geçmişin kanı

15

description

Kan Günlükleri serisinin ikinci kitabı Geçmişin Kanı Ön Okuması

Transcript of geçmişin kanı

Page 1: geçmişin kanı
Page 2: geçmişin kanı

Kan Günlükleri - IIGEÇMİŞİN KANISAMANTHA YOUNG

1. Baskı: Şubat 2013ISBN:978-605-348-081-5

Yayınevi Sertifika No:12330

Copyright © SAMANTHA YOUNGBu kitabın Türkçe yayın hakları

Martı Yayın Dağıtım San. Tic. Ltd. Şti.’ne aittir. Yayınevinden izin alınmadan kısmen ya da tamamen alıntı yapılamaz,hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz.

MARTI YAYINCILIKMartı Yayın Dağıtım San Tic. Ltd. Şti.

Maltepe Mh. Davutpaşa Cd.Yılanlı Ayazma Sk.No:8 TOPKAPI/ZEYTİNBURNU/İSTANBUL

Tel: 0 212 483 27 37 - 483 43 13 - 483 13 30Fax: 0 212 483 27 38

www.martiyayinlari.com [email protected]

Orijinal Adı: Blood PastYayın Yönetmeni: Şahin Güç

Çeviren: Gülfem ÇırakEditör: Rose Mary Samanoğlu

Dizgi: Elif YavuzRedaksiyon: Özlem BaşpehlivanSon Okuma: Gamze Büyükkaya

Kapak: Yasin ÖksüzBaskı: Ezgi Matbaa

Yenibosna/İSTANBULTel: 0 212 452 23 02

Page 3: geçmişin kanı
Page 4: geçmişin kanı

.

Page 5: geçmişin kanı

Bu kitabı desteği,

inancı ve hiç bitmeyen teşviki için

teyzeme ithaf ediyorum.

Bu senin için Carol. Öptüm.

Page 6: geçmişin kanı

.

Page 7: geçmişin kanı

Bir asker gibi korkularını kucaklamak

ve katletmek için, bir başkaldırı yapmaktı

tek düşünebildiğim.

The Airborne Toxic Event

– Hep İstediğim Şey adlı şarkıdan

Page 8: geçmişin kanı

.

Page 9: geçmişin kanı

ÖNSÖZ

Uçuş

Kutsanmışların kanları duvarlara, sandalyelere sıçra-

mış ve yerde bir göl oluşturmuştu. Fantastik bir çizgi ro-

mandan fırlamış bir görüntüye benziyordu. Bu bir katliamdı.

Stellan?!

Çikolata gözlü savaşçı ve Celine’i öldüren adam, Eden’ı

korumak için onun yanına gelirken Eden kendisini sıkıca

tutan ve kapıya doğru sürüklemekte olan Noah’yı itti. O sı-

rada yanlarına kestane rengi saçları olan güzel bir kadın da

gelmişti.

“Hayır!” Eden onlardan uzaklaşmaya çalıştı. “Stel-

lan!” diye haykırdı.

Dövüşmekte olan ağabeyini gördü. Eden bağırdığında

Stellan başını ona doğru çevirmişti.

Eden’dan sadece bir yaş daha büyük gözüken, sarı saç-

ları atkuyruğu yapılmış kadın bir savaşçı, dikkatinin dağıl-

masını fırsat bildi.

“Eden!” diye bağırdı Stellan, bu minyatür savaşın orta-

sında çırpınıp dururken kadın savaşçıdan başka yöne döne-

rek.

9

Page 10: geçmişin kanı

“Eden yapma!” Noah onu geri çekmeye çalıştı.

“Stellan!” Eden, elini ona doğru uzattı. Kılıç Stellan’ın

başının arkasına doğru inerken Eden’ın gözleri büyüdü.

“Stellan hayııır!”

Ama çok geçti.

Kılıç, Stellan’ın kafasını kestiğinde, kanı kafasının yarı-

sıyla birlikte havaya fışkırdı.

Eden’ın göğsü ıstırapla parçalandı ve dizleri büküldü.

Kendisini saran ve ayağa kaldıran kolları hissetti ve odadan

dışarı çıkartılırken ağabeyinin cesedi görüş alanından çıktı.

Eden gözlerini kırparak gözyaşlarının akmaması için

uğraştı, boğazındaki yakıcı ve boğucu his yutkunmasını en-

gelliyordu. Ağabeyinin ölümü o günden beri gözünün önün-

de tekrar tekrar canlanıyordu. Görüntüyü durdurmak, başa

sarmak ve adını haykırıp da ağabeyinin dikkatini dağıtmak

yerine başka bir şey yapmayı diliyordu. Neden onun yerine

Teagan ölmedi ki? diye düşünüyordu çaresizce. Kuzeni bu

dünyadaki en aşağılık pislikti ama her nasılsa sağ salim

kurtulmayı başaran tek kişi olmuştu. Burnu bile kanama-

mıştı. Ryan, Celine ve Stellan’ın ölmesi onun umurunda bile

olmazdı; öyle bir tip değildi.

Eden suratını astı. Bu bir paranoyaydı, farkındaydı ama

penceresinden görünen o büyük bulut Teagan’ın alaycı sırıt-

masını çağrıştırıyordu. Kısık sesle homurdandı ve Cyrus’ın

özel jetinde karşısındaki koltukta oturmakta olan Valeria’nın

boğazını temizlemesini duymazdan geldi.

“Her şey yolunda mı Eden? İlaç gerekiyor mu?”

10

Samantha Young

Page 11: geçmişin kanı

Eden yoğun ruh yiyici avlama ve öldürme programının

arasında zaman ayırıp yurt dışına giderken kendisine eşlik

eden savaşçıya bakmadan başını iki yana salladı. Valeria’nın

bahsettiği ilaç, Eden’ın ruhlara olan açlığını hafifleten ilaçtı.

Ruh yiyici olmak berbat bir şeydi.

Derin bir soluk aldı ve her taraftan sarmaşık gibi kendi-

sine doğru uzanan tatlı ruhları zihninden uzaklaştırarak başı-

nı yumuşak deri koltuğa dayadı. Biri yetmezmiş gibi bir uça-

ğın içinde üç tane Ahkh ruhuyla mahsur kalmıştı. Edinburg’a

yeterince hızlı gidemiyorlardı.

Altı ay önce birileri ona Noah Valois’le tanışmanın aile-

sinin ölümüne ve inanılmaz bir mirasın keşfine yol açacağını

söyleseydi onlara alaycı bir şekilde sırıtır ve, “Benim etra-

fımdaki oksijeni emebileceğinizi size kim söyledi?” der gibi

bir bakış atardı.

Fakat şu işe bakın ki buradaydı.

Gözlerini hafifçe açan Eden, karşısında oturmuş, Soğuk-

kanlılıkla’yı tekrar okumakta olan Noah’ya gizlice baktı.

Kalbinin daha hızlı atmasını göz ardı etmeye çalışarak, hu-

zursuzlukla dudaklarını büktü ve gözleri Noah’nın güçlü yü-

züne ve zarif fakat erkeksi ellerine daldı, ki o eller bir adamı

iki saniyede öldürebilirdi. İçinden kızgınlıkla söylendi. Noah

o kahrolası kitabı kasten okuyordu; onu arkadaşlıklarının ilk

günlerinin hatırasıyla etkilemeye çalışıyordu.

Eden’ı yumuşatmanın yolu Soğukkanlılıkla’yı (geçtiği

çetin sınavı düşününce gerçekten uygunsuz bir kitaptı bu)

ona zorla okutarak arkadaşlıklarını ustalıkla idare ettiğini ve

11

Geçmişin Kanı

Page 12: geçmişin kanı

onun okumakta olduğu manga dergisini beğenmiş gibi yaptı-

ğını hatırlatmak değildi.

“Daha önce yalan söylemiştim,” dedi öfkeyle. Onun so-

luk menekşe rengi gözlerini kitaptan kendi üstüne çekmişti.

Noah bir kaşını kaldırarak baktı, Eden’ın onunla konuşmaya

tenezzül etmesine çok şaşırdığı açıktı.

“Ne hakkında?”

Noah’nın kalın, gür sesini duyunca omurgasında oluşan

ürpertiye aldırmamaya çalıştı. Noah’da mükemmel bir sunu-

cu sesi vardı. Melodik, sıra dışı ve tamamıyla büyüleyici bir

ses. Bu yüzden ondan nefret ediyordu. “Kitap hakkında.

Berbat bir kitap o.”

Noah ona inanmadığını gösteren bir bakış attı. Eden’ın

huysuzluk yaptığını biliyordu. “Ben Naruto hakkında yalan

söylemedim ama. Onu gerçekten sevdim.”

Eden dudak büktü. “Yaa, tabii.”

“Eden…”

“Noah, yeter,” diye aralarına girdi Valeria. Eden bu antik

savaşçıya bakmak için başını çevirdi. Valeria siyah gözleri

ve koyu kahverengi saçları olan, uzun boylu, uzun bacaklı,

egzotik bir kadındı. Aşağı yukarı iki bin yaşındaydı ve Çem-

ber adındaki Ankh Savaşçıları Yetkilileri Heyeti’nin on

ölümsüz üyesinden biriydi. Çember sadece kendilerini değil,

kardeşleri olan, onlar olmazsa Ankhların da var olamayaca-

ğı –ve daha çok nüfusa sahip olan– ölümlü Neith Savaşçıla-

rını da yönetmek ve düzeni sağlamakla görevliydi. Bir Ankh

Savaşçısı’nı sadece bir Neith doğurabilirdi. Bebeğin bir An-

12

Samantha Young

Page 13: geçmişin kanı

kh olduğu vücudunda her Ankh’ta bulunan ankh* şekilli do-

ğum lekesi sayesinde anlaşılıyordu. Bebek hemen Çember’e

teslim ediliyor ve Ankhlardan bir aileye kendi çocuklarıymış

gibi büyütmeleri için veriliyordu.

Eden’a gelince, ahlaksız ve kötü bir ruh yiyici olan ba-

bası Ryan, onun bir Ankh Savaşçısı olan annesi Merrit’i ka-

çırmış ve tecavüz etmişti. Bunun sebebi bir yerlerde okuduğu

aptalca bir hikâyeydi. Buna göre bir ruh yiyici, normalde

çocuk sahibi olamayacak bir Ankh’ı hamile bırakırsa, ancak

çok güçlü savaşçıların yenebileceği bir ruh yiyici çocuğa

sahip olabilirdi. Kendi küçük, süper ruh yiyici ırkını oluş-

turmak isteyen Ryan, deneyini gerçekleştirmek için Merrit’i

kullanmış ve başarılı olmuştu. Merrit hamile kalmıştı ama

sonra kocasına kaçmayı başarmıştı. Fakat Ryan onu bulup

karnını keserek bebeği almış ve ölümüne sebep olmuştu.

Ryan’ın evine götürüp yetiştirdiği bebek, “Umulmayan” de-

nilen efsanevi melez çocuktu. Eden’dı. Eden, Umulma-

yan’dı. Tabii ki o bütün bunları Noah altı ay önce okuluna

gelip onunla sahte bir arkadaşlık kurmadan, onun kalbini kır-

madan ve hayatını mahvedip onu Ankhlara teslim etmeden

önce bilmiyordu.

Son kısım için Noah’ya kızamazdı gerçi.

Eden’ın gözleri Valeria’nınkilerle birleşti ve bakışlarıyla

anlamlı bir bağ kurdular. Binlerce yıl önce Valeria da bir

13

Geçmişin Kanı

----------------------------------------------------------------------------

* Haç işaretine benzeyen, “T” harfinin üzerine oturtulmuş küçük bir dai-reden oluşan, en yaygın Antik Mısır sembolüdür. “Nil’in anahtarı” olarak dabilinir. (ç.n.)

Page 14: geçmişin kanı

Umulmayan’dı fakat Eden’ın koruyucusu Cyrus, açlığı ve

ruh yiyici mirasını yok edecek ve Umulmayan’ı safkan bir

Ankh’a dönüştürecek bir tedavi bulmuştu. Tedavi kanın ken-

disiydi. Umulmayan’ın insan soyunun kanı.

“Ben bir şey yapmıyorum,” dedi Noah sertçe. “Benimle

konuşan o.”

“Ah lütfen.” Eden gözlerini devirdi.

“Eden!”

Gürleme şeklindeki uyarı, pilot kabininin kapı eşiğin-

den gelmişti. Eden başını kaldırdı ve Cyrus’ın ayıplayıcı ba-

kışlarla ona kaşlarını çattığını gördü; onun Noah’yı kasıtlı

olarak kızdırmaya çalıştığını biliyordu. Sadece iki haftadır

tanışıyorlardı fakat Cyrus onun hakkında –her ne kadar

Noah kadar olmasa da– herkesten çok şey biliyormuş gi-

biydi. Cyrus bunun nedeninin annesi Merrit’e çok benzemesi

olduğunu söylemişti. Merrit, Cyrus’ın karısıydı.

Şimdiyse Eden’ın koruyucusuydu.

Bir bakıma Eden ondan daha iyi bir koruyucuya sahip

olamazdı. Cyrus, Hükümdar’dı. Çember’in lideri ve tüm sa-

vaşçılar arasındaki en yüksek otoriteye sahip olan kişiydi. O,

Eden’dan hemen hemen iki bin beş yüz yaş büyüktü ve bu

muhtemelen onu, Eden’ın hiç tanışmadığı, Ankhların en yaş-

lısı olan Darius adındaki bir adam dışında, gezegendeki en

güçlü kişi yapıyordu. Darius, Hükümdarlık makamını Cy-

rus’a devretmişti çünkü siyasi işlerden bıkmıştı ve ruh yiyici

avlamak istiyordu. Eğlenceli bir adama benziyordu.

“Eden hiçbir şey yapmadı,” diye araya girdi Valeria.

14

Samantha Young

Page 15: geçmişin kanı

Sonra ayaklarını deri koltuktan indirerek Cyrus’a yer açtı.

“Noah’yı kızdırmaya çalışıyor.”

Eden dudağını ısırdı, yanakları kızarmıştı. Bu adamın

yanındayken bir şeylerden paçayı sıyırması zor olacaktı.

“Kızdırmıyor, ben iyiyim,” diye ısrar etti Noah. Eden

ona bakarak homurdandı ve Noah omuz silkti.

“Eden, ilaca ihtiyacın var mı?” diye sordu Cyrus arka-

sına yaslanarak. “Saatlerdir uçaktayız.”

“Daha yaklaşmadık mı?”

“Bir saat kaldı.”

İyi. Kahrolası uçaktan inmek için sabırsızlanıyordu. Bu,

uçağa ilk binişiydi fakat gerçeği söylemek gerekirse, hisset-

tiği heyecanlı mutluluk ilk iki saatten sonra çabucak yok olu-

vermişti. Jetin içi genişti ve etrafta dolaşabiliyordu ama yine

de altı saattir şişko ve şık bir tüpün içinde hapsolmuş gibi

hissediyordu. Sadece bir saat kalmıştı. Sonra İskoçya’da ola-

cak, Neith ailesiyle tanışacak ve soylarının en büyüğünün

kanı damarlarına verilecekti. Bu, onun ruh yiyiciden Ankh’a

dönüşümünün başlangıcı olacaktı. Fakat bundan önce, ona

kendilerini alması için yalvaran insan ruhlarını geçmesi ge-

rekiyordu.

“Eden?”

Eden dudağını ısırıp başını salladı. “Evet, ilaca ihtiya-

cım var.”

15

Geçmişin Kanı