HADiSLERiN KAYNAK DEGERİNİ TESPİ'İTE İÇTİHAT...

26
marife, S, .. 1, bahar 2005, s. 7 - 32 HADiSLERiN KAYNAK , PERSPEKTiF Habil NAZUGÜL" DISCUSSIONS ON IJnHAD IN HADITH: A HISTORICAL PERSPECTIVE The are the means of evidence for the which is one of the basic sources of the religion (of Islam). Therefore they became focus of debate and attention in every period. In order to determine role and degree of the transmitters disposals and problems arise from transmitting on breaching the of a wide-spread and iiitensive activities of ijtihad were undertaken in the course of first centuries of Hijrah. Thus for this purpose a unique methodology was develepe-d under the name of dirayat and by this way the were selected and dassified. Following· other steps, it was thought that all studies were completed in the area of determining the authentidty of hadith and it was not possible to make further ijtihads in this field. . . Eventually Ibn ai-Salah has dedared that the gate of ijtihad in· hadith was dosed and despite certain objections his view was widely accepted and sciences entered into a period of cessation lasting for a long time. Sinee the 19th century various studies were undertaken field by muslim and scholars and works on hadith have been published. During this new era several scholars, induding some from Turkey, rejected view that the ijtihad came to an·end.in They emphasised the necessity of ijtihad: and produced works in this direction. · · . Rivayet ve rivayet ilimleriyle ilgili olarak ilk sergilenen çabalar, müteakip da ve çe§itlenerek devam etmi§tir. Kütüb-i Sitte sonra hadis ve hadis ilirolerindeki çabalar bir müddet daha devam etse de eski ve kitlesel bir çaba olma yitirmi§tir. Üçüncü sünnet-hadis da ortadan rivayetlerin sünneti .ifade etmeye ve onun ana biri haline görülür. 1 · · Sünnetin de olsa rivayete dönü§mesi, bir deyi§le hadisle§mesi • Yrd. Doç. Dr., Erciyes Üniversitesi Fakültesi. [email protected].tr 1 Rivayeti..Qihadislerin sünnetin kabulünde ve sünnetin ispat olarak onun yerini rolü büyüktür. Onun bu husustaki çabalan için Habil, Hadis Kültürümüzdeki Yeri, Doktora Tezi, Ankara-1993, s. 68-88; Fazlur Rahman, Boyu11ca Soru11u, tercüme, Salih Akdemir, Ankara-1995, s. 53-54; Ebu Zeyd, N Hamid, ve Kahire-1992, s. 31-81. ·

Transcript of HADiSLERiN KAYNAK DEGERİNİ TESPİ'İTE İÇTİHAT...

  • marife, yıl. S, sayı .. 1, bahar 2005, s. 7 - 32

    HADiSLERiN KAYNAK DEGERİNİ TESPİ'İTE , İÇTİHAT TARTIŞMALAR!

    TARİHSEL BİR PERSPEKTiF

    Habil NAZUGÜL"

    DISCUSSIONS ON IJnHAD IN HADITH: A HISTORICAL PERSPECTIVE

    The Ahadittı are the means of evidence for the suıinah which is one of the basic sources of the religion (of Islam). Therefore they became focus of debate and attention in every period. In order to determine role and degree of the transmitters disposals and problems arise from transmitting on breaching the aı.ıthenticity of hadittı a wide-spread and iiitensive activities of ijtihad were undertaken in the course of first centuries of Hijrah. Thus for this purpose a unique methodology was develepe-d under the name of dirayat al-hadittı and by this way the ahadittı were selected and dassified. Following· other steps, it was thought that all studies were completed in the area of determining the authentidty of hadith and it was not possible to make further ijtihads in this field. . .Eventually Ibn ai-Salah has dedared that the gate of ijtihad in· hadith was dosed and despite certain objections his view was widely accepted and hadittı sciences entered into a period of cessation lasting for a long time.

    Sinee the 19th century various studies were undertaken ın hadittı field by muslim and non~muslim scholars ali~e and works on hadith have been published. During this new era several scholars, induding some from Turkey, rejected i:tıe view that the ijtihad came to an·end.in hadittı. They emphasised the necessity of ijtihad: and produced works in this direction. · ·

    . GİRİŞ

    Rivayet ve rivayet ilimleriyle ilgili olarak ilk asırlarda sergilenen yoğun çabalar, müteakip asırlarda da ayıÜ yoğunlukta ve çe§itlenerek devam etmi§tir. Kütüb-i Sitte asrından sonra hadis ve hadis ilirolerindeki çabalar bir müddet daha devam etse de artık eski canlılığını ve kitlesel bir çaba olma özelliğirıi yitirmi§tir. Üçüncü asırdan sorıra sünnet-hadis ayrımının da ortadan ~alkmaya, rivayetlerin sünneti .ifade etmeye ba§ladığı ve onun ana ka}'naklarından biri haline geldiği görülür.1 · ·

    Sünnetin kısmen de olsa rivayete dönü§mesi, diğer bir deyi§le hadisle§mesi

    • Yrd. Doç. Dr., Erciyes Üniversitesi İlahlyat Fakültesi. [email protected] 1 Rivayeti..Qihadislerin sünnetin kaynağı olara"ı< kabulünde ve sünnetin ispat vasıtası olarak onun yerini

    almasında İmam eş-Şafii'nin rolü büyüktür. Onun bu husustaki çabalan için bakınız: Nazlıgül, Habil, İmam Şa{ii'11iıı Hadis Kültürümüzdeki Yeri, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara-1993, s. 68-88; Fazlur Rahman, Tari/ı Boyu11ca İslami Meıodo/oji Soru11u, tercüme, Salih Akdemir, Ankara-1995, s. 53-54; Ebu Zeyd, N asır Hamid, ei-İmamu'ş-Şafii ve Te'sisu~l- İdeolojiyyeti'l-Vasati}'Y~, Kahire-1992, s. 31-81. ·

  • 8 Habil Nazlıgül

    onun formel hale gelmesini sağlamı§; kaynağını araştırmak, geriye doğru takip etmek, geçirdiği a§amaları izlemek ve denetlernek kolaylaşmıştır. Hadisleşmeyle birlikte, sünni anlayışın dogma haline dönüştüğü, bu durumun sünnete zarar verdiği ve eski canlılığını kaybettiediği de iddia olunmuştur.2 Bu aşamadan sonra hadis düzenli öğrenim ve öğretimin konusu haline gelmi§tir. Düzenli öğretirnde ders kitaplarına ve benzeri ders notlarına ihtiyaç duyulması bu yöndeki üretimin, yani hadis çalışmalarının çoğalmasının nedenlerinden birini oluşturmuştur.

    Temelini bireysel veya kitlesel çaba ve içtihatların olu§turduğu bu faaliyetler daha sonraları yavaşlamış, özellikle Kütüb-i Sitte edebiyatının oluşmasından sonra orijinal hadis çalışmalarının yerini önceki çalışmalar üzerine yapılan şerh, tehzib ve ihtisar cinsinden muhtelif çalışmalar almıştır.3 Hadislerin anlaşılmasında kendi zamanlarında çok önemli işlevler görmüş olan şerh edebiyatının, halen istifade

    . edilmesi ve çok yönlü olarak işlenmesi gereken önemli bir kültür hazinesi olduğu bir gerçektir. Ancak bunların üzerine dayandıklan asıll.ar gibi orijinal ve ıstılah anlamıyla içtihat ürünü olmadığı; asıllarının belli bir zamandaki yorumu olduğu açıktır.

    Hadis alanındaki yoğun çalışmalar tarihi süreçte b~lirli bir doygunluk düzeyine ulaştığında tabu olarak durgunlaşmıştır. Rivayetlerin çoğu eserlerde bir araya getirilip haklarında yeterli araştırmalar yapıldığında durgunluk daha da derinleşmiştir. Bu aşamada bazı hadisçiler, önceki dönemlerde araştırma konusu yapılmamış rivayetler hakkında yeni bir hüküm verme imkanı kalmadığını ifade etmeye, hadiste içtihat kapısının kapandığını açıkça söylemeye başlamışlardır. Ele alacağırnız gibi bu kanaate itirazlar zayıf kalmış son asırlara kadar fazla taraftar bulamamıştır.

    ı. İÇTİHAT KA VRAMI VE Fll

  • Hadislerin Kaynak Değerini Tespitte içtihat Tartışmalan 9

    mümkün· olmaktadır. Bu sebeple nakil ve akıl birbirini dengeleyen bir işlev ~e öneme sahip :olmuş, içtihat da nakil karşısında aklın bu işlevini temsil . eden kavramlar a.rasında merkezi bir ye.r işgal etmiştir. Kıyas, rey, istidlal, istinbat, fıkıh gibi yakın içeriliere sahip kavramlarla birlikte içtihat, nasla.rın lafız, mana ve bilinçli boşluklarında gizli şeri-ameli alıkarnı ortaya çıkarmaya yönelik beşeri çabayı ifade eder. Bu çabayı gösteren· kişiye "müçtehlt" ve hakkında içtihat edilen konuya da "müçtehedun fih" denilir/ , .

    içtihat yapacak kişinin ilgili Kur'an ve Sünnet ·verilerini tespiti, derinlemesine ve çokyönlü olarak inceleyip tahlil etmesi tatmin edici sonuca varabilmesi için zaruri bir işlemdir. Bu nedenle müçtehlt fakihler ilmi faaliyetlerinde, yani içtihatla.rında kullanacakları Kur'an ve Sünnet verilerini tespit maksadıyla her iki kaynak üzerinde detaylı çalışmalar yapmışlardır. ·

    Kur'an nassırun sübut problemi olmadığından, bir konuda ayetlere dayalı ça-lışmalarda yoğunluk o ayetlerin delalet yönünün tespiti ve yorumu üzerine olmuştur. Fakat sünnet verileri üzerine yapılan çalışmalarda kullanılacak veri veya rivayetin sübut problemini halletmek her ·zaman ilk sırada yer almıştır: Çünkü bir rivayetin nass . olarak kabulü ve kullanılması öncelikle onun sübutunun · sahihliğine bağlıdır. Ancak sübutu ve sahihliği kabul edilen bir hadisin muhtevası ve bu muhtevanın ne şekilde değerlendirileceği hususunda fakihlerin farklı . yaklaşımları bulunmaktadır. Rivayete yaklaşım tarzlan bakırnından fakihler -ile muhaddisler arasında bir .takJ,m farklılıklar bulunmakla birlikte, her iki grup da bir hadisin kullanıma elverişli olabilmesi için sabit ve sahlh olmasının gerekli olduğu kanaatinde birleşmektedir.8 . Örneğin günümüze kadar ulaşabilen ilk fıkıh usulü eserlerinden· biri olan er-Risale'de haber-i vahidin hüccet oluşu ve kabul şartlarının genişçe ele alınışı bu durumu ispat eder niteliktedir.9 · • ·

    Anlaşılacağı üzere hadisin en mühim kullanım alanlanndan birini doğal olarak fıkıh oluşturmaktadır. Fakihler hem usul kaidelerini tespit ı::derken hem de bu kaideler üzerine teferri eden fıkhın alt balıisierini ele alırken hadisleri sıklıkla kullanmıştır. Hadislerin şert hüküm çıkarmak gibi belirli amaçlara yönelik olarak, etkin ve etkileyici bir şekilde kullanıldığı alan da yine fıkıh alanı olmuştur. Bu türden kullanımlada sünnet ve ona kaynaklık eden rivayetler hem' daha kalıcı hale getirilmekte ve hem de bağlayıcılığı artırılmaktaydı. Fakat bu bağlayıcılık birçok hadis için genel değil çoğu kere fıkhi ekaller ve bu ekoİe tabi olanların çerçevesiyle sınırlı olmuştu·r. Sınırlı da olsa böyle bir kullanır'na konu edilecek rivayetin seçiminin ve muhtevasfnın irdeleİımesi işinin konu dışında kalan rivayerlere göre daha sıkı ve daha titizlikle yapıldığı düşünülebilir. Ni~ekim hadislerin maksatlı seçimi ve irdelenmesi, fakihler arasında özellikle reyci denilen fukaha arasında başlamıştır. Onların hadis seçimlerindeki bu titizliklerinden ve şahsi inisiyatif kullanmalarından rahatsızlık duyan bazı kesimler, onları, hevalarına uymakla, hadisiere karşı rey beyan etmekle itharn etmiş ve reylerine tabi olarılar anlamında "ehl-i rey, aslıab-ı rey" olarak isimlendirrnişlerdir. 10

    7 Apaydın, H. Yunus, İcıilıad, TDV İslam Ansiklopedisi, istanbul-2000, XXI/432. 8 Abdullah Şaban Ali, İlıtila{atu'l-Mulıaddisiu ve'I-Fuka/ıa (i'l-Hııkmi ale'l-Hadis, Kahire-1997, s. 79, 220-223,

    273-277, 441-469. . 9 e§-Şafii, el-İmam Muhammed b. İdris, er-Risale, tahkik, Ahmed Muhammed. Şakir, Kahire-1309, s. 357-401. 10 Hatiboğlu, Mehmed Said, İslami Teukid Zilıuiyeıi ve Hadis Teukidi11i11 Doğuşu, Doktora Tezi, Ankara-1962,

    s. 31.

  • 10 Habil NazlıgOl

    Hadis denilen her §eyin din olarak algılanamayacağı ve delil olarak kullanılamayacağı, yani rivayetlerin seçilmeden ve i§lenmeden yürürlüğe konulamayacağı sıklıkla ifade edilmi§tir. Rivayetler arasında seçim yapma zamretini ifade eden pasajların yer aldığı en erken eserler fakihlere, özellikle de Hanefi fakihlere aittir. Fakihler bu seçimin nasıl ve hangi kriteriere göre yapılacağını tahlil etmi§, bu hususta rehber olacak temelleri ortaya koymu§lardır.11 Hadislerle amel edebilmenin kuralları, rivayetin sahihini tespit yolları, sünnetle amel etmenin gerekliliği ve benzeri konularda fakililer tarafından olti§turulan geni§ kültür e§-Şafii'nin (150-204) muhtelif eserleriyle hayli mufassal bir §ekilde bize ula§rnı§tır. e§-Şafii eserlerinde fikirlerini sanki sahipleriyle yüz. yüze tartı§ıyormu§ gibi bir üslupla aktarmakta, onların delillerini zikretmekte, eğer bu fikirlere kar§ı çıkıyorsa kar§ı olu§ nedenlerini ve buna mukabil kendi görü§ ve kanaatlerinin gerekçelerini ortaya koymaktadır. 12 Nitekim e§-Şafii'nin hadise dair görü§lerini muhtevi eserleri günümüze kadar ula§abilmi§ ilk hadis çalı§maları olarak da değerlendirilebilir. ·

    Fukaharun hadis kritiklerinin temelde hadis metinlerinin tetkiki üzeriıle kurul-dugu söylenebilir. Esasında bu gelenek, sahabe döneminden beri süregelen bir yöntemdir. Sahabe arasında cari olan hadis tenkit yönteminin genel itibanyla hadis metinlerinden hareketle uygulandığı malumdur.19 Fukaha bu yöntemi geli§tirerek uygulamaya devam etmi§tir. Rivayetlerin Kur'an'a, maruf sünnete, genel kültüre ve ulemarun mü§terek bilgisine (icmaya) arz edilmesi ve benzeri uygulamalar bu hususta kullanılan yöntemlerden bazılarıdır. İlk dönemlerde hadis · tetkik ve tenkitlerinin rivayet metinleri üzerinde yoğunla§rnı§ olmasında kaynağa yakınlık, ravilerin azlığı ve bozulmarnı§lığı gibi etkenler ve 6 dönemin diğer bazı özellikleri etki? r~l oynamı§tır. Bu dönemlerde tetkiklerin metin üzerinde yapılıyor olu§u ravilerin tamariıen inceleme ve ara§tırma dı§ı bırakıldığı anlamına gelmemektedir. Sözgelimi rivayetin ricalinden hareketle kabul veya reddine İmam e§-Şafii'nin eserlerinde sıklıkla rastl~.14 Bu örnekler en azından e§-Şafi! öncesinden ba§layan böyle bir geleneğin varlığını gösterir.

    Daha sonraki dönemlerde bu gibi. yöntemlerin yeterli olamadığı ileri sürüldü-ğünden bu yöntemlere ilave olarak, bir nevi dı§ kontrol gibi değerlendirilebilecek isnad ve ravi tetkikleri devreye sokulmu§ ve geli§tirilmi§tir. Rica! ve isnad tetkiklerinin ilk örneklerine erken dönem ~serlerinde rastlamak mümkünse de bu yöntemin geli§me-sinde sünnetin varlığını ispat etmenin ancak rivayet yoluyla mümkün olac_ağı yönündeki söylemin etkisi büyüktür. Söz konusu yöntemin ortaya çıkması ve uygulanmasında yine fakihlerin çabalarını görmekteyiz. Bununla beraber hadisçilecin bu yönteme katkılan pek çok olmu§tur. Onların bu çabaları takdire §ayandır.

    Hicri birinci asrın sonlarından itibaren· tedvinine ba§lanan rivayetlerin tasnifin-de de fıkhın ve fıkhi literatü-rün etkisi olduğu kanaatindeyiz. Bilindiği gibi ilk ortaya

    11 Ünal, İsmail Hakkı, İmam Ebu Ha11i(e'ııi11 Hadis Alllayışı ve Ha11e(i Mezlıebi'11i11 Hadis Metodu, Ankara-1994, s. 66-72, 76-123, 133-170. 00

    12 e~-Şafi!, imam Muhammed b. İdris, İlıtila(u'I-Hadis, tahkik,·Muhammed Aluned Abdulaziz, Beyrut-1986, s. 11-40, 91-102, 127-130; Cimau'I-İim, tahkik, Muhammed Aluned Abdulaziz, Beyrut-1984, s. 12-20, 25-29,35-89.

    13 ez-Zerke~i, Bedruddin (ö. 794/1392) Hz. Aişe'ttill Salıabeye Yöttellliği Eleştiriler (ei-İcabe ), hazırlayan, Bfinyaınin Erul, Ankara-2000, s. 69-85, 87-121, 123-133; ~ık, Nevzat, Sahabe ve Hadis Rivayeti, İzmir-1981, s. 235-254; Erul, Bfinyamin, Sa!ıabe11iıı Süımeı Anlayışı, Ankara-1999, s. 196-215, 287-370.

    14 e~-Şafii, ei-Umm, ne§r, ZCıhri en-Neccar, Kahire-1961, 1/104, 130, V/41, VII/197; er-Risale, s. 72; İluila{, s. 127-128.

  • Hadislerin Kaynak Değerini Tespitte İçtihat Tartışmalan ll

    çıkan hadis eserleri musannef, cami, sünen ve benzeri fıkhi içerikli tasnifler olmuştur. Bu türden bir hadis eserinin muhtevasının tertibi, o esere çağdaşlık eden veya ondan önce yazılmış bulunan bir fıkıh çalışmasının tasnifinden pek ~e farklı değildir. Ancak ilk dönemlere ait fıkıh ve hadis çalışmaları arasında bazı farklar da bulunmaktadır..-Bu farkların en mühimlerihden biri, kullanılan rivayetin naklinde isnad kullanımında ortaya çıkmaktadır. İsnad kullanım farklılığı esasında iki ekol arasındaki ~eslek ve yöntem farklarından kaynaklanmaktadır. Bir hadisçi gözüyle bakıldığında meslekl~ri gereği hadisçilerin, isnad zikrindeki · titizlikleri ve kullamlan isnadların düzenliliği konusunda, dönemlerindeki birçok fakiliten çok daha iyi durumda oldukları söylenebi-lir.

    Esasında İslami ilimierin başlangıç dönemlerinde sonraki dönemlerde olduğu gibi, teknik anlamda ilimler sınıflamcı.sından, bununla paralel ulema sınıflarından bahsetmek pek mümkün değildir. Fakat yine de belli temel İslami bilirnlerle iştigal etmekle şöhret bulmuş alimler mevcuttur ve bilimsel çalışma alanlarının ilk ve önde gelenlerinden biri de fıkıh alanıdır. Buna bağlı olarak hadis tetkiklerinin başlamasında, hadis ilimlerinin ve hadis ıstılahlarının doğuş · ve gelişiminde, hangi ekolden olursa olsun, müçtehit fakihlerin şahsi çaba ve içtihatlarının özel ·olarak, fıkhi içtihat çabalarının da genel olarak önemi büyüktür. Bu çabalar, hadis tetkiklerinin motor gücü ve dinamizminin kaynağı olmakla kalmamış, aynı zamanda rivayetle meşgul olanları dirayete teşvik etmekle de hadis ilmlnin gelişmesine büyük katkılar yapnuştır.

    2. HADİSİN SAHİHİNİ TESPİT PROBLEMi VEYA HADiSTE İÇTİHAT İslam kültürünün tarihi süreci içerisinde Kur'an'dan farklı konumuyla hadisler,

    üzerlerinde yürütülen araştırma, inceleme ve qeğerlendirmeler, uygulanan tespit metodolojileri bakırnından büyük bir ilgi odağı olmuştur. Günümüzde ülkerniz de dahil İslam dünyasındaki en hararetli fikri ve bilimsel tartışmal.arın mühirn bir kısmının hadisler etrafında dönüyor oluşu veya sorunun doğrudan hadislerden kaynaklanıyor olması, hadisiere ilginin sona· ermediğiıii göstermektedir. Hadisler, süruiet.e kaynaklık etmesi ned~niyle bu ilgiye . mazhar olmuş ve dini bir delil olarak kabul edilmiştir. Hz. Peygamberin mirası yaşamaya dev·am ettiği sürece de hadis ilgi merkezi olma özelliğini korumaya devam edecektir.

    Hadisiere olan alaka farklı asırlarda farklı seyirler izlemekle birlikte temelde iki ana çizgide gelişrniştir. Birbiriyle içli dışlı olan, hadislerin güvenilirliği ve kullanıma elverişliliğini tespitte biri diğerine bağımlı olan bu iki ana çizgi tesp~t ve tahliJ olarak isimlendirilebilir. İşirı tabiatı gereği tespit tahlilde~ önce gelmelidir ve öyle de olmuştur. Çünkü sabit ve güvenilir olmayan bir esas üzerine fikir veya yorumun birıa edilerneyeceği açıktır.

    Hadis tarihinde tespitten kasıt, hadislerin veya daha genel bir deyimle rivayet-lerin kaynağına izafesinin araştırılması ve tespitidir. Böyle bir nispet tespit edildiğinde, bağlantının geliş yollan şekilleri, nakledenleri ve güvenilirlik derecesinin ~elirlenmesi işlemleri de tespit çalışmalarının kapsamında yer almaktadır. Hadis tis.ulü açısından tespit kategorisinde değerlendirebilecek daha bir çok araştırma konuları bulunmakta-dır ki bunların .. hepsini zikretmek konumuz haricidir.

    Hadislerin sübutunu ve güvenilirlik derecesini tespit çalışmalan hadis ilminin gayesini ve temelini oluşturmaktadır. Buna binaen hicri ilk asırlardaki hadis faaliyetle-rinin . tamamına yakın kısmının tespit çabalarından oluştuğu ; söylenebilir. Bu dönemlerde rivayetlerirı varyantıarının tespiti, ravilerinin birbirleriyle diyaloglarl)ll11

  • 12 · Habil Nazlİgül

    belirlenmesi, bu ravilerin halleri ve rivayetteki yeterlilikleri üzerinde derinlemesine ara§tırmalar yapılarak oldukça erken tarihten itibaren külliyetli miktarda kitap ve benzeri yazılı dokümanlar oluşturulmuştur. ·

    Sahabe ve ili< tabiiler döneminde hadis terimi yerine, anlamı daha'genel ve dciha kapsamlı olan sünnet kavramı yaygın bir §ekilde kuUanılmaktaydı. SözlÜ nakiller de bulunmakla birlikte, sünneti fiili ve tatbiki olarak nakletmek sahabe arasında daha yaygın. yöntemdi. Nitekim sahabederi bazılan bu yö'ntemi Kur'an ögreniini. ve tatbiki için de uygulamaktaydı. Sünneti algılama, sünneti bilme ve bu bilgiyi n'akil konusun-da sahabenin farklı seviye ve durumda bulunduklan da malumdur. Onların sünneti algılamadaki farklı duru§lan sonraki dönemler için çığır açıci ve ekol . olu§turucu karakteri muhtevidir. Fakat aradan zaman geçmesi ve buna bağlı olarak sünnetin kaynağından uzakla·§ilinası, Hz. Peygamberi görmeyen müslüman yeni nesiiri talepleri doğrultusunda· onlara Hz. Peygamberi ve sünnetiİli aniatma zarureti, buna· ilaveten dini, siyasi, sosyal ve daha ba§ka birçok neden hicri ikinci asırdan itibaren sünnet, yoğun bir §ekilde rivayetin malzemesi haliri.e gelmi§tir. · · ' ·

    Sünnetin rivayet malzemesi haline dönü§mesi, ravileri, ravilerin yer aldığİ isna-dı ve teknik hadisçiliğin ba§ladığı donemierde ise rivayet yontemleri ve .. adabirn gündeme getirmi§tir. Kaynaktan uzakla§ılmasıyla ravileri ve varyandan faiiala§an rivayetleri kontrol edebilme endi§e ve çabalan bu i'§leri ·meslek edinrni§ özel bii sı.±ufın, yani hadisçilecin ortaya çıkmasına sebep ohnu§tur. : · · ·

    Hadiste içtihat faaliyetinin yoğun olarak yürütüldüğü hadis tarihinin · bu 'dö-nemlerinin bir benzeri de fıkıh tarihinde yakla§ık ayru ·zaman· dili.ıİıleri içe:risinde ya§anmı§tır. Esasen hadisin bu dönemlerindeki faaliyetlerin. ate§leyicisinin fikıhta ya§anan fikri dinamizm olduğunu ifade . etmi§tik. Fıkhı ve hadisi ortak noktada birleştiren dinamizm hadisin fıkhın ana' kaynaklarından ·olmasıdır.'· · 'Fakihler; tabü olarak kullanmak istedikleri veri ve temelierin sağlam olriıasını a!Zuluyor bunu yerine getirmeye çalışıyordu. Ferdi çabalarının yeterli olaO?-adığı · d~ri.iıltlarda etrafındaki alimlerden hadislerle· me§gtil olanları, ayrım i§ini yapmaları· ve somut neticeleri kendilerine sunmalan için zorluyorlardı. İmam e§-Şafii'nin talebesi Ahmed b: Hanbel' e (ö. 241) "Siz sahih hadisleri daha 'iyi bilirsiniz size göre sahih olanları bana haber veriniz de onları fıkhırnda esas olarak alıp kullanayım"15 demi§ olması bu durumun bir göstergesi olarak zikredilebilir. Dogiusu ilk donemlerden beri hcidislerden istifade için ferdi çabaların yanında kolektif çalı§malann yapıldığını söylemek de mümkündür. İmam eş-Şafii'nin kullandığı rivayetlerin güvenilir olduğunu ifade için sıklıkla "Bu rivayet hadis ilminde ehil olanlara göre sabittir" 16 demesi fakihlerin hadis bilginlerinin görü§lerine ve uzmanlıklarına saygı duyup kabul ettiklerinin bir ifad~si olarak görülebilir. · ·

    Hadisin sahibine ula§mak için gerçekle§tirilen bilimsel çabalar hadis ıstılahında umurniyetle dirayetu'l-hadis olarak isirnlendirilmi§tir. Her ne kadar bu isirnleiıdirme çok serıralara ait ise de ismin içeriğini oluşturan çalı§malarin ilk asırlardan itibaren başladığı· bilirırnektedir. ~atta hadis tenkit faaliyetleri..t:Un sahabe dönerİlinde başladığı da söylenebilir. Çünkü tenkitçi ve araştıncı zihniyet Kur'an'ın öğütlediği yoldur17 ve

    15 Bu ve benzeri rivayetlerin kaynaklan ve yorumu için bakıruz: Güler, Zekeriya, Zahiri Muhaddislerle Hanefi Fakihler Arasındaki Münaka§alar ve İhtilaf Sebepleri, Arıkara-1997, s. 196-199; NazlıgüJ, age. s. 37, ·

    16 e§-Şafii,-ei-Umm, I/65, Il/17, II/116, ll/190-191, IV/73, V/173. 17 17. İsra 36, 49. Hucur.at 6

  • Hadislerin Kaynak Değerini Tespitte içtihat Tartışmalan 13

    islami düşünce sisteminin temelini oluşturmaktadır.18

    . Dirayet ve hadis kelimelerinin bileşimind!!n oluşan bu terkip yeı::ine önceden va'yu'l-hadis, 19 ulumu'l-hadis, mustalahu'l-hadis,. el-cerh ve't-tadil ve benzeri isimler kullarulmaktaydı. Her ne. kadar hadis ilmi' rivayet ve dirayet olmak üzere iki kısma ayrılmaktaysa da, dirayetsiz rivayet pek hoş karşılanmadığından20 zamanla dirayet, hem ri vayeti , .hem de onun tenkid ve tahlilini kapsayacak şekilde algılaninaya başlanmıştır. Nitekim dirayet tanımları kavramın rivayeti kapsaclığını da ·gösterir. Tanımlayanlara ve tanımların yapıldığı zamanlat"a göre dirayetu'l-hadis'in tanımında bazı fark.lılıklar bulunmaktadır. Bu kavramlar temelimiz olduğundan üzerinde biraz durmak istiyoruz.

    Hadisle ilgili olarak ele alınan dirayet kavramının tanımında aralannda bazı kü-çük farklılıklar bulunmakla birlikte ~na çizgileri itibarıyla iki temel yöneliş bulunmak-tadır. Bunlardan birincisine göre rivayet, Hz. Peygambere, sahabeye veya tabiine izafe edilen söz, fiil, takrir; tavsif ve ahiakla ilgili hadislerin. naklidir. Dirayet ise rivayetin hakikatini, şartlarını, çeşitlerini, ahkarnını, ravilerin hallerini ve şartlarını, rivayet olunan şeylerin sıfatlarını, manalarını keşfetmeyi konu edinen bilimdir. Bu yöneliş dirayet için ulumu'l-hadis veya mustalahu'l-hadis tanımının aynısını benimseyenlerin yönelişidir ki günümüz hadis çalı~malarının birçoğunda da dirayetin bu yöneliş doğrultusunda tanım.landığını söyleyebiliriz. 21 Gerçekte bu tanımda rivayet, dirayetin içerisinde mevcuttur ve bu nedenle ayrım görünüştedi.r. İkinci yönelişte yukarıda verilen dirayet tanımı rivayet olarak nitelenirken dirayet, hadisin veya rivayetin muhtevi bulunduğu anlam, alıkarn ve benzeri metinle ilgili hususlara tahsis olunmak-tadır. Nitekim. Taşköpdzade'nin (900-969) ilirnlerin tasnifini yaptığı çalışmasında verdiği tanım şöyledir: uDirayetu'l-hadis, hadisin Jafızlarından anlaşılan manayı ve o lafızlardan maksadın ne olduğun.u, Arap dilinin kurallarına, İslam hukukunun genel esaslarına ve Hz .. Peygamberin hallerine uygun olarak araştıran ilirndir." Taşköpr1zade tanımını yaptıkÇan ~onra bu ·ilmin kçmusunu ve gayesini de taruro doğrultusunda belirlemektedir.22 Dirayetin bu tanımı,nın, yukarıda verilen· tanıma hadis fıkhının katılmasıyla şekillendiğini söyleyebiliriz.23 .

    Bunlardan birinci yöneliş, hadis rivayetinin ve hadis ilimlerinin mesleki ve tek-nik yönlerini taruma yansıtmaktadır. İkinci yöneliş ise daha çok hadis-fıkıh diyalogu-nu, fıkhın hadise ve hadisçilere katkılarını yansıtmaktadır. İlk hadis usulü eserlerinden el-Muhaddisu'l-FasJ'da da dirayet fıkıh ağırlıklı bir kavram olarak verilmesine rağmen teknik hadisçiliğin doğması ve gelişmesiyle bu kavram anlam daralmasına uğrarnı§ ve sırf hadisçi mesleğini ifade eder hale gelmiştir. Her iki yönelişin tanımları, kendi

    18 Hatiboğlu, M. Said, Hz. Peygamberili Vefatmdau Emevileriu Souuua KAdar Siyasi İctimai Hadiseler/e Hadis Müuasebeıi, Baılmaml§ Doçentlik TeZi, Ankara,· s. ıv-v, 69-70; Polat, Selahattin, Hadis Araştırmaları, İstanbul-1997, s. 16-24; Karacab.ey, Salih, Hadis Teııkidi, İstanbul-2001, s. 13, 138-9.

    19 Mesela ilk hadis usulü müelliflerindeıi cilan ve eseri günümüze kadar ula§abilmi§ olan er-Ramehurmuzi (260-360) kitabını "ei-Mulraddisu'I-Fasıl beyue'r-Ravi ve'/-Vd i* olarak isimlendirrni§tir.

    20 er-Ramehurmuzi, ei-Mulıaddisu'I-Fasıl, tahkik, Muhammed Accac el-Hatib, Beyrut-1984, s. 238-250 21 Çaka.n, İs~ail Lütfi, Dirayetu'I-Had.is, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul-1994 IX/366-

    367. o 22 Ta§köprizade, Ahmed b. Mustafa, Mi(talw's-Saade ve Misbalıu's-Si}•tıde, tahkik Kamil Kamil Bekri ve

    Abdulvahhab Ebu'n-Nur, Kahire-ty, Matbaatu'I-İstiklal, II/128-129. 23 Dirayet, rivayet ve benzeri terimlerin ta rumlan ve yorumlan .için bakınız: Güler, Zekeriya, Hadislerin

    Anla§ılmasında Rivayet· Dirayet Bütünlüğü, İLAM Ara§tırma Dergisi, I,2, lstanbul-1997, 113-131

  • 14 Habil Nazlıgül

    konumlarından doğru kabul edilse bile bunların hadis ilminin tarihsel gelişimini ve kazanırnlarını ifade etme b~dan yeterli olmadığı ileri sürülebilir. Günümüz çalışmalarmda dirayet için her iki yönelişi de ifade eden ye~ tanıinlar ortaya konmaktadır. Sözgelimi bu tanırnlardan . biri şöyledir: "Dirayet, sened ve metnin hallerini bildiren kurallar bilgisidir. Bu kurallarla rivayetlerin makbul ve merdudu bilinir, hadislerdeki maksatların ne olduğuna ulaşılır.n Bu tanımın bir başka ifadesi şöyledir: "Dirayetu'r-rivaye, sened ve metnin hallerini bildiren kuralların hadislerin senedierine ve metinlerine, bu rivayetlerd~n makbul olaru ile merdud olanını taroyabilmek ve bunlardan fıkhi hükümleri istinbat etmek için uygulanmasıdır.n24

    Dirayetu'l-hadis'in eski ve yeni tanırnlarından hareketle hadiste üç çeşit içtiha-dm eeceyan ettiği ileri süFfilebilir. Bunlardan birincisi rivayetin senedinde cereyan eden içtihat, ikincisi rivayetin metni ile ilgili içtihat, üçüncüsü de sened ve metin arasında mü§terek olan içtihattır. Sened alanında genel olarak ravilerin cerh ve tadili, rivayetin aidiyetini tespit, yani rivayetin kaynağındaki kapalılığın giderilmesi, bidatçi ravinin hadisteki durumu, hadisin isnadında bulunan irsal, inkıta, tedlis, rivayetin gerçekleştiriliş §ekli, yöntemi, rivayet lafızlan ve benzeri durum!~ rivayetin sıhhatine tesiri içtihada konu olmuştur. Hadisler arasındaki ihtilaflar, tearuzlar, tenakuzlar ile bunları giderme yolları; hadisin nasih ve mensuhunu tespit, hadislerdeki garip kelimelerin, lafızların, içeriklerin, deyiıplerin, muhtevi bulunduğu fıkhl hükümlerin açıklanması ve benzeri problemler rivayetin metni alanındaki içtihatların konusu olmu§tur. Bir rivayeti!f varyantıarı arasındaki farklar, güvenilir ravi veya ravilerin hadise ziyadeleri, hadisteki gizli illetler, sened ve metinlerdeki ızduapların giderilmesi ve benzeri durumlar da rivayetin hem senedi hem de metoini ilgilendiren içtihat alanını olu§turmaktadu. Doğrusu bu konuların tafsilatına girmek çalı§mamızın amaçlarını a§acaktır.25 Hadiste içtihat alanları olarak kaydettiğirniz bütün bu konular esasında iki ana' başlık altında toplanabilir. Bunlardan birini "usul! içtihad" veya "teknik içtihat"; diğerini de "muhteva içtihadın veya "yorum içtihadı" olarak isimlendirebiliriz.

    Hadiste içtihat tartışmalarının hadis usulüne yansiyan tarafı dirayetu'l-hadis'in verilen ilk tanımındaki anlayı§ üzerine kurulmuştur. Örneğin İbnu's-Salah'tan (h.577-643) izlediğimiz kadarıyla, sona erdiği iddia edilen hadis içtihadı bu kapsamla sınırlı gözükmektedir. ·

    Zaten hadislerin··veya daha genel bir ifadeyle nasların yorumunda sergilenen çaba ve içtihatların, hiçbir zaman ve hiçbir yerde sona ermeyeceği ve bu kapının· hiç kapa.Q.IIlayacağı açık~u. Kabulü tartı§malı olmakla birlikte bu iddiada öz olarak, ravi ve senede dayalı veya diğer bir deyi§le teknik anlamda hadis incelemeleri . yapmanın, rivayetlerin sübutunu, sübut derecesini tespit etmenin ve bu yolla hadis hakkında bir sonuca varmanın imkarnnın kalmadığı ifade olunmu§tur. Bu iddianın geçerliliğini

    · tartı§madan öil.ce, dile getirili§ini ele almanın yararlı olacağını dü§ünüyoruz.

    3 . . HADİSTE İ ÇTİHAT KAPISININ KAP ANDIG1NA DAİR İBNU~S~ SALAH'1N İDDİASI VE iTİRAZLAR . ..

    Fıkıhta içtihat kapısının kapandığına dair tartı§maların varlığı bilinmektedir. içtihat kapısının kapandığı kanaatine katılmayıp, içtihadın her zaman mümkün olduğuna ve hatta her dönemde dini yeniteyecek müçtehitlerin bulunmasının zaruri

    24 Bukai, Ali Nayif, ei-İcıilıad fi ilmi'I-Hadis ve Eserulıu fi'I-Ftklu'/-lslnmi, Beyrut-1998, s. 36-41. 25 Geni§ bilgi için bakınız: Buk.ai, ei-İctilıad, s. 17-562

  • Hadislerin Kaynak Değerini Tespitte içtihat Tartışmalan 15

    olduğuna inanan ve hatta kendisinin müctehid olduğunu açıkç?- söyleyen es-Suyuti (849-911) gibi alimler bulunmakla birlikte,26 içtihadın sona erdiği iddiasında a§ırı giderek mutlak ictihad iddias~da bulu~ayı çılgınlık olarak niteleyenler de vardır.27

    Lehinde veya aleyhindeki yazı ve yayınlarla içtihat tartı§maları günümüze_.kadar devam etrni§tir.2~ Kur'an ve sünnet naslarırun aktif hale getirildiği içtihat kurumunun i§lerliğini yitirmesi veya azaltınası sünnet naslarırun kullanımına da olumsuz tesir etmi§tir. Çünk4 hadise yöı:ıeJik fıkhj kulla11ım ve talepler hadis metinlerinin. derien-mesinin en ba§ta gelep ~e§vikçisi ve· motorı,ı olduğu gibi, sahih ve kullanıma uygun metinlere ula§ma isteğinin _çi e temel ~tkenleripden birini olu§~urmu§tu.r.

    Mutlak ictihada serbestçe ba§vurmada ya§anan bu güçlükler yeni fıJ,neli§-lere !}eden olmu§, artık bu faaliyetler genellikle olu§an ve kabul gören belli mezheple-cin içerisinde eeceyan etmeye ba§larnı§tu. Bu yöneli§in etkileri e§ zamanlı olarak hadiste de gör(jlmü§ ve bu doğrultud·a II).ezheb! nitelikli hadis eserleri ortaya çıkmaya ba§larnı§tU. Sistematik ve birçok b~dan yar~rlı olan bu eserleri, özgün ~alı§malar olmaktan öte, mensubu olduğu fıkhi pıezhep ve yöneli§lerin hadisten delillerini derleyen çalı§malar olarak görmenin daha doğr.u olacağı kanaatindeyiz. 29

    Fıkıhta ya§anan içtihat aktivitesindeki bu duraksarnaİun benzeri bir durumun hadiste de yakla§ık aynı zamanlarda ortaya çıktığı görülmektedir. Diğer bir deyi§le fıkhl çabalar durakl~yınca bu durakl~a, fıkhın canlandudığı, veDJerini kullanarak geli§mesine katkıda bulunduğu ve i§levsel hale getirdiği hadis ilmin~ de y~sımı§tu. Hadisteki içtihat çabaları da önce İuz kesmi§ sonra da fıkıhta olduğu gibi içtihat kapısırun kapandığı iddiaları ortaya çıkmı§tu. .

    Bir hadisin sahihliği veya zayıf olu§unu tespitte, kullanıma elveri§liliği ve sıhhat derecesini belirlemede izlenen yol ve yöntemleri fıkıhta olduğu gibi içtihat olarak adlandırm~ mümkündür. Çünkü verilen hükıJm içtihatta olduğu gibi sübjektiftir, isabeti veya doğruluğa yakınlık derecesi de hükmü veren alimin o konudaki ara§tırmasının derinliğine ve bilgi düzeyine bağlıdır.

    Hadisip sahibine ula§abilmek için ba§vı.ırulan pek Ç9k yol ve yöntemin büyük ekseriyeti ravilerip. nit~4kleri v~ rivayet ~suQeri Ü;?erir}.de yoğunla§rıu§tır. Riv;ıyet geleneğinin ba§ladığı sahabe dönernip.in hemen takipçisi alap. tab!iler döneminde ba§layan ravi ve rivayet tetkilçleri SOO+aki asırlarda da yoğunla§ar* devam etrni§tir. Ba§langıç dönernlerinde İslaqı beldelerinin muhtelif yerlerinde rivayetle i§tiğa,l eden ki§ilerin scı,yılarının oldukça az olmas~ ve bunların da genellikle birbirini tanıyor alnıası sebebiyle ravi v~ rivayet edeb~yatı d9ğmarnı§tı. Hicri birinci cı.srın sonlarından itibaren rivayete gittikçe artan yoğun bir ilginin belirm~si hadis rivayetini zama~ en etkili

    26 es-Suyuti, Celaluddin, Tnkriru'I-İsti11ad fi Te{siri'I-İctilıad, tercüme Şükrü Özen, ('Mulıepleriıı Doğuşu ve İçtilıat Tartışmaları' içerisinde) İstanbul-1987, s. 173-194

    37 Davud b, Süleyman el-Bağdadi, Şeyh · Davud (1222-1299/1807-1881), Eşeddu '/-Cilıad fi İbıali Dava'I-İctilıad, tercüme Şükrü Özen, ('Mulıeplerill Doğuşu ve İçtilıat Tartışma/mı' içerisinde) İstanbul-1987, s. 228-236

    28 İctihat kapısının kaparup kapanma.dığı konusundaki tartı~malar için bakınız: Karaman, Hayrettin, İslam Hukuku11da lcıilıaı, Ankara-1985, s. 183-192; Ta~tan, Osman, İçtilıad Sorıuw Üzerine Bir Literatür İııcelemesi, İslamiyat, Temmuz-Eylül-1998, s. 73-91.

    19 Bu türden çalı~malara genel olarak müctehit imarnlar adına derlenen müsnedler örnek verilebilir. İmam Ebu Hanife ve İmam eş-Şafii gibi fakihlere nispet edilen bu müsnedler bizzat zikredilen şaluslar tarafından yazılmamı~, onların görü~ ve içtihatlarının gerekçesi olarak kullandıklan hadis ve rivayetlerin tale~eleri tarafından derlenmesiyle oluşturulmuştur.

  • 16 Habil Nazlıgül

    entelektüel ve bilimsel uğra§ılarından biri haline getirmi§tir. Bu ilgiyle doğru orantılı olarak hadis ri vayetiyle uğra§anların sayısı· son derecede

    artmı§, ravi isimlerinin yer aldığı isnad silsilesi · uz:anıı§tır. Sayısal .artı§a·· bağlı olarak ravilerin isim, künye ve sıfatlannı, hadis rivayetincieki durumlan ve yetkinliklerirıi, hadis ilmi açısından birbirleriyle olan· rivayet alı§veri§lerirıi hafızayla takip etme imkanı kalmadığından raviler hakkındaki bilgiler yazıya dökülmü§,- .yazılı malzemenin kitaplarda bir araya· getirilmesiyle de ravi edebiyatı vücut bulmu§tur. Hicri. be§inci asrın ba§larına kadarki zaman diliminde raviler hakkında yapılan detaylı çalı§maların sonuçlarını muhtevi tabakat kitapları, hadis literatürünün büyük kısmını olu§turmak-tadır:

    Raviler ve isoadların ara§tırılması üzerinde ilk asırlarda yapılan çalı§maların yo-ğunluğunun, soruaki dönemlerin bazı hadisçilerinde büyük takdir, hayranlık ve eri§ilemezlik duygusu uyandırmı§ olduğu· dü§ünülebilir. Önceki çalı§maların a§ılamayacağı ve hatta bunların derecesine : ula§nianın bile mümkün olamayacağı duygusunun taklit ruhuna kapı açması doğal biİ sonuçtur. Bu tarz bir dü§ünce ile hadisler hakkında yeni ve orijinal çalı§malar yapmanın ve metodolajik içtihatlar üretmenin mümkün olamadığı tarihen sabit olmu§tur.

    Hadiste öncekileri taklitle yetinmek gerektiği kanaatirıi dile getiren alimlerden birinin hadis usulüne dair me§hur bir eserin müellifi olması iddianın daha da: tesirli hale gelinesine neden olmu§tur. Bu hadisçi Ebu Amr T akıyyuddin Osman b. Abdinalıman e§-Şehrezuri: (643/1245) veya me§hur adıyla İbnu's-Salah'tır. Esasında felsefe, mantık gibi akli ilimiere a§ırı derecede kar§ı olu§ U ve bunlarla . uğra§mayı sapıklık olarak nitelemesi, bu yönde fetvalar vermesi,50 fıkhl içtihadın sona erdiğiile dair kanaatıerin yaygınla§tığı bir dönemde ya§aması, akü bir faaliyet olan içtihada kar§ı çıkmasının alt yapısını olu§turm.aktadır. Bu sebeple onun, uzmanlık alanı olan hadisteki içtihadıda fıkhi içtihat gibi sonlandıran ifadesini doğal kar§ılamak gerekir.. :

    İbnu's-Salah ulumu'l-hadis'inde "sahih hadis" konusunu anlattıktan sorua, bu konudaki yararlı bazı mülahazalarını yazarken bir hadisin sıhhatine hükmetme konusunda yapılacak her §eyin selef tarafından yapıldiğını, artık bu konuda söylene-cek söz ve yapılacak çalı§ma kalmadığını, bize dü§enin ancak bunlardan istifade olduğunu §U §ekilde ifade etmektedir : "Hadis cüzlerinden .birinde veya ba§ka bir eserde isnadı sahih bir hadise rastladığunizda bu hadisi iki sahih kitabından birinde bulamazsak .veya güvenilir ve me§hur hadis imarnlarından birinin eserinde bu hadisin sahihliğine dair bir açıklamaya da uJa·§amamı§sak .biz bu hadise sahih hükmü verme cesareti gösteremeyiz."31 .

    ibareden aİıla§ıldığına göre İbnu's-Salah'ın görünü§te isoadı sahih olan bir r.iva-yete sahih hükmü verememesinin ve rivayeti kabuldeki cesaretsizliğirıin gerekçelerini §U §ekilde söyler: "Bu zamanlarda sırf isnaddan hareketle bir hadisin sahih olduğunu anlamak ve sıhhatine hükmetmek artık imkansız denecek kadar zorla§IIU§tir. Çünkü hadisi buldu~umuz böyle bir eserdeki · ri vayetin isoadında yer alan raviler arasında eserin müellifine göre rivayetine itim?-t. olunabilecek raviler bulunabilir. Gerçekte bu ra'l(iler sahililik için gerekli olan hıfz, zabt ve ıtkan bakımından inedenecek olsalar

    30 İbnu's-Salah, Fetava ve Mesai/u İlmıı's-Salalı, tahkik, Abdulmuti Emin Kalacı, Beyrut-1986, I, 208-211 31 İbnu's-Salah, Ulumıı'I-Hadis, tahkik ve şerh, Nureddin I tr, Dımı~k-1984, s. 16-17

  • Hadislerin Kaynak Değerini Tespitte İçtihat Tartışmalan 17

    onların bu özelliklere sahip olmadıkları görülür.1132

    Onun sıhhati meçhul rivayetler için tavsiyesi şöyledir "Bu durumda sahih ve hasen hadisi bilmenin yolu hadis imamlarının meşhur ve mutemed eserlerine başvurmaktır. Bu eserler iyi bilindiği ve çok meşhur oldukları için değiştir~e ve tahrif gibi olumsuz durumlardan korunmuşlardır. "33 •

    İbnu's-Salah, sahih hadiste olduğu gibi, önceki hadis alimlerince zayıflığına hükmedilmeyen bir hadisin isoadından hareketle zayıflığına da hükmedilemeyeceği, bu konularda dayanılacak tek kaynağın öncekilerin hükümleri olduğunu ileri sürer:34

    Bu durumda, doğal olarak bir ravi hakkında verilecek hükümde de öncekileri taklitten başka yol yoktur. Fakat ilginçtir ki, İbnu's-Salah ravilerin cerh ve tadilinde öncekiler tarafından verilen muarazalı hükümler arasında seçim yapılabileceğini mümkün görerek sonraki alimlere de bir tercih imkanı tanımıştır. Fakat hüküm yine hadis ilminde şöhret bulmuş olanların görüşlerini tercih suretiyle yapılmalıdır.35

    Her ne kadar İbnu's-Salah bu görüşü ileri sürse de onun talebesi olan Yahya b. Şerefen-Nevevi (643-676) başta olmak üzere sonraki bazı alimler onun bu kanaatine katılmaıruştır. Nitekim en-Nevevi : "Şeyh T akiyyuddin İbnu's-Salah 'Bu zamanlarda önceki güvenilir bir hafızın salıilitir demediği sahih isnadlı bir hadis bulunduğunda bt,ı zamanın insanlarının ehliyeti yetersiz olduğundan o hadise sahih hükmü verilemez.' derse de bence araştırma ehliyetine sahip ve bilgisi sağlam olaruar için bu mümkün-dür. (ci_,... ~h J..ı.:). ojl~ ı;=- _,..ı;)rıJ) "36 diyerek itirazını dile getirmektedir. Rica! ilmine

    ve hadis metinlerinin aniaşılmasına dair bir çok eser yazmış olan, kanaatlınce hicri 9. asrın müçtehit hadisçilecinden sayılması gereken İbn Hacer el-Askalani (773-852) de İbnu's-Salah'ın kanaatine katılmayıp ciddi şekilde eleştirenlerdendir·.

    Celaluddin es-Suyuti, konuya dair "et-Tenkih li Mes'eleti't-Tashih" isimli müs-takil bir risale yazmış/7 ayrıca b1:1 husustaki kanaatlerini en-Nevevi'nin et-Takrib'ine yazdığı şerhinde de dile getirmiştir ki görüşlerinin özü ·şudur: "Önceki alimler tarafından hakkında sıhhat hükmü verilmemiş rivayetlerin sahih lizatihi olduğuna hükmedilemez fakat rivayetin farklı varyantıarından hareketle onun sahih liğayrihi olduğuna hükmedile bilir. n aa es-Suyuti taraflar· arasında orta yolu bulmaya çalışmış sa da ifadeleri zırnnen İbnu's-Salah'ı desteklemektedir. Onun bu husustaki düşüncelerinin çok tutarlı olmadığı kabuı"edilmemektedir.39

    Gerek o dönemde gerekse sonraki dönemlerde bazı itirazların bulunmasına rağmen40 İbnu's-Salah'ın iddiasının İslam dünyasının çoğunluğu tarafından fiilE;n ve zımnen kabul edildiği görülmektedir.41 Nitekim hadis içtihadının sona erdiği

    32 İbnu's-Salaf\. Ulumu'I-Hadis, s. 17 33 İbnu's-Salah, Ulımw'I-Hadis, s. 17, 29 34 İbnu's-Salah, Ulumu'I-Hadis, s. 102-103 35 İbnu's-Salah, Ulumu'I-Hadis, s. 104-110 36 en-Nevevi, Muhyiddin Ebu Zekeriyya Yahya b. Şeref, eı-Takrib, Halep-ty, Mektebetu'l-Halbuni, s. 4. 37 I tr, Nurettin, Meu/ıecu'u-Nakd (i U/umi'I-Hadis, Dıma~k-1981, s. 282. 38 es-Suyuti, Celaluddin, Tedribu'r-Rııvi (i Şulıi Taluibi'u-Nevevi, Beyrut-1985, I/115-119. 39 el-l.ahham, Bedi Seyyid, ei-İmamu'I-Hafız Celaluddiu es-Suyuı1 ve Culıudulıu fi'I-Hadis ve Ulumilıi, Dımı~k-

    1994, s. 460-464 40 İbnu's-Salah'ın bu konudaki fikirlerinin ve ona yapılan itirazların detayı için bakınız: Bağcı, H. Musa,

    Hadis Çalışmalammı Gerileme Döııwıleriııde Hadiste İctilıad Kapıstmil Kapatılması Soruııu, İslamın Anlaşılmasında Sünnetin Yeri ve Değeri Sempozyumu-2001, Ankara-2003, s.541-573

    41 Kırba§oğlu, M. Hayri, Altemati( Hadis Metodolojisi, Ankara-2002, s. 44.

  • 18 Habil Nazlıgül

    kanaatinin genel kabul gördüğü İbnu's-Salah sonrasında yazılan hadis usulü eserlerin-den anlaşılmaktadır. Bildiğimiz kadarıyla ondan sonra orijinal bir usul yazılmamış, yazılanların çoğu onun eseri üzerine yapılan çalışmalardan oluşmuştur.

    İbnu1s-Salah1ın kanaatinin paylaşıldığının bir ba§ka örneğini ondiın yakla§ık iki asır sonra vefat etmiş olan İbn Haldun1da (808/1406) görmekteyiz. Kağıt ve yazıyla yapılan zapt ve tashih işinin ilimierin temeli ve dayanağı olduğunu, metinler zapt ve tashih edilmedikçe b~,Jnların doğruluğunun ispat edilemeyeceğini, rivayetlerinin de bu

    · süreçten geçerek kitapla§tığını ifade ettikten sonra İbnu's-Salah'ın görüşleriyle paralellik arzeden görü§lerini şöyle düe getirir: uBilginler Tanrı Elçisinin hadislerini, imamların fikir ve sözlerini rivayet yolu ile bu usule göre zapt ve tashih .ettiklerinden bu alanda yeni baştan tashih ve zapt etmek üzere çalı§mak faydasız sayili:iı ve artık hadis ilmi bu yapılanların rivayetine, önceden yazılmış temel kitapların tashihine münhasır kaldı." 42 Müslüman dünyada cari !=Jlan ilimiere dair geni§ bilgiler veren İbn Haldun, kendi zamarıında hadis ilimlerinin önemini yitirmesi, sönükle§mesi ve durgunlaşmasından olsa gerek eserinde hadis -ilimlerine az bir kısım ayırmakla

    _yetirırniştir. Bu kısırnda klasik hadis araştırmalarının gereksizliğini §öyle ifade . etmektedir : uBilesin ki o dönemde hadisler sahili, hasen, zayıf, muallel ve diğer isimlerle aynştınlmıştır. Hadis imamlan ve bu ilmin ileri gelen alimleri gerekli tanımlamalan yapmı§ ve her §eyi yerli yerine koymuştur. Artık önceden tashih edilmi§ olanın yeniden tashihirıin de anlamı yoktur. Hadis imamları hadisleri senedleri. ve varyantlarıyla birlikte bilirler, bir hadis orijinal sened ve varyantı dı§ında başka bir senetle rivayet edilecek olsa bunun deği§tirilmi§ olduğunu hemen anlarlardı. Örneğin Muhammed b. İsQ1ail el-Buhari Bağdat'a geldiğinde oradaki hadisçiler imtihan için senedieri karıştırılrruş rivayetleri ona sormuşlar, o da sorulan her bir hadise bilmiyo-rum diye cevap verdikten sonra bunların orijinal halini soranlara iade etmiş, böylece soranlar onun bilgirıliğini ikrar etmi§lerdir."43

    Hadis· ilimierindeki durgunluk dokuzuncu hicri asırdan itibaren yerini gerile-roeye bırakmış bu durum 13/19. asrın sonlarına kadar devam etmi§tir.44 İbnu's-Salah sonrasında bazı müelliflerce hadis ricaline dair hacimli derlemeler ve eserler telif edilmiş olmakla birlikte -bu bilgi birikiminin hadis metinlerine yeterince yansıdığı söylenemez. Örneğin rical ve tarih konusunda en mütebahhir ki§ilerden biri olan ez-Zehebi'nin (748/1347) hadis metinlerini derlemeye, tahlile ·ve tenkide yönelik çalışmaları oldukça azdır. Kısaca İbnu's-Salah sonrasında, önceki alirnlerin yaptığı gibi, rical bilgilerini metne yansıtan, dirayet ve içtihada dayalı olar~ derlenmiş hadis metinlerini muhtevi orijinal eserlerin meydana getirilemediğini söylemek mübalağa olmayacaktır. Bu dönemde hadis faaliyetleri genelde bazı meşhur hadis kitapları üzerine farklı çalışmalar yapılarak veya şerhler yazılarak sürdürülmüştür.

    Hadiste öncekilerin aşılarnazlığı düşüncesi Osmanlı coğrafyasında da hakim kanaattir. Bu düşüncenin fıkhi içtihat kapısının kapandığı tezini destekleyen resmi görüşe paralel olarak 20. asrın başlarına kadar devam ettiği görülür. Örneğin Sultan

    .Abdulhamid'e ithaf edilen bir eserde hadisteki içtihat kapısının kapandığı kanaati ifade edilmekte, bu durum sona erdiği iddia olunan fıkhi içtihat ile ilişkilendirilmekte-.

    42 İbn Haldun, Abdurrahman,Mukaddime, Beyrut-ty, Daru İhyai't-Turasi'l-Arabi, s. 421-422. 43 İbn Haldun, age. s. 443-444 . -44Ebu Zehv, Muhammed, el-Hadis ve'I-MulıaddisCm, Beyrut-1984, s. 440; Itr, Nureddin,Men/ıec, s. 68-69

  • Hadislerin Kaynak De~erini Tespitte içtihat Tamşmalan 19

    dir. Her iki bilim dalının da olgunluğun zirvesine ula§tığı ve ikisinde de artık yapılac!U< ba§kaca bir §ey kalmadığı, üstelik içtihat edebilecek iktidarda kimselerin de bulunma-dığı ifade edilerek bu yöneli§in-doğruluğu savunulmaktadır.45

    . 4. İBNU'S-SALAH'IN GÖRÜŞLERİ ÜZERİNE. BAZI MÜLAHAZALAR- ··· Hadiste içtihat kapısının kapandığını ifade eden İbnu's-Salah'ın kanaatlerinde

    haklı olduğu yörıler bulunduğu gibi, görü§lerinin tasvip olunamayacak yönleri de bulunmaktadır. Öncelikle belirtmek gerekir ki hadiste içtihat kapısının kapandığı dü§üncesi İbnu's-Salah ile birlikte ortaya çıkmı§ bir durum değildir. Aksine hadiste telif asrı olan üçüncü ve dördüncü hicri asırlardan sonra hadis ilimleri ve hadis ara§tırmaları zaman içerisinde önce hız kesip duraklarnı§, sonra da tehzib, taklit ve tekrardan ibaret çalݧmalarla yetinilrni§tir. Nitekim Kütüb-i Sitte asrından sorıra yazılan birçok hadis kitabında ihtisar amacıyla senedler terkedilrni§; i:avi. sahablnin adının zikredilmesi veya rivayetin ·ait olduğu kaynağın adının yazılmasıyla yetinilrni§-tir. İbnu's-Salah artık hadiste içtihat yapılmadığı vakıasını görerek durumu açık bir §ekilde dile getirme cesaretini göstenni§tir. Zaten sorırasındaki ~azı itirazlara rağmen bu dü§üncenin fiili kabulü onun-haklılığını ispat etmi§tir.

    Hadis alanındaki durguİlluk ·ve nitelik dü§üklüğü nederılerinden birinin fıkıh alanındaki duraklama olduğu dü§ünülebilir. Sorıraki dönemlerde hadis içtihadının yapılamayacağı dü§üncesi fıkıhtaki durumun hadise yansıması olarak değerlendirilebilir.

    Kullanılacak veya kendisiyle amel edilecek hadislerin iyi seçilmesi, kimliği ve niteliği belirsiz, ehliyeti maruf olmayan ki§i ve kaynaklardan hadis alınmaması hadisçilerio öteden beri üzerinde titizlikle durdukları önemli bir ilkedir. İbnu'sSalah'ın ifadeleri bu titizliğe riayet açısından doğrudur. Nitekim günümüzde de hadis kitabı olmayan, bilimsel titizliğe riayet edilmeden yazılan niteliksiz bazı eserlerden alırup kullanılan rivayetlere tesadüf edilmektedir. Rivayetin gerçekliğini incelemeksi-zin kabul eden, Hz. Peygambere nispet etmekten sakınn:iayıp böyle rivayetleri hadis diye rahatlıkla kullanan insanlar az değildir. ;Halbuki bir rivayeti Hz. Peygambere nispet ederken gerekli titizliğin gösterilmesi, h~dis diliyle tesebbüt bizzat peygambe-rimizin errıridir.

    Hadis ilimlerine dair birkaç kitap okuyan, hadis me~inlerini ve ricalini birazcık ~celeyen herkesin hadisçi olamayacağı açıktır. Hadis biliminin inceliklerinden gafil olmakla birlikte kendini zamanının Buhari'si, hatta ondan da üstün b_ir hadis alimi gibi gören ve ·hadis müçtehitliği tasiayan insanların ortaya çıkarak hadis içtihadı yapmaya kalkı§tıkları da görülmektedir. T a§kÖprizade'nin ifadelerinden anla§ıldığına göre46 deve iğne deliğinden geçmedikçe hadisçi alamayacak, hatta hadisçiliğin ilk basamağına bile eri§ememi§ olan yetersiz iddiacılar her dönemde bulunabilmektedir. Hadis ilimlerinde ehil ve uZİnan olmayanların hadis içtihatlarının değersizliği ve geçersizliği konusunda İbnu's-Salah'ın kanaatine katılmamak mümkün değildir.

    İbnu's-Salah'ın ifade ettiği bu durum kanaatimce sahihliği konusunda önceden ara§tırma yapılmarnı§ ve hüküm verilmemi§ hadis ıstılahındaki ifadesiyle garip, ferd ve benzeri isimlerle nitelenen rivayetlerin sıhhat durumunu tespitte geçer~ olmalıdır.

    45 Hüseyin Cisri Efendi, Risa/e-i Hamidiyye, tercüme Manastırlı İsmail Hakkı, sadele~tinne Ahmet Gül, İstanbul- ty, Bahar Yayınlan s. 7, 429-441

    46 T a§köprizade, age, ll/129

  • 20 Habil Nazlıgül

    Ba§ka şahidi ve mutabü olmayan, farklı varyantıarına ula§ılamayan ve hakkında etraflı bir ara§tırma yapma yollannın bulunamadığı bu tür rivayetlerin sahihliğine hükmetmek pek de mümkün olmayabilir. Çünkü bir hadisin sıhhatine hüküm sadece sened ve rica! araştırmasıyla sınırlı olmayan çok yönlü bir meseledir.

    Bir rivayetin sened ve metni hakkında kaynaklara dayalı ara§tırmalar yapılabiliyorsa, yapılan araştırmalar sonucu o rivayet hakkında öncekilerden farklı yeni hükümlere ve sonuçlara varmak mümkün olabilir. Bu durumda bir rivayetin sıhhatirıi tespit hususundaki ba§arırıın derecesi ula§ıla~ilen kaynaklarla' doğru orantılı olacaktır. Ricale ve metne ait kaynaklardan hareketle rivayetin sıhhatirıi ara§tırma hususunda, hadis ricaline ait literatürün henüz oluşmadığı ilk iki asır hariç tutulduğunda, önceki ve sonraki ara§tırıcılar e§it §ansa sahiptirler. Örneğin önceki hadis alimlerinden sayılan ve İbnu's-Salah'a göre hadis tashihi hususunda görüşlerine itirnat edilebilecek konumda olan el-Hakim en-Neysaburi (405/1014), Ebu Bekr el-Beyha.kl (458/1066) ile İbnu's-Salah'tan sonraki dönemlerde ya§ayan İbn Teymiye (728/1328), ez-Zehebi (748/1347), İbn Hacer el-Askalaru (852/1448) gibi hadisçi alirnlerin· her biri birinci veya ikinci hicri asırlarda ya§amı§ raviler hakkındaki bilgiye yazılı kaynaklada ve kitabi bilgilerle ula§maktadırlar. Bu nedenle incelenen ravi veya rivayet hakkında kanaat olu§turmakta bu alimlerden hiç biri diğerinden daha §anslı değildir. Hatta kitap kültürünün arttığı ve kütüphanelerin zengirıle§tiği dönemlerde ya§amalarına, bulundukları kültürel çevrenin zengirıliğine ve hatta bilimsel araştırma vasıta ve yöntemlerinin geli§mi§liğine göre $onraki alimler bilgiye ula§makta ve ula§ılan bilgiyi değerlendirmede öncekil~rden daha §anslı durumda bile olabilirler. Esas ba§arı ve isabetlilik ki§inin hadis ilmindeki bilgi seviyesine, kültürel derinliğine ve ulaştığı kaynakları değerlendirebilrnedeki kabiliyetine ve ortaya koyduğu sonuçlara göre değerlendirilmelidir. ' Bir hadisin sıhhatine karar verme konusunda İbnu's-Salah'ın öneri ve ifadeleri-

    nin bazı kapalı yönlerinin olduğu ve hadisi tashih hususunda öncekilerin görü§üne itimadın veya onları taklit ederek ara§tırmayı terk etmenin mahzurları da bulunmak-tadır:

    İbnu's-Salah hadisin sıhhatini tespitte öncelikle Sahihayn'ı zikreder. Fakat ona göre hadisin sahibine ulaşmak için eserlerirıe ba§vurulması gereken güvenilir ve me§hur hadis irnaıliıarırıın kimler olduğu açık değildir. Bu imarnlar ondan önce ya~amış ve hadiste isim yapmı§ ve eser vermiş tüm irn~ar mıdır, YC?ksa belli bazı hadisçiler midir? Ölçü alınan me§hurluğun mahiyeti ve boyutlan da belli değildir. Bu me§hurluk ravi tenkidiyle ulaşılan şöhret midir? Veya hadisin sahibini seçmede gösterilen titizlik §öhreti midir? Ya da eserirıin sonrakiler tarafından kabul derecesi ve §öhreti midir? İbnu's-Salah'tan önce ya§amı§, hem kendi hem de eseri me§hur olmuş örneğin el-Hakim en-NeysabCıri (ö. 405 h.) gibi bazı alimierin tüm tashihlerine güvenilmediği ve hükümlerinin azımsanmayacak bir kısmının tenkide uğradığı bilinmektedir. Böyle bir hadisçinin tenkide uğramı§ hükümlerirıe ve tasb.ilı!eri~e de itibar edilecek midir?

    Belli bazı hadis kitaplarına karşı İbnu's-Salah öncesi ilim çevrelerinde genel ka-bul ve güvenin oluştuğu söylenebilirse de, onun mezkur tavsiyesi her me§hur hadis kitabı ve müellifi için geçerli bir tavsiye olma özelliği ta§ımamaktadır. Nitekim ele alınan müellifler ve eseriere göre yapılan tenkitlerio miktarı ve §iddeti deği§mekle birlikte, Sahihayrı da dahil ravileri ve rivayetleri bakımırıdan tenkide uğramarnı§ bir hadisçi ve eseri, henüz bilirırnemektedir. Bu nedenle hadis kullanacak olan.herkesin,

  • Hadislerin Kaynak Değerini Tespitte içtihat Tartışmalan 21

    . belli bir kitabı veya yazarı taklit yerine, kullanacağı rivayetin güvenilirliğini ve varyantıarını kendi imkanları ölçüsünde, bilimsel seviyesine ve yet~neğine göre araştırması, hadis ilminin gerçekleştirmek istediği amaçlara uygun bir davranış olacaktır.

    Hadis usulü eserlerindeki sahih, hasen veya zayıf hadis tanımlan genelde rica! ve sened kısmen de metn üzerine kurulmuştur. Muhaddisler bu üç husus açısından inceledikleri hadisler hakkında kendilerinde oluşan müspet veya menfi kanaate göre içtihat etmekte ve içtihatları doğrultusunda aynı rivayeti bazen farklı derecelere yerleştirebilmekte, birinin sahih dediği rivayete diğeri hasen veya zayıf hükmünü verebilmektedir. Her bir karar içtihat olduğundan birbirini nakzetmemekte ve birbirine mani olmamaktadır. Bir hadisin sıhhat derecesirıi belirlemede sorıraki bir hadisçinin kendinden öncekilerin çalışınalarından yararlanması veya bazı rivayetler konusunda onların kanaatini paylaşınası taklit olarak görülmemelidir. Nitekim birçok hadis kitabında yer alan ortak rivayetler bulunduğu gibi her kitaba mahsus rivayetler de bulunmaktadır. Bildiğimiz kadarıyla, kanaatlerdeki farklılıklar nedeniyle, İbnu'sSalah dışında çağdaşı veya öncesi hiçbir müellif hadisin tashihi, tahsini veya taz'ifi. için belli bir hadisçinin tutumunu esas almanın gerekliliğini öne sürmemiştir. Nitekim İbnu's-Salah'ın kendisi de bu görüşünü bir kural olarak sahih hadisin tanımı içerisine koymarnış, fakat kanaatini ifadeyle meseleyi tartışmaya açmıştır. ·

    İbnu's-Salah'ın ifadeleri, çağrıştırdığı aksi düşüncelerden hareketle öncekiler ta-rafından sahih, hasen, zayıf hükmü verilmiş rivayetlerin sıhhati yeniden araştırılamaz şeklinde anlaşılmamalıdır. Hakkında önceden hüküm veri.lniiş olsa da kaynaklarda mevcut olan, varyantiarı bulunan ve ticali bilinen rivayetler yeniden araştırılarak bu rivayetler hakkında önceki hükümde.l} farklı bir kanaate ulaşmak mümkün olabilir. Zaten önceki alimler arasın.da da sıhhati üzerinde kesinlikle ittifak edilen rivayetlerin sayı~ı çok değildir. Aksine haber-i vahid türünden birçok rivayet sahihliği, nakleden ravilerin güvenilirliği ve benzeri teknik açılardan ihtil~fla.ra ve tearuzlara maruz kalmıştır. Bazı hadisçilere göre sıhhat konusundaki titizlen,menirı nedeni, zayıf olan veya uydurma olma ihtimali bulunan rivaye.tl sahih sayıp Hz. Peygambere nispet ederek dinirı kaynaklarından biri haline geti{me ve ebedileştirme endişesidir. Bu endişenin bugün de dikkate alınması hatta· üzerinde daha titizlikle durulması gereklidir. Çünkü hadis kullanımında özensizlik, rastgelelik, niceliği araştırılmaksızın. Hz. Peygambere nispeti günümüzde de oldukça yaygındır. Bu durumun mevq.ıdiyeti hadis araştırmaları ve içtihadının devamını· zorunlu kılmaktadır. ·

    Hadis usulü ilminin amacı, kabul ve ret açısından rivayetleri araştİrmaktır. Ha-dis konusunda öncekilerin hükmünü taklit, hadis usulü ilmini amaçsız kılabilecek bir tutumdur. Böyle olduğu takdirde hadis ilimlerinin temeli olan rivayetlere şüpheci ve araştırıcı yaklaşım çabaları yerini, hatasıyla sevabıyla öncekilere tesliİn olmaya bırakacaktır. Bu halin gerçekleşmesi halinde hadis usulü ilmini okumak, akutmak ve bu ilimle meşgul olmak anlamını büyük ölçüde yitirmiş olacaktır. Nitekim bir hadisi ravileri, rivayet yolları, metni ve benzeri yollardan inceleme yöntemlerini derinlemesi-ne öğrenen bir insana bunları işletemeyeceğini veya uygulamaya koymayıp o konuda öncekilerin hükmüne tabi olması gerektiğini söylemek, öğrendiklerinin ve çabalarının boşuna olduğunu söylemekle eş anlamlıdır ve araştırıcıyı tatmin etmekten çok uzaktır. Herhangi bir hadisi geriye doğru takip etmek ve sıhhati konusunda bilgi edinip; kanaat oluşturmak için o hadisin ravileri ve metninin varyandan hususunda araştırma yapmak, yorucu olmakla birlikte yapabilecek durumda olan herkesin

  • 22 Habil Nazlıgül

    denemesi gereken son derecede zevkli bir bilimsel uğra§ı; ula§ılan sonuç da bihakkın kazanılan helal bir kazanç gibi çok tatmin edici olmaktadır. Bu bilimsel zevke taklit yoluyla nasıl ula§ılabilir. Hadisler konusunda ehil olan herkesin yeterli özeni göstererek ara§tırma yapabilecekleri ve ula§acakları tatmin edici sonuçları da gönül huzuruyla kabul edebilecekleri muhakkaktır. Bu §ekildeki bilimsel çaba ve içtihatlan engellemek yerine; te§vik ederek çoğalmasını sağlamak hadis ilmi adına daha uygun ve daha hayırlı olacaktır.

    Kendi zamanında bir hadisin sahihliğine veya zayıflığına hüküm vermenin artık neredeyse imkansız olduğunu dü§ünmesine rağmen İbnu's-Salah'ın sahih hadise ula§ma yollannı insanlara anlatan ve öğreten usul eseri yazmı§ olmasını anlamak zordur. Hadislerin sıhhatini inceleme yol ve yöntemlerini anlatan bir eser yazmak ve aynı eser içerisinde "Bu eserden hadisin sıhhat durumunu belirlemek için öğrenilecek kurallar, yol ve yöntemler uygulananiaz" kanaatini vurgulamak çeli§ki olacaktır. Onun mezkur tavrı ilim adına tutarlı gözükmese de hadisçilerirı öteden beri bir haqise sahih demekteki a§ın tereddütlerinin, hadis kar§ısındaki mutat ihtiyat ve titizlikleri-nin farklı bir yansıması olarak görülebilir. Zikredilen kanaatine rağmen onun hadis usulü eseri yazı§ı, görevli bulunduğu medresede ders notu ihtiyacını kar§ılama amacıyla izah edilebilir.

    5. DURAKLAMA DÖNEMİNDE HADiS ÇALIŞMALARI İbnu's-Salah'ın hadiste içtihadın sona erdiği iddialanyla nisbi bir canlılık kaza-

    nan hadis çalı§maları, İbnu's-Salah'ın görü§lerinin hakimiyet kazarunasıyla birlikte, yakla§ık 9. hicri asrın ba§larından itibaren 13. hicri asrın sonlarına kadar duraklama, tekrar ve üretimsizlik.dönemine girdiği söylenebilir.47

    Bir alanda yapılan bilimsel çalı§malar aynı zamanda o alanın bilimsel kontrolü anlamına da gelebilir. Bilimsel çalı§ma yapılmayan alanlarda ba§ıbo§luk ve denetirnsiz-lik, bilimsel çalı§madan tizakla§ılan süre oranında artar ve yaygınla§ır. Bilimsel üretirnin olmadığı alanlarda çalı§anların eskiye hayranlıklan, onların !!Serleri ve çalı§malanru tabula§tıracak ölçüde yükselir ve buna oranla ara§tırma yetenekleri, yazma kudretleri ve yeniyi deneme cesaretleri azalır. Bilimsel ara§tırma ve denetirnin bulunmadığı alanlarda bilimsel esaslara dayanmayan dü§ünce ve tasavvurların ürünü efsanevi rivayet ve söylenceler de doğal olarak çoğalır. Hatta bu efsaneler zamanla hakikat bile zarınedilebilir. Bu durumun en bariz örneklerini hadis alanında bulabiliriz. Esasında rivayete dayanması nedeniyle hadis alanı, asılsız üretime, yani uydurmaya, bozulma ve tahrifatlara; dini mahiyeti nedeniyle de efsanele§meye çok müsait bulunmaktadır. Bu sebeple hadis alanının İslam'ın'yumu§ak karnı olarak nitdenmesi tarihi vakıaya uygun olacaktır.48 Hadisin algılanması ve kullanımı konusunda halk muhayyilesinin kontrolsüz çalı§tığı, hadisin usulsüz, ilimsiz ve denetimsiz dönemle-rinde atasözlerinden, mutasavvıfların ve bilge insanların ifadelerinden halk deyi§ ve efsanelerinden pek çok §ey hadis olarak algılanmı§, halkırı.diline hadis diye yerle§ıni§tir. Ya§anan realiteye uygun olarak bu dönemde halk arasındaki hadislerin ·ıneri§eini ara§tıran ve uydurma hadisleri tamtan birçok eserin yazıldığı görülmektedir. Bu yöneli§ öncesine göre yeni olarak nitdenebilecek bir arayı§tır. Doğrusu hadis var

    47 Aydınlı, Abdullah, Hadiste Tespit Yömemi, İstanbul-2003. s. 143 48 Kırba~oğlu, M. Hayri, istismara Elveri~li Münbit Toprak: Hadisler, İslamiyat IIl (2000) sayı3 s. 121, 136-

    137 .

  • Hadislerin Kaynak Değerini Tespitte İçtihat Tarbşmalan 23

    olduğu ve kull~aya devam ettiği sürece bu tür tahrifat ve deği§imlere maruz kalmaya devam edecektir. Bu nedenle hadis kar§ısındaki titizliğin, tetkik ve tenkide yönelik çalı§maların duraksarnadan sürdürülmesinin yarunda, zamanın gereklerine göre yeni arayı§larda bulunmanın zarureti ortadadır. - ·- ·

    Duraklama dönemindeki hadis çalı§malarında klasik anlarnda ravi ve rical tet-kik ve tenkitlerine . gerek görülmemesi veya yapılmamı§ olması hadis ilirnlerinde arayı§ların sona ermesi anlamına gelmerni§, her dönemin kendine has yöneli§ ve arayı§ının olduğu gibi bu dönemde de yeni arayı§lar ortaya çıkıru§tır. Hadisin bu döneminde verilen eserlerde rivayetlerin isnadında yer alan sahabe adı haricindeki ravilerinin is~eri genellikle hazfedilrni§ ve hadisin sıhhat durumu hakkında fikir vermek için rivayetin yer aldığı kaynağın isminin zikredilmesiyle yetinilmi§tir. Bu türden eserlerin bazılarında, eserin muhtevasındaki rivayetlerin. sıhhat durumu hakkında kısa açıklamalar ve pratik değerlendirmelere yer verilmekte· birlikte, bu açıklama ve değerlendirmeler genellikle gerekçesiz bırakılmaktadır. Hadisler hakkında kısa ve pratik değerlendirmeler yapılan eserlerin ba§ında halk arasında dola§an hadisleri ara§tıran eserler gelmektedir. Mahiyeti ve adı itibarıyla bir tespit ve tahriç çalı§ması olan bu türden eserlerin konusu, hadis diye bilinen ve halk tarafından çokça kullanılan rivayetlerin asıl mahiyetini tespit etmektir. Örneğin, bu çalı§maların en sonuncu ve en geni§ olanlarından biri olan Ke§fu'l-Hafa'da rivayetler ba§langıcına göre alfabetik oiarak tertiplenmi§tir Eserlerde önce rivayet metni verilmekte, rivayet hadis değilse ve kaynağı bilirıiyorsa bu zikredilmekte, eğer hadis ise hangi kitaplarda geçtiği kaydedildikten sonra hadisin sıhhati ele alı.n.ı:İıakta ve alimierin kanaatlerine yer verilmektedir. Eserde · rivayetin sadece sahabi ravisi verilmektedir. Diğer ravileri. zikredilmediği gibi genelde rical tenkidi yapılmaniakta, bu yolla hadisin sıhhati konusunda kanaat beyan edilmemektedir.49 Bu türden eserlerin duraklama dönemin-den itibaren görülmeye ba§landığı da dikkate alındığında İbnu's-Salah'tan sonra hadislerin sıhhatine klasik yollarla hükrnetme usulünün terk edildiği ve yeni arayı§ların ortaya çıkmaya b.a§ladığı kanaatine '{arılabilir.

    6. HADiSE YENİDEN YÖNELiŞ VE ÇAGDAŞ HAD İS ÇALIŞMALARI . Teknik ve sosyal bilimler alanında ya§ahan bilimsel geli§melere paralel olarak

    İslami ilimlerde de çok büyük geli§meler olduğu söylenebilir. Özellikle son yüzyılda bu alanda öncesiyle kıyas kabul etmeyecek derecede çanlı ve verimli bir bilimsel faaliyet gerçekle§tirilrni§tir. Önceleri genellikle müste§riklerce yürütülen bu faaliyetler müslüman ara§tırmacıların katılımıyla geni§lerni§, verileri daha da çoğalmı§tır. Bu dönemde islami ilirnlerin temel kaynaklarının çoğu tahkikli veya tahkiksiz olarak ne§redilmi§, kaynaklar üzerine muhtelif çalı§malar yapılmı§, bunlardan yararlanma imkanlarını artıran fihristler, indeksler ve benzeri vasıtalar geli§tirilerek istifadeye sunulmu§tur. Geli§melerden hadis çalı§maları da büyük ölçüde nasibini a4nı§, hatta son asırdaki bilimsel faaliyetlerin en c~ çalı§ma alanlarından birini hadis olu§tur-mu§tur.

    Uyanı§ döneminde hadis alanında gerçekle§tirile~ yoğun faaliyetlerin bir kıs-

    49 el-Acluni, İsmail b. Muhammed (1162/1749), Keşfu'I-Hafa ve Muzi/u'I-İ/flas aıı ma İşıe/tera beyne Elsiııeti'ııNas, I-II, Beyrut- 1352, 1/7-12 ve devamı. Bu konudaki diğer c;alı~malar iı;in bakınız: Bedruddin ez-Zerkeil (795/1393) eı-Tezkira fi'I-Eitadisi'/-Müşıelıira, ' tahkik, Mustafa Abdulkadir Ata, Beyrut-1986, (tahkik edenin mukaddimesi) s. 8-9.

  • 24 Habil Nazlıgül

    mının o zamanlar henüz İngiliz işgali altında bulunan Hint bölgesinde başladığı söylenebilir. Medrese tarzı ve kazete dayalı klasik hadis eğitiminin kesi.4neden devam ediyor olması, medreselerinin resmi makamlara bağlı olmaması nedeniyle yönlendirici mahiyette lehte veya aleyhte resmi müdahalelere maruz kalmaması klasik hadis altyapısının devamını sağlamıştır. Bu altyapı sebebiyle bölgede 19-20. asırlarda hadisin hemen her alanında ve her seviyede bilimsel araştırmalar, faaliy~t ve yayınlar, aynı dönemin başka bölgeleriyle örneğin Osmanlı bölgesiyle kıyaslanamayacak kadar yoğun olmuştur.50 Hint oolgesindeki hadis çalışmalarının önemini Reşid Rıza (1865-1935) şöyle vurgulamaktadır: "Eğei: Hintli bilgin kardeşlerimizin bu asırda hadis ilimlerine ilgi ve itinalan olmasaydı bu ilim doğu şehirlerinden silinir giderdi. Çünkü hadis ilmi onuncu hicri asırdan beri Mısır, Şam, Irak ve Hicaz bölgelemide zayıflamış, on dördüncü asra gelindiğinde zayıflığının sınırına dayarırnıştı.nsı Bölgede hadis araştırmalarına canlılık veren ana unsur hadis karşıtı faaliyetlerin canlı: ve güçlü

    · olmasıdır. İşgalcilerin sünnet karşıtı hareketleri istismarı ve desteklemesi hadisçileri etkilemiş, arılan hadisi müdafaaya zorlayarak mevcut birikimi harekete geçirmiş tir.

    Hint bölgesinde hadisin temel kaynaklannın neşri, tahkiki ve yeniden yorum-lanmasının yarıında, hadis usulünde ve hadis ilimlerinin hemen her alarıında yeni çalışmalar da yapılmıştır. Bu çalışmalann ilginç yönlerinden birini hadis rivayetlerinin_ tahkik ve tenkirlinde Hanefi ekolü yaklaşımının kuvvetle vurgulanması ve bu yönde çalışmalann yapılması oluşturmaktadır.52 Hadis usulünün Şafii ekolü doğrultusunda geliştiği ve hadis usulü alarıında verilen ürünlerin hemeri tamarnının bu doğrultuda olduğu düşünüldüğünde bu yöneliş hadis tarihinde ve usulünde meydana gelen etkili bir yenilik olarak değerlendirilebilir. Genelde rivayetlerin metnini esas alan, metirılerin Hz. Peygambere aidiyetirıi, sıhhatini ve yorumunu başta Kur'an olmak üzere, klasik _hadis usulü tarzına ilave, daha birçok kritere göre değerlendiren bu yaklaşımın hadis alanındaki ilmi yönelişlere büyük etkisi olmuştur ve bu etkinirı halen devam ettiği de söylenebilir.53

    Hint bölgesindeki hadis faaliyetleri İslam dünyasının yoğun ilgisine mazhar olmuş, isteyen herkesin. dilediği ·seviyede hadis eğitimi alabilme imkarılannın bulunması, farklı bölgelerden müsiüman öğrencilerin buraya akın etmeleriİle neden · olmuştur. Ayrıca bu bölgede yetişen bir çok hadisçi İslam dünyasının farklı bölgele-rinde hizmet etmiş, hadisler akutmuş ve kazetler vermiştir. Hatta bu· bölgenin bazı hadisçi alimleri hadise olan yönelişi ve ilgiyi artırmak için olsa gerek, uygun ve yeterli bulduğu bazı kimselere icazetnameler hazırlayıp göndermişlerdir. Örneğin Osmanlı Sultanı Abdülhamit de bunlarqan biridir.54 Bölgedeki hadis failiyetlerinirı müsteşri}

  • Hadislerin Kaynak Değerini Tespitte içtihat Tartışmalan 25

    Hint bölgesinde verimli hadis çalışmalannın yapıldığı ve bu alanda büyük bir carılanmarun sağlandığı bir gerçek olsa da yapılan çalı§malar, genellikle klasik eserlerin neşrinden ve biraz da bu çalı§maları arılama ve yeniden yorumlama çabalanndan ibaret kalmıştır. Yani bu faaliyetler eskiyi carılandırma amaçlı ve hadisi inkarcılanna kar§ı savunma amaçlı olagelmi§tir. Her ne kadar, çalı§malar içerisinde yeni bazı açılım denemeleri olmu§sa da, bu denemelerin sağlam bir zemine oturtulup burılardan yeni, pratik ve kullanılabilir bir hadis metodolojisi olu§turulduğu söylenemez.

    Uyanı§ dönemlerinin en canlı hadis çalı§maları, daha doğrusu hadis tartışmaları §üphesiz ki Mısır'da ve biraz da Şam bölgesinde eeceyan .etmi§tir. Türkiye de dahil tüm İslam aleminde mahiyeti daha iyi bilinen, daha etkili olmuş olan çalışmaların bu bölgelerde yapılarılar olduğu ·söylenebilir. Hadis kar§ıtları ve hadis savunuculan arasında özellikle bazı hadis metirılerinin muhtevası ve sıhhati üzerirıe çok ciddi tartışmalar yapılmıştır. Hadis çevrelerince sıhhati öteden beri kabul gören eserler ve muhtevalarını yeniden gündeme getiren ele§tirmerıler başta Kur' an olmak üzere çeşitli kriterlerden hareketle bı,ı eserlerde yer alan ·bazı rivayetlere ciddi eleştiri ve itharnlarda bulunmu§lardır. Bazen tartışmalar Ebu Hureyre gibi bazı raviler üzerinde yoğurılaşmı§sa da daha çok rivayetlerin metin ve muhtevalarına yönelik tartışmalar ağırlıkta olmu§tur.

    Hadisin yeniden ele alınıp tartışıldığı bu dönemin önemli özelliklerinden biri de muarızların tartı§ma ve argümarılarına rasyonel yakla§ırnın egemen olmasıdır. Boyutları belirsiz olmasının yanında dini mesele~erin izahında çoğu kere yetersiz kalan rasyonalist yakla§ırn, hadislerin deği§ik açılardan ele alınmasına ve farklı yörılerden irdelenmesine neden olduğu için hadis ilmine yararlı katkılar sağlamıştır. Ömeğirı hadisçiteri hadisi müdafaada aklı ve aklın verilerini daha çok kullanmaya sevketmiş, bu alandaki eksikliklerini fark etmelerine neden olmu§tur.

    Saldırı veya savunma tarzında olsun, ister klasik isterse rasyonalist yaklaşım ortaya konulsun, her halükarda Mısır ve Şam bölgelerirıdeki hadis tartı§malarıyla -hadis güneellemiş ve ona olan ilgi artırılrnı§sa da- hadis problemlerille tatmin edici çözümler bulunduğu veya çözüm önerileri . getirdiği söylenemez. Örrieğirı bu tartışmalar ve yeni açılımlarla hadis öğrenim v~ öğretim yöntemlerinde eskiye nazaran birçok farklılık ve yeniliklecin getirilebilmiş olması umulurdu. Her ne kadar yapılan bilimsel ve akademik çalışmalarda farklı açılırnların kısmen gerçekleştirildiği kabul edilebillise de bu durum, hadise yaklaşırnda ana çizgiyi oluşturacak, hadis biliminirı gelişmesini ve devamlılığını sağlayacak olan hadis öğretimi alaİlına yeterince yansımamıştır. Hadis tartışmalarının hararetle devam ettiği zaman diliminde, hem Mısır hem de Şam bölgesinde, ders kitabı maksadıyla yazılan hadis kitapları incelendi-ğirıde, bu çalışmaların çoğunun yöntem olarak klasik hadis usulü eserlerinden pek farklı olmadıkları, hatta klasik ·usul açısından incelendiğirıde içerik bakırnından onlardan çok daha zayıf oldukları görülmektedir. Örneğin klasik usul eserlerinde bulunan ravilerin halleri, rivayet ahvali, cerh-tadil ve benzeri konulardaki pek çok ayrıntı yeni ders kitaplarından çıkarılmış ve böylece içerikleri zayıflatılrnıştır.56 ·

    56 Örnek olarak ikisi de yakın hacim ve büyüklükte olan İbnu's-Salah'ın Ulumu'I-Hadis'i ile Subhi es-Salih'in Ulumu'I-Hadis ve Musta/alıulıu Beyrut-1999 adlı eserini kar§ıla§tırdığımızda İbnu's-Salah'ta yer.alan ana konudan: 65. Ravilerin vatanlan ve beldeleri, 64. Ravi ve alimlerin Arap olmayanları, 62. Ömrünün sorılanna doğru kan§tıran (zihni bulanan) raviler, .59. Mübh~mat bilgisi, 58. Hakikati bilineninden farklı nesepler, 57. Babalarından ba§kalarına nispet edilerıler, 56. Isim ve nesepte benze§en raviler ve benzeri

    -+-+

  • 26 Habil Nazlıgül

    Yeni dönemde rica! kitaplarının çoğu tahkikli olarak ve kullanımı kolayla§tıracak faydalı fihrist ve indeksleri hazırlanarak ne§redilmi§ olmasına rağmen, hadis metinlerini muhtevi eserlerin ne§rinde bu verilerden yeterince . istifade edilemediği gözlenmektedir. Diğer bir deyi§le hadis metinlerini içeren eserlerin yeniden ne§irlerin-de yayınlanan tabakat kitaplarından istif_ade ileyeni rica! ve sened tahlil. ve tenkitleri

    . çoğu kere yapılınaıru§, rivayetlerin sıhhat durumu hakkında genellikle yazarın kanaatiyle yetinme yolu tercih edilmi§tir. Muhtelif kaynaklardan derlenerek olu§turulan hadis kitaplarının çoğunda da rica!, isnad veya metin tahlilleri yapılarak hadislerin . sıhhati hakkında içtihada dayalı sonuçlara varılınamakta, hatta rivayetler hakkında verilen önceki hükümler dahi anılmamaktadır. Böylece belki orijinal kaynağın zayıf olarak nitelediği rivayet ya da rivayetler problemsiz gibi sunulmaktadır ki bu durumun bir eksiklik olduğu söylenebilir.57

    Hadis usulüne yeni bir yöntem getirme iddiasında olmamakla birlikte, klasik ravi tenkidi yöntemlerini, yani cerh ve tadili ve bu alandaki tarihsel birikimi kullana-rak veya buna ilave diğer bazı yöntemleri de kullanarak rivayetlerin sıhhat durumunu

    ' yeniden değerlendiren içtihat ürünü cesaretli giri§imler az da olsa bulunıriaktadır. Bu giri§imler bazı hadis veya hadis gruplarının sahih olmadığını ispatlamayı amaçlayan reddiye ya da tam aksine o hadislerin sıhhatini ispata çalı§an savunma türünden dar' kapsamlı çalı§malardır. Kar§ıtları ve taraftarları arasında büyük tartı§malar doğurmu§ olan bu çalı§malar genellikle makale veya küçük çaplı kitaplar §eklinde sunulmu§lar-dır. 58 Bu nitelikteki çalı§malan belli bir usule dayanan sistematik çalı§malar olmaktan _çok sını~lı tepkisel yakla§ırnlar olarak değerlendirmek mümkündür. Klasik eserlerde hadis metinleri ve muhtevasını konu alan bölümler veya fasıllar oldukça yetersizken yeni usul çalı§malarının birçağuna hadis fıkhını, metin tahlillerini, tenkidini ve yöntemlerini ihtiva eden müstakil bölümler konulmu§tur.59 Henüz yeterli miktarda ofmarnakla birlikte metin tenkidini konu alan müstakil akademik çalı§malar da yapılmı§tı.tO ki bu durum klasik usule göre yenilik olarak addedilebilir.

    Klasik cerh tadil verilerinden hareketle yeni içtihat ürünü ciddi hadis derlemele-rinden biri, hadise dair birçok eseri bulunan Muhammed Nasıruddin el-Elbani'nin

    . pek çok konu Subbi es-Salih'in eserinde yer almamaktadır. Bunlann yerine İbnu's-Salah'ta ayrı başlıklar altında ve mufassal olarak ele alınmayan: hadisin muhtelif bilim alanlanndaki yeri ·ve önemine dair fa sıllar ve diğer bazı konular eklenmiştir. .

    57 Örneğin çok yaygın kullanılan çağdaş hadis derlemelerinden olan Mansur Ali Nasifin et-Tacu'I-Cami li'J. Usul fl'E/ıadisi'r-Rasul, /-V, K.alıire--135-1 isimli çalışmada muhtevasuıd~ki hadislerin sağlam kaynaklardan alınan ·sahih hadisler olduğu peşinen belirtildiğinden (!/hadisler çeşitli açılardan izah etmesine rağmen ravilerinin güvenilirliği ve rivayetlerin sıhhat durumu ele alınma.maktadır.

    58 En yoğun tatışmalara yol açan, muhtevasına ve yöntemine dair birçok reddiye yazılan eserlerden· biri Mamud Ebu Reyye'nin (1889-1970) ei-Adva ale's·Sünnet'l-Muhammediyye, Ka.bire-1957 adlı eseridir. Bu eser Muharrem Tan tarafından Mulıammedl süımetill Aydmlatılması-İstaııbul-1988 adıyla çevrilerek yayınlanmış, daha sonra da bu ese~ reddiyesi olan Muhammed Ebu Şehbe, Difauıt a11~~~Sumıe isimli eser Mehmet Görmez ve M. Emin Ozafşar tarafından Süıı11et Müdafaası, Alıkara-1990 adıyla c;evrile~ek yayınla.n.mı§tır.

    59 el-Kasım!, Muhammed Cemaluddin, Kavaidu't-Talıdis, Beyrut-1987, s.290-303;-Bekri Şeyh Emin, Edebu'I-Hadisi'ıı-Nebevi, Halep-1973, s. 121-239; Nureddin I tr, Menhecu'n-Nakd fi Ulumi'l-Hadis, Dımışk-1981, s. 321-344; el-Azami, Muhammed Mustafa, Met~lıecu'II·Nakd illde'/-Mulıaddisill Neş'etulıu ve Tarilıufıa, Riyad-1990, s. 81-100

    60 Salahuddin ei-İdlibi, Meıılıecu Nakdi'{-Mew i11de Ulemai'I-Hadis, Beyrut-1983; ed-Du.meyn1, Misfir b. Gurmullah, Makayisu Nakdi Mutımi's-Sumıe, Riyad-1403; Polat, Selahattin, Haqis Araştırmalan İstanbul-1997, 5.157-249

  • Hadislerin Kaynak Değerini Tespitte İçtihat Tarbşmalan 27

    (1914-1999) çalışmalandır. el-Elbaru yaptığı iki derleme çalışmasının birinde kendi kanaatine göre sahih olanları toplamış, diğerinde ise zayıf ve uydurma rivayetleri bir araya getirmiştir. Müellif derleme çalışmalarını kendisinden ısrarlı talepler karşısında yapma zarureti hissettiğini, günümüzde yetersiz ve ehliyetsiz kimselerin hadisler hakkında isabetsiz hüküm ve yorumlannın artması üzerine böyle bir çalışmanın zorunlu hale geldiğini dile getirir. Aslında sahih olmadığı halde hadis kitaplarına nispet edilmeleri nedeniyle bazı hadislerin sahih zannedilerek kullanımının yaygınlaşması ve halkın dilinde şöhret bulması da eserin yazılmasında etkili olmuştur.61

    Müellif derlemelerine aldığı hadis veya rivayetleri seçerken, bunlardan hükümler çıkanrken ve sıhhat değerlendirmelerini yaparken kimseyi taklit etmediğini, hadisçile-cin ou iş için koydukları kurallardan hareket ettiğini, tamamen geleneksel yöntemi kullandığıru ve cerh tadil kitaplarındaki bilgilerden hareket ettiğini kaydeder.62 Onun kanaatine göre klasik yöntemle olsa dahi hadiste içtihat ve yeni açılımlar mümkündür ve olmalıdır.

    el-Elbaru'nin çalışmaları, yankısı günümüzde de devam eden bir tartışma orta-mı oluşturmuş, böylece hadisler etrafında bir canlanma ve hareketlilik meydana getirmiştir. izlediği yöntem, bir kısım hadislerin sıhhati ve zayıflığı konusunda öncekilerden farklı bazı yorum ve içtihatları, aynı hadis hakkında farklı eserlerindeki çelişkili hükümleri nedeniyle ciddi eleştirilere ve reddiyelere maruz kalmakla birlikte müellifin bu cesaretli girişimi takdire şayandır. el-Elbani'nin inceleme konusu ettiği bazı hadislerdeki teşe~düdü ve aceleciliği bir çok tetkike konu da olmuştur.63

    Tek bir hadisin veya bir konudaki hadislerin· varyantiarını toplayarak konu et-rafında metin bütünlüğünü oluşturmaya çalışan girişimler önceden de sıkça yapılan çalışmalardandır. Yeni dönemde de bu kabilden çalışmalar sıklıklayapılmakta ve güzel ürünler ortaya konmaktadır. Müellifler hadisler ve sıhhati hakkında kendi şahsi yorumlarını katınışiarsa böyle çalışmaları da içtihat ürünü çalışmalar olarak değerlendirmek mümkündür. Bu türden çalışmaların en güzel örneklerinden biri Mevsuatu'l-Hadisi'n-Nebevi isimli çalışmadır. 76 kaynaktan derlenerek oluşturulan çalışmanın elimizde bulunan ve sadece oruçla ilgili hadisleri muhtevi kıs'mı üç büyük cilt hacmindedir. Eserdeki hadislerin isnadlarıru ·,kaydetrniş, menşe tespiti için isnad şernalarını çıkarmış olan müellif rivayetlerin sıhhatini belirlemede izlediği yöntemi şöyle açıklarnaktadır: ·

    "Hadisin metnini verdikten hemen sonra metnin sıhhat derecesine işaret ettim. Eğer rivayetin lafzı Buhan veya Müslim'in ise lafzın bunlara ait olduğu'nu .söylemekle yetindim. Çünkü bu iki eser ümmet tarafından güzellilde kabul edilmiş ve hadisleri sahih olarak değerlendirilmiştir. Sahihaynda veya ikisiİıden birinde bulunmayan rivayetlerin sıhhati hususunda önceki hadis alimlerinden bir açıklama bulmaya çalıştım. Eğer rivayet sıhhati konusunda hadis alimlerinin ihtilaf ettikleri bir hadis ise tercih içtihadında bulundum. Hadis hakkında öncekilerce verilmiş bir hüküm

    61 el-F.lb3n!, Muhammed Nasıruddin, Silsiletu'I-Eiıadisi's-Salıi/ıa ve Şeyu11 mitt Ftklıifıd ve Kavaidilıd, Beyrut-1985, 1/4; Sifsifetu'I-E/ıadisi'z-Zalfe ve'f-Mevzua ve Eserulıil's-Seyyi' fi'I-Üıııme, Beyrut-1985, 1/7

    62 el-Elb3n!, Sifsifttu'I-Eiıadisi'z-Zaf{e, 1/7-12 63 Muhammed Abdullah Ebu Suaylik, Culıudu'f-Muasiriıı {i Hidmeıi's-Sumreti't-Muşerrefe, Dıme§k-1995,

    s.100-102, 110; el-Bukai, age. s. 582-594; el-Elb3ni'nin içtihadanna reddiye olarak yazılan bazı eserler: el-Azami, Habiburralunan, ef-Efbilırf ŞuzuzulıO ve AlıtaulıO, Hindistan-el-Matbaatu'l-İlmiyye; Memduh Malunud Said, Tenbllıu'I-Müsfim ila Taaddrl-ei-Eibaııl ala Salıi/ıl Müslim, Riyad-1988

  • 28 Habil Nazlıgül

    bulamarnı§sam o rivayetin sıhhati hususunda kendim içtihat ettim. Sadece bir varyantını bulduğum metnin ravilerinin çoğu adalet ve zabt sahibi olma özelliğini taşıyorl~rsa, senedde kopukluk gözükmüyorsa1 rivayetin sened.i ve. metni şaz ve illetten salim ise böyle rivayeti sahih veya hasen olarak kabul ettim.

    Güvendiğim kaynaklardan sadece birinde ve tek varyant olarak bulduğum, rica-linde zayıflıkı senedinde inkıta, sened veya metninde §az ve illet bulunan hadisleri

    . zayıf olarak değerlendirdim. Eğer rivayetin hasen veya sahih derecesinde bir veya daha fazla §ahidini bulmu§sam bunun hasen liğayrihi olduğuna hükmettim. Bütün bu durumları ve nedenlerini açıkladım. Hadis olmadığı halde mecazen hadis adı verilen uydurma rivayetleri hangi kaynakta olursa olsun reddettim. Çünkü bu gibi rivayetle-rin yeri bizim bu çalışmamız değil uydurma hadislerle ilgili kitaplardır.n64

    ifadelerinden .anlaşıldığına göre müellif hadisin sıhhatini değerlendirmede ve karara varmada tamamen klasik yönteme uymuş, yeni bir yöntem ortaya koyma çabasına girmemiştir. Her iki müellifin hadisin sıhhat durumunu belirleme ve değerlendirmedeki tutumundan hareketle hadiste klasik içtihat yönteminin günümüz

    · hadis çevrelerinin birçoğunda hala alternatifsiz olarak görüldüğü söylenebilir. Fakat İbnu's-Salah'ın hadiste içtihadın sona erdiğine dair iddiasının bu çevrelerde artık itibar görmediği sonucuna varmak da mümkündür.

    7. TÜRKİYE'DE HAD İS İ ÇTİHADININ DURUMU Osmanlı döneminde hadis öğretim kurumları olan daru1l-hadislerin birçok med-

    resede bulunmasına65 ve hadisin medrese programlarında yer almasına kaqılık hadis ilimleri alanında yapılan çalı§malar bilindiği kadarıyla azdı~. Hadis medreselerinde görev yapan hocaların çalışmaları incelendiğinde eserlerinin çoğunun müstakil olmayıp genellikle bazı meşhur kitaplar üzerine yapılan çalışmalar olduğu görülecek-tir.66 Son asırlarda hadis çalı§maları nispeten artmış olmakla birlikte67 Osmarılı döneminden bize kalan hadis mirasının çok zengin olduğu söylenemez.

    Cumhuriyet Türkiye'sinin ilk yıllannda diyanet i§leri başkanlığınca neşeedilen muhi:evalı bir hadis çalışmasına yazılan mukaddime68 ile hadise yeni bir giri§ yapılİnıştır. Bu eser hala hadis ilimlerine dair Türkçe'deki en hacirnli çalışmalardan biridir. Fakat ülkemizde hadis ilimleriyle ilgili çalışmaların başladığı ve kesintisiz devam ettiği tarih ilahiyat alanındaki yüksek öğrenirnin başladığı ı949 yılından sonraki dönemdir. Dini ilimler alanında akademik öğretim kururnlarının çoğalmasıyla, dini ilimierin diğer alanla_nnda olduğu gibi, hadis alanında· da son derecede hızlı

    64 Kadi, Abdulmelik Bekr Abdullah, Mevsıuıtu'f·Hadisi'II·Nebevi Eluıdisu's-Sıyam, Kuveyt-1407, I/sine.,.) 65 Gül, Ahmet, Osmaıılı Medreseleriilde- Eğitim Öğretim ve Bu11lar Arasmda Dam'I-Hadislerili Yeri, Ankara-1997,

    s_ 137-201 66 Cihan, Sadık, Osma11ft Devriilde Türk Hadisfileri Tarafıltdall Yazı/aıt Usul-i Hadis Eserleri ve Nulıbetu'f.fiker

    Üztrilll! Yapıfa11 Şer/ı ve Terctimeler, AÜ. İslami İlimler Fakültesi Dergisi, 1975, 1,127-137; Gül, age., s. 143· 146, 148-150, 189-190, 193. ..

    67 Osmanlı dönemi hadis çalışmalarını geniş kapsamlı olarak araştırmak ve ne§retmek amacıyı;; kurulmuş olan Damlhadis yayınevi tarafından son dönem Osmanlı alimlerinden günümüz Türkçe'sine kazandırılan kıymetli çalı§malardan bazıları şunlardır: İzmirli İsmail Hakkı, Hadis Tarilıi, tahki.kli neşir İbrahim Hatiboğlu, İstanbul-2002; İsmiili İsmail Hakkı-Şeyh Safvet, Alıfak ve Tasavvuf Kitaplarmdaki Hadisleri Sılılıati, tenkitli neşir İbrahim Hatiboğlu, İstanbul-2001; Mehmet Arif Bey, Hadisleri'Aıılamada Toplumsal Boym, Hazırlayan İbrahim Hatiboğlu, İstanbul-2000

    68 ez-Zebidi, Zeynuddin Ahmed b. Abdillatif, - Sa/ıilı·i Bulıari Mulıtasarı Tecrid-i Sari/ı Tercümesi ve Şer/ı~ tercüme ve şerh, ~ed Na im (Babanzade), Ankara-1982, I/5-498

  • Hadislerin Kaynak Değerini Tespitte içtihat Tarbşmalan 29

    geli§meler kaydedilmi§tir. Kısacası ülkemizdeki hadis çalı§malaruun çekirdeğini ve dinamizmini akademik amaçlı çalışmalar olu§turmuştur. ·

    Ülkemizde, İslam dünyasının birçok bölgesine göre çok geç ba§layan ve kısa bir geçmi§i bulunan hadis çalışmaları ba§tan beri iki yönde ilerleme göstermi§tir. Bunlardan öğretim amaçlı yöneli§te, hadis tarihi, usulü ve muhtelif hadis ilimlerini öğretmek amaçlandığından bu bilgilere dair veriler klasik kaynaklardan derlenip öğretim malzemesi halinde öğrencilere sunulmaktadır. Bu maksatla hazırlanan ders kitapları, islam dünyasuun diğer bölgelerinde olduğu gibi klasik usulün bütün konularuu içermemektedir. Hadis öğretimiyle ilgili ihtiyaçlar günümüz açısından yeniden değedendirilip usul ve tarih konularından buna uygun derlemeler yapılmış, ihtiyaç olmadığı dü§ünülen detay konulara çalışmalarda yer verilmemiştir.

    Zemin oluşturucu çalı§malar olması itibarıyla ders kitaplarının ilgili olduğu ko-nunun tarihsel sürecini yansıtması doğaldır. Fakat bu durumun, çalı§mayı tarihirı gölgesinde bırakacak şekilde eserin bütününe · hakim olması, yeni yönelişterin aranmaması ve yeni ara§tırma sonuçlaruun ders kitaplarına yansıtılmaması bir eksiklik olarak değerlendirilebilir. Örneğin tarih bilimleri alanında ·son asırlarda oldukça geliştirilen tarihi metirılerin otantikliğini ve sıhhatini belirleme yöntemleri hadis usulü eserlerinde ele alınıp tanıtılabilir; bu yöntemler klasik hadis usulü ilminin verilerine ilave olarak rivayetlere ve hadisiere uygulanabilir. Batılı bilginierin Kutsal Kitap metinlerinin sıhhat derecesini tespit an:i.acıyla geliştirdiği ve . uyguladığı kriterlerden de istifade edilebilir. Kısacası temelde geriye dönük bir araştırma alanı olan hadiste benzer amaçlar için geliştirilen çağdaş yöntemlerden istifade olunması hadis bilimine katkıda bulunacaktır.

    Ülkemizdeki hadis çalışmalarının ikinci yönünü hadis metinlerini muhtevi ki-tapların tercümesi faaliyetleri, hadisle ilgili bazı telifler, çeviriler ve şerhler ile hadis ile ilgili bilimsel ve akademik çalışmalar olu§turur. Her iki yönelişte de birikimden istifade ile birlikte canlılığın korunması için yenilik arayışı, .fikir üretimi ve içtihadın sürdürülmesi gereklidir. ·

    Ülkernizdeki hadis çalışmalan gittikçe .artan bir yoğunlukla sürdürülmek