H 'ntfa vetyasama Organının tyetl(j{eri -...
Transcript of H 'ntfa vetyasama Organının tyetl(j{eri -...
OSMANLI HUKUKUNDA ŞER'i HUKUK·ÖRFi HUKUK IKILEMI VE YASAMA ORGANININ YETKILERI
qsmanfı H u~~ 'ntfa Şer'i Hu~{;Örft Hu{u{İ l(ifenıi vetyasama Organının tyetl(j{eri
1- ŞER'I HUKUK VE ÖRFI HUKUK KAVRAMLARI
Ewe/a bu iki kavramı kısaca tarif etmekte yarar vardır:
1. Şer'i Hukuk ve Kaynakları
Osmanlı hukukunda şer'i hukukdan kasdedilan Kur'an, sünnet, icma ve kı yas gibi şer'i deliller vasıtasıyla Islam müctehidlerinin fıkıh kitaplarında tedvin ettikleri hukuki hükümlerdir. Osmanlı Kanunnamelerinde şer' yahud şer'i şerif diye geçmektedir. Bunlar, hiçbir şahıs veya hey'etin tasdikine gerek olmaksızın geçerlidir ve bütün müslümanları da ba~Jar. Osmanlı Hukukunda hususi hukukun tamamına yakını ve amme hukukunun da yüzde seksenini, bu çeşit şer'i hükümler teşkil eder. Ancak bu lfadelerin manası, devlete tedvin ve tanzimi bırakılan başka hukuki hükümlerin olmayaca~ı manasını ifade etmez veya bunların dışındaki hukuki mevzü'atın gayr-ı şer'i o lması gerekmez. Bu çeşit şer'i hükümlerde kanun koyucu Allah ve O'nun ResOJüdür.
Şer'i hukukun kaynakları iki kısma ayrılmaktadır:
Birincisi; asli kaynaklardır ki, edille-i şer'iyye olarak da bilinir ve Kur'an, Sünnet, lema' ve Kıyas olmak üzere dört tanedir. Ikincisi ise, tali kaynaklardır ki, ört-adet kaideleri, ıstıslah, istihsan, eski hukuk nizamları, sahabe kavilleri ve benzeri kaynaklardır.
2. Örfi Hukuk Ve Kaynakları
Yukarıdaki izahlardan anlaşılaca~ı üzere, idare, ceza, anayasa, mali hukuka dair bazı meselalerde ve özel hukukla ilgili içtihadi mevzularda, Islam ülül-emr denilen halife ve benzeri devlet yetkililerine, biraz sonra açıklayaca~ımız sınırlı yasama yetkisi (yasama yetkisi) tanımıştır. Aslında , Islam hukukunun tali kaynakları kullanılarak ve ört-adet kaldeleri esas alınarak, ister zamanın ulül-emri ve isterse müçtehid hukukçular tarafından tedvi n ve tanzim edilen hukuki mevzü'atın
• Prof.Dr .• Osmanlı Araştırmaları Vakfı Başkanı
Ahmet AKGÜNDÜZ*
tamamına, adet hukuku veya örfi hukuk denmektedir. Osmanlı hukuk nizamındaki istimaliyle örfi hukuk tabiri, Islam hukukçularının siyaset-i şer'iyye, kanun, yasa ve benzeri ifadelerle eş anlamlı hale gelmiş ve manası genişlemiştir. Osmanlı hukuk nizarnında örfi hukuk deyince, sadece adet hukuku de~il, şer'i hükümterin kanun tarzında tedvini de dahil olmak üzere, ulül-emre tanınan sınırlı yasama yetkisinin ürünü olan hükümler akla gelmektedir. Bunların kayna~ı da, Islam hukukunun tali kaynaklarıdır. O halde, örfi hukukda şeriata aykırı hükümler temelde olmamalıdır. Zira Islama aykırı örfi hukuk meşru de~ildir. Ancak bunun daha iyi anlaşılması için devlete tanınan yasama yetkisini ve sınırlarını daha ayrıntılı biçimde bilmek gereklidir.
ll. YASAMA ORGANININ YETKILERI
1. Devletin Sınırlı Yasama Yetkisi
Biraz önce ifade etti~imiz gibi, Osmanlı Hukuk nizarn ının esasın ı teşkil eden Islam fıkhında , gerçek anlamıyla kanun koyucu yani şari', Allah yani O'nun iradesidir. Bunun dışındaki teşri'i kaynaklara kanun koyucu nazarıyla bakılmamakta, belki bunlar, ilahi iradeye muvafık hukuki hükümleri tesbit etme kayna~ı olarak görülmektedir. O halde Osmanlı Hukuk nizarnının ve daha şumüllü bir tabirle bütün müslüman devletlerin hukuk nizamlarının gerçek manada kanun vaz'ı Allah ve ilahi hükümleri tebli~ eden Hz. Peygamberdir. Ancak Allah ve Peygamber'in vaz' etti~i esaslar dahilinde ülül-emre de bazı yasama yetkileri tanınmıştır.
O halde yukarıdaki şer'i hükümler ve örfi hukuk ayrımını nazara aldı~ımızda şu neticelere varabiliriz:
A) Asli kaynaklarla sabit olan şer'i hükümlerin kanun koyucusu Allah ve Resülüdür. Bu hükümler, hiçbir şahıs veya müessesenin tasdikine gerek olmadan bütün müslümanları ba~lar. Yani sultan ve halife de dahil, bütün mü'minler, mezkür hükümlere ittiba' etmekle mükellefdirler. Şer'i hukukun esaslarını fıkıh kitapları tedvin eylemiştir.
ISLAMT ARAŞTIRMALAR DERGISI, ClLT: 12, SAYI2, 1999 117
B) Kur'an veya Sünnette açık bir hüküm bulunmadığı
için içtihad ile sabit olan içtihadi hükümlerdir. Bunların
kaynağ ı istihsan, amme maslahatı veya benzeri tali kay
naklardır. Bunların en önemli özelliği, birinciler gibi bağ
layıcı olmamalarıdır. O halde bu çeşit hükümleri ortaya
çıkaran ve şer'i deliliere göre tesbit edenler, müçtehid
hukukçular, sultan veya halifeler yahut da teşri'i mec
lislerdir.
2. Devletin Yasama Yetkisi lle Tedvin Olunan Örfi
Hukukun Hudüdu
Devletin yasama yetkisinin şumulünü, bir başka örfı
hukukun hududunun, Osmanlı tatbikatından misaller
vererek açıklamak icabetmektedir:
A) Şer'i Hükümlerin Kanun Halinde Tedvin Edil
mesi
Devletin yasama yetkisi denilince, birinci planda, fıkıh
kitaplarında mevcut olan şer'i hükümleri, tatb.ikatta ko
laylık olması için, tedvin ederek kanun haline ge
tirmesidir. Buna Devletin yasama yetkisi demekten
ziyade tedvin faaliyeti demek daha uygun olur. Bu tür
faaliyetlere külli iki misali verelim:
Birincisi: Fıkıh kitaplarındaki şer'i hükümleri, hiç de
ğiştirmeden olduğu gibi kanun maddeleri haline ge
tirmektir. 1081 tarihli Kandiye Kanunnamesi ve 1116 ta
rihli Hanya Kanunnamesi, tamamen fıkıh kitaplarının
Kitab'üi-Cihad bölümlerinin Bab'üi-Cizye Vei-Harac mev
zularında yer alan harac ve cizye ile alakah ş_ı:ır'i hükümlerin tedvin edilmiş şeklinden ibarettir. Tanzimat'tan
sonra hazırlanan Mecelle, Hukuk-ı Aile Kararnamesi ve
bir kısım kanunlar da, buna ait misaller arasında yer al
maktadır.
Ikincisi: Fıkıh kitaplarında zikredilen, ancak kısmen
değiştirilerek ve ama özüne dokunulmayarak tedvin olu
nan kanun hükümleridir. Osmanlı Kanunnamelerinin ya
rıs ı bu manada hükümler ile doludur. Mesela miri arazi,
aslında haraci arazidir. Bu çeşit arazilerin tasarruf şekli,
amme maslahalına göre devletce tanzim olunmuş ise de, bu arazilerden alınan ve Osmanlı Hukukunda
rüsüm-ı şer'iyye denilen bütün resimler, sadece isim
değişikliği ile fıkıh kitaplarındaki esaslara uyularak tan
zim olunmuşlardır. Öşür diye düzenlenen resm aslında harac-ı muka-serne ve çift akçesi diye tanzim olunan vergi ise aslında harac-ı muvazzafdır. Değişen sadece isim ve resimdir 1.
1. Ebussuud, Risaıe Fıı-öşur, Süi.Külp.Reşid Efendi, No:1036, Vrk.33-41.
118
AHMED AKGÜNDÜZ
Devletin bu çeşit yasama yetkisi neticesinde ortaya
çıkan mevzu'atın her maddesini şeyhülislama tasdik et
tirmek mecburiyeti yoktur. Zira bu tür kanun hükümleri
herkesi bağlar. Devlet sadece bunları tedvin etmektedir.
B) Içtihadi Mevzularda lctihadlardan Birinin Ter
cih Edilerek Tedvin Olunması
Islam hukukçuları, ülül-emrin mevcut mezheplerden birini resmi mezhep olarak ilan edeceğini, kabul ettiği
resmi mezhebin içerisinde her hangi bir görüşü diğerine
tercih edebileceğini, hatta Tanzimat'tan önce çok az ör
nekleri bulunsa da, diğer mezheplerdeki bir görüşün
zamanın şartlarına ve amme maslahalına daha uygun
olduğu düşüncesiyle mahkemelerde tatbik edilmesini
emretme selahiyyeti bulunduğu kabul etmişlerdir. Me
celle'de bu esas "Kaza, zaman ve mekan ile ba'z1
hususatm istisnas1yla tekayyüd ve tehassus eder'2 dedikten sonra şöyle açıklamıştır: "Ve kezalik bir müç
tehidin bir hususda re'yi üyani içtihad1, nasa erfak ve
maslahat-I asra evfak olduğuna binaen onun re'yi ile
amel olunmak üzere emr-i Sultani sadr olsa, ol hususda
hakim ol müçtehidin re'yine münafi diğer bir müçtelıidin
re 'yi ile amel edemez, eder ise hükmü nafiz olmaz". Mecelle mazbatasında da, içtihadi olan meselelerde "}mam
ül-müs/ümln hazretleri her hangi kavi ile amel olunmak
üzere emreder ise, mDcibince amel edilmek vacib olacaği, belirtilmiştir'3 .
Bilindiği gibi Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbeli olmak
üzere dört meşhur hukuk mezhebi vardır. Osmanlı Dev
leti'nin ekseri ahalisi Hanefi'dir ve kadılar da Hanefi mez
hebi ile hükm etmek üzere memurdurlar. Bununla be
raber Irak, Mısır, Hicaz ve Yemen gibi bölgelerde başka mezheplere mensup müslümari ahali de vardır. Başka
mezheplere mensup müslümanlar arasında meydana
gelen ve kendi mezhepleri çerçevesinde tasiediimesi uy
gun görülen dava ve meselelerde. eğer o mahalde ken
di mezhebinden bir kadı yoksa, bunlar mensup bu
lundukları mezhep alimlerinden bir alimi hakem tayin ederler. Bu alim bunlar mensup olduğu imarnın mezhe
bine göre karar verir. Sonra Hanefi kadı onu tasdik ve
tenfiz eyler. Eğer kendi mezhebinden kadı varsa, ona
müracaat eder. Ayrıca Sultan (ülül-emr} bazı me
selelerde başka mezheplerin görüşüne göre karar ve-
2. Mecelle, md. 1801. 3. Mecelle, md. 1801; JV/394 vd.; Krş. Barka.n. Kanunname, lA; Os·
manlı Imparatorluğunda Teşkilat ve Müesseselerinin Şer'iıigi Me· selesi, IHFM, XJ/3-4, sh. 206, Türkiye'de Sultanların Teşri'i Sı taı ve Selahiyetleri ve Kanunnameler,IHFM, XJI/2-3, sh. 716 vd.; Heyd, Cri· mina! Laş, 185-186; lbn·i Abidin, Redd'ül Muhtar, 1/76 vd.
JOURNAL OF ISLAMIC RESEARCH VOL: 12. NO 2. 1999
OSMANLI HUKUKUNDA ŞER'i HUKUK-ÖRFi HUKUK IKILEMI VE YASAMA ORGANININ YETKILERI
rilmesini istediği takdirde, bu emrine itaat etmek de vacibdir. Nitekim qsmanlı padişahlarının da Hanefi mezhebi dışındaki mezhebierin ba'zı görüşleriyle amel etmeleri için hakimleri memur kıldıkları görülmektedir4.
\ . ! Osmanlı Devletinde yukarıdaki cevaz görünüşünden
hareketle, hem hukuki birlik ve istikfarı bozmamak ve hem de hukuki hayatta ihtiyaç duyulan yenilikleri yapabilmek için, kadılar istedikleri hukukçunun görüşüne hüküm etmekten men' edilmiş ve Hanefi mezhebinin en sahih görüşüne göre hükm etmekle mükellef tutulmuştur.
Nitekim bütün Kanun-1 Cedid nüshalarında yer alan kadı beratlarıyla alakah örneklerde şu esas tekrarlanmıştır:
"Kadı hakim olup icra-yı ahkam-ı şer'-i nebevide evamır ve nehai-i ilahiye mütemessik olup isiima'-ı
de'avi ve tasi hususunda şer'-i kavimden inhiraf göstermeye ve derahim ve denanir evkafı tescilinden gayri Eimme-i Haneliye'den muhtelefunfiha olan me-saili kemayenbeği tetebbG' edip esahh-ı akval bulup anınla am el eyleye .. ."5.
Önceki izahlarımızdan, Islam hukukunun ülül-emre, içtihadi hükümler konusunda, aynı mezhebin içinde bulunan görüşlerden veya zaman zaman ve ihtiyaç duyuldukça diğer mezheplerden de istifade etme hakkı tanıdığı anlaşı lmaktadır.
Ülül-emrin bu hakkı kullanması, iki şekilde mümkündür:
Birincisi, eğer kendisi içtihad kabiliyetine sahipse bizzat tercihde bulunabilecektir. Türk hukuk tarihinde, içtihadi hükümler için böyle bir uygulama söz konusu değildir. Bazı araştırmacılar "umür-ı sa/tanat"a ait mes'elelerle içtihadi konuları birbirine karıştırarak, Ebüssuud Ma'rüzat'ındaki mes'elelerde dahi Şeyhülislam'ın rolünü istişari diye vasıflandırmışlardır ki, mes'elenin aslını bilmernekten ileri gelmektedir6.
Ikincisi, ülül-emr yani halife yahut sultan fakih değilse, bu konulardaki tercihi şeyhülislam veya müftüler yapacak, ihtilaflı olan mes'elenin bütün müslümanları
bağlaması için de, ülül-emr'in tasdikinden geçecektir. Nakit _para vakfı konusundaki Ebüssuud'un fetvası ve arzı yapılan ferman sadır olduktan sonra bütün Osmanlı teba'sın ı bağlaması bu hadiseye en güzel misaldir. Yani Padişahın tasdikinden geçmeden önce, Ebüssuud'un nakit para vakfınm cezasına dair olan fetvası, ilmi bir gö
rüştür. Kendisi dışında kimseyi cebren baQiamaz. Ancak padişaha arzedilip onun tasdikinden geçtikten sonra, ar-
4. Ali Haydar. Dürer, IV/994-995. Ebüssuud,Ma'rOzat, MIM,IL 341 vd. 5. Kanun-u Cedid, MTM. 11/326-327; Ebül·ula, Mardin, Kadı. lA: Felva. lA. 6. Barkan. Kanunlar, 1 vd.
tık uyulması gereken bir kanun emri haline gelir. Içtihadi mes'elelerde ülül-emr'in yasama yetkisinin manası da
budur7.
Burada fetvaların ülül-emrin yasama xetkisine olan te'siri üzerinde de kısaca durmak istiyorum. Osmanlı Devletinde şeyhülislamiarın en önemli vasıfları müftülüktür. Müftü, kendisine sorulan hukuki meselenin çözüm şeklini Islam hukukunun (Osmanlı Devletinde birinci planda Hanefi mezhebinin) mu'teber kaynaklarına
muracaat ederek ortaya koyan Islam hukukçusu de
mektir.
Şeyhülislamlsırın ve diğer müftülerin verdiği şer'i cevaplara fetva denir ve bunlar iki grupta mütalaa edilmektedir:
Birincisi, hususi şahısların veya istişari mahiyette kadıların sordukları sorulara müftülerin verdikleri şer'i
cevaplardı r. Bu çeşit fetvaları n, her nekadar mahkeme kararı gibi icra mecburiyeti yok ise de, o konuda da karar verecek olan hakimierin kararlarına te'sir gücü vardır.
Şer'iye sicillerinde bir çok kararın fetvaya dayandınlma
sının ve adı bulunan her yargı merkezinde mutlaka bir müftünün de var olmasının sebebi budur. Mecelle bu durumu "Hakimin /ede/-hB.ce aherden istifa etmesi caizdir"
şeklinde formüle etmiştir. Ancak kadıların verdiği kararlar, gayr-ı resmi de olsa müftülerin ilmi kontrolüne açıktır. Fetvaya muhalif alim ve hüccetıerin . başta 'Di
van-! Hümayün' olmak üzare, üst tetkik merciierinden döndüğü de bir vakıadır. Bir fermandaki şu ifadeler de bunu teyyid etmektedir: "ve elinde olan şer'i temessüke
ve fetvaya nazar klf1p göresin ... tekrar kapıma şikayetlü
gelmelü eylemeyesin'8.
ikincisi ise, fetvay-1 şerife adıyla verilen ve şey
hülislamın imzasını ihtiva eden fetvalardır. Asıl fetva denilince bu akla gelmelidir. Bunlar genellikle kamuyu ilgilendiren meselalerde padişahın talebi üzerine verilen şer'i cevaplardır ve hukuki düzenlemelere içtihadi konularda esas teşkil eden de bu çeşit fetvalardır. Önemle ifade edelim ki, eğer içtihadi ve şer'i bir mes'ele padişah tarafından sorulur da, cevabı olan "fetvay-1 şerite• alın
dıktan sonra padişahın irade-i seniyyesine iktiran ederse, söz konusu fetvanın muhtevası bir kanun hükmü haline gelir. Ebüssuud'ın Ma'rOzar ve Kanun-1 Cedid
diye bilinen bütün kanun mecmüaları, tamamına yakını bu mahiyette müdevvenat durumundadı~.
7. Cin/Akgündüz, 1/159. 8. Mecelle, md. 1811 ; Ali Haydar, Dürer, IV/715-716; Akgündüz/Hey'et,
Şeriye Sicilleri,l/66; Mumcu, Ahmet. Divan-ı Hümayün. 105. 9. AkgündüZ/Hey'et, Şeriye Sicilleri. 1166; Uzunçarşılı, Ilmiye Teşkilatı,
200 vd.
ISLAMi ARAŞTIRMALAR DERGISI, ClLT: j2, SAYI2, 1999 119
C) Ülül-emr'e Tanınan Yasama Yetkilerinin Kullanılması
lik iki şıkda zikrettiğimiz ülül-emre ait yasama yetkileri, sadece mevcut şer'i hükümleri kanun olarak ilan veya müçtehid hukuk-çuları n re'ylerini ve müftülerin fetvalarını tasdik etmekten ibaretti. Bu iki yetki dışında, Islam hukuku, ülül-emre, şura meclisine danışarak ba'zı alanlarda hukuki düzenlemeler yapma yetkisi tanı
maktadır. Islam hukukunda bu tür kanun koyma yetkisi "re'y-i veliyyül-emr", "hakk'us-saltanat" yahut "ülül-emre
. tefviz edilen umur" veya "siyaset-i şer'iye" yetkisi de..: nilmektedir. Osmanlı hukukunda aynı tabirler de kullanılmakla beraber, sınırlı alanlarda ve özellikle idare hukuku sahasındaki bu tür mes'elelere "nizam-t alem için olan umur'' yahut "umur-t saltanat" gibi tabirler de kullanılmaktadır.
Şeyhülislam Pir Mehmed.'in şu fetvası dediklerimizi te'yid etmektedir: "Gerçi şer'i masiahat değildir ... Ancak bu makOiede ülül-emre müracaat olunur. Nice me'mur ise, öyle olur. Nizam-ı memleket içun olan emr-i aliye itaat vacibdir"10.
Şu kanun hükmü de meseleyi tavhiz ve tefrik etmektedir: "Gkadılar, icray-ı ahkam-ı şer'iye eyleyüb eimme-i Hanefiyeden muhtelefün fıha olan akvali tetebbu' edüb esahhı ile amel edeler. Ve ketb-i sicillat ve sukuk ve tezvic-i sığair ve kısmet-i mevaris-i re'aya ve zabt-ı emval-i eytam ve gaib ve azi ve nasb-ı vasi ve naib ve ukud-ı enkiha ve tenfiz-i vesaya ve sair kazayay-ı şer'iyede mutasarrıf olalar. Amma nizam-ı memleket ve hıfz ve hiraset-i re'iyyet ve siyasete müte'allık umürı,
hükkam-ı seyf ve siyaset olan vukelay-ı devlete havale etmekle memurlardır"11 .
Ülül-emre tanınan bu içi boş yasama yetkisinin en önemli vasfı, bu tür alanlarda hukuki düzenleme yapacakların mevcut içtihadiardan birini tercihden ziyade, başta amme maslahatı ve ört-adet kaideleri olmak üzere tali kaynaklardan istifade edilerek tanzimi tasarruf vaz'ı yoluna gitmeleridir. Bu görevi, Islam huku-kunda mahir olan hukukçular yapabileceği gibi, devlet ricali arasında tecrübeli olanlar da yapabilir. Asıl "kav~nin-i siyaset" veya "siyaset-i şer'iye" bunlardır. Ancak aşağıda ayrıntıları zikredilecek yasama yetkileri sonucunda ortaya konacak her çeşit hukuki düzenlemenin de şer'i hükümlere geçmesi şarttır. Bu konuyu kanunnameleri tahlil ederken daha yakından göreceğiz. Osmanlı hukukunda şura meclisi görevini, kanunnarneyi hazırlayan ilmi hey'et yahut divan-t HümaytJn taslihad etmiştir12 .
10. Kanun-ı Ceıid, MTM, ıl/306; Heyd, Criminaı Laş. 204-207. 11. Tevki Kanunnamesi, MTM, 11/541 . 12. Cin/Akgündüz, 1/160, 163; Kanunname, lü Ty. No: 1807, vrk. 2/a.
120
AHMED AKGÜNDÜZ
Ülül-emre tefviz edilen ve kendisine şer'i esasiat çerçevesinde kanun koyma yetkisi verilen alanları kısaca
özetiernekte fayda vardır.
a) Caiz olan konularda Nizam-ı Alem için Kaide Vaz' edebilir
Ülül-emre tanınan bu yasama yetkisi hukukun bütün dallarını ilgilendirmekte ve Islam hukukunun caiz olarak vasıflandırdığı hukuki mes'elelerle sınırlandırılmış bulunmaktadır. Bu yasama yetkisinin kaynağı, "AIIah'a O'nun peygamberine ve sizden olan ülül-emre ve yasaklanna itaat ediniz" mealindeki ayettir13. Caiz, yapılması veya yapılmaması serbest olan hukuki meseledir. Ülülemrin bu çeşit mes'elelerde emretme veya yasaklama şeklinde kanun koyma yetkisi vardır. Şer'i hükümlere aykırı olmamak şartıyla, bu mahiyetieki kanun hükümlerine uyulması, müslümanlar için bir vecibedir14
. Müfessirler ve Islam hukukçuları da aynı manayı teyid etmektedirler15
.
Osmanlı hukukunda sultanlar, bu yetkilerini yasakname adıyla hukuki düzenlemeler meydana getirerek kullanmışlardır. Gerçekten yasaknamelerin, devlete ait ma'denler, tuzlar, para basımı, gümrükler, kapanlar, saban, hububat, susam ve zaruri ihtiyaç maddeleriyle ilgili nizarnlar ve hazineye ait gelirlerin tahsili gibi, maslahat-ı ammeye göre tanzimi ülül-emre bırakılan konularda kamuya yararlı emir ve yasakları ihtiva ettiklerini görüyoruz. Ülül-emrin bu yasama yetkisi, aynı zamanda yasaknarnelerin de hukuki mahiyetini açıklamaktadır.
Yasaknameler konusunu daha sonra göreceğimizden
burada kısa kesiyoruz 16. Osmanlı hukukçuları, birden fazla evlenmanin şarta bağlanmasını ve küçükterin velileri tarafından evlendirilmesinin yasaklanmasım da bu yetkiye misal ·olarak zikretmektedir. ·özellikle -Fatih; ll. Bayezid ve Yavuz devrindeki yasakname mahiyetinde bulunan kanunnarnelerin meşruiyet dayanağı bu yetkidir17.
b) Devlete Karşı Işlenen Suçlarda Ta'zir Suçlarının Cezalarını Tesbit Eder
Bir Osmanlı Kanunnamesinde bu yetki "def" ve teskin-i mezalim içün lüzum olan enva-t ukübat-t ehl-i şaka ve tüccar gibi ve bunlann emsali umtJr'' diye açık
lanmaktadır. Islam hukuku, belli bir ceza tayin edilmeyen ta'zir suçlarının cezalarının cezalarını takdir ve tesbit etmeyi, zamanın ülül-emrine havale etmiştir. Gerçekten Fatih, ll. Beyazid, ı. Selim ve ı. Süleyman'a ait Umumi Osmanlı Kanunnamelerinin birinci babını teşkil eden cezai hükümler, hususi kanunnamelerdeki münferid ve
13. Kur'an Nisa, 58. 14. HAK Mazbatası, Akgündüz, Mukayeseli Islam ve Osmanlı Hukuku
Külliyatı, Diyarbakır 1986, sh.314: Krş. Kanunname lü. Ty. No: 1807. 15. Aıüsi, Ruı-ul-maani, V/65-67; XXVII/21. 16. Anhegger, Robert/Inaıcı k: Haıiı,Kanunname-i Sultani Ber Müceb-i
ört-i Osınani, Ankara 1956, sh. XVI, XXII. 17. Cin/Akgündüz, 1/160.
JOURNAL OF ISLAMI C RESEARCH VOL: 12. NO 2, 1999
OSMANLI HUKUKUNDA ŞER'i HUKUK-ÖRFi HUKUK IKILEMI VE YASAMA ORGANININ YETKILERI
istisnai ceza hükümleri ve Zülkadiroğullarına ait Aldüddevle ve Bozok Kanunnamelerinin çoğu hükümleri, tamamen bu yetki .kullanılarak tanzim olunmuştur. Hatta tam riayet edilmemiş olsa dahi, 127 4/1858 tarihli Ceza Ka,'nunnamesindeki şu hüküm bile söz konusu yasama ye.tkisini formüle etmektedir. •
"Doğrudan doğruya hükümet aleyhine vukü' bulan cerainin icray-ı mücazatı devlete ait olduğu gibi, bir şahıs aleyhinde vuku' bulan ceraimin asayiş-i umumiyi ihlal eylemesi cihen dahi kezalik devlete ait olduğundan, tayin ve lerası şer'an emr-i ülül emre ait olan ta'zirin tayin-i derecatın ı dahi, işbu Kanunname mürekeffil ve muntazamının olup ancak herhalde şer'an muayyen olan hukük- ı şah-. h ( 1 1 kt' "18
sıyeye a e ge meyece ı r .
c) Kamu Hizmetler inin lfası Için Her Çeşit Adli, Idari, Mali ve Askeri Düzenlemeleri Yapar
Ülül-emr, başta padişah olmak üzere kamu hizmetlerinin ifası için her türlü tedbiri almakta mükelleftir. Islam hukukçularına göre, amme maslahatı prensibinin ışığında devlet teşkilatı ile alakah idari düzenlemeler, davaların belli zaman aşımı sürelerinin geçmesinden sonra dinlenemiyeceği, borca batık şahsın hapsedileceği ve mahkemeferin alt-üst diye tasnifi yoluna gidilmesi gibi adli düzenlemeler; sınırların korunması, ordunun techizi, eğitim hizmetlerinin yürütülmesi ve sosyal güvenlik müesseselerin ihyas gayesi ile tahsil olunan gümrük, cizye ve benzeri şer'i vergilerle bazı örfı vergilerin tanzimi nev'inden olan mali düzenlemeler ve yaya, müsefem, voynuk, derbendçi, kap ı-kulu ve eyafet askerleri gibi askeri düzenlemeler tamamen ülüf-emrin yetkisi dahilindedir. Bir Osmanlı Kanunnamesinde konuya "sedd-i süğür ve techiz-i asker-i mansür ve in'am-ı ulama-ı a'lam ve it'am-1 fukara-i enam lçün vaz' ve tayin olunan rüsüm-1 raiyyet ve bac-1 tüccar ve b8zar ve harac ve a'şar gibi" diye temas edilmiştir19 .
Burada şu hususun da befitrifmesinde yarar vardır: Haracın, cizyenin, bac ve gümrük vergilerinin, bazı sosyal ve iktisadi şartfar muvacehesinde, mikdar veya nisbetlerinin tesbiti de ülül-emre bırakıfmıştır. Bu sebeple Osmanlı Kanunnamelerinin çoğu hükümlerini teşkil eden haraç, cizye vergileri ve bunların çift resmi, öşür, işpençe ve benzeri adlarla anılan bedelleri, arazinin kuwet-i inbatiyesi ve vergi mükelleflerinin sosyal ve iktisadi durumlarına göre ayrı ayrı tesbiti, yüzlerce kanunnamenin ortaya çıkmasına sebep teşkil etmiştir. Yoksa vergilerin şer'i ve hukuki mahiyeti aynıdır. Değişen mikdarfar ve mahalli örflere göre isimlerdi~0.
18. Kanunnariıe, IÜ, Vrk. 2/A; 1858 ıarihli Ceza Kanunncime·i Hümayanu, md. 1; Alüsi, XVIII/21; limiye Salnamesi, sh. 313; Cin/ Akgündüz, 11161. _
19. Aiüsi, Ruhrui·Maanl, XXXIII/21; Zerka, 11115-122; Kanunname, lU. Ty.1807, Vrk. 2/A; Cin/Akgündüz, 11160·161.
20. Krş, Barkan, Kanunlar, LVIII vd.
d) Miri Arazi ve Tırnar Nizarnı ile ligili Kaldeleri Vaz' eder
Islam hukukunda üfüf-emre tanınan yasama yetkilerinden biri de, savaş yoluyla fethedilen topraklann hukuki rejimini ve tasarruf şeklini tesbit yetkisinin ülülemre ait bulunmasıdır. Ülüf-emrin bu çeşit araziler üzerinde birden fazla seçimlik hakkı vardır. Bunlardan biri de, bu çeşit arazileri devletin arazisi olarak yani miri arazi ilan etmek ve tasarruf şeklini, amme maslahalına göre, dilediği gibi tanzim etmektir. Bir Osmanlı Kanunnamesinin mukaddimesinde sözkonusu yetki " ... ve intizam-1. ah val-i re'aya ve beraya içün tarh ve tertib olunan kavald-i t1mar gibi" şeklinde formüle edilmiştif2 1 •
Osmanlı Devfetinde miri arazi ve tırnar sisteminin temelini, Hanefi hukukçular dışındaki islam hukukçularının, savaş yoluyla fethadifen araziler hakkındaki "müslümanlara vakıf" yani rekabesi devlete ve tasarruf hakkı bazı mali mükellefiyetfer karşısında re'ayaya tevfiz edifen arazi görüşü teşkil etmiştir ki, Osmanlı hukukunda buna •arazı-i miriye• denmiştir., Selçuklulardan beri, araz-i memleket, arazi sultan veya araz-i havz adlarıyla mevcut olan bu nizarn Osmanlı Devfetinde de kuruluş yıllarından beri, mali ve askeri hayatın belkemiğini teşkil etmekteydi. Ancak Kanuni'nin isteğiyle Ebüssuud'un konuyu bütün ayrıntıları ile "fetvay-1 Şerite • haline getirmesi ve daha sonraki bütün hukuki düzeniemelerin bu fetvalar miri arazi rejiminin mimarı olarak Ebüssuud'u ön plana çıkarmıştır. Gerçekten Kanuni'nin son yılfarında hazırlanan ve resmi bu müdevvenat o lduğu kuwetfe muhtemel bulunan bir kanun mecmuasının baş ında ve arazi ile alakafi bütün kanun mecmuafarında, Ebüssud'un fetvaları mutlaka yer alm ıştır22.
Ülül-emre tanınan bu yetki, Ebüssud'un fetvalarıyfa başlayan Kanun-ı Cedidin ekseri hükümlerinin; tırnar ve intikam kanunfarının; Çavuş Kanunnamesi tarzından bütün hukuki düzeniemelerin ve ister umumi kanunnameferde ve ister hususi kanunnamelerde yer alan arazi · ve tc mar nizarnı ile alakah bütün hükümferin, meşruiyet dayanağını teşkil etmektedi~3.
Örfı hukukun veya bir başka ifadeyle ü/ül-emrin, yasama yetkisinin smırlarmt böylece tesbit etmiş bulunuyoruz. Bu yetkilerini ancak şer'i hükümlere aykırı olmamak şartıyla kuflanabileceğini de tekrar hatırlatmak istiyoruz. Yasama organının sınırları demek, örfi hukuk ve şer'l hukukun sınırları demektir.
21. Kanunname.lü, Ty. 1807, Vrk. 2/a; EI-Maverdi. ~1-Ahka-üs-Sulta~y:. sh. 131 vd.; Molla Husrev, Durer, 1/285 vd.; Aıüsi. Ruh'ui·Maanı . XXVIII/21.
22. Topkapı R. 1935, Vrk. 1·4; Krş. Barkan. Kanunıar. XL· XLI: Cin Ak· gündOz, 11161 .
23. Krş. Barkan, Kanunlar, XL vd.
ISLAMi ARAŞTIRMALAR DERGISI, ClLT: 12, SAYI 2, 1999 121
.....
·...u.ıı.-.• 1
~~~JIÖ.l.I~.:O:'-'::J;~~~.J~~~~JI;~ .. ~ v;J~~'AA' . .:..:JıDt- ~''.:.:w~V''\~~"!'',;,..;f,;·~ ~ v-~ J.-o'l ~'-~~~~~~:ı:-; d:~, .:-.;S: ,~t' :l.;,o ~ t,:...;;.-~~~~ı.:. ~ı,-.{~JJ-ı;}'~J;:J,ı .:r. _ı.~~.,.:..~,.:..:.·~ •i~J'.j!~,,.,_~, .:ı ı: · .:.:~.:.;,SJ,• ~~J'Jı::o.ı,~\,.~~·'""~,; :ıu~Jjo~ "J•tr,ı. ..,;!.~,:. ..,;..: \JY,..~J ....:;~ J-:iıl~ 'tN~~ r~1.J 1' ,:!--, u;,ı ~. ?JWa;. ~~ .:r.~ ~t; ~~.sJ.-:aı:.;."J.~T :,.~)t.jı u"4~J-4, ~,... :J.,. ... ..,y. ~,·~~.:ı.~,,r.~.J·i~\allt.,~,, .:.ı_,.ı.:.:~l.:iıi~e,;.:.~~·~j~}.ı:'.:JJ.'.J elli~" ;ı. .;~.1' 'r-,ı.~·.:..~ ~ .JJ;-.4:JJ~jJ.J ~ :..,... .:0:\:jj ~ .s.J..):~.;,;.;.J'-.:-P.J ~~ e,.:l~~ı:.lltJ ~..:..·ı:~'.)i,Jibl~j,ı.iı, .:l::J~.;.:.ı.ı..4\'V:l-)"~--~~~~\MI,.;,~· ·\..' !.JıiJ .o:J .. ~ı, ~s ~, .:. 4 -:;.•.h ~:;..: Vo!'-' Jı..':-t .:wı., ~ J\..:...ı.. J~ ~"' ~
"-JI-..;Jı.,;M;i,:: ...:i)t...:-.J,I~·A~J'.:.~..:.. ... jY ~ı, o~/.1 .. 4:-JJI ~~ ~ .,ı.p ~ fl"' ~,:..ı;...•, ~.,,.a:.ı, ~,., 'l~ .:.~ .:.:t:Jı, <J~ . ..ı,ı_..,.uo -.;.,_,, ~,_ ~JJA -:~ .:.~ ~' ı.u. :J,T .:..ı-:J..;, ,~~ oı:~-.:.ı,, ...... ~J! .. .(~~'.IJ...i 4:\S~ ..,.\.>.~\o..io~ ~jl,j~lw;J._,,J!el!., ll-J.~ <J,CtJj" ~~J:JJ.:.t.:)J.ıJ., . t="·'.li~~ı;~·~.r·.hl~;'.J~.._,,..:.Ilt, ~·~r.~!liv-t,e-v~,.-~·b-!~......N~ -.vv~' ~y.:i~~)i~' i.:.: o~/',.-, rjY~ t:,. w.;ıı.:s",:. ~.,.:. JP.;,~~..,....; c,:- Jtitıf!'y~ -\u,., ~fı...,;.J.,~J J~Juı-~-~~· ı~ tt-'~ .:ıY a.\iLö.t."J'r,a..\IYI.J\fl.,...~'~ ~~·_,:."!';,ı~;u.J~.j~~.:.".J,.- -.r~~-~:ı)ll~~ı;-'.t'J.P.~~~~ .,.a.;.J;:.•~·.( ~,,.;..,.~·~,~~,.~·~ ~~:.:.G,~·-4:+~.~.0~J~ÔI~ ~-'J'J:..:!&;ö-•.:-". ... ~~·~·~~ .. .~; ~~~a:.~~'.lf'!"WoWJPJ~J'~"'=~~' .;..:/.,~~-;.;..;;.~,.~..::n~ ~.,.t,;,~ ~lı& ~~~.; .. ~.ı.ı:.:..,;ı. ~ 4-ti~,t.4 ~ ~~ ~~ ~~,ı:.j!..ı,ı r-"$.~,,_,..: ~,.:..ı ft~,~.~.~~~·~~ ~~~·"1.i'";: .JJ:./'J.;b..r.~• . .c.'~~ı,~.i., • .ü,_~,,~ """ıb~J . .(~;,_,\..::-.:.t'Y;...ı,,.,--r,:.o~.J.va-..;,u,ı J"~~~..l";r4_,1.;;.ı'-:-~~.r.;•:.;:.ı.,·.:J~~ . ,:,.a.;.t;~":'~~~~~!Jf...:,C~.,1,-~.ıJ.JI ~ .• .ı.::.....,.:J,., • .,r ~~ı •.• ;I\.,J'I..-.:,ı;.~J~i, ,l'~l$f~ı, ~.:.;w... "'-.Jyt., ~.0 u-,~ ~~'.JJj ~~4J1Ji;,.~ı.,..J.Wıj~·.a.iwı~~AJUI., .i-:.J.J':i"-:Ji'J..f~J%-~YIIJ'.UJ.:uü')>~ .; .. ur... .i!-"J' .,. ... f .;_,:.ı~~.., Jl,rl ~ ·~ ~ ~ Uı;Al.,. a..:~; ~JJ""\ ~ . .A..:Ii!/4 ·~~ ~.;,;: ---~":"~ı;.,• ~..;'.,c:-.i"~ ,.s'~ ~JUIJ.:tJy~ ~ .. ~_,..,.,y_,~w~~~ ~~d'.,-,;,-•Jf'(-1 --.i .ı'~.;;.,, 41!- .:.ı., .:.ı~ \ÖJI" }.~~P. J»,.ı$}A,...,...; ·..,:.~ı~~ Al ~.:.ı,.,-~. .t;,-: ~~ ~~"'* ;:;., ~, ~...ı.jı \J.J~ ~~...ı.5.u.-;-i,.ı~.Y~AJ)r .. ,,a.....:..:c,.:~ ... ,,~ ~~..i.ı4-;t..:-,.J8,p.~.;,~\, '~~j.:~~ ~J;IJft-~ Jl.~ bJ ~~~4:-~,:ıca;.~.,•~'J ~a:IJ~•hl ~14;1 ~lJt ~h Jt.itl,}l.-:,. .JI'Jfl-..:.J~ rJ.;...;41J J"..,.:SI.;,~~·~* .. ~fl"!'~Jiı-el ~~~J,.~.(.; .. .:ı.,..ı:. J\.M.!I~·J.J&~.i-~.t~~'..-s"'~~;.~
·~tr.fW.,~~~.d-14 ~~-.,._tJ'I,,.;,.J,ı~ -:.lli~Y...:J.-~·.t~Jıiı .... ~4:-'A~'~V~~ . ...,...._o:-.;-w,"-~·~·~,ı~.,.,~;:.;;'t}~~~~~ , ~~·~tJ1.J!ıTJ~~1I'~I .~~~~~~~~ f~l o#"•.,.:.·J~I.:..\.\)1\~ .. _,./ "):_,.:...\:..~\1.~,-;.:_~ ~~'JI~'dJif~ Al~~~~~.c·;~.~,.,~t"-~.J. ~J~;~~\..:t.}'ı.~l..ıY,~.:iiJ-~h'-~.f.""'Jl.;.iJJ'~\.::.S_+.-~.1'!':~ •: "'~\J-~ :• ~~~.J'd:.,..S~~....;ı...::~,J.;.. .-J~'~o~ta'U,;ıı-..~,-!Jo~""'~'~~~· . .,F~~.·o~F4M.I:z:u=M;./'.~~~oJıa,~~.t:-ı~ d.,-,Jf~,liJ.J'~i~r~o.tJJ-1>-..tifw.;;ı~.:...:. ıa.,~.:.ı.,~~ .r./ıt>dıi-·~~::;..,.1" ~~~·~~~. . . ~~-A.-~u~··~~
T:ınziıııaı Fo:rıııanı'nın Diiııo:miıı Ho:smi G;ızo:ıo:si T;ıkviın-i Vo:kayi ilc: ihını LH K:ı~ıın lı<.Wı