Izvestiya Zaman Ozel Sayisi

8
ürkiye'nin Rusya ile iliþkileri 500 yýlý aþkýn köklü bir geçmiþe dayanmaktadýr. Rusya, çok önemli bir komþumuzdur. Sovyetler Birliði, Kurtuluþ Savaþý sýrasýnda Ankara Hükümeti'ni tanýyan ilk büyük güç olmuþtur. 1990'larýn baþýndan bu yana da Rusya Federasyonu'nun baðýmsýz bir uluslararasý aktör olarak ortaya çýkmasýy- la beraber, Türk-Rus iliþkilerinde yeni bir dönem baþ- lamýþtýr. Bu dönemde ekonomik-ticari iliþkilerimiz itici gücü oluþturmuþ ve özellikle son yýllarda iliþkileri- mizde olaðanüstü bir geliþme vuku bulmuþtur. Bu çerçevede, halihazýrda ülkelerimiz arasýnda ikili bir siyasi sorun bulunmadýðýný belirtmek isterim. Ekonomik-ticari iliþkilerimiz son dönemde dikkat çekici boyutlar kazanmýþtýr. Bu baðlam- da, 2008 yýlýnda Rusya, yaklaþýk 38 milyar Do- larlýk toplam ticaret hacmiyle Türkiye'nin en büyük ticaret ortaðý haline gelmiþtir. Enerji alanýndaki iliþkilerimiz, 2003’te fa- aliyete geçen Mavi Akým projesinin de katký- sýyla stratejik nitelik kazanmýþ olup, bu me- yanda, doðal gazýmýzýn 2/3'ünün ve petrolü- müzün yaklaþýk yüzde 25'ini Rusya'dan al- maktayýz. Türk inþaat firmalarýnýn þimdiye kadar Rusya'da üstlendikleri projelerin toplam deðerinin 30 milyar Dolara ulaþmasý, dolayýsýyla Türk müteahhitlerinin tüm dünyada üstlendikleri iþlerin yaklaþýk ¼'ünün Rusya'da olmasý; ayrýca, Türkiye'yi ziyaret eden Rus turistle- rin sayýsýnýn 2008 yýlýnda 3 milyona yaklaþmasý, ekonomik-ticari iliþ- kilerimizin geldiði aþamayý gözler önüne seren somut verilerdir. Keza, 2007 yýlýnýn Türkiye'de Rus Kültür Yýlý, 2008'in ise Rusya'da Türk Kültür Yýlý olarak kutlanmasý vesilesiyle düzenlenen baþarýlý etkinlikler, turizmin yanýsýra halklarýmýzýn yakýnlaþmasýna, birbir- lerini daha iyi tanýmalarýna katkýda bulunmuþtur. Devamý sayfa 3’te T 58 yaþýdaki Abdullah Gül ülkesinin en parlak siyasetçilerinden biri. Bir buçuk yýldýr Türkiye Cumhuriyeti’nin zirve- sinde bulunuyor. Bir ke- sim onu ülkeyi yeni ufuk- lara taþýyan ilerici bir refor- mist, diðerleri de ülkeyi geriye götüren deðerlerin savunucusu olarak görüyor. Futbol takýmý Beþiktaþ’ý ve geçenlerde vefat eden ünlü romancý Cengiz Ayt- matov’un kitaplarýný okumayý çok seviyor. YEKATARINA ZABRODINA Hepimiz biliyoruz ki artýk ko- nuþma özgürlüðü olan ve nis- peten rekabetçi seçimleri olan yeni bir Rusya'da yaþý- yoruz. Türkiye ile Rusya eko- nomi ortak paydasýnda bir takým birlikler oluþturabilir. Çünkü her iki ülkenin eko- nomik çýkarlarý birbirleri- ne rakip deðil. Tam tersine birbirlerini tamamlayýcý nitelikte. Rusya enerji ve hammadde konusunda zengin rezervlere, Türkiye de önemli bir iþ gücüne sahip. Bu açýdan Rus ve Türk sermayesi ekonomik açýdan birbirine çok ya- kýn. SERGEY MARKOV Yeni dünyada yeni bir Rusya ve yeni bir Türkiye CUMHURBAÞKANI ABDULLAH GÜL, ZAMAN VE ÝZVESTÝYA ÝÇÝN YAZDI: 05 Futbolu ve Aytmatov’u seviyor Çok boyutlu ortaklığımız derinleşecek 04 Açýk yüreklilikle söylemek zorun- dayým ki hayatýmýn hiçbir döne- minde Türkiye'de Ruslara karþý sempatinin bu kadar yaygýn ol- duðunu görmedim. Benim gibi gençlik yýllarýnýn önemli bir bölü- münü Soðuk Savaþ döneminde yaþayanlar da bu günkü sýcaklýða hiçbir zaman tanýk olmamýþlar- dýr. Öyle zannediyorum ki karþý- lýklý sevgi ve saygýnýn Türkiye'de- ki gücüne benzer bir psikoloji Rusya'da da mevcut. Rusya'ya yaptýðým seyahatlerde hissetti- ðim budur. EKREM DUMANLI Ýki ülke iliþkileri hiç bu kadar sýcak olmadý 02

description

Izvestiya Zaman Ozel Sayisi Turkce

Transcript of Izvestiya Zaman Ozel Sayisi

ürkiye'nin Rusya ile iliþkileri 500 yýlý aþkýnköklü bir geçmiþe dayanmaktadýr. Rusya,çok önemli bir komþumuzdur. SovyetlerBirliði, Kurtuluþ Savaþý sýrasýnda Ankara

Hükümeti'ni tanýyan ilk büyük güç olmuþtur.1990'larýn baþýndan bu yana da Rusya Federasyonu'nun

baðýmsýz bir uluslararasý aktör olarak ortaya çýkmasýy-la beraber, Türk-Rus iliþkilerinde yeni bir dönem baþ-lamýþtýr. Bu dönemde ekonomik-ticari iliþkilerimiz iticigücü oluþturmuþ ve özellikle son yýllarda iliþkileri-mizde olaðanüstü bir geliþme vuku bulmuþtur. Buçerçevede, halihazýrda ülkelerimiz arasýnda ikili birsiyasi sorun bulunmadýðýný belirtmek isterim.

Ekonomik-ticari iliþkilerimiz son dönemdedikkat çekici boyutlar kazanmýþtýr. Bu baðlam-da, 2008 yýlýnda Rusya, yaklaþýk 38 milyar Do-larlýk toplam ticaret hacmiyle Türkiye'nin enbüyük ticaret ortaðý haline gelmiþtir.

Enerji alanýndaki iliþkilerimiz, 2003’te fa-aliyete geçen Mavi Akým projesinin de katký-sýyla stratejik nitelik kazanmýþ olup, bu me-yanda, doðal gazýmýzýn 2/3'ünün ve petrolü-müzün yaklaþýk yüzde 25'ini Rusya'dan al-maktayýz. Türk inþaat firmalarýnýn þimdiyekadar Rusya'da üstlendikleri projelerintoplam deðerinin 30 milyar Dolara ulaþmasý, dolayýsýylaTürk müteahhitlerinin tüm dünyada üstlendikleri iþlerin yaklaþýk¼'ünün Rusya'da olmasý; ayrýca, Türkiye'yi ziyaret eden Rus turistle-rin sayýsýnýn 2008 yýlýnda 3 milyona yaklaþmasý, ekonomik-ticari iliþ-kilerimizin geldiði aþamayý gözler önüne seren somut verilerdir.Keza, 2007 yýlýnýn Türkiye'de Rus Kültür Yýlý, 2008'in ise Rusya'daTürk Kültür Yýlý olarak kutlanmasý vesilesiyle düzenlenen baþarýlýetkinlikler, turizmin yanýsýra halklarýmýzýn yakýnlaþmasýna, birbir-lerini daha iyi tanýmalarýna katkýda bulunmuþtur. Devamý sayfa 3’te

T

58 yaþýdaki Abdullah Gül ülkesinin en parlaksiyasetçilerinden biri. Birbuçuk yýldýr TürkiyeCumhuriyeti’nin zirve-sinde bulunuyor. Bir ke-

sim onu ülkeyi yeni ufuk-lara taþýyan ilerici bir refor-mist, diðerleri de ülkeyi geriyegötüren deðerlerin savunucusuolarak görüyor. Futbol takýmýBeþiktaþ’ý ve geçenlerde vefat

eden ünlü romancý Cengiz Ayt-matov’un kitaplarýný okumayý çokseviyor. YEKATARINA ZABRODINA

Hepimiz biliyoruz ki artýk ko-nuþma özgürlüðü olan ve nis-peten rekabetçi seçimleriolan yeni bir Rusya'da yaþý-yoruz. Türkiye ile Rusya eko-nomi ortak paydasýnda birtakým birlikler oluþturabilir.Çünkü her iki ülkenin eko-nomik çýkarlarý birbirleri-ne rakip deðil. Tam tersinebirbirlerini tamamlayýcýnitelikte. Rusya enerji vehammadde konusundazengin rezervlere, Türkiyede önemli bir iþ gücünesahip. Bu açýdan Rus veTürk sermayesi ekonomikaçýdan birbirine çok ya-kýn. SERGEY MARKOV

Yeni dünyada yeni bir Rusya ve yeni bir Türkiye

CUMHURBAÞKANI ABDULLAH GÜL,

ZAMAN VE ÝZVESTÝYAÝÇÝN YAZDI:

05Futbolu veAytmatov’useviyor

Çok boyutlu ortaklığımızderinleşecek

04

Açýk yüreklilikle söylemek zorun-dayým ki hayatýmýn hiçbir döne-minde Türkiye'de Ruslara karþýsempatinin bu kadar yaygýn ol-duðunu görmedim. Benim gibigençlik yýllarýnýn önemli bir bölü-münü Soðuk Savaþ dönemindeyaþayanlar da bu günkü sýcaklýðahiçbir zaman tanýk olmamýþlar-dýr. Öyle zannediyorum ki karþý-lýklý sevgi ve saygýnýn Türkiye'de-ki gücüne benzer bir psikolojiRusya'da da mevcut. Rusya'yayaptýðým seyahatlerde hissetti-ðim budur. EKREM DUMANLI

Ýki ülke iliþkileri hiç bu kadar sýcak olmadý

02

12 ÞUBAT 2009 PERÞEMBE2

Açýk yüreklilikle söylemek zorunda-

yým ki; hayatýmýn hiçbir döneminde

Türkiye'de Ruslara karþý sempatinin

bu kadar yaygýn olduðunu görmedim.

Benim gibi gençlik yýllarýnýn önemli

bir bölümünü Soðuk Savaþ dönemin-

de yaþayanlar da bu, günkü sýcaklýða

hiçbir zaman tanýk olmamýþlardýr. Öy-

le zannediyorum ki karþýlýklý sevgi ve

saygýnýn Türkiye'deki gücüne benzer

bir psikoloji Rusya'da da mevcut. Rusya'ya yaptý-

ðým seyahatlerde hissettiðim budur.

Soðuk Savaþ döneminde Türkiye'deki insanlar,

Sovyet iþgalinden çekinir, çeþitli tedbirler alýrdý.

Türklerin de o dönemde Rusya'da sevildiðini sanmý-

yorum. Ýnsanlar arasý iliþkiyi çerçevele-

yen aslýnda iki ülke arasýndaki politika-

lardý. O politikalar "dýþ düþmaný" belir-

liyor, halký da yönlendiriyordu. Bugün

Türkiye ve Rusya arasýnda çok ciddi

dostluklarýn oluþtuðunu görüyoruz.

Bunda devlet adamlarýnýn rolü büyük.

Özellikle Türk Baþbakaný Recep Tayyip

Erdoðan ve Rusya Baþbakaný Vladimir

Putin arasýndaki dostluk, halklar arasý

karþýlýklý saygýyý ve sevgiyi artýrdý. Devlet adamlarý-

mýz arasýnda kurulan dostluk köprüsü, iki ülkenin

ekonomisine de katký saðladý. Artýk sadece iki kom-

þu ve dost ülke deðil; ayný zamanda ticari çýkarlarý

ortak olan iki ortak ülke sayýlabiliriz. Turizm, iki ülke

iliþkisine ayrý bir güzellik kattý, dostluklarý pekiþtirdi.

On binlerce insan seyahatler yapýyor. Artýk Ruslar

Ýstanbul'u, Antalya'yý biliyor; týpký Türklerin Mosko-

va'yý, Petersburg'u bildiði gibi.

Meselenin bir de yatýrým kýsmý var. Bugün bu iki

güzel ülke, birbirinin rakibi olmak yerine birbirinin ta-

mamlayýcýsý olarak birçok ortak projeye imza atýyor.

Ýnþaat sektöründeki tecrübe paylaþýmý doruk noktalarý

zorluyor. Enerji kaynaklarýnýn kullanýmý ve trafiði iki

ülkeyi birbirinden vazgeçilmez kýlýyor. Eðitim faaliyet-

leri iki ülkenin çocuklarýný birbirine dost ve kardeþ ya-

pýyor. Her iki ülkede düzenlenen kültürel aktiviteler,

birbirimizi daha yakýndan tanýmamýzý saðlýyor.

Biz de Rusya'nýn en itibarlý gazetesi Ýzvestiya ile

kýsa bir süre önce benzer bir ortaklýða imza attýk.

Ýstanbul'da imzaladýðýmýz anlaþma ile iki gazete

bundan sonra daha çok iþbirliðine giderek hem

okuyucularýmýzýn daha iyi bilgilenmesini saðlaya-

cak hem de her geçen gün güçlenen Türk-Rus

dostluðuna katký yapacak.

Ýliþkilerin bu kadar yoðun olduðu ve dünyanýn

ekonomik-siyasi olarak çok önemli bir süreçten

geçtiði dönemde Türkiye Cumhurbaþkaný Abdullah

Gül'ün Rusya'yý ziyaret etmesi çok önemli. Bu ziya-

rete Türk basýný da çok önem veriyor, Türk kamu-

oyu da. Bir zamanlar boþuna kaybettiðimiz zaman-

larýn telafisi için daha çok iþbirliðine, daha çok

dostluða ihtiyaç olduðu kesin. Eminim gelecek ne-

siller de bizden bunu bekliyor… *Ekrem Dumanlý, Zaman gazetesi genel yayýn müdürü

EKREMDUMANLI

[email protected]

ürkiye ve Rusya, yüzyýllardýr yoðun iliþki içinde

olan iki büyük ülkedir. Bulunduklarý coðrafyada

siyasi ve ekonomik geliþmeleri etkileme ve yön-

lendirme potansiyeline sahiptirler.

Ýki ülke arasýndaki iliþkiler tarihin farklý dönemlerinde

farklý görünüm arz etmiþtir. Ortak tarihimiz boyunca dev-

letlerimizin bazen karþý karþýya geldiði dönemler olmuþ-

tur. Ancak iliþkilerimizde barýþ ve iþbirliði devreleri de ta-

rihimizin önemli sayfalarýný kapsar.

Rusya, 1919-1923 yýllarý arasýndaki Kurtuluþ Savaþý’-

mýz sýrasýnda bize büyük destek saðlamýþtýr. 16 Mart 1921

tarihinde imzalanan Dostluk ve Kardeþlik Antlaþmasý iliþ-

kilerimizdeki dostluk döneminin ve dayanýþmanýn en

önemli belgesidir.

Ýliþkilerimiz 2. Dünya Savaþý sýrasýnda ve hemen son-

rasýnda bir soðuma ve karþýlýklý güvensizlik dönemini tec-

rübe etmiþtir. Bununla birlikte, 1960 yýlýnda zamanýn Baþ-

bakaný Adnan Menderes'in planlayýp da gerçekleþtireme-

diði ziyaretini izleyen 1965 yýlýnda dönemin Türkiye Bü-

yük Millet Meclisi Senato Baþkanýnýn Moskova'yý ziyare-

tiyle ivme kazanmaya baþlayan iliþkilerimiz, iyi komþuluk

temelinde þekillenmiþtir.

Rusya Federasyonu'nun kurulmasýnýn ardýndan imza-

lanan 25 Mayýs 1992 tarihli "Ýliþkilerin Esaslarý Hakkýnda

Antlaþma" iliþkilerimizin bugünkü düzeye ulaþtýrýlmasý

için mükemmel bir zemin yaratmýþtýr. Geldiðimiz aþama-

da, iliþkilerimizi dostluk ve iyi komþuluðu da aþan karþý-

lýklý güven ve iþbirliðine dayalý çok boyutlu iliþkiler olarak

tanýmlamak yanlýþ olmayacaktýr.

Bugün Türkiye ve Rusya'nýn pek çok uluslararasý ve

bölgesel soruna bakýþ açýlarý birbirine benzemekte ve bu

geliþme uluslararasý platformlarda iþbirliði yapýlmasýna im-

kan tanýmaktadýr. Türkiye'nin Kafkasya Ýstikrar ve Ýþbirliði

Platformu giriþimine Rusya Federasyonu'nun yaklaþýmý

bunun en güzel örneklerinden birini oluþturmaktadýr.

Ekonomik ve ticari iliþkilerimiz de, baþta enerji sek-

törü olmak üzere her alanda 1990'lardan beri sevindi-

rici bir hýzla geliþmiþtir. Ýki ülke ekonomilerinin birbir-

lerini tamamlayan yapýlarý, bu iliþkilerin daha da geliþ-

tirilmesi için yeni fýrsat pencereleri açmaktadýr. Türki-

ye, kaliteli ve rekabet gücü yüksek tüketim ürünleri

üreten bir hafif sanayi ülkesidir, Rusya ise hem enerji

ve hammadde üreticisi hem de aðýr sanayi ülkesidir.

Halihazýrda Rusya, Türkiye'nin bir numaralý dýþ ticaret

ortaðýdýr. Türkiye ise Rusya'nýn dýþ ticaret ortaklarý

arasýnda 7. sýradadýr. Ocak-Kasým 2008 döneminde dýþ

ticaret hacmimiz bir önceki yýlýn ayný dönemine oranla

% 40 artarak 35,5 milyar dolara ulaþmýþtýr. 2008 yýlý iti-

barýyla Türk iþ çevrelerinin Rusya'daki yatýrýmlarýnýn

tutarý 6 milyar dolara ulaþmýþtýr. Türk müteahhitlik

sektörünün Rusya'da aldýðý iþlerin toplamý 25 milyar

dolarý aþmýþtýr.

Türk þirketleri krizde Rusya’yý terk etmediRusya'da 1998'de yaþanan mali kriz sýrasýnda pek çokyabancý þirket Rusya'yý terk ettiði halde, Türk þirketlerive yatýrýmcýlarý bu ülkeye olan inançlarýný kaybetme-miþ ve yatýrým yapmaya devam etmiþlerdir. Ýçinde bu-lunduðumuz küresel mali kriz ortamýnda da Türk þir-ketlerinin ayný þekilde hareket edeceklerine þüphe bu-lunmamaktadýr.

Ekonomik ve ticari iliþkilerimiz, teknik engellerin

çýkarýlmamasý halinde daha da geliþme potansiyeline sa-

hiptir. Bununla birlikte, 2008 yýlý Temmuz ayýnda Rusya

Federasyonu makamlarýnca baþlatýlan gümrük uygulama-

larý nedeniyle kaliteli ve uygun fiyatlý Türk mallarýnýn

Rusya pazarýna giriþinde zorluklar yaþanmaktadýr. Bu du-

rum ise doðal olarak Rus tüketicisine daha az rekabetçi bir

pazar ve tüketim mallarýnýn fiyatlarýnýn artmasý olarak

yansýmaktadýr.

Diðer bir önemli iþbirliði alaný turizmdir. Her yýl ülke-

mizi iki milyondan fazla Rus turist ziyaret etmektedir. Son

yýllarda, turizm iliþkilerini güçlendiren yeni unsur ise Rus

yatýrýmcýlarýnýn Türkiye'de milyonlarca dolar yatýrým ya-

parak dünyanýn en þýk ve pahalý otellerini inþa etmeye

baþlamýþ olmalarýdýr.

2007 yýlýnýn Türkiye'de Rus Kültür Yýlý ve 2008 yýlýnýn

da Rusya'da Türk Kültür Yýlý olarak kutlanmasý kültürel

iliþkilerin geliþmesine ve halklarýmýz arasýndaki yakýnlaþ-

maya önemli katkýlarda bulunmuþtur. Ýki ülke halklarýnýn

birbirlerinin kültürlerini daha da yakýndan tanýmalarý için

karþýlýklý öðrenci deðiþim programlarý yürütülmesi, üni-

versitelerimiz arasýnda iþbirliðinin pekiþtirilmesi, konfe-

ranslar ve sanat etkinlikleri düzenlenmesi gibi faaliyetle-

rin artýrýlmasý gerekmektedir.

Türkiye Cumhurbaþkaný Sayýn Abdullah Gül'ün Rus-

ya ziyareti mevcut iliþkilerimizin daha da ileri götürülmesi

adýna büyük bir fýrsat olacaktýr. Esasen, ülkelerimiz ara-

sýndaki iliþkileri geliþtirmek için yalnýzca devlet adamlarý-

na ve diplomatlara deðil, iþ çevrelerine ve iki ülke halkýna

da büyük görevler düþmektedir.

Bu vesileyle tüm Rusya halkýna saygýlarýmý sunarým.

Ýliþkilerimizin büyüme potansiyeli yüksek

DEİK’ten ekonomik krizden çıkış önerisi:Şirket evlilikleri

ürkiye'nin dýþ ticaret ve ekono-

mik aktivitesini artýrmak amacý

ile 1988 yýlýnda kurulan Türkiye

Dýþ Ekonomik Ýliþkiler Kurulu (DEÝK), ilk

yurtdýþý ofisini Moskova'ya açtý. Rusya

Federasyonu temsilciliðine getirilen Ön-

der Tekeli, yaþanan ekonomik krizden

Rus ve Türk þirketlerin evlilik yaparak çý-

kabileceklerini belirtti. Zaman-Ýzvestiya

ortak sayýsý için sorularýmýzý cevaplayan

Tekeli, "Türkiye ve Rusya, birbirini ta-

mamlayan ekonomilere sahip. Ýkame

edebileceðimiz alanlarý ortaya çýkararak

iþbirliðini öne çýkarmalýyýz." dedi.

2009 yýlýný ortak faaliyet alanlarýnýn

belirlenmesi ve sektörlerin birbirine ya-

kýnlaþtýrýlmasý çalýþmalarý ile geçirecekle-

rini kaydeden Tekeli, "Ýki tarafýn da part-

nere ihtiyacý olduðu bu süreci deðerlen-

dirmemiz gerekiyor. DEÝK, TUSKON,

RUTÝD ve RÝTÝB gibi iþadamlarý dernekle-

ri olarak görevimiz bu olacak. 2010 yýlýna

ticari anlamda özellikle bölgelerde yeni

evliliklerle gireceðimizi ümit ediyorum."

açýklamasýnda bulundu.

Türkiye için Rusya merkezli Avrasya

pazarýnýn artan bir öneme sahip olduðu-

na deðinen Tekeli’ye göre, Avrupa eko-

nomileri geliþim süreçlerini tamamlamýþ

yapýlar. Bu ülkelerin krizden çýkýþ süreçle-

ri zor olacak. Rusya ve Avrasya coðrafya-

sýnda durum farklý. Doygunluða ulaþma-

mýþ bir yapý var. Yatýrýmlarýn durmasý

mümkün deðil. Ýnþaat sektöründe önemli

bir yavaþlama görülse de Soçi 2014 Kýþ

Olimpiyatlarý için yapýlacak inþaatlar

önemli bir fýrsat olarak duruyor.

Ýþbirliðinin sadece mal alým ve satý-

mýndan öteye taþýnmasý gerektiðini ifade

eden Tekeli; "Kalýcý yatýrýmlar þart. Türki-

ye, tüm komþularý ile artan yatýrým ve iþ-

birliðini hedefliyor. Bunun baþýnda da

Rusya Federasyonu geliyor. Þu ana kadar

toplam 10 milyar dolarlýk bir yatýrým ger-

çekleþtirildi. Bu, potansiyelin çok altýnda.

Yapýlacak çok daha büyük yatýrýmlar var.

Kýsa vadeli deðil de, uzun vadeli yatýrým-

larýn buraya gelmesi gerekiyor." dedi.

Rusya'da bürokratik süreç, hukuki ya-

pý ve altyapý çalýþmalarýný hazýrlayarak

Türk yatýrýmcýlara yardýmcý olmayý hedef-

lediklerini ifade eden DEÝK temsilcisi,

"Bölgelerde yan sanayi yatýrýmlarý bizim

öncelik vereceðimiz konulardan olacak.

Vladimir bölgesinde uygulama aþamasýna

geçen ASIA yatýrým böyle bir proje. Bü-

yük holdingler kendi baþýna yatýrým yapa-

biliyor. Orta ölçekli firmalar da artýk Rus-

ya'ya gelerek yatýrým yapabilmeli." ifade-

lerini kullandý.

Ýki ülke iliþkileri hiç bu kadar sýcak olmadý

FARUK AKKAN MOSKOVA, CÝHAN

T

T

Türkiye Dýþ Ekonomik Ýliþkiler Kurulu'nunRusya Federasyonu Temsilcisi Önder Tekeli.

HALÝL AKINCITÜRKÝYE CUMHURÝYETÝ MOSKOVA BÜYÜKELÇÝSÝ

“Türkiye ve Rusya'nýn pek çok uluslararasý ve bölgesel soruna bakýþ açýlarý birbirinebenzemekte ve bu geliþme uluslararasý platformlarda iþbirliði yapýlmasýna imkantanýmaktadýr. Türkiye Cumhurbaþkaný Sayýn Abdullah Gül'ün Rusya'ya yapacaðý devletziyareti mevcut iliþkilerimizin daha da ileri götürülmesi için büyük bir fýrsat olacaktýr.Esasen, ülkelerimiz arasýndaki iliþkileri geliþtirmek için yalnýzca devlet adamlarýna vediplomatlara deðil, iþ çevrelerine ve iki ülke halkýna da büyük görevler düþmektedir.”

Türkiye’nin Moskova Büyükelçisi Halil Akýncý, iki ülkenin ekonomik ve ticari iliþkilerinin, teknik engellerin çýkarýlmamasý halinde daha da geliþme potansiyeline sahip olduðunu vurguladý.

12 ÞUBAT 2009 PERÞEMBE 3

Uluslararasý ve bölgesel konularla ilgili olarak ülke-

lerimizin tutumu büyük ölçüde örtüþmektedir. Dý-

þiþleri bakanlýklarýmýz arasýnda çeþitli konularda ve

seviyelerde düzenli bir danýþma mekanizmasý sür-

dürülmektedir.

2004 yýlýnda Baþkan Putin'in Türkiye'yi ziyareti

sýrasýnda Aralýk 2004'te imzalanan "Türkiye Cum-

huriyeti ile Rusya Federasyonu Arasýnda Dostlu-

ðun ve Çok Boyutlu Ortaklýðýn Derinleþtirilmesine

Ýliþkin Ortak Deklarasyon"da hedef "çok boyutlu

güçlendirilmiþ ortaklýk" olarak tespit edilmiþti. 2004

yýlýndan bu yana üst düzey ziyaret trafiði artarak

devam etmiþ, iliþkilerimiz yeni bir aþamaya doðru

ilerlemiþ ve dostluðumuz ve çok boyutlu ortaklý-

ðýmýz daha da derinleþtirilerek geliþmiþtir.

Bu meyanda, 12-15 Þubat 2009 tarihleri arasýn-

da Moskova ve Kazan þehirlerine giderek Rusya'ya

bir devlet ziyaretinde bulunacaðým. Bu vesileyle

Devlet Baþkaný Sayýn Medvedev'le önümüzdeki

dönem zarfýnda her alanda ilerlemesini hedefledi-

ðimiz iliþkilerimize ait bir nevi yol haritasý üzerinde

görüþ alýþveriþinde bulunacaðýz.

Ziyaretim vesilesiyle Devlet Baþkaný Medvedev

ile, ayrýca bölgesel ve uluslararasý konularda görüþ

alýþveriþinde bulunmayý planlýyorum. Bu ziyare-

tin ikili iliþki ve iþbirliðimize yeni bir ivme vereceði

kanaatindeyim. Esasen, geçmiþ dönemlerde yapý-

lan en üst düzeydeki karþýlýklý ziyaretler baþta si-

yasi ve ekonomik iliþkilerimiz olmak üzere, her

alandaki iliþki ve iþbirliðimize olumlu þekilde yan-

sýmýþ, teknik-bürokratik seviyede ortaya çýkan

bazý sorunlu hususlar dahil, tüm meselelerin da-

ha kolay çözümlenmesi için olumlu bir ortam

saðlamýþtýr.

Ziyaretim sýrasýnda Rusya'nýn en zengin bölge-

lerinden biri olan ve Türkiye'nin de özel iliþkiler

içinde bulunduðu Rusya Federasyonu Tataristan

Cumhuriyeti'ne de giderek Cumhurbaþkaný Sayýn

Þaymiyev ile görüþeceðim.

RF ile iliþkilerimizin mevcut düzeyinin muhafa-

zasý ve daha da geliþtirilmesinin, halklarýmýzýn bir-

birlerine yönelik olumlu duygularýný daha da pekiþ-

tireceðine, Türk-Rus iliþki ve iþbirliðinin bölgemiz-

deki barýþ ve istikrara katký yapmaya devam edece-

ðine inanýyorum. Bu vesileyle, dost Rusya Federas-

yonu halkýna en iyi dilek ve selamlarýmý iletiyorum.

umhurbaþkaný Abdullah Gül'ün

resmi bir ziyaret gerçekleþtireceði

Rusya, Türkiye'nin en önemli ticari

partnerlerinden biri haline geldi. 1991 yýlýn-

da eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Bir-

liði'nin (SSCB) daðýlmasýndan sonra yeni

bir sürece giren iki ülke ticaret hacmi 1,5

milyar dolar düzeyinde seyrederken son

yýllarda hýzla artýþa geçerek bugün 40 mil-

yar dolar seviyesine týrmandý. Ticari iliþkile-

rin geliþmesi sevinilecek bir durum gibi gö-

zükse de, ticari denge açýsýndan bakýldýðýn-

da Türkiye açýsýndan üzülünecek bir durum

söz konusu. Geçen yýl Rusya'ya 6,4 milyar

dolar ihracat yapýlýrken bu ülkeden 31 mil-

yar dolarlýk ithalat yapýldý.

Ýthalattaki artýþta geçen temmuzda 150

dolara kadar çýkan ham petrolün etkisi bü-

yük. Türkiye, doðalgaz ve petrol ihtiyacýný

aðýrlýklý olarak Rusya'dan karþýlýyor. Cum-

hurbaþkaný Gül'ün ziyaretinin ana gündem

maddelerinden birini Türkiye'nin aleyhine

geliþen bu ticari rakamlar oluþturacak. Dýþ

Ekonomik Ýliþkiler Kurulu (DEÝK) bünye-

sinde faaliyet gösteren ve Türk-Rus Ýþ Kon-

seyi'nin de üye olduðu Türk-Avrasya Ýþ

Konseyleri Koordinatörü Tuðrul Erkin,

Cumhurbaþkaný'nýn ziyaretinde öncelikle

Rusya'ya yapýlan ihracatýn artýrýlmasý üze-

rinde durulmasýný istiyor.

Türkiye-Rusya ticari iliþkilerindeki ilk

atýlým 1986'lý yýllara dayanýyor. Dönemin

Baþbakaný Turgut Özal, SSCB ile 25 yýllýk

ilk doðalgaz anlaþmasýný imzaladý. Anlaþ-

mayla Türkiye, doðalgaz kullanýmýna ge-

çerken, Türk mallarý yavaþ yavaþ Rus pa-

zarlarýnda yer almaya baþladý. Rusya ile ya-

pýlan ilk gaz anlaþmalarýnda, satýn alýnan

gaz bedelinin bir bölümünün mal ve hiz-

met olarak ödenmesi þartýnýn konmasý, sa-

bundan sývý yaða birçok Türk ürününün

hýzla Rus pazarlarýna girmesini saðladý.

Bavul ticaretiyle ikili ticaret arttý1993'ten itibaren bavul ticaretinin devreye

girmesiyle, ikili ticaret hýz kazandý. Ancak,

bu dönemde yeni kurulan Rusya Federas-

yonu'nun gaz bedelinin mal karþýlýðý öden-

mesi þartýný iptal etmesi ve Türk tarafýnýn

buna sessiz kalmasý, Türkiye aleyhine bir

durum doðursa da ayný dönemde bavul ti-

caretinde yaþanan canlýlýk bu olumsuz du-

rumu örtbas etti. Yýllýk 3-4 milyar dolarlara

kadar çýkan bavul ticareti, Türkiye'nin cari

açýðýný azaltan önemli bir kalem olarak

gösteriliyordu. Ancak, bavul ticaretinin

2000'li yýllardan itibaren Rusya'nýn kýsýtla-

masýyla yavaþlamasý, ikili ticaretin yeniden

ve hýzla Türkiye aleyhine geliþme göster-

mesine yol açtý. Rusya Federasyonu'nun

kurulmasýyla Türk müteahhitlerin inþaat

sektöründe önemli ihaleler kazanmasý, ikili

ticarette yeni bir süreci baþlattý.

Ýki ülke firma ve iþadamlarýnýn karþýlýklý

olarak yaptýðý doðrudan yatýrýmlar, ciddi ra-

kamlara ulaþtý. Geçmiþte Türkiye'de Petkim

gibi dev sanayi tesislerinin kurulmasýný ger-

çekleþtiren Rusya, son yýllarda Tüpraþ ve Pet-

kim gibi dev özelleþtirmelerden dýþlanýnca

Ruslar üzerinde olumsuz etki meydana geldi.

Dýþ Ekonomik Ýliþkiler Kurumu (DEÝK) verile-

rine göre Rusya'nýn Türkiye'ye olan yatýrýmla-

rý 3,5 milyar dolarý buldu. Turkcell'in ortaðý

Alfa Grubu ve Gazprom öne çýkan Rus firma-

larý. Buna karþýn sadece Enka'nýn Rusya'da

yaptýðý yatýrýmlarýn tutarý 4 milyar dolarý bulu-

yor. Enka'nýn yaný sýra TOBTÝM Ticaret Mer-

kezi, Arçelik, Þiþecam, Efes Grubu, Ramstore,

Zorlu, Eczacýbaþý, Adopen, Ütüsan, Muya,

Netaþ, Teba gibi þirketler de bu ülkede da

önemli yatýrýmlarý olan Türk þirketlerinin ba-

þýnda yer alýyor. Bunun yanýnda tekstilden gý-

daya irili ufaklý çok sayýda küçük ve orta boy

Türk þirketinden söz etmek mümkün.

‘Trilyon dolarlýk pazarý kazanmalýyýz'Rusya, 150 milyonu bulan nüfusu ve dünya-

nýn en önemli petrol-doðalgaz rezervleriyle

dev bir pazar konumunda. Türkiye'nin Mos-

kova Büyükelçiliði Ticaret Müþteþarlýðý verile-

rine göre 2007 yýlý itibarýyla Rusya'nýn Gayri

Safi Milli Hasýlasý (GSMH) 1,2 trilyon dolarý

geçti. Son yýllardaki petrol gelirleriyle bu ra-

kam çok daha yukarýlara çýktý. Türk-Avrasya

Ýþ Konseyleri Koordinatör Baþkaný Tuðrul Er-

kin, Türkiye'nin bu büyük pazarý kazanmasý

gerektiðini söylüyor. Cumhurbaþkaný Gül'ün

ziyaretinde Rusya'ya olan ihracatýn artýrýlma-

sýna odaklanýlmasýný vurgulayan Erkin, þun-

larý aktardý: "Son yýllarda artan petrol ve do-

ðalgaz fiyatlarý, iki ülke ticaretininde Türkiye

aleyhine artýþa sebep oldu. Ancak petrolde

önemli bir düþüþ var ve bu Türkiye lehine bir

durum oluþturuyor. Fakat bir de olumsuz et-

kisi var; Türk müteahhitlerin Rusya'da yaptýðý

iþ hacmi daralýyor. Bunu artýrmanýn yollarý

zorlanmalý, müteahhitlere yeni iþ alanlarý bu-

lunmalý, saðlam iþler verilmeli. Büyük yatý-

rýmlarý Türk þirketlerinin yapmasý saðlanýrsa,

hem istihdam hem de ticaret hacmine olum-

lu katkýsý olacaktýr. Sayýn Cumhurbaþkanýmý-

zýn ziyaretinde bu konularda önemli mesafe

alýnmasýný bekliyoruz."

Türkiye, Rusya ile ticarette denge istiyor

C

“Çok boyutlu ortaklýðýmýz derinleþecek”BÝRÝNCÝ SAYFADAN DEVAM

İSMAİL ALTUNSOY ANKARA

Yýl Ýhracat Ýthalat1992...............442 ................1.0401995...............1.238 .............2.0822000...............643 ................3.8862005...............2.371 .............12.8172008...............6.482 .............31.318*Milyon dolarKaynak: Dýþ Ticaret Müsteþarlýðý (DTM), Dýþ Ekonomik Ýliþkiler Kurumu (DEÝK)

Türkiye ile Rusya arasýndaki ticaret hacmi

1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007Doðalgaz(milyar m3) .....532,6 .....551,3 ....551 ........545..........542,4.......555,4......578,6 .....591 .......598 .......612,1.......607,4Ham petrol(milyon ton).....307,4 .....304,3 ....304,8 .....323,3 .......348,1.......379,6......421,4 .....458,8 ....470 .......480,5.......491,3

Kaynak: Statistical Review of World Energy 2008

Rusya, önde gelen doðalgaz ve petrol üreticisi bir ülke

2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007ÝHRACAT ............105,6 ............103 ..............106,9 ............135,4 ............183,4............245,3 ........304,5 ........352, 473ÝTHALAT.............44,9 ..............53,4 .............60,5 ..............76,1 ..............96,3..............125,1 ........163,9 ........199, 708*Milyon dolarKaynak: T.C. Moskova Büyükelçiliði Dýþ Ticaret Müsteþarlýðý

Rusya’nýn dýþ ticareti sürekli fazla veriyor*

Rusya, dünyanýn öndegelen doðalgaz ve petrol üreticisi ülkeleri arasýnda yer alýyor. Türkiye ile Rusya arasýndaki ticaret hacminin önemli bölü-münü doðalgaz oluþturuyor. Bu durum, iki ülke arasýndaki ticaret dengesinin Türkiye aleyhine devam etmesinin temel nedenini oluþturuyor.

Cumhurbaþkaný Gül ile Rusya lideri Medvedev geçtiðimiz yýl bir araya gelmiþti.

12 ÞUBAT 2009 PERÞEMBE4

epimiz biliyoruz ki artýk konuþma özgürlüðü olanve nispeten rekabetçi seçimleri olan yeni bir Rus-ya'da yaþýyoruz. Devlet ideolojisi olmayan, ancak

kilisesi olan. Bir süper güç ülke statüsü olmadan, herhangibir dünya ülkesine seyahat etme özgürlüðüne sahip. Yarý-nýndan emin deðil, ancak zengin olma ihtimali olan birRusya.

Komþularýmýzýn ne denli hýzlý deðiþtiklerini fark ettik.Bir zamanlar güneþli misafirperver bir ülke olan Gürcistan,þu anda bize karþý nefret dalgasýný yöneltiyor. Daha öncebizden farký olmayan kardeþ Ukrayna, þu anda Rusya'nýnjeopolitik düþmanlarý tarafýndan iþgal edilmiþ ve Kiev'e po-lis devlet olmasý empoze ediliyor. Bunlar Rus gönlünü acý-tan muazzam jeopolitik deðiþiklikler. Onlar bizim için de-vasa bir meydan okuma.

Ancak yeni dünyada sadece yeni problemlerle kaþýlaþ-madýk, yeni imkanlara da sahip olduk. En önemli ikisi Çinve Türkiye. Herkes fark etti ki, Rusya ve Çin yenilendi. Ya-kýn bir zamanda herkes farkýna varacak ki; Türkiye de yeni-leniyor.

1920'li yýllarda Türkiye dev bir deðiþim geçirdi. OsmanlýÝmparatorluðu, Karadeniz, Kafkas ve Balkanlar'da RusyaÝmparatorluðu’nun jeopolitik düþmaný olarak görülüyordu.Ancak Birinci Dünya Savaþý faciasýndan sonra Kemal Ata-türk öncülüðünde yenilenen Türkiye ile Bolþevik Rusya,Batý emperyalizmine karþý kendilerini müttefik olarak bul-du. Efsanevi Kýzýl komutanlar -Varaþýlov, Budenniy ve di-ðerleri- Türk askerlerine destek saðladý ve Türk halký tara-fýndan kahraman ilan edildi. Türkiye ve Rusya çok yakýnmüttefik oldular ve baþka da müttefikleri olmadý.

Tarih nereye çýkaracak?Ýkinci Dünya Savaþý’ndan sonra Türkiye Batý’ya baðlý halegeldi ve Soðuk Savaþ’ta 60 yýllýk NATO ve ABD'nin bölge-de Sovyetler Birliði'ne karþý en önemli olmasa da bir üssühaline geldi. Bugün Sovyetler Birliði yok, "Soðuk Savaþ" dayok. NATO artýk ABD'nin sürekli itaat eden bir müttefiðide deðil.

Washington, Ankara'dan Irak Savaþý için askerlerinTürkiye topraklarýný kullanmasý için izin istedi, fakat Türki-ye Amerikalýlarýn isteðini reddetti. ABD, Türkiye'den KuzeyIrak'a askerlerini sokmamasýný istedi, ancak Türkiye, KuzeyIrak'ta PKK'ya karþý savaþ baþlattý.

Güney Osetya'daki aðustos savaþýndan sonra Amerika,Rusya'yý korkutmak için Karadeniz'e kendi gemilerini sok-mak istedi. Türkiye ise 1936 yýlýnda imzalanan MontröAntlaþmasý’na dayanarak Amerika'nýn bunu yapmasýnaizin vermedi. Montrö Antlaþmasý’na göre Karadeniz sahil-lerine sahip olmayan ülkelerin Karadeniz'e sadece belirlitonajla ve kýsa süreli þekilde gemilerini sokma haklarý bulu-nuyor. Ýhtilaftan hemen sonra Türkiye Baþbakaný Mosko-va'ya geldi ve Batý'nýn sert eleþtirilerine karþý “de facto”Rusya'nýn yaptýklarýný anlayýþla karþýladý ve böylelikle zorgününde destek vermiþ oldu.

Türkiye artýk ABD'nin gerçek müttefiði deðil. Bu gerçe-ðin Türkler dahil henüz kimse farkýnda deðil. Aslýnda þim-dilik Türkiye, ABD'ye karþý sert hareketlerde bulunmuyor,çünkü gelecekte ona baský yapabilmek için süper güçlemüttefiklik imajýný korumak istiyor. Türkiye artýk ABD'ninmütteffiði deðil, çünkü Türk realitelerindeki ABD'nin rolüdeðiþti.

Daha önce Washington, Ankara'da belirli problemlerinçözülmesinde yardýmcý oluyordu: Ýçeride komünist tehlike-sini bastýrmak; bedava ya da düþük fiyatla silahlandýraraksiyasi sisteminin istikrarýna destek olmak; bununla birlikteaskeri darbeleri legalize etmek. Ve son olarak AmerikalýlarTürk ekonomisine yatýrýmda da bulundu.

Þimdi ABD, Türkiye'nin sorunlarýný çözmüyor, aksineproblem oluþturuyor. Kürtlerin Türk hükümeti ile mücade-lesinde onlara yardýmcý olan ABD'nin doðurduðu Irak'takibaðýmsýz Kürdistan’dýr. ABD, Müslümanlarý radikalleþtiri-

yor, Amerika ve müttefiklerine karþý kin besleyen terörgruplarýnýn meydana gelmesini saðlýyor. ABD, Irak'ta, Kaf-kasya'da ve Ýran'da savaþ çýkartarak bölgeyi istikrarsýzlaþtý-rýyor. Bu yüzden birkaç yýldýr uluslararasý anketlere göreTürk halký Amerikan karþýtý tutumunda dünya lideri konu-munda.

Hayallerin yýkýmý60 yýldýr Türkiye dýþ politikasýnýn direklerinden biri olanAmerikan müttefikliði böyle sallandý. Bu direk her an yýký-labilir. Ýkinci öncelik olan son 40 yýlýn Avrupa perspektifi desilinmeye baþladý. Avrupa Birliði'ne üyelik güzel bir amaçtý.Türkiye'nin Avrupa tipi siyasi ve ekonomik yapýsýný güçlen-direbilirdi. Ýspanya örneðinde olduðu gibi AB'nin yardýmödeneklerini almasýný ve ekonomisinin hýzlý bir þekilde bü-yümesini saðlayabilirdi. Fakat bugün bu stratejik amacaulaþmanýn 40 yýllýk sabýrlý beklentinin sonunda mümkünolmadýðý görüldü.

AB geniþlemekten yoruldu. Ýslamcý olduðunu iddiaedenlerin gerçekleþtirdiði terör saldýrýlarýndan sonra Avru-pa toplumunda Ýslamofobi artýyor. Fransa Anayasasý'ndayapýlan son deðiþikliklere göre Avrupa Birliði'nin geniþle-mesi halk referandumuna baðlandý. Herkes hatýrlýyor ki;radikal Araplar Paris'te otomobiller yaktý, ilçelerin altýný üs-tüne getirdi ve bazý Fransýz þehirleri polisin bile girmeyekorktuðu kriminal bölgeler haline getirildi. Bundan sonrayorgun Fransýz halkýnýn 70 milyonluk Türk-Müslüman'ýnAvrupa Birliði'ne katýlmasýna razý olacaðý düþünülemez.

Böylelikle Türkiye dýþ politikasýnýn temelini oluþturanana hedef ve müttefiðini kaybetti. Türk liderleri hâlâ ABüyeliði konusunda konuþuyorlar, ancak katýlým müzakere-lerini baþlatmayý bile baþaramýyorlar (ki müzakereler 30 yýlsürebilir ve sonucu da bilinmiyor).

Sonuç olarak Türk dýþ politikasýnýn yönü, Reuters ajan-sýnýn ve Amerika’nýn Foreign Policy dergisinin düzenlediðiinternet-anketine göre "dünyanýn önde gelen entelektüeli"olarak seçilen meþhur halk önderi Fethullah Gülen'in birifadesinde yer alan ‘sonbahar rüzgarý ile düþen yaprak' yo-rumunu hatýrlatýyor.

Þu anda Türk elit tabakasýnda dýþ politikanýn yönününtamamen deðiþmesi gerektiði anlayýþý artýyor. Türkiye, Ýs-lamcýlýk yönünde yol alamaz, çünkü bu onu içten parçalar.Bütün büyük þehirlerin halký Avrupalý, laik, orta sýnýftanoluþuyor. 1990'lý yýllarda Türkiye, Türk dili koalisyonunukurmayý denedi, fakat bu proje Azerbaycan dýþýnda sonuç-suz, pahalý ve zor proje olarak kaldý. Peki o zaman nereyegitmeli? Bu soru Türkiye için çok keskin bir hal alýyor. ÜlkeABD'den ve AB'den daha baðýmsýz olmaya çalýþacak ve ye-ni müttefikler arayacak.

Avrupa modeli arayýþý varTürkiye'de çok önemli deðiþimler gerçekleþiyor. Amerikankarþýtlýðý artmakta. Ýnsanlar Avrupa Birliði anlayýþýndanmemnun deðil. Batý karþýtlýðýný sadece Ýslamofobi ve malikrizle açýklayamayýz. Türkiye'nin kültür ve gelenekleri debu karþýtlýðý destekliyor. Milli kimlik, gelenek ve dini deðer-lerle birlikte olan bir Avrupa modeli arayýþý var. Ýfade öz-gürlüðü, demokratik seçim, hukukun üstünlüðü, etnik vedini tolerans ve hoþgörünün olduðu bir anlayýþ.

Bu yüzden Türkiye'de her geçen gün mutedil Ýslamî de-ðerlerle birlikte yaþama daha popüler hale gelmekte. Avru-pa yönelimli Ýslami model ve orta yolu temsil eden RecepTayyip Erdoðan'ýn partisi seçimlerde büyük bir destek aldý.Sonuç olarak uzun süreden bu yana ilk defa tek parti hükü-meti oluþtu. Ve muhafazakar gelenek cumhurbaþkanlýðýnaAbdullah Gül'ü getirdi. Siyaset dýþý duran Fethullah Gülenve onun sevenleri mutedil Ýslam anlayaþýnýn ideolojik te-melini geliþtirdi. Onlar Avrasyalý entelektüellerle birlikteçok güçlü temelleri olan Diyalog Avrasya Platformu'nukurdu. Gülen'in düþüncelerinden etkilenen müteþebbislerbütün dünyada 800'ü aþkýn eðitim kurumu açtý. Bu okullar-da kalite, evrensel ahlaki deðerler, din, dil ve ýrk ayrýmý yap-maksýzýn birlikte yaþama düþüncesi öne çýkarýlýyor.

Mutedil Ýslam'ý temsil eden Erdoðan, Gül ve Gülen bi-

zim için iki açýdan önemli. Öncelikle Türkiye, Ýslam dünya-sýnýn entegrasyonu açýsýndan dýþ politikada önemli bir roloynayabilir. Bunlar radikal Ýslam'ýn temsilcilerinden (El-Ka-ide, Hizbuttahrir, Hizbullah, Hamas) veya iþbirlikçi politi-kacýlardan, özellikle Arap ülkelerinde görülen politikacý veiþadamlarýndan çok farklý bir yerde duruyor.

Ýkinci olarak Erdoðan, Gül ve Gülen'in Batý kurumlarýile milli kimlik arasýndaki birleþtirici düþünceleri Rusya içinçok faydalý. Batý Avrupa’da Hýristiyanlýk sonrasý sekülerleþ-me tecrübelerine göre bu anlayýþ Rusya ve Türkiye açýsýn-dan önemli. Türkiye'deki iç ve dýþ geliþmeler, Rusya ileoluþturabileceði birliðe doðru ilerliyor.

Moskova, yol ayrýmýndaMoskova dýþ politikasýnýn yönünü belirlemekte bazý zor-luklar yaþamakta. Avrupa Birliði'ne karþý durmakta, aynýzamanda kendine bir ortak aramakta. Rusya’nýn doðal kay-naklarýnýn kullanýmýnda egemenliðini sýnýrlandýracak giri-þimlere karþý bir refleksi var. Ayný zamanda Washington veBrüksel'den yönelen düþmanca ve demokratik olmayanyaklaþýmlarla da mücadele etmek zorunda.

Diðer taraftan Batý ve eski Sovyetler Birliði coðrafyasýRusya için çok önemli. Bu insanî yönü dahil Batý teknoloji-sini kullanma imkaný saðlamakta. Bunlar arasýnda devletpolitikasý, rüþvetle mücadele, siyasi çoðulculuðun garantiedilmesi gibi kavramlar var. Ayrýca Rusya'nýn baðýmsýzlýðý-ný koruyabilmesi için eski Sovyet coðrafyasý ile entegrasyo-nu saðlayabilir.

Rus dýþ politikasý için yeni kaynaklar gerekli. Þangay Ýþ-birliði Örgütü çerçevesinde Çin'le oluþturulan orta ölçekliaskerî ve politik birlik önem arz ediyor. Ýkinci kaynak olarakda Türkiye ile ekonomik ve siyasi iþbirliði gösterilebilir.Böyle bir birlik Moskova'nýn dýþ politik potansiyelini güç-lendirebilir. Türkiye, dünya politikasýnda önemi en çok farkedilemeyen bir ülke konumunda. Borsa’da hisselerin kýy-meti düþükken almak gerekir. Biz Türkiye'ye böyle bir itti-fak önermemiz durumunda, bir çok ülke farklý bir gözleTürkiye'ye bakmaya baþlayacak.

Jeopolitik devrimTürkiye'nin ‘Tek Ekonomik Birlik' ya da ‘Avrasya Ekono-mik Topluluðu’na' dahil olmasý özellikle bazý ülkelerin ko-numlarýný çok güçlendirir. Örneðin Türkiye'nin hemen ar-dýndan Ankara ve Moskova ile ortaklýk iliþkilerini geliþtir-meye çalýþan Azerbaycan bu yapýya dahil olabilir. AvrasyaEkonomik Topluluðu konusunda Ukrayna'nýn konumu-nun deðiþmesi düþük ihtimal. Þu anda Ukrayna, kendileri-nin ikna edilmeye çalýþýldýðýný düþünüyorlar. Bundan dolayýçok fazla hata yapýyorlar. Ukrayna eliti ülkelerinin olmasýgereken yerin daha yapýcý ve anlayýþlý ülkelerin yaný oldu-ðunun farkýndalar.

Avrasya Ekonomik Topluluðu, üç temele dayanan biryapý olmalý: Avrupa Birliði üyesi olmaktan çok AB ile mak-simum iþbirliðini öngören bir anlayýþ. Bu anlayýþ 30-40 yýlöncesinde var olan AB karþýtý düþünce gibi deðil. Avrupa veAsya'yý birbirine baðlayan AB'ye benzeyen bir birlik olmasýgerekiyor. Avrasya Ekonomik Topluluðu'nun prensipleriAvrupa Birliði prensipleri ile paralellik olmalý. Siyasi olarakAB içinde olmasa da maksimum iþbirliði öngörülmeli.

Ekonomik ortaklýðýn paralelinde politik ortaklýk da Tür-kiye'nin teklif ettiði Kafkasya Ýþbirliði ve Ýstikrar Platformuçerçevesinde geliþebilir. Bu platform sadece Gürcistan, Er-menistan ve Azerbaycan deðil, ayný zamanda Rusya, Türki-ye ve Ýran'ý da içine alabilir. Ayný þekilde Kafkasya'da istik-rarsýzlýða sebep olan ABD gibi güçlerin bölgeden çýkarýlma-sýný saðlayabilir.

Bu amaçlarý baþarabilmek ve Rusya-Türkiye stratejikortaklýðýný geliþtirmek için pozitif bir program oluþturulma-sý gerekiyor. Bu programýn etrafýnda sivil toplumdan,iþadamlarýndan Rusya-Türkiye iliþkilerini geliþtirilmesi içinçalýþan politikacý ve uzmanlardan oluþan bir koalisyon ku-rulabilir. Böyle bir birlik, yeni Rus dýþ politikasýnýn yeni je-opolitik dünyadaki yansýmasýný da saðlar. Bu tür oluþumlarþimdiden yapýlýyor.

Yeni dünyada yeni bir Rusya ve yeni bir Türkiye

Nasýl dost olabiliriz?Önce ekonomiden baþlamak lazým. TürkiyeRusya, Belarus ve Kazakistan'la birlikte Eu-rAsEC (Avrasya Ekonomik Topluluðu) teme-linde 'Tek Ekonomik Birlik' oluþturabilir.Kendi ulusal çýkarlarýný düþünmeyen, dýþ po-litikasýný Washington'a baðlý Ukrayna yerineböyle bir yapýda yer alabilir.

Türkiye'nin ve Rusya'nýn ekonomik çýkar-larý rakip olmak yerine tamamlayýcý. Rus-ya'da Türkiye'de olmayan var; enerji, yeraltýkaynaklarý, temel endüstri (nükleer, uzay veaskeri teknoloji), geliþmiþ eðitim sistemi.Türkiye'de ise Rusya'da olmayanlar var; tran-sit bir bölge olmasý, önemli bir iþ gücü fazla-lýðý, inþaat, ticaret, hafif sanayi ve turizm deçok güçlü orta ölçekli iþletmeler.

Rus ve Türk sermayesi ekonomik yapý açý-sýndan birbirine çok yakýn. Ýkisi de büyük paza-ra ihtiyaç duyuyor. Avrupa Birliði pazarý ikiekonomi için gittikçe daralacak. Türkiye'ninAvrasya Ekonomik Topluluðu gibi bir alanagirmesi Türk ekonomisi için altýn fýrsat saðla-yacak. Bu yapý ile Avrupa Birliði ve ABD ile ya-pýlan görüþmelerde elini güçlendirecek. Her-kes Türkiye'nin dünya politikasý için önemliaktör olduðunu anlamasýný saðlayacak.

Bana göre Türkiye'nin elitleri Rusya ile buþekilde bir iþbirliðine girmeye hazýr deðil. Elit-ler eski alýþkanlýklarýn etkisi altýnda. Ama ön-ceki döneme ait paradigmalarýn deðiþmesi ikigrup arasýnda önemli bir ayrýþma doðurdu.Batý yanlýsý Ýslamcý Erdoðan'la Batý karþýtý velaik askeri kanat arasýnda. Ancak Batý yanlýsýErdoðan (Türkler kendisini Türk Putin'i olarakniteliyor) Aðustos 2008 savaþýnda ne ABD'yi nede Gürcistan'ý destekledi. Rusya'yý destekledi.Rusya yeni dostlar arayan Türkiye'ye net biralternatif olarak Avrasya Ekonomik Topluluðuve Siyasi Stratejik Ortaklýk teklifini sunmalý.

Rusya Parlamentosu’nun alt kanadý Duma milletvekillerinden siyaset bilimci Sergey Markov, Rusya ile Türkiye arasýndaki stratejik ortaklýðý geliþtirmek için sivil toplum, iþ adamlarý ve politikacýlardan oluþan bir koalisyon kurulabileceðini savunuyor.

SERGEY MARKOVSÝYASET BÝLÝMCÝ / DUMA MÝLLETVEKÝLÝ

H

12 ÞUBAT 2009 PERÞEMBE 5

usya Bilimler Akademisi Þarkiyat Ensti-

tüsü Direktörü ve Diyalog Avrasya Plat-

formu Onursal Baþkaný Prof. Dr. Rastis-

lav Borisoviç Ribakov, Rusya Türkiye iliþkilerinin

halklar nezdinde geliþtiðini, artýk farklý bir dilin

kullanýldýðýný söyledi. Ýzvestiya-Zaman eki için

düþüncelerini açýklayan Rus bilim adamý, "Son

dönemde Rusya, Türkiye iliþkilerinin geliþimini

ekonomik ve siyasi gerekçelerle izah etmek ye-

terli deðil. Artýk milyonlarca Rus Türkiye'ye gidi-

yor ve Türk kültürünü yakýndan tanýyor. On bin-

lerce Türk de inþaat þirketleri ile bizim geliþimi-

mize katký saðlýyor. Hepsi de burada bizimle bir-

likte yaþýyor. Bu sýradan insanlarýn temasý ile olu-

þan yakýnlaþma tasavvur üstü." dedi.

Deðiþen bir Türkiye olduðunu, bunun fark

edilmesi gerektiðine iþaret eden Ribakov, "Tür-

kiye'de ilk kez 1966 yýlýnda bulundum. O za-

manki Türkiye ile þimdiki Türkiye arasýnda

daðlar kadar fark var. Türkiye'de geliþen yeni

bir nesil var. Bu nesil küreselleþirken yeni bilinç

düzeyine ulaþmýþ. Kendi kültür ve deðerlerini

kaybetmemiþ. Bu 30-40 yaþýndaki gençler beni

çok etkiliyor. Türkiye'de yaþayanlar için normal

olabilir. Ama bu deðiþimin iyi anlaþýlmasý gere-

kiyor." ifadelerini kullandý.

Türkiye'de de her ülkede olduðu gibi bir kýsým

sorunlarýn olduðunu, ancak bu sorunlarý çözmeye

yönelik bir çaba olduðuna iþaret eden Ribakov

þunlarý söyledi: "Türkiye, var olan sorunlarýný

bahsettiðim genç nesli ile çözmeye hazýr. Siyasi,

ekonomik ve diplomatik alanda iki ülke iliþkileri-

nin geliþtirilmesi için ortaya konulan çabalarý al-

kýþlýyorum. Doðru bir yoldayýz. Ekonomik açýdan

geliþmek için ortak açýlým imkanlarý var. Kültürel

iliþkilerimize gelince bunlar Soðuk Savaþ döne-

minde bile kesilmedi. Nazým Hikmet'leri Aziz

Nesin'leri ve Çalýkuþu'nu unutamayýz."

Ýki ülke iliþkilerinde en iyi elçilerin kültür in-

sanlarý olduðunu kaydeden Ribakov, Diyalog

Avrasya Platformu (DA) ile Türkiye ve Rusya

arasýnda kültürel bir köprü kurulduðunu söyle-

di. DA'nýn Avrasya coðrafyasýnýn entelektüelle-

rinin bir araya geldiði bir düþünce platformu ol-

duðuna deðinen Ribakov, "Entelektüeller basit-

çe insanlarýn daha iyi yaþamasýna yardýmcý ol-

malý. Sorunlarýn üstesinden gelmek için çalýþ-

malýyýz. Bu kendimiz için, ailemiz için, halklarý-

mýz için ve nihayet bütün dünya için. Ýnsanlýða

zarar veren kötülüklerle mücadele etmeli ve iyi-

likleri de alkýþlamalýyýz." dedi.

21. yüzyýlýn sorunlarý ile mücadele etmenin bir

arabanýn tüm aksanlarýný inþa etmekten çok daha

zor ve karmaþýk olduðunu kaydeden Ribakov il-

ginç tespitlerde bulundu: "Aslýnda oldukça basit.

Devletler de komþular gibi yaþar. Bir evin komþu-

larý gibi. Komþularýnýz hakkýnda hiçbir bilgiye sa-

hip olmayabilirsiniz. Ya da onu geceleri müzik ça-

lýyor diye polise þikâyet edebilirsiniz. Ya da tuz

ihtiyacýnýz vardýr, gider istersiniz. Veya doðum

günü hediyesi alýr birlikte doðum günü partisine

eðlenmeye gidersiniz. Sizin sevinç veya üzüntü

anýnýzda o yanýnýzda olur, siz onun yanýnda olur-

sunuz. Çok basit. Ýnsanlar birbirine nasýl davraný-

yorsa, devletler de ayný þekilde davranmalý. Ve

aslýnda, her ülkenin ulusal çýkarlarýnda komþular-

la iyi geçinmek vardýr."

Ýki ülke arasýnda geliþen iliþkilerin bölge barý-

þýna da katký saðladýðýný hatýrlatan Ribakov, Þar-

kiyat Enstitüsü olarak Türkiye'yi yakinen tanýyan

akademisyenlerle önemli bir çalýþmaya imza at-

týklarýný, onlarca Rus bilim adamýnýn Türkiye'nin

siyasi, tarihi, ekonomik ve kültürel yapýsýný de-

ðerlendirdiði ‘20. yüzyýlýn sonu / 21. yüzyýlýn ba-

þý Türkiye' adlý eserin Rusya Bilimler Akademisi

tarafýndan yayýnlandýðýný açýkladý.

Rastislav Borisoviç Ribakov: Deðiþen Türkiye’yi tanýyalým

8 yaþýndaki Abdullah Gül, ülkesinin en parlak siya-setçilerinden biri. Türkiye devletinin bir buçuk yýldýrzirvesinde bulunuyor. Bir kesim onu ülkeyi yeni

ufuklara taþýyan ilerici bir reformist olarak görüyor. Diðerleride ülkeyi geçmiþe taþýyan Ýslam deðerlerinin savunucusuolduðunu iddia ediyor. Doðu’nun çok ince bir yer olduðu bi-liniyor (Rusçada bir deðim) herhangi yaftalama gerçeðe kar-þý parçalanýyor. Kesin olan bir þey var: Gül'ün ‘Türkiye'ninHumeyni'si' olacaðýndan korkanlar yanýldý.

Türkiye'nin 11. Cumhurbaþkaný öncelikle bir “takým”oyuncusu. Onun eski mücadele arkadaþý Baþbakan RecepTayyip Erdoðan ile müttefikliði, þu anki Ankara'nýn yö-nünün belirlenmesinde kilit rol oynadý. Bunu ikiliye hemdestek verenler hem de karþý çýkanlar kabul ediyor kiTürkiye'de "Gül" dendiðinde "Erdoðan", "Erdoðan"dendiðinde de "Gül" anlaþýlýyor.

Diplomat eðilimliBununla birlikte Gül, parlamento cumhuriyetinin dekoratif

baþkanýna benzemiyor. Onun bireysel siyasiyaklaþýmýnda Türkiye Cumhuriyeti

Dýþiþleri Bakaný olarak edindiðitecrübeler etkili. Cumhurbaþka-

ný'nýn karizmasý da belirgin;kendine has Hollywood gü-

lümseyiþi ve bakýþlarýnda"Bizans" kurnazlýðý. Rus-

ya Bilimler Akademisi Þarkiyat Enstitüsü Türkiye BölümüDirektörü Natalya Ulçenko, Gül ile yaptýðý görüþmenin izle-nimlerini þöyle paylaþtý bizimle: "Ýnsan olarak Abdullah Gülçok büyüleyici, cana yakýn, hayatý seven biri. Ve yakýþýklý biradam. Konuþma tarzý çok dostane ve nazik."

Batýlý meslektaþlarý, Gül'ün doðuþtan diplomat olduðunusöylüyor. Avrupai duruþu, Ýngiltere'de aldýðý iki yýllýk eðitim-le ilgili. Gül, Erivan'ý ziyaret eden ilk Türk lideri olarak tarihegeçti. Ermeni meslektaþý tarafýndan davet edilen Gül'ün gö-rüþmesine resmi neden iki ülkenin ulusal futbol takýmlarýnýnmüsabakasý oldu. Cevaben Ermenistan cumhurbaþkanýnýnTürkiye'yi ziyaret etmesini bekleyen Gül, daha sonra þu ifa-deleri kullandý: "Benim ziyaretim Kafkasya'daki psikolojikduvarý yýktý. Serj Sarkisyan beni maça davet ederek önemlibir adým atmýþ oldu. Eðer bu daveti kabul etmeseydim, bü-tün dünya buna gücü yetmedi diyecekti."

Ýlginç olan þu ki; Erdoðan ile Gül birlikteliðinde Gül herzaman ‘iyi polis' rolünü oynamýþtý. Zor konularda Gül ge-nellikle daha yumuþak açýklamalarda bulunuyordu ve daha‘liberal' idi. Mesela, zamanýnda Gül açýk bir þekilde NobelEdebiyat ödülü alan Orhan Pamuk'a desteðini açýklamýþtý.Ýsviçre gazetesine, "Modern Türkiye'nin topraklarýnda öldü-rülen milyon Ermeni" ifadesini kullanan Pamuk'a karþý‘Türk halkýna hakaretten' dava açýlmýþtý. O zaman Gül, her-kesin fikirlerini açýkça söylemeye hakký olduðunu ifade ede-rek Pamuk'un aklanacaðýna inandýðýný açýklamýþtý.

Hatta temmuz ayýnda baþsavcýlýk, iktidardaki Adalet veKalkýnma Partisi'ni kapatmak istedi. AKP, Türk hayatýnýnÝslamlaþtýrýlmasýna destek vermekle suçlandý. Yüksek eðitimkurumlarýnda baþörtüsü takma yasaðýnýn kaldýrýlmasý giriþi-mi ise büyük yanký uyandýrdý. Bu hassas, nazik olaydaGül'ün güzel eþi Hayrünnisa Haným da yer aldý. HayrünnisaHaným, prensip olarak ünlü dizaynerlerin eseri olan baþör-tüsüyle halk karþýsýna çýkýyordu. Muhalefet için bu çýkýþý

"kýrmýzý çarþaf" halindeydi. Bir zamanlar HayrünnisaHanýmý böyle bir biçimde üniversitenin eþiðine almadý-lar. Þimdi Gül þaka yapýyor: “Ben baþörtüsü takmaya-

caðým, ama eþim istediðini yapma özgürlüðüne sahip.”

Cumhuriyet'in oðlu CumhurSiyasetçinin doðduðu yerin de önem arz etmekte ol-

duðunu belirten Natalya Ulçenko, Kayseri’ninAnadolu’nun doðuya yakýn sýnýr bölgesindeolduðu söylüyor: Bu kent her zaman çok mu-

hafazakar idi. Dolayýsýyla Gül, dinî geleneklerinsýký terbiyesiyle büyüdü. Ailesi sýradan idi: Anne ev

hanýmý, baba da makineci idi. Bu arada, evde kendiaralarýnda Gül'ü "Cumhur" diye çaðýrýyorlardý. Bu da

"Cumhuriyet'in çocuðu" anlamýna geliyordu. AbdullahGül, bir Cumhuriyet Bayramý günü, yani 29 Ekim 1950 yý-

lýnda doðmuþtu. Gül'ün yandaþlarý, "Bu, yukarýdan bir iþa-rettir. Cumhurbaþkaný hiçbir zaman Atatürk'ün vasiyetlerineihanet etmez." þeklindeki ifadeleri dile getirmeyi sever.

Öðrencilik yýllarýnda iken (Gül, Ýstanbul Üniversite-si'nde eðitim aldý. 1971’de ekonomist diplomasý aldý,1983 yýlýnda da doktora derecesini savundu) siyasetle uð-raþmaya baþlayan Gül, bu dönemde Milli Türk TalebeBirliði’ne üye olur. Bu örgüt oldukça sað ideolojiye sahip-tir. Ýþte, Gül bu örgütte kendisinden 4 yaþ küçük olan Er-doðan'la tanýþýr. Erdoðan, Gül'e saygýyla "abi" diye hitapeder. Sonra yollarý geçici olarak ayrýlýr. 1980'li yýllardaAbdullah Gül, Ýslam Kalkýnma Bankasý'nda çalýþmayabaþlar. 1991 yýlýnda tekrar politikaya geri döner.

O sýralarda Gül, ilk kez Ýslam yanlýsý Refah Partisi liste-sinden Parlamento’ya girir. Söz konusu parti lideri Necmet-tin Erbakan'ýn yakýnýnda yer alýr. Erbakan, 1996 yýlýnda ülkebaþbakaný olunca, Gül'ü uluslarlarasý iliþkilerden sorumludanýþmaný ve devlet bakaný yapar. Bir yýl sonra Türk gene-ralleri Erbakan'ý istifa etmek zorunda býrakýr. Partinin siyasifaaliyetleri mahkeme tarafýndan yasaklanýr. Gül, kendi gibidüþünenlerle yola devam etme kararý alýr. Recep Tayyip Er-doðan baþkanlýðýnda yeni bir parti kururlar: Adalet ve Kal-kýnma Partisi. Bu parti 2002 yýlýndaki seçimleri kazanýr. Er-doðan'ýn sað kolu, tahmin edileceði üzere "abi" Gül olur.

Gerçi Erdoðan, o sýralarda hükümeti kuramaz, çün-kü herkesin gözü önünde bir þiir okuduðu gerekçesiylehapse mahkum olur ve siyasi yasaklý hale gelir. O sýra-da ilk kez Erdoðan-Gül ortaklýðý iþlemeye baþlar. Gül,geçici olarak arkadaþýnýn yerine baþbakan olur.Ardýndan Erdoðan'ýn önündeki hukuki engeller orta-dan kaldýrýlýr. Erdoðan, baþbakan olarak hükümetinbaþýna gelir. Gül de Baþbakan Yardýmcýsý ve DýþiþleriBakaný olur. Herhalde o sýralarda çok az kimse bunutahmin edebilirdi: Bu "iniþ" en yükseðe atlamak içintramplen tahtasý olacaktýr.

Unutmayalým ki, Abdullah Gül, dýþiþleri bakaný ol-duðu sýralarda Brüksel, Türkiye'nin Avrupa Birliði (AB)üyeliði müzakerelerine "yeþil ýþýk" yakar. Belirtmek ge-rekir ki, Gül o zamana kadar diplomaside yeni birisideðildi, onun birikiminde Avrupa Meclisi ParlamenterKomisyonu (AMPK) deneyimi; hatta Avrupa Konse-yi'nin vermiþ olduðu onursal madalya da vardý.

Eþim, Clooney’den daha yakýþýklýGül'ün cumhurbaþkanlýðýna adaylýðýný koymasý "laik" mu-halefetin sert tepkisine yol açar. Sonuçta Parlamento onuancak ikinci giriþimden sonra ve üçüncü tur seçimde (27Aðustos 2007) seçebilir. Türk toplum hayatýna "Ýslam'ýn ge-niþ þekilde taarruza geçeceði" yönündeki endiþeler boþu-nadýr. Natalya Ulçenko’nun bu konudaki görüþleri þöyle:"Ýslam'a taviz verilmesi formalite bir nitelik taþýyordu. Bu sý-rada Avrupa'ya entegrasyon çabalarý daha derin idi."

Gül'ün pek çok ateþin ortasýnda baþarýlý þekilde voltaatarak seçmen kitlesinin önemli bir bölümünü (üstelik sade-ce Ýslamcý muhafazakarlarýný deðil) bir araya getirmesiyle il-gili derin bir politikasý olduðunu göstermekte. Altýný çizerekbelirtmek gerekir ki, Avrupa Komisyonu üyelerinden biriGül hakkýnda þöyle demiþti: "Onda Brüksel'in görmek iste-diði reformcu politikacý profili mevcut."

Ayrýca, onun profilinden kendisine üç evlat veren ve-falý eþi de çok memnun. Geçenlerde mutlu çift, bir tele-vizyon programýnýn konuðuydu. Sunucu HayrünnisaHaným’a sordu: "Eþinizin George Clooney'e benzediðinekatýlýyor musunuz?" First Lady onurla "evet" dedi veekledi: "George Clooney üzülecektir, çünkü benim eþimdaha yakýþýklý. O benim için özel birisi."

Türk Clooney vatandaþlarý karþýsýnda farklý romantikbir rolle çýktý. Gül, "Bütün hayat danstýr." þeklinde biryorum yaparak daha önce kimsenin fark etmediði bir yö-nünü göstermiþ oldu. Ama herkes Cumhurbaþkaný'nýnfutbolu sevdiði ve "Beþiktaþ" taraftarý olduðunu biliyor.

Rusya vatandaþlarý için ilginç olacak haber ise TürkCumhurbaþkaný’nýn Cengiz Aytmatov'a çok deðervermesi ve kendisini "Türk dünyasýnýn vicdaný" olaraknitelendirmesi. Gül, geçtiðimiz yýl Aytmatov'un NobelÖdülü'ne aday gösterilmesini de desteklemiþti.

Gül siyaseti, futbolu ve Cengiz Aytmatov’u seviyor

5YEKATARINA ZABRODINA ÝZVESTÝYA POLÝTÝKA MUHABÝRÝ

“Ýnsan olarak Abdullah Gülçok büyüleyici, cana yakýn, ha-

yatý seven. Ve yakýþýklý biradam. Konuþma tarzý çok dos-

tane ve nazik. Batýlý meslektaþ-larý Gül'ün doðuþtan diplomat

olduðunu söylüyor.”

“Son dönemde Rusya Türkiye iliþkilerinin geliþimini ekonomik ve siyasi gerekçeler-le izah etmek yeterli deðil. Artýk milyonlarca Rus Türkiye'ye gidiyor ve Türk kültürü-nü yakýndan tanýyor. On binlerce Türk de inþaat þirketleri ile bizim geliþimimize kat-

ký saðlýyor. Sýradan insanlarýn temasý ile oluþan yakýnlaþma tasavvur üstü.”

FARUK AKKAN, YAŞAR NİYAZBAYEV MOSKOVA, CÝHAN

R

12 ÞUBAT 2009 PERÞEMBE6

üresel ekonomik kriz ve gümrüklerde yaþa-

nan sorun nedeni ile zor günler yaþayan

Türk firmalarýna Rusya'da yeni bir fýrsat doð-

du. Türk yatýrýmcýlara büyük kolaylýklar saðlayarak

kapýlarýný açan Vladimir Bölgesi þimdi de dev bir or-

ganize sanayi bölgesinin kuruluþunu destekliyor.

Vestel, Beko ve Þiþecam gibi yüzlerce milyon dolarlýk

Türk yatýrýmlarýn bulunduðu bölgede kurulacak yeni

organize sanayi bölgesi özellikle yan sanayi için

önemli bir açýlým fýrsatý sunacak. Sefa inþaatýn kendi

mülkü olan 850 bin metrekarelik bir alanda kuracaðý

Asia Sanayi Bölgesi yarým milyar dolara mal olacak.

Asia Sanayi Bölgesi, Türk yatýrýmcýlar için her türlü

izinlerin alýnmasýnda da destek saðlayacak.

Kriz ortamýnýn geçici olduðunu ve Rusya'da iþ

yapmaya devam edeceklerini ifade eden Sefa Ýnþaat

Yönetim Kurulu Baþkaný Erdem Coþkun, 1998 krizin-

de Rusya'yý terk etmeyen firmalarýn sonrasýnda büyük

kazançlar elde ettiðini, þimdi de böyle bir fýrsatýn ol-

duðunu kaydetti. Coþkun: "Proje bir yýl önce baþladý.

Amacýmýz Rusya'da yatýrým yapacak Türk þirketlerin

karþýlaþtýðý bütün sorunlarý aþmak. Þu an hazýrladýðý-

mýz formatta Rusya'da herhangi bir sanayi sitesi yok.

Araþtýrmamýz sonucunda yabancýlarýn daha çok Vla-

dimir bölgesine raðbet ettiðini gördük. Bölgemiz pa-

zara çok yakýn. Moskova yüz km. Yeterli iþgücü bulma

imkaný var. Yabancý yatýrýmcýlarla çalýþma tecrübesi

var. Arazinin mülkiyetini aldýk. Her türlü izinler ta-

mamlandý. Projeler onaylatýldý. Gerekli enerji hesapla-

rý yapýlarak elektrik, su, doðalgaz ve kanalizasyon

altyapýsý tamamlandý." açýklamasýnda bulundu.

Türk sanayicileri ve yatýrýmcýlarý sanayi bölgesine

davet eden Coþkun, sanayi bölgesi olarak projelendi-

rilen arazinin hemen sýnýrýndan trenyolu ve Moskova

baðlantýlý karayolunun geçtiðini söyledi. Sanayi böl-

gesinin içinde gümrük terminalinin de bulunacaðýný

ifade eden Coþkun, "Yatýrýmcýlar sahadan çýkmadan

tüm iþlerini halledebilecek. Sosyal tesisler ve barýnma

imkanlarý için de çalýþmalar sürüyor. 2009 baþýnda

bölgede yaþam baþlayacak." dedi. Coþkun yatýrým ya-

pan þirketlerin kira olarak tutacaklarý binalarý, gere-

kirse satýn da alabileceklerini belirtti.

oskova'da faaliyette bulunan Rusya Tür-

kiye Ýþadamlarý ve Dostluk Derneði

(RUTÝD), "Kimse Yok mu" adlý Türk sivil

toplum örgütü ve Diyalog Avrasya (DA) Platfor-

mu Gürcistan savaþý sonrasý zor günler yaþayan

Güney Osetyalý sivillerin yardýmýna koþtu. 16 Gü-

ney Osetyalý çocuðu Antalya'ya tatile götüren

Türk sivil toplum örgütleri bölge halkýnýn ihtiya-

cýnýn karþýlanmasý için de 13 ton insani yardým

malzemesini bölge halkýna ulaþtýrýlmak üzere Ku-

zey Osetyalý yetkililere teslim etti.

Rusya'nýn Ankara Büyükelçisi ile temaslarda bu-

lunarak ihtiyaç listesi çýkaran Türk sivil toplum örgüt-

lerinin hazýrladýðý TIR, RUTÝD Moskova temsilciliði-

nin yardýmý ile Kuzey Osetya'nýn baþkenti Vladikav-

kaz'a ulaþtýrýldý. Yardým malzemeleri arasýnda 200 ai-

leye yetecek gýda, 1000 aileye göre hazýrlanan bay-

bayan ve çocuk giyimi ve bin 500 ailenin ihtiyacýný

karþýlayacak saðlýk malzemesi yer aldý. Ayrýca Diyalog

Avrasya Platformu Rusya koordinatörlüðü ile Rusya

Bilimler Akademisi Þarkýyat Enstitüsü Güney Oset-

ya'da savaþta zarar görmüþ iki okula bilgisayar labo-

ratuvarý kurdu.

Vladikavkaz'a giderek temaslarda bulunan

"Kimse Yok mu" derneðinin Yönetim Kurulu Baþ-

kaný Mehmet Zeki Özkara ve RUTÝD Moskova

temsilcisi Muharrem Kaçmaz baþkanlýðýndaki RU-

TÝD heyeti; Kuzey Osetya Azýnlýklar Bakaný Taymu-

raz Kasayev, Güney Osetya Olaðanüstü Hal Bakaný

Anatoliy Bibilov ve birçok yetkili tarafýndan karþý-

landý. Gün içinde Kuzey Osetya Olaðanüstü Hal

bakaný ve çalýþma bakaný ile görüþme gerçekleþtiren

"Kimse Yok mu?" derneði ve RUTÝD Moskova

temsilciliði yetkilileri geleceðe yönelik yapýlabilecek

projeleri de ele aldý.

Gezinin son kýsmýnda ise "Kimse Yok mu"

derneði ve RUTÝD Moskova temsilciliði yetkilileri

2004 yýlýnda Beslan'da yaþanan terör saldýrýsý so-

nucu yarýsý çocuk 350 kiþinin öldüðü trajedi anýsý-

na kurulan "Melekler þehri" adlý mezarlýðý ziyaret

etti. Beslan trajedesini simgeleyen anýta çelenk bý-

rakýlarak saygý duruþunda bulunuldu.

RUTİD'den Güney Osetya'ya yardımİlk organize bölgesini Türk firma kuruyor

önesans inþaat þirketi 15 yýl önce bir St. Peters-

burg organizasyonu olarak kurulur. Küçük inþa-

at ve tadilat iþleriyle “ilk” çalýþmalarýna baþlar.

Þirketin yönetim kurulu baþkaný Erman Ilýcak, o günleri

þöyle anlatýyor: “Fontanka ofis binasýndaki ilk çalýþmamý

hatýrlýyorum. Daha sonra LENEXPO'da büyük bir sergi

salonu kurduk. Baltika içecek þirketinin binalarýný kur-

mak için sekiz yýl çalýþtýk.” Erman Ilýcak, Ankara'da mü-

hendislik fakültesinden mezun olduktan sonra Rusya'ya

gider. Henüz 25 yaþýndadýr. Çalýþma hayatýna inþaat þir-

keti ENKA’da baþlar. 15 yýl içinde toplam deðeri 3,5 mil-

yar dolarý bulan 400'den fazla projenin tamamlanmasýn-

da görev alýr. “Rusya genelinde 1,5 milyar dolarlýk yatýrý-

mýmýz var.” diyen Ilýcak, þirket bünyesinde 10 bin kiþiyi

istihdam ettiklerini söylüyor. Halen Rusya'nýn en büyük

þirketlerinden biri olduklarýný dile getiren Ilýcak, “Son

yedi yýlda Rönesans yabancý inþaat þirketleri arasýndan

en çok vergi ödeyen firma oldu.” diyor.

Þirketinizin ismi çok ilginç, bu ismi nereden buldu-nuz?1990'lý yýllarýn baþýnda St. Petersburg'a geldiðimde þehir

þimdiki gibi deðildi. Þöyle düþündüm; þehir yeni bir ha-

yata baþlýyor. Biz de bu deðiþimin inþasýnda yer alacaðýz.

Sonra þirketin isminin Rönesans olmasýna karar verdim.

Þirketinizin baþarý sýrrý nedir?Rusya'da büyük oranda iþgücü sorunu var. Biz de çok

sayýda Türk iþçilerine yöneldik. Gece ve gündüz çalýþarak

çok sayýda inþaatý kýsa sürede tamamladýk. En önemlisi

biz çok sayýda ortaklýk oluþturduk. Bunlarýn büyük ço-

ðunluðu bizim iþçilerimizdi. Hýzlý ve kaliteli çalýþýyoruz.

Rusya'nýn yasalarýný ve çalýþma þartlarýný çok iyi biliyo-

ruz. Yabancý þirketler genelde tamamen yabancý gibi ha-

reket eder. Ancak biz böyle deðiliz. Bizim yerel uzmanla-

rýmýz var. Genel müdürümüz, finans müdürümüz, mu-

hasebe müdürümüz ve diðer üst düzey yöneticiler St.

Petersburglu. Kendim iki ayda bir gelerek iþlerin genel

gidiþatýný ve ortaklýklarýmýzý takip etmem yeterli oluyor.

Bazý yabancý þirketler inþa ettikleri yapýlarda kendi çý-karlarýný ve kazançlarýný düþünürken Rusya'nýn fay-dasý deðerlendirilmiyor. Sizin yaklaþýmýnýz nasýl?Ben St. Petersburg'a geldiðimde genç bir mühendistim.

Ancak yerel unsurlarýn kalite ve kabiliyetini çok hýzlý

keþfettim. Onlar bizden biz de onlardan çok þey öðren-

dik. Aramýzda ortak bir dil keþfettik. Yerli uzmanlarla el

ele olduðumuz resimlerimiz gazetelerde yer almýþtýr.

Hâlâ birçoðu ile birlikteyiz.

Türk ve yerli çalýþanlarýn oraný nasýl?Yüzde 30 Türk, yüzde 70 yerel.

Rusya'daki yatýrýmlarýnýzý hangi yatýrým þirketi ileyönlendiriyorsunuz?Özel þirketler ve kendi yatýrým þirketlerimizle projeleri-

mizi yürütüyoruz. Güven üzerine çalýþýyoruz. Rusya da

artýk bizim ülkemiz.

Rusya ekonomisine nasýl bir katký saðlýyorsunuz?Þehrin ekonomisine iþ ve istihdam olarak büyük katký-

mýz oluyor. Rusya'da, Hindistan'da, Türkiye'de ve Birle-

þik Arap Emirlikleri'ndeki giriþimleri ile Rönesans seki-

zinci sýrada yer alýyor.

Rusya’da Türk ve yabancý yatýrýmcýlarýn artmasý içinneler yapýlmalý?Öncelikle bu konuda kendimiz bir kýsým öneriler ve PR

çalýþmalarý ortaya koymalýyýz. Özellikle günümüzde

ekonomik krizin de etkisi ile iþadamlarý yatýrým konu-

sunda biraz daha dikkatli oluyor. Elbette zorluklar var.

Ancak burada Türk firmalarý hiçbir zaman güvensiz bir

ortam oluþturmadý. Rusya'ya da güvenilir bir ortak ola-

rak bakýyoruz. Rusya piyasasýna geldiðimizde her þey ký-

sa sürede þekillendi ve organize edildi. Sonra da þimdi

aramýzda kurduðumuz karþýlýklý anlayýþ geldi.

Ekonomik krizden nasýl etkilendiniz? Rusya'da inþaatsektörünün geleceði ile ilgili ne düþünüyorsunuz?Rusya ve Türkiye ayný þartlarla karþý karþýya. 1998 yý-

lýnda çýkan krizden farklý olarak durumun daha istik-

rarlý olduðunu söyleyebilirim. Böyle bir krizin enflas-

yon ve devalüasyon getireceðini biliyoruz. Kriz olmasa

idi Rusya hýzlý büyüme ile ilk beþ ekonomi arasýna gi-

recekti. Ancak biz Rönesans inþaat olarak Rusya'daki

yatýrýmlarýmýza durmaksýzýn devam ediyoruz. Þimdi

elbette ekonomik krizi göz önünde bulundurarak bir

kýsým düzenlemeler ve sýnýrlamalar yapýyoruz. Her yýl

ortalama bir milyon metrekare inþaat yapýyorduk. Bu

yýl yüzde 40 azalmaya giderek 600 bin metrekare inþa-

at yapacaðýz. 2010 yýlýnda da yüzde 50 kýsýtlama ile 500

bin metrekare inþaat yapmayý planlýyoruz. 2010 yýlýn-

dan sonra yeniden büyüme bekliyoruz.

Þu an 30 ayrý inþaat devam ediyor. Soçi havalimaný,

Tümen alýþveriþ merkezi, St. Petersburg'da Hunday araba

fabrikasýnýn beþ ayrý ünite inþaatý, Moskova trenyolu istas-

yonu, yerli mimarlarla çalýþarak St. Petersburg mimarisine

uygun yeni konutlar ve daha birçok inþaat devam ediyor.

Restorasyon çalýþmalarýna katýlma hakký olan tek yabancý

inþaat firmasý konumundayýz. Sadece biz deðil 650'den

fazla Türk þirketi Rusya'da iþ yapýyor. Bunlarýn toplam ti-

cari hacimleri geçen yýl 25 milyar dolara ulaþmýþtý. Son se-

kiz yýlda bu tam 16 kat artmýþ.

Sadece Türkiye'den Rusya'ya deðil, Rusya'dan da

Türkiye'ye petrol, doðalgaz ve metal sanayiinde büyük

yönelim var. Son beþ yüz yýllýk tarihimizde ülkelerimiz

þimdi olduðu kadar dost ve baþarýlý bir iliþki geliþtirmedi.

St. Petersburg'a gelince, onun dünyanýn en güzel þehri

olduðunda þüphe yok.

FARUK AKKAN / YAŞAR NİYAZBAYEV MOSKOVA, CÝHAN

İZVESTİYA ZAMAN ORTAK SAYI EDİTÖRLERİ

YAŞAR NİYAZBAYEV MOSKOVA, CÝHAN

K M

Sefa Ýnþaat Yönetim Kurulu Baþkaný Erdem Coþkun, ilk organize sanayi bölgesi projesini bir yýl önce hazýrladýklarýný belirtti. RUTÝD, Kimse Yok mu ve Diyalog Avrasya’nýn el uzattýðý savaþ maðduru G. Osetyalý çocuklar Antalya’da tatil yaptý.

Rus uzmanlardan çok þey öðrendik

Rönesans Ýnþaat Þirketi Yönetim Kurulu Baþkaný Erman Ilýcak

R

12 ÞUBAT 2009 PERÞEMBE 7

Abdullah Gül, Dýþiþleri Bakaný ve Baþbakan Yardým-

cýsý sýfatýyla 23-26 Þubat 2004 tarihinde yaptýðý Mos-

kova ziyareti sýrasýnda Baþkan Vladimir Putin tara-

fýndan kabul edilmekten dolayý son derece mutlu ve

heyecanlýydý. Gül'ün heyetinde yer alan basýn üye-

leri olarak bizlere Putin'in Kremlin'de dýþiþleri ba-

kanlarýyla görüþmesinin son derece istisnai bir du-

rum olduðu söylendi. Kendisine gösterilen istisnai

tutumun yaný sýra Kremlin duvarlarýnýn arkasýndaki

bir þey daha Gül'ü mutlu etmiþti. Bu da Sayýn Pu-

tin'in Türkiye ile Rusya arasýndaki

iliþkilerin tarihi önemi konusundaki

bir ifadesi ya da bir itirafýydý.

Bekleneceði üzere Putin, Türkiye

Büyük Millet Meclisi’nin Irak savaþý

için Amerikan askerlerinin Türk top-

raklarýnda konuþlandýrýlmasýna yöne-

lik tezkereyi reddetmiþ olmasýndan

dolayý son derece mutluydu. Putin'in

Türk Parlamentosu’nun kararý hak-

kýndaki yorumu son derece ilginçti.

Söylendiðine göre Putin, Türkiye'nin

1 Mart tezkeresini reddettiði güne kadar Kremlin'in

Ankara'yý hiçbir zaman ciddi konularda özerk karar

alma yeteneði olan baðýmsýz bir ülke olarak görme-

diðini ifade etmiþti. Dolayýsýyla, Türkiye'yle konuþ-

mak yerine Amerika'daki patronuyla konuþmak da-

ha mantýklýymýþ. Ama 1 Mart kararý, Türkiye’yi son

derece saygýn bir ülke konumuna getirdi ve Türkiye

hakkýndaki alýþýlageldik algýlarda radikal bir deðiþik-

liðe yol açtý. Putin bu kararla Türkiye'nin baðýmsýz

bir ülke olduðunu kanýtladýðýný söylemiþ. Putin için

bu son 10 yýlýn ön büyük olayýymýþ.

Bu ifadenin samimi bir deðerlendirme mi yoksa

siyasal bir retorik mi olduðu tartýþýlabilir, ama kesin

olan þey Meclis’in bu kararý sýrasýnda AK Parti hü-

kümetinin baþbakaný olan Sayýn Gül, bu deðerlen-

dirmeyi takdirle karþýlamýþ ve özellikle güçlü kuzey

komþusu algýsýndaki radikal deðiþimden sonra iki

ülke arasýndaki iliþkilerin geliþtirilmesi konusunda

parlak bir geleceðin olduðunun farkýna varmýþtýr.

Önümüzdeki günlerde Abdullah Gül, Kremlin'i bu

kez Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaþkaný ola-

rak ziyaret edecek. Bu ziyarette mevcut iliþkilerin

yeni ufuklara taþýnmasý fýrsatý vardýr.

Türkiye ile Rusya arasýndaki iliþkiler halihazýrda

enerjiden inþaata, turizmden ortak evliliklere kadar

birçok alanda geliþmektedir. Bununla birlikte son

yýllarda iki ülke arasýndaki iliþkilerin seyrine bu bazý

sembolik geliþmelere bakýlacak olursa Putin'in de-

ðerlendirmesinin son derece samimi olduðunu söy-

lemek adil olacaktýr. Çünkü Rus liderinin Ankara'ya

beklenen ziyareti ancak Kremlin'deki o görüþmeden

sonra mümkün olmuþtur. Bu ziyaret, Presidiyum

Bakaný Sayýn Podgorny'nin 1972 yýlýndaki ziyareti

dýþýnda Türk-Rus iliþkileri tarihinde Rus Baþkaný ta-

rafýndan yapýlmýþ ilk ziyaretti. Üstelik sadece bu zi-

yaretle kalmamýþ Putin, Türkiye'yi son üç yýl için üç

kere ziyaret etmiþti. Mavi Akým Boru Hattý’nýn res-

mi açýlýþý münasebetiyle Kasým 2005 tarihinde çalýþ-

ma ziyaretinde bulunmuþ, ayrýca Karadeniz Ekono-

mik Ýþbirliði (KEÝ) Örgütü’nün 25 Haziran 2007'de

Ýstanbul'da yapýlan 15'inci kuruluþ yýldönümü zirve-

sinde Dýþiþleri Bakaný Lavrov ile birlikte Türkiye'ye

gelmiþtir. Bu ziyaretler karþýsýnda Türk liderleri de

iade-i ziyaretlerde bulunmuþlardýr. Eski Cumhur-

baþkaný Ahmet Necdet Sezer'in Kremlin'e yaptýðý

resmi ziyarete ek olarak Baþbakan Recep Tayyip Er-

doðan son beþ yýl içinde Rusya'yý 4 kez ziyaret et-

miþtir. Bir zamanda tarihi önemde görülen ziyaretler

günümüzde o kadar rutin hale gelmiþtir ki, iki ülke-

nin baþbakanlarý farklý vesilelerle iki üç ayda bir gö-

rüþmektedir. Ýkili iliþkilerin yeni bir aþamaya girdiði

aþikâr. Gerçekten de Rusya, Türkiye'nin en önemli

ticaret ve ekonomi ortaðý halinde gelmiþtir. Ýkili tica-

ri ve ekonomik iliþkilerin artýþ hýzýna bakýlacak olur-

sa Rusya, önümüzdeki on yýl içinde Türkiye'nin en

önemli üç ticaret ortaðýndan biri olmaya devam

edecektir. Türkiye'nin Rusya'dan yaklaþýk 30 milyar

metreküp doðalgaz satýn almasý beklenmektedir.

Baþka bir deyiþle Almanya'dan sonra Türkiye, Rusya

gazýnýn Avrupa'daki ikinci en büyük alýcýsý olacaktýr.

Türkiye, 1,5 milyondan fazla Rus turist için her yýl

bir numaralý tatil tercihidir. Türk-Rus Ýþadamlarý

Derneði’nin yaptýðý bir araþtýrmaya göre her on

Rus'tan biri turizm ya da ticaret için Türkiye'yi ziya-

ret etmiþtir. Ayný ankete göre, Ruslarýn yüzde 63'ü

Türkiye'yi ortak ya da dost olarak görürken düþman

olarak görenlerin oraný sadece yüzde 12'dir.

Her ikisi de tarih, kültür ve ortak coðrafyadan

gelen Avrupalý ve Asyalý özelliklere sahip olan Tür-

kiye ile Rusya arasýndaki iliþkiler derindir. Ýki ülke

arasýndaki diplomatik iliþkilerin Çar 3'üncü Ývan'ýn

1492 yýlýnda Ýstanbul'a diplomatik heyet göndermek

için resmi talepte bulunmasýyla baþlamýþtýr. Türkiye

SSCB'yi 1920 yýlýnda tanýrken Sovyetler Birliði, Kur-

tuluþ Savaþý sýrasýnda Ankara hükümetini tanýyan

ilk büyük güç olmuþtur.

Nitekim, Birinci Dünya Savaþý’ndan ve Soðuk

Savaþ’tan sonra iliþkilerin doðasýnda önemli benzer-

likler göze çarpmaktadýr. Her iki savaþ sýrasýnda

Türkiye ve Rusya rakip kamplarda alýrken her iki sa-

vaþ sonrasýnda iki ülke son derece sýcak iliþkiler ge-

liþtirmiþtir. Yeni Rusya, Kurtuluþ Savaþý sýrasýnda

Türkiye'nin Batý’daki tek destekçisiydi. Rus askeri ve

mali katkýsý son derece stratejikti ve bu durum sa-

vaþtan sonra dostluk anlaþmasýyla devam ettirilmiþ-

tir. Ancak Ýkinci Dünya Savaþý’ndan sonra Ankara

Rusya'yý bir tehdit olarak görmeye baþlamýþ ve Ba-

tý’ya daha fazla yaklaþmak suretiyle bu tehdidi den-

gelemeye çalýþmýþtýr.

Ýki blok arasýndaki iliþkiler rahatlamaya baþla-

yýnca Türkiye Kremlin'le ile iyi iliþkiler geliþtirme-

ye çalýþmýþ ve özellikle de Kýbrýs krizinden sonra

Amerika'yla olan iliþkilerinden bir

denge unsuru olacak bir kaynak ara-

maya baþlamýþtýr. O dönemde bir-

çok sanayi tesisi Sovyet katkýlarýyla

inþa edilmiþtir. Bu eðilime paralel

olarak Soðuk Savaþ sonrasý dönem,

iki komþu ülke Çeçen ve Kürt so-

runlarýndaki çýkarlarýna raðmen iliþ-

kileri normalleþtirme ve ekonomik

potansiyelden yararlanma açýsýndan

altýn bir fýrsat sunmuþtur.

Her ne kadar bu Soðuk Savaþ son-

rasýnda kurulan Türk hükümetlerinin genel eðilimi

olsa da AK Parti’nin dýþ politika yönelimi ile Putin'in

iki ülke arasýndaki iliþkilerin tanýmý arasýnda önemli

bir örtüþme vardýr. Putin, bu iliþkiyi çok boyutlu or-

taklýk olarak tanýmlamaktadýr. Benzer þekilde AK

Parti’nin dýþ politika perspektifinin temel unsurunu

tanýmlamak gerekirse bunu en iyi anlatacak terim

çok boyutlu dýþ politikadýr. Bu tanýmýn gereði olarak

AK Parti, Ýslam dünyasýný ihmal etmeden AB üyeli-

ðini gerçekleþtirmek için çok çalýþmýþtýr. AB ile üyelik

müzakerelerini baþlatabilmiþ, ama ayný zamanda

önemli bir Türk þahsiyet, Ýslam Konferansý Örgütü-

’nün (ÝKÖ) Genel Sekreteri olarak seçilmiþtir. 1 Mart

kararýna raðmen AK Parti, Washington ile her za-

man iyi iliþkiler içinde olmaya çalýþmýþtýr. Ama hiçbir

zaman Rusya ile iliþkileri geliþtirmeyi de ihmal etme-

miþtir. Bugünlerde AK Parti’nin dýþ politika uzman-

larýndan sýk sýk Türkiye'nin hem bir Avrupa ülkesi

hem de bir Asya ülkesi, hem bir Balkan ülkesi hem

de Ortadoðu ülkesi, hem laik bir ülke hem de Müs-

lüman bir ülke olduðu þeklinde ifadeler duymak

mümkündür. Bu politikada Rusya’ya verilen önem,

Amerika'nýn donanma gemilerini Karadeniz'e getir-

me giriþimine karþý AK Parti hükümetinin Rusya'yla

birlikte hareket etmesinde çok net görülebilir. Ro-

manya'nýn giriþimde bulunduðu Karadeniz Forumu-

’na karþý Türkiye'nin ve Rusya'nýn tutumu neredeyse

birbirinin aynýdýr. Abdullah Gül'ün þahsen ÝKÖ'nün

diðer üyelerini Rusya'ya örgütte gözlemci statüsü

vermeye ikna etmesi de bu politikanýn bir parçasýdýr.

Abdullah Gül birçok kez Rusya'nýn BM Güvenlik

Konseyi’nin daimi üyesi olmasýnýn önemini tekrarla-

mýþ ve Rusya'nýn Kýbrýs dahil olmak üzere birçok

kritik konuda verdiði desteðin son derece önemli ol-

duðunu belirtmiþtir. Geçen yaz Gürcistan'da yaþa-

nan kriz göstermiþtir ki, Türkiye, Rusya ile Batý ara-

sýnda son derece dikkatli bir politika izlemeye dikkat

edecektir. Bu kriz sýrasýnda Türkiye, taraflardan her-

hangi birinin yanýnda yer almak yerine hem Kremlin

hem de Tiflis'i ziyaret ederek tarafsýz bir rol oynama-

yý tercih etmiþtir.

Son beþ yýl göstermektedir ki, Türkiye'nin de-

mokratikleþmesi dýþ politika yöneliminde baðýmsýzlý-

ðýný ve çok boyutlu yönelimini artýracaktýr. Bununla

birlikte demokratikleþmenin ülkede Ýslami akýmlarýn

güçlenmesine yol açtýðý düþünülebilir. AK Parti’nin

son seçimlerde aldýðý oy oranlarýna bakarak AK Par-

ti’nin zaferinin Türkiye'de Ýslamcýlýðýn zaferi olduðu-

nu iddia etmek son derece basit bir yaklaþým olacak-

týr. Çünkü partinin yöneticileri bile bu tanýmýn siyasi

çizgilerini betimlediðini kabul etmemektedir.

2002 seçimlerinden önce ve 22 Ocak 2007'deki

son seçim sýrasýnda partinin liderleri olarak Erdoðan

ve Gül kendilerinin Erbakan'dan ziyade demokratik

merkezi saðýn önemli liderleri olan Menderes, De-

mirel ve Özal ile iliþkilendirmiþtir. Erdoðan, dini öð-

retilerinden dolayý deðil, Ýstanbul Büyükþehir Bele-

diye baþkaný olarak gösterdiði baþarýdan dolayý ünlü

olmuþtur. Bu baþarýsýný baþbakan olarak 5 yýllýk icra-

atýyla sürdürmüþtür.

AK Parti, yüzeysel, sentetik bir deðiþimi deðil,

Türk toplumunun sosyal, demokratik ve ekonomik

dönüþümüyle paralel giden gerçek deðiþimi temsil

ettiðini kanýtlamýþtýr. Ýslamcý bir ideolojiyi savunmak

yerine mal ve hizmet saðlamaya odaklanmýþtýr. Kiþi

baþýna düþen geliri iki katýna çýkarmýþtýr. Türkiye, ta-

rihinde ilk kez doðrudan yabancý yatýrým rakamla-

rýnda ilk 10 ülke arasýna girmiþtir. Türkiye'nin ya-

bancý yatýrým rakamlarý tüm Arap ülkelerinin topla-

mýndan fazladýr. Türk ekonomisi yýlda ortalama

yüzde 7'lik büyüme göstermiþtir.

Çok boyutlu dýþ politika AK Parti hükümetinin

köþe taþý olmayý sürdüreceði için Cumhurbaþkaný

Abdullah Gül, bu politikaya katkýda bulunmaya de-

vam edecektir. Her iki ülkenin kiþi baþýna düþen ge-

lirlerini iki katýna çýkarmayý amaçladýðý bir dönemde

iki ülke de istikrarý tercih edecektir. Dolayýsýyla her

iki ülkenin önünde devasa fýrsatlar olduðunu söyle-

mek yanlýþ olmaz.

* Abdülhamit Bilici, Cihan Haber Ajansý’nýn GenelMüdürü ve Zaman ile Today's Zaman gazetelerininköþe yazarýdýr.

Türkiye ve Rusya: Soğuk Savaş düşmanlığından stratejik ortaklığa

a.bi l ic [email protected]

ABDÜLHAMÝTBÝLÝCÝ

Moskova'da gece, yarýyý çoktan geçti… Sabah yakýn…Üzerindeki takýlarýyla uykuya kalmýþ bir dilberi andýrý-yor þehir. Iþýl ýþýl… Bu þehre ilk geliþimin üzerindentam on bir yýl geçti.

Arbat Sokaðý'nda yürüdüðümüz o güzel hazirangünlerini yeniden hatýrlýyorum. Kalabalýklar, karþýlýklýakan iki nehir gibi birbirine karýþýyordu.

Arbat, Ýstiklal Caddesi gibi, sanatçýlarýn, ressamla-rýn, yazarlarýn mekân tuttuðu bir yerdi. Oldukça kala-balýk bir gezi heyetiyle birlikteydik. Ahmet Turan Al-kan, Alper Görmüþ, Bulut Aras, Eþref Kolçak, GülayGöktürk , Gafur Uzuner, Hasan Köni, Mehmet Ali Ký-lýçbay, Mehmet Aydýn, Nihat Nikerel, Pýnar Türenç,Tufan Türenç, Yusuf Sezgin…

Nazým Hikmet'in mezarýna da uðramýþtýk. ‘Ana-dolu topraklarýnda Nazým'ýn da gömüleceði bir çýnargölgesi bulunur’ deyiþimizin üzerinden tam on bir yýlgeçmiþ. Tayyip Erdoðan Hükümeti, Nazým'ý Türk va-tandaþlýðýna kabul etti, o da Anadolu'da bir çýnar göl-gesini buldu.

Güzel bir haziran günüydü... Ýnsanýn gönlüne fe-rahlýk veren tatlý bir hava vardý. Ama Türkiye'den ge-len haberler, bir mengene gibi ruhu-muzu sýkýyordu. Dünyaya yayýlanTürk okullarý ve onlarýn manevi mi-marý Fethullah Gülen'le ilgili Türki-ye'de estirilen korkunç fýrtýna Mos-kova sokaklarýnda uðulduyordu. Ogünü hiç unutamýyorum. Bir aralýk,heyettekiler oðul veren arýlar gibi ba-þýma üþüþmüþtüler:

“Türkiye'de olan- bitenlerden ha-beriniz var mý?”

Gayet soðukkanlý bir tavýrla;“Ne varmýþ Türkiye'de?!” demiþtim. “Yer yerinden oynuyor; sizin haberiniz yok mu!”Ben cevaben “Bu fýrtýnayý biliyorduk, onun için bu-

radayýz, bizim kim olduðumuzu herkes biliyor ama asýlsiz dönüþte havaalanýnda gazetecilere ne diyeceðinizidüþünün.” deyince, epeyce gülüþmüþtük.

Türkiye'ye döndüðümüzde sevginin, bir hazirankurþunuyla iki kaþýnýn tam ortasýndan vurulmuþ ve bit-kisel hayata girmiþ olduðunu görmüþtük. Günlerce ko-mada kaldý ama kara günler kararýp kalmadý.

Moskova'da bunalmýþ, Leningrad Garý’ndan Dos-toyevski'nin Beyaz Geceler'ine doðru yol alýrken, tre-nin penceresinden içimize hapsettiðimiz nefesimizigecenin baðrýnda uðuldayan ormanlara salmýþtýk.

O tren, tatlý bir haziran gecesinin ýlýk meltemlerin-de dalgalý saçlarýmýzý savurarak, Neva'nýn nazlý nazlýaktýðý þehre, her bir taþý musikiyle örülü Petersburg'aalmýþ götürmüþtü bizi.

Ýyi ki de götürmüþtü… Petersbug'taki Türk-Rus Okulu'nun mezuniyet ge-

cesinde kararan gecemizin aðarmýþ, Beyaz Geceler’ekavuþmuþtuk. Mehmet Ali Kýlýçbay'ýn gördükleri karþý-sýnda; “Kendimi bir Amerikalý gibi hissediyorum” de-diðini geçen gün bir dostum hatýrlattý. Kýlýçbay, Türkiþadamlarýnýn yatýrýmlarýndan, açýlan Türk okullarýn-dan, Rusya ile kurulan köprülerden çok etkilenmiþti.

***On bir yýl sonra yine Moskova'dayým… Seher vak-

ti… Kaldýðým odanýn penceresindeyim. Tatlý bir aydýn-lýk sarýyor þehri. Þehir, üzerine kar yaðan kalender biradam gibi yavaþ yavaþ derin uykusundan uyanýyor, üs-tüne birikmiþ karlarý silkeliyor. Uzaklarda, fabrika ba-calarýndan göklere doðru yükselen dumanlar, ufuktadonmuþ katar develerini andýrýyor.

Sokakta yüzünü gözünü sarýp sarmalamýþ bir ka-dýn elindeki süpürgesiyle yerde donmuþ çöpleri topla-maya çalýþýyor. Kahvaltý için Türk-Rus Okulu'nun Mü-dürü Genrih Kuznetsov bizi bekliyor. Apartmanýn dýþkapýsýný açar açmaz baðrýmýzý yumruklayan ayaza al-dýrmadan düþüyoruz yola. Bu iri yapýlý, babacan tavýrlýadamý görmeyeli epeyce olmuþtu. Kapýda karþýlýyor bi-zi. Geniþ omuzlarýna dökülen dalgalý saçlarýnda siyah-

lar iyice silinmiþ. Zengin bir kahvaltý masasýndayýz.Türk mutfaðýndan tatlý esintiler gözlerimizi okþuyor.

Sýcak çaylar, ýsýtýyor içimizi. Ama asýl Kuznetsov'undedikleri ýsýtýyor yüreðimizi. Türk Okulu'nun açýlýþ hi-kâyesinden söz ediyor bize; “1995 yýlýydý… Ben Mos-kova Milli Eðitim Komitesi'ndeydim. Karþýmda ilk defabir Türk görüyordum. Adý Mehmet'ti. Çok gençti.Okul açmak istediðini söylüyordu. Ne yalan söyleye-yim, önceleri güvenmedim ve sürekli zorluk çýkarttým.Türkiye hakkýndaki bilgilerim hem çok sýnýrlý hem deolumsuzdu. Türkiye ile çok savaþtýðýmýzý, 1917'de biziilk tanýyan ülkelerden biri olduðunu, Müslüman bir ül-ke olduðunu, 2. Dünya Savaþý’nda bize karþý olmadýk-larýný biliyordum, o kadar. Türk müteþebbisler Ýngilizceve Türkçe eðitim vermek istiyorlardý. Bizim ayak sürü-düðümüzü fark edince Türkiye'ye davet ettiler. Türki-ye'de gördüklerim beni çok etkilemiþti. Bir Avrupa ül-kesiydi. Cumhurbaþkaný, baþbakaný vardý. Çok partiliy-di. Bu seyahatimizden sonra yüzseksen derece deðiþ-tim. Moskova'ya döndüðümde Eðitim Komitesi Baþ-kaný'na görüþlerimi aktardým. Okul izni çýktý. Aslýndabizi motive eden konulardan biri de Ruslarla evli Türk-

lerdi. Onlarýn çocuklarý vardý. Sovyetsonrasý etnik okullar açýlmaya baþladý.Bunlar kendi dillerini çocuklarýna öðret-mek istiyorlardý. Çok konuþulan dillerzaten hep vardý. Bu okulun önemiMoskova'da Türk dilinin okutulduðutek okul olmasý. Rus Eðitim dünyasýndabu çok dikkat çekici bir olaydý. Diyebili-rim ki, bu okullar benim hayatýmýn enönemli projelerinden birisidir.”

Bu okulun açýlýþýnda bir Rus yet-kilinin söylediði sözler aslýnda her þe-

yi çok güzel özetliyordu: “Rusya'nýn yakýn tarihindeiki olayý çok önemsiyorum. Gagarin'in uzaya çýkma-sý ve Türklerin Moskova'da okul açmasý.”

Müdür Kuznetsov, Türk öðretmenlerini çok seviyor;“Bu öðretmenler bana Türkiye'yi sevdirdiler. Çocuklarý-mýza çok güzel örnek oluyorlar. Biliyorsunuz eðitimdeiki þey çok önemlidir. Rehberlik ve otorite. Enteresandýrki öðrencilere eski bir dost, bir aðabey gibi davranan buöðretmenler ayný zamanda saðlam bir otorite kuruyor-lar onlar üzerinde. Bu da benim çok hoþuma gidiyor.Türk öðretmenler lokomotif görevi görüyorlar. Onlarolmadan biz bu eðitimi sürdüremeyiz. Onlarýn sigara,içki gibi alýþkanlýklarý yok. Narkotik ve uyuþturucu gibiþeyleri söylemeye bile ihtiyaç duymuyorum. Öðret-menler arasýnda Rus-Türk diye hiçbir ayýrým yok. Ön-celeri Ruslar, ‘Türkiye bir Ýslam ülkesi, bizse daha çokOrtodoksuz, çocuklarýmýzý Müslüman yapacaklar’ diyekorkuyorlardý. Dinî ders vermiyoruz. Aileler çocuklarýnýokul dýþýnda havra, kilise, cami… istediði yere götürebi-lirler. Eðitimde çok kaliteliyiz. Bu okullarla biz bir köprükurduk. Gelecekte bu köprünün üzerinden milyonlargeçerek birbirleriyle kucaklaþacaklar. Burada yetiþenöðrencilerin hiçbiri asla Türkiye aleyhinde olmayacak.Ve bu okullar da asla Rusya'nýn aleyhinde deðil. Buokullardan alacaðýmýz çok þey var. Benim babam 2.Dünya Savaþý’nda öldü. Rusya için öldü. Ben nasýlRusya aleyhinde olabilirim? Bu günleri gördüm ya artýkrahat ölebilirim.” diyerek bitirdi sözlerini.

Müdür Kuznetsov'un sözleri gibi esmer yüzüde güven verici. Hele Türk öðretmenlere olan sev-gisi görülmeye deðer. Gelebilecek her türlü tehli-keye karþý kollarýný evlatlarýna sýmsýký saran þef-katli bir babayý andýrýyor.

Ayrýlma vakti geldi. On bir yýl önce haziran sýcaklarýnda iyiden iyiye

bunaldýðýmýz Moskova'da bugün bizi bir Rus müdürüngüven ve ümit dolu sözleri ferahlatýyor. Müdür Kuz-netsov'un sözleri Moskova'nýn en soðuk gecelerini bileýsýtmaya yeter.

Benim yerimde kim olsa ayný þeyi düþünürdü:“Bu günleri gördüm ya artýk rahat ölebilirim.”

* Harun Tokak, Diyalog Avrasya Platformu Baþkaný

Artýk rahat ölebilirim...

HARUNTOKAK

12 ÞUBAT 2009 PERÞEMBE8

Türkiye'nin yakýn siyasi tarihi bürokratik oligarþi ile halkýn

iktidar mücadelesi þeklinde geçiyor. Kurtuluþ Savaþý’ný

yöneten ve ardýndan cumhuriyeti kuran kadro, arzuladýðý

dönüþümü saðlayabilmek için tam hâkimiyetin kaçýnýl-

mazlýðýna inandý. Adý cumhuriyet olan tek partili ve se-

çimlerin formaliteden ileri geçemediði, kendine özgü bir

‘otokrasi' kuruldu. Türk toplumunu tepeden týrnaða yeni-

den þekillendirme faaliyeti, kurucu lider Mustafa Kemal

Atatürk'ün saðlýðýnda son sürat yapýldý. Onun ölümünün

ardýndan partinin ve devletin baþýna geçen silah arkadaþý

Ýsmet Ýnönü'yü aðýr bir imtihan bekliyordu: Ýkinci Dünya

Savaþý. Ülkeyi savaþýn dýþýnda tutabilen Ýnönü için ikinci

zorlu dönemeç, dünyada þekillenen bloklar içinde tercih

yapmaktý. ABD'nin önderliðindeki Batý Blok’u seçildi. Bu

tercihin içe dönük sonuçlarý hemen kendini hissettirdi.

Çok partili ve serbest seçimli demokratik hayata geçildi.

Ülkeyi 27 yýldýr tek hakim olarak yöneten bürokratik oli-

garþi, iktidarýna halký ortak etmek zorunda kaldý.

1950 seçimleri büyük bir deðiþimin habercisiydi. Tek

parti (CHP) içinde yer almýþ bir ekibin kurduðu Demokrat

Parti, halkýn büyük teveccühüne mazhar olarak iktidarý

devraldý. Halký ilk defa dikkate alan ve onun hoþuna gide-

bilecek adýmlar atan CHP, yenilgiden kurtulamamýþtý.

1950 iktidar mücadelesinde milat oldu. Bürokrasinin, top-

luma þekil vermek ve iktidar alanýný geniþletmek adýna

yaptýðý askeri darbeler bile halkýn ilerleyiþini engelleyeme-

di. 27 Mayýs 1960 darbesinde Baþbakan Adnan Mende-

res'i iki bakanýyla birlikte idam eden cunta, yaptýðý deði-

þikliklerin köktenliðini belirtmek üzere yeni döneme ‘ikin-

ci cumhuriyet' adýný verdi. Bürokrasinin sivil siyasete mü-

dahalesini kurumsallaþtýrabilmek için Anayasa Mahke-

mesi kuruldu, Parlamento iki parçalý haline getirilerek se-

nato ihdas edildi. Bürokrasinin ataklarýna halk, cevabýný

sandýkta verdi. Askerin doðal müttefiki CHP, ilk seçimler-

de birinci parti çýkmasýna raðmen hükümeti kuracak ço-

ðunluðu elde edemedi. 1965'teki seçimlerde ise birinciliði

Adalet Partisi'ne kaptýrdý. AP darbeyle indirilen DP'nin

devamýydý.

Takvimler 12 Mart 1971'i gösterdiðinde asker yeniden

kýþlasýndan çýktý. Anayasa'daki bazý özgürlükçü maddeler

budandý, siyasete yeniden þekil verilmek istendi. Halkýn

cevabý yine seçimlerde geldi. Ama bir farkla seçmen, dar-

be karþýsýnda tepkisiz kalan AP lideri Sü-

leyman Demirel'e fatura kesti. Darbeye

tepki göstererek partisindeki genel sekre-

terlik görevinden istifa eden Bülent Ecevit,

halkýn yeni gözdesiydi. Onun liderliðindeki

CHP, 1973 seçimlerinde sürpriz þekilde ipi

göðüsledi. 1977 seçimleri ise CHP'nin tarihi

rekoru yüzde 41'lik oy yüzdesini gösteri-

yordu.

Yaklaþýk 10 yýllýk periyotlar darbeyi ge-

lenekselleþtiren ordu, 12 Eylül 1980'de ye-

niden yönetime el koydu. Bürokrasinin sivil siyaset üstün-

deki vesayetini aðýrlaþtýracak deðiþiklikler yapýldý. Üniver-

sitelerdeki özgürlükler kýsýldý, parlamentonun görev ve

yetkilerinden önemlileri cumhurbaþkanýna devredildi.

Cumhurbaþkanýnýn emekli askerlerden seçilmeye devam

edeceði öngörüsü bu deðiþikliklerin sebebiydi. Fakat ev-

deki hesap yine çarþýya uymadý. Halk yine bürokrasinin

'toplum mühendisliði' hamlesine 'siyaset mühendisliði' ile

mukabelede bulunmuþtu. Halkýn Turgut'u (Özal), asker-

lerin Turgut'u (emekli orgeneral Sunalp) bozguna uðrattý.

Seçime girmesine kerhen izin verilen Anavatan Partisi tek

baþýna iktidarý elde etmiþti. Özal'ýn geliþi en az 1950 kadar

önemli bir milat olacaktý. Özal, askerlerin yapamadýðýný

gerçekleþtirerek ekonomi baþta olmak üzere bütün ku-

rumlarý yeniden yapýlandýrdý. Radyo ve televizyon yayýn-

cýlýðýndaki devlet tekelini kýrarak özel yayýncýlýðýn önünü

açtý. Asker-siyasetçi iliþkilerinde inisiyatifi ele aldý. Bir ge-

nelkurmay baþkaný adayýný emekliye sevk etti, bir genel-

kurmay baþkaný istifa etmek zorunda kaldý. En büyük adý-

mý ise Çankaya Köþkü'nü sivilleþtirerek attý. 8. cumhur-

baþkaný olarak Köþk'e çýkarken emekli askerlerin bu ko-

nudaki tekeline de son vermiþ oldu. Böylece

sivil siyaset, dolayýsýyla halk, bürokrasinin

bir kalesini daha ele geçirdi.

Fakat bürokrasi de kolay pes etmiyor-

du. 28 Þubat 1997'de demokrasiye yeniden

‘balans ayarý' yapmaya giriþtiler. Bu defa

Köþk'teki sivil cumhurbaþkaný ve bazý siya-

silerden de yardým aldýlar. Refah Partisi ve

Doðruyol Partisi koalisyon hükümeti düþü-

rüldü. Ýstanbul Büyükþehir Belediye baþkaný

iken ders kitaplarýnda bile yer alan bir þiiri

okuduðu için Recep Tayyip Erdoðan hapse atýldý. 28 Þubat

sürecinin amacý, bu siyasi hareketin önünü kesmekti.

Ancak ara rejim hükümetlerinin hiçbiri baþarýlý ola-

madý. Geniþ medya desteðine raðmen kurdurulan partiler

tutunamadý. Bu kadarla da kalmadý, Postmodern darbeye

destek veren bütün siyasetçiler 2001 seçimlerinde halk ta-

rafýndan tasfiye edildi. Bir kere daha halk, bürokratik oli-

garþinin yapmaya çalýþtýðýnýn tam tersini seçti. Yasaklý li-

der Recep Tayyip Erdoðan'ýn partisi ülkeyi tek baþýna yö-

netecek çoðunlukla iþbaþýna geldi. Yasalarda yapýlan deði-

þiklikle yasaðý kalktýðýnda, ülkeyi Avrupa Birliði'ne taþý-

mak için birçok reforma imza attý. AB reformlarý cumhuri-

yetin kuruluþunda hedef olarak konulan Batýlýlaþmaya

hizmet ettiðinden kimse sesini çýkaramýyordu. Fakat bü-

rokrasinin tepkisiz kalmasý da beklenmiyordu. 2003-2004

yýllarýnda askeri darbenin kýyýsýndan döndüðümüzü þimdi

ortaya çýkan bilgilerle anlýyoruz. 27 Nisan 2007'de ordu

tarafýndan yayýnlanan bildiri e-muhtýra olarak kayýtlara

geçti. Asker cumhurbaþkanlýðý seçim sürecine müdahil ol-

muþtu. Anayasa Mahkemesi'nin önünde bekleyen

CHP'nin itirazýnýn kabul edileceðine kesin gözüyle bakýl-

maya baþlandý. O güne kadar rastlanmayan bir þey oldu

ve hükümet bildiriye ayný tonda cevap verdi. Askerin hü-

kümetin emrinde olduðunu hatýrlattý. Halk 22 Temmuz

seçimlerinde verdiði yüzde 47'lik rekor oyla hem hükü-

meti hem de cumhurbaþkanýný seçmiþti. Anayasa Mahke-

mesi ve e-muhtýraya raðmen Abdullah Gül büyük seç-

men desteðiyle Köþk'e çýktý. AK Parti ve Erdoðan bu ara-

da büyük bir badire daha atlattý. Anayasa Mahkemesi'nde

açýlan kapatma davasý iç ve dýþ dengeler göz önünde tutu-

larak reddedildi.

Þimdi Türkiye yeni bir seçime hazýrlanýyor. 29 Mart

2009'daki yerel seçimler AK Parti için bir nevi güven oyla-

masý olacak. Erdoðan buradan alacaðý güçle toplumsal dö-

nüþüm projesinde yeni baþlýklar açabilecek. AB reformlarý-

nýn hýz kazanabilir. Kürtler ve Aleviler gibi siyasal ve kültü-

rel hak talep eden toplum kesimlerine kazanýmlar saðla-

nabilir. Anayasa'da beklenen demokratikleþme de baþarý-

lýrsa bu yakýn siyasi tarihimizin üçüncü miladý olabilir. Si-

yaset kurumunu bir manivela gibi kullanan halk, toplum

mühendisi bürokrasiye karþý bir galibiyet daha kazanabilir.

Doðal olarak bürokrasinin elini henüz görmedik. Bir þey

çok net halk bürokrasiyi her seferinde maðlup ediyor.

BÜLENTKORUCU

[email protected]

Toplum mühendisliði ile siyaset mühendisliði çarpýþýyor, Türkiye deðiþiyor

Yüreði sýcak insanlarýn soðuk sevgisi Bu kadar soðuk sevgisi adama cirit attýrýr

ürkiye, ilkbahar, yaz, sonbahar ve kýþýn doya-

sýya yaþandýðý 4 mevsimin ülkesi. Yaz denildi-

ðinde akla Akdeniz kýþ dendiðinde de Doðu

Anadolu gelir. Doðu’nun soðuðuna inat, sýcakkanlý in-

sanlarý kýþýn her yeri kaplayan beyaz örtüyü eðlenceye

çevirir. Lapa lapa yaðan kar festivalle þenlendirir Doðu

insanýnýn evini. Donan göller kayak pistidir. Yerdeki

kar ise baþpehlivanlarýn seçileceði güreþ meydaný. Ar-

dahan ve Kars illerinin sýnýrlarý içerisinde yer alan Çýl-

dýr Gölü kýþ festivalleriyle tanýnýr. Yöre insaný için so-

ðuk farklý anlamlar taþýr. Batýda üþüyen insanlara inat

onlar kendilerini kara býrakýr. Buzlarýn üzerinde yarý

çýplak güreþe tutuþmak, cirit atmak burada önemli bir

eðlencedir. Çýldýr Gölü kýyýlarý buz patenine dönüþür

kýþýn. Þubat ayýnda komþu il ve ülkelerden gelenler so-

luðu gölün kýyýsýnda alýr. Çýldýr onlar için ‘Kar ve Buz

Fesitvali'nin adýdýr.

Kýþ aylarýnda donarak buz haline gelen Çýldýr Gölü,

Ardahan ve Karslýlarýn neþe kaynaðý. Gölün donmasýy-

la birlikte yöre halký adeta bir bayram havasýna giriyor.

Bunun en büyük kanýtý da gölün donmasýnýn ardýndan

yapýlan kar festivali. Donan gölde yapýlan etkinlikler

için yediden yetmiþe bütün vatandaþlar hazýrlýk yapý-

yor. Göl yöre halkýnýn sadece eðlence kaynaðý deðil ay-

ný zamanda önemli bir geçim kaynaðý da. Dört mevsim

yapýlabilen balýkçýlýk, bölge halký için hem iyi bir aktivi-

te hem de ekonomik gelir kaynaðý. Ardahan Valiliði,

Gençlik Spor Ýl Müdürlüðü ve Türkiye Buz Pateni Fe-

derasyonu’nun geçmiþ yýllarda birlikte organize ettiði

"Uluslararasý Ardahan Çýldýr Gölü Kar ve Buz Festiva-

li" renkli görüntülere sahne oldu. 124 kilometrekarelik

göl alaný üzerinde yapýlan festivalde milli buz patenci-

lerinin yaný sýra Avrupa Paten þampiyonlarýnýn gösteri-

leri, dünyaca ünlü buz dansý gruplarý ve buz hokeyi

maçlarý, festivalin en vazgeçilmez etkinlikleri arasýnda.

Festivalde en ilginç görüntüleri ise yine milli oyunlar

oluþturuyor. Atlý kýzak, karakucak, güreþ, cirit gibi

oyunlar da yine festival kapsamýnda katýlýmcýlarý en

çok eðlendiren etkinlikler.

Bölge halký etkinliklere daha fazla katýlýmýn saðlan-

masý için iyi tanýtým yapýlmasý gerektiðine inanýyor. Ay-

rýca yýlýn 7 ayýnýn aðýr kýþ þartlarý altýnda geçtiði bölgede

soðuðun bir avantaja dönüþtürülerek turizme kazandý-

rýlmasý isteniyor.

Doðu Anadolu Bölgesi’nin en büyük tatlý su gölü

olan Çýldýr gölü, çevredeki birçok dere ve pýnardan

besleniyor. Gölün tek çýktýsý ise Ermenistan sýnýrýnda

bulunan Telek çayý.

Kar ve Buz Festivali'nde kýzak yarýþlarýArdahan'da baharmevsiminde otlamala-rý için salýnan atlar,kýþ mevsiminde ahýr-lara alýnana kadar Çýl-dýr Gölü kýyýsýnda öz-gürce otlar.

T