Karakutu Yayınları: 104 - media.turuz.com · sesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi, tüm...

177

Transcript of Karakutu Yayınları: 104 - media.turuz.com · sesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi, tüm...

Karakutu Yayınları: 104 Araştırma / inceleme: 15

© 2006, Karakutu Yayın Sanayi ve Ticaret A.Ş. © Bu kitabın her türlü yayın hakları Fikir ve Sanat Eserleri Yasası gereğince Karakutu Yayın Sanayi ve Ticaret A.Ş.'ye aittir.

Yayın Yönetmeni: Rasih Yılmaz Yayın Koordinatörü: Ahmet Güçlü Editör: Z. Aybike Yılmaz

Kapak Tasarım: Karakutu Ajans - Hüseyin Özkan İç Tasarım: Burhan Maden

Baskı: Kilim Matbaası Adres: Maltepe Mah. Litros Yolu, Fatih Sanayi Sitesi. No: 12/204 Zeytinburnu-İstanbul

ISBN: 975-6054-29-8

1. Baskı: Mayıs 2006

İnternet: www.karakutuyayinlari.com E-mail: [email protected]

Cağaloğlu Yokuşu No: 6-8 Karvar Han Kat: 4 Cağaloğlu-İstanbul Tel: (0212) 519 83 74 (2 Hat) Faks: (0212) 519 83 77

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

Mehmet U. Sakioğlu

[Mehmet U. Sakioğlu]

1961 Gaziantep doğumludur. 1979'dan beri karşılaştırmalı dinler, doğu ve batı felsefesi ve esotcrizm konularında yürüttüğü araştırmala­rı ABD Virginia Üniversitesi'nde geliştirdi. İncil'i Kim Yazdı, Tevrat'ı Kim Yazdı, İsa Haçta Öldü mü? ve Da Vinci Fenomeni, Ayasofya'nın Sırrı adlı kitapları bulunan yazar, İngilizce, Arapça, Grekçe ve İbranice bilmektedir. Araştırmacı-yazarlığın yanı sıra çevirmenlik yapmaktadır.

İçindekiler

Kısaltmalar 7

Önsöz 9

Birinci Bölüm

R E N E S - L E - C H Â T E A U G İ Z E M İ 15

Rennes-le-Château Rahibi 17

Rahibin Sırrı 22

Ölümün Ardındaki Gizem 45

Pierre Plantard Sahnede 48

Pierre Plantard Nasıl İsa' nın Torunu Oldu? 56

Les Dossiers Secrets 65

Lanetli Hazine 70

Londra Bağlantısı 87

İkinci Bölüm

M İ T DÜNYASINA GİRİŞ 93

Sauniere ve Dossiers Secrets 95

Sauniere, Parisvte St Sulpicc'i Ziyaret Etti mi? 97

Sauniere ve Louvre Müzesi'ndeki Üç Tablo 99

Les Pontils'deki Mezarın Kökeni Neydi? 101

Rennes-le-Château Parşömenleri ve Codex Bezae 106

Catharlar ve Hazine 115

Tapınak Şövalyeleri ve Hazine 122

Merovenj Soyu Miti 130

Kutsal Kan Mitinin Doğuşu 132

Plantard, Geçmişinin Esiri 135

Üç Ortak Arasında İhtilaf 136

Modern Merovenj Soyu Miti 148

Modern Merovenj Soyu Miti 149

- 5 -

Üçüncü Bölüm

İSA VE K A S E 151

Yahudi Geleneğinde Bekârlık 153

Gnostik İncil'lerde İsa ve Meryem 155

Gnostik Hristiyanlık 156

İsa'nın Soyu Merovenjlerle Devam Etti mi? 164

Mecdelli Meryem Güney Fransa'ya kaçtı mı? 167

Kutsal Kâse, Kutsal Dişi midir? 170

Avrupa Soyluları İsa'nın Soyundan mıdır? 175

Hz. İsa Keşmir'de mi Öldü? 178

- 6 -

Kısaltmalar

[ ] işareti, orijinal alıntılarda o lmayan fakat ifadelerin daha

kolay anlaşı lmasını sağ lamak amacıyla ilave edilen kelimeleri

vurgular.

( ) işareti içindeki sözcükler, çevirisi yapılan sözlerin orijinalini

temsil etmektedir .

F. Frank (Fransız Para Bi r imi)

Sh. Sayfa

A.g.m. Adı geçen m a d d e

A.g.e. Adı geçen eser

Önsöz

Yıllarca dünyada en çok satanlar l istesinde yer alan Da

Vinci Şifresi ve Kutsal Kan Kutsal Kâse isimli kitaplar, batı me­

deniyetinin tamamen baştan yorumlanmas ına yol açabilecek

iddialarıyla büyük sansasyon yaratarak geniş bir okuyucu kit­

lesi buldu.

Türkçeye, Kutsal Kan Kutsal Kâse ismiyle çevri lerek yayım­

lanan Holy Bloûd, Holy Grail, Da Vinci Ş i f r e s i n i n yayımlanma­

sından sonra, Şifre'deki iddialarla dolaylı bağlantısı nedeniyle

birçok okuyucu-yu araşt ırmaya sevk etti. Okurlar, İsa,

Mecdel l i Meryem, Merovenj ler, Rahip Berenger Sauniere,

Rennes-le-Château'daki gizli hazine, T a p m a k Şövalyeleri ve

Siyon Tarikatı lideri Pierre Plantard hakkında yanı t lanmamış

çok sayıda soruyla baş başa kaldı.

Kutsal Kan Kutsal Kâse, anlatılarının ardışık olarak birbiriy­

le ilintilendirildiği dört bö lümden oluşmaktadır . Son iki bin

yılın eri sarsıcı sırrı olarak sunulup, tüm dünyada yankı uyan­

dıran bu popüler sansasyona göre İsa, takipçilerinden olan

Mecdell i M e r y e m ' l e evlenmişt i ve ondan bir kızı olmuştu.

Çarmıha geri lmek kaydıyla idama mahkûm edilen İsa, bir şe­

kilde bundan sağ kurtulmuştu ve eşi, çocuğu; Beytanya 'da

ö lümden dirilttiği kayınbiraderi Lazarus (havari, onun

Yuhanna olduğu da düşünülmekledir) ; baldızı Marta; arkadaşı

ve muhtemelen akrabası Arametyal ı Yusuf ile beraber G ü n e y

Fransa 'daki Rennes-le-Chateıı bölgesine seyahat eltiler. Bu

bölgedeki bir Yahudi topluluğu tınlara kucak açıp, koruma

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 1 0 -

sağladı ve böylece Davut"un soyundan gelenler olarak nesille­

rini devam ettirdiler. Arametyal ı Yusuf, ortaçağ efsanelerinde

Kutsal Kâse 'n in koruyucusu olarak bet imlenmektedi r ve İ-

sa 'nın ailesiyle kan bağı o lduğu söylenmektedir . G e m i y l e M a r ­

si lya 'ya gittikten sonra Havari Filip tarafından İngi l tere 'ye

gönderi lmişt i ve G l a s t o n b u r y ' d e kilise kurmuştu. Barbara W.

T u c h m a n ' ı n Bible and Sıuord isimli kitabına (sh.13-21, N e w

York, 1984) göre İngilizler, Arametyal ı Yusuf 'un, Glaston-

bury 'deki kiliseyi kurduğuna dair bir ortaçağ efsanesine sıkı

sıkı yapışmışlardı ve bu efsane nihayet inde T o m a s M a l o r y ' n i n

Le M o r t Dar thur (Ar thur 'un Ö l ü m ü , 1496) isimli kitabına kayıt

edilmişti . Bu arada, İspanya, İsa 'nın kardeşi ve K u d ü s Havari­

ler C e m a a t i ' n i n lideri Y a k u p ' u n , İ spanya 'daki kiliseyi kuran

havarinin yani ülkenin milli havarisi o l d u ğ u n u iddia etmişti .

R o m a veya Vatikan kurucusunun Havari Petrus o lduğunu ilan

etmişti ve F r a n s a ' d a k i kil isede Havari Fil ip ' i , kurucu havarisi

olarak ilan etmişti . Bu gel işmeler üzerine İstanbul Patrikliği de

havari A n d r e w ' u kurucu havarisi ilan etti.

Kutsal Kan Kutsal Kâse yazarları, her ha lükârda geleneğe

göre Mecdel l i M e r y e m ' i n Fransa 'da kaldığını v e / v e y a Aix-en

eyalet inde ya da Aziz B a u m e ' d e ö ldüğünü söylemektedir ler .

Buna göre, Lazarus ilk piskoposluğu kurduğu Mars i lya 'da

ö lmüş. Yazarlar, ortaçağdaki Kutsal Kâse masal lar ının İ sa 'n ın

Kral Davut ' tan ve evlendiği Mecdel l i M e r y e m ' d e n doğan ço­

c u k aracılığıyla gelen kan soyunu sembol ize ettiğini öne

sürmektedir ler .

Baigent, Leigh ve Lincoln hipotezlerini destekleyici kanıt­

lar o lduğunu düşünmektedir . İddialarına göre, Romalı lar ın,

M.S. 70 ' te fanatik Yahudiler in isyanına karşı l ık o larak Ti tus

yönet imi altında ele geçirdikleri Kudüs ' tek i tapınağın hazine­

si, g ü n ü m ü z e kadar gelmiş olan Siyon Tar ikat ı 'n ın el ine geç­

mişti ve hâlâ bu Tar ikat ' ın elindeydi. Ancak, Kudüs ' tek i Tapı­

n a k t a İsa 'nın, Mesih l ik iddiaları hakkında, Mecdel l i M e r ­

y e m ' l e kurduğu ailesinin soy kütüğüyle ilgili bazı detaylı bel-

Mehmet U. Sakioğlu

geler ve İsa 'n ın çarmıhtan sağ kurtulduğunu gösteren bir kay­

nak bilgi de olabilirdi. Ayrıca, İ sa 'n ın vücudu veya İnci l ' lerde,

çarmıhtan indirilen v ü c u d u n u n içine yerleştirildiği belirtilen

geçici mezardan sonra v ü c u d u n u n tekrar k o n u l d u ğ u kalıcı bir

m e z a r da olabilirdi. Bunlar gizlendikleri için ve ayrıca Romal ı­

lar hazineye odaklandıkları için Romalı lar ın yağmalar ından

kurtulmuş olabilirlerdi.

Kutsal Kan Kutsal Kâse yazarları, Siyon Tarikat ı ' nın amacı­

nın açık b iç imde, ileride kurulacak bir bir leşmiş Avrupa 'n ın

tahtına, İsa 'n ın kraliyet soyunun yerleştiri lmesi o lduğunu söy­

lemektedirler. İ sa 'n ın kraliyet soyunun, g ü n ü m ü z e k a d a r de­

vam eden, ortaçağ Merovenj hanedanı o lduğunun tespit edil­

diğini öne sürmektedir ler. B u n a göre, M.S. 4 9 6 ' d a R o m a n Ka­

tolik Hıristiyan olan Frankların, Merovenj Kral Clovis ailesi,

İsa 'nın soyundan gelen varisleriyle V. yy. 'da evlenmişt i . Bu,

R o m a Kilisesi 'nin Merovenj soyunu neden desteklediğini ve

ona bağlıl ık gösterdiğini Clovis ' in neden yeni bir Konstant in

veya Kutsal R o m a İmparatoru olarak tanındığını açıklamakta­

dır. Kilise, İ sa 'n ın Tanrı o lduğunu savunduğundan, evlendiği­

ni ve ailesi o lduğu gerçeğini sır olarak sakladı. VIII. yy. 'da

Kra l II . D a g o b e r t ' i n bir suikastla öldürülmesiyle Merovenj ha­

nedanı, kilisenin rızasıyla Carol ing ailesiyle değiştirildi ancak,

Carol ing hanedanının meşruiyet kazanmak amacıyla Merovenj

prensesleriyle yaptığı evlilikler nedeniyle Merovenj soyu de­

vam etti. Ayrıca, II . Dagober t ' in oğlu IV. Sigisbert sağ kalmayı

başarmışt ı . O n u n soyundan gelenler arasında M.S. 1 0 9 9 ' d a

Haçl ı Seferleri esnasında K u d ü s ' ü ele geçiren Boui l lonlu

Godfroi ve Hapsburg-Lorraine ailesi de vardı. Kutsal Kan Kut­

sal Kâse yazarları, bundan sonraki gelişme olarak XII. yy. 'da

ortaya çıkan Siyon Tarikat ı 'n ın 1118 'de Tapınak Şövalyeleri 'ni

kurduğunu ve onları, Kudüs ' tek i Süleyman Tapınağı 'n ın al­

tındaki Sü leyman ' ın ahırları olarak anılan m e k â n d a bir şeyler

b u l m a k misyonuyla gönderdiğini söylemektedirler. Bu amaçla

getirilen Alman madenci ler i sayesinde aranılanı buldular ve

- 1 1 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 1 2 -

onu Rennes-le-Chateu 'ya geri gelirdiler. Ne b u l u n d u ğ u n u

kimse b i lmemektedi r ancak yazarlar bunun İsa 'nın m u m y a ­

lanmış cesedi, İsa 'nın evlil ik belgesi veya çocuklarının d o ğ u m

sertif ikalan olabileceğini farzetmektedirler; her halükârda hay­

li tart ışmaya neden olabilecek ve sarsıcı içerikli bir şeydir. An­

cak, XIII. yy. 'da G ü n e y Fransa 'da yaşamakta olan Cathar lar

veya Albigensiyanlar isimli Ortodoks luk dışı görüşler taşıyan

Hırist iyanlar m u h t e m e l e n bu önemli sırrı öğrendikler inden

dolayı ve XI1II. yy. 'da Tapınak Şövalyeleri, Fransız monarşis i­

nin yardımıyla Katol ik Kilisesi tarafından takibata alınıp y o k

edildiler.

Baigent, Leigh ve Lincoln, bunlara rağmen Siyon Tarika­

t ı 'nın varlığını devam ettirdiğini ve Merovenj ailesini, Avru-

pa 'daki verasetine sahip olması için des tek lemeye devam etti­

ğini yazmakladır lar . Bu destek hanedanlar arası evlilikler ya­

parak, R o m a Katolik Ki l i ses i 'ne H e r m e t i k ve esoterik düşün­

ceyle, gül-haç manifes lolanyla ve benzeri yazılarla, H ü r m a -

sonlukla saldırarak ve ayrıca Fransa 'daki Guise ve Lorraine

ailelerinin XVI. yy. 'da yaptıkları gibi ve XVII. yy. 'da Fransız

sivil savaşının organizatörlerinde yapıldığı üzere politik entri­

ka ve güce el koyulmasıyla gerçekleştirildi. Siyon Tar ikat ı 'n ın

birçok şifreli belgesine göre, tarikat, Merovenj ai lesinden bir

kişinin yönetimi altında, birleşik Avrupa teokrasisinin kurul­

ması için uygun şart lan beklemektedir . Bu kişi, bir rahip-kral

olarak sembolik anlamda yönetecektir fakat gerçek an lamda

yönetmeyecektir . H ü k ü m e t i gerçekte Siyon Tarikatı kuracaktır

ve yönelecektir . G ü n ü m ü z d e , Avrupa 'da Merovenj soyundan

gelen en azından bir düzine aile vardır. Bunlar aras ında

Hapsburg-Lorraine, Lüxemburg, Montpezat , Frans ız

Montesquiou ailesi, İskoç Stuart ailesi ve Britanya D e v o n s h i r e

aileleri zikredilmektedir. Yazarlar, Siyon Tar ikat ı 'n ın b ü y ü k

üsladlan arasında L e o n a r d o Da Vinci 'yi , Robert Boyle 'y i ,

Ishaac Newton 'u , Victor H u g o ' y u ve C l a u d e Debuss ' i zikret­

mekledirler. D a n Brown, bu kitaptaki verileri kul lanarak, tüm

Mehmet U. Sakioğlu

dünyada yankı uyandıran ve 42 dile çevri lerek 35 mi lyondan

fazla baskı yapan Da Vinci Şifresi isimli romanını yazdı. Çağı­

mızda, dünyadaki bazı insanlarla iletişim kuran uzaylı lardan

büyülü güç sahibi olanlara, Mesih adaylar ından kıyamet ha­

bercilerine kadar pek çok alanda tarikatlar kurulmakta, iddia­

lar ortaya atı lmaktadır. Peki, bu iddiaların mahiyet i nedir ve

ne denli gerçeklik taş ımaktadır lar?

Pierre Plantard kimdir? Siyon Tarikatı ne zaman, kimler

tarafından, neden kuruldu? Merovenj ailesinin sonu nasıl gel­

di? Rahip Saunere, Rennes-le-Château"da köyünde gerçekten

hazine buldu mu? Köydeki kuleyi yaptığı, evini ve kilisesini

restore ettirecek geliri nereden bulmuştu? Mecdel l i Meryem,

İsa 'yla ev lenmiş miydi ve Fransa 'ya göç etmiş miydi? İsa çar­

mıhta gerçekten ö lmüş olabilir miydi? Da Vincimin Kutsal Kâ­

sesi / Tapınak Şövalyeler i 'nin Deşifresi, tüm bu soruların şa­

şırtıcı cevaplarını T ü r k i y e ' d e ilk kez yayınlanan belgeler ışı­

ğında sunuyor.

"Hayalgücü, kendini gerçekleştirmeye meyleden bir şeydir"

(Andre Breton)

Birinci Bölüm

Rennes-le-Château Gizemi

Rennes-le-Château Rahibi

Kutsal Kan Kutsal Kâse yazarları anlatıya, Rahip Sau-

niere ' in, Rennes-le-Château isimli köydeki yaşamıyla ve faa­

liyetleriyle ilgili F r a n s a ' d a yayılan söylenti lere dikkat çekerek

başlarlar ' ancak b i rçok önemli belgeyi göz ardı ederek tez ge­

liştirir ve kararlara varırlar. Yazarlar, sh. 2 4 ' t e , bu hikayeyi

1960 ' larda yayınlandığı gibi ve ilk öğrenen onlarmışças ına bir

üslûpla aktarırlar. Yazarların eserlerini ve kitaplarında irdele­

dikleri konuları araştıran ve farklı sonuçlar çıkaran bir kişi ola­

rak ben de Rennes- le-Château 'da olanları aynı üslûpla aktarıp

anlatacağım.

Kutsal K â s e ' n i n gizlendiği yer veya Kilise 'yi sarsacak olan

büyük sır; gizli bir hazinenin veya dehşetengiz bir bilginin

saklandığı yer; İ sa 'n ın gömüldüğü yer. Bunlar, i sminde bir

Katol ik papazının yaşadığı ve zengin olduğu bir köyle ilgili

teorinin yalnızca bir kısmı. Papaz Sauniere ' in ve yaşadığı

Rennes-le-Château köyünün gerçeği nedir?

Son yıllarda, Kutsal Kâse mit inin gerçekte İsa 'n ın kanın­

dan gelen soyunu simgelediğini iddia eden hayli edebi eser

yayımlandı. Bunların arasında, Tapmak Şövalyeleri, Kutsal Kâse

Kutsal Kanh vardır. Buna göre, İsa ve M e r y e m , çocuk sahibi

' Kolaylık açısından bundan sonra bu kitaba, Kutsal Kan Kutsal Kâse ismiyle

referans verilecektir.

- 1 7 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 1 8 -

oldular ve soyları, İ.S. 4 7 6 - 7 5 0 aras ında Fransa 'y ı yöneten M e -

rovenj h a n e d a n ı n ı oluşturdu. S iyon Tar ikat ı 2 veya en az ından

D a n B r o w n ' i n , 35 mi lyon baskısı ve 42 dile çevrilişiyle, Hıris­

tiyan dünyas ında uyandırdığı yankıyla küresel fenomen olan

Da Vinci Şifresi is imli romanında söz ettiği Siyon Tarikatı ,

F r a n s a ' d a , Mecdel l i M e r y e m ile soyunu Vat ikan ' ın takibatı­

n d a n koruyan İsa ile kan bağlantılarını belgeleyen ve bu belge­

leri muhafaza e d e n bi r yapı. Gizleniyorlar- gizleniyorlar, çün­

kü Vatikan tarafından takibat alt ındalar. Siyon tarikatının

b irde g ü n d e m i var. İ sa 'n ın soyunu bir leşik Avrupa 'n ın tahtına

geçirmek. 1 9 8 1 ' d e Kutsal Kâse Kutsal Kan'da dile getiri len bu

iddialar, esoterik konularda araşt ırma yapanlar ın ve bu ko­

n u y a ilgi duyanlar ın dikkatini çekti. Kutsal Kâse Kutsal Kan"ın

yazarları, tarikatın lideri olan M o n s i g n o r Plantard ile kar­

şılaştıklarını anlatt ı lar ve D a n Brown, bu kişinin İsa 'nın soyun­

dan gelen son torunu olduğunu ilan etti. T ü r k i y e ' d e ise, Prof.

Aytunç Altındal, T e m p o dergisine verdiği mülakatta, muhte­

melen muhabir in sansasyon yaratarak derginin satışını art­

t ırma talebine cevap olarak, Par is ' te yaşayan bu şahsın 88

yaşında o lduğunu açıkladı.

B ü t ü n bu sansasyonların arkasındaki "Siyon Tarikatının

tarihi o n d o k u z u n c u yüzyıl ın ortalarında F r a n s a ' d a baş lamak­

tadır. O d ö n e m d e F r a n s a ' d a okkül tüzme karşı b ü y ü k bir ilgi

başlamıştı, tıpkı g ü n ü m ü z d e de böyle bir i lginin olması gibi.

Bu ilgi, doğal olarak çeşitli esoterik gruplar ın o luşmas ına yol

açtı. Bu grupların üyeleri birden çok organizasyona üye de

' Siyon Tarikatı: İngilizce ve Fransızca kaynaklarda bu terim "Priory of Sion"

olarak geçmektedir. Priory, manastır olarak çevrilebilir fakat romanda söz

konusu olan organizasyon, içinde keşişleri barındıran resmi bir kilise ku­

rumu değildir, bu nedenle Türkçeye manastır olarak çevrilemez. Türkçeye

tarikat olarak çevrilse de mana tam karşılığı olmaz. Kardeşlik olarak

çevrilebilir fakat nötr bir ifade olur. Cemiyet olarak çevrilebilir fakat bu da

hayli genel olur. Plantard, esoterik gelenek sahibi olduğunu öne

sürdüğünden tarikat mahiyeti kazanıyor. Türkçeye yaygın olarak tercih

edildiği üzere tarikat olarak çevirmeyi uygun buldum. Bu sözcük biraz da

kardeşlik, cemiyet karışımı bir kurum olarak anlaşılmalıdır.

Mehmet U. Sakioğlu

oluyorlardı. Gruplar ın aras ında rekabet, d ü ş ü n c e farklılıkları

vb. o lduğundan kopmalar, ayrı lmalar, yeni gruplar oluşturma­

lar normal hadiselerdi. Aynı z a m a n d a , Fransız h ü k ü m e t i n d e

süren karışıklık Fransa 'y ı , polit ik üstünlük yar ış ındaki iki ihti­

laflı partiye böldü. Katol ik Kil isesi 'nin b ü n y e s i n d e organize

olan aşırı sağcı monarşis t ler ile H ü r m a s o n l a r ve diğer demo­

kratik olarak seçilen hükümet ler in destekçi ler inden oluşan

cumhuriyetçi ler . Bu iki grubun mücadeles i her Frans ızm gö­

rüşünü ve hayatını etkiledi. 1 8 7 7 ' d e n İkinci D ü n y a Savaşının

başladığı geceye kadar Hürmasonlar , Fransız h ü k ü m e t i n e hâ­

kim oldu. İktidarları esnasında öfkeli d ü ş m a n l a r kazandılar .

1880 ' lerde bu politik ihtilafın ortasında, "Bu dönemin en

büyük Hermetisti" olan Joseph Alexandre St. Yves d'Alveydre"

toplumda ahlaki değerleri y a y m a k için bir m e t o d sundu. B u n u

"sinarşi" olarak adlandırdı ve bunun, T a p m a k Şövalyeler i 'nin

ortaçağ top lumunu değiş t i rmek için kullandığı m e t o d olduğu­

nu iddia etti. Bu sisteme göre, seçi lmiş olan b i r grup inisiye,

top lumun çeşitli taraflarını temsil eden grupları etkilerdi. Bu

gruplar, d ö n ü ş ü m l ü olarak kendi alanlarındakileri etkiler ve

böylece t ü m toplumsal d ü z e n etki lenmiş olurdu. Yüzyıl ın ba­

şında kralcılar, etkisi esoterik grupları da aşarak yayılan

sinarşiden korkmaya başladılar. 1920Terde, belirgin sinarşist

poliçeleriyle Masonlar , F r a n s a ' d a bir realiteydiler. 1930 ' larda

X-Cruise Club i sminde bir sol grup bile sinarşist fikirlerle oluş­

turulmuş teknokratik bir düzeni savunmuştu. '"

Bu tarihlerde, Da Vinci Şifresi 'nde, Prof. L a n g d o n ' u n ve

Teabing ' in, Sophie 'ye , İ sa 'n ın Mecdel l i M e r y e m ' d e n olan soyu

hakkında gizli bilgileri ve belgeleri içerdiğini ifşa ettiği

"Dossiers Secrets" ile ilerde ilintili olacak bir diğer gel işme ol­

du. Fransa 'n ın kuzey bölgesinde, Pyrenees dağlarının yakının­

da Rennes-le-Château isminde küçük bir köy vardır.

- 1 9 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

Yukarıda, modern Rennes-le-C'hâteau köyünün güneyden görünümü.

1 Haziran 1885 'de , Katol ik P e d e r Berenger Sauniere f kö­

yün yarı harabe d u r u m u n d a k i küçük kilisesinde, papazl ık

y a p m a y a başladı.

Katolik Kil isesi 'nde, rahiplerin evlerine bakmas ı için bir

kadın yardımcı seçi lmesi gelenektir ancak resmi yönetmelik,

rahiple yardımcıs ı arasında yaklaşık 40 senelik bir yaş farkı

olmasını öngörür. A n c a k rahip Sauniere, Mar ie D e n a r n a u d

i sminde 19 yaşında bir genç kızı seçerek yerleşik geleneği u-

mursamadığ ını gösterdi. i v Bir diğer kaynak M a r i e ' n i n 1 8 6 8 ' d e

doğduğunu, E s p e r a z a ' d a şapkacıl ık yaptığını ve 1 8 9 1 ' d e rahi­

bin hizmetine girdiğini aç ık lamaktadır . v Bu durumda, M a r i e

23 yaşındayken rahibin yardımcıl ığ ına baş lamış olmalıdır . Na­

sıl karşılaştıkları b i l inmemektedi r fakat m u h t e m e l e n rahip,

genç kızı ve ailesini küçüklüğünden beri tanımaktaydı . Bu iki-

Sauniere, Dan Brown"ın, müze müdürüne verdiği ismin aynısıdır. Dan

Brown, müze müdürünün ismini tarihte yaşamış olan bu papazın isminden

alıntılamış. Kutsal Kâse efsanesi uzmanı, ayağı sakat İngiliz aristokratı

Leigh Teabing'in ismi, gerçekle, Kutsal Kan Kutsal Kâse yazarları "Leigh"

ve "Baigent" isimlerinin anagramıdır.

- 2 0 -

Mehmet U. Sakioğlu

sinin ilişkisini inceleyen yorumcular ın çoğu, il işkinin mahiye­

tinin, resmi nikah hariç karı koca ilişkisi o l d u ğ u n u söylemek­

t e d i r l e r ' Marie , daha sonra köylüler aras ında rahibin

"Madonnası" o larak anılır o ldu. v i i

Rahip Berenger Sauniere gençliğinde ve sağda yardımcısı Marie Denarnaud.

Sauniere ve yardımcısı fakirlik içinde yaşıyordu. Devletle

kilise aras ında 1885-1905 arasında ihtilaf varken, fakirlikten

kurtulmak için ilan vererek para karşılığı genel a y i n w o k u m a k

aklına geldi ve tüm dünyadaki Katol ik gazetelere, dergilere,

genel ayin okuduğuna dair i lanlar verdi. Ancak, bu uygulama,

diğer rahiplere karşı haksız rekabet yaratacağından Kilise tara­

fından gayrı meşru görülüyordu. Bu uygulamanın bir diğer

sakıncalı yönü daha vardı. Ya, rahibin söyleyebi leceğinden

daha fazla sayıda ayin talebi gelirse? Bu gerçekleşti. Rahibin

söyleyebile-ceğinden fazla ayin talebi geldi ve rahip bu tarihler

aras ında m a d d i rahata kavuştu. Resmi olarak günde üç kez

İngilizcesi mass. Ölülerin arkasından rahmet olması için veya yaşayan insan­

ların faydası için (örneğin, bir hastanın iyileşmesi) dua okumak. İslam gele­

neğinde ölülerin arkasından mevlit okumak benzeri bir dua. İlahiler okunan

ayinden sonra rahibe bağışta bulunulur.

- 2 1 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

söylenmesiyle sınırlı olan genel ayini, tüm Fransa'da ve dün­

yada reklamlar vererek ticarete çevirdi. Çok sayıda talep geldi,

bağışlar gönderildi ve aldığı ücretler binlerce Frank" a ulaştı.

İleriki sayfalarda görüleceği gibi, defterlere yazdığı notlardan

1896 ile 1915 arasındaki sürede yüzbin civarında genel ayin

talebi aldığı hesaplanmaktadır. v i i i Rahip, bu dönemde, hayli

eski olan kilisesini restorasyondan geçirdi, kendine, Villa

Beytanya isminde bir villa ve ayrıca bir de kulesi olan kütüp­

hane yaptırdı.

Rahibin Sırrı

Gerçekten de, sonradan yürütülen araştırmalarda papazın

"servetini" aşın miktarda ilanla topladığı parayla yaptığını

kanıtlayan el yazısıyla yazılmış notları bulundu. Aşağıda Pe­

der Sauniere"nin kendi el yazısıyla yazdığı, ilahi okunacak ki­

şilerin isim listelerinden iki örnek görülmektedir:

Mehmet U. Sakioğlu

Gerçekten çok sayıda isim var. Sauniere, her g ü n postayla

büyük oranda " s ipar i ş " aldı. Tes l im aldığı genel ay in taleple­

rinden bir k ısmının örnekleri :

"İlişikte, her biri 1 Frank bedelinden, 124"ü ölmüş kızkardeşleri-

mize okunmak üzere ikiyüzelli ayrı ayin karşılığı ikiyüzelli Frank

gönderiyorum. "

"İlişikte, 1 Ağustosla söylemeni istediklerime ilaveten, şimdi de

30 ayin karşılığı 45 Frank bedelinde posta havalesi gönderiyorum.

Özellikle biricik küçük askerime ve zavallı kocama dua etmenizi

istiyorum" .'x

Başka örnekleri de vardır.

Rahip Sauniere in, Rennes-le-Chaetua kilisesindeki mih­

rabı 1 8 9 1 s d e değiştirdiği ifade edi lmektedir . Sauniere, kilise­

sindeki mihrabı 27 T e m m u z 1 8 8 7 ' d e değiştirdi. Bunu FD

M o n n a of T o u l o u s e f irmasına 600,00 Frank ücret karşı l ığında

ve Mar ie Cavai lhe ' in verdiği bağışla gerçekleştirdi. 2

Sauniere"in arkadaşı Henr i Boudet, 1885 ile 1891 arasında

Sauniere ' in yardımcıs ı Mar ie D e n a r n a u d ' a toplam 3,679,431

Frank verdi. Bu, Sauniere in, masraflarını karşı layabi lmek için

güçlü kaynaklar ı o lduğu manas ına gelir.

Sauniere, Semaine Religieuse, La Croix, L'éclair, L'Express du

Midi, L'Univers ve Le Télégramme gibi dinsel dergilere, gazete­

lere i lanlar verdi ve Sauniere^nin okuyamayacağı kadar çok

ruhani ayin talepleri eşl iğinde dünyanın her yanından para

akmaya başladı."

Papaz lar ayin okuma talebi aldıklarında, günde en fazla

üç tane o k u m a hakları vardı. (Bu rakam, haftanın çal ışma gün­

lerinde b i r adet, hafta sonlarında iki adet okunmas ı gerektiğini

savunan kişi lerce tartışı lmaktadır). H e r halükârda, Sauniere v in

2 http:/ /priory-of-sion.com/bedu/bedu32.html.

- 3 5 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

tüm ayinleri, tüm hayat ını yalnızca onları o k u m a y a ayırsa bile

bi t i rmesi imkânsızdır . P a p a z , durumu kontrol e d e m e d i ğ i n d e n

dolandır ıcı d u r u m u n a düşmüştü .

Şimdi, e l imizdeki belgeleri değer lendirebi lmek için, zih­

n i m i z d e b u n d a n yaklaş ık 106 sene öncesine, Rennes-le-Châte-

au"ya gidelim. 1896 O c a k ayındayız ve rahip Berenger

Sauniere her z a m a n k i gibi sabırlı şekilde g ü n l ü k notlarını ya­

zıyor. H e r g ü n böyle oturup, gönderdiği ve gelen t ü m mektup­

ların n o t u n u aldı.

H e s a p tutabi lmek için defterine 5 adet dikey çizgi çizdi ve

böylece 5 adet sütun e lde etti.

* Birinci sütunda, yazıştığı kişinin ismini kaydetti .

• İkinci sütunda, Fransızcada, g ö n d e r m e k manas ındaki

E n v o y e sözcüğünün karşılığı olarak " E " harfi yazdı ve teslim

al ındı manas ındaki R e ç u sözcüğünün karşılığı olarakla " R "

harfi yazdı.

* Ü ç ü n c ü sütunda, m e k t u b u n u n k o n u s u n u yazdı.

• D ö r d ü n c ü d e , ayın ismini yazdı.

• Beşincide, içinde bulunduğu seneyi yazdı.

Bu aylarda değişik konulu yazışmalar yaptığı tespit edil­

miştir.

• Sauniere" in ruhani ayin talepleri.

* Sauniere"e gelen ruhani ayin talepleri.

• Ö d e m e l e r

• G ü n l ü k yazışmalar .

Uyguladığı teknik çok basitti; her ay, Berenger Sauniere

dikkatlice gözüne kestirdiği belirli sayıda kişiye ruhani ayin

talebinde bulundu. Bu kişiler, genell ikle kısa süre içerisinde

o lumlu yanıt verdi. Mesaj ı alır a lmaz, h e m e n tesl imatı teyid

eden bir makbuz ve teşekkür m e k t u b u gönderir . Bu şekilde,

- 3 6 -

Mehmet U. Sakioğlu

Bu şahıslara m e k t u p gönder i rken her bir inin isminin önü­

n e " E " not etti.

Bu listede 19 kişi vardı ve çoğu rahipti. Bu mektuplar ı ge­

nellikle ayın ilk yarıs ında gönderdi ve kalan son yarısını da

gelecek cevaplara ayırdı. Bu O c a k ayında, takip eden şahıslar­

dan ruhani ayin talebi aldı:

Yanı t aldığı her b i r ismin önüne " R " notu yazdı. Şimdi,

Sauniere ' in 1896 O c a k ayına ait not defterindeki listeye, gön­

derdiği t ü m ruhani ayin talep mektuplarını kaydedip kaydet­

mediğini kontrol e tmek için bakarsak, yine 5 sütun buluyoruz:

• Birinci sütunda gün yazılıdır.

' İkincide, bağışın ismi.

- 3 7 -

1896 O c a k ayında takip eden kişi lerden ruhani ayin talep etti­

ği belirlenmiştir.

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

Burada şu olguya da dikkat edel im. M e v l ü t not defterin­

de, günlüğünde yazdığı tüm is imler b u l u n m a m a k t a d ı r . Ne

denli titiz bir kişi o l d u ğ u n u gözönüne a ld ığ ımızda hayli şaşır­

tıcı bir d u r u m bu.

Ş imdi makbuzlar ına bakal ım. Mant ıksa l olarak, önceki

sayfadaki listedeki t ü m isimlerin bu m a k b u z d a yazılı olduğu­

nu görmemiz gerekir.

Ocak 1896xya ait makbuz

- 3 8 -

• Ü ç ü n c ü d e m e v l ü d ü n hangi n e d e n d e n istendiği.

• D ö r d ü n c ü d e , tesl im al ınan bağ ı ş miktar ı .

• Beşincide, ruhani ayinlerin okunup, okunmadığ ına da­

ir bilgiler.

Böylece, karş ımıza şu veri tablosu ç ıkmaktadır :

Mehmet U. Sakioğlu

Not defterindeki tüm is imler bu m a k b u z d a var. M e v l ü t

defterinde o lmayan dört is imde bu defa makbuzlarda bulun­

maktadır . Bu ödemeler in ruhani ayin karşı l ığında olduğunu

bi l iyoruz ancak henüz daha l isteleyebilmiş değil.

- 3 9 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 4 0 -

Sauniere, yalnızca ruhani ayin karşılığı ücret a lmıyordu

ayrıca Ki l i se 'ye bağış lar da al ıyordu. Örneğin, 1897 O c a k a-

yında François Labatut i sminde bir kiş iden 200,00 F r a n k ve

N o t r e - D a m e de Cas te lnaudary M a n a s t ı r ı n d a n 100,00 F r a n k

bağış aldı. Tıpkı, z a m a n ı m ı z d a , el inde c a m i derneği bağış fişle-

riyle dolaşan ve cami yapımı, tamiratı için para bağışı topla­

yanlar örneğinde o lduğu gibi, o d ö n e m d e de kilise yap ımı ve

tamirat ı için para toplamak, bağış kampanyas ı baş la tmak da

doğaldı. (Birgün, minibüse yolcu olarak binen bir bağış topla­

yıcısı, şoföre ücret vermediğ i gibi, bir de ona fiş uzatarak bağış

almıştı !) . Bağlı o lduğu piskoposluk ve belediye bu gibi dinsel

binaların tamirat ı için bütçe ayı ramadığ ından bağış toplaması

gayet doğaldı. Bağış toplamaya ve nasıl harcaması gerektiğine

karar verme yetkisi vardı. Bağış verenlere gönderdiği mektup­

lardan bir kısmı bulunmuştur . Bu mektuplarda, amacının yaş­

lılar ve bak ıma m u h t a ç emekli rahipler için bir ikamet inşa et­

m e k olduğu yazmıştır . Amacı buydu ve bu amaca ulaşmak

için z ihninde planlar yaptı.

1892 ile 1915 tarihlerine ait defterlerinden ruhani ayinlerle

ilgili olanları incelenince aşağıdaki sonuç ortaya çıkmıştır:

Mehmet U. Sakioğlu

Yukarıdaki listede aşağıdaki tarihler eksiktir:

-41 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri 'nin Deşifresi

Ö Z E T L İ S T E

- 4 2 -

1892 T e m m u z ile 1896 Eylül arasındaki ruhani ayin def­

terlerini incelediğ imizde h e r geçen sene, okunan ruhani ayin

sayısının arttığını gözlemliyoruz ve bu artış, 1896*da ve

1 8 9 7 ' d e zirveye çıkmaktadır . Şayet, 10 E k i m 1896 ile 30 Kasım

1897 arasındaki d ö n e m arasında almış olabileceği ruhani ayin

sayısını hesapladığ ımızda karş ımıza orta lama olarak şu çık­

maktadır : 5820 x 30 / 3 8 5 = 450 ruhani ayin her ay.

M e v l ü t sayısının h e r ay aşamalı olarak arttığmı göz önüne

ahpta hesaplarsak, 1896 ile 1906 arasındaki her sene 5500 ile

6000 arası ruhani ayin talebi a lmış olmalıdır ve 10 senede

60,000 ruhani ayin , her biri ortalama 1.50 F r a n k karşılığı (ücret

1909 v da 2 Frank olarak bel ir lenmişt i) toplam en az 90,000

Frank karşımıza çıkar.

Mehmet U. Sakioğlu

Bu gelir kaynağına, bağışların dahil edi lmediğini de göz

önüne alalım. Berenger Sauniere, ruhani ayin fabrikası k u r m u ş

gibi görünüyor ! Rahibin m e t o d u şöyleydi. M e v l ü t talebi a lmak

için iki şey yaptı:

^ K ü ç ü k i lanlar verdi.

• İlgi lenen kişilere mektuplar yazdı.

"Semaine Religieuse", "La Croix", "L'Eclair", "L'Express du

Mia'", "L'Univers" ve "Le Télégramme" gibi dinsel ve dinsel ol­

mayan dergi ve gazetelere i lanlar verdiği b i l inmektedir

Ayrıca, not defterinde, " i lanlar için adres ler" başlıklı iki

sayfa olduğu görülmüştür. Bununla, o n u n ruhani ayin veya

bağış ta lebinde bu luduğu bazı yayıncıların adresleri ve isimle­

ri tespit edilmiştir. İki örnekle:

• "L'Echo de la Semaine" Victor Tissot tarafmdan rue

Laffite 34, Paris adresinde haftalık olarak yayınlanmaktadır .

• "Le Musée des enfants'" rue de M e t z 4 1 , Lille adres inde

yayınlanan, aylık bir dergidir.

Bu küçük ilanlar aracılığıyla özel kişi lerden ruhani ayin

talebinde bu lundu. Bu kişiler, çeşitli nedenlerden (ölülerin a-

dından, belirli b i r olay veya sevilen kişi için dualar) ona çok

sayıda ruhani ayin talebi gönderdi. Diğer yandan, kendisine

hayli miktarda o lumlu yanıt veren meslektaşlar ına da yazdı.

• Seçtiği i s imlerden bir kısmının kısa bir listesi görülmektedir :

At - Reynes - C a z a n o v e - Lignon - Carrière - Pech-Caurres

- Estruc - Greffier - Pech (adaş) - Prax-Sabaties - Bonnata -

Lauze - C a z a u x - Larroque - H u g o n n e t - Lafon M a y - Henry-

Babou - Jalabert - Partau - Roudière - Frances - Rovière -

Bourg ignon - Goutharet - Lapeyre - D e l m a s - Valentin -

Cavaye-Gayda - Gasdti l lon - Babat - B o u e - Alquier - Sarda -

Cassignol-Vidal - Pons - Laborde - Marty - G u i l h e m (Piskopos

sekreteri) - Gazel - Boudel (Rennes-les-Bains papazı) - Boutel-

M a r i o - G a s c - Cathala - Daviez - Cavai lhe - Caratge - Tai l lan -

Escarguel - Lasserre - Cazal - Sarda - Carrie - S a l o m o n -

- 4 3 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 4 4 -

Cant ier - B o n n a u r e - Cantegril - Sige - Puzenac - Michet -

Arryles - M a r t h e - Maury - Boscat - Sabran - Bel l inans - Alfred

Sauniere - Alquie - Boussioux - Vignoles - Dantras - Bernard-

Corves - Ribes - Laval, vb.

Yukarıdaki listedekiler, Carcassonne piskoposluğuna bağ­

lı olanlardır yani Sauniere' in k o m ş u meslektaşları . Onun, tüm

Fransa" daki insanlara yazdığını bil iyoruz; kendi eliyle yazıl­

mış, papazlarıyla, kilise cemaatleriyle ve özel kişileriyle ya­

zışmalar yaptığı şehir isimleri listesi bulunmuştur . Özel kişile­

rin isimleri çok fazla olduğundan gerek g ö r m ü y o r u m . M u h ­

temelen standart bir mektubu vardı ve yardımcısı Marie"den

bunları kopyalamasını istedi. T ü m yapması gereken tarih at­

m a k ve imzalamaktı .

Şayet Sauniere gerçekten bir hazine bu lmuş olsaydı böyle­

sine kompleks ve yorucu bir organizasyona neden girişsindi?

Büyük masraflar gerektiren yeni leme işini, rahibin bağlı

o lduğu Carcassonne"deki piskoposluk öğrendi ve hesap ver­

mesi için çağrıldı. Rahipler -ayin o k u m a talebi aldıklarında

günde en fazla üç ayin okuma hakkına sahiplerdi. Bu hesaba

göre, Sauniere tüm ömrünü genel ayin okumaya vakfelse bile

yukarıdaki şartları yerine getirmesi imkânsız olurdu. Yani,

okuyamayacağı ayinler için para toplamıştı.

Söyleyebi leceğinden daha fazla genel ayin için para kabul

etmekten (not defteri kayıtları bunu kanıt lamaktadır) suçlu

bulunarak 1911"de görevine son verildi ancak o z a m a n a kadar

kilisesi restorasyondan geçmişti. Kullanılan malzemeler in ola­

ğanüstü bir yönü yoktu. Kilise malzemesi satan firmaların ka­

taloglarında vardır ve tüm Fransa 'da bulunabil ir . M u h t e m e l e n

rahip, kilisede restorasyon yaptırırken m a d d i değeri az olan,

çanak, çömlek gibi küçük bazı antik eşyalar bu lmuştu . Bir

kaynak bunların ş imdi Rennes-le-Château m ü z e s i n d e sergi­

lendiklerini açıklamaktadır fakat bunların Mecdel l i M e r y e m " l e

veya Siyon Tarikatı 'yla hiçbir ilgisi yoktur. x i Rennes-le-

Mehmet U. Sakioğlu

Château 'nun altında hazine b u l m a k için iki arkeoloji profesörü

tarafından yürütülen kazılar da o l u m s u z sonuçlandı . 1973 v te ,

Peder Berenger Sauniere 'n in kilisenin res torasyonunu nasıl

yaptırdığıyla ilgili en i lginç açık lama, M o n s i n y o r E s p e u f tan

geldi:

"... Peder Sauniere'nin hiçbir hazine bulmadığını belirtmek is­

terim. Ben, aslında Esperaza^da doğmuştum. Ailem, Denarnaud

ailesini tanıyordu. 1025"te 14 yaşımdayken, istikrarlı olarak Rennes-

le-Châteauya giderdi. Giderdim ve Marie Denarnaud^u görürdüm.

Çok acınası bir durumda yaşıyordu. O zaman salonda olan ve şimdi

kaybolduğunu gördüğüm piyanoda harmoni dersleri yapardım. Tour

Magdala kütüphanesinde, rahibin (Sauniere"nin) Romandaki mah­

kemede yargılandığı zamanda avukatıyla yaptığı yazışmaların tü­

münü okudum. Peder Sauniere, genel ayin okumak için topladığı

parayla kiliseyi tamir ettirebildi. Dünyadaki Katolik basınında küçük

ilanlar yaydı. Metinlerini okuyabiliyordum, binlerce cevap geldiğini

gördüm. Ayrıca, şunu da söylemek isterim, ki, 15 ile 20 yaşları ara­

sında Villa ile Mecdelli Kulesi arasındaki bölgeyi tamamen araştır­

dım. Gizlenmiş bir hazinenin en ufak izini bile asla bulamadım. Ger­

çeğe olan saygımdan dolayı bunu size söylüyorum..."(Midi Libre, 13

Şubat, 1973)xii

Rennes-le-Château hakkındaki Fransızca kitapların hiç

birinin Türkçeye ve İngil izceye çevri lmediği de bil inmelidir,

bu nedenle P a p a z Berenger Sauniere hakkındaki gerçek,

İngilizce konuşan dünyada hâlâ t a m a m e n bi l inmiyor.

Rahipl ikten azledilen Sauniere, 1917*de fakirlik ve b o r ç

içinde öldü. Rahipl ik görevini ö lüm yatağında geri aldı. Sau­

niere ö lmeden önce, kendisine sadakatle h izmet eden M a r i e

D e n a r n a u d ' a , Villa Beytamja isimli evini miras bıraktı.

Ölümün Ardındaki Gizem

Ölümünden sonra gelişen söylentilere göre, Sauniere ' in

ölümü kuşku taşımaktadır. Kutsal Kan Kutsal Kâse, yardımcısı

- 4 5 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 4 6 -

Mar ie D e n a m a u d ' u n tabut siparişini ö lümünden önce verdiğini

kuşkuyla zikretmektedir. Yani, bu k o m p l o torisine göre önce­

den yürütülen bir planla rahip öldürülmüştü! Bu nedenle ölme­

den yaklaşık 1 hafta önce, yardımcısı tabutunu sipariş etmişti.

Bu teorinin ortaya çıkış nedeni bir yanlış anlamadır. Saunie-

re ' in ö lümünden aylar sonra ödenen tabut fişinin üzerinde " 1 2

J u i n " (12 Haziran) yazılıdır. Bunu yanlışlıkla " 1 2 J a n " (12 Ocak)

olarak hatalı okumuşlar ve bu söylenti ortaya çıkmış. Tabutun

ö d e m e makbuzunun tarihi Sauniere ' in ö lümünden 6 ay sonra­

sına aittir Kutsal Kan Kutsal Kâse'nin iddia ettiği gibi ö lümünden

bir hafta öncesine değil! K o m p l o teorisyenlerini her ne kadar

hayal kırıklığına uğratacaksa da, rahibin ö lümü doğal neden­

lerden gerçekleşmiştir (sh. 31) . 65 yaşındaydı ve yaklaşık 10 se­

ne kilise takibatı altında olmanın stresli koşulunuda göz önüne

alırsak, normal bir yaşta ölmüştü. Evinin teras katında kalp kri­

zinden veya bir başka darbeyle yere yığıldı ve birkaç gün sonra,

22 Ocak, 1917 'de öldü. Aşağıda, Marie Denarnaud"un elindeki

sözkonusu tabut makbuzu görülmektedir. Bu makbuz Michael

B a i g e n f in arşivinden alınmıştır fakat yazar, makbuzdaki gerçek

tarihten bahsetmemektedir .

Ayrıca, sh.31"de rahibin günah ç ı k a r m a d a n öldüğü ifade

edi lmektedir . Anlatı ldığına göre:

"Sauniere, ölüm döşeğinde yatarken son günah çıkarmasını din­

lemesi ve son dinsel töreni yönetmesi için komşu bölgeden bir rahip

çağrıldı. Rahip zamanında geldi ve hasta odasına girdi. Görgü ta­

nıklarının ifadesine göre, kısa bir süre sonra geri döndü, titrediği

görülüyordu. Birinin anlatısına göre, bundan sonra hiç gülmedi*.

Başka birinin sözleriyle birkaç ay süren şiddetli depresyona girdi. Bu

anlatılar abartılı olsun olmasın, rahip tahminen Sauniere'in günah

çıkarmasına bağlı olarak, ölmeden önce yağ sürülmesi görevini yap­

mayı reddetti. 22 Ocak'ta Sauniere günah çıkarmadan öldü."

Mehmet U. Sakioğlu

Gizemli , sisli, puslu esoter izm y a r a t m a k adına ortaya atı­

lan bu iddia gerçek değildir, çünkü iki bağımsız kaynak, rahip

Sauniere ' in yağla takdis o l d u ğ u n u teyid etmektedir .

"Berenger Sauniere'ye son nefesinde günah çıkarmasını dinle­

mek ve iman telkin etmek için gelen ve dengesiz, deli veya depresif

zihin durumuyla ayrılan rahip efsanesi toplumun dehşet verici bir

hayal gücü aşırıılığıdır. Ölmekte olan adamın yatağına çağrılan Ra­

hip Riviere, gerçekte itiraflarını dinledi, geçici rahiplikten men ceza­

sını kaldırdı ve son ölüm takdis ayinlerini uyguladı. Kabul edilmeli

ki [rahip Sauniere"in] vicdan içeren bu gerçek [ölüm] versiyonu, di­

ğerinden daha az baştan çıkartıcıdır; Berenger Saunere'nin sırrını,

itiraflarını dinleyen kişiye ifşa edişi ne muazzam bir sansasyon olur­

du!

- 4 7 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 4 8 -

Her şey bir yana, Rahip Rivière, son iman telkinini Berenger

Sauniere"ye vermeyi reddetmiş olsaydı, Sauniere"in üzerinden rahi­

plikten men cezasını kaldırmazdı ve dinsel takdis töreninin yapılma­

sına engel olurdu. Gerçekte, onun durumunda "men cezası", aforoz

olmaya eşittir! Biliyoruz ki, Berenger Sauniere 24 Ocak'ta, sabah

10'da diyakoz ve diyakoz yardımcısı eşliğinde Kudas Ayiniyle gö­

mülmüştü" .x i i i

M o n s i g n o r George Boyer, "Bundan sonra hiç gülmedi" deni­

len R a h i p Riv iere 'n in kahkahalarla gü ldüğüne tanıklık etmek­

tedir. G ö r ü n ü ş e göre, yazarların amacı, Sauniere ' in, Hıristiyan

öğreti lerine karşı olan, belki şeytani bir keşifte bulunduğunu

veya bu nitelikte bir bi lgiye sahip o lduğunu ve bunu işiten

R a h i p Riv iere s nin " ş o k " olduğu havası yaratmaktır .

Pierre Plantard Sahnede

Bu d ö n e m d e , Fransız aşırı sağı kendi esoterik gruplarını

oluşturdu. Bunlar ın bir kısmı, arka planda başka görüşler taşı­

yan grupların öne sürdükleri vitrinleriydi. Masonlar ın deste­

ğini k a z a n m a k için M a s o n i k ve esoterik ilişkileri olduğu izle­

nimi veriyorlardı. 1930Tarda Avrupa 'da Yahudi karşıtlığı ya­

yı lmaya başladığında, Fransız aşırı sağı, M a s o n l a r ı ve Yahudi­

leri derhal terk etti.

Bu d ö n e m d e , on dört tane esoterik grup bir araya gelerek

F U D O S I isminde, barışı ve pozitif idealleri des teklemeye yöne­

lik bir federasyon kurduklar ında aşırı sağ da, bir çeşit kontr-

gerilla yöntemi olarak kendi sahte-Masonik gruplarını oluş­

turmaya başladı. Savaş esnasında, işgalci Nazi ler in politikası

esoterik grupların liderlerini tutuklamak, toplama kamplar ına

yerleştirmek, her grubun kayıtlarına ve üyelik listelerine el

koyarak merkezi bir depoda yerleştirmekti. İsmi, "Centre

d'Action Maconnique" olan bu depodaki kayıt lar Nazi ler tara­

fından incelendi ve Vichy 'deki Fransız işgal hükümeti ,

G e s t a p o ' ya, Masonik ve esoterik tarikatları takibata a lmasında

Mehmet U. Sakioğlu

yardımcı oldu. Aşırı sağın M a s o n i k etkiden korkusu o derece­

deydi ki, b i l inmeyen bir kaynak, "Chauvin Report" i sminde,

Vichy hükümet inde bile yetki m a k a m ı n d a k i çok sayıda M a s o ­

nun aktif o lduğunu iddia eden bir belge ortaya att ı . x i v Bu olay­

lar gelişirken, daha ileriki tarihte "Siyon Tarikat ı"nı o luşturacak

olan kişiler organize oluyorlardı. 1934 'e kadar erken bir tarihte

var olduğu bil inen grubun ismi "Alpha Galates" olarak

seçilmişti.

- 4 9 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

1930' lar ın sonuna doğru Alpha Galates , 18 M a r t 1920 Pa­

ris doğumlu, Pierre Plantard isminde genç bir a d a m ı başkanı

- 5 0 -

Mehmet U. Sakioğlu

olarak atadı. Plantard* ın babası, o genç yaş tayken ö l m ü ş t ü ve

annesi zengin aileler için aşçılık yaparak geçimini sağlıyordu..

Plantard, l iseden ayrılmıştı . 1937 senesinde, 17 yaşındaki

Plantard, "Fransa'yı arındırmak ve yenilemek" için Yahudi-

M a s o n karşıtı b i r grup kurdu. "Fransa'nın Yenilenmesi" is imli

bir dergiyi yay ın lamak için h ü k ü m e t t e n resmi izin istedi.

"Fransa"nın Yenilenmesi" teması, sürekli o larak A l p h a Galates

ile ve daha sonra " S i y o n T a r i k a t ı " ile ilintili o larak ortaya çıka­

caktı.

1939"da Plantard, Br i tani 'de (şimdiki F r a n s a ' n ı n kuzeyba-

tısıdır) k a m p toplantısı yapan bir Katol ik gençl ik grubuna li­

derlik etti ve ayrıca

bir grup Katol ik gen­

ce k o n u ş m a yapmışt ı .

Bu yaşta bu faaliyetle­

rine b a k a n baz ı araş­

tırmacılar, Plantard" ın

ya istisnai şeki lde ya­

şından önce gelişmiş

o lduğunu veya Kato­

lik Kil isesi 'nin iç inden

birilerinin ö n ü n ü aç­

tığını düşünmektedir ler . Plantard ' ın arkasmdaki grup ve

Alpha Galates, işbirlikçi Vichy hükümet inin gücünden fayda­

l a n m a k için gir iş imde bulundu. 16 Aralık, 1 9 4 0 ' d a Plantard,

Vichy rej iminin başkanına, b ü y ü k Yahudi-Mason entrikasını

yeren bir m e k t u p yazdı . x v 1941 v de, Plantard, 3 bin 245 üyesi

o lduğunu iddia ederek "Milli Fransız Yenilenmesi" (Rénovation

Nationale Française) isimli b i r organizasyon k u r m a k için

müraacat etti ancak A l m a n polisi yalnızca dört üye tespit etti

ve aynı sene, 3 Eylü l 'de resmi onay reddedildi. Aşağıda Paris

Pol is Müdür lüğü 'nün, 21 Nisan 1941 tarihli 4 sayfalık raporu­

nun ilk iki sayfası görülmektedir :

- 5 1 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 5 2 -

Nihayet, 1 9 4 2 ' d e Plantard tekrar kendini halk aras ında

görünür kı lmak için bir yol aradı. Alpha Galates ismini açıkça

kul lanarak Vaincre (Fethet) i sminde b i r dergi yay ın lamaya

başladı.

"Pierre de France" takma ismiyle editör lük yaptığı dergi­

de, Le C o m t e Moncharvi l le , Robert A m a d o u , Dr . Cami l le

Savoire vb. takma isimler alt ında makale ler yazdı. x v i A l p h a

Galates politik olarak sağ kanat, anti-semitik b i r R o m a n K a t o ­

lik esoterik grubuydu. Cumhuriyetç i l ik taraftarı olan G r a n d

Orient geleneğinin muhali f iydi ve m o n a r ş i z m taraftarı o lan

G r a n d Occident isimli Fransız geleneğini temsi l ediyordu. 1 9 4 2

Eylül ayında yay ın lanmaya başlayan Vaincre, şövalyelik, At-

lantis, gizli Tibet şehirleri, kelt mitolojisi ve Yahudi-Mason

karşıtı Vichy yönetimini destekleyen makalelerle doluydu:"

Mareşal Petain iktidara geldiğinde ilk icraatlerinden biri

Fransız H ü r M a s o n l u ğ u n u er i tmeye yönel ik gir iş imlerde bu­

lunmak oldu. Alpha Galates, bu dergiyi b ü y ü k bir gençlik or­

ganizasyonunun yayını olarak s u n m a y a çalıştı. 13 Şubat, 1945

tarihli gizli polis servis raporu, Pierre Plantard' ın 1937~de

Fransız Birliği i sminde Yahudi-Hür M a s o n l u k karşıtı bir g rup

oluşturmak ve tekrar 1941*de "Ulusal Fransız Yeni lemesi" is­

m i n d e bir başka grup oluşturmak için gir iş imlerde buludu-

ğunu ve takiben, derneğin kaydını otoritelere yapt ı rmadığı

için Fresnes cezaevinde 4 ay hapse m a h k û m olduğunu r a p o r

etmektedir."

Altı sayı sonra derginin yayını kesildi. Ancak, P l a n t a r d ' ı n

biraz tanınmasını sağladı. Polis tarafından per iyodik olarak

gözleniyordu. Alpha Galates, sağcı, Yahudi l ik karşıtı b i r

esoterik R o m a Katol ik grubuydu ve Halkçı G r a n d O r i e n t i n

karşısında olan ve G r a n d Occident olarak bi l inen monarş i s t

Fransız geleneğinin temsilcisiydi. Bu or tamdaki A l p h a Gala-

tas*ın yedinci maddes i Yahudi-Masonluk karşıtıydı:

Mehmet U. Sakioğlu

"Tarikat, Yahudilere ve Yahudi-Mason tarikatına üye olan her­

kese kesin şekilde kapalıdır.

21 Eylül 1942 tarihli ilk sayıda, Alpha G a l a t e s i n prensip­

lerini açıkladığı " G e n ç Şövalyel ik A d ı n a " başlıklı Yahudi-

Masonluk karşıtı makalede organizasyonun hedefi şöyle açık­

landı:

"Anavatanımızı, "gerçek misyonuna" hizmet ettiği liyakatli ye­

re tekrar döndürmek için ruhundan, nefret dolu kırgınlıkları ve

sekülerizmi, tanrısızlığı ve eski demokratik Yahudi-Masonluğunun

çürümüş prensiplerini yok etmeliyiz. "

İfadedeki, "Yahudi-Masonluk" B ü y ü k D o ğ u H ü r m a s o n l u -

ğuna (Grand Orient), Fransız cumhur iyet i 'ne ve iddiaya göre

cumhuriyet i kontrol eden Yahudil iğe referans vermektedir .

Anti-Semit bir ritueli olan G r a n d Occident Geleneği , Yahudi

rasyonalizminin Fransız İhtilali 'ne n e d e n o lduğunu ve M o n a r ­

şinin sonunu getirdiğine inanıyordu. 1 9 3 8 v d e Paul Le C o u r un

yazdığı b i r makaleden alıntılarsak:

" 1 7 8 2 v d e Wilhemsbad Masonik Kongresi toplanmıştı ve

Weischaupt isimli bir Alman Yahudisinin tahripkâr etkisiyle localar­

da rasyonalist hareket başladı ve 1793"teki kanlı ihtilali gerçekleştir­

di".

Alpha Galates, 21 O c a k 1943 tarihli Vaincre dergisinde,

Fransız İhti lal i 'nin neden olduğu hasarı g iderme misyonunda

o lduğunu ilan etti:

"Her yerde olan Alpha, 1937"deki yeniden doğusuyla 1793"ü il­

ga etti".

Plantard, monarş izm taraftarıydı. Vaincre 'deki aynı ma­

kalede düşüncesini açıkça ilan etti.

"Hitler Almanyasının, planlarımıza yönelik her engelin aynı

zamanda ona da zarar verdiğini bilmesini istiyorum çünkü Alman

gücünü Hürmasonluk tarafından ortaya atılan direnç zayıflatmakta­

dır."

- 5 3 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

1945 Şubat ayı kadar geç bir d ö n e m d e , polis hâ lâ A l p h a

Galates ' i ve 50 kadar üyesini soruşturuyordu ve ciddi b i r a m a ­

cı olmadığı kararma vardı. Fakat en azından, Alpha Galates in

sız C u m h u r i y e t i ' n e karşı

darbe gir iş iminde b u l u n d u .

(Vaincre 'nin ilk sayıs ında

neden Franchet d 'Esperey ' in

konuşmas ının a lmtı landığmı

açık lamaktadır bu) .

Plantard' ın 1 9 6 0 l a r d a

Yahudi karşıtı o l d u ğ u n d a n

hiçbir kuşku yoktur. Vati­

kan, şiddetli b i r şeki lde Ya­

hudi karşıtıydı. 1 9 6 4 ' d e k i I I .

Vat ikan Konsül" ü n d e ( P a p a

VI. P a u l ) , gözden geçir i len

karar lardan biri, Yahudi l iğe

karşı daha toleranslı olun­

ması hakkındaydı .

- 5 4 -

Bu makales iy le Plantard, Fransız ve A l m a n Nasyonal is t le­

rinin bir konudaki müşterek duruşunu sergi lemektedir - Ya­

hudi karşıtlığı.

Aynı dergide, " Ü S T A D O L D U K L A R I N A İ N A N A N L A R "

başlığıyla, üzer inde D r u i d üniforması g iymiş bir Yahudi kari-

katürleştirilerek, celall i bir H ü r m a s o n olarak takdim edi lmek­

tedir:

Peki, Pierre Plantard, n e d e n 1 9 3 7 ' d e Yahudi l ik ve Hür-

masonluk karşıtı b i r grup o luş turmaya çalışmıştı? Ç ü n k ü ,

1937 ' de F r a n s a ' n ı n i lk sosyalist başbakanı b i r Yahudi o lan

Leon B l u m ' d u ve B l u m , sağ faşizmine muhalafet eden Popüler

Öncü isimli solcu h ü k ü m e t i başbakanıydı . O d ö n e m d e k i sağcı

Faşistler, "Blum'dansa, Hitler ' i yeğleriz" s loganını kul lanmala-

rıyla meşhurdular . Mareşa l Franchet d 'Esperey, 1 9 3 7 ' d e Fran-

Mehmet U. Sakioğlu

ciddi bir esoterikgrup olduğu inancıyla katı lan Rober t

A m a d o u isimli bir ciddi arayışçı, grubun amacın ın polit ik ol­

duğunu düşünmektedir . D a h a sonra bir M a s o n ve Mart inis t

olan A m a d o u , 40 yıl sonra Alpha Galates h a k k ı n d a konuşma­

yı, "kendi açımdan, o zamandan önce ve daha sonra hiçbir politik

faaliyette bulunmadım" d iyerek red etti.

1 9 4 6 M a Rennes-le-Château köyünde bir ge l i şme oldu.

Mar ie Denarnaud, kilisenin müteveffa rahibi Sauniere"nin

kendisine miras bıraktığı Villa Beytanya 'y ı ö m ü r boyu bak­

ılması koşuluyla N o e l C o r b u i sminde bir a d a m a sattı . x x i i i

Villa Bethanie bahçesinde, Peder Berenger Sauniere, Marie

Denarnaud ile. Arkada kilisenin çan kulesi görünüyor.

1 9 4 7 ' d e yenilenen F U D O S I Par i s 'de toplandığında, Pierre

Plantard, "Latin Academy" i sminde bir başka organizasyonu

oluş turmak için gereken belgeleri doldurdu.

- 5 5 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

1951 senesinde A n n e L e a His ler (1930-1970) ile evlenerek

P a r i s k e n daha ucuz yaşam koşullarına sahip olan Cenevre gö­

lü yakınındaki A n n e m a s s e kentine taş ındı . x x i v

17 Aral ık 1953 v te St Jul ien-en-Genevois M a h k e m e s i tara­

fından, "sahtekârlıkla zimmete geçirmek" (abus de confiance) su­

ç u n d a n 6 ay hapse m a h k û m edi ldi . x x v

S o n u ç olarak, yeni organizasyonu, yeni üyeler çekemediğ i

gibi Plantard, boş o l m a y a n bir şekilde, çocuklara kötü dav­

r a n m a k (détournement de mineur) suçundan tekrar tutuklandı

ve 1956-1957 yılları aras ında 1 sene hapis yattı. Bu d ö n e m d e

eşi boşandı .

Pierre Plantard Nasıl İsa'nın Torunu Oldu?

1950 ' le ı in ortasında Plantard, Katol ik çevrelerde kendini

Fransa 'n ın tahtına geçecek olan Merovenj olarak tanıtıp lobi

yapmaya başladı. Bu faaliyetlerde b u l u n d u ğ u yerlerden biri

Paris kilisesiyle, St. Sulpice rahiplik okuluydu.""

1953 v de Mar ie D e n a r n a u d öldü. 1946 v da, Villa Beytan-

ya 'y ı satın alan Noel Corbu, 1955 te Paskalya Yortusu esna­

sında Villa B e y t a n y a ' d a "Hôtel de La Tour" i sminde bir otel-

restorant açtı. D ü k k â n ı n a müşteri ç e k m e k için Corbu, gelen

müşteri lerine, "Rahip Sauniere'nin kilisede bulduğu bir hazineyle",

- 5 6 -

Mehmet U. Sakioğlu

kilisenin restorasyonunu yaptırdığını söy lemeye başladı.

Corbu, daha fazla müşter i ç e k m e k amacıy la misafirlerine hi­

kâyeyi anlatarak eğlendirirdi ve nihayet anlatısını b i r teyp ka­

setine kaydetti. Sauniere ' in 1 9 1 7 ' d e k i ö l ü m ü n d e n sonra spekü­

lasyonlar bölgede kaldı, 1 9 5 6 ' y a kadar t o p l u m u n dikkatini

çekmemişt i . Böylece, onu ilk olarak tanıtan kişi N o e l C o r b u

idi.

Böylece, 1955 civarında t ü m F r a n s a ' d a bir söylenti yayıl­

maya başladı. Kulaktan kulağa fısıldanan söylentiye göre,

Rennes-le-Château isimli küçük bir köydeki Katol ik ki l isesinde

görevli olan Peder Berenger Sauniere isimli papaz, yıl larca

fakirlik içinde kil isede yaşıyordu. Karnını doyuracak parayı

bile zor buluyordu. Ancak, aniden küçük kilisesini baş tan sona

restore ettirecek miktarda para bulmuştu. Söylent iye göre,

kendi başına kilisede inşaat, tamirat işleri yaparken, mihrabın

direklerinin birinin altında Tapınakçı lar ın veya Cathar lar ın ya

da Kral VIII. Louis ' in karısı Castileli B l a n c h e ' i n hazines ine

dair bazı antik parşömenler keşfetmişti. Bu söylentinin değişik

versiyonları var. x x v i i i C o r b u ' n u n iki ayrı hikâyesi vardır.

1 9 5 6 ' d a artık akın akın köye gelmekte olan ziyaretçi ler için

hazırladığı b i r yazılı kayıt ve ayrıca yaklaşık 1 9 5 5 ' e ait halka

yönelik yazdığı bir ilan. H e r ikisi anlatıda birbirine hayli yak­

ındır ancak bazı farklılıklar var.

Bölgede yayınlanan iki gazete, muhtemelen C o r b u ' n u n

kışkırtmasıyla 12 Ocak, 1 9 5 6 ' d a aynı gün hikâyeyle ilgili

makale yayınladı. Midi Libre gazetesi "Aude"nin Gizli Hazine­

leri" is imli bir dizi yayınladığı esnada hikâyeyi alıntıladı.

Rakibi La Dépêche de Midi, 12-15 O c a k 1956 arasında,

Sauniere ' in, Castileli B lanche ' in hazinesini b u l d u ğ u n u

söyleyen Henri Corbu 'y la röportaj yaptı ve Noel C o r b u ' y u

kaynak olarak kullanarak, Sauniere 'n in bir hazine keşfettiğini

ilan et t i . x x i x Albert Sa lamon tarafından kaleme alınan "La

Fabuleuse Découverte du Curé aux Milliards de Rennes-le-Château"

- 5 7 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

(Milyoner Rennes-le-Château Papazının M e ş h u r Keşfi) başlıklı

üç b ö l ü m l ü k bir dizi baş lat t ı . x x x

İronik olarak, La Dépêche, ilk makales inde yanlışlıkla kar­

deşi Alfred Sauniere ' in fotoğrafını, Berenger Sauniere olarak

takdim ederek yayınladı. Konuyla i lgi lenen kişiler, Alfred' in

resmini, Berenger ' in resmi olarak tanıdılar. H e r iki gazetede,

hikayeyi bir haz ine keşfiyle i l inti lendirerek yayınladı. Corbu,

Albert S a l a m o n ' a , papazın, bir kraliyet hazinesi bu lduğuna

inandığını söylemişti . O dö­

n e m d e k i rağbet gören açık­

lamaya göre, b u n u n 1 3 ' ü n c ü

yüzyılda, IX. Louis savaştay­

ken Fransa 'y ı yöneten annesi

Reine Blanche ' in (Beyaz Kra­

liçe) hazinesi o lduğu düşün­

cesi kabul gördü.

Fransa çapında yayınla­

nan birçok m a g a z i n - özel­

likle hazine avcılığı ile ilgili

Noel Corbu, Rennes-le- o lanlar - takip eden yıl larda

Château-daki sunağın önünde. konuyla ilgili makale ler ya­

yınladılar. Çoğunluk, haz ine

tezine inandı ve Sauniere ' in kimin hazinesini b u l d u ğ u yolun­

da spekülasyonlar arttı. Aşamal ı olarak hikâyesi Fransız halkı­

nın bil incine yer leşmeye başladı. Kaçını lmaz olarak hikâye,

köye hazine avcılarını çekti . 1956 ' lar ın baş lar ında bir sene içe­

risinde hazine avcıları bö lgeye akın e t m e y e başladılar.

Dünyanın b ü t ü n "hazine avcıları, okkültçüleri, falcıları, Gül-

haççtları, simyacıları, kabalacıları, şifre çözücüleri, Kutsal Kâse tapi-

alari, astrologları, ufocuları (uçan daire uzmanları) veya gizli tari­

katların üyeleri", P lantard en önde o l m a k üzere,

Carcassonne 'den yaklaşık 45 km. i lerde ve bazı Cathar harabe­

lerine yakın olan, Rennes- le-Château 'ya h a c yolculuğu yap-

- 5 8 -

Mehmet U. Sakioğlu

mak için seyahat e t m e y e başladılar. Katol ik papazı

Sauniere 'n in sırlarının peşindeydiler.

Plantard, bölgeye gitt iğinde iş adamı Corbu ile görüştü.

H e r iki a d a m ı n birbirlerine yazdıkları mektuplar ve Rennes-le-

C h â t e a u ' d a yan yana dururken çeki lmiş resimleri mevcuttur .

Plantard ile Corbu arasmdaki görüşmeler 1950Ter in sonuna,

196CTların b a s m a uzanmaktadır .

Hazine avcıları köye akın ettiler. 1950 ' lerden itibaren

Rennes-le-Château kilisesinin içinde ve dış ında resmi ve resmi

o lmayan birçok arkeolojik kazı yapıldı ve bu faaliyetlerin tü­

mü, R e n e Descadeillas^ın Mythologie du trésor de Rennes isimli

kitabında bulunabilir. 1 1 Rennes-le-Château x daki kil isede ilk

d 1962'de Carcassone kütüphanecisi ve arşivcisi René Descadeillas, gizemle

ilgili ilk çalışma olan Notice sur Rennes-le-Château et l'abbé Saunière isimli ki­

tabını hazırladı. Her ne kadar bölgesel arşivlerde kullanılması amacıyla ya-

yınladıysa da ve kitap yaymlanmadıysa da, daha sonra ortaya çıkan mitleri

ve teorileri içermediği için anahtar bir çalışma olarak görülmüştür.

Descadeillas daha sonra ortaya atılan teorileri eleştirdiyse de, Sauniere'in

servetnin arkasında bilinmeyen bir gizem olduğunu da kabul etti.

- 5 9 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

yetkili kazı 1950 sonlar ında -1960 baş lar ında Paris ' ten Prof.

J a c q u e s Chole t tarafından yürütüldü. C h o l e t ' i n 25 Nisan, 1967

tarihli raporunda belirtt iğine göre, kilisesin içi, mihrabı, mih­

rabının etrafı ve ki l isenin zemini temel ler ine kadar kazıldı an­

cak saf topraktan ve kemiklerden başka bir şey bu lunamadı . x x x i

1 9 5 9 ' d a , tanınmış b i r m e d y u m olan G e r m a i n e G o y a r d ve yol­

daşı Roland D o m e r g u e , G o y a r d ' ı n trans hal indeki vizyonlarını

takip ederek eski ki l isenin zeminini kazdı. D o m e r g u e yıl lar

b o y u n c a köyde kazılar yaptı ve bir keres inde, inatçı bir kayayı

yer inden o y n a t m a k için d inamit kul landığında irkilen jandar­

malar ın tepkisini çekti . N e d e n oldukları problem o düzeye

gelmişt i ki, 1 9 6 5 ' d e köy idarecileri köyde kazı yapı lmasını ya­

saklayan bir levha diktiler. Ancak, el a l t ından gizli saklı kazı lar

ve yağmacı l ık lar d e v a m etti." 1 9 6 1 ' d e , Fransız televizyonu,

N o e l C o r b u ' n u n , P a p a z Sauniere rolünü oynadığı bir film

(Dünyanın Hazineleri) isimli kitabının bir b ö l ü m ü n d e aktarıldı.

Charroux 'un, Sauniere hakkındaki anlatısı b i rçok tutarsızlıklar

içeriyordu ve papazın Reine Blanche ' in hazinesini b u l d u ğ u

söylemini dile getiriyordu. Kitaptaki veri ler N o e l C o r b u ' u n

" Örneğin, 1968in Kasım ayında mezarlıktaki bir yeraltı aile mezarı açılmıştı.

1996'da, Kilise*deki ünlü şeytan heykelinin başı kopartılmıştı ve çalınmıştı.

hazırladı. Köy Roııe tourne

dizi lerinde ilk kez olarak

te levizyonda göründü.

Noel C o r b u ' n u n iddiaları

Pierre Plantad ' ın, Berenger

Sauniere hakkında geniş­

lettiği ve Tarikat belgele­

rinde yayınladığı iddiala­

rının temelini oluşturdu.

Tvloel Corbu, belgeselde papaz

Sauniere rolünü oynarken.

Hazine bulan papaz

hikâyesi, ilk olarak R o b e r t

Charroux 'un, 1 9 6 2 ' d e ya­

yınlanan Tresors du monde

- 60 -

Mehmet U. Sakioğlu

anlatılarına dayanıyordu. Ancak, bölgesel yayınlanan Katolik­

liğe ait dinsel gazete de hazine iddialarına d ikkat çekildi ve

daha sonra Carcassonne piskopos yardımcıs ı M o n s i g n o r

Georges Boyer tarafından iddialardaki hatalar teker teker or­

taya konuldu. Fakat mıknat ıs ısrarla çekici ve baştan çıkartıcı

enerjisini yaydı.

1 9 5 6 ' d a Plantard, A n n e m a s s e v d e , "Siyon Tarikatı" i sminde

yeni bir grup oluşturdu. S iyon ismi, yakındaki S iyon dağından

alınmıştı. Aşağıda, St Julien-en-Genevois Polis İ s tasyonunun

dosyalarındaki orijinal kayıt evrakları görülmektedir :

-61 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 6 2 -

Mehmet U. Sakioğlu

Yani, bu kayıt belgesine göre Siyon Tarikat ı 'nın tarihi 1956

ile baş lamaktadır . Cemiyet in kuruluş amacı, düşük masraflı ev

sahibi o lunmasını savunmak ve ayrıca yöresel konsül seçimle­

rinde muhalefet adayını desteklemek olarak açıklandı.

- 6 3 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

Alpha Galates ' inkine hayli benzeyen bir statüsü vardı ve

C i r c u i t isminde, daktiloyla yazılmış, A4 formatında, 4 sayfa­

dan ibaret, ataçla birbirine tutturulmuş bir dergiyi evinde ba­

sarak, yayınlamaya başladı. Aşağıda ilk sayısının orijinal b i r

örneği:

y C.I.R.C.U.I.T Chevalerie d'Institutions et Règles Catholiques d'Union Inde-

pendante et Traditionaliste. (Gelenekçi ve Bağımsız Birliğin Katolik Kural­

ları ve Kudüs Şövalyeleri).

- 6 4 -

Mehmet U. Sakioğlu

1958 'de, General de Gaul le başkanl ığ ında yeni h ü k ü m e t

kuruldu. Plantard, de Gaul le taraftarı H a l k Güvenl iğ i Komitesi

oluşturdu. Le M o n d e gazetesinin 6 Haziran, ve 8-9-29 T e m ­

m u z tarihli nüshalar ında ki 3 makalede rapor edildi.

Plantard, Circuit dergisinde, "Fransız Kuvvetleri Federasyo­

nunun Kültürel Periyoduğu" alt başlığıyla istikrarlı olarak Vichy

dönemi görüşlerini yansıtan sağ kanat mitoloji, astroloji, şö­

valyelik ve Fransız hükümet inin yeniden kurulması gibi

Masonik, politik ve esoterik konuları iş ledi. x x x i i Pierre

Plantard ' ın eşsiz büyüklüğü ve bu arada, kuşkusuz, Mill i

Fransız Yeni lenmesi de ana konuları oldu. Ayrıca, Vaincres ' in

eski, anti-Yahudi, anti-Mason sayılarını da gururla promosyon

olarak dağıttılar.

1 9 6 2 ' d e Robert C h a r r o u x ' u n Treasures of the World isimli

kitabı Fransa 'da popüler oldu. C h a r r o u x ' u n kitabında misti­

sizmi, tarihsel gizemleri ve kayıp hazineleri karıştırması ve

halk arasında rağbet görmesi, Siyon Tarikat ı 'nın kendini halk

arasında popülerleşt irecek bir uygulama yapması için bir fikir

verdi. Siyon Tarikatı, olayların bizzat içinde o lduğunu iddia

ederek, N o r m a n d i y a ' n ı n Gisors şehrindeki kayıp yeraltı St.

A n n e şapel inde Tarikatın gizli kayıtları o lduğunu veya Tapı­

nak Şövalyeleri 'nin kayıp hazineleri o lduğunu iddia etti. Bu

iddiaların hiçbiri gerçekleşmedi. Ancak, Tarikatın kendini ve

tertiplediği kendi sahte Fransız tarihini, Merovenj soyunu, ki-

taplardaki esoterik tarikatları ve makaleleri başarılı şekilde ön

plana çıkarmasını sağladı.

Les Dossiers Secrets

1964 civarında, Plantard, Phil ippe de Cher i sey ' le (1925 -

17 T e m m u z , 1985) ve yazar Gerard de Sede 'y le tanıştı. Plan­

tard, şansını Siyon Tarikatı üzerinde tekrar d e n e m e y e karar

verdi. Bu seferki Siyon Tarikatı efsanesi sonuçta D a n B r o w n ' a

i lham veren versiyondu. Plantard, sahte Merovenj soyu hi-

- 6 5 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 6 6 -

kâyesini, ilk ö n c e kendis inin otantik bir esoterik aile o lduğu

izlenimini vererek ortaya attı. B u n u , kütüphanelere d ü z m e

tarihsel belgeler bırakarak, sahtekârl ıkla kendini antik esoterik

gruplarla i l inti lendirerek ve savaş önces i d ö n e m i n i n esoterik

mirasını kul lanarak gerçekleştirdi. Sauniere ' in evi, 1 9 6 4 ' t e

N o e l Corbu tarafından Henr i B u t h i o n ' a satıldı. 1968 'dek i b i r

araba kazasında Noel C o r b u öldü.

1 9 6 7 ' d e , Plantard ' ın "arka­

daşım" dediği esoterist y a z a r

G é r a r d de Sede, P lantard ' ın

fantazilerini, iddialarını başarı l ı

şeki lde ka leme alıp sansasyonel

bir forma sokarak, "La Race fa­

buleuse: extraterrestres et mytho­

logie mérovingienne" isimli b i r

kitap o larak yayınlattı. Ki tap,

sözde, Peder Sauniere tarafı­

ndan keşfedilen parşömenler i

sundu. Kitapta, kodlanmış m e -

Géraid de Sede. sajlar II . D a g o b e r t ' e referans

ver iyordu ve ayrıca Pouss in

tarafından yapılmış olan "Les Bergers d'Arcadie" isimli tablosu­

n u n hazinenin o lduğu y e r h a k k ı n d a gizli şifreler taşıdığına

işaret ediyordu. Derhal ilgi çekti. "Kayıp hazine", hele ki, yakın

tarihli bir olayla i l intilendirilmişse, mıknatıs l ı bir sözcük olur.

Plantard, Fransa-Monarş i ilintili polit ik hedefini gerçekleş­

tirmesi için etkili b i r araç o lduğunu d ü ş ü n d ü ğ ü mitini y a y m a k

umuduyla Fransa 'n ın çeşitli yer ler inde sahte belgeler yerleş­

tirmeyi kararlaştırdı. ' 1961-1978 yıl larında Plantard ve ara­

larında Marquis de Cher i sey ' in de o lduğu arkadaşları, kesil­

miş dergi, gazete haberlerinden, mektuplardan ve

pamplet lerden oluşan gizemli "gizli dosyaları" Bibl ioteque

Nat ionnale 'ye, "Keş i ş A n t h o n y " gibi t akma isimlerle yerleş-

Mehmet U. Sakioğlu

Philip de Cherisey'in, Plantard'a gönderiği bir mektup.

- 6 7 -

t irmeye başladılar. Belgelerin tümü, Berenger SauniereMn, kili­

sesinde restorasyon yaparken Vizigot s ü t u n u n u n iç inde bul­

duğu hazine parşömenler iy le, Rennes-les-Chateau ile,

Merovenjlerle, Blanchefort K o n t e s i n i n mezar ıy la ve gizli sır­

larla ilgiliydi. Kutsal Kan Kutsal Kâse yazar ı H e n r i Lobineau,

bunları daha sonra derleyecekti,

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 6 8 -

1964 ile 1967 aras ında ParisTeki Bibl iothèque N a t i o n a l e

(Fransız Mil l i Kütüphanes i ) bir dizi şekl inde yerleşt ir i lmeye

baş lanan. Doss iers Secrets Rennes-le-Château ile ilgili başka

b i r hikâye anla tmaya başlamıştı . Sauniere ' in servetinin kayna­

ğı bir hazine değildi fakat b ü y ü k bi r sırrı keşfetmesinden kay­

naklanıyordu. Bu vers iyona göre, Sauniere, şifrelenmiş mesaj-

lar ve diğer bazı bi lgi ler içeren dört adet par şömen keşfetmişti.

Bunlar, gerçekte, kendinden önceki p a p a z olan Bigou tarafın­

dan gizlemişti ve B i g o u ya da bu parşömenler, köyde yaşayan

Hautpoul ailesi tarafından e m a n e t edilmişti . P a r ş ö m e n l e r

Merovenj h a n e d a n ı n ı n sağ kaldığını gösteren söy kütükleri

içeriyordu. Parşömenlere göre, Merovenj ler V. ve VIII. yüzyıl­

larda Kuzey F r a n s a ' d a h ü k ü m s ü r e n bir Fransız kralları hane­

danıydı. En ünlüleri, Frankları Hrist iyanlığa sokan I. Clovis ' t i

(481-511 arasında h ü k ü m sürdü). S o n M e r o v e n kralı II .

Dagobert 679 v da, Saray Valisi olan Ş i şman P e p i n ' i n organize

etiiği bir suikastle öldürülmüştü. Merovenj ler ' in yerini

Pepin ' in soyundan gelenler aldılar ve aralarında ünlü

Char lemagne v nin de (80tTde taç giymiştir) o lduğu Carol ingian

hanedanlığını oluşturdular. Ancak, Dossiers Secrets"e göre,

D a g o b e r f i n öldürüldüğü z a m a n d a bir çocuk olan oğlu

Sigebert - tarihsel kaynaklara göre çocukluğunda ö lmüştür -

gerçekte sağ kalmıştı ve 17 O c a k 6 8 T d e , annesinin anavatanı

Razes içinde olan Rennes-le-Château'ya ulaşmıştı . S igebert

Razes kontu o lmuştu ve o n d a n sonra m a k a m a gelen iki halefi

Rennes-le-Château'daki Şövalyeler T a ş ı n ı n altında gömül­

müşlerdi.

Dossiers Secrets, Merovenj ailesinin meşru Fransa kralları

olarak günümüze kadar d e v a m ettiğini bel ir tmektedir . Böyle­

ce, Sauniere ' in parşömenler i ortalığı sarsacak potansiyel birer

sosyal dinamitti . Dossiers Secrets, "Plantard" i sminin Meroven j

soyundan sağ kalanlar tarafından adapte edildiğine vurgu

yapmaktadır . Pierre Plantard de St Clair, Siyon T a r i k a t ı ' ı n B ü ­

yük Ü s t a d a olarak saygın bir isimdi.

Mehmet U. Sakioğlu

Dossiers Secrets'de, daha önce bi l inmeyen bir gizli cemiye­

tin, Siyon Tarikatı 'nın, Sauniere olayının arkasında olduğu yazı­

lıdır. İlk üretilen metinlerde, organizasyonun iki temsilcisinin

Sauniere'yi ziyaret ettiği ve kilisesinde önemli belgelerin giz­

lendiğini açıkladıkları ve inşaat çalışmaları için gereken serma­

yenin Siyon Tarikatı tarafından sağlandığı söylenmektedir.

D a h a sonraki belgeler, Tar ikat ' ın 1190 'da , Haçl ı seferle­

rinde tanınmış bir figür olan Godefroi de Boui l lon tarafından

kurulduğunu ve Siyon Tarikat ı 'nın, 1 1 1 8 ' d e T a p m a k Şövalye-

leri 'nin oluşturulmasında rol aldığını öne sürmektedir . Bu iki

organizasyonun, 1 1 8 8 ' d e k i bir ihtilafa kadar beraber hareket

ettiği söylenmektedir . Tarikat ' ın B ü y ü k Üstad lar l istesinde

Leonardo Da Vinci, Isaac N e w t o n , Victor H u g o ve Jean

Cocteau gibi tanınmış is imler yer almaktadır . Dossiers, Siyon

Tar ikat ı 'n ın yegâne varoluş nedeninin Merovenj soyunu ve

menfaatlerini k o r u m a k ve nihayet inde Fransa tahtına yerleş­

t irmek o lduğunu açıklamaktadır .

Kutsal Kan Kutsal Kâse yazarları, bu iddiaları, gerçeklik o-

lasılığı yüksek ifşalar olarak değerlendirdi. Bu iddiaların iç

yüzü nedir? Rennes-le-Château hakkında uyandırı lan bir gi­

zem, başkaları tarafından kendi gündemler ini o luş turmak için

manipule mi edi lmektedir? Yoksa, yazarlar Sauniere olayının

b i l inmeyen gizli bir yönüne içerden vakıf mıydı lar? Dossiers

Secrets uydurulmuş m u d u r yoksa arkasında gerçek bir gün­

d e m var mıdır?

Dossiers Secrets'in çoğu takma isim altında yazılmıştı . S o n

dönemlerde yazı lmış olan bazı belgeler yazarların gerçek isim­

lerini açıklamaktadır, fakat bunlar ın tümü de ö lmüş olan kişi­

lerdir. Yani, belgeleri bu kişilerin gerçekten yazıp yazmadıkla­

rı teyit edi lemez durumdadır fakat ö lmüş kişiler adına tarihsel

içerikli belge uydurulması erbabı arasında bilinen ve pratik bir

uygulamadır .

- 6 9 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 7 0 -

Sauniere olayı h a k k ı n d a iyi araştırı lmış ve p e k sık o larak

muğlak tarihsel veri lere dayanan bi lgi ler içeren Dossier secrets

tarihsel hatalarla kaynaşmaktadır . Örneğin, Merovenj soyun­

dan olan Godefroi de B o u i l l o n ' u n S iyon Tar ikat ı 'n ı kurduğu­

nu ifade etmektedir ler . Bu kesinlikle gerçek değildir. Dolayı­

sıyla detaylı o larak göreceğimiz gibi, belgelerde sahtekarl ık

parmağı vardır.

Lanetli Hazine

Dossiers Secrefs'in top lumda d u y u l m a y a başladığı d ö n e m

olan 1 9 6 7 ' d e , G e r a r d de S e d e tarafmdan "L'Or de Rennes ou la

vie insolite de Berenger Sauniere" (Rennes*in Altını veya Berenger

Sauniere^nin Esrarengiz Hayatı) isimli k i tap yayınlandı. Bu ki­

tap, Sauniere hikâyesinin en yaygın bi l inen vers iyonunu oluş­

turdu. Kitap daha sonra "Le tresor maudil de Rennes-le-Château "

(Rennes-le-Châteaunın Lanetli Hazinesi) i smiyle yayınlandı. De

S e d e ' n i n kitabı, Doss iers Secret ' tek i materyalden hayli alıntı

yapmışt ı . Örneğin, Doss ier s 'de , E u g e n e Stüblein i sminde

1884 de yaşamış olan bir bi l im a d a m ı n m bir ça l ı şmasmda v a r

o lduğu iddia edilen, M a r i e de N e g r e d'Ables'in

mezartaşlarının t ıpkıbasımını alıntı lamıştır. Ancak, takip eden

çal ışmalar böyle b i r k i tabm asla var o lmadığ ını ve Doss ier s ' i

yaratan kişilerce u y d u r u l d u ğ u n u ortaya çıkarmıştır . En önem­

lisi ve en şok uyandırıcıs ı olarak S e d e ' n i n kitabı, Doss iers

Secret ' in, Sauniere ' in b u l d u ğ u n u iddia ettiği iki p a r ş ö m e n i

şifreli mesajlarıyla beraber yayınladı. De S e d e ' n i n , Doss ie r s ' i

kulanması şaşırtıcı değil. Kitabı hazır larken Plantard ile bera­

ber çalıştığı bi l inmektedir . Gerçekte, Plantard, daha sonra ki­

tabın telif hakkı üzer inde payı o l d u ğ u n u iddia etmişti . Tartış­

mal ı belgeler aşağıdaki lerden oluşmaktadır :

Mehmet U. Sakioğlu

Bibliotheque Nat ionale

Sauniere"in , Merovenj soyu hakkında bulduğu söylenen

ilk belgedir. Henri Lobineau isimli bir jeneolojist tarafından

imzalanmış ve 1954 tarihini taşıyor olsa da, gerçekte

PlantardTa, arkadaşlarınca hazırlanmıştı . Henri Lobineau bir

t akma isimdir. Bu metin, Da Vinci Şifresi"nde dile getirilen

iddiaları öne sürmektedir . Siyon Cemiyeti Godefroi de

Bouil lon tarafından kurulmuştu ve Merovenj soyu, Kral II .

M E R O V E N J K R A L L A R I N I N S O Y K Ü T Ü Ğ Ü . Y A Z A R I :

H E N R İ L O B İ N E A U .

"Généalogie des rois mérovingiens" isimli bu belge 1956 tari­

hi taş ımaktaysa da, Bibl iothèque N a t i o n a l e ' y a 18 O c a k 1964" te

yerleştirilmişti. 19*uncu yüzyıla kadar gelen Merovenj soyunu

göstermektedir .

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 7 2 -

Dagober t kanalıyla d e v a m etmekteydi . Takip eden sayfada,

orijinal soy kütükler inin fotokopileri görülmektedir .

Mehmet U. Sakioğlu

- 7 3 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

D a h a sonraki d ö n e m l e r d e ortaya atılan Dossiers Secrets

belgelerinde gerçek yazarın ismi olarak, Avustralyalı bir sanat

eserleri satıcısı olan ve 1 9 4 8 ' e kadar L o n d r a ' d a yaşayan L e o

Schidlof z ikredi lmektedir ancak bu met inler S c h i d l o f un 1996

E k i m ' d e ö lümüne kadar ortaya ç ıkmamışt ı ! K o n u hakkında

bilgisine başvurulan kızı, babasının " H e n r i L o b i n e a u " takma

adı kullandığı ve t ü m bu yayınlarla herhangi bir ilişkisi oldu­

ğu düşüncesini red etti.

- 7 4 -

Mehmet U. Sakioğlu

E R O V E N J S O Y U . Y A Z A R I : M A D E L E I N E B L A N C A S S A L .

Ağustos 1965*te hazır lanmış olan "Les descendaııts

Mérovingiens ou Fenigme du Razes Wisigoth" ismini taşıyordu.

Papaz Sauniere ' in, antik bilgi taşıyan gizli parşömenler buldu­

ğunu yazıyordu. Bunlar arasında özellikle Sauniere 'ye ait ol-

- 7 5 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 7 6 -

d u ğ u ileri sürülen parşömenlerden kopya edildiği söylenen

Merovenj krallarının atalarının, Kral I. D a g o b e r t ile Pierre

Plantard arasında kan bağı o lduğunu ima eden sahte soy kü­

tüğü vardı. Siyon Tarikatı 'nın 1 0 9 9 v d a Bouil lonlu Godefroy

tarafından kurulduğunu gösteren belgelerdir bunlar.

M a d e l e i n e Blancassa ' ın ismini taşıyan bu belgenin üze­

rinde, C e n o v a "daki İsviçre B ü y ü k M a s o n Locasının bir parçası

olan Association Suisse Alpina için üretildiği iddia edi lmektedir .

Ancak, Alpina B ü y ü k Locası, bu belgeyle hiçbir ilintisi o lma­

dığını beyan etti. Yazarın ismi Mecdel l i M e r y e m ' i n

(Madele ine) ve Rennes-le-Château üzer inden akan Blanques

ve Sais (Blancas-sal) isimli iki nehrin b i leş iminden oluşmakta­

dır:

Madele ine Blancas-sal = M A D E L E I N E B L A N C A S S A L

Görüldüğü gibi bu isim, şifreleme oyunlar ı seven b i r kişi

tarafından t e r t i p l e n m i ş t i . Böylece, yazarı b i l inmeyen bu bel­

ge, Sauniere hikâyesini, "Henri Lobineau nun" soy kütüklerini

tasdik ederek ve olayı, Siyon Tarikatı yla i l inti lendirerek an­

latmaktadır. Temel iddiaları şunlardır:

* Hautpoul ailesinin sırrı Peder Bigou ya, Mar ie de

N e g r e d 'Ables tarafından 1781~de ölüm yatağında ifşa edi lmiş­

ti. S o n u ç olarak, Peder Bigou, Rennes-les-Château*daki Aziz

Petrus şapelinin zeminindeki harabelerin içinden dört adet

par şömen çıkardı. Tasv i r edildiğine göre, bunlar, daha sonra

SauniereTn eline geçen belgelerin aynısıdırlar. İkisi, daha son­

ra yayılan iki adet şifreli mesaj taş ıyordu ve diğer ikisi de "Ha­

nımımıza [Meryem'e] münacatlar" içeriyordu. Peder Bigou bun­

ları D a m e Mar ie tarafından ifşa edilen sırrı k o r u m a k amacıy la,

D a m e Marie nin mezartaşı üzer inde kitabe k o m p o z e e t m e k

amacıyla kullandı. D a h a sonra, parşömenler i , Rennes-le-

Château kilisesindeki Vizigot sü tununda sakladı.

* 1 8 9 1 d e Sauniere, kendisine kil isesinde bir sırrın oldu­

ğunu söyleyen ve o n u D a m e M a r i e n i n m e z a r taşına yönlendi-

Mehmet U. Sakioğlu

ren Siyon Tarikatı"nın iki üyesi tarafından ziyaret edilmişti.

Kilisesini yeni lemek bahanesi altında, "sırrı" aradı ve parşö­

menleri Vizigot sütununda saklanmış şeki lde buldu.

* Sauniere, parşömenleri Paris" e götürdü ve orada Emile

Hoffet tarafından deşifre edildiler. " K a d ı n çoban, baştan çık­

m a k y o k " mesajı ortaya çıktı.

• Siyon Tarikatı, Sauniere"yi mali olarak destekledi ve

Rennes-le-Château*daki inşaat işini yönlendirdi. Bu kilisedeki

dekorasyonlar ve diğer çalışmalar, Peder Bigou"nun arkasında

« Gerçekte bu, 1887~deki yenilemeler esnasında olmuştu.

- 7 7 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

u n u t m u ş olabileceği t ü m ipuçlarını y o k e t m e k amacıy la ya­

pılmıştı .

• IV. S i g e b e r f in mezar ına işaret eden "Şöva lyenin T a ş ı "

ilk kez olarak zikredilmiştir .

R E N N E S - L E - C H A T E A I T D A B İ R M E R O V E N J H A Z İ ­

N E S İ . Y A Z A R I : A N T O I N E L ' E R M I T E .

1996 tarihli bu çal ışma, diğer yayınlardan bir kısmı gerçek

bir kısmı da u y d u r m a olan materyal içermektedir . Anto ine

L'Ermite, Rennes-le-Château kil isesinde heykel i olan azizler­

den biri olan Keşiş A n t o n ' d i r . Şöva lye 'n in T a ş ı ' n ı ve M a r i e de

Negre 'nin mezartaşının 1905 tarihli reprödüks iyonunu içer­

mektedir . Aşağıda bu metn in kapağı görülmektedir :

Bu hikayede, Rennes-le-Château bölgesindeki hazine fik­

rini, S iyon Tarikat ı ve Merovenj ler le i l inti lendiren miti hazır­

layan sanatkârla karşı karşıyayız.

Dossiers Secretsin Eugène Stüb- landlğl belirti lse de, 1966

• • \ • 1 ı ı rı-> *r

rinde, 1962 Nisan tarihli, Rennes-le-Château bölges indeki

Villarzel-du-Razès köyünde görevli P a p a z Joseph Cour ta ly ' in

ismini taşıyan bir not vardır. Papz Courta ly tarihte gerçekten

yaşamışt ı ve bu belgeler Bibl iothèque N a t i o n a l e ' y e yerleştiril­

m e d e n yaklaşık iki sene önce, 1964 K a s ı m ayında ö lmüştü.

Ç o k uygun bir ö lüm tarihi bu. Böylece, belgeleri gerçekten

L A N G U E D O C I N

O Y M A T A Ş L A R I . YA­

Z A R I : E U G È N E

S T Ü B L E I N .

H e r n e kadar be lgenin

üzer inde Stüblein' in 1884

tarihli k i tabından kopya-

leiıVe isnad ettiği Şövalyeler Taşı. Haziran ayında kütüpha­

neye yerleştiri lmişti. Ü z e -

- 7 8 -

Mehmet U. Sakioğlu

79

kendisinin hazırlayıp hazırlamadığı sorulamazdı! Eugène

Stüblein, tarih hakkında bazı yazıları olan saygın bir astronom

ve meteorolojistti. Ancak, yayınlanan eserleri çok iyi bilinmek­

tedir ve bunlar arasında Languedoc İn Oyma Taşları ismini taşı­

yanı yoktur. İsmini taşıyan koleksiyonda Marie de Nègre

d'Ables"ın ve Şövalyenin Taşı isimli iki mezartaşı resmi vardır.

Şövalyenin Taşı üzerinde, "Prens IV. Sigeberfin, V. Sigeberfin

ve III. Beranın, Azize Mecdelli kilisesindeki türbelerinden taş" baş­

lığı yazılmıştır. (Stüblervin, Rennes-le-Château ve Merovenj-

lerin sağ kalmalarıyla ilgili en büyük sırlardan biri olması ge­

reken, bu kişilerin taşın altında yattıklarını nasıl bildiğine dair

hiçbir açıklama yoktur.) Kuşku uyandıran bir şey daha vardır.

Şövalye Taşının oyması otantiktir. Aude Bilimsel Araştırma

Cemiyetinin 1905 tarihli bülteninden alınmıştır. Ancak,

Stüblekin imzası ve 1884 tarihi sonradan ilave edilmiştir. İli-

şiğindeki metin değiştirilerek, "1882de Rennes-le-

Châteaudaki Roma kilisesinin sunağı altında bulunan Caroling

mezartaşı" yazılmıştır. Aşikâr ki, 1882-3 tarihi, sözde 1884"te

yayınlanan bir kitapta çizimin nasıl var olabileceğini izah et­

mek amacıyla ilave edilmişti. Saunierenin, Rennes-le-

Château ya 1885"te ulaştığı ve Şövalye Taşı nı 1887 veya 1888

kadar geç bir dönemde

bulduğu gerçeği de

değişmeden durmak­

ladır. Bu tutarsızlık,

Stüblein e isnad edilen

sayfaların sahte oldu­

ğunu kanıtlamaktadır.

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 8 0 -

R E N N E S - L E - C H A T E A U V A K I A S I - L I O N E L B U R -

R U S ' A YANIT. Y A Z A R I : S. R O U X .

Bu, iki be lgeden oluşmaktadır . Bir inci belge, Semaine Ca­

tholique Genevoise (Genève Katolik Haftalığı) isimli yayından alın­

tılanan, Lionel Burrus 'un yazdığı "Faisons le Foin" isimli b i r

maka leden oluşmaktadır . Bu makale, H e n r i L o b i n e a u ' y u üret­

tiği belgelerden dolayı eleştirenlere karşı savunmaktadı r ve

Henri L o b i n e a u ' n u n , 17 Aral ık 1 9 6 6 ' d a , 80 yaş ında Viyana 'da

ölen L e o R. Schidlof o lduğunu açıklamaktadır . Ayrıca, Schi-

d l o f un, Merovenj ler hakkındaki soy kütüklerini Emile Hof-

fet ' ten aldığını ve Bibl iothèque Nat iona le 'dek i " L o b i n e a u "

belgesinin, orij inalde A l m a n c a yazılan 50 sayfalık bir diğer

met inden alındığını iddia etmektedir .

S. R o u x ' u n belgesi, Burrus 'a ve Schidlof 'a sa ldırmaktadır

ve hatta Schidlof 'u bir Sovyet ajanı o lmakla suçlamaktadır .

Ancak, yakından incelendiğinde tüm bu karmaşıklıkların sah­

tekârlıktan kaynaklandığı anlaşı lmaktadır . Semaine. Catholique

Genevoise i sminde bir gazete veya dergi yoktu! G ö r ü n ü ş e göre

bu belge, Bibl iothèque Nat iona le 'ye yerleşt ir i lmeden, yine

diğerleri gibi bir ay önce ölen Lobineau - Schidlof kimliğini

aç ık lamak amacıyla üretilmişti.

KIZIL E J D E R - ST. G E R M A N D E S P R E S V E P A R İ S ST.

S U L P I C E H A K K I N D A N O T L A R . YAZARI: P I E R R E

F E U G È R E , L O U I S S A I N T - M A X E N T V E G A S T O N D E

K O K E R .

17 O c a k 1967 tarihli bu belge, diğerleri arasında en anla­

şı lmaz ve en enigmat ik olanıdır. Diğerleri Sauniere olayı veya

Merovenj soyu hakkında tarihsel anlatı lar içermekteyken, bu

belgede sembolik motiflerle örülü şiirler vardır. Rennes-le-

C h â t e a u ' d a n veya S a u n i r e ' d e n bahsetmez. Kızıl Ejder,

Bibl iothèque Nat ionale 'ye, Gérard de Sede, L'Or de Rennes i-

simli kitabını yayınlamadan birkaç ay önce yerleştirildi.

Mehmet U. Sakioğlu

H E N R I L O B I N E A U ' N G İ Z L İ D O S Y A L A R I : Y A Z A R I :

P H I L I P T O S C A N D U P L A N T I E R .

"Les Dossiers Secrets d'Henri Lobineau" isimli, Nisan 1967

tarihli bu belge, D ü n y a y ı , Siyon Tarikatı" na tanıtma sürecini

tamamladı . Önceki metinlerde, Sauniere olayının arkasında

gizli topluluğun olduğu zikredilmişti fakat başka hiçbir detay

sunulmamışt ı . Henri L o b i n e a u n Gizli Dosyaları, organizasyo­

nun yapısı ve tarihiyle ilgili daha fazla bilgi içermekteydi.

1 2 n c i v e 2 0 n c i yüzyıl arasında yaşamış olan B ü y ü k Üstatla­

rının listesini de sunuyordu. Siyon Tarikatı 'nın, aralarında

L e o n a r d o Da Vinci, Isaac Newton, Victor H u g o , Claude

-81 -

Belgeler takma isim kul lanan kişi lerce yazı lmışt ır ve bu

takma isimlerin birbirleriyle hiçbir ilişkisinin olmadığı anla­

şılmıştır.

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

Henri Lobineau'ya isnad edilen, Siyon Tarikatının tarihini ve Büyük Üslad-larını sunan çalışma.

Siyon T a r i k a t ı n ı n Büyük Üstadları

Jean de Gisors (Normandiyalı asilzade) 1188-1220

Marie de Saint-Clair (Normandiyalı asilkadın) 1220-1266

Guillaume de Gisors (Normandiyalı şövalye, Jeanın torunu) 1266-

1307

Edouard, Comte de Bar (İngiliz 1. Edward ın torunu 1307-1336

- 8 2 -

D e b u s s y ve Jean Cocteau nun da o lduğu B ü y ü k Üstadlar ının

1 2 n c i yüzyıla k a d a r uzandığını gösteren bir liste vardı.

Mehmet U. Sakioğlu

Jeanne de Bar (Anglo-Normandiyalı asilkadın) 1336-1351

Jean de Saint-Clair (Fransız asilzade) 1351-1366

Blanche d'Evreux (Blanche de Navarre, Navarre Kralının kızı) 1366-

1398

Nicolas Flamel (bilimadamı ve simyacı) 1398-1418

René d'Anjou (Sicilya Kralı, Rönesans liderlerinden) 1418-1480

Iolande de Bar (Rene d'Anjou'nun kızı) 1480-1483

Sandro Filipepi (Botticelli, Rönesans sanatçısı) 1483-1510

Leonardo da Vinci (Rönesans sanatçısı ve Bilimadamı) 1510-1519

Charles de Bourbon (Fransa Valisi) 1519-1527

Ferrante (Ferdinand) de Gonzaga (Guastalla Kontu) 1527-1575

Louis, Due de Nevers (Ferrante de Gonzaga'ın yeğeni) 1575-1595

Robert Fludd (İngiliz fizikçi ve hermetist) 1595-1637

Johann Valentin Andraea (Alman esoterist) 1637-1654

Robert Böyle (bilim adamı ve esoterist) 1654-1691

Isaac Newton (bilim adamı ve esoterist) 1691-1727

Charles Radclyffe (II. Charles1 in torunu) 1727-1746

Charles de Lorraine (Avusturya ordusunun kumandanı) 1746-1780

Maximilian de Lorraine (Cologne Başpiskoposu ve Charlesln yeğeni

1780-1801

Charles Nodier (yazar ve politikacı) 1801-1844

Victor Hugo (romanci) 1844-1885

Claude Debussy (besteci) 1885-1918

Jean Cocteau (aktör ve film yapımcısı) 1918-1963

Peder Francois Ducaud-Borguet (Katolik teolog) 1963-1981

Pierre Plantard de Saint-Clair 1981-1984

(1984'ten beri Büyük Üstadlığı spekülatif bir konudur)

- 8 3 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

0 AMORC: "The Ancient and Mystical Order Rosae Cruris".

Bu sözde gizli dosyalardaki B ü y ü k Üstadlar Listesi, temel

olarak, Fransız R a y m o n d Bernard tarafından kaleme alınan

A M O R C a be lges inden kopyalanmışt ır . A M O R C , 1915 tarihin­

de A B D ' d e , H.S. L e w i s tarafından (1883-1939) kurulan bir

esoterik tarikattır. F r a n s a ' d a aktiflerdi ve Plantard 1940Tarda

belirli bazı l iderleriyle ilişki kurmuştu. Şöhret o l m a d a n önce

Plantard ' ın gençl iğinde kayum olarak çalıştığı Paris Saint

Louis d A n t i n kil isesinin başkanl ığını yapan Msgr . D u c a u d -

Bourget ve C o c t e a u har iç o lmak üzere Siyon Tarikat ının Bü­

yük Üstadlar ının t ü m ü n ü n isimleri A M O R C u n hazırladığı

kendi Fransız liderleri l istesinde vardır . x x x i v Burada şuna dik­

kat edel im. 18 ' inc i ve 1 9 ' u n c u yüzyı lda kurulmuş olan esoterik

cemiyet ler in b i rçoğu üyelerine, T a p ı n a k Şövalyelerini, Nuh,

Yahya veya S ü l e y m a n peygamber i ve ayrıca edebiyatta ve sa­

natta ünlü o lmuş şahısları içeren mitoloj ik kurucular listesi

vermekte veya onlar tarafından kurulduklarını iddia etmek­

teydiler, tıpkı, İs lam geleneğinde de Nakşi lerin, tarikat gele­

neklerini Hz. Ebubeki r ' e , Tebl iğ cemaat in in kuruluş kökenini

sahabeye, ülkücülerin, Alparslan T ü r k e ş ' e " B a ş b u ğ " unvanı

vererek Orta Asya Türk lüğünde kökleştiklerini iddia edişleri

gibi. Genel l ik le üyelerin çoğu bu listelerin sembol ik ve mitolo­

jik karakterde o lduğunun farkındadır lar . x x x v

Listeye, Jean Cocteau örneğindeki isimler, sürreal izmle il­

gi lenen ve Plantard ' ın sürrealist a tmosferde o lmas ından hoş­

lanan Phil ippe de Cher isey tarafından gizli dosyalarda bulu­

nan isimler eklenmişti . T ü m bu belgeler, Pierre Plantard ' ın, İ.S.

6 7 9 ' d a suikastla öldürülen Merovenj kralı II . D a g o b e r t ' i n di­

rekt soyundan geldiğini ima ediyordu.

Dossiers, Da Vinci Şifresi 'nin iddia ettiği gibi bazı antik,

romant ik veya otantik parşömenler değillerdir. U c u z kâğıt ü-

zerinde, dakti loda yazılmışlardır. Tarikat ın kütüphanelere yer­

leştirdiği belgelerinde, Merovenj kan soyunun sağ kaldığına

- 8 4 -

Mehmet U. Sakioğlu

dair iddia Gisel le de Razes"in, 7" inci yüzyıl Meroven j kralı II .

Dagober tTe evli l iğine dayandır ı lmaktadır . Gisel le de R a z e s

asla yaşamadı . Onu, PlantardTa arkadaşları uydurdu^ Bu bilgi,

Plantardın "Généalogie des rois mérovingiens" is imli sahte bel-

gesindeydi. (Kütüphane kayıtlarına göre, Gizl i Dosyalar ı Bi­

bl iothèque Nationale" ye yerleştirenler, M a r q u i s Phil l ipe de

Cherissy ile Plantard"tı.)

Böylece Plantard, bizzat kendis inin 1956"da kurduğu tari­

katın çok daha eski o lduğunu iddia e tmeye başladı . Bu çalış­

maları yapan Tarikat ın ilk hedefi kendini, top lum ö n ü n d e Ba­

tanın en üstün esoterik organizasyonu olarak konumlandır-

maktı. Sinarşi model i bir yönet imle sağ kanat pol i t ika günde­

mini ve esoterik öğretilerini etkinleştirmekti . H e r h a n g i bir öz­

gün esoterik tarikatın gerçek öğretisini temsi l etmemişt i .

Maleryalist ikl i , etki sahibi o lmak saplantıs ındaydı ve herhangi

bir etik kuralı göz önüne almamışt ı . Programı, insanları bir

yalan ağıyla manipule ederek kendini öne çıkarmaktı . Tarikat

tarafından oluşturulan belgelerde Plantard"ın İsa"nın kan so­

yundan geldiğine dair bir ima yoktur. İsa veya Mecdel l i , soy

kütüklerinde Merovenj ler le de i l inti lendiri lmemektedir.

"S iyon Tar ika t ı 'n ın" u y d u r m a tarihi ve sahte kan soyu, Fransa

kütüphaneler ine halka açık olan yaygın esoterik belgelerden

yararlanılarak ve onların arasına kendi belgelerini yerleştire­

rek gerçekleştirildi. Örneğin, araşt ırmacı Paul Smith"in yaptığı

bir araşt ı rmaya göre, Plantard" ın sözde bir kan bağı o lduğunu

gösteren belgelerle, Tarikata ait Le Serpent i sminde b i r şiir aynı

matbaada bas ı lmışt ı . x x x v i

Peki, Plantard"ın kutsal soy düşüncesi neye dayanıyordu?

Gerçekte, kutsal kan soyu kavramı, politika ile i l intilendirilmiş

şekliyle iki ayrı kaynağa dayanmaktadır . İtalyan esoteristi

Julius Evola"nın 1930 ' larda yazıları ve konuşmalar ı pek çok

felsefi, esoterik ve sağ kanat politika çevrelerinde ö n e m ka­

zanmıştı, ayrıca Heinrich H i m m l e r gibi Naz i liderlerinin de

hayranlığını çekmişti . Tarikatın birçok fikrinin kökeni

- 8 5 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 8 6 -

Evola 'n ın düşünce ler inden üretilmişti. E v o l a ' n ı n düşünces ine

göre, eski d ü n y a d ü z e n i n d e kralın kutsal b i r varlık o lduğuna

inanılırdı. Tanr ısa l e rdemler ve güçler o n u n üzerindeydi. G e ­

leneksel k u r u m l a r kutsal kanunlara dayanıyordu. Devlet in

kendis inin kutsal bir manas ı vardı. Evola ayrıca, bir zamanlar

b i r krallık ai lesinde var o lduğunu iddia ettiği, kanın özel nite­

liğine de dikkat çekti . H e r şeyin üzerinde, ilk Haçl ı seferinden

sonra Fi l is t in ' in ilk Latin yöneticisi olan Boui l lonlu Godfrey 'e ,

ideal yönetici "the lux monarchorum" (monarklar ın ışığı) olarak

hayrandı . x x x v i i Evola, insanın yalnızca, inisiyeler gibi bel lerine

g ö r ü n m e z güç sahibi olduklar ına işaret eden kordon veya ke­

m e r takan ruhsal b i r elit hükümet i tarafından yöneti lmesiyle

ideali yakalayabi leceğini yazdı . x x x v i i i T ü m bu düşünceler, S iyon

Tarikat ı 'nınkiyle paralel l ik taşıyor. Hat ta Siyon Tarikat ı 'nın

belgeleri, üyelerin inisiyasyon e s n a s m d a kordon takmalarını

da şart koşmaktadır .

K a n soyu kavramını yara tmak için E v o l a ' n ı n fikirleri bir

başkasınınkiyle kaynaştırı ldı. Orijinal de, 1 9 2 8 ' d e A l m a n y a ' d a

yayınlanmış olan, Walter Johannes Ste in ' in doktora araştırma-

sıyla. x x x i x Rudol f Steiner isimli bir diğer esoterisl in yakın arka­

daşı olan Stein, The Ninth Century: World History in the Light of

the Holy Grail isimli çal ışmasında, Kase efsanelerinin arkasın­

daki tarihsel ve sembol ik o luşumun açı l ımınım yaptı.

The Ninth Century'nin başlangıç b ö l ü m ü n d e Ste in ' in "Kase

kan soyu" olarak adlandırdığı bir soy kütüğü şeması vardı. Bu

soy kütüğünün bir tarafı Fransa 'n ın krallığık h a n e d a n ı n a

dayanmaktadır . Diğeriyse Bouil lonlu Godfrey 'e . Ste in ' in

tezinin bir b ö l ü m ü n e göre, tarihte yaşamış gerçek insanların

hayatlarında yer alan olaylar, K a s e efsanelerindeki

karakterlerin ve bazı olayların tasvir edi lmes inde rol model i

olmuştu. S te in 'e göre, bu soy kütüğüyle ilintili insanların,

yaşadıkları z a m a n d a yüksek ruhsal güçlere ve paranormal

kapasitelere sahip oldukları düşünülüyordu. Ancak, bu

yeteneklerin bu ailelerden yüzlerce yıl önce yok o lduğunu da

vurgulamaktadır .

Mehmet U. Sakioğlu

S t e i r i n amacı, Kutsal K â s e s n i n temsil ettiği pozit i f ruhsal

güçlerin, bazen insanların hayat ında ve ey lemler inde tezahür

ettiğini ve bu eylemlerin toplumu ve olayları nası l etkileyebil­

diğini açıklamaktır . Hiçbir şekilde Kutsal K â s e ' n i n b i r kan so­

yu o lduğunu veya temsil ettiğini söylememektedir . D u r u m u n

bu olmadığını çok iyi bi lmekteydi .

Saptır ı larak ve çarpıtı larak kullanılan kaynaklar, Fransız

tarihinin kritik politik olaylarının ve gizemlerinin ve hatta

Kutsal K â s e ' n i n arkasında asırlardır d e v a m eden bir esoterik

cemiyet tarafından desteklenen özel bir kan soyu olduğu yala­

nı için kullanıldı.

Londra Bağlantısı

Rennes-le-Château hikâyesinde en ilgi çekici ve şaşırtıcı

gel işmelerden biri L o n d r a ile ilintilidir ve istihbarat ve casus­

luk dünyasıyla bağlantısı olan İngiliz iş dünyasıyla da alakalı­

dır.

1966 Hazi ran tarihinde Rennes-le-Château'daki Hautpoul

Şatosunun sahibi olan M a r i u s Falin bir mektup aldı. G ö r ü n ü ş e

göre mektup, şatoyu ziyaret etmiş olan Londra Ant ik Ki tap

Satıcıları Bir l iği 'ndeki İngil izlerden geliyordu:

"Geçen hafta size ait olan RENNES şatosunu gezdikten sonra,

şatonuzun, Fransa'dakiler arasında en önemlisi olduğunu açıklamak­

tan büyük memnuniyet duymaktayız. Bu ikametgâh, Kral II. DA-

GOBERTin, sonradan Azizliğe yükseltilen DAGOBERT'in oğlu

prens IV. SİGİBERT'in 68Vde ve ayrıca onların soyundan gelen

Rhedae Kontlarının ve Razes Dük'ünün sığındıkları mekandı. Kra­

liçe CASTILLELİ BLANCHE"in mührünü taşıyan iki parşömen,

ESPERAZA (Aude) noteri CAPTIER tarafından 23 Kasım, 1644'de

kayıt altına alınan FRANÇOIS PIERRE d 'HAUTPOULun tanıklık

raporuyla beraber, Birliğimizin 1948'de, 7, Rue de Blanche - Paris

adresinde Papaz EM. HOFFETin kütüphanesinin bir parçası olarak

satın aldığı, RENNES-LE-CHATEAU'nun önceki papazı SAU-

- 8 7 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 8 8 -

NIERE'in belgeleri ilişikte sunulmuştur. STUBLEIN'in 1884'de

basılmış olan Limouix baskısı kitabında bulunan IV. SİGİBERTin

mezarlaşı, RENNES-LE-CHATEAU"daki Azize Mecdelli kilise­

sinde bulunmuştu ve günümüzde, CARCASSONE"deki oyma taş

müzesindedir. »

M e k t u p t a yazılanlar, o d ö n e m d e Doss iers S e c r e t s d e öne-

sürülen Sauniere hikayesiyle örtüşmektedir . M e k t u p , F a t i n l e

g ö r ü ş m e yapan ve onu mektupla beraber fotoğraflayan yerel

bas ını karıştırdı. Söylenti leri yalanlayıcı b i r şey söylemeyen

Fat in v in, Londra Ant ik Kitapsatıcıları Bir l iğ i 'nden olduklarını

iddia eden İngil izler tarafından ziyaret edildiğini yazdılar. M e k ­

tupta, o k u n m a y a n iki imza vardı. Ancak, Fransız araşt ırmac­

ılar, mektubun başl ığının çok eski o lduğuna işaret ettiler. Bir­

lik, o başlığı 1 9 4 8 v d e kullanıyordu ve 1966 itibariyle kullanımı

çoktan bırakılmıştı . Takiben, Birliğin L o n d r a ' d a k i ofislerine

yapılan müracaat lardan son­

ra m e k t u b u n sahte o lduğu

ortaya çıktı. M e k t u p , Birl iğe

ait değildi, Birl ik ' ten kayna­

klanmıyordu. Ancak, bu

olayla beraber, SauniereTn

keşfettiği soy kütüğü par­

şömenler inin L o n d r a ' y a gö­

türüldüğü söylentisi tekrar

yayı lmaya başladı. S iyon

Tarikatı h a k k ı n d a yayınla­

nan birçok materyal, özelli­

kle Phi l ippe de Cher i sey

tarafından ka leme alınanlar,

soy kütüğü belgeler inin

Uluslararası Antik Kitap­

satıcıları B i r l i ğ i n i n el ine

geçtiğini ve L o n d r a d a k i bir banka kasasına yerleştiri ldiğini

yazmıştı . 1983 x de Pierre Plantard, M i c h a e l Baigent, Richard

Mehmet U. Sakioğlu

Leigh ve Henry Lincoln 'a , 1950Tere ait noter kaydı yapı lmış

iki belge verdi. Belgeler, L o n d r a ' d a k i Fransız konsolosluğun­

dan, belgelerin F r a n s a ' d a n çıkartı lması ve 25 sene ( 1 9 8 1 ' e ka­

dar) muhafaza ettikten sonra P l a n t a r d ' a iade edi lmesi için izin

ist iyordu. 3

1955 ve 1956 tarihli bu belgeler, parşömenler in 1244 tari­

hine ait bir soy kütüğünden oluştuğunu, Casti lel i B l a n c h e ' i n

m ü h r ü n ü taşıdığını, Merovenj soyunun o tarihe kadar d e v a m

ettiğini açıklıyordu. Parşömenler in, Birlik tarafından,

Sauniere ' in yeğeni, Montazels l i M a d a m Bertha J a m e s ' d e n te­

darik edildiği söyleniyordu. 1956 tarihli belgelerde, Lond­

ra 'daki Lloyds B a n k E u r o p e ' u n (Avrupa L o y d s Bankas ı ) kira­

lık kasalarına yerleştirilmeleri gerektiği yazılıydı. (Daha son­

raki tarihli bir belgeye göre 1 9 7 9 ' d a Par i s ' e geri gönderi lmiş­

lerdi.)

Noter belgelerine Se lborne K o n t u ' n u n , Viscount

Lealhers ' in, Yüzbaşı Ronald S t a n s m o r e Nut t ing ' in ve Binbaşı

H u g h Murchi son Clowes ve ayrıca Fransız Konsolos luğu gö­

revlilerinin imzaları atılmıştı.

Bu konuyu araşt ırmaya baş layan Baigent, Leigh ve

Lincoln, tüm bu kişilerin Londra şehrinde, özellikle bankacıl ık,

sigorta ve gemi taşımacılığı sektörlerinde tanınmış kişiler ol­

duklarına karar verdi. M ü ş t e r e k olarak hepsi, Guardian

Insurance firmasının yöneticileriydiler. Ancak, aynı z a m a n d a

tümü İkinci D ü n y a Savaşı esnasında isthbarat çal ışmasına

girmişti. Örneğin, Nutt ing bir M 1 5 görevlisiydi ve Savaş Eko­

nomisi Bakanı olan Selborne Kontu, Br i tanya 'nın gizli operas­

yonlar teşkilatı olan Özel Operasyonlar Daires i 'n in (Special

Operat ions Executive " S O E " ) idarecisiydi. Hepsi, Br i tanya 'da

yer leşmiş olan özgür Fransız güçleriyle ve Fransız direnişiyle

ilişkiye girmiş olabilirdi. İstihbarat görevlilerinin çoğunun

yaptığı gibi, savaştan sonra da bu güçlerle bağlantılarını de-

3 Bkz. Mesih'in Mirası, sh.283-309, Michael Baigent, Richard Leigh ve Henry

Lincoln, Nokta Kitap, Ocak 2005.

- 8 9 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 9 0 -

v a m ettirmiş o lmalar ı gerekir. Ancak uzun uğraşlardan sonra

Baigent, Leigh ve Lincoln en azından 1956 belgesinin u y d u r m a

o l d u ğ u n u ortaya çıkardı . H e r ne kadar imzalar, ilgili noter in

onayladığı üzere gerçek idilerse de, sahtekâr bir hata yapmışt ı .

L loyds B a n k E u r o p e 1 9 6 4 ' e kadar var olmamışt ı . Bu tarihten

ö n c e yalnızca Lloyds B a n k Foreign olarak bi l iniyordu. G ö r ü ­

n ü ş e göre, dört kişinin imzasını taşıyan b i r belge üzer inde tah­

rifat yapılarak hazırlanmışta. B u n u k i m yapmışt ı ve orijinal

belgeler nasıl o lupta bu sahtekârların el ine geçmişt i? Bu giri­

ş imin amacı neydi? S iyon Tarikatı hakkındaki belgelerin aksi­

ne neredeyse m ü k e m m e l b i r sahtekarl ık ürünüydü ve hayli

e m e k verilmişti. Bunlar ı hazır layan kişiler, resmi Fransız dos­

yalarından al ınmış gibi görünen, i şadamlarının imzaladıkları

orijinal belgelere ve d o ğ u m sertifikalarının kopyalar ına erişe­

biliyorlardı. Heps inin de, İngiliz istihbaratıyla ilintili o lması

bir tesadüfmüydü? Bu k o n u hâlâ araştır ı lmaktadır.

Henry Lincoln 1 9 7 0 ' d e parşömenler in ori j inalmiş gibi ta­

nıtıldığı bir B B C programı yayınlandı. Pierre Plantard ş imdi

daha geniş kitle tarafından tanınmıştı .

1 9 7 0 ' d e Gerard de S e d e ile kitap üzerindeki telif hakkı ü-

zerine giriştiği m ü n a k a ş a esnasında, Phi l ippe de Cherisey,

herkesin içinde parşömenler in kendi uydurması o lduğunu,

Plantard ' ı , Merovenj ler in soyundan gösteren soy kütüğü liste­

lerini de içeren materyal i uydurmas ında yard ım ettiğini kabul

e t t i . x l Kitabını yayınladıktan yaklaşık yirmi sene sonra, G e r a r d

de Sede, Rennes-le-Château gizemi hakkında, Rennes-le-

Château: le dossier, les impostures, les phantasmes, les hypotheses

(1988) isimli yeni b i r kitap yayınladı. Bu kitapta, Doss iers

s e c r e f i , (kitabın i smindeki impostures) Meroven j soyu düşün­

cesini (phantasmes) ciddi şekilde eleştirdi ve Pierre P l a n t a r d ' ı

bir mit üreticisi ve fantezici olmakla suçladı. Ancak, S e d e nin

ilk kitabından sonra F r a n s a ' d a gizemle ilgili düzinelerce b a ş k a

kitap yayınlanmıştı .

Görünüşe göre, derneğin kurucu üyeleri P lantard ' ın der­

n e k üyelerinin ve derneğin ismini kul lanarak p r o p a g a n d a yap-

Mehmet U. Sakioğlu

tığını bi lmiyorlardı ve 1956 x da kurucular ından olan A n d r e

B o n h o m m e , bunu d u y d u ğ u n d a 7 Ağustos, 1 9 7 3 v t e dernekten

istifa etti ve istifa dilekçesini St.]ulien-en-Genevois"deki Polis İs­

tasyonuna verdi. Aşağıda orijinal istifa dilekçesi görülmektedir :

-91 -

İkinci Bölüm

MİT DÜNYASINA GİRİŞ

Sauniere ve Dossiers Secrets

Saunere ' in , kilisemde parşömenler b u l d u ğ u iddiasının Kut­

sal Kan Kutsal Kâsede dile getirilen en p o p ü l e r vers iyonu,

Sauniere ' in hayatının "parşömenler bulduğu için" değişt iği yö­

nündedir . Sauniere, ki l isesinde restorasyonlar yapt ır ı rken b i r

yerde bazı kâğıtlar bu lmuştu gerçekten. Bazı köylüler, 1 8 8 7 -

1888 yılları arasında kilisenin restorasyonu esnas ında bazı

dokümanlar ın b u l u n d u ğ u n u hanrlamışlardır, fakat Sauniere

kilisenin inşaat y a p ı s ı a dair kâğıtlar o lduğunu açıklamıştı .

Onlara ne o lduğu b i l inmemekte­

dir. Gerard de S e d e in 1 9 6 7 ' d e

yayınlanan ilk Frans ızca g izem

kitabında ve ardından Kutsal Kâ­

se Kutsal Kan yazarları Baigent,

Leigh ve Lincoln 'un ortaya attık­

ları iddiaya göre bu lunanlar gizli

b i r hazinenin haritasıydı. De

S e d e şifresi parşömenler in tıpkı­

basımını ilk olarak yayınlayan

kişiydi.

Dossiers S e c r e t s t e k i idialara

göre, Sauniere parşömenler i , üs­

tü olan Carcassonne Piskopostu,

M g r Felix-Arsene B i l i a r d i gö-

Sauniòre ' in P i s k o p o s u

M o n s e i g n e u r Bi l lard.

- 9 5 -

Da V.nci'nirı Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

4 Kutsal Kâse Kutsal Kan, sh.27.

- 9 6 -

türdü ve o da Sauniere ' i , belgeleri bazı önemli kilise yetkilile­

rine tanıtma tal imatıyla Par i s ' e gönderdi. 4 Bunların başında

St . Sulpice P a p a z O k u l u ' n u n Genel M ü d ü r ü Peder Bieil ve

Bieirin yeğeni E m i l e Hoffet vardı. Tekrar, bu da ilk önce

Dossiers Secrets"te iddia edilmiştir . Bu senaryo kulağa gerçekçi

ge lmemektedir . Katol ik Ki l i se 'n in hiyerarşik yapısını ve işlerin

nasıl idare edildiğini b i lenler bilirlerki, şayet bir küçük kilise

papazı, üstünün öneml i addettiği bir be lge bulsaydı, piskopo­

su belgeyi alırdı, S a u n i e r e ' i kil isesine ve güvendiği yardımcı­

larından birini de Par i s ' e gönderirdi . Sauniere ile Bil lard' ın

buluştuklarına dair bağ ımsız bir kanıt yoktur. Bu iddia tama­

men, iki adamın yalnızken yaptıkları konuşmanın detaylarını

bile anlatan Dossiers Secrets"a dayanmaktadır ! Aşikâr ki,

Dossiers Secrets ya perde arkasındaki olaylar hakkında inanıl­

m a z detaylara sahip bir kişi tarafından yazılmıştır ya da düz­

medirler. Dossiers Secrets, Paris yo lculuğunun 1891 senesinin

Şubat ayında, Sauniere ' in , kilisedeki sunağı destekleyen

Vizigot sütununun içinde giz lenmiş olan parşömenleri bul­

duktan sonra gerçekleşt iğini özell ikle bel irtmektedir ler. An­

cak, köylülerin tanıklığına ve diğer kayıtlara göre, sunağı de­

ğiştirme çalışmaları bel irt i len tarihten dört sene önce gerçek­

leştirilmişti!

Noel C o r b u ' n u n eşi Claire C o r b u ' y a göre, M a r i e

Denarnaud, Sauniere ' in Par i s ' e seyahat ettiği düşüncesindey-

di. Ancak, Sauniere, para kazandıkan sonra bir hayli seyahat

etmişti ve bu seyahatleri esnasında başkent Par i s ' e de gitmiş

olabilir. B u n u n 1 8 9 1 ' d e gerçekleştiğine dair hiçbir kanıt yok­

tur.

Paris ' teki b i r s tüdyonun ismini ve adresini taşıyan

fotoğraflar, Paris bağlantısının kanıtı olarak zikredilmişt ir

ancak son zamanlarda, bu fotoğrafların Sauniere gibi bir papaz

olan ağabeyi Alfred'e ait o lduğu anlaşılmıştır.

Mehmet U. Sakioğlıı

Solda, Berenger Sauniere. Sağda, Alfred Satuniere'in Paris'le çe­

kilmiş bir resmi.

Sauniere, Paris ' te St Sulpice ' i Ziyaret Etti mi?

Kutsal Kâse Kutsal Kan, Sauniere ' in, Paris ' te St S u l p i c e ' d e s

görev yapan Emile Hoffet i sminde 19 yaşında papazl ık eğitimi

alan zakâsıyla ünlü bir gence gönderdiğini savunmaktadır . Bu

iddiada, Gerard de S e d e ' d e n kaynaklanmaktadır . Gerard de

Sede, Hoffet tan satın aldığı bazı kâğıtlarda Sauniere isminin

geçtiğini söylemektedir . Sauniere, yaygın bir is im değilse de,

Hoffet'in amcasının genel müdürlüğünü yaptığı Aziz Sulpice, o dönemde

Katolik rahiplerini eğiten seçkin merkezlerinden biri olsa da, orada uzun

süredir gizli batini ilimler ve Ortodoksluk dışı uygulamalar yapıldığına dair

söylentilerde vardı. Sauniere'in zamanında, Kilise" nin birçok geleneksel öğ­

retilerini eleştiren ve buna binaen, Valikartın düşmanlığını çeken

Modermist Katolik hareketinin merkezlerinden biriydi. J.K. Huysman'ın

1891de yazdığı Fransa'da Satanizm ve okkült konusunu işleyen klasikleşen

romanı la-bas (Down There) Aziz Sulpice'de yazılmıştı.

- 9 7 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

E m m a Calve (1858-1942) çağındaki en ünlü opera

şarkıcılarından biriydi. Paris ' teki esoterik çevrelere katılan,

önderl ik pozisyonunda bir figürdü. Z a m a n ı n en çok tanınmış

okkültist lerinden Jules Bois ile aşk yaşıyordu. 1894 v te ,

Aveyron bölgesindeki Cabr ieres 'de bir şato satın aldı. Tanın­

mış ortaçağ s imyacısı Nikolas F i l a m e r i n (Harry Poter v daki

görünmeyen b ü y ü c ü ) kullandığı Abraham the J e w isimli ünlü

kitabın saklandığı yer olarak bil iniyordu.

Kutsal Kâse Kutsal Kan, sh.27.

Kırıma Calvó. Şöhretinin

7.iıvesindevken ÇekiImi;;

resimleri.

- 9 8 -

Rennes-le-Château papazına mahsus bir isim de değildir.

H o f f e f in, Parisi z iyaret ettiği bi l inen Alfred Sauniere ile bu­

luşmuş o lması da m ü m k ü n d ü r , elbette, Gerard de Sede 'n in

tanıklığının gerçek o lduğunu kabullenirsek.

Yine Kutsal Kan Kutsal Kâse'de, Rahip Sauniere"in Paris zi­

yaret inde okkült ile derinen ilgilenen, dünya çapında ünlü

opera şarkıcısı E m m a Calve tanışığı ve hatta sevgilisi olduğu

öne sürülmektedir . 5 Bu iddia da, Dossiers Secrets'ten kaynak­

lanmaktadır .

Mehmet U. Sakioğlu

Efsanevi Simyacı Nikolas Flamel. Ve Cabrires'deki Şato.

Sauniere ' in Par i s 'e gittiğine dair bağımsız kaynaklardan

bir kanıt yoktur. Fakat gittiyse E r a m a Calve ile karşı laşması

kaçını lmaz olurdu. Ancak, E m m a ' n ı n , Rennes-le-Château 'yu

1890 ' larda veya 1900' ların ilk dönemler inde ziyaret ettiğine

dair bazı bağımsız kanıtlar vardır.

Sauniere ve Louvre Müzesi'ndeki Üç Tablo

Kutsal Kan Kutsal Kâse, Dossiers Secre t s ' e dayanarak

Sauniere ' in, Paris ziyareti esnas ında Louvre M ü z e s i ' n e giderek

üç adet tablonu reprodüks iyonunu satın aldığını savunmakta­

dır (sh.28). Bunlar; Nikolas Pouss in ' in 1 6 4 0 ' d a yaptığı

"Arkadyalı Çobanlar" isimli

tablosu; David Teniers ' in

"Aziz Anthom/nin Baştan

çıkartdışı" isimli tablosu ve

XIII. yüzyılda yaşamış olan

Papa V. Celes t in ' in bir

portresidir. Varsayıldığı

üzere gerçekten bu sanat

çalışmalarını satın aldıysa,

bir şekilde o n u n sırrıyla

ilintiliydiler.

Nicolas Poussin. Dossiers Secrets*e göre,

Hoffet parşömenlere bak-

- 99 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 100-

tıktan sonra kısa sürede çözdü. Şifreli mesajların baş langıç

sözcükleri, " K A D I N Ç O B A N B A Ş T A N Ç I K M A K Y O K

P O U S S I N T E N I E R S A N A H T A R I K O R U M A K T A D I R " . H e r

ne kadar cümlenin manas ı açık değilse de, içinde ressam

Nikolas P o u s s n i n ve David Tenier sTn isimleri aç ıkça geç­

mektedir . (Gerçekte iki Dav id Teniers vardı; baba ve oğul. O-

ğul daha ünlü olandı.) Dossiers Secrets, bu keşfin Sauniere 'y i

bu ressamların sanat çal ışmalarını ince lemek üzere L o u v r e y i

ziyaret e tmeye sevk ettiğini ve onun, PoussinMn "Arkadyalı

Çobanlar" ve David T e n i e r s i n "Aziz Anthony"nin Baştan çıkartı-

lışı" tabloları üzer inde yoğunlaşt ığını ifade etmektedir . Ancak,

P a p a V. C e l e s t i n i n portresinin işlevi anlaş ı lmamaktadır .

T ü m Dünya, bu şifreleri ç ö z m e derdine düştü, ancak

Dossiers Secrets"in bu senaryosunun da gerçekl iğinden kuşku­

lanmak için birçok ciddi neden vardır. S ö z d e parşömenler in,

1960"lara ait sahte belgeler o lduğuna dair kanıtlar olduğu gibi,

ayrıca, bu ifadeler öylesine karmaşık ve baştan s a ğ m a d ı r ki

deşifre edilmeleri adeta imkânsızdır . Farz-ı muhal parşömen­

leri otantik addetsek bile, deşifre edilmeleri için Rennes-le-

C h â t e a u ' d a k i diğer b i rçok eski yazıtla kıyaslanmalarını gerek-

sindirmektedir ve Sauniere~in veya Hoffef"in deşifre için ge­

rekli olan bu kıyaslamaları böylesine seri şekilde yapabilmeleri

olası görülmemektedir . Sauniere ' in Paris ziyareti esnasında

Louvre Müzes i 'ne g iderek üç adet tablonun reprodüksiyonu-

nu satın aldığı iddiasını bir gel işme ortaya çıkmıştır . B B C ' n i n

1996"daki, yayınlanan Timewatch programı, Louvre n in kayıt­

larına göre, söz konusu tarihlerde her iki tablonun hiçbir

reprodüksiyonun satılmadığını ilan etti!

Herhalukarda, tablolar bazı özell ikler taşımaktadır lar.

Pouss inTn "Arkadyalı Çobanlar" isimli tablosu hayli ilgi çekti .

Tabloda, bir yol kenarındaki m e z a r resmedilmişt ir . Ancak, de

Sede, bu mezarın, 1988 de kaldır ı lmadan önce Rennes-le-

C h â t e a u ' d a n birkaç km. ötede olan Arques bölges indeki bir

m e z a r olduğunu söyledi ve onunla ilintilendirdi. Bu bağlantıy-

l^rnet }J?Sak\Q$kı

la, Poussin in bölgeyi daha önce ziyaret ettiğî ve orada gördü-

ğü bir şeyi resmettiği söylencesini doğurmuştur . Dönüşümlü

olarak bu da, Pouss in ' in, Sauniere 'n in zamanından daha ö n c e -

Rennes-le-Château v da bil inen gizemli bir sırrın (Hazinenin)

bekçisi o lduğu spekülasyonunu düşündürdü. Pouss in ' in

"Arkadyalı Çobanlar" tablosunda resmettiği mezar , Arques böl­

gesindeki m e z a r olabilir mi?

Les Pontils'deki Mezarın Kökeni Neydi?

Bu m e z a r Rennes-le-Château tepesinin yanından geçen,

Arques ve Couiza arasındaki yol üzerindedir . H e r ne kadar

" A r q u e s " mezar ı olarak adlandırı lsa da, gerçekte bu is imle

anılan ve Les Ponti ls bölges inde olan bu köyün yaklaşık 3.2

km dışındadır. Mezar, onu görmek için sık sık arazisine giren

merakl ı lardan bıkan sahibi tarafından 1988~de dinamit lenmiş­

ti. (Elbette, ş imdi de mezarın daha önce nerede olduğunu g ö r m e k

için girmektedirler !)

F r a n s a ' d a çok miktarda yol kenarı mezar ı vardır, fakat bu

mezarın durduğu yerin hayl i sıradışı o lduğu kabul edi lmekte­

dir. De S e d e nin ortaya attığı spekülasyonla, bu mezarın,

Nicolas Pouss in ' in, Ef in Arcadia ego vecizesinin belirdiği tab­

lodaki mezara hayli benzediği söylenmektdir . Ayrıca, sadece

mezarın değil fakat arkasındaki gökyüzü manzaras ının da,

Poussin' in tablosundaki mezar ın arkasında görülen manzara­

ya hayli benzediğine dikkat çeki lmektedir . Tablodaki manza­

ra, gerçek manzaraya benzerl ik göstermektedir fakat aynı de­

ğildir. Ö n c e bu mezar ın kısa tarihini gözlemleyel im.

Les Ponti ls de bir çiftlik sahibi olan Jean Galiber, eşi

El izabetTe beraber yaşamak için 1 8 8 0 d e araziyi satın almıştı.

Jean Gal iber ' in torunu 1 9 0 3 ' d e Rennes-les-Bains"den, Bourrel

isminde taş ustasına yoldan yaklaşık 50 metre ötededeki tepecikte

(takip eden sayfada resmi görülmektedir) girişi ve çatısı olan

- 101 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

bir aile mezar ı inşa ettirdi. Sonraki sene büyükannesi içine

gömüldü. D a h a sonra G a l i b e r f in eşi de içine gömüldü.

1921"de arazi, m e z a r da dahil o lmak üzere bölgeye yerle­

şen, Madame Emily Rivares isminde, ABD"nin Paterson şehrin­

de doğan Fransız kökenli kadın ile Hartford doğumlu oğlu

(Connecticut eyaletindedir) Louis Bertram Lawrence" e (1884-

1954) satıldı. Lawrence"in, T.E. Lawrence (İngiliz ajanı Arabis­

tanlı L a w r e n c e ) ile akraba olduğuna dair söylentiler de vardır

fakat b u n u teyit edecek somut bir kanıt otaya konulmamışt ır .

Gal ibert araziyi sattıktan sonra eşinin ve büyükannes inin

cesetlerini çıkardı, mezarl ıktaki girişi ve üstçatıyı söktü ve

Limoux"daki aile mezar ına taşıdı. 1922"de Lawrence"nin İs­

panya d o ğ u m l u büyükannesi Mar ie Rivares öldü ve -

söylendiğine göre m u m y a l a n a r a k

- mezara gömüldü. Yaklaş ık 10

sene sonra annesi Emil ie Rivarès

ona katıldı. Söylendiğine göre -

muhtemelen çok sevilen - iki aile

kedisini de mumyalatarak meza­

ra koydu.

Pierre Jarnac, 1988 'de yayın­

lanan Les Archives de Rennes-le-

Château isimli kitabında, fotoğraf­

larda görülen üzeri yarım pira­

mit kavisli lahit biçimli m e z a r ı n

[tombeau - tomb] bu d ö n e m d e

inşa edildiğini açıkladı. Böylece,

araşt ırmalara göre söz konusu Louis Bertram Lawrence.

mezar gerçekte 1903" de inşa e-

dilmişti ve elbette 1640"da yapılan bir tabloda yer a lamazdı .

- 102-

Mehmet U. Sakioğlu

- 103 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 104-

Pierre J a r n a c bu bilgiyi, Louis Lawrence" in ikinci oğlu L o u i s

Lawrence"ten edindi. Ve 1903"te ilk mezar ı kazan taş ustası

Bourrel , Louis Lawrence" in eşi ile tanışıktı. Pierre Jarnac ile

yaptığı özel yaz ı şmada, "1903"te inşa ettiği şeyin lahit gibi bir

mezar olmadığını fakat bir mezarı örten bir yapı [dalle funéraire]

olduğunu, Poussin"in mezarına benzeyenin yalnızca yaklaşık olarak

1933 civarında inşa edildiğini açıkladı."

Rennes-le-Château ile ilgilenen hiçbir c iddi Fransız araş­

tırmacı, Les Pontils"teki manzaranın, Poussin"in tablosundaki

ile aynı o lduğu düşünces ini kabul e tmemektedi r . Bu benzerl iği

ilk olarak kuran, 1960" da, Siyon Tarikatı mitinin bir parçası

olarak manipule eden Pierre Planlard"tır.

Böylece, Poussin"in, Arkadyalı Çobanlar isimli tablosuna

yönel ik ilgi, Berenger Sauniere"in bulduğu söylenen ve tekrar

Gérard de Sede'nin kitabında yayınlanan gizemli parşömenle­

re dayanmaktadır . Diğer deyişle, Arkadyalı Çobanlar tablosunu

gizemli ve önemli bir mahiyete sokan de Cherisey"in yukar ıda

bahsettiği " s a h t e " parşömenlerdir . L ' O r de R e n n e s isimli ki­

tapta sunulan bu belgeler, 1970Terde Pierre Plantard tarafın­

dan, kendisi hakkında bir kitap yazmakta olan Fransız yazar

Jean-Luc Chaumei l"e teslim edildiler. C h a u m e i l belgeleri test

ettirdi ve 1960"ların başında üretildikleri ortaya çıktı.

T ü m kanıtlar, Pierre Plantard, N o e l Corbu"nun

1950"lerdeki efsanevi Berenger Sauniere hikâyesini öğrendik­

ten sonra, onu süs lemeye karar verdiğine ve 1 9 6 4 - 1 9 8 5 yılları

arasında gelişt irmekte olduğu Siyon Tarikat ı efsanesiyle birleş­

tirdiğine işaret e tmekledir . Bu davranış biçimi, 1950"lerde sah­

tekârlık nedeniyle Fransız kanunlarını ihlal eden bir kişinin

karakterine uygun düşmektedir .

Mehmet U. Sakioğlu

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

Sauniere , Vizigot lar z a m a n ı n d a n kaldığ ı s ö y l e n e n s ü t u n u n y a n ı n d a

Sağda, aynı resmin güncel bir vers iyonu. Bu res imdeki sütun, s o l d a k i n

d e n sonra yapı lmışt ı r .

- 106-

Rennes-le-Château Parşömenleri ve Codex Bezae

N o e l Corbu, Bethanie Villasında " H o t e l de La T o u r " is­

m i n d e bir otel açtı. Kısa z a m a n sonra, Berenger Sauniere nin,

1 8 9 T d e başlattığı Kilise tadilatı esnasında, Vizigotların zama­

nından k a l m a içi oyuk sütunun içinde p a r ş ö m e n l e r b u l d u ğ u n u

ve böylel ikle kilisesini baştan sona yenileyip, lüks bir ev yap­

tırdığını yaymaya başladı. Corbu n u n iddiasına göre, parşö­

menler in üzer inde Casti lel i Blanche"in m ü h r ü vardı.

Noel Corbu"nun iddialarında tutarsızlıklar vardır;

Sauniere Kiliseyi tadilattan geçirmeye 1886"da başladı, 1 8 9 T d e

değil. Parşömenler in içinde olduğu söylenen "Viz igot" sütunu

oyuk değildi. O "Viz igot" sütunu değildi Carol ingian takli­

diydi ve 1890"da imal edilmişti. Bu sütun, kiliseye ait değildi.

Mehmet U. Sakioğlu

Sauniere, M e r y e m heykel inin üzer inde durması için 1891 v de

yaptırdı onu. Yani Sauniere yaptırmıştı ve içinde ant ik zaman­

larda gizlenmiş parşömenler olamazdı, çünkü her şeyden ön­

ce, sütunun içi oyuk olmadığı gibi, antik değildi, antik insan­

ların zamanında zaten yoktu. Sütunun, küçük bir vers iyonu,

üzerinde oyan sanatkârın imzası o lduğu halde bu lunmuştur !

Meryem heykelinin yandan görünüşü ve sütunun yakından çekimi.

Rennes-le-Château tartışmalarında en çok alaka çeken ve

en çok tartışılan unsurlarından biri budur. Dossiers Secrets,

S a u n i e r e i n kilisesinde saklanmış parşömenler bu lduğunu id­

dia etmektedir . İddialara göre Sauniere bunların varlığından,

önceki meslektaşı Rahip Antoine Bigou 'dan aldığı bilgilerle

haberdar olmuştu. İddiaya göre parşömenler Merovenj so­

yundan sağ kalanlar hakkında bilgiler içeriyordu ve ayrıca

Latince yazılmış olan İncil pasajlarında şifrelenmiş mesajlar

içeriyordu.

- 107-

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 108-

Mehmet U. Sakioğlu

Bu parşömenlerden biri Dagober t parşömeni olarak anılmak­

tadır. Bu parşömen iki ayrı belgeden oluşmaktadır . Bunlar ın

daha kısa o lanmın üzer indeki met inde, İsa 'n ın havari leriyle

beraber yediği son gece yemeğini anlatan İncil pasajları vardır.

Ancak, aşağıdaki res imde görüldüğü gibi, dikkatl ice ba­

kınca bazı harflerin, diğerler inden daha yüksekte yazıldıkları

fark edilmektedir:

Ve bu harfler yan yana getiri ldiğinde takip eden c ü m l e

ortaya çıkmaktadır :

D A G O B E R T I I R O I E T A S I O N E S T C E T R E S O R E T I L

E S T L A M O R T

Çevir i s i :

B U H A Z İ N E K R A L II. D A G O B E R T ' E V E S İ Y O N ' A AİT­

T İ R V E O O R A D A Ö L D Ü .

Bazıları, " I L E S T L A M O R T " sözlerini, O Ö L Ü M D Ü R şek­

linde okumuştur fakat diğer m a n a daha akılcı gelmektedir .

Görüldüğü gibi, yukar ıdaki şifreli ifadede ortaya takip

eden 4 sözcük çıkmaktadır .

1-Hazine

2-Merovenj kralı II . D a g o b e r t

3-Siyon (muhtemelen Siyon Tarikatı)

4-Önemli bir kişinin cesedi veya bir m e z a r

Ayrıca bir de, aşağıda resmi görülen ve yine Lat ince ya­

zılmış olan "Kadın Çoban Parşömeni" vardır.

- 109-

Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şüvalyeleri'nin Deşifresi

- 110-

Mehmet U. Sakioğlu

Bu parşömen, diğerinden d a h a fazla ilgi çekti ve çözülme­

si çok daha zor oldu. Lat ince met inde, Y u h a n n a İ n c i r i n i n

12 ' inci b ö l ü m ü n d e n alıntı vardır. Bu b ö l ü m d e k i İncil anlatı­

sında, Betanyal ı M e r y e m ' i n , (birçok kişi bu M e r y e m ' i n ,

Mecdel l i M e r y e m olduğunu düşünmektedi r ) İsa 'yı kokulu

parfümle meshediş i anlat ı lmaktadır . İlk p a r ş ö m e n d e olduğu

gibi, bazı harfler seçi lmişlerdir fakat bu defa, diğerlerinden

daha küçük yazılarak! Bu harfler yan yana getir i ldiklerinde

R E X M U N D I sözcükleri o luşmaktadır . Lat incede "Dünyanın

Kralı" manas ına gelen R E X M U N D I , C a t h a r T a r paralel indeki

Gnostiklerin kullandıkları G n o s t i k geleneğe ait b i r terimdir.

Bazı harflerse, satır altına yazı lmışlardır ve b u n l a r da yan yana

getirildiklerinde P A N I S ve S A L yani e k m e k ve tuz olarak o-

kunmaktadır lar . Metnin içerisine gelişigüzel serpiştirilerek

satırın üst hizasına yazılan harflerse, AD G E N E R A S E T H , yani

Fil ist in 'deki Celile gölünün bir diğer ismi olan " G e n e r e s e t ' e "

şeklinde okunmaktadır lar . A n c a k geriye kalan tali 140 harfin

ne manaya geldiğine dair, alanında deha olarak tanınan şifre

uzmanlarının uyguladıkları her türlü şifre ç ö z m e metoduna

rağmen somut bir karara varı lamamıştır . Dossiers Secrets'deki,

Sauniere ' in parşömenler i Emi le Hoffet 'e getirişinden birkaç

gün sonra Hoffet'in hemen şifreyi çözdüğü iddiasının gerçek­

liği bu nedenle sorgulanmaktadır . G e r a r d de Sede, şifrenin bir

bi lgisayar kullanımıyla ç ö z ü l d ü ğ ü n ü öne sürmüştür, ancak

hiçbir bi lgisayar gelişigüzel ve m a n t ı k dışı adımlar gereksindi­

ren deşifre yöntemi kul lanmadığ ından b u n u n da gerçeğin ifa­

desi o lamayacağı düşünülmektedir . Gerard de S e d e ' y e her

kim ç ö z ü m yolunu sunduysa, deşifre sistemini de bi lmesi

gerekmektedir ve onlarda dönüşümlü olarak bu deşifre

sistemine, ancak şifreyi hazır layanlardan direkt veya dolaylı

a larak sahip olabilirlerdi.

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

Mesajın manas ı nedir?

H e r ne kadar parşö­

mendeki met inde nokta,

virgül gibi işaretler yoksa

da, b i rkaç cümleye ayrıldığı

aşikârdır. Dossiers Secrets"-

deki orijinal şöyledir:

Bergère pas de

tentation. Q u e Pouss in

Teniers gardent la clef. P a x

D C L X X X I (681) . Par la croix

et ce cheval de dieu.

J 'achève ce d a e m o n de

gardien à midi . P o m m e s

bleues.

T ü r k ç e s i : " K a d ı n ç o b a n

baştan ç ı k m a k yok. Pouss in

[ve] Teniers anahtarı koru­

maktadır . Barış 6 8 1 . Tanrı nın haçı ve bu atının yardımıyla. Bu

koruyucu şeytanın işini öğle vakti bitiririm. M a v i e lmalar . "

Gardent la clef, anahtarı korumak veya tutmak manas ına

gelir. (Türkçedeki Gardiyan sözcüğü ile çağrıştır ınız). J 'achève,

" t a m a m l ı y o r u m " veya " ö l d ü r ü y o r u m " manas ına gelir. Yo­

rumcuların çoğunluğu ikinci m a n a y ı kul lanmaktadır ancak

burada, her iki m a n a y ı da taşıyan "işini b i t i r m e k " m a n a s ı n a

gelir.

Midi, h e m "öğle vakt i" h e m de " g ü n e y " manas ına gelse

de, büyük ihtimalle, "öğle vakt i" manas ında kullanılmıştır .

Kadın çoban ile, Nicolas Poussin' in, "Arkadyalı Çobanlar"

isimli tablosuna referans verilmiştir.

Baştan ç ı k m a k yok, ifadesiyle David Teniers ' in, "Aziz

Antoni nin Baştan çıkartılışı" isimli tablosuna referans vardır .

- 112-

Mehmet U. Sakioğlu

Poussin and Teniers : Yukarıdaki referansları tekrar teyit

etmektedir .

Barış 681: Merovenj soyundan sağ kalan IV. Sigebert in,

Rennes-le-Château v ya 68rde getirildiği söylenmektedir .

" H a ç " , " T a n r ı n ı n at ı" , "koruyucu ş e y t a n " v e özellikle

" m a v i e l m a l a r " hakkında pek çok yorum yapı lmaktadır . Bun­

ların arasında, " m a v i e lmalar ın" , yaklaşık olarak 17 O c a k l a

Rennes-le-Château kil isesinde m e y d a n a gelen bir ışık oyunu

fenomeniyle ilgili o lduğu y o r u m u da yapı lmaktadır . G ü n e ş

ışığı renkli pencere c a m l a r m d a n yansırken, e lmalara benzeyen

mavi şekilcikler kil isenin duvar ına yansımaktadır lar . M a v i

e lmalar ile b u n a referans verildiği iddiası spekülasyon olarak

kalmaktadır . Parşömenler in ne m a n a y a geldiği hakkında 4

cevap veri lmektedir :

1-Parşomenler, gerçekten de Saunierenin bulduğu bir ko­

leksiyona aittirler ve muhtemelen, bazı esoterik tarikat men­

suplarının geleneğinde manası olan gerçek bir bilgi içermekte­

dirler.

2- Sauniere, gerçekten de

parşömen buldu fakat yayınlan­

mış olanlar, araşt ırmacıları ger­

çeklerinden uzaklaşt ırmak, yan­

lış yola sevk e t m e k amacıyla uy­

durulmuş olan dezenformasyon

ürünüdürler .

3- Parşömenler ve Sauni-

ere ' in onları bu lduğu hikâyesi

uydurmadır fakat gerçek esoterik

bilgileri halka d u y u r m a k amacıy­

la kullanılmışlardır.

4-Parşömenler, tezgâhlanmış

bir sahtekârlığın parçasıdırlar,

hangi motivasyonla düzüldükle-

St. Sulpice, Paris.

- 1 1 3 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 114-

r i b i l inmemektedi r ve hiçbir değerleri yoktur. Phi l ippe de Che-

risey, arkadaşı Pierre Plantard ' ı , Fransız kralı II . D a g o b e r f in

soyundan gelmiş gösteren parşömenler i hazırladı. Son zaman­

larda, 1 n o l u p a r ş ö m e n metninin V. yüzyıla ait Lat ince-Grekçe

B e z a e Kutsal Ki tap m e t n i n d e n alıntılandığı anlaşı lmıştır . Bu

par şömendeki pasajlar, edi tör lüğünü rahip Fulcran Gregoi re

Vigouroux"un yapdığ ı "Dictionnaire De La Bible" isimli ki-

tabın x , i i içindeydi. V igouroux bir profesör olarak St. Su lp ice v de

çalışmıştı . Dossiers Secret s 'deki efsaneye göre, Sauniere par­

şömenler inin anal iz edi lmesi için St. Sulpice ye gitti.

Ancak, görünüşe göre, St. Su lp ice 'ye giden Sauniere de­

ğildi, fakat bu parşömenler i tertipleyenlerdi. De Cherisey, m a ­

teryali V i g o u r o u x d a n kopyalamayı tercih elti, çünkü St Sul-

pice kilisesiyle bağlantı l ıydı ve bu kilisenin o lduğu bölge

Plantardın ve de Cher i sey ' in yarattıkları S iyon Tarikat ı mitle­

rinin bir parçası olarak kullanılmıştı ve de Cherisey' ' in bu ra­

hibi kul lanması bu mitlere uygun düşmekteydi . Lat ince uz­

manları, parşömenleri yalnızca Lat ince b i lmeyen bir kişinin

Bezae metninden acemice kopyalayarak üretmiş olabi leceğine

dikkat çektiler. De Cher isey Fransızcası ve İngil izcesi akıcı olsa

da Latince bi lmiyordu ve bu nedenle "parşömenleri" için B e z a e

metninden kopyalarken, Lat ince b i lmeyen bir kişinin yapacağı

türden birçok hatalar yaptı. Zaten, Phi l ip de Cher i sey

1960Tarda parşömenler i hazırladığını itiraf etti.

De Cherisey ' in "Taş ve Kâğıt" isimli y a y ı n l a n m a y a n met­

ninde açıkladığına göre, K a d ı n Ç o b a n parşömeninin deşifresi

şöyledir:

6 8 1 : Kral Dagober t in öldürüldüğü sene. K A D I N Ç O B A N :

Çevrede yaygın olarak bilinen, bir çukura düşen ve iç inde b i r

ç ö m l e k altın bulan bir çoban efsanesine ist inaden.

P O U S S I N : Frans ızcada " t a v u k " m a n a s ı n a gelen pouss in

sözcüğüyle, " b ü y ü k tavuk" manas ına gelen " H a u t p o u l " söz­

cüğü üzerinde oynanan kel ime oyunu.

Mehmet U. Sakioğlu

LA C R O I X : Alet-les-Bains kuzeyindeki tren yo lundaki ha­

ça işaret.

C H E V A L D E D I E U : " T a n r ı ' n ı n a t ı " değil fakat d e Cheri-

sey ' in "ent ikas ına" referanstır.

M A V İ E L M A L A R : M a s o n l a r arasındaki bi l inen bir şaka.

Catharlar ve Hazine

M.S. 70 ' te , Fil ist in 'deki Yahudiler, R o m a yönet imine karşı

ayaklanınca, R o m a orduları şehri işgal etti ve ele geçirdi. Tapı­

naktaki altın ve mücevherat yağmalandı ve tapınak yerle bir

edildi. Tapınak hazinesi, R o m a ' y a götürüldü. O r d u y a kuman­

da eden Ti tus 'un onuruna, K u d ü s ' ü ele geçirişini tasvir eden

bir anıt inşa edildi. Bu anıtta, askerler o m u z l a r m d a tapınakın

hazinesini taşırken görülmektedir ve bunlar aras ında saf alt­

ından yapılmış olan, İbranice M e n o r a h isimli 7 kollu şamdan

da vardır. Hazine, devlet hazinesine yerleştirildi. Kutsal Kan

Kutsal Kâse, M.S. 4 1 0 ' d a , Vizigot kralı I. Alaric ' in R o m a y ı işgali

s ırasında bu hazineyi aldığını ve hazinenin II. Alaric döne­

m i n d e C a r c a s s o n n e ' y e taşındığını öne sürmektedir . B u n d a n

sonra hazine hakkında hiçbir kayıt bulunamamışt ı r . Söylent iye

göre hazine, Razes olarak bil inen bölgenin başkent i R h e d d a e

kalesine taşındı. Rheddae, g ü n ü m ü z d e 100 civarı bir nüfusu

olan Rennes-le-Château olarak bi l inmekledir .

Kutsal Kâse Kutsal Kan, bu hazinenin bir şekilde, tarihte

Rennes-le-Chateu civarında yaşamış olan Catharlar ın veya

T a p ı n a k Şövalyelerinin el ine geçmiş olabileceği ve Sauniere ' in

b u l d u ğ u parşömenlerde de bu hazinenin g ö m ü l d ü ğ ü yerin

şifreli açıklamasının olduğu savını ortaya atmaktadır

(sh.480,481).

- 115-

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

Titus anıtındaki rölyefte, askerler hazineyi taşırken.

Cathar, G r e k ç e d e "saf, t e m i z " manas ına gelen " k a t h a r o s "

sözcüğünden gelir. Cathar lar ve Tapınak Şövalyeleri arasında

müşterek olan unsur, İsa h a k k ı n d a gelenek dışı, rafızi sayılan

düşüncelere sahip olmalarıdır. L a n g u e d o c ' d e k i Catharlar, Hz.

İsa 'nın, Mecdel l i M e r y e m T e evlendiğini düşündüler . İyi ile

kötü arasındaki mücade leye dayanan bir dualistik görüşe sa­

hiplerdi. Gnost ik ler gibi m a d d e n i n ve dünyasal hayat ın kötü

olduğunu düşündüler . Benzer görüşler, Catharlar ın yakından

irtibatlı olduğu Balkanlar 'daki ve Ortadoğu 'dak i Paulcular ve

Begomil ler gibi dinsel gruplar arasında rağbetteydi. Birçok

tarihçi, onları Gnost ik ler arasına dahil e tmektedir . Gnost i s izm,

Gnosis sözcüğünün etimolojisine dayanan tanımla "bilgi ile

kurtuluş" öğretişidir. İslam tasavvuf geleneğine referansla ir-

fancılık, hakikat bilinirciliği olarak anlaşılabilir. Gnost ik, bu

kurtuluş bilgisine eren kişidir.

Gnostis izm, ya tamamıyla Gnost ik karakter taşıyan dinler

ya da çeşitli dini gelenekler içerisinde yer alan inanç, düşünce

- 1 1 6 -

Mehmet U. Sakioğlu

ve ritüeller şekl inde Mi la t öncesi d ö n e m l e r d e n it ibaren Orta­

doğu 'da o ldukça yaygın olan bir akımdır .

Suriye, M e z o p o t a m y a , Mıs ı r , Filistin, Ü r d ü n ve A n a d o ­

lu'da İs lam hâkimiyet i öncesi d ö n e m d e yaşayan yerli halkın

inanç ve düşünce yapısı incelendiğinde bütün bu yörelerde

çeşitli G n o s t i k akımlar ın h â k i m unsurlar o lduğu anlaşıl ır. Bir­

kaç örnek v e r m e k gerekirse, İ.S. 3 ü n c ü yüzyıl sonlarmdan

itibaren güney İran, M e z o p o t a m y a , Suriye, A n a d o l u ve kuzey

Afrika 'da oldukça yaygın olan, İ.S. 4 x ü n c ü yüzyı ldan itibaren

birçok yörede Hrist iyanlığın en güçlü rakibi ha l ine gelen ve

İ.S. 8 ' inci yüzyı lda Uygurlar ın resmi dini olan M a n i h e i z m ta­

mamıyla Gnost ik inanç ve öğretileri temsil eden bir dini gele­

nektir. Yine İ.S. 2"inci yüzyı ldan itibaren güney M e z o p o t a m ­

ya 'da varlığını sürdüren ve ö n e m i n d e n dolayı K u r ' a n ' d a üç

yerde ismi anılan Sâbiîl ik baştan sona Gnost i s izmi temsi l eden

bir akımdır . B u n d a n başka İs lam hâkimiyet i öncesi d ö n e m d e

Hrist iyanlık ve Yahudil iğ in heret ik mezhepler i o larak bil inen

Elkesailer, Valentiniusçular, Setianlar, Mağari ler, Quqiler,

Esseniler, Bardaisancı lar ve S i m o n c u l a r gibi irili ufaklı b i rçok

ak ım G n o s t i k inanç ve öğreti lere ağırlıklı olarak yer veren a-

kımlar olarak O r t a d o ğ u ' n u n çeşitli bölgeler inde yaygın du­

rumdaydı . B u n d a n b a ş k a Hermetist ler, çeşitli sır dinleri men­

supları, Yahudi l ik ve Hrist iyanl ık içerisinde yer a lan Cathar lar

gibi çeşitli hareket ler de Gnost ik inanç, öğreti ve hayat tarzını

yansı tmaktaydı lar . Kısacası, G n o s t i k düşünceler, inançlar ve

yaşam biçimi, farklı i s imler ve cemaat ler hal inde tarih sahne­

sinde yer a lmalar ına rağmen Ortadoğu 'da yaşayan halkların

ortak paydalar ından birisi, belki de en önemlis iydi .

Gnost i s izm, bu yörenin b i r alt kültürü k o n u m u n d a y d ı ve fark­

lı dil, din ya da c e m a a t m e n s u b u olan insanların mitlerini, i-

nançlar ını ve ritüellerini şekil lendiriyordu." Gnost i s izm, bü­

tünüyle bir ak ım olarak bakı ldığında, Katolikl ik gibi merkezi

bir otoriteye sahip değildi.

- 117-

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 1 1 8 -

Gnost i s izm, Hristiyanlık gibi bir din değildir ve kendine

ait b i r Or todoks itikat formu olmamışt ı r fakat bir hayat ve

düşünce yoludur. Bu akım İsa 'dan sonra birinci asırda bazı

Hrist iyan toplulukları içinde kendini göstermiş ve beşinci asra

kadar etkinliğini d e v a m ettirmiştir.

Bütün G n o s t i k inanç ve öğretilerin temelinde o ldukça

dikkat çekici olan şu üç temel unsur bulunur:

1) Hayat ve ışık kültüne dayalı bir yüce varlık inancı.

2) Zı t prensipleri ifade eden bir dual izm anlayışı.

3) İnanılan yüce varlığın dışında olan ve yaratıcı Tanr ı ta­

savvurunu ifade eden demiurg düşüncesi .

Hrist iyanlık geliştikçe, Gnost is izm de gelişmesini sürdür­

dü; kendini Hristiyanlığın tek ve gerçek biçimi olarak nitelen­

dirdi. İsa'yı evrenin "Kurtarıcı"s ı olarak benimsedi ;

Hristiyanlığın dinsel törenlerini uyguladı ve kendini İsa inan­

cının ezoterik b i r açıklaması olarak gösterdi. İsa'nın Tanrı 'nın

oğlu olduğu, doğduğu ve büyüdüğü, haça gerildiği ve bunun

gibi Hrist iyan inaklarını (dogmalarını) yadsırlar. Onlar için İsa

Tanr ı 'ya ulaşan yolu gösteren bir insandır. Gnost is izmde kur­

tarıcı insan tabiatına sahip değildir o bir aeon 'dur insan değil;

yalnızca insan olarak görünür. N a g H a m m a d i l i teratüründe

İsa, lastik gibi esnek, duman gibi uçucu bir bedene sahiptir.

M o d e r n Gnostiklerin çoğu, göreselcilikten hareket le,

maddenin kötü olarak tanımlanmasının da başlı baş ına bir ce­

vap olmadığını da fark etmişlerdir. H e r birimizin bak ı ş açısı

dünya ile olan deneyimimizi etki lemektedir (hatta yaratmak­

tadır) ve böylece kişinin sübjektif bakış açısı çarpık olduğun­

dan dünyada çarpık görünecektir.

Gnost ik Hristiyanlık, Eski Ahit kitaplarını ret ederken, İ-

sa nın Tanrı olduğu, haça gerildiği ve yeniden dirildiği düşün­

cesini de göz ardı etti. Donat izm gibi Gnostik ekol lerde İsa

Tanrı olarak algı lanıyordu fakat bu daha çok, üstün ruhsal ça-

Mehmet U. Sakioğlu

lışma sonucu Tanrı tarafından adopte edilerek, sonradan me­

cazi m a n a d a Tanrı laşma olarak anlaşı l ıyordu.

Çeşitli Gnost ik tarikatlar, Gnosis ' in içeriğini farklı b içim­

lerde belirlerler, ancak tümü insanın doğrudan kendini keş­

fetmesinin Tanrısal olduğunu, zira Gnosis ' in "kendini bilmek,

Tanrı'yı bilmektir" tanımına odaklandığını ileri sürerler . x l i v

Ortodoks Hrist iyanlar için bu görüş sapkındır, zira insa­

nın kendisi de Tanrı 'nın yarat ımının parçalar ından bir idir ve

bu nedenle, doğrudan Yaratıcı ile eş tutulamaz. G n o s t i k kitap­

lardan biri olan Filippos İncilinde, Gnos i s ' e ulaşan kişinin "ar­

tık bir Hristiyan değil, bir İsa olduğu" yazılıdır. Elbette bu görüş

de, İsa 'nın tek ve benzersiz o lduğuna inanan Ortodoks

Hrist iyan öğretisine karşıttır. T ü m bunlara ek olarak

Gnostikler, kendini İsa ile bir tutan kişilerden bekleneceği gibi,

Hrist iyan Kilisesinin, İsa 'yı temsil etliği görüşünü paylaşmaz­

lar.

Gnostikler, diriliş hakk ındaki bu Hrist iyan yaklaş ımını

"Çılgınların inancı" olarak adlandırırlar, zira böylesi bir beden­

sel dirilişe inananlar, tinsel bir gerçek ile fiziksel bir olayı birbi­

rine karıştırmaktadırlar. Gnostikler, kendilerine özgü ayrı bir

Havari ge leneğme sahip olduklarını ileri sürerek Kil ise 'nin

iktidarına ve otoritesine karşı çıkarlar.

Gnostikler, Hrist iyanlar ve Ortodoks Hristiyanlar, İsa'nın

"Diri l iş"ini (Resurrection) iki farklı ve karşıt b iç imde yorumlar­

lar. "Filipposun İncili"ne göre Gnostikler, insanın varoluşunu

asl ında ruhun tutsaklığı b iç iminde görürler ve dirilişi ise ger­

çeği açıklayan bir aydınlanma anı, yalnızca tinsel b i r yeniden

doğuş olarak değerlendirirler. Böyle bir diriliş kavramı, M a ­

sonluğun ü ç ü n c ü derecesindeki törene oldukça benzemekte­

dir. M a s o n l u k ile Gnost ikler arasında doğrudan bağlantının

b i rçok farklı örneğinin bu lunduğu ileri sürülmektedir . x l v İ.S.

rinci ve 3 'üncü yüzyıllarda yaşayan, Ireneus (Against

Heresies), Tertull ian (Against Marcion), Hippolytus (refutation of

- 119-

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 120-

Ali Heresies) gibi Kil ise apolojistleri Gnost ikler in bu iddialar ına

reddiyeler yazdılar.

Gnost ik bir m e z h e p olarak Catharlar, b irçok açıdan dü­

rüst lüğünü kaybetmiş ve dünyevi güç ve para için "kendini

satmış", dev yapılı, gösterişl i ve düzenbaz kurum olarak gör­

dükleri Katol ik Ki l i se 'ye aykırı teolojik görüşler taşıyorlardı.

Cathar lar ayrıca K o m ü n y o n ayinini ve diğer Katol ik

ritüellerini kabul etmiyorlardı . Bu davranışlarıyla, İ sa 'n ın T a n ­

rı olarak inkarne o lduğu görüşünü de ret ettikleri anlaşı l ıyor­

du. C a t h a r Kil ises inde kadınlar rahip olabil iyordu. T ı p sana­

tında başarı l ıydılar ve doğal bitkilerle iyi leştirme k o n u s u n d a

hayl i bilgiliydiler. O d ö n e m Avrupasının en zengin ve gel i şmiş

kozmopol i t şehir lerinden olan L a n g u e d o c asillerinin destekle­

rini de kazanmışlardı . G ü n e y F r a n s a ' d a ve K u z e y İ ta lya 'da

hayli takipçileri vardı. Bu inanç yapılarıyla ve kalabalık c e m a a t

yapısıyla Katol ik Ki l i se ' s ine bir tehdit oluşturdular ve engizis­

yon takibatı başladı. Üzer ler ine dünyanın gördüğü en kanl ı

Haçlı seferlerinden biri yürütülecekti . Kilise, Catharlara inanç­

larından vazgeçmelerini ve Katol ik Kilise bünyes ine katı lmala­

rını teklif etti fakat ret edildi. Çocuklar ın, kadınların öldürül­

düğü köy ve şehir saldırıları başladı. Bu terör rüzgârın nihaye­

tinde, 1 2 4 4 ' d e etraftaki vadilerin üzerinde yükselen devasa

C a t h a r kalesi M o n s e g u r ' e esti. Kutsal Kan Kutsal Kâse, bölgede­

ki efsanelerde M o n s e g u r kalesi kuşatma altında olduğu esna­

da, O c a k ayında geçe kaleden kaçan iki kişinin yanlar ında

maddi servet, bir yük dolusu altın, g ü m ü ş ve m a d e n i para ta­

şıdıklarının söylendiğine değinmektedir (sh.56). Yine b i r d iğer

söylenceyi tekrar ederek, 16 M a r t gecesi dört a d a m ı n kaçış ına

da değinmektedir ler . Yine efsanelerde bu dört a d a m ı n da, yan­

larında Cathar hazinesini taşıdıkları söylenmektedir . Yazarlar,

bu hazinenin Kutsal Kâse olabileceği iddiasını ortaya a tmak­

tadırlar (sh.59,60). Ve Sauniere ' in de bu söylencelerin farkına

vararak, Kutsal Kâse hakkında araşt ırmalara baş lamış olabile­

ceği tezi geliştirilmektedir.

Mehmet U. Sakioğlu

"Bu dikkat çekici rastlantılar ısrarla kafamızı kurcalıyorsa, her

şey bir yana, bölgenin efsaneleri ve halkbilimi ile ilgilenen

Sauniere'in de kafasını meşgul etmiş olacağı sonucuna vardık. Ve

bölgenin diğer yerlileri gibi, Sauniere de dokunaklı ve trajik kaderi

yerel bilinçte yer eden Montsegur'ün yakınlığının kesinlikle farkında

olmalıydı. Sauniere açısından kalenin fazlasıyla yakınlığı, duruma

pratik anlamda müdahil olmayı gerekli kılıyordu.

Ateşkes sona erdikten sonra Montsegur'den bir şey kaçırılmıştı.

Söylenceye göre, kötü yazgılı kaleden kaçan dört adam Cathar hazi­

nesini yanlarında götürmüştü. Ama parasal hazine üç ay önce kaçı­

rılmıştı. Sauniereln keşfettiği 'hazine' gibi, Cathar 'hazinesi' de as­

lında bir sır içeriyor olabilir miydi? Kutsal Kâse söylencelerinin

muhtemelen doğru olarak alınabileceği, bizim için akla yatkın görün­

dü.

Ne olursa olsun, Montsegur"den ne kaçırılırsa kaçırılsın, bir ye­

re götürülmüş olmalıydı. Geleneğe göre, kısa süre sonra bir grup

Cathar'ın ortadan kaldırıldığı Ariege'deki güvenli Ornolac mağara­

larına götürülmüştü. Ancak Ornolac ta iskeletlerden başka bir şey

bulunamadı. Öte yandan, Rennes-le-Chateu, Montsegurden at sır­

tında sadece yarım günlük uzaklıktaydı. Monsegurden kaçırılan

şeyahathkla Rennes-le-Chateu ya getirilmiş veya benzeri şekilde,

çevredeki dağlarda bulunan mağaralarda birinin kovuğunda olabilir­

di. Ve eğer, Montsegurun 'sırrı, Sauniere'in sonradan bulduğu

şeyse, belli ki bu, sırrın büyük bir kısmını açıklayabilirdi." (sh.60,61)

Yazarlar, bu tezlerin "boş spekülasyonlar" o lduğunu itiraf

ettikten sonra, hazine efsanesini, Tapınak Şövalyeleri ile

i l inti lendirmeye girişirler.

"Şu ana kadar sadece boş spekülasyonlar üretebildik. Ve

Catharlara ilişkin bilgimiz öylesine yetersizdi ki; işe yarar bir hipotez

oluşturmamızı bile engelliyordu. Öte yadan, Catharlar üzerindeki

araştırmamız daha muammalı, gizemli ve davetkâr efsanelerle be-

- 121 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 122-

zenmiş başka bir konu üzerinde de tekrarlanan şekilde etkili oldu. Bu

konu Tapınak Şövalyeleri idi.

Böylece araştırmamızı sonraki aşamada Tapınak Şövalyelerine

yönelttik. Ve soruşturmalarımızda Tapınak Şövalyeleri ile birlikte

somut belgeler ortaya çıkarmaya başladı ve gizem, önceden hayal bile

edemediğimiz büyüklükte boyutlar kazanmaya başladı." (sh.61)

T a p ı n a k Şövalyeler i nin bu k o m p l o teorileri arasında po­

zisyonu nedir?

Tapınak Şövalyeleri ve Hazine

T a p ı n a k Şövalyeleri nin kuruluşuyla ilgili tarihsel bi lgi ler

genel olarak F r e n k tarihçi Gui l laume de Tyre ' in, o laylardan

yaklaşık 70 sene sonra, 1175-1185 arasında kaleme aldığı anla­

tısına dayanmaktadır . Belgelere dayanan başka vers iyonlarda

vardır. Tarihçilerin başvurduğu temel k a y n a k budur. Kutsal

Kan Kutsal Kâsemde de anlatılan ve özetle tekrar edeceğimiz,

h e m e n her kaynakta rast lanan bu vers iyona göre, T a p ı n a k

Şövalyeleri, Haçl ı seferleri sırasında H u g u e s de Payen is imli

soylu bir şövalye tarafından sekiz diğer şövalye ile bir l ikte

1119 'da kuruldu. Bu d ö n e m Hasan S a b b a h ' m ve Batini ler in

etkisinin bi tmek üzere olduğu bi r dönemdir . 1099 'da K u d ü s

alınınca, Tapınak Şövalyeleri buraya giden hacıları ve Avrupa­

lıları korumak için devreye girdiler. R e s m i olarak Troya kon­

sülü tarafından 1129 'da İsa'nın Fakir Şövalyeler i ve S ü l e y m a n

Tapınağı Tarikatı olarak kuruldular. T a p ı n a k Şövalyeleri nin

sayısı hızla arttı, 1130 'da Kudüs civarında 3 0 0 kadar T a p ı n a k

Şövalyesi vardı. T a p ı n a k Şövalyesi o labi lmek için Kilise karşı­

s ında fakirlik yemini e tmek, bekârl ık ve kil iseye itaat b a ş t a

geliyordu. Görevleri din adamlarını ve K u d ü s ' e gidenleri ko­

rumaktı . Sayıları arttı, Anadolu 'da ve K u d ü s civarında kendi­

lerine kaleler inşaa ettiler ve kendilerine ait b i r alt kültür kur­

dular. 1139 'da başarı larından dolayı P a p a II . Innocent onlara

Mehmet U. Sakioğlu

tam bağımsızl ık tanıdı. Kral lar ve soylular da h o ş l a n m a m a l a ­

rına rağmen Tapınak Şövalyeler i 'ne toprak ve toprak kirası

a lma hakkı tanıdı. Böylece sayıları binleri aştı ve h e m A n a d o ­

lu'da h e m de deniz kenarındaki diğer bölge lerde kaleler inşaa

ettiler ve duvarcı ustası anlamına gelen ilk " m a s o n i k " faaliyet­

lerine baş lamış oldular. Z a m a n l a soyulmaktan korkan hacı lara

yardımcı o lmak için onların değerli eşyalarını muhafaza e tme­

ye, ilk seyahat çeklerini ortaya ç ıkarmaya başladılar. Tabii gizli

bazı işaretler taşıması gereken bu yazılı kâğıt lardaki sembol ler

yüzyıl lardır bölgedeki mist ik akımlardan etki lendi ve onların

alt kültürleriyle bütünleşti . T a p ı n a k Şövalyeler i 'ne üye özel

olarak seçilir, tarikata kabul edilir ve çok farklı b i r eği t imden

geçirilirdi. Bu d ö n e m d e Arapça öğrenip, eski Yunan eserlerini

o k u m a y a başladılar. G ö r ü n ü ş e göre, T a p m a k Şövalyeleri , Ku-

düs s te kaldıkları esnada M ü s l ü m a n ve Yahudi esoteristlerle

karşılaştılar ve onlardan esoterik bilgi aldılar, batini g izemlere

inisiye oldular. M ü s l ü m a n l a r d a n öğrendikleri şeki lde banker­

likle ve ticaretle de çok zenginleşti ler. Papal ık ve Fransız kralı

onların gücünün azaltı lması gerektiğini sonunda anladı, çünkü

Hermet izm, S i m y a ve bi l imle de uğraşan bir alt kültür yarat­

mışlardı. 31 E k i m 1307 'de, servetlerine göz diken Fransa Kral ı

IV. Phi l ippe nin kışkırtmasıyla ve baskı uyguladığı Papa V.

C l e m e n t ' i n emri ile tüm Fransa çapında Tapınak Şövalyeleri

tutuklanarak büyücülükle, homoseksüel l ik le suçlandılar, iş­

kence gördüler ve yakıldılar. M a r t 1314 ' te T a p m a k Şövalyele-

ri 'nin b ü y ü k üstadı Jacques de M o l a y Paris ' te b i r kazığa çakı­

larak yakıldı. Suçlamalar aras ında B a p h o m e t i sminde bir ka­

faya tapındıkları vardır (sh.89). s Engizisyon işkencesi alt ındaki

kişilerin, itiraf etmeleri istenen suçları iş lemedikleri halde itiraf

ettikleri bi l inmektedir . T a p ı n a k Ş ö v a l y e l e r i n d e n alınan itiraf-

"Essene Odyssey" isimli kitabında Dr. Hugh Schonfield, bazı Esse-

ne/Zadokit/Nazaren metinlerinde kullanılan, "Atbash" şifresi adını verdiği

bir şifre yöntemini keşfettiğini ileri sürdü. Schonfield, İbranî Atbash şifresi­

ni "Baphomet" sözcüğüne uyguladığında, dişil bilgelik anlamına gelen "So-

phia" sözcüğüne ulaştığmı açıkladı.

- 123-

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

Müslüman Batıni geleneğinde kafanın bir cin veya şeytan kafası olduğuna

inanılır. Çağımızdaki Müslüman olmayan bazı esoteristler, Baphomet in,

cadıların tapındığı antik çağdaki Tabiat Tanrısı Pan olduğuna inanmaktadır.

- 124-

ların hangi ler inin zor lamal ı ve hangi ler inin gerçek o l d u ğ u n u

tespit e t m e k zor. B u n l a r aras ından kafa konusu ilgi çektiğin­

den biraz açal ım. K o n u ş a n kafa figürüne Tibet ' tek i Budis t M a ­

nastır larından, Türk iye dahil, Or tadoğu 'dak i Batıni tarikatlara

kadar birçok gelenekte rast lanmaktadır . (Kafayla iletişim ku­

ran Türk Batıni tarikat mensuplar ıy la İ s tanbul 'da bizzat karşı­

laştım.) M ü s l ü m a n , Yahudi, Budist veya M a s o n i k bir ge lenek

olabilir fakat t ü m ü n d e kafanın işlevi aynıdır." 1 Kafa, salt bir im­

sel bir varlık değildir. O, şümul lü olarak evrenin, tabiatın ve

insanın varlığıyla ilgili g izemleri ve prensipleri içerir ve ancak

tarikatların yüksek seviyeli inisiyelerine gizlilik yemini alın­

dıktan sonra açılır. Yalnızca bu sırlara vakı f olan, bu sırların

verildiği kişiler kafayı görebil ir ve kafayı gördüğü z a m a n d a

d ü n y a görüşü t a m a m e n değişmiştir. İnsanlar bazen, i şkence­

lerden kurtu lmak için istenilen itirafları kafadan uydurarak

yaparlar ve bunlar genelgeçer günahlar olmalıdır fakat Tapı­

n a k Şövalyeler i 'n in istikrarlı olarak "b i r kafaya tapındıklar ı "

gibi olağandışı bir konudaki itirafları, bu olgunun gerçekl iğ ine

işaret etmektedir .

G ö r ü n ü ş e göre, T a p ı n a k Şövalyeleri, K u d ü s ' t e kaldıkları

e snada M ü s l ü m a n ve Yahudi esoteristlerle karşılaştılar, bu tür

b i r eğ i t imden geçiri ldiler ve Kilise tarafından heret ik o larak

tanımlanan inançlara girdiler. Yaklaşık 7 sene önce K a n a l 7

T V ' d e A h m e t H a k a n ' ı n sunuculuğunda yayınlanan, M a s o n

locasında gizli çeki lmiş kesik keçi baş ıy la k o n u ş m a ritüelini

hatırlarsak, Tapınakçı lar ın gerçekten gizlice Şeytan ile özdeş­

leştirilen keçi başlı bir varlığa tapındıkları savı c iddiye alınabi­

lir. Tapınakçı ların tapındığı varlık, esoterist El iphas Lev i tara­

fından keçi başlı, a lnında yıldız ve iki b o y n u z u n u n ortas ından

alev fışkıran bir meşale ile tasvir edilmiştir. İşkenceye tabi tu-

Mehmet U. Sakioğlu

tulan birçok Tapınak Şövalyes i bu varlığa tapındığını itiraf

etmiştir.

- 125-

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

h İlk kaynaklan astroloji, astrolojiye dayalı hekimlik ve büyü olan, II. ve III.

yüzyılda ise Stoacılığın ve Platonculuğun, Zerdüşt dininin de damgasını ta­

şıyan, Hristiyanlığın Mesih anlayışını reddeden, Batı mistisizminin esasını

oluşturan bir Batıni ekol.

- 126-

Fransa çapındaki ani tutuklamalar üzerine, T a p ı n a k Ş ö ­

valyeleri İskoçya ya kaçtı lar ve orada operat i f masonluğu kur­

dular ve Anadolu 'daki , Kudüs ' tek i kaleleri ve merkezler i ile

haber leşmeyi sürdürdüler . Özel l ikle suç lama büyü,

Hermet izmle ' 1 ve S i m y a ile uğraşmaları , m a d d i güçlerini Papa­

lığın h izmet ine s u n m a m a l a r ı ve Papal ığa garip gelen sembol ik

ve al legorik ritüelleriydi. Bu ritüellerde söylenen sözler ezber­

leniyordu ve yazılı deği ldi ve ne yaptıkları belirsizdi, Ki l i se 'ye

karşı ayaklanıyor olabilirlerdi. Avrupa 'da b ü y ü k bi r olasıl ıkla

T a p m a k Şövalyeleri daha sonraki yüzyı l larda farklı örgütler

o larak d e v a m ettiler, bunlar ın en önemlis i R o s e Croix ( G ü l

H a ç ) örgütüdür. Tapınakçı lar, m o d e r n H ü r m a s o n l u ğ u n deği­

şik ritlerinde yer a lmaktadır . İ k i n c i yy. 'da F r a n s a ' d a oluştu­

rulan İskoç riti, b i rçok rit derecesinde (19-30, 31 ve 32 d e r e c e )

Tapınakçı lara referans vermektedir . Bu gizli cemiyet ler in hepsi

tarihte o lumsuz etki ler yapmamışt ı r , aksine H ü r ve K a b u l E-

dilmiş M a s o n l a r Cemiyet i Fransız İhtilali ve A B D D e v r i m i n i n

örgüt lenme yapısını ve temel kardeşlik, eşitlik felsefesini oluş­

turmuş, devr imlere ideolojik bir ağ örmüştür . Fransız İhtila-

li 'nin pek çok kahramanı M a s o n d u r . Kuzey Amer ika 'ya m a ­

sonluk 1730' larda gelmişti"?. A B D Anayasas ını hazır layan ku­

rucu babalar ve devlet başkanlar ının b ü y ü k çoğunluğu M a ­

sondur. Benjamin Frankl in 1731 'de M a s o n o lmuş ve 1734 ' te

Pennsylvania 'nın B ü y ü k Üstadı o lmuştur . Rose C r o i x ' l a n n

(Gül H a ç ) üçlü konsülünde yer almıştır. George W a s h i n g t o n

1 7 5 2 ' d e M a s o n l u ğ a a l ınmış 1 7 8 9 ' d a d a Başkan olmuştur. G ö ­

rünüşe göre, M a s o n i k örgütlerin p e k ç o ğ u Türk iye 'de de adı

çok tartışılan T a p ı n a k Şövalyeler i 'ne dayanmaktadı r .

Kutsal Kan Kutsal Kâse, Tapınak Şövalyeler i 'nin, K u d ü s ' t e

görev yaptıkları sırada, T a p ı n a k harabelerinin altmı kazdıklar ı

Mehmet U. Sakioğlu

ve bir haz ine buldukları söylenti lerine değinir (sh.94). Ve

1 9 7 r d e Rennes-le-Chateus konusunda ilk filmleri B B C ' d e gös­

terime girdikten sonra Pierre Plantard" ın arkadaş ı G e r a r de

Sede ile tanışırlar, ondan konuyla ilgili belgeler isterler ve bu

belgeleri ona Pierre Plantard ' ın verdiğini öğrenirler. Yazarlar,

bu belgelerin önemli kısmının Doss iers Secrets ismiyle Pa­

ris ' teki Mil l i K ü t ü p h a n e ' d e (Bibl iothèque Nat ionale) o l d u ğ u n u

öğrenirler (sh.103,105).

Yazarlar bu dosyalardan hareketle, T a p m a k Şövalyeleri ile

Piere Plantard ' ın kontrolündeki S iyon Tarikat ı aras ında tarih­

sel ve esoterik b a ğ kurarlar. S iyon Tarikat ı 'n ın, A n d r é de

Montbard, Archambaud de SainAignan, Nivard de

Montdidier, G o n d e m a ve Rossla gibi üyeler inden bir kısmı,

aynı z a m a n d a Tapınak Şövalyeler i 'n in kurucularıdır (sh.124).

Rahip Sauniere ' in, kil isesindeki restorasyonları esnasında,

M e r o v e n soyunun sağ kaldığına işaret eden ve Pierre

Plantard ' ın, Merovenj soyundan geldiğini kanıt layan belgeler

bulduğu iddia edilmektedir.

S iyon veya Sion, K u d ü s ' ü n , Eski Ahit ' teki ismidir. G e r ç e k

şu ki, ori inal S iyon Tarikatı otantik bir Katol ik manastırıydı.

Pierre Plantard ' ın kurduğu Siyon organizasyonuysa bir

"prioridir." Bir "priori, dinsel bir ev veya tarikattır. Tarihteki

gerçek Siyon Tarikat ı 'nın merkezi Siyon dağının yakınındaki

manast ı rdaydı ve o bir manast ı rdı (Abbey 'd i ) b i r "Priory" de-

ğil. x l v i 1149 'da , manast ırdaki bazı keşişler VII. Louis ile beraber

F r a n s a ' y a döndü ve Orléans yakınındaki, Siyon Dağı Manast ı­

rı olarak da bilinen, Aziz S a m s o n manast ır ına yerleştirildiler.

Ancak, takip eden senelerde geriledi. Fi l i s t in 'de Siyon dağı

yakınındaki manast ı r ise, 1 2 9 1 ' d e ilerleyen M ü s l ü m a n akıncı­

lar ö n ü n d e ortadan kaldırıldı. Fil ist in 'deki L é o n a r d d 'Acre 'ye

taşındı ve ardından da tüm keşişleri Sici lya 'ya taşındı. 1 6 1 7 ' d e

varlığı sona erdi ve Jesuist tarikatının bünyes inde eridi. Asla,

politik veya esoterik amaçları olan hileli bir tarikat değildi ve

T a p ı n a k şövalyeleri veya herhangi bir diğer tarikat üzer inde

- 127-

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 128-

etkide b u l u n m a a m a c ı gütmedi ve b u g ü n d e Katol ik veya b i r

başka şekilde meşru b i r tarikat olarak m e v c u t değildir.

Ayrıca, T a p ı n a k Şövalyeler i 'nin, Kudüs ' tek i Tapınak al­

t ında kazı yaptıklarına dair rivayetler vardır, fakat onların kı­

rık kılıç artığı, kılıç kabzasına takılan d e m i r parçaları vb. bul­

dukları rivayet edi lmektedir . Bir hazine veya İsa 'nın evlendi­

ğini, çocuğu o l d u ğ u n u kanıt layacak hiçbir belge yoktur. H z .

İsa, pergamber olarak ortaya çıktığında zaten İsrail halkının

çoğunluğu ve T a p m a k görevlileri tarafından, bir sahtekâr ol­

duğu gerekçesiyle ret edilmişti . İncil kayıt larında İsa 'n ın vaaz

ettiği söylenen Fil ist in ' in kuzeyindeki Celi le bölges inde,

S a m a r i y e ' d e ve güneydeki Yahuda bölges inde nüfus o dö­

n e m d e en fazla yar ım milyon kadardı ki, İsa, m u h t e m e l e n

bunların çoğuna vaaz edememişt ir . Kuşkusuz, bazen kalaba­

lıklar tarafından hoş karşı lanmışt ı ve takip edilmişti fakat ayrı­

ca ret edilmişt i . x l v i i Yalnızca halkı tarafından değil ev halkı ta­

rafından da ret edilmişti . Havari leri onu takip etti ler fakat ta­

kibata uğradıklar ında onu yalnız bıraktılar. Zaten, çarmıha

gönderi lmesinin nedeni de bu reddediştir. İsra i l 'de Hz. İsa

önces inde ve sonras ında birçok M e s i h adayları çıkmıştı, b u n l a r

beklenen Mesih olduklarını iddia ederek toplumu savaşlara

yönlendirmişler, savaşlara, isyanlara yol açmış lar ve halkın

başına belalar getirmişlerdir.

Bu marjinal Mesul lerden biri çağımızda, Sabetay Sevi is­

miyle T ü r k i y e ' d e n çıkmışt ır ve Sabetaycı lar olarak bi l inen

takipçileri yeniden geleceği inancıyla beklemektedir ler . H z .

İsa da kendi çağında halkı tarafından marjinal bir M e s i h adayı

olarak reddedildi. Tarihsel kaynaklar bi le sanki o marjinal b i r

Mes ih adayıymış gibi ki, marjinal bir kişi gibi de davranılmışt ı ,

ondan h e m e n h e m e n "hiç" bahsetmezler .

Yahudi tarihini yazan Yosefus 'un kitabında İ s a ' d a n bah­

seden pasajlar vardır ancak bunlar fanatik Hris t iyanlar tara­

fından sonradan kitaba propaganda amacıyla ilave edildikleri-

Mehmet U. Sakioğlu

ni gösteren işaretler taşımaktadır."1 A B D ' d e bir Protestan

(Metodist) papazı olan C. Lesl ie Mitton, Jesus: The Fact Behind

the Faith isimli kitabında uluslararası a landa bi l im adamlar ınca

müşterek olarak kabul edilen bu gerçeği şöyle aç ık lamaktadır :

"Yosefus, Yahudilerin tarihini yazan bir, birinci yüzyıl tarihçi-

siydi. Bu çalışmada, Mesihe referanslar var fakat bunların bir kıs­

mının Hristiyanlar tarafından daha ileriki bir tarihte metine sokuş­

turulmuş ilaveler olduğu düşünülmektedir. Bu açıdan, bunların ba­

ğımsız hiçbir değeri yoktur. "

Dolayısıyla, marjinal m u a m e l e s i gören bir Mes ih adayının

soy kütüğü ve evlilik kayıtları gibi detaylı belgelerin T a p ı n a k

altında gömüldüğü düşüncesi , olasılığı son derece düşük ve

hayal gücünün sınırlarını zorlayan bir hipotezdir. Hz. İsa, soy

kütüğünün kaydedilmesini i lham ett irecek ö n e m d e bir politik

etki oluşturamamışt ı . Bu nedenle hakkında tarihsel kaynaklar­

da adeta hemen hemen hiç yokmuşças ına çok az kayıt vardır.

'İncin Kim Yazdı?"da belgelendiği üzere, İnci l ' lerdeki soy kü­

tükleri ve hayat hikâyeleriyse, Helenist evanjelistler tarafından

kilisenin vaaz ve propaganda malzemes i olarak kullanılmaları

için tertiplenmişlerdir. İ n c i r l e r havari lerden kaynaklanma­

maktadır ve yazarlarının kimlikleri de b i l inmemektedir . Bil im

adamları, Tapınak altında H z . İsa 'nın soy kütüğünün veya

evlilik belgelerinin bulunması düşünesini ciddiye a lmamakta­

dırlar ve gerçekte, A B D ' l i Prof. Bari E h r m a n gibi bu konunun

uzmanlar ı bu iddialar karşısında "güldüklerini" açıkça ifade

etmektedir ler.

Ayrıca, Plantard, yazarlarla yaptığı sohbette T a p ı n a k ' t a n

alınan hazinenin, Siyon Tar ikat ı 'n ın elinde olduğunu söylemiş

(sh.480.) Bu iddianın gerçekliği, sahteliği ortaya çıkan Dossiers

Secrets ' in gerçekliğinden fazla değildir.

Detaylar için bkz. İncil'i Kim Yazdı? 4"üncü Bölüm, Sahte bir tarihsel belge

başlıklı yazı ve ayrıca bkz. Çıkış Kitabı, sh. 197.

- 129-

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

Merovenj Soyu Miti

G ö r ü n ü ş e göre Plantard, C o r b u ' n u n , Berenger

Sauniere 'n in kil isede hazine ve antik parşömenler bu lduğu

dedikodusundan istifade e t m e y e karar vermiş ve 1964-1985

arasında Siyon Tarikat ı mit ini geliştirmişti. P lantard ' ın ve ar­

kadaşlarının kütüphanelere yerleştirdikleri sahte belgelerin b i r

kısmının kaynağı o larak İsviçre ve G e n o v a ' d a k i hayali yayı­

nevleri ve o lmayan Katol ik magazinler i gösterilmişti . Yani,

metinlerin kaynaklarını takip ett iğinizde boş bir uçurumla kar­

şı laşıyordunuz. Karş ınıza hiçbir gerçek yayınevi ç ıkmıyordu.

Net ice olarak konuyla ilgili araşt ı rma y a p m a y a baş layan

paranormal araştırmacısı, gazeteci Jean-Luc Chaumei l ,

"Dossiers Secrets'in", gerçekte Pierre Plantard ile suç ortağı

Phil ippe de Cherisey tarafından uydurulduğunu kanıtladı.

Plantard b u n u Jean-Luc C h a u m e i l e itiraf etti ancak ar­

dından bu uydurmalar ın, orijinal parşömenler in kopyaları ol­

duğunu iddia etti. Bu konuya gösterilen ilgi, 1975 ' ten sonra

azaldı. x l i x 1975 ' te , Plantard, Edinburg yakınındaki Ross lyn şa­

pelini inşa ettiren İskoç ailesiyle bağlantıs ı o lduğu imajı ver­

m e k amacıyla i smine, asaletini vurgulayan "Saint-Clair" unva­

nını ekledi, kendini "P lantard de Saint-Clair" olarak adlan­

dırmaya başladı. St Cla i r/Sinc la i r aileleri, İngi l tere 'de, İskoç-

y a ' d a ve F r a n s a ' d a tanınmış olan ve en önemlisi , Edinburg

yakınındaki Rosslyn Şapeliyle bağlantılı olan b i r

Normandiya l ı aile grubudur. Plantard daha önce bu unvanı

kul lanmıyordu, kul lanamazdı da.

1980 ' lerde Plantard, Siyon Tarikatı 'nı, Berenger Sauniere

ve Rennes-le-Château ile i l intilendirerek, gizli cemiyet le rden

olduğu, Tapınak Şövalyeleri 'y le bağlantısı o lduğu, Fransız

krallarının soyundan geldiği, gizli sırların koruyucusu olduğu,

gizli parşömenler profesörü olduğu, Tarikatın k u r u c u l u ğ u n u n

1099 'da başladığı, Tarikatın, asırlardır ardı ardına d e v a m e d e n

L e o n a r d o Da Vinci gibi B ü y ü k Üstadları o lduğu vb. efsaneleri

oluşturarak hayli tanındı.

- 130-

Mehmet U. Sakioğlu

Plantard, 17 Ocak, 1 9 8 1 ' d e Siyon Tarikat ı 'n ın B ü y ü k Üs­

tadı seçildiğini belirtti. (O z a m a n a kadar G e n e l Sekretermiş)

Ancak, görevi uzun sürmedi. H e r üçü de esoter izmle i lgilenen

Richard Leigh, Henry Lincoln ve M i c h a e l Baigen konuya atla­

dı. Üç araştırmacı, Plantard ' la görüşmek için randevu istedi

Jean-Luc Chaumei l ; "Onların ilk buluşmalarına katıldım,"

demektedir . Karş ı laşma, "Hayli sürrealistti. Onu, 'Merhaba Ma­

jesteleri' (Hello, Your Majesty) kitabıyla selamladılar."1

1 9 8 2 ' d e İngil izce Kutsal Kâse, Kutsal Kan' ın, Henry

Lincoln, Michael Baigent and

Richard Leigh tarafından yayınlanmasıyla Siyon Tarikatı tek­

rar canlanacakt ı . Kitap, Siyon Tarikat ı 'nın tarihi ve Avru­

p a ' n ı n inşasındaki rolü, uluslararası politika ve yüksek finans

ile ilgiliydi. Üçlü, bu konulara yeni bir yorum getirdi;

M e r o v e n j l e r i n gerçekte İsa 'nın ve Mecdel l i M e r y e m ' i n torun­

ları oldukları teorisini ortaya attılar!

- 131 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şüvalyeleri'nin Deşifresi

- 132-

İngi l i tere 'de Kutsal Kan Kutsal Kâse yayınlandıktan b i r ay

sonra, F r a n s a ' d a b i r diğer önemli kitap yayınlandı. Bu,

Plantard ' ın çevres inden olan Jean-Pierre D e l o u x ' u n ve Jacques

Bretigny'in, "Rennes-le-Château, capitale secret de l'histoire de

France" (Rennes-le-Château, Fransız Tarihinin Gizli Başkenti) isim­

li Siyon Tar ikat ı 'n ın propagandas ını yapan kitaptı.

Kutsal Kan Mitinin Doğuşu

Baigent, Leigh ve Lincoln, Merovenj soyunu, Fransa tahtı­

nın varisleri oldukları iddiasından öteye taşıdı. Merovenjlerin

İsa 'nın ve Mecdel l i M e r y e m ' i n soyundan geldiklerini savun­

dular. Bu, kutsal kanlarının sırrıydı. G ü n e y F r a n s a ' d a yaygın

olan Mecdel l i M e r y e m kültüne atıfta bulunarak, Mecdel l i

M e r y e m ' i n F r a n s a ' y a geldiği savını ortaya attılar. Rennes-le-

C h â t e a u ' d a k i kilisenin Mecdel l i M e r y e m ' e affedilmesinin ne­

deni de bu gelenek olmalıdır . Sauniere, M e c d e l l i ' y e olan bağlı­

lığını, inşa ettirdiği evine ve kuleye o n u n adını vererek gös­

termişti. Üçlü ekip, hikâyeyi, Kutsal K a n gibi diğer konularla

ilintilendirdi. Kutal Kase m a n a s ı n d a san greal şekl inde bölüne­

rek telaffuz edilen sangraal sözcüğünün, sang real yani kutsal

kan, (İsa 'nın soyuna referansla) şekl inde b ö l ü n m e s i gerektiğini

söylediler. Bianenaleyh, Siyon Tar ikat ı 'n ın görevi yalnızca

Mereovenj soyundan gelenleri k o r u m a k değildi, fakat İsa 'n ın

soyunu da korumaktı . Pierre Plantard, M e r o v e n soyundan

olduğuna göre ve ayrıca Siyon Tar ikat ı 'n ın B ü y ü k Üstadı ol­

duğuna göre, kaçını lmaz olarak gerçekte direkt olarak İsa 'n ın

da s o y u n d a n d ı . Bu, Dossiers Secret ' te , Merovenj lere isnad

edilen önemin de ötesine gitti.

İngilizce konuşulan ülkelerde en çok satanlar listesine gi­

ren bu kitap, Tar ikat ' ın mitini kabul e tmektedir ve tuhaf hipo­

tezler formülleştirmektedir. Hipoteze göre, Mecdel l i M e r ­

y e m ' l e evlenen İsa 'nın, haça geri lmesinden sonra bir çocuğu

doğmuş olabilirdi. Yazarlara göre çocuk, Merovenj ler in

Mehmet U. Sakioğlu

i lkincisinden başkası o lamazdı ve Pierre Plantard onun uzak

fakat direkt soyundan olabilirdi. Kitap, N o s t r a d a m u s ' u , Alain

Poher ' i ve Genera l de Gaul le ile XIV. Louis ' i , i l int i lendirmeye

çalışan ve bizlere "bugünün dünyası gerçek bir lidere muhtaç"

diyen yarı-bilimsel, yarı-mitsel k o m p l o l i teratüründen bir ör­

nektir.

İsa ile M e c d e l l i n i n soyu Kutsal Kan, Kutsal Kâsenin yazar­

larının hipoteziydi. Ancak, a ldatma çok uçuk noktalara kaçtı;

1986 'da, İngi l tere 'de üç ahbap çavuşun ikinci kitapları, Mesilfin

Mirası yayınlandıktan sonra Plantard uyanıkl ık göstererek,

yalnızca II. D a g o b e r f in soyundan olmakla kanaat etti, Tanrı­

sal bir soydan geldiğine inanmadığ ını itiraf etti. Ancak,

1960Tardan beri Sauniere hikâyesini gel iş t i rmekten sorumlu

olan Plantard, Kutsal Kan Kutsal Kâse'de ortaya atılan teoriyi

açık ve kesin şekilde reddetti. O, bu kadar u ç m a m işti! Jean-Luc

Chaumei l , Kutsal Kâse, Kutsal K a n ' ı eleştirdi; "Henry Lincolna

tüm bunların aldatmaca olduğunu açıkladım" dedi.

De Cherisey, Dossiers Secrets ' in bir parçası olan Rennes-

le-Châlcau parşömenlerini kendisinin ürettiğini açıkladı:

Solda: Plantard oğluyla. Sağda: Plantard son yıllarında.

- 133-

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 134-

"197Vde Rennes-les-Bainse geri döndüğümde ve Rahibin i-

lümünden sonra Rennes-le-Châteaudaki [yardımcısı] Mairielnn,

tüm arşivlerini yaktığını öğrendikten sonra Belediye Başkanının,

Rahibin keşfettiği parşömenlerin aynısını kopyaladığı hikayesini

ortaya atma fırsatını kullandım. Francis Blanche"in telkiniyle, İn-

cillerdeki bazı pasajlara dayanarak geliştirdiğim bir şifrelemeye da­

yanan bir kopya yapmaya giriştim ve ardından, şifrelediğim şeyi de­

şifre ettim. Nihayet, el emeğimin ürünlerini, Gerard de Sedelje tes­

lim ettim. Bu belge, en çılgınca hayallerimin ötesinde gelişmelere yol

açtı".1'

44 sayfalık yay ın lanmamış, "Stone and Paper" isimli bir

met inde de Cherisey, parşömenler in nasıl yapıldıklarını, şifre­

lerin nasıl düzenlendikler ini ve nasıl deşifre edileceklerini tas­

vir etti.

Plantard, T ü r k ç e y e Mesihin Mirası ismiyle çevr i len

Messianic Legacy isimli kitapta yayınlanan 1984 tarihli b i r rö­

portajında Baigent, Lincoln ve L e i g h e , "Anglo Amerikan" kar­

deşlerinin t a h a m m ü l edi lemez bazı "manevraları" nedeniy le

istifa edeceğini açıkladı. 1"'

1983-84 v te Fransız gazeteci Jean-Luc Chaumei l ,

Plantard ' ın bulanık geçmişini tekrar ifşa etti. Plantard v ın mas­

kesini 1980Terde düşürdükten sonra, takiben konuyla ilgili

kitaplar yazdı. Plantard, 10 T e m m u z , 1 9 8 4 v t e Siyon Tarika­

t ı n d a n istifa etti . l i v

İlgi çekmeye, tarikatına üye b u l m a y a çabalayan Plantard,

İsa 'nın soyundan gelseydi, Tapınakçı lar ı S ü l e y m a n Tapınağ ı

altından gizli bilgileri, belgeleri ç ıkarmalar ı için gönderen teş­

kilatın başkanı olsaydı kuşkusuz hiç d u r a k s a m a d a n söylerdi .

Pierre Plantard, 1 9 8 3 ' t e bir Fransız radyosuna verdiği rö­

portajda "İsa'nın kan soyu" teorisinin gerçekliğini reddetti . l v

G ü n d e 15 litreye kadar şarap içtiği bi l inen Phi l ippe de

Mehmet U. Sakioğlu

Cherisey, 1985 ' te , B e l ç i k a ' d a a lkol izmden kaynaklanan bir

komplikasyon sonucu öldü.

1980' ler in sonuna doğru Pierre Plantard, Kutsal Kan Kutsal

Kâse'de dile getirilen tarih teziyle arasına mesafe koydu ve

Vaincre dergisinin 1989 Eylül tarihli baskıs ında (sh.22), oğlu

T h o m a s Plantard de Saint-Clair ' in derlediği yazıyı yayınladı:

"Siyon Tarikatının, Tapınak [Şövalyeleri] Tarikatıyla direkt

veya dolaylı hiçbir bağlantısı olmadığını, Philippe Toscan, Mathieu

Paolis, Henry Lincoln, Michael Baigent, Richard Leigh vb. gibi ya­

zarların ona [Siyon Tarikatına] isnad ettiği Büyük Üstadlar zinciri­

nin, yalnızca insanların hayal gücünden ve fantezi aleminden kay­

naklandığını şimdi resmi olarak ilan etmekteyiz."

Siyon Tarikatı, suni bir esoter izmi olan bir grup bağlısının

hayal gücünün dışında asla var olmadı. Kutsa l K a n Kutsal

Kâse yaza lannın güvenirli l ik sağ lamak için kullandığı Siyon

Tarikat ı 'nın sakladığı en büyük sır, yalana dayalı kendi gerçek

kimliğidir.

Plantard, Geçmişinin Esiri

Bu gizemin üzerindeki perdeyi kaldırmak için Vatikan ar­

şivlerine b a k m a y a gerek yoktur.

Esoter izmle der inden ilgilenen bir "mi t-manyağ ı " (mytho-

maniac) olarak tanımlanan Pierre Plantard, Hrist iyanl ık tarihi­

ni yeniden yazarak ve krallık soyundan geldiğini ima eden bir

soy kütüğü uydurarak egosunu tatmin etti. Hikayes ine güve­

nirlilik kazandırabi lmek için, Rennes-le-Château'da, Peder

Sauniere ' in bu lduğu söylenen hazinenin gerçekte, İ sa 'n ın ö-

l ü m ü n d e n sonraki Merovenj soyunu gösteren soy kütüğü ol­

d u ğ u n u ileri sürdü. Ancak, bu iddiasını des teklemek için orta­

ya çıkardığı belge, sahteydi. Yazar Jean-Luc Chaumei l ,

1970 ' ler in sonunda sahtekârlığı ortaya çıkartan ilk kişiydi.

P lantard ' ın geçmişinin esiri o lduğunu keşfetti. l v i

- 135-

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 136-

Da Vinci Ş i f r e s i n i n başarıs ından sonra birçok gazete

Pierre Plantard ' ın geçmişi hakkında y a z m a y a başladı. 1972"de

P l a n t a r d T a ilk kez görüşen yazar, Jean-Luc C h a u m e i r e göre,

Plantard, her şeyden önce bir "fantezi dehasıydı". Açık lamasına

göre, "Gerçek şudur ki, o bir megalomanyaktı ve mit-manyağıydt.

Her şeyi o başlattığı için diğer insanlar tarafından kullanıldı.

1972de onunla röportaj yapan ilk kişiydim. Arkasında ne olduğunu

görmek için her şeyi takip ediyordum. Bu beni, Rennes-le-

Châteauyu ve Peder Sauniere tarafından keşfedilen hazinenin köke­

nini araştırmaya yöneltti. Gerçekte, Plantard, Kutsal Kanın yazarı

üç İngilizle karşılaştığında kontrolden çıkıp, uç noktalara kaçan saç­

ma bir hikayedir."

Üç Ortak Arasında İhtilaf

L ' O r de R e n n e s isimli kitabın üç yazarı arasında m a h k e m e

davası çıktı, çünkü Pierre Plantard ve Phil ippe de Cherisey,

kitaptan hiçbir telif ücreti a lmıyordu. Phi l ippe de Cherisey,

kitaptaki belgeleri ürettiği için kendisine ekstra ücret ö d e n m e ­

diği için de öfkeliydi. Bu ihtilaf, Pierre P l a n t a r d ı ve Phil ippe

de Cherisey ' i , L ' O r de Rennes~de yayınlanan belgelerin sahte

o lduğunu ilan e t m e y e sevk etti.

Ancak, 1 9 8 9 ' d a Plantard tekrar sahneye çıktı. N i s a n 1989

tarihli Vaincre dergisinde, Noel P i n o f un, Pierre P l a n t a r d T a

yaptığı röportaj yayınlandı:

"Soru: Hakkınızda çok şey yazıldı. Bir kişi Rennes-le-Chateau

dediği anda hemen Pierre Plantard ismi hatırlanır!

P. PLANTARD:

Rennes'in ailemle ilgili tarihsel bir bağı vardır ve ayrıca Tari­

katın üyesi olmayan kişiler açısından Siyon Tarikatının güçlü bir

bölgesidir. 1967de Philippe Toscan "Dossiers Secrets" isimli kabul

edilemez kitabı yayınladığından beri böyle olmuştur. Bu kişi, 11 Ni-

Mehmet U. Sakioğlu

san 1967'de uyuşturucu baskınında tutuklandığında günlük gazete­

lerin manşetlerine geçmişti. Siyon Tarikatının bir üyesiydi fakat

uyuşturucu kullandığından dolayı Şubat 1976"da kovulmuştu (şayet

doğru hatırlıyorsam ve Gerard de Sede'nin aksi yöndeki ifadelerine

karşın) Siyon Tarikatının kuruluşu, saygıdeğer Masonik kuruluşun

Hiram'a (Kudüs Tapınak'ının inşacısı) dayanmasından veya W15'te

kurulmuş olan Amorc'un, Firavunların Mısırı'nda var oluşundan

farklı bir şekilde ne Haçlılara dayanır ne de 1956"da Sous... Gene-

voisedeki bir deklarasyona dayanır. Elimizde olan Monsieur de

Saint-Hillier'in (Philippe de Cherisey'in büyük amcası) arşivlerine

göre, Siyon Tarikatı, 19 Eylül 1738'de Rennes-le-Chateau'da, Fran-

çois d'hautpoul ve Jean-Paul de Negre tarafından kurulmuştu. Bun­

dan daha önceki tarihle ilgili bir bağlantı varsa, kesinlikle bunun

farkında değiliz.

Castileli Blanche'in parşömenleri, 1955' ten beri Etienne Plan­

tard'ın Londra''daki kiralık kasasındaydı ve içlerinde DagoberFin

veya 11. DagoberFin isimleri geçmiyordu ve Pierrre Plantard de

Saint Clair, Fransa tahtında hakkı olan bir Merovenj olmak girişi­

minde asla bulunmadı. Soyu, 'Sinclair' ile hiçbir ilintisi olmayan

Counts de Rhedae ile Saint Clair-sur-Epte ailesinin kadın tarafından

gelmektedir. Saint Clair /Rosslyn soyu, 1302'de sona ermiştir. ...Bu

parşömenler 1955'te Montazels 'de ikamet eden Bayan James'den

satın alınmışlardı, 1946'da Uluslararası Birlik tarafından Bay La­

tin den değil. "viii

Plantard bu çıkışında, yeni bir gündemle ve yeni bir mitle

Siyon Tarikatı 'nın, 1 7 3 8 ' d e Rennes-le-Château'da- 1099 'da

Kudüs ' te değil - kurulduğunu söyledi. Plantard ayrıca,

Dossiers Secrets'in yazarı olan ve 11 Nisan 1 9 6 7 ' d e L S D kullan­

dığı için tutuklanan Phil ippe Toscan du Plantier ' in tüm bunla­

rı L S D etkisi altında uydurduğunu söyleyerek reddetti.

Mathieu Paol i ' in, Henry Lincoln 'un, Michael Baigent ' ın ve

Richard Leigh ' in kitaplarını "hayal gücü ve masal" ürünü olarak

eleştirdi. Soy kütüğü parşömenler "hakiki değillerdi" ancak

- 137-

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

Phil ippe de Cher i sey ' in ürünleriydiler. Hakiki p a r ş ö m e n l e r

vardı fakat eriş i lemezlerdi . l x 1989~da Pierre Plantard, yapı lan

b i r mülakat ta şunları söyledi:

"Konu hakkında yetkisi olduğunu iddia eden 'bir şahıs' tarafın­

dan yayınlanan "unlu parşömenler sorusuna gelince, bu, Philippe de

Cherisey tarafından, Renne hakkındaki bir film için uydurulmuştur.

Bu sonraki parşömenlerin hiçbir değeri yoktur. Orijinal metin

BN'dedir, Hristiyan Tarihi hakkındaki bir kitapta."

Yeni bir Siyon Tarikatı liderleri listesi geliştirdi ve sundu.

Yeni, güncel liste, François Mit ter randTn eski b i r arkadaşı olan

ve öldüğü sırada bir finansal skandala karışan Roger-Patr ice

- 138-

Mehmet U. Sakioğlu

Pelat ' ın da ismini içeriyordu. Nihayet, Plantard, S iyon Tarikat ı

efsanesinden t a m a m e n vaz geçecekti . B u g ü n Avrupa Parla-

mentosu 'nda bir delege olan Thierry Jean-Pierre şahsmda,

1993 ' te sorgucusuyla yüz yüze geldi.

1980 ' lerde F r a n s a ' d a Mit ter rand ' ın arkadaşı olan Roger-

Patrice Pelat isimli bir şahıs finans skandal ına bulaşmışt ı .

Pelat, 1 9 9 3 ' t e öldü. Bu k o n u n u n soruşturması savcı Thierry

Jean-Pierre 'ye verildi. Bu esnada Plantard, Roger-Patrice

Pelat ' ın, Tarikatın eski bir B ü y ü k Üstadı o lduğuyla ilgili kanıt

s u n m a k iddiasıyla gönüllü olarak öne çıktı. Plantard, soruş­

turmacı savcıyı, Pelat ' ın, Tarikatın Büyük Üstadı o l d u ğ u n u id­

dia eden mektuplara boğmuştu . M u h t e m e l e n , Tarikat ın rek­

lamını y a p m a y ı düşünmüştü. Ancak, savcı bek lemediğ i b i r

ey leme girişti.

Pierre Plantard ' ın apartmanının araştırı lmasını emrett i ve

orada, Plantard ' ın, F r a n s a ' n ı n gerçek kralı o l d u ğ u n u onayla­

yan yığınla Siyon Tarikatı belgeleri ve sertifikaları buldu. So­

nuç olarak savcı, Plantard ' ı derhal 48 saat gözaltına aldı ve

Plantard 'a , Pelat ' ın gerçekten Tarikatın B ü y ü k Ü s t a d l a n n d a n

olup, o lmadığına dair doğruyu söyleyeceğine yemin ettirdik­

ten sonra Plantard her şeyi kendisinin u y d u r d u ğ u n u itiraf etti.

P l a n l a r d ı n kafadan çatlak, zararsız bir kişi o lduğu düşünüle­

rek, sert şekilde uyarıldı ve Fransız polisiyle "oyun oynamama­

sı" tavsiye edilerek serbest bırakıldı. Bu hadise 1993 senes inde

gerçekleşti ve zamanın Fransız basını tarafından h a b e r yapıldı.

Bu, Plantard ' ın 1993 Eylül ayında istifa etmesinin ve daha son­

raki hayatını gizleyerek geçirmesinin, halk aras ında görün­

m e m e s i n i n ve Siyon Tarikatı fantezisiyle bir daha uğraşma­

masının nedenidir . Da Vinci Şifresi'nin yay ın lanmas ından

sonra konuyla ilgili kendisiyle görüşülürken Thierry Jean-

Pierre, Plantard ' ın evini polisin aramasını hatırladı ve "o bir

aptaldı" (idiot) diyerek güldü. l x i

- 139-

Da V'ınci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

1989 senesinde Plantard,

Tarikat ın 1099 yılında kuruldu­

ğu iddiasını bırakıp, 1 7 3 8 ' d e

Rennes- le-Château 'da kuruldu­

ğunu söylediğinden, T a p ı n a k

Şövalyeleri ile bağlantısı o lduğu

ve K u d ü s ' t e k i Tapınak al t ında

hazine veya gizli belge bulun­

ması için T a p ı n a k Şövalyelerini

organize ettiği söylentisi de ka­

panmış oluyor. S iyon Tarika-

tı 'nın kuruluşu, bizzat "Büyük

Üstadının" ağzından ret edildi­

ğinden o d ö n e m i araşt ı rmaya da

gerek kalmıyor.

Plantard ' ın kalpazanlığı

F r a n s a ' d a seri olarak yayınlan­

mış olan ancak henüz başka bir

dile çevri lmedikleri için bilin­

meyen bir dizi kitapla ve

1996 'daki B B C programıyla ifşa edildi. Araşt ırmacı Jean-

L u c Chaumei l , B B C 2 ' d e , 1 9 9 6 ' d a yayınlanan ve t ü m hikayeyi

ç ö z e n bir programın hazır lanmasında müşterek çal ışma yaptı.

B B C programı için sunulan 1 n o ' l u parşömenin üzer inde

Plantard ' ın el yazısıyla, "Phillipe de Cherisey tarafından uyduru­

lan ve Gerard de Sede'nin, L'Or de Rennes-le-Château isimli kita­

bında yeniden yayınladığı orijinal belge budur" notu

okunuyordu. Aşağıda, Siyon Tarikat ı 'n ın, kurucularının bile

c iddiye almadığı 1960 ' la rdan kalma bir m o d e r n tezgâh

o lduğunun diğer kanıtları görülmektedir .

Plantard'ı sorgulayan eski

savcı, yeni Avrupa Parlamen­

tosu delegesi Thieny-Jean

Pierre'nin Avrupa Parlamen-

tosu'nda çekilmiş fotoğrafı.

- 140-

Mehmet U. S a k i o ğ l u

- 141 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

Philippe de Cherisey, "Stone and Paper" isimli yayınlanmamış met­

nindeki bu yakın çekim el yazısında, "parşömenlerin" yaratıcısının

kendisi olduğunu ve her şeyin bir şaka olduğunu açıklamaktadır.

Dtecovery Channel'in, 10 Nisan 2005 tarihli uydu yayın belgeselinden.

Phil ippe de Cherisey, "Stone and Paper'da" ayrıca "Alors je

me sentirai tout a fait a l'aisle pour me declarer l'unique auteur de

cette plaisanterie ... Que si aujourd'hui je ne serai qu'un demi-

faceur, j'en serai bientôt un complet (Binaenlaeyh, kendimi bu şa­

kanın eşsiz yazarı olarak ilan etmekte tamamen özgür hissediyo­

rum...) yazdı. "Parşömenlerin" deşifre süreci, Phi l ippe de Che­

risey' in bu el yazısıyla sona ermişt ir . l x i v

Da Vinci Şifresinin o lağanüstü ilgi uyandırmasıy la, arala­

rında hazine avcılarının da olduğu çok sayıda ziyaretçi

Sauniere ve Rennes-le-Château ile ilgili yerleri g ö r m e k için

köye seyahat etmektedir . 24 Eylül 2004 tarihinde Rennes-le-

Château Belediye Başkanı, Sauniere ' in mezarını soyguncular­

dan korumak amacıyla kilise mezar l ığ ından çıkarttı ve beton

bir lahit içerisine g ö m d ü .

- 1 4 2 -

Mehmet U. Sakioğlu

Yukarıda, Sauniere'in yeni mezarı.

2001 Nisan ayından, 20 Ağustos 2 0 0 3 tarihine kadar,

Rennes-le-Château s nun altında hazine b u l m a k için iki arkeolo­

ji profesörü tarafından yürütülen kazılar da o l u m s u z sonuç­

landı. Güvenil ir, gerçek tarihsel kitaplar yerine sansasyonel,

yarı-bilimsel kitaplara güvenen, bu kazılara girişen bilim a-

damları, böyle yapmakla hata işlediklerini anladılar ve kuşku­

suz kariyerleri de zedelendi.

Plantard ' ın dönemindeki istihbarat servislerinin hazırla­

dıkları ve g ü n ü m ü z d e Paris E m n i y e t M ü d ü r l ü ğ ü n ü n arşivle­

rine yerleştirilen birçok raporda, "Plantard, kendilerine önem

kazandırmak ve önemsendikleri hissiyle tatmin olmak için, hüküme­

tin kendilerini ciddiye almasına çabalayan... marjinal gruplar oluş­

turan gösteriş meraklısı gençlerden biri gibi görünmektedir." de­

nilmektedir .

Kutsal Kâse Kutsal Kan ın, Bibl iothèque Nat iona le 'dek i

belgelere referansla ortaya attğıı tez, zaman z a m a n ortaya çı­

kan zararsız fantezilerdendir. Tarihle ilgili kitap yayınlayan

h e m e n her yayıncı, "hayat, evren ve her şey le" ilintili şifreli

anahtarı aniden eline geçirdiğine inanan bu tür hayalgücü

zengin amatörlerin sunduğu literatürle yakından aşinadır. Bu,

- 143-

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövaiyeleri'nin Deşifresi

ların tarihsel kaynaklarda

çok az karşılığı vardır! veya hiçbir karşılığı yoktur"

Plantard" ın, direkt olarak Merovenj kralı D a g o b e r f t e n

geldiğini gösteren soy kütüğü, gerçekte bir sahtekârl ık ürü­

nüydü. İsmi, popüler bir tarih magaz in inden kelimesi kel ime­

sine kopyaladığı bir soy kütüğünün içine eklenmişt i ve

Dossiers Secrets olarak yayınlanmıştı .

Mons inyör Plantard ' ın sayesinde yüzbinlerce A B D ' l i , J a ­

pon ve Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Ö z k ö k ' ü n şahsında

Türkler i 'nde katıldığını öğrendiğimiz insanlar akın hal inde

Louvre nin koridorlar ında veya Saint-Sulpice nin geçit lerinde,

batıdaki tüm süpermarket lerde satılan yeni İ n c i r i n "mesajları"

üzerinde kafa yorarak "'gizli gerçeği" a r a m a y a girişti.

1993 ile 2000 arasında Plantard, Barselona, Perpignan ve

Paris arasında seyahat etti. 2000 senesinde, 80 yaşında öldü,

Frariçeus Mitterrand, Cumhurbaş­

kanlığı seçimleri öncesinde Rennes-

le-Château'yu gezerken.

Başlangıçta, Kutsal

Kâse, Kutsal Kan a sempa­

ti duyan Florida Ulusla­

rarası Ünivers i tes inde,

antropoloj i profesörü

olan Steven Mizrach, te­

zini şöyle nokta lamakta­

dır, "Bay, Plantard hakkın­

da kesin olaıı bir şey vardır.

"Dossiers Secretes'de" su­

nulmuş olan soy kütüğü,

tamamen uydurmadır.

Priori belgelerindeki aılatı-

- 144-

genelde " u n d e r g r o u n d " tabir edilen bir alternatif tarih kültü­

d ü r (evet " k ü l t ü r " değil " k ü l t " ) . A k a d e m i k kökenli bir folklor

araşt ırmacısı bu ç izgide yayınlanan Kutsal Kâse Kutsal Kan'ı,

"şehir e fsaneler inin" incelendiği şekilde okur ve sınıflandırır.

Mehmet U. Sakioğlu

cesedi yakıldı. Pierre Plantard, tahttan indiri len sözde

Merovenj, bu küresel ilgiye bak ıp keyif lenemiyor. Kutsal Kâse

Kutsal Kan ile Da Vinci Şifresi gibi yarı-bilimsel esoter izm kitap­

larının neden olduğu sansasyondan sonra, bekleneceği gibi,

yeni Plantard ' lar ve yeni Siyon tarikatları ortaya çıktı. Jean-

Luc C h a u m e i l ' e göre b u g ü n yaklaşık 12 tane değiş ik S iyon

Tarikatı vardır ! Da Vinci Şifresi'nin etkisiyle daha da artacağa

benzemektedir .

Bu arada, G i n o Sandri i sminde b i r kişi, P l a n t a r d ' d a n ço­

mağı devraldı. Siyon Tar ikat ı 'nm yeni "sekreteri" açıklamalar­

da bulundu. Açık lamasına göre, patronu tarafından belgelerin

uydurulması, daha da sansasyonel sırların o lduğu "diğer bazı

belgelerin korunması için dikkatleri başka tarafa çekmek amacıylay­

dı."

Tarikat orijinal olsaydı P lantard 'dan sonraki B ü y ü k Üstad

aynı faaliyetleri yürütürdü. Yeni belgeler eklerdi ve basın top­

lantıları yapardı. Plantard ile beraber kesildi bunlar. Oysa

Siyon Tar ikat ' ı otantik olsaydı gündemini d e v a m ettirirdi.

G ü n d e m i d e v a m ett iremiyorlar çünkü el lerinde somut ve ger­

çek belgeler yoktur. Siyon TarikatT, gizemli parşömenler iy le,

Tapınak Şövalyeler i 'ne uzanan tarihiyle, Merovenj soykütük-

leriyle Pierre Plantard' ın fantezisiydi ve onunla beraber sona

erdi.

Ne F r a n s a ' y a seyahat eden M e r y e m , ne böyle bir Mer­

y e m ' e ait gizli belgeler, ne böyle bir M e r y e m ' i n soyu vb. ol­

madığ ından o d ö n e m d e Siyon Tarikatı da yoktu. Aşağıda,

Fransız Polis Şefliğinin Plantard hakkındaki 4 M a y ı s 1954 ta­

rihli orijinal raporunun fotokopisi görülmektedir : l x v i i i

- 145 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 146-

Mehmet U. Sakioglu

- 147-

Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

Fransız gizli servis raporunun İngilizce çevirisi:

- 148-

Mehmet U. Sakioğlu

Modern Merovenj Soyu Miti

Kutsal Kâse Kutsal Kan daki k o m p l o n u n çoğu, S iyon Tari­

k a t ı n ı n 1967"de Fransa Milli Kütüphanes iTıde yerleştirdiği

Dossiers Secrets isimli belgeler, Merovenj soyundan gelen kral­

ların, İngiltere"de Plant i sminde bir kolu olan Plantard ailesiyle

devam ettiğini iddia etmektedir .

Dossiers Secrets" de, Plantard soyunun Bernard Planta-

Pilus"u (Planteveleu) içerdiği ve Merovenj kralı I I . Dago-

ber t 'den geldiği belirt i lmektedir. Ailenin, 881"de II. Louis"e

karşı yürütülen başarısız bir başkaldır ıdan sonra B r i t t a n i y e

(şimdiki Fransa"nın K u z e y Batışıdır) sürüldüğü ve IX. Yü­

zyılın sonunda ş imdiki Fransa"nın Batısı olan Aquitaine"ye göç

ettiği yazılıdır. 16. ve 19. yüzyıl larda Brittani"de Plantard aile­

sinin yaşadığına dair kanıtlar varsa da, akademisyenler in

çoğu, Dossisers"deki Plantard soy kütüklerinin ç o ğ u n u n aşikâr

bir sahtekarlık o lduğunu düşünmektedir ler .

Kutsal Kan Kutsal Kâse, Sigisbert" in ö lüm raporunun ol­

mayışına dikkat çekmektedir . Gerçekte S i g i s b e r f i n hiç var

olup olmadığına dair bir tartışma vardır. O n u n tarihte

yaşadığına dair rivayet, X. yy."da yaşamış olan Aziz Ar-

bogast ' ın bir kaydına dayanmaktadır . Bu kayıtta, II . D a -

gobert ' in, Mathi ld is ile evlendiği ve ondan Sigisbert i sminde

bir çocuk edindiği anlat ı lmaktadır ancak bu kaynak hayli çok

geç bir d ö n e m e ait o lduğu için kuşkuyla karş ı lanmaktadır ve I.

Dagobert, eşi Nanthi ldis ve çocuğu Sigebert ile karıştırı lmış

olabileceği savunulmaktadır .

Herhalukarda, geleneğe göre, Sigisbert, II. Dagobert" in ve

eşi Mathi lda"nın çocuğudur, Dossiers Secrets"de referans veri­

len ve Plantard ailesi aracılığıyla Razes kontlarının unvanları­

nın alındığı sonraki eşi Gisel le de Razes"in değil.

Ortaçağ uzmanı D.L. d"Avery bu Merovenj - Boui l lon

teorisini "tatlı kaçıklık" olarak yorumlamaktadır . Ayrıca,

Merovenj ve Carol ing dönemler inin özel bir u z m a n ı n a sordu

bu konuyu. U z m a n , Merovenj soyunun sağ kaldığına dair

hiçbir işaret bulamadığını söyledi. Bu konudaki en sağlam

düşüncenin, sekizinci yüzyıldan sonra Merovenj soyunun

- 149-

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 150-

zinci yüzyı ldan sonra Merovenj soyunun hiçbir tarihsel ö n e m i

kalmadığını d ü ş ü n m e k o lduğunu belirtti.

Tarihçiler, D a g o b e r f i n 675"teki suikastle ö ldüğünü bil­

mektedir ler . Ö l d ü r ü l d ü ğ ü için, şehit b i r aziz mertebesi verildi.

Yeğeni III . Chi lder ich, Merovenj ler in sonuncusu, yeni h a n e d a n

Carol inglere yer açı lması için 7 5 1 ' d e azledildi ve bir manast ı ra

kapatı ldı. Meroven j tarihi uzmanlar ı , Merovenj ler in soyu­

n u n d e v a m ett iğine dair hiçbir ipucu olmadığını vurgulamak­

tadırlar.

1960Tar ın b a ş ı n d a Plantard, S iyon T a r i k a t ı n ı n Godfrey de

Bouil lon tarafından kurulduğunu söyledi, fakat Godfrey de

Boui l lon şiddetli b i r Yahudi karşıtıydı. 1099"da K u d ü s ' ü ele

geçirdikten sonra, Yahudi ler i bir s inagoga soktu ve ateşe vere­

rek bir fırına çevirdiği s inangog içerisinde hepsini diri diri

yaktı. Godfrey de Bouil lon"un " S i y o n " u " , Anti-Semit Haçl ı

Devletiydi, "Yahudiliğin Kudüs'ü" değildi. Ve ayrıca, G r a n d

Occident Geleneğ i 'n in inanç s is teminde K u d ü s Tapınağı , Ka­

tolik tabiata sahipti. Yine, Paul Le Cour 'un, 1938 tarihli maka­

lesinden alıntılarsak:

"İlk Tapınak (Süleyman peygamberin inşa ettirdiği Tapmak)

Yahudiliğe ait idiyse, ikincisi, Kudüs'ün, Haçlılar tarafından fethedi-

lişinden sonra Hristiyanlığın oldu. Buna bianen, Yahudi Tapınağını

tekrar inşa etmek geriye doğru atılmış bir adım olurdu "

Pierre Plantard, d'Henri Lobineauun Les Dossiers Secrets

(1967) isimli dosyasına Paul Le C o u r ' u n b i rçok makales inden

kopyaladığı alıntıları yerleştirdi. Peki, tarihsel kaynaklar bu

verileri sunarken, Kutsal Kâse, Kutsal Kan bu iddiayı, S iyon Ta-

rikatı 'nın iddialarına dayandırmaktadır . Peki, S iyon Tarikat ı

bu iddiayı neye dayandır ıyor? Dagober t isimli kralın sağ kald­

ığı, IV. Sigisbert i sminde, gizlice soyunu d e v a m ettiren bir oğlu

olduğu, bu soyu Godefroi de Bouil lon aracıl ığıyla Tar ikat ın

Büyük Üstadı Pierre Plantard" a naklettiği iddiası, Plantard"ın

yakın arkadaşlarıyla ürettiği ve gizlice kütüphanelere so­

kuşturduğu sahte belgelere dayanmaktadır . Dagobert" in evli­

liği Plantard tarafından uyduruldu.

Üçüncü Bölüm

İSA VE KASE

Yahudi Geleneğinde Bekârlık

Baigent, Leigh ve Lincoln, Yahudil ikte, evli l iğin adeta zo­

runlu oluşuna dikkat çekerek İsa 'n ın ev lenmiş olabileceği te­

zini yürütmektedir .

Yahudi geleneğinde evliliğin adeta zorunlu görülen bir

sosyal ge lenek olduğu doğrudur ve evliliklerin görücü usu­

lüyle gerçekleştiri ldiği bi l inmektedir. Bir erkek 16 yaş ından

itibaren evlendirilebil inirdi. Kuşkusuz, İsa 'nın ailesinin ebe-

veynlik görevlerini yerine get i rmek için genç İ sa 'ya bir eş

bulmaya girişliklerini d ü ş ü n m e k makul olur. İ sa 'n ın 18-30

arası yaş dönemi hakkında İnci l ' lerde hiçbir şey anlat ı lmamak­

tadır. Bazıları, İsa 'nın bu d ö n e m d e evli kalmış o lduğunu ve

m u h t e m e l e n boşandığını düşünmektedir ler . Hatta, annesi M e ­

ryem' le katıldığı ve suyu şaraba çevirdiği düğünün, kendi

d ü ğ ü n ü o lduğunu öne sürenlerde vardır, fakat bunlar spekü­

lasyondan ileri g i tmemektedir . Ayrıca, İ sa 'n ın b o ş a n m a y a

karşı olan söylemi dikkatler inden kaçmaktadır . Peki, İsa bekâr

yaşamış olabilir mi?

İsa 'n ın zamanındaki Fil ist in 'deki sosyal kültürün evliliği

adeta zorunluluk derecesinde gelenekleştirdiği gerçektir

ancak geleneğin "Yahudi bir erkeğin bekâr kalmasını yasaklaması"

söz konusu değildir. H e r şeyden önce o dönemdeki sosyal kül­

türün yani hahamlar ın kanunlarının, geleneklerinin b u n u

sağlayacak homojen bir yapısı yoktu. Tıpkı, İ s lam'daki 4 mez-

- 153-

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 154-

hebin ibadet, ticaret, sosyal ilişkiler, finans konular ında b a z e n

birbirleriyle çel işen fetvaları olduğu, bir mezhepte farz addedi­

len b i r fetvanın b i r diğer inde vacip addedilmesi, bir mezhepte

n a m a z ı veya abdesti b o z a n bir şeyin bir diğerinde b o z m a m a s ı

örnekler i gibi, rabbiler arasında da değişik hükümler vard ı . l x x i i

İ s l a m ' d a n örnek verirsek, her ne kadar İslam peygamber i ken­

di z a m a n ı n d a evliliği teşvik ettiyse de, ahir z a m a n d a bekâr­

lığın, evli l ikten daha iyi o lduğunu da ifade eden hadisleri de

vardır.

Benzer şekilde, p e k çok Feris i/rabbinik kural bir başka za­

manda ideal veya kötü olan şartlarda uygulanmak üzere veril­

mişti. İki yüzlülük yasaklanmışken, bazı şartlarda takiyye yap­

ı lmasına izin verildiği gibi. Şunu, göz önüne almalıyız ki, - ve

bu çok önemlidir - rabbinik literatürde çelişkili fetvalar vardı.

"Rabbilerin karar verdikleri kuralların" ne olduğu hakkında karar

vermek son derece z o r d u ; çünkü rabbilerin kendileri aralarında

anlaşamıyorlardı.

Rabbi S imeon ben Azzai, asla evlenmemişt i ve bir gün

öğlenci ler ine evliliğin faydalarından bahsetmeye başladı.

Öğrencileri, "Bir şeyi vaaz etmeden önce uygulasan daha iyi eder­

sin," diyerek tepki gösterdiklerinde o, "Dünya nüfusunun başka­

larınca arttırılabileceğini," söyledi. l x x i i i Simeon ben Azzai tek örnek

değildir. Eski Ahi t ' te peygamber Yeremya örneği gibi evlen­

m e m i ş ve elbette ay ıp lanmamış peygamber lerden bahsedil ir .

Y e r e m y a ' n ı n eşi olmayacaktı . (Yer 16:1-2) Tanrı"nın h ü k m ü ­

nün yaklaştığını ilan eden apokaliptik peygamber İlyas da be­

kâr yaşamıştı. Bir diğer mesajı apokalipt ik unsur lar taş ıyan

peygamber, Ü r d ü n Vadis inde ve Yahuda çölünde ba l ve çekir­

geyle beslenen, İ sa 'n ın çağdaşı Y a h y a ' d a bekârdı . Kısa süre

sonra kral Herod tarafından başı kesi lerek öldürüldü.

Yahudi filozofu Philo, kadınlardan ve erkeklerden oluşan

"Therapeutae" isimli grubun, hikmet ö ğ r e n m e k ve aramak, kut­

sal hayat yaşamak amacıyla nasıl bekâr kaldıklarını tasvir et-

mektedir . l x x i v Yahudi Tarihçisi Yosefus, İsa 'nın z a m a n ı n d a

Mehmet U. Sakioğlu

yaşamış ruhsal bir topluluk olan Esseneler ' in bekârl ığı tavsiye

ettiklerini ve çoğunlukla b e k â r yaşadıklarını rapor etmekte­

dir. Essene harabeler indeki arkeolojik kazı larda pek az

kadın iskeleti çıkmıştır. Peygamberler , b e k a r kalmalar ına "izin

verilen" veya bekâr kalmalar ı "beklenen" insan toplu­

luğuydu.

Hatta 2 ' inci yüzyı lda mucize ler yapan Has id ik Celileli

Rabbi Pinhas ben Yair, peygamber l ik h ikmet inin ve Kutsal

Ruh" un alınması için cinsel l ikten u z a k duru lmas ın ın şart ol­

duğunu öğretmişt i . l x x v i i

Özellikle mesajında apokal ipt ik unsur olan peygamber le­

rin, bekârl ığı tercih ettiklerini görüyoruz ve görünüşe göre,

i sa 'nın İnci l ' i de apokalipt ik karakter taşıyordu. İ sa 'n ın da

kendini bir apokalipse peygamber i olarak tanımladığını biliyo­

ruz. Bu şartlarda İsa 'nın, çağdaşı Yahya gibi b e k â r kalmış ol­

ması büyük bir olasılıktır.

Nag Hammadf de Gnostik İncil'lerin bulunduğu

bölge.

Gnostik İncil'lerde İsa ve Meryem

Yazarlar, 1945 Aralık ayında, Mısır ' ın 550 km güneyindeki

N a g H a m m a d i ilçesine yaklaşık 10 km kadar uzaklıktaki Tari f

- 155 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

Yukarıda: Nag Hanımadi'de 1945 yılındaki araştırmalar esnasında

keşfedilen Apokrif Gnostik indiler, 4. y.y.'da kitap formunda, Kıpti

dilinde yazılmışlardır.

T o p l a m 1153 sayfalık 52 değişik kitaptan müteşekki l 13

cilt materyaldir bu. İ.S. 2 ' inci ve 3 'üncü yüzyı l larda G r e k ç e

yazılmışlardı. 4 ' ü n c ü yüzyı lda Kıpticeye çevri lmişlerdi ve ki­

tapların sarıldıkları deri üzerindeki tarihe de bakıl ırsa İ.S. 3 6 5

civarında gömülmüşlerdi . Fotoğrafları da görüyoruz:

N a g H a m m a d i belgelerinin önemli kısmı, Gnost ik kesi­

mler tarafından üreti lmiş olan İncil ' lerdir.

Gnostik Hristiyanlık

Helen dünyas ında oldukça yaygın olan Gnost i s izm, İ.S. 80

ile 150 yılları arasında Hristiyanlığın gizemci uygulamalar ı

için kullanılmış bir ad olup, asl ında Hrist iyan Kilisesinin en

- 1 5 6 -

dağında (Cebelit-tarif), yerin alt ındaki b ü y ü k bir kavanozda

b u l u n a n G n o s t i k İ n c i r l e r d e n alıntı yaparak, H z . İsa 'nın, M e c -

delli M e r y e m ' l e ev lenmiş olabileceği tezini ortaya atmakta­

dırlar.

Mehmet U. Sakioğlu

korkulacak rakibi durumundaydı . Gnost ik a k ı m ı n yandaşları,

Kil ise 'nin basit inancını hiçe sayan gizli bir bi lginin (Gnosis)

sahibi oldukları savıyla ortalıktaydılar. Gnost ikler, önce kutsal

metinlerle ve m e n s u p oldukları dinlerin kutsal kitaplarıyla işe

başlarlar ve ezoterik bir an lam ya da gizli bir mesaj içerip i-

çermediklerini anlayabi lmek için bu met in ler üzer inde şifre

çözercesine çabalarlar. Bu açıdan, Gnost i s izm bir tür

" Hermetizm" dir ve Gnostikler, dinsel anlat ım ve yazıların, ilk

bakışta görüldüğünden daha derinlerde, tümceler in, sözcükle­

rin ve met in yapısının içine giz lenmiş anlamlar içerdiklerine

inanırlar. Gnos i s ' i deneysel düzeye ç ıkarabi lmek amacıy la

Gnost ik okullar, ritüel ve medi tasyon benzeri b i rçok pratik

uygulamalar ı da kullanmıştır. Yeni-Platonculuk' tan, Helen-

leşmiş Zerdüşt inancından ve Yahudil ik ' ten aktarı lmış siste­

matik bir öğreti d u r u m u n a ulaşan Gnost is izm, b i r tür kozmo­

lojik yaklaş ım ortaya koymuştu. Bu yaklaşım, tinsel unsurların

maddenin tutsaklığından zamanla kurtulması görüşünü içeri­

yordu. Bu düşünce, Basi l ides ve Valent inus 'un kurduğu

Gnost ik gruplarda, İsa'nın dünyada insan b iç iminde belirdiği­

ni reddetmeye kadar vardırılmıştı . l x x v i i i

Gnost ik Hristiyanlık, Eski Ahit kitaplarını ret ederken, İ-

sa 'nın Tanr ı olduğu, haça gerildiği ve yeniden dirildiği düşün­

cesini de göz ardı etti. D o n a t i z m gibi Gnost ik ekol lerde İsa

önce Tanrı olarak sonradan mecazi m a n a d a Tanr ı la şma olarak

anlaşıl ıyordu. Donatis t ler İ sa 'n ın haça geri lemeyeceğini, onun

haça ger i lemeyecek kadar üstün bir kişi o lduğunu, gerçekte

onun yerine haçını taşıyan S i m u n ' u n , bazıları ise, onu satan

havarisi Y a h u d a ' n ı n veya İsa 'nın bir diğer benzerinin haça

gerildiğini öne sürdüler ve bu görüşü dile getiren İncil ' leri

vardı. Pet rus 'un İnci l ' inde, İsa haça gerilirken haçın yanında

duran Petrus, ruhsal göze haça gerilenin gerçek İsa o lmadığını

görür. G e r ç e k İsa, haçın çevresinde, diğerlerinin aptall ıklarına

gülerek dolaşmaktadır . l x x i x

- 157-

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 158-

Çeşit l i G n o s t i k tarikatlar, Gnos i s ' in içeriğini farklı b içim­

lerde belirlerler, ancak tümü insanın doğrudan kendini keş­

fetmesinin Tanrısal o lduğunu, zira Gnos i s ' in "kendini bilmek,

Tanrı'yı bilmektir" t an ımına odaklandığını ileri sürerler . l x x x

Ortodoks Hris t iyanlar için bu görüş sapkındır, zira insa­

nın kendisi de Tanrı 'nın yarat ımının parçalar ından biridir ve

bu nedenle, doğrudan Yaratıcı ile eş tutulamaz. Gnost ik kitap­

lardan biri olan Filippos İncilinde, G n o s i s ' e ulaşan kişinin "ar­

tık bir Hristiyan değil, bir İsa olduğu" yazılıdır. Elbette bu görüş

de, İsa 'nın tek ve benzers iz o lduğuna inanan Ortodoks

Hrist iyan öğretis ine karşıttır. T ü m bunlara ek olarak

Gnost ikler, kendini İsa ile b i r tutan kişi lerden bekleneceği gibi,

Hris t iyan Kilisesi 'nin, İsa 'y ı temsil ettiği görüşünü paylaşmaz­

lar.

Ortodoks görüşe göre ise Ki l i se 'nin önderl iği Havar i lere

ve onların izleyicilerine verilen bir ayrıcalık olmalıdır . G ü n ü ­

m ü z d e bile, Papa 'nın yetkisi Havari lerin önderi olan

Petrus ' tan kaynaklanmaktadır . Kilise, İsa 'nın dirilişini bir ger­

ç e k olarak kabul etmekle dinsel yetkeyi kendinde tutma hak­

kını bulmaktadır, zira daha sonradan bir başka kişi İsa 'ya doğ­

rudan ulaşma ayrıcalığına sahip o lamayacak ve b e n z e r bir ik­

tidarı eline geçiremeyecektir .

Gnostikler, diriliş hakkındaki bu Hrist iyan yaklaş ımını

"Çılgınların inancı" olarak adlandırırlar, zira böylesi b i r beden­

sel dirilişe inananlar, tinsel bir gerçek ile fiziksel bir olayı birbi­

rine karışt ırmaktadırlar. Gnostikler, kendi ler ine özgü ayrı b i r

Havar i geleneğine sahip olduklarını ileri sürerek Kil i se 'nin

iktidarına ve otoritesine karşı çıkarlar.

Gnostikler, Hrist iyanlar ve Ortodoks Hrist iyanlar, İ sa 'n ın

"Diri l iş"ini (Resurrection) iki farklı ve karşıt b iç imde yorumlar­

lar. "Filippos"un İncili"ne göre Gnostikler, insanın varoluşunu

aslında ruhun tutsaklığı b iç iminde görürler ve dirilişi ise ger­

çeği açıklayan bir aydınlanma anı, yalnızca tinsel b i r yeniden

Mehmet U. Sakioğlu

doğuş olarak değerlendirir ler. Böyle b i r diriliş kavramı, M a ­

sonluğun üçüncü derecesindeki törene o ldukça benzemekte­

dir. M a s o n l u k ile Gnost ik ler arasında doğrudan bağlant ının

birçok farklı örneğinin b u l u n d u ğ u ileri sürülmektedir . l x x x i İ.S.

1inci ve 3"üncü yüzyı l larda yaşayan, Ireneus (Against

Heresies), Tertull ian (Against Marcion), Hippolytus (refutation of

All Heresies) gibi Kilise apolojistleri Gnost ikler in bu iddialarına

reddiyeler yazdılar.

Özetle: Gnost is izmin İran, Eski Yunan, Eski Mısır, Babil ya

da Yahudi l ik kaynakl ı olabileceği konusunda çeşitli teoriler

bulunmaktadır . Gnost i s izm aslında kolektif bir ni te lendirme­

dir ve öğretileri birbir inden oldukça farklı olabilen ç o k sayıda­

ki "idealist-kamutanrıcı" m e z h e p ve tarikatları topluca belirt­

m e k için kullanılmıştır. Hareket v e literatürü 5 n c i yüzyılda

Rafızi avına çıkan Ortodoks lar tarafından ortadan kaldırıldı.

İnançları son zamanlarda küresel bir yeniden uyanışla yayıl­

maktadır . Gnost ik görüşler, son zamanlarda ö l m ü ş olan

Joseph Campbel l ' in TV dizisine dönüştürülen The Power of

Myth isimli kitabıyla geniş ilgi gördü.

Ortaçağda, Yahudi mist is izmi olarak bilinen Kabbala, Rö­

nesans dönemindeki Simyacıl ığı saran metafiziksel

spekülasyonlar, 19 v uncu yüzyıl teofizisi, 20"inci yüzyılda

varoluşçuluk ve nihil izm ve 20Tnci yüzyılın en etkili

psikologlarından İsviçreli C . G . J u n g u n yazıları ve Hint, İslam

sufizmi, Yeni Ç a ğ (New Age) akımı Gnost i s izm zeminine

oturtulmaktadır . T e m e l olarak aldatıcı, baskıcı ve kötücül olan

dünyadan, insanlığın ruhunun özgürleştiri lmesi düşüncesini

taşıyan Gnost is izmin özü hayli dayanıklı çıktı. Son

zamanlarda vizyona giren Yıldız Savaşları filmi daha önceki

dönemlere ait Matrix filmi, 9"uncu Kapı, Phi Gnost ik öğeler

üzerine kurulmuştur. Kutsal Kan Kutsal Kâse yazarları, bu

toplulukların geliştirdikleri İnci l ' lere referans vermektedir Hz.

İsaTıın, Mecdel l i M e r y e m T e evlendiği tezini desteklemek için.

Bunlar arasında Philip İ n c i l i n d e n alıntı yaparlar:

- 159-

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

w Grekçede evlilik için kullanılan sözcük gameo"dur Grekçede bir arkadaşı

tanımlayan üç sözcük vardır. Sunekdemos, (yol arkadaşı) koinönos, (sizinle

beraber bir şeye katılan) ve sunergos, (iş arkadaşı veya emek arkadaşı).

- 160-

"Her zaman Efendi [İsa] ile birlikte yürüyen üç kişi vardı; an­

nesi Meryem, kız kardeşi ve onun yoldaşı olduğu söylenen Mecdelli

... Ve Kurtarıcının [İsa'nın] yoldaşı Mecdelli Meryem'dir."

Yazarlar, ayrıca, bu İ n c i r d e , Hz. İsa 'nın, Mecdel l i M e r ­

y e m ' i ağzından ö p t ü ğ ü n ü anlatan pasajlara da referans ver­

mektedir ler (sh.457,458). Bil im adamlarının, bu pasajdaki

" y o l d a ş " sözcüğünün "karısı" o larak çevri lmesi gerektiğini

söylemektedir ler (sh. 4 5 7 ) .

Da Vinci Şifresi de bu m a n a d a yorumlamaktadır . Bu ta­

m a m e n doğru değildir. Öncel ikle, Fi l ippos İncili Aramice de­

ğil Kıptice yazılmıştır. Ve bu metin, yazı l ırken bir önceki Grek­

çe met inden çevri lerek Kıpt icede yazılmıştır. Yine A r a m i c e d e n

değil. Ayrıca, D e n v e r Teoloji Kürsüsü Prof. Craig B l o m b e r g i n

açıklamasına göre, A r a m i c e d e veya İbranicede "yoldaş" m a n a ­

sında kullanılan hiçbir sözcük "eş" manas ına ge lmez. l x x x i i Bu

İ n c i r d e k i " y o l d a ş " sözcüğü Grekçeden alınmıştır, A r a m i c e d e n

değil. Yani, Aramicenin bu d u r u m d a hiçbir alakası yoktur.

Grekçede kullanılan sözcük " k o i n ö n o s " , "eş" veya "sevgili"

manasına gelmez fakat kullanıldığı edebi çerçeveye göre müş­

terek olarak arkadaşlar veya bir ideal etrafında toplanan yoldaş­

lar veya bir iş çevresindeki meslektaşlar vb. b irçok m a n a d a kul­

lanılabilir. Temel olarak müşterek bir idealden, ortak bir iş or­

tamının paylaşımına kadar değişik manalar ı vardır. Luka 5:

l 0 d a iş arkadaşı, 2 Korintl i ler 8 : 2 3 t e dindaş manas ında kulla­

nılmıştır. l x x x i i i Ayrıca, Mat ta 23:30 'da, 1 Korintl i ler 1 0 : 2 0 d e ,

İbraniler 10:33 te cinsel içeriği o l m a y a n paydaşlık, arkadaşlık,

yoldaşlık manalar ında kul lanı lmışt ır ." C h i c a g o Teoloji Üniver-

sitesi 'nde, eski d ö n e m Kilise tarihi profesörü olan M a r g a r e t

Mitchell, Da Vinci Şifresi, genellikle bir arkadaş veya yoldaş

manas ında olan b i r sözcüğü "baş tan sağma bir çevir iy le" kul-

lanmaktadır . l x x x i v

Mehmet U. Sakioğlu

M e r y e m ' i ağzından ö p t ü ğ ü n ü anlatan pasajlar aras ında

havariler, İsa 'ya, neden M e r y e m ' i daha fazla sevdiğini sorduk­

larında İsa, cinsel mot ivasyondan bahsetmez fakat esoterik

anlatılarını M e r y e m ' i n ruhsal anlayışla idrak ediş ine işaret eder.

(Filippos İncil ' i , 6 4 : 1 0 )

Filippos İncili: 1945'te

Nag Hammadi çölünde

bulunan bu gibi parçalar

Gnostik İncil'lerden

kalanlar. Yandaki sayfa,

büyük spekülasyonlara

neden olan

"Isa'Meryem 7 sık sık

d öperdi"

ifadesini içermektedir.

Kıpti dilinde dudak

manasına gelen söz­

cüğün ilk harfi mevcut

ancak sayfadaki delik

sözcüğün geri kalan

kısmını silmiş.

Bu ruhsal y o r u m u destekleyici olarak, İncil ' in, 59:5 n o ' l u

pasajında İsa, "çünkü, bir öpüşle mükemmel olanlar alır ve doğu­

rur. Bu nedenle birbirimizi öpmekteyiz. Her birimizde var olan bere­

ketten almaktayız" demektedi r . l x x x v .Yani, öpüşün manası ruh-

x İfadenin orijinal İngilizcesi: "And had the word gone out from that place, it

would be nourished from the mouth and it would become perfect. For it is by a kiss

that the perfect conceive and give birth. For this reason ive also kiss one another. We

receive conception from the grace which is in one another." Kaynak için bkz:

http://www.sullivancounty.com/nf0/nov_2000/gos_philip.htm.

- 161 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 162-

saldır. Ö p m e k , Tanr ısa l lütfü vermenin aracıdır. Tekrar, bu

m a n a y ı destekleyici o larak İsa, 81:34, 29 ve 85:24 ' te evlilik i-

ç inde cinsel i l işkide b u l u n m a n ı n bir kadını kirlettiğini açıkla­

maktadır . Bu İncili İngi l izceye çeviren Wesley W. Isenberg,

önsöz yazısında, bu pasaj larm mesajını, "Kirli kadınlar cinsel

ilişkiye girmiş olan tüm kadınlardır" (81:34 - 82:10) , "tensel ve

ihtiraslt olan" "kirlilik evliliğinde", "Kirli ruhlar, erkekleri ve kadın­

ları cinsel olarak kirletme amacı güderler" (65:1, 23) olarak açık-

lamaktadır . b t x x v i

Aşikâr ki, bu İncili üreten Gnost ik ler in anlayışına göre İ-

s a ' n ı n ö p ü ş ü n ü n ruhsal içerikli o lduğunu destekleyen bi r di­

ğer pasajda Y a k u b ' u n İkinci Apokal ips i 'ndedir . (The S e c o n d

Apocalypse of J a m e s ) 5 6 : 15 n o T u pasajda Y a k u p veya kimliği

belirsiz G n o s t i k yazar, İsa 'nın, kardeşi Y a k u b ' u dudakların­

dan öptüğünü anlatmaktadır :

"Ve dudağımı öptü. Beni kucaklayarak Sevdiğim (my beloved)

Sana şimdi, ne cennettekilerin ne de oradaki meleklerin bilmedikleri

şeyleri ifşa edeceğim, övünerek benden başkası yoktur demiş olanın

bilmediği şeyleri ifşa edeceğim. Ben diri değil miyim? Çünkü ben

babayım. Her şeye gücüm yetmez mi? Sevdiğim (my beloved) sana

her şeyi ifşa edeceğim. ... Sana gizli olanı açıklayacağım. Şimdi elini

uzat. Şimdi, beni kucakla, Ve ardından ellerimi uzattım ve onu bu­

lamadım. Ardından, onun "anla ve beni kucakla" dediğini duydum.

O zaman anladım ve korktum. Ve ardından büyük sevinçle dol-

dum."'xxxvii

Örneklerde görüldüğü gibi, öpüş, G n o s t i k çevrelerde ruh­

sal gücü transform e t m e aracı olarak a lg ı lanıyordu l x x x v i i i Çağı­

mıza kadar gelmiş olan Gnost ik metinler, çeşitli görüşler içer­

mektedir, çünkü Gnost ik düşünceler çeşitl i l ik içermektedir . Bu

nedenle hangi İnci l ' in hangi grup tarafından üreti lmiş oldu­

ğunu tespit e tmekte zordur. Yalnızca, T o m a s ' ı n İncili,

Valentinusçuların fikrini yansıtt ığından, bu grup taraf ından

üreti lmiş olabilir.

Mehmet U. Sakioğlu

Ş imdi sıkı durun. Kurtarıcının Diyalogları (The Dialogue of

the Saviour) isimli İ n c i r d e , İ sa 'n ın "anti-feminist" yaklaşımla,

kadınlarla, erkekler aras ında tesettür, yani, haremlik, selamlık

tesis eden bir konuşmas ı aktarı lmaktadır:

"Yahuda... "dua ederken nasıl dua etmeliyiz" diye sordu. Efendi

dedi ki, kadın olmayan bir mekânda dua edin"xxxix

Gnost ik İnci l ' lerden en iyi bilineni, T o m a s ' a G ö r e İnci l 'de,

İsa 'nın bir diğer anti-feminist konuşması vardır. T o m a s İnci-

li 'nin sonundaki bitiş konuşmas ı güçlü bir anti-feminist mesaj

taşımaktadır:

"Simun Petrus onlara, "Meryem bizden ayrılsın, çünkü kadın­

lar hayata layık değillerdir" dedi."

İsa, ' s iz erkeklere benzeyen yaşayan bir ruh olması için

onu b e n erkek y a p m a k için eğiteceğim, çünkü kendini erkek

yapan her kadın Gökler in Melekütüne girecektir ' d e d i . x c

Yukarıdaki k o n u ş m a s m d a İsa, bir kadının Gökler in

Melekütüne girebilmesi için "erkek olması gerektiği" düşüncesini

onaylamaktadır . Burada İsa, cinsellik içeren dişiliği yüceltme­

diği gibi, ona göre Gökler in Melekütüne giri lmesi için dişiliğin

yok edi lmesi gerekmektedir; yalnızca erkekler Gökler in

M e l e k ü t ' ü n e girebilir.

İlaveten, Mecdel l i M e r y e m j n c i l i ' n d e insanın bedeninin

arzularını ve isteklerini süflilik olduğu gerekçesiyle reddedil­

mesi, insan bedeninin arzularını onayan çağdaş feminizmle

uyumsuzdur . Ş u n u n farkında o lmak önemlidir; m i s y o n u n u

Tanrıça M e r y e m ' e devreden İsa tezini ortaya atanlar Gnost ik

İncil metinlerinin yorumlarına dayanmaktadır lar, tarihsel veya

arkeolojik kanıtlara değil. Ve Gnost ik İnci l ' lerde böyle bir me­

sajda yoktur. Şayet İsa ile Mecdel l i evlendiyseler Gnost ik ler

neden b u n u açık açık, belirgin şekilde yazmadı lar?

Dolayısıyla, bu belgesel veriler ışığında ne İsa hakkında

"tarihsel içerikli" bilgi veren İnci l ' ler (bunlar Gnostik içeriklidir)

- 163-

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapmak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 164-

ne bu G n o s t i k İ n c i r l e r d e M e r y e m T e cinsel ilişki çerçeves inde

öpüşen bi r İsa vardır.

İsa'nın Soyu Merovenjlerle Devam Etti mi?

Yahudi ler h e r h a n g i bir takibata vb. uğradıklar ında M ı s ı r ' a

k a ç m a y ı tercih ederlerdi . M ı s ı r zengin b i r ülkeydi, kültürü ge­

lişmişti, b ü y ü k bir Y a h u d i diyasporası vardı ve ayrıca yakındı .

Ve kesinlikle F r a n s a ' d a n çok daha yakındı . Bu nedenle M a t ­

ta 'ya göre İncil 2:13, İsa doğduktan sonra o n u ö l d ü r m e k için

aratan H e r o d ' u n z u l m ü n d e n M e r y e m ' i n ve Yusuf 'un el ler inde

yeni d o ğ m u ş bebekle k a ç m a k için yakındaki M ı s ı r ' a göç ettik­

lerini anlatır; F r a n s a ' y a , İngi l tere 'ye, dünyanın öbür u c u n a

değil.

H e r ne kadar Yahudiler, Romalı lar ın Ortadoğu 'ya hâki­

miyet ler inden önce antik D ü n y a ' d a yayı lmış olsalar da, kendi­

lerini Franklar olarak anan G e r m a n ka'bileleriyle ilişkileri yok­

tu. B ü n y a m i n kabilesi kitle hal inde Yunani s tan 'a ya da Al­

m a n y a ' y a göç etmedi . Ortaçağ efsaneleri, Frankları ve Briton­

ları Trojan savaşından iltica edenlerin soyuyla i l inti lendirmek-

tedir. Franklar R o m a imparator luğuna önce, III. yüzyı lda Orta

Asya 'dan Avrupa 'ya ilerleyen H u n askerler inden k a ç m a k için

Ren nehrinin kıyıs ında yerleşerek girdiler. Arkeoloji, antik ta­

rihçiler ve dilbil imsel kaynakları vasıtasıyla nereden ve nasıl

göç ettikleri tespit edilebilmektedir. Öz kültürlerinde hiçbir

İbrani izi yoktur. Dilleri, m o d e r n A l m a n c a ve F l e m i k dillerinin

kökenini oluşturmaktadır . Yahudiler, Franklar ın o lduğu gibi,

uzun boylu, sarışın ve mavi gözlü değil lerdir. Merovenj ler ,

hususen Yahudilere karşı sempati duymuyor lard ı ve onların

belli makamlara gelmelerini engellediler."" Merovenj ler, F r a n k

isimleri taşıdılar ve neredeyse istisnasız olarak diğer G e r m a n

halklarla evlendiler. H a n e d a n ı n 125 kişilik soy k ü t ü ğ ü n d e

yalnızca b i r prens Eski Ahi t ' te kullanılan bir ismi taş ımaktadır;

S a m s o n ve o da çocukken öldü. x c i i "

Mehmet U. Sakioğlu

Merovenj ler hakkında yazan kişi, 538-594 arasında

yaşayan Tours Piskoposu Tours lu Gregor i 'd i r ve Frenklerin

Tarihi isimli kitabında onlardan bahsetmektedir . Yani,

olayları, üzerlerinden 100 yıl geçt ikten sonra anlatmaktadır ve

birçok efsane gelişmişti bu sürede. Merovius, Uzunsaçl ı Chlo-

dio isminde bir kabilesinin reisinin oğluydu. Merovius , ba­

basının h e m Chlodio h e m d e Bistea Neptunis i sminde b i r "deniz

canavar ı " o lduğunu yani iki babası o lduğunu söyledi. Efsa­

neye göre, annesi denizde yüzerken bu canavar tarafından

hamile bırakılmış. Antik dünyada, kahramanlara o lağanüstü

d o ğ u m yakışt ı rmak yaygındı ve bu, küresel bir mitoloji moti­

fidir. İnsan bedeninde inkârne olan Hint Tanrıs ı K r i ş n a ' n ı n

annesi, bir fil suretinde tezahür eden T a n r f n ı n karnından

girmesiyle, Krişna ya hamile kalmıştı .

İmparator Agustus 'un, annesi At ia 'nm, Apol lo 'ya hamile

kalmasıyla doğduğuna inanıl ıyordu. Zoroaster, Tanrısal K e -

l a m d a n yansıyan bir nurla doğmuştu . Mahabbarata , Hindu-

ların kutsal kitabıdır ve Hrist iyanlıktan yaklaşık 3 asır önce

yazılmıştı. Bu kitap, dünyanın kurtarıcısı Kr i şna 'n ın, bakire

D e v a k i ' d e n doğasütü bir yolla doğduğunu hikâye eder.

Krişna, Tanr ı Vişnu 'nun, annesinin rahmine yerleştirdiği bir

sakkılıyla doğmuştu. x c i i i Bir başka mite göre, V i ş n u ' n u n bizzat

kendisi, Devaki nin rahmine girmişti ve Krişna doğmuştu . x c i v

Krişna doğduğu zaman bir ses insanlığın kurtarıcısının

d o ğ d u ğ u n u ilan etti. Antik Pers mit ine göre, Mitra Tanrısal

müdahaley le doğaüstü yoldan doğmuştu. D o ğ u m u n u n iki

ayrı ve farklı vers iyonu vardır. En eski versiyona göre, bakire

annesi Anahita (Efes 'teki Artemis gibi bir zamanlar Bereket

Tanrıças ı olarak tapınılırdı) antik Pers iya 'nın Sistan eyaletin­

deki H a m u n gölünde yüzerken, ZoroasterTn 4 0 0 sene önce

göle bıraktığı spermiyle M i t r a ' y a , insanlığın kurtarıcısına ha­

mile kalmışt ı . x c v Arkeolojik bulgulara göre Mitra kültü M.Ö.

67 ile M.S. 79 arsında R o m a dünyasında yayı lmaya başladı ve

- 1 6 5 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

M i t r a ' n ı n , k a y a d a n d o ğ d u ğ u miti yaratıldı, (deus genitor rupe

natus) Takipçileri, k a y a d a n oyulmuş mağara larda tapınırlardı.

Mitra'yı kayadan doğarken tasvir

eden antik bir heykel.

Mitra, çevresini bir yılanın sardı­

ğı, yumurta biçiminde bir kaya­

dan doğarken. Bu, kozmik

doğumu simgelemektedir.

Olağanüstü d o ğ u m moti­

finin asıl amacı, kahramanı

yüceltmektir ve M e r o v i u s ' u n

d o ğ u m efsanesi de bu

kategoridendir . Kutsal Kan

Kutsal Kâse yazarları, Sang

Real sözcüğü üzerinde

etimolojik manipulasyonlara

girerken doğaüstü d o ğ u m

mirinin gerçekte küresel bir

moti f o lduğunu gözardı

etmiş. M e r o v i u s ' u n d o ğ u m

efsanesini "kahramanı

yüceltmek" motif inden çıkartıp

da ayrıcalıklı ve istisnai olarak

gerçekten tarihsel bir şahıstan,

Mecdel l i M e r y e m soyundan

doğduğu tezini destekleyici

kanıt da yoktur.

Ayrıca, Tours lu Gregor i 'n in bizzat kendisi, İ sa 'n ın annesi

M e r y e m ' l e , Mecdel l i M e r y e m ' i n , İsa 'nın havarisi Y u h a n n a ile

beraber Efes 'e seyahat ettiklerini ve her ü ç ü n ü n de orada öl­

d ü ğ ü n ü yazmıştır. Tekrar, Gregori b u n u 4 0 0 yıl sonra yazmışt ı

ve yazdığının çoğu efsaneydi. Efes 'de, Havar i Y u h a n n a ' y a

"isnad edilen bir m e z a r bile vardır. Yazarlar, bunlar ı da göz

ardı etmişler.

- 166-

Mehmet U. Sakioğlu

Mecdelli Meryem Güney Fransa'ya kaçtı mı?

Mecdel l i M e r y e m ' i n , G ü n e y F r a n s a ' y a göç ettiği efsanesi

neye dayanıyor? M u h t e m e l e n , Kil ise babas ı İ r e n e u s ' u n yazı­

larında (Against Heresies 1:25:1-3) bahsini ettiği, o bö lgede

faaliyet gösteren Carpocrat ian misyoner ler inden kaynaklan­

maktadır . O d ö n e m d e k i b i rçok Gnost iğ in iddia ettiği gibi,

onlar da, Mecdel l i M e r y e m ' d e n özel vahiyler aldıklarını iddia

ettiler. Ancak, bunu iddia etseler de, bu, Mecdel l i M e r y e m ' i n

kendisinin orada olduğu manas ına ge lmez. Ancak, onun hak­

kındaki vaazların, onun, orada o lduğu şekl inde değiş ik hatır­

lanmış o lduğunu da düşünebil ir iz ki b u n u n örnekler i vardır.

Suetonius, Romalı lar, Hrist iyanlarm İncil vaazlar ına karşı

ayaklandıklarında, hatalı olarak " H ı r i s t o s ' u n d a " , Hristi­

yanlarm arasında olduğunu düşünmüştü . x c v i

Hari tadan bakılırsa Filistin ile Fransa arası yaklaşık 4000

km, mesafe olmalıdır. Bu, İstanbul-Gaziantep arasında yak­

laşık 4 defa gidip, ge lmek olur. O d ö n e m d e taş ımalar eşek

veya at sırtında veya atlı arabada yapılırdı. Karnında çocuk

taşıyan hamile kadını o zamanın ağır yol, taşıma şartlarında

eşkiyaların tecavüzüne açık, uçurumlu patikaların, or­

manların, taşlı, engebell i yolların ortasında, sıcak veya soğuk

hava ikl iminde bu kadar uzun mesafede seyahat ett irmek

çılgınlık ve işkence olurdu. D e n i z yolculuğu da daha düşük

yoğunluklu bir işkence olmazdı ne de daha az tehdit ve tehlike

içerirdi. Neden, h e m e n yakında b ü y ü k bir Yahudi topluluğu

barındıran zengin Mıs ı r ülkesi varken, Fransa 'ya gitsinler? İlla

saplantı olarak Mıs ı r ' a gidilecekse, çocuğu düşürmeden sağ­

lıklı şekilde doğururdu, çocuk biraz büyürdü ve sonra gider­

lerdi.

Kutsal Kâse, Kutsal Kan yazarlarının ihmal ettiği bir olgu

olarak, görünüşe göre, o dönemdeki Helenist kökenli Hristi-

yanlar, Pavlos 'un, kanonik İnci l 'deki 1 Selanikli ler 4:15'teki

m e k t u b u n d a ortaya attığı, "İsa'nın ölüleri ve kendisine inanma-

- 1 6 7 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

p Pavlos'un kanonik İncil metnindeki gerçekleşmeyen vaadi. Pavlos bu

yazıyı, oluşturduğu Hristiyan cemaatlere hitaben yazmıştı: l.Se.4:13 Karde­

şler, umudu olmayan öbür insanlar gibi kederlenmemeniz için, gözlerini

yaşama kapamış olanlar konusunda bilgisiz kalmanızı istemiyoruz. 14

İsa'nın ölüp dirildiğine inanıyoruz. Aynı şekilde Tanrı, İsa'ya bağlı olarak

gözlerini yaşama kapamış olanları da O'nunla birlikte geri getirecektir. 15

Rab'bin sözüne dayanarak size diyoruz ki« biz yaşamakta olanlar.

Rab'bin gelişinde hayatta olanlar, gözlerini yaşama kapayanların önüne

asla geçmeyeceğiz. 16 Rab'bin kendisi, bir emir çağrısıyla, başmeleğin

seslenmesiyle, Tanrının borazanıyla gökten inecek. Önce Mesih'e ait ölüler

dirilecek. 17 Sonra biz yaşamakta olanlar hayatta olanlar, onlarla birlikte

Rab'bi havada karşılamak üzere bulutlar içinde alınıp götürüleceğiz.

Böylece sonsuza dek Rab'le birlikte olacağız. 18 İşte birbirinizi bu sözlerle

teselli edin.

- 168-

yan dirileri yargılamak için kendi çağlarında döneceği" öğret is ine

istinaden, İsa nın kendi çağlar ında tekrar geleceğini umuyor­

lardı. Bu nedenle, onlar "kıyametin her an kovacağı", "İsa'nın

her an yeniden gelebileceği" düşüncesiyle yaşıyorlardı. O Hristi-

yanlar, kil iselerinin 20"inci aşıra k a d a r d e v a m edeceği

düşünces inde değil lerdi, dolayısıyla, k ıyamet in her an kopaca­

ğı beklentis i ve düşünces inde olan, hayatlarını, planlarını b u n a

göre hazır layan insanların zihinlerinde 20" inci asıra k a d a r

d e v a m edebi lecek b i r "Mesihlik tahtı" düşüncesi o lmayacağı

gibi, bu tür bir "Mesihi kralık" tahtını korumak, bu nedenle

Mecdel l i M e r y e m ' i n ç o c u ğ u n u takibata a l m a k vb. polit ik

gündemler i de asla o lamazdı ! G ö r ü n ü ş e göre g ü n d e m , İ sa 'n ın

kendi çağlarında geleceği ve kıyametin her an kopabi leceğiydi .

B u n u n beklentis i içinde, çağımızda S ü p e r m a n fi lmlerinde

gökyüzüne bakan insan figürleri gibi her gün g ö k y ü z ü n e

bakı l ıyordu. D a h a geçen senelerde A B D " d e Hris t iyanlar

arasında best seller olan Left Behind serisi apokal ipt ik kitaplar,

İsa"nın gelişiyle Hris t iyanlarm nasıl teker teker gökyüzüne

çekilecekleri, aileleriyle kanapede TV izlerken, arkadaşlarıyla

sokakta konuşurken, okulda diğer öğrencilerin aras ında ders

yaparken ve hatta uçakta seyahat ederken koltuklar ından

aniden kaybolacakları senaryosunu işl iyordu. 20 asır sonra

Mehmet U. Sakioğlu

asır sonra Hristiyanlar, aldatı ldıkların farkında o l m a d a n ba­

şlarını hâlâ gökyüzüne çeviriyorlar !

O d ö n e m d e k i İbrani Mesihi ler i , İ sa 'n ın kardeşi ve ce­

maat in lideri Yakup öldürüldükten ve İ.S.70'teki R o m a taki­

bat ından sonra muhtemelen İsa 'n ın kendi çağlar ında gelerek

kıyamet yargıcı olarak insanları yargı layacağı düşünces iy le

Sur iye 'nin Pella çölüne kaçtı lar ve apokalipt ik beklentiyle

orada yaşamaya d e v a m ettiler. Yani, kendi içlerinde kapalı bir

toplum oldular. R o m a dünyas ındaki s inagoglara yayı larak

aktif şekilde İsrail'in krallık tahtının varisleri oldukları propa­

gandası yapmadılar. Politik gündemler i yoktu o insanların.

Bu anomali ler in yanı sıra, Da Vinci Şifresi, M e r y e m ' i n ,

B ü n y a m i n kabilesinden soylu b i r sülaleden o lduğunu iddia

etmektedir .

Mecdel l i 'n in Bünyamin soyundan olduğuna dair hiçbir

kanıt yoktur. Ne İsa 'n ın hayatıyla ilgili veriler ne de antro­

polojik veriler bu tezi desteklememektedir . Ayrıca, bu tezi

destekleyecek bir şey olsa bile bunun bir anlamı olur m u ?

Sü leyman ' ın krallığının g ü n ü m ü z d e neden bir manası olsun?

Peki, neden Mecdel l i 'n in Benjamin kabi les inden

o lduğunu öne sürdü? Mecdel l i 'n in, M e c d e l köyünden olması­

nın rahatsız edici yönü nedir? Çünkü, Mecdel şehri İ sa 'n ın

zamanında zenginliğiyle. ve yerlilerinin ahlaki dejen-

erasyonuyla ünlüydü. x c v i i i Halkının sapkın fuhuş faaliyetleri

nedeniyle İ.S.75'te tahrip oldu. G ö l kenarındaki pas lanmış bir

turistik enformasyon levhası, İkinci Tapınağın kurulduğu

d ö n e m d e zengin b i r şehir o lduğunu ve ayrıca Mecde l l i 'n in

d o ğ u m yeri o lduğunu açıklamaktadır . Mecdel l i 'n in bu şehir­

den oluşu, marjinal bir fahişe olduğu tezini güçlendir irken

b u n a kontrast olarak da, İsa 'nın, onunla evlendiği tezini de

zayıflatmaktadır. Şehir, Celi le gölünün kuzeybatıs ındaydı.

Y a h u d a ve B ü n y a m i n kabileleriyse güneyde, uzaklarda, Ö l ü

denizin batıs ında ikamet ettiler.

- 169-

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 170-

Kutsal Kâse, Kutsal Dişi midir?

Kutsal Kâse nedir? İsa 'nın, son gece yemeğinde Yeni Ant­

laşma yaparken içtiği kampıdır? Kanı, Aramtyalı Yusuf tara­

fından haçtayken içine doldurulmuş m u y d u ? Yoksa, yazarla-

rın iddia ettikleri gibi, İ sa 'n ın ve M e r y e m ' i n soyuna işaret

eden bir s imge midir? H e r ne kadar, İnci l ' lerde Arametyal ı

Yusuf 'un, İ sa 'n ın bedenini ahçatna a lmak için geldiği anlatı lsa

da, yarasmdan a k a n kanı kaseye doldurduğu öyküsü, İnc i l 'de

o lmadığı gibi, D o ğ u Akdeniz bölgesinde de, D o ğ u Kil ises inde

de anlat ı lmamaktadır . Şayet ki, bu tarihsel bir olgu olsaydı,

öncelikle, İ sa 'n ın anavatanına en yakın olan D o ğ u coğrafya­

sında bilinirdi. Buradan, coğrafi bir mit olgusuyla karşılaştı­

ğımızı rahatl ıkla varsayabiliriz. Kase, Kutsal Kâse, Kutsal Kan

isimli kitabın iddiasıyla birlikte, g ü n ü m ü z d e 3 mitle özdeşle-

ştiri lmektedir.

1- Pavlos 'un İnci l ' inde anlattığı ölen, dirilen M e s i h miti

(Kase, içindeki şarapla M e s i h ' i n haçta akıttığı kanını s imgeler) .

2- Kral Arthur ve büyücü Merl in miti (Kase, Kralı ve ül­

keyi s imgeler) .

3- Tapınakçı lar miti (Kase, Kadın rahmini s imgeler) .

Pavlos 'un, kase mitinin tarihselliğini 'İncil'i Kim Yazdı?"da

i rdelediğim için bu kitapta değinmeyeceğim. Kral Ar thur ve

Merl in mitini, zaten Hol lywood birkaç başarılı filmle açıkladı.

Kutsal Kâse, Indiana ]ohn ve Kral Arthur f i lmlerinde iz lediğimiz

gibi, iyileştirici gücü olan, İsa 'nın son gece y e m e ğ i n d e kullan­

dığı Yeni Ahit kasesiydi. Fakat pek az insan bu mitin kökenini

ve tarihsel seyir içerisinde aldığı formu bilir. Kase efsaneleri

Hrist iyan kökenli değildir. Hristiyanlık öncesine dayanır, yani

Mecdel l i ile İsa var o lmadan önce kase vardı! x c i İ r landa 'n ın

tarih öncesi zamanında i lkbahar verimlilik festivali vardı . T a ­

r ımın bereketli geçmesi için Bel tane 'de genellikle M a y ı s ayın­

da bir ayin yapılırdı. Bu ayinde hayvan kanı, taştan yapı lmış

içi oyuk bir kaba akıtılırdı. Bu ritüelle, eril ve dişil gücün birle-

Mehmet U. Sakioğlu

ştiğine ve hayat ürettiğine inanılırdı. Haür lanacağ ı gibi, Mi t ra

gizemlerinde de, G ü n e ş Tanrıs ı Mi t ra boğanın b o y n u n d a n ,

şahdamarına kasatura sokar ve kanını akıtır. B o ğ a n ı n kanının

toprağa akmasıy la hayat, enerjiyle dolardı.

İçi kanla dolu kap motifinin pagan Kel t mit inden kay­

naklandığı düşünülmektedir . B ü y ü k süslü kazanlar, b ü y ü k

hayvanların sakakatlarını k a y n a t m a k için kullanıl ırdı ve bu­

nun yeniden d o ğ u m l a ilgili bir yönü de vardı. En iyi bilineni,

yenide d o ğ u m motifi içeren G u n d e s t r u p kazanıdır . İçine ölü

bir a d a m atıldığı takdirde diri olarak çıkardı. Böyle kazanlar

insan kurbanların kanını d o l d u r m a k için de kul lanı lmış olabi­

lir. Bu, Hrist iyanlıktaki günahlara kefaret o l m a k için kanını

akıtarak kurban olarak ölen ve yeniden dirilen İsa motifiyle

örtüşmektedir . Ortaçağ d ö n e m i n d e pagan Kelt sembolü Hri-

stiyanlaştırı lmış olmalıdır ki, bu da, Kase mitinin neden özel­

likle Batı Avrupa 'dan kaynaklandığını açıklamaktadır .

İ.S. 2'inci yüzyılda

yapılan bu çalış­

mada Mitra, boğayı

boğazlarken.

Boğanın akan kan­

ını emen yılan ve

köpek hayat bul­

makta. Rit, hayatın

yenilenmesini sim­

gelemektedir.

Yani, kase efsanesinin merkezi kavramı, tabiatta verimlilik

sağ lamak için yapılan kurban a d a m a ayinidir. Ortaçağlarda,

- 171 -

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 172-

bu ayininin m a n a s ı n ı aç ık lamaya yönel ik yeni hikâyeler gelişti.

En iyi bi l inenleri, Art M a c C o n n ' u n hikâyesidir . Ayinle ilgili

hatıralar Kelt topraklar ındaki insanların kolekti f bi l inçalt ında,

destanlar, öyküler, masal lar, biraz tarihsel öğeler ve efsanelerle

yayılarak, yeni zamanlar ın Kra l Arthur, B ü y ü c ü Merl in, Parsi­

fal ve Tris tan gibi k a h r a m a n arketipleriyle bütünleşt ir i lerek

anlat ı lmaya d e v a m etti. Efsaneler, insanlığın müşterek mirası­

dır. Y o k olması i s teni lmez. Bunlar toplumlar ın kültürel değer­

leridir ve edebiyatçı lar, M o n m o u t h l u Geoffrey, Troyesl i Chre­

tien, T h o m a s Mal lory ve Wolfram von Eschenbach, bu yerleşik

imgeleri ve mitleri, Hrist iyanlığın yayı lmasıyla, Hrist iyan un­

surları katarak daha sistematik hikâyeler formuna soktular.

Yaklaşık M.S. 1170 ' te Kral Arthur"un romant ik hayat ı

hakkında şiirler ve hikayeler yazan Troyesli Chretien, he Conte

del Graal isimli b i t i r i lmeyen bir romanında b a ş rol kahramanı

olan Perceval isimli kahramanın şahsında kase efsanesi hazır­

ladı. G ö r ü n ü ş e göre Chret ien hikâyesini Kelt kaynaklar ından

alıntılar yaparak hazırlamıştı .

Perceval hikâyesi, bir şövalye o lmaya layık o lduğunu ka­

nıt laması gereken bir genç adamın hakkındadır . Maceralar ı

sonucu, seromoni yapı lmakta olan bir kaleye girer. K ü ç ü k bir

kız iki eli arasında alt ından yapılmış, her çeşit değerli taşla

süs lenmiş bir kase tutarak ortaya çıkar. Ancak, hikâyenin odak

noktası bu değildir. D a h a büyük bir seremoni de ayrıca, b i r

mızrak ile g ü m ü ş tepsi de ortaya çıkartılır. Chret ien de Troyes ,

romanını t a m a m l a m a d a n önce öldü, fakat hikâye diğer yazar­

lar tarafından tamamlandı . S o n r a d a n gelen yazarlar bu temayı

genişlettiler, yeni sembol ler i lave ettiler ve kase aşamalı o larak

kutsal bir karaktere büründü. Geniş let i lmiş ikinci vers iyonu,

daha gizemli doğaüstü temalarla G a u c h i e r de D o n a i n g tara­

fından 1 2 0 0 d e yazıldı. Takip eden kırk sene içerisinde (yakla­

şık 1180-1220 aras ında) çağımıza kadar gelmiş olan Kase hi­

kayelerinin h e m e n heps i bu senaryo temel inde b iç imlenerek

oluştu. Kase efsanesinin değiş im ve "gelişim" sürecinde artan

Mehmet U. Sakioğlu

dozda Hrist iyan elementleri katıldı ve n ihayet inde İsa ile ilin-

tilendirildi. Kutsal Kâse efsanesi, t ü m tarih b o y u n c a b i rçok

forma bürünmüştür fakat İsa ile i l intilendirilen t ü m versiyon­

larda İsa Mesih" in son geces inde kullandığı kase olarak anla­

şılmıştır.

1 3 ' ü n c ü yüzyılda A l m a n şairi Wolfram von Eschenach,

Parzival ve Hasta Kral karakterleriyle bu efsaneyi daha da ge­

liştirerek dramatize etti. D a h a sonra Hitler, bu miti, majikal

güçlerini gelişt irmek için kul lanacakt ı . 0 Hz . İsa haçtayken mız-

raklanan göğsünden akan kanı kaseye dolduran ve F r a n s a ' y a

getiren Arematyal ı Yusuf efsanesi çok geç d ö n e m e aittir. Hz .

İsa 'nın haçtaki durumuyl la ilgili İncil pasajları üzer inden yap­

tığım araşt ırma, Hz. İsa 'nın göğsünün mızrak lanmış olamaya­

cağına dair bulgular ortaya ç ıkardı . b

Kutsal Kan Kutsal Kâse yazarlarının metodlar ında zayıf bir

nokta ortaya çıkmaktadır . Şayet, Kase efsaneleri, Hz. İsa 'nın

kanından gelen soyuyla ilgili geçerli b irer kaynak olarak itibar

görecekse k o n u hakkındaki efsanelerin tümünü değerlendir­

meleri daha mantıklı olur yalnızca dilediklerini seçmeleri ve

alıntı lamaları değil.

T h o m a s Malory ' in yazdığı Le Morte D'Arthur: The Book of

King Arthur and His Knights of the Round Table isimli kitaba

göre, G a l a h a d "arayışım" tamamladı ve Kaseyi buldu. Mistik-

bir d e n e y i m d e n sonra G a l a h a d ve Kase göğe çekil ir ve bir

daha insanlar tarafından görülmezler. Buna göre, Kase yani

K a n soyu yeryüzünden kaldırılmıştı ve bir daha insanlar taraf­

ından görülemezdi . Bu sonuç, Baigent, Leigh, ve Lincoln üçlü­

sünün hipotezini y ıkmaktadır .

En eski d ö n e m d e kaseye, ortaçağ Latincesinde " k a p " ma­

nasına gelen garadalis sözcüğünün kısaltılmışı olan "graal" ,

İngi l izcede "gra i l " olarak referans veri lmektedir Sang Real

(kutsal kan) değil.

b Bkz. İsa Haçta Öldü mü? Mehmet U. Sakioğlu, Ozan Yayıncılık, İstanbul.

- 173-

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 174-

Bu efsanelerin hiçbir inde Kase, Mecdel l i M e r y e m ' i n rah-

miyle veya soyuyla özdeşleşt ir i lmemişt ir . Mit, Kelt kökenl idir

ve her mit gibi kül türden kültüre nakledi le nakledi le değ­

iştirilmiş ve geliştirilmiştir. Başlangıçtaki hikaye, M a b i n o g i o n

olarak bi l inen Wel s efsane koleksiyonlarının b i r parçası olan

P e r e d u r gibi p a g a n mit ler inden alıntı lanmıştı . Arthur mitler-

indeki Perceval, as l ında pagan kültteki P e r e d u r ' u n bir kop­

yasıdır.

Mitin özelliği olarak Kase her zaman aranır ve asla bulunamaz.

Bu özellik, Richard Wagner" in, Alfred Tennyson* un, Fritz

L o w e ' i n ve Robert Bresson" in kase çal ı şmalar ında h â k i m olan

motiftir. Hikayenin İr landa"daki vers iyonundaysa, h ikâyenin

kahramanı Art, sihirli kaseyi ve sihirli prensesi b i r araya

getirir, her ikisini de ele geçirir, veya daha gerçekçi ifade et­

m e k gerekirse, güzel gözlü prenses, b i r İr landalı kadın olarak,

onu ele geçirir - h ikâye mut lu şekilde sona erer!

Kutsal Kâse hikayeleri D o ğ u Ortodoks öğreti ler inde hiçbir

şekilde yoktur ve Or todoks Slav, Or todoks Romanya l ı l a r ve

Ortodoks Yunanlı lar gibi ülkelerin kültürlerinin ve mit lerinin

bir parçası da değildir. Kase nosyonu, ö n e m i ve değeri Katol ik

bölgelerde, Kelt mitoloj is inde ve Ortaçağ Anglo-Fransız efsa­

neler inde gelişmiştir. Ç a ğ ı m ı z d a bu fikirlerin yaygınlaşması­

nın nedeni, Ortaçağlar ında Kase efsaneleri yaygın olan ülkele­

rin çağımızda p o p kültür etkisi güçlü olan ülkeler olmasıdır .

Bu pop kültür etkisi çerçevesinde Hary Potter fenomenini ve

hatta Yüzüklerin Efendisi ve Matrix örneklerini de zikredebil ir iz.

Kaseye, "kutsal dişi" formu v e r m e k ve onu, sözde İsa"nın ve

Mecdell i"nin bir leşmesiyle oluşan bir kan bağıyla

i l intilendirmek, Kutsal Kâse, Kutsal Kan ' ın popüler sansasyone­

lidir.

Mehmet U. Sakioğlu

- 175-

Avrupa Soyluları İsa'nın Soyundan mıdır?

Kutsal Kan Kutsal Kâse, bazı Avrupa soylularının D a v u t un

ve İsa 'nın soyundan geldiğini öne sürmektedir ( sh.474) . Bu

garip nosyon Papa I. Paul" un (757-767) polit ik gir iş imlerinden

kaynaklanmaktadır . Papal ığ ının d ö n e m i n d e Vatikan, saldır­

gan L o m b a r d akıncılarının ve yayı lmakta olan İs lam İmpara­

torluğunun tehdidi alt ındaydı. Yegâne müttefikleri, papal ık

m a k a m m ı yaklaşan tehdit lerden güçlü askeri yapı lanmalar ıy la

koruyabilecek olan Franklardı (Merovenj ve Carol ingian ku­

zenler). Bizans imparatorları, b i r Tanr ı o lduğuna inanılan

Julius Sezar"ın soyundan geldiklerini iddia ediyorlardı . M.S.

476"da Batı İmparator luğu Almanlara düştü ve krallık sembol­

leri (sancaklar) Batı Kutsal R o m a İmparatorunun tüm unvan­

larını üzerine almış olan D o ğ u İmparatorunun yaşadığı Bi-

zans"a gönderildi. D i ğ e r yandan M ü s l ü m a n sultanları da Hz.

M u h a m m e d " i n soyundan geldikleri ilan etmektediydi ler .

T ü m bu düşmanca elementler in üzerinden gelebi lmek için

I. Paul, Frank Krall ığının ş imdi "Yeni İsrai l" o lduğunu ilan etti

ve Frank yönetici lerine de " D a v u t " ve " S ü l e y m a n " diye hitap

etti. Bu özdeşleşt irme kan bağ ından dolayı değildi anlaşı lacağı

gibi - Frankların Yahudi kanından olduklarına dair hiçbir bel­

ge yoktur. Papa"nın, m a k a m ı n a istinaden translatio imperii de­

nilen, bir krallık hanedanının unvanlarını dilediği kişiye trans­

fer e tme hakkı vardı. (Papa Sylvester, Jul ius Sezar"ın unvanla­

rını, her ne kadar hiçbir R o m a imparatorunun kanından gele-

mese de Konstantin" e transfer etmişti.) I. Paul, Davut E v i n i n

unvanlarını Franklara verdiğinde daha önce uygulanmış bir

şeyi tekrar ediyordu. D o ğ u imparator luğunda ve İs lam impa­

ratorluğunda bilinen bir uygumalaydı bu.

Char lemagne, D o ğ u İmparator luğuna M.S. 806" da saldır­

dığında, b ü y ü k ihtimalle b u n u D a v u f u n Evi ile Sezar"ın Evi

arasında bir savaş olarak görmüştü. Char lemagne, Papal ık

M a k a m ı tarafından "Yeni Davut" olarak adlandırılmıştı ve Da-

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

- 176-

v u f un soyundan geldiğine dair soy kütükleri hazır landı. İl­

g inç olan şu ki, saraydaki yazıcılar, saraydaki asiller için soyla­

rını N u h p e y g a m b e r e ve A d e m p e y g a m b e r e i leten soy kütük­

leri hazır lamışlardı . C h a r l e m a g n e i n ö l ü m ü n d e n sonra miras­

çıları D a v u t ile olan bu bağlantının farkında olurlardı. Ancak,

C h a r l e m a g n e ' n i n kanından geldiğini ilan eden Avrupa asilza­

delerinin uzun nesi l lere dayanan soy kütükleri tertiplediği ve

çocuklar ına b u n u n gerçek o lduğunu öğrettiği o r tamda, onlar­

da birkaç nesil sonra b u n u n biyolojik bir bağlantı o lduğunu

düşünürlerdi . Hris t iyanlar olarak İ n c i r l e r i okurlardı ve İ-

s a ' n ı n soyunun D a v u f a kadar uzandığ ını gördükten sonra

D a v u t Evi ile olan bağlantı ları nedeniyle, kendilerinin de İ-

sa 'n ın soyundan geldiğini d ü ş ü n m ü ş olmalı lar. Büyük ihti­

malle, P a p a ' n ı n g ü ç ve unvan transfer ettiğini u n u t m u ş o lma­

lılar ve kendilerini Kral D a v u f un direkt soyundan gelen ve

İ sa 'n ın ai lesinden kişiler o larak gördüler. Frankların, Yahudi­

lerden geldiği düşüncesi , Merovenjlerin Yahudi olduklarını

veya D a v u f un ve İsa 'n ın ailesinden olduklarını hiç iddia et­

m e y e n I. Paul tarafından transfer edi len translati o imperi i

hakkının yanlış anlaş ı lmasından kaynaklanmaktadır . Şayet I .

Paul Frankların herhangi bir şekilde İsa 'n ın kanından geldik­

lerini d ü ş ü n m ü ş olsaydı, onlara "İsa Evi" unvanı verirdi "Da­

vut Evi" değil. Bu ona, D o ğ u İmparator luğuna ve İs lam İmpa­

ratorluğuna karşı kullanabileceği çok d a h a güçlü bir propa­

ganda kapısı açardı. Bu, Katol ik teolojisine zarar da vermezdi

çünkü İsa 'nın kuzenler inden geldikleri açıklanırdı. Realpol i t ik

ve I . Paul 'un, Avrupa asillerinin D a v u t u n soyundan geldikle­

rine dair nosyonuna yer veren Vat ikan propagandas ı

(Romanita), mit üreten krallık aileleri tarafından m o d e r n za­

manlara kadar taşındı ve gerçeklikle hiçbir alakası yoktur.

Mehmet U. Sakioğlu

Yukarıdaki resimde 2. Sargon, Asur ve Babil savaş kanunları uyarınca ihanetin

cezasını uygularken. Esirlerin direncini kırmak için üst dudaklarından halka

geçirilirdi ve iple tutulurdu. Yahudi kralı Sidkiya'nın akibeti de böyle oldu:

2.Kr.24:19 "Yehoyakim gibi Sidkiya da RAB'bin gözünde kötü olanı yaptı.

...25: 7 Sidkiya'nın gözü önünde oğullarını öldürdüler; kendisinin de gözlerini

oydular, zincire vurup Babil'e götürdüler." Bu şekilde Davut'un soyunun

Kudüs'de idaresi sona erdi.

Davut" un soyundan gelen son Yahudi Krallığı, Babilliler,

M.S.586"da Kudüs 'ü fethettiklerinde Yahudi halkını esaret altın­

dan sürgüne gönderdiklerinde sona ermişti. Babil esaretinden

Persler tarafından kurtarılarak özgürlüğe kavuştuklarında ve

Kudüs 'e geri döndüklerinde Yahudi Monarşisi restore edilmedi.

Davut 'un soyundan, Yahuda'nın Kralı olabilecek kimse yoktu.

Ama Kildani ordusu Kral Sidkiya'nın ardına düşerek Eriha o-

valarında ona yetişti. Sidkiya'nın bütün ordusu dağıldı. 9 Kral

Sidkiya yakalanıp Hama topraklarında, Rivla'da Babil Kralı'nın hu­

zuruna çıkarıldı. Babil Kralı onun hakkında karar verdi. 10

Sidkiya'nın gözü önünde oğullarını, sonra da bütün Yahuda önder-

- 177-

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

h Yu.19: 32, Bunun üzerine askerler gidip birinci adamın, sonra da İsa'yla

birlikte çarmıha gerilen öteki adamın bacaklarını kırdılar. h MGİ.14:35, 36 Baba mümkünse o saati görmeyeyim, bu kaseyi benden u-

zaklaştır.

- 178-

lerini öldürttü. 11 Sidkiya'nın gözlerini oydu, zincire vurup Babil'e

götürdü. Sidkiya öldüğü güne dek cezaevinde tutuldu. Yer.52:8

Hz. İsa Keşmir'de mi Öldü? Kutsal Kan Kutsal Kâse yazarları, Hz. İ sa 'n ın haçta ö lmemiş

olabi leceğine dikkat çekmektedir ler . İncil anlatı larının karşılaş­

tırmalı analizi, İsa 'nın haçta ö lmemiş o lması gerektiğine dair

bulgular ortaya ç ıkarmaktadır . Örneğin; o, haçta yalnızca 4-6

saat kalmıştı . Halbuki b i r insanın haçta ö lmes i yaklaşık 2-4

gün sürer. Bu nedenle, İsa haçtan indiri l irken sağındaki ve so­

lundaki iki m a h k û m hâlâ sağdı. h G e n ç ve sağlıklı bir erkek

olan İ sa 'nm 4-6 saatte haçta ölmesi adeta imkânsızdır . İsa, haç­

tan kur tu lmak için dua etmişti . O n u n haçta ö l m e k istemediği

buradan anlaşı lmaktadır . İncil anlatı larına göre, İsa 'yı mah­

k û m eden R o m a l ı Vali"nin karısı, İsa 'nın b i r müridiydi ve İ-

sa 'nın ayrıca diğer aristokrat ve yetkili R o m a l ı l a r arasında da

bağlıları vardı. İncil, Romal ı lar arasmda İsa 'nın bağl ı lar ından

oluşan bu ekipten valinin karısının, İsa 'nın haçtan sağ kurtul­

ması için valiyle konuştuğunu anlatır. M u h t e m e l e n Pilatus,

karısının, yüzbaşının ve ismi bi l inmeyen diğer gizli takipçile­

rinin de yaptıkları şefaat müracaat lar ıyla İsa 'nın kurtulması

için ölü rolü yapmasını telkin etmiş olabilir. Bu ihtimali düşün­

m e k için, Pi la tus 'un İsa'yı suçsuz bularak serbest b ı rakma ar­

zusunu ısrarla sergi lemesi ve İsa'nın haçta ö ldürülmemesi için

Pi latus 'un eşinin uyarısının yanı sıra, diğer Romal ı müminle­

rin de şefaat dilekleri ve İsa 'nın da gerçekten 4-6 saat gibi kısa

süre sonra ö lmüş gibi görünmesi ve haçtan indirme işlemleri

esnasında Yusuf 'un tam zamanında b o y göstererek İsa 'nın

vücudunu h e m e n oradan uzaklaşt ırması, önceden kapsamlı

bir kurtarma organizasyonun hazır landığına güçlü işaretlerdir.

Ayrıca, T a l m u d kitabı rüşvet karşılığı haçtan sağ indirilen in-

Mehmet U. Sakioğlu

h Hz. İsa'nın haça gerilmesiyle ilgili detaylı belgeler için bkz. İsa Haçta Öldü

mü? Mehmet U. Sakioğlu, Ozan Yayıncılık, İstanbul.

- 1 7 9 -

sanlardan bahsetmektedir. 1 ' K u r ' a n da, İsa 'nın h a ç a geri lmedi-

ğini, haçtan kurtarılarak göğe çekildiğini anlatır:

"O vakit ki. Allah Teâlâ buyurdu: Ya İsa! Muhakkak seni vefat

ettirecek olan benim ve seni bana yükselteceğim ve seni küfredenler­

den tertemiz kdacağım ve sana tâbi olanları kıyamete kadar seni in­

kâr edenlerden üstün bulunduracağım. Sonra dönüşünüz bana ola­

caktır. İşte o zaman, kendisinde ihtilaf etmiş olduğunuz şeyler hak­

kında ben hükmedeceğim." (3:55)

Kutsal Kan Kutsal Kâse, Hz . İ sa 'n ın kurtuldukan sonra

Mecdel l i M e r y e m ' l e F r a n s a ' y a seyahat etmiş olabileceği tezini

ortaya atmaktadırlar. B u n u destekleyici bir kanıt yoktur ancak

bazı M ü s l ü m a n kaynakları, İ s a ' n m yükseltilişinin, evl i l iğinden

sonra, çocuk sahibi olup doğal ö lümüyle gerçekleşmiş olabile­

ceği y o r u m u n u da yapmaktadır lar . Bu yorumu destekleyici

olarak Pakis tan 'daki bir gelenek, İsa 'nın, yanında ismi Mery­

em olan bir kadınla K e ş m i r ' e geldiğini ve burada ö ldüğünü

rivayet etmektedir . K e ş m i r ' d e k i mezarları da bi l inmektedir.

Çağ ımıza kadar gelen güçlü söylentiye göre, İsa 'nın annesi

yolda öldü ve Muri bölges inde gömüldü. 1 8 7 5 ' e kadar Muri ,

M e r y e m ' i n anısına Meryem o larak adlandırılmıştı; g ü n ü m ü z d e

bölgenin yerlileri mezarı Meryem Ana'nın istirahat yeri o larak

tanımaktadırlar. Mezarı , Yahudi geleneğinde olduğu gibi gü­

ney ve batı yönünde uzanmaktadı r ve kıtlık günler inde yağ­

mura neden olan bir m u c i z e kaynağı olarak Hintli lerle M ü s ­

lümanlar tarafından saygı görmektedir . Bölgede yerleşik gele­

neğe göre; İsa orada evlendi, çocuk sahibi oldu ve orada öldü.

Mezar ın Keşmir bölgesindeki Sr inagar 'da o lduğuna inanıl­

maktadır . H a l k kendisine Yuz Asaf (birleştirici İsa), Şehzade

Nebi ve Hazreti İsa Sahib isimleriyle hitap ett iğinden burası,

bölgenin yerlileri tarafından Yuz Asaf ismiyle biliniyor. Hatta

el indeki soy kütüğüyle İsa 'n ın soyundan olduğunu iddia eden

Sahipzade Beşerat Sel im isminde bir kişiyle de görüşmeler ya­

pılmıştır. Selim, İsa 'n ın çocuklarının annesinin, P a h a l g a m Va-

Da Vinci'nin Kutsal Kâsesi / Tapınak Şövalyeleri'nin Deşifresi

Keşrnirlilerirı, İsa'nın mezarı olduğuna inandıkları türbe.

Sağda, mezarın içerden görünüşü.

- 180-

dis i 'ndeki köylerden b i r inden M e r y e m i sminde bir kadın ol­

d u ğ u n u açıklamaktadır . İnsanlar, babas ına İ sa 'n ın soyundan

o lup olmadığını sorduklar ında, "Evet, fakat ona Yuz Asaf derdik"

diye c e v a p vermektedir . Se l im' in babası ve babaannesi , olağa­

nüstü iyi leştirme yetenekler iy le tanınmaktaydı lar . Geleneksel

olarak, ailenin en b ü y ü k oğlu olan Sel im, Rozaba l ' ın b a k ı m

s o r u m l u l u ğ u n u üstlendi. O bölgede bazı g ö ç m e n İsrail kabile­

lerinin olduğu da bi l inmektedir . Bu geleneğe göre, H z . İ sa 'n ın

soyu K e ş m i r ' d e yaşamaktadı r ! K e ş m i r çevres indeki yerlerin

isimleri, insanların i s im ve soy isimleri İbranice 'y le paraleldir.

Bölgenin yerli lerinin fiziksel yapıları da Y a h u d i fiziğiyle ör-

tüşmektedir .

İsa, m i s y o n u n u n İsrail halkının kaybolmuş koyunlarına yöne­

lik o l d u ğ u n u d ü ş ü n d ü ğ ü n d e n 0 " oraya seyahat e tmiş olabilir.

Aşağ ıda resmi görülen mezar , Rozabal (peygamber in mezar ı )

olarak anı lmaktadır .

Mezar ın gerçekten İsa 'ya ait olup olmadığı , kemiklerin

genet ik araştırması yapı lmadığ ından kesin değildir; ancak bu

olasılık, Da Vinci Şifresi'nin ve Kutsal Kan Kutsal Kâse nin,

İsa 'n ın Fransa 'ya hicret ettiğini tezinden daha inandırıcıdır. En

Mehmet U. Sakioğlu

azından el imizde m e z a r ve sosyo-tarihsel bulgular vardır.

Kutsal Kâse Kutsal Kan, Rennes- le-Château 'yu uluslararası

bir g izem olarak s u n d u ğ u n d a n beri, konuyla alakalı pek ç o k

kitap yayınlandı ve yayınlanmaktadır . 1 9 9 6 ' d a Richard

A n d r e w s ve Paul Schel leberger, The Tomb of God (TanrTnın Me­

zarı) isimli, Sauniere ' in keşfettiği gizli şeyin İ sa 'n ın mezar ı ol­

duğunu savunan kitabı yayınladı. En son olarak İngiliz araş­

tırmacılar G u y Patton ve Robin Mackness , W e b of G o l d (2000

tarihli karton kapak bask ı smdan ismi Secret Power, Sacred

Treasure olarak değiştiri lmiştir) isimli, g izemin ç ö z ü m ü olarak,

M.S. 70 ' te , Romalı lar ın K u d ü s ' t e k i T a p ı n a k t a n taşıdıkları ha­

zine o lduğunu öngördü. Ancak, bu çal ı şmadaki s o m u t belge­

ler aşağıdakileri ortaya çıkarmıştır .

1. Rennes-le-Château'da b u l u n m u ş parşömenler yoktur.

2. Plantard, soy kütüğünü uydurduğunu itiraf etmiştir.

3. Plantard, zaten İ sa 'n ın soyundan gelmediğini de söy­

lemiştir.

4 . Rahip Sauniere ' in servet kaynağı ruhani ayin o k u m a

faaliyeti ve bağışlardır.

5. İsa nın, Mecdel l i M e r y e m ' l e evlendiğine dair kanıt

yoktur.

6 . Mecdel l i M e r y e m ' i n , İ sa 'dan hamile olarak F r a n s a ' y a

geldiğine dair kanıt yoktur.

7. Merovenj ler arasında Yahudi ler yoktur.

8. Merovenj soyunun Sigisbert aracılığıyla d e v a m ettiği­

ne dair hiçbir somut kanıt yoktur.

9. T a p m a k Şövalyeleri ile Siyon Tarikatı aras ında tarihsel

bir bağ yoktur.

10. Siyon Tar ikat ı 'n ın B ü y ü k Üstadlar listesi sahtedir.

1 1 . D a v u t ' u n kanından gelen Avrupa Krall ık soyu yoktur.

- 181 -

DİPNOTLAR

- 1 8 2 -

Mehmet U. Sakioğlu

- 183-

- 184-