gerekse kiracıların, yeni yapılacak konutlarda kendilerine
yer edinmeleri çok da mümkün görünmemektedir. Gelir seviyeleri oldukça düĢük
olan bu insanların yeni konutları elde etmek için gereken bedeli sağlama olanakları
bulunmamaktadır. Bu nedenle temel hedef olmasa da ya projenin hemen baĢında ya
da süreç içinde, kentsel dönüĢüm kapsamında müdahale edilen yaĢam alanlarını terk
etmek zorunda kalabilmektedirler. DönüĢtürülen ve sakinlerinden arındırılan
alanlara, lüks konut alanları ya da iĢ ve alıĢveriĢ merkezleri inĢa edilmekte ve kentsel
mekânlarla birlikte kentliler de dönüĢtürülmektedir.
Yakın dönemde ardı ardına hazırlanan ve hayata geçirilen kentsel dönüĢüm
projelerinin temel söylemi, çarpık kentleĢmeden kaynaklanan sorunların çözüleceği
ve modern konutların inĢa edileceği ifadelerinden hareketle oluĢturulmaktadır. Hatta
söylemsel düzeyde, dönüĢüm alanı ilan edilen kentsel mekânlarda yer alan yapıların
kentlere yakıĢmadığı, sağlıksız oldukları, risk taĢıdıkları vb ifadeler de
kullanılmaktadır. BaĢıbüyük ve Gülsuyu gibi alanlarda ise, gecekondu gibi kaçak
300
yapıların yıkılması ve yerlerine modern konutların yapılmasının hedeflendiği ileri
sürülmektedir. Günümüzde uygulanan kentsel dönüĢüm projelerinde kentsel
mekânının ada parsel düzeni, fiziksel yapısındaki yenilik ve gösteriĢli mimari yapı
vurgulanmakta ve projelerin sosyal kimliği yok sayılmaktadır Bu tarz yaklaĢımlar,
kentlerin binalarla dolu fiziksel mekânlar olarak ele alındığını göstermektedir. Temel
vurgu, dönüĢtürülmesi planlanan alandaki yapılar üzerinden kurgulanmakta ve
alanda yaĢayanlara dair herhangi bir ibareye rastlanmazken özellikle gecekondu
bölgelerinde yaĢayan kesime yönelik dıĢlayıcı söylemler geliĢtirilmektedir. Oysa
günümüzde dönüĢtürülmeye çalıĢılan gecekondu mahalleleri ortalama 50-60 yıllık
geçmiĢleri olan, mahallede oturanlar tarafından yıllar içinde yaĢanabilir hale
getirilmiĢ ve sistem tarafından gerek yasalarla gerekse aflarla tapu/tapu tahsis
belgeleri verilerek meĢrulaĢtırılmıĢ, gerekli altyapıları tamamlanmıĢ alanlardır.
Kurulma aĢamalarında kentlerin çeperinde yer alan bu alanlar, kentlerin büyümesine
paralel olarak kent merkezlerine yakın mekânlara dönüĢmüĢlerdir.
Sosyal ve ekonomik maliyeti yoksul kesimler tarafından ödenerek kentsel
araziye dönüĢmüĢ gecekondu mahalleleri, konut ve barınma sorununun çözüldüğü
mekânlar olmasının ötesinde, sosyal iliĢkilerin örüldüğü ve yaĢayanlarına mekânsal
özellikleri sayesinde farklı avantajlar da sağlayan alanlardır. Kentsel dönüĢüm
projelerini hazırlayanlar ve uygulayanlar gerek kendi vicdanlarını gerekse de kamu
vicdanını rahatlatmak açısından gecekondu sahiplerine kira öder gibi evsahibi olma
Ģansı tanındığını, TOKĠ‟nin yaptığı konutlardan edinme fırsatını sıklıkla dile
getirseler de, sorunu konut ve mülkiyet çerçevesine indirgemekte ve yaĢam
alanlarına bir bütün olarak müdahale edildiğini göz ardı etmektedirler. Oysa
uygulanması planlanan projelerden sosyal iliĢkiler, iĢ yaĢamı, yaĢam biçimleri ve
hayat tarzı gibi birçok süreç de etkilenmektedir. ÇalıĢma kapsamında görüĢülen
kiĢilere yaĢadığı çevreden memnun olup olmadıkları sorulduğunda, tamamı memnun
olduğunu ifade etmiĢtir. Memnuniyet sebebi olarak da görüĢülen tüm kiĢiler yaĢam
çevrelerinin sosyal yönüne ve iliĢkilere (komĢuluk, akrabalık, hemĢerilik) vurgu
yapmıĢlardır. Bu vurgudan hareketle fiziksel çevreden çok, sosyal çevrenin yaĢam
alanına yüklenen anlamı oluĢturduğu söylenebilir. Aynı Ģekilde komĢular arasında
yardımlaĢma da üst seviyededir. GörüĢülen kiĢiler kentsel dönüĢüm projesi ile
gecekonduları (daha doğrusu müstakil evleri) yıkılır ve çok katlı binalara taĢınmak
301
durumunda kalırlarsa, komĢuluk iliĢkilerinin bitebileceğini, mahallelinin apartman
hayatına alıĢamayacağını, Ģu anki konutlarında çevresinde oturan herkesi tanıyor
olmalarına karĢın apartmanlarda kimsenin kimseyi tanımadığını belirtmiĢlerdir.
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢilerin, kentsel dönüĢüm projeleri ile mahallelerin
sosyal dokusunun bozulacağı endiĢesi taĢıdıkları görülmektedir. Bu doğrultuda
kentsel dönüĢüm projesi ile oturduğu mahallenin nasıl dönüĢeceğini düĢündüğü
sorulduğunda; görüĢülen kiĢilerden 12‟si (%12) “Ġnsanları Kutu Gibi Evlere
Tıkacaklar ve KomĢuluğu Bitirecekler” ifadesini kullanırken; 55‟i (%55) “Zenginlere
Villalar Yapacak ve Mahalleli Gitmek Zorunda Kalacak” cevabını vermiĢtir. Aynı
soruya 9 kiĢi (%9) “Parası Olanlar Yeni Ev Sahibi Olur” cevabını verirken; 17 kiĢi
(%17) “Mahalleli Tamamen Dağılır” ve 7 kiĢi (%7) “Mahallede YaĢayanlar DeğiĢir”
ifadesini kullanmıĢtır. Toplamda 88 kiĢi (%88) genel olarak kentsel dönüĢüm
projesinin mahalleliyi yerinden edeceğini vurgulamıĢtır.
GörüĢülen kiĢilere mahalle sakinlerinin kentsel dönüĢüm sürecinden nasıl
etkileneceklerini düĢündükleri sorulduğunda 57 kiĢi (%57) proje ile birlikte
mahallelinin yerinden edileceğini,15 kiĢi (%15) insanlarının düzeninin bozulacağını
ve 14 (%14) kiĢi de mahalle sakinlerinin evlerini kaybedeceklerini düĢündüğünü
ifade etmiĢtir. Kentsel dönüĢüm projesinin gerçekleĢtirilemeyeceğini (karĢı
konulacağı anlamında) dile getiren 14 kiĢi bir yana bırakılırsa genel olarak görüĢülen
kiĢilerin (86 kiĢi), kentsel dönüĢüm projesi ile mahalle sakinlerinin mağdur olacağını
ve barınma haklarının zarar göreceğini düĢündükleri görülmektedir.
Varsayım 3: Kentsel dönüĢüm projeleri ile kentlerde özellikle
dezavantajlı grupları dıĢlayıcı ikili (zengin-yoksul, merkez-çevre) bir toplumsal
yapı ortaya çıkmaktadır.
Küresel kentlerin karakteristik özelliği, toplumsal ve mekânsal
kutuplaĢmadır. Kentsel nüfus özellikle de kentlerdeki alt gelir grupları ve yoksul
kesimler, küresel kentlerde yaĢanan kutuplaĢma ve ayrıĢmanın ortaya çıkardığı
maliyetleri, yani küreselleĢmenin sosyal bedelini ödemek zorunda kalmaktadır.
Yoksul kesimlerin varsıl kesimler tarafından yerinden edilmesi Ģeklinde özetlenen
soylulaĢtırmanın yoğun yaĢandığı küresel kentlerin; ekonomik, mekânsal, sosyal
yeniden yapılanma, parçalara ayırma, kutuplaĢma vb özellikleri Ġstanbul‟da da
görülmektedir. Küresel kentlerin bu olumsuz özelliklerinin kazandırılması sürecinde,
302
kentsel dönüĢüm projelerinin ayrı ve önemli bir yeri bulunmaktadır. Yakın dönemde
hayata geçirilen kentsel dönüĢüm projelerinin yarattığı mekânsal ayrıĢma ve
kutuplaĢma, kentin yeniden yapılandırılması adına dezavantajlı grupların yerinden
edilme süreçleri, küresel kentin tüm bu olumsuz niteliklerini kentler adına üretmekte
ve pekiĢtirmektedir. Genellikle yoksul kesimlerin yaĢam alanlarını hedef alan kentsel
dönüĢüm projeleri sonucunda, bu alanlarda yaĢayan gerek mülk sahibi gerekse
kiracıların yeni yapılacak konutlarda kendilerine yer edinmeleri çok da mümkün
görünmemektedir. YaĢam alanları kentsel dönüĢüm kapsamına alınan oldukça geniĢ
bir kesim, TOKĠ‟nin kendilerine uygun gördüğü konutlara sahip olabilecek
ekonomik olanaklara sahip olmadıklarından, hak ettikleri bu evleri de satmak
zorunda kalabilmekte; kentsel dönüĢüm ile hem sahibi oldukları konutu hem de
TOKĠ‟nin sunduğu evleri kaybetmekte riskini taĢımaktadırlar.
Kentsel dönüĢüm tüm kent aktörlerinin katılımıyla gerçekleĢmesi (merkezi ve
yerel yöneticiler, dönüĢüm alanında yaĢayanlar, sivil toplum kuruluĢları, akademik
çevre) gereken bir demokratik karar alma ve siyasa oluĢturma sürecidir. Uygulama
örneklerine bakıldığında ise kentsel dönüĢüm projelerinin; oluĢturma ve uygulama
süreçlerinde o alanda yaĢayanların ve projelere muhalefet eden/alternatif yaratan sivil
toplum kuruluĢları ve akademik çevrelerin görüĢ ve önerilerinin dikkate alınmadığı,
yerinden değil yerine yönetim anlayıĢı çerçevesinde, oldu-bittilerle hazırlandığı
görülmektedir. Bir diğer ifade ile dönüĢüm alanlarında yaĢayanlar, yaĢam alanlarına
iliĢkin sorunları en iyi bilen kesim olmasına karĢın sürecin en baĢında söz sahibi
kılınmamakta, yerel yönetimler-sermaye-TOKĠ iĢbirliğinde projeler hazırlanmakta ve
sonuçlar bu alanlarda yaĢayan kesimlere dayatılmaktadır. DönüĢüm alanlarında
yaĢayanların projelere dâhil olma süreçleri ise kendilerine dayatılan yeni yaĢam
koĢullarını kabullenmekle sınırlı kalmaktadır.
Neoliberal küreselleĢme ile birlikte yeni bir kavram olarak kentleĢme
literatürüne eklenen küresel kent kavramı, yakın dönemde hemen hemen tüm kentleri
ve kentsel politikaları etkisi altına almıĢtır. Dünya genelinde az sayıda kent, küresel
kent olarak anılırken, küreselleĢme süreçlerine ve küresel ekonomiye eklemlenme
çabasındaki az geliĢmiĢ ülkeler de, belli baĢlı kentlerini küresel sermaye açısından
cazip olabilecek hale getirmeye çalıĢmaktadırlar. Gerek merkezi gerekse yerel
yönetimler, bir yandan sermayenin önündeki tüm engel ve kısıtlamaları ortadan
303
kaldıracak düzenlemeleri yaparken, bir yandan da kentlerde sermaye için yeni
yatırım alanları yaratmaya çalıĢmaktadırlar. Küresel ekonominin temel taĢları olan
hizmetler ve finans sektörünün kent merkezlerine yönelmesiyle birlikte, gerek bu
sektörlerde faaliyet gösteren sermayeye iĢ ve yatırım alanı, gerekse de bu sektörlerde
çalıĢanlara konut, eğlence ve alıĢveriĢ mekânları yaratma çabası güden kent
yöneticileri bu mekânları yaratabilmek adına kentsel projeler geliĢtirmektedirler. Bu
projeler çerçevesinde kentlerin merkezi alanları ve sermaye açısından cazip olacağı
düĢünülen alanlar, içi boĢ birer fiziksel ve ekonomik olgu Ģeklinde ele alınmakta ve
yaĢayanlarından arındırılmaya çalıĢılmaktadır. Yakın dönemde ülkemizde, özellikle
de Ġstanbul gibi büyük kentlerde hayata geçirilen kentsel dönüĢüm projeleri, tam da
bu çabalara hizmet eder nitelik taĢımaktadırlar. DönüĢüm alanı ilan edilen yerler ya
kent içi eski yerleĢim alanları ya da konumları itibariyle cazip olan gecekondu
mahalleleri olmaktadır. Bu alanlar yerel yönetimlere ve TOKĠ‟ye verilen geniĢ
yetkiler çerçevesinde dönüĢüm kapsamına alınmakta, mevcut dokuda yer alan konut
ve iĢyerleri yıkılarak yerlerine iĢ ve alıĢveriĢ merkezleri, lüks oteller ve konut alanları
inĢa edilmektedir. DönüĢüm ile ortaya çıkan ranttan kaynaklanan değer artıĢını
karĢılayamayacak durumda olan eski yerleĢimciler ise, ya projenin hemen baĢında ya
da süreç içinde yaĢam alanlarını terk etmek durumunda kalmaktadırlar.
SoylulaĢtırma olarak da ifade edilebilen bu süreçte, eski yerleĢimcilerin yerini
sermaye ve varsıl gruplar almaktadırlar. Bir diğer ifade ile sermayenin ve varsıl
grupların yer seçim tercihleri, tüm kentlilerin kentsel mekândaki dağılımını ve
yeniden dağılımını Ģekillendirmektedir.
ÇalıĢma kapsamında görüĢülen kiĢiler, kentsel dönüĢüm projelerinin
sermayeye ve varsıl gruplara yer açma amaçlı olduğunu düĢündüklerini
belirtmiĢlerdir. Genel olarak yaĢam alanlarının kentsel dönüĢüm ile birlikte değer
kazanacağını düĢündüğünü ifade eden mahalle sakinlerinden 63‟ünün (%63) proje ile
ortaya çıkacak değer artıĢının mahalleliye bir faydası olmayacağını dile getirdikleri
görülmektedir. 24 kiĢi (%24) yaĢamakta olduğu alanın kesinlikle değer kazanacağını
ifade ederken; 13 kiĢi (%13) yıllardır kimsenin ilgilenmediği mahallesine yönelik
politikalar geliĢtirilmesinin nedeni olarak, yaĢam alanının değer kazanacak olmasını
göstermektedir. GörüĢülen kiĢilerden 33‟ü kentsel dönüĢüm projesinin mahalleyi
varsıl gruplara açma amacı taĢıyan bir uygulama olduğunu dile getirirken, bir baĢka
304
soruya verilen cevaplarda 55 kiĢinin (%55) “zenginlere villalar yapacak ve mahalleli
gitmek zorunda kalacak” ifadesini kullandığı görülmektedir. Bu ifadeler kentsel
dönüĢüm projelerinin sosyo-ekonomik süreçler açısından dıĢlayıcılığını ortaya
koymaktadır. Kentsel dönüĢüm sürecinin devam ettiği her iki mahallede de sosyo-
ekonomik açıdan bir ayrıĢma ve dıĢlanmanın yaĢanması büyük bir olasılık olarak
karĢımıza çıkmaktadır. Karar alma süreçlerinden projelerin en baĢında dıĢlanmıĢ olan
mahalle sakinleri; yaĢam alanlarının dönüĢmesi durumunda ortaya çıkacak yeni
sosyo-ekonomik yapıya adapte olmalarının zor olduğunu, kentsel dönüĢüm
projelerinin yalnızca konut anlamında değil; sosyal iliĢkiler, istihdam süreçleri,
yaĢam ve tüketim alıĢkanlıkları açısından da kendilerini olumsuz yönde
etkileyeceğini ve kentin baĢka alanlarına hatta memleketlerine ya da baĢka kentlere
gitmek durumunda kalacaklarını ifade etmiĢlerdir.
Kentsel dönüĢüm mağduru 23 mahallenin sakinleri kentsel dönüĢüm
projelerine iliĢkin görüĢ ve düĢüncelerini Ġstanbul Kent Sempozyumu‟nda Ģu Ģekilde
sıralamıĢlardır:
- “Bizler, ister imar planı revizyonu-tadilatı yoluyla, ister çeĢitli yasalara dayanarak
olsun, kamu kurumlarının mevcut „Kentsel DönüĢüm‟ proje ve uygulamalarının,
sermayenin küresel vitrin yaratma amaçlı „Rantsal BölüĢüm‟ proje ve uygulamaları
olduğunu biliyoruz.
- Bizler, bu ülkenin oy ve vergi veren, askere giden ve çeĢitli yurttaĢlık vecibelerini
yerine getiren yurttaĢları olduğumuz halde, mevcut projeler aracılığı ile yok
sayılmak ve yaĢadığımız yerleĢimlerden sürgün edilmek istemiyoruz ve bu durumu
kabul etmiyoruz.
- Bizler, yarım asırlık emek ve çabayla barınmak için kurduğumuz mahallelerimizin
ve dost yaĢamlarımızın alt üst edilerek, geleceğimizin borçlandırılmasını
kabullenemiyoruz. Doğup büyüdüğümüz yerlerde, torunlarımızla yaĢlanabilmeyi
istiyoruz.
- Bizler, mevcut mahallelerimizi terk etmeden toplu kentsel hizmetlere (barınma,
altyapı, ulaĢım, sağlık ve eğitim) eĢit ve yeterli bir biçimde sahip olmayı istiyor;
kentsel haklarımızın, „ne zaman ne olacak‟ endiĢesi yaĢamamak üzere artık hukuki
güvenceye kavuĢturulmasını talep ediyoruz.
- Bizler, demokrasinin bir iletiĢim, tanınma ve söze kıymet verme zemini olduğunu
düĢünüyoruz. YaĢamlarımıza bu denli etki eden emrivaki proje ve uygulamaları,
bizleri yok saydığı için antidemokratik buluyoruz.
- Bizler, mahallelerimizde kiracı olan komĢularımızın barınma ve yaĢam haklarının da
güvenceye kavuĢturulması için kamu kurumlarını gerekli projeleri üretmeye ve
sosyal devlet olmanın gereklerini yerine getirmeye davet ediyoruz.
- Bizler, yaĢam alanlarımızın tarihi, sosyal, kültürel ve ekolojik değerlerini koruyan ve
mekânsal kalitesini yükselten bir planlamadan yanayız. Bu yönde „Yerinde Çözüm‟ü
305
esas alan, ihtiyaçlarımıza ve düĢüncelerimize değer veren, bizim de katılabileceğimiz
plan çalıĢmaları istiyoruz.” (2007: 187-188).
Ġstanbul‟da kentsel dönüĢüm kapsamına alınmıĢ olan 23 mahallenin
sakinlerinin eleĢtiri ve beklentileri ile, BaĢıbüyük ve Gülsuyu Mahallelerinde de
karĢılaĢılmıĢtır. Her iki mahallenin de kentin ulaĢım akslarına yakın olması, sağlam
zeminde yer alması ve Marmara Denizine bakan manzarasının varlığı nedeniyle,
günümüzde oldukça cazip bir yaĢam alanı olduğunu vurgulayan mahalle sakinleri, bu
özellikler nedeniyle hedef alan seçilen mahallelerinde, sermaye ve varsıl gruplara iĢ
ve yaĢam alanı yaratma kaygısıyla, kendilerinin uzaklaĢtırılmak istendiğini
vurgulamıĢlardır. YaĢam alanlarını yeniden yapılandırmayı hedefleyen kentsel
dönüĢüm projelerinin mevcut haliyle kabul edilemez olduğunu vurgulayan mahalle
sakinleri; kendilerini de paydaĢ kılan ve söz sahibi oldukları, yıkıp yeniden
yapmaktan çok yerinde dönüĢümü ve iyileĢtirmeyi, altyapıyı güçlendirmeyi
hedefleyen uygulamaları destekleyeceklerini ifade etmiĢlerdir. Burada karĢımıza,
mahalle sakinlerinin projelere değil, projelerin uygulama biçimlerine karĢı oldukları
sonucu çıkmaktadır. Mahalle sakinleri hali hazırda uygulanmaya çalıĢılan projelerin
sadece konut anlamında değil, sosyo-ekonomik anlamda da kayıplara yol açacağını
vurgulamıĢlardır. Mahallenin mevcut fiziksel dokusunun değiĢtirilerek çok katlı
binalarla doldurulmasının mahallelinin yaĢama biçimleri ve alıĢkanlıkları kadar
sosyal iliĢkilerini de değiĢtireceğini ve olumsuz etkileyeceğini dile getirmiĢlerdir.
Mahalle sakinlerinin baĢka yerlere taĢınmak durumunda kalmalarının da aynı Ģekilde
sosyal iliĢkilere zarar verebileceği gibi, mahallelinin iĢ süreçlerini de olumsuz
etkileyebileceği endiĢesini taĢıdıklarını ifade etmiĢlerdir.
Kentsel dönüĢüm kavramı özellikle plansız ve kontrolsüz biçimlenmiĢ kentler
söz konusu olduğunda baĢlangıçta olumlu anlamlarla yüklü olarak karĢımıza
çıkmaktadır. Plansız ve kontrolsüz mekânsal geliĢmenin özellikle kentli yoksul
kesimler açısından ortaya çıkardığı kötü yaĢam ve barınma koĢullarının dönüĢüm
projeleriyle iyileĢtirileceği söylemi oldukça yaygındır. Kentlerin zamanla farklı
nedenlere bağlı olarak eskidiği, yıprandığı ve yenilemeye ihtiyaç duyduğu kabul
edilebilir bir gerçekliktir. Bu nedenle günümüzde uygulamaya konulan kentsel
dönüĢüm projeleri de, temel amaç ve hedefleri olduğu iddia edilen kentleri daha
yaĢanır kılma çabası doğrultusunda desteklenebilir. Ancak ister gecekondu alanı,
306
ister tarihi alanlar ve isterse sosyal konut alanları olsun, dönüĢüm alanı olarak
belirlenen kentsel mekânlarda yaĢayan kesimleri gözetmeyen ve paydaĢ kılmayan
hatta bu alanlarda yaĢayan kentlileri yerinden etme sonuçlarını ortaya çıkaran
projeleri uygulamaya niyetlenmek bile abesle iĢtigaldir. Yapılması gereken; kentsel
dönüĢüm politikalarının, kentleri kentlilerle birlikte daha yaĢanır kılacak yerinde
dönüĢüm felsefesine dayandırılmasıdır. Bu bağlamda dönüĢüm alanlarında yaĢayan
kentlilerin yerleĢim, mülkiyet ve barınma hakları korunmalı, kentleri içi boĢ fiziksel
birer olgu ve rant kaynağı olarak gören anlayıĢ terk edilerek; sosyal, kültürel,
ekonomik, toplumsal bir bütün olarak ele alan ve kentlileri de söz sahibi kılan
projeler geliĢtirilmelidir. Genel olarak bakıldığında kentsel dönüĢüm projelerindeki
temel sıkıntının, dönüĢüm alanlarında yaĢayan kesimleri sürece dâhil etmemesi ve bu
kesimleri yerinden etme riski taĢıması olduğu söylenebilir. Ayrıca kentsel dönüĢüm
süreçlerinde, uygulamalar küresel yeni liberal ideolojiden beslenmesine rağmen,
mahalle sakinlerinin mülkiyet haklarını ihlal edici uygulamaları da içermektedir. Bu
ve benzeri nedenler, dönüĢüm alanı ilan edilen yerlerde yaĢayanların kentsel
dönüĢüm projelerine karĢı çıkmalarının temel nedenleri arasındadır. AraĢtırma
kapsamında görüĢülen kiĢiler de projelerden çok projelerin uygulama biçimlerine
karĢı olduklarını dile getirmiĢlerdir. Mahalle sakinlerinin talep ve beklentilerini göz
önünde bulunduran ve iyileĢtirmeyi hedefleyen yerinde dönüĢüm projelerinin kabul
edilebileceğini vurgulayan görüĢmecilerin temel ortak vurgusu yaĢamlarına aynı
alanlarda devam etme isteği Ģeklinde karĢımıza çıkmaktadır. Bu doğrultuda kentsel
dönüĢüm ile birlikte yaĢam alanlarına iliĢkin görüĢ, beklenti, öneri ve talepleri
dikkate alınmadan, yerlerinden edilme tehlikesiyle karĢı karĢıya kalacak olan
kentlileri de kapsayan, barınma ve yaĢam hakkını ihlal etmeyen projeler hayata
geçirilmelidir. Temel hedefi yaĢanabilir ve sağlıklı kentsel mekânlar oluĢturmak
olduğu söylenen kentsel dönüĢüm projeleri, uygulama süreç ve sonuçları açısından
yerinden etme ve toplumsal ayrıĢmalara neden olduğundan, katılımcılığı barındıran
bir anlayıĢla hazırlanmalı ve kamu yararı sağlayacak biçimde uygulanmalıdır.
307
KAYNAKÇA
Kitaplar
ARAL, N., Su Medeniyet ve Teknoloji, BirleĢik Yayıncılık, Ġstanbul, 2000.
ARON, R., Sosyolojik DüĢüncenin Evreleri, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları,
Ankara, 1986.
ARSLAN, Ġ., Konut Ekonomisi, Sakarya Yayıncılık, Adapazarı, 2007.
ASLAN, ġ., 1 Mayıs Mahallesi, 1980 Öncesi Toplumsal Mücadeleler ve Kent,
ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul, 2004.
ATAAY, F., Neoliberalizm ve Devletin Yeniden Yapılandırılması, De Ki Basım
Yayın, Ankara, 2006.
AYDIN, M., Sosyal Politika ve Yerel Yönetimler, Yedirenk Yayıncılık, Ġstanbul,
2008.
AYMAN GÜLER, B., Devlette Reform Yazıları, Paragraf Yayınevi, Ankara, 2005.
BAL, H., Bilimsel AraĢtırma Yöntem ve Teknikleri, Süleyman Demirel
Üniversitesi Yayınları, Yayın No: 20, Isparta, 2001.
BAL, H., Kent Sosyolojisi, Fakülte Kitabevi Yayınları, Isparta, 2008.
, Sosyal Bilimlerde Nicel AraĢtırma Yöntem ve Teknikleri, Fakülte
Kitabevi, Isparta, 2009.
BAUMAN, Z., ÇalıĢma, Tüketicilik ve Yeni Yoksullar, Sarmal Yayınevi, Ġstanbul,
1999.
, BireyselleĢmiĢ Toplum, Ayrıntı Yayınları, Ġstanbul, 2005.
, KüreselleĢme, Toplumsal Sonuçları, Ayrıntı Yayınları, Ġstanbul, 2006.
BAYDAR, M.L., GÜL, H. ve AKÇIL, A., Bilimsel AraĢtırmanın Temel Ġlkeleri,
Süleyman Demirel Üniversitesi Yayınları, Yayın No: 79, Isparta, 2007.
BAYRAKTAR, E., Gecekondu ve Kentsel Yenileme, Ekonomik AraĢtırmalar
Merkezi Yayınları, Ankara, 2006.
, Bir Ġnsanlık Hakkı Konut, TOKĠ’nin Planlı KentleĢme ve Konut Üretim
Seferberliği, Boyut Yayıncılık, Ġstanbul, 2007.
BILTON, T., BONNET,K., JONES,P., LAWSON,T., SKINNER D.,
STANWORTH,M. ve WEBSTER,A., Sosyoloji, K. ĠNAL (çev.), Siyasal
Kitabevi, Ankara, 2008.
BĠRCAN, Ġ., “Toplantı Sonuç Raporu”, içinde Enformel Sektör ve Sosyal
Güvenlik: Sorunlar ve Perspektifler , Friedrich Ebert Vakfı, Ġstanbul, 1998.
BOOKCHIN, M., Kentsiz KentleĢme, YurttaĢlığın YükseliĢi ve ÇöküĢü,
B.ÖZYALÇIN (çev.), Ayrıntı Yayınları, Ġstanbul, 1999.
BOTTOMORE, T. ve NISBET,R., Sosyolojik Çözümlemenin Tarihi, Ayraç
Yayınevi, Ġstanbul, 1997.
308
BUĞRA KAVALA, A. ve KEYDER, Ç., Kent Nüfusunun En Yoksul Kesiminin
Ġstihdam Yapısı ve Geçinme Yöntemleri (TUBĠTAK tarafından
desteklenen proje), Ġstanbul, 2008.
BUĞRA, A. ve KEYDER, Ç., Yeni Yoksulluk ve Türkiye’nin DeğiĢen Refah
Rejimi, BirleĢmiĢ Milletler Kalkınma Programı Ġçin Hazırlanan Proje
Raporu., 2003.
BUĞRA, A., Devlet-Piyasa KarĢıtlığının Ötesinde, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul,
2000.
BUMĠN, K., Demokrasi ArayıĢında Kent, Ayrıntı Yayınevi, Ġstanbul, 1990.
CASTELLS, M., The Informational City: Information Technology, Economic
Restructuring and the Urban-Regional Process, Basil Blackwell, Oxford,
1989.
, Kent, Sınıf, Ġktidar, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 1997.
, Enformasyon Çağı: Ekonomi, Toplum ve Kültür I. Cilt Ağ Toplumunun
YükseliĢi, E. KILIÇ (çev.), Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Ġstanbul,
2005.
DEMĠRER, G.N., DEMĠRER, T., DOĞMUġ, O.E., DURAN, M., GÖRGÜN, T.,
HÜNLER,K., ÖZBOLAT,N.K., ÖZBUDUN,S., ORHANGAZĠ,Ö. ve
YAPICI,K., “YDD” Kıskacında Çevre ve Kent, Ütopya Yayınevi,
Ankara,1999.
DĠE, Küçük ve ġirketleĢmemiĢ ĠĢyerlerinde Ġstihdam, DĠE Matbaası, Ankara,
2003.
DOĞAN, A. E., Birikimin Hamalları Kriz, Neo-Liberalizm ve Kent, DonkiĢot
Yayınları, Ġstanbul, 2002.
, Eğreti Kamusallık Kayseri Örneğinde Ġslamcı Belediyecilik, ĠletiĢim
Yayınları, Ġstanbul, 2007.
DPT, Gelir Dağılımının ĠyileĢtirilmesi ve Yoksullukla Mücadele, Özel Ġhtisas
Komisyonu Raporu, DPT Yayınları, 2001.
DURKHEIM, E., Toplumbilimsel Yöntemin Kuralları, Engin Yayıncılık, Ġstanbul,
1995.
EKĠNCĠ, O., Dünden Bugüne Ġstanbul Dosyaları, Anahtar Kitaplar Yayınevi,
Ġstanbul, 1995.
ENGELS, F., Konut Sorunu, G. ÖZDURAL (çev.), Sol Yayınları, Ankara, 1992.
, Ġngiltere’de Emekçi Sınıfın Durumu, Sol Yayınları, Ankara, 1997.
ERAYDIN, A., Post-Fordizm ve DeğiĢen Mekansal Öncelikler, ODTÜ Mimarlık
Fakültesi Matbaası, Ankara, 1992.
ERCAN, F., Toplumlar ve Ekonomiler, Bağlam Yayınları, Ġstanbul, 2001.
ERDER, S., Ġstanbul’a Bir Kent Kondu: Ümraniye, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul,
1996.
, Kentsel Gerilim, um:ag Vakfı Yayınları, Ankara, 2002.
309
ERYILMAZ, B., Kamu Yönetimi, Erkam Matbaası, Ġstanbul, 2002.
FALK, R., Yırtıcı KüreselleĢme, A. ÇAKSU (çev.), Küre Yayınları, Ġstanbul, 2002.
FRIEDMAN, T., Lexus ve Zeytin Ağacı, KüreselleĢmenin Geleceği, E.
ÖZSAYAR (çev.), Boyner Holding Yayınları, Ġstanbul, 2000.
GIDDENS, A., Sosyoloji, Ayraç Yayınları, Ankara, 2000.
, Üçüncü Yol ve EleĢtirileri, Phoenix Yayınevi, Ankara, 2001.
GORZ, A., YaĢadığımız Sefalet, KurtuluĢ Çareleri, N. TUTUL (çev.), Ayrıntı
Yayınları, Ġstanbul, 2001.
GÖKÇE,B., ACAR, F., GÜNEġ AYATA, A., KASAPOĞLU,A., ÖZER, Ġ. ve
UYGUN, H., Gecekondularda Ailelerarası DayanıĢmanın ÇağdaĢ
Organizasyonlara DönüĢümü, T.C. BaĢbakanlık Kadın ve Sosyal Hizmetler
MüsteĢarlığı Yayınları, Ankara, 1993.
GÖKÇE, B., Toplumsal Bilimlerde AraĢtırma, SavaĢ Yayınevi, Ankara, 2007.
GÖZE, A., Liberal, Marxiste, FaĢist, Nasyonal Sosyalist ve Sosyal Devlet, Beta
Basım Yayım, Ġstanbul, 2005.
GÜÇHAN, G., Toplumsal DeğiĢme Ve Türk Sineması, Ġmge Kitabevi Yayınları,
Ankara, 1992.
GÜÇLÜ, S., KentlileĢme ve Göç Sürecinde Antalya’da Kent Kültürü ve
Kentlilik Bilinci, T. C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2002.
HACISALĠHOĞLU, Y., KüreselleĢme Mekansal Etkileri ve Ġstanbul, Akademik
Düzey Yayınları, Ġstanbul, 2000.
HARVEY, D., Postmodernliğin Durumu, S. SAVRAN (çev.), Metis Yayınları,
Ġstanbul, 1999.
, Sosyal Adalet ve ġehir, M. MORALI (çev.), Metis Yayınları, Ġstanbul, 2003.
, Umut Mekanları, Z.GAMBETTĠ (çev.), Metsi Yayınları, Ġstanbul, 2008a.
, Yeni Emperyalizm, H. GÜLDÜ (çev.), Everest Yayınları, Ġstanbul, 2008b.
HAYEK, F.A.V., Kanun, Yasama Faaliyeti ve Özgürlük: Sosyal Adalet Serabı,
Türkiye ĠĢ Bankası Yayınları, Ankara, 1993.
IġIK, O. ve PINARCIOĞLU, M.M., NöbetleĢe Yoksulluk, GecekondulaĢma ve
Kent Yoksulları: Sultanbeyli Örneği, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul, 2003.
ĠLMEN, S., Süreyya PaĢa’nın Anıları, TeĢebbüslerim, Reisliklerim, Kadıköy
Belediyesi Sağlık ve Sosyal DayanıĢma Vakfı Yayınları, Ġstanbul, 2001.
ĠSBĠR, E.G., ġehirleĢme ve Meseleleri, Ocak Yayınları, Ankara, 1986.
ĠġERĠ, G., Metropol Sürgünleri, Su Yayınları, Ġstanbul, 2010.
JESSOP, B., Hegemonya, Post-Fordizm ve KüreselleĢme Ekseninde Kapitalist
Devlet, B. YARAR ve A. ÖZKAZANÇ (der ve çev), ĠletiĢim Yayınları,
Ġstanbul, 2005.
310
KARA, U., Sosyal Devletin YükseliĢi ve DüĢüĢü, Özgür Üniversite Kitaplığı: 52,
Maki Basın Yayın, Ankara, 2004.
KARABAĞ, S., Mekanın SiyasallaĢması, Gazi Kitabevi, Ankara, 2006.
KARASAR, N., Bilimsel AraĢtırma Yöntemi, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 1999.
KARTAL, K.S., Ekonomik ve Sosyal Yönleriyle Türkiye’de KentlileĢme, Adım
Yayıncılık, Ankara, 1982.
KAYGALAK, S., Kapitalizmin TaĢrası, 16. Yüzyıldan 19. Yüzyıla Bursa’da
Toplumsal Süreçler ve Mekansal DeğiĢim, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul,
2008.
, Kentin Mültecileri, Neoliberalizm KoĢullarına Zorunlu Göç ve KentleĢme,
Dipnot Yayınları, Ankara, 2009.
KAZGAN, G. KüreselleĢme ve Ulus-Devlet, Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,
Ġstanbul, 2000.
KELEġ, R., Yerinden Yönetim ve Siyaset, Cem Yayınevi, Ġstanbul, 1998.
, Kentbilim Terimleri Sözlüğü, Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 1998.
, KentleĢme Politikası, Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 2000.
KESKĠNOK, H.Ç., KentleĢme Siyasaları, Kaynak Yayınları, Ġstanbul, 2006.
KEYDER, Ç., Ulusal Kalkınmacılığın Ġflası, Metis Yayınları, Ġstanbul, 2004.
KIRAY, M., Ereğli, Ağır Sanayiden Önce Bir Sahil Kasabası, Bağlam Yayınları,
Ġstanbul, 2000.
KIZILÇELĠK, S., Sosyoloji Teorileri 1, Emre Yayınları, Konya, 1994.
KĠPER, H. P., KüreselleĢme Sürecinde Kentlerin Tarihsel-Kültürel Değerlerinin
Korunması, Türkiye-Bodrum Örneği, SAV Yayınları, Ġstanbul, 2006.
KOCABAġ, A., Kentsel DönüĢüm (/YenileĢ(tir)me): Ġngiltere Deneyimi ve
Türkiye’den Beklentiler, Literatür Yayınları, Ġstanbul, 2006.
KONGAR, E., 21. Yüzyılda Türkiye, Remzi Kitabevi Yayınları, Ġstanbul, 2000.
KÜMBETOĞLU, B., Sosyolojide ve Antropolojide Niteliksel Yöntem ve
AraĢtırma, Bağlam Yayınları, Ġstanbul, 2005.
LANG, T., Insights in the British Debate about Urban Decline and Urban
Regeneration Working Paper, Erkner, Leibniz-Institute for Regional
Development and Structural Planning, 2005.
LEWIS, O., Sanchez’in Çocukları, L. RAGIP (çev.), e Yayınları, Ġstanbul, 1971.
LORDOĞLU, K. ve ÖZAR, ġ., Enformel Sektör ve Sosyal Güvenlik: Sorunlar ve
Perspektifler, Ġ. BĠRCAN (haz.), Friedrich Ebert Vakfı, Ġstanbul, 1998.
LORDOĞLU, K., ÖZKAPLAN, N. ve TÖRÜNER, M., ÇalıĢma Ġktisadı, Beta
Yayınları, Ġstanbul, 1999.
MALTEPE BELEDĠYESĠ (t.y.) 2007 Faaliyet Raporu.
311
MATTELART, A., Gezegensel Ütopya Tarihi, Kehanetsel Kentten Küresel
Topluma, ġ. ÇĠLTAġ (çev), Ayrıntı Yayınları, Ġstanbul, 2005.
OKUTAN, A., Türkiye’de KentleĢme ve Siyasal Yapı, Türk Demokrasi Vakfı,
Ankara, 1995.
ÖZDEN, P. P., Kentsel Yenileme, Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 2008.
ÖZER, A., KentleĢme ve Yerel Yönetimler, Ürün Yayınları, Ankara, 2000.
ÖZER, Ġ., KentleĢme, KentlileĢme ve Kentsel DeğiĢme, Ekin Kitabevi, Bursa,
2004.
ÖZER, M.A. Yeni Kamu Yönetimi Teoriden Uygulamaya, Platin Yayınları,
Ankara, 2005.
ÖZKAZANÇ, A., Siyaset Sosyolojisi Yazıları, Yeni Sağ ve Sonrası, Dipnot
Yayınları, Ankara, 2007.
ÖZSOYLU, A.F., Türkiye’de Kayıt DıĢı Ekonomi, Bağlam Yayınları, Ġstanbul,
1996.
POLOMA, M.M., ÇağdaĢ Sosyoloji Kuramları, Gündoğan Yayınları, Ankara,
1993.
RAWLS, J., Political Liberalism, Colombia Universty Press, New York, 1993.
ROBERT, J., Kent ve Halk, Kent Üzerine Alternatif DüĢünceler, Ö.
ORHANGAZĠ (çev.), Ütopya Yayınevi, Ankara, 1999.
ROBERTS, P. ve SYKES, H., Urban Regeneration: A Hand Book, SAGE
Publications, London, 2000.
ROCHE, M., Rethinking Citizenship: Welfare, Ideology and Change in Modern
Society, Polity Press, Cambridge, 1992.
SABUKTAY, A., 2000’lerde Türkiye’de Devlet ve Kamu Yönetimi,
MülksüzleĢtirmenin Yönetimi, TODAĠE Yayınları, Ankara, 2009.
SALLAN GÜL, S., Sosyal Devlet Bitti, YaĢasın Piyasa, Etik Yayınları, Ġstanbul,
2004.
, Sosyolojide Kuramlar ve Kent Sosyolojisinde Kuramlar, YayımlanmamıĢ
ÇalıĢma, Isparta, 2009.
SCHUMPETER, J. A., Kapitalizm, Sosyalizm ve Demokrasi, H. Ġlhan (çev), Alter
Yayıncılık, Ankara, 2007.
SHORT, J. R., The Urban Order: An Introduction to Cities, Culture and Power,
Blackwell Publishers Inc., London, 1996.
SĠLĠER, O., Kent Müzeleri ve Türkiye’de Kent Müzelerine Duyulan Ġhtiyaç,
Tarih Vakfı Yayınları, Ġstanbul, 2007.
SÖNMEZ, M., Ġstanbul’un Ġki Yüzü, 1980’den 2000’e DeğiĢim, ArkadaĢ
Yayınevi, Ankara, 1996.
ġAYLAN, G., DeğiĢim, KüreselleĢme ve Devletin Yeni ĠĢlevi, Ġmge Kitabevi,
Ankara, 2003.
312
ġENGÜL, T., Kentsel ÇeliĢki ve Siyaset, Kapitalist KentleĢme Süreçleri Üzerine
Yazılar, Demokrasi Kitaplığı, Ġstanbul, 2001.
ġENSES, F., KüreselleĢmenin Öteki Yüzü: Yoksulluk, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul,
2001.
ġENYAPILI, T., Gecekondu: Çevre ĠĢçilerin Mekanı, ODTÜ Mimarlık Fakültesi
Yayınları, Ankara, 1981.
, Barakadan Gecekonduya Ankara’da Kentsel Mekanın DönüĢümü: 1923-
1960, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul, 2004.
ġPO, Eğrisiyle Doğrusuyla Galataport, P. P. ÖZDEN ve D. AĞAR (der.) TMMOB
ġPO Yayınları, Ġstanbul, 2008.
TAġDELEN, M.H., Göçerlerin ġehirleĢmesi (Beritanlı AĢireti Örneği), Turan
Yayıncılık, Ġstanbul, 1997.
TEKELĠ, Ġ., Bağımlı KentleĢme, Mimarlar Odası Yayınları, Ankara, 1977.
, Modernite AĢılırken Siyaset, Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 1999.
, Göç ve Ötesi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Ġstanbul, 2008.
TOKATLIOĞLU, M.Y., KüreselleĢme ve Kamu Hizmetleri, Alfa Akademi,
Ġstanbul, 2005.
TOPRAK KARAMAN, Z., Kent Yönetimi ve Politikası, Ġzmir, 1998.
TURAN, M. Türkiye’de Kentsel Rant, Devlet Mülkiyetinden Özel Mülkiyete,
Tan Kitabevi Yayınları, Ankara, 2009.
TURGUT, S. ve CEYLAN, E. Ç. Bir Yerel Yönetim Deneyiminin Ardından…,
Alfa Basım Yayım, Ġstanbul, 2010.
TUSĠAD, Coğrafya 2001, TÜSĠAD Yayınları, Yayın No: TÜSĠAD-T/2001/06-302,
Ġstanbul, 2001.
TÜRCAN ÖZġUCA, ġ. ve TOKSÖZ, G., Sosyal Koruma Yoksunluğu, Enformel
Sektör ve Küçük ĠĢletmeler, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
Yayınları, Ankara, 2003.
TÜRKDOĞAN, O., Yoksulluk Kültürü, Gecekonduların Toplumsal Yapısı,
Atatürk Üniversitesi Basımevi, Erzurum, 1974.
, Aydınlıktakiler ve Karanlıktakiler, TimaĢ Yayınları, Ġstanbul, 1996a.
, DeğiĢme, Kültür ve Sosyal Çözülme, BirleĢik Yayıncılık, Ġstanbul, 1996b.
URRY, J., Mekânları Tüketmek, Ayrıntı Yayınları, Ġstanbul, 1999.
ÜSTÜN, G., Kentsel DönüĢümün Hukuki Boyutu, On Ġki Levha Yayıncılık,
Ġstanbul, 2009.
WALLERSTEIN, I., Bildiğimiz Dünyanın Sonu Yirmi Birinci Yüzyıl Ġçin Sosyal
Bilim, T. BĠRKAN (çev.), Metis Yayınları, Ġstanbul, 2000.
WEDEL, H., Siyaset ve Cinsiyet, Ġstanbul Gecekondularında Kadınların Siyasal
Katılımı, C.KURULTAY (çev.), Metis Yayınları, Ġstanbul, 2001.
313
YILDIRIM, A. ve ġĠMġEK, H., Sosyal Bilimlerde Nitel AraĢtırma Yöntemleri,
Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2006.
YIRTICI, H. ÇağdaĢ Kapitalizmin Mekânsal Örgütlenmesi, Ġstanbul Bilgi
Üniversitesi Yayınları, Ġstanbul, 2005.
YÖRÜKAN, A., ġehir Sosyolojisinin ve Ġnsan Ekolojisinin Teorik Temelleri,
Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2006.
YÖRÜKAN, T., Gecekondular ve Gecekondu Bölgelerinin Sosyo-Kültürel
Özellikleri, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2006.
Makaleler
+ĠVME, “ Yaldızlı ambalajlı Rant Projesi Kentsel DönüĢüm”, Mühendislik,
Mimarlık ve Planlamada +Ġvme, Sayı 4, s. 18-20, 2007.
, “Kent Planlaması”, Mühendislik, Mimarlık ve Planlamada +Ġvme, Sayı 4,
s. 42-43, 2007.
, “Kentsel DönüĢüm”, Mühendislik, Mimarlık ve Planlamada +Ġvme, Sayı 4,
s. 50-55, 2007.
, “Kentten Kentsel DönüĢüme”, Mühendislik, Mimarlık ve Planlamada
+Ġvme, Sayı 4, s. 70-81, 2007.
AKBALIK, E., “Mağaza Vitrininden Satılık Kent Seyri ve Biz Kimliksiz
MüĢteriler”, Ölçü, Sayı Mart 2007, s.167-168, 2007.
AKÇAR, ġ., “Yoksulluğu Önleme Stratejileri”, içinde Sivil Toplum KuruluĢları
Diyaloğu , Boyut Kitapları, Ġstanbul, s. 197-202, 1998.
AKGÜN, G. ve KARADEMĠR, H., “Kentsel DönüĢümde Yeni Sermaye Hareketleri
ve ĠliĢki Biçimleri”, içinde Ġstanbul Kent Sempozyumu Bildiriler Kitabı,
13-15 Eylül, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Ġstanbul, s. 170-181,
2007.
AKIN, O.,“KüreselleĢme Olgusu ve Kent Mekanı Üzerindeki Etkileri: Ġstanbul
Metropolitan Alanı”, içinde 3. Bin Yılda ġehirler: KüreselleĢme Mekan-
Planlama, Dünya ġehircilik Günü 23. Kolokyumu Bildiriler Kitabı,
Ġ.DĠNÇER (der.), 8-9-10 Kasım 1999, Yıldız Teknik Üniversitesi, Ġstanbul,
s. 141-165, 2000.
AKINCI, B., YIKICI, A. ve YĠĞĠT, E.,“DeğiĢen Kent ve Anladıklarımız”,
Planlama, Sayı 4, s. 90-95, 2004.
AKKAR, Z.M., “Kentsel DönüĢüm Üzerine Batı‟daki Kavramlar, Tanımlar, Süreçler
ve Türkiye”, Planlama, Sayı 36, s. 29-38, 2006.
AKKAYA, Y., “Göç, Yoksulluk ve Kentsel ġiddet”, içinde Yoksulluk, ġiddet ve
Ġnsan Hakları Konferansı, Y.ÖZDEK (ed.), 6-7 Aralık 2001, TODAĠE
Yayınları, Ankara, s. 203-215, 2002.
AKSOY, A., “Toplumsal Uyum Ġçin Sosyal ArayıĢlar Paneli”, içinde Türkiye’de
20. Dünya ġehircilik Günü Kolokyumu Bildiriler Kitabı , M.ÇUBUK
(ed.), 6-8 Kasım 1996, Mimar Sinan Üniversitesi, Ġstanbul, s.193-198, 1998.
314
AKSOY, A. ve ROBINS, K., “Modernizm ve Binyıl: Ġstanbul‟da Mekânla Ġmtihan”,
Birikim, A. D. DANIġ (çev.), Sayı 123, s.53-62, 1999.
AKSOY, A., “Gecekondudan VaroĢa DönüĢüm: 1990‟larda „Biz‟ ve „Öteki‟
Kurgusu”, içinde DıĢarıda Kalanlar/Bırakılanlar, N. AVCI, D.DERMAN,
S.KIRCA ve A.YUMUL (der.), Bağlam Yayınları, Ġstanbul, s. 39-52, 2001.
AKSU KAYA, E., ÜSTÜNALAN, S., ARAL, M., GÖÇEBE, M., KAYA, K. ve
ÖZTÜRK, T., “Gecekondulardan VaroĢlara Kentsel DönüĢüme KarĢı Kentsel
ĠyileĢtirme”, içinde Ġstanbul Kent Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 13-15
Eylül, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Ġstanbul, s. 151-160, 2007.
AKSÜMER, G. ve TEMĠZ, Ö., “Kentsel DönüĢümde Alternatif ArayıĢı,” içinde
Ġstanbul Kent Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 13-15 Eylül, Mimar Sinan
Güzel Sanatlar Üniversitesi, Ġstanbul, s. 161-169, 2007.
ALADA, B. A., “Yerel Yönetim AnlayıĢındaki DeğiĢimler ve Türkiye‟deki
Yansımaları”, içinde Devlet ve Sermayenin Yeni Biçimleri, R. GÜNLÜ
(der.), Dipnot Yayınları, Ankara, s. 269-301, 2008.
ALTINÇEKĠÇ, F. ve GÖKSU, S., “Kentsel Mekanın Üretimini Anlamada
Toplumsal Ekonomi Kuramı Merkezli Sermaye Birikim Süreci YaklaĢımının
Sağladığı Olanaklar-1”, Planlama, Sayı 1-2, s. 5-8, 1995a.
ALTINÇEKĠÇ, F. ve GÖKSU, S., “Kentsel Mekanın Üretimini Anlamada
Toplumsal Ekonomi Kuramı Merkezli Sermaye Birikim Süreci YaklaĢımının
Sağladığı Olanaklar-2”, Planlama, Sayı 3-4, s. 62-67, 1995b.
ALTINÖRS ÇIRAK, A. ve YÖRÜR, N., “Ġzmir Onur Mahallesi Örneğinde Farklı
Söylemler ve Taraflar Açısından Kentsel DönüĢümün Ġki Yüzü”, Planlama,
Sayı 3, s. 79-88, 2006.
ALTINÖRS ÇIRAK, A., “Korumanın Toplumsal ve Kültürel Boyutu Neden
Önemli? Biz Nasıl Bakıyoruz?”, Planlama, 2010/1, s. 29-37, 2010.
ALTUN, L., “Süreci, Uygarlık Atağına DönüĢtürmek”, içinde Uluslararası Kentsel
DönüĢüm Uygulamaları Sempozyumu, D.ÖZDEMĠR, P.P.ÖZDEN VE
S.R.TURGUT (der.), 27-30 Kasım 2004, Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı
Küçükçekmece Belediyesi Yayını, Ġstanbul, s. 227-231, 2005.
ALTUNTAġ, B., “Enformel Bir Emek Biçimi Olarak Sokak Toplayıcılığı, Ankara
Örneğinde Sektöre ve ÇalıĢanlara ĠliĢkin Bir Bilgi ve Deneyim PaylaĢımı”,
Toplum ve Bilim, Sayı 112, s.31-59, 2008.
ANDERSEN, H.S., “Konut Alanlarında Bozulma ve Konut Alanları Yenileme
Stratejilerinde Avrupa ve Amerika Deneyimleri”, içinde Uluslararası
Kentsel DönüĢüm Uygulamaları Sempozyumu, D.ÖZDEMĠR, P.P.ÖZDEN
VE S.R.TURGUT (der.), 27-30 Kasım 2004, Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi
Sarayı, Küçükçekmece Belediyesi Yayını, Ġstanbul, s. 151-164, 2005.
AREN, S., “Sosyalizm, Sömürünün, Sınıfın ve Tahakkümün Olmadığı Bir
Düzendir”, içinde Yeni Sağ Yeni Aldatmaca, I. KANSU (der.), Ġmge
Kitabevi Yayınları, Ankara, s. 97-110, 1997.
315
ARIKANLI ÖZDEMĠR, M., “Kentsel DönüĢüm Sürecinde Eski Bir Gecekondu
Mahallesi: Karanfilköy Kentlere Vurulan „NeĢter‟ler”, içinde Ġstanbul’da
Kentsel AyrıĢma, H.KURTULUġ (der.), Bağlam Yayınları, Ġstanbul, s. 187-
238, 2005.
ARIN, T., “Refah Devleti: Sosyal Güvenliğin Yoksulluğu”, içinde Neoliberalizmin
Tahribatı, N. BALKAN ve S. SAVRAN (der), Metis Yayınları, Ġstanbul, s.
68-93, 2004.
ASLAN, O., “ Hukuki BakıĢ”, Mühendislik, Mimarlık ve Planlamada +Ġvme,
Sayı4, s. 54-67, 2007.
ASLAN, ġ., “Yıkılmayı Bekleyen Gecekondular: Eyüp Ġlçesi Güzeltepe
Mahallesinde Bir Konut Bölgesi”, Planlama, Sayı 36, s.103-109, 2006.
, “Kentsel DönüĢüm Projeleriyle Resmi Söylemde Yeniden ĠnĢa Edilen
“Gecekondu” ve “Gecekondulu Ġmgesi”, içinde Ġstanbul Kent Sempozyumu
Bildiriler Kitabı, 13-15 Eylül, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi,
Ġstanbul, s.122-131, 2007a.
, “Kent, Planlama ve Konut, Ġstanbul‟da Enformel YerleĢme Deneyimleri:
Güzeltepe Mahallesi Örneği”, içinde Planlama, Siyaset, Siyasalar: 6.
Türkiye ġehircilik Kongresi Bildiriler Kitabı, 6-7-8 Kasım 2006, Dokuz
Eylül Üniversitesi, Ġzmir, s. 197-208, 2007b.
, “Kentlerin Öteki Mekanlarında Özgünlükler ve Kırılmalar: 1 Mayıs Mahallesi
Örneği”, Ölçü, s. 54-59, Mart 2007c.
, “Gülsuyu Mahallesi‟nin Öyküsü”, Ġstanbul, Sayı 62, s. 24-27, 2008
ATAÖV, A. ve OSMAY, S., “Türkiye'de Kentsel DönüĢüme Yöntemsel Bir
YaklaĢım”, METU Journal Of The Faculty Of Architecture, Vol 24, No
2, p. 57-82, 2007.
ATAYURT, U., “Maltepe-BaĢıbüyük Mahallesinin Hukuk SavaĢı, Küçük Ama
Önemli Bir Zafer”, Express, Sayı 91, s. 19, 2008.
ATKINSON, R., “Kentsel DönüĢüm, Ortaklıklar ve Yerel Katılım Ġngiltere
Deneyimi”, içinde Uluslararası Kentsel DönüĢüm Uygulamaları
Sempozyumu, D.ÖZDEMĠR, P.P.ÖZDEN VE S.R.TURGUT (der.), 27-30
Kasım 2004, Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı, Küçükçekmece Belediyesi
Yayını, Ġstanbul, s. 87-98, 2005.
AYDIN, A.H., “Kentsel DönüĢüm Projeleri Ve KahramanmaraĢ”, Yerel Siyaset,
Sayı 31, s. 5-7, 2008.
AYDIN, S., “AKP Dönemi Konut ve KentleĢme Politikalarına TOKĠ ve Yerel
Yönetimler Üzerinden Bakmak”, Ġktisat, Sayı 500, s.67-73, 2008.
AYMAN GÜLER, B., “Kamu Yönetimi Temel Kanunu Üzerine”, Hukuk ve
Adalet, Sayı 2, s. 26-61, 2004.
AYTEN, A.M., “Konuttan-ĠĢyerine DönüĢüm Sürecinin Ankara, Kızılay Örneği‟nde
AraĢtırılması”, içinde DeğiĢen-DönüĢen Kent ve Bölge, 8 Kasım Dünya
ġehircilik Günü 28. Kolokyumu Bildiriler Kitabı, 8-10 Kasım 2004,
316
ODTÜ, ODTÜ Mimarlık Fakültesi ve TMMOB ġPO Ortak Yayını, Cilt 2,
Ankara, s. 677-699, 2005.
BAILEY, N., “Konuta Yönelik DönüĢüm Glasgow Deneyimi”, içinde Uluslararası
Kentsel DönüĢüm Uygulamaları Sempozyumu, D.ÖZDEMĠR, P.P.ÖZDEN
VE S.R.TURGUT (der.), 27-30 Kasım 2004, Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi
Sarayı, Küçükçekmece Belediyesi Yayını, Ġstanbul, s. 171-177, 2005.
BAKIRTAġ, T. ve KÖKTÜRK, E., “Küresel Modelin Yeni YoksullaĢma Süreci ve
Türkiye‟nin Ġstanbul Özelinde Bu Süreçteki Konumu”,içinde Ġstanbul Kent
Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 13-15 Eylül, Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi, Ġstanbul, s.71-110, 2007.
BARKURT, M. Y., “KüreselleĢmenin Türkiye‟deki Etkileri”, içinde Yeni Sağ Yeni
Aldatmaca, I. KANSU (der.), Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara, s.83-86,
1997.
BARTU, A., “Kentsel Ayrı(Ģı)m: Ġstanbul‟daki Yeni YerleĢimler ve Kemer Country
Örneği”, içinde 21. Yüzyıl KarĢısında Kent ve Ġnsan, F. GÜMÜġOĞLU
(ed.), Bağlam Yayınları, Ġstanbul, s.145-149, 2001.
BAġER, N. E., “Küresel-YerelleĢme Sürecinde Kentsel Kalkınmanın Önemi ve
Sürdürülebilirliği: Kentsel Dinamikler ve Katılımcılık Açısından Genel Bir
BakıĢ”, içinde DeğiĢen-DönüĢen Kent ve Bölge, 8 Kasım Dünya ġehircilik
Günü 28. Kolokyumu Bildiriler Kitabı, 8-10 Kasım 2004, ODTÜ, ODTÜ
Mimarlık Fakültesi ve TMMOB ġPO Ortak Yayını, Cilt 1, Ankara, s.489-
506, 2005.
BAYRAM, A.M., “5366 Sayılı „Yıpranan Tarihi ve Kültürel TaĢınmaz Varlıkların
Yenilenerek Korunması ve YaĢatılarak Kullanılması‟ Hakkında Kanun ve
5393 Sayılı „Belediye Kanununun 73. Maddesi” Hakkında Bir
Değerlendirme”, Memleket-Mevzuat, Sayı 2, s. 23-25, 2005.
, “Kentsel DönüĢüm Uygulamaları Yasal mı?”, Memleket-Mevzuat, Sayı 35,
s.45-48, 2008.
BAYRAM, F., “Sürdürülebilir Kentsel GeliĢme: Araçlar, YaklaĢımlar ve Türkiye”,
içinde Cevat Geray’a Armağan, Mülkiyeliler Birliği Yayınları, Ankara, s.
251-264., 2001.
BERKMEN YAKAR, H., “Ġstanbul Metropoliten Alanında Sermaye Birikim
Biçimlerinin AlıĢveriĢ Mekanlarına Etkileri”, içinde 3. Bin Yılda ġehirler:
KüreselleĢme Mekan-Planlama, Dünya ġehircilik Günü 23. Kolokyumu
Bildiriler Kitabı, Ġ. DĠNÇER (der.), 8-9-10 Kasım 1999, Yıldız Teknik
Üniversitesi, Ġstanbul, s.167-183, 2000.
BERNER, E., “Metropol Ġkilemi: Küresel Toplum, Yerellikler ve Manila‟da Kent
Arazisi Ġçin Yürütülen Mücadele”, içinde Mekân, Kültür, Ġktidar
KüreselleĢen Kentlerde Yeni Kimlikler, A. ÖNCÜ ve P. WEYLAND
(der.), L.ġĠMġEK ve N. UYGUN (çev.), ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul, s. 137-
161, 2007.
317
BEġĠKTEPE, C., “KüreselleĢme Sürecinde Kentler ve Ġstanbul”, içinde Ġstanbul
Kent Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 13-15 Eylül, Mimar Sinan Güzel
Sanatlar Üniversitesi, Ġstanbul, s.46-56, 2007.
BIÇKI, D., “Kentsel Yeniden Yapılanma Çerçevesinde Mekânsal Yarılma, Kentsel
Yoksulluk ve Türkiye”, içinde Dünden Bugüne Türkiye’nin Toplumsal
Yapısı, M. ZENCĠRKIRAN (der.), Nova Basın Yayın Dağıtım, Ankara, s.
479-496, 2006.
BĠLSEL, S.G., POLAT, E. ve YILMAZ, N., “DeğiĢim-DönüĢüm Sürecinde „Kimlik
ArayıĢları‟ ve „Kentsel YenileĢme‟ Kavramı”, içinde Kentsel DönüĢüm
Sempozyumu Bildiriler Kitabı, P.P. ÖZDEN, Ġ.KARAKAġ, S.TURGUT,
H.YAKAR, D.ERDEM ve N.PALAOĞLU (der.), 11-13 Haziran, YTÜ
Oditoryumu, Ġstanbul, s.53-64, 2003.
BĠLSEL, C., “Çözülen Kentler ve Kentsel Tasarımda „Kamusal Alan‟ Paradigması
Çerçevesinde Yeni Kent Tanımlarına Doğru”, içinde DeğiĢimde Kentsel
Tasarım-Kentsel Tasarımda DeğiĢim, Uluslararası 15. Kentsel Tasarım
ve Uygulamalar Sempozyumu Bildiriler Kitabı , A. KARAMAN (der.),
26-28 Mayıs 2004,MSGSÜ Yayınları, Ġstanbul, s. 22-28, 2005.
BĠRKAN, G., “Yuvarlak Masa SöyleĢisi, Ġstanbul‟da Kentsel DönüĢüm”, Mimar.ist,
Sayı 30, s. 13-24, 2008.
BOZKULAK, S., “Gecekondudan VaroĢa: Gülsuyu Mahallesi” ,içinde Ġstanbul’da
Kentsel AyrıĢma, H. KURTULUġ (der.), Bağlam Yayıncılık, Ġstanbul, s.
239-266, 2005.
BUDAK, R., “Sermaye Örgütsüzlüğü TeĢvik Ediyor”, içinde Yeni Sağ Yeni
Aldatmaca, I. KANSU (der.), Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara, s. 11-18,
1997.
BULUTAY, T. ve DUMANLI, R., “Türkiye‟de Yoksulluk ve Azörgütlü Kesim”,
içinde Enformel Kesim II, T.BULUTAY (der. ), DĠE Matbaası, Ankara, s.
9-45, 2000.
BULUTAY, T., “GiriĢ”, içinde Enformel Kesim II, T. BULUTAY (der.), DĠE
Matbaası, Ankara, s.XIII-XL, 2000.
CASTELLS, M., “Dördüncü Dünyanın YükseliĢi”, içinde Küresel DönüĢümler,
Büyük KüreselleĢme TartıĢması, D. HELD ve A. MCGREW (der.), A.S.
MERCAN (çev.), Phoenix Yayınevi, Ankara, s.510-520, 2008a.
CASTELLS, M., “Küresel Enformasyon Kapitalizmi”, içinde Küresel DönüĢümler,
Büyük KüreselleĢme TartıĢması, D.HELD ve A. MCGREW (der.),
E.SARITAġ (çev.), Phoenix Yayınevi, Ankara, s. 367-395, 2008b.
CĠĞEROĞLU, M., “Denizli Kentsel Alanının Tanımı, Özellikleri ve DönüĢümü”,
içinde DönüĢen Kentler ve DeğiĢen Yerel Yönetimler, F.N.GENÇ,
A.YILMAZ ve H.ÖZGÜR (der.), Gazi Kitabevi Yayınları, Ankara, s.211-
237, 2008.
CĠHANGĠR ÇAMUR, K., “KüreselleĢme Sürecinin Kentsel Mekan Üzerine Etkileri:
Yabancı Sermaye Yatırımları”, içinde Yerel Yönetimler Sempozyumu
318
Bildiriler Kitabı , B.AYMAN GÜLER ve A. SABUKTAY (der.), 1-2 Kasım
2000, TODAĠE, Ankara, s. 661-676, 2002.
CÖMERTLER, S., “Kentsel DönüĢümde Bir Araç Olarak Kullanılan Kentsel
Tasarım YarıĢmaları Üzerine Bir TartıĢma”, içinde Kentsel DönüĢüm
Sempozyumu Bildiriler Kitabı, P.P.ÖZDEN, Ġ.KARAKAġ, S.TURGUT,
H.YAKAR, D.ERDEM ve N.PALAOĞLU (der.), 11-13 Haziran, YTÜ
Oditoryumu, Ġstanbul, s.216-227, 2003.
ÇAKILCIOĞLU, M. ve CEBECĠ, Ö.F., “Kentin Çöküntü Alanlarında Uygulamada
Yetersiz Kalan Ġmar Planlarının Yerine Alternatif Planlama Süreçleri”,
içinde Kentsel DönüĢüm Sempozyumu Bildiriler Kitabı, P.P.ÖZDEN,
Ġ.KARAKAġ, S.TURGUT, H.YAKAR, D.ERDEM ve N.PALAOĞLU (der.),
11-13 Haziran, YTÜ Oditoryumu, Ġstanbul, s. 295-300, 2003.
ÇAVUġOĞLU, E., “Küresel Mekanın Ekonomi-Politiği: KüreselleĢme Döneminde
Mekan Kavramına Kentbilimsel Bir BakıĢ”, içinde 3. Bin Yılda ġehirler:
KüreselleĢme Mekan-Planlama, Dünya ġehircilik Günü 23. Kolokyumu
Bildiriler Kitabı, Ġ. DĠNÇER (der.), 8-9-10 Kasım 1999, Yıldız Teknik
Üniversitesi, Ġstanbul, s.121-126, 2000.
, “Bir Kentsel Toplumsal Hareket”, Ġstanbul, Sayı 62, s.28-31, 2008.
ÇETĠN, Ġ., “Sendikal Hareket Varolma SavaĢı Veriyor”, içinde Yeni Sağ Yeni
Aldatmaca, I. KANSU (der.), Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara, s. 56-64,
1997.
ÇETĠNER, A., “Kentbilimci Gözüyle Çevre”, içinde Ġnsan Çevre Toplum, R.
KELEġ (der.), Ġmge Kitabevi Yayınları, s. 142-148, 1997.
ÇIRACI, H., “Planlamada Yeni Eğilimler ve ġehir Plancısının DeğiĢen Rolü ve
Konumu Üzerine”, Planlama, Sayı 1-4, s.57-58, 1993.
ÇĠZMECĠ, F. ve ÇINAR, C., “Ġstanbul Konut Piyasasında Kitlesel Tüketimin
ġekillendirdiği Yeni Konut YerleĢimleri”, içinde Ġstanbul Kent
Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 13-15 Eylül, Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi, Ġstanbul, s. 274-284, 2007.
ÇMO,“Türkiye‟de Çarpık KentleĢme ve Kentsel DönüĢüm”, Memleket-Mevzuat,
Sayı 16, s. 56-57, 2006.
ÇOPUROĞLU, M.A., “Kentsel DönüĢüm Projeleri: Adana‟daki Uygulamalar”,
Planlama, Sayı 36, s. 147-153, 2006.
DAYANIġMACI ATÖLYE, “Gülsuyu ve Gülensu Mahallelerinde Alternatif Bir
Planlama Deneyimi”, Ölçü, Sayı Mart 2007, s. 143-158, 2007.
DEDE, O. ve ÇALGÜNER, T., “Bilgi Toplumunda Kent Modeli ve Bilgi
Toplumuna GeçiĢte Kent Kültürünün Uyum Sorunları”, içinde Türkiye’de
20. Dünya ġehircilik Günü Kolokyumu Bildiriler Kitabı, M.ÇUBUK
(ed.), 6-8 Kasım 1996, Mimar Sinan Üniversitesi, Ġstanbul, s. 89-110, 1998.
DEMĠR, E., “ĠĢgücü Piyasası ve Kent Emekçi Sınıfının Yeniden
KavramsallaĢtırılması”, Birikim, Sayı: 53, s. 35-45, 1993.
319
DEMĠRDĠZEN, E., “Ġstanbul Çevre Düzeni Planı: Artılar, Eksiler”, içinde Ġstanbul
Kent Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 13-15 Eylül, Mimar Sinan Güzel
Sanatlar Üniversitesi, Ġstanbul, s. 12-17, 2007.
DEMĠRER, G., “Önsöz”, içinde Kent ve Halk, Kent Üzerine Alternatif
DüĢünceler , Ö. ORHANGAZĠ (çev.), Ütopya Yayınevi, Ankara, s. 9-11,
1999.
DICKEN, P., “Yeni Bir Jeo-Ekonomi”, içinde Küresel DönüĢümler, Büyük
KüreselleĢme TartıĢması, D. Held ve A. Mcgrew (der), E. SarıtaĢ (çev),
Phoenix Yayınevi, Ankara, s. 358-366, 2008.
DICKINCON, S., “Urban Regeneration in an Era of Well-Being‟”, Local Economy,
20, (2), p.224–229, 2005.
DĠNÇER, Ġ., “Yuvarlak Masa SöyleĢisi, Ġstanbul‟da Kentsel DönüĢüm”, Mimar.ist,
Sayı 30, s. 13-24, 2008.
DĠNÇER, Y., “Yeni Mekanlar, Yeni Üretim Biçimleri”, içinde 3. Bin Yılda
ġehirler: KüreselleĢme Mekan-Planlama, Dünya ġehircilik Günü 23.
Kolokyumu Bildiriler Kitabı, Ġ. DĠNÇER (der.), 8-9-10 Kasım 1999, Yıldız
Teknik Üniversitesi, Ġstanbul, s. 131-138, 2000.
, “Ġkili Yapıların Gerçek Yüzü; ModernleĢmiĢ Gecekondular”, Mimar.ist, Sayı
8, s. 90-93, 2003.
DOĞAN, A.E., “Türkiye Kentlerinde Yirmi Yılın Bilançosu”, Praksis, Sayı 2, s.
97-123, 2001.
, “Neo-Liberal Belediyeciliğin Çelik Zırhı: Yerel Kalkınma”, Mülkiye, Cilt
XXIX, Sayı: 246, s.77-88, 2005a.
, “Dünya Kenti-„Mega Kondu‟ Arasında Ġstanbul”, Mimar.ist, Sayı 16, s.24-
28, 2005b.
DOĞAN, E., “UlusaĢırı Mekânda Ġnsan Hareketliliği: Vize ve Küresel EĢitsizlik”,
içinde Özneler, Durumlar ve Mekanlar, Toplum ve Mekan: Mekanları
Kurgulamak, Ġ. E. IġIK ve Y. ġENTÜRK (der.), Bağlam Yayınları, Ġstanbul,
s. 227-244, 2009.
DÖKMECĠ, V. ve BERKÖZ AKKAL, L., “Ġstanbul ġehir Merkezinin Dinamizmi”,
Planlama, Sayı 1-4, s.26-28, 1993.
DURU, B. ve ALKAN, A., “ GiriĢ: 20. Yüzyılda Kent ve Kentsel DüĢünce”, içinde
20. Yüzyıl Kenti , B.DURU ve A. ALKAN (der.), Ġmge Kitabevi Yayınları,
Ankara, s.7-25, 2002.
DURU, B., “Gökdelenler ve Kent”, içinde Cevat Geray’a Armağan, Mülkiyeliler
Birliği Yayınları, Ankara, s. 331-362, 2001.
,“AB Kentsel Politikası ve Türkiye Kentleri Üzerine”, Mülkiye, Cilt XXIX,
Sayı 246, s. 59-75, 2005.
, “Küresel Sermaye Birikimi ve Ekolojik Bunalım”, içinde Devlet ve
Sermayenin Yeni Biçimleri, R. GÜNLÜ (der.), Dipnot Yayınları, Ankara, s.
97-118, 2008.
320
DÜLGER TÜRKOĞLU, H., “Konut Alanlarının Yenilenmesinde Kooperatif
Modeli”, içinde Kent ve Planlama GeçmiĢi Korumak Geleceği
Tasarlamak, A. MENGĠ (ed), Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara, s. 259-265,
2007.
DÜNDAR, Ö., “Kentsel DönüĢüm Uygulamalarının Sonuçları Üzerine Kavramsal
Bir TartıĢma”, içinde Kentsel DönüĢüm Sempozyumu Bildiriler Kitabı,
P.P.ÖZDEN, Ġ.KARAKAġ, S.TURGUT, H.YAKAR, D.ERDEM ve
N.PALAOĞLU (der.), 11-13 Haziran , YTÜ Oditoryumu, Ġstanbul, s. 65-74,
2003.
EKE, F. ve UĞURLAR, A., “Kentsel DönüĢüm: BaĢarı mı? Hata mı?”, içinde
DeğiĢen-DönüĢen Kent ve Bölge, 8 Kasım Dünya ġehircilik Günü 28.
Kolokyumu Bildiriler Kitabı, 8-10 Kasım 2004, ODTÜ, ODTÜ Mimarlık
Fakültesi ve TMMOB ġPO Ortak Yayını, Cilt 1, Ankara, s. 381-399, 2005.
EKĠNCĠ, O., “Beijing‟den Ġstanbul‟a Anımsatmalar…”, Mimar.ist, Sayı 16, s.53-55,
2005.
ELĠÇĠN, Y., “Hangi Planlama? KüreselleĢen Kentler, YerelleĢen Planlama”, içinde
DeğiĢen-DönüĢen Kent ve Bölge, 8 Kasım Dünya ġehircilik Günü 28.
Kolokyumu Bildiriler Kitabı, 8-10 Kasım 2004, ODTÜ, ODTÜ Mimarlık
Fakültesi ve TMMOB ġPO Ortak Yayını, Cilt 1,Ankara, s. 223-235, 2005
ENLĠL, Z. M., “1980 Sonrası Ġstanbul‟da Toplumsal AyrıĢmanın Mekânsal
ĠzdüĢümleri”, Mimar.ist, Sayı 8, s. 84-89, 2003.
ERAYDIN, A., “KüreselleĢme-YerelleĢme ve ĠĢlevleri FarklılaĢan Kentler”, içinde
Cevat Geray’a Armağan, Mülkiyeliler Birliği Yayınları, Ankara, s.363-392,
2001.
, “KüreselleĢmeye Farklı BakıĢ: Küresel Ortak Malların Sürdürülebilmesi Ġçin
Küresel YönetiĢim Gereksinimi”, içinde 3. Bin Yılda ġehirler:
KüreselleĢme Mekan-Planlama, Dünya ġehircilik Günü 23. Kolokyumu
Bildiriler Kitabı, Ġ. DĠNÇER (der.), 8-9-10 Kasım 1999, Yıldız Teknik
Üniversitesi, Ġstanbul, s.41-58, 2000.
ERCAN, F., “Kriz ve Yeniden Yapılanma Sürecinde Dünya Kentleri ve Uluslararası
Kentler: Ġstanbul”, Toplum ve Bilim, Sayı 71, s.61-95, 1996.
ERCOġKUN, C. ve YALÇINER ERCOġKUN, Ö., “Ġstanbul Kent Merkezinin
DönüĢümü ve Finans Merkezlerindeki Ofis Alanlarının GeliĢimi: Maslak-
Büyükdere Aksı”, içinde DeğiĢen-DönüĢen Kent ve Bölge, 8 Kasım Dünya
ġehircilik Günü 28. Kolokyumu Bildiriler Kitabı, 8-10 Kasım 2004,
ODTÜ, ODTÜ Mimarlık Fakültesi ve TMMOB ġPO Ortak Yayını, Cilt 2,
Ankara, s. 651-661, 2005.
ERDEN ERBEY, D., “Kentsel Koruma Ve YenileĢmede DönüĢüm Projeleri-Eyüp
Rehabilitasyon Projeleri”, Planlama, Sayı 4, s. 79-89, 2004.
ERDEN, D., “Kentsel YenileĢme Projelerinin Gentrification Hedefleri ve Etkileri”,
içinde Ġstanbul’da SoylulaĢtırma Eski Kentin Yeni Sahipleri, D.BEHAR
ve T. ĠSLAM (der.), Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Ġstanbul, s.75-79,
2006.
321
ERDER, S.,“Kentlerdeki Enformel Örgütlenmeler, „Yeni‟ Eğilimler ve Kent
Yoksulları Ya da Eski Hamamdaki Yeni Taslar”, içinde 75 Yılda DeğiĢen
Kent ve Mimarlık , Y.SEY (der.), Tarih Vakfı Yayınları, Ġstanbul, s. 107-
113, 1998.
ERDOĞAN, G., “Türkiye‟de ve Dünyada Yoksulluk Ölçümleri Üzerine
Değerlendirmeler”, içinde DĠE ĠĢgücü Piyasası Analizleri, DĠE Matbaası,
Ankara, 2000.
ERGEN, M., “Avrupa ġehirlerinin Kentsel DönüĢüm Sorunları ve Türkiye‟de
OluĢacak Olan Sorunlara Genel BakıĢ”, içinde DeğiĢen-DönüĢen Kent ve
Bölge, 8 Kasım Dünya ġehircilik Günü 28. Kolokyumu Bildiriler Kitabı,
8-10 Kasım 2004, ODTÜ, ODTÜ Mimarlık Fakültesi ve TMMOB ġPO Ortak
Yayını, Cilt 1, Ankara, s. 251-259, 2005.
ERGUN, C., “Kentsel DönüĢüm ve Sulukule Çocuk Atölyesi”, Toplum ve
Demokrasi, Sayı 3, s. 255-260, 2008.
ERGUN, C. ve GÜL, H., “Yerel Yönetimlerin DeğiĢen ĠĢlevleri ve Kentsel
DönüĢüm Üzerine Kavramsal-Kuramsal Bir TartıĢma”, içinde 18. Yüzyıldan
21. Yüzyıla Kamu Yönetiminde Reform: VI. Kamu Yönetimi Forumu
Bildiriler 2008, N. AKYILDIZ, S. AYDIN, A. ERENÇĠN, S. GÜZELSARI
ve N. AYTEMUR SAĞIROĞLU (der.), TODAĠE Yayınları, Ankara, s.483-
496, 2009.
ERGUN, C., “Kentsel DönüĢüm Uygulamalarında YönetiĢimin Uygulanabilirliği”,
içinde Ulusal Kalkınma ve Yerel Yönetimler, 4. Ulusal Yerel Yönetimler
Sempozyum Bildiriler Kitabı , Cilt 2, 19-20 Ekim, TODAĠE, Ankara, s.
817-829, 2009.
ERGÜDER, B. ve ERCAN, F., “Ġstanbul Üzerine DüĢünürken-Hissederken”,
Ġktisat, Sayı 500, s. 83-96, 2008.
ERGÜN, N., “Gentrification Kuramlarının Ġstanbul‟da Uygulanabilirliği”, içinde
Ġstanbul’da SoylulaĢtırma Eski Kentin Yeni Sahipleri, D. BEHAR ve
T.ĠSLAM (der.), Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Ġstanbul, s. 15-30,
2006.
ERKAL, F., “Travmatik KentleĢme Siyasetinin Yeni Kentli Kabulleri ve Olası Kent
Kültürü Kurgusu”, içinde DeğiĢen-DönüĢen Kent ve Bölge, 8 Kasım
Dünya ġehircilik Günü 28. Kolokyumu Bildiriler Kitabı, 8-10 Kasım
2004, ODTÜ, ODTÜ Mimarlık Fakültesi ve TMMOB ġPO Ortak Yayını,Cilt
1 Ankara, s. 599-609, 2005.
ERKUT, G., “KentlileĢme Sürecinin Sosyolojik Boyutu”, içinde Türkiye’de
KentleĢme, Yeni Yüzyıl Kitaplığı, Ġstanbul, s.57-80, 1995.
ERKÜN, S., “Güzelliğine Doyum Olmayan Toplumunda Uyum Olmayan Dünya
Kenti: Ġstanbul”, içinde Türkiye’de 20. Dünya ġehircilik Günü
Kolokyumu Bildiriler Kitabı, M. ÇUBUK (ed.), 6-8 Kasım 1996, Mimar
Sinan Üniversitesi, Ġstanbul, s. 39-47, 1998.
322
ERMAN, T., “Kentteki Kırsal Kökenli Göçmenlerin YaĢamında Gecekondu ve
Apartman”, içinde 75 Yılda DeğiĢen Kent ve Mimarlık, Y.SEY (ed.), Tarih
Vakfı Yayınları, Ġstanbul, s. 317-324, 1998.
, “Kuzey Ankara GiriĢi Kentsel DönüĢüm Projesi ve Yerinden Edilme:
Deneyimler, Söylemler, Uygulamalar”, VI. Ulusal Sosyoloji Kongresi:
“Toplumsal DönüĢümler ve Sosyolojik YaklaĢımlar” sunulan bildiri, 1-3
Ekim 2009, Adnan Menderes Üniversitesi, Didim YerleĢkesi, Aydın, 2009.
ERSOY, M., “SanayisizleĢme Süreci ve Kentler”, Praksis, Sayı 2, s. 32-52, 2001.
, “Kapsamlı Planlama Kavramının Tarihsel GeliĢimi ve Bugünü”, içinde Kent
ve Planlama GeçmiĢi Korumak Geleceği Tasarlamak, A. MENGĠ (ed.),
Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara, s. 129-164, 2007.
FISHMAN, R., “ Yirminci Yüzyılda Kent Ütopyaları: Ebenezer Howard, Frank
Lloyd Wright ve Le Corbusier”, içinde 20. Yüzyıl Kenti, B.DURU ve
A.ALKAN (der.), Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara, s. 107-126, 2002.
FĠNCANCIOĞLU, Y., “KüreselleĢme Olgusu, Yeni Evrensel Sermaye ve Üçüncü
Yol Doktrini”, içinde Üçüncü Yol ArayıĢları ve Türkiye, M.C.
YALÇINTAN (der.), Büke Yayınları, Ġstanbul, s. 165-202, 2000.
FĠRĠDĠN ÖZGÜR, E., “DeğiĢen Paradigmalar Ekseninde Kent Planlamaya Yeni
YaklaĢımlar”, Planlanma, Sayı 2, s. 44-50, 2004.
, “Sosyal ve Mekansal AyrıĢma Çerçevesinde Yeni KonutlaĢma Eğilimleri:
Kapalı Siteler, Ġstanbul, Çekmeköy Örneği”, Planlama, Sayı 4, s. 79-95,
2006.
FRIESECKE, F., “The Role of Partnerships in Urban Regeneration- Similarities and
Differences Between Germany and United Kingdom”, Strategic Integration
of Surveying Services Konferansında Sunulan Bildiri, 13-17 Mayıs, FIG,
Hong Kong, s. 1-18, 2007,
GANNAM, F., “Küreseli Yeniden Tahayyül Etmek: Kahire‟de Yeniden Ġskan ve
Yerel Kimlikler”, içinde Mekan, Kültür, Ġktidar KüreselleĢen Kentlerde
Yeni Kimlikler, A.ÖNCÜ ve P. WEYLAND (der.), L. ġĠMġEK ve N.
UYGUN (çev.), ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul, s.165-191, 2007.
GEDĠKLĠ, B., “Türkiye‟de Ruhsatsız YapılaĢma ve Ġmar Afları Üzerine Bir
Değerlendirme”, Planlama, 2003/2, s.71-78, 2003.
GENÇ, F.N., “ Kent Yenileme ve Yerel Yönetimler: Kamu Yönetimi Perspektifi”,
içinde Yerel ve Kentsel Politikalar, M.A.ÇUKURÇAYIR ve A.TEKEL
(der.), Çizgi Kitabevi Yayınları, Konya, s. 413-462, 2003.
, “Türkiye'de Kentsel DönüĢüm: Mevzuat ve Uygulamaların Genel Görünümü”,
Yönetim ve Ekonomi, Cilt 15, Sayı 1, s. 115-130, 2008..
GENĠġ, ġ.,“Neo-liberal KentleĢmenin Mekânda Yansımaları: Ġstanbul‟da Güvenlikli
Siteler”, Toplum ve Bilim, Sayı 116, s. 121-156, 2009.
GERAY, C., “Toplumsal Konut Yöneltisi ve TOKĠ‟nin Tutum ve Yöneltilerindeki
Son DeğiĢiklikler”, içinde Kent ve Planlama GeçmiĢi Korumak Geleceği
323
Tasarlamak, A. MENGĠ (ed), Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara, s. 283-341,
2007.
GIDDENS, A., “Modernliğin KüreselleĢmesi”, içinde Küresel DönüĢümler, Büyük
KüreselleĢme TartıĢması, D. HELD ve A. MCGREW (der.), M. C. ÇELEBĠ
(çev.), Phoenix Yayınevi, Ankara, s.81-87, 2008.
GÖÇER, K., “KüreselleĢen Dünyada Sanayi Teknoloji ve Bilgi Üretim Biçimindeki
DönüĢüm-Mekan Organizasyonu ĠliĢkisi”, içinde 3. Bin Yılda ġehirler:
KüreselleĢme Mekan-Planlama, Dünya ġehircilik Günü 23. Kolokyumu
Bildiriler Kitabı, Ġ. DĠNÇER (der.), 8-9-10 Kasım 1999, Yıldız Teknik
Üniversitesi, Ġstanbul, s.117-120, 2000.
GÖKBULUT, Ö., “Kentsel Yenilemenin DeğiĢen Anlam ve Boyutları”, Planlama,
Sayı 1-4, s. 34-38, 1996.
GÖKÇE, C., “ Ġstanbul'a Vize Uygulansın mı? Otomobil Plakası Sınırlandırılsın
mı?”, Ölçü, Sayı Mart 2007, s. 135-142, 2007.
GÖKÇEN DÜNDAR, ġ., “ 'Kamusal Alan'dan 'Kamusal Mekan'a Kentsel Tasarımın
DeğiĢ(tir)en Rolü: Küresel/ Yerel Parçalar Üzerinden Kent Temsilleri
Üzerine Bir TartıĢma”, içinde Kentsel DönüĢüm Sempozyumu Bildiriler
Kitabı, P.P.ÖZDEN, Ġ. KARAKAġ, S. TURGUT, H.YAKAR, D.ERDEM ve
N.PALAOĞLU (der.), 11-13 Haziran, YTÜ Oditoryumu, Ġstanbul, s. 203-
215, 2003.
GÖKSU, S., “KüreselleĢme ve Planlamanın Sonu”, içinde 3. Bin Yılda ġehirler:
KüreselleĢme Mekan-Planlama, Dünya ġehircilik Günü 23. Kolokyumu
Bildiriler Kitabı, Ġ. DĠNÇER (der.), 8-9-10 Kasım 1999, Yıldız Teknik
Üniversitesi, Ġstanbul, s. 59-67, 2000.
GÖKTÜRK, A., “Bugünden Yarına Planlama ve Bölgesel GeliĢme”, içinde Cevat
Geray’a Armağan, Mülkiyeliler Birliği Yayınları, Ankara, s. 417-432, 2001.
, “Kentsel Haklar Kent Yoksullarını Kapsar Ġse...”, içinde Yoksulluk, ġiddet ve
Ġnsan Hakları, Y.ÖZDEK (ed.) TODAĠE Yayınları, Ankara, 2002.
GÖNLÜGÜR, E., “Kentsel AyrıĢmanın Yeni Alamet-i Farikası Kapalı Cemaatler”,
Birikim, Sayı 232-233, s. 73-86, 2008.
GÖRGÜLÜ, Z., GÖRGÜLÜ, T. ve RAMAZANOĞULLARI, S., “Bir Dünya Kenti
Olarak Ġstanbul‟un DeğiĢen Kimliği”, Planlama, Sayı 1-4, s. 12-14, 1993.
GÖRGÜLÜ, Z., “ Gecekonduda DeğiĢen Nitelikler”, Kent Gündemi, Sayı 1, s. 19-
23, 1997.
GÖRGÜLÜ, T., “Sanayi Yapılarında YaĢanan DeğiĢimler, DönüĢümler”, Kent
Gündemi, Sayı 3, s. 34-37, 1997.
GÖZ, A. C., “Kentsel DönüĢümün Esasları ve Ġskoçya „Whitfield Örneği”, Yerel
Siyaset, Sayı 31, s. 8-12, 2008.
GÜL, H. ve ÖZGÜR, H., “Ademi Merkeziyetçilik ve Merkezi Yönetim-Yerel
Yönetim ĠliĢkileri”, içinde ÇağdaĢ Kamu Yönetimi II, M. ACAR ve H.
ÖZGÜR (ed.), Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, s. 161-204, 2004.
324
GÜL, H. ve SALLAN GÜL, S., “Türkiye‟de Yoksulluğun Bölgesel ve Kentsel
Boyutları”, içinde IV.Ġzmir Ġktisat Kongresi Sosyal Sektörlerde GeliĢme
Stratejileri Tebliğ Metinleri, 5-9 Mayıs, Ġzmir, s. 303-326, 2004.
GÜL, H., “Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısına Âdemi MerkezileĢme-
KüreselleĢme Dinamikleri ve Yönetimi GeliĢtirme Açılarından BakıĢ”,
içinde Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar-I, H. ÖZGÜR ve M.
KÖSECĠK (der.), Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, s.39-55, 2005.
, “ KentleĢme ve Kent Politikası “, içinde Tek Kitap, Alan Bilgisi 2, C.
BALTACI (ed.), Gökçe Kitabevi, Ankara, s. 1222-1262, 2006.
GÜL, H., SALLAN GÜL, S. ve MEMĠġOĞLU D., “ Türkiye'de Yoksullukla
Mücadele Politikaları, Kentsel Yoksulluk ve Yerel YönetiĢim”, içinde Yerel
Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar–II: Uygulama, H.ÖZGÜR ve
M.KÖSECĠK (der.), Nobel Yayınları, Ankara, s.246-283, 2007.
GÜL, H., “Yerinden Yönetim Kavramının GeliĢimi, Tanımı, Türleri ve Özellikleri”,
içinde Türkiye’de Yerel Yönetimler, R. BOZLAĞAN ve Y.
DEMĠRKAYA (der.), Nobel Yayınları, Ankara, s.85-118, 2008.
GÜL, H., TAġDAN, N. ve KĠRĠġ, H. M., “Kentsel Büyüme Yönetimi ve Isparta‟da
KomĢu (Mücavir) Alan Uygulamaları”, içinde DönüĢen Kentler ve DeğiĢen
Yerel Yönetimler, F. N. GENÇ, A. YILMAZ ve H. ÖZGÜR (der.), Gazi
Kitabevi Yayınları, Ankara, s. 355-377, 2008.
GÜL,H. Ve SALLAN GÜL, S., “Yoksulluk ve Yoksulluk Kültürü TartıĢmaları”,
içinde Türkiye’de Yoksulluk ÇalıĢmaları, N. OKTĠK (der.), Yakın
Kitabevi Yayınları, Ġzmir, s. 57-96, 2008.
GÜL, H. ve ERGUN, C., “KüreselleĢme, Kentler, Kentsel DönüĢüm ve Mekandan
Koparılan Ademler”, içinde VII. Kamu Yönetimi Forumu: KüreselleĢme
KarĢısında Kamu Yönetimi Bildiriler Kitabı, 8-10 Ekim 2009, KSÜ, ed.
H. ALTINTAġ (der.), KSÜ Yayınları, KahramanmaraĢ, s. 762-774, 2009.
GÜL, H., VE DULUPÇU, M.A., “Local Economic Development, Urban Change and
Regeneration in Turkey Possibilities for Transcending Beyond Modernism”,
içinde Urban Regeneration Management International Perspectives,
J.DIAMOND, J.LIDDLE, A.SOUTHERN ve P.OSEI(ed.), Routledge Taylor
& Francis Groups, New York, s. 154-171, 2010.
GÜLER, M., “Kentsel Toplumsal Hareketler Ġçinde Yerel Yönetimlerin Rolü”,
içinde Yerellik ve Politika, KüreselleĢme Sürecinde Yerel Demokrasi, A.
MENGĠ (ed.), Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara, s. 235-243, 2007.
GÜLÖKSÜZ, E., “Kamu Yönetimi ve Mahalli Ġdareler Reformlarında Yasa Yapım
Süreci ve Güç ĠliĢkileri”, içinde DeğiĢen-DönüĢen Kent ve Bölge, 8 Kasım
Dünya ġehircilik Günü 28. Kolokyumu Bildiriler Kitabı, 8-10 Kasım
2004, ODTÜ, ODTÜ Mimarlık Fakültesi ve TMMOB ġPO Ortak Yayını,
Ankara, Cilt: 1, s. 429-438, 2005.
GÜNDOĞAN, Ö., “Kentsel DönüĢüm, Tarihsel ve Güncel Bir Kırılma Noktası mı?”,
Planlama, Sayı 36, s. 39-47, 2006.
325
GÜNEġ, M., “Dayatmacı Çözüm Yerine Yerinden Çözüm, Bir Sorun Bir Çözüm
Önerisi „BütünleĢik Kent Yönetimi‟”, içinde KüreselleĢme Kıskacında Kent
ve Politika, M. GÜNEġ (der.), Detay Yayıncılık, Ankara, s. 205-223, 2004.
GÜNGÖR ERGAN, N. ve ġAHĠN, B., “Kentsel DönüĢüm Projesi Kapsamındaki
Hacılar Mahallesinde YaĢayanların Bu Projeye BakıĢları”, Hacettepe
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı 1, s. 83-106, 2007.
GÜNLÜ, R., “Kentsel Hareketler ve Halk Eğitimi: OluĢum, Görünüm, TipleĢtirme”,
içinde Cevat Geray’a Armağan, Mülkiyeliler Birliği Yayınları, Ankara, s.
465-480, 2001.
GÜREL, S., “ Gecekondudan Kaçak Kente”, Kent Gündemi, Sayı. 1, s.24-26, 1997.
GÜRLER, E., “Kentsel Yeniden Üretim Sürecinde KarĢılaĢtırmalı ÇalıĢma: Ġstanbul
Örneği”, içinde Kentsel DönüĢüm Sempozyumu Bildiriler Kitabı, P. P.
ÖZDEN, Ġ. KARAKAġ, S. TURGUT, H. YAKAR, D. ERDEM, ve N.
PALAOĞLU (der.), 11-13 Haziran, YTÜ Oditoryumu, Ġstanbul, s.113-158,
2003.
, “1980 Sonrası Kentsel DönüĢüm Sürecinde Küresel Perspektiften Ġstanbul
Örneği: Kent Ġçi Tarihi Alanların Yeniden Üretim Modelleri”, içinde
DeğiĢen-DönüĢen Kent ve Bölge, 8 Kasım Dünya ġehircilik Günü 28.
Kolokyumu Bildiriler Kitabı, 8-10 Kasım 2004, ODTÜ, ODTÜ Mimarlık
Fakültesi ve TMMOB ġPO Ortak Yayını, Cilt 2, Ankara,s. 613-649, 2005.
HACISALĠHOĞLU, Ġ. Y. “KüreselleĢmenin Gerçek Yüzü ve Ġstanbul”, Mimar.Ġst,
Sayı 3, s. 86-89, 2001.
HAGUE, C., “Konut Alanlarının DönüĢümü ve Yenileme Projelerinde BaĢarı”,
içinde Uluslararası Kentsel DönüĢüm Uygulamaları Sempozyumu, D.
ÖZDEMĠR, P. P. ÖZDEN ve S. R.TURGUT (der), 27-30 Kasım 2004, Lütfi
Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı, Küçükçekmece Belediyesi Yayını, Ġstanbul, s.
178-186, 2005.
HALKEVLERĠ, “Halkın Hakları Forumu Barınma Hakkı Atölyesi Sonuç Metni”,
içinde Halkın Hakları Forumu, Halkevleri Derneği Ġstanbul ġubesi Ġktisadi
ĠĢletmesi Yayını, Baskı: Pelit Ofset, Ankara, s. 279-287, 2008.
HARRIS, C.D. ve ULLMAN, E.L., “Kentin Doğası”, içinde 20. Yüzyıl Kenti,
B.DURU ve A.ALKAN (der.), Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara, s. 55-75,
2002.
HARVEY, D., “Sınıfsal Yapı ve Mekansal FarklılaĢma Kuramı”, içinde 20. Yüzyıl
Kenti, B. DURU ve A. ALKAN (der.), Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara,
s.147-172, 2002.
, “Kapitalist Kent”, içinde New Left Rewiew 2008 Türkiye Seçkisi, E. KILIÇ
(çev.), Agora Kitaplığı, Ġstanbul, 2009.
HELD, D., MCGREW,A., GOLDBLATT, D. ve PERRATON, J., “KüreselleĢmeyi
Yeniden DüĢünmek”, içinde Küresel DönüĢümler, Büyük KüreselleĢme
TartıĢması, D. HELD ve A. MCGREW (der.), M.C. ÇELEBĠ (çev.), Phoenix
Yayınevi, Ankara, s.88-96, 2008.
326
HEMPHILL, L., McGREAL, WS. VE BERRY, J., “an Aggregated Weighting
System for Evaluating Sustainable Urban Reganeration”, Journal of
Property Research, 19 (4), p. 353-373, 2002.
HIRST, P. ve THOMPSON, G., “KüreselleĢme-Gerekli Bir Mit mi?”, içinde
Küresel DönüĢümler, Büyük KüreselleĢme TartıĢması, D.HELD ve
A.MCGREW (der.), M. C. ÇELEBĠ (çev.), Phoenix Yayınevi, Ankara, s.
123-132, 2008.
IġIK, O., “Modernizmin Kenti/Postmodernizmin Kenti”, Birikim, Sayı 53, s. 27-34,
1993.
, “1980‟lerden 2000‟lere Türkiye‟de Kentsel GeliĢme: Yeni Dengeler-Yeni
Sorunlar”, içinde Sivil Toplum Ġçin “Kent, Yerel Siyaset ve Demokrasi”
Seminerleri, WALD Yayınları, Ġstanbul, s. 279-292, 1999.
IġIKLI, A., “Yeni Dünya Düzeninde Emek-Sermaye ÇeliĢkisi”, içinde Cevat
Geray’a Armağan, Mülkiyeliler Birliği Yayınları, Ankara, s. 481-502, 2001.
ĠBB YERLEġMELER ve KENTSEL DÖNÜġÜM MÜDÜRLÜĞÜ, “ Türkiye'nin
Bilgi Toplumuna UlaĢması Sürecinde Ġstanbul'un Stratejik Önemi ve Büyük
Kentsel DönüĢüm Vizyonu”, içinde Kentsel DönüĢüm Sempozyumu
Bildiriler Kitabı, P. P.ÖZDEN, Ġ. KARAKAġ, S. TURGUT, H.YAKAR, D.
ERDEM ve N.PALAOĞLU (der.), 11-13 Haziran, YTÜ Oditoryumu,
Ġstanbul, s. 343-348, 2003.
ĠÇDUYGU, A. ve SĠRKECĠ, Ġ., “Cumhuriyet Dönemi Türkiye‟sinde Göç
Hareketleri”, içinde 75. Yılda Köylerden ġehirlere, O. BAYDAR (der.),
Tarih Vakfı Yayınları, Ġstanbul, s. 249-259, 1999.
ĠMECE, Ġstanbul Kent Raporu, 2009.
ĠNCEDAYI, D., “Kentsel DönüĢüm Kavramı Üzerine”, Mimar.ist, Sayı 12, s. 60-
61, 2004.
ĠSLAM, T., “Galata‟da SoylulaĢtırma: SoylulaĢtırıcıların Demografik ve Kültürel
Özellikleri Üzerine Bir ÇalıĢma”, içinde Kentsel DönüĢüm Sempozyumu
Bildiriler Kitabı , P. P. ÖZDEN, Ġ.KARAKAġ, S. TURGUT, H. YAKAR,
D. ERDEM ve N. PALAOĞLU, 11-13 Haziran, YTÜ Oditoryumu, Ġstanbul,
s. 159-172, 2003.
KAHRAMAN, T. ve AKGÜN, G., “Bir YaĢam Sorunsalı Yoksulluk ve Kent
Mekanına Yansımaları”, Planlama, Sayı 1, s. 94-101, 2003.
KAHRAMAN, T., “Ġstanbul Kentinde Kentsel DönüĢüm Projeleri ve Planlama
Süreçleri”, Planlama, Sayı 36, s. 93-101, 2006.
KALAYCIOĞLU, S. ve RITTERSBERGER TILIÇ, H., “ Yapısal Uyum
Programlarıyla Ortaya Çıkan Yoksullukla BaĢetme Stratejileri”, içinde
KentleĢme, Göç ve Yoksulluk, 7. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi, Ġmaj
Yayıncılık, Ankara, s.197-246, 2002.
KALKAN, S., ÇETĠZ, S. ve AKAY, Z., “Ġstanbul Metropoliten Alanı ve Bu Alanda
YaĢanan Yapısal DeğiĢim”, içinde DeğiĢen-DönüĢen Kent ve Bölge, 8
Kasım Dünya ġehircilik Günü 28. Kolokyumu Bildiriler Kitabı, 8-10
327
Kasım 2004, ODTÜ, ODTÜ Mimarlık Fakültesi ve TMMOB ġPO Ortak
Yayını, Cilt 2, Ankara, s. 795-811, 2005.
KARABULUT UÇAR, E., “Kamu Hizmeti Kavramının DönüĢümü”, içinde Kamu
Yönetimi Forumu (KAYFOR) IV, Kuramdan Uygulamaya (Yönetim ve
Reform) Bildiriler Kitabı, 8-10 Kasım 2006, Muğla Üniversitesi, A.
GÖKTÜRK, M. ÖZFĠDANER ve G. ÜNLÜ (der), Muğla Belediyesi
Yayınları, Muğla, s. 403-422, 2007.
KARAHASAN, Y., “KüreselleĢme ve Avrupa Sendikaları”, içinde Yeni Sağ Yeni
Aldatmaca, I. KANSU (der.), Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara, s.75-79,
1997.
KARAMAN, A., “SoylulaĢtırmanın Kent Planlama Dinamiklerine Etkileri”,
Ġstanbul‟da “SoylulaĢtırma”, içinde Eski Kentin Yeni Sahipleri, D. BEHAR
ve T. ĠSLAM (der), Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,Ġstanbul, s.71-74,
2006.
KARTAL, F., “KüreselleĢen Sermayeye KarĢı KüreselleĢen Muhalefet”, içinde
Yerel Yönetimler Sempozyumu Bildiriler Kitabı, B. AYMAN GÜLER ve
A. SABUKTAY (der.), 1-2 Kasım 2000, TODAĠE, Ankara, s. 637-641,
2002.
KARTAL, K., “KentleĢme Sürecinde Toplumsal DeğiĢme Odağı Olarak Ankara”,
içinde Kentsel BütünleĢme, Türk Sosyal Bilimler Derneği ve Türkiye
GeliĢme AraĢtırmaları Vakfı Ortak Semineri, T.ERDER (der.), Türkiye
GeliĢme AraĢtırmaları Vakfı Yayınları, Ankara, s. 123-163, 1982.
KAYA, Ö., “DönüĢen Ġstanbul”, Ölçü, Sayı Mart 2007, s. 164-166, 2007.
KAYASU, S. ve YAġAR, S. S., “Kentsel DönüĢüm Üzerine Bir Değerlendirme:
Kavramlar, Gözlemler”, içinde Kentsel DönüĢüm Sempozyumu Bildiriler
Kitabı, P.P.ÖZDEN, Ġ.KARAKAġ, S. TURGUT, H. YAKAR, D. ERDEM
ve N. PALAOĞLU, 11-13 Haziran , YTÜ Oditoryumu, Ġstanbul, s. 20-28,
2003.
KAYGALAK, S., “Sembolik Sermaye, Yoksulluk ve Kent”, içinde Cevat Geray’a
Armağan , Mülkiyeliler Birliği Yayınları, Ankara, s.543-554, 2001a.
, “Yeni Kentsel Yoksulluk, Göç ve Yoksulluğun Mekansal YoğunlaĢması:
Mersin/DemirtaĢ Mahallesi Örneği”, Praksis, Sayı 2, s.124-172, 2001b.
KAYIKÇI, M., “Türkiye‟de Kentsel DönüĢüm: Amaçlar, Uygulama ve Sorunlar”,
içinde Almanak-2006 Analizleri, SAV Yayınları, Ġstanbul,s.639-654, 2007.
KELEġ, R., “Kentsel DönüĢümün Tüzel Altyapısı”, mimar.ist, Sayı 12, s.73-75,
2004.
,“Türkiye'de KentleĢme ve Kentsel GeliĢme Politikaları”, içinde Kentsel
BütünleĢme, Türk Sosyal Bilimler Derneği ve Türkiye GeliĢme
AraĢtırmaları Vakfı Ortak Semineri, T.Erder (der.), Türkiye GeliĢme
AraĢtırmaları Vakfı Yayınları, Ankara, s. 67-78, 1982.
, “KüreselleĢme ve Yerel Yönetimler”, içinde Cevat Geray’a Armağan,
Mülkiyeliler Birliği Yayınları, Ankara, s. 563-574, 2001.
328
, “Kent ve Kültür Üzerine”, Mülkiye, Cilt XXIX, Sayı 246, s. 9-18, 2005.
KENTSEL DÖNÜġÜM MAĞDURU MAHALLELER, içinde Ġstanbul Kent
Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 13-15 Eylül, Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi, Ġstanbul, s. 187-189. 2007.
KESGĠN, B., “KüreselleĢme Sürecinde Göç AkıĢlarının KavĢak Yeri Eminönü”,
içinde Ġstanbul Kent Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 13-15 Eylül, Mimar
Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Ġstanbul, s.199-206, 2007.
KESKĠN, D., SÜRAT, Ö. ve YILDIRIM, D., “Londra‟nın Sürdürülebilir Kentsel
YenileĢme Deneyiminden, Türkiye ve Ġstanbul Özelinde YenileĢme
ÇalıĢmalarında Nasıl Faydalanılabilir?”, içinde Kentsel DönüĢüm
Sempozyumu Bildiriler Kitabı, P.P. ÖZDEN, Ġ.KARAKAġ, S. TURGUT,
H. YAKAR, D. ERDEM ve N. PALAOĞLU (der.), 11-13 Haziran , YTÜ
Oditoryumu, Ġstanbul, s. 398-413, 2003.
KESKĠNOK, H. Ç., “Mekana, Sermaye Mantıklı ve Teknolojik Belirlenimci
YaklaĢımın, Planlama BakıĢ Açımızda Yarattığı Yıkım”, içinde 3. Bin Yılda
ġehirler: KüreselleĢme Mekan-Planlama, Dünya ġehircilik Günü 23.
Kolokyumu Bildiriler Kitabı, Ġ. DĠNÇER (der.), 8-9-10 Kasım 1999, Yıldız
Teknik Üniversitesi, Ġstanbul, s. 87-94, 2000.
, “Planlama ve Siyaset ĠliĢkisi Üzerine: Kimin Ġçin Siyaset, Kimin Ġçin
Planlama?”, içinde Planlama, Siyaset, Siyasalar: 6. Türkiye ġehircilik
Kongresi Bildiriler Kitabı, 6-7-8 Kasım 2006, Dokuz Eylül Üniversitesi,
Ġzmir, s.97-100, 2007.
, “ Kentsel Toplumsal Hareketler Üzerine Bir TartıĢma”, içinde Yerellik ve
Politika, KüreselleĢme Sürecinde Yerel Demokrasi, A. MENGĠ (ed.), Ġmge
Kitabevi Yayınları, Ankara, s.245-254, 2007.
KEYDER, Ç., “GloballeĢme Ekseninde STK‟lar Bir Alternatif Olabilir Mi?”,
Ġstanbul, Sayı 42, s. 50-55, 2002.
, “Ġstanbul‟u Nasıl Satmalı?”, Ġstanbul, Sayı 3, s. 81-85, 1992.
KHAN, A., “ Göç, KentleĢme ve Yerel Yönetimler; Gençliğin Konumu”, içinde
Gençlik ve Kent Yönetimi, F. BAYRAMOĞLU YILDIRIM (der.), WALD
Yayınları, Ġstanbul, s. 113-125, 1994.
KILIÇKAYA, U.ġ., “Kapitalist Yeniden Yapılan(dır)ma Süreçlerinde Planlama-
Siyaset-Mekan ĠliĢkilerini Ġzmir ve Bölgesinde Aramak”, içinde Planlama,
Siyaset, Siyasalar: 6. Türkiye ġehircilik Kongresi Bildiriler Kitabı, 6-7-8
Kasım 2006, Dokuz Eylül Üniversitesi, Ġzmir, s. 125-131, 2007.
KILINÇ, G., “DeğiĢen Dünya Düzeni Ġçinde Kent KentleĢme Kriterlerinin
Belirlenmesi”, içinde DeğiĢen-DönüĢen Kent ve Bölge, 8 Kasım Dünya
ġehircilik Günü 28. Kolokyumu Bildiriler Kitabı, 8-10 Kasım 2004,
ODTÜ, ODTÜ Mimarlık Fakültesi ve TMMOB ġPO Ortak Yayını, Cilt 1,
Ankara, s. 417-428, 2005.
KIRAY, M., “ Toplumsal DeğiĢme ve KentleĢme, Kentle BütünleĢme Sorunu”,
içinde Kentsel BütünleĢme, Türk Sosyal Bilimler Derneği ve Türkiye
329
GeliĢme AraĢtırmaları Vakfı Ortak Semineri, T. ERDER (der.), Türkiye
GeliĢme AraĢtırmaları Vakfı Yayınları, Ankara, s. 57-66, 1982.
KIZILTAġ, M. Ġ., “GecekondulaĢma Sürecinde 2981”, içinde TMMOB Konut
Kurultayı Bildiriler Kitabı, 22-24 Mayıs, Yıldız Teknik Üniversitesi,
Ġstanbul, s. 615-630, 2002.
KĠPER, P., “KüreselleĢme Sürecinde Kentlerimize Giren Yeni Tüketim Mekanları ve
Yitirilen Kent Kimlikleri”, Planlama, Sayı 4, s.14-18, 2004.
KOÇGĠL, O.D., “Ekonomik Rasyonalitenin Biçimlendirdiği Mekanlar”, Planlama,
Sayı 1-4, s.31-33, 1996.
KONGAR, E., “KentleĢen Gecekondu GecekondulaĢan Kent”, içinde Kentsel
BütünleĢme, Türk Sosyal Bilimler Derneği ve Türkiye GeliĢme
AraĢtırmaları Vakfı Ortak Semineri, T. ERDER (der.), Türkiye GeliĢme
AraĢtırmaları Vakfı Yayınları, Ankara, s. 23-54, 1982.
KÖKSAL, A., “Yuvarlak Masa SöyleĢisi, Ġstanbul‟da Kentsel DönüĢüm”,
Mimar.ist, Sayı 30, s. 13-24, 2008.
KÖSEOĞLU, S. ve GÜREL, S., “Kent ve Kültür”, içinde Ġstanbul Kent
Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 13-15 Eylül, Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi, Ġstanbul, s. 315-334, 2007.
KURTULUġ, H., “Yeni Kentsel AyrıĢmalar, Kapalı YerleĢmeler ve ÖzelleĢtirilen
Kentsel Kamusal Mekân: Ġstanbul Örneği”, içinde DeğiĢen-DönüĢen Kent ve
Bölge, 8 Kasım Dünya ġehircilik Günü 28. Kolokyumu Bildiriler Kitabı,
8-10 Kasım 2004, ODTÜ, ODTÜ Mimarlık Fakültesi ve TMMOB ġPO Ortak
Yayını, Cilt 2, Ankara, s. 737-742, 2005.
, “Kentsel DönüĢüme Modern Kent Mitinin ÇöküĢü Çerçevesinden Bakmak”,
Planlama, Sayı 36, s. 7-11, 2006.
, “Devlet, Sermaye ve Kentsel Arazi Bağları Çerçevesinde Kentsel DönüĢüm”,
Ölçü, Sayı Mart 2007, s. 72-77, 2007.
, “Metropolitan Çeperdeki Arazi-Mülkiyet Bağlantıları ve Ġstanbul‟un Makro
Formu”, içinde Ġstanbul Kent Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 13-15 Eylül,
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Ġstanbul, s.18-32, 2007.
, “Türkiye‟nin KentleĢme Deneyiminde Devlet, Sınıflar ve Kentsel Arazi
Bağlantıları”, içinde Devlet ve Sermayenin Yeni Biçimleri, R. GÜNLÜ
(der.), Dipnot Yayınları, Ankara, s.303-321, 2008.
KUYUCU, T. ve ATAYURT, U., “Belediye Sattı, TOKĠ Yıkmak Ġstiyor…
BaĢıbüyük Direniyor”, Express, Sayı 83, s.36-41, 2008a.
KUYUCU, T. ve ATAYURT, U., “Cilalı Yıkım Devrinin DireniĢ Mahalleri, Ne
Yapılacaksa Bizimle Yapılacak”, Express, Sayı 82, s. 37-39, 2008b.
KUZU, S., “Özel Sektör Perspektifinden Kentsel DönüĢüm”, içinde Uluslararası
Kentsel DönüĢüm Uygulamaları Sempozyumu, D. ÖZDEMĠR, P. P.
ÖZDEN ve S.R. TURGUT (der.), 27-30 Kasım 2004, Lütfi Kırdar Kongre
ve Sergi Sarayı, Küçükçekmece Belediyesi Yayını, Ġstanbul, s. 253-255,
2005.
330
KÜNTAY, E.,“KentleĢmenin Neden Olduğu Fiziksel ve Toplumsal Çürüme
KarĢısında Kentsel Yenileme Uygulamaları”, içinde Toplum ve Göç, II:
Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiriler Kitabı, 20-22 Kasım 1996, Mersin
Üniversitesi, DĠE ve Sosyoloji Derneği Yayını, Ankara, s. 131-136, 1997.
LAÇĠNER, Ö., “Kentlerin DönüĢümü”, Birikim, Sayı 86-87, s. 10-16., 1996.
LÖK, S. ve SELEK, T., “ Kentsel Yoksulluk”, Planlama, 2003/2, s. 110-114, 2003.
MACGREGOR, S. “Refah Devleti ve Neoliberalizm”, içinde Neoliberalizm
Muhalif Bir Seçki , A. SAAD-FĠLHO ve D. JOHNSTON (der.), ġ. BAġLI
ve T. ÖNCEL (çev.), Yordam Kitap, Ġstanbul, s. 236-247, 2008.
MANN, M., “KüreselleĢme Ulus-Devletin YükseliĢine Son mu Verdi?”, içinde
Küresel DönüĢümler, Büyük KüreselleĢme TartıĢması, D.HELD ve A.
MCGREW (der.), C. BOYRAZ (çev.), Phoenix Yayınevi, Ankara, s.164-177,
2008.
MARSHALL, G., “Yoksulluk Maddesi”, Sosyoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat
Yayınları, Ankara, s..825-828, 1999.
MERAL, B., “KüreselleĢme Tüm Dünyada Sendikaları Zayıflattı”, içinde Yeni Sağ
Yeni Aldatmaca, I. KANSU (der.), Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara, s.19-
26, 1997.
MEREY ENLĠL, Z. ve DĠNÇER, Ġ., “Ġstanbul‟un Kültürel Peyzajı: UzlaĢma ve
ÇatıĢma Mekanları”, içinde 3. Bin Yılda ġehirler: KüreselleĢme Mekan-
Planlama, Dünya ġehircilik Günü 23. Kolokyumu Bildiriler Kitabı, Ġ.
DĠNÇER (der.), 8-9-10 Kasım 1999, Yıldız Teknik Üniversitesi, Ġstanbul, s.
203-210, 2000.
MĠMAR SĠNAN ÜNĠVERSĠTESĠ ġEHĠR PLANLAMA BÖLÜMÜ, “Habitat II
Değerlendirme Paneli”, içinde Türkiye’de 20. Dünya ġehircilik Günü
Kolokyumu Bildiriler Kitabı, M. ÇUBUK (ed.), 6-8 Kasım 1996, Mimar
Sinan Üniversitesi, Ġstanbul, s. 345-350, 1998.
MOCOġ, E.,“„Ġstanbul‟u Nasıl Satmalı‟ Projesi: 2010”, Evrensel Kültür, Sayı 205,
s. 33-34, 2009.
MULGAN, G., “Kentin DeğiĢen Yüzü”, içinde Yeni Zamanlar, S. HALL ve M.
JACQUES (der.), A. YILMAZ (çev.), Ayrıntı Yayınları, Ġstanbul, s. 204-222,
1995.
MÜFTÜOĞLU, Ö. “Kapitalizmde DönüĢüm Dinamikleri ve Sendikal Kriz”,
TMMOB KüreselleĢme ve SanayileĢme Kongresi Bildiriler Kitabı, Ġstanbul,
2001.
MÜFTÜOĞLU, B.G. “Küresel ve Yerel Aktörlerin Sosyal Güvenlik Sisteminin
DönüĢümüne Etkileri”, Ġktisat Dergisi, Sayı 478, s. 42-47, 2006.
OCAK, E., “Kentin DeğiĢen Anlamı”, Birikim, Sayı 86-87, s.32-41, 1996.
ORAL, M.Y., “Ġzmir‟de Yerel Mekânsal DönüĢümlerin Küresel Parametreleri”,
içinde DeğiĢen-DönüĢen Kent ve Bölge, 8 Kasım Dünya ġehircilik Günü
28. Kolokyumu Bildiriler Kitabı, 8-10 Kasım 2004, ODTÜ, ODTÜ
331
Mimarlık Fakültesi ve TMMOB ġPO Ortak Yayını, Cilt 2, Ankara, s. 757-
772, 2005.
OSMAY, S., “1923‟ten Bugüne Kent Merkezlerinin DönüĢümü”, içinde 75 Yılda
DeğiĢen Kent ve Mimarlık, Y. SEY (der.), Tarih Vakfı Yayınları, Ġstanbul,
s.139-154, 1998.
ÖĞDÜL, H., “Ġstanbul‟da Konut GeliĢme Dinamikleri”, içinde Ġstanbul Kent
Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 13-15 Eylül, Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi, Ġstanbul, s. 305-314, 2007.
, “Desakota; Kentsel Bölge Ġçinde Gri Bölgeler”, içinde DeğiĢen-DönüĢen
Kent ve Bölge, 8 Kasım Dünya ġehircilik Günü 28. Kolokyumu Bildiriler
Kitabı, 8-10 Kasım 2004, ODTÜ, ODTÜ Mimarlık Fakültesi ve TMMOB
ġPO Ortak Yayını, Cilt 1, Ankara,s. 309-320, 2005.
ÖKTEM, B., “Neoliberal KüreselleĢmenin Kentlerde ĠnĢası: AKP‟nin Küresel Kent
Söylemi ve Ġstanbul‟un Kentsel DönüĢüm Projeleri”, Planlama, Sayı 36, s.
53-63, 2006.
, “Stratejik Mekansal Planlama ve Büyük Kentsel Projeler”, Ölçü, Sayı Mart
2007, s. 83-87, 2007.
ÖNAL, Ġ. H., “ĠĢçi Sınıfı ÇıkıĢ Yolunu Bulacaktır”, içinde Yeni Sağ Yeni
Aldatmaca, I. KANSU (der), Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara, s. 41-55,
1997.
ÖNCÜ, A., “„Ġdealinizdeki Ev‟ Mitolojisi Kültürel Sınırları AĢarak Ġstanbul‟a
UlaĢtı”, Birikim, Sayı 123, s. 26-34., 1999.
ÖNCÜ, A. ve WEYLAND, P., “GiriĢ: KüreselleĢen Kentlerde YaĢam Alanı ve
Toplumsal Kimlik Mücadeleleri”, içinde Mekan, Kültür, Ġktidar
KüreselleĢen Kentlerde Yeni Kimlikler , A.ÖNCÜ ve P. WEYLAND
(der.), L. ġĠMġEK ve N. UYGUN (çev.), ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul, s.9-
39, 2007.
ÖNCÜ, A., “„Ġdealinizdeki Ev‟ Mitolojisi Kültürel Sınırları AĢarak Ġstanbul‟a
UlaĢtı”, içinde Mekân, Kültür, Ġktidar KüreselleĢen Kentlerde Yeni
Kimlikler, A.Öncü ve P.Weyland (der.), L. ġimĢek ve N. Uygun (çev.),
ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul, s. 85-103, 2007.
ÖNDER, Ġ., “Yeni Dünya Düzeninde OluĢumlar”, Ölçü, Sayı Mart 2007, s. 41-44,
2007.
ÖZBEK SÖNMEZ, Ġ., “Yoksulluğu Sürekli Kılan Faktörler Üzerine Gözlemler,
Ġzmir Kent Merkezi Tarihi Konut Alanı Örneği”, içinde KentleĢme, Göç ve
Yoksulluk, 7. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi, Ġmaj Yayıncılık, Ankara, s.
247-268, 2002.
ÖZDEMĠR SÖNMEZ, N., “Düzensiz Konut Alanlarında Kentsel DönüĢüm
Modelleri Üzerine Bir Değerlendirme”, Planlama, Sayı. 36, s.121-127, 2006.
ÖZDEMĠR, D., “Yeniden Canlandırma Projelerinde Kültür, Turizm ve Emlak
Piyasaları Üzerine Kurulu Stratejilerin BaĢarı(sızlık) KoĢullarının
Ġncelenmesi”, içinde Kentsel DönüĢüm Sempozyumu Bildiriler Kitabı,
332
P.P. ÖZDEN, Ġ. KARAKAġ, S. TURGUT, H. YAKAR,D. ERDEM ve N.
PALAOĞLU (der.), 11-13 Haziran,YTÜ Oditoryumu, Ġstanbul, s. 384-397,
2003.
ÖZDEMĠR, D., ÖZDEN, P. P. ve TURGUT, S. R., “Uluslararası Kentsel DönüĢüm
Sempozyumu Uygulamaları Küçükçekmece Belediyesi Atölye ÇalıĢmaları”,
içinde Uluslararası Kentsel DönüĢüm Uygulamaları Sempozyumu, D.
ÖZDEMĠR,P.P.ÖZDEN ve S.R.TURGUT (der.), 27-30 Kasım 2004, Lütfi
Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı, Küçükçekmece Belediyesi Yayını, Ġstanbul,
s. 13-15, 2005.
ÖZDEN, P.P., “Kentsel Yenileme Uygulamalarında Yerel Yönetimlerin Rolü
Üzerine DüĢünceler ve Ġstanbul Örneği, Ġstanbul Üniversitesi Siyasal
Bilgiler Fakültesi Dergisi, Sayı 23-24, s. 255-269, 2000-2001.
ÖZDEN, P.P. ve KUBAT, A.S., “Türkiye‟de ġehir Yenilemenin Uygulanabilirliği
Üzerine DüĢünceler”, ĠTÜ Dergisi/a Mimarlık, Planlama, Tasarım, Cilt 2,
Sayı 1, s.77-88., 2003.
ÖZDEN, P. P., “Türkiye‟de Kentsel DönüĢümün Uygulanabilirliği Üzerine
DüĢünceler”, Ġstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Sayı
35, s. 215-233, 2006.
ÖZER, A., “YerelleĢme ve KentleĢme Bağlamında Bir Kent: Mersin”, içinde
DeğiĢen-DönüĢen Kent ve Bölge, 8 Kasım Dünya ġehircilik Günü 28.
Kolokyumu Bildiriler Kitabı, 8-10 Kasım 2004, ODTÜ, ODTÜ Mimarlık
Fakültesi ve TMMOB ġPO Ortak Yayını, Cilt 2, Ankara, s. 745-755, 2005.
ÖZGEN, L., “KüreselleĢmiĢ Dünyada Planlama, Devlet ve Hükümet Üzerine:
Türkiye Örneği”, içinde Planlama, Siyaset, Siyasalar: 6. Türkiye ġehircilik
Kongresi Bildiriler Kitabı, 6-7-8 Kasım 2006, Dokuz Eylül Üniversitesi,
Ġzmir, s. 161-174, 2007.
ÖZKAN, E., “KüreselleĢme-YerelleĢme Diyalektiğinde „Olmayan Kent‟, içinde
DeğiĢen-DönüĢen Kent ve Bölge, 8 Kasım Dünya ġehircilik Günü 28.
Kolokyumu Bildiriler Kitabı, 8-10 Kasım 2004, ODTÜ, ODTÜ Mimarlık
Fakültesi ve TMMOB ġPO Ortak Yayını, Cilt 1, Ankara, s. 275-293, 2005.
ÖZSAVAġÇI, A., “II No‟lu Park, Habitat Vadisi, Kongre Vadisi…Kentsel DeğiĢim
ve DönüĢüm Sürecinde Taksim-Maçka YeĢil Alanı”, Mimar.ist, Sayı 16, s.
16-23, 2005.
ÖZUS, E., KIROĞLU, G. ve DÖKMECĠ, V., “Beyoğlu‟nda DönüĢüm ve Ekonomik
Etkisinin Analizi”, Mimar.ist, Sayı 18, s. 98-103, 1998.
PALABIYIK, H., “Yönetimden YönetiĢime: YönetiĢim, Kentsel YönetiĢim ve
Uygulamaları Ġle YönetiĢimde Ölçülebilirlik Üzerine Açıklamalar”, içinde
Yerel ve Kentsel Politikalar, ÇUKURÇAYIR, M. A. ve TEKEL, A. (der),
Çizgi Kitabevi Yayınları, Konya, s. 225-277, 2003.
PANITCH, L., “DeğiĢen Dünyada Devlet: Küresel Kapitalizmi Sosyal
DemokratlaĢtırmak?”, içinde Üçüncü Yol ArayıĢları ve Türkiye, M.C.
YALÇINTAN (ed.), Büke Yayınları, Ġstanbul, s. 203-215, 2000.
333
PARLAK, B. “KüreselleĢme Sürecinde Modern Ulus-Devlet ve Kamu Yönetimi”,
içinde ÇağdaĢ Kamu Yönetimi I, M. ACAR ve H. ÖZGÜR (der), Nobel
Yayın Dağıtım, Ankara, s. 347-391, 2003.
PEET, R., “The Geography of Class Struggle and the Relocation of United States
Manufacturing Industry”, içinde International Capitalism and Industrial
Restructuring , R.Peet (der.), Allen ve Unwin, Boston, 1987.
POLAT, S. ve DOSTOĞLU, N., “Kentsel DönüĢüm Kavramı Üzerine: Bursa‟da
Kükürtlü ve Mudanya Örnekleri”, Uludağ Üniversitesi Mühendislik-
Mimarlık Fakültesi Dergisi, Cit 12, Sayı 1, s. 61-76, 2007.
POLAT, S., “Kentsel DönüĢüm: Tanımlar, Nedenler, Uygulamalar”, Bursa Defteri,
Sayı 31-32, s. 53-61, 2008.
PUSTU, Y., “KüreselleĢme Sürecinde Kent: Antik Siteden Dünya Kentine”,
SayıĢtay Dergisi, Sayı 60, s. 129-151, 2006.
SAĞLAM, M.R., “Megakentler: Dünü, Bugünü, Geleceği ve Ġstanbul”, içinde
Ġstanbul Kent Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 13-15 Eylül, Mimar Sinan
Güzel Sanatlar Üniversitesi, Ġstanbul, s. 57-70, 2007.
SAKIZLIOĞLU, B., “Bir Semti Geleceğe TaĢımak Ya Da Sulukule‟de Neler
Oluyor?”, Ġstanbul, Sayı 57, s. 40-43, 2006.
SALLAN GÜL, S., GÜL, H. ve ERGUN, C., “Türkiye'de Yoksulluk Kültürü
Tezlerine Bir BakıĢ: Ankara Örneği”, içinde Yoksulluk ve Sosyal
Hizmetler, Sosyal Hizmet Sempozyumu, 9-11 Ekim, Hacettepe
Üniversitesi, Sosyal Hizmetler Yüksek Okulu ve Akdeniz Üniversitesi
Sosyal Hizmetler Eğitim AraĢtırma ve Uygulama Merkezi, Antalya, s. 208-
219, 2003.
SALLAN GÜL, S. ve GÜL, H., “Sosyal Devlet Çözülürken Kamu Yönetimi ve
Sosyal Güvenlik Reformu”, Hukuk ve Adalet, Sayı 2, s. 96-111, 2004.
SALLAN GÜL, S. ve GÜL, H., “Türkiye‟de Yoksulluk, Yoksulluk Yardımları ve
Ġstihdam”, içinde Türkiye’de Yoksulluk ÇalıĢmaları, N. OKTĠK (der.),
Yakın Kitabevi Yayınları, Ġzmir, s. 361-396, 2008.
SALLAN GÜL, S., “Sosyal Devlet Ya da Refah Devleti Nedir?”, içinde Yerel
Yönetimlerde Sosyal Demokrasi, Toplumcu Belediyecilik, Teorik
YaklaĢımlar, Türkiye Uygulamaları, Ġ. KAMALAK ve H. GÜL (der.)
Kalkedon Yayıncılık, Ġstanbul, s. 65-97, 2009.
SASSEN, S., “Rebuilding the Global City: Economy, Ethnicity and Space”, içinde
Representing the City: Ethnicity, Capital and Culture in the 21st.
Century Metropolis, A.D. KING (der.), MacMillan Press, London, p. 23-
42, 1996.
,“Swirling that Old Wine Around in the Wrong Bottle”, Urban Affairs
Review, Vol 33, Issue 4, p. 478-481, 1998
SCHOLTE, J. A., “KüreselleĢmede Küresel Olan Ne?”, içinde Küresel
DönüĢümler, Büyük KüreselleĢme TartıĢması, D. HELD ve A. MCGREW
(der.), M.C. ÇELEBĠ (çev.), Phoenix Yayınevi, Ankara, s.107-115, 2008.
334
SCOTT, A.J., “KüreselleĢme ve Kent-Bölgelerin YükseliĢi”, Planlama, K. C.
ÇAMUR (çev.) Sayı 3, s. 26-32, 2004.
SERT, E., KARPUZ, H. ve AKGÜN, G., “KüreselleĢme Sürecinde DeğiĢen Kent
Kavramı; Mekan ve PolitikleĢme Üzerine Bir Okuma ÇalıĢması”, Planlama,
Sayı 2, s. 101-111, 2005.
SEVĠNÇ, M., “Postmodernizm ve Kent”, Birikim, Sayı 124, s. 54-59, 1999.
SHATKIN, G., “Obstacles to Empowernent: Local Politics and Civil Wsociety in
Metropolitan Manila, the Philippines”, Urban Studies, Vol 37, No 12, p.
2357-2375, 2000.
SJOBERG, G., “Sanayi Öncesi Kenti”, içinde 20. Yüzyıl Kenti, B.DURU ve
A.ALKAN (der.), Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara, s. 37-54, 2002.
SMITH, N., “Yeni Küresellik, Yeni ġehircilik: Küresel Kentsel Strateji Olarak
SoylulaĢtırma”, Planlama, Ġ.URKUN-BOWE ve Ġ.GÜNDOĞDU (çev.), Sayı
36, s.13-27, 2006.
SOMEL, C. “AzgeliĢmiĢlik Perspektifinden KüreselleĢme”, Doğu Batı, Sayı 18, s.
199-208, 2002.
SOYAK, T., “Özel Sektör ve Kentsel DönüĢüm”, içinde Uluslararası Kentsel
DönüĢüm Uygulamaları Sempozyumu, D.ÖZDEMĠR, P.P.ÖZDEN ve
S.R.TURGUT (der.), 27-30 Kasım 2004, Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi
Sarayı, Küçükçekmece Belediyesi Yayını, Ġstanbul, s. 257-259, 2005.
SÖKMEN, P., “Dünya Sistemine Eklemlenme Çağında Yeni GeliĢme AnlayıĢları,
Yeni Yönetim Biçimleri”, içinde Yerel Yönetimler Sempozyumu Bildiriler
Kitabı, B. AYMAN GÜLER ve A. SABUKTAY (der.), 1-2 Kasım 2000,
TODAĠE, Ankara, s. 597-609, 2002.
, “Kentsel DönüĢüm Ġçin Kaynak Yaratıcı Sürdürülebilir Bir Planlama
Çerçevesi”, içinde Kentsel DönüĢüm Sempozyumu Bildiriler Kitabı, P.P.
ÖZDEN, Ġ.KARAKAġ, S.TURGUT, H.YAKAR, D. ERDEM ve
N.PALAOĞLU (der.), 11-13 Haziran, YTÜ Oditoryumu, Ġstanbul, s.47-51,
2003.
, “KüreselleĢme Çağında Planlama ve Türkiye”, içinde 3. Bin Yılda ġehirler:
KüreselleĢme Mekan-Planlama, Dünya ġehircilik Günü 23. Kolokyumu
Bildiriler Kitabı, Ġ. DĠNÇER (der.), 8-9-10 Kasım 1999, Yıldız Teknik
Üniversitesi, Ġstanbul, s. 95-115, 2000.
SUHER, H., “KentleĢme ve KentlileĢme Politikaları”, içinde Türkiye’de
KentleĢme, Yeni Yüzyıl Kitaplığı, Ġstanbul, s. 5-29, 1995.
SUBAġAT, T. “KüreselleĢme ve Devletin Rolü”, içinde Kalkınma ve
KüreselleĢme, S. DEDEOĞLU ve T. SUBAġAT (der.), Bağlam Yayınları,
Ġstanbul, s. 55-86, 2004.
SUVAKÇI, A., “Türkiye, Ġstanbul ve Kentsel DönüĢüm”, içinde Ġstanbul Kent
Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 13-15 Eylül, Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi, Ġstanbul, s.141-150, 2007.
335
ġAHĠN, Y. E., “Postmodern Durum ve Planlama”, içinde Cevat Geray’a Armağan,
Mülkiyeliler Birliği Yayınları, Ankara, s. 653-668, 2001.
ġAHĠN, N., “Kentsel DönüĢüm”, Bursa Defteri, Sayı 31-32, s. 76-79, 2008.
ġAHĠN, S. Z., “Ġmar Planı DeğiĢiklikleri ve Ġmar Hakları Aracılığıyla Yanıltıcı
(Pseudo) Kentsel DönüĢüm Senaryoları: Ankara Altındağ Ġlçesi Örneği”,
içinde Kentsel DönüĢüm Sempozyumu Bildiriler Kitabı, P.P.ÖZDEN, Ġ.
KARAKAġ, S. TURGUT, H.YAKAR, D.ERDEM ve N.PALAOĞLU (der.),
11-13 Haziran, YTÜ Oditoryumu, Ġstanbul, s. 89-101, 2003.
,“Kentsel DönüĢümün Kentsel Planlamadan BağımsızlaĢtırılması/Ayrılması
Sürecinde Ankara”, Planlama, Sayı 36, s.111-120, 2006.
,“Ġdeolojik Bir Araç Haline Gelen Kentsel DönüĢüm Kavramının Planlama
Paradigmaları Ġle ĠliĢkisine Tarihsel Bir BakıĢ: Ankara Örneği”, içinde
Planlama, Siyaset, Siyasalar: 6. Türkiye ġehircilik Kongresi Bildiriler
Kitabı, 6-7-8 Kasım 2006, Dokuz Eylül Üniversitesi, Ġzmir, s. 177-182,
2007.
ġAHĠNGÜR, A. ve MÜDERRĠSOĞLU, B., “AB‟nin Toplum Tabanlı Kentsel
DönüĢüme YaklaĢımı ve Türkiye‟deki Kentsel DönüĢüm Uygulamalarının
Etkinliği: Ġstanbul Özelinde Türkiye”, içinde DeğiĢen-DönüĢen Kent ve
Bölge, 8 Kasım Dünya ġehircilik Günü 28. Kolokyumu Bildiriler Kitabı,
8-10 Kasım 2004, ODTÜ, ODTÜ Mimarlık Fakültesi ve TMMOB ġPO Ortak
Yayını, Cilt 1, Ankara, s. 507-519, 2005.
ġEN, B., “SoylulaĢtırma: Kentsel Mekânda Yeni Bir AyrıĢma Biçimi”, içinde
Ġstanbul’da Kentsel AyrıĢma, Mekânsal DönüĢümde Farklı Boyutlar, H.
KURTULUġ (haz.), Bağlam Yayıncılık, Ġstanbul, s.127-160, 2005.
,“Ekonomik GeliĢmenin Kültürel Stratejileri: Ġstanbul Kent Merkezleri ve
Tarihi Kentsel Alanların Yeniden Yapılandırılması”, Planlama, Sayı 36, s.
65-76, 2006.
, “SoylulaĢtırma ve Konut Sorunu: Kente Dair Ġyimser Beklentilerin
KarĢılanamaması”, içinde Planlama, Siyaset, Siyasalar: 6. Türkiye
ġehircilik Kongresi Bildiriler Kitabı, 6-7-8 Kasım 2006, Dokuz Eylül
Üniversitesi, Ġzmir, s. 183-195, 2007a.
, “SoylulaĢtırma: Tarihi Kentsel Alanların DönüĢümünde Artan Sınıfsal
ÇeliĢkiler”, Ölçü, Sayı Mart 2007, s. 60-66, 2007b.
, “Ġstanbul‟da Konut Sorununun Çözüm Önerileri Neden Radikal Olmalıdır?”,
içinde Ġstanbul Kent Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 13-15 Eylül, Mimar
Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Ġstanbul, s.285-294, 2007c.
, “Kentsel DönüĢüm: Kavramsal KarmaĢa ve Neoliberalizm”, Ġktisat Dergisi,
Sayı 499, s. 34-41, 2008a.
, “Kentsel DönüĢüm ve Yasal Sürecin Anlamı”, içinde Almanak 2007
Analizleri, S. KURT (der.), Sosyal AraĢtırmalar Vakfı Yayınları, Ġstanbul, s.
391-405, 2008b.
336
,“Kentsel DönüĢüm ve Kaybetmeden Mücadele Etme ArayıĢı, Gülsuyu-Gülensu
ve BaĢıbüyük Deneyimleri”, içinde Tarih, Sınıflar ve Kent, B.ġEN ve A.E.
DOĞAN (der.), Dipnot Yayınları, Ankara, s. 309-353, 2010.
ġENER, H.E., “Yeni Sağ'ın Yerellik Söylemindeki DeğiĢimi Anlamlandırmak”,
Kamu Yönetimi Dünyası Dergisi, Yıl 4, Sayı 16, s. 2-11, Ekim- Aralık
2003.
ġENGÜL, T., “Üçüncü Yol, Kent Mekanı ve Yerel Topluluklar”, içinde Üçüncü
Yol ArayıĢları ve Türkiye, M.C.YALÇINTAN (der.), Büke Yayınları,
Ġstanbul, s.235-256, 2000a.
, “Siyaset ve Mekânsal Ölçek Sorunu: Yerelci Stratejilerin Bir EleĢtirisi”,
içinde KüreselleĢme Emperyalizm Yerelcilik ĠĢçi Sınıfı, E. A. TONAK
(der.), Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara, s. 111-158, 2000b.
, “Sosyal Adalet, Kent Mekanı ve KüreselleĢme”, içinde 3. Bin Yılda ġehirler:
KüreselleĢme Mekan-Planlama, Dünya ġehircilik Günü 23. Kolokyumu
Bildiriler Kitabı, Ġ. DĠNÇER (der.), 8-9-10 Kasım 1999, Yıldız Teknik
Üniversitesi, Ġstanbul, s. 69-84, 2000c.
, “Devlet ve Kent Mekanı”, Ġktisat, Sayı 404, s. 45-56, 2000d.
, “ Ġkinci Dünya SavaĢı Sonrasında Kentsel GeliĢme ve Yönetim
Paradigmalarında YaĢanan DönüĢüm Üzerine Bir Değerlendirme”, Toplum
ve Hekim, Cilt 19, Sayı 1, s. 69-78, 2004.
, “BölüĢüm Siyasetinden Kimlik Siyasetine: Türkiye‟de Yerel Katılım
Süreçlerinin DönüĢümü”, içinde DeğiĢen-DönüĢen Kent ve Bölge, 8 Kasım
Dünya ġehircilik Günü 28. Kolokyumu Bildiriler Kitabı, 8-10 Kasım
2004, ODTÜ, ODTÜ Mimarlık Fakültesi ve TMMOB ġPO Ortak Yayını,
Cilt 1, Ankara, s. 123-139, 2005.
, “Planlama Aygıtından Planlama Alanına: Planlama-Siyaset ĠliĢkisini Yeniden
DüĢünmek”, içinde Planlama, Siyaset, Siyasalar: 6. Türkiye ġehircilik
Kongresi Bildiriler Kitabı, 6-7-8 Kasım 2006, Dokuz Eylül Üniversitesi,
Ġzmir, s. 83-95, 2007.
ġENSES, F., “Neoliberal KüreselleĢme Kalkınma Ġçin Bir Fırsat mı Engel mi?”,
içinde Kalkınma ve KüreselleĢme, S. DEDEOĞLU ve T. SUBAġAT (der.),
Bağlam Yayınları, Ġstanbul, s.13-54, 2004.
ġENTÜRK, Y., “KüreselleĢmeye Ġstanbul‟dan Bakmak: Küresel Reçetelerin
Gölgesinde „Küçük Manhattan‟ın YükseliĢi”, içinde Özneler, Durumlar ve
Mekanlar, Toplum ve Mekan: Mekanları Kurgulamak, Ġ. E. IġIK VE Y.
ġENTÜRK (der.), Bağlam Yayınları, Ġstanbul, s. 24-63, 2009.
ġENYAPILI, T., “Gecekondu Olgusuna Dönemsel YaklaĢımlar”, içinde DeğiĢen
Mekan, Mekansal Süreçlere ĠliĢkin TartıĢma ve AraĢtırmalara Toplu
BakıĢ: 1923-2003, A. Eraydın (der.) Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, s. 84-
122, 2006.
337
, “ Cumhuriyet'in 75. Yılı Gecekondunun 50. Yılı”, içinde 75 Yılda DeğiĢen
Kent ve Mimarlık, Y.SEY (ed.), Tarih Vakfı Yayınları, Ġstanbul, s. 301-316,
1998.
ġPO, “Kentsel DönüĢüm Yasa Tasarıları”, Memleket-Mevzuat, Sayı 16, s. 58-59,
2006a.
, “Kentsel DönüĢüm Değil Rant Amaçlı Tasfiye Yasası”, Planlama, Sayı 36, s.
4-5, 2006b.
TABAK, F., “ Dünya Ekonomisi ve EnformelleĢme Süreci”, Defter, Sayı 35, s. 1-30,
1999.
TAN, T. “Kamu Hizmeti, ÖzelleĢtirme ve Bürokrasinin Azaltılması Üzerine”, Türk
Ġdare Dergisi, Sayı 378, s.73-90, 1988.
TAPAN, M., “Yuvarlak Masa SöyleĢisi, Ġstanbul‟da Kentsel DönüĢüm”, Mimar.ist,
Sayı 30, s. 13-24, 2008.
TAġAN, T., “ Islah Ġmar Planları Ġle Kentsel Arsa Rantlarının Yeniden Dağıtılması
Kentte Refah Aktarımları YaratmıĢ Olabilir Mi? Ankara Örneğinde bir
Analiz ÇalıĢması”, Planlama, Sayı 14, s. 20-26, 1996.
TEKEL, A. ve AYTEN, A. M., “Kültürel ve Demokratik Yapılanmanın Planlama
Politikalarının OluĢturulmasındaki Belirleyiciliğinin KüreselleĢme (Yeni
Dünya Düzeni) Çerçevesinde Değerlendirilmesi”, içinde Türkiye’de 20.
Dünya ġehircilik Günü Kolokyumu Bildiriler Kitabı, M. ÇUBUK (ed.), 6-
8 Kasım 1996, Mimar Sinan Üniversitesi, Ġstanbul, s. 117-127, 1998.
TEKEL, A., “Türkiye‟de Metropoliten Planlama ve Yönetimi”, içinde Cevat
Geray’a Armağan, Mülkiyeliler Birliği Yayınları, Ankara, s. 701-728,
2001.
TEKELĠ, Ġ., “Ġnsan Haklarının YerleĢmeye ve Mekâna ĠliĢkin Boyutları Üzerine”,
içinde Ġnsan Çevre Kent, BAYRAMOĞLU YILDIRIM, F. (der), WALD
Yayınları, Ġstanbul, s. 15-26, 1996.
, “Türkiye‟de Cumhuriyet Döneminde Kentsel GeliĢme ve Kent Planlaması”,
içinde 75 Yılda DeğiĢen Kent ve Mimarlık , Y. SEY (der.), Tarih Vakfı
Yayınları, Ġstanbul, s.1-24, 1998.
, “Kentleri DönüĢüm Mekânı Olarak DüĢünmek”, içinde Kentsel DönüĢüm
Sempozyumu Bildiriler Kitabı, P.P. ÖZDEN, Ġ. KARAKAġ, S.TURGUT,
H. YAKAR, D. ERDEM ve N. PALAOĞLU (der.), 11-13 Haziran, YTÜ
Oditoryumu, Ġstanbul, s. 2-7, 2003.
TOKER, B., “Adaletsiz Gelir Dağılımına ve Kapitalist Sömürüye KarĢı Bir
ÖzgürleĢme ve DemokratikleĢme Süreci Olarak Ġstanbul'a Göç Ya Da
Katılımcı Demokrasi Yolunda Bir Özyönetim Modeli”, Kent Gündemi, Sayı
1, s. 32-36, 1997.
TOPAL, K. ve AKYAZI, H. “Yeni Küresel Ekonomik Sistem ve Ulusal Kalkınmada
Kentlerin Önemi”, ÇağdaĢ Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt 6, Sayı 4, s. 12-
18, 1997.
338
TORLAK, S.E., “GecekondulaĢmanın GeliĢimi, Ġmar Afları ve Islah Ġmar Planları”,
ÇağdaĢ Yerel Yönetimler, Cilt 12, Sayı 1, s.64-73, 2003.
TORUNOĞLU, E., “Kentsel DönüĢüm: Pazarlamanın Dayanılmaz Hafifliği”, içinde
Kent ve Planlama GeçmiĢi Korumak Geleceği Tasarlamak, A. MENGĠ
(ed), Ġmge Kitabevi Yayınları,Ankara, s.375-388, 2007.
TUNALI, Ġ., “Enformel Sektör Analizlerinde Temel Kavramsal Sorunlar”, içinde
Enformel Kesim (I), T. BULUTAY (ed.), DĠE Matbaası, Ankara, s.23-
47,,2000.
TURAN, M., “Türkiye‟de Yerel Yönetimler, Sermaye Birikim ve Kentsel Rantlar”,
Ġktisat, Sayı 500, s. 62-66, 2008.
TURGUT, H., “KentlileĢme Süreci Ġçinde Sosyo-Kültürel ve Mekansal DeğiĢimler:
Gecekondu- Konut Örüntüsü”, içinde TMMOB Konut Kurultayı Bildiriler
Kitabı, 22-24 Mayıs, Yıldız Teknik Üniversitesi, Ġstanbul, s.386-398, 2002.
TURGUT, S. ve ERKAN BĠÇER, N. Ç., “Bugünkü Kent Yönetimi ve Planlama
Sistemi Türkiye Kentlerini Üçüncü Bin Yıla TaĢıyabilecek mi?”, içinde 3.
Bin Yılda ġehirler: KüreselleĢme Mekan-Planlama, Dünya ġehircilik
Günü 23. Kolokyumu Bildiriler Kitabı, Ġ. DĠNÇER (der.), 8-9-10 Kasım
1999, Yıldız Teknik Üniversitesi, Ġstanbul, s. 283-292, 2000.
TUROK, I., “Kentsel DönüĢümde Yeni Eğilimler ve YönetiĢim, Kentsel DönüĢüm:
Neler Yapılabilir ve Nelerden Kaçınmalı?”, içinde Uluslararası Kentsel
DönüĢüm Uygulamaları Sempozyumu, D. ÖZDEMĠR, P.P. ÖZDEN ve
S.R.TURGUT (der.), 27-30 Kasım 2004, Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi
Sarayı, Küçükçekmece Belediyesi Yayını, Ġstanbul, s. 25-30, 2005.
TÜMTAġ, M. S., “Yeni Dönem Kentsel Politika Önerisi Kentsel DönüĢüm”, Ġktisat,
Sayı 500, s. 56-61, 2008.
TÜRKSOY, C., “Ġmar Affı mı?”, Planlama, Sayı 14, s. 9-14, 1996.
TÜRKÜN, A. ve KURTULUġ, H., “GiriĢ”, içinde Ġstanbul’da Kentsel AyrıĢma,
H. KURTULUġ (der.), Bağlam Yayınları, Ġstanbul, s. 9-24, 2005.
TÜRKÜN, A., “ Kentsel Turizmin GeliĢmiĢ ve AzgeliĢmiĢ Ülkelerdeki
Yansımaları”, içinde Ġstanbul Kent Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 13-15
Eylül, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Ġstanbul, s.215-229, 2007.
ULU, A. ve KARAKOÇ,Ġ., “Kentsel DeğiĢimin Kent Kimliğine Etkisi”, Planlama,
Sayı 3, s. 59-66, 2004.
USLU, S., “Refah Zenginlerce PaylaĢılıyor”, içinde Yeni Sağ Yeni Aldatmaca,
I.KANSU (der.), Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara, s.27-38, 1997.
UYSAL, E. Ü., “SoylulaĢtırma Kuramlarının Ġstanbul‟da Uygulanabilirliği: Cihangir
Örneği”, Planlama, Sayı 36, s. 77-92, 2006.
UYSAL, Y., “Yeni KüreselleĢmenin Kıskacında Kent ve Planlama”, Mimar.Ġst,
Sayı 3, s.64-78, 2001.
, “Parçalanan Kent-Parçalanan YaĢamlar”, Mimar.ist, Sayı 8, s. 66-68, 2003.
, “Ġstanbul Nereye Gidiyor?”, Ölçü, Sayı Mart 2007, s. 45-53, 2007.
339
UZUN, B. ve ÇETE, M., “GeliĢmekte Olan Ülkelerdeki YasadıĢı YerleĢim
Sorunlarının Çözümü Ġçin Bir Model YaklaĢımı Önerisi”, HKM Jeodezi,
Jeoinformasyon ve Arazi Yönetimi Dergisi, Sayı 93, s.14-19, 2005.
UZUN, C. N., “Kentte Yeni Bir DönüĢüm Süreci ve Yasal Düzenlemeler”,
Planlama, Sayı 1, s. 37-44, 2002.
UZUN, N. C., “Yeni Yasal Düzenlemeler ve Kentsel DönüĢüme Etkileri”,
Planlama, Sayı 36, s. 49-52, 2006.
UZUN, N., “Ġstanbul‟da SeçkinleĢtirme (Gentrification): Örnekler ve SeçkinleĢtirme
Kuramları Çerçevesinde Bir Değerlendirme”, içinde Ġstanbul’da
SoylulaĢtırma Eski Kentin Yeni Sahipleri, D.BEHAR ve T. ĠSLAM (der.),
Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Ġstanbul, s.31-42, 2006.
ÜLKENLĠ, Z. K.,“KüreselleĢme Etkisi Ġle Metropoliten Alanların Bölgesel ġehir
Alanlarına Olası Kimlik DönüĢümü, Planlama ve Araçları Üzerine”, içinde
DeğiĢen-DönüĢen Kent ve Bölge, 8 Kasım Dünya ġehircilik Günü 28.
Kolokyumu Bildiriler Kitabı, 8-10 Kasım 2004, ODTÜ, ODTÜ Mimarlık
Fakültesi ve TMMOB ġPO Ortak Yayını, Cilt 1, Ankara, s. 159-171, 2005.
ÜNAL, E., DUYGULUER, F. VE BOLAT, Z. E.,“ġehir Yenileme”, Ġmar
Terimleri, TODAĠE Yerel Yönetimler AraĢtırma ve Eğitim Merkezi
Yayınları, Ankara, s.103,1998.
WIRTH, L., “Bir YaĢam Bçimi Olarak KentlileĢme”, içinde 20. Yüzyıl Kenti, B.
DURU ve A. ALKAN (der.), Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara, s. 77-106,
2002.
YALÇINTAN, M. C., “ Üçüncü Yol: Küresel Çağın Evrensel Ġdeolojisi Olabilir
mi?”, içinde Üçüncü Yol ArayıĢları ve Türkiye, M.C.YALÇINTAN (der.),
Büke Yayınları, Ġstanbul, s. 45-80, 2000a.
, “Küresel AkıĢlar, ÇatıĢma Kültürü ve Alternatifsizlik”, içinde 3. Bin Yılda
ġehirler: KüreselleĢme Mekan-Planlama, Dünya ġehircilik Günü 23.
Kolokyumu Bildiriler Kitabı, Ġ. DĠNÇER (der.), 8-9-10 Kasım 1999, Yıldız
Teknik Üniversitesi, Ġstanbul, s. 211-228, 2000b.
, “Radikal Planlama”, içinde Planlama, Siyaset, Siyasalar: 6. Türkiye
ġehircilik Kongresi Bildiriler Kitabı, 6-7-8 Kasım 2006, Dokuz Eylül
Üniversitesi, Ġzmir, s. 113-121, 2007.
YAPICI, M., “Yuvarlak Masa SöyleĢisi, Ġstanbul‟da Kentsel DönüĢüm”, Mimar.ist,
Sayı 30, s.13-24, 2008.
, “Neoliberalizmin Kent ve Mekana Etkisi”, TMMOB Mimarlar Odası
Ankara ġubesi Bülteni, No: 72, s. 28-29, 2009.
YARAR, L., KAYA, Ġ. Ve GÖKGÜR, P., “Hukuki ve Ekonomik YaĢantının
DeğiĢimi ile Kentsel Mekanda Ortaya Çıkan Sosyo-Kültürel Sorunlar”, içinde
Türkiye’de 20. Dünya ġehircilik Günü Kolokyumu Bildiriler Kitabı, M.
ÇUBUK (ed.), 6-8 Kasım 1996, Mimar Sinan Üniversitesi, Ġstanbul, s.169-
174, 1998.
340
YAYED, “DönüĢüm Alanları Hakkında Kanun Tasarısında Mülkiyet Hakkı ve
KamulaĢtırma”, Memleket-Mevzuat, Sayı 16, s. 53-55, 2006.
YERASĠMOS, S., “Habitat II‟den Ġki Sözcük”, Ġstanbul, Sayı 19, s.53-55, 1996.
YILDIRIM, A. E., “Güncel Bir Kent Sorunu: Kentsel DönüĢüm”, Planlama, Sayı
35, s. 7-24, 2006.
YILDIRIM, B., “Sendikalar Uluslararası Saldırıyla KarĢı KarĢıya”, içinde Yeni Sağ
Yeni Aldatmaca, I. KANSU (der), Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara, s. 65-
74, 1997.
YILMAZ, Z., “Kentsel Yenileme-Canlandırma Projesinde Katılımın
Değerlendirmesi ve Trabzon Örneği”, içinde DeğiĢen-DönüĢen Kent ve
Bölge, 8 Kasım Dünya ġehircilik Günü 28. Kolokyumu Bildiriler Kitabı,
8-10 Kasım 2004, ODTÜ, ODTÜ Mimarlık Fakültesi ve TMMOB ġPO Ortak
Yayını, Cilt 1Ankara, s. 579-597, 2005.
YĠĞĠTCANLAR, T., “Kentsel Yenileme Olgusu ve GeliĢim Süreci”, Planlama, Sayı
4, s. 55-58, 2001.
YUM, A. ve ERTÜR, G., “Ġstanbul Ġçin Deprem Master Planı (DMP)-2”, Ġstanbul,
Sayı 48, s. 32-35, 2004.
YÜKSEL, M., “YönetiĢim (Governance) Kavramı Üzerine”, içinde Cevat Geray’a
Armağan, Mülkiyeliler Birliği Yayınları, Ankara, s. 849-862, 2001.
YÜZER, A.ġ., “ Ġstanbul Merkez ve Alt Merkezlerinde Sanayi Alanları DönüĢümü”,
içinde Kentsel DönüĢüm Sempozyumu Bildiriler Kitabı, P.P.ÖZDEN, Ġ.
KARAKAġ, S. TURGUT, H.YAKAR, D.ERDEM ve N.PALAOĞLU (der.),
11-13 Haziran, YTÜ Oditoryumu, Ġstanbul, s. 349-358, 2003.
Diğer Kaynaklar
Tezler
AĞAN YALÇINTAġ, H., Evaluating The Impact of Urban Competitive
Advantages on Economic Revitalization of Deprived Inner Cities
Through a Case Atudy Held in Istanbul, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi,
Ġzmir Ġleri Teknoloji Enstitüsü, Mühendislik ve Fen Bilimleri Enstitüsü,
Ġzmir, 2008.
AKÇAKAYA, Ġ., Measuring the Impact of Culture on Urban Regeneration
Towards Prospects for Istanbul ECOC 2010: The Case of Zeytinburnu
Culture Valley Project, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul
Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ġstanbul, 2008.
AKKOYUNLU, N., Kentsel DönüĢüm ve Sarıgöl Örneği, YayımlanmamıĢ
Yüksek Lisans Tezi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Fen Bilimleri
Enstitüsü, Ġstanbul, 2007.
ALP, Ġ. “Kentsel DönüĢüm- Kentsel Mekanın Yeniden Üretilmesi Sürecinde
YönetiĢim ve Uygulama Araçları”, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi,
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ġstanbul,
2005.
341
AġIK, R., Kentsel DönüĢüme Aktörlerin BakıĢı: Zeytinburnu Pilot Projesi
Örneği, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul Teknik Üniversitesi,
Fen Bilimleri Enstitüsü, Ġstanbul, 2007.
AYGÜN, T. “Kent Merkezlerinin Yenilenmesi”, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans
Tezi, Ġstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ġstanbul, 1990.
BAL, Ö. H., Ġzmir'de Kentsel DönüĢüm Sürecinin Ġzmir- CennetçeĢme
Mahallesi Üzerinden Ġrdelenmesi, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi,
Dokuz Eylül Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ġzmir, 2008.
BARKA, Ġ., Kentsel DönüĢüm Dinamikleri Bağlamında Yeni Konut Alanları,
YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen
Bilimleri Enstitüsü, Ġstanbul, 2006.
BOGENÇ, Ç., Trabzon Zağnos Vadisi Kentsel dönüĢüm Örneğinin Kentsel
Peyzaj Planlama Açısından Değerlendirilmesi, YayımlanmamıĢ Yüksek
Lisans Tezi, Bartın Üniversitesi ,Fen Bilimleri Enstitüsü, Bartın, 2009.
BURKAY, H.Ö., Social Policy of Urban Transformation: Social Housing
Policies Ġn Turkey From the 1980s To Present, YayımlanmamıĢ Yüksek
Lisans Tezi, Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılap Tarihi
Enstitüsü, Ġstanbul, 2006.
ÇAĞLA, H., Kentsel DönüĢüm ÇalıĢmalarının Mülkiyet Kullanımına Olan
Etkisi Üzerine Bir AraĢtırma ve Konya Örneği, YayımlanmamıĢ Yüksek
Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Konya, 2007.
ÇAKIR, N., Günümüz Kent Dinamiklerinin Kentsel DönüĢüme Etkileri,
YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul Teknik Üniversitesi, Fen
Bilimleri Enstitüsü, Ġstanbul, 2006.
ÇAVUġOĞLU, E., Hegemonik Bir Süreç Olarak Türkiye KentleĢmesi, Mimar
Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, YayımlanmamıĢ
Doktora Tezi, Ġstanbul, 2004.
ÇELĠK, Ö., The Pattern and Process of Urban Social Exclusion in Istanbul,
YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, ODTÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ankara, 2008.
DEĞĠRMENCĠ, Ġ., Tarihi Mekanlarda Kentsel DönüĢüm Uygulamaları: Balat
Örneği, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisan Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi,
Fen Bilimleri Enstitüsü, Isparta, 2009.
DEMĠRSOY, M.S., Kentsel DönüĢüm Projelerinin Kent Kimliği Üzerindeki
Etkisi (Lübnan-Beyrut-Solidere Kentsel DönüĢüm Projesi Örnek Alan
Ġncelemesi), YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Mimar Sinan Güzel
Sanatlar Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ġstanbul, 2006.
DOYDUK, U., An Urban Renewal Story in Ankara Metropolitan Area: Case
Study Cevizlidere, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, ODTÜ, Fen
Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2008.
342
DUZCU, S., The assessment Criteria of Urban Regeneration Projects: The Case
of The Fener-Balat Districts In Istanbul, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans
Tezi, ODTÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2006.
ELGĠN, F.C., Kentsel DönüĢüm Projelerinde Kullanıcı Katılımının Önemi:
Pangaltı Örneği, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik
Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü , Ġstanbul, 2008.
ERARSLAN, Ġ.G., Yönetim Mekanizmalarının Kentsel DönüĢüm Algısı ve
Uygulamaları Üzerindeki Etkisi, Ġngiltere, Almanya ve Türkiye
Örnekleri, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi,
Fen Bilimleri Enstitüsü, Ġstanbul, 2007.
EREN, F., Kentsel DönüĢümlerde Kamu- Özel Ortaklıkları ve Özel GiriĢimin
DönüĢümdeki Varlığı: Konya Örneği, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans
Tezi, Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Konya, 2006.
ERGUN, C., “Yoksulluk ve Enformel Sektör: Çöp Toplayıcıları Örneği (Isparta-
Ġzmir KarĢılaĢtırması)”, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Isparta. 2005.
ERĠÇ, D.N., Urban Transformation of a Socialist City: A CaseSstudy of East
Berlin-Alexanderplatz, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, ODTÜ, Fen
Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2008.
ERTÜRK, F., NesliĢah ve Hatice Sultan (Sulukule) Mahalleleri Kentsel
DönüĢüm Projesi, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul Teknik
Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ġstanbul, 2009.
ESENTÜRK, M., Ġstanbul Ġli Örneğinde Kentsel DönüĢüm Uygulamaları,
YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen
Bilimleri Enstitüsü, Ġstanbul, 2009.
GÜMÜġBOĞA, B., Katılım Ekseninde Kentsel DönüĢüm: Altındağ AktaĢ
Mahallesi Örneği, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ankara
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2009.
KAHRAMAN, Z.E., The Relationship Between Squatter Housing
Transformation and Social Integration of Rural Migrants into Urban
Life: A Case Study in Dikmen, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, ODTÜ, Fen
Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2008.
KÖMÜRCÜOĞLU, N., Türkiye'de Konut Eksenli Kentsel DönüĢüm
Projelerinde Özel Sektörün Rolü: Ġstanbul Örneği, YayımlanmamıĢ
Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü,
Ġstanbul, 2008.
KÜTÜK ĠNCE, E., Kentsel DönüĢümde Yeni Politika, Yasa ve Eğilimlerin
Değerlendirilmesi, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi,
Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2006.
NĠKSAROĞLU, A., Kültür Eksenli Kentsel DönüĢüm: 2010 Avrupa Kültür
BaĢkenti Olarak Ġstanbul, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul
Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ġstanbul, 2007.
343
NURENGĠN KOCAMEMĠ, G., Kentsel DönüĢüm Süreci: KazlıçeĢme Örneği,
YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ġstanbul, 2006.
OCAK, E., Gayrimenkul Yatırım Aracı Olarak Kentsel DönüĢüm: Beyoğlu
Bölgesinde Kamondo Han Örneği, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi,
Ġstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ġstanbul, 2006.
OSMANÇAVUġOĞLU, A., Urban Transformation Process: Ulus Historical City
Center Planning Project, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, ODTÜ, Fen
Bilimleri Enstitüsü,Ankara, 2006.
ÖNER, ġ., Kentsel Yenileme Kapsamında Kentsel DönüĢüm Projelerinin
Ġstanbul Küçükçekmece Kentsel DönüĢüm Projesi Örneğinde
Ġrdelenmesi, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Zonguldak Karaelmas
Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Zonguldak, 2007.
ÖZDAġ, G., ModernleĢme Sürecinde Niğde'de Mimari Çevre ve Kentsel
DönüĢümler, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi, Fen
Bilimleri Enstitüsü, Kayseri, 2007.
ÖZDEN, P.P. “Yasal ve Yönetsel Çerçevesiyle ġehir Yenileme Planlaması ve
Uygulaması: Türkiye Örneği”, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul
Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ġstanbul, 2002.
ÖZTAġ, N., Türkiye'de Kentsel DönüĢüm ve Haliç Örneklemesi,
YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ġstanbul, 2005.
SAKIZLIOĞLU, N.B., Impacts of Urban Renewal Policies: The Case of
TarlabaĢı-Ġstanbul, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, ODTÜ, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2007.
SALLAN GÜL, S.,Türkiye’de Yoksulluk ve Yoksulluğun Sosyolojik
Değerlendirmesi, YayımlanmamıĢ Doçentlik Tezi, Ankara, 2001.
SEKMEN, S., Kentsel DönüĢüm Üzerine Bir Model Önerisi: Ġzmir Ferahlı
Mahallesi Örneği, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül
Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ġzmir, 2007.
ġEN, B., Kentsel Gerilemeyi AĢmada ÇeliĢkili Bir Süreç Olarak SoylulaĢtırma:
Galata Örneği, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ġstanbul, 2006.
ġENYÜKSEL, M., Neoliberalizmin Kentsel Taarruzuna KarĢı Bir DireniĢ
Öyküsü: Başıbüyük Mahallesi, YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Mimar
Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ġstanbul, 2009.
TATLICAN, Ü., Mühendisler ve Toplumsal Hareketlilik, Ġzmir ve Hinterlandı,
YayınlanmamıĢ Doktora Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ġzmir, 1996.
TUÇALTAN, G., Dynamics of Urban Transformation Via Improvement Plans
for Ankara City, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, ODTÜ, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2008.
344
UÇAR, C., Kentsel DönüĢümün Uygulama Bölgesi Dinamiklerine ve TaĢınmaz
Değerine Etkileri, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul Teknik
Üniversitesi ,Fen Bilimleri Enstitüsü , Ġstanbul,2009.
URKUN BOWE, Ġ., Comparative Analysis of Post Industrial Dockland
TransformationIinitiatives: Guidance for Policy for the HaydarpaĢa Port
and Surroundings, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, ODTÜ, Fen
Bilimleri Enstitüsü Ankara, 2008.
UYAN, A., Kent Merkezlerindeki Konut Alanlarında ÇöküntüleĢme ve
DönüĢüm: Bursa Doğanbey Kentsel DönüĢüm Projesi Örneği,
YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri
Enstitüsü, Ankara, 2008.
YEREBASMAZ, H., Gerze Kentsel DönüĢüm Örneğinin Ġncelenmesi Üzerine
Bir AraĢtırma, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi,
Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2006.
YILMAZ, G. I., Haliç Kıyı ġeridinde SanayileĢme Ġle Ortaya Çıkan Kentsel
DönüĢüm, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen
Bilimleri Enstitüsü, Ġstanbul, 2008.
YÜKSEL, Ö., Kentsel DönüĢümün Fiziksel ve Sosyal Mekana Etkisi: Kuzey
Ankara GiriĢi Kentsel DönüĢüm Projesi, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans
Tezi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2007.
ZEYBEKOĞLU SADRĠ, S., Kentsel DönüĢüm ve Kent Hakkı: Fener- Balat
Rehabilitasyon Programı ve Santral Ġstanbul Projesi Örnekleri,
YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri
Enstitüsü, Ġstanbul, 2008.
ZEYDANLI, H., Kentsel DönüĢüm Projeleri ve Kuzey Ankara Kent GiriĢi
Projesi, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul Teknik Üniversitesi,
Fen Bilimleri Enstitüsü, Ġstanbul, 2007.
Ġnternet Kaynakları
AEP (58. Hükümet Acil Eylem Planı) (2003) http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/aep.pdf
(e.t. 17.03. 2009).
A.M. O. http://antmimod.org.tr/gundem.asp?blm=2&serid=152&page=1
(e.t. 19.07.2009).
AYKUL, Ö.,“5366 Ssayılı Kanunun Ġsmi Bile Hatalı”, 05.02.2008
http://www.mimarizm.com/KentinTozu/Makale.aspx?id=330&sid=328
(e.t. 19.07.2009).
EREZ, H., SEYREK, O., BALKANAY, Ö. “Karanfilköy Gecekondu YerleĢmesinde
YaĢayan Çocukların Sosyal Kopma- Segregasyon Düzeylerinin Ġrdelenmesi”,
www.kentli.org/makale/karanfilkoy.htm. (e.t. 19.07.2010).
GÜLEN, F. “Yerel Yönetimlerde Yasal DeğiĢiklikler”,
http://www.yayed.org.tr/resimler/ekler/50cf8b51c773f3f_ek.pdf?tipi=7&turu
=X&sube=0 (e.t. 19.07.2009).
345
KARADAĞ, D., “Kentsel DönüĢüm Yöntemleri”, http://www.arkitera.com/g67-
kentsel-donusum.html?year=&aID=793 (e.t. 13.04.2010).
KOCH, M., “Social Inclusion and Crisis after Fordism” The 6th Conference of the
European Sociological Association: “Aging Societies, New Sociology”,
September 23th to 26th, 2003 Murcia, Spain, s.1-23 (Çevrimiçi),
http://www2.cddc.vt.edu/digitalfordism/fordism_materials/Koch_III_Revised
.pdf. (e.t. 19.07.2009).
M. O. “Mimarlar Odası Ana Muhalefet Partisine ve Ġlgili TBMM Komisyon
Üyelerine Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu‟nda Yapılması
Öngörülen DeğiĢiklikler ile Ġlgili GörüĢlerini Ġletti”, 29.07.2008.
www.mimarlarodasi.org.tr. (e.t. 19.07.2009).
M. O., Belediyelere Kentsel DönüĢüm Yetkileri Tanımlayan Yasal Düzenlemeler
Hakkında Rapor,08.03.2010.
www.mimarlaodasi.org.tr/index.cfm?sayfa=Belge&Sub=detail&RecID=2435
(e.t. 16.07.2010).
SERVETOĞLU, B. “Yoksullar Kente YakıĢmıyor!” www.sendika.org
(e.t.27.07.2009).
ġ.P.O.http://www.tmmob.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=6085&tipi=9(e.t.
10.07.2010).
TMMOB P. M. O.
http://www.tmmob.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=6100&tipi=9 (e.t.
10.07.2010).
TMMOB J. M. O., “ DönüĢüm Alanları Hakkında Kanun Tasarısı Üzerine TMMOB
Jeoloji Mühendisleri Odası'nın GörüĢ ve Önerileri”, 26.09.2006.
www.jmo.org.tr/calismalar/raporlar.php (e.t. 16.07.2010).
TEKNĠK GÜÇ “Yeni Bir Talan Hikayesi: Kentsel DönüĢüm”, 15.12.2006. http://e-
imo.imo.org.tr/DosyaDizin/WPX/Portal/Yayın/tg/tg-164.pdf e.t. (e.t.
16.06.2010).
YAYED, “DönüĢüm Alanları Yasa Tasarısı Üzerine YAYED GörüĢü”, 02.10.2006.
http://www.yayed.org/genel/bizden_detay.php?kod=241&tipi=9&sube=0
(e.t. 19.07.2009).
Kanun Metinleri
Kentsel DönüĢüm ve GeliĢim Kanun Tasarısı Alt Komisyon Raporu (2005) Türkiye
Büyük Millet Meclisi ĠçiĢleri Komisyonu, 3.05.2005, Esas No: 1/984, Karar
No: 2.
5998 Sayılı ve 17.06.2010 tarihli “Belediye Kanununda DeğiĢiklik Yapılmasına
ĠliĢkin Kanun” http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5998.html (e.t.
30.06.2010)
4966 Sayılı ve 31.07.2003 tarihli “Bazı Kanunlarda ve Bayındırlık ve Ġskân
Bakanlığının TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
DeğiĢiklik Yapılmasına Dair” Kanun,
http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k4966.html, (e.t. 17.03.2009).
346
5104 Sayılı ve 04.03.2004 tarihli “Kuzey Ankara GiriĢi Kentsel DönüĢüm Projesi
Kanunu”, Resmi Gazete (12.04.2004/25400). http://www.mevzuat.gov.tr. (e.t.
17.03.2009).
5162 Sayılı 05.05.2004 tarihli “Toplu Konut Kanununda ve Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Toplu Konut
Ġdaresi BaĢkanlığına Ait Bölümünde DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun”,
http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5162.html, (e.t. 17.03.2009).
5582 Sayılı ve 21.02.2007 Tarihli “Konut Finansmanı Sistemine ĠliĢkin ÇeĢitli
Kanunlarda DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun”,
http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5582.html, (e.t. 17.03.2009).
775 Sayılı ve 20.07.1966 tarihli “Gecekondu Kanunu” http://www.mevzuat.gov.tr
(e.t. 12.02.2009).
2981 Sayılı ve 24.02.1984 tarihli “Ġmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara
Uygulanacak Bazı ĠĢlemler ve 6785 Sayılı Ġmar Kanununun Bir Maddesinin
DeğiĢtirilmesi Hakkında Kanun”,
http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/669.html (e.t. 12.02.2009).
3290 Sayılı ve 07.06.1986 tarihli “Ġmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara
Uygulanacak ĠĢlemler Hakkında 2981 Sayılı Kanun`un Bazı Maddelerinde
DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun ” http://www.anayasa.gen.tr/kanun-
liste-tam.htm (e.t. 12.02.2009).
2985 Sayılı ve 02.03.1984 tarihli “Toplu Konut Kanunu”,
http://www.spo.org.tr/mevzuat/mevzuat_detay.php?kod=32&tipi=MES&turu
=KA (e.t. 12.02.2009).
5366 Sayılı ve 05.07.2005 tarihli “Yıpranan Tarihi ve Kültürel TaĢınmaz Varlıkların
Yenilenerek Korunması ve YaĢatılarak Kullanılması Hakkında Kanun”,
http://www.anayasa.gen.tr (e.t. 12.02.2009).
5393 Sayılı ve 13.07.2005 tarihli “Belediye Kanunu”, http://www.anayasa.gen.tr (e.t.
12.02.2009).
5216 Sayılı ve 23.07.2004 tarihli “BüyükĢehir Belediyesi Kanunu”,
http://www.anayasa.gen.tr (e.t. 12.02.2009).
3194 Sayılı ve 03.05.1985 tarihli “Ġmar Kanunu”,
www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/711.html (e.t. 12.02.2009).
5609 Sayılı ve 22.03.2007 tarihli “Gecekondu Kanununda DeğiĢiklik Yapılmasına
Dair Kanun”, http://www.tbmm.gov.tr (e.t. 12.02.2009).
347
EKLER
Ek-1. Haritalar
348
349
Ek-2. Fotoğraflar
BaĢıbüyük Mahallesi‟nden Görüntüler
(Fotoğraf: Cem Ergun)
(Fotoğraf: Cem Ergun)
350
(Fotoğraf: Cem Ergun)
(Fotoğraf: Cem Ergun)
351
BaĢıbüyük Mahallesi‟nin TOKĠ Blokları Olmayan Görünümü (Fotoğraf: Hade
Türkmen)
BaĢıbüyük Mahallesi‟nin TOKĠ Blokları Ġle Görünümü (Fotoğraf: Hade Türkmen)
352
BaĢıbüyük Mahallesi‟nin TOKĠ Blokları Ġle Görünümü (Fotoğraf: Hade Türkmen)
BaĢıbüyük Mahallesi‟nin TOKĠ Blokları Ġle Görünümü (Fotoğraf: Cem Ergun)
353
BaĢıbüyük Mahallesi‟nin TOKĠ Blokları Ġle Görünümü (Fotoğraf: Cem Ergun)
BaĢıbüyük Mahallesi‟nin TOKĠ Blokları Ġle Görünümü (Fotoğraf: Cem Ergun)
354
BaĢıbüyük Mahallesi‟nin TOKĠ Blokları Ġle Görünümü (Fotoğraf: Cem Ergun)
BaĢıbüyük Mahallesi‟nin TOKĠ Blokları Ġle Görünümü (Fotoğraf: Cem Ergun)
355
(Fotoğraf: Deniz Ersoy)
(Fotoğraf: Deniz Ersoy)
356
Gülsuyu Mahallesinden Görüntüler
(Fotoğraf: Cem Ergun)
(Fotoğraf: Cem Ergun)
357
(Fotoğraf: Cem Ergun)
(Fotoğraf: Cem Ergun)
358
(Fotoğraf: Cem Ergun)
(Fotoğraf: Cem Ergun)
359
(Fotoğraf: Sinan Danacı)
(Fotoğraf: Sinan Danacı)
360
(Fotoğraf: Sinan Danacı)
(Fotoğraf: Cem Ergun)
361
Ek-3. GörüĢme Formu
- GörüĢülen kiĢinin cinsiyeti
- GörüĢülen kiĢinin yaĢı
- GörüĢülen kiĢinin doğum yeri
- GörüĢülen kiĢinin öğrenim durumu
- GörüĢülen kiĢinin medeni durumu
- GörüĢülen kiĢinin hane halkı sayısı ve kimlerle oturduğu
- GörüĢülen kiĢinin hane halkının öğrenim durumu
- GörüĢülen kiĢinin ne iĢ yaptığı ve daha önce yaptığı son 3 iĢ
- GörüĢülen kiĢinin bu iĢi nasıl bulduğu
- GörüĢülen kiĢinin hane halkındakilerin ne iĢ yaptıkları ve daha önce
yaptıkları son 3 iĢ
- GörüĢülen kiĢinin aylık toplam hane geliri
- GörüĢülen kiĢinin konut mülkiyet durumu
- GörüĢülen kiĢinin evi kira ise aylık kira bedeli
- GörüĢülen kiĢi mülk sahibi ise nasıl mülk sahibi olduğu
- GörüĢülen kiĢinin konut kullanım alanı ve konut bölümleri
- GörüĢülen kiĢinin daha önce nerede ikamet ettiği
- GörüĢülen kiĢinin bu mahalleye ne zaman geldiği
- GörüĢülen kiĢinin daha önce oturduğu yerden neden ayrıldığı
- GörüĢülen kiĢinin bu mahalleyi seçme nedeni
- GörüĢülen kiĢinin daha önce oturduğu konut türü
- GörüĢülen kiĢinin Ģu an oturduğu konuttan memnun olup olmadığı ve nedeni
- GörüĢülen kiĢinin yaĢadığı çevreden memnun olup olmadığı ve nedeni
362
- GörüĢülen kiĢinin mahallede yaĢayanların % kaçını tanıdığı
- GörüĢülen kiĢinin komĢularıyla ne sıklıkla bir araya geldiği
- GörüĢülen kiĢinin komĢularıyla bir araya gelme nedeni
- GörüĢülen kiĢinin komĢularıyla hangi konularda yardımlaĢtığı
- GörüĢülen kiĢinin Ġstanbul‟da akrabaları olup olmadığı
- GörüĢülen kiĢinin akrabalarıyla görüĢme sıklığı
- GörüĢülen kiĢinin akrabalarıyla görüĢme nedenleri
- GörüĢülen kiĢinin ev alıĢveriĢini nereden yaptığı
- GörüĢülen kiĢinin ve evde varsa diğer çalıĢanların iĢe nasıl gidip geldiği
- GörüĢülen kiĢinin ve evde varsa diğer çalıĢanların iĢe ne kadar zamanda gidip
geldiği
- GörüĢülen kiĢinin ve diğer hane halkı çalıĢanlarının iĢe gidiĢ geliĢ toplam
masrafları
- GörüĢülen kiĢiye kentsel dönüĢüm projesi hakkında bilgi verilip verilmediği
- GörüĢülen kiĢiye kentsel dönüĢüm projesi hakkında kimin bilgi verdiği
- GörüĢülen kiĢiye kentsel dönüĢüm projesi hakkında verilen bilginin içeriği
- GörüĢülen kiĢinin kentsel dönüĢüm projesinden ne kadar zamandır haberi
olduğu
- GörüĢülen kiĢinin kentsel dönüĢüm projesine iliĢkin en baĢından fikrinin
sorulup sorulmadığı
- GörüĢülen kiĢinin proje sürecinde söz sahibi olup olmadığı
- GörüĢülen kiĢinin kentsel dönüĢüm projesi hakkında ne düĢündüğü
- GörüĢülen kiĢinin kentsel dönüĢüm projesi sürecinde ne yapmayı düĢündüğü
363
- GörüĢülen kiĢinin oturduğu mahallenin/mahallelinin kentsel dönüĢüm
sürecinden nasıl etkileneceğini düĢündüğü
- GörüĢülen kiĢinin oturduğu mahallede kentsel dönüĢüme yönelik ortak bir
hareket olup olmadığı
- GörüĢülen kiĢinin oturduğu mahalle sakinlerinin kentsel dönüĢüme yönelik
tutumları hakkında ne düĢündüğü
- GörüĢülen kiĢinin kentsel dönüĢüm projesi sürecinde neler yaĢadığı
- GörüĢülen kiĢinin oturduğu mahallede kentsel dönüĢüm sürecinde neler
yaĢandığı
- GörüĢülen kiĢinin Ģu an oturduğu evin kentsel dönüĢüm sürecinde değer
kazanıp kazanmayacağı hakkında ne düĢündüğü
- GörüĢülen kiĢiye kentsel dönüĢüm sürecinde nasıl bir teklif yapıldığı
- GörüĢülen kiĢinin yapılan teklif hakkında ne düĢündüğü
- GörüĢülen kiĢinin kendisine yapılan teklifle mevcut koĢullarını
karĢılaĢtırdığında ne düĢündüğü
- GörüĢülen kiĢinin kentsel dönüĢüm projesinin baĢ aktörü olarak kimi gördüğü
- GörüĢülen kiĢinin olası bir yerel seçimde mevcut belediye baĢkanına oy verip
vermeyeceği
- GörüĢülen kiĢinin söz hakkı olsa mahallesine yönelik olarak nasıl bir
uygulama yapılmasını istediği
- GörüĢülen kiĢinin hangi koĢullarda kentsel dönüĢüm projesini kabulleneceği
364
ÖZGEÇMĠġ
KiĢisel Bilgiler:
Adı Soyadı : Cem Ergun
Doğum Yeri : Ġzmir
Doğum Tarihi : 17.03.1975
Medeni Hali: Evli
Eğitim-Öğretim Yaptığı Kurumlar
Öğrenim Durumu Okulun Adı BitiĢ Yılı
Ġlkokul Hakimiyet-i Milliye Ġlkokulu 1986
Ortaokul-Lise A.Ö.D. Ġzmir Özel Tevfik Fikret Lisesi 1993
Üniversite Lisans Ankara Üniversitesi DTCF Sosyoloji 2002
Yüksek Lisans Süleyman Demirel Üniversitesi SBE
Sosyoloji Anabilim Dalı 2005
Yabancı Diller:
Fransızca (ÜDS 61.25)
Ġngilizce Orta
Bilgisayar:
Microsoft Office (Word, Excel, PowerPoint)
SPSS (Tüm Versiyonlar)
ĠĢ Deneyimi:
Görkem AraĢtırma ve Reklamcılık ġirketi (Ankara) bünyesinde saha
araĢtırmalarında süpervizör olarak görev alma (2002).
Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü‟nde AraĢtırma Görevlisi
(2004- ).
Yayınlar ve Faaliyetler
1.Alanında Yurtiçinde Yayımlanan Kitap
AyĢe Dericioğulları Ergun ve Cem Ergun, "Geleceğin Güvensiz ĠnĢası ve Sosyal
Güven(siz)lik Reformu", Bağlam Yayınları, Ġstanbul, 2009.
2.Alanında Yurtiçinde Yayımlanan Kitapta Bölüm ve Ünite Yazarlığı
Sallan Gül, S., Gül, H. ve Ergun, C. "Çıkar ve Çıkar Grupları", Felsefe
Ansiklopedisi, Cilt III, ss: 625-632, Babil Yayıncılık, Ankara, 2005.
Cem Ergun ve Hüseyin Gül "Toplumcu Belediyecilik ve Kent Kapılarını Sermayeye
Açan Anahtar Olarak Kentsel DönüĢüm", Yerel Yönetimlerde Sosyal Demokrasi, Toplumcu
Belediyecilik, Teorik YaklaĢımlar, Türkiye Uygulamaları (içinde), Ġhsan Kamalak ve
Hüseyin Gül (der.), ss: 295-332, Kalkedon Yayıncılık, Ġstanbul, 2009.
3.Uluslararası Toplantıda Sunularak Tam Metin Olarak Yayımlanan Bildiri
Cem Ergun ve Songül Sallan Gül, "Kentsel Yoksulluk ve Kadın Yoksulluğuna Çöp
Alanlarından BakıĢ", Sakarya Üniversitesi Disiplinlerarası Kadın ÇalıĢmaları Kongresi,
Sakarya, 5-7 Mart 2009.
AyĢe Dericioğulları Ergun ve Cem Ergun, "Türkiye'de Aile Hekimliği Uygulaması
ve Kadınlara Etkileri", Sakarya Üniversitesi Disiplinlerarası Kadın ÇalıĢmaları Kongresi,
Sakarya, 5-7 Mart 2009.
365
4. Uluslararası Toplantıda Sunularak Özet Metin Olarak Yayımlanan Bildiri
Cem Ergun "Kent Yoksullarının Yoksullukla Mücadele Stratejisi: Enformel ĠĢ
Alanları, Isparta-Ġzmir Çöp Toplayıcılarına Yönelik Bir Alan AraĢtırması", Uluslararası Kent
ve Sağlık Sempozyumu, Bursa, 7-9 Haziran 2006.
Cem Ergun ve Songül Sallan Gül, "Kentsel Yoksulluk ve Kadın Yoksulluğuna Çöp
Alanlarından BakıĢ", Sakarya Üniversitesi Disiplinlerarası Kadın ÇalıĢmaları Kongresi,
Sakarya, 5-7 Mart 2009.
AyĢe Dericioğulları Ergun ve Cem Ergun, "Türkiye'de Aile Hekimliği Uygulaması
ve Kadınlara Etkileri", Sakarya Üniversitesi Disiplinlerarası Kadın ÇalıĢmaları Kongresi,
Sakarya, 5-7 Mart 2009.
5. Ulusal Toplantıda Sunularak Tam Metin Olarak Yayımlanan Bildiri
Hüseyin Gül ve Cem Ergun, "Mutlak Yoksulluk ve Nedenleri:Ankara
Örneği",Yoksulluk Sempozyumu, Deniz Feneri YardımlaĢma ve DayanıĢma Derneği,
Ġstanbul, 31 Mayıs-1 Haziran 2003.
Sallan Gül, S., Gül, H. ve Ergun, C. 2004, "Kentsel Yoksulluk ve Aile ", IV. Aile
ġurası, Aile AraĢtırma Kurumu, Ankara, 18-20 Mayıs 2004.
Cem Ergun, "Yerel Yönetimlerde Çöp ve Yoksulluk Sorunu", Dünden Bugüne Yerel
Yönetimlerde Yeniden Yapılanma, Yerel Yönetimler Kongresi, Çanakkale Onsekiz Mart
Üniversitesi, Biga Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi, 3-4 Aralık 2004.
Cem Ergun, "Yoksulluk ve Çöp Toplayıcıları Örneği Temelinde Enformel Sektöre
Yönelik Bir Sosyal Politika Önerisi", Türkiye'de Sosyal Hizmet Uygulamaları-Ġhtiyaçlar ve
Sorunlar, Sosyal Hizmet Sempozyumu, BaĢkent Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi
Sosyal Hizmetler Bölümü, Alanya, 4-6 Kasım 2004.
Sallan Gül, S., Yılmaz, C., Ergun, C. ve Alican, A. "Bir Ġkon Olarak Gül: Kentsel
Kimliğin Üretilmesinin Sembolik Anlamları", I. Ulusal Isparta Gül Sempozyumu, Isparta, 2-
3 Haziran 2005.
Cem Ergun. "Kentsel Bir Sorun Olarak Yoksulluk ve Yeni Enformel Alanlar",
KEAS'05: Kentsel Ekonomik AraĢtırmalar Sempozyumu-II, Pamukkale Üniversitesi ve
Devlet Planlama TeĢkilatı, Denizli, 13-16 Haziran 2005.
Sallan Gül, S., Dulupçu, M. A., Gül, H., Ergun, C., KiriĢ, H. M. ve Alican, A.
"YerelleĢme ve PiyasalaĢma Kent Yoksulluğuna Çare mi? Ġki Kent Temelinde
KarĢılaĢtırmalı Bir Değerlendirme", KEAS'05: Kentsel Ekonomik AraĢtırmalar
Sempozyumu-II, Pamukkale Üniversitesi ve Devlet Planlama TeĢkilatı, Denizli, 13-16
Haziran 2005.
Sallan Gül, S., Dericioğulları, A., Ergun, C. ve Gül, H. "Sosyal Devletin Tasfiyesi ve
Sağlıkta DönüĢüm Programı Çerçevesinde Aile Hekimliği Uygulaması", VI. Kamu Yönetimi
Forumu, Abant Ġzzet Baysal Üniversitesi, Bolu, 9-11 Ekim 2008.
Cem Ergun ve Hüseyin Gül, "Yerel Yönetimlerin DeğiĢen ĠĢlevleri ve Kentsel
DönüĢüm", VI. Kamu Yönetimi Forumu, Abant Ġzzet Baysal Üniversitesi, Bolu, 9-11 Ekim
2008.
Hüseyin Gül ve Cem Ergun, “KüreselleĢme, Kentler, Kentsel DönüĢüm ve
Mekandan Koparılan Ademler”, VII. Kamu Yönetimi Forumu: KüreselleĢme KarĢısında
Kamu Yönetimi Bildiriler Kitabı, ed: Hakan AltıntaĢ, KSÜ Yayınları, Sütçü Ġmam
Üniversitesi, KahramanmaraĢ, 08-10 Ekim 2009.
366
Cem Ergun, "Kentsel DönüĢüm Uygulamalarında YönetiĢimin Uygulanabilirliği"
Ulusal Kalkınma ve Yerel Yönetimler, 4.Ulusal Yerel Yönetimler Sempozyumu, TODAĠE,
Ankara, 19-20 Ekim 2009.
Cem Ergun ve Hüseyin Gül, “Barınma Hakkının Ġhlal Edilme Sürecinde Kentsel
DönüĢüm Projeleri”, Sosyal Haklar Ulusal Sempozyumu II Bildiriler Kitabı, Pamukkale
Üniversitesi, Denizli, 4-6 Kasım 2010, Petrol-ĠĢ Yayını, Ġstanbul.
6.Ulusal Toplantıda Sunularak Özet Metin Olarak Yayımlanan Bildiri
Sallan Gül, S., Gül, H., ve Ergun, C. "Türkiye'de Yoksulluk Kültürü Tezlerine BakıĢ:
Ankara Örneği", Yoksulluk ve Sosyal Hizmetler, Sosyal Hizmet Sempozyumu, Hacettepe
Üniversitesi, Sosyal Hizmetler Yüksek Okulu ve Akdeniz Üniversitesi Sosyal Hizmetler
Eğitim AraĢtırma ve Uygulama Merkezi, Antalya, 9-11 Ekim 2003.
Cem Ergun, "Yoksulluk ve Çöp Toplayıcıları Örneği Temelinde Enformel Sektöre
Yönelik Bir Sosyal Politika Önerisi", Türkiye'de Sosyal Hizmet Uygulamaları-Ġhtiyaçlar ve
Sorunlar, Sosyal Hizmet Sempozyumu, BaĢkent Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi
Sosyal Hizmetler Bölümü, Alanya, 4-6 Kasım 2004.
Cem Ergun, “DeğiĢen Ekonomik Konjonktürde Yeni Enformel Alanlar: Ġzmir Çöp
Toplayıcıları”, Türkiye'nin Toplumsal, Siyasal ve Ekonomik DönüĢümü Konferansı, ODTÜ,
Ankara, 21-22 Ekim 2005.
Cem Ergun. "Kentsel Bir Sorun Olarak Yoksulluk ve Yeni Enformel Alanlar",
KEAS'05: Kentsel Ekonomik AraĢtırmalar Sempozyumu-II, Pamukkale Üniversitesi ve
Devlet Planlama TeĢkilatı, Denizli, 13-16 Haziran 2005.
Sallan Gül, S., Dulupçu, M. A., Gül, H., Ergun, C., KiriĢ, H. M. ve Alican, A.
"YerelleĢme ve PiyasalaĢma Kent Yoksulluğuna Çare mi? Ġki Kent Temelinde
KarĢılaĢtırmalı Bir Değerlendirme", KEAS'05: Kentsel Ekonomik AraĢtırmalar
Sempozyumu-II, Pamukkale Üniversitesi ve Devlet Planlama TeĢkilatı, Denizli, 13-16
Haziran 2005.
Sallan Gül, S., Dericioğulları, A., Ergun, C. ve Gül, H. "Sosyal Devletin Tasfiyesi
ve Sağlıkta DönüĢüm Programı Çerçevesinde Aile Hekimliği Uygulaması", VI. Kamu
Yönetimi Forumu, Abant Ġzzet Baysal Üniversitesi, Bolu, 9-11 Ekim 2008.
Cem Ergun ve Hüseyin Gül, "Yerel Yönetimlerin DeğiĢen ĠĢlevleri ve Kentsel
DönüĢüm", VI. Kamu Yönetimi Forumu, Abant Ġzzet Baysal Üniversitesi, Bolu, 9-11 Ekim
2008.
7.Hakemli Dergide Yayımlanan Teknik Not, Vaka Takdimi, TartıĢma ve Özet
Türünden Yayın
Cem Ergun, Kitap Ġncelemesi: Rosanvallon, P. 2004. "Refah Devletinin Krizi", Çev:
B. ġahin. Dost Kitabevi Yayınları, Ankara. Toplum ve Demokrasi Dergisi, Sayı:1, Eylül-
Aralık 2007.
Cem Ergun, Kitap Ġncelemesi: Ahmad, F. 2006, "Bir Kimlik PeĢinde Türkiye", çev:
Karadeli, S.C. Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Ġstanbul. Toplum ve Demokrasi Dergisi,
Sayı: 2, Ocak-Nisan 2008.
Cem Ergun. Kitap Ġncelemesi: Tanyol, C. 2007, "Çankaya Dramı: Silahlı Ordu
Silahsız Ordu", Altın Kitaplar Yayınevi, Ġstanbul. Toplum ve Demokrasi Dergisi, Sayı: 3,
Mayıs-Ağustos 2008.
Cem Ergun. "Kentsel DönüĢüm ve Sulukule Çocuk Atölyesi", Toplum ve Demokrasi
Dergisi, Sayı: 3, Mayıs-Ağustos 2008.
367
Cem Ergun. “Engels Konutu Günümüzde Sorun Edinseydi…”, Toplum ve
Demokrasi Dergisi, Sayı: 5, Ocak-Nisan 2009.
8.Uluslararası KuruluĢlarca Desteklenen Projede Görev Almak
UNDP ve T.C. BaĢbakanlık Sosyal YardımlaĢma ve DayanıĢma Genel Müdürlüğü
tarafından desteklenen, Songül Sallan Gül ve Hüseyin Gül yöneticiliğinde tamamlanmıĢ olan
"Sosyal Yardımlar ve ÇalıĢma Durumu: Yoksulluk Yardımları ve ĠĢgücüne Katılım ĠliĢkisi
(Poverty Assistance And Employment Study: Relations Between Social Assistance And
Labor Force Participation)" adlı Uluslararası Proje'de Asistanlık, (2006).
9. Ulusal KuruluĢlarca Desteklenen Projede Görev Almak
Süleyman Demirel Üniversitesi Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi
Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Gül yöneticiliğinde yürütülmekte olan 1691-D-08
nolu “Kentsel DönüĢüm Sürecine DönüĢüm Alanlarından Bakmak: Ġstanbul Maltepe
(BaĢıbüyük Ve Gülsuyu Mahallesi) Örneği” baĢlıklı projede proje yardımcılığı.
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim
Üyesi Doç. Dr. Songül Sallan Gül'ün yöneticiliğinde tamamlanmıĢ olan "Anakent-Anadolu
Kenti Yoksulluğu: Ankara-Isparta Örnekleri" projesinde proje yardımcılığı (2005).
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim
Üyesi Doç. Dr. Songül Sallan Gül'ün baĢkanlığında tamamlanmıĢ olan 940-YL- 04 nolu ve
Yoksulluk Ve Enformel Sektör: Çöp Toplayıcıları Örneği (Isparta-Ġzmir KarĢılaĢtırması)
baĢlıklı projede proje yardımcılığı (2005).
10. Ulusal Sempozyum, Kongre, Kurs Düzenlenmesi Gibi Etkinliklerde Görev
Almak
“Türkiye'de ve Dünya'da Güncel Sosyolojik TartıĢmalar" konulu Bilgi ġöleni'nde
"Sosyolojik DüĢünmek" baĢlıklı panelde oturum baĢkanlığı, S.D.Ü. Isparta, 8-10 Mayıs
2008.
11. Alanında Bilimsel AraĢtırma ve ÇalıĢmalar Ġçin Ulusal Burs Almak
Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politikalar Merkezi Yüksek Lisans Tezi Destek
Bursu (2004).
12. Alanında Ulusal Bilimsel Nitelikli Ödül Almak
Cem Ergun ve AyĢe Dericioğulları Ergun, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi Kamu Yönetimi AraĢtırma ve Uygulama Merkezi'nin düzenlediği 2008 Cahit Emre
Kamu Yönetimi AraĢtırması YarıĢması'nda "Geleceğin Güvensiz ĠnĢası ve Sosyal
Güven(siz)lik Reformu" baĢlıklı çalıĢmayla birincilik ödülü (2008).
13. Alanı Ġle Ġlgili Olarak Panel, Konferans, Seminer, Açık Oturum ve SöyleĢi
Gibi Etkinliklerde KonuĢmacı ya da Panelist Olarak Görev Yapmak
Ġzmir Yerel Yönetimler Bilgi ġöleni'nde "Kent ve Kentsel DönüĢüm" BaĢlıklı
Oturumda konuĢmacı, 17.01.2009.
Ġzmir Yerel Yönetimler Bilgi ġöleni'nde "Kent ve Katılım" BaĢlıklı Oturumda
konuĢmacı, 18.01.2009.
14. Yüksek Lisans Tezi
Yoksulluk Ve Enformel Sektör: Çöp Toplayıcıları Örneği (Isparta-Ġzmir
KarĢılaĢtırması), (Tez DanıĢmanı: Doç. Dr. Songül Sallan Gül), Süleyman Demirel
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı, 2005.
368
15. Ġlgi Alanları
Sosyal hizmetler, sosyal politika, yoksulluk, yoksunluk, kent yoksulluğu, toplumsal
dıĢlanma, sosyal güvenlik, enformel sektör, kentleĢme, kentsel dönüĢüm, çevre sorunları.