ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN...

255
T. C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS TEZİ ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN FİİL YAPMA EKLERİ VE FONKSİYONLARI SUNAY DİLEK 2501020633 TEZ DANIŞMANI PROF. DR. MUHAMMET YELTEN İSTANBUL 2005

Transcript of ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN...

Page 1: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

T. C.

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL

FİİLDEN FİİL YAPMA EKLERİ VE

FONKSİYONLARI

SUNAY DİLEK

2501020633

TEZ DANIŞMANI

PROF. DR. MUHAMMET YELTEN

İSTANBUL 2005

Page 2: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

iii

ÖZ

Bu çalışmada Eski Anadolu Türkçesi döneminin özelliklerini taşıyan bazı

eserlerdeki isimden fiil ve fiilden fiil yapan ekleri tespit ettik. Eklerin

fonksiyonlarını ilgili metinlere dayalı olarak belirledik.

Çalışmamız girişin yanı sıra üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde

taraması yapılan eserler ve müellifleri hakkında bilgi verildi. Ayrıca genel olarak

yapım eklerinin özellikleri belirtildi ve isimden fiil, fiilden fiil yapan eklerin listesi

verildi. Çalışmamızın asıl kısmını ikinci ve üçüncü bölümler oluşturmaktadır. Bu

bölümlerde isimden fiil, fiilden fiil yapan eklerin tarihi gelişimi anlatıldı ve eklerin

fonksiyonları ve bu fonksiyonlara ait örnekler üzerinde duruldu.

ABSTRACTABSTRACTABSTRACTABSTRACT

We have investigated affixes making verb from noun and verb from verb in

the Old Anatolian Turkish. We have reported the functions of the affixes on the basis

of the works belonging to the period.

Our work consists of three parts besides of introduction. In the first part,

general information about the works studied on and their authors is given, and the list

of affixes making verb from noun and verb from verb are listed. And in general, the

characteristics of derivative affixes are handled, and those affixes that make verb

from noun and noun from verb are presented. The second and the third parts consist

of the fundamental parts of our work. In these parts historical devlopment of these

suffixes are told, and the functions of thsese suffixes and their examples are focused.

Page 3: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

iv

ÖNSÖZ

Eski Anadolu Türkçesinde Fiil yapım ekleri üzerinde çalışmamızın nedeni

döneme ait yapım eklerinin tam bir tespitini yapmak ve eklerin fonksiyonlarını

metinlere dayalı olarak incelemektir.

Fiil yapım eklerini tespit edebilmek için döneme ait yararlandığımız eserler

şunlardır: Mes’ud bin Ahmed, Süheyl ü Nevbahar (haz: Cem Dilçin); Şeyyad

Hamza, Yusuf u Züleyha (haz: Dehri Dilçin); Aşık Paşa, Garib-Nâme (haz: Kemal

Yavuz)’nin ilk iki cildi; Şirvanlı Mahmud, Tarih-i İbn-i Kesir Tercümesi (haz:

Muhammet Yelten); Celalüddin Hızır (Hacı Paşa), Müntehab-ı Şifâ (haz: Zafer

Önler).

Metinlerin seçilişinde konularının farklı olmasına ayrıca manzum ve mensur

eser olmasına riayet edildi.

İlk olarak belirlediğimiz eserleri okuyup ekleri tespit ettik. Fişlere

kaydettiğimiz her ekin tarihi gelişmesini inceledik. Sonra ekin fonksiyonlarını

örneklerle ifade ettik. Eklerin fonksiyonlarını tespit ederken eklerin geçtiği beyit ve

cümlelerin Türkiye Türkçesine göre anlamlarını da verdik.

Genel olarak fiil yapım eklerini iki başlık altında İsimden Fiil yapan ekler ve

Fiilden Fiil yapan ekler şeklinde ayırıp bunları da eklerin fonksiyonları ve

örnekleriyle birlikte alt başlıklar halinde düzenledik. Mümkün olduğunca çok ve

değişik örnekleri almaya çalıştık.

Yaptığımız çalışmanın bu alanda çalışacak olan kimselere bir nebze de olsa

ışık tutacağını ümit ediyoruz.

Bu zorlu ve yorucu çalışmamızda danışmanlığımı yapan ve her vesile ile bana

yardımcı olan sayın hocam Prof. Dr. Muhammet Yelten’e, gerektiğinde yardımlarına

başvurduğum hocalarım Prof. Dr. Kemal Yavuz’a, Doç. Dr. Musa Duman’a ve

maddi manevi yardımlarını esirgemeyen değerli aileme teşekkür eder şükranlarımı

sunarım.

Page 4: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

v

İÇİNDEKİLER

ÖZ .......................................................................................................................... iii

AAAABSBSBSBSTRACTTRACTTRACTTRACT ........................................................................................................... iii

ÖNSÖZ.................................................................................................................. iv

İÇİNDEKİLER ..................................................................................................... v

KISALTMALAR ................................................................................................. ix

GİRİŞ ..................................................................................................................... 1

BİRİNCİ BÖLÜM....................................................................................... 5

1.1. TARAMA YAPILAN ESERLER VE MÜELLİFLERİ.................. 5

1.1.1. ŞEYYAD HAMZA...................................................................... 5

1.1.1.1. Hayatı .................................................................................... 5

1.1.1.2. Eseri: Yusuf u Züleyha.......................................................... 6

1.1.2. ÂŞIK PAŞA ................................................................................. 7

1.1.2.1. Hayatı .................................................................................... 7

1.1.2.2. Eseri: Garib-nâme ................................................................. 8

1.1.3. HOCA MES‘UD (MES‘UD BİN AHMED) ............................... 9

1.1.3.1. Hayatı .................................................................................... 9

1.1.3.2. Eseri: Süheyl ü Nev-bahâr................................................... 10

1.1.4. CELÂLÜDDİN HIZIR (HACI PAŞA)...................................... 11

1.1.4.1. Hayatı .................................................................................. 11

1.1.4.2. Eseri: Müntahab-ı Şifâ ........................................................ 11

1.1.5. ŞİRVANLI MAHMUD ............................................................. 13

1.1.5.1. Hayatı .................................................................................. 13

1.1.5.2. Eseri: Tarih-i İbn-i Kesir Tercümesi ................................... 13

Page 5: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

vi

1.2. YAPIM EKLERİ............................................................................ 14

1.2.1. İsimden Fiil Yapan Ekler ve Listesi........................................... 15

1.2.2. Fiilden Fiil Yapan Ekler ve Listesi ............................................ 17

İKİNCİ BÖLÜM .................................................................................. 19

2.1. İSİMDEN FİİL YAPAN EKLER .................................................. 19

2.1.1. +la- / +le-.................................................................................... 19

2.1.2. +lan- / +len-; +la-n- / +le-n-....................................................... 55

2.1.3. +la-ş- / +le-ş-; +laş- / +leş-......................................................... 72

2.1.4. +a- / +e- ...................................................................................... 74

2.1.5. +l- ............................................................................................... 86

2.1.6. +ık- / +ik-; +uk- / +ük-............................................................... 92

2.1.7. +ar- / +er- ................................................................................... 96

2.1.8. +r-............................................................................................. 102

2.1.9. +da- / +de-; +ta- / +te-.............................................................. 105

2.1.10. +ı- / +i-; +u- / +ü- ................................................................... 113

2.1.11. +al- ......................................................................................... 117

2.1.12. +n- .......................................................................................... 119

2.1.13. +an- / +en- .............................................................................. 122

2.1.14. +irge- ...................................................................................... 123

2.1.15. +sa- ......................................................................................... 125

2.1.16. +ra- / +re- ............................................................................... 127

2.1.17. +at- / +et-................................................................................ 128

2.1.18. +gır- / +gir-............................................................................. 130

2.1.19. +t- ........................................................................................... 131

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ............................................................................ 132

Page 6: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

vii

3.1. FİİLDEN FİİL YAPAN EKLER ................................................. 132

3.1.1. -n- ............................................................................................. 132

3.1.2. -ş- ............................................................................................. 148

3.1.3. -l- .............................................................................................. 158

3.1.4. -r-.............................................................................................. 172

3.1.5. -t- .............................................................................................. 180

3.1.6. -ma- / -me-................................................................................ 192

3.1.7. -dır- / -dir-; -dur- / -dür- .......................................................... 207

3.1.8. -dar- / -der- ............................................................................... 215

3.1.9. -k- / -ķ- ..................................................................................... 217

3.1.10. -a- / -e- .................................................................................... 218

3.1.11. -p- ........................................................................................... 221

3.1.12. -gur- / -gür-............................................................................. 222

3.1.13. -ar- / -er- ................................................................................. 223

3.1.14. -ı- / -i-; -u- / -ü-....................................................................... 226

3.1.15. -y- ........................................................................................... 228

3.1.16. -z- ........................................................................................... 231

3.1.17. -re- .......................................................................................... 233

3.1.18. -ç- ........................................................................................... 234

3.1.19. -v- ........................................................................................... 235

3.1.20. -aş- .......................................................................................... 236

3.1.21. -ala- / -ele- .............................................................................. 237

3.1.22. -ümsü-..................................................................................... 237

3.1.23. -maş-....................................................................................... 238

3.1.24. -se- .......................................................................................... 238

Page 7: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

viii

3.1.25. -si-........................................................................................... 239

3.1.26. -ne- ......................................................................................... 239

SONUÇ............................................................................................................... 241

KAYNAKÇA ..................................................................................................... 244

Page 8: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

ix

KISALTMALAR

a.e. Aynı eser

a.g.e. Adı geçen eser

Bkz. Bakınız

bsk. Baskı

C. Cilt

Çev. Çeviren

GN Garib-nâme

Haz. Hazırlayan

MŞ Müntahab-ı Şifâ

s. Sayfa/sayfalar

SN Süheyl ü Nev-bahâr

t.y. Basım Tarihi Yok

TDK Türk Dil Kurumu

TİKT Tarih-i İbn-i Kesir Tercümesi

vb. Ve benzeri

y.y. Basım Yeri Yok

YZ Yusuf u Züleyha

Page 9: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

1

GİRİŞ

Eski Anadolu Türkçesi Batı Türkçesinin ilk dönemini kapsar. 13.-15.

yüzyılları içine alan bu devreye Batı Türçesinin bir oluş, bir kuruluş devresi olarak

bakabiliriz.1 Anadolu ve Rumeli bölgesinde devam eden, Oğuzca temelindeki

Türkçedir. Eski Anadolu Türkçesi bir taraftan Eski Türkçenin izlerini taşırken diğer

taraftan köklerde ve eklerde bazı ses ve şekil ayrılıklarıyla Osmanlıca ve Türkiye

Türkçesinden biraz farklı bir durum gösterir. Eski Anadolu Türkçesinde yabancı

unsurlar devrin sonuna doğru girmeye başladığından yabancı unsurların etkileri pek

görülmez. Daha çok Eski Türkçenin izleri görülür.

Bu dönemde Türkçenin işlenmesi, Türkçeyi bütünüyle ve bilinçli olarak

kullanma ve Türkçeyi bir yazı dili haline getirme hedefi ağır basmıştır. Bu da

Anadolu Beyliklerinin başlarında bulunan beyler tarafından sağlanmıştır. Türkçe

eserlerin çoğalması onların emriyle olmuştur. Anadolu Beylerinin Arap ve Acem

kültürüne fazla itibar etmemeleri, milli geleneklerine ve Türkçeye verdikleri değer,

bilim adamlarını, şair ve edipleri koruma bakımından gösterdikleri duyarlılık, Türk

dili ve edebiyatı için hızla verimli bir dönemin başlamasına yol açmıştır. Oğuzca bu

dönemde müstakil bir yazı dili haline gelmiştir. Bu dönemde telif ve tercüme olarak

şair ve yazarlar tarafından yüzlerce eser meydana getirilmiştir. Eski Anadolu

Türkçesi dil bakımından bazı noktalarda Eski Türkçeye ait arkaik şekil ve kelimeleri

devam ettirmekle birlikte asıl Oğuz lehçesinin ve ağızlarının yazı diline sokulması ile

oluştuğu için, daha durulmuş ve standartlanmış bir yazı dili durumunda değildir. Bu

bakımdan Anadolunun çeşitli bölgelerinde yazılan eserlerde az çok dil ayrılıkları

göze çarpmaktadır.

Cümle yapısı bakımından, Türkçenin başlangıçtan bugüne kadar hep aynı

olan normal yapısı dışına çıkılmamıştır. Eski Anadolu Türkçesinin dil yapısı genel

olarak Oğuz Türkçesi temelindedir. Söz varlığı bakımından, yer yer Eski ve Orta

1 Muharrem Ergin, Türk Dil Bilgisi, Bayrak Basım/ Yayım/ Tanıtım, İstanbul 1998, s.17.

Page 10: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

2

Türkçenin yazı dili ile ortak yanları dışında, asıl Oğuz lehçesinin söz varlığına

dayanmaktadır.

Bu dönemin yazı dili, ünlü ve ünsüzlerin yazılışı bakımından, bir yandan eski

Türk yazı dili geleneğini sürdüren özelliklere, bir yandan da Arapça ve Farsça’dan

aktarılmış özelliklere yer vermiştir.2

Kelime ve daha geniş yapılı gramer birlikleri yönüyle bu dönem henüz çok

gelişmiş görülmemektedir. Türkçe orijinli türemiş kelimelerin yanında çeşitli

dillerden alınan kelimelerde kullanılan ekler, genellikle Eski Türkçe döneminin

eklerinin bir devamı niteliğini göstermektedir. Bu dönemde kelime ihtiyacını

karşılamak için yapım eklerine yönelme olduğu görülmektedir. Ancak yapım

eklerinin bazıları işlek bazıları ise daha az kullanılmıştır. Bu devreyi geçirdiği

evrelere göre üç alt döneme ayırabiliriz: 1-Selçuklular Dönemi Türkçesi, 2-Anadolu

Beylikleri Dönemi Türkçesi ve 3-Osmanlıcaya Geçiş Dönemi Türkçesidir.

Selçuklular Dönemi Türkçesi

Bu Türkçe XII.- XIII. Yüzyıllar arasındaki Türkçedir. Yani Oğuzların

Anadolu’ya yerleşmelerinden, 1243 Kösedağ Savaşı sonrasında zayıflamaları ve

nihayet 1308 yılında devletin yıkılarak Anadolu Beyliklerinin kuruldukları zamana

kadarki devrede kullanılan Türkçedir. Oğuzlar Orta Asya’dan Anadolu’ya gelirken,

sözlü ve yazılı edebi gelenekleriyle birlikte gelmişlerdir. Büyük Selçuklu Devletinde

olduğu gibi Anadolu Selçuklu Devletinde de resmi dil Farsçaydı. Bu nedenle Oğuz

lehçesi, kendi varlığını ortaya koyabilmek için, bir yandan Arapça ve Farsça’ya karşı

mücadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye çalışıyordu.

Bu nedenle bu dönem Türkçesi karışık bir dil yapısındadır. Anadolu Selçukluları

döneminde resmi dilin Arapça ve Farsça olması yanında halkın konuşma dilinin

Türkçe olmasından dolayı devletin halkla olan ilişkilerinde Türkçeyi kullanmıştır.

Ayrıca halk için dini ve bir kısım destani eserler de Türkçe olarak yazılmıştır.

2 Zeynep Korkmaz, Türkiye Türkçesi Grameri, Şekil Bilgisi, TDK Yayınları, Ankara 2003, s.XCVI.

Page 11: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

3

Bu dönemde Türkçe olarak yazılan eserler arasında Behçetü’l-hadâik fi

mev’izeti’l-halâik, Ali’nin Kıssa-i Yusuf, Kitâbü’l-ferâiz, Ahmed Fakîh’in tasavvufi

nitelikteki Çarhname’si ve Kitâbu Evsaf- ı Mesâcidi’ş-Şerife’si, Hoca Dehhani’ nin

şiirleri, Şeyyad Hamza’nın mesnevisi, Mevlana ve Sultan Veled’in eserleri gibi

önemli eserler bu dönemde yazılan Türkçe eserler arasındadır.3

Beylikler Dönemi Türkçesi

Anadolu Selcuklu Devletinin (1075-1308) yıkılıp parçalanmasından sonra

oluşan Anadolu Beylikleri dönemine giren Türkçedir. XIII. yüzyıl başlarına yani

Osmanlı Beyliğinin güçlü bir devlet durumuna gecişine kadar sürer. Bu dönemde

Selçuklu Türkçesinin özelliklerine de rastlanabilir. XIV. yüzyılda başlayarak Eski

Anadolu Türkçesi, dil yapısı bakımından bütünüyle Oğuzca özellıklerine dayalı bir

yazı dili durumuna geçebilmiştir. Bu dönemde Türkçeyi bütünü ile ve bilinçli olarak

bir yazı dili durumuna getirme hedefi ağır basmıştır. Anadolu’nun her yerinde

bilimsel, edebi ve kültürel etkinlikler yoğunlaşmıştır. Telif ve çeviri yoluyla çeşitli

konularda yüzlerce eser meydana getirilmiştir.

Bu dönemin başlıca eserleri arasında Gülşehri mantıku’t tayr, Âşık Paşa,

Garibnâme, Fakirnâme, Ahmedî İskendernâme, Hoca Mesud Süheyl ü Nevbahar,

Ferhenknâme-i Sadî Tercümesi, Fahri Hüsrev ü Şirin, Kul Mesud Kelile Dimne

tercümesi, Kadı Burhaneddin’nin Divanı, Tursun Fakih’in Gazavatnâme’si ,tarihi

nitelikte Taberî tercümesi ile tıbbî Müntehab- ı Şifa’sı vb. eserler vardır. Bu dönem

yani XV. yüzyılın ikinci yarısı, yazı dilinin genel olarak Osmanlı Türkçesine doğru

yol aldığı bir geçiş dönemi niteliğindedir.

Osmanlıcaya Geçiş Dönemi Türkçesi

Bu dönemde Eski Anadolu Türkçesi yerini Osmanlı Türkçesine bırakmaya

başlamıştır. İstanbul’un fethinden sonra, imparatorluğun büyümeye ve gelişmeye

başlamasıyla birlikte, Arapça ve Farsçanın kazandığı itibar karşısında Türkçe

horlanmış ve yetersizliğinden yakınılmıştır. Bunun doğal sonucu olarak önceki

3 A.e., s. XCII.

Page 12: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

4

yüzyılın eserlerinde görülen açık, sade ve anlaşılır anlatım biçimi yalnız bir kısım

eserlerde ve özellikle tarih kitaplarında kalmıştır. Türkçe artık yerini yavaş yavaş

karışık bir dile, çetrefilli bir anlatıma bırakmaya başlamıştır. Bu döneme ait

eserlerde, bir geçiş döneminin bütün özelliklerini bulmak mümkündür. Birçok

Türkçe söz, Arapça ve Farsça karşılıklarıyla yan yana kullanılmış, birbirine

bağlanmış uzun ve iç içe girmiş yabancı yapılı cümleler yanında kısa, açık ve

Türkçenin söz dizimine uygun cümleler de yer almıştır. Dil yapısı bakımından böyle

bir geçiş dönemi özelliği yansıtan başlıca eserler şunlardır:

Tursun Bey’in Târih-i Ebü’l-Feth’i, Necatî, Hayalî ve İvaz Paşazade Ataî’nin

şiirleri, Cemalî’nin II. Murat adına yazdığı Gülşen-i Uşşâk’ı, Fatih adına yazdığı

Humâ ve Humâyun, Miftâhü’l-Ferec mesnevîleri ile Divan’ı, Mesihî’nin Şehrengîz

ve Gül-i Sadberk’i, Sinan Paşa’nın Tazarru’ nâmesi’si ile Risale-i Ahlâk,

Tezkiretü’l-Evliya ve Maarnâme’si, Cafer Çelebî’nin İstanbul Fetihnâme’si vb.

eserleri sayabiliriz.4

4 A.e., XCVI.

Page 13: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

5

BİRİNCİ BÖLÜM

1.1. TARAMA YAPILAN ESERLER VE MÜELLİFLERİ

1.1.1. ŞEYYAD HAMZA

1.1.1.1. Hayatı

Eski Anadolu Türkçesi döneminin önemli şairlerinden biri olan Şeyyad

Hamza’nın hakkında fazla bilgi yoktur. Şairin kızı Aslı Hatun’un kitabesinin

Akşehir’de bulunmasına ve Lâmiî’nin (ö. 938/1532) başlayıp oğlu Abdullah

Çelebi’nin tamamlayıp derlediği Letâif’de adı geçen Şeyyad Hamza ile Nasreddin

Hoca’ya ait olan bir fıkraya dayanarak, onun Akşehir veya civarında yaşamış olduğu

öne sürülebilir1. Şairi ilk olarak ilim dünyasına tanıtan Fuad Köprülü onun hakkında

şu bilgileri vermektedir. “Şeyyad Hamza hicri yedinci asırda yetişmiş, mesleğini halk

arasında neşr ve talime uğraşan sûfî bir halk şairi olup Bâtınî mezhebe sahip

babalardan biridir. Câmiunnezâir’de şiiri bulunduğuna göre eserleri ve hatırası

kısmen onuncu asra kadar yaşamıştır. Aruz vezninden ziyade hece vezni ve halk

lisanıyla tasavvufî, ahlâkî manzumeler yazdığı muhakkaktır, fakat eserler kaybolmuş

olmalıdır. Yunus Emre’nin manevî şahsiyetini teşekkülünde şüphesiz medhaldardır.

Yedinci asır Anadolu şairleri arasında, mutasavvıf halk şairi olmak itibariyle bilhassa

edebiyat tarihimiz bakımından hiç ihmal edilemeyecek bir mevkie sahiptir. İstanbul

ve Anadolu kütüphanelerinde onun sair bazı manzumeleri ele geçebilir.”2 Son

yıllarda yapılan araştırmalarda, Şeyyad Hamza’ya ait yeni şiirlerin ortaya çıkmasıyla

edinilen bilgilerden, onun 1348 yılında hayatta olduğu bu güne kadar zannedildiği

gibi Şeyyad Hamza’nın XIII. yüzyıl şairi değil, en doğru tahminle XIII. yüzyılın son

çeyreği ile XIV. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olduğu kesinlik kazanmıştır.3

Şeyyad Hamza şiirlerini oldukça sade, Arapça ve özellikle Farsça kurallara

göre yapılmış tamlamalara fazla yer vermeden, geniş kitlelerin anlamasına daha

1 Büyük Türk Klasikleri, Ötüken-Söğüt, C:1, İstanbul 1985, s.269. 2 Mustafa Özkan, Türk Dilinin Gelişme Alanları ve Eski Anadolu Türkçesi, Genişletilmiş 2. baskı, Filiz Kitabevi, İstanbul 2000, s.165. 3 A.e., s.166.

Page 14: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

6

elverişli bir dille yazmaya dikkat etmiş görünmektedir. Tasavvufî konuları değil dini

konuları işlediği açıktır. Şairin şiirlerinde teşbih, tenasüp gibi bir iki basit sanat

dışında, edebî sanatlar yok denilecek kadar azdır.4

1.1.1.2. Eseri: Yusuf u Züleyha

En eski dinî hikâyelerden biri olan Yusuf u Züleyha hikâyesi, kaynağını

Tevrat’tan alarak değişik biçimlerde günümüze kadar gelmiştir. Kurân-ı kerîm’de

“Ahsenü’l-kasas” hikâyelerin en güzeli olarak nitelendirilen bu kıssa, daha

İslâmiyet’in ilk çağlarından beri dinî biçimiyle okunup söylenmiştir. Hatta bir aşk

hikâyesi olmasından da manzum ve mensur olarak “Destân-ı Yûsuf, Kıssa-i Yusuf,

Yusuf u Züleyha, Ahsenü’l-kasas” gibi değişik isimlerle hikâye halinde yazılmaya

başlanmıştır. Müellifler hikâyenin konusunun dinî içerikli olup ayrıca bir

Peygamberin hayatını anlatması bakımından, Vak’anın esasında bir değişiklik

yapmamışlardır. Esas olarak Kur’an’daki şekle bağlı kalmakla birlikte, ayrıca tefsir

kitaplarındaki açıklamalardan da yararlanıp böylece konuyu kendi duygu ve

düşünceleriyle işlemişlerdir. İslâmî edebiyat çerçevesinde Yusuf kıssasını mesnevi

şeklinde ilk defa İran şairi Firdevsî (ö.411/1020 [?]) yazmıştır. Daha sonra Hamse

sahibi birçok İran şairi Yusuf u Züleyha hikâyesini manzumeleştirmişlerdir.

Anadolu sahasında Yusuf u Züleyha hikâyesini ilk önce Şeyyad Hamza

kaleme almıştır. Aruzun “fâilâtün fâilâtün fâilât” vezniyle yazılmış olan eserin tam

adı “Destân-ı Yûsuf aleyhi’s-selâm ve hâzâ ahsenü’l-kasasi’l-mübârek” şeklinde

olup 1529 beyitten meydana gelmektedir. Şeyyad Hamza eserini meydana getirirken,

esas olarak Kur’ân-ı Kerîm’de Yûsuf süresinde geçen kıssaya bağlı kalmakla birlikte,

daha önce yazılmış olan Ali’nin Kıssa-i Yusuf’undan da yararlanmıştır.

Klasik mesnevi tertibine uygun olarak meydana getirilen Yusuf u Züleyha’da

dokuz beyit tutan besmele, tevhid, münacat ile üç beyitlik naattan sonra esas konuya

girilir. Eserde yer yer, doğrudan doruya konuyla ilgili olmayan “nükte” başlığı

altında bazı nasihatler da vardır. Ayrıca okuyucu sık sık salâvat getirmeye davet

edilmektedir. Oldukça sade ve pürüzsüz bir dile sahip olan eser, Eski Anadolu

4 Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Devirler-İsimler-Eserler-Terimler, Dergâh Yayınları, C:8, İstanbul 1998, s.152–53.

Page 15: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

7

Türkçesi’nin ses ve şekil özelliklerini geniş ölçüde yansıtması bakımından büyük

önem taşımaktadır.

Yusuf u Züleyha’nın bu gün Raif Yelkenci nüshası olarak da tanınan ve Türk

Dil Kurumu Kütüphanesi’nde bulunan, 103 sayfadan ibaret olup 952’de (1545)

Abdurrahim ibn Kâsım ibn Hasan tarafından istinsah edilmiş tek nüshası

bilinmektedir. Yazmada gerek vezin gerek imlâ bakımından pek çok aksaklık ve

yanlışlıklar mevcuttur. Bunlardan bir kısmının müstensihe ait olduğu düşünülebilirse

de, bir kısmının da Türkçe kelimeleri aruza uydurmaya çalışan müellife ait olduğu

söylenebilir. Dehri Dilçi bu nüshayı Latin harflerine çevirerek tıpkıbasım ve küçük

bir sözlük ilâvesiyle yayımlamıştır.

Edebiyatımızda Yusuf u Züleyha hikâyesi Ali ve Şeyyad Hamza’nın dışında,

daha pek çok yazar tarafından da ele alınıp işlenmiştir.5

1.1.2. ÂŞIK PAŞA

1.1.2.1. Hayatı

Asıl adı Ali olan Âşık Paşa, 1272 yılında Kırşehir civarındaki Arapkir’de

doğmuştur. Annesi ve babası devrin hatırı sayılır ailelerindendir. Babası Muhlis Paşa,

Baba İlyas’ın oğludur. Şeyh İlyas olarak da anılan Baba İlyas, Horasan’dan

Anadolu’ya göç etmiştir. Âşık Paşa küçüklüğünden beri tarikat çevresinde

bulunduğundan zahiri ilimler yanında batıni ilimlerde de kendini yetiştirmiştir. Zaten

o devirde Kırşehir, ilmi, edebi ve fikri bakımdan önde gelen belli başlı kültür

merkezlerinden biri durumundadır. Arapça ve Farsça yanında Ermeni ve İbrani

dillerini de öğrenen Âşık Paşa, devrindeki sosyal hadiseler gereği hayata hikmet

açısından bakan bir düşünürdür. Ayrıca ledünnî ilmi tahsil etmiştir. Oğlu Elvan

Çelebi babasının ölüm tarihini, 13 Safer 733 olarak bildirmiş, 63 yıl ömür sürdüğünü

söylemiş. Bu da milâdi olarak 3 Kasım 1332 tarihine rastlamaktadır. Kırşehir’de

vefat eden Âşık Paşa’nın türbesi şehrin kuzeydoğusunda bir tepede, kendi adıyla

5 Özkan, a.g.e., s.168–170.

Page 16: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

8

anılan mezarlıkta bulunmaktadır. Âşık Paşa, Türk diline büyük hizmette bulunan,

dilimizin eksik tarafını söyleyerek devrinde Türkçeye ilk sahip çıkanlardandır. Her

şeyden önce onda bir dil ve gramer fikri vardır.

1.1.2.2. Eseri: Garib-nâme

Âşık Paşa’nın başlıca eseri Garib-nâme adıyla bilinen büyük mesnevisidir.

Eser bazı kaynaklarda; Divan-ı Âşık, Divan-ı Âşık Paşa, Maarifnâme ve Gencnâme

gibi adlarla anılırsa da6 Âşık Paşa:

Bu Garib-name anın geldi dile Kim bu dil ehli dahı ma’ni bile II-237a/5

beytinden de anlaşılmak üzere, eserin adını Garib-nâme koymuştur. On

bölüm halinde yazılan eserin, nüshalara göre, beyit sayısı değişiklik gösterir. Eserle

ilgili çalışmalarda tahmini olarak on iki bin beyit olduğu zikredilirse de, Sadettin

Nüzhet Ergun’un bildirdiğine göre 10.293; Amil Çelebioğlunun sayımına göre de

10.015 ve 10.312 beyittir7. Başta Farsça bir önsöze yer veren eser, baştan sona kadar;

Failâtün Failâtün Failün vezni ile yazılmıştır. Garib-nâme’nin baş kısmında eser

hakkında bilgi verilmekte ve her bölüm iki beyitte tanımlanmaktadır. Daha sonra yer

alan 228 beyitli kısımda ise; münacâat ve tevhid şiirleri vardır. Bunu sıra ile

Peygamber’in övgüsü, dört halife’nin methi ve Peygamber’in nübüvvetinin ispatı

için yazılan şiirler izlemektedir. Eserde her beyit bir dünya ve bir cümle olup anlam

birliğine sahip bulunmaktadır. On bölümden meydana gelen eserin her bölümünün

ayrı ayrı on kıssaya yer vermesi ve bölümden bölüme genişleyerek, bir nizam içinde

gittikçe açılması Garib-nâme’nin en dikkat çekici özelliğidir. Bu açıdan bakılınca

eserdeki konular da birbiri ardından açılıp genişlemektedir. Böylece Garib-nâme’nin

en azından 550 konuyu işlediği görülür. Ayrıca eser tasavvufi yönde Hakk’a

kavuşmanın sırlarını vermesi da önemlidir8. Garib-nâme Âşık Paşa’nın coşkun bir

şiir kitabı olmaktan çok, mantık ve düşünüşe dayanan dini tasavvufi ve öğretici bir

eseridir. Dili oldukça sadedir. Âşık Paşa eserini bilerek ve isteyerek Türkçe yazmış.

6 Aşık Paşa, Garib-nâme, I/1, (Haz: Kemal Yavuz), TDK Yayınları, İstanbul 2000, s.XLV. 7 A.e. 8 A.e., XLVII.

Page 17: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

9

Türkçe’nin de Farsça ve Arapça gibi ince manalar ifade edebileceğini kanıtlamak

için yazmıştır9. Eser çok okunduğundan hemen her yazma ittiba eden kütüphanede

bir iki nüshası vardır. Türk Edebiyatının Anadolu sahasında verilen temel

eserlerinden olan Garib-nâme’nin başlıca özelliği telif olmasıdır.

1.1.3. HOCA MES‘UD (MES‘UD BİN AHMED)

1.1.3.1. Hayatı

Hoca Mes‘ud’un hayatı hakkında bildiklerimiz pek azdır, daha doğrusu yok

gibidir. Nerede, hangi tarihte doğduğu, nerede yaşayıp hangi tarihte nerede öldüğü,

eserlerini kime sunduğu, ne gibi işlerle uğraştığı konularında yeterli ve kesin

bilgilerimiz yoktur.

Hoca Mes‘ud’un ve babasının adı, Süheyl ü Nev-bahâr’daki şu beyitten kesin

olarak anlaşılmaktadır:

Veli ben ki mes’ud ibni Ahmed’em Şunun bigi gark olmışam veh nidem Hoca Mes‘ud’un nereli olduğu ya da nerede yaşadığı konusunda ileri sürülen

düşünceler de birbiriyle çelişmektedir .

Bunun bigibir ışk-name sözin Ki meşgul olup düzmişem ansuzın Zihi hayf ki yiğitlik ohtı degül Ki yaraşayidi budagında gül Uş indi ki geçdi çağı ömrümün Ne zevkı olısar dahı ömrümün

Hoca Mes‘ud’un bu sözlerine göre 751/1350 ve 755/1354 yıllarında yazdığı

Süheyl ü Nev-Bahâr ve Ferheng-name-i Sa’di Tercümesi, yaşlılık yıllarının

eserleridir. Her iki eserini de Hoca Mes‘ud, Orhan Bey (1281-1362) zamanında

yazmıştır. Bu verilere göre, Hoca Mes‘ud’un 1300-1370 yılları arasında yaşamış

olduğu varsayılabilir. Hoca Mes‘ud’un, eserinde vezin ve kâfiye kusurları

9 Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı, Gözden geçirilmiş 9. bsk., C: II, İstanbul 1997, s.353-56.

Page 18: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

10

bulunmakla birlikte klasik nazım tekniğini iyi bilen , divan edebiyatının estetik

anlayışı içerisinde şiirler yazabilen bir şair olmakla birlikte, çevirinin yaratıcı bir

sanat yeteneği gerektirdiğini kavramış bir sanatkâr olarakta karşımıza çıkmaktadır.

1.1.3.2. Eseri: Süheyl ü Nev-bahâr

Hoca Mesud ile yeğeni İzzeddin Ahmed tarafından 751 (1350)’de Farsça’dan

tercüme yoluyla meydana getirilmiş yaklaşık 6000 (5568) beyit olan Süheyl ü Nev-

bahâr, Türk edebiyatında yazılmış beşeri aşk konulu ilk mesnevidir. Hoca Mes‘ud,

Süheyl ü nev-bahâr’ı Farsçadan Türkçeye çevirdiğini, eserin aslının Farsça olduğunu,

mesnevinin birkaç yerinde şu beyitlerle açıklamaktadır:

Didügüm kitāb aşnuġı Pārsį Dilince düzilmiş Ĥakk’uñ yārįsi (363) Şunuñ bigi şerħ eyleyem Türkice Ki Ŧat u Moġal ide şābāş u ça (365)

Ayrıca, Eski Anadolu Türkçesinin bütün ses ve şekil özlelliklerini taşıması

çağdaşı olan mesnevilere göre çok daha sade bir Türkçeyle yazılmış olması ona dil

tarihi açısından da büyük önem kazandırmıştır. Eserde Arapça ve Farsça kelimeler

oldukça azdır.10

Konusu, Yemen padişahının oğlu Süheyl ile Çin Fagfurunun kızı Nev-bahâr

arasında geçen bir aşk hikayesidir. Daha yoğun olarak Süheyl’in aşkı ele alınmıştır.

Klasik mesnevi tertibine uygun olarak düzenlenen eser aruzun “feûlün feûlün feûl”

kalıbıyla yazılmıştır. Hoca Mes‘ud tercümeyi aynen değil de daha güzel olsun diye

bir takım ilaveler yaparak meydana getirmiş, tercümeyi yaparken sanki onu yeniden

yazıyormuş gibi dilin bütün imkanlarını kullanarak Türkçeye kazandırmıştır.

Hikayede zaman zaman yerli deyimler ve atasözlerinden didaktik unsurlara yer

vererek tercümeyi daha canlı ve akıcı bir duruma sokmaya çalışmıştır.11

10 Mes‘ud Bin Ahmed, Süheyl-i Nev-bahâr, İnceleme-Metin-Sözlük, (Haz: Cem Dilçin), Atatürk Kültür Merkezi, Ankara 1991, s.V.

11 Özkan, a.g.e., s.220.

Page 19: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

11

Eserin iki nüshası vardır, Berlin’deki nüshası J. H. Mordtmann tarafından

1925 yılında Hannover’de tıpkı basım olarak basılmıştır. İkinci nüshası ise 1926

yılında Çankırı’da bulunmuştur. Süheyl ü Nev-bahâr’ın tıpkı basım halinde

neşrinden sonra eser ve müellifi bir çok araştırıcı tarafından inceleme konusu

yapılmış, bu arada eserin metninden hem eski harfleriyle hem de yeni harflerle,

bazan da tıpkı basımından ofset usulüyle birçok örnek parça yayımlanmıştır. Tahsin

Banguoğlu da eseri dil yönünden incelemiştir. Cem Dilçin de eser üzerinde bir

doktora çalışması yapmıştır.12

1.1.4. CELÂLÜDDİN HIZIR (HACI PAŞA)

1.1.4.1. Hayatı

XIV. yüzyılın ikinci yarısıyla XV. yüzyılın başlarında yetişen en ünlü tabib,

daha çok ‘Hacı Paşa’ adıyla bilinen Celâlüddin Hızır bin Aliyü’l Hattāb’dır. Konya

Mevlana Müzesi Kitaplığı (No.2816)’nda bulunan Teshil adlı eserinin nüshasında adı

‘Hacı Paşa, Celâlüddin Hızır bin Hace Ali el-Konevi summe’l-Aydınî’ olarak

geçmektedir. Celâlüddin Hızır’ın doğduğu yıl konusunda bir bilgimiz yoktur. Ancak

Konya’da doğduğunu ve burada bir süre medrese eğitimi gördükten sonra

öğrenimini sürdürmek amacıyla Mısır’a gitmiştir. Daha sonra hastalanması tıp

öğrenimi görmesine neden olmuş ve bu alandaki gösterdiği başarı üzerine ünlü

Kalavun hastanesi baştabibi olmuştur. Başlıca eserlerini Aydınoğlu İsa Bey

döneminde Ayaslug ve Birgi’de yazmıştır. 1417 yılında ölmüştür. Bursalı Tahir Bey

mezarının Birgi’de ‘Hıdırlık’ denilen yerde olduğunu yazar.13

1.1.4.2. Eseri: Müntahab-ı Şifâ

Celâlüddin Hızır’ın koruyucu hekimlik konusunda yazmış olduğu ve Türkçe

olarak yazdığı en önemli eseridir. Eserde, yazılış yılı ve yazar konusunda herhangi

bir kayıt yoktur. Müntahab-ı Şifâ ‘bahş’ diye adlandırılan üç ana bölümden ‘bahş’lar

12 A.e. 13 Celâlüddin Hızır (Hacı Paşa), Müntahab-ı Şifâ I, Giriş-Metin, (Haz: Zafer Önler), TDK Yayınları, Anakara 1990, s.3.

Page 20: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

12

da kendi aralarında ‘bab’lardan oluşmaktadır. Yazar kitabının bölümlerini de şöyle

sıralar ‘… ve bu kitabı üç bahş eyledüm evvel bahşı iki bābdür evvel bāb tıbbun

‘ilmįsin bildürür ikinci bāb tıbbun ‘amelįsin bildürür ikinci bahş gıdalarun ve

şerbetlerün ve edviyelerün beyanundadur üçünci bahş marazlarun sebeblerin ve

‘alametlerin ve ‘ilaçların beyān eder.’14 Müntahab-ı Şifâ’nın Anadolu’da yazılmış

ilk Türkçe tıp kitaplarından biri olması ve yazarının, çağının İslam tebabetinde

önemli bir yere sahip olması, onun değerini bu açıdanda yükseltmektedir. Celâlüddin

Hızır, bilindiği gibi tıp alanındaki en önemli eserlerini Arapça yazmıştır. Onun

Arapça yazdığı eserlerinden Türkçeye kendisinin çevirdiği Müntahab-ı Şifâ,

Türkçenin o dönemin tıp bilimi karşısındaki durumunu büyük oranda ortaya

koymaktadır. Metinde mutlaka Türkçe terim kullanılmamış başka dillerden

karşılıklara da yer vermiştir. Müntahab-ı Şifâ tarihsel tıp bilimi açısından da büyük

önem taşımaktadır.

Müntahab-ı Şifâ’nın, yazarının kendi eliyle yazdığı nüshası elimizde yoktur.

En eskisi 1495 tarihli Paris nüshasıdır. Müntahab-ı Şifa’nın görülen önemli nüshaları

şunlardır.15

1- Malatya Nüshası (Malatya Genel Kütüphanesi No. 1196/2).

2- Paris Nüshası (Paris, Bilb. Nat. Man. Turcs A. F. 170).

3- Ayasofya Nüshası (Süleymaniye, Ayasofya No. 3752 ).

4- Pertevniyal Nüshası (Süleymaniye, Pertevniyal No. 744/1 ).

5- Kadızade Mehmet Efendi Nüshası (Süleymaniye, Kadızade Mehmet Efendi

No.351).

6- Topkapı Nüshası (Topkapı Müzesi Kitaplığı H. 545).

7- Bursa Nüshası (Bursa, Haraççıoğlu Kitaplığı No. 1134).

8- Millet Nüshası (Fatih, Millet Kütüphanesi No.294).

14 A.e., s.5. 15 A.e., s.6.

Page 21: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

13

1.1.5. ŞİRVANLI MAHMUD

1.1.5.1. Hayatı

Sultan II. Murat Devrinde yetişen Mahmud’un adı ve künyesi gerek tarihi ve

biyografik kaynaklarda, gerekse kendi eserlerinde farklı şekilde kaydedilmiştir.

Yusuf Beg Vezirof ve Bursalı Mehmed Tahir mütercimin ismini Mahmud bin

Muhammed-i Dilşad-i Şirvani’16 şeklinde kaydederler. Mütercim Mahmud Bin

Muhammed el-med‘uv (bi-) Bedr-i Dilşād’ın hayatı hakkında, eserlerinden tespit

ettiğimizin dışında bilgiye sahip değiliz. Doğum tarihi Muradname adlı eserinde

şöyle geçmektedir:

Anun hicretinden sekiz yüz yidi Geçincek bana Tanrı var ol didi Çün ol Hayy u Kayyum virdi vüsüd Kim ‘ilm ehli bilinden irdi vücüd.

beyitlerin ifadesinden Mahmud’un 807/1404 senesinde doğduğunu ve

babasının da âlim bir kimse olduğunu anlamaktayız. Mütercim Tuhfe-i Muradi adlı

eserinde de Şirvanlı olduğunu belirtmektedir.

1.1.5.2. Eseri: Tarih-i İbn-i Kesir Tercümesi

Eser İbn-i Kesir’in açık ve sade bir dille Türkçe’ye kazandırdığı ve Sultan II.

Murad’a sunduğu bir tercümedir. Eserde, tercüme tarihi ile ilgili herhangi bir kayda

rastlanmamakla beraber, mütercimin gerek bu tercümeyi, gerekse diğer eserlerini

Sultan II. Murad’a sunmuş olması Tarih-i İbn-i Kesir tercümesi’ni bu padişah

döneminde (1421-1451) meydana getirmiş olduğu açıktır. Bu durumda tercüme 830-

854 yılları arasında yapılmış olmalıdır. Tarih-i İbn-i Kesir tercümesi’nin uslubu açık

ve anlaşılırdır. Eser Sultan II. Murad’ın emirleri doğrultusunda umumun

yararlanabilmesi için açık ve sade bir dille tercüme edilmiştir.

Tercümede anlaşılması zor olan Farsça terkipler de kullanılmıştır. Fakat

mütercim bu terkip veya kelimeleri açık bir dille ifade etmiştir. Tercümede muhteva

16 Şirvanlı Mahmud, Tarih-i İbn-i Kesir Tercümesi, Giriş-İnceleme-Metin-Sözlük, (Haz: Muhammet Yelten), TDK Yayınları, Ankara 1998, s.9.

Page 22: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

14

bakımından eserin aslına bağlı kalmakla birlikte metnin aktarılışında serbest

davranmıştır. Tercümede karşılıklı konuşma ve rivayatlere sık rastlanmaktadır.

Ayrıca mütercim zaman zaman metinden uzaklaşarak bazı kısaltmalar veya ilaveler

yapmıştır. Tercümenin kütüphnelerde fazla nüshası yoktur.17

1.2. YAPIM EKLERİ

Yapım ekleri isim ya da fiil kök ve gövdelerinden yeni isim veya fiil

gövdeleri yapar, ya da kök ve gövdelerin “gramatikal kategorilerini”18 meydana

getirirler.

Kök ve gövdeleri isim kökleri, fiil kökleri, isim gövdeleri, fiil gövdeleri

olarak ikişer gruba ayırabiliriz. Türkçede kökler ile ekler arasındaki birleşme ekleri

kurallı ve sistemli olduğu için isimlere gelen ekler fiillere, fiillere gelen ekler

isimlere gelmez. Aralarında şekilce bazı benzerlikler görülse de, bunlar görev

bakımından ayrı sınıflarda yer alırlar. Köklerden gövdeler yapmakla vazifeli ekler

ayrı, kök ve gövdeleri işlek hale getirmekle vazifeli ekler ayrıdır. Köklerden gövdeler

yapan ekler yapım ekleri, kök ve gövdelere işleklik veren ekler de çekim ekleri veya

işletme ekleridir.

Biz burada yapım eklerini incelediğimiz için çekim eklerini ele almayacağız.

Bazı yapım ekleri zamanla eklendikleri kökle kaynaşarak o kelimenin ayrılmaz bir

parçası haline gelmişlerdir. Bu kaynaşmadan dolayı, o kelimelerin kök yapıları da

kullanıştan düşmüş ve gövdeler kök özelliği kazanmıştır: ısmar+la-, ey+le-

,ķon+uķ+la-, el+ti, hay+laz, is+te-gil, güc+e-n- vb.19 Yapım ekleri köklerden kelime

türettikleri için köklerden hemen sonra, işletme veya çekim ekleri ise daha sonra

gelirler. Eklerin bir kelimedeki dizilişi kök + yapım eki + işletme eki biçimindedir.

Aynı sıra gövdeler için de geçerlidir. Aynı cinsten yapım ekleri bir kelimede üst üste

gelip gelmeme bakımından birbirinden farklı bir durum arz ederler.

Bir kelimede isimden isim yapma ekleri üst üste gelebilir: göz+cü+lük,

taş+lı+ca, su+lu+ca, ör-ü-m+cek vb. İsimden fiil yapma ekleri üst üste gelemez:

17 A.e., s.14. 18 Muharrem Ergin, Türk Dil Bilgisi, Bayrak Basım/ Yayım/ Tanıtım, İstanbul 1998, s.121. 19 Zeynep Korkmaz, Türkiye Türkçesi Grameri, Şekil Bilgisi, TDK Yayınları, Ankara 2003, s.22.

Page 23: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

15

bez+e-n-üp, yön+en-me-gil, al+da-n-ma-ġıl, ķırcıl+da-t-mak vb. Fiilden fiil yapma

ekleri üst üste gelebilir: kay-ır-ma, de(i)ş-ür-di, śa-v-ur-dı, em(i)-z-ir-ir-di vb. Fiilden

isim yapma ekleri üst üste gelemez: yor-gun+luk, öl-ü+m+lü, yağ-mur+lu vb.

Yapım ekleri eklendikleri kök ve gövdelerin anlamlarını değiştirirler. Yapım

ekleriyle meydana getirilen bir kelime gövdesi, kendisinden türediği kök veya

gövdeyle yakından bir ilgisi olmasıyla beraber ondan ayrı ve yeni bir anlam taşır.

Çekim eklerinin ise böyle bir anlam değiştirmesi yoktur. Onlar sadece kök ve

gövdeleri işlek hale getirirler. Yapım ekleriyle kökler arasındaki bağlantı sürekli

çekim ekleri ile kökler ve gövdeler arasındaki bağlantı ise geçicidir. Bir kelimeye

bakınca yapım ekleri çekim eklerine göre daha zor ayırt edilirler.

Yapım ekleri Eski Türkçede olduğu gibi Eski Anadolu Türkçesinde de başlıca

dört gruba ayrılır:

1- İsimden isim yapan ekler

2- İsimden fiil yapan ekler

3- Fiilden isim yapan ekler

4- Fiilden fiil yapan yapan ekler

Bizim konumuzu isimden fiil, fiilden fiil yapım ekleri oluşturduğu için

burada yalnızca bu ekleri ele alacağız.

1.2.1. İsimden Fiil Yapan Ekler ve Listesi

İsimden fiil yapan ekler isim kök ve gövdelerinden fiil yapan eklerdir. Bu

ekler isim köklerine, isimden yapılmış isim gövdelerine ve fiilden yapılmış isim

gövdelerine eklenirler. Yani isimden fiil yapan ekler isimden isim yapan eklerden ve

fiilden isim yapan eklerden sonra gelebilirler. Bu ekler genellikle köklerden fiil

yaparlar. Gövdelerden fiil yapan ekler azdır. Bunun sebebi gövdelere gelen türetme

eklerinin az işlek olmalarındandır.

Page 24: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

16

Bu ekler, eklendikleri isim kök ve gövdelerini “olma, oluş, bildirme”,

“yapma, yapış, bildirme” özelliğinde birer fiile dönüştürürler.20 Yani fiillerin

anlamları olma veya yapma ifade ederler. İsimden fiil yapan ekler arasında fonksiyon

farkı yoktur, işleklik farkı vardır.21 Ekler, fiil haline getirdikleri isimlerin asıl

anlamarında, genellikle her hangi bir değişiklik yapmazlar.22

1- +la- / +le-

2- +lan- / +len-; +la-n- / +le-n-

3- +laş- / +leş-; +la-ş- / +le-ş-

4- +a- / +e-

5- +l-

6- +ık- / +ik-; +uk- / +ük-

7- +ar-

8- +r- ; +ır- / +ir-; +ur- / +ür-

9- +irge-

10- +da- / +de-

11- +n-

12- +an- / +en-

13- +ra- / +re-

14- +sa-

15- +al- / +el-

16- +ı- / +i-; +u- / +ü-

17- +at- / +et-

18- +gır- / +gir-

20 A.e., s.110. 21 Ergin, a.g.e. s.180. 22 Necmettin Hacıeminoğlu, Türk Dilinde Yapı Bakımından Fiiller, Kültür Bakanlığı, Ankara 1992, s.173.

Page 25: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

17

19- +t-

1.2.2. Fiilden Fiil Yapan Ekler ve Listesi

Fiilden fiil yapan ekler fiil kök ve gövdelerinden fiil yapmak için kullanılan

eklerdir. Bu ekler de fiil köklerine, fiilden yapılmış fiil gövdelerine ve isimden

yapılmış fiil gövdelerine gelirler.23 Bu gruptaki eklerin bir kısmı hemen hemen her

fiile gelebilecek işlekliktedir. Bu fiillerin sayıları az fakat işleklik dereceleri oldukça

geniştir.24 Fiilden fiil yapan eklerin bir kısmı mesela (tıka-’taki -a- eki, śaķ+ı-n-’taki

-n- eki, avı-n-’taki -n-) eklerinde olduğu gibi, şekilce eklendiği fiil köküyle

kaynaşarak kökün ayrılmaz bir parçası durumuna gelmiştir. Bir kısmı eklendikleri

fiillerde köklü birer anlam değişikliği yaparak yeni fiiller türetir: serp-ele-, tıka-,

śaķ+ı-n-, uç-ı-n- vb. örneklerinde olduğu gibi. Bir kısmı ise eklendikleri fiillerin asıl

anlamlarında köklü değişiklik yapmayan, fiilin özne ve nesne ile olan bağlantısında

yalnızca biçim ve durum değişikliği yapan ekler, çatı ekleridir: aç-ıl-, tanı-t-, tanı-ş-

tır-, giy-dir-, oyna-t, koş-tur- vb.

Çatı eklerinde, zamanla eklendiği fiil kök ve gövdesiyle kaynaşarak bir çatı

eki olma dışında fiilden fiil türetme özelliği kazanmış olanlar da vardır. Bu ekler bir

yandan birer çatı eki olma özelliklerini devam ettirirken bir yandan da yer yer ya da

daha düzenli olarak kaynaşma, anlam kaymaları veya kalıplaşma yoluyla bir işlev

değişmesi geçirerek yeni anlamda fiil türetme eki özelliği kazanmışlardır: aldır- “ilgi

göstermek”, barış-, darıl-, gücen-, inan-, yırt- vb.25

1- -n- / -(I)n- / -(U)n-

2- -ş- / -(I)ş- / -(U)ş-

3- -l- / -(I)l- / -(U)l-

4- -r- / -(I)r- / -(U)r-

5- -t- / -(I)t- / -(U)t-

6- -ma- / -me-

23 Ergin, a.g.e., s.200. 24 Korkmaz, a.g.e., s.123. 25 A.e., s.123-24.

Page 26: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

18

7- -dır- / -dir-; -dur- / -dür-

8- -dar- / -der-

9- -k- / -ķ-

10- -a-

11- -p-

12- -gur- / -gür-

13- -I- / -U-

14- -y-

15- -ar- / -er-

16- -z-

17- -re-

18- -ç-

19- -v-

20- -aş-

21- -ala- / -ele-

22- -Imsın- / -Umsun-

23- -maş-

24- -sa-

25- -sı-

26- -ne-

Page 27: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

19

İKİNCİ BÖLÜM

2.1. İSİMDEN FİİL YAPAN EKLER

2.1.1. +la- / +le-

İsimden fiil yapma eklerinden +la- / +le- eki Eski Türkçeden beri en işlek

olan eklerden biridir. Kullanım sahası ve işlekliği oldukça fazladır. Hemen hemen

bütün isim çeşitlerinin sonuna gelerek yapma veya olma ifade eden geçişli ve

geçişsiz fiiller türeten bir ektir. Sınırsız bir kullanımı vardır: yiyle- < yiyi+le-

“koklamak”, başla- < baş+la- “başlamak”, bayla- < bay+la- “zenginleşmek”, gözle- <

gö-z+le- “gözlemek” vb. birçok örnek sıralayabiliriz. Türkçedeki “yapmak, etmek,

olmak, eylemek, kılmak” vb. yardımcı fiiller eskiden beri yabancı kelimelerin

özellikle Arapça isim ve sıfatların dilimize rahatça girmesi için elverişli bir yol

olmuşlardır.

Bu yardımcı fiiller +lA- ekinin “yapmak, etmek, olmak” bildiren işlev

genişliği dolayısıyla yabancı kelimelerin +lA- fiillerine ve onun birleşikleri olan +la-

ş- / +le-ş- ; +la-n- / +le-n- eklerinden oluşan kelimelere dönerler.1 Bunlara örnek

vereceğiz fakat biz +lA-n- ; +lA-ş- eklerini ayrı bir başlık altında incelediğimiz için

burada onlara yer vermeyeceğiz.

Ek, Eski Türkçeden beri herhangi bir değişikliğe uğramamış, aksine işlekliği

artmıştır. Yalnız, daha çok konuşma dilinde olmak üzere sınırlı örneklerde ekin

ünlüsü düz-dar olarak söylenmektedir: baş+lı-yor < (baş+la-yor), ince+li-y-en <

(ince+le-y-en), din+li-y-e-nin < (din+le-y-e-nin) gibi. Kimi araştırmacılar ekin “e”

ünlüsünün a→e arası (ä) bir sese karşılık olduğunu söylerler. Kitabelerin ağızları

başlığı altında kitabelerin tam bir birlik göstermediklerini farklılığın bundan dolayı

olabileceğini “ben” ve “bin”, bän ve biŋ veya bıŋ’dır; fakat bazı kitabelerde män ve

miŋ şekilleri de vardır” şeklinde söylüyor. Yilwilä- “büyülemek” < yilwi “sihir,

1 Zeynep Korkmaz, Türkiye Türkçesi Grameri, Şekil Bilgisi, TDK Yayınları, Ankara 2003, s.116.

Page 28: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

20

büyü” , illä- “devlet kurmak” < il “devlet”, sülä- “sefere çıkmak, ordu sevketmek” <

sü “ordu”, ötlä- “öğütlemek, nasihat etmek” < öt “öğüt, nasihat” vb.2

Orta Türkçede ve Eski Anadolu Türkçesinde de +lA- şeklindedir. akıla-

“cömert saymak, cömert kabul etmek” < akı “cömert”, bedükle- “büyük saymak” <

bedük “büyük”, karıla- “yaşlı saymak, yaşlı görmek” < karı “yaşlı” vb.

Ekin Fonksiyonları

Geçişli olan +la- / +le- fiilleri

+la- ķķķķarşu+la-dı Anı vardı ķķķķarşuladı iki mįl Ki göresi gelmiş idi bunca yıl SN s.552 / 350-5271

“İki mil gitti onu karşıladı, çünkü bunca yıl sonra göresi gelmişti (özlemişti).”

+la- çaşıt+la-y-u Eyitdi ki çaşıtlayu geldüñüz İlümden şārumdan ħaber bildüñüz SN s.517 / 315-4753 “Söyledi ki gözetleyerek geldiniz; memleketimden haber verdiniz.” +le- iki+le-di-n Birez ilerü vardı baķdı ķula Nażar ikiledin bıraķdı ķula SN s.508 / 307-4621 “Biraz ileri gitti köleye baktı ve ona ikinci defa nazar etti.” +la- ŧŧŧŧımār+la-dı-lar Buyurdı ŧŧŧŧımārladılar yarasın Didi eyleyem işiñün çāresin SN s.505 / 304-4575 “Buyurdu yarasını tedavi ettiler; işinin çaresini yapayım dedi.” +la- ŧŧŧŧoy+la-r-am Ki gevher şataram u ħarc eylerem Dururvan ĥarįf ü ķonuķ ŧŧŧŧoylaram SN s.467 / 266-4006 “Ki cevher satarım ve harçlık ederim; konukları doyurup, onlara ziyafet veririm.”

2 A. Von Gabain, Eski Türkçenin Grameri, (çev. Mehmet Akalın), TDK Yayınları, Ankara 1995, s.3.

Page 29: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

21

+la- aġır+la-dı-lar Buyurdı ki öñine ħōn çekdiler Aġırladılar u diñü diñdiler SN s.509 / 308-4634 “Buyurdu ki önüne sofra kurdular; onu ağırladılar ve dinlendirdiler.” +la- saġ+la-dı Gügercinüñ ayaħların baġladı Şol eli ile işini saġladı SN s.422 / 222-3353 “Güvercinin ayaklarını bağladı; sol eli ile işini yaptı.” +la- para+la-dı Delü bigi hep paraladı ŧonın Ata bindi vü ŧaga dutdı yönin SN s. 426 / 225-3399 “Deli gibi elbisesini hep parçaladı; ata bindi ve dağa doğru yöneldi. ” +le- şiş+le-dü-ñ Ne iş idi bu kim bize işledüñ Yüregümüzi uş oda şişledüñ SN s.382 / 183-2768 “Bu nasıl işti ki bize yaptın; yüreğimizi ateşe attın.” +le- şiş+le-y-e Kişi olmaduħ işi çün işleye Eliyle yüregin oda şişleye SN s.341 / 144-2177 “Kişi olmadık işi yapınca yüreğini ateşle yaksın.” +la- ŧŧŧŧaġ+la-du-ñ Dįvār naķşına göñlüñi baġladuñ Yüregüñi ‘ışķ odu ile ŧŧŧŧaġladuñ SN s.230 / 37-538 “Gönlünü duvar süsüne bağladın; yüreğini aşk ateşi ile yaktın.” +le- iz+le-di Bunı fikr idüp furśatın gözledi Atası izin dāyimā izledi SN s.225 / 33-471 “Bunu fikr edip fırsatını gözledi daima atasının izinden gitti.” +la- ba-ġ+la-dı Bunı fikr idüp dāyimā aġladı Ümįźini bir Tañrı’ya baġladı SN s.220 / 28-395 “Bunu fikir edip dayima ağladı ümüdini Allah’a bağladı.”

Page 30: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

22

+le- gez+le-di Hiç endikmeyin ķolayın gözledi Çü bıraħdı şaşt u oķın gezledi SN s.390 / 191-2882 “Hiç endişelenmeden kolayını gözledi ve okın gezini kirişe yerleştirdi.” +la- saħħħħ+la-dı Atam ġuśśśśśśśśadan kendüzin kaħladı Öğüt virdi vü göñlümi saħħħħladı SN s.332 / 135-2044 “Atam kederden kuruttu kendini; öğüt verdi ve gönlümü sakladı.” +la- uġur+la-dı Ķara ķarġa nite ki ķuzı deyin Yumurda uġurladı keklikleyin SN s.311 / 144-1726 “Kara karga nasıl ki kuzu der; keklik gibi yumurta kaçırdı.” +la- yara+la-dı ‘Işķı bıcaķ çıķardı vü baġrumı ŧoġradı Yaraladı nideyim urımasvanın yama SN s.304 / 107-1626 “Aşkı bıçak çıkardı ve bağrımı doğradı; yaraladı ne yapayım yamalayamam.” +le- sitāyiş+le-di Ne dirsem naķāşlar anı işledi Çü şāh gördi beni sitāyişledi SN s.234 / 42-610 “Ne dediysem nakkaşlar onu yaptı; Çünkü padişah beni gördü ve takdir etti.” +le- giz+le-di Ŧonında ol anıħtarı gizled Süheyl anı uġurlayın gözledi SN s.225 / 33-473 “Anahtarı donunda gizledi; Süheyl onu gizlice, hırsız gibi gözledi.” +la- ŧŧŧŧįįįįmār+la-dı Çü şāhuñ ŧonınķulı ŧįįįįmārladı Süheyl ol ķula didi śśśśımarladı SN s.226 / 33-476 “Padişahın elbisesinin kolunu tamir etti; Süheyl o kula tenbih etti.” +la- śśśśımar+la-dı Çü şāhuñ ŧonın ķulı ŧįmārladı Süheyl ol ķula didi śśśśımarladı SN s.226 / 33-476 “Padişahın elbisesinin kolunu tamir etti; Süheyl o kula tenbih etti.”

Page 31: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

23

+la- aş+la-dı Birez sehlrek ŧutmaġa başladı Velį ol budaħ tutdı kim aşladı SN s.217 / 25-350 “Biraz daha hafif tutmaya başladı; Veli o budağı tutup aşladı.” +la- ot+la-y-ıcaķķķķ Geyik göbeginde şu ķan kim ķalur Ipar yavşan oŧŧŧŧlayıcaķķķķ müşk olur SN s.215 / 23-319 “Geyiğin göbeğinde şu kan kalır ki; yavşan otunu otlayınca müşk olur.” +la- ŧŧŧŧoy+la-dı İşitdüñ Süleyman’ı ol ŧŧŧŧoyladı Anuñ ile ķaç dürlü baĥś eyledi SN s.200 / 8-82 “İşittin Süleymanı o doyurdu; onun ile kaç türlü bahs eyledi.” +la- bay+la-dı Velį kendü ululuġın eyledi Gelüp bu ġarįblerini bayladı SN s.264 / 70-1044 “Veli kendi büyüklüğünü etti; gelip bu garipleri doyurdu.” +le- tāze+le-r Yili bir gör kim neler eyler neler Ol semā‘da ya‘ni yüzler tāzeler GN s.21 / 35 “Rüzgarın neler yaptığını, o dönüşte yüzlere nasıl tazelik ve taravet getirdiğini seyret.” +le- gö-z+le-r Kim anı gözler baķup görmiş degül Diller ol ilden ħaber virmiş degül GN s.25 / 53 “Onu gözler bakıp görmüş bile değil; diller de o yerden haber vermemiştir.” +la- boy+la-y-a Ķanı lāyıķ göz ki sini boylaya Ķanı arı dil ki źikrüñ eyleye GN s.31 / 84 “Görebilecek göz nerede ki seni eksiksiz görsün, seni anlatacak temiz bir dil var mı?” +le- gö-z+le-y-üben Ger vuĥūş u ger ŧuyūr ger ins ü cin Gözleyüben görmedi kendü cānın GN s.35 / 112 “Yabani hayvanlar olsun, kuşlar olsun, hatta insanlar ve cinlerden hiçbiri bakıp kendi canlarını göremez.”

Page 32: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

24

+le- gö-z+le-p Eyle ġarķken yir gök aña iremez Yir gök ehli cümle gözlep göremez GN s.37 / 114 “Yer, gök kendinden geçmişken ona ulaşıp anlayamaz; yer ve gökte bulunanlar da ne kadar baksalar onu göremezler.” +le- bir+le-di Öñ gelenler daħı anı birledi Śoñ gelen hem yine aña bir didi GN s.37 / 118 “Önce gelenler onun bir olduğunu söyleyip inandıkları gibi, sonra gelenler de ona bir dediler.” +le- giz+le-n-di Çünki düzdi mülki bu tertib-ile Kendü gizlendi adın virdi dile GN s.37 / 116 “Bu mülkü bu sıra ile yaratıp düzdü; kendisi görünmez oldu fakat adı dillerde yayıldı.” +le- bir+le-di ‘Ālem içre ĥaķ anı aġırladı Hem ĥaķ’ı tevĥįd-ile ol birledi GN s.49 / 170 “Bütün yaratılmışların içinde Hak taāla onu yüce tuttu, o da Allah’tan başka tanrı olmadığını söyleyip birledi.” +la- yaġma+la-t-dı Yaġmalatdı māl u mülkü ħanumān Virdi ol ‘ışķa göñül ü cism ü cān GN s.51 / 183 “O, Allah ve Peygamberi’nin aşkında gönlünü, vücudunu ve canını verip, mal, mülk ve çocuğundan geçti. ” +la- aġır+la-dı ‘Ālem içre ĥaķ anı aġırladı Hem ĥaķ’ı tevĥįd-ile ol birledi GN s.49 / 170 “ Bütün yaratılmışların içinde Hak taāla onu yüce tuttu, o da Allah’tan başka tanrı olmadığını söyleyip birledi.” +le- iş+le-di-ler Uşbu işle kim bular işlediler Ol Resūl ħoşnūdlıġın istediler GN s.55 / 194 “Bu işleri yapan bunlardır; onlar Peygamber’in rızasını ve memnun olmasını istediler.” +le- iş+le-di ‘Aķl-ıla devlet dabı anda idi Anuñ-ıçun ne dilerse işledi

Page 33: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

25

GN s.83 / 318 “Akıl da devlet de onda idi, o ne dilemişse yapmıştır.” +la- añ+la-y-a Yüzi ŧopraķ ‘Āşıķ’uñ ol kimseye Kim bu sözüñ ma‘nisini añlaya GN s.87 / 335 “Öyle kimse için Āşık yol olur, kendini feda eder; bu sözün manasını kim anlayabilir.” +la- boy+la-duġ-ı Ķamu dil söyledügi bir söz-durur Ķamu göz boyladuġı bir yüz-durur

GN s. 139 / 605

“Bütün dillerin söylediği bir söz; bütün gözlerin başdan aşağı seyrettiği de bir yüzdür.”

+le- iş+le-n-ür Her bir iş kim işlenür fitne senüñ ‘Ālem içre yöriyen fetvā senüñ GN s.197 / 886 “İşlenen her iş ve fitne, ālemde geçerli her emir sana aittir.” +la- ŧŧŧŧoy+la-dı Pādişāh ol yüzi eyle eyledi Kim anuñla Mıśr şehrin ŧŧŧŧoyladı GN s.81 / 315 “Allah o yüzü öyle güzelleştirdi ki, Mısr ülkesine bile o güzellikle ziyafet verdi.” +la- ot+la-y-up Bunça iller bunça ŧaġlar atlayıp Bunça śular içüp otlar otlayıp GN s. 115 / 482 “Bu kadar memleket, bu kadar dağlardan geçip, nice sular içip, otlar otlayıp.” +la- yay+la-du-ķķķķ Uçagelüp dünya ŧaġın yayladuķķķķ Āħiretden yaña çün ‘azm eyledük GN s. 117 / 490 “Uçarak gelip yazı dünya dağında geçirdik; artık ahiretten yana yöneliyoruz. ” +le- ög+le-di ‘Işķ getürdi cānı tende egledi ‘āķıbet cān kendü mülkin ögledi GN s. 161 / 714 “Canı vücuda getirip eğleyen aşk ise de; sonunda can kendi ülkesini hatırlar.” +le giz+le-n-ü Cümle cismüñ ādemi adında bilür

Page 34: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

26

Ad içinde gizlenü dadın bilür GN s.167 / 740 “İnsanoğlu bütün cisimlerin adını bildiği gibi, onların gizlenmiş olan tatlarına da vakıftır. ” +la- śśśśoy+la-y-alum Geldük imdi sözümüz söyleyelüm Bu sözi ķança varur śśśśoylayalum GN s.341 / 1615 “Şimdi sözümüzü söyleyelim de, bu sözün nereye varacağını araştıralım.” +la- ba-ġ+ış+la-ġıl Suçını baġışlaġıl ħāślaruña Lāyıķ eyle ‘āķıbet dįdāruña GN s.373 / 1781 “Sevdiğin kimselerin suçlarını affedip, sonunda cemalini görmeye lāyık eyle.” +la- ŧŧŧŧoy+la-du-m Eytdi sizi dōstlarumçun eyledüm Ben buları raħmetümle ŧŧŧŧoyladum GN s.805 / 3947 “Sizi dostlarım için yarattım ve onları rahmetimle gark ettim, şereflendirdim.” +la- yaġ+la-y-an Güzin oldur ol źaħįre baġlayan Ķış içinde ħōş bıyıġın yaġlayan GN s.415 / 1981 “Güzün zahire bağlar, kışın da keyifle bıyıklarını burar.” +e- mühür+le-n-miş Bir gürūhı kim mühürlenmiş-durur Küfr ü inkār anda yirlenmiş-durur GN s.431 / 2063 “Bir bölümünün de kalpleri mühürlü olduğundan; orada küfür, inkar, karanlık ve Allah’ı tanımama yer etmiştir.” +la- ķķķķap+la-mış Śuyı hem yil ķaplayupdur yili od Odı Allah ķķķķaplamış bā-emr-i ħōd GN s.549 / 2648 “Suyu da hava, havayı da ateş, ateşi de kendi emri ile Allah kuşatmıştır.” +la- ba-ġ+la-y-ası Var mı kimse başumı baġlayası Ölür-isem üstüme aġlayası GN s.793 / 3895 “Burada bana bakan biri var mı; ölsem, benim için ağlayacak kimse bulunur mu der.”

Page 35: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

27

+le- iş+le-n-ür Ol ki ĥaķdur işlenür ĥāśıl olur Ol ki nā- ĥaķdur ķalur bāŧıl olur GN s.461 / 2216 “Doğru ve iyi olanı işler, ondan fayda ortaya çıkar; doğru olmayanı yapmadığından o iş gerçekleşmez.”

+la- ķķķķap+la-dı Birbirine ķķķķapladı şol ŧop gibi İşid imdi bu ‘acāyib tertibi GN s.549 / 2646 “Bu beş katı, top gibi birbirine sardı; şimdi buna kulak ver.” +le- yiy(i)+le-y-en-ler Kim alasın ol nefesden yiyiler Yiyleyenler anı böyle yiyiler GN s.633 / 3067 “ Onların nefesinden kokular duyup koklayanlar o tütüyü, böyle yapmakla duydular.” +la- ba-ġ+la-n-updur Evveli ma‘din-durur ol perdenüñ Anuñ-ıla baġlanupdur śaġ yanuñ GN s.709 / 3459 “Lakin altı taraftan bağlandığı için halkın ona ulaşmaya gücü yoktur, bunu açıkça anla.” +la- boġ-az+la-n-maķķķķ Hiç bıçaķ zaħmın daħı göstermeyem Şol boġazlanmaķķķķ ‘āźābın virmeyem GN s.827 / 4077 “Hiç bıçak yarası göstermeyecek ve boğazlanmak azabını vermeyeceğim.” +la- ba-ġ+la-ġıl İmdi gel bir sen bu sözi añlaġıl Bu meŝeldür kendüzüñe baġlaġıl GN s.985 / 4878 “Şimdi bu sözü anla ve gel bu örneği kendine uygulayıp, görmeye çalış.” +le- gö-z+le-y-en ‘Işķ degül mi göz içinden gözleyen Görklüler görkin göñülde gizleyen GN s.995 / 4929 “Göz içinden bakan ve güzellerin güzelliğini gönüllerde saklayan da aşktır.” +le- iz+le-di ‘Ālemi bu ādemįde gizlüdür Ehl-i dāniş geldi anı izledi GN s.541 / 2607 “Ālemi ise insanda gizledi, ilim sahipleri de gelerek onu izleyip ibret aldı.”

Page 36: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

28

+la- ŧŧŧŧoy+la-dı Dünyada gör n’itdi bunlar n’eyledi Birbirini gör ki ne’yle ŧŧŧŧoyladı GN s.437 / 2095 “Bunların dünyada ne yaptıklarını, birbirlerine nasıl ziyafetler çektiklerini bir gör. ” +la- ŧŧŧŧoy+la-dı Baġçe bu dünya-durur kim eyledi Anuñ-ıla cümle ħalķı ŧŧŧŧoyladı GN s.333 / 1578 “Bahçe ise bu dünyadır; bütün insanlar burada doyarlar.” +le- tastik+le-sin Hükmü yeter ne dilerse işler ol Sözümü tastiklesin kılsın kabul YZ s.118 / 1262 “Hükmü yeter, ne isterse yapar o; sözümü onaylasın kabul etsin.” +la- azar+la-dı-nız Yusuf eder gönlü içre siz yavuz Niçin azarladınız siz atanız YZ s.110 / 1177 “Yusuf gönlünden siz kötüsünüz diye geçirir; babanızı niçin azarladınız.” +la- ismar+la-dı İsmarladı Zeliha bir avrata Ol vakit kim Yusuf gele bundan öte YZ s.83 / 877 “Zeliha bir kadına tenbih etti o vakit ki Yusuf bu tarafa geliyordu.” +la- muştu+la-dı Muştuladı Yusufa etti ki bil Kurtuldun imden geri tur secde kıl YZ s.67 / 702 “Yusuf’a güzel haber verdi ki bilsin; artık kurtuldun bundan sonra secde et.” +le- gö-z+le-di Bir arap geldi ıraktan gözledi Yakın geldi gör ne sözler söyledi YZ s.63 / 662 “Bir arap geldi uzaktan gözledi; yakına geldiğinde gör ne sözler söyledi.” +la- ferman+la-y-u Koyar ağzına fermanlayu fermanlayu Bildirir düş manisin gey anlayu YZ s.59 / 616 “Allah’ın yardım ve müsaadesini isteyerek ağzına alır, rüyasının manasını çok anlayarak bildirir.”

Page 37: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

29

+la- ba-ğ+la-dı Sarayın yaptı kapısın bağladı Yusuf anı görüceğez ağladı YZ s.46 / 482 “Sarayın kapısını yaptı bağladı; Yusuf onu görünce ağladı.” +le- iş+le-di-m Kutlu olsun der sana bağışladım Sana verdim bu kulu gey işledim YZ s.38 / 387 “Kutlu olsun der, sana bağışladım; bu kulu sana verdim onu çok iyi yarattım.” +la- yok+la-dı-lar Çün Yusuf’u yokladılar devede Kaçmış ol kul dediler feryat ede YZ s.25 / 238 “Yusuf’u devede mi diye yokladılar; o kul kaçmış diye feryat ettiler.” +la- arzu+la-r-dı Aşık oldu Yusuf’un sıfatına Arzulardı kim baka suretine YZ s.13 / 111 “Yusuf’un yüzüne aşık oldu; suretine bakmayı arzulardı.” +la- av+la-n Varın avlan tutun getirin kurdu bana Yusuf’u yedi mi sorayım ben ona YZ s.17 / 150 “Gidin kurdu avlayın bana getirin; ben ona sorayım Yusuf’u yedi mi?” +la- ba-ğ+ış+la-r Dahi bir adı anın Rahman’dürür Bağışlar kullarına Gufran’dürür YZ s.3 / 3 “Onun bir adı da Rahmandır; bağışlar kullarını Gufrandır.” +le- sür-me+le-r Yusuf’un başını yur öper koçar Gözlerini sürmeler māvert saçar YZ s.8 / 53 “Yusuf’un başını yıkar, öper okşar; gözlerini süzer gül suyu saçar.” +la- ba-ğ+ış-+la-y-a Rahman’dürür bağışlaya kamusun Rahim’dürür göstermeye tamusun YZ s.3 / 6 “Rahmandır bağışlasın hepsini; rahimdir cehennemini göstermesin.”

Page 38: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

30

+le- biti+le-y-ü Yusuf saldı beni bitileyü Geldim anı Yakub’a muştulayu YZ s.128 / 1374 “Yusuf beni mektupla saldı; geldim onu Yakup’a müjdeleyeyim diye.” +la- ısmar+la-dı İsmā‘įl eyitdi:“ĥiç saña nesne ısmarladı mı?” TİKT s.232 / 65a-5,6 “İsmail sordu sana birşey tenbih etti mi?” +la- saķķķķ+la-maķķķķ-dan Seyĥān śuyı Ermen şehründedür, şimdi ol şehre Sis dirler; evvel devlet-i İslāmiye’de müslimānlar elinde idi, Çünkim Fāŧımį’ler Mıśır’a ve Şam’a ġalıb oldılar, bu yirleri saķķķķlamaķķķķdan āciz oldılar, TİKT s.149 / 16a-13,14,15 “Seyhan suyu Ermen şehrindedir, şimdi o şehre Sis derler; ilk önce İslam devleti zamanında Müslümanların elindeydi, Çünkü Fatimiler Mısır’a ve Şam’a galip oldular, bu yerleri koruyup kollamaktan aciz kaldılar.” +la- cevāb+la-ş-dı anuñ-ıla daĥı bi-‘aynihi bu resme söyleşdi ve cevāblaşdı. TİKT s.416 / 175a-18 “Onunla da aynen bu resmi konuşup cevaplaştılar.” +le- girçek+le-r-in şöyle görürin, ben aña įmān getürürin ve anı girçeklerin daħı ŧanuķlıķ virürin kim ol ĥaķ Peyġambar’dur. TİKT s.415 / 174b-10,11 “Şöyle görürüm ben ona iman getiririm ve onun gerçek olduğunu kabul eder yine tanıklık ederim ki o hak Peygamberdir.” +la- yalan+la-dı Ol Muhammedi’bni ĥaccāc’dan, ol İbrāhįmi’bni Vāsıŧį’dan kim śāhib Herįse dimekile marūfdur. Anı yalanladı. TİKT s.402 / 167b-8,9 “O Muhammedibni haccac’dan, O İbrahiiiimibni Vasıti’i’i’i’den ki sahip Herise demekle tanınır. Onu yalanladı.” +le- ey+le-di aġaçları ve śuları ve şehirleri ve ābādanlıķları ve ħarāb yirleri çıħarşenbih gün yaratdı, gökler bitişik idi, gökleri şaķķ itdi, yedi ķat gök eyledi. TİKT s.139 / 10a-14,15 “Ağaçları, suları, şehirleri, bayındırlıkları ve harap yerleri dördüncü gün yarattı, gökler bitişik idi, gökleri şakk etti, yedi kat gök yaptı.” +le- ey+le-di duħān śudan yuķaru ķalķdı, andan gök yaradıldı, andan śoñra śuyı ķurutdı daħı anı bir ķat yir eyledi.

Page 39: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

31

TİKT s.139 / 10a-7,8 “Duman sudan yukarı kalktı, ondan gök yaratıldı, ondan sonra suyu kuruttu ve onu bir kat yer eyledi.” +la- av+la-ma-y-an-lar ol ŧā‘ife ş‘ol avlamayanlar iki bölük oldılar. TİKT s.370 / 147a-5 “O tayfa şu avlamayanlar iki bölük oldular.” +la- yavuz+la-dı Yahūdılar’uñ ba‘żısı ‘İsā peyġambarı aña yavuzladı. TİKT s.363 / 142b-15 “Yahudilerin bazısı İsa peygamberi ona kötüledi.” +le- kilid+le-r-di Dāvud ġāyet ġayretlü idi; ķaçan evinden çıķsa ķapusını kilidlerdi, TİKT s.342 / 130b-3 “Davud gayet gayretliydi; ne zaman ki evinden çıksa kapısını kilitlerdi.” +le- yük+le-d-ür-ler-idi “Hāzįnesinüñ kilidi dillerini altmış ķatıra yükledürler-idi.” TİKT s.322 / 118a-9,10 “Hazinesinin kilidinin dillerini altmış katıra yükletirlerdi.” +la- yaraķķķķ+la-mış-am “Yā Mūsā ol kāfir içün bu gördügüñi yaraķķķķlamışam.” TİKT s.304 / 106a-13,14 “Ya Musa o kafir için bu gördüğünü hazırlamışım.” +la- nikāĥĥĥĥ+la-n-dur-am “Ya‘nį dilerin kim ş‘ol ķızlarumuñ birin saña nikāĥĥĥĥlanduram.” TİKT s.282 / 94a-17,18 “Yani dilerim ki şu kızlarımdan birini sana nikahlandırayım.” +le- fitne+le-n-di-ler Ol ķavmuñ çoġı bu söze inandılar, bunuñla fitnelendiler, buña ‘ibādet itdiler. TİKT s.274/ 89b-6,7 “O kavmin çoğu bu söze inandılar, bununla fitneye düştüler, buna ibadet ettiler.” +la- yalan+la-dı-lar ya‘nį şunlar kim şu‘ayb‘ı yalanladılar, TİKT s.252 / 75b-15 “Yani şunlar ki şuaybı yalanladılar.” +la- muştu+la-y-acak “źebįĥ İsmāįl olduğuna bir delįl bu kim Allāh İsħāķ’ı muştulayacaķķķķ TİKT s.237 / 67b-19 “Zebih İsmail olduğuna bir delil bu ki Allah İshak’ı müjdeleyecek.”

Page 40: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

32

+le- yeni+le-düg-i-dür Allāhdan üç nesne diledi, vech oldur kim Süleymān Beytü’l-Maķdis’üñ yapusını yeñüledügidür. TİKT s.238 / 68b-9 “Allah’tan üç şey diledi, sebep odur ki Süleyman Beytü’l-Makdis’ün yapısını yenilemesidir.” +la- muştu+la-duķķķķ “Ya‘nį İbrāhįm’e İsĥāķ’a muştuladuķķķķ” TİKT s.236 / 67b-9 “Yani İbrahim’e, İshak’a muştuladık.” +la- boġ-az+la-mış-lar Meŝelüñ aślı budur kim bir keçi bir yiri eşmiş, bıçaķ çıķarmış, ol bıçaġ-ıla anı boġazlamışlar, TİKT s.213 / 53b-6 “Masalın aslı budur ki bir keçi bir yeri eşmiş, bıçak çıkarmış, o bıçak ile onu kesmişler.” +la- boġ-az+la-y-acaķķķķ Gemiden taşra çıķdılar, Nūĥ peyġāmbar bir ķurbān boġazlayacaķķķķ yir yaptı, TİKT s.205 / 49b-4,5 “Gemiden dışarı çıktılar, Nuh Peygamber bir kurban kesecek yer yaptı.” +la- yalan+la-dı-lar Çünkim anlar Allāh Ta‘ālā’nuñ ni‘metlerine şükr itmediler, peyġambarlarını yalanladılar. TİKT s.201 / 46b-5,6 “Çünkü onlar Allah’u Ta‘ālā’nın nimetlarine şükür etmediler Peygamberlerini yalanladılar.” +la- yaraķķķķ+la-mış-dı Ba‘żılar eyitdiler kim, bir cennet idi kim Allāh Ta‘ālā anı Ādem ve Havva içün yaraķķķķlamışdı. TİKT s.180 / 33b-9,10 “Bazıları söyledi ki, bir cennet idi ki Allah’u Ta‘ālā onu Adem ve Havva için yaratmıştı.” +le- gür+le-düg-i-dür “Ya‘nį Allāh buludı düridür, bulut eyü söz söyler ve eyü gülüş güler, söyledügi gök gürledügidür, TİKT s.159 / 21b-17 “Yani Allah buludu toplar, bulut iyi söz söyler ve iyi gülüş güler, söylediği de gök gürlemesidir.” +la- av+la-y-acaķķķķ Bu deñize girmek mümkin degüldür, zįrā ĥareketi çoķdur, dürlü dürlü yiller çoķ eser, mevceleri ulu olur, içinde ulu cānavarlar çoķ olur, bu deñizde avlayacaķķķķ nesne yoķdur, TİKT s.145 / 14a-2,3 “Bu denize girmek mümkün değildir, zira çok hareketlidir, türlü türlü yeller eser, dalgaları büyük olur, içinde büyük canavarlar çok olur, bu denizde avlayacak bir şey yoktur.”

Page 41: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

33

+le- bir+le-mez Pes Rasūlü‘llāh -(s.a.v.)- eyitdi: “Bulutlar Allāhu Ta‘ālā’nıñ rāviyeleridür, gendüye şükr itmez ve gendüyi birlemez ķullarına gönderür ve daħı bu üstüñüzdeki neydügin bilür misiz?” didi. TİKT s.141 / 11b-6,7,8 “Bundan dolayı Rasūlü‘llāh -(s. a. v.)- söyledi: “Bulutlar Allah’u Ta‘ālā’nın rivayetleridir, kendisine şükretmez ve kendisinin bir olduğunu kabul etmeyen kullarına gönderir ve daha bu üstünüzde ki nedir bilir misiniz?” dedi.” +la- baġ+la-du-m “Devemi ķapuda baġladum daħı peyġambar ķatına girdüm; Pes peyġambar ķatına Benį Tamįm’den bir cemā‘at geldi.” TİKT s.138 / 9a-13,14 “Devemi kapıda bağladım ve peygamberin huzuruna gittim; Peygamberin katına Beni Tamim’den bir cemaat geldi.” +la- ķķķķap+la-mış-dur Bunlaruñ cemį‘ini heykel ķaplamışdur, heykeli daħı kürsį ķķķķaplamışdur. TİKT s.135 / 8a-1,2 “Bunların hepsini heykel kaplamıştır, heykeli de kürsi kaplamıştır.” +le- iş+le-y-ecek-siz “Bu dünyā ŧatludur, yeşildür, Allāhu Ta‘ālā sizi bu dünyāda ħalifa itse gerekdür, görse gerekdür kim siz bu dünyāda ne işleyeceksiz. TİKT s.128 / 4b-3,4 “Bu dünya tatlıdır, yeşildir, Allah’u Ta‘ālā sizi bu dünyada halife etse gerektir, bakacak ki siz bu dünyada ne yapacaksınız.” +la- aġu+la-n-mış İbn-i Hafna, ‘Oŝmān’a bir aġulanmış göñlek geyürdi; Ol sebebden öldi. TİKT s.420 / 177a-2,3 “İbn-i Hafna, Osman’a zehirlenmiş bir gömlek giydirdi; o sebebten öldü.” +la- cevāb+la-ş-dı anuñ-ıla daħı bi-‘aynihi bu resme söyleşdi ve cevāblaşdı. TİKT s.416 / 175a-18 “Onunla da aynen bu resim hakkında konuşup cevaplaştılar.” +la- saķķķķ+la-y-a-lar Belki sizi bir ehl-i beyte ķılavuzlayayın mı kim sizüñ-içün bir oġlancuġı saķķķķlayalar ve buña nasįĥat ve şefķat iderler, didi. TİKT s.279 / 92b-16-17 “Belki sizi bir ehl-i beyte kılavuzlayayım mı ki sizin için bir oğlancığı saklasınlar ve buna nasihat ve şefkat ederler, dedi.” +la- ķķķķon+uķķķķ+la-r-sın Melekü’l-Mevt eyitdi: “Anuñ-ıçun kim ħalķı ķķķķonuķķķķlarsın, kimseden nesne daħı istemezsin” didi. TİKT s.240 / 69b-1

Page 42: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

34

Melekü’l-Mevt söyledi: “onun için ki halkı konuk edersin, kimseden bir şey istemezsin” dedi. +la- ķķķķılavuz+la-dı Pes günāhdan śoñra Allāh onları istigfāra ķķķķılavuzladı. TİKT s.266 / 84b-1,2 “Bu günahtan dolayı Allah onları tövbe etmeye yöneltti.” +la- ķķķķılavuz+la-duġ-ı Allāhu Ta‘ālā’nuñ ulu ni‘metlerindendür kim deñiz şerrini ħalķdan men‘itdi ve daħı deñiz bunlara musaħħar ķıldı, gemilerini götürür, iklįmlere iledür ve ķullarını ķurıda ķılavuzladuġı gibi deñiz daħı gökdeki yılduz ve yüce ŧaġlar ‘alāmet-ile yollarına ķķķķılavuzladıġı... TİKT s.144 / 13a-15,16,17 “Allah’u Ta‘ālā’nın nimetlerindendir ki denizin kötülüğünü halktan uzaklaştırdı ve de deniz bunların emrine girdi gemilerini götürür, iklimlere iletir ve kullarını karaya yönelttiği gibi deniz de gökteki yıldız ve yüce dağlar alametiyle yollarına yönelttiği…” +la- ķķķķılavuz+la-dı Allāhu Ta‘ālā anları ol günden müslimanları ol güne ķķķķılavuzladı. TİKT s.137 / 8b-20,21 “Allah’u Ta‘ālā onları o günden müslümanları o güne yöneltti.” +la- śśśśu+la-n-ur eger dökülen balġamısa şişinüñ rengi aķçıl olur ve hem yumşaķ olur ve śayrunuñ aġzı śśśśulanur… MŞ s.130 / M115b-10,11 “Eger dökülen balgam ise şişliğin rengi beyazımsı ve yumuşak olur ve ağzı sulanır…” +la- yumurt(a)+la-ma-duķķķķ tavuķ eyüsi oldur ki yumurtlamaduķķķķ bülüc ola ve semüz ola MŞ s.25 / M17b-6 “Tavuğun iyisi odur ki yumurtlamamış piliç olsun ve semiz olsun.” +la- saķķķķ+la-n-duġ-ı-n-dan aclıķtan ķatı ża‘įf olmış ya çoķ yemekden ŝaķįl olmış ya çoķ ĥareket eylemiş olmaya bu şarŧlar śśśśaķķķķlanduġından śoñra ... MŞ s.10 / M3a-4,5 “Açlıktan çok zayıflamış ya çok yemekten ağırlaşmış ya da çok hareket etmesin bu şartlardan sakındıktan sonra …” +la- buħħħħūr+la-y-a-lar … yapraġın ya gül dögmesi azacuķ şebile śaçalar ŧonların śandal ve gül ve ķāfūr śuyıyla buħħħħūrlayalar MŞ s.23 / M14b-15, M15a-1 “… Yaprağını veya gül döğmesini azıcık şap ile saçsınlar elbiselerini sandal ağacı, gül ve kafur suyuyla buhurlasınlar.”

Page 43: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

35

+la- yaġ+la-y-a-lar ķabaķ śuyı ve it üzümi śuyı ve sögüt yapraġı śuyı birle ve başını śovuķ ve ter yaġlarıla yaġlayalar MŞ s.44 / M36b-3,4 “Kabak suyu, itüzümü suyu ve söğüt yaprağı suyu ile ve başını soğuk ve taze yağlarla yağlasınlar.” +la- yaġ+la-y-a-lar şöyle ki ayaġı üzerine ŧuramaz olsa ‘ilācı budur ki elinüñ ve ayaġınuñ ŧırnaġını yaġlayalar MŞ s.133 / M119b-1,2 “Şöyle ki ayağının üzerine duramaz durumda olursa ilacı şudur ki elinin ve ayağının tırnağını yağlasınlar.” +la- ayırt+la-n-a ħıyār şenber için bıraġalar on bėş direm ve şol ķadar ovalar ki pulından balı ayırtlana MŞ s.200 / M183b-3,4 “Acur için bıraksınlar on beş dirhem ve şu kadar ovsunlar ki pulundan balı ayıklansın.” +la- ayırt+la-y-a-lar aķ üzümüñ ŧaŧlusın alalar dāne dāne ėdeler ve çüriginden ve śapından ayırtlayalar MŞ s.200 / M183a-5,6 “Ak üzümün tatlısını alsınlar tane tane etsinler, çürüğünden ve sapından ayıklasınlar.” Geçişsiz olan +la- / +le- fiilleri +la- baş+la-r Mirriħ’i gör kim niçe başlar biçer Ol semā’da ĥareket eyler ķan saçar GN s.19 / 28 “O dönüşte hareket eyleyip kan saçan ve pek çok baş kesen Merrih’e bir bak.” +la- baş+la-dı-lar Ķırķ biñ ırġat cem‘ oluban geldiler Her bir usta bir yanın başladılar GN s.323 / 1521 “Kırk bin işçi toplanıp geldi ve her bir usta bir taraftan işe başladı.” +la- at+la-n-a-dı Ol oħtın ki atlanadı atına Gelürdi sekiz yüz biñ er ķatına SN s.220 / 27-383 “Atına atladığı zaman sekiz yüz bin er katına gelirdi.” +le der+le-miş Görür döşegin ıśladu derlemiş Ķamu gövde ditrer kim ķamış SN s.252 / 60-873

Page 44: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

36

“Görür ki terlemekten döşeğini ıslatmış; bütün gövdesi kamış gibi titrer.” +la- ŧŧŧŧañ+la-y-a Ol ki ‘āşıķdur ne direm añlaya Anlaruñ kim ‘ışķı yoķdur ŧŧŧŧañlaya GN s.181 / 818 “Benim söylediklerimi anlayabilen aşık olabilir; aşkı olmayan kimseler bu söz karşısında şaşkına döner.” +le- gür+le-y-üp Gürleyüp gök yüzine bulıt aġar Yir yüzine düpdüz ol yamur yaġar GN s.435 / 2081 “Gök gürleyip de bulutlar yükselince, yeryüzüne düşer.” +la- ĥĥĥĥāl+le-n-ür-se Kim bu ĥāli ĥĥĥĥāllenürse şeksüzin Bį-ĥicāb ol göriserdür dōst yüzin GN s.707 / 3448 “Şüphesiz kim bu hale boyanırsa; o sevgilinin cemalini hiçbir engel olmadan görecektir.” +le- yig+le-n-üben Her kim ol kendüzine ‘ucb eyledi Kendü ĥālin yiglenüben söyledi GN s.837 / 4121 “Kim büyüklük taslayıp halleriyle övünüp, kendini üstün görmeye kalkmışsa;” +la- zar+la-n-ıp Seyyit önünde duralar zarlanıp Bu nişandan zinhar deyü arlanıp YZ s.76 / 807 “Bu nişandan aman diye arlanıp, Seyyit öünde ağlayıp dururlar.” +le- der+le-y-ince semüz kişi gerek ki ĥammāmda derleyince otura MŞ s.14/ M6b-9 “Semiz kişi hamamda terleyince oturması gerekir.” +la- kış+la-p Andan uçuban inerler ‘ummana ‘Ummanı ķķķķışlap bular döner yine GN s. 115 / 480 “Oradan kalkıp ummana gelirler, sahilde kışlayıp tekrar dönerler.” +le- iğ+le-di-m Aşıkı kıldı beni üş iğledim Kāşki yüzünü görünce öleydim YZ s.44 / 455

Page 45: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

37

“Beni aşığı yaptı çok hastalandım, keşke yüzünü görünce ölseydim.” +le- acep+le-di Geldi gördü Yusuf’u acepledi Hayran oldu bir zaman gey tanladı YZ s.37 / 378 “Yusufu görünce acayip oldu; hayran oldu bir süre çok şaşırdı.” +la- kon-ak+la-dı Konakladı şöyle kim gerek anı Her kim gördü acebe kaldı canı YZ s.28 / 278 “Konakladı şöyle ki gerek onu her kim gördüyse acayip oldu.” +la- tan+la-ş-ır-lar Çün eşittiler bular üşbu düşü Acepleşir tanlaşırlar bu işi YZ s.6 / 32 “Çünkü bunlar işte bu düşü işittiler; bundan dolayı bu işe acayipleşip ve şaşırırlar.” +la- tan+la-dı-m Ol sıfatlı Yakup’dürür anladım Belli dediğin anladım hem tanladım YZ s.64 / 675 “O sıfatlı Yakup’tur anladım; belli dediğini anladım hem hayrette kaldım.” +la- ŧŧŧŧañ+la-maķķķķ Göze görmek geldi göñle añlamak Görüben añlayanuñdur ŧŧŧŧañlamaķķķķ GN s.977 / 4838 “Göze görmek, gönüle de anlamak düştü; hayrete dalıp kendinden geçmek; görüp anlayan içindir. ” +le- beliñ+le-mek diş ķırcıldamaķ ve uyķuda beliñlemek ve ŧa‘ām yėyicek göñül dönmek... MŞ s.104 / M93b-1 “Diş gıcırdatmak ve uykudayken birden korku ile sıçramak ve yemek yemek gönlü dönmek…” +la- uyuķķķķ(u)+la-d-ur benefşe yaġı dimāġı ıssı ve ķuru olana müfiddür ve daħı seheri olan kişiyi uyuķķķķladur MŞ s.52 / M44b-4 “Benefşe yağı damağı sıcak ve kuru olana iyi gelir ve şekeri olan kişiyi uyutur.” +le- çiñ+le-mek dimāg çekili gelmek ve baş aġır olmaķ ve ķulaķ çiñlemek ve dimāġ sancamaķdur MŞ s.43 / M35a-11 “…beynin çekilmesi ve başın ağırması ve kulağın çınlaması ve beynin sancımasıdır. ”

Page 46: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

38

+la- çıŋ+la-sa ķaçan śovuķ ķoyup ķulaķ aġrısa ya çıŋlasa ya güvüldese MŞ s.58 / M49b-8,9 “Ne zaman ki soğuk alıp kulak ağırırsa ve çınlarsa ya da güvülderse…” +le- me+le-ş-di-ler Allah’a zārlıķ ve tażarru‘ itdiler, erenler ve avratlar ve oġlancuķlar ve ķızcuġazlar aġlaşdılar, develer buzlaşdılar, śıġırlar yügrüşdiler, ķoyunlar meleşdiler. TİKT s.275 / 90a-14,15 “Allah’a gönül alçaklığı ile yalvarıp yakardılar, erenler, kadınlar, çocuklar ve kızlar ağladılar, develer buzağı yaptılar, sıgırlar yavruladılar, koyunlar meleştiler.” +la- uyuķķķķ (u)+la-dı Pes Mūsā eyle itdi; gicenüñ šülüši geçicek uyuķķķķladı, dizi üzerine oturu düşdi. TİKT s.302 / 106b-9,10 “Bundan dolayı Musa öyle yaptı; gecenin üçte biri geçince uyudu, dizi üzerine oturup düştü.” +le- beliñ+le-mek burun gicimek ve uyķuda beliñlemek ... (eyüdür) TİKT s.149 / M135a-1 “Horlamak ve uykuda korkuyla sıçramak… (iyidir).” +la- baş+la-dı Andan śoñra ħuŧbe tamāmın źikr itdi, çünkim güneş ŧolınmaġa başladı. TİKT s.128 / 4b-5 “Ondan sonra hutbenin tamamını söyledi, çünkü güneş batmaya başladı.” +le- eñ+le-me-y-en buħūr-ı meryem ki türkçe deve ŧabanı dėrler anuñ śuyın balıla gözi eñlemeyen kişinüñ gözine ķoysalar gözini eñler eyleye MŞ s.56 / M48a-13,14 “Buhur-ı Meryem ki Türkçe deve tabanı derler onun suyunu bal ile gözü seyirmeyen kişinin gözüne koysalar gözü seyirir. ” +le- der+le-d-ür ķatı ıssı havā beñzi śarardur ve rūĥları geñşeldür ve kuvveti za‘įf eyler ve śuśadur ve çoķ derledür MŞ s.10 / M2b-4,5 “Çok sıcak hava benzi sarartır, ruhları gevşetir, kuvveti azaltır, susatır ve çok terletir.” +la- sız(ı)+la-y-a ‘ırķu’n-nisā ki aña yan başı dėrler ‘alāmeti budur ki yan başında sızlaya MŞ s.128 / M113b-6,7 “ Siyatik ki ona yan başı derler alameti budur ki yan başında sızlar. +la- ŧŧŧŧañ+la-caķķķķ nevbeti güninde oruc dutmaķ meger ki nevbet gėceye yaķın gele pes ŧŧŧŧaŋlacaķķķķ MŞ s.139 / M124b-9,10 “Hastalığı gününde oruç tutmak eğer hastalık geceye yakın gelirse o halde sabaha kadar…”

Page 47: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

39

Yalın olarak kullanılışını kaybetmiş ve ekle kaynaşmış durumda olup geçişli olan +la- / +le- fiilleri +le- söy+le-y-e ‘Āķil oldur işi añlap söyleye Ne nedeyse anı andan isteye GN s.427 / 2037 “Akıllı insan işi etraflı olarak anlayıp öyle söyler; neyi nereden ve kimden isteyeceğini bilir.” +le- bek+le-y-e Ķamu yirde bekleye Allah anı İy ħoşā ne baħtlu anuñ canı GN s.315 / 1484 “İşte onu, Allah her yerde görüp gözetir; ey arkadaş onun canı ne güzel ve ne kadar bahtlıdır.” +le- söy+le-y-esi Yoħsa ne var bizde ‘arz eyleyesi Ne dilümüz var anı söyleyesi GN s.309 / 1449 “Değilse bizde Hakk’a sunacak ne olabilir; onu söyleyecek dilimiz de yoktur.” +le- diñ+le-y-en-üñ Eydiserven ma‘niden bir ķaç cevāb Diñleyenüñ cānına yüz biñ sevāb GN s.287 / 1340 “Ben manadan ve hikmetten birkaç cevap söyleyeceğim; bunu dinleyenin canına yüz bin sevap ulaşsın.” +la- añ+la-n-a Çün nefes āvāz-ıla olur fenā Uşbu sözden saña ĥālüñ añlana GN s.285 / 1326 “Çünkü nefes ses ile yokluğa erer; bu sözden senin halinin nereye varacağı anlaşılır.” +la- añ+la-y-a Yüzi ŧopraķ ‘Āşıķ’uñ ol kimseye Kim bu sözüñ ma‘nisini añlaya GN s.87 / 335 “Öyle kimse için Āşık yol olur, kendini feda eder; bu sözün manasını kim anlayabilir.” +le- eg+le-di ‘Işķ getürdi cānı tende egledi ‘Āķıbet cān kendü mülkin ögledi GN s.161 / 714 “Canı vücuda getirip eğleyen aşk ise de;sonunda can kendi ülkesini hatırlar.” +la- añ+la-ġıl Dir ögüñi kendüzüñi araġıl

Page 48: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

40

Ķanķı mülkdedür maķāmuñ añlaġıl GN s.163 / 721 “Aklını başına toplayıp kendine gel; asıl makamın hangi yerdedir onu anla.” +le- diñ+le Her biri bu birlik içre gör nedür Diñle imdi kim ĥikāyet nitedür GN s.73 / 276 “Her birinin bu birlik içinde nasıl olduğuna bak; bu hikayenin neye işaret ettiğini dinle.” +la- añ+la-y-ası Saña lāyıķ ķanı ‘aķl añlayası Yā ķulaķ ķanı sözüñ diñleyesi GN s.29 / 83 “Hani sana layık, seni anlayacak akıl; sözünü dinleyecek kulak nerede.” +le- diñ+le-y-en-e Hem ikinçi bāb içinde on yine Dāsitān var kim anı diñleyene GN s.9 / L3A-3 “Ayrıca ikinci bölüm içinde yine, onu dinleyip anlayan için on hikaye var.” +le- söy+le-n-di Gerçi kim söylendi bunda Türk dili İlla ma‘lūm oldı ma‘nį menzili GN s.7 / L2B-7 “Bu gerçi Türkçe olarak yazıldı, fakat mana menziline ulaşıldı.” +la- an+la-gıl Birinin adı Beşir birnin Mamil Adları budur bunların anlagıl YZ s.20 / 187 “Birinin adı Beşir birinin Mamil, bunların adları budur, anla.” +le- bek+le-y-e-ler Śar‘ vaķtında maśrū‘ŋ endāmların ŧoġruldalar ve berk dutalar bekleyeler MŞ s.50 / M42b-6,7 “Sara sırasında saralı olanların organlarını doğrultsunlar, sağlam tutsunlar ve beklesinler.” +la- haş+la-y-a-lar Ķulunc .... eger bişirüp yėrlerse gerekdür ki evvel anı ħħħħaşlayalar ve semüz etile ve yumurdayıla bişüreler MŞ s.38 / M29b-10,11 “Eğer kuluncu pişirip yerlerse önce onu haşlasınlar ve semiz et ve yumurta ile bişirsinler.” +le- ey+le-mek Evvel ħuķneyi eyleyicek aġrı artar ķorķmaķ gerek ve tėzcek ikileyin ħuķne eylemek gerek MŞ s.100 / M89a-13

Page 49: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

41

“Öncelikle makattan ilaç şırınga edince ağrı artar korkmak gerek ve hemen ikinci kez şırınga ile ilaç vermek gerek.” +la- ıśśśś+la-y-a-lar Ma‘de üzerine yaş ķabaķ ķazındusın vuralar ya it üzümin vuralar ya bėzi gül śuyında ıśśśślayalar MŞ s.87 / M75b-8,9 “Mide üzerine yaş kabak kazıntısını ya da it üzümünü vursunlar ya da bezi gül suyunda ıslatsınlar.” +le- söy+le-y-e Eger güre kedinüŋ baġursaġın dili dutulmışa yėdüreler oñat söyleye MŞ s.72 / P58b-10 “Eğer yabani kedinin bağırsağını dili dutulmış birine yedirseler iyice konuşur.” +la- ıśśśś+la-n-mış ħamįrsüz etmek ġalįżdür yėmeyeler gėc siŋer ķarın aġrıdur ķabż ėder ve südde ėder ve ıśśśślanmış etmek yėl eyler gėc hażm olur MŞ s.25 / M16b-14 “Hamursuz ekmek yoğun, yapışkandır yemesinler geç siner karın ağrıtır kabız eder ve peklik yapar ve ıslanmış ekmek yel eyler ve geç hazm olur.” +la- añ+la-n-an Ķur‘ān’da źikr olunan āyetleriñ ‘umūmından añlanan oldur kim cemį‘-i feriştelere emr olunmış ola TİKT s.178 / 32b-2,3 “Kuran’da zikr edilen ayetlerin tamamından anlanan odur ki bütün meleklere emrolunmuş olsun.” +le- söy+le-se ... Benüm üzerüme yalan söylemeñ; her kim üzerüme yalan söylese cehennem odından oturacaķ yir idinsüñ.” TİKT s.127 / 3b-15,16 “Benim hakkımda yalan söylemeyin; her kim yalan söylese cehennem ateşinden oturacak yer edinsin.” +le- diñ+le-gil Ben uş eydürem sen anı añlagıl Benüm sözümi bį-ġaraż diñlegil SN s.379 / 180-2775 “Ben şunu şöylüyorum sen onu anla ve benim sözümü garaz etmeden dinle.” +le- bek+le-di Yırın yırladı vü yirin bekledi Sınıħlu göñülcügini ekledi SN s.305 / 109-1648 “Şarkısını söyledi ve yerini bekledi; kırılmış gönlünü ekledi.”

Page 50: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

42

+la- añ+la-y-a Senüñ işüñi şāh-ı Çin añlaya ‘Ācāyibe ķalubanuñ ŧañlaya SN s.262 / 69-1029 “Senin işini Çin şahı anlayabilir; acayip olup şaşıracak” +le- ey+le-y-üben Du‘ā eyleyüben giderler şara Ki şallah işüñi Çalap başara SN s.251 / 59-854 “Şehre dua ederek giderler, inşallah Allah işini rast getirir.” +le- söy+le Gücüñ çün yiter yıķma yapġıl göñül Sözüñ çün geçer ivme söyle añıl SN s.212 / 20-274 “Gücün yeterse gönül yıkma yap; sözün geçer madem çabuk söyle ve hatırlan.” Yalın olarak kullanılışını kaybetmiş ve ekle kaynaşmış durumda olup geçişsiz olan +la- / +le- fiilleri +le- ey+le-miş-dür Baĥr-i Muĥįt bir deñizdür, cemį‘-i eŧrāf-ı arżı ihāŧa eylemişdür TİKT s.143 / 12b-5,6 “Büyük bir denizdir etrafını çevirmiştir.” +le- ey+le-di Kendüzine kendüsi nāz eyledi Kāf’ı nūn a urdı bir sāz eyledi GN s.15 / A5B-8 “Kendi kendine nazlandı, kaf’ı nuna vurup kün (ol), emri ile ālemleri yarattı.” +le- ey+le-r Hem yine sekzinçi bāb içinde on Dāsitān var ma‘lūm eyler bize yön GN s.13 / L4A-15 “Yine sekizinci bölümde bize hedef gösteren on kıssa var.” +la- aġ+la-y-a Ne kişi ki śūret ķatına gele Aña baķup aġlaya yā ħoź güle SN s.449 / 248-3736 “Nasıl kişi ki onun suret kapısına gelebilsin; ona bakıp ağlasın ya da gülsün.” +la- aġ+la-ma-ġı Severdi ķan aġlamaġı nāleyi Sıvardı ķana nergis ü lāleyi SN s.345 / 147-2227 “Kan gelecek kadar ağlamayı ve inlemeyi severdi; nergis ve laleyi kana boyardı.”

Page 51: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

43

Dar sesli ile biten bazı iki heceli kelimelere gelip orta hece düşmesine rastlanan ve tek heceli bir köke gelmiş gibi görünen +la- / +le- fiilleri +le- yiy(i)+le-y-eyim Sen ü ben esen uġur eyleyeyim Koçayım boyunuñı yiyleyeyim SN s.563 / 360-5433 “Seni esen uğur edeyim, boynunu kucaklayıp koklayayım.” +le- yiy(i)+le-y-en-ler Kim alasın ol nefesden yiyiler Yiyleyenler anı böyle yiyiler GN s.633 / 3067 “Onların nefesinden kokular duyup koklayanlar o tütüyü, böyle yapmakla duydular.”

+la- uyuķķķķ(u)+la-dı Pes Mūsā eyle itdi; gicenüñ ŝülüŝi geçicek uyuķķķķladı, dizi üzerine oturu düşdi. TİKT s.302 / 106b-9,10 “Bundan dolayı Musa öyle yaptı; gecenin üçte biri geçince uyudu, dizi üzerine oturur şekilde düştü.” +la- uyuķķķķ(u)+la-d-ur benefşe yaġı dimāġı ıssı ve ķuru olana müfiddür ve daħı seheri olan kişiyi uyuķladur uyuķladur uyuķladur uyuķladur MŞ s.52 / M44b-4 “Benefşe yağı beyni sıcak ve kuru olana iyidir ve de uykusuzluğu olan kişiyi uyutur.” +la- yumurt(a)+la-ma-duķķķķ tavuķ eyüsi oldur ki yumurtlamaduķķķķ bülüc ola ve semüz ola MŞ s.25 / M17b-6 “Tavuğun iyisi odur ki yumurtlamamış piliç olsun ve semiz olsun.” +la- sız(ı)+la-y-a ‘ırķu’n-nisā ki aña yan başı dėrler ‘alāmeti budur ki yan başında sızlaya MŞ s.128 / M113b-6,7 “Siyatik ki ona yan başı derler işareti budur ki başının yanında sızlar.” +la- yıy(ı)+la-d-a-lar ķatı āvāz işitmekden daħı saķınalar ve ĥōş ķoķulu nesneler yıyladalar MŞ s.16 / M8b-3,4 “Yüksek ses işitmekten sakınsınlar ve hoş kokulu nesneler koklasınlar.” Yardımcı fiillerin yerine kullanılan +la- / +le- fiilleri +le- sür-me+le-r Yusuf’un başını yur öper koçar Gözlerini sürmeler māvert saçar YZ s.8 / 53 “sürme çekmek”

Page 52: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

44

+la- arzu+la-r-dı Aşık oldu Yusuf’un sıfatına Arzulardı Kim baka suretine YZ s.13 / 111 “arzu etmek” +le- tastik+le-sin Hükmü yeter ne dilerse işler ol Sözümü tastiklesin kılsın kabul YZ s.118 / 1262 “tastik etmek” +le- acep+le-di Geldi gördü Yusuf’u acepledi Hayran oldu bir zaman gey tanladı YZ s.37 / 378 “acayip olmak” +le- tāze+le-r Yili bir gör kim neler eyler neler Ol semā‘da ya‘ni yüzler tāzeler GN s.21 / 35 “taze olmak” +la- yaġma+la-t-dı Yaġmalatdı māl u mülkü ħānumān Virdi ol ‘ışķa göñül ü cism ü cān GN s.51 / 183 “yağma etmek” +la- ŧŧŧŧımār+la-dı-lar Buyurdı ŧŧŧŧımārladılar yarasın Didi eyleyem işinüñ çāresin SN s.505 / 304-4575 “tımar etmek” +la- ķķķķonuķķķķ+la-r-sın Melekü’l-Mevt eyitdi: “Anuñ-ıçun kim ħalķı ķķķķonuķķķķlarsın, kimseden nesne daħı istemezsin” didi. TİKT s.240 / 69b-1 “konuk etmek” +la- ķķķķılavuz+la-dı Pes günāhdan śoñra Allāh onları istigfāra ķķķķılavuzladı. TİKT s.266 / 84b-1,2 “kılavuz etmek” +la- nikāĥĥĥĥ+la-n-dur-am “Ya‘nį dilerin kim ş’ol ķızlarunuñ birin saña nikāĥĥĥĥlanduram; TİKT s.282 / 94a-17,18

Page 53: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

45

“nikah etmek” +le- yük+le-d-ür-ler “Ĥāzįnesinüñ kilidi dillerini altmış ķatıra yükledürler-idi.” TİKT s.322 / 118-9,10 “yük etmek” +la- yalan+la-dı Ol Muhammedi’bni Ĥaccāc’dan, ol İbrāhįmi’bni Vāsŧį’den kim śāhib ĥerįse dimekile marūfdur. Anı yalanladı. TİKT s.402 / 167b-8,9 “yalan söylemek” Mecaz anlama gelen +la- / +le- fiilleri +le- tāze+le-r Yili bir gör kim neler eyler neler Ol semā‘da ya‘ni yüzler tāzeler GN s.21 / 35 “rüzgarın yüzlere serinlik vermesi” +la- aġır+la-dı-lar Buyurdı ki öñine ħōn çekdiler Aġırladılar u diñü diñdiler SN s.509 / 308-4634 “misafiri konuk etmek “ +la- saġ+la-dı Gügercinüñ ayaħların baġladı şol eli ile işini saġladı SN s.422 / 222-3353 “sol eli ile işini yaptı” +la- para+la-dı Delü bigi hep paraladı ŧonın Ata bindi vü ŧaga dutdı yönin SN s. 426 / 225-3399 “parçalamak” +le- şiş+le-dü-ñ Ne iş idi bu kim bize işledüñ Yüregümüzi uş oda şişledüñ SN s.382 / 183-2768 “yüreğimizi oda verdin, yüreğimizi yaktın” +le- şiş+le-y-e Kişi olmaduħ işi çün işleye Eliyle yüregin oda şişleye

Page 54: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

46

SN s.341 / 144-2177 “yüreğini yaksın” +la- daġ+la-du-ñ Dįvār naķşına göñlüñi baġladuñ Yüregüñi ‘ışķ odu ile ŧŧŧŧaġladuñ SN s.230 / 37-538 “yüreğinin acı çekmesi” +le- iz+le-di Bunı fikr idüp furśśśśatın gözledi Atası izin dāyimā izledi SN s.225 / 33-471 “atasının izinden gitti, onun yaptıklarını yaptı” +la- ŧŧŧŧoy+la-du-m Eytdi sizi dōstlarumçun eyledüm Ben buları raħmetümle ŧŧŧŧoyladum GN s.805 / 3947 “Allah’ın onları rahmetine gark etmesi, rahmetiyle şereflendirmesi, rahmet etmesi” +la- ba-ġ+la-dı Bunı fikr idüp dāyimā aġladı Ümįźini bir Tañrı’ya baġladı SN s.220 / 28-395 “ümidini Allah’tan beklemesi” +la- aġır+la-dı ‘Ālem içre ĥaķ anı aġırladı Hem ĥaķ’ı tevĥįd-ile ol birledi GN s.49 / 170 “Allah’ın onu yüce tutması” +le- iş+le-di-ler Uşbu işle kim bular işlediler Ol Resūl ħoşnūdlıġın istediler GN s.55 / 194 “bu işleri kim işledi kim yaptı” +le- iş+le-di ‘Aķl-ıla devlet dabı anda idi Anuñ-ıçun ne dilerse işledi GN s.83 / 318 “onun için ne isterse yaptım” +la- boy+la-duġ-ı Ķamu dil söyledügi bir söz-durur Ķamu göz boyladuġı bir yüz-durur GN s. 139 / 605

Page 55: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

47

“gözlerin başdan aşağı onu seyretmesi” +la- baġ+la-y-a Devlet oldur kim duta ögrendügin Haķ yolına baġlaya uśśın ögin GN s.169 / 757 “aklını hak yoluna bağlayasın, o yönde kullanasın” +le- iş+le-n-ür Her bir iş kim işlenür fitne senüñ ‘Ālem içre yöriyen fetvā senüñ GN s.197 / 886 “işin yapılması” +la- ŧŧŧŧoy+la-du-m Eytdi sizi dōstlarumçun eyledüm Ben buları raħmetümle ŧŧŧŧoyladum GN s.805 / 3947 “Allahın onları rahmetine gark etmesi, rahmetiyle şereflendirmesi, rahmet etmesi” +la- yaġ+la-y-an Güzin oldur ol źaħįre baġlayan Ķış içinde ħōş bıyıġın yaġlayan GN s.415 / 1981 “Bıyığını keyifle burması” +e- mühür+le-n-miş Bir gürūhı kim mühürlenmiş-durur Küfr ü inkār anda yirlenmiş-durur GN s.431 / 2063 “Bir bölümünün de kalpleri mühürlü olduğundan (kalbleri iyi olan şeylere kapalı); orada küfür, inkar, karanlık ve Allah’ı tanımasına yer etmiştir.” +la- ķķķķap+la-mış Śuyı hem yil ķaplayupdur yili od Odı Allah ķķķķaplamış bā-emr-i ħōd GN s.549 / 2648 “ateşi de Allah emri ile yaratmışdır” +la- ba-ġ+la-y-ası Var mı kimse başumı baġlayası Ölür-isem üstüme aġlayası GN s.793 / 3895 “yanında hiçkimsenin olmadığını söylüyor” +la- sak+la-y-a Şol gün içinde ki halk kamu ağlaya Tanrı beni tam odundan saklaya YZ s.143 / 1530

Page 56: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

48

“Allah beni tam ateşinden korusun” +la- yok+la-dı-lar Çün Yusuf’u yokladılar devede Kaçmış ol kul dediler feryat ede YZ s.25 / 238 “orada olup olmadığına baktılar” +la- ba-ğ+ış+la-r Dahi bir adı anın Rahman’dürür Bağışlar kullarına Gufran’dürür YZ s.3 / 3 “kullarına gufranda, ihsanda bulunması” +la- ısmar+la-dı İsmā‘įl eyitdi: “Hiç saña nesne ısmarladı mı?” TİKT s.232 / 65a-5,6 “sana birşey tenbih etti mi?” +la- saķķķķ+la-maķķķķ-dan Seyĥān śuyı Ermen şehründedür, şimdi ol şehre Sis dirler; evvel devlet-i İslāmiye’de müslimānlar elinde idi, Çünkim Fāŧımį’ler Mıśır’a ve Şam’a ġalıb oldılar, bu yirleri saķķķķlamaķķķķdan āciz oldılar, TİKT s.149 / 16a-13,14,15 “korumaktan, kollamaktan” Cümlede kullanılışlarına göre bir isteği ifade eden +la- / +le- fiilleri +la- añ+la-n-a Çün nefes āvāz-ıla olur fenā Uşbu sözden saña ĥālüñ añlana GN s.285 / 132 “halin anlansın ” +la- añ+la-y-a Yüzi ŧopraķ ‘Āıķ’uñ ol kimseye Kim bu sözüñ ma‘nisini añlaya GN s.87 / 335 “bu sözün manasını anlasın” +le- bek+le-y-e-ler śar‘ vaķtında maśrū‘ŋ endāmların ŧoġruldalar ve berk dutalar bekleyeler MŞ s.50 / M42b-6,7 “sağlam tutsunlar ve beklesinler” +la- ıśśśś+la-y-a-lar Ma‘de üzerine yaş ķabaķ ķazındusın vuralar ya it üzümin vuralar ya bėzi gül śuyında ıśśśślayalar MŞ s.87 / M75b-8,9

Page 57: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

49

“bezi gül suyuyla ıslatsınlar” +la- ħħħħaş+la-y-a-lar ķulunc .... eger bişirüp yėrlerse gerekdür ki evvel anı ħħħħaşlayalar ve semüz etile ve yumurdayıla bişüreler MŞ s.38 / M29b-10,11 “haşlasınlar” +le- ey+le-mek Evvel ħuķneyi eyleyicek aġrı artar ķorķmaķ gerek ve tėzcek ikileyin ħuķne eylemek gerek MŞ s.100 / M89a-13 “makattan ilaç şırınga etmek gerek” +la- aġ+la-y-a Ne kişi ki śūret ķatına gele Aña baķup aġlaya yā ħoź güle SN s.449 / 248-3736 “ona bakıp ağlasın” +la- yıy(ı)+la-d-a-lar ķatı āvāz işitmekden daħı saķınalar ve ĥōş ķoķulu nesneler yıyladalar MŞ s.16 / M8b-3,4 “kokulu nesneler koklasınlar” +la- buħħħħūr+la-y-a-lar yapraġın ya gül dögmesi azacuķ şebile śaçalar ŧonların śandal ve gül ve ķāfūr śuyıyla buħħħħūrlayalar MŞ s.23 / M14b-15, M15a-1 “buhurlasınlar” +la- ħħħħaş+la-y-a-lar ķulunc ... helyūn eger bişürüp yėrlerse gerekdür ki evvel anı ħħħħaşlayalar ve semüz etile ve yumurdayıla bişüreler MŞ s.38 / M29b-10,11 “haşlasınlar” +la- yaġ+la-y-a-lar ķabaķ śuyı ve it üzümi śuyı ve söğüt yapraġı śuyı birle ve başını śovuķ ve ter yaġlarıla yaġlayalar MŞ s.44 / M36b-3,4 “yağlasınlar” +le- bek+le-y-e-ler śar‘ vaķtında maśrū‘uñ endāmların ţoġruldalar ve berk dutalar bekleyeler MŞ s.50 / M42b-6,7 “sağlam tutsunlar ve beklesinler”

Page 58: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

50

+la- yaġ+la-y-a-lar şöyle ki ayaġı üzerine ŧuramaz olsa ‘ilācı budur ki elinüñ ve ayaġınuñ ŧırnaġını yaġlayalar MŞ s.133 / M119b-1,2 “elinin ve ayağının tırnağını yağlasınlar” +la- yıy(ı)+la-d-a-lar iplik gibi dolaşan sarmaşuķ ŧoħmın dögüp şarāb-ı uśūlıla lu‘ūķ eyleyüp yıyladalar MŞ s.139 / M124a-13 “ koklatsınlar” +le- dörpi+le-y-e-ler ol tepsi içine dökeler śovuyıcaķ keseler ķutıya ķoyalar ammā müşki şekerile dögeler ve ‘ūdı ve şandalı dürpiyile dürpileyeler MŞ s.195 / M178a-12,13 “törpilesinler” +la- ayırt+la-y-a-lar aķ üzümüñ ŧaŧlusın alalar dāne dāne ėdeler ve çüriginden ve śapından ayırtlayalar MŞ s.200 / M183a-5,6 “ayıklasınlar” +la- ayırt+la-n-a ħıyār şenber için bıraġalar on bėş direm ve şol ķadar ovalar ki pulından balı ayırtlana MŞ s.200 / M183b-3,4 “ayıklasınlar” +la- ba-ğ+ış-+la-y-a Rahman’dürür bağışlaya Kamusun Rahim’dürür döstermeye tamusun YZ s.3 / 6 “bağışlasın” +la- ba-ğ+ış-+la-y-a Ol Kerm’dir suçunuz bağışlaya Bildire size kamu bağışlaya YZ s.4 / 7 “bağışlasın” +la- toy+la-y-a İblis anda kör ola çok ağlaya Kulların Hak rahmetiyle toylaya YZ s.50 / 519 “Hak rahmetiyle rızıklandırsın” +la- ulu+la-y-u Lābüt ana çün varasız dileyü Vere buğday kamunuz ululayu

Page 59: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

51

YZ s.89 / 969 “onu büyük sayın, büyük gösterin” +la- sak+la-y-a Şol gün içinde ki halk kamu ağlaya Tanrı beni tam odundan saklaya YZ s.143 / 1530 “Allah beni tam ateşinden korusun” +le- yiy(i)+le-y-e Bu kez ister ħōş yiyiler yiyleye Diñle imdi eydeyüm kim n’eyleye GN s.633 / 3061 “koklasın” +la- ŧŧŧŧañ+la-y-a ‘İlm-i ibret şol-durur ‘aķl añlaya Görmedügin hem göre hem ŧŧŧŧañlaya GN s.561 / 2703 “görmediğini hem görsün hem de hayrette kalsın” +la- ŧŧŧŧoy+la-y-a Diledi kim bir ulu baġça eyleye Yidi iklim ħalķın anda ŧŧŧŧoylaya GN s.321 / 1505 “yedi iklimin halkı oradan doysun” +la- baġış+la-y-a İnşaallah kim Çalap sizi daķı Bunlara baġışlaya bizi daķı GN s.263 / 1221 “Allah sizi bağışlasın”

+la- ŧŧŧŧañ+la-y-a-sın Uşbu sözden ĥālüñi añlayasın Añlayumazsañ aħir ŧŧŧŧañlayasın GN s.249 / 1147 “anlayamazsan sonuna kadar hayrette kalasın” +la- baġ+la-y-a Devlet oldur kim duta ögrendügin Haķ yolına baġlaya uśśın ögin GN s.169 / 757 “aklını hak yoluna bağlayasın, o yönde kullanasın” +la- saķķķķ+la-y-a-lar Belki sizi bir ehl-i beyte ķılavuzlayayın mı kim sizüñ-içün bir oġlancuġı saķķķķlayalar ve buña nasįĥat ve şefķat iderler.

Page 60: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

52

TİKT s.279 / 92b-16-17 “sizin için bir oğlancuğı saklasınlar” +la- ba-ġ+ış+la-y-a Ki saġlıķ baġışlaya furśat vire Tamām eylemeklige ruħśat vire SN s.219 / 26- 373 “sağlık bağışlasın” +la- ot+la-y-a Çayır otlaya ŧoķıyasız ķazuħ Ŧuru ŧuru ħāmlamış ola yazuħ SN s.420 / 220-3314 “çayır otlasın” Cümlede kullanılışlarına göre bir emri ifade eden +la- / +le- fiilleri +la- añ+la-ġıl Dir ögüñi kendüzüñi araġıl Ķanķı mülkdedür maķāmuñ añlaġıl GN s.163 / 721 “makamını anla” +le- diñ+le Her biri bu birlik içre gör nedür Diñle imdi kim ĥikāyet nitedür GN s.73 / 276 “dinle şimdi hikaye nasıldır” +la- an+la-gıl Birinin adı Beşir birnin Mamil Adları budur bunların anlagıl YZ s.20 / 187 “adları budur, bunları anla” +le- söy+le Gücüñ çün yiter yıķma yapġıl göñül Sözüñ çün geçer ivme söyle añıl SN s.212 / 20-274 “sözün geçer madem çabuk söyle ve hatırlan” +le- diñ+le-gil Ben uş eydürem sen anı añlagıl Benüm sözümi bį-ġaraż diñlegil SN s.379 / 180-2775 “benim sözümü garaz etmeden dinle”

Page 61: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

53

Fiilden isim yapma tabanlarından sonra meydana gelen anlamca çoğu zaman kök fiille ilgili, fakat genellikle ondan farklı olan +la- / +le- fiilleri +la- ķķķķon-uķķķķ+la-r-sın Melekü’l-Mevt eyitdi: “Anuñ-ıçun kim ħalķı ķķķķonuķķķķlarsın, kimseden nesne daħı istemezsin” didi. TİKT s.240 / 69b-1 Ko- ‘komak, bırakmak’ < ko-n- ‘bırakılmak, bir yere konmak’ < ko-n-uk+ ‘konuk,misafir’ < ko-n-uk+la- ‘konuk etmek’ +la- ba-ğ+ış-+la-y-a Rahman’dürür bağışlaya kamusun Rahim’dürür göstermeye tamusun YZ s.3 / 6 Ba- ‘bağlamak’ < ba-ğ ‘bağ’ < ba-ğ+ış+la- ‘bağışlamak’ +la- ba-ğ+ış-+la-y-a Ol Kerm’dir suçunuz bağışlaya Bildire size kamu bağışlaya YZ s.4 / 7 Ba- ‘bağlamak’ < ba-ğ ‘bağ’ < ba-ğ+ış+la- ‘bağışlamak’ +la- boġ-az+la-mış-lar Meŝelüñ aślı budur kim bir keçi bir yiri eşmiş, bıçaķ çıķarmış, ol bıçaġ-ıla anı boġazlamışlar, TİKT s.213 / 53b-6 Boġ- ‘boğmak’ < boġ-az+ ‘boğaz’ < boġ-az+la- ‘boğazlamak, boğazını kesmek’ +la- boġ-az+la-y-acaķķķķ Gemiden ŧaşra çıķdılar, Nūĥ peyġāmbar bir ķurbān boġazlayacaķķķķ yir yaptı, TİKT s.205 / 49b-4,5 Boġ- ‘boğmak’ < boġ-az+ ‘boğaz’ < boġ-az+la- ‘boğazlamak, boğazını kesmek’ +le- sür-me+le-r Yusuf’un başını yur öper koçar Gözlerini sürmeler māvert saçar YZ s.8 / 53 Sür- ‘sürmek’ < sür-me+ ‘ göze sürülen sürme’ < sür-me+le- ‘sürme çekmek’ +la- kon-ak+la-dı Konakladı şöyle kim gerek anı Her kim gördü acebe kaldı canı YZ s.28 / 278 Ko- ‘bir şeyi bir yere komak, bırakmak’ < ko-n- ‘bir yere konmak’ < ko-n-ak+ ‘konak’ < ko-n-ak+la- ‘bir yerde ikamet etmek, dinlenmek’

Page 62: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

54

+la- baş+la-dı-lar Ķırķ biñ ırġat cem‘ oluban geldiler Her bir usta bir yanın başladılar GN s.323 / 1521 Ba- ‘başlamak’ < ba-ş ‘baş’ < ba-ş+la- ‘başlamak’ Tek heceli yansımalı kelimelere gelerek bu kelimelerden yansımalı fiiller üreten +la- / +le- fiilleri +le- gür+le-y-üp Gürleyüp gök yüzine bulıt aġar Yir yüzine düpdüz ol yamur yaġar GN s.435 / 2081 “gök gürlemesi” +le- gür+le-düg-i-dür “Ya‘nį Allāh buludı düridür, bulut eyü söz söyler ve eyü gülüş güler, söyledügi gök gürledügidür, TİKT s.159 / 21b-17 “gök gürlemesi” +la- zar+la-n-ıp Seyyit önünde duralar zarlanıp Bu nişandan zinhar deyü arlanıp YZ s.76 / 807 “Seyyit öünde ağlayıp dururlar” +le- çiñ+le-mek dimāg çekili gelmek ve baş aġır olmaķ ve ķulaķ çiñlemek ve dimāġ sancamaķdur MŞ s.43 / M35a-11 “kulağın çınlaması” +la- ħħħħaş+la-y-a-lar ķulunc ... helyūn eger bişürüp yėrlerse gerekdür ki evvel anı ħħħħaşlayalar ve semüz etile ve yumurdayıla bişüreler MŞ s.38 / M29b-10,11 “haşlasınlar” +la- çıŋ+la-sa ķaçan śovuķ ķoyup ķulaķ aġrısa ya çıŋlasa ya güvüldese MŞ s.58 / M49b-8,9 “kulağın çınlaması” +le- me+le-ş-di-ler Allah’a zārlıķ ve tażarru‘ itdiler, erenler ve avratlar ve oġlancuķlar ve ķızcuġazlar aġlaşdılar, develer buzlaşdılar, śıġırlar yügrüşdiler, koyunlar meleşdiler. TİKT s.275 / 90a-14,15 “koyunların bağırması”

Page 63: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

55

2.1.2. +lan- / +len-; +la-n- / +le-n-

İsimden fiil yapma eki +lA- ile fiilden fiil yapan dönüşlü çatı ‘-n-’ ekinin

birleşmesiyle oluşan geçişsiz fiiller yapan birleşik bir ektir. Çav+lan-mak, azıĥ+lan-

mak, at+lan-mak, çevük+len-me-gil, ķolay+lan-ur, vb. örneklerde görüldüğü gibi bu

türetmelerde fiil kökleri yalın olarak anlamsız olduğu için ve +lA- eki kökten ayrılıp

-n- ekiyle kaynaştığı için ister istemez +lAn- biçiminde isimden fiil türeten bir

birleşik ek oluşmuştur.3

+lA- ekine eklenen ‘-n-’ ekinin biçim olarak bir dönüşlülük eki olduğu

örneklerden görülmektedir. Fakat işlevi dolayısıyla bir taraftan fiilden genişletilmiş

bir çatı eki olma özelliğini taşırken bir taraftan da fiilden özel anlamda fiil türeten bir

ek olma özelliğini kazanmıştır.4 İşlevindeki bu özel durum ekin bir de +lA-n-

biçiminde yeni anlamda fiiller oluşturan fiilden fiil türeten ek olmasını sağlamıştır.

Yaptığımız araştırmalarda bu eke Eski Türkçede rastlamadık. Metinlerde bu

ekin kullanıldığı kelimeler vardı; fakat kelimeler metinlerde çok az kullanıldığından,

ayrı bir ek olarak ele alınmamıştır.

Ek, Orta Türkçede de görülür ve bu dönemde de çok kullanılır: tıngılan- <

tıngı-la-n- “ses vermek”, kutlan- < kut-la-n- “mesut olmak”, küçlen- < küç-le-n-

“güçlenmek”, efkelen- < efke-le-n- “öfkelenmek” vb.5 Eski Anadolu Türkçesinde de

aynı şekildedir.

Ekin Fonksiyonları İsimlerden doğrudan doğruya fiil yapan +lan- / +len-; +la-n- / +le-n- fiilleri +lan- çav+lan-up-dı Bahādurlıġa çavlanupdı adı Ŧamaġına siñmişdi çalış dadı SN s.548 / 346-5216 “Adı bahadırlığa şöhretlenmişti; çalışmanın tadı damağına sinmişti.”

3 Korkmaz, a.g.e., s.119. 4 A.e. 5 Necmettin Hacıeminoğlu, Harezm Türkçesi ve Grameri, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, Ankara 1997, s.136.

Page 64: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

56

+lan- azıħħħħ+lan-dı-lar Azıħħħħlandılar u yola girdiler Gehį yildiler gāh yügürdüler SN s.520 / 318-4795 “Yiyecek hazırladılar ve yola girdiler; hem yel gibi koştular hem de yürüdüler.” +len- çevük+len-me-gil Cihānuñ içinde çevüklenmegil Belā tartuban ġuśśa yüklenmegil SN s.482 / 281-4231 “Dünyanın içinde kendini güçlü zannetme; bela tartarak keder yüklenme.” +len- yigit+len-se Yigitlense kişi olıcaķ ķarı Yarar issi dirlerse andan ķarı SN s.476 / 275-4135 “Yiğitlik gösteren kişi hanım olunca kocası ondan daha karıdır deseler yeri vardır.” +lan- uśśśś+lan-a Çetük kim ura pençesin aslana Eger diri ķalur ise uśśśślana SN s.426 / 226-3404 “Kedi ki pençesini aslana vursun, eger diri kalırsa uslansın.” +lan- ķķķķat+lan-dı Girü tįzcek atına atlandı ol İki dün gün açlıġa ķķķķatlandı ol SN s.390/ 190-2870 “Geri hemen atına atladı; iki gün iki gece açlığa dayandı o.” +lan- ķķķķolay+lan-ur Ķovar anı bir iki bileñ aşurur Yiter çün ķķķķolaylanur u yanaşur SN s.390 / 191-2879 “Onu kovar ve bir iki dağ beli aşırır; yeter artık fırsatını bulur ve hemen yanaşır.” +len- din+len-üp Allāh adın źikr eylen ve üç gez nefes vir, dinlenüp iç geregi gibi ķanınca; TİKT s.426 / 180a-17,18 “Allah adını zikreyleyin ve üç defa nefes verin, dinlenip iç gereği gibi kanınca;” +lan- azıķķķķ+lan-am “...baña bir deve bir kim azıķlanam ve maķsūduma irişem” didi. TİKT s.377 / 151b-2,3 “… bana bir deve ver ki azık yapayım ve maksadıma erişeyim” dedi. +lan- ķķķķuvvat+lan-dur-dum Ya‘nį seni ķķķķuvvatlandurdum,

Page 65: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

57

TİKT s.284 / 95a-11 “Yani seni ben kuvvetlendirdim.” +lan- metā‘+lan-dur-duķķķķ Biz anlardan dünyāda ‘aźābı götürdük, bir zamāna degin dünyāda anları metā‘landurduķ. TİKT s.275 / 90a-19,20 “Biz dünyada onlardan azabı aldık; bir zamana kadar dünyada onları rızıklandırdık.” +lan- arı+lan-ur-lar “Lūŧ’ı ve ehlini şehrüñüzden çıķaruñ kim anlar bir ķavmdür kim arılanurlar.” TİKT s.243 / 71a-18 “Lut’u ve kavmini şehrinizden çıkarın ki onlar bir kavimdir temizlenirler.” +lan- ķķķķat+lan-ma-dı İsmā‘įl śuśuzlıķdan buñalurdı, Hācar aña baķmaġa ķķķķatlanmadı, ķodı ķatından gitdi. TİKT s.231 / 64a-19,20 “İsmail susuzluktan bunalırdı, Hacer ona bakmaya dayanamadı, onu bırakıp yerinden (su bulmak için) ayrıldı.” +lan- yalın+lan-dı Vaķtı kim mubālaġa odun cem‘ eylediler, bu odunları bir cevbeye ķoydılar, od ķodular yalınlandı. TİKT s.224 / 60a-20 “Bir vakit ki abartılacak kadar odun topladılar, bu odunları bir cevbeye koydular ateş verip alavlendirdiler.” +lan- azıķķķķ+lan-dur-dı “Allāhu Ta‘ālā Ādem’i cennetden çıķarıcaķ aña cemį‘-i śan‘atları ögretdi, cennet yimişlerinden azıķķķķlandurdı, TİKT s.182 / 35a-3,4 “Allah’u Ta‘ālā Adem’i cennetten çıkaracağı zaman ona bütün sanatları öğretti, cennet yiyeceklerinden azıklandırdı.” +len- büyü-k+len-ür “Böyle dime, sen böyle diyince şeyŧān büyüklenür, eydür: TİKT s.175 / 31a-3,4 “Böyle deme sen böyle deyince şeytan büyüklenir, ve söyler:” +lan- ķķķķuvvat+lan-dur-ur Bu ķavlı Velidi’bni ‘Abbās’dan naķl itmişdür; Süddį’nüñ daħı ķavlı budur ve bu sözi ķķķķuvvatlandurur. TİKT s.144 / 13a-5,6 “Bu kavli Velidi’bni Abbas’tan nakletmiştir; Süddi’nin sözü budur ve sözü kuvvetlendirir.” +len- dirlik+len-üp Gör ki sen ķanķısınuñ ĥālindesin Dirligin dirliklenüp yolındasın GN s.447 / 2143

Page 66: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

58

“Hangisinin durumuna benziyor; hayatı ile yaşayıp, yolunda gidiyorsun.” +len- öğ+süz+len-ü Delim zaman anda duru gizlenü Oğlanları Yusuf’tan öğsüzlenü YZ s.142 / 1524 “Oğlanları Yusuf’tan öksüz kalarak çok zaman orada gizlenip durur.” +len- ev+len-di-n Eytti kardaş evlendin mi ayt yine Oğlun kızın oldu mu adları ne YZ s.105 / 1128 “Söyledi kardeş evlendin mi söyle yine; oğlun kızın oldu mu isimleri ne?” +lan- kız+lan-ır Kızlanır Zeliha anda ziy acep Ziy ki beklemiş anı ol ferd Rap YZ s.86 / 933 “Orada Zeliha’nın kız gibi davranmasına şaşılır; onu o şekilde yaratan bir olan Allahtır.” +le-n- çüft+le-n Çüftlen anı Tanrı’nın tut buyruğun Kudreti var gidere karılığın YZ s.85 / 924 “Allah’ın emrine uyun da onu evlendirin; gücü yeter karılığını giderir.” +lan- ķķķķat+lan-ur Birlig-ile şol ķadar ķuvvetlenür Kim ulu ırmaġa degin ķķķķatlanur GN s.109 / 450 “Birlik sayesinde çoğalıp kuvvetlenir ve sonunda büyük bir ırmak olur.” +lan- ķķķķat+lan-ma-dı Din ķılıçın śaldı kāfir boynına Kimse ķķķķatlanmadı anuñ oynına GN s.55 / 193 “Din kılıcını kafirin boynuna vurdu; onun oyununa kimse dayanamadı.” +len- beğ+len-ir Buğday alır ol dahi yer dinlenir Bu gez Yusuf anın üzre beğlenir YZ s.80 / 851 “O da buğday alır yer dinlenir, bu defa Yusuf onun üzerine bey gibi davranır.” +lan- ar+lan-ıp Seyyit önünde duralar zarlanıp Bu nişandan zinhar deyü arlanıp YZ s.76 / 807

Page 67: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

59

“Yusuf’un önünde incindikleri için dururlar bu hırsızlık sebebiyle biz katiyen böyle bir şey yapmayız diye utanırlar.” +lan- kat+lan-gıl Sabrediben katlangıl uşbu işe Sabrile her iş çıkar bir gün başa YZ s.58 / 613 “İşte bu işe sabredip dayan, her iş bir gün sabır ile başa çıkar.” +lan- nūr+lan-dur-a Gelincik çiçeginüŋ dibin ķaynadup śuyın göze dürtseler göz ķaranulıġın gidere ve gözi nūrlandura MŞ s.56 / M48a-9,10 “Gelincik çiçeğinin dibini kaynadıp suyunu göze sürseler gözün karanlığını giderir ve göze parlaklık verir.” +lan- ża‘firān+lan-mış Issı etmek ķoķusı ki üzerine müşklü ya ķāfūrlu gül śuyın śaçmış olalar ve kebāb olmış ķızıl et ķoķusı ki üsti ża‘firānlanmış ola MŞ s.22 / M14b-4,5 “Sıcak ekmek kokusu ki üzerine müşklü ya kafurlu gül suyunu saçsınlar ve kebap olmuş kızıl et kokusu ki üstü safralanmış olsun.” +lan- ġuśśśśśśśśa+lan-maķķķķ ķorķmaķ ve ġuśśśśśśśśalanmaķķķķ gevdeyi śovıdur MŞ s.13 / M5b-10 “Korkmak ve kederlenmek gövdeyi soğutur.” +len- ķķķķuvvet+len-dür-ür (keşūr) ıssı mizāclu kişilere yaramaz idrār-ı bevl ėder ve böbregi ķuvvetlendürür MŞ s.38 / M30a-5,6 “Havuç sıcak mizaçlı kişilere yaramaz idrar yapar ve böbreği kuvvetlendirir.” +len- bere+len-ür Siŋirler cirāĥatı bir ķaç dürlüdür kimisi demür alatıyla kesilmekdür kimisi berelenür MŞ s.157 / M142a-1 “Sinirlerin yarası birkaç türlüdür kimisi demir aletiyle kesilmektedir kimisi yaralanır.” +len- ķķķķuvvet+len-dür-ür Süleymānį ma‘cūnı yėlleri tenden sürer ve iştahāyı ķaįl ķılur ma‘deyi ķķķķuvvetlendürür MŞ s.182 / M164b-1,2 “Süleymani macunu yelleri tenden götürür ve iştahlandırır mideyi kuvvetlendirir.” +lan- ġuśśśśśśśśa+lan-muķķķķ-dur ĥummā-yı yevmįnüŋ sebebi ya ķatı ġuśśśśśśśśalanmuķķķķdur MŞ s.136 / M121a-9 “Hergün olan hummanın sebebi ya çok kederlenmektir...”

Page 68: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

60

+lan- ġuśśśśśśśśa+lan-dur-ur ĥamāmda çoķ oturmaķ ħafaķān eyler göñli ġuśśśśśśśśalandurur MŞ s.14 / M6b-3,4 “Hamamda çok oturmak kalp sıkışması yapar gönlü kederlendirir.” Dönüşlü olan +lan- / +len-; +la-n- / +le-n- fiilleri

Yukarıda da belirttiğimiz gibi +lAn- / +lA-n- fiillerinin +lA- fiilinin sonundaki

dönüşlü çatı ‘-n-’ ekinden dolayı hemen hemen buradaki bütün fiiller dönüşlüdür.

+lan- çav+lan-up-dı Bahādurlıġa çavlanupdı adı Ŧamaġına siñmişdi çalış dadı SN s.548 / 346-5216 “Adı bahadırlığa şöhretlenmişti; çalışma tadı damağına sinmişti.” +lan- azıħħħħ+lan-dı-lar Azıħħħħlandılar u yola girdiler Gehį yildiler gāh yügürdüler SN s.520 / 318-4795 “Yiyecek hazırladılar ve yola girdiler; hem yel gibi koştular hem de yürüdüler.” +len- çevük+len-me-gil Cihānuñ içinde çevüklenmegil Belā tartuban ġuśśa yüklenmegil SN s.482 / 281-4231 “Dünyanın içinde kendini güçlü zannetme; bela tartarak keder yüklenme.” +len- yigit+len-se Yigitlense kişi olıcaķ ķarı Yarar issi dirlerse andan ķarıurdı SN s.476 / 275-4135 “Yiğitlik gösteren kişi hanım olunca kocası ondan daha karıdır deseler yeri vardır.” +lan- uśśśś+lan-a Çetük kim ura pençesin aslana Eger diri ķalur ise uśśśślana SN s.426 / 226-3404 “Kedi ki pençesini aslana vursun, eğer diri kalırsa uslansın.” +lan- ķķķķat+lan-dı Girü tįzcek atına atlandı ol İki dün gün açlıġa ķķķķatlandı ol SN s.390/ 190-2870 “Geri hemen atına atladı; iki gün iki gece açlığa dayandı o.” +lan- ķķķķolay+lan-ur Ķovar anı bir iki bileñ aşurur

Page 69: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

61

Yiter çün ķķķķolaylanur u yanaşur SN s.390 / 191-2879 “Onu kovar ve bir iki dağ beli aşırır; yeter artık fırsatını bulur ve hemen yanaşır.” +len- din+len-üp Allāh adın źikr eylen ve üç gez nefes vir, dinlenüp iç geregi gibi ķanınca; TİKT s.426 / 180a-17,18 “Allah adını zikreyleyin ve üç defa nefes verin, dinlenip iç gereği gibi kanınca;” +lan- azıķķķķ+lan-am “...baña bir deve bir kim azıķlanam ve maķsūduma irişem” didi. TİKT s.377 / 151b-2,3 “… bana bir deve ver ki azık yapayım ve maksadıma erişeyim” dedi. +lan- ķķķķuvvat+lan-dur-dum Ya‘nį seni ķķķķuvvatlandurdum, TİKT s.284 / 95a-11 “Yani seni ben kuvvetlendirdim.” +lan- metā‘+lan-dur-duķķķķ Biz anlardan dünyāda ‘aźābı götürdük, bir zamāna degin dünyāda anları metā‘landurduķ. TİKT s.275 / 90a-19,20 “Biz dünyada onlardan azabı aldık; bir zamana kadar dünyada onları rızıklandırdık.” +lan- ar+lan-ur-lar “Lūŧ’ı ve ehlini şehrüñüzden çıķaruñ kim anlar bir ķavmdür kim arlanurlar.” TİKT s.243 / 71a-18 “Lut’u ve kavmini şehrinizden çıkarın ki onlar bir kavimdir temizlenirler.” +lan- yalın+lan-dı Vaķtı kim mubālaġa odun cem‘ eylediler, bu odunları bir cevbeye ķoydılar, od ķodular yalınlandı. TİKT s.224 / 60a-20 “Bir vakit ki abartılacak kadar odun topladılar, bu odunları bir cevbeye koydular ateş verip alavlendirdiler.” +len- büyü-k+len-ür “Böyle dime, sen böyle diyince şeyŧān büyüklenür, eydür: TİKT s.175 / 31a-3,4 “Böyle deme sen böyle deyince şeytan büyüklenir, ve söyler;” +len- dirlik+len-üp Gör ki sen ķanķısınuñ ĥālindesin Dirligin dirliklenüp yolındasın GN s.447 / 2143 “Hangisinin durumuna benziyor; hayatı ile yaşayıp, yolunda gidiyorsun.”

Page 70: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

62

+len- öğ+süz+len-ü Delim zaman anda duru gizlenü Oğlanları Yusuf’tan öğsüzlenü YZ s.142 / 1524 “Oğlanları Yusuf’tan öksüz kalarak çok zaman orada gizlenip durur.” +len- ev+len-di-n Eytti kardaş evlendin mi ayt yine Oğlun kızın oldu mu adları ne YZ s.105 / 1128 “Söyledi kardeş evlendin mi yine söyle oğlun kızın oldu mu isimleri ne?” +lan- kız+lan-ır Kızlanır Zeliha anda ziy acep Ziy ki beklemiş anı ol ferd Rap YZ s.86 / 933 “Orada Zeliha’nın kız gibi davranmasına şaşılır onu o şekilde yaratan bir olan Allahtır.” +le-n- çüft+le-n Çüftlen anı Tanrı’nın tut buyruğun Kudreti var gidere karılığın YZ s.85 / 924 “Allah’ın emrine uyun da onu evlendirin; gücü yeter karılığını giderir.” +len- beğ+len-ir Buğday alır ol dahi yer dinlenir Bu gez Yusuf anın üzre beğlenir YZ s.80 / 851 “O da buğday alır yer dinlenir; bu kez Yusuf onun üzerine bey gibi davranır.” +lan- ar+lan-ıp Seyyit önünde duralar zarlanıp Bu nişandan zinhar deyü arlanıp YZ s.76 / 807 “Seyit önünde ağlayıp dursunlar; bu nişandan sakın asla diyerek utanıp.” +lan- kat+lan-gıl Sabrediben katlangıl uşbu işe Sabrile her iş çıkar bir gün başa YZ s.58 / 613 “İşte bu işe sabredip dayan, her iş bir gün sabır ile başa çıkar.” +lan- nūr+lan-dur-a Gelincik çiçeginüŋ dibin ķaynadup śuyın göze dürtseler göz ķaranulıġın gidere ve gözi nūrlandura MŞ s.56 / M48a-9,10 “Gelincik çiçeğinin dibini kaynadıp suyunu göze sürseler gözün karanlığını giderir ve göze parlaklık verir.”

Page 71: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

63

+lan- ża‘firān+lan-mış Issı etmek ķoķusı ki üzerine müşklü ya ķāfūrlu gül śuyın śaçmış olalar ve kebāb olmış ķızıl et ķoķusı ki üsti ża‘firānlanmış ola MŞ s.22 / M14b-4,5 “Sıcak ekmek kokusu ki üzerine müşklü ya kafurlu gül suyunu saçsınlar ve kebap olmuş kızıl et kokusu ki üstü safralanmış olsun.” +lan- ġuśśśśśśśśa+lan-maķķķķ ķorķmaķ ve ġuśśśśśśśśalanmaķķķķ gevdeyi śovıdur MŞ s.13 / M5b-10 “Korkmak ve kederlenmek gövdeyi soğutur.” +len- ķķķķuvvet+len-dür-ür (keşūr) ıssı mizāclu kişilere yaramaz idrār-ı bevl ėder ve böbregi ķuvvetlendürür MŞ s.38 / M30a-5,6 “Havuç sıcak mizaçlı kişilere yaramaz idrar yapar ve böbreği kuvvetlendirir.” +len- bere+len-ür Siŋirler cirāĥatı bir ķaç dürlüdür kimisi demür alatıyla kesilmekdür kimisi berelenür MŞ s.157 / M142a-1 “Sinirlerin yarası birkaç türlüdür kimisi demir aletiyle kesilmektedir kimisi yaralanır.” +len- ķķķķuvvet+len-dür-ür Süleymānį ma‘cūnı yėlleri tenden sürer ve iştahāyı ķaįl ķılur ma‘deyi ķķķķuvvetlendürür MŞ s.182 / M164b-1,2 “Süleymani macunu yelleri tenden götürür ve iştahlandırır mideyi kuvvetlendirir.” +lan- ġuśśśśśśśśa+lan-muķķķķ-dur ĥummā-yı yevmįnüŋ sebebi ya ķatı ġuśśśśśśśśalanmuķķķķdur MŞ s.136 / M121a-9 “Hergün olan hummanın sebebi ya çok kederlenmektir...” +lan- ġuśśśśśśśśa+lan-dur-ur ĥamāmda çoķ oturmaķ ħafaķān eyler göñli ġuśśśśśśśśalandurur MŞ s.14 / M6b-3,4 “Hamamda çok oturmak kalbi sıkıştırır gönlü kederlendirir.” +la- ekinin yalın olarak kullanılabildiği +lan- / +len-; +la-n- / +le-n- fiilleri +le-n- çüft+le-n Çüftlen anı Tanrı’nın tut buyruğun Kudreti var gidere karılığın YZ s.85 / 924 “Allah’ın emrine uyun da onu evlendirin; gücü yeter karılığını giderir.” +le-n- yük+le-n-diğ-im-i Kaygıya yüklendiğimi söylegil

Page 72: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

64

Derdimi kamu ana şerheylegil YZ s.117 / 1257 “Kaygılandığımı söyle, derdimin hepsini ona anlat.” +la-n- at+la-n-dı-lar Leşker haşem kamusu atlandılar Aldılar ol kaf(i)leyi döndüler YZ s.107 / 3151 “Asker, hizmet edenlerin hepsi atlarına bindiler; o kafileyi alıp döndüler.” +le-n- gölge+le-n-e Revān indi vü ķaza ķodı atın Ki gölgelene aldı ŧurdı ķatın SN s.436 / 235-3544 “Hemen indi ve atını kazığa bağladı ve atı gölgelensin diye yanına aldı.” +la-n- at+la-n-a-dı Ol oħtın ki atlanadı atına Gelürdi sekiz yüz biñ er ķatına SN s.220 / 27-383 “O, atına atladığı zaman sekiz yüz bin asker huzuruna gelirdi.” +la-n- at+la-n-dı-lar-dı Yarındası atlandılardı ava Deñiz ķıyına vardılar av ķovaca SN s.508 / 306-4695 “Ertesi gün atlarına binip ava deniz kıyısına avlamaya gittiler.” +le-n- ög+le-n-di-di Atı diñlenüp kendü eglendidi Birezcük ol arada öglendidi SN s.437 / 236-3562 “Atı dinlenip kendi de oyalandı; o arada birazcık kendine geldi, dinlendi.” +la-n- at+la-n-dı-lar Ol gice śabr eyleyüp ķatlandılar İrte oldı durdılar atlandılar GN s.321 / 1511 “O gece sabredip katlandılar; sabah olunca kalkıp atlarına bindiler.” +le-n- iş+le-n-ür Her bir iş kim işlenür fitne senüñ ‘Ālem içre yöriyen fetvā senüñ GN s.197 / 886 “İşlenen her iş ve fitne, alemde geçerli her emir sana aittir.” +le-n- kök+le-n-ür Biri ŧopraķdur ki dāne beklenür Biter ol ŧopraķ içinde köklenür

Page 73: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

65

GN s.757 / 3703 “Biri tanenin düşüp kaldığı topraktır; tohum çimlenince burada kök salar.” +la-n- śśśśu+la-n-dı-lar Ol ķavm daħı gelüp andan śu içdiler, ħoş śśśśulandılar. TİKT s.424 / 179a-15 “O kavim dahi gelip ondan su içtiler, güzelce susuzluklarını giderdiler.” +le-n- çift+le-n-dür-di Ādem her baŧnuñ dişisini erkegine çiftlendürdi. TİKT s.188 / 39a-9,10 “Adem her neslin dişisini erkeğine evlendirdi.” +la-n- nikāĥĥĥĥ+la-n-dı “Ol vaķt kim ‘Abdu’llāh’ı Āmine’i nikāĥĥĥĥlandı. TİKT s.433 / 184a-3,4 “O vakit ki Abdullah ile Amine nikahlandı.” +le-n- ‘alāmet+le-n-miş Ol ħalķun üzerine ķatı ŧaşlar yaġdurduķ kim ol ŧaşlar dizilmiş-idi, birbirinüñ ardınca inerdi, her ŧaş ‘alāmetlenmiş-idi. TİKT s.246 / 73a-1,2 “O halkın üzerine çok taş yağdırdık ki o taşlar dizilmişti, birbirinin ardınca inerdiler, her taş belliydi, izi vardı.” +la-n- arı+la-n-ur-lar “Lūŧ’ı ve ehlini şehrüñüzden çıķaruñ kim anlar bir ķavmdür kim arılanurlar.” TİKT s.243 / 71a-18 “Lut’ı ve ehlini şehrinizden çıkarın ki onlar bir kavimdir ki temizlenirler.” Tek heceli köklere gelen +lan- / +len-; +la-n- / +le-n- fiilleri +lan- çav+lan-up-dı Bahādurlıġa çavlanupdı adı Ŧamaġına siñmişdi çalış dadı SN s.548 / 346-5216 “Adı bahadırlığa şöhretlenmişti; çalışma tadı damagına sinmişti.” +lan- uśśśś+lan-a Çetük kim ura pençesin aslana Eger diri ķalur ise uśśśślana SN s.426 / 226-3404 “Kedi ki pençesini aslana vursun, eger diri kalırsa uslansın.” +lan- ķķķķat+lan-dı Girü tįzcek atına atlandı ol İki dün gün açlıġa ķķķķatlandı ol SN s.390/ 190-2870 “Geri hemen atına atladı; iki gün iki gece açlığa dayandı o.”

Page 74: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

66

+lan- ķķķķat+lan-ma-dı İsmā‘įl śuśuzlıķdan buñalurdı, Hācar aña baķmaġa ķķķķatlanmadı, ķodı ķatından gitdi. TİKT s.231 / 64a-19,20 “İsmail susuzluktan bunalırdı, Hacer ona bakmaya dayanamadı, onu bırakıp yerinden (su bulmak için) ayrıldı.” +len- ĥĥĥĥāl+len-ür-se Kim bu ĥāli ĥĥĥĥāllenürse şeksüzin Bį-ĥicāb ol göriserdür dōst yüzin GN s.707 / 3448 “Şüphesiz kim bu hale boyanırsa; o sevgilinin cemalini hiçbir engel olmadan görecektir.” +len- ĥĥĥĥāl+len-üp-dür ĤĤĤĤāllenüpdür uşbu ĥāli her vücūd Bu işüñ şükrin bilen ķıldı sücūd GN s.997 / 4941 “Her vücut bu halle hallenmiştir; ancak bu işin şükrünü bilen secdeye kapanmıştır.” +lan- ķķķķat+lan-ma-dı ‘Aķl-ı kül baş ol üne ħōş eyledi Nefs-i kül ķķķķatlanmadı cūş eyledi GN s.17 / 14 “O sese akl-ı kül baş olup güzel buldu, nefs-i kül ise dayanamayıp sabırsızlandı ve coştu.” +len- yir+len-miş Bir gürūhı kim mühürlenmiş-durur Küfr ü inkār anda yirlenmiş-durur GN s.431 / 2063 “Bir bölüğünün de kalpleri mühürlü olduğundan; orada küfür, inkar, karanlık ve Allah’ı tanımama yer etmiştir.” +lan- ķķķķat+lan-ur Birlig-ile şol ķadar ķuvvetlenür Kim ulu ırmaġa degin ķķķķatlanur GN s.109 / 450 “Birlik sayesinde çoğalıp kuvvetlenir ve sonunda büyük bir ırmak olur.” +lan- ķķķķat+lan-ma-dı Din ķılıçın śaldı kāfir boynına Kimse ķķķķatlanmadı anuñ oynına GN s.55 / 193 “Din kılıcını kafir boynuna vurdu; onun oyununa kimse dayanamadı.” +len- ev+len-di-n Etti kardaş evlendin mi ayt yine Oğlun kızın oldu mu adları ne YZ s.105 / 1128 “Kardeş yine evlendin mi oğlun kızın oldu mu adları ne? ”

Page 75: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

67

+lan- kız+lan-ır Kızlanır Zeliha anda ziy acep Ziy ki beklemiş anı ol ferd Rap YZ s.86 / 933 “Orada Zeliha’nın kız gibi davranmasına şaşılır onu o şekilde yaratan bir olan Allahtır.”

+len- beğ+len-ir Buğday alır ol dahi yer dinlenir Bu gez Yusuf anın üzre beğlenir YZ s.80 / 851 “Buğday alır o yine yer dinlenir; bu kez Yusuf onun üzerine beylenir, bey gibi davranır.” +lan- ar+lan-ıp Seyyit önünde duralar zarlanıp Bu nişandan zinhar deyü arlanıp YZ s.76 / 807 “Seyit önünde ağlayıp dursunlar; bu nişandan sakın asla diyerek utanıp.”

+lan- kat+lan-gıl Sabrediben katlangıl uşbu işe Sabrile her iş çıkar bir gün başa YZ s.58 / 613 “İşte bu işe sabredip katlan; her iş sabırla bir gün başa çıkar.” +lan- nūr+lan-dur-a Gelincik çiçeginüŋ dibin ķaynadup śuyın göze dürtseler göz ķaranulıġın gidere ve gözi nūrlandura MŞ s.56 / M48a-9,10 “Gelincik çiçeğinin dibini kaynatıp suyunu göze sürseler gözdeki karanlığı giderir ve göze parlaklık verir.” +la-n- at+la-n-a-dı Ol oħtın ki atlanadı atına Gelürdi sekiz yüz biñ er ķatına SN s.220 / 27-383 “O, atına atladığı zaman sekiz yüz bin asker huzuruna gelirdi.” +la-n- at+la-n-dı-lar-dı Yarındası atlandılardı ava Deñiz ķıyına vardılar av ķovaca SN s.508 / 306-4695 “Ertesi gün avlanmak için atlarına atlayıp deniz kıyısına avlamaya gittiler.” +le-n- ög+le-n-di-di Atı diñlenüp kendü eglendidi Birezcük ol arada öglendidi SN s.437 / 236-3562 “Atı dinlenip kendi de oyalandı; o arada birazcık dinlenip kendine geldi.”

Page 76: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

68

+la-n- at+la-n-dı-lar Ol gice śabr eyleyüp ķatlandılar İrte oldı durdılar atlandılar GN s.321 / 1511 “O gece sabreyleyip katlandılar; sabah olunca kalkıp atlarına bindiler.” +le-n- iş+le-n-ür Her bir iş kim işlenür fitne senüñ ‘Ālem içre yöriyen fetvā senüñ GN s.197 / 886 “İşlenen her iş ve fitne, alemde geçerli her emir sana aittir.” +le-n- kök+le-n-ür Biri ŧopraķdur ki dāne beklenür Biter ol ŧopraķ içinde köklenür GN s.757 / 3703 “Biri tanenin düşüp kaldığı topraktır; tohum çimlenince burada kök salar.” +len- din+len-üp Allāh adın źikr eylen ve üç gez nefes vir, dinlenüp iç geregi gibi ķanınca; TİKT s.426 / 180a-17,18 “Allah adını zikreyleyin ve üç defa nefes verin, dinlenip iç gereği gibi kanınca;” +la-n- śśśśu+la-n-dı-lar Ol ķavm daħı gelüp andan śu içdiler, ħoş śśśśulandılar. TİKT s.424 / 179a-15 “O kavim de gelip ondan su içtiler, güzelce susuzluklarını giderdiler.” +le-n- çift+le-n-dür-di Ādem her baŧnuñ dişisini erkegine çiftlendürdi. TİKT s.188 / 39a-9,10 “Adem her cinsin dişisini erkeğine evlendirdi.” +le-n- çüft+le-n Çüftlen anı Tanrı’nın tut buyruğun Kudreti var gidere karılığın YZ s.85 / 924 “Allah’ın emrine uyun da onu evlendirin; gücü yeter karılığını giderir.” +le-n- yük+le-n-diğ-i-m-i Kaygıya yüklendiğimi söylegil Derdimi kamu ana şerheylegil YZ s.117 / 1257 “Kaygılandığımı söyle, derdimin hepsini ona anlat.” +la-n- at+la-n-dı-lar Leşker haşem kamusu atlandılar Aldılar ol kaf(i)leyi döndüler

Page 77: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

69

YZ s.107 / 3151 “Asker, hizmet edenlerin hepsi atlarına bindiler; o kafileyi alıp döndüler.” Gibi davranmak gibi görünmek manasına gelen +lan- / +len-; +la-n- / +le-n- fiilleri +lan- çav+lan-up-dı Bahādurlıġa çavlanupdı adı Ŧamaġına siñmişdi çalış dadı SN s.548 / 346-5216 “Adı bahadırlığa şöhretlenmişti; çalışmanın tadı damağına sinmişti.” +len- çevük+len-me-gil Cihānuñ içinde çevüklenmegil Belā tartuban ġuśśa yüklenmegil SN s.482 / 281-4231 “Dünyanın içinde kendini güçlü zannetme; belayı tartıp kederi yüklenme.” +len- yigit+len-se Yigitlense kişi olıcaķ ķarı Yarar issi dirlerse andan ķarıurdı SN s.476 / 275-4135 “Yiğitlik gösteren kişi hanım olunca kocası ondan daha karıdır deseler yeri vardır.”

+len- büyü-k+len-ür “Böyle dime, sen böyle diyince şeyŧān büyüklenür, eydür: TİKT s.175 / 31a-3,4 “Böyle söyleme, sen böyle deyince şeytan kendini büyük görür, diye söyler:” +lan- kız+lan-ır Kızlanır Zeliha anda ziy acep Ziy ki beklemiş anı ol ferd Rap YZ s.86 / 933 “Orada Zeliha’nın kız gibi davranmasına şaşılır onu o şekilde yaratan bir olan Allahtır.” +len- beğ+len-ir Buğday alır ol dahi yer dinlenir Bu gez Yusuf anın üzre beğlenir YZ s.80 / 851 “Buğday alır o yine yer dinlenir; bu kez Yusuf onun üzerine bey gibi davranır.” Eklendiği ismin gösterdiği nesne veya niteliğini başka bir nesneye yönelten ve o nesneden etkilenen “donatım” +lan- / +len-; +la-n- / +le-n- fiilleri +lan- çav+lan-up-dı Bahādurlıġa çavlanupdı adı Ŧamaġına siñmişdi çalış dadı SN s.548 / 346-5216 “Adı bahadırlığa şöhretlenmişti; çalışmanın tadı damağına sinmişti.”

Page 78: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

70

+lan- uśśśś+lan-a Çetük kim ura pençesin aslana Eger diri ķalur ise uśśśślana SN s.426 / 226-3404 “Kedi ki pençesini aslana vursun, eger diri kalırsa uslansın.” +lan- ķķķķat+lan-ma-dı İsmā‘įl śuśuzlıķdan buñalurdı, Hācar aña baķmaġa ķķķķatlanmadı, ķodı ķatından gitdi. TİKT s.231 / 64a-19,20 “İsmail susuzluktan bunalırdı, Hacer ona bakmaya dayanamadı, onu bırakıp yerinden (su bulmak için) ayrıldı.” +lan- kat+lan-gıl Sabrediben katlangıl uşbu işe Sabrile her iş çıkar bir gün başa YZ s.58 / 613 “İşte bu işe sabredip katlan; her iş sabırla bir gün başa çıkar.” +lan- ķķķķat+lan-ur Birlig-ile şol ķadar ķuvvetlenür Kim ulu ırmaġa degin ķķķķatlanur GN s.109 / 450 “Birlik sayesinde çoğalıp kuvvetlenir ve sonunda büyük bir ırmak olur.” +lan- ķķķķat+lan-ma-dı Din ķılıçın śaldı kāfir boynına Kimse ķķķķatlanmadı anuñ oynına GN s.55 / 193 “Din kılıcını kafir boynuna vurdu; kimse onun oyununa dayanamadı.” +len- beğ+len-ir Buğday alır ol dahi yer dinlenir Bu gez Yusuf anın üzre beğlenir YZ s.80 / 851 “Buğday alır o yine yer dinlenir; bu kez Yusuf onun üzerine bey gibi davranır.” +len- büyü-k+len-ür “Böyle dime, sen böyle diyince şeyŧān büyüklenür, eydür: TİKT s.175 / 31a-3,4 “Böyle söyleme, sen böyle deyince şeytan kendini büyük görür, diye söyler:” +lan- kız+lan-ır Kızlanır Zeliha anda ziy acep Ziy ki beklemiş anı ol ferd Rap YZ s.86 / 933 “Orada Zeliha’nın kız gibi davranmasına şaşılır onu o şekilde yaratan bir olan Allahtır.” +len- çevük+len-me-gil

Page 79: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

71

Cihānuñ içinde çevüklenmegil Belā tartuban ġuśśa yüklenmegil SN s.482 / 281-4231 “Dünyanın içinde kendini güçlü zannetme; belayı tartıp kederi yüklenme.” +len- yigit+len-se Yigitlense kişi olıcaķ ķarı Yarar issi dirlerse andan ķarıurdı SN s.476 / 275-4135 “Yiğitlik gösteren kişi hanım olunca kocası ondan daha karıdır deseler yeri vardır.”

+lan- ar+lan-ıp Seyyit önünde duralar zarlanıp Bu nişandan zinhar deyü arlanıp YZ s.76 / 807 “Yusuf’un önünde incindikleri için dururlar bu hırsızlık sebebiyle biz katiyen böyle bir şey yapmayız diye utanırlar.”

+len- ev+len-di-n Etti kardaş evlendin mi ayt yine Oğlun kızın oldu mu adları ne YZ s.105 / 1128 “Kardeş yine evlendin mi oğlun kızın oldu mu adları ne? ” +lan- azıķķķķ+lan-dur-dı “Allāhu Ta‘ālā Ādem’i cennetden çıķarıcaķ aña cemį‘-i śan‘atları ögretdi, cennet yimişlerinden azıķķķķlandurdı, TİKT s.182 / 35a-3,4 “Allah’u Ta‘ālā Adem’i cennetten çıkaracağı zaman ona bütün sanatları öğretti, cennet yiyeceklerinden azıklandırdı.” +lan- nūr+lan-dur-a Gelincik çiçeginüŋ dibin ķaynadup śuyın göze dürtseler göz ķaranulıġın gidere ve gözi nūrlandura MŞ s.56 / M48a-9,10 “Gelincik çiçeğinin dibini kaynatıp suyunu göze sürseler gözdeki karanlığı giderir ve göze parlaklık verir.” +len- ķķķķuvvet+len-dür-ür Süleymānį ma‘cūnı yėlleri tenden sürer ve iştahāyı ķaįl ķılur ma‘deyi ķķķķuvvetlendürür MŞ s.182 / M164b-1,2 “Süleymani macunu yelleri tenden götürür ve iştahlandırır, mideyi kuvvetlendirir.” +lan- ġuśśśśśśśśa+lan-muķķķķ-dur ĥummā-yı yevmįnüŋ sebebi ya ķatı ġuśśśśśśśśalanmuķķķķdur MŞ s.136 / M121a-9 “Hergün olan hummanın sebebi ya çok kederlenmektir...” +lan- ġuśśśśśśśśa+lan-dur-ur

Page 80: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

72

ĥamāmda çoķ oturmaķ ħafaķān eyler göñli ġuśśśśśśśśalandurur MŞ s.14 / M6b-3,4 “Hamamda çok oturmak kalbi sıkıştırır gönlü kederlendirir.” +lan- ķķķķuvvat+lan-dur-dum Ya‘nį seni ķķķķuvvatlandurdum, TİKT s.284 / 95a-11 “Yani seni ben kuvvetlendirdim.” +lan- metā‘+lan-dur-duķķķķ Biz anlarda dünyāda ‘aźābı götürdük, bir zamāna degin dünyāda anları metā‘landurduķ. TİKT s.275 / 90a-19,20 “Biz dünyada onlardan azabı aldık; bir zamana kadar dünyada onları rızıklandırdık.” +lan- ża‘firān+lan-mış Issı etmek ķoķusı ki üzerine müşklü ya ķāfūrlu gül śuyın śaçmış olalar ve kebāb olmış ķızıl et ķoķusı ki üsti ża‘firānlanmış ola MŞ s.22 / M14b-4,5 “Sıcak ekmek kokusu ki üzerine müşklü ya kafurlu gül suyunu saçsınlar ve kebap olmuş kızıl et kokusu ki üstü safralanmış olsun.” +lan- ġuśśśśśśśśa+lan-maķķķķ ķorķmaķ ve ġuśśśśśśśśalanmaķķķķ gevdeyi śovıdur MŞ s.13 / M5b-10 “Korkmak ve kederlenmek gövdeyi soğutur.” +len- öğ+süz+len-ü Delim zaman anda duru gizlenü Oğlanları Yusuf’tan öğsüzlenü YZ s.142 / 1524 “Çok zaman orada durup gizlenerek; oğlanları yusuftan öksüz kalarak.” +len- ķķķķuvvet+len-dür-ür (keşūr) ıssı mizāclu kişilere yaramaz idrār-ı bevl ėder ve böbregi ķuvvetlendürür MŞ s.38 / M30a-5,6 “Havuç sıcak mizaçlı kişilere yaramaz, idrar yapar ve böbreği kuvvetlendirir.” +len- bere+len-ür Siŋirler cirāĥatı bir ķaç dürlüdür kimisi demür alatıyla kesilmekdür kimisi berelenür MŞ s.157 / M142a-1 “Sinirlerin yarası birkaç türlüdür kimisi demir aletiyle kesilmektedir kimisi yaralanır.”

2.1.3. +la-ş- / +le-ş-; +laş- / +leş-

Page 81: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

73

Bu ek de +lAn- / +lA-n- eki gibi +la- isimden fiil yapma eki ile -ş- işteşlik

veya dönüşlülük ekinin birleşmesiyle oluşmuş bir ektir. Bu ekle türetilen bazı

fiillerde de +la- eki yine kökten ayrılarak -ş- dönüşlülük veya işteşlik ekiyle kaynaşıp

isimden fiil türeten bir +lAş- eki oluşturmuştur.

Bu eke Eski Türkçede ve Orta Türkçedeki kaynaklarda rastlanmadı. Tıpkı

+lAn- / +lA-n- eki gibi bu ekin olduğu kelimeler de vardı; Fakat kelimeler işlek bir

şekilde kullanılmadığı için olması gerek ki ek, ayrı bir ek olarak ele alınmamıştır. Ek,

Eski Anadolu Türkçesinde ortaya çıkmış işlekliği bu dönemde başlamış ve daha

sonraki dönemlerde de artmıştır.

Ekin fonksiyonları

Ekin fazla örneği olmadığı için fonksiyon bakımından da sınırlıdır.

İşteşlik “birliktelik” gösteren +laş- / +leş-; +la-ş- / +le-ş- fiilleri +le-ş- aceb+le-ş-ir Bunlar görür anı çok acebleşir Cömerd imiş deyü anı tanlaşır YZ s.90 / 975 “Bunlar onu görünce çok acayip olurlar; cömert imiş diye ona şaşırıp hayret ederler.” +le-ş- acep+le-ş-ü Bu gez turur görüşürler ağlaşu Kim görürse kalırlar acepleşü YZ s.129 / 1387 “Bu defa görüşüp ağlaşırlar; kim görürse hep birden taaccüp edip, hayrette kalırlar.” İşteşlik “karşılıklı” yapılan +laş- / +leş-; +la-ş- / +le-ş- fiilleri +laş- ĥĥĥĥuccat+laş-dı-lar “Ādem-ile Mūsā Allāh katında ĥĥĥĥuccatlaşdılar, Ādem Mūsā’ya ĥuccat-ıla ġalebe itdi.” TİKT s.183 / 35b-14,15 “Adem ile Musa Allah katında çekiştiler, Adem Musa’ya delille üstün geldi.” Dönüşlü olan +laş- / +leş-; +la-ş- / +le-ş- fiilleri +laş- yaķķķķ+laş-dı Ĥaķ’a ķıldı şükr ü du‘ā atına Sürüp çünki yaķķķķlaşdı şar ķatına SN s.438 / 237-3580 “Hakk’a dua edip şükretti, çünkü şehre yaklaştı.”

Page 82: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

74

+laş- buz+laş-dı-lar oġlancuķlar ve ķızcuġazlar aġlaşdılar, develer buzlaşdılar TİKT s.275 / 90a-14,15 “Küçük oğlanlar ve kızlar ağladılar, develer yavruladılar.”

2.1.4. +a- / +e-

Bu ek daha çok tek heceli isim köklerinden geçişli ve geçişsiz fiiller türeten

bir ektir. Genelllikle geçişsiz fiiller türetir. Ek, çok seyrek olarak iki hecelilere de

gelmiştir. Ancak bu kelimelerde ikinci hecenin ünlüsünün düştüğü görülür.

oynayıcak < oy(u)nayıcak, benzer < ben(i)zer vb. isimlerden olma veya yapma ifade

eden fiiller yapar. Fazla işlek bir ek değildir. İncelediğimiz eserlerde de ek, genellikle

aynı kelimeler üzerinde yoğunlaşmıştır.

Ek, Eski Türkçeden beri var olan bir ektir. Eski Türkçede daha işlek olan ek,

günümüze doğru işlekliğini yitirmeye başlamıştır. Eski Türkçedeki bazı kaynaklarda

+a- / +e- şeklinde bazı kaynaklarda ise ‘e’ sesi ‘ä’ şeklindedir: küçä- “çabalamak,

zorlamak” küç “güç, kuvvet”, münä- “tekdir etmek, azarlamak, suçlamak” mün

“suç”, bädzä- < bädiz “resim, heykel” , kürä- “kaçak olmak, bağımsız olmak,

yönetilmez olmak” < kür “özgür, cesur, ele avuca sığmaz, yönetilmez” , ata-

“çağırmak, seslenmek” at “ad”, sıgta- “yas tutmak, ağlamak” < sıgıt “yas, feryat” vb.

Orta Türkçedeki şeklinde de herhangi bir değişiklik yoktur. Ekin işlekliği bu

dönemde de devam etmekteydi. Aş “yemek” aşa < aş-a- “aş yemek, yemek yemek”,

boyun “boyun” boyna- < boyun-a- “dik başlı olmak, gururlanmak”, elig “el” elge- <

elig-e- “elemek, elden geçirmek”, keviş “geviş” kevşe- < keviş-e- “geviş getirmek”,

mengiz “gibi, benzer” mengize- < mengiz-e- “benzemek” vb.

Ekin Fonksiyonları

Fonksiyon bakımından oldukça zengindir.

Geçişli olan +a- / +e- fiilleri +e- dil+e-r-se Hem dilerse var-iken yoġ eylemek Hergiz anuñ ĥükmine yoķdur emek GN s.25 / 57 “Var olanı yok eylemek dilerse, onun için asla güçlük yoktur.”

Page 83: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

75

+a- yarlıġ+a Bilürüz kim biz üküş ķılduķ günāh Sen kerimsin yarlıġa iy pādişāh GN s.31 / 94 “Biz pek çok günah işledik bunu biliriz, sen cömertler cömerdisin, Ey yüce Allah! Bizi bağışla.” +e- dil+e-di-ler Muśŧafā’dan mu’cizāt istediler Her birisi bir dilek dilediler GN s.65 / 238 “Mustafa’dan mucizeler göstermesini isteyip, her biri bir istekte bulundu.” +e- dil+e-r-ler Śoĥbeti dün gün bularuñ nefs-ile Ya‘ni ceng itmek dilerler ‘aķl-ıla GN s.219 / 990 “Bunlar gece gündüz nefisle sohbet edip, akıl ile savaşmak isterler.” +e- dil+e-di Pādişāh gördi begendi oldı şād Diledi kim çıķara dünyāda ad GN s.325 / 1529 “Padişah görünce beğenip sevindi ve bununla şanınınşöhretinin dünyaya yayılmasını istedi.” +a- yarlıġ+a-dı Pādişāh hem yarlıġadı bunları Dünyadan bunlar daħı çıķdı arı GN s.337 / 1593 “Padişah bunları yarlığayıp affettiği için, dünyadan günahsız çıktılar.” +a- yaş+a-dı Ol ki seksen yaşadı ġaflet ile Eyle śan kim gelmedi bu menzile GN s.425 / 2028 “O gafletle yaşayan kimsenin bu menzile ulaşamayacağını iyi düşün.” +a- yarlıġ+a Rahmetüñden yarlıġa ķullaruñı Rūzı ķılġıl sen bize didāruñı GN s.653 / 3163 “Kullarını rahmetin tarafından tutup affet ve cemaline kavuşmayı bize nasip eyle.” +a- yarlıġ+a-r-sa Yarlıġarsa rahmeti çoķ ve’s-selām Ħaşm iderse ħōd ‘azizün źü’ntiķām GN s.667 / 3243

Page 84: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

76

“Affedip yarlığarsa rahmeti çoktur; hışmederse bizzat intikamını kendisi alır. Allah güçlüdür intikam sahibidir. Āl-i İmran 4.” +e- döl+e-n-üp Çöksü ķıldı ŧaġları Haķ bu yire Tā ki bu yir dölenüp ķāyim dura GN s.867 / 4272 “Allah dağları yeryüzüne kazık yapınca, yer sakinleşti ve bir kararda durdu.” +a- yarlıġ+a-n-dı Yarlıġandı cümle ol ‘ucb u günāh Ol nefesden ħoşnud ola Pādişāh GN s.875 / 4309 “Böyle olunca bütün kibir ve günahlar affedildi ve o zatın nefesinden Allah razı oldu.” +a- yaş+a-dı-m Yakup eder yüz yiğirmi yaşadım Ben bunun gibi taam hiç yemedim YZ s.136 / 1455 “Yakup söyler yüz yirmi yıl yaşadım; ben bunun gibi yiyecek yemedim.” +e- döş+e-n-miş Köşkler vere köşk içinde taht yüce Dürlü döşekler döşenmiş uçtan uca YZ s.77 / 814 “Köşk içinde tahtı yüce köşkler; uçtan uca döşenmiş türlü döşekler versin.” +a- yarlığ+a-y-a Ümittir Haktan bizi ol dileye Suçumuzu Hak bizim yarlığaya YZ s.74 / 778 “O bizi Haktan dilese Hak bizim suçumuzu bağışlasa ümittir.” +a- yal+a-d-a-lar Şarāb-ı ās ve şarāb-ı ĥummāżdur bu şerbetlerden ķurś-ı tebāşįr-i ĥummāżį ya ķurś-ı tebāşįr-i ķāfūr iyi dögüp ķatup yaladalar MŞ s.107 / M96a-9,10 “Mersin ağacının şurubu ve kuzu kulağının şurubudur bu şerbetlerden kuzukulağı otuyla ilgili yuvarlak bambu şekerine kafurotuyla yuvarlak bambu şekerini katup dövüp yalatsınlar.” +e- el+e-n-miş ince elekden elenmiş etmek ķabż ėder birinc etmegi ve arpa etmegi ķābıżlardur MŞ s.91 / M79b-11 “İnce elekten elenmiş ekmek kabız eder pirinç ve arpa ekmeği kabızlardır.” +a- yal+a-y-acak (gögüs ĥarāretine ve iriligine)... ve öyken başına lu‘ūķ yalayacaķķķķ nesne ‘ażįm fayide ėder. MŞ s.81 / M70b-1

Page 85: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

77

“Göğüs hararetine ve iriliğine… ve akciğer başına ilaç olarak hazırlanmış macun yalayacak nesne çok faydalı olur.” +a- yal+a-d-a-lar eger balġam ġālib olsa bir buçuķ direm ya iki direm ġārįķūnı şarāb-ı uśūla ķatup yaladalar MŞ s.19 / M10b-12,13 “Eğer balgam fazla olsa bir buçuk dirhem ya da iki dirhem katran köpüğünü bitki köklerinin şurubuna katıp yalatsınlar.” +e- dil+e-dü-m diledüm ki ŧıbb ‘ilminde bir muħtaśar kitāb ŧasnįf edem MŞ s.9 / M1b-4 “Diledim ki tıp ilminde muhtasar bir kitap tasnif edeyim.” +a- ad+a-n-ur Ol kitābda dimişdür kim Baĥr-i Muĥįŧ’den çıķan deñizler çoķdur, cemį‘isinüñ nihāyeti birdür, ammā her birisi yaķınında olan yir adıy-ıla adanur. TİKT s.146 / 14b-20,21 “O kitapta demiştir ki okyanustan çıkan denizler çoktur, hepsinin sonu birdir, amma her birisi yakınında olan yer adıyla isimlendirilir.” +e- dil+e-di-ler Fir‘avn ‘avratınuñ cāriyeleri ĥāżır, bu śanduķı aldılar, dilediler kim ķapusını açalar. TİKT s.313 / 111b-17,18 “Firavn’un karısının cariyeleri hazır, bu sandığı aldılar, istediler ki kapısını açsınlar.” +a- yarlıġ+a-dı śabāĥ gördüler kim ķapusında yazılmış Allāh Kefl’i yarlıġadı diyü. TİKT s.273 / 89a-17 “Sabah gördüler ki kapısında yazılmış Allah kefl’i bağışladı diyor.” +a- boş+a-y-am “Ol gelen benüm babamdur, baña buyurmuş kim seni boşayam” didi. TİKT s.232 / 65a-7,8 “O gelen benim babamdır, babam bana buyurdu ki karımı boşayayım dedi.” +a- boş+a-n-duġ-ı-n (kerefes) eger ķurusın dögüp buruna ķoyalar ķanın duta ve eger iki dirhem andan gāvzubān śuyıyla içeler içden ķan boşanduġın men‘ ėde MŞ s.38 / M29a-15 ; M29b-1 “(kereviz) eğer kurusunu dövüp buruna koysalar kanını dutar ve eğer iki dirhem ondan gavzuban suyuyla içseler içten kan boşalmasını götürür.” Geçişsiz olan +a- / +e- fiilleri +e- benz+e-d-ü Çünkü Yusuf yüzünü gördü bular Yusuf’a benzedü bir put yondular

Page 86: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

78

YZ s.27 / 266 “Yusuf’un yüzünü gördüler ki Yusuf’a benzeyen bir putu yonttular.” +e- benz+e-r Yine döner yalvarır ol birine Ol dahi urur ne benzer birine YZ s.10 / 73 “Birisi vurup yere düşürünce kalkıp bir başkasına yalvarır o da önceki gibi yere çarpar ve ikisi de birbirine benzer.” +a- buñ+a-l-maz-ı-sa ög giderür nesne yėmek ve dürtmek gerek efyūn gibi bañ toħmı gibi eger aġrısından buñalmazısa yėmeye... MŞ s.131 / M116b-2,3 “Kendinden geçirecek bir şeyler yemek ve dürtmek gerek afyon gibi ban otunun tohumu gibi eğer ağrısından sıkılmazsa, durabilirse yemesin.” +a- buñ+a-l-uban Ŧap buñaldum baña od vir bār sen Buñaluban muĥtac oldum saña ben GN s.125 / 533 “Zor duruma düştüm bari sen ateş ver, biraz olsun beni bu soğuğun elinden kurtar.” +e- benz+e-r Ve’đ-đuĥā ve’l-leyl, ŧanuķdur ol yüze Śaçı dündür yüzi benzer gündüze GN s.51 / 176 “Onun güzelliğine Duha suresi delildir; onun saçı geceye, yüzü de gündüze benzer.” +e- benz+e-mez Bularuñ berr ü baĥırdur adları Beñzemez hem hem birbirine dadları GN s.171 / 765 “Bunlara kara ve deniz denir; fakat şekil ve tatları birbirine benzemez.” +e- benz+e-r Uşbulardur nefse iş ü yār-ısa Bunlara beñzer daħı ne var-ısa GN s.217 / 989 “İşte bunlar ve bunlara benzer ne varsa, hepsi nefsin arkadaş ve dostlarıdır.” +e- beñz+e-r Çün şikemden geçdi gör uşbu sine Neye beñzer dirligi vü ħūsı ne GN s.399 / 1897 “Mideden yukarda göğüs yer alır; onun düzeni ve huyu nasıldır bir gör.” +e- dük+e-n-di

Page 87: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

79

Söz dükendi bunda uş dil oldı māt Ġarķa vardı cism ü cān u ‘aķl u źāt GN s.937 / 4630 “Bu noktada söz tükendi, dil sustu; cisim, can, akıl ve zat da battı.” +a- oyun+a-ma-sı-n-da yürek aġrısında ve oynamasında ve ŧabį‘atında ve sebebinde ve ‘ilācındadur.. MŞ s.89 / M78a-9 “Yürek ağrısında, hoplamasında, tabiatında, sebebinde ve ilacındadır.” +a- ķķķķan+a-ma-y-a dişler diblerine dürteler ve andan śoñra mersįn śuyıyla ve gülābıla mażmaża ėdeler daħı ķķķķanamaya... MŞ s.67 / M59a-9 “Dişlerin dibine sürsünler ve ondan sonra mersin suyuyla ve gülabıla mazmaza etsinler o zaman kanamaz.” +a- buñ+a-l-ır Yakup Nebi buñalır karnı acar Oğlanların okudu rāzı açar YZ s.89 / 966 “Yakup Peygamber sıkılır, karnı acıkır; oğlanlarını çağırıp sırrı açar.” +e- gö-z+e-d-ür-di İblis gitdi, žü’l-kefl çıķdı, ħalķı arasında ĥükm itmege başladı. O piri gözedürdi, gele diyü. TİKT s.272 / 88b-7,8 “İblis gitti, zü’l-kefl çıktı, halkı arasında hükmetmeye başladı. Gelecek diye o piri gözetirdi.” +e- dük+e-n-di ‘Abdu’l-Muŧŧalib ŧāyıfasınuñ śuları dükendi, TİKT s.424 / 178b-19,20 “Abdu’l-Muttalib tayfasının suları tükendi.” +e- gö-z+e-d-ür-di Meger bir gün ol ödünç dinar viren gişi deñiz kenarına vardı, gemi gözedürdi kim mālını getüreler. TİKT s.378 / 152a-3,4 “Meğer bir gün o ödünç dinar veren kişi deniz kenarına gitti, gemi gözetirdi ki malını getirsinler.” +a- uz+a-y-a Her kimüñ kim ‘ömri uzaya anı göre, benden aña selam oķısun dir-idi. TİKT s.415 / 174b-11 “Her kimin ki ömrü uzayıp onu görse, benden ona selam söylesin derdi.” +a- buñ+a-l-ur-dı

Page 88: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

80

İsmā‘įl śuśuzlıķdan buñalurdı, hācar aña baķmaġa ķatlanımadı, ķodı ķatından gitti. TİKT s.231 / 64a-19,20 “İsmail susuzluktan bunalırdı, hacer ona bakmaya dayanamadı, onu bırakıp(su bulmak için) yerinden gitti.” +a- yum(u)ş+a-n-ur-dı Anlara bu yilden irişmedi, meger ş’ol ķadar ki derileri yumşanurdı. TİKT s.212 / 53a-10

“Onlara bu yelden ulaşmadı meger derileri o kadar yumuşardı ki.”

+e- dük+e-n-se

Bu çoķ zamān içinde az gişi įmān getürdi, bir ŧāyıfa dükense śoñra gelenlere Nūĥ’a

įmān getürmeñ diyü vaśıyyat iderlerdi.

TİKT s.197 / 44b-16,17

“Uzun zaman içinde az kişi iman getirdi, bir tayfa tükense sonra gelenlere Nuh’a iman

getirmeyin diye vasiyet ederlerdi.”

+a- uz+a-n-ur Pes güz faślınuñ evvelinde gice ve gündüz barābar olur, andan śoñra gice uzanur, gündüz ķısalur, TİKT s.152 / 18a-13,14 “Güz mevsiminden önce gece ve gündüz eşit olur, ondan sonra gece uzanır, gündüz kısalır.” +a- uz+a-d-ur Er ol ola kim ‘aybını gözedür Yoķ ol kim dil ayruħlara uzadur SN s.206 / 14-175 “Er olan kişi ayıp bir şey yapmaktan kaçınır; ayrı olanlara dil uzatmaz, kötü söz söylemez.” +a- oy(u)n+a-y-ıcaķķķķ Oķur dün ü gün aña tesbih mevc Deñiz üzre oynayıcaķķķķ fevc fevc SN s.195 / 3-7 “Dalga deniz üzerinde fevc fevc oynayarak gece gündüz ona tesbih okur.” +e- gö-z+e-t-me-y-e Kerim ol ola kim ölürse acın Gözetmeye nā-kesden etmek ucın SN s.209 / 17-223 “Açlıktan ölecek olan o kimse cimriden bir şey beklemiyorsa işte o cömerttir.” +e- gö-z+e-t Bu meseldür bize ma‘nį gösterür Bir gözet bu ma‘niyi ķanda varur

Page 89: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

81

GN s.103 / 418 “Bu bize hikmet ve ibret gösteren bir örnektir; sonu nereye varacak buna iyi bak.” +a- oy(u)n+a-r Gör bulıtlar niçe oynar durmadın Niçe aġlar hįç kimesne urmadın GN s.21 / 34 “Bulutların ne şekilde sürüklendiklerini, kimse vurmadan nasıl ağladıklarını da gör.” +a- oy(u)n+a-d-ur Gör benį-ādem ne işler ķaynadur Ol semalarda ķamusın kim oynadur GN s.23 / 43 “İnsanoğlunun ne işler kaynattığını, o dönüşte hepsini kimin oynattığını gör.” +a- oy(u)n+a-d-an Cümle ĥalķı oynadan ol ün-durur Bu semā‘uñ sāzı kāf u nūn-durur GN s.23 / 51 “Bütün varlıkları harekete getiren o sestir. Bu dönüş kün, ol emri meydana gelir.” +a- ŧŧŧŧon+a-n-dı ŦŦŦŦonandı śanasın ki bir ĥūr idi Geyüp tācı tāvus bigi yüridi SN s.294 / 99-1483 “Donandı sanasın ki bir güneşti, giyip tacı tavus gibi yürüdü.” Tek heceli köklere gelen +a- / +e- fiilleri +e- gö-z+e-t-me-y-e Kerim ol ola kim ölürse acın Gözetmeye nā-kesden etmek ucın SN s.209 / 17-223 “Açlıktan ölecek olan o kimse cimriden bir şey beklemiyorsa işte o cömerttir.” +e- dük+e-n-se Bu çoķ zamān içinde az gişi įmān getürdi, bir ŧāyıfa dükense śoñra gelenlere Nūĥ’a įmān getürmeñ diyü vaśıyyat iderlerdi. TİKT s.197 / 44b-16,17 “Uzun zaman içinde az kişi iman getirdi, bir tayfa tükense sonra gelenlere Nuh’a iman getirmeyin diye vasiyet ederlerdi.” +a- uz+a-n-ur Pes güz faślınuñ evvelinde gice ve gündüz barābar olur, andan śoñra gice uzanur, gündüz ķısalur, TİKT s.152 / 18a-13,14 “Güz mevsiminden önce gece ve gündüz eşit olur, ondan sonra gece uzanır, gündüz kısalır.” +a- buñ+a-l-ur-dı

Page 90: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

82

İsmā‘įl śuśuzlıķdan buñalurdı, hācar aña baķmaġa ķatlanımadı, ķodı ķatından gitti. TİKT s.231 / 64a-19,20 “İsmâil susuzluktan bunalırdı, hacar ona bakmaya dayanamadı, onu bırakıp yerinden gitti.” +a- ķķķķan+a-ma-y-a dişler diblerine dürteler ve andan śoñra mersįn śuyıyla ve gülābıla mażmaża ėdeler daħı ķķķķanamaya... MŞ s.67 / M59a-9 “Dişlerin dibine sürsünler ve ondan sonra mersin suyuyla ve gülabıla mazmaza etsinler o zaman kanamaz.” +a- buñ+a-l-uban Ŧap buñaldum baña od vir bār sen Buñaluban muĥtac oldum saña ben GN s.125 / 533 “Zor duruma düştüm bari sen ateş ver, biraz olsun beni bu soğuğun elinden kurtar.” +a- boş+a-y-am “Ol gelen benüm babamdur, baña buyurmuş kim seni boşayam” didi. TİKT s.232 / 65a-7,8 “O gelen benim babamdır, babam bana buyurdu ki karımı boşayayım dedi.” +e- dil+e-dü-m diledüm ki ŧıbb ‘ilminde bir muħtaśar kitāb ŧasnįf edem MŞ s.9 / M1b-4 “Diledim ki tıp ilminde muhtasar bir kitap tasnif edeyim.” +a- ad+a-n-ur Ol kitābda dimişdür kim Baĥr-i Muĥįŧ’den çıķan deñizler çoķdur, cemį‘isinüñ nihāyeti birdür, ammā her birisi yaķınında olan yir adıy-ıla adanur. TİKT s.146 / 14b-20,21 “O kitapta demiştir ki okyanustan çıkan denizler çoktur, hepsinin sonu birdir, amma her birisi yakınında olan yer adıyla isimlendirilir.” +e- el+e-n-miş ince elekden elenmiş etmek ķabż ėder birinc etmegi ve arpa etmegi ķābıżlardur MŞ s.91 / M79b-11 “İnce elekten elenmiş ekmek kabız eder pirinç ve arpa ekmeği kabızlardır.” +a- yal+a-y-acaķķķķ (gögüs ĥarāretine ve iriligine)... ve öyken başına lu‘ūķ yalayacaķķķķ nesne ‘ażįm fayide ėder. MŞ s.81 / M70b-1 “Göğüs hararetine ve iriliğine… ve akciğer başına ilaç olarak hazırlanmış macun yalayacak nesne çok faydalı olur.” +a- yaş+a-dı-m

Page 91: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

83

Yakup eder yüz yiğirmi yaşadım Ben bunun gibi taam hiç yemedim YZ s.136 / 1455 “Yakup söyler yüz yirmi yıl yaşadım; ben bunun gibi yiyecek yemedim.” +e- döş+e-n-miş Köşkler vere köşk içinde taht yüce Dürlü döşekler döşenmiş uçtan uca YZ s.77 / 814 “Köşk içinde tahtı yüce köşkler; uçtan uca döşenmiş türlü döşekler versin.” +e- döl+e-n-üp Çöksü ķıldı ŧaġları Ĥaķ bu yire Tā ki bu yir dölenüp ķāyim dura GN s.867 / 4272 “Allah dağları yeryüzüne kazık yapınca, yer sakinleşti ve bir kararda durdu.” +a- ŧŧŧŧon+a-n-dı ŦŦŦŦonandı śanasın ki bir ĥūr idi Geyüp tācı tāvus bigi yüridi SN s.294 / 99-1483 “Donandı sanasın ki bir güneşti, giyip tacı tavus gibi yürüdü.” Cümlede kullanılışlarına göre bir isteği ifade eden +a- / +e- fiilleri +e- dil+e-di-ler Muśŧafā’dan mu’cizāt istediler Her birisi bir dilek dilediler GN s.65 / 238 “Mustafa’dan mucizeler göstermesini isteyip, her biri bir istekte bulundu.” +e- dil+e-r-ler Śoĥbeti dün gün bularuñ nefs-ile Ya‘ni ceng itmek dilerler ‘aķl-ıla GN s.219 / 990 “Bunlar gece gündüz nefisle sohbet edip, akıl ile savaşmak isterler.” +e- dil+e-di Pādişāh gördi begendi oldı şād Diledi kim çıķara dünyāda ad GN s.325 / 1529 “Padişah görünce beğenip sevindi ve bununla şanının şöhretinin dünyaya yayılmasını istedi.” +a- yarlıġ+a Rahmetüñden yarlıġa ķullaruñı Rūzı ķılġıl sen bize didāruñı GN s.653 / 3163 “Kullarını rahmetin tarafından tutup affet ve cemaline kavuşmayı bize nasip eyle.”

Page 92: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

84

+a- yarlığ+a-y-a Ümittir Haktan bizi ol dileye Suçumuzu Hak bizim yarlığaya YZ s.74 / 778 “O bizi Haktan dilese Hak bizim suçumuzu bağışlasa ümittir.” +a- yal+a-d-a-lar Şarāb-ı ās ve şarāb-ı ĥummāżdur bu şerbetlerden ķurś-ı tebāşįr-i ĥummāżį ya ķurś-ı tebāşįr-i ķāfūriyi dögüp ķatup yaladalar MŞ s.107 / M96a-9,10 “Mersin ağacının şurubu ve kuzu kulağının şurubudur bu şerbetlerden kuzukulağı otuyla ilgili yuvarlak bambu şekerine kafurotuyla yuvarlak bambu şekerini katup dövüp yalatsınlar.” +e- dil+e-dü-m diledüm ki ŧıbb ‘ilminde bir muħtaśar kitāb ŧasnįf edem MŞ s.9 / M1b-4 “Diledim ki tıp ilminde muhtasar bir kitap tasnif edeyim.” Cümlede kullanılışlarına göre bir emiri ifade eden +a- / +e- fiilleri +a- boş+a-y-am “Ol gelen benüm babamdur, baña buyurmuş kim seni boşayam” didi. TİKT s.232 / 65a-7,8 “O gelen benim babamdır, babam bana buyurdu ki karımı boşayayım dedi.” +e- gö-z+e-t Bu meseldür bize ma‘nį gösterür Bir gözet bu ma‘niyi ķanda varur GN s.103 / 418 “Bu bize hikmet ve ibret gösteren bir örnektir; sonu nereye varacak buna iyi bak.” Mecaz anlama gelen +a- / +e- fiilleri +e- döş+e-n-miş Köşkler vere köşk içinde taht yüce Dürlü döşekler döşenmiş uçtan uca YZ s.77 / 814 “Köşk içinde tahtı yüce köşkler; uçtan uca döşenmiş türlü döşekler versin.” +a- uz+a-d-ur Er ol ola kim ‘aybını gözedür Yoķ ol kim dil ayruħlara uzadur SN s.206 / 14-175 “Er olan kişi ayıp bir şey yapmaktan kaçınır; ayrı olanlara dil uzatmaz.” +a- oy(u)n+a-y-ıcaķķķķ

Page 93: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

85

Oķur dün ü gün aña tesbih mevc Deñiz üzre oynayıcaķķķķ fevc fevc SN s.195 / 3-7 “Dalga deniz üzerinde fevc fevc oynayarak gece gündüz ona tesbih okur.” +e- gö-z+e-t-me-y-e Kerim ol ola kim ölürse acın Gözetmeye nā-kesden etmek ucın SN s.209 / 17-223 “Açlıktan ölecek olan o kimse cimriden bir şey beklemiyorsa işte o cömerttir.” +a- oy(u)n+a-r Gör bulıtlar niçe oynar durmadın Niçe aġlar hįç kimesne urmadın GN s.21 / 34 “Bulutların ne şekilde sürüklendiklerini, kimse vurmadan nasıl ağladıklarını da gör.” +a- oy(u)n+a-d-ur Gör benį-ādem ne işler ķaynadur Ol semalarda ķamusın kim oynadur GN s.23 / 43 “İnsanoğlunun ne işler kaynattığını, o dönüşte hepsini kimin oynattığını gör.” Bir hareketi ifade eden +a- / +e- fiilleri +e- döl+e-n-üp Çöksü ķıldı ŧaġları Haķ bu yire Tā ki bu yir dölenüp ķāyim dura GN s.867 / 4272 “Allah dağları yeryüzüne kazık yapınca, yer sakinleşti ve bir kararda durdu.” +e- döş+e-n-miş Köşkler vere köşk içinde taht yüce Dürlü döşekler döşenmiş uçtan uca YZ s.77 / 814 “Köşk içinde tahtı yüce köşkler; uçtan uca döşenmiş türlü döşekler versin.” +a- yal+a-d-a-lar Şarāb-ı ās ve şarāb-ı ĥummāżdur bu şerbetlerden ķurś-ı tebāşįr-i ĥummāżį ya ķurś-ı tebāşįr-i ķāfūr iyi dögüp ķatup yaladalar MŞ s.107 / M96a-9,10 “Mersin ağacının şurubu ve kuzu kulağının şurubudur bu şerbetlerden kuzukulağı otuyla ilgili yuvarlak bambu şekerine kafurotuyla yuvarlak bambu şekerini katup dövüp yalatsınlar.” +e- el+e-n-miş ince elekden elenmiş etmek ķabż ėder birinc etmegi ve arpa etmegi ķābıżlardur MŞ s.91 / M79b-11 “İnce elekten elenmiş ekmek kabız eder pirinç ve arpa ekmeği kabızlardır.”

Page 94: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

86

+a- yal+a-y-acak (gögüs ĥarāretine ve iriligine)... ve öyken başına lu‘ūķ yalayacaķķķķ nesne ‘ażįm fayide ėder. MŞ s.81 / M70b-1 “Göğüs hararetine ve iriliğine… ve akciğer başına ilaç olarak hazırlanmış macun yalayacak nesne çok faydalı olur.” +a- yal+a-d-a-lar eger balġam ġālib olsa bir buçuķ direm ya iki direm ġārįķūnı şarāb-ı uśūla ķatup yaladalar MŞ s.19 / M10b-12,13 “Eğer balgam fazla olsa bir buçuk dirhem ya da iki dirhem katran köpüğünü bitki köklerinin şurubuna katıp yalatsınlar.” +a- oy(u)n+a-ma-sı-n-da yürek aġrısında ve oynamasında ve ŧabį‘atında ve sebebinde ve ‘ilācındadur.. MŞ s.89 / M78a-9 “Yürek ağrısında, hoplamasında, tabiatında, sebebinde ve ilacındadır.” +a- yum(u)ş+a-n-ur-dı Anlara bu yilden irişmedi, meger ş’ol ķadar ki derileri yumşanurdı. TİKT s.212 / 53a-10 “Onlara bu yelden ulaşmadı meger derileri o kadar yumuşardı.” +a- oy(u)n+a-y-ıcaķķķķ Oķur dün ü gün aña tesbih mevc Deñiz üzre oynayıcaķķķķ fevc fevc SN s.195 / 3-7 “Dalga deniz üzerinde fevc fevc oynayarak gece gündüz ona tesbih okur.”

2.1.5. +l-

Bu ek daha çok sıfatlara gelerek onlarla vasıflanma anlamında “olma” ifade

eden geçişsiz fiiller yapar. Genellikle dönüşlü fiiller yapar; fakat edilgen olanlar da

vardır. Bizim de örneklerimiz sınırlı olmakla birlikte birçoğu dönüşlü fiillerdir. Pek

işlek bir ek değildir.

Ek, Eski Türkçeden beri varolan herhangi bir değişikliğe uğramayan eklerdendir.

Eski Türkçede de pek işek değildi: tusul- < tusu+l- “fayda vermek, faydalanmak”

tusu “fayda”, yoķlun- < yoķ+l-u-n- “tahrip etmek, yok etmek” yok “yok”, oñg “sağ /

doğru” < oñg+al- “düzeltmek” vb.

Page 95: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

87

Ekin durumu Orta Türkçe ve Eski Anadolu Türkçesinde de aynıdır.

Ekin Fonksiyonları

Ekin fonksiyonları da örneklerimiz gibi fazla değildir.

Edilgen olan +l- fiilleri +l- gön+i-l-üp Çü ķamusı luŧf u ‘aŧā buldılar Gönilüp du‘ā vü ŝenā ķıldılar SN s.279 / 85-1269 “Çünkü hepsi iyilik ve bağışlama buldular; yönelerek dua ve sena ettiler.” +l- çöñge+l-miş … ‘arabca adı vara’dur ıssıdur ķurudur eger anı göyündürüp dögeler bėzden ġeçüreler sürme gibi göze çekeler çöngelmiş göze cilā vėre MŞ s.57 / M48b-13,14 “… Arapça adı itboncuğudur sıcaktır, kurudur eger onu yakıp dövsünler bezden geçirsinler sürme gibi göze çeksinler güçsüzleşmiş göze parlaklık verir.” +l- diri+l-ür Bu ölmüş yiri gör nite dirilür Ŧaġılmış iken nicesi dirilür SN s.199 / 7-63 “Bu ölmüş yeri gör nasıl dirilir, dağılmışken nasıl bir araya toplanır.” +l- diri+l-d-en Suçın aśı olanlarun yoyan ol Dirilden ü öldüren ü ķoyan ol SN s.196 / 4-17 “Suçu asi olanları bağışlayan o; dirilten, öldüren ve koyan da odur.” +l- diri+l-üben Yir yüzi ŧopŧolu kāfirler-idi Dirilüben ĥaça taparlar-ıdı GN s.65 / 233 “Yeryüzü, toplanıp haça tapan kafirlerle dolmuştu.” +l- diri+l-üp Dirilüp ol servere eytdi bular Cümle işüñ cādulıķdur ser-te-ser GN s.65 / 240 “Sonra toplanıp o yüce öndere; bütün işin baştan başa sihirbalıktır dediler.” +l- diri+l-üp Dirilüp ķılavuza bitenlerüñ Menzili gevher ķānıdur anlaruñ GN s.115 / 475 “Toplanarak, kılavuza güvenip ona uyanların varacakları yer; kıymetli şeylerin ocağı olur.”

Page 96: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

88

+l- diri+l-gil İkilik eyleme hįç kimse-y-ile Ħōş dirilgil yoĥsul-ıla bay-ıla GN s.151 / 664 “Hiç kimse ile ayrılığa düşme; zengin fakir, herkesle iyi yaşa ve hoş geçin.” +l- diri+l-e Dirile ‘ilm ü ‘amel sende tamām Maħkum ola saña cümle ĥāś u ‘ām GN s.581 / 2807 “İlim ve ibadet büsbütün sende hayat bulmalı, bütün insanlar senin emrinde olmalıdır.” +l- doġrı+l-dı Ādem içinden yol açıldı aña Yolı doġrıldı bu kez Haķ’dan yaña GN s.681 / 3312 “Böylece ādem içinden yol bulup, bu kez Hak’tan tarafa yöneldi.” +l- sıķķķķ-ı+l-ınca … defne yėmişi vuralar ħacāmat 6 şįşesiyle ķatı ķatı et büzilüp içindeki sıķķķķılınca śoralar MŞ s.165 / M149b-9,10 “… defne yemişi vursunlar hacamat şişesiyle et katı katı büzülünce sorsunlar.” +l- ķķķķoca+l-d-ur nesneyi çoķ yėmek gevdeyi ķurıdur ve tėz ķocaldur ve siñirlere ziyān ėder MŞ s.12 / M4b-5 “Çok yemek yemek gövdeyi kurutur ve erken yaşlandırır ve sinirlere zarar verir.” +l- ķķķķoca+l-d-ur śovuķdan olan dimāġuñ balġamį marażlarına fāyide ėder balġamı taħlįl ėder gėc ķķķķocaldur MŞ s.182 / M164b-13,14 “Soğuktan olan damağın balgamla ilgili hastalıklarına fayda eder balgamı tahlil eder geç çoğaltır.” +l- yufķķķķa+l-d-ur gevdede uçuķ başbert olsa ķızcaķ balġamı laŧįf ėder ve yufķķķķaldur MŞ s.152 / M137a-13,14 “Gövdede uçuk yara olsa kızcak balgamı temizler ve inceltir.” Dönüşlü olan +l- fiilleri +l- doġrı+l-dı Ol mürįd kim yöni doġrıldı Haķ’a

6 ħacāmat: Vücudun herhangi bir bölgesinden, şişe ya da boynuzla toplanmış kanı alma.

Page 97: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

89

Bir nişānı vardur anuñ muŧlaķa GN s.751 / 3669 “Yönünü Hakk’a döndüren talebenin bir alameti daha vardır.” +l- ek-si+l-ür tā ayuñ on dört gicesine degin artduġına medd dirler; andan śoñra başlar eksilür, TİKT s.146 / 14b-11,12 “Ta ayın on dördüne kadar artmasına medd derler; ondan sonra eksilmeye başlar.” Sıfatlardan yapılan geçişsiz olma ifade eden +l- fiilleri +l- diri+l-ür Bu ölmüş yiri gör nite dirilür Taġılmış iken nicesi dirilür SN s.199 / 7-63 “Bu ölmüş yeri gör nasıl dirilir, nasıl bir araya toplanır.” +l- diri+l-d-en Suçın aśi olanlarun yoyan ol Dirilden ü öldüren ü koyan ol SN s.196 / 4-17 “Suçu asi olanları bağışlayan o; dirilten, öldüren ve koyan da odur.” +l- diri+l-üben Yir yüzi ŧopŧolu kāfirler-idi Dirilüben ĥaça taparlar-ıdı GN s.65 / 233 “Yeryüzü, toplanıp haça tapan kafirlerle dolmuştu.” +l- diri+l-üp Dirilüp ol servere eytdi bular Cümle işüñ cādulıķdur ser-te-ser GN s.65 / 240 “Sonra toplanıp o yüce öndere; bütün işin baştan başa sihirbazlıktır dediler.” +l- diri+l-üp Dirilüp ķılavuza bitenlerüñ Menzili gevher kānıdur anlaruñ GN s.115 / 475 “Toplanarak, kılavuza güvenip ona uyanların varacakları yer; kıymetli şeylerin ocağı olur.” +l- diri+l-gil İkilik eyleme hįç kimse-y-ile Ĥōş dirilgil yoĥsul-ıla bay-ıla GN s.151 / 664 “Hiç kimse ile ayrılığa düşme; zengin fakir, herkesle iyi yaşa ve hoş geçin.”

Page 98: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

90

+l- diri+l-e Dirile ‘ilm ü ‘amel sende tamām Maħkum ola saña cümle ĥāś u ‘ām GN s.581 / 2807 “İlim ve ibadet büsbütün sende hayat bulmalı, bütün insanlar senin emrinde olmalıdır.” +l- ek-si+l-ür tā ayuñ on dört gicesine degin artduġına medd dirler; andan śoñra başlar eksilür, TİKT s.146 / 14b-11,12 “Ta ayın on dördüne kadar artmasına medd derler; ondan sonra eksilmeye başlar.” +l- doġrı+l-dı Ādem içinden yol açıldı aña Yolı doġrıldı bu kez Haķ’dan yaña GN s.681 / 3312 “Böylece ādem içinden yol bulup, bu kez Hak’tan tarafa yöneldi.” +l- doġrı+l-dı Ol mürįd kim yöni doġrıldı Haķ’a Bir nişānı vardur anuñ muŧlaķa GN s.751 / 3669 “Yönünü Hakk’a döndüren talebenin bir alameti daha vardır.” +l- sıķ-ı+l-ınca … defne yėmişi vuralar ħacāmat şįşesiyle ķatı ķatı et büzilüp içindeki sķķķķķılınca śoralar MŞ s.165 / M149b-9,10 “… defne yemişi vursunlar hacamat şişesiyle et katı katı büzülünce sorsunlar.” +l- ķķķķoca+l-d-ur nesneyi çoķ yėmek gevdeyi ķurıdur ve tėz ķocaldur ve siñirlere ziyān ėder MŞ s.12 / M4b-5 “Çok yemek yemek gövdeyi kurutur ve erken yaşlandırır ve sinirlere zarar verir.” +l- ķķķķoca+l-d-ur śovuķdan olan dimāġuñ balġamį marażlarına fāyide ėder balġamı taħlįl ėder gėc ķķķķocaldur MŞ s.182 / M164b-13,14 “Soğuktan olan damağın balgamla ilgili hastalıklarına fayda eder balgamı tahlil eder geç çoğaltır.” +l- yufķķķķa+l-d-ur gevdede uçuķ başbert olsa ķızcaķ balġamı laŧįf ėder ve yufķķķķaldur MŞ s.152 / M137a-13,14 “Gövdede uçuk yara olsa kızcak balgamı temizler ve inceltir.”

Page 99: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

91

Bir hareketi ifade eden +l- fiilleri +l- gön+i-l-üp Çü ķamusı luŧf u ‘aŧā buldılar Gönilüp du‘ā vü ŝenā ķıldılar SN s.279 / 85-1269 “Çünkü hepsi iyilik ve bağışlama buldular; yönelerek dua ve sena ettiler.” +l- gön+ü-l-di Gönüldi gemi śuya ol ķurıya Apañsuzda uġradıdı boraya SN s.470 / 269-4055 “Gemi suya o kuruya yöneldi; ansızın boraya yakalandı.” +l- çöñge+l-miş …‘arabca adı vara’dur ıssıdur ķurudur eger anı göyündürüp dögeler bėzden ġeçüreler sürme gibi göze çekeler çöngelmiş göze cilā vėre MŞ s.57 / M48b-13,14 “… ‘Arapça adı itboncuğu’dur sıcaktır, kurudur eger onu yakıp dövsünler bezden geçirsinler sürme gibi göze çeksinler güçsüzleşmiş göze parlaklık verir.” +l- diri+l-üben Yir yüzi ŧopŧolu kāfirler-idi Dirilüben ĥaça taparlar-ıdı GN s.65 / 233 “Yeryüzü, toplanıp haça tapan kafirlerle dolmuştu.” +l- diri+l-üp Dirilüp ol servere eytdi bular Cümle işüñ cādulıķdur ser-te-ser GN s.65 / 240 “Sonra toplanıp o yüce öndere; bütün işin baştan başa sihirbazlıktır dediler.” +l- diri+l-üp Dirilüp ķılavuza bitenlerüñ Menzili gevher kānıdur anlaruñ GN s.115 / 475 “Toplanarak, kılavuza güvenip ona uyanların varacakları yer; kıymetli şeylerin ocağı olur.” +l- yufķķķķa+l-d-ur gevdede uçuķ başbert olsa ķızcaķ balġamı laŧįf ėder ve yufķķķķaldur MŞ s.152 / M137a-13,14 “Gövdede uçuk yara olsa kızcak balgamı temizler ve inceltir.” +l- yufķķķķa+l-d-ur (tarĥūn) dişleri berkidür ve aġız ķoķusın ĥōş eyler ve sovuķ yėlleri sürer ve ma‘dede ķalan ŧa‘āmları yufķķķķaldur MŞ s.37 / M28b-8,9

Page 100: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

92

“(Tarhun otu) dişleri sağlamlaştırır ve ağız kokusunu hoş eder ve soğuk yelleri götürür ve midede kalan yiyecekleri inceltir.” Mecaz anlama gelen +l- fiilleri +l- diri+l-ür Bu ölmüş yiri gör nite dirilür Taġılmış iken nicesi dirilür SN s.199 / 7-63 “Bu ölmüş yeri gör nasıl dirilir, dağılmışken nasıl bir araya toplanır.” +l- diri+l-gil İkilik eyleme hįç kimse-y-ile Ĥōş dirilgil yoĥsul-ıla bay-ıla GN s.151 / 664 “Hiç kimse ile ayrılığa düşme; zengin fakir, herkesle iyi yaşa ve hoş geçin.” +l- ķķķķoca+l-d-ur śovuķdan olan dimāġuñ balġamį marażlarına fāyide ėder balġamı taħlįl ėder gėc ķķķķocaldur MŞ s.182 / M164b-13,14 “Soğuktan olan beynin balgamla ilgili hastalıklarına fayda eder balgamı geçirir geç yaşlandırır.” +l- diri+l-e Dirile ‘ilm ü ‘amel sende tamām Maħkum ola saña cümle ĥāś u ‘ām GN s.581 / 2807 “İlim ve ibadet büsbütün sende hayat bulmalı, bütün insanlar senin emrinde olmalıdır.”

2.1.6. +ık- / +ik-; +uk- / +ük-

Bu ek genellikle isimlerden olma ifade eden geçişsiz fiiller türetir. Eskiden

beri var olup işlekliği az olan bir ektir. Bizim araştırmamızda da ekin birkaç kelime

üzerinde yoğunlaştığını hatta bir kelimenin bir çok defa farklı yerlerde kullanıldığını

gördük. İlker, “HTD’de bu ekin tek heceli adlara, sıfatlara, miktar sayılarına eklenip,

anlatılan düşüncenin ortaya çıktığını gösteren geçişsiz fiiller yaptığını açıklar.”7

7Ayşe İlker, Batı Grubu Türk Yazı Dillerinde Fiil, TDK Yayınları, Ankara 1997, s.54.

Page 101: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

93

Bizce de böyle olduğu söylenebilir. Çünkü gerek bizim araştırmamızda gerekse

yapılan diğer araştırmalarda +Ik- fiillerinin bu şekilde türediği gözlenmiştir.

Eski Türkçeden beri bir değişiklik görülmez. Eski Türkçede daha işlek olan

ekin bu döneme doğru işlekliği azalmıştır.

İçik- < iç+ik- “bağımlı olmak, tabi olmak” iç “iç”, taşık- < taş+ık- “çıkmak”

taş “dış”, kük- < kü+k- “ünlü olmak, meşhur olmak” kü “ün, şöhret”, tag “dağ” <

tag-ık- “çıkmak”, andık- < and+ık- “yemin etmek” and “yemin” vb.

Ekte Orta Türkçe devresinde de bir değişiklik görülmez: agu “zehir” agu+k-

< “zehirlenmek”, al “alt, aşağı” < al+ı-k- “alçalmak”, çav “ ün” < çav+ı-k-

“doğrulanmak, gerçekleşmek”, tar “dar” < tar-ı-k- “daralmak, darlanmak” vb.

Fonksiyonları

Ek, genellikle geçişsiz fiiller üretmiştir. Bir iki kelimede görüldüğü için fonksiyon

bakımından da zayıftır.

Geçişsiz olan +ık- / +ik-; +uk- / +ük- fiilleri +ük- gö-z+ük-di vardum Mįnā’ya çıķdum, baña şöyle gözükdi kim deñiz ķalķdı, ŧāġlar başına barabar oldı, TİKT s.144 / 13a-12,13 “Vardım Mina’ya çıktım, bana şöyle göründü ki deniz kalktı, dağların başıyla eşit oldu.” +ik- bir+ik-üp-di Śordılar ol dem niçeydi dirligüñ Kimüñ-ile biriküpdi birligüñ GN s.779 / 3821 “O zaman ki hayatın nasıl, sen kiminle olur, kiminle kalırdın diye sordular.” +ıķķķķ- aç+ıķķķķ-dı “Yā Rasūle’llāh, nefsler zaħmet çekdi ve ‘ayallar açıķķķķdı ve develer helaķ oldı, Allāhu Ta‘ālā’dan bizüm içün yaġmur isteyüvir kim seni Allāhu Ta‘ālā’ya şefį‘getürürüz TİKT s.132 / 6b-10 “Ya Resullallah, nefisler zahmet çekti ve çocuklar acıkdı ve develer helak oldu, Allah’u Ta‘ālā’dan bizim için yağmur iste ki seni Allah’u Ta‘ālā’ya şefaat ederiz.” +ik- bir+ik-üp Yine geldi biriküp oldı bir ay Gördiler bu mu‘cizi yoħsul u bay GN s.47 / 166 “Yine gelip birleşerek bir ay oldu; bu mucizeyi zengin, fakir herkes gördü.”

Page 102: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

94

+ik- bir+ik-en-ler Her birisi birikenler medĥidür İkilik içre ķalanlar ķadħıdur GN s.63 / 227 “Bu hikayelerde bir olanlar medh edilir; ikilik ve ayrılıkta bulunanlar da kötülenir.” +ik- bir+ik-üben Birlik içre kim ne devlet buldılar Biriküben niçe yoldaş oldılar GN s.63 / 229 “Onların birlik sayesinde nasıl bir saadete eriştiklerini, toplanıp nasıl arkadaş olduklarını dinle.” +ik- bir+ik-di-ler Dutdılar yir yüzini ķafdan ķafa Şol sebebden kim birikdiler śafa GN s.67 / 249 “Peygambere uyanlar yeryüzünü baştan başa ele geçirip, bir safta toplandılar.” +ik- bir+ik-en-ler Birikenler aĥvali beñzer şuña Diñle imdi eydeyüm bir bir saña GN s.73 / 274 “Bir araya gelelenlerin halleri şuna benzer; şimdi dinle de sana birer birer anlatayım.” +ik- bir+ik-üp Ķamular a‘żā-y-ıdı ol baş-durur Ĥaķ yolında biriküp yoldaş-durur GN s.83 / 320 “Bütün Peygamberler vücudun organları gibi idi, o ise baştır. Bunların hepsi Allah yolunda birikip yoldaş olmuşlardır.” +ik- bir+ik-en-ler Birlik ehli ħōş geçürür vaķtını Birikenler dutdı dünyā taħtını GN s.87 / 341 “Birlik içinde olan vaktini hoş geçirir; böyle kimseler dünyaya sultan olmuşlardır.” Sıfatlara gelen +ık- / +ik-; +uk- / +ük- fiilleri +ik- bir+ik-üp-di Śordılar ol dem niçeydi dirligüñ Kimüñ-ile biriküpdi birligüñ GN s.779 / 3821 “O zaman ki hayatın nasıl, sen kiminle olur, kiminle kalırdın diye sordular.”

Page 103: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

95

+ıķķķķ- aç+ıķķķķ-dı “Yā Rasūle’llāh, nefsler zaħmet çekdi ve ‘ayallar açıķķķķdı ve develer helaķ oldı, Allāhu Ta‘ālā’dan bizüm içün yaġmur isteyüvir kim seni Allāhu Ta‘ālā’ya şefį‘getürürüz TİKT s.132 / 6b-10 “Ya Resullallah, nefisler zahmet çekti ve çocuklar acıkdı ve develer helak oldu, Allah’u Ta‘ālā’dan bizim için yağmur iste ki seni Allah’u Ta‘ālā’ya şefaat ederiz.” +ik- bir+ik-üp Yine geldi biriküp oldı bir ay Gördiler bu mu‘cizi yoħsul u bay GN s.47 / 166 “Yine birikip geldi, bir ay oldu; bu mucizeyi zengin, fakir herkes gördü.” +ik- bir+ik-en-ler Her birisi birikenler medĥidür İkilik içre ķalanlar ķadĥıdur GN s.63 / 227 “Bu hikayelerde bir olanlar medh edilir, ikilik ve ayrılıkta bulunanlar da kötülenir.” Tek heceli kelimelere gelen +ık- / +ik-; +uk- / +ük- fiilleri +ük- gö-z+ük-di vardum Mįnā’ya çıķdum, baña şöyle gözükdi kim deñiz ķalķdı, ŧāġlar başına barabar oldı, TİKT s.144 / 13a-12,13 “Vardım Mina’ya çıktım, bana şöyle göründü ki deniz kalktı, dağlar başıyla eşit oldu.” +ik- bir+ik-üp-di Śordılar ol dem niçeydi dirligüñ Kimüñ-ile biriküpdi birligüñ GN s.779 / 3821 “O zaman ki hayatın nasıl, sen kiminle olur, kiminle kalırdın diye sordular.” +ıķķķķ- aç+ıķķķķ-dı “Yā Rasūle’llāh, nefsler zaħmet çekdi ve ‘ayallar açıķķķķdı ve develer helaķ oldı, Allāhu Ta‘ālā’dan bizüm içün yaġmur isteyüvir kim seni Allāhu Ta‘ālā’ya şefį‘getürürüz TİKT s.132 / 6b-10 “Ya Resullallah, nefisler zahmet çekti ve çocuklar acıkdı ve develer helak oldu, Allah’u Ta‘ālā’dan bizim için yağmur iste ki seni Allah’u Ta‘ālā’ya şefaat ederiz.” +ik- bir+ik-üp Yine geldi biriküp oldı bir ay Gördiler bu mu‘cizi yoħsul u bay GN s.47 / 166 “Yine gelip birleşerek bir ay oldu; bu mucizeyi zengin, fakir herkes gördü.”

Page 104: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

96

+ik- bir+ik-en-ler Her birisi birikenler medĥidür İkilik içre ķalanlar ķadĥıdur GN s.63 / 227 “Bu hikayelerde bir olanlar medh edilir, ikilik ve ayrılıkta bulunanlar da kötülenir.” +ik- bir+ik-üben Birlik içre kim ne devlet buldılar Biriküben niçe yoldaş oldılar GN s.63 / 229 “Onların birlik sayesinde nasıl bir saadete eriştiklerini, toplanıp nasıl arkadaş olduklarını dinle.” Miktar sayılarına gelen +ık- / +ik-; +uk- / +ük- fiilleri +ik- bir+ik-üben Birlik içre kim ne devlet buldılar Biriküben niçe yoldaş oldılar GN s.63 / 229 “Onların birlik sayesinde nasıl bir saadete eriştiklerini, toplanıp nasıl arkadaş olduklarını dinle.” +ik- bir+ik-di-ler Dutdılar yir yüzini ķafdan ķafa Şol sebebden kim birikdiler śafa GN s.67 / 249 “Peygambere uyanlar yeryüzünü baştan başa ele geçirip, bir safta toplandılar.” +ik- bir+ik-en-ler Birikenler aĥvali beñzer şuña Diñle imdi eydeyüm bir bir saña GN s.73 / 274 “Bir araya gelelenlerin halleri şuna benzer; şimdi dinle de sana birer birer anlatayım.” +ik- bir+ik-üp Kamular a‘żā-y-ıdı ol baş-durur Ĥaķ yolında biriküp yoldaş-durur GN s.83 / 320 “Bütün Peygamberler vücudun organları gibi idi, o ise baştır. Bunların hepsi Allah yolunda birikip yoldaş olmuşlardır.”

2.1.7. +ar- / +er-

Bu ek, renk isimlerine gelerek oluş bildiren geçişsiz, diğer bazı isimlere

gelerek hem geçişli hem de geçişsiz fiiller türetir. Genellikle renk isimlerinden fiiller

yapmakta kullanılır.

Page 105: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

97

Eskiden beri görülen bu ek, işleklik sahası sınırlı olan eklerdendir. Ekin -e-

fiil ekiyle -ir- ettirgen ekinin birleşmesiyle oluşmuş olabileceği düşünülüyor.

Korkmaz, “+Ar- eki, Eski Türkçedeki er- fiilinin bir süre sonra birleştiği

sözlerle kaynaşarak ekleşmesinden oluştuğunu” 8 Banguoğlu, “Bu ek, -e- fiillerine

ettiren görünüşü yapan -ir- ekinin gelip kaynaşmasıyla meydana gelmiş bir birleşik

olduğunu”9 söylüyorlar.

Ek, Eski Türkçede +(A)r- / Ünlü +r- şeklindedir. Bir değişiklik yoktur.

Bälgür- “belirmek” belgü “işaret, fal”,10 Göger- ( D Kor, D.258,6 ),11 yangı “yeni”

yangı+r-t-ı “yeniden”,12 taŋlar- “şafak sökmek, tan ağarmak”,13 vb.

Orta Türkçe döneminde de bir değişiklik görülmez. Bu dönemde de işlekliği

daha çok renk isimlerinden yapılan fiillerdendir: Sarıg “sarı” sargar- < sarıg-ar-

“sararmak”, al “al, kırmızı” alar- < al-ar- “kızarmak”, ak “ak, beyaz” akar- < ak-ar-

“ağarmak” vb.14

Eski Anadolu Türkçesinde de umumiyetle renk isimlerinden geçişsiz-dönüşlü

fiiller yapan bir ektir.

Ekin fonksiyonları Geçişli yapma bildiren +ar- / +er- fiilleri +ar- baş+ar-a-sız Bile olup başarasız her işi Ķayġuyı vü şādiyi vü teşvişi

GN s.1045 / 5194 “Kaygı, sevinç, düşünce ne varsa bir olup bütün işleri başaracaksınız.” +ar- baş+ar-ma-y-a-sın İkiliksüz birlik eyle yār-ıla Yārlıġı başarmayasın ‘ār-ıla

GN s.97 / 386

8 Korkmaz, a.g.e., s.113. 9 Banguoğlu, a.g.e, s.278. 10 Gabain, a.g.e., s.50. 11 Gürer Gülsevin, Eski Anadolu Türkçesinde Ekler, TDK Yayınları, Ankara 1997, s.120. 12 Efrasiyap Gemalmaz, Eski Türkçenin Ekliği Üzerine Yapısal Bir Deneme, Erzurum 1971, Ders Notları, s.42. 13 Talat Tekin, Orhon Türkçesi Grameri, Türk Dilleri Araştırmaları Dizisi: 9, Ankara 2000, s.87. 14 Hacıeminoğlu, a.g.e., s.134.

Page 106: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

98

“Sevgili ile riyadan uzak olarak beraber ol; utanacak iş yapmakla dostluk yerine getirilemez.” +er- ev+er-mek Çün ulaldı oġul evermek gerek Aġı atlas at ķatır virmek gerek

GN s.603 / 2913 “Oğlan büyüyünce evlendirilmeli, ipek, ipekli kumaş, at ve katır da vermelidir.”

+er- ev+er-meg-e “Abdu’l-Muŧŧalib oġlı ‘abda’llāh’ı evermege giderken bir falcı ‘avrat var-ıdı meşhūre kitāblar oķumış

TİKT s.431 / 183a-11,12 “Abdu’l-Muttalip oğlu Abdullahı evlendirmeye giderken bir falcı kadın vardı meşhur kitaplar okumuş.”

+ar- śśśśuv+ar-dı Pes Mūsā ol ŧaşı ķaldurdı, bunlaruñ ķoyunlarını śśśśuvardı, ŧaşı girü yirine ķodı.

TİKT s.281 / 93b-14 “Musa o taşı kaldırdı, bunların koyunlarını suladı taşı yerine koydu.”

+ar- śśśśuv+ar-maġ-a Gendülere içmege ve yirlerin śśśśuvarmaġa kifāyet iderdi.

TİKT s.274 / 89b-2 “Kendilerine içmeye ve yerlerini sulamaya yeterdi.”

+ar- śśśśuv+ar Yā Rabbi sen bilürsin ħastaya gelmedüm tā aña devā eyleyem, esįre gelmedüm tā fida virem. Yā ilāhį! ‘Ād’ıśśśśuvar,

TİKT s.213 / 53b-11,12 “Ya Rabbi sen bilirsin hastaya gelmedim ta ki ona deva bulayım, esire gelmedim ta ki kurban vereyim. Ya ilahi Ad kavmini sula, onlara su ver.” +ar- śśśśuv+ar Yā Rabbį! ‘Ād ķavmını sen śśśśuvar.

TİKT s.211 / 52b-15 “Ya Rabbi sen Ad kavmini sula.”

+ar- śśśśuv+ar-mış-dı Aķup yaşlaruñ sįl ŧutmışdı Nįl ŚŚŚŚuvarmışdı ķurı yiri niçe mįl SN s.568 / 365-5513 “Yaşlarının akmasından Nil’i sel tutmuştu; nice kuru yeri sulamışdı.” Geçişsiz oluş bildiren +ar- / +er- fiilleri +ar- yaş+ar-ur-dı ħıżr didiler kim ķuru otlar üstinde otursa yaşarurdı.

TİKT s.311 / 110a-14,15 “Hızır dedi ki kuru otlar üstünde otursa bile otlar yeşerirdi.”

Page 107: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

99

+ar- aġ+ar-ıdı Ol göñüle cümle ħalķı sıġar-ıdı Dilese yirden göge aġar-ıdı

GN s.79 / 304 “O gönüle ne yaratılmışsa hepsi sığar; istese göğe de yükselirdi.” +ar- kara+ar-mış Ol denizden ala çıka anları Abbak ola ol kararmış tenleri

YZ s.76 / 802 “Onları o denizden alıp çıkarsın; o kararmış tenleri bembeyaz olsun.”

+ar- sar(ı)+ar-ır Gün geldikçe eti teni sararır Aşk odu yakar anı sayru kılur

YZ s.43 / 447 “Gün geçtikçe eti teni sararır; aşk ateşi onu yakar hasta eder.”

+ar- sar(ı)+ar-dı Benzi sarardı dün ü gün ağlayu Atası sorar ana noldun deyü

YZ s.33 / 331 “Gece gündüz ağladığından benzi sarardı; babası ona ne oldu diye sorar.”

+ar- sar(ı)+ar-d-ur ve bilgil ki yaz güninde ķatı ıssı havā beñzi śśśśarardur

MŞ s.10 / M2b-4 “Ve bil ki yaz gününde çok sıcak hava benzi sarartır.” +ar- baş+ar-ma-y-a-sın İkiliksüz birlik eyle yār-ıla Yārlıġı başarmayasın ‘ār-ıla

GN s.97 / 386 “Sevgili ile riyadan uzak olarak beraber ol; utanacak iş yapmakla dostluk yerine getirilemez.” Renk isimlerinden oluşan +ar- / +er- fiilleri +ar- yaş+ar-ur ħıżr didiler kim ķuru otlar üstinde otursa yaşarurdı.

TİKT s.311 / 110a-14,15 “Hızır dedi ki kuru otlar üstünde otursa bile otlar yeşerirdi.”

+ar- kara+ar-mış Ol denizden ala çıka anları Abbak ola ol kararmış tenleri YZ s.76 / 802 “Onları o denizden alıp çıkarsın; o kararmış tenleri bembeyaz olsun.”

Page 108: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

100

+ar- sar(ı)+ar-ır Gün geldikçe eti teni sararır Aşk odu yakar anı sayru kılur

YZ s.43 / 447 “Gün geçtikçe eti teni sararır; aşk ateşi onu yakar hasta eder.”

+ar- sar(ı)+ar-dı Benzi sarardı dün ü gün ağlayu Atası sorar ana noldun deyü YZ s.33 / 331 “Gece gündüz ağladığından benzi sarardı; babası ona ne oldu diye sorar.”

+ar- sar(ı)+ar-d-ur ve bilgil ki yaz güninde ķatı ıssı havā beñzi śśśśarardur

MŞ s.10 / M2b-4 “Ve bil ki yaz gününde çok sıcak hava benzi sarartır.” Tek heceli diğer isimlerden oluşan +ar- / +er- fiilleri +er- ev+er-mek Çün ulaldı oġul evermek gerek Aġı atlas at ķatır virmek gerek

GN s.603 / 2913 “Oğlan büyüyünce evlendirilmeli, ipek, ipekli kumaş, at ve katır da vermelidir.”

+er- ev+er-meg-e ‘Abdu’l-Muŧŧalib oġlı ‘Abdu’llāh’ı evermege giderken bir falcı ‘avrat var-ıdı meşhūre kitāblar oķumış

TİKT s.431 / 183a-11,12 “Abdu’l-Muttalip oğlu Abdullah’ı evlendirmeye giderken bir falcı kadın vardı meşhur kitaplar okumuş.”

+ar- śśśśuv+ar-dı Pes Mūsā ol ŧaşı ķaldurdı, bunlaruñ ķoyunlarını śśśśuvardı, ŧaşı girü yirine kodı.

TİKT s.281 / 93b-14 “Musa o taşı kaldırdı, bunların koyunlarını suladı, taşı geri yerine koydu.” +ar- śśśśuv+ar-maġ-a Gendülere içmege ve yirlerin śśśśuvarmaġa kifāyet iderdi.

TİKT s.274 / 89b-2 “Kendileri içmesi için ve yerlerini sulamaya yeterdi.”

+ar- śśśśuv+ar Yā Rabbi sen bilürsin ħastaya gelmedüm tā aña devā eyleyem, esįre gelmedüm tā fida virem. Yā ilāhį! ‘Ād’ı śśśśuvar,

TİKT s.213 / 53b-11,12 “Ya Rabbi sen bilirsin ama hastaya gelmedim ta ona deva bulayım, esir için gelmedim ta kurban vereyim. Ad kavmini sula, onlara su ver.”

Page 109: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

101

+ar- śśśśuv+ar “ Yā Rabbi! ‘Ād ķavmını sen śśśśuvar.

TİKT s.211 / 52b-15 “Ya Rabbi sen Ad kavmini sula.”

+ar- śśśśuv+ar-mış-dı Aķup yaşlaruñ sįl ŧutmışdı Nįl ŚŚŚŚuvarmışdı ķurı yiri niçe mįl

SN s.568 / 365-5513 “Yaşlarının akmasından Nil’i sel tutmuştu; nice kuru yeri sulamışdı.”

+ar- baş+ar-ma-y-a-sın İkiliksüz birlik eyle yār-ıla Yārlıġı başarmayasın ‘ār-ıla

GN s.97 / 386 “Sevgili ile riyadan uzak olarak beraber ol; utanacak iş yapmakla dostluk yerine getirilemez.” Sıfatlara gelen +ar- / +er- fiilleri +ar- yaş+ar-ur-dı Ħıżr didiler kim ķuru otlar üstinde otursa yaşarurdı.

TİKT s.311 / 110a-14,15 “Hızır dedi ki kuru otlar üstünde otursa bile otlar yeşerirdi.”

+ar- yaş+ar-ur-dı ħıżr didiler kim ķuru otlar üstinde otursa yaşarurdı.

TİKT s.311 / 110a-14,15 “Hızır dedi ki kuru otlar üstünde otursa bile otlar yeşerirdi.”

+ar- aġ+ar-ıdı Ol göñüle cümle ħalķı sıġar-ıdı Dilese yirden göge aġar-ıdı

GN s.79 / 304 “O gönüle ne yaratılmışsa hepsi sığar; istese göğe de yükselirdi.”

+ar- kara+ar-mış Ol denizden ala çıka anları Abbak ola ol kararmış tenleri

YZ s.76 / 802 “Onları o denizden alıp çıkarsın; o kararmış tenleri bembeyaz olsun.” +ar- sar(ı)+ar-ır Gün geldikçe eti teni sararır Aşk odu yakar anı sayru kılur

YZ s.43 / 447 “Gün geçtikçe eti teni sararır; aşk ateşi onu yakar hasta eder.”

+ar- sar(ı)+ar-dı Benzi sarardı dün ü gün ağlayu

Page 110: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

102

Atası sorar ana noldun deyü YZ s.33 / 331

“Gece gündüz ağladığından benzi sarardı; babası ona ne oldu diye sorar.”

+ar- sar(ı)+ar-d-ur ve bilgil ki yaz güninde ķatı ıssı havā beñzi śśśśarardur

MŞ s.10 / M2b-4 “Ve bil ki yaz gününde çok sıcak hava benzi sarartır.”

2.1.8. +r-

Bu ek de genellikle ses taklidi kelimelerden fiiller türeten fazla işlek olmayan

bir ektir. Ek, ünlü ile biten kelimelere geldiği zaman +r- şeklinde, ünsüz ile biten

kelimelere geldiğinde de ünlü + r- şeklinde olur.

Ek, Eski Türkçeden beri var olan, herhangi bir değişikliğe uğramayan bir

ektir: bälgür- < bälgü+r- “belirmek” bälgü “işaret, fal, belli, belirli”, yaŋırtı < yaŋ+ır-

tı “yeniden” yaŋı “yeni”15 vb.

+(I)r- / +(U)r- ekinde Orta Türkçe ve Eski Anadolu Türkçesinde de bir

değişiklik görülmez. Bakır- < bak-ır- “bağırmak”, bırkır- < bırk-ır- “homurdanmak”,

kadgu-r- “üzülmek, kaygılanmak” < kadgu “kaygı, üzüntü”, delür- < delü-r-

“delirmek” delü “deli”16 vb.

Ekin Fonksiyonları Fonksiyon bakımından bu ek de sınırlıdır. Geçişli olan +r- fiilleri +r- çağ+(ı)r-ş-tı-lar Yusuf’un kardaşları eriştiler Bir uğurdan kapıda çağrıştılar YZ s.16 / 139 “Yusuf’un kardeşleri ulaştılar, bir sebepten kapıda çağrıştılar.”

15 Gabain, a.g.e., s.50. 16 Hacıeminoğlu, Türk Dilinde Yapı Bakımından Fiiller, Kültür Bakanlığı, Ankara 1992, s.189.

Page 111: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

103

+r- yuġ+u-r-dı “Bunı n’eyleyeyin?” Eyitdi kim, yire saç, saçdı, her dānesinden yüz biñ dāne ziyāde bitdi. Pes biçdi śavurdı, öğütdi, yuġurdı, bişirdi... TİKT s.187 / 38b-14,15 “Bunu ne yapayım? Söyledi ki, yere saç, saçtı, her tanesinden yüz bin tane fazla bitti.” +r- tük+ü-r-e-ler Eger göŋül dönmelü olsa andan çeyneyeler śuyın yudalar sıflın tüküreler MŞ s.37 / M28b-10,11 “Eğer midesi bulanırsa ondan çeynesinler suyunu yutsunlar posasını tükürsünler.” Geçişsiz olan +r- fiilleri +r- ķķķķay-ġu+r-ur ĶĶĶĶayġurur ‘aķla ki yol göster baña Tā varam ol doġru yoldan ben saña GN s.687 / 3345 “Doğru yol göster de sonunda sana ulaşayım diye akla bağırır.” +r- aġsı+r-dı Pes Ādem aġsırdı, ferişteler: “Elĥamdüli’llāh” didiler. TİKT s.184 / 36b-10,4 “Hemen Adem aksırdı, melekler: “Elhamdüli’llah” dediler.” +r- aġsu+r-dı Pes Allāh Ta‘āla arslana vaĥy itdi, aġsurdı burnından kedi düşdi, TİKT s.199 / 46a-1,2 “Bundan dolayı Allah’u Ta‘ālā arslana vahiy etti, aksırdı burnundan kedi düştü.” +r- aġsı+r-dum Ādem eyitdi: Ben aġsırdum, sen “yerĥamüke’llāh” didüñ, TİKT s.182 / 35a-18 “Adem söyledi: Ben aksırdım, sen “yerhamüke’llah” dedin.” +r- yük+ü+r-ür Gel beri der bir zaman anı öğer Karşısına yükürür belin eğer YZ s.47 / 491 “Beri gel der bir zaman onu över; karşısında rüku eder gibi tazim ile eğilir ve belini eğer.” +r- kaba+r-sa Ķaçan dil ve aġız ıssıdan ķķķķabarsa ve derisi śıyrılsa siŋirlüce yapraġı dereler MŞ s.69 / M61a-5 “Ne zaman ki dil ve ağız çok sıcaktan kabarsa ve derisi sıyrılsa sinirlice yaprağını toplasınlar .” +r- belgü+r-ür Ger niçe kim gizlüdür erde hüner Belgürür elbette andan bir eŝer

Page 112: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

104

GN s.489 / 2351 “Her ne kadar yiğitte hüner gizli ise de; sonunda ondan bir eser, bir iş ortaya çıkar.” +r- ķķķķara+r-d-ur (sarımsak) cimā‘a ķuvvet vėrür buħārı dimāġa çıķar gözi ķķķķarardur MŞ s.38 / M30a-3,4 “(sarımsak) cimaya kuvvet verir buharı beyine çıkar gözü karartır.” +r- ķķķķara+r-maķķķķ cimā‘ ĥācet olıcaķ ėtmek gerek zįrā ĥācet olıcaķ ėtmemek baş çegzinmek ve göz ķķķķararmaķķķķ MŞ s.15 / M7a-6,7 ““““Cima ihtiyaç olduğunda etmek gerek zira ihtiyaç olup da etmeyince baş dönmek ve göz kararmak...” Ses taklidi kelimelere gelen +r- fiilleri +r- tük+ü-r-e-ler Eger göŋül dönmelü olsa andan çeyneyeler śuyın yudalar sıflın tüküreler MŞ s.37 / M28b-10,11 “Eğer midesi bulanırsa ondan çeynesinler suyunu yutsunlar posasını tükürsünler.” +r- çağ+(ı)r-ş-tı-lar Yusuf’un kardaşları eriştiler Bir uğurdan kapıda çağrıştılar YZ s.16 / 139 “Yusuf’un kardeşleri ulaştılar, bir sebepten kapıda çağrıştılar.” +r- aġsı+r-dı Pes Ādem aġsırdı, ferişteler: “Elĥamdüli’llāh” didiler. TİKT s.184 / 36b-10 “Hemen Adem aksırdı, melekler: “Elhamdüli’llah” dediler.” +r- aġsu+r-dı Pes Allāh Ta‘āla arslana vaĥy itdi, aġsurdı burnından kedi düşdi, TİKT s.199 / 46a-1,2 “Bundan dolayı Allah’u Ta‘ālā arslana vahiy etti, aksırdı burnundan kedi düştü.” +r- aġsı+r-dum Ādem eyitdi: Ben aġsırdum, sen “yerĥamüke’llāh” didüñ, TİKT s.182 / 35a-18 “Adem söyledi: Ben aksırdım, sen “yerhamüke’llah” dedin.” Dilimizde yalın olarak kullanılışını kaybetmiş ve ekle kaynaşmış durumda olan +r-fiilleri +r- çağ+(ı)r-ş-tı-lar Yusuf’un kardaşları eriştiler

Page 113: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

105

Bir uğurdan kapıda çağrıştılar YZ s.16 / 139 “Yusuf’un kardeşleri ulaştılar, bir sebepten kapıda çağrıştılar.” +r- yuġ+u-r-dı “Bunı n’eyleyeyin?” Eyitdi kim, yire saç, saçdı, her dānesinden yüz biñ dāne ziyāde bitdi. Pes biçdi śavurdı, öğütdi, yuġurdı, bişirdi... TİKT s.187 / 38b-14,15 “Bunu ne yapayım? Söyledi ki, yere saç, saçtı, her tanesinden yüz bin tane fazla bitti.” +r- tük+ü-r-e-ler Eger göŋül dönmelü olsa andan çeyneyeler śuyın yudalar sıflın tüküreler MŞ s.37 / M28b-10,11 “Eğer gönül dönerse ondan çeynesinler suyunu yutsunlar posasını tükürsünler.” +r- aġsı+r-dı Pes Ādem aġsırdı, ferişteler: “Elĥamdüli’llāh” didiler. TİKT s.184 / 36b-10 “Hemen Adem aksırdı, melekler: “Elhamdüli’llah” dediler.” +r- aġsu+r-dı Pes Allāh Ta‘āla arslana vaĥy itdi, aġsurdı burnından kedi düşdi, TİKT s.199 / 46a-1,2 “Bundan dolayı Allah’u Ta‘ālā arslana vahiy etti, aksırdı burnundan kedi düştü.” +r- aġsı+r-dum Ādem eyitdi: Ben aġsırdum, sen “yerĥamüke’llāh” didüñ, TİKT s.182 / 35a-18 “Adem söyledi: Ben aksırdım, sen “yerhamüke’llāh” dedin.”

2.1.9. +da- / +de-; +ta- / +te-

Bu ek, genellikle isimlerden fiil yapmakta çok az ses yansımalı kelimelerden

fiil yapmakta işlek olarak kullanılan bir ektir. Bazı ses yansımalı kelimelerden

geçişsiz olma ifade eden fiiller, bunun dışında genellikle geçişli yapma ifade eden

fiiller türetir. Çok işlek bir ek değildir. Ek, Eski Türkçede ve Doğu Türkçesinde daha

geniş bir üreme alanına sahipti: istemek < izdemek aldamak koldamak vb. Günümüze

doğru ise ek bir yandan canlılığını kaybetmiş, bir yandan da iki heceli yansıma

kelimelere gelerek çok canlı bir ek halini almıştır.17

17 Banguoğlu, a.g.e., s.204.

Page 114: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

106

Ayrıca ek, yansımalı fiillerde -Il / -Ul, -Ir / -Ur kökleri üzerine geldiği için

genellikle tonlu +dA- biçimindedir. Güvülde-, çirilde-, kırcılda- vb. gibi.

Ek, Eski Türkçeden beri kullanılmaktadır. Eski Türkçedeki bazı metinlerde

+dA- / +dä-; +tA- / +tä- şeklinde idi. Üntä- “çağırmak, seslenmek” ün “ün, ses”, istä-

“aramak, istemek” iz (is) “iz”, alta- “aldatmak, kandırmak” al “hile” vb.

Orta Türkçede de Eski Anadolu Türkçesindeki gibi +dA- / +tA- şeklindedir.

Bu dönemde de fazla işlekliği yoktur. Bag “bağ, düğüm” bagda- < bag-da- “güreşte

sarmaya almak”, ok “ok” okta- < ok-ta- “ok atmak”, çın “doğru” çındar- < çın-da-r-

“incelemek, doğruluğunu araştırmak” vb.18

Ekin Fonksiyonları

Ekin fazla bir fonksiyonu yoktur.

Geçişli olan +da- / +de-; +ta- / +te- fiilleri

+te- is+te-d-ür-di Śalup ilçiler istedürdi kişi Ki ol naķşa lāyıķ olaydı işi

SN s.234 / 42-607 “Elçiler salıp kişiler istetirdi, ki işi o nakşa layık olaydı.” +te- is+te-gil Śafā istegil ŧuŧma göñülde çirk Çalap birligine revā görme şirk

SN s.201/ 9-98 “Safa iste gönülde pas tutma, Alllah’ın birliğine şirki reva görme.” +da- yal+da-n-ur Yataġında ķaplan söze aldanur İte etmek atıcaġaz yaldanur

SN s.210 / 18-230 “Kaplan yatağında söze aldanır, ite ekmek atacağı zaman aldanır.” +da- al+da-n-ur Yataġında ķaplan söze aldanur İte etmek atıcaġaz yaldanur

SN s.210 / 18-230 “Kaplan yatağında söze aldanır, ite ekmek atacağı zaman aldanır.”

18 Ergin, a.g.e., s.72-76.

Page 115: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

107

+de- ün+de-gil Kamu ħalķı ŧoġru yola ündegil Benem ŧoġru vü Tañgrı birdür digil SN s.202 / 10-116 “Bütün halkı doğru yola çağır; benim söylediğim doğrudur ve Allah birdir diye söyle.” +te- is+te-y-icek Ħabįŝ ķavmdur, senüñ oturduġuñ bilicek ĥaķķuñı virelüm dirler. Şimdi isteyicek inkār iderler.

TİKT s.272 / 88b-13,14 “Habis kavimdir, senin oturduğunu bilecek hakkını verelim derler. Şimdi isteyecek olsa inkār ederler.” +te- is+te-me-di Belki benüm ecrüm Allāh Ta‘ālā üzerinedür. Çünki Nuĥ peyġambar bunlardan māl istemedi,

TİKT s.197 / 44a-19 “Belki benim ecrim Allah’u Ta‘ālā üzerinedir. Çünkü Nuh peygamber bunlardan mal istemedi.” +te- is+te-di-ler Cum‘a güni ol gündür kim Yehūd ve Naśārā ol güni istediler,

TİKT s.137 / 8b-20 “Cuma günü o gündür ki Yahudi ve Hristiyanlar o günü istediler.” +te- is+te-di-ler Uşbu işler kim bular işlediler Ol Resūl ħoşnūdlıġın istediler

GN s.55 / 194 “Bu işleri yapan bunlardır; onlar Peygamber’in rızasını ve memnun olmasını istediler.” +te- is+te-di-ler Muśtafā’dan mu‘cizāt istediler Her birisi bir dilek dilediler

GN s.65 / 238 “Mustafa’dan mucizeler göstermesini isteyip, her biri bir istekte bulundu.” +te- is+te-me-gil Dōstlaruñ yüzi śuyıçun iy Kerįm Bizi bizden istemegil iy Raĥįm GN s.405 / 1931 “Ey cömertler cömerdi, ey merhametlilerin merhametlisi! Sevdiklierinin yüzü suyu için, sen bizi bizden isteme.” +da- al+da-n-ma-ġıl Ādemi sen naķş u śūret śanmaġıl Degme śuret görüben aldanmaġıl GN s.671 / 3260 “Sen insanı suret ve nakış sanma; her gördüğün surete de aldanıp insan deme.”

Page 116: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

108

+de- ün+de-y-en ‘Işķdur anı durmadın hį ündeyen Dōsta doġru yol budur gel gel diyen GN s.995 / 4934 “Onu durmadan kendine çağıran aşk olduğu gibi, dosta doğru gelgel diye çağıran da aşktır.” +da- al+da-du-m Ķaldı benden aldadum mı śandı ol Dünyaya śarmaşdı vü aldandı ol GN s.1115 / 5567 “Benden ayrılmakla aldattım sandı fakat; dünyaya sarmaşıp, aldanan o oldu.” +de- ün+de-y-elim Nunı bunda ündeyelim soralım düşün Ol hot bize aydıverir görüşün YZ s.6 / 35 “Nunu bunda çağıralım düşünü soralım; ancak o görüşünü bize söyler.” +de- in+de-di-ler İndediler Yusuf’u getirdiler Çevresinde Yusuf’un oturdular YZ s.6 / 35 “Yusuf’u çağırdılar, getirdiler, Yusuf’un çevresinde oturdular.” +de- ün+de-y-ü Yakup eder hādimleri ündeyü Zelha’yı getirsin görem deyü YZ s.135 / 1442 “Yakup hadimleri çağırarak söyler, Zelihayı getirsin göreyim diye.” +te- is+te-di-ler İstediler dört yanadan dağılu Ol oturmuş kabr üzre zari kılu YZ s.25 / 237 “Dört yana dağılmasını istediler; o kabir üzerine oturmuş ağlar, sızlar.” +te- is+te-gil Etti beni gel Mısır’da istegil Yohsa oturgil yerinde inlegil YZ s.34 / 345 “Gel beni Mısır’da iste dedi, yoksa yerinde otur inle.” +de- in+de-di Kutayfer’i indedi eder ana Üstatlar der bir saray eyle bana YZ s.46 / 478 “Kutayferi çağırdı ona söyledi, üstatlar bana bir saray yap der.”

Page 117: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

109

Geçişsiz olan +da- / +de-; +ta- / +te- fiilleri +da- ķķķķırcıl+da-t-maķķķķ Sıtmalarda dişleri ķķķķırcıldatmaķķķķ eger evvelden ‘adeti degülse cünūna ya ölüme delildür MŞ s.24 / M16b-7,8 “Sıtmalarda dişleri gıcırdatmak eğer önceden adeti değilse ya deliliğe ya da ölüme işarettir.” +de- güvül+de-y-en Acı bādām ĥār u yābisdür yėli gevdeden sürer ve śovuķ mizācluya yarar yaġını güvüldeyen ķulaġa tamzursalar güvüldüsin giderür MŞ s.34 / M25b-12,13 “Acı badem sıcak ve kuru özelliğe sahiptir gövdeden yeli götürür ve soğuk mizaçlıya yarar yağını uğuldayan kulağa damlatsalar uğultusunu giderir.” +de- çiril+de-r-se Bellüdür ki bir pāre aġaca panbucaķ śaralar ol yaġa banduralar oda dutalar eger çirilderse MŞ s.192 / M174b-8,9 “Bellidir ki bir parça ağaca pamuk sarsınlar o yağa bandırsınlar ateşe tutsunlar eğer cırıl cırıl ses çıkarsa.” +de- gümür+de-n-ü Kimesne aña yanmadın hįç yanu Yüridi gümürdenü vü söylenü SN s.350 / 152 “Kimse ona hiçbir şikayette bulunmadan homurdanıp söylenerek yürüdü.” Tek heceli kelimelerden oluşan +da- / +de-; +ta- / +te- fiilleri +te- is+te-d-ür-di Śalup ilçiler istedürdi kişi Ki ol naķşa lāyıķ olaydı işi

SN s.234 / 42-607 “Elçiler salıp kişiler istetirdi, ki işi o nakşa layık olaydı.” +te- is+te-gil Śafā istegil ŧuŧma göñülde çirk Çalap birligine revā görme şirk

SN s.201/ 9-98 “Safa iste pas tutma gönülde, Allah’ın birliğine şirki reva görme.” +da- yal+da-n-ur Yataġında ķaplan söze aldanur İte etmek atıcaġaz yaldanur

SN s.210 / 18-230 “Kaplan yatağında söze aldanır, ite ekmek atıcağı zaman aldanır.”

Page 118: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

110

+da- al+da-n-ur Yataġında ķaplan söze aldanur İte etmek atıcaġaz yaldanur

SN s.210 / 18-230 “Kaplan yatağında söze aldanır, ite ekmek atıcağı zaman aldanır.” +de- ün+de-gil Kamu ħalķı ŧoġru yola ündegil Benem ŧoġru vü Tañgrı birdür digil SN s.202 / 10-116 “Bütün halkı doğru yola çağır; doğru benim ve Tanrı birdir söyle.” +te- is+te-y-icek Ħabįŝ ķavmdur, senüñ oturduġuñ bilicek ĥaķķuñı virelüm dirler. Şimdi isteyicek inkār iderler.

TİKT s.272 / 88b-13,14 “Habis kavimdir, senin oturduğunu bilecek hakkını verelim derler. Şimdi isteyecek olsa inkār ederler.” +te- is+te-me-di Belki benüm ecrüm Allāh Ta‘ālā üzerinedür. Çünki Nuĥ peyġambar bunlardan māl istemedi,

TİKT s.197 / 44a-19 “Belki benim ecrim Allah’u Ta‘ālā üzerinedir. Çünkü Nuh peygamber bunlardan mal istemedi.” +te- is+te-di-ler Cum‘a güni ol gündür kim Yehūd ve Naśārā ol güni istediler,

TİKT s.137 / 8b-20 “Cuma günü o gündür ki Yahudi ve Hristiyanlar o günü istediler.” +te- is+te-di-ler Uşbu işler kim bular işlediler Ol Resūl ħoşnūdlıġın istediler

GN s.55 / 194 “Bu işleri yapan bunlardır; onlar Peygamber’in rızasını ve memnun olmasını istediler.” +te- is+te-di-ler Muśtafā’dan mu‘cizāt istediler Her birisi bir dilek dilediler

GN s.65 / 238 “Mustafa’dan mucizeler göstermesini isteyip, her biri bir istekte bulundu.” +te- is+te-me-gil Dōstlaruñ yüzi śuyıçun iy Kerįm Bizi bizden istemegil iy Raĥįm GN s.405 / 1931 “Ey cömertler cömerdi, ey merhametlilerin merhametlisi! Sevdiklierinin yüzü suyu için, sen bizi bizden isteme.”

Page 119: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

111

+da- al+da-n-ma-ġıl Ādemi sen naķş u śūret śanmaġıl Degme śuret görüben aldanmaġıl GN s.671 / 3260 “Sen insanı suret ve nakış sanma; her gördüğün surete de aldanıp insan deme.” +de- ün+de-y-en ‘Işķdur anı durmadın hį ündeyen Dōsta doġru yol budur gel gel diyen GN s.995 / 4934 “Onu durmadan kendine çağıran aşk olduğu gibi, dosta doğru gelgel diye çağıran da aşktır.” +da- al+da-du-m Ķaldı benden aldadum mı śandı ol Dünyaya śarmaşdı vü aldandı ol GN s.1115 / 5567 “Benden ayrılmakla aldattım sandı fakat; dünyaya sarmaşıp, aldanan o oldu.” +de- ün+de-y-elim Nunı bunda ündeyelim soralım düşün Ol hot bize aydıverir görüşün YZ s.6 / 35 “Nunu bunda çağıralım düşünü soralım; ancak o görüşünü bize söyler.” +de- in+de-di-ler İndediler Yusuf’u getirdiler Çevresinde Yusuf’un oturdular YZ s.6 / 35 “Yusuf’u çağırdılar, getirdiler, Yusuf’un çevresinde oturdular.” +de- ün+de-y-ü Yakup eder hādimleri ündeyü Zelha’yı getirsin görem deyü YZ s.135 / 1442 “Yakup hadimleri çağırarak söyler, Zelihayı getirsin göreyim diye.” +te- is+te-di-ler İstediler dört yanadan dağılu Ol oturmuş kabr üzre zari kılu YZ s.25 / 237 “Dört yana dağılmasını istediler; o kabir üzerine oturmuş ağlar, sızlar.” +te- is+te-gil Etti beni gel Mısır’da istegil Yohsa oturgil yerinde inlegil YZ s.34 / 345 “Gel beni Mısır’da iste dedi, yoksa yerinde otur inle.”

Page 120: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

112

+de- in+de-di Kutayfer’i indedi eder ana Üstatlar der bir saray eyle bana YZ s.46 / 478 “Kutayferi çağırdı ona söyler, üstatlar bana bir saray yap derler.” Ses yansımalı kelimelerden oluşan +da- / +de-; +ta- / +te- fiilleri +da- ķķķķırcıl+da-t-maķķķķ Sıtmalarda dişleri ķķķķırcıldatmaķķķķ eger evvelden ‘adeti degülse cünūna ya ölüme delildür MŞ s.24 / M16b-7,8 “Sıtmalarda dişleri gıcırdatmak eğer önceden adeti değilse ya deliliğe ya da ölüme işarettir.” +de- güvül+de-y-en Acı bādām ĥār u yābisdür yėli gevdeden sürer ve śovuķ mizācluya yarar yaġını güvüldeyen ķulaġa tamzursalar güvüldüsin giderür MŞ s.34 / M25b-12,13 “Acı badem sıcak ve kuru özelliğe sahiptir gövdeden yeli götürür ve soğuk mizaçlıya yarar yağını uğuldayan kulağa damlatsalar uğultusunu giderir.” +de- çiril+de-r-se Bellüdür ki bir pāre aġaca panbucaķ śaralar ol yaġa banduralar oda dutalar eger çirilderse MŞ s.192 / M174b-8,9 “Bellidir ki bir parça ağaca pamuk sarsınlar o yağa bandırsınlar ateşe tutsunlar eğer cırıl cırıl ses çıkarsa.” +de- gümür+de-n-ü Kimesne aña yanmadın hįç yanu Yüridi gümürdenü vü söylenü SN s.350 / 152 “Kim ona hiçbir tarafı yanmadan, homurdanarak ve söylenerek yürüdü.” Bir emir veya isteği ifade eden +da- / +de-; +ta- / +te- fiilleri +de- ün+de-gil Kamu ħalķı ŧoġru yola ündegil Benem ŧoġru vü Tañgrı birdür digil SN s.202 / 10-116 “Bütün halkı doğru yola çağır; doğru benim ve Tanrı birdir söyle.” +te- is+te-gil Śafā istegil ŧuŧma göñülde çirk Çalap birligine revā görme şirk

SN s.201/ 9-98 “Safa iste pas tutma gönülde, Alllah’ın birliğine şirki reva görme.”

Page 121: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

113

+te- is+te-me-gil Dōstlaruñ yüzi śuyıçun iy Kerįm Bizi bizden istemegil iy Raĥįm GN s.405 / 1931 “Ey cömertler cömerdi, ey merhametlilerin merhametlisi! Sevdiklierinin yüzü suyu için, sen bizi bizden isteme.” +da- al+da-n-ma-ġıl Ādemi sen naķş u śūret śanmaġıl Degme śuret görüben aldanmaġıl GN s.671 / 3260 “Sen insanı suret ve nakış sanma; her gördüğün surete de aldanıp insan deme.” +de- ün+de-y-elim Nunı bunda ündeyelim soralım düşün Ol hot bize aydıverir görüşün YZ s.6 / 35 “Nunu bunda çağıralım düşünü soralım; ancak o görüşünü bize söyler.” +te- is+te-gil Etti beni gel Mısır’da istegil Yohsa oturgil yerinde inlegil YZ s.34 / 345 “Gel beni Mısır’da iste dedi, yoksa yerinde otur inle.”

2.1.10. +ı- / +i-; +u- / +ü-

Ek, ünlüden ibaret bir ek olduğu için daha çok ünsüzle biten isimlere gelerek

onlardan geçişli ve geçişsiz fiiller türetir. Eski Türkçede daha işlek bir ekti.

Korkmaz, örneklerden bazılarında ekin kökle kaynaşarak ayrışmaz bir duruma

geldiğini ifade ediyor. Ağrı- < ağır+ı-, bayı- “zenginleştirmek”, berki- (berki-t ile

krş.), çürü-, dalabı- “dalap olmak” vb.19

+A- ve +I- / +U- ekleri arasında yapıca bir ortaklık olup olmadığı konusunda

Banguoğlu ve Korkmaz, bu iki ek arasında belirli bir farkı tespit etmenin mümkün

olmadığından bunları agaç / ıgaç vb. ikili köklerde olduğu gibi a > ı biçiminde ünlü

değişimine bağlamanın da yerinde olmayacağı görüşündedirler. Biz de aynı görüşü

paylaşıyoruz. Gerçi Gabain, bu eki +A- / +ä- ekiyle aynı başlık altında ele almıştır.20

19 Korkmaz, a.g.e., s.114. 20 Gabain, a.g.e., s.48.

Page 122: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

114

Biz de bu ekleri ayrı başlıklar altında değerlendirmeyi daha uygun gördük.

Çünkü iki ek arasında şekil ve işlev farklılığı vardır. Dil+e- “dilemek, istemek”,

boş+a- “boşamak”, gevşe- “gevşemek, rahatlamak”, ağ(ı)r+ı-, berk+i-d-, saķ+ı-n- vb.

örnekler arasındaki farkı görebiliriz.

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi ek Eski Türkçede işlek bir ektir, herhangi bir

şekil değişikliği yoktur. Öli- “nemlemek, ıslanmak” < öl “nem, ıslaklık”, boşu-

“kurtarmak” < boş “boş, serbest”21, berk+i-n-, saķ+ı-n-22, biti- “yazmak” < *bit

“yazı fırçası” < Çin Pi < *piet “fırça”, tokı- “dövmek, savaşta mağlub etmek” < *tok

“yansıma”23 vb.

Orta Türkçe döneminde, Hacıeminoğlu, ekin Karahanlı sahasında işlek bir ek

olduğunu: but “but, dal” < but+ı- “budamak” (Div. IV), kan “kan” < kan+ı-

“kanamak”, öng “ön” < öngi- “öne geçmek” (ETG) vb. Harezm sahasında ise az

kullanılan bir ek olup, daha çok yabancı asıllı kelimelerden fiil türettiğini agaz

“başlama” agazı- < agaz-ı- “başlamak”, renc “zahmet, eziyet” renci- < renc-i-

“zahmet çekmek, incinmek” vb. söylüyor.24

Eski Anadolu Türkçesinde de fazla işlek olmayan eklerdendir. Elimizdeki

örnekler de çok sınırlıdır.

Ekin Fonksiyonları

Ek, genellikle geçişsiz fiiller üretir. Yapı ve mana yönünden incelediğimiz

fonksiyonları şunlardır:

Geçişsiz olan +ı- / +i-; +u- / +ü- fiilleri +ü- ög+ü-r-e-t-me-gil Ķaķıyup yavu ķılmaġıl bilüñi Yalan söze ögretmegil dilüñi SN s.213 / 20-275 “Sinirlenip bilgini kaybetme, dilini yalan söze öğretme.” +ü- ög+ü-r-e-n-miş Bu ĥikāyet dilde söylenmiş degül

21 Gabain, a.g.e., s.48. 22 Muzaffer Akkuş, Kitab-ı Gunya, TDK Yayınları, Ankara 1995, s.592. 23 Tekin, a.g.e., s.88. 24 Hacıeminoğlu, a.g.e., s.196-199.

Page 123: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

115

Kimsene kimseden ögrenmiş degül GN s.997 / 4937 “Bu hikaye, şimdiye kadar söylenmediği gibi, onu kimse kimseden de öğrenmemiştir.” +ı- śśśśaķķķķ+ı-n-maz-ıdı Kefil Benį İsrā’įlden bir gişi idi, hįç bir günāhdan śśśśaķķķķınmaz-ıdı. TİKT s.273 / 89a-7,8 “Kefil Beni İsrail’den bir kişi idi, hiçbir günah işlemekten kaçınmazdı.” +ı- saķķķķ+ı-n-uñ “Ħatunlardan śśśśaķķķķınuñ kim Benį İsrā’įl ehlinüñ fitnesi ‘avratlardan oldı.” TİKT s.128 / 4b-9 “Hatunlardan sakının ki Beni İsrail ehlinin fitnesi kadınlardan oldu.” +i- berk+i-d-ü Üşbu düzgün düzdüler yolca gidü And içtiler kamu kavlin berkidü YZ s.8 / 60 “İşte düzgün bir şekilde yol boyunca giderler; hepsi sözlerini sağlamlaştırmak için ant içtiler.” +ı- yalab+ı-r Götürdüm anı Medįne’ye getürdüm, gördüm mescid içi ŧolu adam olmış, ķapuda bir sancaķ yalabır, Bilāl ķılıc ķuşanmış Peyġāmbar’uñ ileyinde durur. TİKT s.212 / 53a-17,18 “Götürdüm onu Medine’ye getirdim, gördüm mescidin içi insan dolmuş, kapıda bir sancak parıldar, Bilal kılıç kuşanmış Peygamberin huzurundadır.” +ı- aġ(ı)r+ı-maķķķķ źātü’l-cenbdedür ‘alāmeti gevde ķaŧı ķızmaķ ve nefes ķaŧı ŧar olmaķ ve sanca sanca aġrımaķķķķ nabż ķaŧı ve ķaruşuķ olmaķ MŞ s.91 / M80a-3,4 “Satlıcanın belirtisi gövde çok kızarır, nefes çok daralır ve sançarak ağrıması nabzın katı ve karışık olmasıdır. +ı- aġ(ı)r+ı-d-ur Ķōz ĥār u yābisdür baş aġrıdur MŞ s.33 / M25a-13,14 “Ceviz sıcak ve kuru özelliğe sahiptir baş ağrıtır.” +i- berk+i-n-miş Ĥulķ u İmān u ķanā‘at ķamusı ‘Aķla berkinmiş bularuñ nāmusı GN s.217 / 980 “İyi ahlak, iman, kanaatın hepsi, sıkı sıkıya aklın kanununa bağlanmışlar.” +i- berk+i-n-miş Aślı berkinmiş-durur rūĥāniye Fer‘i ŧaġılmış-durur cismāniye GN s.165 / 730 “İnsanın aslı ruhaniye sıkı sıkıya bağlanmış; tali kısımlar ise cismaniye dağılmıştır.”

Page 124: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

116

+i- berk+i-t-me-di Görmeyince kimse cān terk itmedi Dōst-ıla ‘ahd ü vefa berkitmedi GN s.77 / 294 “Kimse görmeden can vermedi, dost ile de ahd ve vefayı sağlamlaştırmadı. Bu sadece İbrahim peygambere nasip oldu.” Vasıflandırma sıfatlarına gelen +ı- / +i-; +u- / +ü- fiilleri +ı- saķķķķ+ı-n-uñ “Ħatunlardan śśśśaķķķķınuñ kim Benį İsrā’įl ehlinüñ fitnesi ‘avratlardan oldı.” TİKT s.128 / 4b-9 “Hatunlardan sakının ki Beni İsrail ehlinin fitnesi kadınlardan oldu.” +i- berk+i-n-miş Aślı berkinmiş-durur rūĥāniye Fer‘i ŧaġılmış-durur cismāniye GN s.165 / 730 “İnsanın aslı ruhaniye sıkı sıkıya bağlanmış; tali kısımlar ise cismaniye dağılmıştır.” +i- berk+i-t-me-di Görmeyince kimse cān terk itmedi Dōst-ıla ‘ahd ü vefa berkitmedi GN s.77 / 294 “Kimse görmeden can vermedi, dost ile de ahd ve vefayı sağlamlaştırmadı. Bu sadece İbrahim peygambere nasip oldu.” +ı- yalab+ı-r Götürdüm anı Medįne’ye getürdüm, gördüm mescid içi ŧolu adam olmış, ķapuda bir sancaķ yalabır, Bilāl ķılıc ķuşanmış Peyġāmbar’uñ ileyinde durur. TİKT s.212 / 53a-17,18 “Götürdüm onu Medine’ye getirdim, gördüm mescidin içi insan dolmuş, kapıda bir sancak parıldar, Bilal kılıç kuşanmış Peygamberin huzurundadır.” +ı- aġ(ı)r+ı-maķķķķ źātü’l-cenbdedür ‘alāmeti gevde ķaŧı ķızmaķ ve nefes ķaŧı ŧar olmaķ ve sanca sanca aġrımaķķķķ nabż ķaŧı ve ķaruşuķ olmaķ MŞ s.91 / M80a-3,4 “Satlıcanın belirtisi gövde çok kızarır, nefes çok daralır ve sançarak ağrıması nabzın katı ve karışık olmasıdır.” Yalın olarak kullanılışını kaybetmiş ve ekle kaynaşmış (veya çatı ekleriyle birleşmiş durumda) olan +ı- / +i-; +u- / +ü- fiilleri +ü- ög+ü-r-e-t-me-gil Ķaķıyup yavu ķılmaġıl bilüñi Yalan söze ögretmegil dilüñi SN s.213 / 20-275 “Sinirlenip bilgini kaybetme, dilini yalan söze öğretme.”

Page 125: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

117

+ü- ög+ü-r-e-n-miş Bu ĥikāyet dilde söylenmiş degül Kimsene kimseden ögrenmiş degül GN s.997 / 4937 “Bu hikaye, şimdiye kadar söylenmediği gibi, onu kimse kimseden de öğrenmemiştir.” +ı- śśśśaķķķķ+ı-n-maz-ıdı Kefil Benį İsrā’įlden bir gişi idi, hįç bir günāhdan śśśśaķķķķınmaz-ıdı. TİKT s.273 / 89a-7,8 “Kefil Beni İsrail’den bir kişi idi, hiçbir günah işlemekten kaçınmazdı.” +ı- saķķķķ+ı-n-uñ “Ħatunlardan śśśśaķķķķınuñ kim Benį İsrā’įl ehlinüñ fitnesi ‘avratlardan oldı.” TİKT s.128 / 4b-9 “Hatunlardan sakının ki Beni İsrail ehlinin fitnesi kadınlardan oldu.”

2.1.11. +al-

Bu ek de +an- ve +at- ekleri gibi isimden fiil yapma +A- ekiyle edilgenlik

bildiren -l- çatı ekinin kaynaşmasıyla oluşmuş bir ektir. Genellikle sıfatlara gelerek

onlardan geçişsiz fiiller yapar. Ayrıca hem edilgenlik hem de dönüşlülük fiilleri

yapar. Azalmak, çoğalmak, düzelmek, gencelmek, yönelmek, dincelmek, bolalmak,

daralmak vb.25

Hacıeminoğlu, Ek ünlü ile biten sıfatlara geldiğinde ünlü çarpışması

dolayısıyla +A- öğesinin eriyip köke yalnız +l- ekinin eklendiğini söylüyor. Bu eki

+a-, +e- eki altında +A- ekinin -l- ile genişlemiş şekli olarak düşündüğünden farklı

ve yeni bir ek olarak düşünmediğini belirtmiş.26 Ergin, ekin genellikle sıfatlardan fiil

yaptığını ve bu fiillerin yalnızca olma ifade ettiğini söylüyor.27

Banguoğlu, el eki başlıca sıfatlara gelerek onlarla vasıflanma anlamında bir

sıra geçişsiz fiiller meydana getirdiğini ve aslında bu birleşiğin, e- fiillerinden

edilgen fiiller anlatımını taşıdığını azalmak, çoğalmak, sağalmak, kovalmak vb.

25 Korkmaz, a.g.e., s.112. 26 Hacıeminoğlu, a.g.e., s.183. 27 Ergin, a.g.e., s.181.

Page 126: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

118

ayrıca bugün sesliyle biten fiil tabanlarının edilen çatılarını da -in- ekiyle yapıldığını

(denenmek, başlanmak vb.) belirtiyor.28

Eski Türkçedeki kaynaklara baktığımızda bu ekle ilgili bir iki örnek

verildiğini görüyoruz. Gemalmaz, bu ekin Eski Türkçede çok kullanılmadığını

söylüyor, eki de +l- eki altında ele almıştır.29 Ong “sağ, doğru” ongal- “düzeltmek”

vb. Eski Türkçe döneminde kullanışlı bir ek olmadığını görüyoruz.

Orta Türkçe döneminde de Hacıeminoğlu, bu eki +A- eki altında ele almış ve

ekin +A- ekiyle -l-, -n-, -ş-, -t- eklerinin birleşmesiyle oluşmuş bir ek olduğunu

söylüyor.30 Yani ek, Eski Türkçe ve Orta Türkçe dönemlerinde +A- ekinin (kullanışlı

bir ek olduğundan) altında ele alınıp, onun türemesi olduğu için ayrı bir ek olarak ele

alınmamıştır: yokal- < yok-a-l- “tükenmek”, bargal- < brıg-a-l- “gitmek üzre olmak”,

kelgel- < kel-i-g-e-l- “gelmek üzre olmak” vb. Ek, bu dönemde daha işlek olmaya

başlamıştır.

Ekin Fonksiyonları Geçişsiz dönüşlü olan +al- fiilleri +al- ŧŧŧŧar+al-ur Baĥr-ı Azraķ daħı dirler, Türkį dilince buña Ķara deñiz daħı dirler ve Ķırım deñizi daħı dirler, bu deñiz ŧŧŧŧaralur Ķośŧanŧaniyyen’ün cenübinde Rūm deñizine dökülür; TİKT s.146 / 14b-3,4 “Bahr-ı Azrak da derler, Türk dilinde buna Kara deniz de derler ve Kırım denizi de derler, bu deniz daralır Kostantiniyye’nin güneyinde Rum denizine dökülür.” +al- saġ+al-ur Saġalur cān dürlü rencden arınur Ķanda baķsa gözine dōst görinür GN s.623 / 3015 “Can sağlığa kavuşur, bütün dertlerden kurtulur; o zaman nereye bakarsa baksın karşısında sevgili görünür.” +al- çoġ+al-ur Yıl dört faśıldur evvelki faśıl ki bahārdur ŧabį‘atı ĥārı raŧbdur i‘tidāl iledür anda ķan çoġalur MŞ s.9 / M2a-12,13

28 Banguoğlu, a.g.e., s.206. 29 Gemalmaz, a.g.e., s.34. 30 Hacıeminoğlu, a.g.e., s.182.

Page 127: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

119

“Yıl dört bölümdür ilk bölüm bahardır ki tabiatı sıcak ve nemlidir ılımlı olmasından dolayı bu mevsimde kan çoğalır.” +al- çoġ+al-ur Aħlāŧ ĥarekete gelür çıbanlar ve şişler ve boġaz aġrısı çoķ olur ikinci faśl ki yaydur tabį‘atı ĥārı yābisdür anda śafrā çoġalur MŞ s.9 / M2a-13,14 “Karışım hareket eder çıbanlar, şişler ve boğaz ağrısı çok olur ikinci fasıl ki yazdır tabiatı sıcak ve kuru özelliğe sahiptir bu mevsimde safra çoğalır.” Sıfatlara gelen +al- fiilleri +al- ŧŧŧŧar+al-ur Baĥr-ı Azraķ daħı dirler, Türkį dilince buña Ķara deñiz daħı dirler ve Ķırım deñizi daħı dirler, bu deñiz ŧŧŧŧaralur Ķośŧanŧaniyyen’ün cenübinde Rūm deñizine dökülür; TİKT s.146 / 14b-3,4 “Bahr-ı Azrak da derler, Türk dilinde buna Kara deniz de derler ve Kırım denizi de derler, bu deniz daralır Kostantiniyye’nin güneyinde Rum denizine dökülür.” +al- saġ+al-ur Saġalur cān dürlü rencden arınur Ķanda baķsa gözine dōst görinür GN s.623 / 3015 “Can sağlığa kavuşur, bütün dertlerden kurtulur; o zaman nereye bakarsa baksın karşısında sevgili görünür.” +al- çoġ+al-ur Yıl dört faśıldur evvelki faśıl ki bahārdur ŧabį‘atı ĥārı raŧbdur i‘tidāl iledür anda ķan çoġalur MŞ s.9 / M2a-12,13 “Yıl dört bölümdür ilk bölüm bahardır ki tabiatı sıcak ve nemlidir ılımlı olmasından dolayı bu mevsimde kan çoğalır.” +al- çoġ+al-ur Aħlāŧ ĥarekete gelür çıbanlar ve şişler ve boġaz aġrısı çoķ olur ikinci faśl ki yaydur tabį‘atı ĥārı yābisdür anda śafrā çoġalur MŞ s.9 / M2a-13,14 “Karışım hareket eder çıbanlar, şişler ve boğaz ağrısı çok olur ikinci fasıl ki yazdır tabiatı sıcak ve kuru özelliğe sahiptir bu mevsimde safra çoğalır.”

2.1.12. +n-

Bu ek de işlek bir ek değildir. Birkaç kelimede görülür. Genellikle isimlerden

meçhul dönüşlü fiiller yapar.

“Bu fiil tabanlarının bazıları +˚-n-’den yani +a- ekinin dönüşlülük şeklinden

meydana gelmiş olabileceğini” söylüyor Gabain: kirtün- “doğru olmak” kirtü “doğru,

Page 128: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

120

gerçek”, uzan- “mahir olmak” uz “mahir, uz”, saķın- “düşünmek” saķ “dikkatli,

uyanık”.31

Orta Türkçe ve Eski Anadolu Türkçesi devresinde ekle ilgili yapılan

çalışmalarda eke rastlamadık. Bizim araştırmalarımızda da yukarıda bahsettiğimiz

gibi ek yalnızca birkaç kelimede görülür.

Ekin Fonksiyonları

Ek işlek olmadığı ve yalnızca birkaç kelimede görüldüğü için fonksiyon bakımından

da sınırlıdır.

Meçhul dönüşlü olan +n- fiilleri +n- öykü+n-meg-e Bir ķavma öykünmege kim Allāh Ta‘ālā onlara dürlü dürlü ‘uķūbatlar eyledi. TİKT s.247 / 73b-1 “Bir kavime özenmesinler ki Allah’u Ta‘ālā onlara türlü türlü cezalar cverdi.” +n- yavu+n-an Yüriyen sürinen yügüren uçan Görinen yavınan çapınan ķaçan SN s.197 / 5-29 “Yürüyen, sürünen, koşan, uçan; görünen, saklanan, hızla koşan, kaçan.” +n- yöre+n-ür Sen ivmeyi gör śoñ ucı göresin Ki ķaç kez yörenür ŧamuñ yöresin SN s.292 / 97-1463 “Sen hızlı koşuver, son ucunu göresin ki, damın etrafını kaç kez dolanır.” +n- yük+ü-n-di Ayaġı çü ŧoldurdı ol māl-a-mal Süheyl’e yükündü vü didi ki al SN s.315 / 118-1792 “O ayağını dopdolu doldurdu, Süheyl’e diz çöküp al dedi.” +n- yöre+n-ür Süheyl’i saçı aldı ara yire Yörenür bigi merkezi dāyire SN s.306 / 110-1659 “Süheyl’i saçarak ara yere aldı; dairenin merkezi gibi dolaşır.”

31 Gabain, a.g.e., s.49.

Page 129: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

121

+n- yöre+n-di-ler Yörendiler üç dün ü gün yıl gibi Deñiz yüzine aħdılar sil gibi SN s.454 / 253-3814 “Gece gündüz yel gibi dolandılar; sel gibi deniz yüzüne aktılar.” +n- bert+i-n-e İsfidāc Rūfes-i ĥekim eydür ol śovuķdur ķurudur endāmlaruŋ başına bertine MŞ s.159 / M143b-15; M144a-1 “Rufes-i hekim iyidir o soğuktur kurudur organların başına burkulur.” Bir hareketi ifade eden +n- fiilleri +n- öykü+n-meg-e Bir ķavma öykünmege kim Allāh Ta‘ālā onlara dürlü dürlü ‘uķūbatlar eyledi. TİKT s.247 / 73b-1 “Bir kavmi taklit etmesinler ki Allah’u Ta‘ālā onlara türlü türlü cezalar verdi.” +n- yavu+n-an Yüriyen sürinen yügüren uçan Görinen yavınan çapınan ķaçan SN s.197 / 5-29 “Yürüyen, sürünen, koşan, uçan; görünen, saklanan, hızla koşan, kaçan.” +n- yöre+n-ür Sen ivmeyi gör śoñ ucı göresin Ki ķaç kez yörenür ŧamuñ yöresin SN s.292 / 97-1463 “Sen hızlı koşuver, son ucunu göresin ki, damın etrafını kaç kez dolanır.” +n- yük+ü-n-di Ayaġı çü ŧoldurdı ol māl-a-mal Süheyl’e yükündü vü didi ki al SN s.315 / 118-1792 “O ayağını dopdolu doldurdu, Süheyl’e diz çöküp al dedi.” +n- yöre+n-ür Süheyl’i saçı aldı ara yire Yörenür bigi merkezi dāyire SN s.306 / 110-1659 “Süheyl’i saçarak ara yere aldı; dairenin merkezi gibi dolaşır.” +n- yöre+n-di-ler Yörendiler üç dün ü gün yıl gibi Deñiz yüzine aħdılar sil gibi SN s.454 / 253-3814 “Gece gündüz yel gibi dolandılar; sel gibi deniz yüzüne aktılar.”

Page 130: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

122

2.1.13. +an- / +en-

Bu ek de isimden fiil yapma eki +A- ile dönüşlü çatı -n- ekinin birleşmesiyle

oluşmuş bir birleşik ektir. İsimlere ve sıfatlara gelerek onlardan “donanma ve

vasıflanma”32 manalarında geçişli ve geçişsiz fiiller yapar. Daha çok bünyesindeki -

n- dönüşlü çatı ekinden dolayı dönüşlü fiiller yapar. Bu ekin +A-’lı fiil şekilleri de

tarlıga-, ula- vb. kullanıştan düşmüş olduğu için yalnız birleşik ekli şekilleri

kalmıştır.33 +A-’lı fiillerin dönüşlü biçimi olan -n-, boşa-n-, dile-n-, harca-n- vb. gibi

dönüşlü çatıları karıştırmamak gerekir.

Banguoğlu bu ekin çok eski üremeler olduğunu fakat ekin geçtiği (gücen-,

utan-, özen-, inan-, beğen-, üşen- vb.) kelimelerdeki köklerin belgelenmesinin güç

olduğunu söylüyor.34

Ekin Fonksiyonları

Bu ek de örnek yönünden sınırlı olduğundan fonksiyon bakımından da sınırlıdır.

Geçişsiz dönüşlü olan +an- / +en- fiilleri +an- ŧŧŧŧar+lıġ+an-up Ve yavuz ‘alāmetlerüŋ ‘aksidür śayru dem-bedem ŧŧŧŧarlıġanup sıçraraķ yavuzdur MŞ s.24 / M16a-13 “Ve kötü alametlerin aksidir hasta zaman zaman darlanıp sıçrayarak kötüdür.” +en- yön+en-me-gil Anı ķoyup ayruġa yönenmegil Ādem oġlına sen daħı inanmaġıl SN s.209 / 17-214 “Onu bırakıp ayrılığa yönelme, insanoğluna sen de inanma.” +an- ŧŧŧŧar+lıġ+an-ur Buķrāŧ ķırķından śoŋra olan buĥrāna į‘tibār eylemez ve şol kişiye ki buĥrān gelecekdür ŧŧŧŧarlıġanur çabalar MŞ s.24 / M16a-4,5 “Bukrat kırkından sonra olan buhrana itibar etmez ve şu kişiye ki buhran gelecektir darlanır çapalar.”

32 Banguoğlu, a.g.e., s.207. 33 Korkmaz, a.g.e., s.113. 34 Banguoğlu, a.g.e., s.207.

Page 131: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

123

+an- ut+an-mak-dan Hem şükürden hem utanmakdan ķızar Ne günāhı var-ısa derler sızar GN s.623 / 3014 “Hem şükürden hem utancından kızarıp, ne kadar günahı varsa ter olarak sızıp akar.” Sıfatlara gelen +an- / +en- fiilleri +an- ŧŧŧŧar+lıġ+an-up Ve yavuz ‘alāmetlerüŋ ‘aksidür śayru dem-bedem ŧŧŧŧarlıġanup sıçraraķ yavuzdur MŞ s.24 / M16a-13 “Ve kötü alametlerin aksidir hasta zaman zaman darlanıp sıçrayarak kötüdür.” +en- yön+en-me-gil Anı ķoyup ayruġa yönenmegil Ādem oġlına sen daħı inanmaġıl SN s.209 / 17-214 “Onu bırakıp ayrılığa yönelme, insanoğluna sen de inanma.” +an- ŧŧŧŧar+lıġ+an-ur Buķrāŧ ķırķından śoŋra olan buĥrāna į‘tibār eylemez ve şol kişiye ki buĥrān gelecekdür ŧŧŧŧarlıġanur çabalar MŞ s.24 / M16a-4,5 “Bukrat kırkından sonra olan buhrana itibar etmez ve şu kişiye ki buhran gelecektir darlanır çapalar.” Yalın olarak kullanılışını kaybetmiş ve ekle kaynaşmış durumda olan +an- / +en- fiilleri +an- ut+an-mak-dan Hem şükürden hem utanmakdan ķızar Ne günāhı var-ısa derler sızar GN s.623 / 3014 “Hem şükürden hem utancından kızarıp, ne kadar günahı varsa ter olarak sızıp akar.”

2.1.14. +irge-

Eskiden beri pek işlek olmayan bu ek, az sayıda örnek vermiştir. Bir tür

benzerlik “gibi saymak, gibi davranmak, öyle saymak” anlamı taşıyan fiiller türetir.

Ek, Eski Türkçede +ırka- / +irkä- / +urka- şeklinde idi. Bu dönemde de işlek

bir ek değildi: alpırka- “yiğitlenmek, kendisine yiğit süsü vermek” alp “yiğit,

Page 132: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

124

kahraman”, tañırkamak35, kıv “hasislik” kıv+ırka-k+la-n-mak “hasislik etmek”, tsuy

“çin ts’u: iyi, iyilik”, tsuy+urka- “merhamet etmek” vb. Harezm sahasında -ırka-/-

irke- şeklinde olup örnekleri sınırlıdır: tang “hayret” tangırka- < tangırka- “hayrete

düşmek” vb.36 Eski Anadolu Türkçesinde ise +Irga- / +Urga- şeklinde olup bugünkü

gibidir.

Ekin Fonksiyonları

Ek, yalnızca bir kelimede görülür. Örnek yönünden sınırlı olduğu için fonksiyon

bakımından da sınırlıdır.

Geçişli olan +irge- fiilleri +irge- es+irge-di Esirgedi Taŋrı ol eyü ķulın Ki düşüñde uġratdı saña yolın SN s.253 / 61-888 “Tanrı o iyi kulunu bağışladı ki düşünde yolunu sana uğrattı.” +irge- es+irge-mez-em Yiyevüz içevüz bayıķ dün ü gün Esirgemezem kimseden il ü gün SN s.387 / 188-2833 “Bizim gece gündüz yiyip içmemiz ortadadır bildik tanıdık olsun kimseden çekinmeyiz.” +irge- es+irge-di Esirgedi vü oldı ayın bayın Anuñ içün aġladı uġurlayın SN s.522 / 320-4824 “Esirgedi ve şaşırıp kaldı; onun için gizlice ağladı.” +irge- es+irge-di Bunı didi vü aġladı zār zār Şu deñlü ki esirgedi şehriyār SN s.510 / 309-4648 “Bunu dedi ve inleyerek ağladı, şu kadar ki padişah acıdı.” +irge- es+irge-y-ici “Ben anları götürem, anlara ş’ol esirgeyici gibi olam” didi. TİKT s.144 / 13b-4 “Ben onları götüreyim, onlara şu esirgeyen gibi olayım dedi.”

35 A.e., s.213. 36 Hacıeminoğlu, a.g.e., s.199.

Page 133: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

125

+irge- es+irge-y-e Bolayk ‘ahımı göre esirgeye Özü göyne bana bir gez söyleye YZ s.83 / 879 “Ola ki ahımı görüp acır, özü yanar bana bir defa söyleyerek.” +irge- es+irge-y-e Dün ü gündüz ah ederdi ağlayu Yusuf eşite esirgeye deyü YZ s.82 / 872 “Gece gündüz ağlayarak ah ederdi; Yusuf işitip acır diye.” Cümlede kullanılışlarına göre bir isteği belirten +irga- fiilleri +irge- es+irge-y-e Bolayk ‘ahımı göre esirgeye Özü göyne bana bir gez söyleye YZ s.83 / 879 “Ola ki ahımı görüp acır, bana bir defa söylese özü yanar.” +irge- es+irge-y-e Dün ü gündüz ah ederdi ağlayu Yusuf eşite esirgeye deyü YZ s.82 / 872 “Gece gündüz ağlayarak ah ederdi; Yusuf işitip acır diye.”

2.1.15. +sa-

Eklendiği kelimeye arzu etmek, saymak (addetmek, kabul etmek) manalarını

kazandırır.37 +sa- eki eklendiği ismin ve genellikle sıfatlardan “gibi görmek, gibi

saymak” anlamında fiiller yapar. Çiğse- “soğumak, soğur gibi olmak”, çirkinse-

“çirkin bulmak”, çoksa- “çok bulmak, çok gibi bulmak”.38 Bu ekin benzeri olan +si-

ekiyle karıştırılmamasını, +si- ekinin benzerliği ifade ettiğini (suwsamak: susamak,

suwsımak: sulanmak, su tadı almak vb.) söylüyor.

Eski Türkçeden beri kullanılan bu ek, günümüze doğru daha işlek olmaya

başlamıştır. Ekin bünyesinde Eski Türkçeden beri bir değişiklik görülmez.

37 Korkmaz, a.g.e., s.122. 38 Banguoğlu, a.g.e., s.222.

Page 134: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

126

Ekin Fonksiyonları

Örneklerimiz az sayıda olduğundan fonksiyonları da sınırlıdır.

Geçişsiz olan +sa- fiilleri +sa- śśśśu+śśśśa-dı-dı Ol ümįźi virmesedi cānuma Ecel bellü śśśśuśśśśadıdı ķanuma SN s.237 / 46-661 “Tanrı canıma ümit vermeseydi ecelin kanıma susaması apaçık ortaya çıkardı.” +sa- śśśśu+śśśśa-lar Ķaçan yay günleri gelse, Allāh Ta‘ālā anlara buludı gölge iderdi. Ķaçan śśśśuśśśśalar, Allāh emri-y-ile... TİKT s.299 / 103b-6 “Ne zaman ki yaz günleri gelse, Allah’u Ta‘ālā buludu onlara gölge yapardı. Ne zaman susasalar, Allah emriyle…” +sa- su+sa-dı-m Düzah içre biri eder susadım Ağu dahi olsa hem içe idim YZ s.74 / 781 “Cehennem içinde biri susadım zehir de olsa içeyim diye söyler.” +sa- śśśśu+śśśśa-maķķķķ Ve śafra ġalebesi ‘alāmeti aġzı acı olmaķ ve çoķ śśśśuśśśśamaķķķķ ve uyķu gelmemek ve... MŞ s.10 / M2b-10,11 “Ve safranın çokluğunun işareti ağzın acı olması, çok susamak ve uykusu gelmemesi ve…” +sa- śśśśu+śśśśa-d-ur Ve bilgil ki yaz güninde ķatı ıssı havā beŋzi śarardur ve rūhları geŋşeldür ve ķuvveti ża‘if eyler ve śśśśuśśśśadur MŞ s.10 / M2b-4,5 “Ve bil ki yaz gününde çok sıcak hava benzi sarartır ve ruhları genişletir ve kuvveti zayıflatır ve susatır.” Bir ihtiyacı bir isteği ifade eden +sa- fiilleri +sa- śśśśu+śśśśa-dı-dı Ol ümįźi virmesedi cānuma Ecel bellü śśśśuśśśśadıdı ķanuma SN s.237 / 46-661 “Tanrı canıma ümit vermeseydi ecelin kanıma susaması apaçık ortaya çıkardı.” +sa- śśśśu+śśśśa-lar Ķaçan yay günleri gelse, Allāh Ta‘ālā anlara buludı gölge iderdi. Ķaçan śśśśuśśśśalar, Allāh emri-y-ile... TİKT s.299 / 103b-6

Page 135: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

127

“Ne zaman ki yaz günleri gelse, Allah’u Ta‘ālā buludu onlara gölge yapardı. Ne zaman susasalar, Allah emriyle…” +sa- su+sa-dı-m Düzah içre biri eder susadım Ağu dahi olsa hem içe idim YZ s.74 / 781 “Cehennem içinde biri susadım zehir de olsa içeyim diye söyler.” +sa- śśśśu+śśśśa-maķķķķ Ve śafra ġalebesi ‘alāmeti aġzı acı olmaķ ve çoķ śśśśuśśśśamaķķķķ ve uyķu gelmemek ve... MŞ s.10 / M2b-10,11 “Ve safranın çokluğunun işareti ağzın acı olması ve çok susamak ve uykusu gelmemesi ve…” +sa- śśśśu+śśśśa-d-ur Ve bilgil ki yaz güninde ķatı ıssı havā beŋzi śarardur ve rūhları geŋşeldür ve ķuvveti ża‘if eyler ve śśśśuśśśśadur MŞ s.10 / M2b-4,5 “Ve bil ki yaz gününde çok sıcak hava benzi sarartır ve ruhları genişletir ve kuvveti zayıflatır ve susatır.”

2.1.16. +ra- / +re-

Eski Türkçede de fazla işlek olmayan sayılı birkaç örnek vermiş bir ektir.

Gerek bu dönemde olsun gerekse Eski Türkçe ve Orta Türkçe dönemlerinde olsun

daha çok yansımalı seslerden fiiller türetmiştir. Bizim çalışmamızda da tatmin edici

örnekler bulamadık. Yalnızca bir örneğe rastladık.

Ek, Eski Türkçede ve Orta Türkçede de aynı şekildedir. Bünyesinde bir

değişiklik görülmez. Añramak “arslan”, ıñramak “inlemek” (köpek), titremek,

gevremek, gümremek “homurdanmak”, gökremek,39 käkräş- “tahkir etmek,

kızdırmak” käk “kin” ve -ş- kuvvetlendirme eki40 burka- < buk-ra- “hayvan

sıçramak”, çılra- < çıl-ra- “gıcırdamak”, ingre- < ing-re- “inlemek” vb.41

Ekin Fonksiyonları

Bu ekin de elimizde yalnızca bir örneği olduğu için fonksiyonları da sınırlıdır.

39 Gabain, a.g.e., s.50. 40 Hacıeminoğlu, a.g.e., s.193. 41 Ergin, a.g.e., s.40-42.

Page 136: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

128

Geçişsiz olan +ra- / +re- fiilleri +ra- çın+ra-r Yusuf yine ol sağı bir gez kakar Ol sağ çınrar yine bir ün çıkar YZ s.122 / 1304 “Yusuf yine o tası bir defa itince o tas çınlar ve yine bir ses çıkarır.” +ra- çın+ra-dı Kaktı ol sağı Yusuf anda yine Çınradı sağ eşit Yusuf sözüne YZ s.122 / 1309 “Yusuf o zaman yeniden tası itti, itince tas ses çıkardı; bu durumda Yusuf’un ne söylediğini işit.” Ses yansımalı fiillerden oluşan +ra- / +re- filleri +ra- çın+ra-r Yusuf yine ol sağı bir gez kakar Ol sağ çınrar yine bir ün çıkar YZ s.122 / 1304 “Yusuf yine o tası bir defa itince o tas çınlar ve yine bir ses çıkarır.” +ra- çın+ra-dı Kaktı ol sağı Yusuf anda yine Çınradı sağ eşit Yusuf sözüne YZ s.122 / 1309 “Yusuf o zaman yeniden tası itti, itince tas ses çıkardı; bu durumda Yusuf’un ne söylediğini işit.”

2.1.17. +at- / +et-

Bu ek de isimden fiil yapan (+A-) eki ile fiilden fiil yapan (-t-) ettirgen ekinin

birleşmesiyle oluşmuş bir birleşik ektir. Genellikle geçişli-dönüşlü fiiller türetir.42

Ek, Eski Türkçe ve Orta Türkçedeki +ad- / +ed- ekinin +at- şeklidir. Eski Türkçede

ķutad- “mutlu olmak, mesut olmak”, ulġad- “büyümek, yetişmek” < uluġ “ulu,

büyük”, muŋad- “bunalmak” < muŋ “bun, sıkıntı” vb.43 Orta Türkçede bilged- <

42 Necmettin Hacıeminoğlu, Karahanlı Türkçesi Grameri, TDK Yayınları, Ankara 1996, s.149. 43 Gabain, a.g.e., s.48.

Page 137: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

129

bilig-ed- “akıllanmak, hikmet sahibi olmak”, köped- köp-ed- “çoğalmak”, kutad- <

kut-ad- “kutlu olmak, saadetli olmak” vb.44 örnekleri verebiliriz.

Ekin Fonksiyonları

Bu ekin de bir iki tane örneği olduğu için fonksiyonları sınırlıdır.

Dönüşlü geçişli olan +at- / +et- fiilleri +et- düz+et-di “Ya‘nį Allāhu Ta‘ālā ş’oldur kim sizüñ-çün yirde olan nesnelerüñ cemį‘isin yaratdı, andan soñra göge müstevi oldı; pes yedi ķat düzetdi.” TİKT s.137 / 9a-1,2 “Yani Allah’u Ta‘ālā şudur ki sizin için yerde olan nesnelerin hepsini yarattı, ondan sonra göğe doğru; bundan dolayı yedi kat yarattı.” +et- düz+et-di Aña diñüz ki özüñ mi düzetdi bu yiri dolandı şöyle ki mıħsuz bu ŧaġ u śaĥrā TİKT s.156 / 20a-13 “Ona söyleyin ki bu yeri kendin mi meydana getirdin, dolandı şöyle ki mıhsız bu dağı ve çölü…” +et- düz+et-di Ĥikāyet başından hemįn biñ beyit Düzetdi didi ķalanın sen eyit SN s.218 / 25-351 “Hikaye başından hemen bin beyit söyledi; dedi gerisini sen söyle.” +et- düz+et-di Yiri vü gögi güneşi vü ayı Düzetdi biri birisinden eyi SN s.197 / 5-31 “Yeri ve ğöğü göneşi ve ayı birbirinden iyi yapmış.” +et- gö-z+et-me-y-e Kerim ol ola kim ölürse acın Gözetmeye nā-kesden etmek ucın SN s.209 / 17-223 “Açlıktan ölecek olan o kimse cimriden bir şey beklemiyorsa işte o cömerttir.” +et- gö-z+et Bu meseldür bize ma‘nį gösterür Bir gözet bu ma‘niyi ķanda varur GN s.103 / 418 “Bu bize hikmet ve ibret gösteren bir örnektir; sonu nereye varacak buna iyi bak.”

44 Hacıeminoğlu, a.g.e., s.150.

Page 138: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

130

2.1.18. +gır- / +gir-

Fazla işlek olmayan bu ek Eski Türkçeden beri kullanılan, ses taklidi

kelimelerden fiiller yapan bir ektir. Geçişli (yapma bildiren) veya geçşisiz (olma

bildiren) fiiller türetir.

Eski Türkçeden beri bir değişiklik görülmez. Ķıķıruş- “kıkırdaşmak,

bağrışmak” (ķı: bir ünlemdir), ayķır- “haykırmak” (ay: ünlemdir), yaŋķır- UII 24, 6;

yaŋķurt- U 22, I “yankılanmak, yansıtmak”, alaķır- “bağırmak” vb.

Orta Türkçede de bir değişiklik yoktur. Say “sert taş”; saygır- < say-gır- <

sayık-ır- “yer kara taşlı ola yazmak”, taz “daz, kel”; tazgır- < taz-gır- < tazık-ır-

“kelleşmek” (DLT-IV), toz “toz”; tozgır- < toz-gır- < tosık-ır “tozlanmak”; yer

tozgırdı (DLT-II, 178-7).45

Ek, Eski Anadolu Türkçesinde de fazla işlek değildir. Bu dönemde de ekte bir

değişiklik görülmez.

Bizim çalışmamızda da ekin işlek olmadığı görülmektedir. Aynı kelime farklı

yerlerde birkaç defa kullanılmıştır, örnekler sınırlıdır.

Ekin Fonksiyonları

Ek, fonksiyon bakımından da yok denecek kadar sınırlıdır.

Ses taklidi kelimelerden geçişli fiil yapan +gır- / +gir- fiilleri +ğır- kkkkı+ğır-ıp Arap eder sordu seni bir garip Mısr içinde zindan içre kığırıp YZ s.65 / 687 “Arap der seni bir garip sordu; Mısır içinde zindan içinden çağırıp.” +ġır- ķķķķı+ġır-dur Naķāş şāh ķatından gelür bāzāra Tamāmet ķķķķıġırdur ol ulu şāra SN s.267 / 73-1097 “Nakış işleyen kişi padişahın huzurundan pazara gelir ve hepsini davet eder.” +ġır- ķķķķı+ġır-dı Du‘ā ķıldı, eli dutar oldı. Üçünci def‘adan śoñra ķapucılaruñ birini ķķķķıġırdı, eyitdi:

45 A.e., s.153.

Page 139: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

131

TİKT s.228 / 62b-5 “Dua etti eli tutar oldu. Üçüncü defadan sonra kapıcıların birini çağırdı, söyledi.”

2.1.19. +t-

Bu ek yalnızca bir kelimede görülür. Eklendiği kelimeyi geçişli yapmıştır.

Eski Tükçede de birkaç kelimede görülür: yaġıd- “düşman olmak” yaġı “düşman”

gibi.46

Ekin Fonksiyonları Geçişli olan +t- fiilleri +t- yavı+t-dı Başardı işin ü yaşurdı yüzin Śanasın perįdür yavıtdı izin SN s.301 / 105-1584 “İşini başardı ve yüzünü sakladı; sanasın peridir izini kaybetti.

46 Gabain, a.g.e., s.48.

Page 140: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

132

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3.1. FİİLDEN FİİL YAPAN EKLER

3.1.1. -n-

Türkçe’de eskiden beri kullanılan, ünlü ile biten fiil kök ve tabanlarından

sonra -n-, ünsüzle bitenlerden sonra araya yardımcı ünlü alan bu ek, çok işlek olarak

kullanılan bir çatı ekidir. Asıl görevi, kendi kendine yapma veya olma yani failin

kendi kendisine yaptığı hareketi ve kendisine etki eden, kendisi için yaptığı hareketi

ifade eder.1 Genellikle geçişli fiillerden “olma” ve bazen de “yapma” bildiren

dönüşlü fiiller türetir. “Dönüşlülük fiilleri yapılan işi yalnız yapana çevirmekle

kalmayıp, özne ile ilgili daha başka durumları da içine aldığından kullanım

bakımından bir çeşitlenmeye uğramıştır: alın-, bulun-, dilen-, kaşın-, övün-, örtün-,

giyin- vb.2

-n- ekinin dönüşlülük fiilleri yapmasının yanında bir de edilgenlik fiilleri

yapma işlevi vardır. Bu durum -l- ya da ünlü ile sonuçlanan fiil kök ve gövdelerinde

edilgenlik tabanının -l- yerine -n- ile yapılmasından kaynaklanmıştır. Bu ayırımı

yapabilmek için kelimenin anlamına dikkat edilmelidir. Mesela aran- “kendi kendine

aranmak”, dolanmak “kendi kendine bir yerde dolanma veya bir şeyin birbirine

dolanması”, süslenmek “kendini süslemek” vb. fiiller birer dönüşlü fiillerdir.

Başlanmak “işe başlandı”, söylendi “bu söz doğru söylendi”, silindi “camlar silindi”

vb fiiller de birer edilgen fiillerdir.

-n- eki, daha çok tek heceli fiil kökleriyle, isimden yapılmış fiil gövdelerine

gelir. Kendinden önce başka fiilden fiil yapma eki alamaz. Fakat kendinden sonra

bazı ekleri alabilir.3

1 Muharrem Ergin, Türk Dil Bilgisi, Bayrak Basım/ Yayım/ Tanıtım, İstanbul 1998, s.202. 2 Zeynep Korkmaz, Türkiye Türkçesi Grameri, Şekil Bilgisi, TDK Yayınları, Ankara 2003, s.129. 3 A.e.

Page 141: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

133

Dönüşlü fiillerin bir çoğu geçişsizdir genellikle geçişli fiillerden yapılırlar.

Fakat geçişsiz fiillerden yapılanlar da vardır. Çok nadiren de yapma ifade eden, yani

geçişli fiillerdir.

Dönüşlülük eki -n-, sonu ünlü ile biten bazı fiillere eklendiğinde,

kendisindeki dönüşlülük işlevini devam ettirmesine rağmen, kökle iyiden iyiye

kaynaşıp onun edilgen ve ettirgen görünüşleri yan yana veya yalnız -n- şekli de

kullanılmaya başlamıştır: arın- , aşın- öğren- x öğret-, avun- x avut-, tüken- x tüket-,

kazan-, dadan-, ısın- x ısıt- vb.4 Bu ek de Eski Türkçe’den beri bir değişikliğe

uğramamıştır. Yalnız ekin yardımcı ünlüsü Eski Anadolu Türkçesi döneminde düz

şekilde olup uyum dışıydı. Eski Anadolu Türkçesinden sonra bu yardımcı sesler

tekrar ünlü uyumuna girmiştir. Eski Türkçe ve Orta Türkçe’de de ünlü uyumu

sağlanmıştır.

Ekin Fonksiyonları Dönüşlü geçişsiz olan -n- Fiilleri -n- at+la-n-a-dı Ol oħtın ki atlanadı atına Gelürdi sekiz yüz biñ er ķatına SN s.220 / 27-383 “O atına atladığı zaman, sekiz yüz bin er katına gelirdi.” -n- çap-ı-n-dı Çeküp üzdi örkini5 vü añsuzın Çapındı idi aña ol kendüzin SN s.455 / 254-3834 “Örkini çekip kopardı ve hızla ona doğru atıldı.” -n- avı-n-ur-am Henüz ol yazuyile avınuram Girü göreven diyü sevinürem SN s.235 / 43-626 “Şimdilik o yazı ile avunurum; yeniden göreceğim diye sevinirim.” -n- śśśśaķķķķ+ı-n-duġ-ı Didi kime saķlar atam iy ‘aceb ŚŚŚŚaķķķķınduġı benden neyidi sebeb

4 Tahsin Banguoğlu, Türkçenin Grameri, TDK Yayınları, Ankara 2000, s.284-85. 5 Örk: hayvanın ayağına bağlanan ip.

Page 142: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

134

SN s.228 / 35-507 “Acaba babam kime saklar, benden saklamasının sebebi neyidi dedi.” -n- ķķķķuşa-n-ur Anuñ emriyile ķķķķuşanur kuşak Ķarınca ne var oldugiçün uşak SN s.200 / 8-81 “Nasıl ki karınca, uşak olduğu için onun emri ile kuşak kuşanır.” -n- aş-ı-n-ur-dı Çıķarurdı ılduz gözini süñü Aşınurdı depişmegin üzegü SN s.370 / 172-2591 “Süngüsü, yıldızın gözünü çıkarır tepince üzengiyi de aşındırırdı.” -n- çap-ı-n-an Yüriyen sürinen yügüren uçan Görinen yavunan çapınan ķaçan SN s.197 / 5-29 “Yürüyen, sürünen, yürüten, uçan, görünen, kaybolan, hızla koşan, kaçan.” -n- kocı-n-ur Kocınur yacanur cānıdur ‘azįz Kamusına her nite kim siz ü biz SN s.196 / 4-27 “Siz de biz de olsak onun canı kıymetli olduğu için hepsinden korkup çekinir.” -n- dürt-i-n-cegez Örümcek tuzag u aru nişter Ki dürtincegez şişirür çün batar SN s.196 / 4-24 “Örümcek tuzak arı iğnesi neşterdir sokunca batar şişirir.” -n- uç-ı-n-up-dur Be-cid heybetinden çü ditrer deñiz Acı aġzı vü uçınupdur beñiz SN s.195 / 3-6 “Deniz katı heybetinden titreyince ağzı acır benzinin rengi de gider.” -n- il-i-n-me-miş Nite inanayum ben işbu söze Ki ilinmemiş olasın ol ķıza SN s.529 / 4934 “Ben bu söze nasıl inanayım ki o kıza ilişmemiş olasın.” -n- dük+e-n-di ‘Abdu’l-Muŧŧalib ŧāyıfasınuñ śuları dükendi, TİKT s. 424 / 178b-19,20 “Abdul-Muttalib tayfasının suları tükendi.”

Page 143: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

135

-n- dük+e-n-di Buhārį žikr itdügi dükendi. TİKT s.416 / 175b-2 “Buhari söz söyleyemedi.” -n- egle-n-dü-m “Eyle olsun” Ol daħi biżā‘atın aldı, andan śoñra ben eglendüm. TİKT s.399 / 166a-1 “Öyle olsun, o dahi sermayesini aldı, ondan sonra ben eğlendim.” -n- ŧŧŧŧaya-n-mış Melekü’l-Mevt girdi, ķabz eyledi; cinniler görürlerdi kim ‘aśāya ŧŧŧŧayanmış ŧururdı. TİKT s.348 / 133b-3,4 “Melekü’l-Mevt girdi, kabz eyledi; cinler görürlerdi ki asaya dayanmıştı. -n- ķķķķo-n-dı-lar Çünki bir vāsi‘ dereye ķķķķondılar TİKT s.336 / 127a-1 “Çünkü geniş bir dereye yerleştiler.” -n- bürü-n-miş Çünkim ol ŧaşa geldiler, nāgāh gördiler kim bir gişi ŧurur ķaftan-ıla bürünmiş. TİKT s.308 / 108-1,2 “Çünkü o taşa geldiklerinde gördüler ki bir kişi kaftan giyinmiştir.” -n- śśśśıġ-ı-n-ur-am “Ya‘nį ben Allāh’a śśśśıġınuram, her mütekebbirüñ şerrinden kim ķıyāmet günine įmān getürmeye. TİKT s.289 / 98a-3,4 “Yani ben, kıyamet gününe iman getirmeyenin ve her kibirlenenin şerrinden Allah’a sığınırım.” -n- nikāĥĥĥĥ+la-n-dur-am “Ya‘nį dilerin kim ş’ol ķızlarumuñ birin saña nikāĥĥĥĥlanduram, TİKT s.282 / 94a-17,18 “Yani dilerim ki şu kızlarımdan birini sana nikahlayayım.” -n- fitne+le-n-di-ler Ol ķavmuñ çoġı bu söze inandılar, bunuñla fitnelendiler, buña ‘ibādet itdiler. TİKT s.274 / 89b-6,7 “O kavmin çoğu bu söze inandılar, bununla fitneye düşürüldüler, buna ibadet ettiler.” -n- inci-n-dim “Yā Rabbi! Bunlar benden incindi, ben daħı bunlardan incindim.” TİKT s.268 / 85b-13,14 “Ya Rabbi! Bunlar benden incindi, ben de bunlardan incindim.” -n- ķķķķo-n-dı-lar Ken‘ānįler yirinden alup çıķardı, Ken‘ānįler yirine Ĥarrān’a ķķķķondılar, anda Tarah öldi,

Page 144: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

136

TİKT s.221 / 58b-5 “Kenaniler yerinden alıp çıkardı, Kenaniler yerine Harran’a yerleştiler, orada Tarah öldü.” -n- yum(u)ş+a-n-ur-dı Anlara bu yilden irişmedi, meger ş’ol ķadar ki derileri yumşanurdı, TİKT s.212 / 53a-10 “Onlara bu rüzgardan ulaşmadı, meğer şu kadar ki derileri yumuşanırdı.” -n- dük+e-n-se Bu çoķ zamān içinde az gişi įmān getürdi, bir ŧayıfa dükense śoñra gelenlere Nūĥ’a įmān getürmeñ diyü vaśıyyat iderlerdi. TİKT s.197 / 44b-16,17 “Çok zamandan beri az kişi iman getirdi, bir tayfa tükense sonra gelenlere Nuh’a iman getirmeyin diye vasiyet ederlerdi.” -n- sıġ-ı-n-du-m Saña sıġındum İlāhį baña racā sensin bular çü cinden iderler cehālet-ile racā TİKT s.156 / 2a-5 “Sana sığındım Ya Rabbi bana recā sensin, çünkü bunlar cahillikle cinden reca ederler.” -n- ŧŧŧŧo-l-ı-n-ur Ĥasan-ı Baśrį bu āyetüñ tefsirinde didi kim, ya‘nį her biri bir felekde devr iderler ve hem güneş her gice maġrıbda ŧŧŧŧolınur, śabāĥ maşrıķda ŧoġduġı buña delālet ider. TİKT s.150 / 17a-16,17 “Hasan-ı Basri bu ayetin tefsirinde dedi ki, yani her biri bir felekte dönerler ve hem güneş her gece batıda batar, sabah doğuda doğması buna işaretir.” -n- ŧŧŧŧo-l-ı-n-maġ-a “Rasūlü’llāh -(s.a.v)- bize ħuŧbe oķıyı virdi, ikindi namāzından śoñra tā güneş ŧŧŧŧolınmaġa yaķın…” TİKT s.128 / 4a-20 “Rasulü’llah (s.a.v) bize hutbe okudu, ikindi namazından sonra ta güneşin batmasına yakın…” -n- sev-i-n-i-ş-ür Gör bu yılduzlar ki niçe sevnişür Ol semā‘da ĥarket eyler yügrişür GN s.21 / 33 “Yıldızların nasıl sevindiklerine, bu dönüşte nasıl akıp hareket ettiklerine bak.” -n- çalħħħħa-n-ur Gör deñizler mevci niçe çalħħħħanur Ol semā‘da bu deñizler yayħanur GN s.21 / 39 “Denizlerdeki dalgaların nasıl çalkandığına ve bu dönüşte denizlerin nasıl temizlendiğine de bak.” -n- yayħħħħa-n-ur Gör deñizler mevci niçe çalħanur Ol semā‘da bu deñizler yayħħħħanur

Page 145: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

137

GN s.21 / 39 “Denizlerdeki dalgaların nasıl çalkandığına ve bu dönüşte denizlerin nasıl temizlendiğine de bak.” -n- deg-i-n-e-sin Deginesin devlete birlig-ile Birlige bitenler irdi menzile GN s.113 / 471 “Birlik içinde olmakla saadete ulaşırsın; çünkü menzile birliğe bağlananlar ulaştı.” -n- al+da-n-ma-ġıl Dünyayı görüp yaķın aldanmaġıl Āħiret senden ıraķdur śanmaġıl GN s.153 / 681 “Dünyayı yakın görüp hep yaşayacağını sanıp aldanma; ahireti de senden uzak bilme, ölüm her an gelebilir.” -n- berk+i-n-miş Aślı berkinmş-durur rūĥāniye Fer‘i ŧaġılmış-durur cismāniye GN s.165 / 730 “İnsanın aslı ruhaniye sıkı sıkıya bağlanmış; tali kısımlar ise cismaniye dağılmıştır.” -n- bez+e-n-üp Baġçalarda dün ü gün seyrān ķıla Bezenüp cilve urup cevlān ķıla GN s.257 / 1184 “Bahçelerde gece gündüz süslenerek dolaşıp, gezip tozmaktır.” -n- ķķķķo-n-ar Pes üçinci menzil oldur kim iner İşidenün göñlü içinde ķķķķonar GN s.343 / 1628 “Sonra onun üçüncü durağı işitenin gönlüdür, söz dilden çıkınca oraya ‘gönle’ konar.” -n- arı-n-ur Saġalur cān dürlü rencden arınur Ķanda baķsa gözine dōst görinür GN s.623 / 3015 “Can sağlığa kavuşur, bütün dertlerden kurtulur, o zaman nereye bakarsa baksın karşısında sevgili görünür.” -n- sür-i-n-even Sürineven niçe kim ‘ömrüm ola İnşallah kim Çalap rūzį ķıla GN s.739 / 3611 “Ömrüm olduğu müddetçe bu yolda sürüneceğim, dileğim Allah’ın bunu bana kısmet etmesidir.”

Page 146: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

138

-n- döl+e-n-üp Çöksü ķıldı ŧaġlar Ĥaķ bu yire Tā ki bu yir dölenüp ķāyim dura GN s.867 / 4272 “Allah dağları yeryüzüne kazık yapınca, yer sakinleşti ve bir kararda (yerde) durdu.” -n- kavza-n-ıp Kendi dahi kavzanıp turamaz uru Dün ü gün ol senin için kığıru YZ s.105 / 1126 “Kendi de tutunup duramaz; gece gündüz o senin için bağırır çağırır.” -n- ya-n-mış-am Ben dahi ayāllerimden azmışam Gece gündüz hasretinden yanmışam YZ s.18 / 161 “Ben de ailemden uzaklaşmışım; gece gündüz hasretinden yanarım.” -n- dut-ı-n-ur Dutınur ol sulŧānuñ pes bir begin Ķomaz elden ol begün hįç etegin GN s.657 / 3182 “Artık o sultanın yardımcılarından bir beyin himayesine girer ve eteğini elden bırakmaz.” -n- boya-n-dı Çün boyandı emr-i Ĥaķ bu ma‘dine Ĥażret’e yol istedi andan yine GN s.675 / 3279 “Hakk’ın emri bu madene boyanıp, yine o yüce huzura varmak için yol istedi.” -n- yu-n-ur Kim yunur kim abdest alur kim içer Cümlesine maķsudın virür geçer GN s.353 / 1683 “Bazısının yıkanıp, bazısının abdest alıp, bazısının içtiği su gibi, bunlar da herkese istediklerini verirler.” -n- uz+a-n-ur Görseñe śuret biter boy uzanur Et ŧolar u renk gelür yüz bezenür GN s.417 / 1991 “Vücut serpilip boylanır, et bağlar ve yüze renk gelip bezenir.” -n- inci-n-me-gil ‘Āķıl iseñ cāhile renc yimegil Yir-iseñ śoñra dönüp incinmegil GN s.441 / 2112 “Akıllı isen cahil için emek çekme; çekersen de sonra dönüp pişman olma.”

Page 147: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

139

-n- al+da-n-ma-ġıl Ādemį sen naķş u śūret śanmaġıl Degme śūret görüben aldanmaġıl GN s.671 / 3260 “Sen insanı suret ve nakış sanma; her gördüğün surete de aldanıp insan deme.” -n- saķķķķ+ı-n-a-lar gündüz uyķusından ve çoķ uyanuķluķdan ve aġlamaķdan ve cimā‘dan saķķķķınalar MŞ s.54 / M45b-9 “Gündüz uykusundan, çok uyanık kalmaktan, ağlamaktan ve cimadan kaçının.” -n- arı-n-up ķız oġlan südin ķoyalar aġrıduķca aġrısın bunuŋla sākin ėdeler tėzcek ılıcaķ śuyıla yuyalar dimāgı tamām arınup göz aġrısı ħōş olmayınca ĥammama girmeyeler MŞ s.54 / M46a-7,8 “Kız oğlan sütünü koysunlar ağrıdıkça ağrısını bununla sakinleştirsinler hemen ılık suyla yıkasınlar beyin tamamen arınıp göz ağrısı iyi olana kadar da hamama girmesinler.” -n- dülcü-n-mek-den bögrege yaķu ėdeler ve ķatı dülcünmekden ve aġır iş işlemekden ve ķatı çaġırmaķdan saķınalar MŞ s.126 / M111b-14 “Böbreğe yakı etsinler ve çok gücenmekten ve ağır iş yapmaktan ve çok çağırmaktan kaçınsınlar.” -n- ķķķķo-y-ı-n-a-lar ħammāma girmek ziyān ėder ıssı muĥaffif ħammām ki çoķ derlemeyeler śuyı ıssı ola ve az ķķķķoyınalar MŞ s.132 / M118a-4,5 “Hamama girmek zarar eder sıcağı hafifletici hamam olsun ki çok terlemesinler suyı sıcak olsun ve az dökünsünler.” -n- kö-y-(ü)-n-dür-ür Her kim içer köyndürür ķursaġını Śayru eyler ādemįniñ saġını GN s.483 / 2323 “Kim içerse midesini yakar; sağ adamı da hasta eder.” -n- ög-i-n-mek Ma‘lum oldı niçe oķınmak gerek Oķınan görnür ne öginmek gerek GN s.591 / 2857 “Nasıl okunacağı da bilindi, okunan göründüğü için övünmeye de gerek kalmaz.” -n- ķķķķay-p-ı-n-madın Ĥaķ yolında doġru durġıl sınmadın Yolı göster yolsuza ķķķķaypınmadın GN s.647 / 3135 “Hak yolunda doğru ol ve günah işleme; yolunu şaşırana da kaçınmadan yol göster.”

Page 148: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

140

-n- çap-ı-n-ur-sa-ñ Ķanķı yola çapınursañ iy velį Altısı bir kezde baġlar ol yolu GN s.717 / 3497 “Ey Allah dostu! Hangi taraftan gitmeye kalksan altısı birden yolunu keser.” -n- ya-n-ma-sa Yanmasa pes varlıġı beñzer yoġa Yoġa beñzer nesneden ħod ne ŧoġa GN s.989 / 4902 “Eğer o yanmasa var da olsa, yok demektir; yok olan şeyden ise fayda umulmaz.” -n- tak-ı-n-dı-n Ol ki kavuşturdu seni ihvanına Verdi bir demluç takındın koluna YZ s.104 / 1111 “O ki seni can dostuna kavuşturdu; bir bilezik verdi koluna takındın.” -n- dük+e-n-edi Yusuf eder beni angıl göysözün Tanrı bilir dükenedi ömrün yaşın YZ s.61 / 643 “Yusuf der sözünü söylerken beni de an; ömrünün ve yaşının tükendiği zamanı Allah bilir.” -n- yıg-ı-l-ı-n-dı Yazlı anda “felā takrebüz-zina” Anı gördü yıglındı Yusuf yine YZ s.51 / 532 “Onda yazılı “fela takrebüz-zina”; Yusuf yine gördü onu geri çekildi.” -n- sa-n-a-sı-n Ede sırat böyle ince hem yüce Karanlık dün gibi sanasın gece YZ s.49 / 514 “Sırat köprüsü böyle hem ince hem yüksek etsin; gece karanlığını gündüz gibi sanasın.” -n- sev-i-n-ir Uyhusunda şöyle görür sevinir Uyanır bilmez anı kim kandadur YZ s.33 / 337 “Uykusunda görür ve sevinir; uyanır fakat onun nerede olduğunu bilmez.” -n- yu-y-u-n-du Çün tamam yuyundu Yusuf çıktı gider Eşit imdi ol bezirganı nider YZ s.32 / 324 “Yusuf yıkanıp çıktı gitti; şimdi işit o bezirganı ne söyler.”

Page 149: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

141

-n- döğ-ü-n-ür Düşer Yakup ussu gider uğunur Kardaşları kamu göğsün döğünür YZ s.16 / 142 “Yakup’un aklına düşer gider uğunur; kardeşlerinin hepsi göğsüne vurarak dövünürler.” -n- bert+i-n-me-si-nüŋ ķırķ üçünci bāb a‘żā śınmaśınuŋ ve çıķmasınuŋ ve bertinmesinüŋ ve ‘alāmetinde ‘ilācındadır MŞ s.41 / M33a-10,11 “Kırk üçüncü bölüm azā kırılmasının, çıkmasının, burkulmasının sebebi ve ilaçları hakkındadır.” -n- ger-i-n-mek ķan ġalebesi ‘alāmeti uyķu çoķ gelmek ve çoķ esnemek ve çoķ gerinmek ve ķan alçaķ yerler… MŞ s.10 / M2b-7 “Kanın fazlalalığının belirtisi uykusunun çok gelmesi ve çok esnemesi, çok gerinmesi ve kan alçak yerler…” -n- ırġala-n-maķķķķ eger elmāsı diş üzerine ķosalar dişi pāre pāre ķıla dişler ırġalanmaķķķķ ve düşmek nişānı oldur ki dibinde yaramaz ķoķu gele MŞ s.67 / M58b-10,11 “Eğer elması dişin üzerine koysalar dişi param parça eder dişlerin sallanması ve düşmesinin belirtisi odur ki dibinden kötü pis koku gelir.” -n- ov-a-n-ur ġarįķūn ėrkeklü dişilüdür ķaŧrān aġacınuŋ köpügidür dişisi aķdur yeynidür tėz ovanur MŞ s.82 / M71a-11,12 “Katran köpüğü erkekli dişilidir, katran ağacının köpüğüdür dişisi beyazdır hafiftir erken ufalanır.” -n- śśśśu+la-n-ur eger dökülen balġamısa şişinüŋ rengi aķçıķ olur ve hem yumşaķ olur ve sayrunuŋ aġzı śśśśulanur MŞ s.130 / M115b-10,11 “Eğer dökülen balgamsa şişinin rengi beyazımsı ve yumuşak olur ve hastanın ağzı sulanır.” -n- śśśśu+la-n-ur sa‘fayiçün źikr olınan ŧılāyı isti‘māl ėdeler sa‘fa başdur ki başda çıķar śśśśulanır MŞ s.156 / M141b-5,6 “Safa için söylenilen sürülen ilaçlar kullansınlar, safa başdır ki başta çıkar ve sulanır.” Edilgen geşisiz olan -n- fiilleri -n- ŧŧŧŧo-y-ı-n-dı Eliyile hem başına urdı tāc

Page 150: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

142

Buyurdı ki ŧoy oldı ŧŧŧŧoyındı aç SN s.552 / 349-5263 “Eliyle başına tacını koydu; buyurdu ziyafet verildi açlar da doyuruldu.” -n- saç-ala-n-u Dutup ķanlu bigi sürürler anı Sarāya degin saçalanu ķanı SN s.464 / 263-3959 “Onu kanlı gibi sürüklerler; kanı saraya kadar sağa sola saçılır.” -n- aş-ı-n-ur-dı Çıķarurdı ılduz gözini süñü Aşınurdı depişmegin üzegü SN s.370 / 172-2591 “Süngü, mızrak, yıldız gözünü çıkarırdı; depişmekten üzengi aşınırdı.” -n- yap-ı-n-dı-lar Ķılıç elde ķalħanı yapındılar Ķuzı emişür bigi depindiler SN s.370 / 171-2581 “Ellerinde kılıç kalkanı yapındılar; kuzuların emişmesi gibi tepindiler.” -n- yay-ı-n-dı Süheyl’ün ünin işidüp Nev-bahar Yayındı ögi gitdi andan ķarār SN s.291 / 96-1438 “Nev-bahar Süheyl’in şanını şöhretini işitince kararı kalmadı ve düşüp yayıldı aklı başından gitti.” -n- bez+e-n-miş Bezenmiş yeşil ķızıl u aġile Ber-ā-berlik iderdi uçmaġile SN s.226 / 34-487 “Yeşil, kızıl, ak ile bezenmiş; cennetle benzerdi.” -n- ķķķķavza-n-ur Kişi fikri aña nite irişür Ne var ‘aķl eger ķķķķavzanur dürişür SN s.204 / 12-141 “Kişinin fikri ona nasıl ulaşır; eğer akıl kavramaya çalışırsa şaşılır mı?” -n- bul-ı-n-ur Anuñ yiri ķarınca ininden bulınur ve hem bir ķanadında ak yüñlü bir karġa gelüp ol yiri burnı-y-ıla dürtiserdür. TİKT s.423 / 178b-1,2 “Onun yeri karınca ininden bulunur ve hem bir kanadında beyaz yünlü bir karga gelip o yeri burnuyla eşiyordu.”

Page 151: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

143

-n- aġu+la-n-mış İbn-i Ĥafna, ‘Osmān’a bir aġulanmış gönlek geyürdi; ol sebebden öldi. TİKT s.420 / 177a-2,3 “İbn-i Hafna, Osman’a zehirlenmiş bir gömlek giydirdi; o sebepten öldü.” -n- çalķķķķ-a-n-dı Allāh Ta‘ālā Mūsā’ya emr eyledi. ‘Aśāsı-y-ıla deñizi urdı, deñiz çalķķķķandı, TİKT s.294 / 100b-17 “Allah’u Ta‘ālā Musa’ya emreyledi; ‘Asası ile denize vurdu, deniz çalkalandı,” -n- çalķķķķ-a-n-dı Ol gemi deñiz yüzinde giderken ķatı çalķķķķandı, yaķın ķıldı kim ġarķ olalar. TİKT s.275 / 90b-4,5 “O gemi deniz üzerinde giderken çok çalkalandı, az kalsın boğulacaklardı.” -n- bul-ı-n-ma-dı Ya‘nį niçün ilerü zamānda bir şehr bulınmadı kim įmān getüre, imānuñ aña fāyıdası ola. TİKT s.275 / 90a-18 “Yani niçin ileri zamanda bir şehir bulunmadı ki iman getirsinler, imanın ona faydası olsun.” -n- yol-ı-n-mış Pes Raĥma başın açdı, Eyyǖb’e gösterdi. Eyyǖb gördi, saçı yolınmış, eyitdi: TİKT s.270 / 87a-5 “Bundan dolayı Rahma başını açtı, Eyüb’e gösterdi. Eyüb, saçının yolunmuş oluğunu gördü ve söyledi: …” -n- ad+a-n-ur Baĥr-i Muĥįŧ’den çıķan deñizler çoķdur, cemį‘isinüñ nihāyeti birdür, ammā her birisi yaķınında olan yir adıy-ıla adanur. TİKT s.146 / 14b-20,21 “Büyük okyanustan çıkan denizler çoktur, hepsinin sonu birdir, ama her birisi yakınında bulunan yer adıyla isimlendirilir.” -n- bil-i-n-ür Bilinür eżdād ‘ālemde ‘ayān Çün ten ü cān çün zemįn ü āsümān GN s.151 / 667 “Vücut ve can,yer ve gök gibi zıt şeyler ālemde apaçık bilinir.” -n- giz+le-n-ü Cümle cismüñ ādemį adın bilür Ad içinde gizlenü dadın bilür GN s.167 / 740 “İnsanoğlu bütün cisimlerin adını bildiği gibi; onların gizlenmiş olan tatlarına da vakıftır.” -n- iş+le-n-ür Her bir iş kim işlenür fitne senüñ ‘Ālem içre yöriyen fetvā senüñ

Page 152: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

144

GN s.197 / 886 “İşlenen her iş ve fitne, ālemde geçerli her emir sana aittir.” -n- berk-i-n-miş Ĥulķ u įmān ķanā‘at ķamusı ‘Aķla berkinmiş bularuñ nāmusı GN s.217 / 980 “İyi ahlak, iman, kanaatın hepsi, sıkı sıkıya aklın kanununa bağlanmıştır.” -n- śśśśıġ-ı-n-ur Nefs sınukśa śśśśıġınur ten ŧaġına Bu ‘aķıl sınsa girer cān baġına GN s.219 / 998 “Nefis yenilirse ten dağına çekilir; akıl bozguna uğrayınca da can bağına sığınır.” -n- añ+la-n-ur-dı Söylemedin añlanurdı her cevāb İşlemdin yazılurdı her ŝevāb GN s.241 / 1096 “Her söz söylemeden anlanırdı, her sevap da işlemeden yazılırdı.” -n- gö-r-(ü)-n-ür-idi Baķmadın görnür-idi ma‘şūķ yüzi Şöyle birlikde dutardı ol bizi GN s.241 / 1100 “Daha bakmadan sevgilinin yüzü görünürdü; o bütün hepimizi toplu halde tutardı.” -n- söy+le-n-ür Ķamu dilde söylenür ismi anuñ İlla bir görlüm nedür cismi anuñ GN s.273 / 1264 “Onun ismi bütün dillerde söylenir; ancak bir de cismini görelim.” -n- bil-i-n-di Çünki ħayr u şer bilindi śaldılar Sen işit bu ħalķı kim ne ķıldılar GN s.335 / 1585 ““““Hayır, şer ne varsa hepsi bilindi, halkı kendi haline bıraktılar; bunların neler yaptığını bir dinle.”.”.”.” -n- çev(i)r-i-n-üp Yine çevrinüp gelür bir dem daħı Uşbu naķşı kendüziñde gör oħı GN s.345 / 1637 “Bir anda yine dolaşıp gelir, bu nakşı kendine bak da oku.” -n- di-n-miş-durur Kim resūl üzre ħitāb inmiş-durur Emr içinde doğru dur dinmiş-durur

Page 153: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

145

GN s.451 / 2160 “Peygambere hitap gelmiş ve içinde emir olarak; doğru dur denmiştir.” -n- çev(i)r-i-n-dür-en Zįhi naġme diñmedi bir dem üni Ol-durur çevrindüren ay u güni GN s.631 / 3057 “Bir an bile sesi kesilmeyen, ayı ve güneşi devamlı döndüren bu ezgi, nasıl bir nağmedir.” -n- dut-ı-n-ur Dutınur ol sulŧānuñ pes bir begin Ķomaz elden ol begün hįç etegin GN s.657 / 3182 “Artık o sultanın yardımcılarından bir beyin himayesine girer ve eteğini elden bırakmaz.” -n- boya-n-dı Çün boyandı emr-i Ĥaķ bu ma‘dine Ĥażret’e yol istedi andan yine GN s.675 / 3279 “Hakk’ın emri bu madene boyanıp, yine o yüce huzura varmak için yol istedi.” -n- añ+la-n-ur Pes bilüñ kim ādemįdür kārgāh Ādemįden añlanur ol Padişāh GN s.691 / 3361 “Kısaca insanın fabrikalarla dolu olduğunu ve Allah’ın bu yoldan anlaşılacağını iyi bilmek gerekir.” -n- yarlıġ+a-n-dı Yarlıġandı cümle ol ‘ucb u günāh Ol nefesden ħoşnūd ola Padişāh GN s.875 / 4309 “Böyle olunca bütün kibir ve günahlar affedildi ve o zatın nefesinden Allah razı oldu.” -n- söy+le-n-ir Tursa otursa Yusuf’u söylenir Kanda kim varsa anı zikreylenir YZ s.41 / 428 “Dursa otursa sürekli dilinde Yusuf’u söyler; nereye gitse onu hatırlar, onu söyler.” -n- el+e-n-miş ince elekden elenmiş etmek ķabż ėder birinc etmegi ve arpa etmegi ķābıżlardur MŞ s.91 / M79b-11 “İnce elekten elenmiş ekmek kabız eder pirinç ve arpa ekmeği kabızlardır.” -n- yu-n-ma-duķķķķ ŧaş ķabını bu eczāyı berāber alalar yumşaķ dögeler ve eleyeler ve balıla yoġuralar ve yunmaduķķķķ ķoyun yüni … (saralar) MŞ s.123 / M109a-3

Page 154: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

146

“Taş kabını bu eczayı beraber alsınlar yumuşak bir şekilde dövsünler ve elesinler, bal ile yoğursunlar, yıkanmamış koyun yüni … sarsınlar.” -n- el+e-n-miş demregü ‘ilācında śamġ-ı ‘arabį ve keŝįre ve dögülmiş śaru helįle ve elenmiş alalar MŞ s.146 / M131b-14,15 “Demriye hastalığı ilacında arap reçinesi ve zamk, döğülmüş sarı helile otu ve elenmiş alsınlar …” Geçişli olan -n- fiilleri

-n- sa-n-a-sı-n Ede sırat böyle ince hem yüce Karanlık dün gibi sanasın gece YZ s.49 / 514 “Sırat köprüsü böyle hem ince hem yüksek etsin; gece karanlığını gündüz gibi sanasın.” Sonu ünlü ile biten bazı fiillere gelerek kökle iyiden iyiye kaynaşmış ve yalın olarak kullanılmayan -n- fiilleri -n- avı-n-ur-am Henüz ol yazuyile avınuram Girü göreven diyü sevinürem SN s.235 / 43-626 “Şimdilik o yazı ile avunurum; yeniden göreceğim diye sevinirim.” -n- śśśśaķķķķ+ı-n-duġ-ı Didi kime saķlar atam iy ‘aceb ŚŚŚŚaķķķķınduġı benden neyidi sebeb SN s.228 / 35-507 “Acaba babam kime saklar, benden saklamasının sebebi neyidi.” -n- çap-ı-n-an Yüriyen sürinen yügüren uçan Görinen yavunan çapınan kaçan SN s.197 / 5-29 “Yürüyen, sürünen, yürüten, uçan, görünen, kaybeden, hızla koşan, kaçan.” -n- kocı-n-ur Kocınur yacanur cānıdur ‘azįz Kamusına her nite kim siz ü biz SN s.196 / 4-27 “Siz de biz de olsak onun canı kıymetli olduğu için hepsinden korkup çekinir.” -n- dük+e-n-di ‘Abdu’l-Muŧŧalib ŧāyıfasınuñ śuları dükendi, TİKT s. 424 / 178b-19,20 “Abdul-Muttalib tayfasının suları tükendi.”

Page 155: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

147

-n- dük+e-n-di Buhārį žikr itdügi dükendi. TİKT s.416 / 175b-2 “Buhari söz söyleyemedi.” -n- dük+e-n-edi Yusuf eder beni angıl göysözün Tanrı bilir dükenedi ömrün yaşın YZ s.61 / 643 “Yusuf der sözünü söylerken beni de an; ömrünün ve yaşının tükendiği zamanı Allah bilir.” -n- dük+e-n-se Bu çoķ zamān içinde az gişi įmān getürdi, bir ŧayıfa dükense śoñra gelenlere Nūĥ’a įmān getürmeñ diyü vaśıyyat iderlerdi. TİKT s.197 / 44b-16,17 “Çok zamandan beri az kişi iman getirdi, bir tayfa tükense sonra gelenlere Nuh’a iman getirmeyin diye vasiyet ederlerdi.” -n- bürü-n-miş Çünkim ol ŧaşa geldiler, nāgāh gördiler kim bir gişi ŧurur ķaftan-ıla bürünmiş. TİKT s.308 / 108-1,2 “Çünkü o taşa geldiklerinde gördüler ki bir kişi kaftan giyinmiştir.” -n- śśśśıġ-ı-n-ur-am “Ya‘nį ben Allāh’a śśśśıġınuram, her mütekebbirüñ şerrinden kim ķıyāmet günine įmān getürmeye. TİKT s.289 / 98a-3,4 “Yani ben, kıyamet gününe iman getirmeyenin ve her kibirlenenin şerrinden Allah’a sığınırım.” -n- inci-n-di-m “Yā Rabbi! Bunlar benden incindi, ben daħı bunlardan incindim.” TİKT s.268 / 85b-13,14 “Ya Rabbi! Bunlar benden incindi, ben de bunlardan incindim.” -n- dük+e-n-se Bu çoķ zamān içinde az gişi įmān getürdi, bir ŧayıfa dükense śoñra gelenlere Nūĥ’a įmān getürmeñ diyü vaśıyyat iderlerdi. TİKT s.197 / 44b-16,17 “Çok zamandan beri az kişi iman getirdi, bir tayfa tükense sonra gelenlere Nuh’a iman getirmeyin diye vasiyet ederlerdi.” -n- sıġ-ı-n-du-m Saña sıġındum İlāhį baña racā sensin bular çü cinden iderler cehālet-ile racā TİKT s.156 / 2a-5 “Sana sığındım Ya Rabbi bana recā sensin, çünkü bunlar cahillikle cinden reca ederler.” -n- inci-n-me-gil ‘Āķıl iseñ cāhile renc yimegil Yir-iseñ śoñra dönüp incinmegil

Page 156: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

148

GN s.441 / 2112 “Akıllı isen cahil için emek çekme; çekersen de sonra dönüp pişman olma.” -n- ög-i-n-mek Ma‘lum oldı niçe oķınmak gerek Oķınan görnür ne öginmek gerek GN s.591 / 2857 “Nasıl okunacağı da bilindi, okunan göründüğü için övünmeye de gerek kalmaz.” -n- śśśśıġ-ı-n-ur Nefs sınukśa śśśśıġınur ten ŧaġına Bu ‘aķıl sınsa girer cān baġına GN s.219 / 998 “Nefis yenilirse ten dağına çekilir; akıl bozguna uğrayınca da can bağına sığınır.

3.1.2. -ş-

Türkçe’de eskiden beri çok işlek olarak kullanılan bir ektir. Ekin yaptığı

fiiller bir ortaklaşma veya bir oluş ifade eder. Ortaklaşa yapılan fiiller birden fazla

fail tarafından yapılan fiillerdir. Bir oluş ifade eden fiiller ise dönüşlü fiillerle kendi

kendine olma bildirirler. -ş- ekinin asıl görevi fiilin özne ile olan bağlantısı açısından,

işleklik temelinde ortaklaşa bir işi göstermesidir. Karşılıklı yapılma fiilinin gösterdiği

işi, iki veya daha fazla öznenin karşılıklı olarak, birlikte yapılma ise, fiilin gösterdiği

işi birden fazla kişinin birlikte, ortaklaşa yaptığını bildiren fiillerdir. Karşılıklı

yapılma ifade eden fiiller genellikle geçişli fiillerden nadiren geçişsiz fiillerden,

birlikte yapılma ifade eden fiiller ise genellikle geçişsiz fiillerden yapılmakta,

nadiren geçişli fiillerden yapılanlar da vardır. -ş- eki “kendiliğinden oluş” bildiren

fiiller de türetmiştir: açış-, alış-, bulaş-, depreş-, dönüş-, eriş-, geliş- vb. Ortaklaşma

ifade eden fiillerin bazılarında bir fiil hem karşılıklı yapılma hem de birlikte yapılma

anlamı da taşıyabilir: kapış- vb.6

Ayrıca iki failin birbiriyle yarış veya yardımlaşma halinde olması: ag-

“yükselmek, yukarı çıkmak”, agış- < ag-ı-ş- “yükseğe çıkmakta yarış etmek” vb.

6 Ergin, a.g.e., s.196.

Page 157: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

149

Bir halin oluşması, bir halden başka bir hale geçiş, ısı- “ısınmak”, ısış- < ısı-ş-

“kendi kendine ısınmak”.7

-ş- (-ı-ş-, -u-ş-; -i-ş-, -ü-ş-) eki, eylem kök ya da gövdelerine gelerek,

eylemdeki kavramın özneye döndüğünü belirten ‘dönüşlü’ çatı kurar: dönüşmek,

erişmek, ilişmek, kalkışmak, kokuşmak vb.8

Bazı örneklerde özellikle oluşma bildirenlerden bir takımı -ş- ekindeki işlev

kaynaşmasıyla kökle kaynaşarak yine özel anlamlı birer fiile dönüşmüştür. Bu türlü

örneklerde ek artık bir çatı eki değil bir türetme eki durumundadır: barış-, çalış-,

çıkış-, değiş-, dolaş-, giriş-, kalkış- vb.9

Eski ve yeni -iş- fiilleri türlü anlatımlarıyla yeni yazı dilimizde Arapça

fiillerden bir takımını karşılamaktadır. Tartışmak: münakaşa etmek, görüşmek:

müzakere etmek, duruşmak: mürafaa etmek, çarpışmak: müsademe etmek vb.10

Bu ek de Türkçede eskiden beri herhangi bir değişikliğe uğramamış, ünsüzle

biten fiil tabanlarına -ı- / -i- / -u- / -ü- yardımcı ünlüleriyle bağlanmaktadır.11 Yalnız

bu durum Eski Anadolu Türkçesi döneminde uyuma bağlı değildi. Bir müddet

yardımcı ünlülerin yalnız düz şekilleri kullanılmış: okı-y-ı-ş-, yüri-y-i-ş- vb.

Ekin Fonksiyonları Karşılıklı işteşlik olan -ş- fiilleri -ş- az-ı-ş-duķķķķ Garįblıķda yol yüridük niçe mįl Azışduķķķķ bulışımaduķ biş yıl SN s.547 / 344-5191 “Gariplikte millerce yol yürüdük; birbirimizi kaybettik beş yıl buluşamadık.” -ş- iç-i-ş-e-siz Düriş varma sen ola kim şāh-ı Çįn Odaña gelüp içişesiz için SN s.334 / 137-2070 “Ola ki sen Çin şahının yanına savaşmaya gitme, odana gelip beraber karşılıklı için.”

7 Hacıeminoğlu, Karahanlı Türkçesi Grameri, TDK Yayınları, Anakara 1996, s.57. 8 Vecihe Hatipoğlu, Türkçenin Ekleri, TDK Yayınları, 2.bsk., Ankara 1981, s.144-45. 9 Korkmaz, a.g.e., s.131. 10 Banguoğlu, a.g.e., s.290. 11 Hacıeminoğlu, Türk Dilinde Yapı Bakımından Fiiller, Kültür Bakanlığı, Ankara 1992, s.57.

Page 158: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

150

-ş- ķķķķoç-ı-ş-up Döşege girüp ķķķķoçışup yatdılar Ne ĥācet dimek ki daħı nitdiler SN s.318 / 121-1833 “Döşeğe girip kucaklaşarak yattılar; ne hacet! Demek ki daha ne ettiler.” -ş- ŧŧŧŧur-ı-ş-a-lar Bizümle gelüp çünki ŧŧŧŧurışalar Yaġı śanuban bizi urışalar SN s.254 / 62-904 “Bizimle gelip savaşsınlar çünkü bizi düşman sanıp vuruşacaklar.” -ş- çek-i-ş-ür-üz Bunlar eyitdiler: “Rāżį olmazsañuz biz seni komazuz, çekişürüz, cenk ve cidāl iderüz” didiler. TİKT s.423 / 178b-13 “Bunlar söylediler: ‘Razı olmazsanız biz seni bırakmayız, çekişiriz, savaş ve kavga ederiz’ dediler.” -ş- cevāb+la-ş-dı anuñ-ıla daħı bi-‘aynihi bu resme söyleşdi ve cevāblaşdı. TİKT s.416 / 175a-18 “Onunla da aynen bu resim hakkında konuştu ve cevaplaştı.” -ş- söy+le-ş-di anuñ-ıla daħı bi-‘aynihi bu resme söyleşdi ve cevāblaşdı. TİKT s.416 / 175a-18 “Onunla da aynen bu resim hakkında konuştu ve cevaplaştı.” -ş- bul-u-ş-dı-lar Ol ķavm müşrikler-idi ve bunlar ekābir oġlanları idi. Bir gün bayram yirinde buluşdılar TİKT s.367 / 145b-10 “O kavim müşriklerdi ve bunlar devlet büyüklerinin çocuklarındandı. Bir gün bayram yerinde buluştular.” -ş- danı-ş-dı-lar Mūsā’ya eyitdi: “Ulular danışdılar kim seni öldüreler, şehrden çıķ git kim ben naśiĥat iderem.” TİKT s.280 / 93b-1 “Musa’ya söyledi: “Büyükler birbirlerine danışdılar ki seni öldürsünler, ben nasihat ederim ki şehirden çık git.” -ş- bul-u-ş-du-m Şeyħ eyitdi: Ebū Śāliĥ’a buluşdum kim, ‘Ömeri’bni ħaŧŧāb’uñ āzādlısı-y-ıdı eyitdi: TİKT s.144 / 13a-7,8 “Şeyh söyledi: Ebu Salih’e rastladım ki, ‘Ömeri’bni hattab’ın azadlısıydı dedi:” -ş- söy+le-ş-ür-di Ol münācāt var-ıdı anda müdām

Page 159: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

151

Söyleşürdi Ĥaķķ-ıla biñ bir kelām GN s.75 / 289 “O, Allah’a durmadan yalvarırdı ve onunla devamlı konuşurdu.” -ş- ur-ı-ş-ur-sız Eytdiler hey ne-durur aĥvālüñüz Ne urışursız nedür aĥvālüñüz GN s.143 / 629 “Hey, bu haliniz nedir, niçin dövüşüyorsunuz diye bağırdılar.” -ş- dart-ı-ş-ı-ķķķķ-da-dur Dün ü gündüz dartışıķķķķdadur bular Ol yeñer kim ‘aķl anuñla oldı yār GN s.177 / 792 “Bunlar gece gündüz çekişme içindedir; akıl kimden tarafa olursa o üstün gelir.” -ş- sev-i-ş-mek Pes bu esrāra delįl sevgü-y-imiş Bu sevişmek dōstlara eygü-y-imiş GN s.571 / 2753 “İşte bu sırlar ilmine delil ve bürhan sevgiymiş; sevişmek ise dostlara yakışırmış ve onlara bağışlanmış.” -ş- śśśśor-ı-ş-ur-lar ‘Arş u kürsį vü ķalem bilmez anı Birbirine śśśśorışurlar kim ķanı GN s.701 / 3417 “Arş, kürsi ve kalem onu bilmezler; ancak, o kimdir ve nerededir birbirlerinden sorarlar.” -ş- bil-i-ş-mek Şöyle kim çıķdı tütün ol āh-ıla Gör bilişmek ne-y-imiş Allāh-ıla GN s.771 / 3778 “O hasret ile çıkan āh, göklere ulaştı; Allah ile bilişmenin ne olduğunu buradan anla.” -ş- tanı-ş-ır-lar Tanışırlar kamusu çıkaralım Yusuf’u Mısır’dan yanı koyalım YZ s.142 / 1520 “Hepsi danışırlar, çıkaralım ve Yusuf’u Mısır tarafına koyalım.” -ş- sun-u-ş-tu-lar Aldılar ol bitiği sunuştular Birbirine kamusu bakıştılar YZ s.120 / 1284 “O mektubu alıp birbirlerine sundular; hepsi birbirine bakıştılar.” -ş- gö-r-ü-ş-ür Bir zaman bunlar görüşür ağlaşır Ferişteler görür anı tanlaşur

Page 160: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

152

YZ s.104 / 1121 “Bir zaman bunlar görüşür, ağlaşır; Ferişteler onu görür ve hep birden hayrette kalırlar.” -ş- tanı-ş-ır Eşit imdi ol melįk Reyyan nider Yusuf ile tanışır tedbir eder YZ s.78 / 822 “İşit şimdi o melik Reyyan ne der; Yusuf ile tanışır tedbir eder.” -ş- tanı-ş-tı-lar Gider iken kamusu tanıştılar Öldürelim deyiben and içtiler YZ s.8 / 57 “Hepsi giderken danıştılar; öldürelim diye ant içtiler.” İşteşlik “birliktelik” olan -ş- fiilleri -ş- dir-ne-ş-di-ler Tamāmet ulu kiçi hep vardılar Çü dirneşdiler baħdılar gördiler SN s.527 / 325-4896 “Büyük küçük hepsi vardılar, çünkü toplandılar, baktılar gördüler.” -ş- dir-ne-ş-üñ Ki gelüñ ķamu dirneşüñ uşda şāh Buyurup durur ķurdılar bār-gāh SN s.526 / 325-4894 “İşte padişah gelin hepiniz toplanın buyurmuştur çadır, yüksek divan kurdular.” -ş- ŧŧŧŧol-a-ş-mış Biri birisine ŧŧŧŧolaşmış idi Bir uçdan bir uca ulaşmış idi SN s.227 / 34-493 “Birbirine dolaşmıştı; bir uçtan bir uca ulaşmıştı.” -ş- buz+la-ş-dı-lar oġlancuķlar ve ķızcuġazlar aġlaşdılar, develer buzlaşdılar TİKT s.275 / 90a-14,15 “Oğlancıklar ve kızcağızlar ağlaştılar, develer yavruladılar.” -ş- me+le-ş-di-ler Allāh’a zārılık ve tāzarru‘ itdiler, erenler ve ‘avratlar ve oġlancuķlar ve ķızcuġazlar aġlaşdılar, develer buzlaşdılar, śıġırlar yügrüşdiler, koyunlar meleşdiler. TİKT s.275 / 90a-14,15 “Allah’a yalvarıp yakardılar, erenler, kadınlar, kızlar ve oğlanlar ağladılar, develer yavruladılar, sığırlar çiftleştiler, koyunlar meleştiler. -ş- dür-i-ş-üp Eyle śan kim yidi ķat gökde durur

Page 161: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

153

Yir yüzinde dürişüp bünyād urur GN s.953 / 4715 “Öyle san ki yedi kat göktedir; yer yüzünde koşup binalar dikmektedir.” -ş- sev-i-n-i-ş-ür Gör bu yılduzlar ki niçe sevnişür Ol semā‘da ĥarket eyler yügrişür GN s.21 / 33 “Yıldızların nasıl sevindiklerine, bu dönüşte nasıl akıp hareket ettiklerine bak.” -ş- yüg(ü)r-i-ş-ür Gör bu yılduzlar ki niçe sevnişür Ol semā‘da ĥarket eyler yügrişür GN s.21 / 33 “Yıldızların nasıl sevindiklerine, bu dönüşte nasıl akıp hareket ettiklerine bak.” -ş- dir-i-ş-ür-di-ler Buyruġ oldı ŧopraġın dirşürdiler Dört ķavuldur kim niçe getürdiler GN s.391 / 1866 “Emir gelince toprağını devşirip, nasıl getirdikleri dört kavilde anlatılır.” -ş- yüg(ü)r-ü-ş-üp Ol-durur şol gizlenü genc-i nihān Anı ister yügrüşüp cümle cihān GN s.539 / 2597 “O saklı ve gizli hazine işte budur, bütün cihan onu ele geçirmek için koşar.” -ş- sev-(i)-n-i-ş-ip Gelin imdi görüşelim koçuşup Oturalım söyleşelim sevnişip YZ s.124 / 1332 “Gelin şimdi kucaklaşıp görüşelim; sevinip oturalım, söyleşelim.” -ş- titre-ş-ti-ler Anı gördü kamusu titreştiler Uğunuben kamu yere düştüler YZ s.112 / 1204 “Onu gördüler ve hepsi birden titrediler; uğunup hepsi yere düştüler.” -ş- ağla-ş-ır Bunlar kamu ağlaşır bakmazlar aşa Yusuf sorar yemediniz siz paşa YZ s.101 / 1081 “Bunların hepsi ağlaşır yemeye bakmazlar; Yusuf sorar niçin yemezsiniz siz paşa.” -ş- ba-kkkk-ı-ş-ır Ol dem kim bunlar surete bakışır Benzi solar kamu korkar titreşir

Page 162: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

154

YZ s.101 / 1079 “O zaman ki bunlar surete bakışırlar; hepsinin benzi solar, korkup titreşirler.” -ş- ağla-ş-ır-lar Ağlaşırlar her birisi tamuda Tutuşmuşlar göynür ü döner oda YZ s.74 / 786 “Her birisi bir tarafta ağlaşır, cehennemde tutuşmuşlar göynür ve ateşe döner.” -ş- kavla-ş-tı-lar Ol avratlar kim anı kavlaştılar Sonra gör anlar neye sataştılar YZ s.55 / 574 “O kadınlar ki onu konuşurlar; sonra onları gör ki neye sataştılar.” -ş- kavla-ş-tı-lar Mısr içinde ne ki avrat var kamu Kavlaştılar Zelihayı ey amu YZ s.54 / 569 “Mısır’ın içinde ne kadınlar var ki hepsi Zelihayı konuşur.” -ş- çağır-ı-ş-tı-lar Yusuf’un kardaşları eriştiler Bir uğurdan kapıda çağrıştılar YZ s.16 / 139 “Yusuf’un kardeşleri ulaşıp bir uğurdan kapıda onu çağırdılar.” -ş- er-i-ş-ti-ler Yusuf’un kardaşları eriştiler Bir uğurdan kapıda çağrıştılar YZ s.16 / 139 “Yusuf’un kardeşleri ulaşıp bir uğurdan kapıda onu çağırdılar.” -ş- bula-ş-tır-dı-lar Bir oğlak boğazladılar kanına Bulaştırdılar Yusuf’un tonuna YZ s.15 / 129 “Bir oğlak kesip onun kanını Yusuf’un elbisesine bulaştırdılar.” -ş- tan+la-ş-ır-lar Çün eşittiler bular üşbu düşü Acepleşir tanlaşırlar bu işi YZ s.6 / 32 “Bunlar o düşü işittiler hepsi birden bu işe şaşırıp hayrette kalırlar.” -ş- acep+le-ş-ir Çün eşittiler bular üşbu düşü Acepleşir tanlaşırlar bu işi YZ s.6 / 32

Page 163: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

155

“Bunlar o düşü işittiler hepsi birden bu işe şaşırıp hayrette kalırlar.” -ş- yüg(ü)r-ü-ş-di-ler Allāh’a zārılıķ ve tāzarru‘ itdiler, erenler ve ‘avratlar ve oġlancuķlar ve ķızcuġazlar aġlaşdılar, develer buzlaşdılar, śıġırlar yügrüşdiler, koyunlar meleşdiler. TİKT s.275 / 90a-14,15 “Allah’a yalvarıp yakardılar, erenler, kadınlar, kızlar ve oğlanlar ağladılar, develer yavruladılar, sığırlar çiftleştiler, koyunlar meleştiler.” Dönüşlü olan -ş- fiilleri -ş- ŧŧŧŧol-a-ş-ur Çü ŧāli‘ döne iş bulaşur imiş Yürür iken ayaķ ŧŧŧŧolaşur imiş SN s.477 / 275-4154 “Ta talih dönene kadar iş bulaşırmış; yürürken ayak birbirine dolaşırmış.” -ş- ır-ı-ş-dı-dı Śoñ ucı ki Tūfān’a irişdidi Śuśayup idi eyle ırışdıdı SN s.450 / 249-3753 “Son ucu ta ki Tufan’a erişmişti; Öyle susamıştı ki bayılacak duruma gelmişti.” -ş- ŧŧŧŧut-u-ş-mış Atañ anañ ögüñe düşmiş ola İçüñ ol sebebden ŧŧŧŧutuşmış ola SN s.331 / 133-2020 “Baban ve annen aklına düşmüş olsun ki için o sebepten tutuşmuş olsun.” -ş- ir-i-ş-mez-i-n “Ben muntažırın bir nebįye kim İsmā‘įl evlādından, ‘Abdu’l-Muŧtalib oġlanlarından ola, ben aña irişmezin TİKT s.415 / 174b-8,9 “Ben bir Peygambere gözleyiciyim ki İsmail evladından, ‘Abdu’l-Muttalip oğlanlarından olacak ki, ben ona zarar vermem.” -ş- yap-ı-ş-tı Ehl-i Kitāb eydürler kim: “ķuyruġına yapışdı, ol sā‘at girü ‘āşā oldı. TİKT s.283 / 95a-3,4 “Kitap yazanlar söylerler ki: “kuyruğuna yapıştı, o saat geri asa oldu.” -ş- dut-ı-ş-a Dutışa Ĥaķ ‘ışķına her dem yana Aydınından ķamu ‘ālem diñlene GN s.989 / 4904 “O, her zaman Allah aşkından yanıp, ışığıyla gönülleri aydınlatmalı ve herkes bundan yararlanmalıdır.”

Page 164: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

156

-ş- er-i-ş-miş (ayva şarabı) … ķuśmaġı ve ishālı keser śan‘atı erişmiş ayvayı alalar MŞ s.203 / M186a-4 “(ayva şerbeti) … Kusmağı ve ishali keser iyice olgunlaşmış ayvayı alsınlar.” -ş- ul-a-ş-ur ŧaru gibi çıķar bu ķamusı beterātlardur ve ıssı şişlerdür ammā nemle uvaķ sivilcilerdür ki biri birine ulaşur MŞ s.147 / M132b-12,13 “Bunların hepsi cilt hastalıklarıdır, darı gibi çıkar, ve sıcak şişlerdir fakat ufak sivilceler nemle birbirine karışır.” Özel Anlamlı olan -ş- fiilleri -ş- yap-ı-ş-dı Ehl-i Kitāb eydürler kim: “ķuyruġına yapışdı, ol sā‘at girü ‘āşā oldı. TİKT s.283 / 95a-3,4 “Kitap yazanlar söylerler ki: “kuyruğuna yapıştı, o saat geri asa oldu.” -ş- ul-a-ş-ur ŧaru gibi çıķar bu ķamusı beterātlardur ve ıssı şişlerdür ammā nemle uvaķ sivilcilerdür ki biri birine ulaşur MŞ s.147 / M132b-12,13 “Bunların hepsi cilt hastalıklarıdır, darı gibi çıkar, ve sıcak şişlerdir fakat ufak sivilceler nemle birbirine karışır.” -ş- bula-ş-ur Çü ŧāli‘ döne iş bulaşur imiş Yürür iken ayaķ ŧolaşur imiş SN s.477 / 275-4154 “Talih dönene kadar iş bulaşırmış; yürürken ayak birbirine dolaşırmış.” -ş- bula-ş-a Şu zülfi ki ķoħusı cāna tüze Revā gördi kim hep bulaşa toza SN s.328 / 131-1973 “Şu saçı ki kokusu cana işlesin; kim uygun görür ki hep toza bulaşsın.” -ş- dep-re-ş-dür-ür gögem barįd ü yābisdür gögüs aġrısına yaramaz ve eski sancuları depreşdürür. MŞ s.34 / M26a-13 “Çakal eriği soğuk ve kuru özelliğe sahip nesnedir, göğüs ağrısına iyi gelmez ve eski sancıları hareketlendirir. -ş- ķķķķar-ı-ş-dur-up ķaçan yumurda aġını günlüge ķķķķarışdurup alına yaķsalar nāzleye nāfi‘ ola MŞ s.26 / M18a-10,11 “Eğer yumurta akını günlüğe karıştırıp alına yaksalar nezleye iyi gelir.”

Page 165: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

157

-ş- der-(i)-ş-ür-se-ler eger śaġ gözin südde ķaynatsa daħı göze çekse gėce şöyle göre ki gündüz gibi eger çoķ sigegi derşürseler ve ķurutsalar … (göz aġrısın gidere). MŞ s.56 / M47b-9,10 “Eger sağ gözün tutkunluk etse ve göze çekse gece şöyle görür ki gündüz gibi eger çok kavrulmuşu toplasalar ve kurutsalar … (göz ağrısını giderir).” -ş- bula-ş-dur-up ķulaķ cirāhatında iriŋ ya ķan gelse iki kardaş ķanı ve günlük ve śabrı yumşaķ dögeler ve fetįli bala bulaşdurup bu otları ol fetįl üzerine ekeler MŞ s.59 / M51a-6,7 “Kulak yarasında irin veya kan gelse kardeş kanı ağacı, günlük ağacı ve sabırlık otunu yumşak dövsünler ve fitili bala katıp bu otları o fitil üzerine eksinler.” -ş- yara-ş-ur Birlik aña yaraşur kim bir-durur Yaradup öldürmege ķādir-durur GN s.35 / 106 “Birlik ona yaraşır ve o birdir, yaratıp öldürmeye de gücü yeter.” -ş- deg-(i)-ş-ür-i-l-miş Cümle yol menzil yaķın cümle ıraķ Degşürilmiş vaślata cümle firāķ GN s.1125 / 5621 “Cümle yollar ve menziller yakın, ıraklıklar ve ayrılıklar da kavuşmaya değiştirilmiş.” -ş- ül-e-ş-dür-se-ler-di “Eger gökleri ve yerleri yaysalardı, birbirine üleşdürselerdi, kürsįnüñ içinde bunlar ş’ol śaħrāda bir ĥalķa bıraġılmış gibi olurdı.” TİKT s.134 / 7b-9,10 ““““Eğer gökleri ve yerleri yaysalardı, birbirine katsalardı, arşın altında bunlar şu çölde bir halka bırakılmış gibi olurdu.” -ş- ir-i-ş-dür-üñ Ya‘nį benden ümmetüme irişdürüñ. TİKT s.127 / 3b-14 “Yani benden ümmetime ulaştırın.” -ş- yap-ı-ş-ı-l-mış-ı “Siz ol maznūķı ya‘nį boġazına yapışılmışı görürsüz kim ol yaña ve bu yaña egilür, TİKT s.175 / 31a-9,10 “Siz o maznukı yani boğazına yapışılmışı görürsünüz ki o yana ve bu yana eğilir. -ş- ir-i-ş-me-y-e Ya‘nį seni ķuvvatlandurdım, ķardaşuñ-ıla size ĥuccat virem kim hįç size ziyān irişmeye ve size uyanlar düşmenüñüz üzerine gālib olasız. TİKT s.284 / 95a-11,12 “Yani seni kuvvetlendirdim, kardeşinle size bir delil vereyim ki hiç size zarar dokunmasın ve size uyanlarla düşmanınız üzerinde galip olasınız.”

Page 166: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

158

-ş- ķķķķar-ı-ş-dur-dı Pes Melekü’l-Mevt yir yüzinden bir avuç ŧopraķ aldı, bir yirden almadı, ancaķ belki yir yüziniñ cemi‘isinden bile aldı, birbirine ķķķķarışdurdı, TİKT s.184 / 35b-21; 36a-1 “Melekü‘l-Mevt yer yüzünden bir avuç toprak aldı, bir yerden almadı, belki yer yüzünün hepsinden aldı, birbirine karıştırdı.” -ş- tut-u-ş-up Beyinleri çıkraşıp kaynar idi Tenleri hot tutuşup göyner idi YZ s.74 / 785 “Beyinleri fokur fokur kaynardı; tenleri sıcaktan tutuşup göynerdi.” -ş- çıkra-ş-ıp Beyinleri çıkraşıp kaynar idi Tenleri hot tutuşup göyner idi YZ s.74 / 785 “Beyinleri fokur fokur kaynardı; tenleri sıcaktan tutuşup göynerdi.” -ş- ul-a-ş-mış Biri birisine ŧolaşmış idi Bir uçdan bir uca ulaşmış idi SN s.227 / 34-493 “Birbirine dolaşmıştı; bir uçtan bir uca ulaşmıştı.”

3.1.3. -l-

Bu ek, Türkçe’de eskiden beri çok işlek bir şekilde kullanılan fiilden fiil

yapma eklerinden biridir. Ek, hem edilgen çatı hem de bazı fiillerde dönüşlü çatı

yapar. Asıl fonksiyonu pasiflik ve meçhul ifade eden fiiller yani edilgen fiiller

yapmaktır. Türkçede asıl pasiflik ve edilgenlik (meçhul) eki -l-, -l-’nin

kullanılmadığı yerlerde ise -n-’dir.12

-l- eki geçişli fiillerden “yapılma” ifade eden fiiller geçişsiz fiillerden de olma

ifade eden meçhul fiiller yapar. Pasif fiillerin asıl manası başkası tarafından yapılma

ifade etmektedir. Bu ek, her çeşit fiil kök ve gövdesine getirilmekte, -ma- / -me- eki

hariç diğer fiilden fiil yapma eklerinden sonra getirilmektedir.13 Genellikle,

12 Ergin, a.g.e., s.193. 13 A.e.

Page 167: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

159

ettirgenlik eklerinden ve daha çok ünsüzle biten geçişli fiil kök ve gövdelerinden

sonra gelir.14 -l- ekinin yer yer ünlü ile biten fiillerden sonra geldiği de oluyor: alçal-,

kapal- (kapa-l-ı “kapanmış”), kocal- vb.

Dilimizde veya yazı lehçemizde bazı fiil kökleri yalın olarak kullanılışını

kaybedip, onların ya edilgen çatıları yada bazı üremeleri kullanılmaya başlamıştır.

Yañ-mak’tan yanılmak yalmış > yanlış, bay-ıl-mak / bay-gın, yam-ul-mak / yam-uk,

kurt-ıl-mak / kurt-ar-mak, dağıtmak / dağınmak gibi.15

Banguoğlu, “ince-l-mek, doğrulmak, kısalmak, eğrilmek, durulmak,

sivrilmek, koyulmak, yücelmek, dirilmek, gibi fiilleri isimden -il ekiyle yapılmış fiil

olarak saymak yanlıştır, çünkü tabanları sesliyle bittiği halde edilen çatısında -in-

değil, -il- almış olmaları da Eski Türkçeden gelmiş olduklarına işaret eder.”16 diyor.

Oysa Korkmaz, bunları isimden fiil yapma +l- eki altında ele almıştır. Biz de

Korkmazla aynı görüşü paylaşıyoruz.

-(I)l- / -(U)l- eki bazen ünlü ile biten fiillerden sonra da gelebilir: alçal-,

kapal- (kapa-l-ı “kapanmış”), kocal-, küçül-, seyrel-, taral- (tara-l-ı “taranmış”), ufal-

gibi. Bu türetmelerin ad ve sıfatlardan +l- ekiyle yapılmış fiillerle karışma

olasılığının olabileceğini, bu karışmaya bazı köklerin yapılarındaki ses düşmeleri

dolayısıyla tam olarak belirlenememesi yol açmıştır diyor.17

Yalın halleriyle ne fiil ne isim olarak kullanılmayan ya da damak sesleri

düşmemiş bazı kelime tabanlarının edilgen çatı şekilleri de -il- ile yapılmış görülür:

ufal-mak x ufak, küçülmek x küçük, alçalmak x alçak, seyrelmek x seyrek,

yükselmek x yüksek gibi.18

Ekin bünyesinde Eski Türkçeden beri bir değişiklik görülmez. Ünlüleri Eski

Türkçe ve Orta Türkçe dönemlerinde uyuma bağlı iken yalnız Eski Anadolu Türkçesi

döneminde uyuma bağlı değildi.

14 Korkmaz, a.g.e., s.127. 15 Banguoğlu, a.g.e., s.281. 16 A.e., s.282. 17 Korkmaz, a.g.e., s.127. 18 Banguoğlu, a.g.e., s.282.

Page 168: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

160

Ekin Fonksiyonları Edilgen olan -l- fiilleri -l- düz-ü-l-miş Maĥabbet düzeni düzülmiş idi ‘Adāvet ŧılısmı bozulmış idi

SN s.502 / 301-4532 “Muhabbet düzeni düzülmüştü; adalet tılsımı bozulmuştu.”

-l- ķķķķar-ı-l-dı Ol aracuġa kim derildi çeri ĶĶĶĶarıldı ķurıldı ķırıldı çeri

SN s.371 / 172-2594 “Asker o araya toplandı; birbirine karıştırıldı, kuruldu, kırıldı asker.”

-l- düz-i-l-miş-di Düzilmişdi bir köşk ol arada İki yaña gül-zār u yol arada

SN s.226 / 34-485 “O arada güzel bir köşk yapılmıştı; iki yanı gül bahçesi, arada yol.” -l- dut-ı-l-maz Dutılmaz idi çün kilid pasludı Anıħtarı üstin yaña aśludı

SN s.226 / 34-483 “Kilit tutulmazdı çünkü paslıydı; anahtarı üstünden asılıydı.” -l- kur-u-l-mış Bir oġlan ki beñzer yüzi bedr aya İki ķaşı daħı kurulmış yaya

SN s.221 / 28-405 “Bir oğlan ki yüzü bedr aya benzer; iki kaşı da yay gibi yapılmış.” -l- sat-ı-l-maz Sebeb ol ki gördi śśśśatılmaz hüner Daħı varduġınca bahādan iner

SN s.217 / 24-342 “Sebebi odur ki hüner satılmadığını gördü; vardıkça pahalılığı azalır.” -l- yarad-ı-l-ma-y-a-dı Ger ol olmayadı bu görk ü bu yir Yaradılmayadı Çalap böyle dir

SN s.204 / 12-144 “Eğer o olmasaydı bu yerler ve gökler yaratılmazdı; Allah böyle diyor.”

-l- yud-ı-l-maz Anun buyruġınsuz adılmaz adım Boġazdan aşaġa yudılmaz yudım

Page 169: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

161

SN s.195 / 3-2 “Onun emri olmadan adım atılmaz; boğazdan aşağıya yudum yutulmaz.”

-l- ad-ı-l-maz Anun buyruġınsuz adılmaz adım Boġazdan aşaġa yudılmaz yudım SN s.195 / 3-2 “Onun emri olmadan adım atılmaz; boğazdan aşağıya yudum yutulmaz.”

-l- vir-i-l-di “Ben rāżį degülem ki siz gelesiz bana şerįk olasız. Zįrā kim ĥuśūsiyet-ile bu baña virildi, TİKT s.423 / 178b-11,12 “Ben razı değilim ki siz gelip bana ortak olasınız. Zira ki özellikle bu bana verildi.” -l- añ-ı-l-ma-mış Benį İsrā‘įl’üñ ş’ol ħabarlarıdur kim bizüm kitābumuzda ol añılmamış ola;

TİKT s.127 / 3b-17,18 “Beni İsrail’in şu haberleridir ki bizim kitabımızda o geçmemiş olacak;” -l- śśśśat-ı-l-ur-dı Zamān-ı cahiliyyede bir tulum ħamra śśśśatılurdı, şimdi ħod yüz biñ aķçaya śatdum ve siz ŧanuķ olun ki … TİKT s.394 / 162b-14,15 “Cahiliyye zamanında bir tulum şarap satılırdı, şimdi kendisini yüz bin akçaya sattım ve siz tanık olun ki…” -l- ur-u-l-mış Ol kimesneler varup yine geldiler, anuñ śıfatından ħabar virdiler ve eytdiler kim, anda bir büyük ķapu vardur, bir muĥkem kilid urulmış, TİKT s.367 / 145a-10,11,12 ““““O kimseler varıp yine geldiler, onun sıfatından haber verdiler ve söylediler ki, orada bir büyük kapı vardır, sağlam bir kilit vurulmuş.” -l- śśśśuv+ar-(ı)n-ı-l-ma-dı Şöyle kim bunlardan öñdin kimse śśśśuvarınılmadı. TİKT s.316 / 113b-10,11 “Şöyle ki bunlardan önce kimse sulanmadı, su içirilmedi.” -l- ul-a-l-dı Pes Mūsā’nuñ anası, oġlını aldı, evine iletdi kim Ĥaķ Ta‘ālā’nuñ va‘desi ĥaķdur. Çünki Mūsā biraz ulaldı; TİKT s.314 / 112b-5,6 “Bundan dolayı Musa’nın annesi, oğlunu aldı, evine götürdü ki Hak Ta‘ālā’nın vadesi haktır. Çünkü Musa biraz büyüdü.”

Page 170: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

162

-l- üz-i-l-e “Allāhu Ta‘ālā biñ ümmet yaratdı, altı yüzi deñizdedür, dört yüzi ķurıdadur. Bu ümmetlerden evvel helāk olan çekirgedür. Ķaçan bu helāk olsa, ķalanı daĥı ardınca helāk olur. Ş’ol dizi gibi kim ipi üzile.” TİKT s.149 / 16b-2,3,4 “Allah’u Ta‘ālā bin ümmet yarattı, altı yüzü denizdedir, dört yüzü karadadır. Bu ümmetlerden önce yok olan çekirgedir. Ne zaman ki bu yok olsa, kalanı da arkasından yok olur. Şu dizi gibi ki ipi koparılır.” -l- der-i-l-miş Maķśūd budur kim cennet yemişlerine beñzer, bu degül kim cennet aġaçlarından derilmiş ola. TİKT s.147 / 15a-5,6 “Maksat budur ki cennet yemişlerine benzer, bu değil ki cennet ağaçlarından toplanmış olsun.” -l- işid-i-l-me-se Zįrā bu sözüñ şer‘įde senedi yoķdur; bunuñ gibi söz ķaçan bir ma‘śūm gişiden işidilmese merdūddur. TİKT s.142 / 12a-4 ““““Zira bu sözün şeriatta senedi yoktur; bunun gibi söz nasıl bir masum kişiden işitilmezse reddolunmuştur.” -l- ya-z-ı-l-mış-dur Ve daħı İbn-i Cerįĥ Mücāhid’den kim İbn-i ‘Abbās eyitdi: “Levĥ-i Maĥfūžuñ śadrında yazılmışdur.” TİKT s.136 / 8a-19 “Ve yine İbn-i Cerih Mücahid’den ki İbn-i Abbas söyledi: “Levh-i Mahfuzun başında yazılmıştır.” -l- bıraġ-ı-l-mış kirsįnüñ içinde bunlar ş’ol śaĥrāda bir ĥalķa bıraġılmış gibi olurdı.” TİKT s.134 / 7b-10,11 ““““Kürsinün içinde bunlar şu sahrada bir halka bırakılmış gibi olurdu.”

-l- ķķķķurt-u-l-dı Nūĥ-ıla yād Müslümānlar ķķķķurtuldı, TİKT s.201 / 46b-12 “Nuh’un hatırıyla Müslümanlar kurtuldu.” -l- get-ür-i-l-mez “Vāy saña iy a‘rabį Allāh kimseye şefį‘ getürilmez; TİKT s.132 / 6b-14 “Vay sana ey Arabi, Allah’tan başka kimseye şefaat edilmez ;” -l- yarad-ı-l-dı “Ķalemden śoñra raķįķ bulut yaradıldı, TİKT s.130 / 5a-20 “Kalemden sonra ince bulut yaratıldı.”

Page 171: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

163

-l- yay-ı-l-dı ‘ilm-i dirāyeti aķtār-i emśāra yayıldı. TİKT s.123 / 1b-14 “İlmi, büyük şehirlere, büyük memleketlere yayıldı.” -l- aç-ı-l-up-dur Ten içindedür bularuñ taħtları Dünya üzre açılupdur baħtları

GN s.175 / 782 “Bunların tahtları ten içindedir; bahtları dünya üzerine açılmıştır.” -l- aç-ı-l-mış Ol ķapu kim Ĥaķ’dan açılmış ola Ol gerek kim tā-ebed bāķį ķala GN s.59 / 207 “O kapı ki Hak tarafından açılmış olsun; o gerek ki sonsuza kadar baki kalsın.” -l- ya-z-ı-l-dı Ol kimesneye ki ĥaķ benüm didi Lācerem cānlarda yazıldı adı GN s.59 / 208 “O kişiye ki hak benim dedi; şüphesiz canlarda yazıldı adı.” -l- kes-i-l-me-sün Dilimüzden adları eksilmesün Göñlümüzden dadları kesilmesün GN s.61 / 221 “Adları dilimizden eksilmesin; tatları gönlümüzden kesilmesin.” -l- eksi-l-me-sün Dilimüzden adları eksilmesün Göñlümüzden dadları kesilmesün GN s.61 / 221 “Adları dilimizden eksilmesin; tatları gönlümüzden kesilmesin.” -l- düz-i-l-di Çünkim ol dörd yār düzildi cān-ıla Gör ki ne ķıldı bular düşmān-ıla GN s.67 / 244 “Çünkü o dört yar düzüldü can ile; gör ki bunlar düşman ile ne yaptı.” -l- ķķķķar-ı-l-ma-dı-n Ħalķ içinde Ĥaķ yolını ırmadın Doġru sürgil dünyaya ķķķķarılmadın GN s.79 / 299 “İnsanlar arasında Allah’ın yolunu bırakmadan, dünyaya bulaşmadan doğrulukla iş yap.” -l- ķķķķur-ı-l-up Ħōş Ħudāyį meclis anda ķķķķurılup

Page 172: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

164

Hem safādan bādiyeler urılup GN s.181 / 815 “İlahi, güzel meclis orada kurulmuş; gönül hoşluğundan şerbetler doldurulmuştur.” -l- ŧŧŧŧuy-ı-l-dı Ol kişi çün kendüden aldı ħaber Ol ħaberden iş ŧŧŧŧuyuldı mu‘teber GN s.213 / 959 “O kendinden haber alması sebebiyle; o haberden iyi ve geçerli iş duyulur.” -l- yoy-ı-l-ma-y-a ‘Işķ evinde esriyen ayılmaya ‘Işķ elinden yazılan yoyılmaya GN s.229 / 1042 “Aşk evinde sarhoş olan kendine gelemez ve aşk yüzünden yazılanlar da bozulup kaybolmaz.” -l- boz-ı-l-uban Ol sa‘atda bunlaruñ dirlikleri Bozıluban ŧaġılur birlikleri GN s.283 / 1319 “Bunların hayatı o zaman son bulur; birlikleri de dağılıp bozulur.” -l- yid-i-l-ür-di Yöridi sulŧān ķamu begler bile Yidilürdi ŧāzį yedekler bile GN s.321 / 1512.” “Padişah beyleri ile yürüdü, atlar yedekleri ile gidiyordu.” -l- seç-i-l-ür Biri biñ olur dilinden saçılur Bu iş ile ol münāfıķ seçilür GN s.465 / 2229 “o sözlerin biri bin olarak dilinden saçılır; işte münafıkı müminden ayıran budur.”

-l- sür-i-l-ür Zira ĥayvān sürilür ağaç-ıla Sürmeyince yörimez doğru yola GN s.525 / 2529 “Zira hayvan ağaçla sürülür; sürmeyince doğru yola gitmez.” -l- buy(u)r-ı-l-dı Eytdi işle niçe buyrıldı ise Doğru durġıl niçe oldı ise GN s.529 / 2549 “Söyledi ki nasıl buyurulduysa öyle işle; nasıl olduysa doğru dur.” -l- başar-ı-l-maķķķķ Hem başarılmaķķķķ gerek rūz u davar Çāre yoķ ķanda ise ķayġusı var

Page 173: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

165

GN s.601 / 2906 “Sonra mal ve nimet değerlendirilmeli; bunlar olunca kaygısı da çekilir.” -l- baśśśś-ı-l-ur Görseñe kim miskin olup baśśśśılur Źikr ü ŧā‘atdan ġıdāsı kesilür GN s.621 / 3006 “Onun acizlik içinde, sıkıntıya düştüğünü, zikir ve ibadet gibi gıdalardan kesildiğini bir gör.” -l- ek-i-l-mek Biri mü’min göñlidür ŧopraķ gibi ‘ilm ekilmek her dem anuñ manśıbı GN s.761 / 3727 “Biri de toprak gibi olan müminin gönlüdür ve ona her an ilim ekilir.” -l- göt(ü)r-ü-l-üben Cümle perde götrülüben ol Çalap Gözüme görnü-dururdı bį-ĥicāb GN s.773 / 3787 “Bütün engeller kaldırılmıştı ve Allah’ı açıkça karşımda görüp dururdum.” -l- unıd-ı-l-mış El ayaġ u baş unıdılmış ibu varlıķ cümle maħv olmış-ıdı GN s.777 / 3801 “El, ayak, baş unutulmuş ve varlık denen her şey, büsbütün yok olmuştu.” -l- sür-i-l-ür Gör ne ĥāller sürilür ħalķ üstine Ħāhį düşmānına ħāhį dōstına GN s.785 / 3841 “İster dostun, ister düşmanına olsun insanların düştüğü hallere bak.” -l- dart-ı-l-up-dur Süñük üstinde yene bir ķat siñir Dartılupdur döşenüpdür bir bir GN s.999 / 4954 “Kemik üstünde, yine inceden inceye çekilmiş, hesaplanarak döşenmiş sinir tabakası vardır.” -l- bat-ı-l-mış-tır Değinmiştir oğlun ulu devlete Batılmıştır ol ağırlık nimete YZ s.114 / 1226 “Oğlan büyük devlete sahip olmuştur; o ağırlık nimete boğulmuştur.” -l- der-i-l-i-r-di Bilirlerdi Yusuf bindi atına Leşker ü haşem derilirdi katına YZ s.81 / 859

Page 174: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

166

“Yusufun atına bindiğini bilirlerdi; asker ve hizmetçiler huzuruna gelirlerdi.” -l- yırt-ı-l-a Etti kim ol gömlek yırtık ola Ardı bütün ön eteği yırtıla YZ s.54 / 560 “Etti ki o gömlek yırtık olsun; arkası önü bütün her yeri yırtılsın.” -l- ķķķķo-y-ı-l-an anı bir yeni çölmege ķoyalar ve süzülmiş śāfį bal ķoyalar ve üzerine śu ķoyalar tā ki ol ķķķķoyulan bal üzerine gele ve nermi ola MŞ s.203 / M185b-12,13 “Onu bir yeni çömleğe koyup süzülmüş saf bal koysunlar ve üzerine su koysunlar ta ki o koyulan bal üzerine gelip hafif olsun.” -l- dög-ü-l-miş zeyt yaġıyla erideler jengār19 dögülmiş ve elenmiş ola üzerine ķoyalar MŞ s.190 / M172b-15 “Zeytin yağıyla eritsinler dövülmüş ve elenmiş jengar olsun üzerine koysunlar.” -l- yon-ı-l-mış (mālŝāradur) … uyķusı gele gėc ‘amel ėtmege başlaya bėş direm yonılmış buyān dibin çoķ śuyıla ķaynadalar MŞ s.186 / M168a-9 “(rezenedir) … Uykusu gelir geç amel etmeye başlasın beş dirhem yonulmuş meyan dibini çok su ile kaynatsınlar.” -l- dėş-i-l-eceg-i-se (ķızıl) üzüm ve encįr her birinden üçer direm dögeler ķaynadalar bėş direm sayaġı ya ķuyruķ yaġı ķatup vuralar eger dėşilecegise dėşer ŧaġılacaġısa ŧaġılur MŞ s.151 / M136b-10,11 “(kızıl) üzüm ve incir her birinden üçer dirhem dövüp kaynatsınlar beş dirhem tereyeğı ya da kuyruk yağı katıp vursunlar eğer deşilecekse deşilir dağılacaksa dağılır.” -l- arı-d-ı-l-mış kehrūbā ve büssed birle her birinden buçuķ mıŝķāl20 alalar vėreler ve arıdılmış alma ki gülābıla bişmiş ola MŞ s.160 / M145a-6,7 “Kehribar ve mercan ile her birinden buçuk mıskal alıp versinler ve arıtılmış elma ki gül şurubuyla pişmiş olsun.” -l- ķķķķav(ı)r-ı-l-mış gėrü ķalan ķabıż nesnelerden vėreler ki śovuķ ola cülnār ve māzū ve śumāķ ve gül ve tebāşįr ve gil-i ermenį ve ķķķķavrılmış bezr-i ķaŧūnā… MŞ s.107 / M96a-3,4

19 Jengār: Tıpta kullanılan bir tür pas. 20 Buçuk mıskāl: dirhemin üçte bir değerinde bir ağırlık ölçüsü.

Page 175: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

167

“Geri kalan kabız yapan şeylerden versinler ki soğuk olsun ve yabani nar ağacı, mazı, sumak, gül, hint kamışı şekeri, ermeni kili ve kavrulmuş pire otu tohumu…” -l- śśśśıy(ı)r-ı-l-sa ķaçan dil ve aġız ıssıdan ķabarsa ve derisi śśśśıyrılsa siŋirlüce yapraġı dereler hāvanda dögeler… MŞ s.69 / M61a-5 “Eger dil ve ağız sıcaktan kabarsa ve derisi sıyrılsa sinir otunun yaprağını toplayıp havanda dövsünler…” Dönüşlü olan -l- fiilleri -l- ay(ı)r-ı-l-dı Şunuñ bigi ‘ışķ odı yoħtı anı Śanasın kim ayrıldı tenden canı

SN s.228 / 36-518 “Şunun gibi aşk ateşi yaktı onu; sanasın ki tenden canı ayrıldı.”

-l- ķķķķoca-l-a Kişi kim ķķķķocala vü ola ħazef Olur ‘aķlı vü ķuvveti hep telef

SN s.560 / 357-5392 “Kişi kocalınca kırık çanak çömleğe benzer aklı da kuvveti de dağılır.” -l- ķķķķoca-l-dı Atañ uş ķķķķocaldı vü sensin yigit Otur tahtuñ üstine bu fikri unıt

SN s.243 / 51-743 “Atan yaşlandı, artık yiğit sensin; tahta otur bu fikri unut.” -l- dir-i-l-miş-em Ben ölmiş iken yine dirilmişem Ŧaġılmış iken uşda dirilmişem

SN s.554 / 351-5294 “Ben ölmüşken yine dirilmişim; dağılmışken işte şurada toplanmışım.”

-l- dir-i-l-miş Ķatumda dirilmiş idi şol eren Ki ŧaña ķalurdı buları gören

SN 486 / 285-4294 “Şu eren huzuruma gelmişti ki bunları gören tan vaktine kadar kalırdı.” -l- yaķķķķ-ı-l-dı Şu deñlü ki andaġı ulu kişi Görüp her birinüñ yaķķķķıldı içi

SN s.512 / 310-4678 “Şu kadar ki oradaki ulu kişiyi görünce her birinin içi yakıldı.”

Page 176: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

168

-l- yıy-ı-l-sa Ne bilem ki anuñ nolısar işi Belāya śataşur yıyılsa kişi

SN s.502 / 300-4527 “Ne bileyim ki onun işi ne olacak; kişi yayılsa belaya sataşır.”

-l- süz-ü-l-miş-di Süzülmişdi nergisleyin uyħusuz Ħumār ile ŧolu śanayduñ henüz

SN s.303 / 106-1609 ““““Nergiz gibi uykusuz mayışmıştı; henüz humarla dolu sanaydın.” -l- śśśśaç-ı-l-ur Hemān kim cihānuñ yüzi açılur Güneş nūrı çevre yaña śśśśaçılur

SN s.258 / 65-962 “Cihanın yüzü hemen açılır; güneşin nuru etrafa saçılır.” -l- yum-ı-l-a Ķaçan kim ölüp gözlerüm yumıla Gerek Çin’e var gerek ayruķ ile

SN s.241/ 49-709 “Ne zaman ki ölüp gözlerim kapandığında gerek Çin’e git gerekse başka ile.”

-l- yuv-u-n-ı-l-ıcaķķķķ Bu ma‘nįi her kimse key añlasun Ki ŧaş yuvnılıcaķķķķ yapışmaz yosun

SN s.240 / 48-700 “Bu manayı herkes iyi anlasın; yuvarlanan taş yosun tutmaz.”

-l- yap-ı-l-dı Şu bir görmek ile ķapıldı göñül Anuñ ‘ışķına hem yapıldı göñül

SN s.238 / 46-670 “Bir kere görmekle gönül kapıldı; gönül onun aşkına yapıldı.”

-l- eg-i-l-miş Egilmiş boyını śararmış yüzi İñiler ŧolar ķan yaş ile gözi

SN s.236 / 44-638 “Boynu eğilmiş, yüzü sararmış; gözü kan ve yaş ile dolar.” -l- bük-ü-l-di Şu bedr ay bigi yüzi oldı hilāl Büküldi bili vü dili oldı lāl

SN s.231 / 39-564 “Bedr ay gibi yüzü hilal oldu; beli büküldü ve dili lal oldu.”

Page 177: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

169

-l- oñ-ı-l-ur Oñılur süñü vü ķılıç zaħmı çoķ, Oñulmaġa dil zaħmına çāre yoķ

SN s.210 / 18-239 “Süngü ve kılıç yarası çok olsa da iyileşir; fakat dil yarasına iyileşmesine çare yok.” -l- śśśśa-v-ı-l-ur Güneş ķızgun oldukda dur diyicek Bulıt śśśśavılur demde kur diyicek

SN s.199 / 7-71 “Güneş kızgın olduktan sonra dur diyecek; bulut rüzgarda savrulurken kur diyecek.” -l- dök-i-l-ür Tutar yeryüzin dürlü dürlü çiçek Dökilür girü mevsümi geçicek

SN s.199 / 7-64 “Yer yüzünü türlü türlü çiçekler kaplar; mevsimi geçince geri dökülür.” -l- yan-ı-l-mış-lar “Ya‘nį yāħūz od üzerinde hüdā bulam, yol ħabarın bulam” didi. Bundan ma‘lūm oldı kim ķarañlıķda yol yanılmışlar. TİKT s.282 / 94b-7 “Yani yahud ateş üzerinde doğru yolu bulayım, yolun haberini bulayım” dedi. Bundan belli oldu ki karanlıkta yolu şaşırmışlar.” -l- śśśśoġ-u-l-dı Pes ol ķavm bu Peyġambar’ı öldürdiler, ol ķuyuya bıraķdılar, hemāndem ķuyularınuñ śuyı śśśśoġuldı, gendüler śusuz ķaldılar TİKT s.274 / 89b-10,11 “Bundan dolayı o kavim bu Peygamber’i öldürdüler, o kuyuya bıraktılar, hemen kuyularının suyu çekildi, kendileri susuz kaldılar.” -l- dök-ü-l-di Belāsı ş’ol ķadar kim eti döküldi, hemān siñir ile süñük ķaldı. TİKT s.269 / 86b-15,16 “Belası şu kadar ki eti döküldü, hemen sinir ile kemik kaldı.” -l- yor-u-l-ınca Şöyle kim eger bir gözi śaĥįĥ kimesne göge nažar ķılsa, tā gözi yorulınca andan śoñra girü nazar eylese, tā girü gözleri kelįl olınca… TİKT s.149 / 16b-13,14 “Şöyle ki eğer bir gözü sağlam kimse, göğe baksa, ta gözü yorulunca ondan sonra geri baksa, ta geri gözleri az gören olunca… -l- ay(ı)r-ı-l-ma-ya Kim ĥalāl ola bu cān yoldaşlıġı Hergiz ayrılmaya ‘ışķ ķoldaşlıġı

GN s.41 / 134 “Bu can ve beden yoldaşlığı helal olsun aşkın arkadaşlığı da asla ayrılmasın.”

Page 178: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

170

-l- buñ+a-l-uban Ŧap buñaldum baña od vir bāri sen Buñaluban muĥtac oldum saña ben GN s.125 / 533 “Zor duruma düştüm bari sen ateş ver, ben sana bunalarak muhtaç oldum.” -l- çöz-i-l-ür Geh ķaŧaru’l-bevl olur bir bir tamar Geh teninden çözülür bir bir tamar GN s.509 / 2453 “Bazen sidik damlaları halinde, damla damla dökülür; bazen de vücuttan ter olarak akar.” -l- yıg-ı-l-ı-n-ır İsmet kapısın Çalap ana açar Fahiş işten yıglınır Yusuf kaçar YZ s.52 / 544 “Allah ona ismet kapısını açar; Yusuf fahiş işten geri durur geri kaçar.” -l- yar-ı-l-dı Divar yarıldı geri çıktı bir el Söyledi ol Yusuf’a kim beri gel YZ s.51 / 528 “Duvar yarıldı bir el çıktı; o, Yusuf’a söyledi ki beri gel.” -l- on-ı-l-maz Zelha eder ziy ki bildin sen işi İçimdedir onılmaz bağrım başı YZ s.43 / 451 “Zeliha der ki sen bu işi bildin; içimdedir bağrımın başı iyileşmez.” -l- tut-u-l-dum Anı isterdim tutuldum ya resūl Azat kıl beni sözüm eyle kabul YZ s.18 / 162 “Ya resul onu isterdim bağlandım; beni azat edip sözümü kabul eyle.” -l- dağı-l-ır Güder iken kuzularım dağılır Arasında körpe kuzusun kurt alır YZ s.7 / 47 “Kuzuları güderken dağılırlar; kurt, aralarından körpe kuzuyu alır.” -l- yum-ı-l-mış (nerkes yaġı) śovuķ māddeden veremleri giderür ve raħm aġrısına müfiddür aġız yumılmış olsa açar MŞ s.193 / M176a-5,6 “(nergis yağı) soğuk özellikte olan veremleri giderir ve rahim ağrısına iyidir ağız yumulmuş olsa açar.”

Page 179: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

171

-l- śśśśıy(ı)r-ı-l-maķķķķda-dur nesneye ŧoķunmaķda ve nesneyile urılmaķda ve baş yarılmaķda ve deri śśśśıyrılmaķdaķdaķdaķdadur MŞ s.159 / M144b-9,10 “Nesneye dokunmakta ve nesne ile vurulmakta, başın yarılması ve derinin sıyrılmasıdır.” -l- yar-ı-l-ma-sı-n-a nefes ŧarlıġın giderür yumşadur yumşadıcı ve ŧaġıdıcıdur el ayaķ yarılmasına dürticek ħōş ėder MŞ s.30 / M22a-12 “Nefes darlığını giderir yumuşatır, yumuşatıcı ve dağıtıcıdır el ayak yarılmasına iyi gelir.” -l- üz-ü-l-me-y-e-ler śaġlıġa dönicek gerek ki üç dört gün etsüz müzevvere21 yėyeler et yėmeyeler tā ki yine üzülmeyeler MŞ s.16 / M8a-6,7 “Sağlığa dönmesi için üç dört gün etsiz müzevvere yesinler et yemesinler ta ki yine üzülmeyene kadar.” -l- ger-i-l-miş eger hem tėz ve hem yumşaķ olursa ķan ġāliblıġına delālet ėder ve eger hem tėz ve hem gerilmiş olursa śafrā ġaliblıġına delālet ėder MŞ s.11 / M3a-14 “Eğer hem tez hem yumuşak olursa kanın çokluğuna işaret eder ve eğer hem tez hem gerilmiş olursa safra fazlalığına işaret eder.” -l- çek-i-l-miş eger ķuvvetile ĥareket ėderse ki barmaķlara ķatı ķatı ŧoķına mizācuŋ ķuvvetine delālet ėder ve eger ŧamarlar çekilmiş gibi olursa… MŞ s.10 / M3a-10,11 “Eğer kuvvetle hareket ederse ki parmaklara sert sert dokunur mizacın kuvvetine işaret eder ve eğer damarlar çekilmiş gibi olursa…” -l- bük-i-l-ür Görseñe kim dürlü cevher dökilür Śaç u saķal aġarur bil bükilür GN s.421 / 2012 “Çeşit çeşit cevherlerin birer birer döküldüğüne, saçın sakalın ağarıp belinin büküldüğüne iyice bak.” -l- boz-ı-l-ur Şol bezenmiş bāġ u baġçe bozılur Niçe varlıķ anda yoġa yazılur GN s.413 / 1970 ““““Süslü, görkemli bağlar ve bahçeler bozulur; artık, pek çok şey yok hükmündedir.”

21 Müzevvere: Çeşitli sebze ve meyvelerden yapılan çorbalar.

Page 180: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

172

3.1.4. -r-

Türkçede eskiden beri görülen ve işlek bir şekilde kullanılan fiilden fiil yapan

ettirgen eklerinden biridir. Genellikle ünsüzle biten geçişli ve geçişsiz fiillere

getirilerek bunlardan geçişli ve ettirgen fiiller yapar. Nadir olarak ünlüyle biten

fiillere de getirilebilir. Ünsüzle biten fiillerden de en çok ç, ş, t ile bitenlere getirilir:

göç-ü-r-, geç-i-r-, aş-ı-r-, düş-ü-r-, yat-ı-r-, bit-i-r- vb.22 -(I)r- / -(U)r- eki, bazı

örneklerde ettirgenliğini kaybederek eklendiği kökle yeni bir anlam oluşturmuştur:

ayır-, aşır- “çalmak, yürütmek”, devir-, doğur-, eğir-, evir-, kaçır- “delirmek”, sömür-

vb. Bu örneklerin bazılarında artık fiil kökü yalın olarak kullanılmamaktadır.23

Bazı kelimelerde -ir- eki, -iş- ortaklık eki üzerine gelerek birleşik fiiller

yapmıştır. Değşirmek kavşurmak yavşırmak derşirmek > devşirmek tapşırmak gibi.

Ayrıca -ir- fiillerinin Eski Türkçede -gür- şekillerine de rastlarız: belgürmek

todgurmak kadgurmak vb.24

Ek, ünlüyle biten fiillere getirilmediği için buradaki ünlünün eke dahil olup

olmadığını kestirmek güçtür. Fakat ünsüzle biten fiille ek arasında yardımcı sese de

ihtiyaç olduğundan buradaki ünlünün yardımcı ses olduğunu kabul etmek gerektiğini

söylüyor Ergin.25

Bu ekte de Eski Türkçeden beri bir değişiklik görülmez. Yalnız ekin yardımcı

ünlüsünün bazı örneklerde Eski Türkçe, Orta Türkçe ve Eski Anadolu Türkçesi

dönemlerinde yuvarlak ünlü olup uyum dışında kalmıştır.

Ekin Fonksiyonları Geçişli olan -r- fiilleri -r- seg-ir-d-ür-ler Şöyle kim segirdürler, içinde cānı vardur śanurlar-ıdı. TİKT s.287 / 97a-2,3 “Şöyle ki koştururlar, içinde canı vardır sanırlardı.”

22 Ergin, a.g.e., s.199. 23 Korkmaz, a.g.e., s.131. 24 Banguoğlu, a.g.e., s.286. 25 Ergin, a.g.e., s.199.

Page 181: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

173

-r- eg-i-r-di-ler Ķoyundan ķırķdılar, egirdiler, Ādem gendüye bir cübbe doķudı. TİKT s.188 / 38b-17,18 “Koyundan kırktılar, büktüler, Adem kendisine bir cübbe dokudu.” -r- öñ+ü-r-t-mez “Ya‘nį güneş aya irişmez ayuñ sulŧānında ya‘nį ĥükminde ŧoġar ve daħı gice ve gündüzi öñürtmez, belki gice gitse gündüz gelür; TİKT s.152 / 18a-8,9 “Yani güneş aya yetişemez ayın sultanında yani hükmünde doğar ve gece de gündüzün önüne geçmez, belki gitse gündüz gelir;” -r- ķķķķaç-ır-du-m Yiğitlügümde deve güderken deve ķķķķaçırdum, devenüñ ardınca gitdüm. TİKT s.406 / 170a-5 “Yiğitlik zamanlarımda deve güderken deveyi kaçırdım, devenin arkasından gittim.” -r- gö-r-se-ñ-e Şol bir ünden ķamusı cünbişdedür Görseñe kim her biri bir işdedür GN s.17 / 19 “O bir sesten hepsi hareket halindedir; bir bak onların her biri bir iştedir.” -ur- ķķķķaç-ur-dı-lar Kimisini ķılıc-ıla ķırdılar Kimisin heybet ile ķķķķaçurdılar GN s.67 / 248 “Bunların kimisini kılıçla öldürdüler, kimisini de heybet ve korku ile kaçırdılar.” -r- gö-r-me-y-e Birlik ehli hįç yavuzlık görmeye Birikenler düşmana boyn virmeye GN s.131 / 557 “Birlikte olanlar kötülükten uzak olup; düşmana yenilmezler.” -r- gö-r-(ü)n-ür-idi Baķmadın görnür-idi ma‘şūķ yüzi Şöyle birlikde dutardı ol bizi GN s.241 / 1100 “Daha bakmadan sevgilinin yüzü görünür; o bütün hepimizi toplu halde tutardı.” -ür- biş-ür-üp Ķamu ittifaķ ile dil üşürüp Edeb bekleyüp sözlerün bişürüp SN s.536 / 335-5042 “İttifak ile dil üşürüp; edep bekleyip sözlerini ölçüp.” -ur- yaş-ur-dı Girü geldi ķızuñ ķızardı yüzi

Page 182: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

174

Yaşurdı vü yüzin yuvutdı izi SN s.343 / 146-2204 “Kızın yüzü kızardı geri geldi; yüzünü örtüp izini gizledi.” -ür- biş-ür-di Nite kim bilür idi düzdi naķāş Bişürdi başardı biş on dürlü aş SN s.263 / 70-1033 “Nakkaş, nasıl ki bilirdi düzdü, beş on türlü yemek pişirdi başardı.” -ür- geç-ür-e Şāh anı görüp güvenürdi canı Dilerdi ki taħta geçüre anı SN s.222 / 29-412 “Şah onu görüp canını güvenirdi; isterdi ki tahta onu geçirsin.” -ur- ķķķķaç-ur-ur Şu ‘akreb ki hem zahm birkaç urur Bayık ķorhuban canını ķķķķaçurur SN s.196 / 4-26 “Şu akrep ki hem birkaç kere yaralar; şüphesiz korkup canını kurtarır.” -ür- get-ür-di Bu çoķ zamān içinde az gişi įmān getürdi, bir ŧāyıfa dükense… TİKT s.197 / 44b-16 “Bu çok zaman içinde az kişi iman getirdi, bir tayfa tükense…” -ür- bit-ür-mez Zįrā Mıśır yirlerinüñ yaġmurı az olur, ekinine kifāyet itmez ve daħı yiri ķumdur, nesne bitürmez. TİKT s.147 / 15a-16,17 “Zira Mısır yerlerinin yağmuru az olur, ekinine yetmez ve de yeri kumdur, bir şey bitirmez.” -ür- get-ür-i-l-mez “Vay saña iy a‘rabį! Allāh kimseye şefį‘ getürilmez; TİKT s.132 / 6b-14 “Vay sana ey Arabi! Allah’tan başka kimseye şefaat getirilmez.” -ür- bit-ür-di Hem getürdi ‘ālemi ‘ademden ol Hem bitürdi ādemi ‘ālemden ol GN s.37 / 123 “O alemleri yoktan var etti ve insanı da alemden meydana getirdi.” -ür- geç-ür-ür Birlik ehli ħōş geçürür vaķtını Birikenler dutdı dünyā taħtını GN s.87 / 341 “Birlik içinde olan üzüntüden uzaktır; böyle kimseler dünyaya sultan olmuşlardır.”

Page 183: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

175

-ur- ķķķķav(u)ş-ur-a Kim seni ‘ışķ ķķķķavşura ma‘būduña Hįç gümānsuz iresin maķsūduña GN s.179 / 800 “O zaman aşk seni Tanrı’ya kavuştursun ve sen tereddütsüz dileğine ulaş.” -ür- yit-ür-ür Cümle dürlü ni‘meti ol bitürür Cümle ħalķa yidürür ü yitürür GN s.301 / 1405 “Her ne çeşit nimet varsa o bitirir; ve bütün canlılara ulaştırıp onları besler.” -ür- biş-ür-ür Ne dikerseñ besler anı bitürür Ne biterse perverişle bişürür GN s.381 / 1822 “Ne ekersen onu bitirip besler; bitenleri de olgunlaştırıp besin haline getirir.” -ür- dir(i)ş-ür-di-ler Buyruġ oldı ŧopraġın dirşürdiler Dört ķavuldur kim niçe getürdiler GN s.391 / 1866 “Emir gelince toprağını devşirip, nasıl getirdikleri dört kavilde anlatılır.” -ür- deg(i)ş-ür-l-e Çün göñülden ķayġu külli sürile Renci anuñ saġlıġa degşürile GN s.617 / 2992 “Gönülden üzüntüler kovulunca onun hastalığı sağlığa değiştirilir.” -ür- bit-ür-di-ler Her ki düşdi ŧopraġa götürdiler Eksügi her ne-y-ise bitürdiler GN s.801 / 3932 “Kim toprak gibi alçaldıysa, elinden tutup; eksiklerini tamamladılar.” -ür- göç-ür-e Kim bu ĥalķı ol maķamdan göçüre Şol bülügiyyet śafına geçüre GN s.945 / 4665 “Bunları o yerden göçürünce, erginlik bölüğüne geçirir.” -ür- giv-ür-e eger yay güninde vāķi‘ olsa iki ayaġına gėrü dizinde dek śovuķ śuya givüre MŞ s.134 / M119b-4,5 “Eğer yaz gününde olsa iki ayağını dizinin gerisine kadar soğuk suya soksun.”

Page 184: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

176

-ur- ŧŧŧŧoġ-ur-acaķķķķ bedendeki şişlere ve ribū zaĥmatine sürse gidere ve ‘avrat oġlan ŧŧŧŧoġuracaķķķķ vaķt ol yaġdan öd yėrine sürse zaĥmetsüz ŧoġura MŞ s.131 / M116b-9,10 “Bedendeki şişlere ve astım ağrısına sürse giderir ve kadın, erkek çocuk doğuracağı zaman o yağdan öd yerine sürse zahmetsiz doğurur.” -ur- yoġ-ur-a-lar baŋ toħmını dögeler balıla yoġuralar ve biraz nesne üzerinde göyündüreler andan śoŋra anı dişe süreler ķaralıġın gidere MŞ s.65 / M56b-1,2 “Ban tohmunu dövsünler bal ile yoğursunlar ve biraz nesne üzerinde yaksınlar ondan sonra onu dişe sürsünler karalığını giderir.” -ur- bat-ur-up … dögeler bir pāre kettān bezine ķoyalar ıssı śuya baturup göze uralar MŞ s.55 / M46b-10 “… dövsünler bir parça keten bezine koysunlar sıcak suya batırıp göze koysunlar.” -ur- yat-ur-a-lar bādilcān ĥār u yābisdür sevdā arturur sevdāvį marażlar ĥādıŝ eyler beŋzi ħarāb ėder ve göze ve başa mużırdur ķanı daħı göyündürür ve anı yėmek isteseler ŧuzlu śuda yaturalar MŞ s.35 / M27a-5,6,7 “Patlıcan sıcak ve soğuk özelliğe sahiptir kara safra maddesini arttırır safra maddesiyle ilgili hastalıklar yapar benzi harap eder, göze ve başa zararlıdır kanı da sızlatır ve onu yemek isterseler tuzlu suya yatırsınlar.” -ür- siŋ-ür-ür ķusmaġı giderür ŧabį‘atı ķabż eyler ķanı sākin ėder ŧa‘āmı siŋürür MŞ s.32 / M23b-12 “… Kusmağı giderir vücudu kabız eder kanı sakin eder yemekleri sindirir.” -r- es(i)r-i-d-ür za‘firān uyķu getürür ve mużlįm-i ĥavāsdur ķaçan süciye ķatup içseler tėz esridür MŞ s.53 / M44b-7,8 “Safran uyku getirir ve duyuları körelticidir ne zaman ki şaraba katıp içseler erken sarhoş eder.” -ür- öt-ür-d-eyim Ol arada ilet beni oturayım Ah edeyim göğsüme ötürdeyim YZ s.83 / 878 “O arada beni ilet oturayım; ah edip göğsüme vurayım.” -ur- doy-ur-ur-du Bahıcak şeyh ü kebir hem sağir Doyururdu anları ol binazir YZ s.80 / 843 “Şeyh bakacak o eşsiz, onları büyük küçük hepsini doyururdu.”

Page 185: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

177

-ır- art-ır-ır Göyünmek dahi anı artırır Kimini dahi eşit kim nedürür YZ s.74 / 784 “Yanmak da onu çoğaltır bazılarını da ne yapar işit.” -ir- yet-ir-ir Mālik Reyyan’a bu sözü yetirir Ne ki hatun varsa anda getirir YZ s.70 / 740 “Malik Reyyan’a bu sözü ulaştırır; ne kadar hatun varsa oraya getirir.” -ir- değ-ir-e-sin Yusuf eder kenan’a çün varasın Selamım benden ana değiresin YZ s.64 / 677 “Yusuf der Kenan’a vardığında; benden ona selamımı ulaştırasın.” -ür- güv-ür-ür Yusuf’u çün ol saraya güvürür Her kapıya kulları kilit urur YZ s.48 / 503 “Yusuf’u o saraya girdirir; kulları her kapıya kilit vurur.” -ir- yit-ir-ir-di Kul mısam bahamı kim yetirirdi Beni gören var malın yitirirdi YZ s.21 / 193 “Köle olsaydım bana kim değer biçebilirdi beni gören bütün malını kaybederdi ve elinde bir şey kalmazdı.” -ır- kay-ır-ma Çünkü gördü Hut anı turdu uru Etti ya Yusuf kayırma gel beri YZ s.14 / 118 “Çünkü Hut onu gördü geri durdu; söyledi ya Yusuf geri çekilme beri gel.” -ur- ŧŧŧŧoġ-ur-dı Ve daħı eyitdiler kim Ĥavvā bir baŧnda bir irkek ve bir dişi ŧŧŧŧoġurdı. TİKT s.188 / 38b-20,21 “Ve yine söylediler ki Havva bir karında bir erkek ve bir dişi doğurdu.” -ur- ŧŧŧŧo-y-ur-maz-dı Emįrü’l-mü’minįn ‘Ömeri’bni’l-Ĥaŧŧāb daħı ‘ām-ı ramādda ķızlıķ geçince ķarnın ŧŧŧŧoyurmazdı. TİKT s.267 / 85b-2 “Emirü’l-Mü’minin Ömeri’bni’l-Hattab da kül yılında kızıllık geçince karnını doyurmazdı.”

Page 186: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

178

-ir- şiş-ir-ür Örümcek ŧuzaġ u aru nişter Ki dürtincegez şişirür çün batar SN s.196 / 4-24 “Örümcek tuzak arı iğnesi neşterdir sokunca batar şişirir.” Ettirgen olan -r- fiilleri -ür- de(i)ş-ür-di Hemān laĥža degşürdi ŧonlarını Yire depdi nāmus ile ‘ārını SN s.340 / 142-2158 “Hemen o an elbiselerini değiştirdi; namus ile arını yere attı.” -ur- śśśśa-v-ur-ma-y-a Yil aġaçdan indürmeye yapraġı ŚŚŚŚavurmaya hem bir avuç topraġı SN s.200 / 8-75 “Yel ağaçtan yaprağı indirmesin; hem de bir avuç toprağı savurmasın.” -ur- śśśśa-v-ur-dı “Bunı n’eyleyeyin?” Eyitdi kim, yire saç, saçdı her dānesinden yüz biñ dāne ziyāde bitdi. Pes biçdi śśśśavurdı, ögütdi, yuġurdı, bişirdi… TİKT s.187 / 38b-14,15 “Bunu ne yapayım? söyledi ki yere saç, saçtı, her tanesinden yüz bin tane fazla bitdi. Bundan dolayı biçti savurdu, öğüttü, yoğurdu, pişirdi.” -ur- ŧŧŧŧad-ur-ur Aġıza gör niçe ni‘met gidürür Gör dimāġa niçe ležžet ŧŧŧŧadurur GN s.301 / 1407 “Ağıza yedirdiği nimetler çeşit çeşittir; damağa da sayısız lezzetler tattırmıştır.” -ür- deg-ür-me-y-e Hįç ħalķ aña elem degürmeye Ĥükm idüp aña yol sürmeye GN s.317 / 1485 “Halktan hiç kimse onu üzmez; insanlar onun için kötülük düşünmez.” -ur- art-ur-ur-dı Kimi ‘aķlın artururdı kişinüñ Kim çıķardı ‘uhdesinden işinüñ GN s.325 / 1537 “Bunlardan kimisi insanın aklını artırır, bazısı da güç kuvvet verir, yiyen kişi bütün işlerin üstesinden gelirdi.” -ür- iç-ür-ür Ol delįldür kim bu ‘ilmi geçürür Şerbet eyler cümle ħalķa içürür

Page 187: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

179

GN s.565 / 2723 “Bu ilmi üstün kılan delildir; o şerbet gibi, bütün insanlara sunulur.” -ur- aş-ur-am Aşuram ben ķamu ŧaġlardan anı ‘Āķıbet menzil ķılam aña seni GN s.833 / 4106 “Onu ben bütün dağlardan aşırıp seni konak yeri yapacağım.” -ür- iç-ür-e-ler Pekliği gėçüp aġrısı siŋince müshil vėrmeyeler meger ki śafrā çoķ ola aġrısı ķatı ola maŧbūħ-ı helįle içüreler MŞ s.130 / M116a-13,14 “Mide pekliği geçip ağrısı sinince müshil vermesinler meğer ki safra çok olur ağrısı çok olursa pişmiş helile otu içirsinler.” -ir- em(i)-z-ir-ir-di Ol kırnağın var idi bir oğlanı Emzirirdi genç idi nidem anı YZ s.126 / 1349 “O cariyenin bir oğlu vardı; genç idi onu emzirirdi.” -ür- em(i)-z-ür-ür-di “Allāh Ta‘ālā aña bir geyik ĥavāle eyledi, tañla yabanda otlar-ıdı ve gice gelüp Yūnus’ı emzürürdi, tā eti bitüp tamām olınca eyle etdi.” TİKT s.277 / 91a-15,16 “Allah’u Ta‘ālā ona bir geyik verdi, tan vakti yabanda otlardı ve gece gelip Yunus’u emzirirdi, ta eti bitip tamam oluncaya kadar öyle yaptı.” -ur- ŧŧŧŧam-(ı)-z-ur-sa-lar eger ĥamām içinde altı direm içse ra‘şa zaĥmetinden ķurtıla mücerrebdür eger ķulaġa ŧŧŧŧamzursalar süddelerin açar MŞ s.193 / M175a-14,15 “Eğer hamam içinde altı dirhem içse kısmi felç zahmetinden kurtulur denenmiştir eğer kulağa damlatsalar tutkunluğunu açar.” -ur- ŧŧŧŧam-(ı)-z-ur-sa-lar yumurda aġını ķaçan ıssıdan aġrıyup şişen göze ŧŧŧŧamzursalar śovuda MŞ s.26 / M18a-8,9 “Yumurtanın beyazını, nasıl ki sıcaktan ağrıyıp şişen göze damlatsalar soğutur.” -ur- ŧŧŧŧam-(ı)-z-ur-sa-lar ķabaķ bārid ü raŧbdur balġamı arturur safrāyı keser ve eski öksürüge müfiddür ve içegünüŋ issiligin giderür ve göksi yumşadur eger śuyın ķulaġa ŧŧŧŧamzursalar MŞ s.35 / M26b-12,13 “Kabak soğuk ve sıcak özelliğe sahiptir balgamı artırır safrayı keser ve eski öksürüğe iyi gelir ve içi organların sıcaklığını giderir ve göğsü yumuşatır eğer suyunu kulağa damlatsalar.”

Page 188: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

180

-ur- ŧŧŧŧam-(ı)-z-ur-a-lar ħıyār çoķ yedüreler ķızıl nesneye baķmaġa ķomayalar ve eger śayrunuŋ uyķusı gelmese burnına benefşe yaġın ŧŧŧŧamzuralar MŞ s.23 / M15a-12,13 “Hıyar çok yedirsinler kızıl şeylere bakmasını bırakmasınlar ve eğer hastanın uykusu gelmezse burnuna benefşe yağını damlatsınlar.” Geçişsiz olan -r- fiilleri -r- ög+ü-r-e-d-en ‘Işķ degül mi ‘aķla dāniş ögreden İşlerin unutdurup iş ögreden GN s.993 / 4924 “Akla bilgi öğreten kendini ve işlerini unutturup yeni işler yaptıran da aşktır.” -r- es(i)r-i-di Ah kıldılar kamusu düştü yere Hayran oldu esridi anı göre YZ s.56 / 588 “Ah edip hepsi yere düştü; onu görünce hayran olup kendilerinden geçtiler.” -r- es-(i)r-i-y-üben Otururlar ol arada bir zamān Süheyl esriyüben olur şāź-mān SN s.273 / 78-1175 “Bir zaman o arada otururlar; Süheyl sarhoş olup şazman olur.” -r- gi-r-e Bulasın istediğin gire ele Bunu eşitir hoca girer yola YZ s.20 / 183 “İstediğini bulasın eline geçsin; hoca bunu işitir yola girer.”

3.1.5. -t-

Bu ek de Türkçede eskiden beri çok işlek bir şekilde kullanılan, ettirgen

eklerinden biridir. Genellikle ünlü ile biten birden fazla heceli fiillerle daha çok l, r

ve bazen de ķķķķ, k, p, ç, m ünsüzlerinden biriyle biten geçişli-geçişsiz fiil kök ve

gövdelerine gelir: uza-t-, acı-t-, dire-t-, azal-t-, inci-t-, kork-u-t-, sark-ı-t-, sürç-ü-t-,

Page 189: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

181

damı-t-, avu-t- vb. Fakat -t- eki bunlardan sonra gelir diye kesin bir kaide yoktur.

Herhangi bir ünsüzle biten bir kelimeye de gelebilir.26

-t- eki, ünlü ile biten iki heceli geçişli ve geçişsiz fiillere ve -l-, -r- gibi akıcı

ünsüzlerden sonra araya yardımcı ünlü almadan eklenir: acıt-, ağrıt-, çürüt-, kapat-;

azalt-, belirt-, buyurt-, dürt-, düzelt- vb.

Patlayıcı (çok az olarak da sızıcı) ünsüzlerden sonra da araya ünlü uyumlarına

göre ayarlanan bir bağlantı ünlüsü alarak eklenir: akıt-, azıt-, berkit-, damıt-, kokut-,

korkut-, sapıt- vb.27

Fiilden fiil yapma ekleri içinde yalnız ettirgenlik ekleri kendisinden önce

gelebilmektedir. -t- ekinden sonra ise -r- hariç hemen hemen diğer bütün fiilden fiil

yapma ekleri getirilebilir.28

-t- eki, bazı fiillerde kökle kaynaşmış ve ettirgenlik işlevinde bir körelmeye

uğramıştır: aldat-, avut-, berkit-, dağıt-, ısıt-, incit-, işit- vb. Bu kelimelerde kökler

yalın olarak kullanılmaz olmuştur. Bazı örneklerde de anlam kaymasına uğrayarak

ettirgenlik görevini yitirmiş, geçşisiz dönüşlü fiiller türetmiştir. Azıt- “olmayacak

işler yapmak, çığırından çıkmak”, kırıt- “hoş görünmek için cilveli davranışlarda

bulunmak”, somurt- “somurtup durmak”, üşüt- “kafayı bozmak, akıl dengesini

yitirmek” vb.29

-t- ekinin daha eski işleklik devrinden kalmış olan tek heceli -i-t- fiiller de

vardır ki bunlar bugünkünün aksine bu ekin akıcı seslerle biten tek heceli köklere

gelmesiyle ve sesli düşmesiyle oluşmuş olmalıdırlar: yırtmak < yır-ıt-mak, sürtmek,

örtmek, tartmak, burtmak, eytmek < ay-ıt-mak vb.30

-t- ekinin, Eski Türkçede edilgenlik bildirdiği de oluyor. Olurt- “tayin etmek”

(olur- oturtma”), säwit- “sevilmek” (säw- “sevmek”) vb.31

26 Ergin, a.e., s.200. 27 Korkmaz, a.g.e., s.134. 28 Ergin, a.g.e., s.201. 29 Korkmaz, e.g.e., s.135. 30 Banguoğlu, a.g.e., s.292. 31 A. Von Gabain, Eski Türkçenin Grameri, (Çev: Mehmet Akalın), TDK Yayınları, Ankara 1995, s.165.

Page 190: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

182

-t- eki ‘-r-’ ile biten ve ses yansımalı gövdelerden sonra gelerek ettirgen çatı

kurar: aksırtmak, fışkırtmak, hapşırtmak vb.

Ayrıca -t- eki ‘-da-’ ekiyle kalıplaşmış gövdelere gelerek kökün taşıdığı

anlamı bir nesneye aktarabilen ettirgen çatı da kurar: aldatmak (al-da-t-), fokurdat-,

fosurdat-, kıpırdat-, parıldat- vb.32

-t- ekinde, Eski Türkçeden beri herhangi bir değişiklik görülmez. Yalnız Eski

Anadolu Türkçesinin çekim sırasında iki ünlü arasında bazen tonlulaşıp -d- olmuştur:

ak-ı-d-u-r, ağla-d-an örneklerinde olduğu gibi. Yine bu dönemde bazı örneklerde

ekin yardımcı ünlüsünün uyum dışı kaldığı görülür. Bu değişmeler dışında -t-

eskiden beri hep -t- şeklini korumuştur.33

Ekin Fonksiyonları Fonksiyon bakımından fazla zengin değildir. Geçişsizden geçişli olan -t- Fiilleri -t- kork-u-t-tu-lar Dillerince korkutdular ol oğlanı Korkusundan Yusuf’un titrer canı YZ s.22 / 210 “O oğlanı dillerince korkuttular; Yusuf’un canı korkusundan titrer.” -t- ķķķķorķķķķ-u-t-mak Ya‘nį oldur kim size berk gösterür, ķķķķorķķķķutmak içün daħı aġır bulutlar düridür. TİKT s.159 / 21b-11,12 “Yani odur ki size sağlam gösterir, korkutmak için de ağır bulutlar yaratır.” -t- kayna-t-ur Gör benį-ādem ne işler ķķķķaynadur Ol semā‘da ķamusın kim oynadur GN s.23 / 43 “İnsanoğlunun ne işler kaynattığını, o dönüşte hepsini kimin oynattığını gör.” -t- oy(u)n+a-d-ur Gör benį-ādem ne işler ķaynadur Ol semā‘da ķamusın kim oynadur GN s.23 / 43 “İnsanoğlunun ne işler kaynattığını, o dönüşte hepsini kimin oynattığını gör.”

32 Hatipoğlu, a.g.e., s.148. 33 Ergin, a.g.e., s.201.

Page 191: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

183

-t- oy(u)n+a-d-an Cümle ĥalķı oynadan ol ün-durur Bu semā‘uñ sāzı kāf u nūn-durur GN s.23 / 51 “Bütün varlıkları harekete getiren o sestir. Bu dönüş kün, ol emri ile meydana gelir.” -t- yöri-t-mez-ler-idi Daħı bedter oldı düşmanlıķları Hįç yöritmezler-idi Peyġambarı GN s.65 / 241 “Düşmanlıkları gitgide çoğaldı; Peygamber’e hiç rahat vermezlerdi.” -t- berk+i-t-me-di Görmeyinçe kimse cān terk itmedi Dōst-ıla ‘ahd ü vefa berkitmedi GN s.77 / 294 “Kimse görmeden can vermedi, dost ile ahd ve vefayı sağlamlaştırmadı. Bu sadece İbrahim peygambere nasip oldu.” -t- yil-t-ür Śıdķ u ŧā‘at devlete iltür seni Nefs ü şehvet miĥnete yiltür seni GN s.297 / 1391 “Doğruluk ve Allah için yaptıkların seni saadet ve bolluğa; nefis ve şehvetin ise sıkıntı ile darlığa götürür.” -t- uza-t-dı-lar Baġçayı başdan başa düzetdiler Arķların ħōş dartubann uzatdılar GN s.323 / 1525 “Bahçeyi baştan başa düzeltip, arklarını da ölçüp biçip, simetrik şekilde açtılar.” -t- yöri-d-ür Evliyādur kim Çalap ĥükm ile Şāh olup ĥükmin yöridür göñile GN s.367 / 1756 “Allah’ın emri ile padişah olup, gönüllere söz geçirenler velilerdir.” -t- il-t-me-gil Cāhile renc iltmegil ĥāśıl degül Zirā kim cānı aña ķābil degül GN s.427 / 2041 “Cahile öğütle sıkıntı verme, çünkü onun canı yeteneksizdir; ondan bir şey ortaya çıkmaz.” -t- dur-ı-t-dı Yidi ķat gök ol yaratdı bį-sütūn Yidi ķat yir ol durıtdı bā-sükūn GN s.925 / 4568 “Direksiz olarak yedi kat göğü o yarattığı gibi; yedi kat yeri de sakin bir şekle o getirdi.”

Page 192: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

184

-t- ķķķķayna-t-dı Tutuşdurdı ‘ışķ oduna cānumı Ki ķķķķaynatdı ŧamardaġı ķanumı SN s.275 / 80-1204 “Canımı aşk ateşine tutuşturdu; damarımdaki kanı bile kaynattı.” -t- dep-re-t-di Ne depretdi ne açdı gözlerini İşitmezdi atası sözlerini SN s.229 / 37-529 “Ne kıpırdatdı ne açtı gözlerini; babasının sözlerini bile işitmezdi.” -t- inci-t-miş Ger incitmiş olsañ düzltmek gerek Peşįmān olup tevbe itmek gerek SN s.201 / 9-95 “Eğer incitmişsen düzeltmek gerekir; pişman olup tövbe etmen gerek.” -t- yüri-d-ür Yüridür yazı kış savugın sürüp Yüridür kuru gövdeye cān virüp SN s.196 / 4-20 “Kış soğuğunu götürüp yazı getirir; kuru gövdeye can verip onu yürütür.” -t- dürü-t-di Turutdı direksüz yüce gökleri Dürütdi niçe cinn ü ins ü peri SN s.196 / 4-19 “Yüce gökleri direksiz duruttu; nice cinleri, insanları, perileri yarattı.” -t- benz+e-t-miş Ziy ki benzetmiş bunu der evine Haber verir hem andaki kavime YZ s.136 / 1453 “Ne güzel bunu evime benzetmiş der; oradaki kavime haber verir.” -t- in+le-t-me-gil Oğlumu tutup beni ağlatmagıl Dün ü gün anın için inletmegil YZ s.118 / 1267 “Oğlumu tutup beni ağlatma; gece gündüz onun için inletme.” -t- tük+e-t-ir Yine görür yedi dahi arıcak Semizleri yer tüketir dolucak YZ s.67 / 707 “Yine görür, yedi ama yine de zayıftır; semizleri yer tüketir dolacak.”

Page 193: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

185

-t- kork-u-t-gıl Katı yavuzluk sanır üş bu bana Korkutgıl bunu ayıttım ben sana YZ s.53 / 550 “Bu bana çok kötülüktür sanıyor; ben sana bunu korkut dedim.” -t- kork-u-d-u Yehuda bir gez çağırsa kasladu Hamle kılsanız şehr ehlin korkudu YZ s.116 / 1243 “Yehuda bir defa göğsünü gererek bağırsa ve bir hamle kılsa bütün şehir halkı korkar.” -t- yufķķķķa+l-d-ur gevdede uçuķ başbert olsa ķızacaķ balġamı latįf ėder ve yufķķķķaldur MŞ s.152 / M137a-13,14 “Gövdede uçuk yara olsa kızacak balgamı temizler ve inceltir.” -t- öli-d-e-ler ĥarāret günde yürümekden olursa bu ŧılāyı isti‘māl ėdeler nāfi‘ ola nįlüfer yaġına biraz gülāb ķarışduralar ve bir bėzi ölideler MŞ s.170 / M155a-14,15 “Hararet yürümekten olursa bu merhemi kullansınlar yararlı olur nilüfer yağına biraz gül şurubu karıştırsınlar ve bir bezi ıslatsınlar.” -t- aķķķķ-sur-d-a-lar (a‘żā-i re’įse) … ve hōş ķoķulu ŧonlar geydüreler ve aķķķķsurdalar MŞ s.164 / M149b-1 “(temel organlar) … Ve hoş kokulu elbiseler giydirsinler ve aksırtsınlar.” -t- oŋ-u-l-d-a fā’ü’l-mā’ bu ot śu üstinde olur köki olmaz uşacuķ olur biri birine yapışur anı dögüp ķılıç ve bıçaķ zaĥmına vursalar oŋulda MŞ s.158 / M143b-1 “Fa’ü’l-ma bu ot su üstünde olur kökü olmaz küçücük olur birbirine yapışır onu dövüp kılıç ve bıçak yarasına koysalar iyleştirir.” -t- ķķķķaba+r-d-ur-sa (istisķānun envā‘ındadur…) sū’u’l-ķınye bir marażdur ki beŋzi śarardur ve bozardur ķabaķları ve ayaķları şişürdür ŧudaķ büzer eger ciger şişüp ķarın ķķķķabardursa istisķā dėrler MŞ s.93 / M82a-13,14 “(siroz hastalığının çeşidindedir)… Karaciğer hastalığıdır ki benzi sarartıp bozartır, göz kapakları ve ayakları şişirtir, dudak büzer eğer ciğer şişip karın kabardırsa siroz hastalığıdır derler.” -t- ķķķķuru-d-a-lar bir dürlü daħı göz aġrısıçun afsentįn-i rūmį anuŋ dānesin ķķķķurudalar ve yumşaķ dögeler

Page 194: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

186

MŞ s.55 / M46b-9 “Bir türlü göz ağrısı için pelin otu onun tanesini kurutsunlar ve yumuşak dövsünler.” -t- ķķķķayna-d-a-lar eger ĥuķne eylemezlerise yüz yigirmi dirhem erügi biraz na‘nāyıla ķķķķaynadalar MŞ s.54 / M45b-11 “Eğer makattan ilaç şırınga etmezlerse yüz yirmi dirhem eriği biraz nane ile kaynatsınlar.” -t- yüli-d-e-ler ķaranfūl ve şāf-ı māmįşā ve nįlüfer bu ķamusın dögeler ve başını yülideler MŞ s.46 / M38b-3,4 “Karanfil, fitil ve nilüfer bunun hepsini dövsünler ve başını tıraş etsinler.” -t- otur-d-a-lar süd kesile peynir ola peynirin gidereler südin ikileyin ķaynadup kefin alalar bir şişeye ķoyalar śovuķ su içinde oturdalar ki śovuya MŞ s.29 / M20b-7,8 “Süt kesilip peynir olunca peynirini giderip sütünü iki kere kaynadıp köpüğünü alsınlar bir şişeye koysunlar soğuk su içinde oturtsunlar ki soğusun.” -t- ķķķķırcıl+da-t-maķķķķ sıtmalarda dişleri ķķķķırcıldatmaķķķķ eger evvelden ‘ādeti degülse cünūna ya ölüme delįldür MŞ s.24 / M16b-7,8 “Sıtmalarda dişleri gıcırdatmak eğer önceden adeti değilse ya deliliğe ya da ölüme delildir.” -t- arı-t-ur muġlāb içmek gerek ki ma‘deyi arıdur MŞ s.20 / M12b-9 “Şurup içmek gerek ki mideyi temizler.” -t- der+le-d-ür ķatı ıssı havā beŋzi śarardur ve rūĥları geŋşeldür ve ķuvveti ża‘įf eyler ve śuśadur ve çok derledür MŞ s.10 / M2b-4,5 “Çok sıcak hava benzi sarartır, ruhları gevşetir, kuvveti zayıflatır, susatır ve çok terletir.” -t- eg(i)ri-t-di Şābūri’bni Erdeşįr Bābek ki Sāsān oġlanlarından evvel melįk olmış-ıdı ol ķal‘ayı iki yıl egritdi, TİKT s.389 / 159b-7 “Şaburi’bni Erdeşir Babek ki Sasan oğullarından önce melik olmuştu o kaleyi iki yıl kuşattı.” -t- gö-z+e-d-ür-di Meger bir gün ol ödünç dinar viren gişi deñiz kenarına vardı, gemi gözedürdi kim mālını getüreler TİKT s.378 / 152a-3,4 “Meğer bir gün o ödünç dinar veren kişi deniz kenarına gitti, gemiyi gözetirdi ki malını getirecekler.”

Page 195: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

187

-t- aķķķķ-ı-t-dı-lar Pes ol ħalķuñ ba‘żısı hile ettiler, cum’a gün göller ķazup içine śu aķķķķıtdılar, TİKT s.369 / 147a-2 ““““Bu sebepten halkın bazısı kazıyıp içine su akıttılar.” -t- arı-t-dur-dı Emįrü’l-mü’minįn ‘Ömer Beytü’l-Muķaddes’i fetĥ itdügi vaķt arıtdurdı ve śaĥrānuñ üzerine bir mescid yapdurdı. TİKT s.364 / 143b-10,11 “Emirü’l-Mü’minin Ömer Beytü’l-Mukaddes’i fethettiği vakit arıttırdı (manevi pisliklerden temizledi) ve sahranın üzerine bir mescit yaptırdı.” -t- ögre-t-mek “Baña bir ilm verildi kim saña anı ögretmek gerekmez, ve …” TİKT s.308 / 108b-6 “Bana bir ilim öğretildi ki sana öğretmek gerekmez, ve …” -t- çürü-t-di Evvel ŧufān viribidi, çoķ yaġdı śu yir yüzinde yayıldı çökdi, ekinleri yimişleri çürütdi. TİKT s.291 / 99a-7,8 “Önce tufan vermişti, çok yağmurlar yağdı su yer yüzünde yayıldı çöktü, ekinleri meyveleri çürüttü.” -t- seg-i-r-d-ür-ler Şöyle kim segirdürler, içinde cānı vardur śanurlar-ıdı. TİKT s.287 / 97a-2,3 “Şöyle ki koştururlar içinde canı vardır sanırlardı.” -t- śśśśar-ķķķķ-ı-d-ur-dı Allāh’uñ yardımı-y-ıla ol ŧaşı ķaldururdı, bunları aşaġa śśśśarķķķķıdurdı, girü ŧaşı yirine ķoyup giderdi. TİKT s.274 / 89b-18 “Allah’ın yardımıyla o taşı kaldırırdı, bunları aşağıya sarkıtırdı, geri taşı yerine koyup giderdi.” -t- ŧŧŧŧaġı-t-dı O gişi eyitdi: “iderin” Yese‘ ol gün ħalķı ŧŧŧŧaġıtdı, irtesi gine cem‘ eyledi, TİKT s.272 / 88a-19 “O kişi söyledi: “ederim” Yese‘ o gün halkı dağıttı, ertesi gün yine topladı.” -t- inci-d-e-sin Senden Allāh’a sıġınuram kim beni eksesin, yāħud beni incidesin. TİKT s.184 / 35a-15,16 “İster beni öv istersen incit Senden Allah’a sığınırım.” -t- gi-d-er-di eydür kim zamān nevmįz olsun, oġlancuķları öksüz eyledi, ħātunları ŧūl eyledi ve ni‘metleri giderdi. TİKT s.153 / 18b-2,3 “Söyler ki zaman ümitsiz olsun, küçük çocukları öksüz eyledi, kadınları dul eyledi ve nimetleri giderdi.”

Page 196: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

188

-t- öñ+ü-r-t-mez “Ya‘nį güneş aya irişmez ayuñ sulŧānında ya‘nį ĥükminde ŧoġar ve daħı gice ve gündüzi öñürtmez, belki gice gitse gündüz gelür; TİKT s.152 / 18a-8,9 “Yani güneş aya yetişemez ayın sultanında yani hükmünde doğar ve de gece ve gündüzün önüne geçmez, belki gitse gündüz gelir;” -t- aķķķķ-ı-t-dı “Pes yirden çeşmeler çıķardı ve ırmaķlar aķķķķıtdı ve otlar ve aġaçlar bitürdi ve baġları yire lenger ķıldı; TİKT s.137 / 9a-10,11 “Bundan dolayı çeşmeler çıkardı ve ırmaklar akıttı, otlar ve ağaçlar bitirdi ve bağları yere lenger yaptı;” -t- az-ı-d-ur “Kur’ān Allāh’uñ kitābıdur, içinde geçmişüñ ve gelecegüñ ĥabarı vardur ve daħı arañuzda vāķı‘ olanuñ ĥükmi vardur ve haķķı bāŧıldan seçer, geñgel ve laŧifa degüldür, her cebbār kim anı terk ide, Allāhu Ta‘ālā anı azıdur.” TİKT s.127 / 4a-4,5,6 “Kur’an Allah’ın kitabıdır, içinde geçmişin ve geleceğin haberi vardır ve de aranızda gerçek olanın hükmü vardır ve hakkı batıldan ayırır, alay ve latife değildir, her cebbar kim onu terk etse, Allah’u Ta‘ālā onu cezalandırır.” -t- dep-re-t-mez-di “Peyġāmbar -‘Aleyhi’sselām- vefāt itdi, hįç bir ķuş ķanadın depretmezdi, TİKT s.127 / 4a-7 “Peygamber -Aleyhisselam- vefat etti, hiçbir kuş kanadını çırpmazdı.” -t- tüz-ü-t-di Śanasın ki müşki tüzütdi aya Ya ĥoź saçdı ‘anber ķızıl elmaya SN s.306 / 109-1655 “San ki saçını çözerek ay yüzünün üstünü süsledi bu kızıl elmaya benzeyen yanağın üstüne anber saçmış gibi oldu.” Ettirgen olan -t- fiilleri -t- añla-t-dı-lar Hem daħı añlatdılar ol tiryaķı Eytdiler kim içene bizüz saķį GN s.329 / 1554 “Ayrıca o ilaçlardan söz ettiler ve içmek isteyenlere dağıtacaklarını söylediler.” -t- yaġma+la-t-dı Yaġmalatdı māl u mülkü ħānumān Virdi ol ‘ışķa göñül ü cism ü cān GN s.51 / 183 “O, Allah ve peygamberi’nin aşkında gönlünü, vücudunu ve canını verip, mal mülk ve çoluk çocuğundan geçti.”

Page 197: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

189

-t- dir(i)ş-ür-t-di Ŧoprġın dirşürtdi ol ‘Azrāyil’e Diri ķıldı Ĥaķ anı nefħa-y-ıla GN s.395 / 1884 “Onun toprağını Azrail’e devşirtmiş, Hak Ta‘ālā da nefhayla diriltmiştir.” -t- bur-t-ar-ur Loķma hażm eyler ü işteh arturur Gerçi yiyen kişi yüzin burtarur GN s.1007 / 4998 “Bunları yiyen her ne kadar yüzünü ekşitirse de; lokmayı hazmettirir ve iştahı artırır.” -t- bur-t-ar-up Yüzin burtarup didi naķķāş hey Oħı atduñ u gizledüñ aħı yay SN s.372 / 173-2614 “Yüzünü buruşturup hey nakkaş dedi; oku attın ve ahı gizledin.” -t- iş+le-t-mek Mālı işletmek ü başarmaķ gerek Götürüp ilden ile varmaķ gerek GN s.601 / 2904 “Mahsul alıp malı çıkarınca, değerlendirmek için ilden ile dolaşmalı.” -t- soy+la-d-ayım Ki bir göreyim bunı söyledeyim Bilem iş nedür bārį soyladayım SN s.346 / 148-2243 “Bunu bir göreyim ki söyleteyim; iş nedir bileyim de bari araştırtayım.” -t- ey-i-t-di Didi şāha buldum begendüm yiri Eyitdi ki bünyād ur imdi yüri SN s.283 / 89-1332 “Şaha dedi ki yeri buldum beğendim; söyledi ki şimdi git inşa et.” -t- ŧŧŧŧaşı-d-up Ŧurup köşke aġdılar oturdular Süci ŧŧŧŧaşıdup nuķl getürdiler SN s.307 / 111-1674 “Durup köşke çıktılar oturdular; şarap taşıtıp meze, çerez getirdiler.” -t- yaśśśśa-t-mış Bir altundan aślan yaśśśśatmış idi Muraśśa‘dan incüye batmış idi SN s.315 / 118-1790 “Altından bir aslan yaptırmıştı; murassadan inciye batmıştı.”

Page 198: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

190

-t- sıyır-d-up Sıyırdup deñizi ol üç dün ü gün Hem açlıķdan oldıdı iñen zebūn SN s.455 / 254-3827 “O üç gün üç gece denizi sıyırtıp; hem de açlıktan gayet zayıf, güçsüz olmuştu.” -t- ķķķķıġır-d-ur Naķāş şāh ķatından gelür bāzāra Tamāmet ķķķķıġırdur ol ulu şāra SN s.267 / 73-1097 “Nakkaş pazara şahın katından gelir; tamamen o büyük şehre çağırtır.” -t- yaśśśśa-t-mış Bir altundan aślan yaśśśśatmış idi Muraśśa‘dan incüye batmış idi SN s.315 / 118-1790 “Altından bir aslan yaptırmıştı; murassadan inciye batmıştı.” -t- sür-t-er Selām verir Yakup’a verir tonu Yakup alır yüzüne sürter anı YZ s.130 / 1389 “Yakup’a selam verip elbiseyi verir; Yakup da onu alır yüzüne sürer.” -t- öl-dür-t-me-miş Öldürmüşsüz ol büyünüz Kurtarmış öldürtmemiş işidiniz YZ s.122 / 1308 “O büyüğünüzü öldürmüşsünüz; kurtarmış öldürtmemiş işitin.” -t- ay-d-ayım Şem’unu dahi okur gelsin bana Aydayım derdimi ben kamu ana YZ s.117 / 1248 “Şemun’u, bütün derdini ona söylemek için bana gelsin der.” -t- ara-t-tı Yusuf bindi kürsiye hükmeyledi Yüklerini arattı gör neyledi YZ s.108 / 1157 “Yusuf kürsiye geçip hükmetti; yüklerini arattı bak ne yaptı.” -t- ör-t-er İmdi eşidin Yusuf’u kim nider Yüzün örter kardaşlarına gider YZ s.106 / 1139 “Şimdi Yusuf’u işitin ki ne yapar; yüzünü örtüp kardeşlerine gider.”

Page 199: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

191

-t- il-e-t-ir-ler İletirler Yusuf’u hem odağa Yusuf’un kardaşları çıkmıştı dağa YZ s.22 / 204 “Yusuf’un kardeşleri dağa çıkmıştı; hem Yusuf’u otağa götürmüştüler.” -t- es(i)r-i-t-me-y-e ol şįre azar süci olur ol ķadar ķatalar ki ħardal dadı şįrede belüre katı esritmeye MŞ s.205 / P184a-13 “O şıra azar şarap olur o kadar katsınlar ki hardal dadı şırada belirir çok sarhoş etmez.” -t- gici-d-ür (şarāb- muħardal) … yigit kişi yaz güninde içerse isilik getürür ķanın göyündürür beŋzin ķızardur balġamın keser gevdesin gicidür MŞ s.205 / M184a-7,8 “(hardallı şurup) … Yiğit kişi yaz gününde içerse sıcaklık getirir kanını sızlatır benzi kızartır balgamını keser gövdesini kaşındırır.” -t- ıśśśśla-d-up yaş kişnic dögüp śuyın çıķarup kettān bėzin ıśśśśladup vursalar fāyide ėder MŞ s.130 / M116a-7 “Yaş kişniş otunu dövüp suyunu çıkarıp keten bezini ıslatıp koysalar fayda eder.”

-t- es(i)r-i-d-ür za‘firān uyķu getürür ve mużlįm-i ĥavāsdur ķaçan süciye ķatup içseler tėz esridür MŞ s.53 / M44b-7,8 “Safran uyku getirir ve duyuları körelticidir ne zaman ki şarap katıp içseler erken sarhoş eder.” -t- semür-d-ür kūfte ĥār u raŧbdur çoķ ġıdā vėrür bedeni ķavį eyler semirdür MŞ s.39 / M31a-3 “Köfte sıcak ve nemli özelliktedir çok gıda verir bedeni güçlü eder semirtir.” -t- yük+le-d-ür-ler-idi “Ĥāzįnesinüñ kilidi dillerini altmış ķatıra yükledürler-idi.” TİKT s.322 / 118a-9,10 “Hazinesinin kilidi dillerini altmış katıra yüklerlerdi.” -t- anla-t-dı-lar Munŧazır olup ŧururuz, tā anlar gideler, anlardan artan śuyı alup ŧavarımuz śuvaravuz diyü anlatdılar. TİKT s.316 / 113b-8,9 “Gözleyen, bekleyen olup dururuz, ta onlar gitsinler, onlardan artan suyu alıp davarımızı suvaralım diye anlattılar.” -t- il-e-t-se-ler “Ķaçan kim ferişteler Allāh Ta‘āla’ya bir ķuluñ ‘ameli śaĥįfasın iletseler, Allāh Ta‘ālā TİKT s.171 / 28b-3

Page 200: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

192

“Ne zaman ki melekler Allah’u Ta‘ālā’ya bir kulunun amel defterini götürseler, Allah’u Ta‘ālā.” -t- uva-t-maġ-a İbrāhįm ben saķįmem didi, anlara ta‘rįz itdi. Tā kim bütleri uvatmaġa mecāl bula. TİKT s.223 / 59b-9 “İbrahim ben hastayım dedi, onlara dokunaklı söz söyledi. Ta ki putları parçalamaya hal bulana kadar.” -t- uva-d-ur-dı Zįrā yil gelürdi, birisini havaya ķaldururdı, andan śoñra başı üzerine bıraġurdı, başını uvadurdı, TİKT s.213 / 54a-2,3 “Zira yel gelirdi, birisini havaya kaldırırdı, ondan sonra başı üzerine bırakırdı, başını parçalardı.” geçişli -t- dür-i-d-ür Ya‘nį oldur kim size berk gösterür, ķorķutmak içün daħı aġır bulutlar düridür ve ra’d anuñ ĥamdı-y-ıla tesbįĥ oķur TİKT s.159 / 21b-11,12 “Yani odur ki size sağlam gösterir, korkutmak için de ağır bulutlar meydana getirir ve gök gürültüsü onun hamdıyla tesbih eder.”

3.1.6. -ma- / -me-

Fiil kök ve gövdelerinden olumsuz fiiller yapan bir ektir. Eskiden beri

kullanılan ve işleklik sahası en zengin olan eklerden biridir. i- fiili hariç bütün fiil

kök ve gövdelerine gelebilir. Fonksiyonu menfiliktir. Fiillerde olumsuz hareketi

karşılamak, olmama veya yapmama ifade etmek için onlara -ma- / -me- eki getirilir:

açma-, bulma-, gezinme-, geçirme-, durdurma- vb.

Ergin, -ma- / -me- ekine kendinden sonra hiçbir fiilden fiil yapma eki

getirilemez. Yalnız fiilden isim yapma ekleri ile çekim ekleri getirilebilir. Doğrudan

doğruya fiil kök ve gövdelerine eklenir. Araya başka bir öğe girmeyeceği gibi

herhangi bir yabancı ses de getirilemez. Fiillerin olumsuz şekillerinde bu duruma

aykırı bir durum var gibi gözüktüğünü; geleme-, yapama- gibi. Ancak bu şekillerin

iki kelimenin birleşmesi ile meydana gelmiş olduğunu, ikinci kelimedeki fiil

kökünün sonradan unutulmuş bulunduğu düşünülürse, ortada aykırı bir durumun

Page 201: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

193

olmadığını -ma- / -me- ekinin aslında doğrudan doğruya fiil köküne (Eski

Türkçedeki u- “muktedir olmak”) eklenmiş olduğunu söylüyor.34

-ma- / -me- eki daima vurgusuzdur, vurguyu her zaman kendinden önceki

hece üzerine atar.

Bu ek eskiden beri hiç değişmemiştir. Yalnız bazı durumlarda orta hece

durumunda kalıp y tesiriyle fiillerin birçok çekimli şekillerinde, şimdiki zaman

kipinin ve gelecek zaman kipinin çekimlerinde ünlüsünün değiştiği görülür. Bu

durum yazıya da geçmiştir, gelmiyor “gelmeyor”, açmıyacak “açmayacak”, almıyor

“almayor” vb.

-ma- / -me- eki, fiilin gerçekleşmediğini, kimsenin öyle olmadığını,

yapmadığını o işi görmediğini anlatır.

Bu ek, Eski Türkçeden beri çok işlek olarak kullanılan bir ektir. Yalnızca (e)

sesi bazı kaynaklarda (ä) şeklinde gösterilir. Bir de bugün olduğu gibi şimdiki zaman

ve gelecek zaman çekimleri sırasında ünlüsünün daraldığı görülür. Eski Anadolu

Türkçesinde de bu husus söz konusudur.

Ekin Fonksiyonları Geçişli olan -ma- / -me- fiilleri -ma- ay(ı)b+la-ma Eger ŧoġru söylemez olur iseñ Beni hem ger ‘ayblama ölür iseñ SN s.530 / 328-4941 “Eğer doğru söylemezsen ve eğer ölürsen beni ayıplama.” -ma- śśśśun-ma-duġ-un Daħı sevgüsinden uśanmaduġın Elin hįç etegine śśśśunmaduġın SN s.530 / 328-4947 “Ve sevgisinden usanmadığın elini hiç eteğine sunmadığın.” -ma- ķķķķar-ma-y-am Didi ben sözüme yalan ķķķķarmayam Yügürem otuz mįl hįç armayam

34 A.e., s.190.

Page 202: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

194

SN s.489 / 288-4335 “Ben sözüme yalan karıştırmam, otuz mil yürürüm hiç yorulmam.” -ma- śśśśun-ma-sa-y-dı Dil uzatmaġa śśśśunmasaydı eli Çekilmeyedi eñsesinden dili SN s.445 / 244-3681 “Dil uzatmasaydı, eli ensesinden çekilmeseydi.” -ma- al-ma-sa-dı Ki aldayuban ucuz almasadı Güher bilmege fikri elmās idi SN s.1166 / 264-3985 “Aldanıp ucuz almasaydı, gevheri bilmezdi onun düşüncesi elmas almaktı.” -ma- ŧŧŧŧon-dur-ma-y-a Kilimince kösilen ayaġını Śovuķ günde ŧŧŧŧoñdurmaya yaġını SN s.426 / 226-3405 “Ayağını kilimine göre uzatsın; soğuk günde yağını dondurmasın.” -ma- sıvış-dur-ma-dı Şavuşdurmadı manzarından gözin Sıvışdurmadı şaśtdan oķ gezin SN s.391 / 191-2889 “Manzaradan gözünü kaçırmadı; şasttan okun gezini ayırmadı.” -ma- ķķķķımra-d-ı-ma-y-a-lar Çeriler derilürse biş on biñ er Benüm bir ķulum ķķķķımradımayalar SN s.362 / 164-2475 “Askerler beş on bin er olarak toplansalar da; benim bir kulumu kımıldatamazlar.” -ma- yum-ma-du-m Gözüm yummadum uyħu uyımadum Śu içmedüm ü yiyesi yimedüm SN s.319 / 122-1849 “Gözümü yummadım uyku uyumadım; su içmedim ve yiyecek yemedim.” -ma- ķķķķurı-t-ma Ŧama baħma ķaldurma aślā başuñ ĶĶĶĶurıtma bilüñi aķıtma yaşuñ SN s.303 / 106-1617 “Dama bakma asla başını kaldırma; bilgini unutma, yaşını akıtma.” -ma- bur-ma-dı ‘Işķ ögredür edeb kişiye ille ķaķıyup Bencileyin kimesne ķulaġını burmadı

Page 203: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

195

SN s.291 / 95-1435 “İnsana edebi aşk öğretir; bana yaptıkları gibi kimse ona bağırıp çağırıp öfkelenip kulağını çekmedi.” -me- dir-me-di Çaķ öyleye degin ögin dirmedi Gözini açup ‘ālemi görmedi SN s.295 / 100-1507 “Tam öğlene kadar aklını toplamadı; gözünü açıp dünyayı görmedi.” -me- esle-me-di Biz ısraġı gün varduġ anı göre Didük eslemedi ki şāra gire SN s.268 / 74-1114 “Biz önceki gün onu göerelim diye oraya gittik şehre girelim dedik dinlemedi ki.” -me- işit-me-di Niçe kim öğütledim işitmedi Sözüm aña hergiz eŝer itmedi SN s.245 / 53-776 “Bir çok kere öğütledim dikkate almadı; sözüm ona hiçbir zaman etkilenmedi.” -me- sür-me-y-em Şu gün olmasun ki seni görmeyem Öpüben yüzüm yüzüñe sürmeyem SN s.240 / 48-697 “Bir gün olmasın ki seni görmeyim; yüzünü öpüp yüzüme sürmeyeyim.” -ma- toġġġġ-ra-ma-sun Didi kimseye bu iş uġramasun Yüregin benüm bigi toġġġġramasun SN s.232 / 40-574 “Bu iş kimseye uğramasın, yüreğin benim gibi üzülmesin.” -me- eg-me-di Sözümi śınmadı eli degmedi Budur ŧoġrusı kim göñül egmedi SN s.217 / 25-349 “Sözümü sınamadı, eli değmedi; doğrusu budur ki gönül eğmedi.” -me- ög+ü-r-e-t-me-gil Ķaķıyup yavu ķılmaġıl bilüñi Yalan söze ögretmegil dilüñi SN s.213 / 20-275 “Sinirlenip bilgini kaybetme, dilini yalan söze öğretme.” -ma- ŧŧŧŧat-ma-ġıl Ayaķ kimse işigine admaġıl Bal ola śanup aġuyı ŧŧŧŧatmaġıl

Page 204: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

196

SN s.209 / 17-212 “Kimsenin eşiğine ayağını atma, zehiri bal sanıp onu tatma.” -ma- unut-ma-y-a Cihān dönse döndürmeye yüzüni Unutmaya her demde kendüzüni SN s.208 / 17-209 “Dünya dönse bile yüzünü döndürme, hiçbir zaman kendisini unutma.” -ma- at-ma-ġıl Ķoyup ‘aķluňı nefsüňe uymaġıl Gözüň göre cānuň oda atmaġıl SN s.200 / 9-90 “Aklını bırakıp nefsine uyma, göz göre göre canını ateşe atma.” -ma- sa-v-ur-ma-y-a Yil ağaçdan indürmeye yaprağı Savurmaya hem bir avuç ŧopraġı SN s.200 / 8-75 “Rüzgar yaprağı ağaçtan koparmasın, hem de bir avuç toprağı savurmasın.” -ma- aç-ma-dı-n Gönüllerden endişeler geçmedin Kişi söze aġzın henüz açmadın SN s.198 / 6-46 “Gönüllerden endişeler geçmeden, kişi henüz konuşmaya başlamadan.” -me- dök-me-y-eler Evvel kimse kim Ka‘be’ye örtü örtdi Tübba‘ idi ve bütleri gidertdi ve buyurdı kim hįç anda ķan dökmeyeler ve haram içinde ölmiş ŧavarları ķomayalar. TİKT s.383 / 155a-13,14 “Önce kimse ki Ka‘be’ye örtü örttü Tübba‘ idi ve putları yok etti ve buyurdu ki orada hiç kan dökmesinler ve haram içinde ölmüş davarları bırakmasınlar.” -me- is+te-me-di Belki benüm ecrüm Allãh Ta‘ālā üzerinedür. Çünki Nūh Peyġambar bunlardan māl istemedi. TİKT s.197 / 44a-19 “Belki benim ecrim Allah’u Ta‘ālā üzerindedir. Çünkü Nuh peygamber bunlardan mal istemedi.” -ma- ŧŧŧŧuy-ma-y-a “Ne‘am, ādem oġlını ki śaġ eli-y-ile śadaķa eyleye, sol eli anı ŧŧŧŧuymaya.” TİKT s.142 / 12a-15,16 “Evet, insan oğlu ki sağ eli ile sadaka verse, sol eli onu duymasın.” -me- söyle-me-ñ …ĥarac yoķ ve daħı benden ħabar virüñ, benüm üzerüme yalan söylemeñ; TİKT s.127 / 3b-15,16

Page 205: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

197

“Haraç yok ve de benden haber verin, benim üzerime yalan söylemeyin.” -me- işit-me-dük-dür Hem ķulaķ işitmedükdür adını Hiç kimesne bilmedükdür dadını GN s.25 / 54 “Kulaklar adını işitmediği gibi, kimse de tadını bilmemektedir.” -ma- oķķķķı-ma-dı Her kim ol naķşı baķup oķķķķımadı Sırrı ĥayvān gerçi ādemdür adı GN s.39 / 127 “Kim o yazıyı görüp okumazsa, adı insan bile olsa gerçekte hayvandır.” -ma- ır-ma-ġıl İy Ħudāyā doġru yoldan ırmaġıl Ol şefā‘atdan bizi ayırmaġıl GN s.57 / 204 “Ey Allah’ım bizi doğru yoldan ayırma ve şefaatten mahrum etme.” -me- in-dür-me-di Tā ki dörd yār gelmeyinçe bir yire Kimse baş indürmedi ol servere GN s.67 / 243 “Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali gibi dört dost bir araya gelmeyince, kimse o öndere uymadı.” -me- berk+i-t-me-di Görmeyinçe kimse cān terk itmedi Dōst-ıla ‘ahd ü vefa berkitmedi GN s.77 / 294 “Kimse görmeden can vermedi, dost ile de ahd ve vefayı sağlamlaştırmadı. Bu sadece İbrahim peygambere nasib oldu.” -ma- dut-ma-y-a Nazm içinde artuġ eksük var-ısa ‘Ayb dutmaya anı kim yār-ısa GN s.87 / 336 “Nazım içinde artık eksik söz söylenmiş olabilir; kim dost ise bunu ayıp ve kusur saymasın.” -me- gör-me-di Degme göñül görmedi bu ķudreti Degmeler añlamadı bu ‘ibreti GN s.101 / 409 “Her gönül bu kudreti görmedi, değme kimseler de bu ibreti anlamadı.” -ma- ayır-ma-ġıl İy Ħudāyā tevfiķuñ ayırmaġıl Dünya āħir ŧoġru yoldan ırmaġıl GN s.105 / 434

Page 206: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

198

“Ey Allah’ım! Bizden yardımını esirgeme ve hiçbir zaman doğru yolundan ayırma.” -ma- śśśśı-ma-dı-lar Her biri güçlü güçin śınadılar Niçe kim cehd itdiler śśśśımadılar GN s.135 / 586 “Her biri gücünü kuvvetini sınadı, fakat bütün uğraşmalara rağmen kıramadılar.” -ma- ır-ma-ġıl İy Ħudāyā ‘ışķuñı ayırmaġıl Dūnya āħir ŧoġru yoldan ırmaġıl GN s.161 / 719 “Ey Alah’ım! Senin aşkından, senin sevginden beni mahrum etme ve beni devamlı doğru yolunda bulundur.” -ma- ayır-ma-sun Çünki ķoşdı dōstlara ayırmasun Dünya aĥret ŧoġru yoldan ırmasun GN s.211 / 954 “Dostlarının yanına bizi de koydu, onlardan ayırmasın; dünya ve ahirette doğru yoldan uzaklaştırmasın.” -ma- ķķķķo-ma-y-a ‘Āķil oldur kim bile kendü ĥālin Her ĥāl içre ķķķķomaya elden yolın GN s.251 / 1155 “Asıl akıllı kişi kendi halini bilendir, o ne halde bulunursa bulunsun gittiği yolu, kendini bilme halini elden bırakmaz.” -ma- dut-ma Her birisi ķullıġa dutdı boyun Girtü bilgil bu sözi dutma oyın GN s.381 / 1817 “Her biri hizmetçiliğe razı oldu, bunu gerçek ve doğru bil, asla hafife alma.” -me- il-t-me-gil Cāhile renc iltmegil ĥāśıl degül Zira kim cānı aña ķābil degül GN s.427 / 2041 “Cahile öğütle sıkıntı verme, çünkü onun canı yeteneksizdir, ondan bir şey ortaya çıkmaz.” -ma- um-ma-ġıl Vāy eger dutduñ-ısa ħulķ-ı nebāt Çün ölesin ummaġıl ayruķ hayāt GN s.453 / 2178 “Yok bitki huyu ile huylanmışsan; öleceğini bil ve başka bir hayat ümit etme.” -me- söy+le-me Śıdķı yoġa hikmeti sen söyleme

Page 207: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

199

Key śaķın ol hikmete źulm eyleme GN s.569 / 2742 “Doğru ve kalbi temiz olmayana hikmeti söyleme; buna çok dikkat et, sonra hikmet ilmine haksızlık yaparsın.” -ma- ķķķķay-tttt-ar-ma-y-a Ne ki dirse ķarşu söz ķķķķaytarmaya Maĥkum ola hįç ķaşın ķantarmaya GN s.643 / 3112 “Sözlerine hiç itiraz etmemeli; emirlerine karşı gelmeyip, onlara kaş karartmamalı ve yüz ekşitmemelidir.” -me- üz-me-y-e Her işüñ ĥaddin bile ķıldan ķıla Bir ķılı üzmeye Çün ĥaddin bile GN s.747 / 3653 “Her bir işin nereye kadar yapılabileceğini inceden inceye bilmeli; ileri gidip bir tel bile koparmamalıdır.” -me- beğen-me-di Yakup eder beğenmedi ol bunu Anın için geri döndürdü şunu YZ s.96 / 1026 “Yakup der ki o bunu beğenmedi, onun için şunu geri döndürdü.” -ma- sor-ma-dı-m Arap eder sözleri tatlı idi Sormadım adın yüzü örtlü idi YZ s.66 / 692 “Arap der ki sözleri tatlıydı, adını sormadım yüzü örtülüydü.” -me- bil-me-di-ler Ellerin doğradığın bilmediler Ne hod kesinlen acısın duymadılar YZ s.56 / 591 “Ellerini doğradıklarını anlamadılar, acısını hiç duymadılar.” -ma- bırak-ma-gıl Etti benem üş açgıl gözün Ayruğa bırakmagıl sen kendözün YZ s.33 / 336 “İşte benim aç gözünü, sen kendini başkasına bırakma.” -ma- ko-y-ma-gil Hem kaçaktır hem yalancı gey sakın Hem uğrudur koymagil malın yakın YZ s.24 / 226 “Hem kaçaktır hem yalancı iyi sakın; hem de hırsızdır malını yakınına bırakma.”

Page 208: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

200

-me- giz+le-me-n-iz Gizlemeniz veriniz anı bize Yoksa bela eyleriz şimdi size YZ s.22 / 207 “Onu gizlemeyin bize verin, yoksa şimdi size bela eyleriz.” -me- şeş-me-y-eler (ol śınuķ)… ġıdā müzevvereler yėdüreler ferāric gibi ve şöyle gerekdür ki śaruġını şeşmeyeler MŞ s.161 / M 146a-4 “(O kırık) … gıdalı çorbalar yedirsinler piliçler gibi ve şöyle gerektir ki sargısını çözmesinler.” -me- dürt-me-y-e-ler Ķaçan nāzleden ya zükāmdan baş aġrısına başa yaġlar dürtmeyeler MŞ s.44 / M 36a-3 “Nasıl ki nezleden dolayı olan baş ağrısı için başa yağlar sürtmesinler.” -me- yė-me-y-e-ler mercimek … cirmi ķābıż ve śuyı müshįldür tamām ŧatluyıla yėyicek ŧatlu nesneyile yėmeyeler MŞ s.29 / M 21b-1,2 “Mercimek … posası kabız ve suyu müshildir bütünüyle tatlı yiyecekse tatlı şeylerle yemesinler.” -me- şeş-me-y-e-ler Ķan ŧurmasa maĥmūde ve anzarüt ve milĥ-i enderāni ve egir her birinden birer dirhem dögüp śarp sirkeyle yoġurup ĥācet vaķtında isti’māl ėdeler bėş altı gün ŧura şeşmeyeler MŞ s.21 / M 13b-11,12 “Kan durmazsa mahmudiye otu ve gözotu ve milh-i enderani ve kasıkotu her birinden birer dirhem dövüp sarp sirkeyle yoğurup ihtiyaç duyulduğunda kullansınlar beş altı gün dursun çözmesinler.” Geçişsiz olan -ma- / -me- fiilleri -me- dep-re-n-me-y-e Ķulaġa ķurtcuġaz girse ‘alāmeti oldur ki biraz zamān deprenmeye MŞ s.59 / M 50b-5 “Kulağa kurtcuk girse belirtisi odur ki bir müddet kıpırdamasın.” -me- egle-n-me-y-e-ler Ol yenen yeyecek śiŋmedin ayruķ yėyecek yėmeyeler ve yėmek yėmekde çoķ eglenmeyeler MŞ s.12 / M 4a-13 “O yenen yiyecek sinmeden başka yiyecek yemesinler ve yemek yerken çok eğlenmesinler.” -me- ėėėėr-i-ş-me-y-e Bir pāre alsaŋ evüŋ içinde assan ol ev içindekilere vebā ėėėėrişmeye MŞ s.177 / M 160a-5,6

Page 209: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

201

“Bir parça alıp onu evin içine assan evin içindekilere veba bulaşmaz.” -ma- añ-ı-l-ma-mış Benį İsā’įl’üñ ş’ol ħabarlarıdur kim bizüm kitābumuzda ol añılmamış ola; TİKT s.127 / 3b-17,18 “Beni İsrail’in şu haberleridir ki bizim kitabımızda o anılmamış olacak.” -ma- yarad-ı-l-ma-mış-dı Mütekellimįnden bir neçe ŧā’ife şuña źāhib oldı kim bunlardan öñdin daħı nesne yaradılmamışdı; TİKT s.129 / 5a-2 “Alimler bir nice Taife şuna uydu ki bunlardan önce de hiçbir şey yaratılmamıştı.“ -ma- ŧŧŧŧo-ġ-ma-y-a Ķaśdı bu kim ŧŧŧŧoġmaya ħalķ üstine illā kim nā-gām olup her gün ŧoġar TİKT s.151 / 17a-21 “Amacı bu ki halk üstüne doğmasın illa ki gamsız olup her gün doğar.” -me- gül-me-di Bu gez ansızdan güler Yusuf Nebi Gülmedi ömründe hiç anın gibi YZ s.10 / 76 “Yusuf Peygamber bu defa birden güler, ömründe hiç bu kadar gülmedi.” -ma- kaç-ma-sın Kaçmasın deyü Yusuf’u bağladı Yusuf yüzün göğe tutup ağladı YZ s.24 / 231 “Kaçmasın diye Yusuf’u bağladı, Yusuf yüzünü göğe kaldırıp ağladı.” -me- din-me-di Kamu yedi Bünyamin hiç yemedi Ağlamaktan iki gözü dinmedi YZ s.102 / 1089 “Hepsi yedi Bünyamin hiç yemedi; ağlamaktan gözünün yaşı hiç durmadı.” -ma- ba-ķķķķ-ma-y-a Baķķķķmaya hįç kimsenüñ pįşesine İlla baķa göñli endişesine GN s.745 / 3641 “Yine kimsenin makamına ve mesleğine değil; gönlünden geçenlere ve düşündüklerine bakmalı.” -ma- ķķķķıl-ma-ya Kimsenüñ kim ‘aķlı yarı ķķķķılmaya Lācerem bu ma’niden dad almaya GN s.545 / 2630 “Bir kimsenin aklı yardımcı olmazsa o, manadan lezzet almaz.”

Page 210: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

202

-ma- śśśśun-ma-dı-lar ŚŚŚŚunmadılar ayruġına ne-y-ise Yimediler yavuz eger k’eyise GN s.331 / 1560 “Başkalarına el uzatmadılar, iyi ve kötü de olsa hiçbirini yemediler.” -ma- ır-ma-sun Dōstlarından Ĥaķ bizi ayırmasun Dünya āħir ŧoġru yoldan ırmasun GN s.287 / 1338 “Allah bizi sevdiklerinden ayırmasın ve hiçbir zaman doğru yoldan uzaklaştırmasın.” -ma- ayır-ma-sun Dōstlarından Ĥaķ bizi ayırmasun Dünya āħir ŧoġru yoldan ırmasun GN s.287 / 1338 “Allah bizi sevdiklerinden ayırmasın ve hiçbir zaman doğru yoldan uzaklaştırmasın.” -ma- ayıl-ma-y-a ‘Işķ evinde esriyen ayılmaya ‘Işķ elinden yazılan yayılmaya GN s.229 / 1042 “Aşk evinde sarhoş olan kendine gelemez ve aşk yüzünden yazılanlar da bozulup kaybolmaz.” -ma- ķķķķal-ma-dı Cān-durur ol ortada ħarca varan Cānına ķķķķalmadı ol girçek eren GN s.181 / 811 “Bu ortada feda edilen candır; gerçek eren burada canına dönüp bakmamıştır.” -ma- ķķķķal-ma-ġıl İy ‘Aşıķ sen nefse yoldaş olmaġıl ‘Işķa uyġıl ‘ışķ yolında ķķķķalmaġıl GN s.177 / 799 “Ey Aşık! Nefse yoldaş olma; aşka uy ve onun yolunda ilerle.” -ma- alda-n-ma-ġıl Dünyayı görüp yaķın aldanmaġıl Aħiret senden ıraķdur śanmaġıl GN s.153 / 681 “Dünyayı yakın görüp, hep yaşayacağını sanıp aldanma; ahireti de senden uzak bilme, ölüm her an gelebilir.” -ma- ur-ı-ş-ma-ñ-uz Geldi ilerü eytdi hey urışmañuz Śabr idüñ birbirüñüze düşmeñüz GN s.145 / 635 “Öne çıkıp aman dövüşmeyiniz; sabrediniz ve birbirinize düşmeyiniz.”

Page 211: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

203

-me- döy-me-di Kim ol oķ yalñuz-iken hįç döymedi Çün birikdi hįç kimesne ķoymadı GN s.137 / 590 “O ok yalnızken dayanamayp kırıldı, bir araya getirilince de herkes aciz kaldı.” -me- gö-r-me-y-e Birlik ehli hįç yavuzlıķ görmeye Birikenler düşmana boyn virmeye GN s.131 / 557 “Birlikte olanlar kötülükten uzak olup; düşmana yenilmezler.” -ma- sol-ma-y-a Tāze ola dünya āĥir solmaya Kim ebed dirlik bula hįç ölmeye GN s.129 / 551 “O öncesinde ve sonrasında hep taze kalıp, dünya ve ahirette sonsuz saadete.” -ma- ŧŧŧŧaġıl-ma-y-a-vuz Ķılavuz iltse gerek bizi aña Kim azup ŧŧŧŧaġılmayavuz dört yaña GN s.117 / 491 “Dört bir yana azıp dağılmayalım, bizi oraya klavuz götürecektir.” -me- gir-me-y-e-ler İrmeyeler ikiliksiz birliye Girmeyeler ol ölümsüz dirlige GN s.105 / 429 “Birliğe ulaşamazlar, sonsuza kadar da ayrı kalırlar.” -ma- ır-ma-ġıl İy Ħudāyā tevfiķuñ ayırmaġıl Dünya āħir ŧoġru yoldan ırmaġıl GN s.105 / 434 “Ey Allah’ım! Bizden yardımını esirgeme ve hiç bir zaman doğru yolundan ayırma.” -ma- ır-ma-ġıl İy Ħudāyā doġru yoldan ırmaġıl Ol ululardan bizi ayırmaġıl GN s.113 / 469 “Ey Allah’ım bizi doğru yoldan uzaklaştırma ve o büyüklerden ayırma.” -ma- uy-ma-y-ınça Tā göñüller uymayınça bir yire Raĥmetine Tañrı’nuñ ķanda ire GN s.95 / 374 “Gönüller bir yere bağlanmayınca Tanrı’nın lütfuna nasıl erilebilir.”

Page 212: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

204

-ma- ķķķķar-ı-l-ma-dı-n Ħalķ içinde Ĥaķ yolını ırmadın Doġru sürgil dünyaya ķķķķarılmadın GN s.79 / 299 “İnsanlar arasında Allah’ın yolunu bırakmadan, dünyaya bulaşmadan doğrulukla iş yap.” -me- gel-me-di Her kim anuñ da‘vetiyle gelmedi Cümlesi ġarķ oldı hįç bir ķalmadı GN s.75 / 285 “Onun davetine uymayıp gelmeyenler boğuldu, geride bir tanesi bile kalmadı.” -ma- ulaş-ma-dı-n Birlige ulaşmadın varanlaruñ Yarın işi düşvar ola anlaruñ GN s.69 / 258 “İman etmeden gidenlerin, ahirette işleri çok zordur.” -me- dön-me-z-üz Bunlar eytdi dönmezüz biz söz ile Nesne göster kim görelüm göz ile GN s.65 / 337 “Bunlar; biz söze inanmayız, açıkça bir şeyler göster de gözlerimizle görelim dediler.” -me- kes-i-l-me-sün Dilümüzden adları eksilmesün Göñlümüzden dadları kesilmesün GN s.61 / 221 “Onların adları dilimizden eksilmesin, manevi zevkleri de gönlümüzden kesilmesin.” -me- gel-me-y-e Pes bilüñ kim gelmedi hem gelmeye Musŧafā gibi kimesne dünyeye GN s.59 / 214 “Sonra biliniz ki Muhammed Mustafa gibi bir kimse dünyaya gelmedi, gelmeyecek de.” -ma- bul-ma-dı Her kim anuñ dōstını dōst bilmedi Ħaşm içinde ķaldı raħmet bulmadı GN s.57 / 200 “Kim onun dostunu bilip sevmediyse, öfke ve huzursuzluk içinde kalıp rahmetten uzak oldu.” -ma- sap-ma-dı-lar Ĥaķ’dan artuķ nesneye ŧapmadılar Dutdılar doġrı yolı sapmadılar GN s.51 / 181 “Onlar Allah’tan başka şeye tapmadılar; sapmadan doğru yolda yürüdüler.”

Page 213: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

205

-ma- ŧŧŧŧap-ma-dı Ĥaķ’dan artuķ nesneye ŧŧŧŧapmadılar Dutdılar doġrı yolı sapmadılar GN s.51 / 181 “Onlar Allah’tan başka şeye tapmadılar; sapmadan doğru yolda yürüdüler.” -ma- ay(ı)r-ı-l-ma-y-a Kim ĥalāl ola bu cān yoldaşlıġı Hergiz ayrılmaya ‘ışķ ķoldaşlıġı GN s.41 / 134 “Bu can ve beden yoldaşlığı helal olsun, aşkın arkadaşlığı da asla ayrılmasın.” -ma- ķķķķat+la-n-ma-dı ‘Aķl-ı kül baş ol üne ħōş eyledi Nefs-i kūl ķķķķatlanmadı cūş eyledi GN s.17 / 14 “O sese akl-ı kül baş olup güzel buldu, nefs-i kül ise dayanamayıp sabırsızlandı ve coştu.” -ma- dın-ma-y-a Kimün ussı var ise hįç dınmaya Tarıħmaya buşmaya incinmeye SN s.197 / 5-37 “Kimin aklı varsa hiç ses çıkarmasın, daralmasın, öfkelenmesin, incinmesin.” -ma- tap-ma-y-a Vara toġrı yol egriye sapmaya Duta ĥaķķı vü bātıla tapmaya SN s.198 / 6-57 “Doğru yola varsın eğri yola sapmasın; Hakk’a inansın boş şeylere inanmasın.” -ma- uy-ma-ġıl Ķoyup ‘aķlını nefsüne uymaġıl Gözün göre cānuñ oda atmaġıl SN s.200 / 9-90 “Aklını bırakıp nefsine uyma; göz göre göre canını ateşe atma.” -me- ir-i-ş-me-y-edi Eger ķaçsadı düşüben ķorķuya İrişmeyedi renge vü ķoķuya SN s.207 / 15-184 “Eğer korkuya düşüp kaçsaydı, renge ve kokuya erişmezdi.” -me- iv-me-mek Bu ķamusı ivmemek içindedür Nite kim śadef ķarnı içinde dür SN s.216 / 23-329 “Bunların hepsi acele etmemektedir; nasıl ki sadefin karnında inci vardır.”

Page 214: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

206

-me- çüri-me-y-e Dil añlayanuñ dili çürimeye Sözi düzenüñ aġzı ķurımaya SN s.218 / 25-362 “Dil anlayanın dili çürümesin; sözü söyleyenin ağzı kurumasın (sözleri tükenmesin).” -ma- ar-ma-y-uban Düriş ola kim bulasın çāre sen Cihān için armayuban ara sen SN s.231 / 39-570 “Çalış ki çare bulasın, dünya için yorulmayıp ara sen.” -ma- ķķķķıy-ma-ġıl Didi oġlı yalvaru iy şehriyār Benüm cānuma ķķķķıymaġıl zįnhār SN s.240 / 49-704 “Oğlu yalvararak dedi ey padişah! Sakın benim canıma kıyma.” -me- döy-me-y-e Süheyl anı görmeklige döymeye Niçeme yüzine baķup toymaya SN s.314 / 117-1776 “Süheyl onu görmeye tahammül edemiyor, her ne kadar yüzüne baksa doymaz.” -ma- ķķķķayur-ma-y-up ĶĶĶĶayurmayup uġrı yola ķaydıdı Nite aña keykirdemek kaydı idi SN s.342 / 144-2182 “Hırsızı kayırmayıp onun yola gitmesine sebep oldu zaten onun için heybetli görünmek ve korkutmak gerekti.” -me- eymen-me Hįç eymenme di ŧoġrusını baña Ve ger dimez iseñ ki bu iş aña SN s.383 / 184-2772 “Hiç çekinme bana doğrusunu söyle, ve eğer ki bu işi ona söylemezsen.” -ma- yaşın-ma Süheyl’e didi indi dur gel berü Yaşınma vü oturmaġıl añaru SN s.511 / 309-4662 “Süheyl indi, dur gel beri; saklanma ve öteye oturma dedi.” -ma- yay-ı-n-ma-y-a Velį ata sözin işiden oġul Yayınmaya yabana nite ki gül SN s.399 / 199-3009 “Fakat atasının sözünü dinleyen oğul, gülün etrafa dağılıp gitmesi gibi yayılmamalı.

Page 215: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

207

-me- endik-me-y-in Hiç endikmeyin ķolayın gözledi Çü bıraħdı şaśt[u]oķın gezledi SN s.390 / 191-2882 “Hiç şaşırmayın kolayını gözledi; çünkü bıraktı şastla okunu gezledi.” -me- endik-me Sen endikme vü ķorħma hįç ķayu yoħ Dime bilmez aç kişi hālini ŧoħ SN s.432 / 231-3485 “Sen şaşırma ve korkma hiç tasa yok; aç kişinin halini tok olan bilmez deme.”

3.1.7. -dır- / -dir-; -dur- / -dür-

Bu ek de eskiden beri görülen, iki ayrı ettirgenlik ekinin bir araya

gelmesinden oluşmuş işlek bir ektir.

Hacıeminoğlu da bu ekin, geçişli ve ettirgen fiiller türeten -t- eki ile aynı

anlamdaki -ur- / -ür- ekinin birleşmesinden oluşmuş olabileceğini söylüyor: tamıt-

“damlatmak” tamıt-ur- < tam-tur- “damlatmak”, art-ur- “artırmak” fiillinin ar-tur-

vb.35

Ünsüzle biten geçişli-geçişsiz fiil kök ve gövdelerine gelerek “oldurma” ve

“yaptırma” bildiren geçişli fiiller türetir. Ye-dir-, as-tır-, canlan-dır-, öl-dür- vb.

Ek, bazı fiillerde ettirgenlik işlevinden çok “olanak sağlama, sebep olma” gibi

geçişli fiiller türetir: çaldır-, çaktır-, ezdir-, küstür-, sezdir- vb.

Bazı fiillerde de ettirgenlik işlevini kaybedip kökle kaynaşarak kalıplaşmış

yeni anlamda fiiller oluşturmuştur: aldır- “ilgi göstermek, önem vermek”, andır-

“benzemek”, çıldır- “delirmek”, kaptır- “kendisini fazlasıyla bir işe vermek” vb.36

Eski Türkçeden beri kullanılan bu ek, Eski Türkçe döneminde yalnız -tur-, -

dur- olarak yuvarlak şekilleri vardı. Eski Anadolu Türkçesinde ise yuvarlak şekil

yanında yalnız d’li şekil kullanılırdı: yandur-, itdür-, indür- vb. Ek, ünlü-ünsüz

35 Necmettin Hacıeminoğlu, Karahanlı Türkçesi Grameri, TDK Yayınları, Ankara 1996, s.145. 36 Korkmaz, a.g.e., s.126.

Page 216: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

208

uyumlarına son zamanlarda bağlanmıştır.37 Orta Türkçe döneminde de Eski

Türkçede olduğu gibi -tur-, -dur- olarak yuvarlak şekilleri vardı.

Ekin Fonksiyonları

Eki şekil bakımından incelediğimizde yalnızca geçişli ve ettirgen olarak iki tane

fonksiyonunu görüyoruz. Korkmaz’ın da dediği gibi ettirgenlik işlevini yitirmiş

kelimeler ağırlıktadır.

Geçişli olan -dır- / -dir-; -dur- / -dür- fiilleri -dur- yan-dur-ur Gör bu odı niçe yanar yandurur Hem döner ĥālden ĥāle hem döndürür GN s.21 / 38 “Ateşe bak, nasıl yanıp yaktığını, nasıl halden hale döndüğünü ve döndürdüğünü gör.” -dür- dön-dür-ür Gör bu odı niçe yanar yandurur Hem döner ĥālden ĥāle hem döndürür GN s.21 / 38 “Ateşe bak, nasıl yanıp yaktığını, nasıl halden hale döndüğünü ve döndürdüğünü gör.” -dur- ol-dur-ur Ol-durur ol mülk-i vaĥdet ol-durur Uşbu mülki yoğ-iken ol oldurur GN s.25 / 56 “O birlik ülkesidir, işte bu olmayan ülkeyi Allah hemen yaratır.” -dür- in-dür-me-di Tā ki dörd yār gelmeyince bir yire Kimse baş indürmedi ol servere GN s.67 / 243 “Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali gibi dört dost bir araya gelmeyince, kimse o öndere uymadı.” -dur- ul-a-ş-dur-a Ulaşubilür-iseñ toġru yara Yār seni ulaşdura ululara GN s.111 / 463 “Eğer doğru bir dosta ulaşabilirsen; o seni velilere, ulu kişilere kavuşturur.” -dür- dön-dür-üben Ol imān çerāġını yanduruban Yönlerin düpdüz Ĥaķ’a döndürüben

37 Ergin, a.g.e., s.201.

Page 217: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

209

GN s.183 / 821 “Onlar iman çırasını yakarak, yönlerini doğrudan doğruya Hakk’a döndürüp;” -dur- ķķķķan-dur-ur Śuyı gör kim ŧamaruñda ķan-durur Hem içerseñ śuśayıcaķ ķķķķandurur GN s.383 / 1828 “Suyun damarlarında kan olarak dolaştığını gör; hem susayınca içersen kandırıp susuzluğunu da giderip.” -dür- çev(i)r-i-n-dür-en Zįhi naġme diñmedi bir dem üni Ol-durur çevrindüren ay u güni GN s.631 / 3057 “Bir an bile sesi kesilmeyen, ayı ve güneşi devamlı döndüren bu ezgi, nasıl bir nağmedir?” -dur- ķķķķal-dur-ma-dı Ķul rükū’dan başını ķķķķaldurmadı Ol ķaravaş secdeden hiç durmadı GN s.929 / 4590 “Kul rükudan başını kaldırmadığı gibi; hizmetçi de hep secdede idi.” -dur- ŧŧŧŧap-dur-dı Ĥaķ aña ŧŧŧŧapdurdı bu ni‘metleri Ol eŝerden eytdi bu ĥikmetleri GN s.1037 / 5154 “Allah bu nimetleri ona ulaştırıp kısmet ettiği için,o eserden bu hikmetleri söyledi.” -dur- yara-ş-dur-dı Yaraşdurdı ol Nev-bāhar’a ķılınç Śanur kim (ki) renc ilte yiye birinç SN s.420 / 220-3310 “O Nevbahar’a bir kılıç çaldı birinci defa vuruşta yaraladığını sanır.” -dur- sol-dur-ur Hem işbu yigit tāze bir gül durur Ki az ıssı tįzcek anı soldurur SN s.277 / 83-1243 “Hem işte bu yiğit taze bir güldür; ki az sıcak hemen onu soldurur.” -dur- yan-dur-alım Çeriyi yöresine ķonduralum Çıraħlar u odları yanduralum SN s.254 / 62-907 “Askeri yöresine yerleştirelim; çıralar ve otları yandıralım.” -dür- üşen-dür-e Ki ħalķı üşendüre bölük bölük Kişirek ola ol ādemden gölük

Page 218: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

210

SN s.211 / 18-252 “Halkı bölük bölük üşendirip; eşek, o insanoğlundan daha insan olsun.” -dur- ķķķķaruş-dur-dı Yili vü suyı topraġı vü odı ĶĶĶĶarışdurdı vü adın Adem ķodı SN s.198 / 6-54 “Rüzgarı ve suyu, toprağı ve ateşi karıştırdı ve adını insan koydu.” -dur- tol-dur-a Dilerdi ki birliğini bildüre Yiri gögi ‘ilmiyile toldura SN s.198 / 6-53 “İsterdiki bir olduğunu bildirsin; yeri göğü ilmiyle doldursun.” -dür- öl-dür-en Suçın aśi olanlarun yoyan ol Dirilden ü öldüren ü ķoyan ol SN s.196 / 4-17 “Asi olanların suçunu silen, dirilten, öldüren ve koyan da o.” -dır- yan-dır-dı Sattı Yakup anı yandırdı beni Ağlarım andan beri dünü günü YZ s.129 / 1382 “Onu satmaları Yakup’un içini yaktı o zamandan beri gece gündüz ağlar.” -dir- in-dir-ir Çünkü Yusuf anası kabrin görür Kendözün şoldem deveden indirir YZ s.24 / 236 “Çünkü Yusuf annesinin kabrini görüp kendisini o deveden indirir.” -dür- dön-dür-me-di Razı oldular kamusu gördü savap Döndürmedi ol söze kimse cevap YZ s.12 / 94 “Hepsi sevap olduğunu gördü, razı oldular; o söze kimse karşılık vermedi.” -dır- sığ-ı-n-dır-dı Ussu geldi başına açtı gözün Rubil dapa sığındırdı kendözün YZ s.9 / 69 “Aklı başına geldi gözünü açtı; Rubil kendisini o yana sığındırdı.” -dür- diŋ-dür-e ĥabbetü’l-ħażrā yėmişin vėreler fāyide ėde bir kişiyi yılan ya aġulu cānavar śoķsa sarımsaġı dögeler vuralar acısın diŋdüre MŞ s.165 / M150a-1,2

Page 219: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

211

“Çitlembik yemişini versinler fayda eder bir kişiyi yılan ya da zehirli canavar soksa sarımsağı dövüp oraya koysalar acısını dindirir.” -dür- söyün-dür-ür ‘ufūnetiçün ekşi alma ĥarāreti söyündürür MŞ s.141 / M127a-1,2 “İltihap için ekşi elma harereti söndürür.” -dur- ķķķķar-caş-dur-ur kerdemenüŋ toħmı ıssıdur bişiricidür içi ķķķķarcaşdurur ŧalaġı giderür MŞ s.99 / M87b-10,11 “Tere otunun tohumu sıcaktır bişiricidir içi karıştırır dalağı giderir.” -dur- ķķķķamaş-dur-ur dişe yapışur ŧatlu nesnelerden ħurmā ve incįr gibi ve diş ķķķķamaşdurur nesneden ve ıssı yėyüp śovuķ śu içmekden … (saķınmaķ gerek) MŞ s.64 / M56a-12,13 “Dişe yapışır tatlı şeylerden hurma ve incir gibi ve diş kamaştıran nesneden ve sıcak yiyip soğuk su içmekten … (sakınmak gerek).” -dür- düt-ü-z-dür-e-ler dāyim benefşe yaġın burnına koyalar ve kāfūr ve gülāb yıylayalar ve kepegi sirkede ısladup burnına dütüzdüreler MŞ s.62 / M54a-2,3 “Daima benefşe yağını burnuna koysunlar ve kafur otu ve gül şurubu koklatsınlar ve kepeği sirkede ıslatıp burnuna tüttürsünler.” -dur- ķķķķı-z-dur-ur ķavud ŧabį‘atı ķabż eyler ve balġamı neşf eyler gevdeyi ķķķķızdurur MŞ s.39 / M30b-12,13 “Kavut insan vücudunu kabız eder ve balgamı emer gövdeyi kızdırır.” -dur- ķķķķuśśśś-dur-ur (turp) çoķ yėseler bit eyler ve derisi baş aġrıdur ve aġız ķoķusın çirkįn ėder ve eger yaluŋuz ķabın yėseler ķķķķuśśśśdurur MŞ s.37 / M29a-4,5 “(turp) çok yeseler bit eder ve derisi baş ağrıtır ve ağız kokusunu çirkin eder ve eğer yalnız kabuğunu yeseler kusturur.” -dür- göyün-dür-ür balıķ ıssıdur ķurudur aġulu nesne yėmiş kişiye fāyide ėder ammā śafrā arturur ķanı göyündürür MŞ s.27 / M18b-14,15 “Balık sıcaktır kurudur zehirli bir şey yemiş olan kişiye fayda eder amma safra artırır kanı sızlatır.” -dur- ķķķķar-ı-ş-dur-up ķaçan yumurda aġını günlüge ķķķķarışdurup alına yaķsalar nāzleye nāf‘i ola MŞ s.26 / M18a-10 “Nasıl ki yumurta akını günlük ağacına karıştırıp alına yaksalar nezleye iyi gelir.”

Page 220: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

212

-dur- to-l-dur-dı-lar aşaġa inüp ol śudan içdi, aśhāb daħı içdiler ve ķırbaların ŧŧŧŧoldurdılar TİKT s.424 / 179a-13 “Aşağıya inip o sudan içti, ashap da içtiler ve kaplarını doldurdular.” -dur- yaġ-dur-dı Allāh Ta‘ālā iki bulut gönderdi, birisi buġday ħırmanı üzerine geldi, o ķadar altun yaġdurdı kim ŧaşdı; TİKT s.271 / 87b-13,14 “Allah’u Ta‘ālā iki bulut gönderdi, birisi buğday harmanı üzerine geldi, o kadar altın yağdırdı ki taştı.” -dur- ķķķķın-dur-dı Andan śoñra bunları Yūsuf’ı ve ķardaşını istemege ķķķķındurdı. TİKT s.265 / 83b-12 “Ondan sonra bunları Yusuf’u ve kardeşini istemeye teşvik etti.” -dür- söyün-dür-ür-di İbrāhįm’i oda bıraġacaķ ķalan canāvarlar odı söyündürürdi, keler odı ürer-idi. TİKT s.226 / 61a-9,10 “İbrahim’i ateşe bırakacak kalan canavarlar ateşi söndürürdü, keler ateşi ürerdi.” -dur- az-dur-ur-lar Eger bunlardan ķorsañ ķullaruñı azdururlar ve daħı bunlardan ŧoġmaz, illā fācırlar ve kāfirler ŧoġarlar. TİKT s.198 / 45a-9 “Eğer bunlardan (kafirlerden) kullarının arasına bırakırsan onları azdırırlar ve bidaha bu kullarından doğmaz, onlardan illa kötü huylu ve kafirler doğar.” -dur- ķķķķuvvat+la-n-dur-ur Bu ķavlı Velidi’bni ‘Abbās’dan naķl itmişdür; Süddį’nüñ daı ķavlı budur ve bu sözi ķķķķuvvatlandurur. TİKT s.144 / 13a-5,6 “Bu kavlı Velidi’bni ‘Abbas’dan nakletmiştir; Süddi’nün de kavlı budur ve bu sözü kuvvetlendirir.” -dür- ir-i-ş-dür-üñ Ya‘nį benden ümmetüme irişdürüñ TİKT s.127 / 3b-14 “Yani benden ümmetime ulaştırın.” Ettirgen olan -dır- / -dir-; -dur- / -dür- fiilleri -dür- eyt-dür-en ‘Āşıķ’a sensin bu sözi eytdüren Cān içinden derdini daşra süren GN s.33 / 103 “Aşık’a bu sözü söyleterek, canındaki derdi giderip dışarı atan sensin.”

Page 221: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

213

-dür- yi-dür-ü-dur Yidürüdur dün ü gün uśanmadın Her nesenüñ çoķ yiyen bilür dadın GN s.185 / 836 “Gece gündüz usanmadan daima yedir; çünkü her nesnenin tadını yiyen bilir.” -dur- uy-dur-a ‘Aķlı Ĥaķķ’a döndüre iş duydura Leşkeriyle nefsi ‘aķla uydura GN s.221 / 1010 “Akla yöneldiği zaman onu Hakk’a döndürüp iş duyunur ve askeriyle nefsi de akla tabi kılar.” -dur- duy-dur-ma-y-an Nefs-durur bu ma‘niyi duydurmayan Göñli ol Ĥaķ ‘ışķına uydurmayan GN s.341 / 1613 “Aslında bu manayı hissettirip duydurmayan ve gönülü Allah aşkına uydurmayan nefistir.” -dur- añ-dur-a Dördi dörd işde ola ķāyim-maķām Atasınuñ adın añdura müdām GN s.491 / 2359 “Bunların her dört işte makam tutup babasının adını daima hatırlatır.” -dür- güy-dür-üben Güydürüben dek beni aldar-ımış Kendü gelmez bini yoldan ķor-ımış GN s.1103 / 5508 “Bekleterek beni aldatır; kendi gelmediği gibi beni de yolumdan koyarmış.” -dür- bil-dür-e Dilerdi ki birligini bildüre Yiri gögi ‘ilmiyle ŧoldura SN s.198 / 6-53 “İsterdi ki birliğini bildirsin; yeri göğü ilmiyle doldursun.” -dır- sı-dır-dı Bir çağırmakta Yahuda’nın işi Ödü sıdırdı ölür idi bin kişi YZ s.111 / 1189 “Yahuda’nın işi bir çağırmakta bin kişinin ödünü patlatmak ve öldürmekti.” -dir- ye-dir-ir Nimet töker yedirir ol kamuya Bunlar yerler kendi varır tapuya YZ s.91 / 985 “Nimet verir onların hepsine yedirir; bunlar yer ve kendileri onun huzuruna giderler.”

Page 222: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

214

-dur- sor-dur-a Yedi sırat tamu üzre kurdura Tamu kavmi dere ana sordura YZ s.88 / 952 “Yedi sıratı cehennem üzerine kurdurup; bütün cehennem ehlini toplayıp ona sordurur.” -dur- kur-dur-a Yedi sırat tamu üzre kurdura Tamu kavmi dere ana sordura YZ s.88 / 952 “Yedi sıratı cehennem üzerine kurdurup; bütün cehennem ehlini toplayıp ona sordurur.” -tır- yıħħħħ-tır-dı Çünkü buldu anları eşit hoca Yıħħħħtırdı müşebbeki uçtan uca YZ s.87 / 949 “Çünkü hoca onları eşit buldu; şehri uçtan uca yıktırdı.” -dir- sev-dir-di Yakup’a kim sevdirdi etgil seni Kardaşlarından kim kurtardı et anı YZ s.62 / 648 “Onu söyle ki seni Yakup’a sevdirdi; kardeşlerinden kurtardı.” -dir- bil-dir-di-ler Sakiye giydirdiler gey hil’ati Hem dahi bildirdiler çok nimeti YZ s.61 / 641 “Sakiye uygun, iyi hil’ati giydirdiler; hem de çok nimeti gönderdiler, haberdar ettiler.” -dır- yaz-dır-gıl Yazdırgıl Yusuf suretin nakkaşa Senin suretin dahi bile paşa YZ s.46 / 473 “Yusuf’un suretini nakkaşa yazdır; senin suretini de bilir paşa.” -dir- bin-dir-ir Şöyle döğer kim sanasın öldürür İletir geri deveye bindirir YZ s.25 / 242 “Öyle bir döver ki öldürür sanarsın; geri götürüp deveye bindirir.” -dur- ban-dur-a-lar andan bellüdür ki bir pāre aġaca panbucaķ śaralar ol yaġa banduralar oda dutalar MŞ s.192 / M174b-8 “Ondan bellidir ki bir parça ağaca biraz pamuk sarsınlar o yağa bandırsınlar ateşe tutsunlar.” -dur- al-dur-a-lar eger ayaķlarda olursa nıķrıs dėrler bu vaca‘-ı mafāśıl mecmū‘ı bedende gezegen olur ‘ilācı nıķrıs ‘ilācı gibidür ķandan olursa ķan alduralar ķanı teskįn ėdeler

Page 223: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

215

MŞ s.131 / M116b-13,14 “Eğer ayaklarda olursa gut hastalığı ‘ayak şişmesi’ derler bu eklem ağrısı bütün bedende gezer ilacı gut hastalığının ilacı gibidir kandan olursa kan aldırsınlar kanı normal düzeye getirir.” -dur- ov-dur-maķķķķ-dan vaca‘-ı mafaśıl sebebi çoķ yėmek ve içmek ve toķla cimā‘ eylemek ve ŧoķla el ayaķ çoķ ovdurmaķķķķdan olur MŞ s.129 / M115a-7 “Eklem ağrısının sebebi çok yemek ve içmektir ve tok iken cima eylemek ve tokken eli ve ayağı çok ovdurmaktan olur.” -dur- ya-ķķķķ-dur-dı Bu ĥikāyeti ol kız Fir‘avn’a ħabar virdi, Fir‘avn daħı od yaķķķķdurdı, TİKT s.334 / 125b-9,10 “Bu hikayeyi o kız Firavun’a haber verdi, Firavun da ateş yaktırdı.” -dür- kes-dür-üp Belķis aña tezevvüc itdi, cem‘ olduķları vaķt aña ĥamr içürüp başını kesdürüp ķapuda aśdı TİKT s.344 / 131b-1 “Belkis ana evlendi, toplandıkları vakit ona şarap içirip başını kestirip kapıda astı.” -dür- ül-e-ş-dür-se-ler-di “Eğer gökleri ve yerleri yaysalardı, birbirine üleşdürselerdi, kirsįnüñ içinde bunlar ş’ol śaĥrāda bir ĥalķa TİKT s.134 / 7b-9,10 “Eğer gökleri ve yerleri yaysalardı, birbirine katsalardı, kürsünün içinde bunlar şu çölde bir halka…”

3.1.8. -dar- / -der-

Bu ek, işlek olmayan az kullanılan, örneklerine daha çok Eski Anadolu

Türkçesinde rastladığımız ettirgen eklerinden biridir. Eski Anadolu Türkçesinde de

birkaç kelimede görülür. -dır- / -dur-’un bir başka şeklidir.38

Ergin, -dur-, -dür- ekinin düzleşmesi ile ortaya çıkmış olduğu

düşünülebileceği gibi gönder- fiilinin Eski Türkçedeki köndger- < (kön-d-ger-)

şekline bakılarak eski -ġar-, -ger- ettirgen ekinin ġ ve g’sinin düşmesi ile meydana

38 Ergin, a.e., s.213.

Page 224: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

216

gelmiş olduğu da düşünülebilir.39 Banguoğlu, ise belki de -it-ir- > -dir- yerine -it-er-

> -der- şeklinde meydana gelmiş daha eski bir birleşik olabileceğini40 söylemişlerdir.

Ekin Fonksiyonları

Ekin Ettirgenlik fonksiyonu işlek değildir.

Geçişli olan -dar- / -der- fiilleri -der- dön-der-ür ķavun ŧatlusı ĥār u raŧbdur ŧatsuzı bārid ü raŧbdur ŧalusı śafrāya döner sıtma getürür fį’l-cümle ma‘dede ķanķı ħılŧı bulursa aŋa döner tėz fāsid olur ma‘deye ziyān eder göŋül dönderür MŞ s.35 / M26a-14,15 ; M26b-1 “Kavunun tatlısı sıcak ve nemli özelliğe sahiptir tatlısı safraya gider sıtma eder hepsi midede hangi karışımı bulursa ona döner, mideyi çabuk bozar, mideye zarar verir mideyi bulandırır.” -der- dön-der-ür simsim evvel derecede ĥārdur ikinci derecede raŧbdur göŋül dönderür ma‘deye mużırdur MŞ s.30 / M22a-10 “Susam birinci derecede sıcakdır, ikinci derecede nemlidir, mideyi bulandırır, mideye zararlıdır.” -der- gön-der-di-ler Siĥr içinde ne ķadar üstād var-ısa cem‘ eylediler; Fir‘avn’a gönderdiler. TİKT s.317 / 114b-5,6 “Sihirle ilgili ne kadar üstad varsa topladılar; Firavn’a gönderdiler.” -der- dön-der-dü-m Ya‘ni ben yüzümi dönderdüm, TİKT s.154 / 19a-17 “Yani ben yüzümü çevirdim.” -der- dön-der-me-gil Maluñı terk it yüzüñ döndermegil Geleni ħōş tut ķuru göndermegil GN s.647 / 3134 “Cömert ol, mal ver, yüzünü döndürme; geleni hoş tut ve elini boş gönderme.” -der- dön-der-me-di Hįç kimesne ĥükmini döndermedi Ķalmadı kimse ki baş indürmedi GN s.83 / 319

39 A.e., s.202. 40 Banguoğlu, a.g.e., s.275.

Page 225: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

217

“Onun emrini hiç kimse reddetmedi, ona saygı göstermeyen, emrini tutmayan kimse kalmadı.”

3.1.9. -k- / -ķķķķ-

Eski Türkçede daha çok pekiştirme eki olarak kullanılan bu ek, Karahanlı

Türkçesinde daha sık kullanılmıştır. Ekin, dönüşlülük işlevi de vardır. r, l gibi

ünsüzlerle biten bazı fiillere doğrudan geldiği aradaki ünlünün düştüğü görülür:

burkmak > buruk-, kork- > korukmak, kırkmak, ürkmek vb. Eski Anadolu

Türkçesinde işlek değildir. Birkaç örneğine rastlarız.

Ekin Fonksiyonları Geçişsiz olan -k- / -ķķķķ- fiilleri -ķķķķ- ba-ķķķķ-an-lar “Ya‘nį biz gökde burclar yaratduķ ve daħı biz gökleri bezledük baķķķķanlar içün ve daħı gökleri şeyŧāndan śaķladuķ.” TİKT s.150 / 16b-19,20 “Yani biz gökte burçlar yarattık ve de biz gökleri bakanlar için süsledik ve de gökleri şeytandan sakladık.” -ķķķķ- ba-ħħħħ-sun Göñül göziyile baħħħħsun cemāline yāruñ ‘Ayıblasun beni virmez isem aña cānı SN s.276 / 82-1223 “Yarin cemaline gönül gözüyle baksın; ona canımı vermezsem beni ayıplasın.” -ķķķķ- to-ġ-ma-y-a Ķaśdı bu kim ŧŧŧŧoġmaya ħalķ üstine illā kim nā-gām olup her gün ŧoġar TİKT s.151 / 17a-21 “Kastı bu ki halk üstüne doğmasın, illa ki gamsız olup her gün doğar.” -ķķķķ- ba-ķķķķ-a Baķmaya hįç kimsenüñ ol cismine İlla baķķķķa cism içinde ħıśmına GN s.745 / 3640 “O hiç kimsenin dış görünüşüne , vücuduna bakmamalı, ancak cism içindeki kısmına bakmalıdır.” Geçişli olan -k- / -ķķķķ- fiilleri -k- al-k-ış Çün taamdan bunlar fariğ oldular Kamusu Yusuf’a alkış verdiler YZ s.107 / 1146

Page 226: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

218

“Çünkü bunlar yiyecekten vazgeçtiler; hepsi Yusuf’u alkışladılar.” -ķķķķ- śśśśar-ķķķķ-ı-d-ur-ıdı Allāh’uñ yardımı-y-ıla ol ŧaşı ķaldururdı, bunları aşaġa śśśśarķķķķıdur-ıdı, girü ŧaşı yirine ķoyup giderdi. TİKT s.274 / 89b-18 “Allah’ın yardımıyla o taşı kaldırırdı, bunları aşağıya sarkıtırdı, geri taşı yerine koyup giderdi.” -ķķķķ- ķķķķır-ķķķķ-dı-lar evvel giydügi ķoyun yüñi idi. Ķoyundan ķķķķırķķķķdılar, egirdiler, Ādem gendüye bir cübbe doķudı. TİKT s.188 / 38b-17 “Evvel giydiği koyun yünüydü. Koyundan kırktılar, büktüler, Adem kendisine bir cübbe dikti.”

3.1.10. -a- / -e-

Bu ek de işlek olmayan fiilden fiil yapma eklerinden biridir. Eski Türkçeden

beri çok az örneği vardır. Banguoğlu ekin, Eski Türkçede fiil köklerine berkitme eki

olarak gelen -gA- ekindeki -g-‘nin düşmesiyle (-gA- > -A-) ortaya çıktığı

görüşündedir: dolamak bulamak ulamak tıkamak gibi41 Korkmaz, ise bu -gA-‘nın

fiilden isim türeten -g ekiyle isimden fiil türeten bir +A- ekinin kaynaşmasından

oluşmuş (-g+A- > -gA- biçiminde tol-ı-g+a- > tolga- > dola- vb.) bir birleşik ek

olduğu görüşündedir. Ayrıca, Banguoğlu’nun sıraladığı dola- bula-, ula-, dadan-,

kazan- gibi örneklerle dol- / dola-, bul- / bula-, ul- / ula-, kaz- / kaz-a-n- fiilleri

arasındaki anlam farkı dolayısıyla Hacıeminoğlu da karşı çıkmıştır diyor.42

Ekin Fonksiyonları Geçişli olan -a- / -e- fiilleri -a- sanc-a-maķķķķ-dur burūdet ya balġamdur ya ķatı harāretdür ķandan olursa ‘alāmeti rengi ķızıl olmaķ ve şişmek ve ķatı aġrıyup sancamaķķķķdur MŞ s.131 / M17a-11,12 “Soğukluk ya balgam yapar ya da çok hararetdir kandan olursa işareti renginin kızıl olması, şişmesi ve çok ağrıyıp sancımasıdır.”

41 A.e., s.276. 42 Korkmaz, a.g.e., s.124.

Page 227: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

219

-a- ov-a-n-an encįr südi ve mestį ol südile ķarışdurup ol ovanan diş üzerine yaħūd ķovuġına ķosa ol dişi üşedüp gidere MŞ s.68 / M59b-5,6 “İncir sütü ve mesti o sütle karıştırıp ufalanan diş üzerine yahut kovuğuna koysa o dişi ufatıp giderir.” -a- ssssanc-a-maķķķķ-dur ķan ġālib olmaķdur ‘alāmeti baş aġır olmaķdur ve ıssı olmaķ ve sancamaķķķķdur MŞ s.42 / M34b-11 “Kanın fazla olmasıdır işareti başın ağırması ve sıcak olup sancımasıdır.” -a- ssssanc-a-maķķķķ-dur dimāġ çekili çekili gelmek ve baş aġır olmaķ ve ķulaķ çiŋlemek ve dimāġ sancamaķķķķdur MŞ s.43 / M35a-11 “Beynin çekilmesi, başın ağırması, kulağın çınlaması ve beynin sancımasıdır.” -a- ul-a-l-dı Pes Mūsā’nuñ anası oġlını aldı, evine iletdi kim Ĥaķ Ta‘ālā’nuñ va‘desi ĥaķdur. Çünki Mūsā biraz ulaldı; TİKT s.314 / 112b-5,6 “Bundan dolayı Musa’nın annesi oğlunu aldı, evine götürdü ki Hak Ta‘ālā’nın vadesi haktır. Çünkü Musa biraz büyüdü;” -a- çalķķķķ-a-n-dı Allāh Ta‘ālā Mūsā’ya emr eyledi ‘Aśāsı-y-ıla deñize urdı, deñiz çalķaķaķaķandı, TİKT s.294 / 100b-17 “Allah’u Ta‘ālā Musa’ya emretti asasıyla denize vurdu, deniz çalkalandı.” -a- ķķķķap-a-dı-lar ol Peyġāmbar’ı varup ol ķuyuya bıraķdılar, aġzına büyük bir ŧaş ķķķķapadılar. TİKT s.274 / 896-16,17 “O peygamber’i gidip o kuyuya bıraktılar, ağzına büyük bir taş kapadılar.” -e- il-e-t-se-ler Ķaçan kim Ferişteler Allāh Ta‘ālā’ya bir ķuluñ ‘ameli śaĥifasın iletseler, Allāh Ta‘ālā TİKT s.171 / 28b-3 “Ne zaman ki melekler Allah’u Ta‘ālā’ya bir kulunun amel defterini götürseler, Allah’u Ta‘ālā.” -a- ŧŧŧŧo-l-a-ş-ur Çin’üñ şarķısından yaña şemāl ŧarafına gider, tā Ye’cǖc ve Me’cǖc seddi duşına varur, ol aradan gine bükilür, ŧūlı ve ‘arżı belürsiz yirlerden ŧŧŧŧolaşur, TİKT s.145 / 14a-9,10 “Çin’in doğusundan şemal tarafına gider, ta Yecuc ve Mecuc seddi dışına varır, o aradan yine bükülür, uzunluğu ve genişliği belirsiz yerlerden dolaşır.”

Page 228: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

220

-e- ül-e-ş-dür-se-ler-di “Eğer gökleri ve yerleri yaysalardı, birbirine üleşdürselerdi, kirsįnüñ içinde bunlar ş’ol śaĥrāda bir ĥalķa TİKT s.134 / 7b-9,10 “Eğer gökleri ve yerleri yaysalardı, birbirine katsalardı, kürsünün içinde bunlar şu çölde bir halka…” -a- ul-a-ş-dur-mış Süñük añın ol ulaşdurmış-durur Anı anda Ĥaķ anın urmış-durur GN s.999 / 4955 “Kemiklerin arasını bağlayan budur; Hak onu vücutta onun için yaratmıştır.” -a- ul-a-ş-ısar Niçelerüñ cānı bundan Ĥażret’e Ulaşısar bį-gümān ol raĥmete GN s.1055 / 5257 “Şüphesiz nicelerin canı da buradan Hakk’a ulaşıp rahmete kavuşacak.” -e- il-e-t-ir-ler İletirler Yusuf’u hem odağa Yusuf’un kardaşları çıkmıştı dağa YZ s.22 / 204 “Yusuf’u hem otağa götürürler, Yusuf’un kardeşleri dağa çıkmıştı.” -a- tol-a-n-dı Şimdi tolandı üş henüz dahi Yürü ardından Yusuf’u bana ohu YZ s.9 / 63 “Şimdi dolandı işte henüz ve ardından yürü Yusuf’u bana çağır.” -a- ul-a-ş-mış Biri birisine ŧolaşmış idi Bir uçdan bir uca ulaşmış idi SN s.227 / 34-493 “Birbirine dolaşmıştı; bir uçtan bir uca ulaşmıştı.” -a- ŧŧŧŧol-a-ş-mış Biri birisine ŧŧŧŧolaşmış idi Bir uçdan bir uca ulaşmış idi SN s.227 / 34-493 “Birbirine dolaşmıştı; bir uçtan bir uca ulaşmıştı.” Geçişsiz olan -a- / -e- fiilleri -a- yıldır-a-r Ba‘žılar dirler kim bu ‘avrat Benį İsrā‘įl’den idi. Çünkim tābūtı açdı, gördi bir güzel oġlancuķ yüzinde nūr yıldırar; TİKT s.279 / 92b-2,3

Page 229: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

221

“Bazıları derler ki bu kadın Beni İsrail’den idi. Çünkü tabutu açdı, bir güzel oğlancık gördü yüzünde nur parıldıyor.” -a- ķķķķay-ı-n-a-d-an ‘Işķ degül mi şol yürekler ķķķķaynadan Mālı yaġma buyurup baş oynadan GN s.993 / 4925 “Yürekleri yerinden oynatan, malı mülkü saç diyen ve ölüme razı eden de aşktır.”

3.1.11. -p-

Birkaç kelimede görülen, işlek olmayan geçişsiz fiiller yapan bir fiilden fiil

yapma ekidir. Eski Türkçeye ait yapılan araştırmalarda bu eke rastlamadık.

Ekin Fonksiyonları Geçişsiz olan -p- fiilleri -p- ķķķķo-p-ar ĥummāyāt rencindedür ĥummā ya‘nį sıtma ĥarāretdür ki yürekden ķķķķopar MŞ s.135 / M120a-13 “Humma hastalıktır humma yani sıtma hararettirki yürekten kopar.” -p- ķķķķo-p-acaķķķķ-dur “Benį İsrā’įlden bir oġlan ķķķķopacaķķķķdur, ehl-i Mıśr’uñ helākı anuñ elinde olacaķdur.” TİKT s.278 / 92a-4 “Beni İsrail’den bir oğlan doğacaktır, Mısır ehlinin helakı onun elinde olacaktır.” -p- ķķķķo-p-ar Ķosŧanŧaniyye’ye ulaşur, Baĥr-ı Şarķidan daħı deñizler ķķķķopar, içinde dürlü dürlü cezįreler var. TİKT s.146 / 14a-13,14 “Kostantiniyye’ye ulaşır, Bahr-ı Şarki’dan bile denizler ayrılır, içinde türlü türlü cezireler var.” -p- ķķķķo-p-dı ‘Arş u kürsį yir ü gök levĥ u ķalem Ol binādan ķķķķopdı bu ķamu ‘ālem GN s.35 / 108 “Arş, kürsi, yer, gök, levh ve kalem bütün bu alemlerin hepsi onun yaratması ile olmuştur.” -p- ķķķķo-p-ar-dı Ol ki Ĥaķ evvel yaratdı ‘ālemi ‘Ālem içinde ķķķķopardı Ādem’i GN s.71 / 263 “Allah önce ālemi, alem içinde de Adem’i yarattı.”

Page 230: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

222

-p- ķķķķo-p-ar Ma‘rifet cāndan ķķķķopar gelür tene Ma‘śiyet tenden ķopar gelür cāna GN s.159 / 710 “Her türlü iyilik ve hüner candan çıkıp tene gelirken; her türlü kötülük ve günah da tenden doğup canı karartır.” -p- ķķķķo-p-ar Geh yönin ‘aķla dutar ŧā‘at ķķķķopar Cümle a‘żā ķul olur Ĥaķķ’a ŧapar GN s.221 / 1005 “O bazen akıl tarafına yönelir, o zaman bütün organlar Allah’a taptığı için ibadet ortaya çıkar.” -p- ķķķķay-p-ı-n-madın Ĥaķ yolında doġru durġıl sınmadın Yolı göster yolsuza ķķķķaypınmadın GN s.647 / 3135 “Hak yolunda doğru ol ve günah işleme; yolunu şaşırana da üşenmeden yol göster.” -p- ko-p-ar Yusuf bir gez ah eyler inleyü Bir kara bulut kopar gök gürleyü YZ s.25 / 243 “Yusuf bir defa inleyerek ah eyler; gök gürleyerek bir kara bulut ortaya çıkar.”

3.1.12. -gur- / -gür-

Ettirgenlik eklerinden biri olan bu ek de fazla işlek değildir, birkaç kelimede

görülür. Fakat Eski Türkçede işlek olarak kullanılırdı.

Bu ek, eklendiği fiillerin anlamına bir yön vermekte veya bir temayülü ifade

etmektedir. Oldukça geniş ve yaygın bir kullanımı vardır. Ek, fiilden isim yapan -g-

eki üzerine önce -I- / -U-; sonra da -r- fiil yapma eklerinin gelmesiyle kurulmuştur.43

Eski Türkçeden gelen bu ek, Eski Anadolu Türkçesinden sonra kaybolmuş, fakat

irgür- fiilinde klişeleşmiş olarak bir müddet daha yaşamıştır.44

43 Hacıeminoğlu, a.g.e, s.50. 44 Ergin, a.g.e., s.203.

Page 231: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

223

Ekin Fonksiyonları Ettirgen olan -gur- / -gür- fiilleri -gür- dir-gür-ür “Ya‘nį benüm Tañru’m oldur kim dirgürür, öldürür.” TİKT s.226 / 61a-20 “Yani benim Tanrım odur ki diriltir, öldürür.” -gür- dir-gür-e Hem dilerse irgüre ķalmışları ‘İsa bigi dirgüre ölmişleri GN s.475 / 2280 “İsterse yolda kalmışları da ulaştırır; hatta İsa peygamber gibi ölüleri de diriltir.” Geçişli olan -gur- / -gür- fiilleri -gür- ir-gür-ür Ķullaruñ istedügin virür Çalap İrgürür her kim neye ķılsa ŧaleb GN s.251 / 1153 “Allah kullarının istediğini verir; her kim neyi isterse ona ulaştırır.” -gür- ir-gür-ür Zįra maķśūd viriçidür ol Çalap İrgürür her kim neye ķılsa ŧaleb GN s.431 / 2066 “Çünkü Allah’u Ta‘ālā istek ve irade vermiştir, kim neyi arzu ederse onu oraya ulaştırır.”

3.1.13. -ar- / -er-

Bu ek de eskiden beri belirli bazı fiillerde kullanılan ettirgenlik ekidir.

Genellikle geçişsiz fiillerden geçişli fiiller yapar. Pek işlek bir ek değildir.

Ek, Eski Türkçede de -ar- / -er- şeklinde ve birkaç kelimede kullanılmıştır:

kit- “gitmek” kiter- < kit-er- “gidermek, uzaklaştırmak”, köngülük- “düşünmek”

köngülüker- < köngülük-er- “düşündürmek”, içker- < içik-er- “içeri alınmak, tabi

olmak”45 vb.

45 Hacıeminoğlu, Türk Dilinde Yapı Bakımından Fiiller, s.33.

Page 232: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

224

Orta Türkçe döneminde de pek işlek olmayan ek, ettirgen ve nadiren de

geçişsiz fiiller türetmekteydi: çık- “çıkmak” çıkar- < çık-ar- “çıkarmak”, çök-

“çökmek” çöker- < çök-er- “çökertmek, çöktürmek”46 vb.

Ekin Fonksiyonları Geçişli olan -ar- / -er- fiilleri -ar- bur-t-ar-up Yüzin burtarup didi naķķāş hey Oħı atduñ u gizledüñ aħı yay SN s.372 / 173-2614 “Yüzünü buruşturup hey nakkaş dedi; okı attın ve yayı gizledin.” -ar- oñ-ar-sun Düzüp ķoşup ıśmarla naķķāşa hep Ki oñarsun işlerini Ĥaķ Çalap SN s.246 / 54-792 “Düzüp koşup nakkaşa ısmarla hep; ki Hak Ta‘ālā işlerini rast getirsin.” -ar- baş-ar-dı Nite kim bilür idi düzdi naķāş Bişürdi başardı biş on dürlü aş SN s.263 / 70-1033 “Nasıl ki nakkaş bilirdi, düzdü on bin türlü aş pişirdi, başardı.” -ar- çıķķķķ----ar-dı-lar “Nice muķātele itmezüz ki bizi yirümüzden çıķķķķardılar; TİKT s.338 / 128a-1,2 “Nice savaş etmeyiz ki bizi yerimizden çıkardılar.” -ar- çıķķķķ-ar-dı “Pes yirden çeşmeler çıķķķķardı ve ırmaķlar aķıtdı ve otlar ve aġaçlar bitürdi ve baġları yire lenger ķıldı; TİKT s.137 / 9a-10,11 “Bundan dolayı yerden çeşmeler çıkardı ve ırmaklar akıttı ve otlar, ağaçlar bitirdi ve bağları yere lenger yaptı.” -ar- ķķķķo-p-ar-dı Ħıżır oġlanuñ başına yapışdı, ķķķķopardı, öldürdi. TİKT s.308 / 109a-1,2 “Hızır oğlanın başına yapıştı, kopardı, öldürdü.”

46 Hacıeminoğlu, Karahanlı Türkçesi Grameri, s.132.

Page 233: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

225

-ar- ķķķķo-p-ar-dı Ol ki Ĥaķ evvel yaratdı ‘ālemi ‘Ālemi içinde ķķķķopardı Ādem’i GN s.71 / 263 “O Hak ki önce dünyayı yarattı; dünya içinde de Adem’i meydana getirdi.” -er- gi-t-er-di eydür kim zamān nevmįz olsun, oġlancukları öksüz eyledi, ħātunları ŧūl eyledi ve ni‘metleri giderdi. TİKT s.153 / 18b-2,3 “Söyler ki zaman ümitsiz olsun, küçük çocukları öksüz eyledi, hanımları dul eyledi ve nimetleri giderdi.” -ar- ķķķķay-t-ar-ma-y-a Ne ki dirse ķarşu söz ķķķķaytarmaya Maĥkum ola hįç ķaşın ķantarmaya GN s.643 / 3112 “Sözlerine hiç itiraz etmemeli; emirlerine karşı gelmeyip, onlara kaş karartmamalı ve yüz ekşitmemelidir.” -er- gid-er-ür Cimā‘ çoķ marāżlaraki sevdāvi ve balġami ve demevi ola fāyide eder ve gönli ferah eyler ve ġuśśayı ve ķaķımaġı giderür. MŞ s.15 / M7a-5,6 “Cima çok hastalıklara sevdavi ve balgamla ilgili ve kanlı mizaç olur fayda eder ve gönlü ferah eder üzüntüyü ve siniri giderir.” -ar- kurt-ar-ma-dı-nız Kurtarmadınız Mısır’da oğlanı Zindan içre kodunuz yattı anı YZ s.116 / 1242 “Mısır’da oğlanı kurtarmadınız; onu zindanın içinde bıraktınız yattı.” -er- gid-er-mez Bir kızım var gidermez dilinden seni Senden artık hiç beğenmez kimseni YZ s.34 / 352 “Bir kızım var seni dilinden düşürmez; senden başka hiç kimseyi beğenmez.” -ar- çık-ar-dı-lar Yusuf’un var tonunu çıkardılar Dahi beline bir ipi taktılar YZ s.12 / 100 “Yusuf’un üstündeki elbisesini çıkardılar; ve beline bir ip taktılar.” -ar- çıķķķķ-ar-ma-duķķķķ selāmet birle ola kim ħaŧarıla bu ķıyās vācib eyler ki yigitlerde ābile çıķmaya meger ol ki oġlaniken çıķķķķarmaduķķķķ MŞ s.148 / M133b-2,3

Page 234: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

226

“Selametle olsun ki tehlikeyle bu kıyas vacip eyler ki yiğitlerde abile (daha çok çocuklarda görülen ve kabarcıklar şeklinde beliren bir cilt hastalığı) çıkmaz meğer o ki küçük çocukken çıkarmadık.” Geçişsiz olan -ar- / -er- fiilleri -ar- ķķķķız-ar-up Ya‘nį kim güneş her śabāĥ ķķķķızarup gül-gūn olup ŧoġar. TİKT s.151 / 17b-1 “Yani güneş her sabah kızıllaşıp gül rengi gibi olup doğar.” -ar- ķķķķız-ar-maķķķķ-dur śarādan olursa ‘alāmeti rengi śaru olmaķ ve şişi az olmaķ ve aġrı ķatı olmaķ ve ķatı ķķķķızarmaķķķķdur MŞ s.131 / M117b-1,2 “Safradan olursa işareti, renginin sarı ve şişi az olur, ağrının çok olması ve çok kızarmasıdır.” -ar- aġ-ar-maķķķķ-dan tā ki bir ķaç ķaynasa andan śoŋra ol yaġdan alup saçına ya saķalına sürte ķararda tėz aġarmaķķķķdan men‘eyleye MŞ s.169 / M154b-5,6 “Ta ki kaç defa kaynasın ondan sonra o yağdan alıp saçına ya da sakalına sürsün karartır erken ağarmasını engeller.”

-ar- aġ-ar Gör nefesden ne du‘ā aġar göge Kimse anuñ luŧfını niçe öge GN s.301 / 1411 “Nefesten duaların göğe yükselişine bak; bütün bu iyilik ve ihsanları kim nasıl övebilir?” -ar- aġ-ar-ur Görseñe kim dürlü cevher dökilür Śaç u śakal aġarur bil bükilür GN s.421 / 2012 “Çeşit çeşit cevherlerin birer birer döküldüğüne, saçın sakalın ağarıp belinin büküldüğüne iyice bak.”

3.1.14. -ı- / -i-; -u- / -ü-

Bu ek de işlek olmayan, tek heceli fiil köklerinden birkaç örnek türeten,

pekiştirme görevinde bir ektir.47 Geçişli ve geçişsiz fiiller türetir. Ek, Eski Türkçede

de aynı şekildedir.

Ekin Fonksiyonları

47 Korkmaz, a.g.e., s.127.

Page 235: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

227

Geçişli olan -ı- / -i-; -u- / -ü- fiilleri -ı- yar-ı-t-ur-dı Eyitdi kim seni Ehl-i Kitāb arasına göndürürem, ķaçan mecerre nedür diyü śorarlar, eyit kim ‘arş altındaġı yılanuñ aġzı yarıdurdı. TİKT s.159 / 21b-6,7 “Söyledi ki seni Ehl-i Kitap arasına gönderirim, ne zaman Samanyolu nedir diye sorarlarsa, söyle ki arşın altındaki yılanın ağzı ışıklandırırdı.” Geçişsiz olan -ı- / -i-; -u- / -ü- fiilleri -ı- yor-ı-r Geh aħurda geh serāda yorır ol Gāh Hind ü geh Ħitā’ya varur ol GN s.1025 / 5092 “O bazen ahır, bazen de sarayda yürür; bazen Hindistan’a bazen de Çin’e gider.” -ı- ķķķķaķķķķ-ı-y-up ĶaķĶaķĶaķĶaķıyup yavu ķılmaġıl bilüñi Yalan söze ögretmegil dilüñi SN s.213 / 20-275 “Sinirlenip kötü belini yapma; dilini yalan söze öğretme.” -ı- ķķķķaķķķķ-ı-maķķķķ ķķķķaķķķķımaķķķķ ve sevinmek gevdeyi ķızdurur MŞ s.13 / M5b-10 “Sinirlenmek ve sevinmek vücudu kızdırır.” -i- es(i)r-i-d-ür za‘firān uyķu getürür ve mużlįm-i ĥavāsdur ķaçan süciye ķatup işseler tėz esridür MŞ s.53 / M44b-7,8 “Zafiran uyku getirir ve duyulara zulm eder nasıl ki şaraba katıp içseler çabuk sarhoş eder.” -i- es(i)r-i-di Ah kıldılar kamusu düştü yere Hayran oldu esridi anı göre YZ s.56 / 588 “Ah edip hepsi yere düştü; onu görünce hayran olup sarhoş oldular.” -i- es(i)r-i-mek-den aķ nesneye baķmaķdan ve dāyima bir nesneye gözi dikmekden ve esrimekden ve ŧa‘ām çoķ yėmekden… (saķınalar) MŞ s.54 / M45b-6 “Beyaz bir şeye bakmaktan ve daima gözü bir şeye dikmekten, sarhoş olmaktan çok yemek yemekten… (sakınsınlar).” -i- es(i)r-i-y-üben Otururlar ol arada bir zamān

Page 236: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

228

Süheyl esriyüben olur şāź-mān SN s.273 / 78-1175 “Bir zaman o arada otururlar; Süheyl sarhoş olup şazman olur.” -ı- ķķķķaķķķķ-ı-ma----yyyy----aaaa “Kimdür kim benüm içün üç nesneyi boynına ala? Gündüz oruç duta, gice namāz ķıla ve ķķķķaķķķķımaya.” TİKT s.272 / 88a-16,17 “Kim ki benim için şu üç şeyi yaparsa gündüz oruç tutup, namaz kılar ve kızmazsa.” -ı- ķķķķaz-ı-r Pes Nil ŧaşduġı vaķt ol yirüñ ŧopraġını ķķķķazır, Mıśır diyārına getürür, Mıśır ħalķı muĥtāç olduķları nesneler biter. TİKT s.147 / 15a-17,18 “Bundan dolayı Nil taştığı zaman yerin toprağını kazır, Mısır diyarına getirir, Mısır halkının muhtaç oldukları şeyler biter.” -ı- ķķķķaķķķķ-ı-dı Bu sözi diyecegez ķarı ķķķķaķķķķııııdı, eyitdi: TİKT s.212 / 53b-3,4 “Bu sözü diyecekken kadın kızdı, söyledi:”

3.1.15. -y-

Bu ek, Eski Türkçede -d- iken daha sonra -d- ve -y- olarak kullanılmaya

başlamıştır. Eski Türkçe’de de pek işlek olmayan ek, birkaç kelimede pekiştirme eki

olarak kullanılırdı: tod- “doymak”, kod- “koymak”, ıd- “göndermek”48 vb.

Orta Türkçede -d- / -y- olarak iki şekilde de kullanılırdı: bu- “donmak” <

bud- “donmak, donarak ölmek” Hacıeminoğlu bu- “donmak” buz < bu-z kelimesinin

varlığı bir bu- kökünün var olduğunu göstermektedir diyor.49 ke- “giymek” ked- <

ke-d- “giymek”, kö- “görmek” köd- “görmek, gözlemek” vb.

Ekin Fonksiyonları Geçişli olan -y- fiilleri -y- yu-y-u-n-ur Perd’olur Yusuf’a Yusuf yuyunur Bir kavıl oldur Yusuf ana binür

48 A.e., s.135. 49 Hacıeminoğlu, a.g.e., s.132.

Page 237: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

229

YZ s.31 / 315 “Yusuf’a perde olur Yusuf yıkanır; bir kavilde de Yusuf’un ona bindiği söylenir.” -y- ķķķķo-y-ı-l-ur Cūcer ķatında iki bölük olur, bu iki bölügüñ ġarbisi Dimyaŧ’a varur, ol arada deñize ķķķķoyılur, TİKT s.147 / 15a-20,21 “Cücer katında iki bölük olur, bu iki bölüğün batı ile ilgili tarafı Dimyat’a varır, o arada denize gider.” -y- ķķķķo-y-dı-lar Pes Yūsuf’ı ħanūt itdiler, tābūta ķķķķoydılar, TİKT s.269 / 86a-15 “Bundan dolayı Yusuf’u ilaçladılar, tabuta koydular.” -y- śśśśa-y-ma-duñ Ŧavar kim bahā śśśśaymaduñ ayruġıñ Olur nice ola aña buyruġun SN s.476 / 275-4142 “Davar ki bundan başka para vermedin; ona nice buyruğun olur.” -y- śśśśa-y-a Aña süt virüp bisledi on ŧaya Ķalan ķullıķ idenleri kim śśśśaya SN s.221 / 28-407 “On tane dadı ona süt verip besledi; kalan kulluk edenleri kim sayar.” -y- ķķķķo-y-an Suçun aśı olanlaruñ yoyan ol Dirilden ü öldüren ü ķķķķoyan ol SN s.196 / 4-17 “Suçu asi olanları yoyan o; dirilten, öldüren ve bir yere bırakan da o.” -y- yo-y-an Suçun aśı olanlaruñ yoyan ol Dirilden ü öldüren ü ķoyan ol SN s.196 / 4-17 “Suçu asi olanları yoyan o; dirilten, öldüren ve bir yere bırakan da o.” -y- ķķķķo-y-a İy Ħudāyā rāzı ķılġıl ķamuya Kim ķķķķoya nefs dilegin ‘ışķa uya GN s.341-1614 “Ey Allh’ım nefsin isteklerini bırakıp; aşka uymayı herkese nasip et.” -y- śśśśa-y Doġmaduġa śśśśay anı kim var degül Çün bu dāniş anunñ-ıla yār degül GN s.425 / 2029

Page 238: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

230

“Onu doğmamış bil, bilgi onunla olmadığı, cahil olduğu için yok farz et.” -y- kö-y-(ü)-n-dür-ür Her kim içer köyndürür ķursaġını Śayru eyler ādemįnüñ saġını GN s.483 / 2323 “Kim içerse midesini yıkar; sağ adamı bile hasta yapar.” -y- gi-y-dir-di Şarap-dār geldi geri Yusuf dapa Ağır hil’at giydirdi elin öpe YZ s.70 / 735 “Şarapdar geri Yusuf tarafına geldi; elini öpüp ağır elbise giydirdi.” -y- ko-y Koy gitsin Kutayfer’i sen gel beri Muti’ olgıl kaçmagıl benden geri YZ s.47 / 490 “Kutayfer’i bırak gitsin, sen beri gel; itaatkar ol benden geri kaçma.” -y- gö-y-(ü)-n-ür Peşiman olur Yusuf’u aldığına İçi göynür hazne boş kaldığına YZ s.39 / 403 “Yusuf’u aldığına pişman olur; haznenin boş kaldığına içi yanar.” -y- yu-y-a Çün diler Yusuf ki kendözün yuya Bir balık gelir metris olur suya YZ s.31 / 314 “Çünkü Yusuf ister ki kendisini yıkasın; bir balık gelir suya siper olur.” -y- gö-y-ü-n-dü Çün eşitti Yehuda üşbu sözü Ah kıldı Yusuf’a göyündü özü YZ s.10 / 82 “Çünkü işte Yahudi bu sözü işitti; ah edip Yusuf’a yandı kendisi.” -y- yu-y-a-lar yüzün ve elin ve ayaġın śovuķ śuyıla yuyalar MŞ s.18 / M10b-1,2 “Yüzünü, elini ve ayağını soğuk su ile yıkasınlar.” -y- ķķķķo-y-a-lar süd kesile peynir ola peynįrin gidereler südin ikileyin ķaynadup kefin alalar bir şişeye ķķķķoyalar MŞ s.29 / M20b-7,8 “Süt kesilip peynir olunca peynirini gidersinler sütünü iki kere kaynatıp köpüğünü alsınlar bir şişeye koysunlar.”

Page 239: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

231

Geçişsiz olan -y- fiilleri -y- ŧŧŧŧo-y-ur-maz-dı Emįrü’l-mü’minįn ‘Ömeri’bni’l-Ħaŧŧāb daħı ‘ām-ı ramādda ķızlıķ geçince ķarnın ŧŧŧŧoyurmazdı. TİKT s. 267 / 85b-2 “Emirü’l-mü’minin Ömeribni-Hattab da am-ı ramadda kızıllık geçinceye kadar karnını doyurmazdı.” -y- do-y-sun Ata ana bir kardaş iki ikin Otursun taam yesin doysun dediğin YZ s.106 / 1142 “Ana baba bir, kardeş ikişer ikişer; otursun yemek yesin doysun dediğin.”

3.1.16. -z-

Daha çok Eski Türkçede kullanılan, bazen ettirgen bazen de geçişli fiiller

türeten az işlek bir ektir. Ünsüzle biten tabanlara -I- / -U- yardımcı ünlüleriyle

bağlanır.

Eski Türkçede de bir değişiklik yoktur: tutuz- < tut-u-z- “tutturmak”, ud-

“takip etmek” uduz- < ud-u-z- “takip ettirmek”, tüt- “tütmek” tüt-ü-z- “tüttürmek”

vb.50 Orta Türkçe döneminde de fazla kullanılmayan az işlek bir ektir: em- “emmek”

emüz- < em-üz- “emzirmek, emdirmek”, küde- “saklamak, beklemek” küdez- < küd-

e-z- “bekletmek, saklamak”, tam- “damlamak” tamuz- < tam-u-z- “damlatmak”51 vb.

Ek, Eski Anadolu Türkçesinde de kullanılmıştır. Fakat işlek değildir yalnızca

birkaç kelimede görülür. Şekil olarak da herhangi bir değişiklik yoktur.

Ekin Fonksiyonları Geçişli olan -z- fiilleri -z- em(i)-z-ir-ir-di Ol kırnağın var idi bir oğlanı Emzirirdi genç idi nidem anı YZ s.126 / 1349 “O cariyeninbir oğlu vardı; genç idi onu emzirirdi.”

50 Daha fazla örnek için bk. Hacıeminoğlu, Türk Dilinde Yapı Bakımından Fiiller, s.42. 51 Hacıeminoğlu, Karahanlı Türkçesi Grameri, s.147.

Page 240: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

232

-z- ya-z-ı-l-a Levĥi gör kim yüzini dutmış baķar Allah adı yazıla dip intižār GN s.17 / 21 “Allah adı yazılsın diye bekleyen ve yönünü ona döndüren Levh’i de gör.” -z- em(i)-z-ür-ür-di “Allāh Ta‘ālā aña bir geyik ĥavāle eyledi, ŧañla yabanda otlar-ıdı ve gice gelüp Yūnus’ı emzürürdi, tā eti bitüp tamām olınca eyle etdi. TİKT s.277 / 91a-15,16 “Allah’u Ta‘ālā ona bir geyik gönderdi, tan vakti yabanda otlardı ve gece gelip Yunus’u emzirirdi, ta eti bitip tamam oluncaya kadar öyle yaptı.” Geçişsiz olan -z- fiilleri -z- düt-ü-z-dür-e ekşi nesnele yėye ve biraz efyūnı gül yaġında eride ķulaġına ŧamzuralar ve baŋ ŧoħmını dütüzdüre ve ŧuzıla ve sirkeyile mazmaża ėde MŞ s.66 / M57b-3,4 “Ekşi şeyler yesin ve biraz afyonu gül yağında eritip kulağına damlatsınlar ve ban otu tohumunu tüttürsünler ve tuz ve sirkeyle mazmaza etsinler.” -z- düt-ü-z-dür-e-ler dāyim benefşe yaġın burnına ķoyalar ve kāfūr ve gülāb yıylayalar ve kepegi sirkede ısladup burnına dütüzdüreler MŞ s.62 / M54a-2,3 “Daima benefşe yağını burnuna koysunlar ve kafur ve gül şurubu koklasınlar ve kepeği sirkede ıslatıp burnuna tüttürsünler.” -z- ŧŧŧŧam-(ı)-z-ur-sa-lar eger ĥamām içinde altı direm içse ra‘şa zaĥmetinden ķurtıla mücerrebdür eger ķulaġa ŧŧŧŧamzursalar süddelerin açar MŞ s.193 / M175a-14,15 “Eğer hamam içinde altı direm içse kısmi felç zahmetinden kurtulur denenmiştir eger kulağa damlatsalar tutkunluğunu açar.” -z- ŧŧŧŧam-(ı)-z-ur-sa-lar yumurda aġını ķaçan ıssıdan aġrıyup şişen göze ŧŧŧŧamzursalar śovuda MŞ s.26 / M18a-8,9 “Yumurtanın beyazını nasıl ki sıcaktan ağrıyıp şişen göze damlatsalar soğutur.” -z- ŧŧŧŧam-(ı)-z-ur-sa-lar ķabaķ bārid ü raŧbdur balġamı arturur safrāyı keser ve eski öksürüge müfiddür ve içegünüŋ issiligin giderür ve göksi yumşadur eger śuyın ķulaġa ŧŧŧŧamzursalar MŞ s.35 / M26b-12,13 “Kabak soğuk ve sıcak özelliğe sahiptir balgamı artırır safrayı keser ve eski öksürüğe iyi gelir ve içi organların sıcaklığını giderir ve göğsü yumuşatır eger suyunu kulağa damlatsalar.”

Page 241: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

233

-z- ŧŧŧŧam-(ı)-z-ur-a-lar ħıyār çoķ yedüreler ķızıl nesneye baķmaġa ķomayalar ve eger śayrunuŋ uyķusı gelmese burnına benefşe yaġın ŧŧŧŧamzuralar MŞ s.23 / M15a-12,13 “Hıyar çok yedirsinler kızıl şeylere bakmasını bırakmasınlar ve eğer hastanın uykusu gelmezse burnuna benefşe yağını damlatsınlar.”

3.1.17. -re-

Yalnızca bir kelimede görülen bu ek de işlek olmayan fiilden fiil yapma

eklerinden biridir52. Geçişli fiili geçişsiz yapmıştır. Eski Türkçeye ait yapılan

araştırmalarda bu eke rastlamadık.

Ekin Fonksiyonları Geçişsiz olan -re- fiilleri -re- dep-re-d-e-ler ķārūreye baķmaķ gerek pes evvel ķārūreyi depredeler MŞ s.11 / M3b-6 “İdrar kabına bakmak gerek önce bu kabı sallasınlar.” -re- dep-re-t-di A‘żāsını depretdi, gördi kim deprenür. TİKT s.276 / 90b-11 “Azasını kımıldattı, gördü ki kımıldar.” -re- dep-re-t-di Ne depretdi ne açdı gözlerini İşitmezdi atası sözlerini SN s.229 / 37-529 “Ne kımıldattı ne açtı gözlerini; atasının sözlerini işitmezdi.” -re- dep-re-t-ti Dudağın tepretti Yusuf söyledi Allah anı geri bütün eyledi YZ s.43 / 445 “Yusuf dudağını kımıldattı ve söyledi; Allah onu geri bütün hale getirdi.” -re- dep-re-t-mez-di “Peyġāmbar -‘Aleyhi’sselām- vefāt itdi, hįç bir ķuş ķanadın depretmezdi, TİKT s.127 / 4a-7 “Peygamber -‘Aleyhisselam- vefat ettiğinde, hiçbir kuş kanadını kımıldatmazdı.”

52 Banguoğlu, a.g.e., s.221.

Page 242: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

234

3.1.18. -ç-

Az kullanılmış işlek olmayan fiilden fiil yapma eklerinden biridir. Yalnızca

bir kelimede görülür. Ek Orta Türkçede de aynı şekildedir. Bu dönemde de az

kullanılmıştır: sürç- < sür-ç- “sürtmek”, yan-ç-ı-l- “yarılmak, yaralanmak” vb.53 Eski

Türkçeye ait yapılan araştırmalarda bu eke rastlamadık.

Ekin Fonksiyonları Geçişli olan -ç- fiilleri -ç- sa-ç-dı Sāmirį ol ŧopraġı ol yaķdukları metā‘uñ ve ĥullinuñ üzerine saçdı: TİKT s.319 / 116a-1,2 “Samiri o toprağı o yaktıkları malın ve mücevherin üzerine saçdı.” -ç- sa-ç-ar Yusuf’un başını yur öper koçar Gözlerini sürmeler māvert saçar YZ s.8 / 53 “Yusuf’un başını yıkar öper kucaklar; gözlerini sürmeler gül suyu saçar.” -ç- śśśśa-ç-sa-lar yılan ısırduġı kişiye yedürseler ziyānın gidere ve eger dögüp śuyın eve śśśśaçsalar yılan ve çıyan ve ‘aķreb ol evden ķaça MŞ s.166 / M151a-4 “Yılanın ısırdığı kişiye yedirseler zararını giderir ve eğer dövüp suyunu eve saçsalar yılan, çıyan ve akrep o evden kaçar.” -ç- sa-ç-a-lar śovuķ mizāclu kişilere yaramaz yėyicek ziyān ėder ķulunc getürür eger yėseler semiz etile bişmiş aşıla yėyele ve üzerine na‘nā ya sa‘ter saçalar MŞ s.28 / M20a-13,14 “Soğuk mizaçlı kişilere iyi gelmez yiyecek zarar eder bir tür sancı getirir eğer yerseler semiz et ile pişmiş aş ile yesinler ve üzerine nane veya güveyi otu saçsınlar.” -ç- sa-ç-ı-l-a “Hįç bir gice yoķdur, illā deñiz üç gez ķalķar, Allāhu Ta‘ālā’dan destūr diler kim ħalķuñ üzerine śśśśaçıla, Allāhu Ta‘ālā men‘ ider, destūr virmez. TİKT s.144 / 13a-9,10 “Hiç bir gece yoktur, illa deniz üç kez kalkar, Allah’u Ta‘ālā’dan izin ister ki halkın üzerine saçılsın, Allah’u Ta‘ālā men eder, izin vermez.”

53 Necmettin Hacıeminoğlu, Harezm Türkçesi ve Grameri, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, Ankara 1997, s.141.

Page 243: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

235

3.1.19. -v-

Bu ek de işlek olmayan birkaç kelimede görülen fiilden fiil yapma eklerinden biridir.

Eski Türkçeye ait yapılan araştırmalarda bu eke rastlamadık.

Ekin Fonksiyonları Geçişli olan -v- fiilleri -v- ķķķķo-v-ar Yigit kim azacuķ anuñ ‘aķlı var Ķarı dünyāyı nite öküş ķķķķovar SN s.215 / 22-308 “Azacık aklı olan bir yiğit neden bu ihtiyar dünyanın peşine düşmekte.” -v- śśśśa-v-aş-ur-lar “Öyle vaķtından öñdin, bir rivāyatda daħı aħşām-ıla yatsu arasında gördi iki gişi śśśśavaşurlar. TİKT s.280 / 93a-7,8 “Öğle vaktinden önce, bir rivayetde de akşam ile yatsı arasında gördü ki iki kişi kavga ederlermiş.” -v- ķķķķo-v-duġ-ın Çalup çevre yil ķķķķovduġın añladı İçi oda yandı iñen ŧañladı SN s.450 / 249-3747 “Etrafta dolaştı fakat hepsi boşa çıktı bu yüzden gönlü yandı ve şaşıp kaldı.” -v- ķķķķo-v-a Gücün yitdügince işitgil bunı Sen andan ķaçagör ķķķķova ol seni SN s.215 / 22-310 “Bunu gücün yetinceye kadar işit; ondan kaç o seni kovsun.” -v- śśśśa-v-ur-dı “Bunı n’eyleyeyin?” Eyitdi kim, yire śaç, śaçdı, her dānesinden yüz biñ dāne ziyāde bitdi. Pes biçdi śśśśavurdı, ögütdi, yuġurdı, bişirdi… TİKT s.187 / 38b-14,15 “Bunu ne yapayım?” Söyledi ki, yere saç, saçdı, her bir danesinden yüz bin dane fazla çıktı. Sonra biçti, savurdu, öğüttü, yoğurdu, pişirdi…” -v- ķķķķo-v-duġ-u-muz Māyil olup ķķķķovduġumuz dünyedür Bāki degül yıķılası bünyedür GN s.167 / 749 “Ele geçirmek için ardına düştüğümüz dünya, sonsuz olmayıp, yıkılacak bir yapıdır.”

Page 244: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

236

-v- ķķķķo-v-a Kimse kim oġlan-iken oyın ķķķķova Çün yigit ola yimek içmek seve GN s.423 / 2019 “İnsan küçükken oyunun peşine düşer; gençlikte ise yemeyi ve içmeyi sever.” -v- ķķķķo-v-ar İlla girü işlemekde farķı var Kim neyi sever ise anı ķķķķovar GN s.465 / 2231 “Ancak bu şlerin yapılmasında farkları vardır; çünkü kim hangi işi severse onun peşine düşecektir.”

3.1.20. -aş-

Bu ek de işlek olmayan bir fiilden fiil yapma ekidir. Yalnızca iki kelimede görülür.

Eski Türkçeye ait yapılan araştırmalarda bu eke rastlamadık.

Ekin Fonksiyonları Geçişsiz olan -aş- fiilleri -aş- sat-aş-u İmdi Yusuf çık bu şehrden sen taşu Gör sana kim gelir karşu sataşu54 YZ s.81 / 857 “Şimdi Yusuf sen bu şehirden çık, taşın; gör sana karşı kim sataşabilir.” -aş- sat-aş-tı-lar Ol avratlar kim anı kavlaştılar Sonra gör anlar neye sataştılar YZ s.55 / 574 “O kadınlar ki onun dedikodusunu yaptılar; sonra gör onlar ne için sataştılar.” -aş- sa-v-aş-ur-lar “Öyle vaķtından öñdin, bir rivāyatda daħı aħşām-ıla yatsu arasında gördi iki gişi śśśśavaşurlar. TİKT s.280 / 93a-7,8 “Öğle vaktinden önce, bir rivayetde de akşam ile yatsı arasında gördü ki iki kişi kavga ederlermiş.”

54 İsmet Zeki Eyüpoğlu, Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, sosyal Yayınlar, Genişletilmiş ve Gözden

Geçirilmiş Üçüncü Bsm., İstanbul, t.y., s.453.

Page 245: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

237

3.1.21. -ala- / -ele-

Bu ekle yapılan fiiller iş veya hareketin sık sık ya da kısa aralıklarla

yapıldığını bildirir. Daha çok geçişli fiil köklerine gelir. Bu ek de bir iki ekte görülen

işlek olmayan bir ektir. Eski Türkçeye ait yapılan araştırmalarda bu eke rastlamadık.

Ekin Fonksiyonları Geçişli olan -ala- / -ele- fiilleri -ala- saç-ala-n-u Dutup ķanlu bigi sürürler anı Sarāya degin saçalanu ķanı SN s.464 / 263-3959 “Onu tutup kanlı gibi sürürler; saraya kadar kanı öteye beriye saçılır.” -ele- dep-ele-r-i-n Ķurbān ķabūl olmayan ķabūl olana elbette ben seni depelerin didi. TİKT s.188 / 39a-6,7 “Kurbanı kabul olmayan kabul olana elbette ben seni çiğnerim, öldürürüm dedi.” -ele- dep-ele-di-ler Belķa şehri ķaŧında Benį Laħm’dan bir ķavm anı depelediler. TİKT s.417 / 176a-7 “Belka şehri katında Beni Lahm’dan bir kavim onu katlettiler.” -ele- dep-ele-di-ler Bir gice bunı depelediler, bir gişinüñ ķapusı ķatında bıraķdılar. TİKT s.305 / 107a-5 “Bir gece bunu katlettiler, bir kişinin kapısının önüne bıraktılar.”

3.1.22. -ümsü-

Bu ek de işlek olmayan bir fiilden fiil yapma eklerinden biridir. Gabain ekin

yapar vs. gibi yapmak -˚m- +sı- ekleri ile dönüşlülük eki -n-’den meydana

geldiğini söylüyor.55 Biz de Gabain’in bu görüşüne katılıyoruz.

55 Gabain, a.g.e., s.59.

Page 246: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

238

Ekin Fonksiyonları Geçişsiz olan -ümsü- fiilleri -ümsü- gül-ümsü-n-di Gülümsündi işidicek Nev-bahār Nite kim gelür gül olıcaķ bahār SN s.322 / 125-1884 “Nevbaharı işitince gülümsedi; nasıl ki bahar gelince gül olacaksa.”

3.1.23. -maş-

Bu ek de işlek bir ek değildir. Sonradan oluşmuş, fiilden isim yapan -m

ekiyle isimden fiil yapan +A- ve fiilden fiil türeten -ş- eklerinin kaynaşmasından

oluşan bir birleşik ektir. Dönüşlülük ve işteşlik bildirir.56

Ekin Fonksiyonları Geçişsiz olan -maş- fiilleri -sar- sar-maş-dı İbrāhįm gel didi, yüriyü geldi, hįç oddan aña ziyān olmadı, İbrāhįm’e irişecek śśśśarmaşdı, TİKT s.225 / 60b-20,21 “İbrahim gel dedi, yürüyerek geldi, hiç ateşten ona zarar olmadı, İbrahim’e erişeceği zaman iç içe girdi.”

3.1.24. -se-

Bu ek de işlek değildir. Yalnızca bir kelimede görülür. Hacıeminoğlu,

isimlerden ve fiillerden yeni fiiller türeten -sa- / -se-, ekinin Karahanlı Türkçesinde

çok kullanıldığını söylüyor57.

Ekin Fonksiyonları Geçişli olan -se- fiilleri -se- ek-se-siñ Senden Allāh’a sıġınuram kim beni eksesiñ, yāħud beni incidesin.

56 Korkmaz, a.g.e., s.210. 57 Hacıeminoğlu, Karahanlı Türkçesi Grameri, s.140.

Page 247: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

239

TİKT s.184 / 36a-15,16 “İster beni öv istersen incit Senden Allah’a sığınırım.”

3.1.25. -si-

Bu ek de yalnızca bir örnekte görülen sınırlı eklerdendir. Bu ek de Eski

Türkçede çok seyrek olarak kullanılmıştır: ämsi- “emmek” (ämig “meme”) vb.58

Ekin Fonksiyonları Geçişsiz olan -si- fiilleri -si- ek-si-l-mekte-dür Ol vaķtdan berü Ādem’üñ ķaddı dāyim eksilmektedür. TİKT s.335 / 126a-18,19 “O zamandan beri Adem’in boyu daima küçülmektedir.”

-si- ek-si-l-mekte-den Andan śoñra ħalķ eksilmekden zāyil olmadı. TİKT s.185 / 37a-14 “Ondan sonra halk eksilmekten yok olmadı.” -si- ek-si-l-mez Hasret odu yandırdı içim taşım Ol sebepten eksilmez akar yaşım YZ s.102 / 1096 “Hasret ateşi içimi yandırdı; o sebepten yaşım azalmaz akar.”

3.1.26. -ne-

Eski Türkçede oldukça yaygın olan ve fiilden yapılan -in+ ve onun üzerine

isimden fiil +e- ekinin gelmesiyle oluşmuş olduğu anlaşılan bir birleşik ektir: es-in-e-

mek > esnemek, yaşnamak vb.59

Ekin Fonksiyonları Geçişsiz olan -ne- fiilleri -ne- dir-ne-ş-di-ler Tamāmet ulu kiçi hep vardılar

58 Gabain, a.g.e., s.60. 59 Banguoğlu, a.g.e., s.294.

Page 248: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

240

Çü dirneşdiler baħdılar gördiler SN s.527 / 325-4896 “Tamamen büyük küçük hepsi vardılar; çünkü toplandılar, baktılar, gördüler.” -ne- dir-ne-ş-üñ Ki gelüñ ķamu dirneşüñ uşda şāh Buyurup durur ķurdılar bār-gāh SN s.526 / 325-4894 “İşte padişah gelin hepiniz toplanın; varılacak yer kursunlar diye buyurmuştur.”

Page 249: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

241

SONUÇ

Çalışmamızın sonuç kısmında Eski Anadolu Türkçesi Döneminde yazılan ve

dönemin dil yapısı özelliklerini taşıyan beş kaynak eserden fiil yapım eklerini

belirleyip bu eklerin tarihi gelişimiyle birlikte fonksiyonlarını ve bu fonksiyonlara ait

örnekleri verdik.

Bu çalışmanın sonunda bir kısım eklerin çok işlek, bir kısım eklerin ise pek

işlek olmadıklarını ve bu işlek olmayan eklerin de fonksiyon bakımından zayıf

olduğunu gördük. Eski Türkçede işlek olup bu dönemde kullanımı azalmış olan

ekler: +I- / +U-, +dA- / +tA-, +Ik- / +Uk-, +a- / +e-; Eski Türkçede az işlekken bu

döneme doğru işlekliği artmış olanlar: +sa-, +an- / +en-, +al- / +el- ve Eski

Türkçeden beri işlek olmayanlar: +ar- / +er-, +r-, +Ik- / +Uk-, +l-, +t-, +gIr- / +gUr-,

+at- / +et-, +ra-, +ırga- / +irge- şekilde bir tasnif yapılabilir.

İsimden fiil yapan eklerin en işlek olanlarını sırasıyla şöyle verebiliriz: +la- /

+le-, +lan- / +len-, +laş- / +leş-; +a- / +e-; +l-; +Ik- / +Uk-; +ar- / +er-; +dA- / +tA-

ve +I- / +U- eklerini sıralayabiliriz. Bu eklerden, sırasından da anlaşılacağı gibi en

işlek olan ve Eski Türkçeden beri işlek olup günümüze doğru işlekliği artmış olan ek,

+la- / +le- ekidir. Bu ek hemen hemen bütün isimlere gelebilir: karşu+la- iki+le-,

çaşıt+la-, tımar+la-, agır+la-, şiş+le-, gez+le-, yara+la-. Ek fonksiyon bakımından da

bir hayli zengindir. Yaptığımız araştırmalarda Eski Türkçede +lAn- / +lA-n- ekine

rastlanmamaktadır. Metinlerde bu ekin kullanıldığı kelimeler vardı; fakat kelimeler

metinlerde çok az kullanıldığından, ayrı bir ek olarak ele alınmamıştır.

Metinlerimizde az işlek hatta işlek olmayan bazı eklerin bir iki tane örneğine

rastlayabildik: +gır- kı+gır- < kı “ün, ses” kı+gır- “çağırmak”; +t- yavı+t- < yavı

“kayıp, yitik” yavı+t- “kaybetmek”; düz+et-; çın+ra- < çın “ yansıma ses” çın+ra-

“ses çıkarmak” vb.

İsimden fiil yapan eklerin bir kısmının hem işlek hem de fonksiyon

bakımından daha zengin, bir kısmının ise işlek olmamakla beraber fonksiyonlarının

da az olduğunu gördük.

Page 250: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

242

Fiilden fiil yapan ekler arasında ise -n-, -ş-, -l-,-t-, -dır- / -dir-; -dur- / -dür-

gibi çatı ekleri çok işlek şekilde kullanılmıştır. Bu eklerin çatı eki olmasından dolayı

bunları, geçişli-geçişsiz, etken-edilgen, dönüşlü, işteş ve olumsuz şekilde ele aldık.

Fiilden fiil yapan eklerin işlek olanlarını şöyle değerlendirebiliriz:

Eski Türkçeden beri bir değişikliğe uğramamış olan -n- ekinin yalnız

yardımcı ünlüsü Eski Anadolu Türkçesi döneminde düz şekilde olup uyum dışıydı.

Eski Anadolu Türkçesinden sonra bu yardımcı sesler tekrar ünlü uyumuna girmiştir.

Eski Türkçe ve Orta Türkçe’de de ünlü uyumu sağlanmıştır.

-ş- eki de Türkçede eskiden beri herhangi bir değişikliğe uğramamış, ünsüzle

biten fiil tabanlarına -ı- / -i- / -u- / -ü- yardımcı ünlüleriyle bağlanmaktadır. Yalnız bu

durum Eski Anadolu Türkçesi döneminde uyuma bağlı değildi. Bir müddet yardımcı

ünlülerin yalnız düz şekilleri kullanılmış: okı-y-ı-ş-, yüri-y-i-ş- vb.

-l- ekinin bünyesinde Eski Türkçeden beri bir değişiklik görülmez. Ünlüleri

Eski Türkçe ve Orta Türkçe dönemlerinde uyuma bağlı iken yalnız Eski Anadolu

Türkçesi döneminde uyuma bağlı değildi.

-t- ekinde, Eski Türkçeden beri herhangi bir değişiklik görülmez. Yalnız Eski

Anadolu Türkçesinin çekim sırasında iki ünlü arasında bazen tonlulaşıp -d- olmuştur:

ak-ı-d-u-r, ağla-d-an örneklerinde olduğu gibi. Yine bu dönemde bazı örneklerde

ekin yardımcı ünlüsünün uyum dışı kaldığı görülür: dur-ı-t-dı, yüri-d-ür, öli-d-e-ler,

yöri-d-ür vb.

Eski Türkçeden beri çok işlek olarak kullanılan -ma- / - me- olumsuzluk eki

hep aynı kalmıştır. Yalnızca (e) sesi bazı kaynaklarda (ä) şeklinde gösterilir. Bir de

bugün olduğu gibi şimdiki zaman ve gelecek zaman çekimleri sırasında ünlüsünün

daraldığı görülür.

-(I)r- / -(U)r- eki, bazı örneklerde ettirgenliğini kaybederek eklendiği kökle

yeni bir anlam oluşturmuştur: ayır-, aşır- “çalmak, yürütmek”, devir-, doğur-, eğir-,

evir-, kaçır- “delirmek”, sömür- vb. Bu örneklerin bazılarında artık fiil kökü yalın

olarak kullanılmamaktadır.

Page 251: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

243

Eski Türkçeden beri kullanılan -dur- / -dür- eki, Eski Türkçe döneminde

yalnız -tur- / -tür-; -dur- / -dür- olarak yuvarlak şekilleri vardı. Eski Anadolu

Türkçesinde ise yuvarlak şekil yanında yalnız d’li şekil kullanılırdı: yandur-, itdür-,

indür- vb. Ek, ünlü-ünsüz uyumlarına son zamanlarda bağlanmıştır.

Bazı ekleri gerek isimden fiil yapan ekler, gerekse fiilden fiil yapan ekler

(+lan- / +len-, +laş- / +leş-; -p-, -re-, -ç-, -v-, -aş-, -ala-, -ele-, -maş-, -ri- vb.) olsun

Eski Türkçe için yapılan araştırmalardaki ekler arasında bulamadığımızdan bu

eklerin Eski Türkçedeki durumlarını veremedik.

Fiilden fiil yapan ekler sayı ve fonksiyon bakımından zengin olmamalarına

rağmen işleklikleri oldukça fazladır.

Page 252: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

244

KAYNAKÇA

Ahmed Vefik Paşa: Lehçe-i Osmânî, (Haz: Recep Toparlı, TDK Yayınları, Ankara 2000.

Akalın, Mehmet: Tarihi Türk Şiveleri, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara 1988.

Akkuş, Muzaffer: Kitab-ı Gunya, TDK Yayınları, Ankara 1995.

Aksan, Doğan: Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim, TDK Yayınları, Ankara 1998.

Arat, Reşid Rahmeti: Kutadgu Bilig III, İndeks, (Neşre Haz: Kemal Erarslan-Osman Fikri Sertkaya-Nuri Yüce), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları: 47, İstanbul 1979.

Aşık Paşa: Garib-Nâme, I/1- I/2, (Haz: Kemal Yavuz), TDK Yayınları, İstanbul 2000.

Atalay, Besim: Türk Dilinde Ekler ve Kökler Üzerine Bir Deneme, Matbaai Ebuziyya, TDK Yayınları, İstanbul 1941.

Atalay, Besim: Divanü Lûgat-it Türk Tercümesi, 4. Bsk., C:I, TDK Yayınları, Ankara 1998.

Atalay, Besim: Divanü Lûgat-it Türk Tercümesi, 4. Bsk., C:II, TDK Yayınları, Ankara 1998.

Atalay, Besim: Divanü Lûgat-it Türk Tercümesi, 4. Bsk., C:III, TDK Yayınları, Ankara 1999.

Atalay, Besim: Divanü Lûgat-it Türk, Dizini “İndeks”, 4. Bsk., C:IV., TDK Yayınları, Ankara 1999.

Banguoğlu, Tahsin: Türkçenin Grameri, TDK Yayınları, Ankara 2000.

Bilgegil, M. Kaya: Türkçe Dil Bilgisi, Dergâh Yayınları, İstanbul 1984.

Bozkurt, Fuat: Türkiye Türkçesi, Hatipoğlu Yayınevi, 2.bsk., Ankara 2000.

Caferoğlu, Ahmet: Türk Dili Tarihi, C:II, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Basımevi 1964.

Page 253: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

245

Caferoğlu, Ahmet: Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul 1968.

Celâlüddin Hızır (Hacı Paşa):

Müntahâb-ı Şifâ I, Giriş-Metin, (Haz: Zafer Önler), TDK Yayınları, Ankara 1990.

Celâlüddin Hızır (Hacı Paşa):

Müntahâb-ı Şifâ II, Sözlük, (Haz: Zafer Önler), Simurg Yayınları, Ankara 1999.

Clauson, Sır Gerard: An Etymological Dictionary sf Pre-Thirteenth- century Turkish, Oxford At The Clarendon Press 1972.

Devellioğlu, Ferit: Osmanlıca–Türkçe Ansiklopedik Lûgat, (Yayına Haz: Aydın Sami Güneyçal), Aydın Kitabevi, Yeniden Genişletilmiş Düzenlenmiş 20. Bsk, Ankara 2003.

Dilçin, Cem: Yeni Tarama Sözlüğü, TDK Yayınları, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara 1983.

Ercilasun, Ahmet Bican:

Türkçenin Tarihi Gelişmesi, Makaleler, Cönk Yayınları, Sirkeci / İstanbul, Şubat 1984.

Ergin, Muharrem: Türk Dil Bilgisi, Bayrak Basım/ Yayım/ Tanıtım, İstanbul 1998.

Eyüboğlu, İsmet Zeki: Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, Sosyal Yayınlar, Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş Üçüncü Bsm., İstanbul t.y.

Gabain, A. Von: Eski Türkçenin Grameri, (Çev: Mehmet Akalın), TDK Yayınları, Ankara 1995.

Gemalmaz, Efrasiyap: Eski Türkçenin Ekliği Üzerine Yapısal Bir Deneme, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Ders Notları, Erzurum 1971.

Gencan, Tahir Nejat: Dilbilgisi, TDK Yayınları, Ahmet Sait Basımevi, İstanbul 1966.

Grönbech, K.: Türkçenin Yapısı, (Çev: Mehmet Akalın), TDK Yayınları, Ankara 2000.

Gülsevin, Gürer: Eski Anadolu Türkçesinde Ekler, TDK Yayınları, Ankara 1997.

Hacıeminoğlu, Necmettin

Harezm Türkçesi ve Grameri, TDK Yayınları, Ankara 1997.

Page 254: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

246

Hacıeminoğlu, Necmettin:

Türk Dilinde Yapı Bakımından Fiiller, Kültür Bakanlığı, Ankara 1992.

Hacıeminoğlu, Necmettin:

Karahanlı Türkçesi Grameri, TDK Yayınları, Ankara 1996.

Hatipoğlu, Vecihe: Türkçenin Ekleri, TDK Yayınları, 2.bsk., Ankara 1981.

İlker, Ayşe: Batı Grubu Türk Yazı Dillerinde Fiil, TDK Yayınları, Ankara 1997.

Kabaklı, Ahmet: Türk Edebiyatı, Gözden Geçirilmiş 9. Bsk, C:II, İstanbul 1997.

Kavcar, Cahit; Ferhan Oğuzkan; Özlem Aksoy:

Yazılı ve Sözlü Anlatım, Haz:, 2. Bsk., Anı yayınları, Ankara 2002.

Korkmaz, Zeynep: Türkiye Türkçesi Grameri, Şekil Bilgisi, TDK Yayınları, Ankara 2003.

Korkmaz, Zeynep: Türkçede Eklerin Kullanılış Şekilleri ve Ek Kalıplaşması Olayları, TDK Yayınları, Ankara 2000.

Korkmaz, Zeynep: Türk Dili Üzerine Araştırmalar, TDK Yayınları, C:1, Ankara 1995.

Korkmaz, Zeynep: Gramer Terimleri Sözlüğü, TDK Yayınları, Genişletilmiş 2. Bsk, Ankara 2003.

Marcel Erdal: Old Turkic Word Formation A Functinal Approach to the Lexican, C.1, Wiesbaden 1991.

Mes‘ūd Bin Ahmed: Süheyl-i Nev-Bahâr, İnceleme-Metin-Sözlük, (Haz: Cem Dilçin), Atatürk Kültür Merkezi, Ankara 1991.

Mungan, Güler: Türkçede Fiillerden Türetilmiş İsimlerin Morfolojik ve Semantik Yönden İncelenmesi, Simurg Yayınları, I.Bsk., İstanbul 2002.

Özkan, Mustafa: Türk Dilinin Gelişme Alanları ve Eski Anadolu Türkçesi, Filiz Kitabevi, Genişletilmiş 2.bsk., İstanbul 2000.

Sami, Şemseddin: Kamus-i Türkî, (Önsöz Ömer Faruk Akün), Alfa Yayınları, İstanbul 1998.

Page 255: ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE İSİMDEN FİİL FİİLDEN ...nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/40604.pdfmcadele ederken bir yandan da konuşma dilinden yazı diline geçmeye ç alışıyordu.

247

Sevortyan, E. V.: “Türk Dillerinde Fiillerin Geçişli (Transitif) Geçişsiz (İntransitif) Olmalarına Dair”, VIII. Türk Dil Kurultayında Okunan Bilimsel Bildiriler, 1957’den (ayrıbasım), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1960.

Şahin, Hatice: Eski Anadolu Türkçesi, Akçağ Yayınları, Ankara 2003.

Şeyyad Hamza: Yusuf u Züleyha, (Nakleden: Dehri Dilçin), y.y., İstanbul 1946.

Şirvanlı Mahmud: Târih-i İbn-i Kesîr Tercümesi, (Giriş-İnceleme-Metin-Sözlük), (Haz: Yelten, Muhammet), TDK Yayınları, Ankara 1998.

Tekin, Talat: Orhon Türkçesi Grameri, Türk Dilleri Araştırmaları Dizisi: 9, Ankara 2000.

Tietze, Andreas: Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugatı, Simurg, C:1 (A-E), İstanbul 2002.

Timurtaş, Faruk Kadri: Makaleler (Dil ve Edebiyat İncelemeleri), (Haz: Mustafa Özkan), TDK Yayınları, Ankara 1997.

Timurtaş, Faruk Kadri: Eski Türkiye Türkçesi, XV. Yüzyıl, Gramer-Metin-Sözlük, Enderun Kitabevi, İstanbul 1994.

Yavuz, Kemal; Kazım Yetiş; Necat Birinci:

Türk Dili ve Kompozisyon Dersleri, Bayrak Basım/ Yayım/ Dağıtım, İstanbul 2003.

Zülfikar, Hamza: Terim Sorunları ve Terim Yapma Yolları, TDK Yayınları, Ankara 1991.

Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Devirler-İsimler-Eserler-Terimler, “Şeyyad Hamza”, Dergâh Yayınları, C:8, İstanbul 1998, s.152–53.

Büyük Türk Klasikleri, “Şeyyad Hamza”, Ötüken-Söğüt, C:1, İstanbul 1985, s.269.