ÇEVRE VE AHLAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_KESKINI.pdf · Çevre...

15
ÇEVRE VE AHLAK SEMPOZYUM BİLDİRİ METİNLERİ GAZİANTEP, 2014

Transcript of ÇEVRE VE AHLAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_KESKINI.pdf · Çevre...

Page 1: ÇEVRE VE AHLAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_KESKINI.pdf · Çevre sorunları ve özellikle de küresel ısınma başlangıçta teknolojik gelişmelerin ve

ÇEVRE VE AHLAK

SEMPOZYUM BİLDİRİ METİNLERİ

GAZİANTEP, 2014

Page 2: ÇEVRE VE AHLAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_KESKINI.pdf · Çevre sorunları ve özellikle de küresel ısınma başlangıçta teknolojik gelişmelerin ve

Müslüman Toplum Algısı ve Çevre Bilinci | 187

İSLAMIN KULLUK BİLİNCİ VE EKOLOJİK KRİZE YÖNELİK

SOSYOLOJİK BİR YAKLAŞIM

İbrahim KESKİN

Özet

Günümüz dünyası krizlerin evrenselleştiği bir dünyadır. Çevre tehditleri

yakın gelecekte en büyük tehlikeler olarak değerlendirilmektedir. Çevresel

tehditler; atıkmaddelerinüretimi, kirlenme ve kaynakların tüketilmesi şeklinde üç

başlıkta ele alınmaktadır. Söz konusu tehlike sadece çevreyle ilgili ve teknolojik

bir sorun olmaktan öte toplumsal bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Çevreyi

tahrip eden insankapitalizmin küresel yayılmasının sonucudur. Kazanmayı,

tüketmeyi, hazzı ve gücü insani varoluşun en önemli unsuru olarak algılayan aç

gözlü insan, dünyayı söz konusu sorun ile karşı karşıya bırakmıştır. Modern benlik

kendisini tanrıya ve geleneğe müracaat etmeksizin olumlamak veya inşa etmek

suretiyle hâkimiyet istenciyle büyük bir kibir içine düşmüştür. İçinde yaşadığımız

sorunsalın modern insanın benlik algısının sonucu olduğu iddiasındayız. İnancın

insanın düşünce ve benlik inşasında oynadığı rolü göz önüne aldığımızda, İslam

inancı ve prensiplerinin hem modern benlik algısının hem de söz konusu benliğin

açığa çıkarmış olduğu tahrifatın önlenmesinde yegâne imkânı oluşturduğunu

düşünmekteyiz. Kulluk bilinci insan haddini bilmeyi öğretir. İnsanın haddini

bilmesi modern kibirlilik durumunun açığa çıkarmış olduğunu düşündüğümüz

problemin üstesinden gelebilmenin imkânını sunar. İslam ahlakı israfı haram

Yrd. Doç. Dr., Muş Alparslan Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, [email protected].

Page 3: ÇEVRE VE AHLAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_KESKINI.pdf · Çevre sorunları ve özellikle de küresel ısınma başlangıçta teknolojik gelişmelerin ve

188 | Çevre ve Ahlak Sempozyumu

kılmıştır. Yaşadığımız kriz halinin üstesinden gelmek kulluk bilinci ve bununla

ilişkili olarak israftan kaçınmakla mümkündür.

Anahtar Kelimeler: Ekolojik Kriz, Ben İdraki, Kulluk Bilinci, İslam

Ahlakı

Giriş

Günümüz itibariyle ilerlemeye duyulan güven sarsılmış ya da en azından

bir sorgulamaya tabi tutulmuş olsa da, hiç kimsenin modern yaşam biçiminin veya

biçimlerinin getirmiş olduğu konfordan vazgeçmesi gibi bir durum söz konusu

değildir. Hatta böyle bir tercihin dillendirilmesi bile oldukça tuhaf karşılanacaktır.

Fakat günüz sosyolojisi ilerlemenin çok büyük bir risk taşıdığını, ilerlemenin çok

büyük bir kumar olduğunu söylemektedir.

İki bin yılı geride bırakan dünyamız daha önceki zamanlarla göre ya da

birinci bin yılla kıyaslandığında daha sefalet dolu bir fiziksel durum içinde

görünmektedir. Bilim insanları doğal çevre sorunlarını çok ciddi biçimde

dillendiriyor olsa da, bunun bir sonuç olduğu ya da neyin sonucu olduğu meselesi

göz ardı edilmektedir. Doğal çevrenin bozulması, fiziksel düzen üzerinde insan

hâkimiyetine ilişkin aydınlanmacı düşüncenin ve bu düşünceyle ilişkili Protestan

kapitalist ahlak yoluyla pratiğe dökülmüş materyalizm ile organik bir ilişkiye

sahiptir.

Küresel Değişim ve Ekolojik Bunalım: Bir Problem Olarak Ekolojik

Kriz

Çok büyük oranda sanayi üretiminin yaygınlaşmasının bir neticesi olarak

çevreye neredeyse telafisi mümkün olmayan zararlar verilmiş durumdadır.

Sanayinin gelişmesinden sonra insanın doğaya saldırısı o kadar yoğun olmuştur

ki insanın etkinliklerinden etkilenmeyen çok az doğal işlem bulunmaktadır. Çevre

ekolojisi sorunu, sorunla uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmasa ya da soruna temel

teşkil eden yaşam biçimlerinden oldukça uzak olsa da, insanlar olarak hepimizin

karşı karşıya kaldığı bir sorundur. Alman sosyolog Ulrich Beck bu durumu bir

risk toplumu yaratmak olarak ifade etmiştir.1

Çevre sorunları her ne kadar tarihin bilinen her aşamasında insanoğlunun

yüzleşmek zorunda olduğu bir problem olarak kabul edilse de, çevre sorunlarının

yaygın bir şekilde modern dönemde, özellikle de ikinci dünya savaşı sonrasına

rastlamaktadır.1950’lerden sonra özellikle küresel ısınma dünya için çok ciddi bir

sorun olarak görülmeye başlanmıştır. Çevre sorunlarına ve ekolojik problemlere

1 Beck, Ulrich, Risk Society,Towards a New Modernity. London, Sage Publications,1992, s.260.

Page 4: ÇEVRE VE AHLAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_KESKINI.pdf · Çevre sorunları ve özellikle de küresel ısınma başlangıçta teknolojik gelişmelerin ve

Müslüman Toplum Algısı ve Çevre Bilinci | 189

dikkat çekmeye çalışan çevreci hareketler 1970'li yıllarda yoğunlaşmaya

başlamış, 1980'li yıllara gelindiğinde ise küresel ısınmanın etkileri

belirginleşmeye başlamıştır. Tüm gelişmeler başta birleşmiş milletler olmak üzere

birçok uluslararası kurumların konuya ciddiyetle eğilmesine neden olmuş ve

birçok çalışma yapılmıştır. aralık 2009'da Kopenhag'da düzenlenen iklim

kongresine 195 ülke temsilciyle katılmış ve ekolojik sorunlara karşılık alınması

gereken önlemler üzerinde durulmuştur.2

Çevre sorunları ve özellikle de küresel ısınma başlangıçta teknolojik

gelişmelerin ve aşırı sanayileşmenin sonucu olarak algılanmış, bu sorunun aslında

bir insan ve ahlak sorunu olduğu gözden kaçırılmıştır. Fakat çevre sorunlarının

küresel bir hal almasıyla aslında karşılaşılan sorunun bir insan ve ahlak sorunu

olduğu, yaşanan durumun bir sonuç olduğu da değerlendirilmeye başlanmıştır.3

Günümüz itibariyle ise genelde çevre sorunları özelde de küresel ısınmada insanın

en önemli unsur olduğu kabul edilmiş durumdadır.2009 yılında yayınlanan

birleşmiş milletler çevre raporu küresel ısınmada insan faktörünün etkisini %90

olarak belirtmiştir.4 Çevre sorunlarının başlıca aktörü insan olmakla beraber söz

konusu sorunları en fazla hisseden ve sonuçlarından en fazla etkilenen de insan

olmaktadır. Günümüzde milyonlarca insan yağış dengesinin bozulmasından

etkilenerek evini terk etmek zorunda kalmıştır. Bu ise evrensel düzlemde bir göç

ve göçmen sorununu açığa çıkarmıştır. Fakat sorunlar bununla kalmamış

beraberinde başka birçok sorunu da doğurmuştur. İşsizlik sorunu, evsizler

problemi, yaşam koşullarının darlığı hatta ırkçılık sorununun yeniden hortlaması

söz konusu etkilere örnek olarak verilebilir.

Ekolojik krize sebep olan çevresel tehditler temel olarak birkaç türde

değerlendirilebilir: kirlenme, yeniden kullanılacak hale dönüştürülemeyen ve kısa

vadede elden çıkartılamayan atıkların oluşumu ve yerine yenisi konulamayan

doğal kaynakların tüketimi. Sanayileşmiş toplumlarda daha yaygın ve yoğun olan

fakat genel olarak tüm dünyada çöp tenekelerine giden atıkların miktarı oldukça

fazlalaşmış durumdadır. Yiyeceklerin büyük çoğunluğu günün sonunda fırlatılıp

atılan paketlerde satılır hale gelmiştir. Oldukça yaygın kullanılan naylon türleri

büyük bir atık problemi oluşturmaktadır. Fakat çevre sorununa sebep olan atık

maddeleri sadece kaldırılıp atılan tüketim maddelerinden müteşekkil değildir.

Atmosfere yayılan gaz atıkları da oldukça endişe verici boyutlara ulaşmış olarak

görülmektedir. Elektrik santralleri ve arabalardaki petrol ve kömür gibi

yakıtlardan kaynaklanan karbondioksit ve sprey tüpleri, yalıtım malzemeleri ve

2 http://www.abhaber.com/ozelhaber.php?id=5009 (25.04.2010). 3 İbrahim Özdemir, Yalnız Gezegen, Kaynak Yayınları, İstanbul 2001, ss.3-7. 4 http://www.kuresel-isinma.org/kuresel-isinma/kuresel-isinmanin- nedenleri.html (29.12.2009).

Page 5: ÇEVRE VE AHLAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_KESKINI.pdf · Çevre sorunları ve özellikle de küresel ısınma başlangıçta teknolojik gelişmelerin ve

190 | Çevre ve Ahlak Sempozyumu

soğutma sistemlerinin kullanımından kaynaklanan gazlar bu atıkların örneklerini

oluşturmaktadır. Bilim adamları atmosfere salınan karbondioksit ve diğer gazların

ozon tabakasına zara verdiğini ve ozon tabaksında meydana gelen zararın da

küresel ısınma sürecinin temel faktörü olduğunu söylemektedirler. Teknoloji

kirliliği, enformasyon kirliliği, yerel kültürlerin yok oluşu, fakirlik ve sefaletin

artan yükselişi, varlıklı olanlarla fakir olanlar arasındaki farkın gittikçe büyümesi,

artan silahlanma oranları, kirli bilim, toprağın verimliliğindeki düşüş ve artan

çölleşme oranları,, yerel kültürlerin hızla yok oluşu vb. bir çok problemler, tüm

farklılıklarına rağmen insan ve ahlak sorununun sonucudurlar.

Ekolojik Kriz Durumu ve Modern Benlik İlişkisi

Yukarıda da ifade etmeye çalıştığımız gibi, endişe verici sorunlar tek

sorununu sonucudurlar. Modern kimlik ya da benlik sadece modern tarihi değil

tüm modern toplumu ve kültürü şekillendiren temel unsurdur.5 Dolayısıyla bazı

çevreci düşünürlerin çevre sorunlarının temelinde modern dünya görüşünün

yattığını söylemekte ısrarlı oluşu bir iddiadan daha öte anlam taşımaktadır. Çevre

sorunlarının gündeme gelmesinden itibaren sorunun nasıl çözüleceğine yönelik

sorular sorulduğu kadar nedenlerine yönelik sorgulamalar da yapılmıştır. Bu

sorgulamalara modern insanın varoluş biçimini de sorgulamayı doğurmuştur.

Modern insan hem kendisiyle hem toplumla hem de doğal çevreyle top yekun bir

problem hali yaşamaktadır. Bu durum içinde bulunduğumuz çağı endişe, stres,

bunalım ve aspirin çağı şeklinde tanımlamaya sebep olmuştur.6 Aydınlanmacı

idealler 20.yy.ın başından itibaren bilim ve teknolojinin, akıl ve mantığın

insanlığın maruz kaldığı tüm sefaletten kurtaracağını, yeryüzünde bir refah

toplumunun inşa edileceğini varsaymıştı. Oysa günümüz itibariyle gelinen durum

modernitenin ideallerine yönelik oldukça şüphe dolu bir durumdur. İnsanlığın

sefaletten kurtarılması bir kenara eşitsizliklerin oldukça keskinleştiği,

yoksulluğun daha da yaygınlaştığı vb. gibi durumlar daha da keskin hale gelmiş

durumdadır.

Kartezyen akılcılıktan doğan ve aydınlanmanın bilim ve akla beslediği

güvenin temelini oluşturan modern idealler modern kimliğe de temel teşkil

etmiştir. Modern benlik kendisini tanrıya veya geleneğe müracaat etme

gereksinimi duymadan olumlamaktadır. Hatta bu olumlama müracaat etme

gereksinimin de ötesinde bir karşıtlık ilişkisiyle inşa etmiştir. Modern benlik

bilim, mühendislik, teknoloji ve sanatta yaratıcı olan, moderniteye uyan ve

5 Taylor, Charles, The Sources of The Self: The Making of Modern Identity, Cambiridge, Mass,

Harvard University Pres, 1989 6 Horney, Karen, Çağımızın Tedirgin İnsanı, Çev.: Ayda Yörekan, Tur Yayınları, İstanbul 1980

Page 6: ÇEVRE VE AHLAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_KESKINI.pdf · Çevre sorunları ve özellikle de küresel ısınma başlangıçta teknolojik gelişmelerin ve

Müslüman Toplum Algısı ve Çevre Bilinci | 191

moderniteyi pozitif bir değer olarak gören Faustçu ve Prometheusçu benliktir.7

Söz konusu düşünce için modernitenin yeni olan için sürekli yaratıcı ve

özgürleştirici koşulları sağlamaktadır. Modernitenin bu yaratıcı benlik düşüncesi

çoğunlukla elitist ve kitlelere güvensizlik duyan, bilim ve araçsal rasyonaliteye

duyduğu güveni de kitlelere duyduğu güvensizlikle birleştirmiş bir düşüncedir.

Modern dünya görüşü Hıristiyan ortaçağ dünya görüşüne bir tepki olarak

doğduğundan manevi, geleneksel ve dini olan her şeyi reddetmeye meyilli bir

dünya görüşü olarak konumlanmıştır. Gerçek bilgini yegâne biçimi olarak deney

ve gözleme dayanan bilimsel bilgiyi kabul ederek, dini inançları, metafizik

değerleri reddetme eğilimi göstermiş, bunu da hayatın mitten arındırılması adına

yaparken bizzat aklı ve bilimi mitleştirmek suretiyle yapmıştır. Bunun sonucu

olarak insanın toplum ve tabiatla olan ilişkileri tamamen seküler ve hümanist

kabuller üzerine bina edilmiştir. Dünya, kâinat ve bizzat insanın kendisi aşkın ve

mutlak varlıkla olan ilişkiye dayalı anlamını yitirmiş, sadece bir nesne konumuna

indirgenmiştir.

Her ne kadar modern düşünceye karşıt bir pozisyonda kendini

konumlandıran, Alman Romantikleri ile başlayan Aristoteles ve Hegel'in kendini

gerçekleştirme geleneğini benimseyen fakat Tanrı ve gelenekle bağını koparan

görüşler mevcut olsa da, modernite karşıtlığı ile özdeşleşen bu görüşler

modernitenin en az modernite taraftarı düşünceler kadar bir parçasını

oluşturmaktadır.8 Söz konusu her iki düşünme biçimine sahip benlik Tanrı olma

arzusunu cisimleştirir ve her iki benlik modernizmin ikircikli doğasının bir ifadesi

olarak değerlendirilir. Söz konusu modern kimlik anlayışlarının ortak temaları

içermektedir ve hümanizmin "insan tanrıdır" kabulünün modern öz

olumlamasının ve tanrının ölümü anlayışının varyasyonlarını oluşturmaktadırlar.9

Bireyin çevreye yönelik yönelimini "sahip olma" ve "emanet olarak görme"

iki temel şeklinde iki temel başlık altında ele almak mümkündür.10 Doğa üzerinde

her türlü tasarruf hakkına sahip olduğunu düşünen insan, modern benlik algısının

sonucu olan insandır. Böyle bir bilince sahip olan insan tabiatın mutlak anlamda

sahibi olduğunu düşünerek, onu dilediği gibi kullanabileceği bir tüketim kaynağı

olarak görür ve ona kullan tüket ve at şeklinde yaklaşır.11 Günümüz insanın daha

7 Hollinger, Robert, Postmodernizm ve Sosyal Bilimler, Çev.: Ahmet Cevizci, Paradigma

Yayınları, İstanbul 2005, s. 69 8 Hollinger, a.g.e., s.70 9 Hollinger, a.g.e., s.71 10 Kula, Naci, “Sahip Olma ve Emanet Duyguları Açısından İnsan-Çevre İlişkisi”, Çevre ve Din

Uluslararası Sempozyumu, c. I, Yalın Yayıncılık, İstanbul 2008, s. 214. 11 Erich, Fromm, Sahip Olmak Ya da Olmak, Terc. A. Arıtan, 3. Baskı, Arıtan Yayınları, İstanbul

1991, ss. 237-238

Page 7: ÇEVRE VE AHLAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_KESKINI.pdf · Çevre sorunları ve özellikle de küresel ısınma başlangıçta teknolojik gelişmelerin ve

192 | Çevre ve Ahlak Sempozyumu

çok sahip olma arzusu taşıyan insanlar olduğuna birçok düşünür

dillendirmektedir. Böyle bir yönelim insanın tabiatı mümkün olabildiğince

kullanacağı bir nesne olarak algılamaktadır.12 Modern dünya görüşü hem çevrenin

hem de insan davranışının meddi unsurlar tarafından belirlendiği düşüncesiyle ana

gaye olarak doğal kaynakları ürüne ve kazanca dönüştürmeyi hedefler hale

gelmiştir.

Aşırı tüketim isteği benlik olarak bu sahip olmak düşüncesinin bir sonucu

olurken, ahlaki olarak ta insanın heva ve hevesine boyun eğmesinin tezahürü

olmaktadır. Arzuların tatmini ve haz istencinin sonucu olarak insan aşırı

tüketmenin kendisine mutluluk getireceğini var saymış fakat günümüz itibariyle

karşılaşılan sonuç beklentilerle örtüşmemiştir. Günümüzden geleceğe

bakıldığında geleceğin daha huzurlu ve daha gelişmiş olacağına yönelik umudun

oldukça şüpheli hale geldiğini söylemek için oldukça fazla miktarda kaygı verici

ipuçları görülmektedir. Giddens’ın ifade ettiği üzere iki asır önce yazan

sosyologların aksine günümüz sosyologları çağdaş sanayinin, teknolojinin ve

bilimin asla tamamen faydalı sonuçlar doğuracağına oldukça şüpheyle

bakmaktadırlar.13

Ekolojik Kriz ve İslam

Doğal çevrenin bozulması endişe verici bir mesele olarak günümüzün

oldukça önemli İslami meselelerinden biri olarak karşımızda durmaktadır. Kur'an

kıyametin habercileri olarak göklerin ve denizlerin şiddetle sarsılarak birbirine

katılacaklarını haber verir.14 İçinde bulunduğumuz dünya arkasında bıraktığımız

zaman dilimine kıyasla daha da sefalet dolu ve çevresel olarak ta oldukça riskli

bir durumla karşı karşıya gibi görünmektedir. Modern insanın fiziksel dünya

üzerinde egemen olma arzusu ile Protestan kapitalist ahlakı yoluyla pratiğe

dökülen materyalizm, dünyanın karşı karşıya kaldığı fiziksel riskin önderliğini

yapmıştır. Denizlerde ve okyanuslarda dolaşan binlerce ton zehir, her gün yok

olan bir sürü tür, insanın kendisi ve evcil hayvanlarının dışında yok olan hayat

biçimleri ile dünya yaralanmaya hızla devam etmektedir. Deli dana hastalığı gibi

birçok yeni hastalık türünün ortaya çıkması, insanın bilimsel hatalarının kendisi

için ne gibi riskler içerdiğine yönelik önemli bir ipucu gibi görünmektedir. Tüm

12 Nasr, Seyyid Hüseyin, İnsan ve Tabiat, terc. N. Avcı, Yeryüzü Yayınları, İstanbul 1982, ss. 15-

16. 13 Giddens, Anthony, Sosyoloji, Yayına Hazırlayan: Hüseyin Özel, Cemal Güzel, Ayraç Yayınları,

Ankara 2000, s.565 14 Hakka Suresi, 13,14,15. Ayet, İnşikak Suresi, 3,4.Ayet,

Page 8: ÇEVRE VE AHLAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_KESKINI.pdf · Çevre sorunları ve özellikle de küresel ısınma başlangıçta teknolojik gelişmelerin ve

Müslüman Toplum Algısı ve Çevre Bilinci | 193

bunlar ilerleme olarak ifade edilen sürecin aslında ne kadar büyük bir kumar

olduğunu da gösteren ipuçları olarak değerlendirmek mümkündür.15

Kimse bir feragatte bulunmak istemiyor. Kişisel özgürlük putuna boyun

eğerek herkes hakları için yaygara koparmakta fakat görev meselesi görmezlikten

gelinmektedir. Açgözlülük, zengin finans merkezleri ve mutlu insanlar meydana

getirmiştir fakat bunun nelere mal olduğu sorusunun ciddi anlamda sorulması bir

zorunluluk olmuştur. Tefessüh bir ilke olarak kamusal müzakere zemininde

kendisinden asla söz edilemez hale geldiğinde toplumun gerçekten bir çöküş

haline geldiğinin göstergesidir.16

İslam’ın Kulluk Bilinci ve Benlik Algısı

Kur’an a bakıldığında çevre ve ekoloji problemini bir ahlak problemi olarak

değerlendirmek mümkündür. Kur’an bize bir ahlaki model olarak iyi ve kötüyü

tanımaya yönelik oldukça önemli düsturlar sunmaktadır.17 Kur’an'ın sunmuş

olduğu ahlaki ilkeler yalnızca insan ilişkilerini kapsayan ilkelerdir. dolayısıyla

ekoloji sorunu çok önemli bir ahlak sorundur. Fazlurrahman ahlaki bir toplum

oluşturmanın İslam'ın ana hedefi olduğunu söylemiştir.18 Hz. Muhammed

(s.a.v)'in "ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim" hadisi bu iddiayı

desteklemek bakımından oldukça anlamlıdır. Kur'an ise bunu "Şüphesiz, sen

büyük bir ahlak üzeresin."19 Şeklinde ifade etmiştir. Bu ve benzeri ayet ve

hadislerin sonucu olarak İslam'ın öncelikle bir ahlaki ilkeler çerçevesinde bir

yaşam biçimi oluşturmayı hedeflediğini söyleyebiliriz. Ahlakilik insanın bir

sorumluluğu ve görevidir. İnsan başıboş bırakılmamıştır. İnsan yeryüzünde

varlığını ahlaki prensipler üzerine inşa edilen bir düzen içinde sürdürmelidir.

Ahlaki ilkelerle donanmış ve ona göre davranışlar gerçekleştiren bireylerden

oluşmuş topluluk inşa etmenin yeri dünya hayatıdır. Dolayısıyla yeryüzünün

korunması, geliştirilmesi, imarı için gerekli düzenlemelerin yapılması insana

yüklenmiş ahlaki sorumluluktur. İslam insanlığa en yüce erdem olarak güzel

ahlakı sunmuştur. Güzel ahlakın en belirgin vasfı sevgi ve merhamettir.20 Allah

insana hem tabii çevreyi korumayı ve katkı sağlamayı emretmekte hem de bunu

nasıl gerçekleştireceğini öğretmektedir.21 Bu bize ekolojik dengenin korunması

15 Winter,T.J.,Postmodern Dünyada Kıbleyi Bulmak, Çev.: Ömer Baldık-Muhammed Şeviker,

Timaş Yayınları, İstanbul 2006, s. 28-29 16 Winter,T.J.,Postmodern Dünyada Kıbleyi Bulmak, s.79 17 Beled, 90/7-8 18 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kur'an, Çev.: Alparslan Açıkgenç, Fecr Yay., Ankara, 1987, s.

225. 19 Kalem, 68/4 20 Ateş, Ali Osman , "İslam ve Doğal Hayatın Korunması", Ç. Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt

3, Sayı ı, Ocak- Haziran 2003, s. 3. 21 Bayrakdar, Mehmet, İslam ve Ekoloji, Diyanet İşleri Başkanlığı Yay., Ankara 1992, s. 44.

Page 9: ÇEVRE VE AHLAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_KESKINI.pdf · Çevre sorunları ve özellikle de küresel ısınma başlangıçta teknolojik gelişmelerin ve

194 | Çevre ve Ahlak Sempozyumu

ile ahlaki ilkeler çerçevesinde yaşamak arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Bu

ilişki insanın özelde yaşadığı çevreyle genel olarak ise tüm varlıklarla karşı

sorumluluğunun bir ifadesi olmaktadır. Eğer insan İslam'ın iyi ve güzel kabul

ettiği ahlaki ilkeler çerçevesinde yaşarsa ekolojik dengenin korunması mümkün

olacak, ahlaken yerilmiş ve kötü olarak nitelenen davranışlar yaşarsa ekolojik

dengenin ifsadına sebep olacaktır.22

İslam inanan insana en önemli ahlaki sorumluluk olarak "iyiliği emretmeyi,

kötülükten de sakındırmayı23" yüklemektedir. Dolayısıyla Mü'min bir insan iyilik

olarak nitelendirilen tüm davranışları gerçekleştirmek ve kötülük olarak

nitelendirilen tüm davranışlardan uzak durmak zorunda olduğu gibi, dengenin ve

iyiliğin muhafazasına yönelik tüm davranışları muhafaza etmekten de

sorumludur.24 Allah ahlaki ilkeleri hiçe sayarak doğayı sorumsuzca sömüren

insanı "bozguncu" olarak nitelendirerek yermektedir. "İş başına gelince,

yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekin ve nesli yok etmeye çalışan insanlar

vardır. Allah, bozgunculuğu sevmez."25 () İnsanlara ve topluma zarar vermek,

karaları ve denizleri sorumsuzca kirletmek, bitkileri ve yeşilliği yok etmek, doğal

kaynakları sorumsuzca tüketmek, haz ve tutkular için çılgınca tüketmek tam da

bozgunculuk yapmak anlamına gelmektedir.

Çevre kirliliği ve ekolojik dengenin bozulmasında temel neden olarak

kapitalizmin açığa çıkarmış olduğu tüketim çılgınlığını ve doğal kaynakların

tahrip edilmesini görmekteyiz. Aşırı tüketim –israf- modern yaşam biçiminin

neredeye tüm alanlarını kapsamış durumdadır. İslam’ın en önemli ahlaki

ilkelerinden birini israftan kaçınmak oluşturmaktadır. İsraf edenleri ahlaki

erdemden yoksunlukla itham ederek Kur’an'ın kınadığını görmekteyiz. “ Yiyiniz,

içiniz fakat israf etmeyiniz. Muhakkak ki Allah israf edenleri sevmez.”26

Kulluk Bilinci Olarak Halifelik –Ahlakı-

İnsanoğlunun yeryüzünde bulunuşu ve yaşamı bir sorumluluk ve göreve

mütealliktir. Allah insanoğlunun varoluş gayesini peygamberler aracılığıyla

kullarına hatırlatır. Kur’an bize sadece insanın değil varlık alanında görülen tüm

varlıkların bir gayeye matuf olarak yaratıldığını öğretir.27 Yaratılan tüm

varlıkların içinde sorumluluk sahibi olarak yaratılan insandır.28 İnsanın varlığının

22 Bayrakdar, a. g. e., s. 64-65. 23 Al-i imran, 3/104 24 Tevbe, 71 25 Bakara, 2/205 26 A’raf, 7/31 27 Fatır, 35/38-39, Ahkaf, 46/3 28 Mü'minûn 23/115, Kıyamet 75/36

Page 10: ÇEVRE VE AHLAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_KESKINI.pdf · Çevre sorunları ve özellikle de küresel ısınma başlangıçta teknolojik gelişmelerin ve

Müslüman Toplum Algısı ve Çevre Bilinci | 195

anlamını da bu sorumluluk oluşturmaktadır. Tabiat ve içinde olan her şey, insana

Allah’ı hatırlatan, kendisi gibi Allah'a kul olan, kendisi için rızık olan fakat israf

edilmesi haram kılınan varlıklar bütününü oluşturmaktadır. İnsanın Allah'a kul

olma niteliği halife olması ile tamamlanmaktadır. İnsan Allah'ın kuludur ve O'na

itaat etmelidir. Allah'ın halifesi olarak insan Allah'ın yarattığındaki uyumu devam

ettirmelidir. Halife sıfatıyla yeryüzüne gönderilmiş olan insan halife olmanın

gerektirdiği mesuliyetin farkında olması gerekir. Kur'an insanın yeryüzündeki bu

konumunu hatırlatarak dünya hayatında nasıl davranması gerektiğini ve

yeryüzündeki diğer varlıklarla ilişkisinin bu görev bilinci çerçevesinde olması

gerektiğini öğretir. Şayet insan bu mesuliyetini unutur ve kulluk bilincinin dışında

davranış gösterirse büyük ölçüde "heva ve hevesini ilah edinen"29 bir insan olarak

yaşamış olur. Dolayısıyla evrendeki krizi insanı kuştan ve hayatını idame ettiren

çevreyi, Allah'ın bir tezahürü olarak görmeyi reddetmenin sebep olduğunu

söylemek mümkündür.30 İsraf, kulluk bilincini yitirmiş ve heva hevesini ilah

olarak edinmiş insanın en belirgin davranışıdır.

İslam'ın israftan kaçınmayı ve yerli yerinde kullanmayı öneren prensipleri

doğal kaynakları koruyucu ve ekolojik krize yönelik çözüm imkanı olacak bir

yöntem sunar. bir çok ayet doğal dengeyi bize haber vererek 31 söz konusu dengeyi

korumanın önemini de bildirmektedir. Kur'an'ın ortaya koymuş olduğu insan dâhil

tüm varlığın Allah tarafından yaratılmış olması prensibi inana insanın çevreye

bakışının da temelinin oluşturur. " gökleri ve yeri ile tüm âlemi yaratan Allah,

insanı da balçıktan yaratmış sonra -insan için- bir ömür tayin etmiştir."32 Bu ayet

inananlara hem tabiatın kendisi arasında bir birlik ilişkisi olduğunu hem de

yeryüzünde geçici olduğunu öğreterek ona uygun bir davranış biçimi

belirlemesinin önermektedir. İnsan ile tabiat arasındaki farklılık bir derece

farklılığı olup insanın tabiata egemen olma arzusuyla değil, bir sorumluluk -

emanet- bilinciyle ve israf etmeden ondan faydalanması gerektiğini

öğretmektedir.33

Tabiat insanın mülkü değil Allah'ın mülküdür. İnsan Allah'ın mülkünde

belirli bir müddet yaşayan, ondan ölçülü bir şekilde faydalanan O'nun mülkünün

halifesidir. Halife olarak Allah'ın yarattığı ve kendi varlığının ayetleri olarak

bildirdiği tüm varlıktaki dengeyi, nizam ve intizamı bozacak bir davranış

biçiminden kaçınmayı sağlayacak bir bilinç verir. İnsan halife olarak Allah'ın

29 45/23 30 Kula, Naci,Kur'an Işığında İnsan-Çevre İlişkisinin Ruh Sağlığı Açısından Önemi, U.Ü. İlahiyat

Fakültesi Dergisi, Sayı:.9,Cilt:9, 2000 31 Rahman / 7-8 32 En'am / 1-2 33 Özdemir, İbrahim, Kur'an'a Göre Çevre,

Page 11: ÇEVRE VE AHLAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_KESKINI.pdf · Çevre sorunları ve özellikle de küresel ısınma başlangıçta teknolojik gelişmelerin ve

196 | Çevre ve Ahlak Sempozyumu

yeryüzünde sorumlu tuttuğu, yeryüzünün imar ve düzeninin kendisine bıraktığı

yegâne varlıktır. ibn-i Arabî insanın halife oluşunu Allah'ın insanı kendi suretinde

yaratması ile izah eder. Allah insanı kendi sırrının kendisine göründüğü kulu

olarak yaratmıştır. Yaratılan her şey O'nun isimlerinin tezahürü olarak açığa çıkar.

Yaratıcı isimlerinin açığa çıkışını insan ile temaşa eder. Âlem Allah'ın kendi

sırrını seyrettiği ayna misalidir, insan da bu aynanın cilasıdır. Allah insanı halife

diye vasıflandırmıştır. Dolayısıyla âlemde halife olan insan yüzükteki kaş

misalidir. Kaş sultanın hazinelerine vurduğu mühür ve nişandır. Allah mülkü olan

âlemi insan vasıtasıyla korur. Allah mülkü olan âlemi koruması için insanı halife

yapmıştır.34

Allah insana nimeti, lütfu ve emaneti olarak tabiattan faydalanma izni

vermiştir fakat bu kullanma keyfi değil belirli prensipler çerçevesindedir. Ahiret

inancı İslam'ın temel inanç esaslarındandır. İnsanlar Ahiret'te âlemlerin rabbinin

huzurunda toplanacak ve yaşamlarının hesabını verecektir. İnançlı bir insan

bilinci bu hesap gününün kaygısını taşır. Bu kaygı tüm varlıkların hesabından

sorumlu olduğunun bilinciyle doludur. "kim zerre miktarı iyilik yapmışsa

karşılığını görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa karşılığını görür."35 Hz.

peygamber (s.a.v.) "kıyamet günü hak sahiplerine haklarını mutla vereceksiniz.

öyle ki boynuzsuz koyun boynuzlu koyundan ...... kısas edilecektir....."36 Bu

prensipler Müslüman'a dünya nimetlerinden faydalanırken sınırsız ve sorumsuz

bir tüketim anlayışına müsaade etmez.

İnsan için Allah'ın tüm nimetlerinin bilincinde olarak takdir etmek ve

karşılığında da Allah'a şükretmesi ahlaki bir sorumluluk olarak yüklenmiştir.

İsrafın yasaklanmış bir davranış biçimi olması, dünyadaki kaynakların sınırlı

olduğunun, dolayısıyla sürdürülebilir kalkınma ve ekonomi modellerinin

tartışıldığı günümüzde daha iyi anlaşılır olmaktadır. Allah nimetlerini sorumsuzca

kullanmayı nimetlerine nankörlük olarak nitelendirip kınamıştır. "yiyiniz, içiniz

fakat israf etmeyiniz. Zira Allah israf edenleri sevmez"37 israf Allah'ın sevgisinden

mahrum olmayı getiren bir davranış biçimidir. Savurganlık yerilerek, söz konusu

davranışları gerçekleştirenler "şeytanların kardeşleri"38 olarak nitelendirilip

kınanmaktadır. Zira israf sadece doğal kaynakların sorumsuzca tüketilmesi değil

aynı zamanda onların yaratıcısı olan Allah'a karşı bir saygısızlıktır.

34 İbn-İ Arabî, Fusûsu'l-Hikem, Çeviri ve Şerh: Ekrem Demirli, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2006,

S.25-26 35 Zilzal / 7-8 36 Müslim, Birr 60,(2582); Tirmizi, Kıyamet 2,(2422) 37 A'raf /31 38 İsra / 27

Page 12: ÇEVRE VE AHLAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_KESKINI.pdf · Çevre sorunları ve özellikle de küresel ısınma başlangıçta teknolojik gelişmelerin ve

Müslüman Toplum Algısı ve Çevre Bilinci | 197

Ekolojik Kriz ve Kulluk Bilincinin Yaşam Biçimi Olarak Sünnet

Bu gün içinde bulunduğumuz dünyanın kaygı verici haline yönelik oldukça

fazla söz söylenmekte, yazılar yazılmaktadır. Bu yazılar insanın insanlığını

yitirmekte oluşundan toplumsal bütünlüğün bozuluşuna, ahlaki kriz halinden

ekolojik krize kadar oldukça geniş alanı oluşturmaktadır. Bu hususlarda yazılıp

çizilen literatürü dahi bir araya getirmek oldukça külfetli bir iş olacaktır. Sadece

ekolojik krize yönelik literatür dahi oldukça kapsamlıdır. Tabi ki bu hususta

yapılanlar sadece bilimsel ve akademik tartışmalarla sınırlı değildir. Söz konusu

sorunlara yönelik birçok çevresel ve toplusal hareketler de organize ve

kurumsallaşmış bir şekilde yapılmaya devam etmektedir. Fakat tüm bunlara

rağmen söz konusu kriz halinin, en azından bir düzeyde de olsa kaygı verici

olmaktan uzaklaştığına dair herhangi bir işaret görünmemektedir. Lafla peynir

gemisinin yürümediğini bizzat tecrübe etmemize rağmen, insanların yaşam

biçimlerini değiştirmeye pekte hevesli olmadıklarını gözlemleyebiliyoruz. Vahşi

kapitalizmi besleyen yaşam biçimlerinden vazgeçmek şöyle dursun,

Müslümanların dahi eleştirdikleri yaşam biçimlerine yönelik oldukça heveskâr

olduklarını söylemek için oldukça fazla argümana sahibiz. Öyleyse sorun söz/yazı

sorunu olmaktan, akademik tartışma nesnesi olmaktan öte bir meseledir.

Müslümanların da tüm yazıp/söylediklerinin bir laf-ı güzaf olmaktan öteye şeyler

olduğunun ortaya konulması ancak yaşam biçimine dökülmesiyle mümkün

olacaktır. Müslümanlar için cazip olması gereken tek bir yaşam tarzı olması

gerekirken, modernitenin taklit edilsin diye sunduğu ideal tipler Müslümanların

yaşam biçimlerine de şekil vermektedir.

Modern dünya fıtrattan uzaklaşma hususunda bir panik içinde

görünmektedir. Denizler, hava, nehirler, ormanlar velhasıl neredeyse insan elinin

ulaşabildiği evrenin tüm kısımları, insanoğlunun hırsının ve saflığa duyduğu

nefretin bir sonucu olarak endüstri atıklarıyla kirlenmiş durumdadır ve bu

kirlenmişlik de tüm hızıyla sürdürülmektedir. Yaşanan birçok -Alzheimer, astım,

AIDS gibi- rahatsızlık insanın yeryüzündeki çöküşüne yönelik işaretler olarak

değerlendirilmektedir.39 Rio konferansında tabiatı kirleten atıklar ve bu atıklara

sebep olan üretim biçimlerinin azaltılmasına yönelik ısrarlı bir yaklaşım

sergilenmesine rağmen değişen bir şeyin olmadığını görmekteyiz. Ne bu tarz

konferanslar ne de çevre hareketleri, insanlığın unuttuğu bir fazilet olan züht’ün

insanlar için nasıl bir yaşam biçimi olarak hatırlanabileceğine yönelik her hangi

bir izaha sahip değillerdir. İnsanların dinleri yaşam biçimleri için cazip olmaktan

çıktığı için insanların hazlarına kul oldukları fark edilemez hale gelmiştir. İnsanlar

39 Winter, a.g.e., s.68

Page 13: ÇEVRE VE AHLAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_KESKINI.pdf · Çevre sorunları ve özellikle de küresel ısınma başlangıçta teknolojik gelişmelerin ve

198 | Çevre ve Ahlak Sempozyumu

organik ürünler tüketmekle, sentetik ürünlerden kaçınmakla huzursuzluklarını

belli ediyor olsalar da, bu biçimsel bir davranış olmaktan öte bir anlam ifade

etmemektedir. Doğal yaşam tarzı belirli bir asla ve mukadderata sahip olarak, yani

bir ibadet bilinci ve yaratılmış olanın anlamlı bir tasdiki olarak kavranmıyorsa,

doğal yaşam çok ta anlamlı olmayacaktır. Müslümanlar doğal yaşam tarzını basit

bir tavır olarak değil, büyük misaka bağlı bir yaşam biçimi olarak onaylarlar.

Doğal halimize yeniden kavuşmaya giden yol sadece sünnette açıktır. Zira

günümüzde sadece Müslümanlar dinlerinin tebliğcisinin yaptığı şekilde ibadet

etmektedirler.40 Sünnet modernliğin kirlenmişliğinden güvenli bir şekilde

kurtulmayı sağlayacak bir cankurtarandır.

Dolayısıyla sorun bir tartışma nesnesinin ötesinde, bizzat realize edilmiş bir

yaşam biçimine gereksinim duymaktadır. Sünnet bizzat bir yaşam biçiminin

ifadesidir ve İslam’ın kulluk anlayışının somutlaşmış halini gösterir. İslam’ın

prensipleri, incilin tasvirlerinin ikonografi olarak insanın antropomorfik

tasarımına, insanın insafına bırakılmamış, bizzat peygamber tarafından teybin ve

temsil ile somut bir yaşam biçimine dökülmüştür. Sünnet’e uymak modern çağın

problemlerine yegâne çözüm yolu olacaktır. Çocuğa şöyle şöyle yap demek

yerine, örnek olmak gerekir şeklindeki prensip eğitimde temel ilkelerden biridir.

Örnek olmak insan yaşamının sadece çocukluk dönemiyle sınırlandırılamaz.

İnsan, yaşamının her aşamasında karşılaştığı sorunların çözümü için yaşanmış

örneklere ihtiyaç duyar. Akıl her zaman ön kabullere ihtiyaç duyarak işler. Sünnet

bu anlamda en önemli ve kesin çözüm biçimi olarak değerlendirilebilir.

Fakat sünnetin modernizmin zehirli kirlenmişliğinden kurtulmak için bir

imkân olabilmesi için feda edilmiş, unutulmuş sünnet ilkelerinin hatırlanması ve

yeniden ihyası gerekmektedir. Hz. Peygamber insaniyeti şahsında toplamış,

O’nda ve O’nun hayatında insanlığın mümkün en yüksek biçimi gerçekleşmiştir.

Fakat Hz. Peygamberin sünnetini sadece zahiri biçimiyle anlamak O’nun

sünnetine uymak anlamına gelmeyecektir. O’nun bâtıni kemalini de paylaşmaya

çalışmak gerekmektedir. Sünnet, benlik davasından uzaklaşma, dünyayı karartan

kendine güvenden uzak durma halidir.41 Sünnet bir yaşam biçimi ve modeli olarak

bizim için her zaman erişilebilir ve uygulanabilir konumdadır.

Sonuç

Tüm kâinat Allah tarafından yaratılmıştır. Gökleri ve yeryüzünü

yarattıklarıyla dolduran ve süsleyen Allah'tır. Tüm kâinat Allah'ın eseri ve

sanatıdır. İnsan ise yeryüzünde Allah'ın kudretinin ayetleri olan yaratıklarının

40 Winter, a.g.e., s.69 41 Winter, a.g.e., s.75.

Page 14: ÇEVRE VE AHLAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_KESKINI.pdf · Çevre sorunları ve özellikle de küresel ısınma başlangıçta teknolojik gelişmelerin ve

Müslüman Toplum Algısı ve Çevre Bilinci | 199

emanetçisi olan halifesidir. Dolayısıyla insan tabiatın efendisi değildir ve dünyada

dizginsiz arzularıyla dilediği gibi tasarrufta bulunamaz. İslam inanan insana

tabiatın manevi ve kutsal boyutuna öğreterek, dünya hayatının geçiciliğini, Ahiret

hayatının kalıcılığını fakat dünya hayatından hesaba çekileceğini de haber vererek

bir sorumluluk bilinci kazandırmaktadır. İnsanın üzerine düşen hem insanı hem

de tüm varlığı yaratan Allah'a kul olmaktır. Kul olmak halife olduğunu bilmekle

tamamlanır. Allah'ın halifesi olan insan göklerde ve yerde barış ve dengeyi

muhafazaya memurdur. Modern insan egemen olma arzusu ile Allah'tan bağımsız

hareket ettiğini zannederek sorumsuzca hayatını yaşamaktadır. Haz ve arzu

peşinde koşmak, çılgınca tüketmek modern insanın kulluk bilincinden

yoksunluğunu sonucudur. bu da insana günümüzün en kaygı verici sorunlarından

biri olan ekolojik krizi getirmiştir. Söz konusu krizden kurtulmanın yegâne

imkânını İslam'ın kulluk bilincine sahip olmak verecektir.

Page 15: ÇEVRE VE AHLAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_KESKINI.pdf · Çevre sorunları ve özellikle de küresel ısınma başlangıçta teknolojik gelişmelerin ve

200 | Çevre ve Ahlak Sempozyumu

Kaynakça

-Ateş, Ali Osman , "İslam ve Doğal Hayatın Korunması", Ç. Ü. İlahiyat

Fakültesi Dergisi, c. 3, Sayı I, Ocak- Haziran 2003

-Bayrakdar, Mehmet, İslam ve Ekoloji, Diyanet İşleri Başkanlığı Yay.,

Ankara 1992, s. 44.

-Beck, Ulrich, Risk Society,Towards a New Modernity. London, Sage

Publications, 1992

-Erich Fromm, Sahip Olmak Ya da Olmak, Terc. A. Arıtan, 3. Baskı, Arıtan

Yayınları, İstanbul 1991

-Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kur'an, Çev.: Alparslan Açıkgenç, Fecr

Yay., Ankara, 1987

-Giddens, Anthony, Sosyoloji, Yayına Hazırlayan:Hüseyin Özel, Cemal

Güzel, Ayraç Yayınları, Ankara 2000

-Hollinger, Robert, Postmodernizm ve Sosyal Bilimler, Çev.: Ahmet

Cevizci, Paradigma Yayınları, İstanbul 2005

-Horney, Karen, Çağımızın Tedirgin İnsanı, Çev.: Ayda Yörekan, Tur

Yayınları, İstanbul 1980

-İbn-İ Arabî, Fusûsu'l-Hikem, Çeviri ve Şerh: Ekrem Demirli, Kabalcı

Yayınevi, İstanbul 2006

-Kula, Naci, “Sahip Olma ve Emanet Duyguları Açısından İnsan - Çevre

İlişkisi”, Çevre ve Din Uluslararası Sempozyumu, c. I, Yalın Yayıncılık, İstanbul

2008

-Kula, Naci, Kur'an Işığında İnsan-Çevre İlişkisinin Ruh Sağlığı Açısından

Önemi, U.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı:.9,Cilt:9, 2000

-Nasr, Seyyid Hüseyin, İnsan ve Tabiat, terc. N. Avcı, Yeryüzü Yayınları,

İstanbul 1982

- Özdemir, İbrahim, Yalnız Gezegen, Kaynak Yayınları, İstanbul 2001

- Taylor, Charles, The Sources of The Self: The Making of Modern Identity,

Cambiridge, Mass, Harvard University Pres, 1989

-Winter,T.J.,Postmodern Dünyada Kıbleyi Bulmak, Çev.: Ömer Baldık-

Muhammed Şeviker, Timaş Yayınları, İstanbul 2006

http://www.abhaber.com/ozelhaber.php?id=5009 (25.04.2010)