GRAVİTASYONEL DALGALAR VE GÖZLEMLERİ
-
Upload
cengiz-goerkem-dengiz -
Category
Documents
-
view
191 -
download
1
description
Transcript of GRAVİTASYONEL DALGALAR VE GÖZLEMLERİ
1
T.C.
PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ
FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ
FİZİK BÖLÜMÜ
GRAVİTASYON DALGALARI VE GÖZLEMLERİ
(LİSANS TEZİ)
Hazırlayan:
Emine KOBAK
07151033
Çalışmayı (Tezi) Yöneten:
Doç. Dr. Muzaffer ADAK
Nisan, 2011
DENİZLİ
2
Aşağıda belirtilen bu çalışma, ... / ... / 200.... günü toplanan jürimiz ve tez danışmanı
tarafından PAÜ, Önlisans, Lisans Eğitim Öğretim Sınav Yönetmeliği’nin ilgili maddeleri
uyarınca değerlendirilip kabul edilmiştir / edilmemiştir.
Çalışmanın Adı : GRAVİTASYON DALGALARI VE GÖZLEMLERİ
Öğrenci Adı, Soyadı : Emine KOBAK
Öğrenci No : 07151033
Danışmanın Unvanı, Adı, Soyadı : Doç. Dr. Muzaffer ADAK
Danışman Üye Üye
ONAY:
Bu çalışma bölüm başkanlığımızca görülmüştür.
……/……/200..
Prof. Dr. Hasan ERDOĞAN
Bölüm Başkanı
3
TEŞEKKÜR
Bu çalışmanın başlangıcından bitimine kadar her aşamada çalışmayı yönlendiren, özverili
yardımlarını esirgemeyen hocam Doç. Dr. Muzaffer ADAK’ a teşekkürü bir borç bilirim.
Ayrıca maddi ve manevi yardımlarını esirgemeyen aileme ve bana yardımda bulunan bütün
arkadaşlarıma teşekkür ederim.
Denizli, …./…./2011
Emine KOBAK
4
ÖZET
(Lisans Tezi)
GRAVİTASYON DALGALARI VE GÖZLEMLERİ
Bu tez çalışmasında gravitasyon dalgalarının kapsamlı bir açıklaması yapılmış ve
gravitasyonel dalga kaynaklarından kısaca söz edilmiştir. Bu dalgaların uzay-zaman metriği
üzerindeki etkisi incelenmiştir. Gravitasyon dalgalarının gözlenmesindeki amaçlar açıklanmış
ve bugüne kadar yapılan deneyler incelenerek, bu deney düzeneklerinin çalışma prensibi
anlatılmıştır.
5
İÇİNDEKİLER
Şekiller Listesi .................................................................................................................. 7
Bölüm I
GRAVİTASYON DALGALARI
1. Gravitasyon Radyasyonu ve Gravitasyonel Dalga ..................................................... 8
2. Gravitasyonel Dalgaların Uzay-Zamandaki Hareketi ................................................ 9
3. Gravitasyonel Dalga Gözlemlerinin Amacı ............................................................. 10
Bölüm II
GRAVİTASYON DALGALARININ GÖZLENMESİ
1. Gravitasyonel Dalga Deneyleri ....................................................................................... 12
2. Gravitasyonel Dalga Dedektörlerinin Çalışma Prensibi .................................................. 13
3. Gravitasyonel Dalga Gözlemevleri ................................................................................. 15
3.1. GEO600 İnterferometresi ....................................................................................... 15
3.1.1. GEO600 Teknik Ayrıntılar ......................................................................... 17
3.1.2. GEO600 Hassasiyeti .................................................................................. 17
1.1.3 GEO600 Optik Planı .................................................................................. 18
3.2. TAMA300 İnterferometresi ................................................................................... 19
3.3. AIGO İnterferometresi ........................................................................................... 20
3.4. LIGO İnterferometresi ........................................................................................... 22
3.5. VIRGO İnterferometresi ........................................................................................ 23
4. Dünya Çapındaki Şebeke ............................................................................................... 24
5. Einstein Gravitasyonel Dalga Teleskopu ....................................................................... 25
6. LISA İnterferometresi .................................................................................................... 26
6.1. LISA PATHFINDER Teknolojik Yapısı .............................................................. 28
6
Bölüm III
SONUÇLAR
SONUÇLAR .................................................................................................................. 31
KAYNAKLAR ............................................................................................................... 32
7
ŞEKİLLER LİSTESİ
Sayfa
Şekil 1.1 Gravitasyon Dalgasının Kutupları ................................................................... 8
Şekil 1.2 Gravitasyon Dalgalarının Uzay-Zaman Metriği Üzerindeki Etkisi ................. 9
Şekil 1.3 Karadelik Etkisindeki Uzay-Zaman Eğriliği .................................................... 9
Şekil 1.4 Karadeliksel Uzay-Zaman Eğriliği ................................................................ 10
Şekil 2.1 Gravitasyonel Dalga Gözlemleri İçin Kullanılan İlk Antenler ...................... 12
Şekil 2.2 Michelson Morley İnterferometresi ............................................................... 13
Şekil 2.3 Yapıcı ve Yıkıcı Girişim Deseni .................................................................... 14
Şekil 2.4 GEO600 İnterferometresinden Bir Görünüş .................................................. 15
Şekil 2.5 Michelson Morley İnterferometresi ............................................................... 16
Şekil 2.6 GEO600 İnterferometresinin Bir Görünüşü ................................................... 16
Şekil 2.7 GEO600 Hassasiyet Grafiği ........................................................................... 17
Şekil 2.8 GEO600 Optik Planı ...................................................................................... 18
Şekil 2.9 TAMA300 İnterferometresinden Bir Görünüş............................................... 19
Şekil 2.10 LCGT’nin Bir Resmi ................................................................................... 19
Şekil 2.11 LIGO, VIRGO ve AIGO Dedektörlerinin Ortak Verilerinin Grafikleri ...... 20
Şekil 2.12 AIGO İnterferometresinin Planı ................................................................... 21
Şekil 2.13 Laboratuardan Bir Görünüş ......................................................................... 21
Şekil 2.14 Bir Pulsar (Takımyıldızı) Fotoğrafı ............................................................. 22
Şekil 2.15 LIGO İnterferometresinden Bir Görünüş ..................................................... 23
Şekil 2.16 VIRGO Gözlemevinin Bir Fotoğrafı ........................................................... 23
Şekil 2.17 Dünya Çapındaki Şebeke ............................................................................. 24
Şekil 2.18 LISA İnterferometresinin Uzaydaki Temsili Bir Resmi .............................. 26
Şekil 2.19 LISA’nın Yörüngesi ve Şekli ....................................................................... 27
Şekil 2.20 LISA’nın Güneş Etrafındaki Bir Yıllık Hareketini Temsil Eden Şekil ....... 27
Şekil 2.21 LTP (LISA Technology Package) LISA Teknoloji Paketi .......................... 28
Şekil 2.22 LTP İçindeki Algılayıcı Sistemin Elektronik Devresi ................................. 28
Şekil 2.23 Algılayıcı Sistem .......................................................................................... 29
Şekil 2.24 LISA’nın Optik Sistemi ............................................................................... 29
Şekil 2.25 Optik Sistemin Bir Fotoğrafı ........................................................................ 30
Şekil 2.26 LISA PATHFINDER İletişim Sistemi ......................................................... 30
8
BÖLÜM I
GRAVİTASYON DALGALARI
1. Gravitasyon Radyasyonu ve Gravitasyonel Dalga
Radyasyon yani ışınım, enerjinin bir yerden başka bir yere taşınmasıdır. Atomlardan,
Güneşten ve diğer yıldızlardan yayılan enerjiye, radyasyon enerjisi denir. Radyasyon ya dalga
biçiminde ya da parçacık şeklinde yayılır. Kısaca radyasyon, elektromanyetik dalga, parçacık
ya da foton olarak adlandırılan enerji paketleri gibi yayılan enerjilerdir. Gravitasyon
radyasyonu da tıpkı elektromanyetik radyasyon gibi boşlukta ilerleyebildiği için enerji
iletimini dalga hareketiyle betimleyebiliriz.
Gravitasyonel dalgalar uzay-zamanda yayılırlar. Bütün dalga hareketlerinde olduğu gibi
burada da salınan bir nicelik olması gerekir. Su dalgalarında salınan nicelik; su yüzeyinin
dengeden sapma yüksekliği, enine dalgalarda salınan nicelik; yayın dengeden sapma
mesafesi, elektromanyetik dalgalarda salınan nicelik; elektrik alan ile manyetik alan, Newton
gravitasyon dalgalarında salınan nicelik; gravitasyon potansiyelidir. Einstein’ın gravitasyon
dalgalarında salınan nicelik ise; metriğin Minkowski metriğinden sapan parçasıdır. Einstein’ın
genel görecelilik teorisi aslında bize, boşluktaki hızı c olan gravitasyon dalgalarının
varlığından bahsetmektedir. Bir başka deyişle hareket halindeki bir maddenin, enerjisini
gravitasyon dalgaları şeklinde dışarı vereceğini öngörüyor.
Gravitasyon dalgaları iki kutba sahiptir. Bu kutuplardan biri artı (+) diğeri çarpı (x)
şeklinde adlandırılır. Örneğin z yönünde ilerleyen bir gravitasyon dalgası xy-düzleminde
duran bir çemberin içinden geçerse çemberin titreşim kipleri ya (+) ya da (x) olacaktır.
Şekil 1.1. Gravitasyon
dalgasının kutupları
9
2. Gravitasyonel Dalgaların Uzay-Zamandaki Hareketi
Şekil 1.2. Gravitasyon dalgalarının uzay-zaman metriği üzerindeki etkisi
Görelilik teorisine göre bir gravitasyon dalgası uzay-zamanda bir bükülmedir. Bu
bükülmeler uzayın genleşmesine veya sıkışmasına neden olur. Gravitasyon dalgalarının
doğrudan bir ispatı, genel görelilik teorisini doğrulamakla kalmayıp, evrenle ilgili
gözlemlerimizde bize yeni bir pencere açacak ve gözlenen olaylara yeni bir boyut getirecektir.
Şaşırtıcı olan ise, bunun basit bir uzunluk ölçümüyle ispatlanabilir olmasıdır. Ama ortada
meydan okunması gereken bir
durum var. Uzunluktaki değişim
o kadar küçük ki, normal
astronomik olaylarda (örneğin;
Dünya-Güneş sistemi) bile bu
etki bir hidrojen molekülünün
yarıçapı düzeyinde. Birbirinin
etrafında dolanan çiftyıldızlar,
süpernova patlamaları gibi çeşitli
astronomi nesneleri ve olayları
gözlenebilir gravitasyon dalgaları
için iyi kaynaklardır.
Şekil 1.3. Karadelik etkisindeki uzay-zaman eğriliği
10
3. Gravitasyonel Dalga Gözlemlerinin Amacı
Gravitasyonel dalgaların tam olarak tespit edilmesi, modern bilimde en önemli ve en temel
araştırma dallarından birini oluşturur. Onları doğrudan gözlemlemek, evrenimizi daha
yakından tanımamız için bize yardımcı olacaktır.
Gravitasyonel dalgalar, evrendeki şiddetli olaylar tarafından üretilir ve uzay-zaman yapısını
hafif dalgalandırır. Örneğin, iki karadeliğin çarpışmasıyla veya süpernova çekirdeklerinin
parçalanmasıyla oluşan dalgalar gibi. Bu dalgalar, ivmelenmiş kütlelerden yayılırlar. Yani
bunu her yönüyle, ivmelenmiş yükler tarafından oluşan radyo dalgalarına benzetebiliriz.
Karadeliğin etrafındaki gazlar çekim etkisiyle sıkışıp ısınırlar ve radyo dalgalarından x-
ışınlarına kadar geniş bir aralıkta yüksek miktarlarda ışıma yaparlar. Gravitasyonel ışıma
yapması beklenen diğer şiddetli bazı gök olayları şunlardır; nötron-nötron, nötron-karadelik,
karadelik-karadelik gibi çift yıldızların birleşmesi, birinin diğerini yutması ve çarpışmasıdır.
Bunlar dışında gözlenmesi gerekenler, süpernova ve yıldız patlamalarında ve doğumlarında
ya da evrenin başlangıcında oluşan gravitasyonel ışımalardır.
Şekil 1.4. Karadeliksel uzay-zaman eğriliği.
Karadelik ve nötron yıldızı çiftleri birbirlerinin çekim alanına kapılmış ve birbirleri
etrafında dönen ikili sistemlerdir. Bir karadeliğin çekim alanına kapılmış maddenin
karadelikçe yutulmadan önce müthiş sıcaklık derecesine ulaştığı ve bu yüzden önemli
miktarda x-ışını yaydığı saptandı. Böylece bir karadeliğin varlığı, kendisi ışık yaymasa da
11
çevresinde bu tür icraat yarattığı için saptanabiliyor. Etrafa yayılan bu ışınım incelendiğinde,
bundan birçok bilgi elde edilebilir. Bunlardan en önemlisi ise ışığın tüm dalga boylarını
inceleyerek, belirli dalga boylarındaki salınım çizgilerini tespit etme yöntemidir. Bu salınım
çizgileri, kaynağın hangi elementlerden oluştuğu gibi bilgilerin yanında kaynağın hareketi ve
konumu hakkında de birçok bilgi verir. Örneğin kaynak gözlemciden uzaklaşıyorsa, ışınım
çizgileri uzun dalga boylu tarafa doğru yani kırmızıya doğru, eğer yaklaşıyorsa çizgiler kısa
dalga boylu tarafa doğru yani maviye doğru kayar. Bu ölçümler ile cisimlerin yaklaşık
uzaklıkları saptanabilir. Gözlemevleri, evrenin çok uzak köşelerinde bulunan, birbirine sıkı bir
şekilde bağlı olan ikili yapıları gözlemleyebilecek ve böylece evrenin genişlemesindeki
ivmeyi ölçme konusunda da yeni gelişmeler sağlayacaktır. Ayrıca karanlık madde ve karanlık
enerji kavramlarıyla ilgili bazı bilinmezliklere de ışık tutacaktır. İkili karadelik yapılarının
birleşme olayı evrendeki en şiddetli olağanüstü olaylar arasında yer almaktadır. Bu
birleşmeler esnasında etraflarında oluşan bozulmalar nedeni ile uzayın dokusunda
oluşturdukları dalgalanmalar (yani kütle-çekim dalgaları) yayınlanır. Bu sistemler güçlü
gravitasyonel dalgalar oluşturdukları için, Einstein’ın gravitasyonel alan teorisinin test
edilmesi ve kanıtlanması için idealdir.
1916’da Albert Einstein, genel görelilik teorisinin önemi konusunda bazı tahminlerde
bulunmuştur. Yani günümüzden yaklaşık bir asır önceleri bu teoriyi ortaya koyduğunda,
sonuçlarını da hemen hemen tahmin edebiliyordu. Einstein’a göre, gravitasyonel dalgaların
doğrudan tespiti, modern bilimin sorularına açıklık getirecek en önemli ve en temel adımdır.
Gravitasyonel dalga gözlemleri genel görelilik teorisinin doğrulanabilirliğinden daha başka
birçok sonuca sahip olacaktır. Örneğin, evrenimizin oluşumunun ilk dönemlerine bir göz
atmak olası hale gelecektir. Böylece büyük patlamadan sadece 380000 yıl sonrasındaki bir
zamandan evrenimize ait bazı bilgiler bize ulaşabilecek ve bu sayede, evrenin geçmişte saklı
kalan daha eski tarihli devirleri anlaşılır hale gelecektir. Evrenin ilk zamanlarına ait,
doğrulanmamış ve tecrübe edilmemiş birçok değişik teori bu sayede doğrulanacaktır. Hatta
daha da geriye gidebilecek ve büyük patlamayı takip eden ilk trilyonlarca saniyelere kadar
gözlem yapma olanağı sağlayacaktır. Evrenimizin oluşumunu düşünürsek, büyük patlamanın
saniye sonralarında (yani yaklaşık 1trilyon saniye sonrası) çekirdekler oluşmuş
durumdadır. Eğer ölçülebilirse evrenimizin ilk şişme anına ( s) kadar olan kısmı da
anlaşılacaktır. Bu kadar eskiye yönelik ölçüm yapmak bize evrenimiz hakkında yeni bilgiler
verecektir. Bu nedenle gravitasyonel dalga astronomisi ile tamamen yeni bilim ve araştırma
alanlarına ulaşabilir hale gelinecektir.
12
BÖLÜM II
GRAVİTASYONEL DALGALARIN GÖZLENMESİ
1. Gravitasyonel Dalga Deneyleri
Gravitasyonel dalga gözlemleri Weber’den (1960) bugüne kadar pek çok deney grubunun
ilgisini çekmiştir. Birinci kuşak dedektör diye sınıflandıracağımız, dar bir frekans aralığında
çalışan çubuk şeklindeki alüminyum antenlerle yapılan deneyler, hiç bir zaman istenilen
hassaslığa ulaşamadı. Bunun nedeni, gravitasyonel etkileşmenin çok zayıf olmasıdır.
Şekil 2.1. Gravitasyonel dalga gözlemleri için kullanılan ilk antenler
Bu nedenle, teknolojinin de gelişmesi ile birlikte gravitasyonel dalga gözlemi için gereken
hassaslıkta yeni antenler geliştirildi. Bunlar L tipi lazer antenleridir (lazer interferometreleri).
Aslında bu tip antenler yeni değildir. İlk olarak Michelson-Morley (1887) tarafından, ışığın
farklı yönlerde hızının aynı olup olmadığını anlamak amacıyla kullanılan bu düzeneği,
bugün gravitasyonel dalga anteni olarak kullanan pek çok gözlem grubu bulunmaktadır.
Günümüzde hala çalışmalarını sürdüren bazı gözlem gruplarını şöyle sıralayabiliriz;
⋄ AIGO - Avustralya
⋄ GEO600 – İngiltere ve Almanya
⋄ LIGO - USA
⋄ TAMA300 - Japonya
⋄ VIRGO – Fransa, İtalya ve Hollanda
13
Bu gruplar aralarında bir ağ kurdular ve yaptıkları bu ortak projeler kapsamında dünya
çapında yeni bir işbirliği oluşturdular. Ortak çalışmalarına birkaç yıl önce başladılar ve halen
iki projeyi birlikte yürütmektedirler. Bu projelerden birisi, yeryüzünde ölçümlerini sürdürecek
olan “Einstein Gravitasyonel Dalga Teleskopu” dur. Bir diğeri ise uzaya gönderilecek olan
“LISA İnterferometresi” dir.
2. Gravitasyonel Dalga Dedektörlerinin Çalışma Prensibi
Gravitasyonel dalgalar, içinden geçtiği her şeyi titreştirir.
Fakat bu titreşimler çok küçüktür. İnterferometrenin iki uzun
kolundaki aynalar arasında yansıtılan lazer ışınları, bu zayıf
titreşimleri ölçmek için kullanılır. Fakat bu ölçüm
göründüğü kadar kolay değildir. Böylesine zayıf titreşimleri
ölçebilmek için, olabilecek en hassas dedektörler
yapılmalıdır. Dedektörlerin hassasiyeti, aynaların çok iyi olmasına, lazerlerinin çok kusursuz
ve güçlü olmasına, kullanılan malzemelerin özelliklerinin iyi tanınıyor olmasına, en yüksek
vakum sistemleri ve en iyi titreşim izolasyonlarının kullanılıyor olmasına bağlıdır.
Dedektörler, birbirleri ile 90° açıda kurulmuş vakumlu iki uzun borudan oluşmuştur.
Kolların iki ucunda aynalar bulunmaktadır. Kesişim noktasında da 45° lik açı ile yerleştirilmiş
yarısaydam bir levha
bulunmaktadır. Işık kaynağı
bu levhaya 45° lik bir açıyla
ışın demeti gönderecek
şekilde konumlandırılmıştır.
Diğer köşede de girişim
deseninin yansıyacağı bir
perde bulunmaktadır.
Aynaların levhaya olan
uzaklıkları eşit alınarak iki
demet arasındaki yol farkı
sıfır olacak şekilde ayarlanır.
Şekil 2.2. Michelson Morley İnterferometresi
14
Lazer çok düşük frekanslı ve monokromatik (tek renkli) ışık demeti gönderir. Işık ortadaki
yarısaydam aynadan yapılmış dalga platformuna gelir. Böylece ışığın yarısı bir koldan, diğer
yarısı da diğer koldan gider. Kolların en uç noktalarındaki saydam olmayan aynalara çarpan
ışınlar hiç sapmaya veya bölünmeye uğramadan geri yansırlar ve ortadaki dalga platformuna
geri gelirler. Daha sonra ekrana yansırlar ve girişim deseni oluştururlar. Her iki ışın da
birbiriyle aynı ve tek renkli ışığa sahip olduğu için üst üste gelerek yapıcı bir girişim deseni
oluşturur.
Şekil 2.3. Yapıcı ve yıkıcı girişim deseni
Dedektörün içinden geçen bir gravitasyonel dalga eş zamanlı olarak ilerleyen bu iki ışın
demetini etkiler. Gravitasyonel dalgalar artı ve çarpı olmak üzere iki kutba sahiptir ve
içlerinden geçtikleri tüm maddeleri belirli kiplerde titreştirirler. Işın demetinden bir koldaki
büzülürken aynı anda diğer koldaki gerilir. Bu gerilme ve büzülme kollar arasında sürekli
olarak devam eder. Kollar arasındaki bu uzunluk farklılıklarının oluşumu, eş zamanlı ilerleyen
aynı dalgaboyuna sahip ışınların aynı anda perdeye yansımasını engeller. Böylece, oluşan
girişim deseninden gravitasyonel dalganın varlığını gözlemleyebiliriz. Ancak burada yine
aynı sorunlarla karşılaşıyoruz; ses dalgaları ve yer kabuğundaki titreşimleri gravitasyonel
dalgalardan ayırt edebilme sorunu! Bu sorunun önüne geçebilmek için dedektörlerde vakum
sistemleri ve titreşim yalıtımı sistemleri olabildiğince üst düzeyde kullanılmaktadır. Bunun
yanında, gravitasyonel dalgaların etkilerinin çok küçük mertebelerde olması nedeniyle
interferometrenin kol uzunluklarının olabildiğince fazla olması gerekmektedir. Böylece,
gerilme ve büzülme oranlarının daha fazla olması sağlanır ve yol farkı daha büyük olur. Bu
sayede girişim deseninde daha net gözlem yapılabilir.
15
3. Gravitasyonel Dalga Gözlemevleri
3.1. GEO600 İnterferometresi
Şekil 2.4. GEO600 İnterferometresinden bir görünüş
1970’lerde iki Avrupalı grup, lazer-interferometrik gravitasyonel dalga tespiti için
araştırmalar başlattı. 1975’te Münih’teki Max Planck Enstitüsü - Astrofizik Bölümü
çalışmalara, kol uzunluğu 3m olan bir prototip interferometre ile başladı. Bu çalışmanın
ardından 1983’te Max Planck Enstitüsü – Kuantum Optik Departmanı da, kol uzunluğu 30m
olan bir prototip ile deneylerine başladı. 1977’de Glasgow Üniversitesi Fizik ve Astronomi
Bölümü benzer araştırmalara başladı. 1980’de ilk çalışmaları olarak 10m uzunluklu bir örnek
interferometre ile deneylerini sürdürdüler. 1985’te Garching grubu İngiliz gruba 3km kol
uzunluğuna sahip büyük bir interferometre inşa etmek için ortaklık teklif etti. Bu iki grup
1989’da çalışmalarını birleştirdiler ve böylece GEO Projesi doğmuş oldu. Kuzey
Almanya’daki Herz Dağları proje için ideal bir mevkiiydi. Fakat bununla birlikte finansal
problemlerden dolayı projeye parasal kaynak sağlanamadı. Böylece 1994’te GEO600 adında
daha küçük bir dedektör fikri ileri sürüldü.
GEO600 dedektörü 600m kol uzunluğuna sahip olacak ve Hannover yakınlarında geniş
bir ovada inşa edilecekti. Bu İngiliz-Alman ortaklığı ile ortaya konulan gravitasyonel dalga
dedektörü 1995’in Eylül ayında başladı. 2001 yılında Max Planck Enstitüsü-Gravitasyonel
Fizik Bölümü yani diğer adıyla Albert Einstein Enstitüsü (Potsdam’da), Max Planck
Enstitüsü-Kuantum Optik Bölümünün Hannover şubesini aldı ve 2002’den beri dedektör,
Albert Einstein Enstitüsü–Gravitasyonel Fizik Merkezi ve Hannover-Leibniz Üniversitesi
ortaklığında işletiliyor. GEO600 projesinin finansal desteği, Max Planck Enstitüsü, bilim ve
teknoloji araç-gereçleri kuruluşu (Amerika) ve Almanya tarafından sağlanmaktadır. Ayrıca
16
Max Planck Enstitüsü ve Hannover Leibniz Üniversitesi da çok büyük finansal kaynak
sağlamaktadır.
2002’den beri GEO600 ve LIGO dedektörleri tesadüfen benzer veriler elde etti. 2006’da
GEO600 hassas tasarımına ulaştı. Ama şimdiye kadar doğru olarak hiçbir sinyal tespit
edilemedi. Bir sonraki amaç, diğer faktörlerden kaynaklanan ses kirliliğini ayırt ederek daha
sağlıklı veriler elde etmektir.
Gravitasyonel dalga astronomisi tamamen yeni bir evren görüşü sağlıyor. Gravitasyonel
dalgalar; süpernovalar, karadelikler, pulsarlar, ikili sistemler ve kozmik radyasyon hakkında
bilgi verirler. Bunun yanında, ikili sistemlerin gözlenmesi, mesafeleri hakkında kesin karar
verilmesini sağlıyor. Bu sonuçla da Hubble katsayısının* daha kesin ve daha doğru olarak
belirlenmesi önem kazanıyor.
Şekil 2.5. Michelson Morley İnterferometresi Şekil 2.6. GEO600 İnterferometresinin
bir görünüşü
*(Hubble katsayısı; Edwin Hubble’ın “Genişleyen Uzay” teorisinde öne sürülmüştür. Bu
düşünceye göre, galaksiler birbirlerinden giderek artan bir hızla uzaklaşmaktadırlar.
Uzaklaşma hızındaki bu artış, galaksiler arasındaki uzaklıkla orantılıdır. Bu orantı Hubble
katsayısını verir. H=
)
17
3.1.1. GEO600 Teknik Ayrıntıları
Kol Uzunluğu: 2x600m
Yönlendirme: NNW (a VJ Engineering Company) and ENE ( Engineering Education)
Boru Çapı: 60cm
Lazer Tipi: Nd-YAG lazer-1064 nm
Lazer Gücü: 1064 nm-10W
Güç Dönüşümü: 10 kW’ a kadar
Optik: 25 cm çapında erimiş-silis aynalar
Sinyal Dönüşümü: 1000 kata kadar
Frekans Aralığı: 50 Hz-1,5 kHz
Band Genişliği: >60 Hz (Sinyal Dönüşüm faktörüne bağlı olarak)
Vakum: < mbar
Hassaslık: Band genişliğine bağlı olarak h~ … , h~
3.1.2. GEO600 Hassasiyeti
“Hassasiyet eğrisi” sesin
frekansını verir. GEO600’ün
hassasiyeti, band genişliğine, band
genişliği ise sinyal dönüştürme
faktörüne bağlıdır. GEO600’ün
sinyal dönüşümü özellikle ses
limitlerinin değişiminden dolayı
oluşan spektral karakteristiklerin
değişimini verir.
Şekil 2.7. GEO600 Hassasiyet grafiği
18
Ses kaydeden cihazlarda, cihazın kaydettiği en düşük ya da en yüksek frekanslar
arasındaki bölge ses bandı olarak bilinir. Sinyal dönüşüm bölgesini geniş ya da dar band
aralığında seçebiliriz. Bunu da ayna yansımaları ile yaparız. Maksimum hassasiyetteki orta
frekans, sinyal dönüşüm aynası kaydırılarak istenen frekansa ayarlanabilir.
3.1.3. GEO600 Optik Planı
Deney düzeneğinde iki adet gözlem odası bulunmaktadır. Bu gözlem odaları bütün
titreşimlere karşı izole edilmiş durumdadır. Tüm sinyaller bu odalardaki düzeneklere gelir ve
oradaki sinyal dönüştürücülerden geçerek simülasyonu yapılır ve gerekli gözlemler
gerçekleştirilir. Açık mavi ile gösterilen kısımlar optik parçalardır. Kırmızı çizgiler giden ve
yansıyan ışın demetleridir. Koyu kırmızılar ise yoğun ışın demetlerini göstermektedir.
Şekil 2.8. GEO600 Optik Planı
19
3.2. TAMA300 İnterferometresi
1995 yılında Japonyalı bilim adamları
TAMA300 adını verdikleri lazer
interferometrik gravitasyonel dalga
dedektörü projesini başlattı. TAMA300
dedektörü Tokyo Üniversitesinin bir
projesidir ve Mitika kampüsünde
kurulmuştur. Dedektör 300m kol
uzunluklarına sahip olarak inşa edildi. En
hassas biçimde tasarlandı ve teknolojik
olarak en üst düzey araç gereçler kullanıldı.
Dedektörün inşası 1999 yılında
tamamlanarak en hassas düzeye getirildi ve
ölçümlerine başladı.
Şekil 2.9. TAMA300 İnterferometresinden
bir görünüş
Bu proje, diğer gravitasyonel dalga dedektörleri ile işbirliği içinde bazı ölçümler yaptı.
Fakat istenilen düzeyde dalga tespiti henüz yapılamadı. Çeşitli problemlerden dolayı
Gravitasyonel dalgaların varlığı bir türlü kanıtlanamıyordu. Bu problemler, deney ortamında
bulunan dış ortam gürültüsüydü. Bir de bunun yanında dedektörün bazı yetersizlikleri de göz
önüne geldi. Bunlardan en önemlisi kol uzunluklarının yeteri kadar uzun olmamasıydı.
TAMA300 ölçümlerine devam
ederken diğer bir yandan da daha
büyük bir dedektör yapma çalışmaları
başladı. Bu dedektör de yine Tokyo
üniversitesi önderliğinde sürdürülen
Large Cryogenic Gravitational
Telescope (LCGT) dir. Bu dedektör
3km kol uzunluğuna sahiptir. İnşası
ve iyileştirme çalışmaları halen
devam etmektedir.
Şekil 2.10. LCGT’nin bir resmi
20
3.3. AIGO İnterferometresi
Avustralya’lı gravitasyonel dalga dedektörü AIGO, 1990’lı yılların başında güney
yarımkürede kurulan ilk ve tek gözlemevidir. AIGO’nun yapımına başlandığında diğer
dedektörler henüz proje aşamasındaydı. Bu nedenle ilk kurulan gravitasyonel dalga
dedektörüdür. Ayrıca 5 km kol uzunluğuna sahip olması sebebiyle en uzun dedektör sıfatını
da taşımaktadır.
Avustralya Ulusal Üniversitesi ve Batı Avustralya Üniversitesi, bu yıllarda araştırma
programlarına başladılar ve üniversitelerinin laboratuarlarını geliştirmeye, daha teknolojik
donanımlara sahip olmaya çaba gösterdiler. Çünkü yapılmak istenilen proje daha hassas
donanımlar gerektiriyordu. Daha sonra “Avustralya Gravitasyonel Dalga Araştırması Birliği”
kuruldu. Çalışmalar hakkındaki kapsamlı bilgiler burada toplanıyor, finansal kaynaklar
buradan yönetiliyordu. Birçok büyük kuruluş projenin gereksinimlerinin karşılanması için
yüksek miktarlarda maddi kaynak sağladı. 2000 yılında AIGO gözlemlere açıldı ve Amerikalı
LIGO dedektörü ile birlikte eşzamanlı çalışmaya başladılar. Kısa bir süre sonra VIRGO da bu
işbirliğine katıldı.
Şekil 2.11. LIGO, VIRGO ve AIGO dedektörlerinin ortak verileri sonucu oluşturulmuş grafik
21
Şekil 2.12. AIGO interferometresinin planı (titreşim izolasyon sistemleri, mercek ve ayna
sistemleri, yüksek güçlü bir lazer, 5km uzunluğunda vakumlu borular.)
Şekil 2.13. Laboratuardan bir görünüş.
22
3.4. LIGO İnterferometresi
1974 yılında iki Amerikalı astrofizikçi Joseph Taylor ve Russel Hulse, Massachusetts
Üniversitesinde çalıştıkları süre içerisinde yaptıkları bir çalışmada radyo dalgalarını
incelerken tesadüfen bizim galaksimize ait yeni bir pulsar (PSR B1913+16) keşfettiler. Bu
keşifle, gravitasyonel dalga çalışmaları için olanaklar yarattıkları düşünülerek 1993 yılında
Nobel Fizik Ödülüne layık görüldüler.
Yıldızların hareketi sonucu salınan
titreşimler çok düzenli ve süreklidir ve
yayıldığı kaynak yakınında yoğunlaşmıştır.
Hulse, Taylor ve diğer araştırmacılar genel
görelilik ilkesini doğrulamak ve gravitasyon
radyasyonunun varlığını göstermek için test
amacıyla bu ilk pulsar çiftini kullanmışlardır.
Bu keşif gravitasyonel dalga gözlemleyebilme
isteğini biraz daha arttırmış oldu.
Şekil 2.14. Bir pulsar (takımyıldızı) fotoğrafı
Bunun hemen ardından 1994 yılında LIGO teleskop projesi başlatıldı. Teleskop
Amerika’da iki yerde kurulmuştur. Bunlardan biri Washington’da diğeri ise Livingston’da
bulunmaktadır. Yapımı 1999 yılında tamamlanmıştır. Bünyesine dünya çapında 800 den fazla
çalışan bulunmaktadır. İnterferometrenin kol uzunlukları 4km’dir ve kollar 1,2 metre
çapındadır. Lazer ışınlarının ilerleyeceği tüplerdeki basınç mbar civarındadır.
23
Şekil 2.15. LIGO İnterferometresinden bir görünüş.
3.5. VIRGO İnterferometresi
VIRGO gravitasyonel dalga dedektörü, İtalya-Fransa ve Hollanda ortaklığında kurulmuş
bir projedir. Yapımına 1995 yılında başlanıp 2003 yılında sona erdirilmiştir. 3km kol
uzunluğuna sahip olarak inşa edilen dedektör, İtalya’da Pisa yakınlarında kurulmuştur.
Bünyesinde çalışan birçok araştırmacıyla birlikte 2003’den beri deneylerine devam
etmektedir. Bu yılların başından itibaren diğer tüm dedektörlerle birlikte ortak bir çalışma
sürdürmekte ve çalışmalarını sürekli olarak yayımlamaktadırlar.
Şekil 2.16. VIRGO Gözlem evinin bir fotoğrafı
24
4. Dünya Çapındaki Şebeke
Gravitasyonel dalga araştırması evrensel bir çalışmadır. Bu kapsamda dünya çapında bir
çok araştırma grubu büyük bir işbirliği içindedirler. GEO600, LIGO, VIRGO ve TAMA300
gibi ekipler aralarında bir ağ oluşturarak ilk gözlemlerini aynı zaman aralıklarında 2002 ve
2003 başlarında yaptılar. Aynı anda veri almanın pek çok yararı vardır. Bunların başında ise
kaynağın konumunun tespitindeki teknik kolaylıklar ve sonuçlara güvenilirlik gelir. Çünkü bir
gravitasyonel dalga kaynağının tespiti sadece farklı yerlerde kurulmuş ve eşzamanlı çalışan
birkaç interferometre ile mümkündür. Gravitasyonel dalgaların güvenilir tespiti için
dedektörlerin çalışmalarının uygunluk içinde olması gerekir. Eğer bu birbirinden habersiz
dedektörlerin sinyalleri tesadüfen birbirleri ile aynı olursa bazı sorunlar ortadan kalkmış
olacak, verilerin doğrularından emin olunabilecektir. Bu ekipler teknolojik araçlarını,
matematiksel işlem metotlarını, elde ettikleri çözümlemeleri ve verileri paylaşmaktadırlar.
Şekil 2.17. Dünya çapındaki işbirliği.
Gravitasyonel dalgalar hakkında tüm bilgileri elde etmek için en azından 4 dedektörün
verilerini kıyaslamak gerekir. Bu nedenle Amerikan, Alman, İngiliz, İtalyan, Fransız ve
Hollandalı bilimsel araştırma ekipleri çok uzun bir zamandır çalışmalarını birlikte
yürütmektedirler. Bu bilimsel işbirliğinin üyeleri diğer gravitasyonel dalga dedektörleri ile
aynı anda birkaç uzun vadeli veri elde etti. LIGO ve GEO600 ün aynı zamanda yaptıkları ilk
gözlem, Science1 (S1), bir gözlemden çok hem gruplar arası eşgüdümü sağlamak, hem de
aynı zamanda bir hassaslık ölçümü çalışmasıydı. S1’in sonuçları 2004’ün başlarında
yayımlandı. Her grup kendi deneyinin verilerini ve ölçüm hassaslığı’nda bu yayınlardan ilan
etti. Bu deneylerde gravitasyonel dalga gözlenmesi beklenmiyordu ve neticeler de beklendiği
gibi bu yönde oldu. Science gözlemleri devam etmektedir.
25
5. Einstein Gravitasyonel Dalga Teleskopu
Gravitasyonel dalga dedektörleri sürekli bir evrim içindedir. Birinci kuşak dedektörlerin
bir sonraki gelişmiş düzeye yükselmeleriyle ikinci kuşak dedektörler ve daha sonra da üçüncü
kuşak dedektörler geliştirildi. Hala da gelişim süreci devam etmektedir. Einstein teleskop
projesi, üçüncü kuşak gravitasyonel dalga ölçümleri adına önemli bir adımdır. Bu proje 5
Mayıs 2008 tarihinde başlatıldı ve 4 Temmuz 2011’de tamamlanarak gözlemlerine başlaması
planlanıyor. Ancak bu proje akıllara şu olası sorunları getiriyor; gerekli yerleşim alanı, altyapı
sistemleri, gelişmiş teknolojiler ve ayrıca son olarak da toplu bir bütçe ihtiyacı.
Bu üçüncü nesil gözlemevi, günümüzdeki dedektörlerden daha hassas olmayı amaçlıyor.
Dünya üzerinde bir yerde kurulacak olan bu teleskop ile 1Hz ve 10kHz arasındaki bütün
frekanslarda ölçüm yapmayı amaçlıyorlar.
26
6. LISA İnterferometresi
Şekil 2.18. LISA İnterferometresinin uzaydaki temsili bir resmi
1990’lı yıllarda başlatılan gravitasyonel dalga gözlemevi projeleri, Dünya’nın her
köşesinde yaklaşık 20 yıllık bir süreç içerisinde çağın en teknolojik sistemleriyle birlikte
sürekli bir evrim içinde geliştirilerek donatılmış olmalarına rağmen henüz doğru bir gözlem
kaydedememiştir. Bunun sebebi daha önceki bölümlerde de açıkladığımız gibi; yerküre
üzerindeki diğer dalgalardan gravitasyonel dalgaları ayırt edememek ve deney düzeneklerinin
gravitasyonel dalgaları ölçebilecek oranda yeteri kadar büyük olmamasıdır. Ancak LISA
yeryüzünden çok uzaklarda, atmosfer dışında çalışacağı için bu dalga kirliliğinden bağımsız
bir ortamda daha sağlıklı ölçümler alacaktır. Ayrıca tasarımı ve hassaslığı ile de yeryüzündeki
düzeneklere göre daha avantajlı bir durumdadır.
LISA (Laser Interferometer Space Antenna), ESA
(European Space Agency)/NASA bünyesinde ve tüm
Dünya araştırmacılarının katılımıyla gerçekleştirilen
bir projedir. LISA için ilk çalışmalar 1998 yılında
ELITE (European LIsa TEchnology Experiment)
isimli organizasyonla başladı. Geçici olarak LAGOS
(Laser Antenna for Gravitational-radiation
Observation in Space) adı verildi. Tasarımının
tamamlanmasının ardından yapımına ise 2002 yılında
başlanan antenin 2012’de uzaya fırlatılması
planlanmaktadır.
27
LISA interferometresi üç adet güçlü lazer kaynağından oluşmaktadır. Uzaya tek parça
halinde fırlatıldıktan sonra üç modül birbirinden ayrılıp yörüngeye yerleşecektir.Daha sonra
bu üç lazer kaynağı birbirlerine ışın demeti gönderecek ve Güneş’in çevresinde Dünya’nın
yörüngesinde dolanmaya başlayacaktır. Lazer kaynakları, aralarında 5000000 km uzaklık
bulunacak şekilde bir eşkenar üçgen oluşturacaktır. Bu uzunlukta bir ışın demetinin içinden
geçecek olan bir gravitasyonel dalganın etkisi büyük ölçüde gözlemlenebilir.
Şekil 2.19. LISA’nın yörüngesi ve şekli.
Şekil 2.20. LISA’nın Güneş etrafındaki bir yıllık hareketini temsil eden şekil. (Lisa uzay aracı
üç nokta ile temsil edilmiştir ve zayıf kırmızı çizgi ile gösterilen yörünge üç lazer
kaynağından herhangi birinin eliptik yörüngesidir.)
28
6.1. LISA PATHFINDER Teknolojik Yapısı
Şekil 2.21. LTP (LISA Technology Package) LISA teknoloji paketi
Şekil 2.22. LTP içindeki algılayıcı sistemin elektronik devresi.
29
Şekil 2.23. Algılayıcı sistem
Şekil 2.24. LISA’nın optik sistemi
30
Şekil 2.25. Optik sistemin bir fotoğrafı
Şekil 2.26. LISA PATHFINDER iletişim sistemi
31
BÖLÜM III
SONUÇLAR
Bu çalışmada da anlatılmak istendiği gibi, gravitasyonel dalgaların varlığı teorik olarak
biliniyor olsa da henüz gözlemlere yansımamıştır. Albert Einstein’ın genel görelilik teorisinin
test edilmesi ve kanıtlanması ancak bu gözlemlere bağlıdır. Einstein bunun önemi konusunda
uzun yıllar önce bazı tahminlerde bulunmuştur. Ancak o günden günümüze kadar olan süreçte
bir çok ilerleme kaydedilmiş olsa da, bugün sahip olduğumuz teknoloji gravitasyonel
dalgaların varlığını kanıtlamaya yetecek güçte değildir.