Eyüp Mert 20131057010

12
Halka ve Olaylara TERCÜMAN Gazetesi Örneği Eyüp Mert / 20131057010 / Medya ve İletişim Medya ve Siyaset Kıbrıs Barış Harekâtı’nda Türk Medyasının Tutumu Üzerine Bir İnceleme Öğr. Gör. Deniz Yeşil 22.01.2016

Transcript of Eyüp Mert 20131057010

Page 1: Eyüp Mert 20131057010

Halka ve Olaylara TERCÜMAN Gazetesi Örneği

Eyüp Mert / 20131057010 / Medya ve İletişim

Medya ve Siyaset

Kıbrıs Barış Harekâtı’nda Türk Medyasının Tutumu Üzerine Bir İnceleme

Öğr. Gör. Deniz Yeşil22.01.2016

Page 2: Eyüp Mert 20131057010

Önsöz:

Medya ve Siyaset dersi final ödevi çerçevesinde yaptığım araştırma ile Türkiye tarihini ve siyasetini derinden etkileyen bir konuya değineceğim. Araştırmam; Halka ve Olaylara Tercüman Gazetesi’nin 16 Temmuz 1974 tarihli sayısından, 11 Eylül 1974 tarihli sayısına kadar olan bölümü kapsıyor. Bu tarih ve kaynak bağlamında Kıbrıs Barış Harekâtı’nı, TSK kod adı ile Atilla Harekatını1, harekât öncesinde, sırasında ve sonrasında olmak üzere üç ana başlıkta ele alacağım. Bu ana başlıklar altında savaş haberleri, yurt içi ve yurt dışı siyasi haberlerin yansımaları, haberlerin gazetede kapladığı yer ve alanı, bu gibi hassas süreçlerde seçilmesi daha kolay olan algı yönetimi çalışmalarını inceleyeceğim.

Ada Tarihine Kısa Bir Bakış:

Kıbrıs Adası 1571 yılından 1878 tarihine kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun toprakları arasındadır. Bu tarihte yapılan bir anlaşma ile ada 50 yıl süre ile İngiltere’ye kiralanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde adada yaşayan nüfusun tamamına yakınını Türkler ve Rumlar oluşturmaktaydı. İki ulus arasında adada meydana gelen sürtüşmeler İngiltere’ye kiralama süresinin bitiminden 8 yıl önce başlamıştır. Ancak bu olaylar siyasi çatışmalar seviyesinde kalmıştır.

1950'lerin sonuna kadar süren bağımsızlık hareketi, 1960 yılında uluslararası anlaşmalara dayanan bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmasının yolunu açtı. Rumlar Birleşik Krallık'ın adadan çekilmesiyle, Türklerle birlikte ortak devlete razı olmadılar. Kıbrıs’ın tüm yönetimine kendileri el koyma yoluna gittiler; uluslararası anlaşmaları ve anayasayı çiğneyerek Türklere saldırılarda bulunmaya başladılar. 2

Zürih ve Londra Antlaşması, 11 Şubat 1959 tarihinde Birleşik Krallık, Türkiye, Yunanistan devletleri Kıbrıs'taki Rum ve Türk toplumları arasında imzalanan, bağımsız bir devlet olarak Kıbrıs halklarının durumunu belirleyen ve Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasını onaylayan antlaşmadır. Rum tarafını Başpiskopos Makarios, Türk tarafını ise Fazıl Küçük temsil etmekte idi.

Bunu takip eden 19 Şubat 1959 tarihli Londra Antlaşması ile Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bağımsız bir devlet olarak 16 Ağustos 1960 tarihinde kurulması sağlanmış oldu. 3

Ada tarihini ve sorunların nedenini tam olarak anlamadan süreci ele almak, tarafsız bir inceleme yapmayı zorlaştıracağından yukarıda verdiğim bilgiler ışığında harekat öncesi döneme dair bir izlenim oluşturmak uygun olacaktır. Yüzyıllarca aynı adada yaşayan halkların, kanlı çatışmaları tarih sahnesine yazılmıştır ve günümüze kadar uzanan siyasi sorunları hala çözüm beklemektedir.

Müdahale Öncesi:

16 Temmuz Salı günü Halka ve Olaylara Tercüman Gazetesi’ndeki (Bu bölümden sonra ‘Gazete’ olarak kısaltılacaktır) manşet dikkat çekici ve savaşın habercisi niteliğindedir. Müdahale Edeceğiz. (Fotoğraf1) Bu tarihte olağanüstü toplantıya giden TBMM’den müdahale kararının alındığını ilerleyen günlerde kamuoyu da öğrenecektir. Haber manşetten

1 https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1br%C4%B1s_Harek%C3%A2t%C4%B12 http://www.entellektuel.org/kibrista-kanli-noel-t10543.html?s=b186c337112359d47b9df07e13ce111b&3 https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1br%C4%B1s_Harek%C3%A2t%C4%B1

Page 3: Eyüp Mert 20131057010

verilmiş olmasına rağmen, kapak sayfasının çok büyük bir bölümünü kapsayan reklam alanı, henüz tirajların yeterli seviyeye ulaşmadığının ve savaş atmosferine girilmediğinin açık bir göstergesi niteliğindedir. Konu ile ilgili verilen diğer bilgiler sakin ve sükunete telkin edici bir üslup ile kaleme alınmıştır. Bu da ülkede yaşayan Rum nüfusun da göz önüne alındığının bir göstergesi olabilir. Ayrıca adada yaşayan Rumların, Türk nüfus üzerinde kurmuş olduğu baskı ve gazetelere yansıyan olumsuz haberler, kamuoyunda kanımca yeteri kadar infiale sebep olmuştur. Yavru Vatan’da yaşayan Türkleri ve haklarını korumak için başlaması planlanan harekatın, anavatandaki yansımaları kontrol altında tutulmaya çalışılmıştır.

17-18-19-20 Temmuz 1974 tarihlerinden kısaca bahsetmemiz gerekiyor. Bu tarihlerde Türkiye’nin müdahale öncesinde yasal zemin arayışında olduğunu söyleyebiliriz. Gazeteden kamuoyuna yansıtılma şekline bakacak olursak aslında müdahalenin hemen her halükarda gerçekleşeceğini söylemek mümkün. Bu arayış, mücadele esnasında ve sonrasında ortaya çıkabilecek sonuçlara yönelik çalışma olarak yorumlanabilir. NATO ve BM Nezdinde Teşebbüste Bulunduk, Ecevit ve Wilson Görüştü, Müdahale İçin 24 Saat Bekleriz ve Donanmamız Kıbrıs Açıklarında manşetleri, yukarıda açıklamaya çalıştığım duruma örnek olarak gösterilebilecektir.

Göze çarpan bir diğer nokta ise Kıbrıs Türkleri Ulusal Lideri ve KKTC kurucusu Rauf Denktaş’ın ‘Umudumuz Ankara’da’ şekildeki açıklamasıdır. Bu açıklamanın verilişi, halk nezdinde yardım etme arzusu uyandırmakta ve Kıbrıs’taki Türk varlığına dikkat çekmektedir.

Bu tarihlerde reklamlar küçülmüş, kapak sayfasındaki haberlerin hemen hepsi doğrudan ya da dolaylı olarak Kıbrıs ile ilgili hale gelmiştir. (Fotoğraf2)

Müdahale Süreci:

21 Temmuz 1974 tarihine geldiğimizde ise, Harekat Başarı ile Sona Ermek Üzere manşetini görüyoruz. Ayrıca gazetede Rum birliklerinin geri çekildiği, ağır yaralar aldığı, teslim olduğu yönünde haberler de geniş yer tutuyor. Mehmetçik kelimesinin kullanım sayısı gözle görülür oranda arttığı için, özellikle milliyetçi duygular besleyen okuyucuların tatmin olduğunu bu gün bile söylemek oldukça kolay.

Ancak iç sayfalara göz attığımızda 14 ilde sıkıyönetim haberi, aslında durumun ciddiyetini ve harekatın seyri nasıl olursa olsun, anavatanda da çeşitli önlemler alınmasının gerekli görüldüğünü dışa vurmaktadır. Ankara, İstanbul ve İzmir gibi ülkenin en büyük üç kentini de içinde barındıran bu sıkıyönetim, aslında Rum ve Türk halklarının Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeki yaşam koşullarını korumak adına ilan edilmiş gibi görünüyor. Aynı gün verilen Fransız Devlet Radyosu ‘Haftanın hayırlı haberi! Türkler Kıbrıs’ta’ (Fotoğraf3) başlıklı haber ile, harekatın meşruiyeti yurt dışında yapılan haberlerle de desteklenmekte. Dolayısıyla algı yönetimi açısından bakıldığında ‘Evet, bu habere Fransızlar da seviniyorsa gerçekten iyi bir iş yapıyoruz’ izlenimi verilmeye çalışılmaktadır. Ancak harekata karşı duran ya da harekatı haksız bulduğunu belirten herhangi bir uluslar arası habere yer verilmemiştir.

Devam eden günlerde harekatta elde edilen başarılar, gelen zafer haberleri ve yardım haberleri ile müdahalenin haklılığı ve başarısı üzerinde duruluyor. Ayrıca Türk Milleti’nin yardımseverliği üzerine yapılan haberler ile maddi ve manevi yardım miktarının arttırılması amaçlanıyor. En güzel örneğine göz atacak olursak Halk Kan Vermek İçin Birbiri ile Yarışıyor başlıklı habere göz atmamız yeterli olacaktır. Yapılan nakdi yardımın yanı sıra, kan gibi maddi

Page 4: Eyüp Mert 20131057010

karşılığı olmayan ve aslında ülkemizde hiçbir zaman yeterli olgunluğa ulaşamamış bir bağış yönteminde bile halkın birbiri ile yarıştığının duyurulması büyük önem taşımaktadır.

Çatışmaların bir yandan tüm hızı ile sürdüğü bu günlerde, savaşın kirli ve kanlı yüzü gazeteye de yansımaktadır. Ayrıca gazetenin Kıbrıs haritası hediye etmesi de gündeme uygun bir promosyon olarak gözlemlenebilir.

Müdahalenin 4. Gününde yapılan açıklamaya göre Kıbrıs’ta 54 şehit, 184 yaralı, 242 kayıp olduğu gözlemleniyor. Burada esir kelimesinin özellikle kullanılmadığını gözlemlediğimi söylemekte fayda görüyorum. Şehit ve gazileri yüceltici haberlerin de yoğunlaştığını söyleyebiliriz.

Ortaya çıkan acı bilançonun oluşturacağı etkiyi azaltmak için, şehitliğin ve gaziliğin dini ve sosyal yaşantıdaki önemli yerine vurgular yapılıyor. İlk şehit düşen Türk’ün anasına 100 bin lira bağışlandı başlıklı haberde bu niteliklerin tamamını gözlemlemek mümkün. (4) Köşe yazarları da elbette gündemin aynası olarak tarif etmesi makul olacak yazılar ile harekatı destekleyici yazılar yazarak kamuoyunu yönlendiriyor. Bu noktada Ahmet Kabaklı’nın Zaferden Sonra (Fotoğraf5) başlıklı yazısı hem başlığı hem de içeriği ile önem taşıyor. Çıkarmanın bittiği, ortalığın süt liman olduğu ve Mehmetçiğin kusursuz bir zafer elde ettiği vurgusu yapılarak gerilimin azaltılmasına yönelik çalışmalar başlatılıyor.

Barış Harekatı ve algı yönetimi çerçevesinde olayın tüm boyutlarıyla ele alınmaya çalışıldığını daha önce de belirtmiştim. Ancak yerinde bir örnek ile bu konuya tekrar değinmek istiyorum. Günümüzde magazin haberciliği olarak adlandırdığımız ve adeta kendine has sınırları olan bu türe örnek olabilecek bir karakterden gelen bir savaş yorumuna yer vereceğim. Burada önemli olan konu, söz konusu aktrisin cunta yönetimi tarafından Yunanistan’a kabul edilmiyor olması ve Türkiye lehinde açıklamalar yapmasıdır. Melina Mercouri: Cunta’nın Hakkından Türkler Gelir! Başlığı ile servis edilen haberin detayında, aktrisin Yunan asıllı olduğu bilgisine de yer verilmiştir. Dolayısıyla açıklamanın kaynağı Yunan vatandaşı olmasına rağmen Türk haklılığını desteklediği için gazetenin İnci isimli ekinde büyük bir yer kaplamayı başarmıştır. (Fotoğraf6)

Akbank’ın gazetede yayınladığı tebrik ve taziye mesajı da büyük önem taşımaktadır. Özel bir teşebbüs olan bankanın, toplumun büyük bir kesiminin ilgi ile takip ettiği ve hassasiyet gösterdiği bu konu ile ilgili bir ilan yayınlaması pazarlama teknikleri açısından önemlidir. Ayrıca ilanın zeytin dalı içinde yazılı olması da ironik bir görüntü sergilemektedir. (Fotoğraf 7)

Pazarlama teknikleri açısından önemli bulduğum bir bölümü daha paylaşmakta yarar olduğunu düşünüyorum. Günümüzde ürün yerleştirme ya da halkla ilişkiler olarak adlandırabileceğimiz alanlara giren bu konu hedeflediği başarıya ulaşmış mıdır bilinmez ancak Savaşta ve Barışta Otomobilin Önemi başlıklı haberi bu araştırmaya eklenmeye değer buluyorum. Burada verilen bir çok bilginin, ihtiyaç ve fayda kavramlarının üzerinde durulmasının ardından konu TOFAŞ’a bağlanıyor ve firmaya ait ürün ve fabrikaların niteliklerinden bahsediliyor. Yani günümüzde eşzamanlı pazarlama (real time marketing) olarak adlandırılan kavrama bir örnek bir çalışma ortaya konuluyor. (Fotoğraf8)

3 Ağustos 1974 tarihli sayıda, uzun bir süre sonra ilk defa Kıbrıs Harekatı konusundan tamamen bağımsız bir konunun dikkat çekecek boyutta yer aldığını gözlemliyoruz. Bu da, harekat haberlerinin yavaş yavaş yerini diğer gündem maddelerine bırakmaya

Page 5: Eyüp Mert 20131057010

başlayacağının sinyalini veren bir eşik olarak okunabilir. Ülke için önemli bir konu olan Almanya’da bulunan işçi hakları ile ilgili haber, bu yoğun gündemde gazete kapağında kendisine yer buluyor. Bu tarihten sonraki kapaklarda gündeme dair önemli görülen diğer haberleri de gözlemlemek mümkün oluyor. (Fotoğraf9)

9 Ağustos 1974 tarihinde, Nixon İstifa Etti haberinin manşetten verildiği gazetede, uluslar arası siyasette büyük önem taşıyan bu haber, Kıbrıs Barış Harekatı ile ilgili haberlerin önüne geçmiş görünüyor. Bu tarihlerde Cenevre Konferansı ile ilgili sıkıntılar ve konferansın girdiği dar boğazlar gazete yer alıyor. 13 Ağustos 1974 tarihinde konu tekrar tüm sayfayı kaplayacak kadar önemli bir gelişme ile alevleniyor. Yüzde 17’si Kuzeyde Olmak Üzere Kıbrıs’ın Yüzde 34’ü başlıklı haber, elde edilen başarının masa başına yansıması olarak gazetede büyük bir yer alıyor.

Günümüz kaynaklarında harekatın 14 Ağustos 1974’te sona erdiğini okumak mümkün ancak gazetede bu tarihte, 48 saat mühlet istediler, reddettik başlığı ile, anlaşmanın sağlanamadığı bilgisi veriliyor. Takip eden günlerde ise Türk Ordusu’nun Magosa ve Lefkoşe’yi ele geçirdiği haberleri yer alıyor.

18 Ağustos 1974 tarihli kapakta, adeta harekatın bilançosu verilerek, bu günden sonraki haberlerde harekatın sonuçları ile ilgili bilgilerin paylaşılacağı izlenimi uyandırılıyor. (Fotoğraf10)

Harekatın Ardından:

20 Ağustos 1974 ve sonrasına göz atacağımız bu bölümde harekatın sonuçları (Muhakkak ki Türk tarafının başarısını vurgulayacak şekilde), ülke dışından tepkiler, ve gelişmeler paylaşılıyor olacak. Bu tarihteki kapakta, Rumlar 4 bin ölü, 12 bin yaralı vermişler başlıklı haberde, harekatın Rum tarafı için oluşturduğu ağır bilanço gözler önüne sererek elde edilen başarı perçinleniyor. Ertesi gün manşetten verilen haber, 57 Türk’ü katledip bir çukura attılar metni ve görseli ile izlenen düşmanca tavır vurgulanarak harekatın haklılığı adına infial oluşturulmaya çalışılıyor.

30 Ağustos 1974 tarihinde Zafer Bayramı’nın manşetten kutlandığı gazetede, Mehmetçiğin Kıbrıs’ta Kanıyla Çizdiği Barış Hattı başlığıyla yeni Kıbrıs siyasi haritası paylaşılıyor. (Fotoğraf11)

Devam eden günlerde ortaya çıkan toplu mezar haberleri büyük yer kaplıyor. Bu vesile ile algı yönetiminin devam etmesinin yanı sıra, olası yeni müdahalelerin önü açık tutuluyor.

9 Eylül 1974 tarihine gelindiğinde ise harekatın kapaktaki payının bariz şekilde azaldığını görmek mümkün. Yurt içi ve dışından önemli gelişmeler artık harekat ile ilgili haberlerin önüne geçiyor. (Fotoğraf12)

Ve incelememin son sayfası olan 11 Eylül1974 gününe geldiğimizde ise kapakta Kıbrıs Harekatı ile ilgili herhangi bir haber göremiyoruz. Dolayısıyla konunun hararetini yitirdiğini söylemekte zorlanmıyorum. Bu tarihlerde iç siyaset, Keban Barajı’nın açılışı ve 3. Haliç Köprüsü’nün açılığı gibi haberler ön plana yerleşiyor ve dolaylı yoldan harekat ile bağlı olan Göçmen Türkler konusuna küçük bir yer veriliyor. (Fotoğraf13)

Page 6: Eyüp Mert 20131057010

Fotoğraflar:

Fotoğraf 1: Fotoğraf 2:

Fotoğraf 3: Fotoğraf 4:

Page 7: Eyüp Mert 20131057010

Fotoğraf 5: Fotoğraf 6:

Fotoğraf 7: Fotoğraf 8:

Page 8: Eyüp Mert 20131057010

Fotoğraf 9: Fotoğraf 10:

Fotoğraf 11: Fotoğraf12:

Page 9: Eyüp Mert 20131057010

Fotoğraf 13: