GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

34
261 AVRASYA DOSYASI ündelik yaşamda spontan biçimde kurulan, yaşayan ve kay- bolup giden gruplardaki yaşantılar, uzunca bir zamandan beri beşeri bilimlerin ilgi alanı içindedir. Grup yaşantıları konusun- da en doğrudan ve gerçek bilginin edinildiği yerlerden birisi de, ruhsal rahatsızlığı olan ya da psikolojik yaşantıları konusunda daha fazla farkındalık kazanmak isteyen sağlıklı bireylere yardım etmek amacıyla ortaya çıkmış olan grup psikoterapileridir. Grup yaşamını olumlu ve olumsuz yönde etkileyen etmenlerin neler olduğuyla ilgili soru, bugüne kadar yeterli ve tutarlı biçimde cevaplanabilmiş değildir. Şüphesiz tera- pi amaçlı gruplarla, gündelik yaşamın spontan grupları arasında hem amaç hem kuruluş yönünden birçok farklılık bulunmaktadır. Ama biz yine de grup psikoterapilerinde bu alandaki teorilere ve yaşantıya dayalı eşsiz bilgi birikiminin, bazı kaydı ihtirazilerle birlikte, gündelik yaşama genellenebileceği umudu taşıyoruz ve bu yazıda gündelik yaşamdaki küçük grupların durumuyla ilgili bazı çıkarımlar yapabilmek amacıyla, uzunca bir zamandan beri ilgi ve deneyim sahibi olduğumuz grup psikoterapilerinde tedavi edici (grubun ve bireyin gelişimine olum- lu, yapıcı katkıda bulunucu) ve yıkıcı (grubun ve bireyin gelişimine olumsuz, zarar verici etki yapıcı) etmenleri, belirli bir kategorileştirme mantığı içinde ele almak istiyoruz. Bu sayede gündelik yaşamdaki küçük grup yaşantılarını olumlu ve olumsuz şekilde etkileyen etmen- lerle de ilgili olarak bir sezgi kazanılabileceğini umuyoruz. Genel olarak grup psikoterapisi sürecinin a) teknikler b) değişen koşullar c) tedavi edici etmenler olmak üzere üç bileşeninden söz edil- miş, grup sürecini olumsuz yönde etkileyen etmenler ise, tek başına ele alınmak yerine, tedavi edici etmenlerin yeterince yürürlüğe konula- madığı haller olarak değerlendirilmiştir. Oysa bize ve bu alanda son za- GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF) ETMENLER Erol GÖKA* The difficulties faced in properly identifying the factors that affect the life in a social group has been a problem in psychology for a long time. This study aims to analyses the healing and destructive effects in psychotherapy in order to have a better understanding of small groups in everyday life. G Avrasya Dosyas›, Türkmenistan Özel, Yaz 2001, Cilt: 7, Say›: 2, s. 261-294.

Transcript of GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

Page 1: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

261AVRASYA DOSYASI

ündelik yaşamda spontan biçimde kurulan, yaşayan ve kay-bolup giden gruplardaki yaşantılar, uzunca bir zamandan beribeşeri bilimlerin ilgi alanı içindedir. Grup yaşantıları konusun-

da en doğrudan ve gerçek bilginin edinildiği yerlerden birisi de, ruhsalrahatsızlığı olan ya da psikolojik yaşantıları konusunda daha fazlafarkındalık kazanmak isteyen sağlıklı bireylere yardım etmek amacıylaortaya çıkmış olan grup psikoterapileridir. Grup yaşamını olumlu veolumsuz yönde etkileyen etmenlerin neler olduğuyla ilgili soru, bugünekadar yeterli ve tutarlı biçimde cevaplanabilmiş değildir. Şüphesiz tera-pi amaçlı gruplarla, gündelik yaşamın spontan grupları arasında hemamaç hem kuruluş yönünden birçok farklılık bulunmaktadır. Ama bizyine de grup psikoterapilerinde bu alandaki teorilere ve yaşantıyadayalı eşsiz bilgi birikiminin, bazı kaydı ihtirazilerle birlikte, gündelikyaşama genellenebileceği umudu taşıyoruz ve bu yazıda gündelikyaşamdaki küçük grupların durumuyla ilgili bazı çıkarımlar yapabilmekamacıyla, uzunca bir zamandan beri ilgi ve deneyim sahibi olduğumuzgrup psikoterapilerinde tedavi edici (grubun ve bireyin gelişimine olum-lu, yapıcı katkıda bulunucu) ve yıkıcı (grubun ve bireyin gelişimineolumsuz, zarar verici etki yapıcı) etmenleri, belirli bir kategorileştirmemantığı içinde ele almak istiyoruz. Bu sayede gündelik yaşamdakiküçük grup yaşantılarını olumlu ve olumsuz şekilde etkileyen etmen-lerle de ilgili olarak bir sezgi kazanılabileceğini umuyoruz.

Genel olarak grup psikoterapisi sürecinin a) teknikler b) değişenkoşullar c) tedavi edici etmenler olmak üzere üç bileşeninden söz edil-miş, grup sürecini olumsuz yönde etkileyen etmenler ise, tek başınaele alınmak yerine, tedavi edici etmenlerin yeterince yürürlüğe konula-madığı haller olarak değerlendirilmiştir. Oysa bize ve bu alanda son za-

GRUPLARDA OLUMLU(TEDAVİ EDİCİ) VEYIKICI (DESTRUKTİF) ETMENLER

Erol GÖKA*

The difficulties faced in properly identifying the factors thataffect the life in a social group has been a problem inpsychology for a long time. This study aims to analyses thehealing and destructive effects in psychotherapy in order tohave a better understanding of small groups in everyday life.

G

Avrasya Dosyas›, Türkmenistan Özel, Yaz 2001, Cilt: 7, Say›: 2, s. 261-294.

Page 2: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

262 EROL GÖKA/GRUPLARDA OLUMLU VE YIKICI EYLEMLER

manlarda ortaya çıkan eğilime (Nitsun, 1996) göre, elbette her ikisi debirbirleriyle bağlantılıdır ama grup sürecinde yıkıcı etmenler de en azolumlu, tedavi edici etmenler kadar özerk bir süreçtir ve böyle birbakışla ele alınmalıdır.

Tedavi Edici (Olumlu) Etmenler

Grup psikoterapisinde hastanın (grup üyesinin, danışanın) durumu-nun düzelmesine katkıda bulunan sürece "tedavi edici etmen" denir."Tedavi edici etmenler", hem onları yürürlüğe koyabilmek için terapistinuyguladığı stratejiler demek olan "teknik"lerden hem de grubun nitelik-leri, üye katılımı gibi grupta "değişen koşullar"dan oldukça farklıdırlar.Bu süreç, grup terapistinin, diğer grup üyelerinin ve hastanın kendisinineylemlerinin bir işlevi olarak değerlendirilmektedir. Grupta tedavi edicietmenleri saptama ve sınıflama çabası ilk olarak 1955’te Corsini veRosenberg’in çalışmalarıyla başlamış olup bugün ve grupta tedavi edicietmenlerle ilgili önemli bir bilgi birikimi ortaya çıkmıştır (Bloch, Crouch,Reibstein, 1981; Bloch, Crouch, 1985; Göka, 1998a).

Grup psikoterapilerinde tedavi edici etmenlerle ilgili şu sonuçlar bilebize bir grup sürecini değerlendirmenin ne denli karmaşık olduğunugöstermektedir. Grupta tedavi edici etmenleri değerlendirmek üzereyapılmış çok sayıda araştırmadan çıkan sonuçlara göre, bu konudakibilimsel bir çabada hesaba katılması zorunlu olan belirleyenler şöylesıralanabilir:

1) Grup psikoterapisinde tedavi edici etmenleri değerlendirirkentedaviye katılanların yaş, cinsiyet, eğitim, sosyo-ekonomik düzey, işlev-sellik ve öğrenim hızı, kişilik yapısı ve özgün gereksinim gibi bireyselfarklılıklarını göz önüne almak gerekir.

2) Grup psikoterapisinde tedavi edici etmenlerin değerlendirilmesin-de terapistlerin ve hastaların aralarında farklar olduğu gibi, terapistlerinkendi aralarında da farklar vardır. Terapistler, bağlı bulunduklarıekollere göre ve/veya ekollerinden bağımsız olarak kendi stillerine görefarklılık göstermektedirler.

3) Değişik grup tiplerinde (örneğin hastane içi gruplar, ayaktan izle-nen gruplar, lidersiz yardım grupları gibi) üyelerin farklı tedavi edicietmenlerden farklı düzeylerde yararlanacakları beklenir. Tedavi edicietmenler, amaca yönelik olarak önem sırasındaki yerlerini değiştirirler.Aynı şekilde bu alanda çok sayıda araştırma olmamasına rağmen aynıamaca yönelik, aynı hasta kompozisyonuyla çalışan ancak farklıteknikler uygulanan gruplarda da belli ölçülerde tedavi edici etmen-lerin etkileneceği öngörülebilir.

Page 3: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

263AVRASYA DOSYASI

4) Tedavinin değişikevrelerinde tedavi edici etmen-lerinde değişme olasılığı fazladır.Çünkü tedavinin seyri boyuncaüyelerin gereksinim ve amaçlarıda değişmektedir.

5) Grup psikoterapisi, dinamikolduğu kadar bütünsel birsüreçtir. Bu süreci ayrı parçalarlabölünmüş gibi düşünmek; tedaviedici etmenlerin birbirlerindenbağımsızlarmış gibi ele almak,hatalı, bilimsel olmayan bir

tutumdur (Bloch, Crouch, 1985; Yalom, 1985).

Şüphesiz grup psikoterapilerindeki tedavi edici etmenlerideğerlendirirken göz önünde bulundurulması gereken tüm bu koşullar,uygun adaptasyonların yapılması halinde, hem gruptaki yıkıcı etmen-lerin hem de gündelik yaşamdaki küçük grupların bilimsel incelenmesiiçin de geçerlidir.

Bu çalışmada gündelik yaşamdaki spontan küçük gruplarınyaşamlarındaki olumlu ve yapıcı etmenleri görebilmek amacıyla dikka-timizi odakladığımız "grupta tedavi edici etmenleri", Yalom vearkadaşlarının saptama ve sınıflamalarını temel alarak inceleyeceğiz.Yalom ve arkadaşlarının çalışmaları bugüne kadar en bilinen, bazıeleştirilere rağmen (Kellerman, 1987) bilimsel titizliği ve güvenilirliğinedeniyle bu alanda en çok kullanılan çalışmadır. Yalom ve arkadaşlarıönde gelen bir çok usta grup psikoterapistinden de yararlanarak birgrupta tedavi edici etmenler tablosu hazırlamışlar ve bunların ayaktanizlenen grup hastalarının tedavilerindeki etkinlik derecelerini sap-tamışlardır. Yalom ve arkadaşlarının tedavi edici etmenlerin etkinlikderecelerini saptadıkları bu araştırma grubu, farklı terapistlertarafından başarıyla tedavileri tamamlanan, ayaktan izlenen, psikotikolmayan, interaksiyonel grup tekniklerinin uygulandığı gruplara katılmışolan, erişkin hastalar tarafından oluşmuş; tedavi edici etmenler buhastaların onlara bakışına göre değerlendirilmiştir. Bu araştırmadatedavi edici etmenler, araştırmacılar tarafından oniki ana kategoriyeayrılarak incelemiştir. Her kategoride ise, gündelik yaşama diliyle ifadeedilmeye çalışılmış beş başlık (item) bulunmaktadır.

Şimdi, Yalom ve arkadaşlarının çalışmasında ortaya çıkan sonucagöre tedavi edici etmenleri sırasıyla ele alarak anlatacağız Her tedaviedici etmenin hemen altına çalışmada verilen başlıkları ve başlık

Grup psikoterapisi,dinamik olduğu kadar

bütünsel bir süreçtir. Busüreci ayrı parçalarla

bölünmüş gibidüşünmek; tedavi edici

etmenlerin birbirlerindenbağımsızlarmış gibi elealmak, hatalı, bilimselolmayan bir tutumdur.

Page 4: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

264 EROL GÖKA/GRUPLARDA OLUMLU VE YIKICI EYLEMLER

ifadelerinin sonuna da, önemleri açısından bir fikir vermesi amacıylasıralamadaki aldıkları puanı, yani grup terapisine katılanların onlarıönem sırasına göre yerleştirdikleri konumu vereceğiz.

1- KİŞİLER ARASI ÖĞRENME

[ "GİRDİ" (INPUT)

a) Başkalarını nasıl etkilediğim konusunda grup bana bir şeyleröğretiyor. (5T)

b) Başkalarında nasıl bir izlenim bıraktığımı öğrendim. (8)

c) Grubun diğer üyeleri benim hakkımda düşündüklerini banadürüstçe söylüyorlar. (3)

d) Grup üyeleri benim başka insanları rahatsız eden bazıalışkanlıklarımı ve davranışlarımı gösterdi. (18T)

e) İçimden geçenleri olduğu gibi söylemediğim zamanlarda insan-ların kafalarını karıştırdığımı fark ettim. (13 T)

"ÇIKTI" (OUTPUT)

a) İnsanlarla anlaşma konusundaki becerilerim gelişti. (25T)

b) Başka insanlara ve gruplara daha fazla güvenebildiğimi hissedi-yorum. (10)

c) Grubun diğer üyeleriyle ilişki kurma biçimini fark ettim. (13T)

d) Grup bana, başkalarına yaklaşımı öğrenme fırsatı veriyor. (27T)

e) Gruptaki üyelerden belli bir tanesi ile aramdaki güçlükleri çözm-eye çalışıyoruz. (33T)]

Görüldüğü gibi Yalom ve arkadaşları tarafından ‘kişilerarasıöğrenme’ adı altında iki kategoriye yer verilmiştir. Yani on iki kategori-den ikisi "kişiler arası öğrenme" ile ilgilidir. Bir grup üyesinin grup etki-leşimindeki kendi tutumlarıyla ilgili edindiği bilgilerden oluşan baş-lıklar (item) ‘kişiler arası öğrenme’nin ‘girdi’ kategorisini oluşturmuş vebu kategori, on iki kategori içinde ilk sırayı almıştır. Yine bir grupüyesinin grup sürecindeki genel etkileşimlerden fark ettiği yanlar vekazandığı yeni becerilerden oluşan başlıklar ‘kişiler arası öğrenme’nin‘çıktı’ kategorisini oluşturmuş ve sıralamada beşinciliği elde edebil-miştir.

Yalom’a göre (1985) ‘kişiler arası öğrenme’yi anlayabilmek, onuntedavi edici bir etmen olarak nasıl etki yaptığını görebilmek içinaşağıdaki gibi sıralanan bir modele gereksinim vardır:

Page 5: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

265AVRASYA DOSYASI

i) Psikiyatrik belirtiler, bozulmuş kişiler arası ilişkilerden kaynaklanır.Psikoterapinin ödevi hastaya bu bozulmayı nasıl ortadan kaldıracağı,kişiler arası ilişkilerini nasıl olgunlaştıracağı konusunda yardımcıolmaktır.

ii) Uygun yapılan koşullarda tedavi grubu, toplumsal bir küçükevrendir. Grup zamanla her hastanın toplumsal evreninin minyatür-leşmiş şeklini temsil eder.

iii) Grup üyeleri, grubun ortak onayı (consensual validation) ve ken-dini gözlemleme aracılığıyla güçlerini, sınırlarını çoçukluk yaşantılarınınşimdiki yaşantılarını gerçekle bağlantısız olarak etkilemesini (parataxicdistortion) başkalarının istemedikleri tepkilerine yol açan olumsuzdavranışları görürler.

iv) Grup üyeleri, gruptaki süreçlerin sonunda olaylardaki kendisorumluluğunu anlar, onu kendisinin değiştirebileceğini fark eder. Bufarkına varışın anlamlılığı ve derinliği, olaylar zinciri ile bir arada olanduygulanım yüküyle orantılıdır. Sonuçta daha gerçeği fark eden dahaduygulu bir yaşantı ortaya çıkar.

v) Farkına varıştan sonra üyeler, başkalarıyla olmanın yeni yollarınıdenemek için adım adım değişirler; değişme riskini göze alırlar.

vi) Davranıştaki değişim, başkalarından alınan geri bildirimler (feed-back) ve kendini gözlemleme aracılığıyla kişiler arası öğrenmede yenibir çevrim yaratır.

vii) Toplumsal küçük evren, iki yönlüdür. Yalnızca grupta açığa çıkandış davranışı değil, aynı zamanda grupta öğrenilen davranışı da içerir.Üyelerin toplumsal çevresine taşınır ve grup dışındaki kişiler arasıdavranışlarının görünümlerini değiştirir.

viii) Giderek uyumsal bir helezon önce grup içinde sonra grupdışında işlemeye başlar. Kişiler arası çarpıtmalar ve toplumsal kaygıazalırken benlik saygısı artar. Artık kendini gizlemeye daha az gereksin-im duyulur. Uyumsal helezon, daha uzun süre tedavinin gereksizolduğu bir özerklik ve etkinlik başarılır.

Görüldüğü gibi yukarıdaki modelde daha çok H.S. Sullivan ve F.Alexander’in görüşleri temel alınmıştır. Kişiler arası öğrenme’nin ‘girdi’kategorisinin tedavi edici etmenler içinde ilk sırayı alması; diğer birçokçalışmada da ‘kişiler arası öğrenme’nin, ‘kendini anlama’ ve ‘katarsis’kategorileriyle birlikte sürekli en yardımcı üçlü (trio) olarak saptandığınıbildirilmesi (Bloch, Crouch, 1985) kimilerince yalnızca bu kategorininönemini ortaya koymamakta fakat aynı zamanda psikopatolojiyi kişilerarası alanda arayan böyle teorileri de desteklemektedir. Oysa

Page 6: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

266 EROL GÖKA/GRUPLARDA OLUMLU VE YIKICI EYLEMLER

kanaatimizce bu türden bir de-ğerlendirme pek uygun ve yerindeolmayacaktır çünkü denilebilir ki,başta 'ben psikolojisi' (self psy-chology) olmak üzere (Baker andBaker, 1993) birçok kişilik vepsikopatoloji teorisi bu ampirikgerçeği kendisine göre açıklaya-bilir.

Bu sonuçları, gündelik yaşa-mın küçük grupları açısındanyorumladığımızda ise, şunlarısöyleyebiliriz: Elbette gündelikyaşamdaki gruplar, psikoterapigruplarından özellikle bu anlamda çok farklıdır, kimse toplumsalyaşamdaki gruplara kendi psikolojik sorunlarına çözüm bulabilmek içinkatılmaz ama psikolojik sorunlarından kaynaklanan ve onların yarattığıacı sıkıntının grup tercihlerinde ve yaşantılarında çok önemli roloynadığı açıktır. Belki kendiliğinden oluşan geçici toplumsalgruplaşmalarda (akşam toplantıları, eğlence grupları, piknik ve oyungrupları vs.) sıkıntı ve acıdan kurtularak hoş vakit geçirme birincil birrol oynayabilir ama uzun süreli, nispeten daha kalıcı ve insanyaşamında ve psikolojisinde önemli bir yer tutan gruplara katılımdainsanın grup deneyimlerinden yararlanarak kendi psikolojisinitanımasının ve sorunlarının çözümüne bir ışık düşürebilmesinin birkatkısı olabilir. Şüphesiz insanların çok büyük kısmı, psikolojik sorun-larını profesyonellerden yardım alarak değil, gündelik yaşamın deney-imleriyle, hani neredeyse "hayata başını vura vura" ve içgörü geliştiripustalaşarak çözmekte, giderek daha yetkin baş etme becerileri kazan-maktadırlar. Bize göre "hayatın kendisi" denilen şeyden öğrenmeolgusunda gündelik yaşamdaki grup yaşantılarının çok büyük payıvardır ve insanların nispeten kalıcı grup tercihlerinde de böyle işlevselbir etmenin ihmal ediliyor olmaması gerektir.

2- KATARSİS

[a) Üzerimden bir yük kalkıyor. (31 T)

b) Başka bir üyeye karşı olan olumlu ve/veya olumsuz duygularımıifade edebiliyorum. (5T)

c) Grup liderine karşı olan olumlu ve/veya olumsuz duygularımıifade edebiliyorum. (18 T)

Kimse toplumsalyaşamdaki gruplara kendi

psikolojik sorunlarınaçözüm bulabilmek içinkatılmaz ama psikolojik

sorunlarındankaynaklanan ve onlarınyarattığı acı sıkıntınıngrup tercihlerinde ve

yaşantılarında çok önemlirol oynadığı açıktır.

Page 7: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

267AVRASYA DOSYASI

d) Duygularımı nasıl ifade edeceğimi öğreniyorum. (4)

e) Bana sıkıntı veren şeyi içimde tutmak yerine söyleyebiliyo-rum.(2)]

Çeşitli teorisyenler tarafından katarsisin tanımı ve tedavi edici etmenolarak işlevi farklı biçimlerde yapılmaktadır. Katarsis, "genel anlamdayoğun duyguların ortaya çıkışını izleyen iyilik durumudur" denilebilir(Yalom, 1985). Her tedavi sürecine katkıda bulunan bir etken olarakortaya çıksa da katarsisin terapistler arasında düşük bir prestij vardır.Katarsisin tek başına bir tedavi yöntemi olamayacağını ilk belirleyen S.Freud’un terapistlerin bu değerlendirmesinde payı büyüktür. Freud’unBreuer ile birlikte histerik bir hastayı hipnoz yoluyla tedavileri sırasındabunu kavraması, psikanalitik yaklaşımın ortaya çıkmasında tarihsel biröneme sahiptir. Katarsisin grup süreci içindeki yeri farklıdır; daha çoksürecin sonunda öneminin artacağı ileri sürülmektedir (Freedman,Hurley, 1980). Hastalar katarsisi önemli bir tedavi edici etmen olarakbelirlemelerinden ayrı olarak, araştırmalarda katarsis ile olumlu tedavisonuçları arasında korelasyon bulunmuştur (Lieberman, Yalom, Miles,1973). Bu, katarsis kendi başına bir değişim ortaya çıkarmasa bile,grup sürecine önemli katkılar yapabilecek bir etmendir şeklinde yorum-lanabilir. Yine aynı araştırmada daha çabuk öğrenenlerin bazı bilişselöğrenme biçimlerini arttıran bir katarsis profili göstermeleri bu yorumudesteklemektedir.

Gündelik yaşamın küçük grupları açısından değerlendirildiğindekatarsis’in bu denli önemli bulunmasını, bireylerin grup tercihlerindeve grup yaşamlarında katartik duygular yaşayabilmesine izin vericiortamlar sağlanıp sağlanmamasının, geçici, kendiliğinden, eğlenceyeyönelik gruplardaki yaşantıyı anlayabilmemizde bir katkısı olacaktır.Ama bu arada katarsisi yalnızca geçici, eğlenceli yaşantılarda birtutarak ilk dönem psikanalistlerin hatalarına düşmekten de sakınmakgerekir. Katartik yaşantılar, özellikle birbirleriyle sıkı bağlar kurabilmişinsanların bulundukları gruplarda daha kolaylıkla ortaya çıkmaktadır.İnsan kendisi için önem taşayan, değer verdiği, onlarla aynı toplumsalyaşantıyı paylaştığı kimselerin olduğu gruplarda daha kolay duygularınıortaya koyabilir. Çünkü yoğun duygusal yaşantının getirdiği olumsuzluk-lara katlanmak için gruptaki diğer insanların açtığı bir kredi vardır, onlarda kendi başlarına böyle bir hal geldiğinde grubun onlara sahipçıkacağını görerek, katartik yaşantı içinde bulunan arkadaşlarının duy-gusal yoğunluğunu paylaşırlar. İnsanların mutlu ve kederli günlerindekendilerine en yakın insanları yardıma çağırmaları, katarsisi onlarlayaşamak istediğinin bir göstergesidir.

Page 8: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

268 EROL GÖKA/GRUPLARDA OLUMLU VE YIKICI EYLEMLER

3) GRUP BÜTÜNLEŞMESİ

[a) Bir gruba ait oluyorum ve yakın ilişki kurabiliyorum. (16T)

b) İnsanlarla devamlı yakın ilişki kurabiliyorum. (20T)

c) Kendimle ilgili utanç verici şeyleri açıklayabiliyorum ve yine degrup tarafından kabul ediliyorum. (11T)

d) Kendimi artık yalnız hissetmiyorum. (37T)

e) Beni anlayan ve beni kabul eden insanların olduğu bir gruba aitolduğumu hissediyorum. (20T)]

Grup bütünleşmesi (cohesiveness) belirsiz bir kavramdır. Çünküdaha ilk bakışta tüm grubun bütünleşmesi ile üye-bireyin gruba bütün-leşmesi arasında bir ayrım olduğu görülür (Evans, Jarvis, 1980). Grupbütünleşmesinin ne olduğuna ilişkin tartışma sosyal psikoloji alanındada sürmektedir. Turner ve arkadaşları (1987), bütünleşmeyi bireylerinkendilerini ve diğer grup üyelerini grup normuna göredeğerlendirmeleri olarak tanımlamaktadır. Ona göre üyelerin bu norm-dan ortalama farklılıkları ne kadar düşükse, grup bütünleşmesi o kadaryüksektir; grup birlikteliği ne kadar yüksekse bireysel farklılıklar da oölçüde düşeceğinden grup-içi yarışma da ortadan kalkacaktır. Turner’ınbütünleşmeyi grup kimliğini ve normlarını esas alan tanımının aksineonu grubun bireyin kişisel gereksinimlerini giderme derecesi, bireyleresağladığı ödüller veya kişiler arası çekime göre tanımlayanlar da vardır.(Cartwright, Zander, 1968; Yalom (1985) Bu belirsizliği ortadankaldırabilmek amacıyla, "grupta kalmaları için tüm üyeler üzerinde etk-ili olan güç"; ve "bir grubun üyeleri için taşıdığı çekicilik" tanımlarını kul-lanır. Ona göre grup bütünleşmesi bireysel psikoterapideki ‘ilişki‘(rela-tionship) kavramına benzer. Güvenli, içten, empatik bir anlayış ve ka-bullenmeye dayalı bir terapist-hasta ilişkisi nasıl terapistin bağlı bulun-duğu ekole bakılmaksızın başarılı bir tedavinin önkoşulu olarakgörülüyorsa bütünleşme de grup psikoterapisinde böyle bir işlevesahiptir. Ancak burada hastanın ilişkisi, yalnızca terapistle sınırlı kalma-makta diğer grup üyelerini ve bir bütün olarak grubu kapsamaktadır.Grup bütünleşmesi, grup süreci boyunca dalgalanmalar göstermekte,gruba hazırlık sırasında yapılan işlemlerden, terapist tutum vetekniklerinden etkilenmektedir.

Üyelerin birbirlerini karşılıklı anlayıp kabul etmeleri, bütünleşmeyitam anlamıyla ifade edemez. Bütünleşme, ayrıca üyeler arasında yoğunbir etkileşimi, grubun dışarıya karşı kendini korumasını, demokratik birgrup havasını da gereksinir. Sonuçta da olumsuz duygu belirtmelerinekarşı tolerans, üyelerin birbirlerine karşı çekicilikleri ve karşılıklı ileti-

Page 9: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

269AVRASYA DOSYASI

şimleri artar. Bu nedenle de grupbütünleşmesinin Bloch ve arka-daşlarının (1985) ayrı bir tedaviedici etmen olarak gördüğü ‘ken-dini ortaya koyma’ ile sıkı bir iliş-kisi vardır (Johnson, Ridener,1974).

Bu tartışmalı yapısına rağmenbugüne kadar yapılan çok sayıdaaraştırmada grup psikoterapisininolumlu tedavi sonuçlarıyla, yük-sek grup bütünleşmesi arasında

korelasyon bulunması, grup bütünleşmesinin gündelik yaşamın küçükgrupları açısından da önemini ortaya koymaktadır. Denilebilir ki birey,anlaşılıp kabul gördüğü, demokratik bir ortamda yoğun etkileşimolanağı bulduğu, kendisini dışarıya karşı koruyabilen grup yapılarındadaha olgunlaşmakta ve bu tür grupları tercih etmektedir. Grup bütün-leşmesinin önemi, dolaylı da olsa liderin ve yönetim biçiminin konu-muna da dikkat çekmektedir. Bütünleşme kapsamı içindedeğerlendirilen tüm özellikler aynı zamanda liderin tutumları ve yöne-tim tarzıyla ilgilidir.

4) KENDİNİ ANLAMA (SELF-UNDERSTANDİNG)

[a) Bir kişi hakkındaki sevme veya sevmeme gibi duygularımın oinsandan daha çok geçmişimdeki başka insanlarla olan engel ve deney-imlerimle ilgili olarak ortaya çıkabileceklerini gördüm. (15)

b) Bir şeyi neden şu veya bu şekilde düşündüğümü veya hissettiğimiöğrendim. (11T)

c) Kendimin önceden bilmediğim ve kabullenemediğim yanlarımıkeşfediyor ve kabulleniyorum. (1)

d) Bazı insanlara veya durumlara karşı gerçekçi olmayan bir şekilde(yaşamımın önceki dönemlerine ait duygularla) tepki verdiğimianlıyorum. (20T)

e) Bugün nasıl hissettiğim ve davrandığımın çoçukluğum vegelişimimle ilgili olduğunu öğreniyorum. (50)]

Kendini anlama, kategorisine içgörü (insight) kategorisi de denebilir.İçgörü (insight), bir çok grup psikoterapisi formunda merkezsel biröneme sahip olmasına rağmen anlamı açık olmayan ve incelenmesi zorbir kavramdır. Örneğin psikanalitik yönelimli Weiner, "grup psikoterapi-

Anlaşılıp kabul gördüğü,demokratik bir ortamdayoğun etkileşim olanağı

bulduğu, kendisinidışarıya karşı koruyabilen

grup yapılarında dahaolgunlaşmakta ve bu tür

grupları tercihetmektedir.

Page 10: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

270 EROL GÖKA/GRUPLARDA OLUMLU VE YIKICI EYLEMLER

sinde önemli olan aktarımı (transference) temel alan bir içgörü geliştir-ilmesidir ama böyle bir içgörüyü de bilinçdışı süreçlere dayandığındanampirik yöntemlerle ölçmek ve kanıtlamak olası değildir" derken Frankise (1975) bilinçdışı süreçlerin ampirik araştırmalara engel oluşturmay-acağı düşüncesindedir. Böyle teorik farklılıklar ve konununkarmaşıklığı, bu alanda dizgesel araştırmalar yapılmasını engellemek-tedir.

Yalom’a göre (1985) bir grubun tedavi sürecinde en azından dörtfarklı içgörü düzeyi görülür: Birinci düzeyde hastalar, kişiler arasıdavranışlarını daha nesnel bir perspektiften görebilirler. İkinci düzeybaşkalarıyla olan daha karmaşık davranış örüntüleri hakkında hasta-ların bazı anlayışlar geliştirebildikleri düzeydir. Üçüncü düzeyde isehastalar başkalarıyla ve başkalarına neyi niçin yaptıklarını anlayabilirler.Buna "güdülenme içgörüsü" denir. Dördüncü ve en derin düzey,"genetik içgörü" adını alır ki, bunun aracılığıyla hastalar, şimdikidavranış örüntülerinin erken çocukluk yaşantılarındaki kökenlerini,şimdiki durumlarına gelmek için nerelerden geçtiklerini anlayabilirler.

Yalom, ‘kendini anlama’ kategorisinde özellikle genetik içgörüyütedavi edici değeri açısından ölçmek istediğini belirtmektedir. (Dikkatedilirse zaten ilk üç düzeyin daha ziyade, önceden ele almış olduğumuz‘kişiler arası öğrenme’ kategorisiyle ilgili olduğu görülür.) Fakat ‘kendi-ni anlama’ kategorisinin başlıklarına bakıldığında psikodinamikkavramlara gönderme yapan cümlelerin, düşünsel (intellectual) biranlayışa işaret eden açık uçlu başlıkların bir araya getirildikleri anlaşılır.Bu eklektik tutum, hastaların değerlendirmelerine de yansımış başlıklararasında olumsuz bir korelasyon bulunmuştur. Örneğin genetikiçgörünün en belirgin biçimde kendini gösterdiği "bugün nasıl hisset-tiğim ve davrandığımın çocukluğum ve gelişimimle ilgili olduğunuöğreniyorum" ifadeli başlık ancak 50. sırada yer alırken ‘kendiminönceden bilmediğim ve kabullenmediğim yanlarımı keşfediyor ve kab-ulleniyorum’ şeklindeki başlık ilk sıraya yerleşmiştir. Hastaların kabulve keşfettikleri yanların ise başkalarına yardım etme, başkalarıyla yakınilişki kurma ve sevecenlik gibi olumlu yanlar olduğu yapılan soruştur-mada anlaşılmıştır. Bu sonuç terapinin kişilerdeki utanma, korkmaveya diğer olumsuz görünümlerini olduğu kadar, keşfedilmemiş zengin-lik ve iç hazinelerini ortaya çıkardığını söyleyen görüşleri desteklemek-tedir.

Bu sonuçlar, bir parça zorlamalı olsa da, gündelik yaşamın küçükgruplarına da genişletilebilir; insanın grup tercihlerinde iç-dünyasınıaçma ve kabul edilme şansının önemli bir rol oynadığı söylenebilir.

Page 11: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

271AVRASYA DOSYASI

5) VAROLUŞŞAL ETMENLER

[a) Yaşamın zaman zaman haksız ve adaletsiz olduğunu kabul ediy-orum. (54)

b)Yaşamın bazı acılarından ve ölümden kaçılamayacağını kabulediyorum. (42T)

c) Diğer insanlarla ne kadar yakın olursam olayım yine de yaşamı tekbaşıma göğüslemek zorunda olduğuma inanıyorum. (23T)

d) Yaşamı ve ölümü olduğu gibi kabul ediyorum. Saçmalıklarakapılmaksızın daha dürüstçe yaşayabiliyorum. (23T)

e) Kendi hayatımı yaşayabilmek için en büyük sorumluluğu benimalmam ve başkalarından ne kadar destek ve öğüt alırsam alayım,yaşam biçimimin getireceği sorumlulukları benim üstlenmem gerek-tiğini öğreniyorum. (5T)]

Varoluş (existence) anlamı tam belirlenmemiş, öznel bir kavram ol-masına rağmen, felsefede ve psikolojik bilimlerde bir çok düşünürü veklinisyeni bir araya getirmek için yeterli olmuştur. Yalom da günümü-zün ünlü varoluşçu terapistlerden birisidir; bu alanda ‘Varoluşçu Pisiko-terapi’ (1980) adlı önemli bir de eser vermiştir. Yalom’a göre Varoluş-çuluk, Helmholtzian manifestoya bir karşı çıkıştır. Helmholtzian man-ifesto, organizma içinde fiziksel ve kimyasal güçlerden başka etkin birgüç tanımaz. Psikanaliz dahil bütün psikoterapi ekolleri Helmholtz’laaynı görüştedirler. Varoluşçu psikoterapi ise bu yaklaşımı kabullen-mez. Bireyin bu dünyada varolmasının ona verdikleriyle yüz yüzegelmesinin yaşadığımız çatışma (ki bu çatışmaların temel kaynakları,'ölüm', 'özgürlük', 'yalnızlık' ve 'anlamsızlık' temalarıyla ilgilidir) veanksiyetenin temelini oluşturduğunu söyler (Yalom, 1980). Fakatvaroluşşal temaları, ölçülebilir bilimsel yöntemlerle göstermek olasıdeğildir. Ayrıca grupta varoluşşal etmenlerin tedavi edici rolüyle ilgili birfikir birliği de yoktur. Bu nedenle Yalom ve arkadaşlarının tedavi edicietmenleri ilk tasarlamalarında varoluşşal etmenlere yer vermemişlerdir.Daha sonra listelerine ekledikleri bu kategorinin oldukça önemli tedaviedici değere sahip olduğu ortaya çıkmıştır.

Bizim bakışımıza göre ise varoluşsal etmenler, tedavi edici ve/veyayıkıcı yanlarından ziyade insanın ontolojik yapısıyla ilgilidir; her insanhayatının her anında "ölüm", "özgürlük", "saçmalık", "yalnızlık" varoluşsaltemalarla ilgili bir yaşantıya sahiptir ve zaten grup yaşantısının kendiside insanın ontolojik doğasıyla doğrudan bağlantılıdır. (Bak. AvrasyaDosyası Dergisi'nin bir önceki sayısındaki "İnsanın grup-varlığı" yazımız)Bu nedenle insan her türlü yaşantısını ontolojisine bağlayabilecek

Page 12: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

272 EROL GÖKA/GRUPLARDA OLUMLU VE YIKICI EYLEMLER

söylemsel bir imkana ve repertuara sahip olduğundan, varoluşsaletmenleri tedavi edici etmen olarak değerlendirmek ciddi yanılgılarayol açacaktır.

6) EVRENSELLİK

[a) Problemlerimle yalnız başıma olmadığımı öğrendim. ’Buradahepimiz aynı sandalda gibiyiz’ (45T)

b) Durumumun başkaları kadar iyi olduğunu anladım. (25T)

c) Başkalarının da benim gibi kötü düşünce ve duygulara sahipolduklarını öğrendim. (40T)

d) Başkalarının da benim gibi karmaşık ve mutsuz bir geçmişe veebeveyne sahip olduklarını öğrendim. (31T)

e) Diğer insanlardan farklı olmadığımı öğrenmek bana ‘insan ırkınahoşgeldin’ duygusu verdi. (33T)]

Ruhsal rahatsızlığı olan bireylerin çoğu kez toplumdan yalıtılmışolmasının nedeni, yakınmalarının yalnızca kendilerine olduğunu varsay-malarıdır. Böyle bir önyargı onların insanlara dost ve içten bir tutum-la yaklaşmalarına engel olur; kişiler arası ilişkilerinde güçlükler yaratır.Bu insanlar tedavi gruplarına katıldıklarında ise, özellikle grup sürecininbaşlangıç aşamalarında böyle düşüncelerinin doğru olmadığını görür-ler. Düzelme için bir güç kaynağı kazanırlar. Diğer grup üyelerinin dekendilerine benzer sorunları olduklarını gördüklerinde dünyayla dahayakın bir temas duygusu yaşarlar. Grup sürecinde bütün tedavi edicietmenler birbirleriyle ilişki içindedirler ama evrensellik, özellikle ‘katar-sis’ ve ‘bütünleşme’ kategorileriyle çok yakından ilgili olarak işlevgörür. Başkalarıyla benzerliklerini kavrayan ve giderek çekinmeden enderin sorunlarını ortaya koyarak paylaşan üyeler, daha sonra gruptarafından bütünüyle kabul edilmekten buna eşlik eden katarsistenfaydalanırlar.

Gündelik yaşamın küçük grupları açısından bakıldığında ise,"evrensellik" hakkında bu söylenenler, daha sonra bir başka yazımızdaüzerinde ayrıntılı biçimde duracağımız "benzerlik ilkesi"nin gruplarınoluşumunda ve grupta kendini iyi hissetme olgusunda nasıl roloynadığını görmemizi sağlamaktadır. Bize göre, gündelik yaşam gru-plarının oluşumu sırasında insanların kendilerine benzeyen (gerek fizik-sel, gerek kişilik özellikleri ve yaşama tarzları açısından) başka kimse-lerle birlikte olmaya doğru güdülenmiş olmalarının payı büyüktür. Özel-likle acı ve sıkıntıların azaltılmasında dünyada yapayalnız olunmadığı-nın rolü çok fazladır. İnsanın hayattaki varoluşsal yükünden kurtulabil-

Page 13: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

273AVRASYA DOSYASI

mesi için, yaşanılanların kendisiy-le değil insan olmakla ilgili birdurum olduğu bilincinin uyan-ması gereklidir. Bize göre,yalnızca gündelik yaşamın küçükgruplarında değil, parti, takım vs.gibi her türlü fanatizmin ideolo-jisinin mayalanmasında insanınkendi benzerleriyle bir aradaolma arzu ve zorunluluğu önemlibir etkendir.

7) UMUTLANMA

[a) Başkalarının iyi olduklarını görmek beni de heveslendiriyor.(42T)

b) Başkalarının benimkine benzer problemlerini çözmüş olduklarınıöğreniyorum. (37T)

c) Başkalarının benimkine benzer problemlerini çözmüş olduklarınıgörüyorum. (33T)

d) Diğer grup üyelerinin iyileştiğini görmek beni cesaretlendirdi.(27T)

e) Grubun benimkine benzer problemleri olan başkalarına yardımetmiş olduğunu bilmek beni cesaretlendirdi. (45T)]

Bütün tedavi biçimlerinin, ama özellikle uzun süreli ve hastanınçabasını da gerektiren ruhsal tedavilerin sürdürebilmesi için belli birikna olma ve umutlanma düzeyi gereklidir (Frank, 1961). Çeşitliaraştırmalar, tedavi öncesi yüksek yardım beklentileriyle olumlu tedavisonuçları arasında anlamlı bir korelasyon bulmuşlardır. Umut, hastanıntedavide kalmasını sağladığı gibi, aynı zamanda grupta tedavi edici biretmen olabilir. Hastalar grupta düzelmiş diğer grup üyelerini, görürişitirler. Sıklıkla kendileriyle benzer sorunları olan, fakat, sorunlarıyladaha etkin bir biçimde başa çıkabilmiş başka hastalarla da karşılaşırlar.Ancak umutlanma kategorisi, her ne kadar ‘olmazsa olmaz’ bir niteliktaşısa da kendi kendine yardım grupları dışında birinci derecedenönemli değildir. Umutlanma yeterince dizgesel bir biçimde incelene-memişse de bugüne kadar yapılan araştırma sonuçları bu doğrul-tudadır (Yalom, 1985).

Gündelik yaşamın küçük gruplarının oluşumunda ve sürdürülmesin-de olumlu bir etmen olarak "umutlanma"nın rolünü "evrensellik" konu-sunda söylediklerimizle bir arda düşünmek daha uygun olacaktır. Çün-

Bütün tedavi biçimlerinin,ama özellikle uzun sürelive hastanın çabasını da

gerektiren ruhsaltedavilerin sürdürebilme-si için belli bir ikna olma

ve umutlanma düzeyigereklidir

Page 14: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

274 EROL GÖKA/GRUPLARDA OLUMLU VE YIKICI EYLEMLER

kü gerek "evrensellik"de gerek "özgecilik"de ortak olan temel nokta "has-ta" veya "ruhsal bakımdan yardım almaya gereksinim duyan" olmahalidir. Bu halin gündelik yaşamdaki karşılığı, bir grupta olmanın getir-diği benzerlik, aynılık, "biz"lik duygusudur.

8) ÖZGECİLİK

[a) Başkalarına yardım etmek kendime saygımı arttırdı. (40 T)

b) Başkalarının gereksinmelerine öncelik tanıyorum.. (52 T)

c) Kendimi unutuyor ve başkalarına yardım etmeyi düşünüyorum.(37T)

d) Başkalarına kendimden birşeyler veriyorum. (17T)

e) Başkalarına yardım ediyorum ve onların hayatlarında önemkazanıyorum. (33T)]

Tedavi gruplarında hastalar, başkalarına vermekten, onlara yardımcıolmaktan da fayda görürler. Bu yardımcılık, destek, güven, öneri, içgörüşeklinde olduğu gibi başka üyelerle benzer sorunları paylaşma şeklindede olabilir. Tedaviye katılan hastaların başlangıçta moralleri düşüktür,başkalarına önerecek bir değerleri olmadığını düşünmektedirler. Grubahazırlık için yapılan bireysel görüşmelerde hastaların kafasında ‘Benimgibi olanlar bana nasıl yardım edebilirler?’ ‘Kör köre yardım edebilirmi?’ sorularının dolanıp durması bu nedenledir. Aslında bu sorularınaçık şekli ‘Ben bir başkasına ne önerebilirim?’dir.

Yalom (1985), bu kategorinin işlevini gösterebilmek için birçokörnek sunar. Ona göre ilkel kültürlerde hastaya toplum hizmetlerindegörev verilmesi özgecilik; insanların gereksinim duyulduklarını his-setme gereksinimi içinde olmaları yüzündendir. Alkolü kesinkesbıraktıktan sonra bile Adsız Alkolikler’le ilişkilerini kesmeyenlerin duru-munu bu kategori açıklar. Viktor Frank’ın varoluşçu teorisine göre dekendini gerçeklemenin ve yaşama anlam kazandırmanın yolu özgeci-likten geçer. Bu örnekler de gündelik yaşamdaki gruplarda özgeciliğinrolü konusunda bir fikir vermektedir. İnsanların gruplaşmalarındayalnızca bireyselliğin sıkıntılarını aşmak için bir araya gelme arzusu yok-tur, insanlar başkalarının sıkıntılarını paylaşmak amacıyla dagruplaşmalara yönelirler ve bunu yapabildikleri grup yaşantıları onlariçin daha önemli, olumlu ve kalıcı olur.

9) AİLENİN YENİDEN CANLANMASI

[a) Grupta olmak bir anlamda ailemdeki yaşantımı anlamak veyeniden yaşamak gibiydi. (51)

Page 15: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

275AVRASYA DOSYASI

b) Grupta olmak bir biçimde geçmişte ebeveynlerim, kız ve erkekkardeşlerim veya diğer önemli insanlarla olan eski sorunlarımı anla-mamda bana yardımcı oluyor. (30)

c) Grupta olmak bir anlamda bir ailede olmak gibi, ama bu kez dahakabul eden ve anlayan bir aile. (44)

d) Grupta olmak bir biçimde ailemde nasıl yetiştiğimi anlamamdabana yardımcı oluyor. (45T)

e) Grup benim ailem gibi bir şeydi, bazı üyeler veya terapistlerbenim ebeveynlerime, diğer üyeler ise akrabalarıma benziyorlardı.Grup yaşantısı sayesinde ben ebeveynlerimle ve (kız ve erkekkardeşlerim gibi) akrabalarımla geçmiş ilişkilerimi anlıyorum. (48T)]

Grup yapı olarak bir çok yönden aileye benzerlikler gösterir; ya daüyelerin yaşamlarındaki ilk ve en önemli grupları aileleridir denebilir.Grup ve aile arasındaki en belli başlı yapısal benzerlik tedavi edicilerinebeveynleri, diğer grup üyelerinin kardeşleri temsil ediyor gibi görün-mesidir. Bu benzerliğin ve bireyin erken çoçukluk yaşantılarına önemveren psikodinamik yaklaşımın etkisiyle, hastanın aile içi yaşantılarınıngrup etkileşimlerinde kendilerini belli edecekleri veya grup içiyaşantıların aile ile ilgili anıları uyandırabilecekleri varsayılmıştır. Gruptabir bireyin tedavi ediciyle veya diğer grup üyeleriyle olan sorunlarına,bir anlamda geçmişteki bitmemiş işlerin devamı olarak bakılmıştır.Ancak araştırma sonuçları "ailenin yeniden canlanması" ’etkenine yük-lenilen önemle aynı doğrultuda değildir. Yalom, bu sonucu ‘burada veşimdi’ ilkesinin geçerliliğinin kanıtı olarak görmek eğilimindedir.Çünkü, "ailenin yeniden canlanması" etkeni, "katarsis" veya ‘evrensellik’gibi apaçık tedavi edici etkenlerden farklı bir farkındalık düzeyi gerek-tirmektedir ve genel tedavi süreci içinde hastalar tarafından kavran-ması güç olmaktadır.

Bu söylenenlere sorunu somutlaştırabilmek için yeniden dahayakından baktığımızda aslında "ailenin yeniden canlanması" kategorisi-nin tıpkı daha önce ele aldığımız "varoluşsal etmenler" kategorisi gibi,somut bir durum, grupta yaşanan bir olgu olmaktan ziyade teorik birtez olduğunu görürüz. Bize göre psikanalizin "insanın yaşamı, erken ço-cukluk yaşantıları sırasında edinmiş olduğu davranış örüntülerinin yine-lenmesinden (replication) ibarettir" şeklindeki felsefi tez ile bilimselönerme arasında henüz yeri saptanmamış bu teorik içeriğin gruplarlailgili bilimsel-ampirik bilgimizde henüz yeri yoktur.

Page 16: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

276 EROL GÖKA/GRUPLARDA OLUMLU VE YIKICI EYLEMLER

10) REHBERLİK

[a) Doktor yapmam gereken şeyler konusunda öğüt ve önerilerdebulunuyor. (27)

b) Grup üyeleri yapmam gereken şeyler konusunda öğüt ve öneril-erde bulunuyorlar. (55)

c) Grup üyeleri bana ne yapmam gerektiğini söylüyorlar. (56)

d) Gruptan bir kimse bir yaşam problemi konusunda bana belirliönerilerde bulunuyorlar. (48T)

e) Grup üyeleri yaşamımdaki önemli bir kişiye karşı farklı davran-mam için bana öğüt veriyorlar. (52T)]

Bu kategori, terapistlerin ruh sağlığı, ruhsal hastalık ve ruhsaldinamikler konularında verdikleri öğretici bilgiler; terapistin veya diğerüyelerin yaptıkları yol göstermeler anlamında kullanılmaktadır. Gruppsikoterapilerinin tarihsel gelişiminin ilk evrelerinde "rehberlik"merkezsel önemde olmasına rağmen daha sonra kendine yardım gru-pları dışında, tedavi gruplarında önemini yitirmiştir. "Evrensellik" ve"umutlanma" gibi ancak grup sürecinin başlangıcında etkili olduğudüşünülmektedir. Belirsizlik, anksiyete oluşumunda önemli rol oyna-maktadır. Gruba yeni katılmış hastalar, aynı zamanda yeni bir kültürekatılmışlardır ve bir kültür şoku yaşama olasılıkları vardır. Rehberlikbelirsizlik anksiyetesinin ve kültür şokunun ortadan kaldırılmasındaçok işlevseldir. Zaten psikiyatri kliniklerinde tedavi için sıra bekleyenhastalarla yapılan didaktik rehberliğe dayalı grup çalışmalarında birçokhastada sonra yapılacak tedavi gereksiniminin ortadan kaktığının gös-terilmesi de bu doğrultuda yorum yapılmasına imkan vermektedir(Yalom, 1985). Tedavi gruplarının başlangıcında üyelerin birbirlerineöğüt vermeleri, önerilerde bulunmaları hiç değişmeyen bir olgudur.Öğütün değil de öğüt verme işleminin üyeler arası karşılıklı özen veilginin gelişimini sağlayarak faydalı olduğu sanılmaktadır. Araştırmalar-da tedavi edici değeri son sıralarda bulunan "rehberlik"’ kategorisininbugünkü bilgilerimiz ışığında, grup psikoterapisinde temel olmamasınarağmen, hiç değilse diğer tedavi edici etmenlerin etkileri belirginleşenekadar önemli bir tedavi gücü olarak görülmesi gerektiğini söyleyebiliriz.

"Rehberlik" kategorisini gündelik yaşamın küçük grupları içinde elealmak bu gruplarda "liderlik" konumu flu ve değişken olduğundan kolaydeğildir. Liderin açıkça kendini gösterdiği büyük ve nispeten örgütlügrup yapıları için bu bilgilerden bazı çıkarımlar yapmak daha kolay ola-bilir. Liderliğin ve liderin gruptaki işlevi, tartışmalı olmasına rağmenkesindir ve zaten grup psikoterapilerindeki deneyimler de liderin

Page 17: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

277AVRASYA DOSYASI

vazgeçilmez işlevini ortaya koymaktadır. Gerçi grup psikoterapisinelider, hem mesleki teknik bilgisi hem de usta bir grup üyesi olmasıanlamında neredeyse hak edilmiş bir konuma sahiptir ve bu nedenlebüyük gruplardaki liderden farklı olduğu söylenebilir ama biz bu konu-da terapi gruplarındaki ve büyük gruplardaki liderliğin farklarındanziyade benzer yanlarının daha önde olduğunu düşünüyoruz. Büyükgruplarda babadan oğula intikal eden liderlik durumlarında ve bazıhaksız ve konjonktürel olarak elde edilmiş liderlik durumlarında istis-naî görünümler olabilir ama genelde büyük gruplarda da hak edilmiş yada en azından grup üyelerinin öyle algıladıkları bir liderlik konumu sözkonusudur. Bu açıdan bakıldığında liderin konumunun büyük gruplaraözellikle grubun kuruluş anında ve kaos yaşadığı zamanlarda çokönemli olduğu söylenebilir.

"Rehberlik" kategorisi içinde yer alan maddeler arasında daha deney-imli, usta ve becerikli grup üyelerinin de "rehber" olarak değerlendiril-diği görülecektir. Liderliğin gündelik yaşamın küçük gruplarındaki belir-sizliği bu noktada kısmen anlaşılmaktadır. Gündelik yaşamın küçükgruplarında açık bir lider ve liderlik yoktur ama grup yaşantısınındeğişik anlarında diğer üyelerin rehber alabilecekleri, deneyimli vedaha usta grup üyeleri vardır; liderlik işlevi adeta onlar arasındapaylaşılmıştır. Yani gündelik yaşamın küçük gruplarında da insanıngrup-varlığında yaşamsal önemde olan liderlik söz konusudur.

Deneyimli ve usta grup üyelerinin liderliği paylaşmaları olgusu,büyük gruplarda liderin hak etmemiş bir kişi olduğu, "liderlik krizi"ninyaşandığı ama kaosun neden parçalanmaya yol açtığı halleri anla-mamızda çok faydası olabilir.

11) ÖZDEŞLEŞME

[a) Grupta benden daha iyi uyum sağlayabilmiş birine benzemeyeçalışıyorum. (58)

b) Utandığı şeyleri, bazı riskleri göz önüne alarak açıklayabilen vebundan faydalananları görmenin aynı şeyleri yapabilmem konusundabana faydası oldu. (8)

c) Bir başka grup üyesinin stilini veya özel bir tavrını benimsiyorum.(59)

d)Terapistimi çok beğeniyorum, onun gibi davranıyorum. (57)

e) Grupta örnek alabileceğim birini bulabiliyorum. (60)]

İlk bakışta özdeşleşme (identification) kavramı, aynı etimolojik kökesahip olan kimlik (identity) kavramı çağrıştırırsa da buradaki anlamı de-

Page 18: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

278 EROL GÖKA/GRUPLARDA OLUMLU VE YIKICI EYLEMLER

ğil, başkalarına öykülenme davra-nışıdır. Yalom’un araştırmasındabu kategori, grupta tedavi edicideğeri açısından hastalar tarafın-dan en son sıraya konulmuştur.Olasılıkla, özellikle bilinçli öykün-me ile ilgili başlıklara hastalar, bi-

reyselliklerini yitirme (ki bu bir çok grup hastasının temel korkusudur)tehlikesi yüzünden olumsuz yanıtlar vermişlerdir. Aslında ‘kişiler arasıöğrenme’ kategorisinde ele alındığı gibi bir hastanın tedavisinde gru-bun diğer üyelerinin tutum ve davranışlarının büyük rolü vardır. Amatedavi olan bireyin yeni kimliği terapist de dahil olmak üzere herhan-gi bir grup üyesine doğrudan öykünerek değil, onların değişik yanları-nın bir yaratıcılıkla bir araya getirilmesi (amalgam) sonucu oluşmakta-dır. Yalom’un araştırmasında ‘utandığı şeyleri, bazı riskleri göz önünealarak açıklayabilen ve bundan faydalananları görmenin aynı şeyleriyapabilmem konusunda bana faydası oldu’ şeklindeki başlığa sekizincisırada önem vermeleri bunu desteklemektedir. Çünkü bu başlık, birüyeye doğrudan bilinçli öykünmeyle değil söz konusu üyenin grupnormlarını başarıyla uygulanan bir yanını benimsemeyle ilgilidir.

Gündelik yaşamdaki grup yapıları açısından bakacak olursak,aslında özdeşleşmeyle ilgili tüm etkenlerin grupların oluşumunda veolumlu işleyişlerinde önemli bir pay sahibi oldukları ancak, bunlarınkabulünün aynı zamanda bireyselliğin yıkılması tehdidini de içermesinedeniyle kolayca kabul edilemeyeceği söylenebilir. "Utandığı şeyleri,bazı riskleri göz önüne alarak açıklayabilen ve bundan faydalananlarıgörmemin aynı şeyleri yapabilmem konusunda bana faydası oldu"başlığının grup terapisine katılanlar tarafından oldukça değerli bulun-ması, gruplarda yakınlaşmanın, duygularını ortaya koyma arzusunun veusta bir grup üyesinden öğrenme şansının her türlü grup işleyişinde nekadar önemli olduğunun ir göstergesidir.

Yıkıcı (destruktif) etmenler

Yukarıda belirttiğimiz gibi bugüne kadar terapi gruplarındaki yıkıcıetmenler, daha çok tedavi edici etmenler bağlamında değerlendirilmiş,ayrıca ele alınmamışlardır. Yani sorun, "tedavi edici etmenler" grupişleyişine katılmadıklar oranda grup işleyişinde olumsuzluklar ortayaçıkar gibi bir totoloji içinde düşünülmüştür. Bu yüzden grupta yıkıcıetmenlerle ilgili olarak ayrıntılı bilgiye, kavramlara ve ampirik araştırmasonuçlarına sahip değiliz. Ama yine de grup psikoterapisinin engin lite-ratürü bize, hiç değilse yıkıcı etmenlerin neler olabilecekleriyle ilgili birfikri de sunmaktadır. Biz bu literatüre dayanarak, grupta olası yıkıcıetmenlerle ilgili bir fikir geliştirmeye çalışacağız.

bir hastanın tedavisindegrubun diğer üyelerinin

tutum ve davranışlarınınbüyük rolü vardır.

Page 19: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

279AVRASYA DOSYASI

Gruptaki iletişimin olumlu, tedavi edici yanları grup psikoterapisi tar-ihinde daha çok "grup analizi"nin kurucusu Foulkes (1964) ve izleyici-lerine, ve bugün bir ölçüde de Kohut’un 'ben psikolojisi'ne bağlanırken,grup iletişimine hayranlık duyan bu teorilerin etkisiyle uzun süre ihmaledilmiş olan yıkıcı etmenler ise, Bion’un "bir bütün olarak grup"anlayışına (1961) ve başta Melanie Klein olmak üzere nesne ilişkileriteorisyenlerine mal edilmiştir. Bion, adeta grup sürecini ve terapiyitedavi edici etmenler bağlamında değerlendiren Foulkes’e tam karşıtbir noktada bulunmaktadır; ona göre grubun doğal sürecinde bulunanyıkıcı etmenler tanınıp ortadan kaldırılırsa grup sağlıklı bir işleyişekavuşabilir. Tam olarak Bion’un bu yaklaşımına katılmasak da, doğalolarak bizim de grupta yıkıcı etmenlerle ilgili değerlendirmelerimiz,tıpkı bu konuyu inceleyenler gibi (Nitsun, 1996), yıkıcı etmenlere özelbir önem atfetmiş olan Bion’un ve Kohut dışındaki nesne ilişkileriteorisyenlerinin söylediklerine yaslanmak durumundadır. Buna görekabaca bir değerlendirmeyle, gruplardaki yıkıcı etmenlerin şunlarolduklarını söyleyebiliriz:

1) Regresyon, 2) hayatta kalma (survival) anksiyetesi, 3) iletişimeksiklikleri, 4) yansıtmalı özdeşim, 5) haset, 6) bireyselliğe karşı grup,7) saldırganlık ve kin...

1-REGRESYON

Freud’un büyük gruplar üstüne yaptığı ilk çalışmadan beri (1921),gruplarda ortaya çıkan regresif eğilim (yaşamın ilk dönemlerine ger-ileme, çocuklaşma; bebekleşme) bilinmektedir. Freud, gruplardaki ilkelve impulsif, düşünmeden yapılan hareketlere ve grup üyeleri arasındakiyakınlaşma duygusunu ortaya çıkardığını düşündüğü ego ideallerininlidere yansıtılmasına odaklanmıştır. Freud’a göre bu durum, üyelerinliderle ve birbirleriyle güçlü özdeşimler yapmasını kolaylaştırmakta;sonuçta grupta algısal ve bilişsel denge gibi ego işlevlerin zayıflamasıpahasına bir birlik ve ait olma duygusu ortaya çıkmakta ve gruptakigüçlü içgüdüsel yaşamın kaderi liderin yönetimine bağlı hale gelmek-tedir.

Melanie Klein’ın izleyicisi Bion, Tavistock’ta küçük gruplar üzerindeyaptığı uzun süreli uygulamalara dayalı olarak geliştirdiği yaklaşımındaFreud’un anlayışını değiştirmiş, gruplardaki regresif güçlerin yöneticiliderin varlığında değil yokluğunda daha kolay uyanacağını ilerisürmüştür. Üyelerin açık bir liderlik görme isteklerinin engellenmesi,grubun doğasının ve liderle ilgili olarak yapılan arkaik fantazilerinserbestleşmesine neden olmakta; grubun yapısı ve yönetimi bozul-duğunda, ilkel, psikotik anksiyetelerin ortaya çıkmasını engellemek

Page 20: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

280 EROL GÖKA/GRUPLARDA OLUMLU VE YIKICI EYLEMLER

amacıyla Bion’un "temel sayıltılar" (basic asumption) adını verdiğitutumlar, fantaziler ve emosyonlar gündeme gelir. Regresif grupta herbir üyesinin çoğu kez reddedilen düşmanlık dürtülerinden oluşan,dolayısıyla hiçbir üyenin sorumluluğunu üstlenmediği, ilkel bilinçdışıkatkılarının meydana getirdiği bir grup düşünme tarzı (group mentality)söz konusudur. Temel sayıltılar, grup düşünme tarzının bir ürünüdür.Bion’a göre üç temel sayıltı vardır. Bunlardan birincisi "bağımlılık"tır; busayıltı, grubun sorunların yalnızca idealleştirilmiş bir lider tarafındançözülebileceğini düşündüğünü ifade eder. İkinci sayıltı, "kaç ya dasavaş"tır ki, grup, sorunlarla ya kaçarak ya da savaşarak başaçıkabileceği inancındadır. Son sayıltı olan "eşleşmeye" göre, grup,sorunların aralarından öne çıkan ikisinin etkileşimi sayesindeçözüleceği, diğerlerinin seyretmekten başka bir sorumluluğu olmadığıkanaatindedir. Regresif grup ortamında temel sayıltılarla birlikte,"yansıtma" (projection), "yansıtmalı özdeşim" (projective identification)ve "bölme" (splitting) gibi ilkel savunma düzenekleri de ortaya çıkar.

Bion, bu gözlemlerinden terapi gruplarında regresyonun, temelsayıltıların ve ilkel savunmaların ortaya çıkmasını teşvik eden bir lider-lik tarzının savunulduğu oldukça tartışmalı terapi anlayışına ulaşır; onagöre temeldeki ilkel düzeneklerin görülmesini ve yerine daha olgun-larının konulmasını sağlamadan grupta tedavi şansı yoktur. Onun buanlayışını Foulkes (1964) şiddetle eleştirir, bu liderlik anlayışıylagiderek çözülen gruplardan bir fayda sağlanması bir yana grup içinyıkıcı bir etki yapacağını belirtir. Birbirinden oldukça farklı iki tedavianlayışına yol açan Bion-Foulkes tartışması, aslında gündelik yaşamda-ki küçük gruplarda benzer bir gerçeğe işaret etmektedir; bu da liderinişlevinin yetersiz olması halinde grupta yıkıcı bir regresif sürecin başlay-acağıdır. Çünkü regresyon, bireylerde grubu toparlayabilmek için birgirişim yapılmasına ve onların iç-dünyalarındaki kısmi nesnelerin akti-vasyonuna, sonuçta kimlik karmaşasına yol açacaktır. Grupta sürekliolarak "ben", "sen" ve "biz" arasında bir ayrım yapabilecek bir işlevgerekmektedir ama regresyon altında bireyin iç-dünyası bunu gerçek-leştiremeyecektir. Zaten ilkel savunma düzeneklerinin ortayaçıkmasının nedeni de içsel kimlik duygusundaki hareketlenme vedestabilizasyondur (Brigham, 1992). Bazıları (Pine, 1994) bu görünüm-den yola çıkarak, gruptaki işleyişi borderline kişilik bozukluğu olanlarınpsikopatolojilerine benzetmiştir. İnsanların grup davranışı, ciddi birkişilik bozukluğu olan ve bireyin kimlik, duygu, düşünce ve davranışalanlarında bir türlü bir stabillik oluşturamadığı bir ruhsal rahatsızlıkhalindeki davranışları gibidir.

Regresyon, yalnızca ben (self) duygusunun parçalanmasına yolaçmayacak, üyelerin grubu iyi/kötü dikotomisi içinde algılamalarına da

Page 21: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

281AVRASYA DOSYASI

yol açacaktır. Bu koşularda grup kötü nesneyi bir dış düşman yaratarakkendi dışına atabilirse birliğini pekiştirebilecek ama bunu yapamazsakötülük onun içine de yayılarak grubun bölünmesine neden olacaktır.Aslında her iki durumda da baş edilemediği takdirde gruptaki terapötiksürecin aleyhine işleyen bir etmen söz konusudur; zaten küçük gruplar-da dış düşman yaratma şansı pek yoktur (Nitsun, 1996:110-111).

Regresyon’un önemli bir sonucu da gruptaki saldırganlığı, çocuksucinsel dürtülerin aktivasyonunu artırmasıdır (Kernberg, 1980). İyiyapılaşmış gruplarda agresyon ve cinsel dürtüler karar verme süreçleri-ne ve liderin karakteristiklerine doğru yöneltilebileceğinden fazla sorunolmaz ama iyi yapılaşmamış gruplarda agresyon ve ilkel cinsel dürtülerdaha yoğun ve doğrudan olduğundan sorun çıkacak; grubun kendisiagresyon ve düşmanlık kaynağı olarak algılanmaya başlanacaktır.Grubun agresyon kaynağı olarak algılanması, üyelerin kendilerindekiagresyonu dışlaştırabilme fırsatı bulmaları açısından savunucu birişleve sahip olabilir ama sonuçta yıkıcı bir yanı vardır.

2- HAYATTA KALABİLME ANKSİYETESİ

Gruplardaki yoğun anksiyete yaşantısının varlığı, grup psikoter-apisiyle ilgilenen tüm terapistlerin dikkatini çekmiş ve hatta MelanieKlein’dan köken alan Bion gibi teorisyenler ve "nesne ilişkileri gruptedavisi" adını verdiği yaklaşımında Ganzarain (1992) tedavi teorilerinibu olgu üstüne kurmuşlardır. Nitsun (1996:113), gruplardaki bu yoğunanksiyetenin hem fiziksel hem de psikolojik bakımdan hayatta kala-bilme (survival) ya da yok olma (annihilation) ilgili olduğukanaatindedir. Ona göre gruplarda bireyler hem ölüm ve ağır zedelen-me ile sonuçlanabilecek gerçek ya da imgesel fiziksel bir saldırıyauğrama ya da ruhsal bir yok oluşla sonuçlanacak psikolojik ben’e (self)bir zarar gelebileceği korkusu içindedirler. Bu psikolojik yok olmakorkusu, grubun üyelerin fantezilerinde onları yutacak bir ağız gibisembolleştiğini düşündürmektedir.

Grupta yok olma korkusunu açıklayabilmek için "ruhsal deri"(Anzieu, 1984) kavramından hareketle, Nitsun tarafından bebeklikte"ruhsal deri"nin yokmuş gibİ algılandığı döneme bir geri gidiş ola-bileceği; bu durumda tüm bedensel ve ruhsal içeriğin grup içinesaçılıvereceği korkusunun yaşandığı ileri sürülmüştür. Hayatta kala-bilme anksiyetesinin özellikle grupların başlangıcında kendini göster-mesi olgusu da buna göre yorumlanmış, tıpkı yaşamın ilk aylarındabebeğin dış dünyadan kendisini ayıran ve koruyan bir "ruhsal deri"geliştirememesi gibi grubun başlangıcında da henüz üyeler arasındakisınırları belirleyen bir "grup derisi"nin oluşamadığından, dolayısıyla

Page 22: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

282 EROL GÖKA/GRUPLARDA OLUMLU VE YIKICI EYLEMLER

grupta ayrışma-bireyleşme sürecine ilk adım olan doğum travmasıyaşantısının yeniden yaşandığından bahsedilmiştir. Aynı şekilde enazından bazı üyeler için evrensel ölüm korkusunun grupta azalmak yer-ine artmış olabileceği üzerinde durulmuş; narsisistik zedelenmelereduyarlı ve kırılgan bir ben’e sahip olanlar için grup, utanç veaşağılanma duygularının çok şiddetli yaşanmasına bir neden ola-bileceği belirtilmiştir (Nitsun, 1996:114-115). Grubun hem doğumuhem ölümü simgeleyen paradoksal doğasını ifade edebilmek için kimiyazarlar (Elliott, 1994), grubu ana rahmine benzetme yolunagitmişlerdir.

Hayatta kalabilme anksiyetesinin regresyonla da sıkı bir bağlantısıvardır ve her ikisi için söylenenler, yalnızca terapi grupları için değilgündelik hayatın spontan küçük grupları için de geçerlidir. Adetadenilebilir ki, insanın grup-varlığı, evrensel olarak kendisini regresif veanksiyöz bir karakterde açığa vurur; bu özellikleri hesaba katılıpüstesinden gelinecek yol ve yöntemler bulunamayan grupyaşantılarının yıkılmalarının önüne geçilemez.

3- İLETİŞİM EKSİKLİKLERİ

"İletişim" geniş anlamıyla ele alındığında grup psikoterapisine biriletişim yöntemi olarak bakmak, onun iletişim güçlüklerini çözmeyihedeflediğini söylemek mümkündür. Gerçekten de insan ilişkilerisırasında birçok kez duyguları sözelleştirme fırsatı bulunamaz; güçlüduygular bir sağlıklı iletişim aracı haline getirilemeden öylece insanıniçinde kalır ve iletişim sorunlarına zemin hazırlar. Oysa grup psikotera-pisi ortamında ruhsal rahatsızlığı olan bireyin anlaşılamayan, kendiiçine kapalı dünyasını söze dökmesi, ifadelerin, ne demek istediğininüyeler tarafından düzgün tercüme edilerek giderek anlaşılabilir halegelmesi, monologun diyaloga dönüştürülmesi için dışarıdaki insanilişkilerinde olamayan büyük bir imkan vardır. Bu imkana çok önemveren Foulkes (1964), oldukça iyimser bir tutumla, neredeyse tümtedavi yaklaşımını grupların bu iletişimsel alışveriş (exchange) potan-siyeline bağlamıştır.

Ama unutmamak gerekir ki, ideal iletişim ortamı için birçok fırsatbarındırmasına rağmen iletişim eksikleriyle baş edilemezse eğer, terapigruplarında bile yıkıcı etkilere maruz kalma ihtimali ortaya çıkabilir.Bundan ayrı olarak, bilinçdışı süreçlerin araya girmesi, bilinçdışındakikabul edilemez ve ürkütücü duygu ve düşünceler nedeniyle tam biriletişimin ve anlaşılmışlık duygusunun hiçbir zaman olamayacağını;dolayısıyla duyguları sözelleştirmenin, sözel becerilerin geliştir-ilmesinin hem her zaman mümkün hem de her derde deva olmadığını

Page 23: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

283AVRASYA DOSYASI

söyleyenler de vardır (Ogden, 1988). Bu açıdan bakıldığında "söz", ikiucu keskin bir bıçak gibidir; bir yandan iletişim ve ilişki için yeni kanal-lar açarken bir yandan da bir zihin durumunun doğrudan yansıtılmasıdeğil de semboller ve soyutlamalar olduklarından bir yeterinceiletişimde bulunamama duygusu yaratırlar. Gerçekten de baş edilmeye-cek şiddette üzüntü, öfke, keder gibi duygularla karşılaşıldığındaduyguları söze dökmek çok zordur; rahatsızlığın boyutu ne kadarşiddetliyse ve ben’in parçalanma olasılığı ne kadar yüksekse duygularınsöze dökülmesinde de o ölçüde güçlük yaşanır. Kaldı ki insanlar, ikiliilişkilerde görece daha kolay yapabildikleri şeyleri grupta diğer insan-ların gözü önünde yapmakta çok zorlanırlar. Çünkü izleyenlerin ve din-leyenlerin varlığında eleştirilme ve küçük düşme korkusu, kendisinindiğer üyelerle karşılaştırılacağı kaygısı ortaya çıkmaktadır. İletişim so-runları ve sözel olmayan iletişimin her zaman yürürlükte olmasının yolaçtığı açmazlar, grupta tek kişi düzeyinde, ikili ilişkiler düzeyinde vetüm grup düzeyinde belirebilir.

"Ayarlanma" (attunement) çağdaş gelişimsel psikolojinin (Stern,1985) çok önemsediği bir kavram olup bir bireyin bir başkasına yöne-lik alıcılık (receptivity) ve yanıtlayıcılık (responsiveness) konularındakiduyarlılığını gösterir. Sağlıklı bir ben gelişimi için anne-bebek ilişkisindebelli bir ayarlanma düzeyi gerekmektedir. Son zamanlarda "ayarlanma"kavramı gruplardaki iletişimsel süreçlerin anlaşılmasında dakullanılmaktadır (Brown, 1994). Psikoterapi gruplarında ve bize göregündelik yaşamın küçük gruplarında da ayarlanma yaşamsal birsüreçtir. Gruplar bir yandan ayarlanma sorunları yaşayan bireylere busorunlarının fark edilip olumlu yönde düzeltilebileceği bir ortamsunarken, bir yandan da birey ayarlanma sorunlarını grupta tekrartekrar yaşamakta ve eğer çaresine bakılamazsa bu sorunlar, grubunaleyhine işlemeye başlamaktadır (Nitsun, 1996:121). Bir grubakatılımın ve orada kendisinin belli bir parçasını ortaya sermeninardından bazı kimselerde bir hoşnutsuzluk görülebilir. Bunun neden-lerinden birisi doğrudan doğruya "kötü ayarlanma" (misattunement)yani kişinin gruptan kendisiyle ilgili olumsuz geri-bildirimler (çoğuzaman doğru değildir) aldığına inanması diğeri ise, gruplarda oldukçarahatsız ve tetikte olan bireylerin kendini ortaya koymanın olumsuz birşey olduğunu düşünmesidir. Ama hangi nedenle olursa olsun böyle biryaşantı, kötülüğün gruptaki iletişim ortamından geldiği şeklinde birinanç ortaya çıkarır; böyle bir inanç da özdeşimler yoluyla hızla diğergrup üyelerine doğru yayılmaya başlar.

Sonuç olarak gruptaki iletişimsel alışveriş potansiyeline büyük umutbağlayan ve grubu üyelerin birbirlerine bakarak kendilerinin farkınavardıkları bir aynalar koridoru olarak gören Foulkes’in anlayamadığı,

Page 24: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

284 EROL GÖKA/GRUPLARDA OLUMLU VE YIKICI EYLEMLER

gruptaki iletişimin bazan Zinkin’in (1983) "kötü huylu aynalama" (malig-nant mirroring) dediği yıkıcı bir niteliğe bürünebileceği ortaya çıkmak-tadır.

4- YANSITMALI ÖZDEŞİM

Melanie Klein (1946) tarafından tanımlandığı günden bu yanayansıtmalı özdeşim kavramı etrafında yoğun bir tartışma ortaya çıkmış;hatta Meissner (1980) gibi kavramın belirsizliği ve karmaşık yanlarınedeniyle terk edilmesini savunanlar bile olmuştur (Demirergi, Göka,Özbay, 1993). Buna rağmen son zamanlarda nesne ilişkileri teorisininpsikoterapi alanında etkinliğinin genişlemesi ve hatta "nesne ilişkileriterapisi" adıyla (Göka, Demirergi, Özbay, 1993), bu heterojen teoridenköken aldığını söyleyen tedavi yaklaşımlarının ortaya çıkması kavramınönemini yeniden artırmıştır. Yansıtmalı özdeşim kavramıyla ilgili olarakbugün yine de görece bir fikir birliği sağlanmış durumdadır ve buradaen büyük katkı oldukça anlaşılır bir yansıtmalı özdeşim modeli kuranOgden’e aittir. Ogden'in modeli (1979, 1982) kısaca şöyledir:

Ogden'in yansıtmalı özdeşim modeli:

Ogden'in modeli, "yansıtma", "kişiler arası etkileşim" ve "yansıtılanınyeniden-içselleşmesi" olmak üzere üç basamaklıdır..

1. Basamak: Kendinin bir parçasını bir başka kimseye yansıtma vebununla karşısındakini içten kontrol etme fantezisi vardır. Kişi,yansıtmış olduğu kendisine ait parçadan kurtulmak istemektedir çünkübu parça, onu içten yok etme ile tehdit etmektedir ya da kişi oparçasının ben'in diğer yönlerinden saldırı tehlikesi altında olduğunuhissetmektedir.

Yansıtmalı özdeşimin doğası, neyin yansıtıldığına göre değişiklik gös-terir. Neyin yansıtıldığını anlayabilmek için ise, ben tasarımlarının (selfrepresantation) veya dürtülerin yansıtılması ile nesne tasarımlarının(object represantation) veya süperegonun yansıtılması arasında ayrımyapmak gerekmektedir. Genelde, ben tasarımlarının veya dürtülerinyansıtılması, nesne tasarımlarının veya süperegonun yansıtılmasınagöre daha ilkel bir süreçtir ve daha çok borderline ve psikotik hasta-lara özgüdür (Goldstein,1991). Nesne tasarımlarının (veya süperego-nun) yansıtılması ise daha değişik bir olgu olup herkesle, her günküilişkilerimizde ve psikoterapide sıkça ortaya çıkmaktadır.

2. Basamak: Bu basamakta yansıtılan şeyi alan alıcı üzerinde,yansıtılanla uyum içersinde düşünmesi, davranması ve hissetmesi için

Page 25: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

285AVRASYA DOSYASI

yansıtan tarafından bir baskı uygulanmaktadır. Ogden'e göre bubasamak olmaksızın yansıtmalı özdeşim de olamaz. Bu basamaklayanstımalı özdeşimin içeriği, intrapsişik alandan kişiler arası alanataşınmaktadır ve kimilerine göre bu özelliği kavramı bir savunmadüzeneği olmasının yanı sıra bir iletişim örüntüsü haline getirmekte-dir(Jureidini 1990).

3. Basamak: Alıcı tarafından psikolojik olarak işlenen ve değişimeuğrayan yansıtma, yeniden içe atılarak içselleştirilir. Eğer alıcıyansıtmayı yapandan oldukça farklı birisiyse yansıtmanın alıcıdakiişlenmiş versiyonu, bazı temel değişimlere uğrar. Ogden'e göre işlenmişversiyon öyle değişik bir duruma dönüşmüş olabilir ki, kişi yenideniçselleştirdiği şeylerden kurtulmaya gereksinim duymaz. Bu basamağınpsikoterapi açısından önemi büyüktür çünkü bu sırada yapılan yorum-larla yeniden içşelleştirme süreci, bir hastanın değişimi sürecineçevrilebilir, hasta kurtulmak isteği duygu ve düşüncelerle baş etmekiçin yeni yollar bulabilir. Ama bunun için terapistin hastanınyansıtmaları yansıtmaları için bir içeren (container) olması, kendisineyansıtılan materyali tolere edebilmesi, kendi yansıtmalarını eylemegeçirmeyerek, onları düzgün biçimde yorumlayabilmesi gereklidir(Goldstein 1991).

Son dönemde Yansıtmalı özdeşimin kazandığı önemin altında dabu, psikoterapötik değişikliğin aslında bir seri yansıtmalı özdeşimsürecine bağlı olduğu düşüncesi bulunmaktadır. Bu düşüncenin tem-silcilerinden olan Cashdan'a göre kişiler arası ilişkilerde iletişimseldüzey, etkileşimlerdeki sağlıklı yanı simgelerken meta-iletişimsel düzeypatolojik yanı oluşturmakta ve yansıtmalı özdeşimlere zemin hazırla-maktadır. Yansıtmalı özdeşimler, çoğu doğası gereği sözel ve bilinçliolmayan erken çocukluk yaşamında oluşmuş bozuk nesne ilişkilerininpatolojik sekelleridir ve onların işleyişinde belirleyici olan nokta,başkalarını kendi istediği yöne doğru zorlamaktır (induction). Cashdan,nasıl olup da yansıtmaları alan kimselerin kendilerinde olumludavranışa yol açmayan yansıtıcı kimselerin yansıtmalarına hedef halinegeldiklerini; yansıtıcıların zorlama ve manipülasyonlarına izin verdik-lerini soruşturur. Bu sorular, aynı zamanda yansıtmalı özdeşimlerinkişiler arası ilişkilerde neden bu kadar yaygın olduğu sorusuna dakarşılık düşmektedir.

Yansıtmalı özdeşimlerin alıcı tarafından kabullenilmesinde büyük birolasılıkla, aksi halde ortaya çıkabilecek yalnızlık korkusu, suçluluk veminnet duyguları rol oynamaktadır. Yansıtmalı özdeşimlerin belirginolduğu ilişkiler içersinde kalınmasının bir nedeni de, her yansıtmalıözdeşimin alıcıyı ilişkide tutan bir güce dayalı buyruk -bu bir vaad veya

Page 26: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

286 EROL GÖKA/GRUPLARDA OLUMLU VE YIKICI EYLEMLER

tehdit olabilir- içermesidir; yansıtıcı tarafından öngörülen"kullanılma"lara izin verilmemesi halinde çok kötü şeyler olacağı şeklin-deki bir duygu, ilişkilerde Demokles'in Kılıcı gibi salınır durur.

Cashdan, dört temel tip yansıtmalı özdeşim olduğu formülünüortaya atar. Bunlar, bağımlılık, güç, cinsellik ve yaranma (ingratiation)yansıtmalı özdeşimleridir.

Bağımlılık yansıtmalı özdeşimi: Bağımlılık yansıtmalı özdeşimi,sürekli çaresizlik sinyalleri üreten ifadelerle karakterizedir. Buyansıtmalı özdeşimin kullanıcıları ya da yansıtıcıları, başkalarına hep"Ne düşünüyorsun?", "Ne yapmalıyım?", "Bana yardım edebilir misin?","Bu işi tek başıma yapabileceğimi sanmıyorum." gibi ifadeler iletirler;Kendi başlarına karar vermeleri gereken durumlarda başkalarındanyardım ararlar. Bu mesajlar, başkalarınca masum yardım aramaifadeleri olarak değerlendirilirler. Hasta, genellikle yardım ve destekiçin güvendiği bir kişiyi hedefler. Yüzeyde yardım çağrıları ne kadarzararsız görünürse görünsün meta- iletişim düzeyinde bunlar daha kötühuylu bir mesaj taşırlar. Bu örtülü mesaj, "Ben kendi başıma yaşaya-mam" dır. Bağımlılık yansıtmalı özdeşiminin kökeni, erken nesneilişkilerine, anne-çocuk ilişkisindeki belirleyici görünümün öğütler vegereksiz rehberliklerle çocuğun girişimciliğinin ortadan kaldırılmasınakadar gider.

Güç Yansıtmalı Özdeşimi: Güç yansıtmalı özdeşiminin temelindebaskın olma ve kontrol etme isteği vardır. Bu istek, kişiler arası alandabaşkalarını zayıflık ve yetersizlik duyguları duymaya zorlama olarakortaya çıkar. Bu yansıtmalı özdeşimin karakteristik ifadeleri, "Aynensöylediğimi yap." "Emirlerime itaat et.", "Benim önderliğimi izle.", "Onuşu şekilde yap." tarzındadır. Bu tür iletişimlerin tüm amacı, alıcınınhizmetçi rolünü benimsemeye zorlandığı bir ilişki yaratabilmektir.Yüzeysel mesajların altındaki meta-iletişim, "Sen, ben olmadan yaşaya-mazsın"dır. Güç yansıtmalı özdeşiminin temelinde bir efendi-köleilişkisi bulunur; doğası gereği fiziksel ve duygusal yakınlıklar içerenkadın-erkek ilişkileri ve evlilikler, bu düzeneğin ortaya çıkması için çokuygundur. Güç yansıtmalı özdeşiminin kökeninde özel bir takım erkennesne ilişkileri bulunur. Çocuğa bakım verenler, sanki bu işin üstesin-den gelemiyorlarmış, aslında kendilerinin bakıma gereksinimlerivarmış gibi bir mesaj iletirler. Ebeveynlerin bu tarz iletişimleri, ortayabir "ebeveynleşmiş çocuk" tipi çıkarır; çocuğun kişiliği bir imgelemselerişkine dönüşmek zorunda kalır (Boszormenyi-Nagy ve Spark, 1984).

Cinsellik Yansıtmalı Özdeşimi: Cinsellik yansıtmalı özdeşimi, cin-sel yolları kullanarak ilişki kurma ve sürdürme anlamına gelen birkişiler arası dinamiktir. Bu düzeneği kullanan kişi, karşısındakini erotik

Page 27: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

287AVRASYA DOSYASI

tepki vermeye zorlar; cinsel uyarılma sayesinde ilişki, alıcı kimseye da-ha cazip hale getirilir. İlişkilerdeki normal cinsel içerik ile cinsel yansıt-malı özdeşimlerinin bulunduğu ilişkiler arasındaki temel fark, cinsel et-kinliğin dürtüsel doğasında ve kendine özgü karakterinde bulunur. Buyansıtmalı özdeşimin işlediği ilişkilerde cinsellik diğer her şeyi gölgedebırakır; ilişkinin bir parçası olmak yerine bizzat ilişkinin kendisi halinegelmiştir. Cinsellik olmadığında ilişki de ortadan kalkar. Aktarılan meta-iletişimsel mesaj, duyusal hazzın ötesinde anlamlar taşımakta; cinseleşe (partner) onu cinsel yönden tam bir hale getireceği, ustalaştıracağıvaadini ve eğer bu önerisini kabul etmezse hep eksiklik hissedeceğitehdidini de içermektedir. Bu yansıtmalı özdeşimi kullanan kimse,kişiler arası arzulanırlığını sağlama peşindedir. Cinsellik yansıtmalıözdeşiminin patolojik nesne ilişkisindeki temeli, diğer yansıtmalıözdeşimlerden farklı olarak davranışların kısıtlanmasına değil de çocuktarafından aşırı değerli bulunmasına dayanır. Çocuğun cinsel olarakarzulanmasını iyi bir durum diye değerlendirmesi ne kadar erken vepatolojik nesne ilişkilerine bağlı olursa sonuçlar da o ölçüde zedeleyiciolur; çocuk, bir biçimde "Beni heyecanlandırdığın ölçüde arzu edilirsin."şeklinde bir mesaj almaktadır.

Yaranma Yansıtmalı Özdeşimi: Yaranma yansıtmalı özdeşimindeyansıtmayı yapan kişi, alıcının sevgisini kazanmak için sürekli özverigösterir; alıcının sorunlarını kendisinin sorunlarının önüne geçirir; hepbir kendini adama tutumu takınır; başkalarını kendisine karşı minnetduymaya zorlar. "Her şeyin senin için daha iyi olması için neleryapıyorum bir bilsen.", "Senin için yaptıklarımın hiç kıymetinibilmedin.", "Sen hep beni çantada keklik gördün." şeklindeki ifadeler,yaranma yansıtmalı özdeşimini karakterize ederler. Bu yansıtmalarahedef olan kişiler, kendilerini sürekli teşekkür ve takdir etmeye zor-lanmış gibi hissederler, yansıtıcıya karşı duydukları minnet, onları birbiçimde yansıtıcıya yardım etmeye, bunu söylemeye yöneltir. Zaten,yansıtıcının da isteği, hep kendisine yardımcı olacak birileri olduğunubilmektir. Yaranma yansıtmalı özdeşinde içerilen meta-iletişim, "Senbana aitsin." mesajıdır. Bu düzeneği kullanan kimseler, karşılık olarakalıcıların hiç sorun çıkarmadan onunla ilişkilerini sürdürmelerini iste-mektedir. Şüphesiz hepimiz en yakınlarımıza inanmaktan, onlar için birdeğerimiz olduğunu bilmekten hoşlanırız. Yaranma yansıtmalıözdeşimini kullanan kimselerde böyle bir inanç, neredeyse hiç bulun-mamakta, aile üyelerince bile gerçekte sevilmediklerini düşünmekte-dirler; tüm uğraşıları bunu sağlamaya yöneliktir. Bu kimselere erkençocukluklarında ancak yararlı olduklarında değer verilecekleri tarzındaebeveyn mesajları yüklenmiştir (Cashdan, 1988).

Kişiler arası ilişkilerde ve bireysel psikoterapide böylesine önemtaşıyan yansıtmalı özdeşim düzeneği şüphesiz, grup içi ve gruplar arası

Page 28: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

288 EROL GÖKA/GRUPLARDA OLUMLU VE YIKICI EYLEMLER

ilişkilerde de önemlidir. Hatta kimi çağdaş sosyologlar bile yansıtmalıözdeşimin insan ilişkilerindeki bu rolünü kavramışlardır (Giddens,1994). Grup psikoterapisi alanında da oldukça yıkıcı ve iletişimselimkanları boşa çıkarıcı yanlar taşıyan yansıtmalı özdeşimlerintanınması ve onların yıkıcılığının düzeltilerek olumlu bir potansiyeledönüştürülmesi gerektiği epeyce bir zamandan beri fark edilmiştir(Göka, 1998b). Kaldı ki grup yaşantısı sırasında bir grup üyesi isten-meyen ruhsal içeriğini hem bir başka grup üyesine hem grubun kendi-sine ve hem de terapiste (lidere) de yansıtma imkanına sahipolduğundan grup süreçlerini çok özgün biçimde etkileyecek yansıtmalıözdeşimler söz konusu olabilir. Çoğu zaman başlangıçta üyelerarasında ikili yansıtmalı özdeşimler ortaya çıksa bile, daha sonra onunetkileri gruptaki etkileşimlere ve bir bütün olarak grup algısına sızar.Tıpkı patolojik evlilik ilişkilerindeki gibi grup süreci içinde yansıtmalıözdeşimler sayesinde üyeler birbirlerinin ruhsal gereksinimlerinikarşılayıp dururlar ama bir yandan da bu arada, meta-iletişim vemanipülasyonlar yüzünden grupta sağlıklı ilişki potansiyelleri kemiril-miş, ne zaman ortaya çıkacağı bilinmeyen olumsuz duygu patlamalarıiçin zemin hazırlanmış olur.

Gençlik çetelerinde ya da mafyöz gruplarda dışsal gerçekliği, özel-likle bağımlılık ve haset duygularını reddetmek, güçlü bir içsel nesneyapısını koruyabilmek için yansıtmalı özdeşim düzeneği önemli birişlev görür; sadistik ben koruyucu araçlar sayesinde, aslında duygusalolarak kolay zedelenebilir ben korunmaya çalışılır. Çete, adetayansıtmalı özdeşimin içselleştirilmiş yıkıcı grubun dışsallaştırılıp vegerçek bir gruba yansıtıldığı özel bir formudur. Çetelerin böylesine kötühuylu olmayan, gündelik konuşma dilinde de "bizim çete", "bizim takım"gibi adlar olan tipinde de çok benzer bir düzenek işlemektedir;yansıtma yoluyla grup yıkıcı bir mafyöz organizasyonmuş gibi hayaledilir. Bu sayede birey, kendi olumsuz duygu ve iç yaşantılarından dakurtulmuş olur (Nitsun, 1996; 125-127).

5- HASET

Haset (envy), ilk olarak Melanie Klein tarafından gelişimsel veiçgüdüsel zeminlerde anlaşılmış ve yansıtmalı özdeşim erken bebeklikyaşamdaki hasetin gözden saklanması için gündeme gelen bir savun-ma düzeneği olarak ifade edilmiştir. Oysa daha kabul edilebiliraçıklama, hasetin narsisistik bir zedelenmenin sonucunda ben’ingereksinimlerinin engellenmesine bağlı narsisistik öfkeyle bağlantısıkurulmuştur. Buna göre ben zedelenmesi ve değersizlik duygularınınacısını ortadan kaldırmak için haset edilen nesnenin tehdidine karşıben bir yıkıcılık dürtüsü üretir.

Page 29: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

289AVRASYA DOSYASI

Hasetin kıskançlıktan (jealousy) ayırt edilmesi gerekmektedir.Hasetin iki kişi, kıskançlığın ise üç kişi arasında ortaya çıktığına yöne-lik geleneksel ayrım hala geçerlidir ama kıskançlıkta da hasetin bulun-duğunu ve bunun kardeş rekabetinden kaynaklandığını söyleyenler devardır (Stone, 1992). Burada bir de rekabet kavramı ortaya çıkmak-tadır, üstelik hasetin önemli bir ölçütü olan rekabet, özellikle dahakolay ortaya konulduğundan daha çok görülür. Gruplarda başarı, güç,diğer üyelerin ve yöneticinin hayranlığını kazanmak için kıyasıya bir rek-abet hemen göze çarpar; bunlar grup yaşamında kaçınılmazdır amahaset, rekabeti ölümcül bir acı hüviyetine sokar ve rekabette yenikdüşmüş ve acı çeken üyeler yüzünden grup bütünleşmesi risk altınagirer(Nitsun, 1996; 131-132).

Hasetle karışan bir başka kavram ise "tamahkarlık"tır (greed) ki dil-imize "hırs", aç gözlülük diye de çevrilebilir. Klein’ın kendisitamahkarlığı hasetle bağlantılandırmış ve hasetten kaynaklanan doy-mak bilmeyen sahip olma arzusu olarak tanımlamıştır. Nesneyi tüketicibir yanı olduğundan şüphesiz tamahkarlık da yıkıcı bir etkiye sahiptir.Gruplarda ortak paylaşılan uzay, nasıl pay edilecektir? Tamahkarlığınsonucunda "hepsi benim" anlayışı mı, yoksa onun karşıt-tepkisi olan"her şey herkesin" anlayışı mı kazanacaktır? Grup olan her yerde butartışma sürer gider.

Özellikle heterojen terapi gruplarında üyenin, kendisini diğerleriylekıyaslaması ve farkı görebilmesi kolayca mümkün olduğundan hasetiçin uygun bir ortam vardır. Gruplarda böylesine kolayca ortayaçıkmasına rağmen utanca ve aşağılanmaya yol açtığı için hasetin itirafıve hasetle uğraşılması çok zordur. Zaten hasetin önemini ilk fark edenKlein’ın kendisi de haseti saklayabilmek için birçok savunma düzeneğitanımlamıştır. Her neyse, hasetin sergilenmesi ve başkasından gelenhasetin karşılanması güçtür ve o kendisini sinsi ve yıkıcı biçimde ortayakoyar. Haset, özellikle grubun kendisine yöneldiğinde çok yıkıcı bir etkiyapar. Zaten Klein’ın orijinal teorisinde hasetin kaynağı anne ve biriçeren (container) olarak anne göğsüdür; bazıları da buradan yola çıkıpgrubun da bir içeren olduğunu yani sembolik olarak hasetin ilk kaynağıetkisi yaptığını öne sürerler (James, 1994). Hasetin önüne geçilmesiiçin gündeme gelen "bölme" düzeneği sayesinde çoğu kez terapist vebireysel psikoterapi idealleştirilerek "iyi", grubun kendisi ise değersi-zleştirilerek "kötü" haline dönüşür. Buna bir de yansıtılan kötü duygu-ların tekrar kendisine dönüp geleceği korkusundan kaynaklanan "mis-illeme (retaliation) anksiyetesi" eklenince, haset hem gruba saldırmaarzusunu hem de grup tarafından kendisine saldırılacağı duygularınıbeslemeye başlar. Gündelik yaşam gruplarında lidere yönelik olarakgelişebilecek bir haset tepkisi terapi gruplarında terapistin başarısını

Page 30: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

290 EROL GÖKA/GRUPLARDA OLUMLU VE YIKICI EYLEMLER

reddetme yani negatif terapötik tepki şeklinde ortaya çıkabilir; grup birbütün olarak böyle bir tepkiye yönelebilir (Nitsun, 1996; 129-131).

6- BİREYSELLİĞE KARŞI GRUP

Şimdiye kadar ele aldığımız gruplardaki erken nesne ilişkilerinebağlı sorunlardan kaynaklananlar haricinde doğrudan doğruya insanınbireysel varoluşu ve bir gruba ait olması arasındaki evrensel gerilimnedeniyle de yıkıcılık söz konusu olabilir. Gerçi grubun insanınyabancılaşmış bir dünyada kendisini ait hissedeceği bir yuva sağlamasıve yeni toplumsal ilişkiler için fırsat yarattığı doğrudur ama bu madal-yonun yalnızca bir yüzüdür. İnsanların hem gündelik yaşamlarında hemde psikoterapi tercihlerinde daha çok yakın teke tek ilişkiyi seçtikleribir gerçektir. Bu durum, birçok teorisyen tarafından anne-çocukilişkisinin önemi ve sonraki yaşamda da ideal anne-çocuk ilişkisişansının aranmasıyla açıklanmaya çalışılmıştır. Gerek gündelikyaşamdaki gerek terapi amaçlı gruplar, teke tek ilişkiden beklenilenyakınlık, sevgi ve duygusal destek gereksinimlerini karşılamaktan uzakoldukları gibi bir de fazladan olarak grubun katılımcıdan hem diğerüyeler, hem yönetici hem tüm grup olarak beklentileri olmaktadır. Grupiçinde ikili ilişki imkanı vardır ama bu imkan çoğu zaman diğer üyelerinsıkıştırmasına maruz kalınarak gerçekleşir. Benzeri bir zorluk grupyöneticisiyle ikili bir ilişki geliştirme arzusu için de geçerlidir; hem güçve cazibe merkezi olan yöneticiye karşı böyle bir arzu söz konusudurhem de liderin tüm grubu temsil eden özellikleri nedeniyle bunugerçekleştirme şansı yoktur. Liderle ilişki, bir bakıma tüm grupla ilişkianlamına da gelecektir.

Hem diğer grup üyeleriyle hem de liderle daha yakın ilişki hayaliningerçekleşmemesi, aslında hem grup süreci hem de kişisel psikolojikgelişim açısından gereklidir ama bazı gruplarda bazı üyeler için buengellenme, katlanılamaz ölçüde hayal kırıklığı ve acı verici bir durumolabilir ve grup için yıkıcı bir işlev görebilir. İdealleştirilmiş, birincil birilişki için engelleyici rolünden dolayı, grup terk eden ve bakım ver-meyen nesneyi temsil etmeye başlar ve bireyin terk edilmeduygularının ayna ifadesi olarak görülen grup terk edilir( Nitsun, 1996;133-137).

7- SALDIRGANLIK VE KİN

Saldırganlıkla (aggression) yıkıcılık (destruction) ve şiddet (violence)çoğu zaman birbirleriyle karıştırılır ve aynı anlamda kullanılır. Amaaslında saldırganlık bireyin temel özelliklerinden birisini oluşturur;

Page 31: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

291AVRASYA DOSYASI

birçok kere yıkıcılığa ve şiddete dönüşmeden hem bireyin dünyasındahem de grup süreci için yapıcı ve olumlu dolayısıyla sağlıklı bir niteliktaşıyabilir. Örneğin gruplarda engellenmeden kaynaklanan saldırganlıkve onun dışa vurumu olan öfke çok fazla görülür ve grup içindeki olum-suz bir işleyişin farkına varılıp ortadan kaldırılmasına yol açtığı için desağlıklı bir iletişimsel işleve sahiptir. Saldırganlığın patolojik biçimleridiyebileceğimiz, aşırı, iletişime olanak bırakmayan, yıkıcı biçimleri iseçoğu kez daha derindeki erken nesne ilişkilerinden köken alırlar veregresyon ve yansıtmalı özdeşim gibi diğer yıkıcı etmenlerle hembağlantılı hem de bir aradadırlar.

Kernberg (1991), saldırganlığı şiddetine göre a) hafif-kızgınlık (mild-irritation), b) orta-öfke (moderate-anger), c) yüksek-aşırı öfke (maximal-rage) ve d) kin (hatred) olarak dörde ayırır. Yıkıcı özellik gösterensaldırganlık şiddetli öfke ve kin tipinde ortaya çıkar. Aşırı öfke, ken-disinde dayanılmaz acı ve engellenme yaratan nesneyi tahribe yönelir,ataklar halinde ortaya çıkar. Oysa kin, aşırı öfkenin çok daha organizeve nesneyi tahrip etme ana amacına yönelik akılcılaştırmaları içerenkarmaşık bir halidir ve onunda şiddet düzeyi farklı değişik biçimleri ola-bilir. En şiddetli halinde nesneyi ya da nesneleri tamamen yok etmeyeyönelik caniliğe ya da kendisine yönelerek intihar girişimleri veya ağırmazoşistik tutumlara neden olabilir.

Patolojik saldırganlık gruplarda baş gösterdiğinde onun kişiler arasıalanda çözmeye çalışmak ya imkansız ya da çok güçtür. Muhtemelengrup hem bakan, besleyen hem de engelleyen ve acı verici olarakgörülmekte, tüm öfke gruba boca edilmektedir. Öfke üyelerin kendiarasında,yöneticiye ya da tüm gruba yönelik olarak ortaya çıkabilir.Grubun bir kısmı yansıtmalı özdeşim düzeneğiyle kötü nesnelerin tem-silcisi haline getirilmiş ve üstelik grubun geri kalan kısmında yeterinceiyi nesne içerilmiyorsa, çözüm zorlaşıp tehlike büyüyebilir.

Kimi zaman psikanalizin ilk dönemlerinden kaynaklanan biralışkanlıkla saldırganlık "ölüm içgüdüsü" ile bir arada incelenme yolunagidilmektedir ama metapsikolojik girişimin gruplardaki agresyonunanlaşılmasına belli bir faydası olmayacağı gibi açıkça gruplarda "ölümiçgüdüsü"nün olmadığını ifade edenler de (Maratos, 1994) bulunmak-tadır.

Page 32: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

292 EROL GÖKA/GRUPLARDA OLUMLU VE YIKICI EYLEMLER

Kaynaklar

Anzieu D. 1984. Group and Unconscious. London. Routledge: Kegan Paul.

Baker MN, Baker HS. 1993. Self psychological contributions to the theoryand practice of group psychotherapy. Alonso A, Swiller (editors) "GroupTherapy in Clinical Practice" içinde. Washington, D.C.: American PsychiatricPress, 49-68.

Bion W.R. 1961. Experiences in Groups. London: Tavistock.

Bloch S., Crouch E., Reibstein J. 1981. Therapeutic factors in group psy-chotherapy. Arc Gen Psychiatry 38:519-526

Bloch S., Crouch E. 1985. Therapeutic Factors in Group Psychotherapy.Oxford, Oxford University Press.

Boszormenyi-Nagy I, Spark GM. 1984. Invisible Loyalities: ReciprocityIntergenerational Family Therapy. New York, Brunner\Mazel, s.152.

Brigham PM. 1992. Object Relations and Regression in Groups. Int J GroupPsychother 42:247-266.

Brown D. 1994. Self Development Through Subjective Interaction, BrownD, Zinkin L. Editors. The Psyche and Social Worlds. London: Routledge.

Cashdan S. 1988. Object Relations Therapy. New York, W W Norton &Company, s.53-78.

Cartwright SE, Zander A. 1968. The Nature of Group Cohesiveness:Introduction. Cartwright SE, Zander A. Editors. Group Dynamics. 2. Edition.New York: Harper and Row Publishers, 91-109.

Demirergi N, Göka E, Özbay H. 1993. Yansıtmalı Özdeşim Kavramı. TürkPsikiyatri Dergisi 4:2:109-112.

Elliott B. 1994. The Womb and Gender Identity. Brown D, Zinkin L. Editors.The Psyche and Social Worlds. London: Routledge.

Evans N., Jarvis P. 1980. Group Cohesion: A Review and Reevaluation.Small and Group Behavior, 2:359-370.

Foulkes SH. 1964. Therapeutic Group Analysis. London: Allen & Unwin.

Frank JD. 1961. Persuasion and Healing. Baltimore: Johns HopkinsUniversity Press.

Frank JD. 1975. Group Pschotherapy Research 25 years later. Inter J.GroupPsychotherapy 25:159-162.

Freedman S, Hurley J. 1980. Perceptions of Helpfulness and Behavior inGroups. Group, 4:51-58.

Freud S. 1921. Group Psychology and The Analysis of Ego. Standart editon,18:67-135.

Page 33: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

293AVRASYA DOSYASI

Ganzarain R. 1992. Introduction to Object Relations Group Psychotherapy.Int J Group Psychother 42:205-223.

Giddens A. 1994. Mahremiyetin Dönüşümü. İ. Şahin. Çeviren. İstanbul:Ayrıntı.

Goldstein WN. 1991. Clarification of Projective Identification. Am JPsychiatry, 148:153-161.

Göka E, Demirergi N, Özbay H. 1993. Sheldon Cashdan ve Nesne İlişkileriTerapisi. Türk Psikiyatri Dergisi 4:3:224-228.

Göka E. 1998a. Grup psikoterapilerinde Tedavi Edici Etmenler. PsikiyatriPsikoloji Psikofarmakoloji Dergisi, 6 (ek sayı 2 Grup Psikoterapisi):19-26.

Göka E. 1998b. Grupta Yansıtmalı Özdeşim. Psikiyatri PsikolojiPsikofarmakoloji Dergisi, 6 (ek sayı 2 Grup Psikoterapisi): 35-37.

James DC. 1994. "Holding", and "containing" in the group and society.Brown D, Zinkin L. Editors. The Psyche and Social Worlds. London: Routledge.

Johnson D, Ridener L. 1974. Self-disclosure, participation, and PerceivedCohesiveness in Small Group Interaction. Psychol Rep 35: 361-363.

Jureidini J. 1990. Projective Identification in General Psychiatry. Br JPsychiatry, 157:656-660.

Kellerman PF. 1987. Psychodrama Participants Perception of TherapeuticFactors. Small Group Behavior 18:408-419.

Kernberg O. 1980. Internal World and External Reality. Object RelationsTheory Applied. New York: Jason Aranson.

Kernberg O. 1991. The Psychopathology of Hatred. Journal Of AmericanPsychoanalytic Association 39: suplement: 209-238.

Klein M. 1946. Notes on Some Schizoid Mechanisms. Int J Psychoanal,27:99-110.

Lieberman M, Yalom ID, Miles M. 1973. Encounter Groups: First Facts. NewYork, Basic Books.

Meissner WW . 1980. A Note on Projective Identification. J AmerPsychoanal Assn, 28:43-67.

Nitsun M. 1996. Anti-Group: Destructive Forces in the Group and TheirCreative Potential. London and New York: Routledge.

Ogden TH. 1979. On projective identification. Int J Psychoanal, 60:357-373.

Ogden TH. 1982. Projective Identification and PsychotherapeuticTechnique. New York, Jason Aranson.

Ogden TH. 1988. On the Dialectical Structure of Experience: Some Clinicaland Theoretical Implications. Contemporary Psychoanalysis 24:17-45.

Page 34: GRUPLARDA OLUMLU (TEDAVİ EDİCİ) VE YIKICI (DESTRUKTİF ...

294 EROL GÖKA/GRUPLARDA OLUMLU VE YIKICI EYLEMLER

Pines M. 1978. Group Analytic Psychotherapy of the Borderline Patient.Group Analysis 11:115-128.

Stern D. 1985. The Interpersonal World of the Infant. New York: BasicBooks.

Stone WN. 1992. A Self Psychology Perspective on Envy in GroupPsychotherapy. Group Analysis 225:413-431.

Turner JC, Hogg MA, Oakes PJ, Reicher SD, Wetherell MS. 1987.Rediscovering The Social Group. Oxford: Basil Blackwell Lmt.

Yalom ID. 1980. Existential Psychotherapy. New York: Basic Books.(Türkçesi "Varoluşçu Psikoterapi" çev. . 2000. İstanbul: Kabalcı)

Yalom ID. 1985. The Theory and Practice of Group Psychotherapy. NewYork: Basic Books.

Zinkin L. 1983. Malignant Mirroring. Group Analysis 16: 113-126.