ESENCE (KEŞİŞ) DAĞLARINDA BUZUL ŞEKİLLERİ...
Transcript of ESENCE (KEŞİŞ) DAĞLARINDA BUZUL ŞEKİLLERİ...
ESENCE (KEŞİŞ) DAĞLARINDA BUZUL ŞEKİLLERİ
Prof. Dr. Erdoğan AKKAN* Prof. Dr. Metin TUNCEL**
GİRİŞ
Türkiye’nin yüksek dağlarının doruklar kesiminde, Pleistosen buzullaşmalarının derin izler bıraktığı bilinmektedir. Ancak ,bu izlerin bilimsel açıdan incelenmeye başlanması oldukça yakm tarihlere rastlar ve bu konuda pek çok sorunun henüz yanıt beklediği de açıktu.
Yüksek dağlardaki buzul şekillerinin araştırılmasındaki gecikmenin ana nedenlerinden birisi, buralarda yapılacak çalışmalarının güçlüğü ise bir diğeri de Türkiye’de buzulların etkili olduğunun geç farkedil- mesidir. Volkanik dağlardaki buzul şekillerinin kraterlerle, karstik bölgelerdekilerin dolinlerle karıştırıldığı dönemlerin yaşandığı bilinmektedir.
Türkiye’de buzulların oluşturduğu şekiller başlangıçta, sadece gözlemlere dayanan betimsel ifadelerle tanınmaya başlanmıştır. Erinç’ in de belirttiği gibi1, Doğıı Karadeniz Dağlarındaki buzul şekillerinden “güneş ışığında daimi buz ve karlar ile parıldayan boynuz şeklindeki tepeler” den söz eden Koch2 un ifadelerini başlangıç sayarsak, buzul şekillerinin varlığının anlaşılmasından günümüze henüz 150 yılın bile geçmediği görülür.
Ancak, betimlemelerden öteye giden, araştırm alara dayalı bilimsel yayınların tarihi çok daha yenidir3. Maunsel (1901), Penther (1902),
* A. Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi ** İ. Ü. Edebiyat Fakültesi
1 Erinç, S. (1944) Doğu Karadeniz Dağlarında Glasyalmorfoloji Araştırmaları (Giazialmorphologische Untersuchungen im nordostanatolischen Randgebirge). İst. Üniv. Coğ. Enst. D oktora Tezleri N o: 1.
2 Koch, C. (1846) Reise im Pontischen Gebirge. Weimar.3 Türkiye’de Pleistosen buzullaşması, glasyal ve periglasyal şekiller hakkındaki
toplu bibliyografya için: Erinç, S. (1944) a.g.e. Erinç, S. (1971) Jeomorfoloji II. İst. Üniv. Coğ. Enst. Yay. N o: 23. s.: 259-260.
226 Escncc (Keşiş) D ağlarında »uzul Şekilleri
Philippson (1907 ve 1919), Bartch (1935), Bobek (1940), Louis (1944) in yayınları4 Türkiyedeki buzullaşma ve buzul şekilleri üzerine yapılan ilk çalışmalardan sayılabilir.
Bu konuda Türk bilim adam larından D arkot5 ilk kez, topografya haritalarından da yararlanarak buzullaşma olabilecek yeıleri işaret etmiştir. Ancak, arazi çalışmaları yaparak buzul şekillerini inceleyip, bunlar hakkında ayrıntılı yayın yapanların ilkleri Erinç6 ve İzbırak7 tır. D aha sonra Yalçınlar8, Soğanlı, Kaçkar ve Mescit Dağlarında. Beret9 Çakırgöl Dağında, Planhol10 Sandras Dağlarında, Planhol
4 Maunsell, F.R. (1901) Central Kurdistan. Geogr. Journal. XVIII, No. 2.Penther, A. (1905) Eine Reise im das Gebiet des Erdschias Dağlı (Kleinasien). Ab
handlungen d. Geogr. Ges. Wien. H .: VI. N o: 1.Philippson, A. (1907) Ein Gletscher am Erdschias Dagh in Kleinasien. Zeitschrift
f. Gletscherkunde, I.Philippson, A. (1919) Glaziale und Pseuduglaziale Formen im Westlischen Kleinasien. Zeitschrift, d. Gesgf. Erdkunde zu Berlin.Bartch, G. (1935) Das Gebiet des Erciyes Dag und die Stadt Kayseri in Mittelanatolien. Jahrbuch d. Geogr. Ges. Hannover, 1934/ 1936.
Bobek, H. (1940) Die gegenawrtige und Eiszeitliche Vergletscherung im Zentralkurdischen Hochgebirge, Zeischr. f. Gletscherkunde, 1939/ 1940.Louis, H. 1944) Die Spuren eiszeitlicher Vergletscherung in Anatolien. Geologische Rundschau, e: 34. Heft: 7-8. Stuttgart, p: 447-481.
5 Darkot, B. (1938) Türkiye’de Yakın İklim Değişiklikleri ile ilgili bazı Morfologi Müşahadeleri. Coğrafi Araştırmalar I. İst. Üniv. Coğ. Enst. Neşr. 4. s: 15-27.
6 Erinç, S (1944) a.g.e.—------ (1949) Uludağ Üzerinde Glasiyal Morfoloji Araştırmaları. Türk Coğ. Derg.
Sayı: 11-12. s: 79-94.--------- 1949 Kaçkar Dağı Grubunda Diluvial ve Bugünkü Glasiyasyon. İst. Üniv.
Fen Fak. Mecm, B. 14. N o: 3, s: 243-245.---------(1951) Glasiyal ve Postglasiyal Safhada Erciyes Glasiyesi. İst. Üniv. Coğ.
Enst. Derg. N o: 2, s: 82-90.--------- (1953) Van’dan Cilo Dağlarına. İst. Üniv. Coğ. Enst. Derg. S: 3-4- s: 84-106.--------- (1955) Glasyal ve Periglasyal Bakımından Honaz ve Bozdağ. Türk Coğ.
Derg. N o: 14-14. s: 25-43.7 İzbırak, R. (1946) Cilo ve Nemrut Dağları ile Hakkâri ve Vangöli'ı Çevresinde
Coğrafya Araştırmaları. Ank. Üniv. D.T.C.F. Derg. c: IV. S: 1.--------- (1951) Cilo Dağı ve Hakkâri ile Vangölü Çevresinde Coğrafya Araştırmala
rı. Ank. Üniv. D.T.C.F. Yay. N o: 6 7.8 Yalçınlar, İ. (1951) Soğanlı-Kaçkar ve Mescitdağ Silsilesinin Glasyasyon Şekilleri.
İst. Üniv. Coğ. Enst. Derg. S: 2. s: 20-55.9 Beret, B. (1955) Çakırgöl Dağında Glasyal İzler. Türk Coğ. Derg. S: 15-16. s:
115-125.10 Planhoi, X. de (1953) Les Formes Glaciaire du Sandras Dağ et la Limite des Nei
ge Eternelles Quaternaires dans SW de l’Anatolie. C.R.S. Geol. France, s: 263-265.
Esencc (Keşiş) D ağlarında Buzul Şekilleri 227
ile Bilgin11 Karagöl Masifindeki buzullar ve buzul şekillerini incelemişlerdir. Buzul morfolojisi hakkındaki en kapsamlı araştırm alardan bir tanesi de Bilgini2 e aittir. TÜ BİTAK 'ın desteklediği bir proje olarak Bilgin 1966 ve 1968 yılları arasında M uıızur Dağlarında yaptığı araştırm anın sonuçlarını 1972 yılında yayınlamıştır.
Halen, çeşitli üniversitelerimizde çalışan genç bilim adamlarının bir kısmı buzul şekilleri üzerinde de araştırm alar yapmaktadır. A.F. Doğu Sandras D ağlan üzerindeki çalışmalarını sürdürmektedir. Fırat Üniversitesinden Tombul Bingöl Dağları üzerindeki buzul morfolojisi üzerinde çalışmaktadır. Ankara Üniversitesi Coğrafya Bölümünün genç araştırıcıları, 1991 yaz aylarında Kaçkar Dağları üzerinde yaptık- tıkları araştırm anın ilginç gözlemlerini yayınlayacaklar13.
1989 yılı Eylül ayında Erzincan İlini kapsayan bir araştırmamız sırasında Esence (Keşiş) Dağlarının orta kesiminin kuzeye dönük doruk ve yamaçlarındaki (Bkz. Yer bulduru Haritası) buzul şekillerini görme fırsatını bulduk. Bu şekillerin varlığından ilk söz eden Louis14 olmuştur. Ancak, o tarihten günümüze Esence Dağları üzerindeki bu şekiller ayrıntılı bir şekilde incelenmemiştir.
Biz de bu yazımızda, sadece çok kısıtlı koşullarda ve çok sınırlı bir süredeki gözlemlerimizin sonuçlarını sunuyoruz. Arazi gözlemleıi- mizi 1 / 25.000 ölçekli topografya haritaları ve yörenin 1 / 35.000 ölçekli hava fotoğrafları üzerinde de çalışarak destekledik. Buzul morfolojisi haritası bu çalışmalar sonucunda çizilebildi.
Esence Dağlarındaki Buzul Şekilleri
Esence (Keşiş) Dağları, içerisinde Erzincan Ovası’nın da yeraldığı depresyonlar dizinini kuzeyden çevrelemekte; bu depresyon dizini ile Çayırlı-Başköy Depresyonu arasında yükselmektedir. Dağın en yüksek noktası Keşiş Doruğu (3549 m.) dur. Dağın yapısında, genellikle K retase’ye ait oldukları kabul edilen serpantinler geniş yer tutar.
Pleistosen buzullaşmasına ait jeomorfolojik birimler, bu dağın orta kesimindeki yüksek doruklar çizgisinin kuzeye dönük yamaçlarında
11 Planhol, X. deBilgin, T. (1964) Glaciaire et Periglaciaire Quaternaire et Actuels dans le Massif du Karagöl (Chaînes Pontiques). Rev. de Geog. Alpine. T : 111.
12 Bilgin, T. (1972) Munzur Dağları Doğu Kısmının Glasiyal ve Periglasiyal M orfolojisi. İst. Üniv. Coğ. Enst. Yay. N o: 69.
13 Doğu, A .F., Somuncu, M., Çiçek İ., Gürgen, G., Tunçel, H. Kaçkar Dağlarında Buzul şekilleri Yaylalar ve Turizm.
14 Louis, H . (1944) a.g.e.
228 Esence (Keşiş) D ağlarında Buzul Şekilleri
bulunmaktadır. Kuzeye dönük yamaçlardaki, biraz sonra ayrıntısına değineceğimiz derin buzul işlevlerinin eseri olan şekillere karşın, dağın Erzincan Ovasına dönük güney yamaçlarında buzullaşma izlerine rast- lanmamaktadır.
Yöredeki buzullaşmalar, Esence Dağlarının 3000 metreyi aşan kesimlerinde büyük sirkler oluşturmuş, bıı sirklerden taşan buzullar gebiş tekne vadiler açmışlardır. Biz, bu tekne vadilerden bir tanesini içerisine Aksu Deresi’nin yerleşmiş olanını gördük ve Buradan Yedigöl- ler Sirki’ne tırmandık.
E S E N C E DAĞLARININ YERBULDURU HAR İTAS I
,>cdiA'jolic ) 3501 A
ERZ İNCAN
A- Sirkler
Esence Dağlarının doruk çizgisinin kuzeyine yerleşmiş, birbirinden keskin sırtlarla ayrılan 3 büyük sirk ile, bunların arasında ve önünde yer alan daha küçük boyutlarda birkaç sirk daha bulunmaktadır. (Foto: 1).
3 büyük sirkten batıda bulunanı, içerisinde yapılan yaylacılık etkinliklerinden dolayı, “Aksuyayla Sirki” olarak adlandırdık. Bu sirkin doğu batı yönündeki eksenin 4 km. kadar uzunluktadır. Sirk art
Esence (Keşiş) D ağlarında Buzul Şekilleri 229
duvarı ile, önündeki tekne vadiyi sirkten ayıran eşik arasındaki uzunluk 2.5 km. yi bulur (Bkz: Buzul Morfolojisi Haritası),
Foto: 1. Esence Dağlarının Kuzey yamaçlarına yerleşmiş Sirkler ve buzul vadilerinin genel görünümü
Hava fotoğraflarında ve topografya haritalarında, bu sirkin sarp art duvarı içerisine yuvalanmış 4 küçük sirk açıkça seçilmektedir. Bu sirkleri oluşturan buzullar, sirklerden taşarak küçük de olsa tekneler oluşturam adıklarından ana sirk içerisinde adeta asılı kalmışlardır. Bu nedenle bunlara “asılı sirk” demekteyiz. Asılı sirkleri ile Aksuyayla sirki basamaklı bir görünüm kazanmıştır.
Aksuyayla Sirkini çevreleyen doruklar 3400 m, sirk tabam ise 3000 m. dolaylarındadır. Sirkin genişliği ve derinliği buradaki buzul aşındırmasının şiddeti hakkında fikir vermektedir.
Sirk tabanı, dip morenleri ile kaplı görülüyor. Ancak, taban Aksu Deresi tarafından drene edilmektedir. Sirki tekne vadiden ayıran eşik, bu dereyi oluşturan kollar tarafından aşılmış ve parçalanmıştır. Asılı sirklerden birisinin içerisinde “Urla G ölü” adı verilen küçük bir göl vardır.
Aksuyayla sirkinin hemen doğusunda, onunla buzul aşındırmasının oluşturduğu keskin bir sırtla ayrılan “Yedigöller Sirki” yer alm ak
Esence (Keşiş) D ağlarında Buzul Şekilleri
tadır. Yedigölîer Sirkini doğuda, üzerinde Keşiş Doruğunu barındıran piramidal tepe sınırlamaktadır.
Bu sirkin boyutları, Aksuyayla Sirki ile büyük benzerlik göstermektedir. Yalnız sirk tabanı ile sirki sınırlayan sırtlar arasındaki yükselti daha fazladır. Sirk tabanı 3050 m. dolaylarında olduğu halde, kuzeydeki Yedigöllerbaşı sırtı 3500m, Keşiş Doruğu ise 3549 m yükseltidedir.
Yedigölîer büyük sirkinin içerisinde de asılı sirkler bulunm aktadır. Sirkin batı yarısında 3, doğu yarısında ise ötekilere oranla daha büyük i asili sirk mevcuttur. Burada da asılı sirkleri ana sirkten ayıran eşikler çok belirgindir.
Sirk tabanı çok arızalıdır. Dip morenleri, hörgüçkaya sırtlarının oluşturduğu bu arızalı yüzey içerisinde, sirke adını veren, pek çoğu sürekli, bir kısmı geçici göllerin barındığı çanaklar oluşmuştur. Bu göllerden en büyüğü, sirki, önünde uzanan tekne vadiden ayıran eşiğin hemen gerisinde bulunanıdır. (Foto : 2) Ulaşabildiğimiz bu göle yöre lıalkı “K urban G ölü” adını vermiştir. 350-375 m uzunlukta, 70 m. kadar genişlikteki K urban Gölü, sirk içerisindeki kuytularda, bütün yıl kalan karların eriyebilen kesimleri ile beslenmekte ve ayağı, eşiği aşıp, (F o to : 3) buzul vadisi boyunca kuzeye akarak Büyükçay’a
Foto: 2. Yedigölîer sirki ile buzul vadisini ayıran eşik ve gerisindeki sirk gölü
ESENCE (KEŞİŞ) DAĞLARININ BUZUL MORFOLOJİSİ HARİTASI
DORU K. J IRT V t Y A M A Ç L A R
|~J~| Z İR V E oüzıüiü
EH S İR K L E R
Y / ^ BU ZU L VA D İS İ
ALÜ VYAL T A B A N
| G Ö LLER
I A K A R S U L A RSO Ğ AN L I Ö X ırgöMi Gediç
Lsencc (Keşiş) D ağlarında Büzü! Şekilleri
Foto: 3. Eşiği aşan göl ayağı. Eşik üzerinde buzul aşındırmasının izleri görülüyor
karışmaktadır. Sularının duruluğu nedeniyle hem Aksuyayla sirkinden, hem de Yedigöller sirkinden kaynaklanan derelere “A ksu” adı verilmiştir. Yedigöller ana sirkinin tabanında, K urban Gölü dışında4 göl daha bulunm aktadır. Ayrıca asılı sirkler içerisinde, çapları 10-50 m arasında değişen göl ya da geçici göl çanağı seçilmektedir. Doğal olarak göl suları tatlıdır.
Yöredeki 3. büyük sirk “Soğanlı Sirki” dir. Soğanlı Sirki, diğerlerinin aksine doğuya yöneliktir. Keşiş Doruğu’nun. güneyinde kalm asına karşın, Esence Dağları ana suböliimü çizgisinin kuzeyinde bulunmaktadır. Bundan da Keşiş D oruğunun buzul aşındırması ile oluşmuş gerçek bir piramidal tepe (M atterhorn benzeri) olduğu oıtaya çıkar.
Soğanlı Sirki diğerlerine oranla daha küçüktür. Ama sirk takriben 1750 m. çapındadır. Sirk, birbiriyle bağlantısı zayıf iki lob şeklindedir. Güneydeki daha büyükçe olan lob içerisinde takriben 300 m uzunlukta “Keşiş G ölü” ile 2 küçük göl daha yer alır. İki lobdan birleşen buzullar, sirki sınıı layan eşiği aşarak önce doğuya, sonra kuzeye yönelen bir tekne vadi oluşturmuşlardır.
Yedigöller Sirki ile Soğanlı Sirki arasında, haritalarda “Teknecik” olarak adlandırılan, takriben 1 km çaplı bir sirk daha mevcuttur. İşte
232 Esence (Keşiş) D ağlarında Buzul Şeiiklleri
piramidal Keşiş Doruğu bu üç sirkin birleştiği noktada yükselmekte ve dağ buzulu yörelerinin sembolü olan M atterhorn’a çok benzemektedir. Ancak, yapısının serpantinlerden oluşu yeterli görkemi kazanm asına engel olmuştur.
Teknecik Sirkini oluşturan buzulun (neve), yöredeki diğer küçük sirklerde olduğu gibi, çanağı aşamadığı saptanmıştır. Önlerinde tekne vadiler bulunmayan bu sirklerin pek çoğu bugün akarsular için toplak (kabul havzası) görevi yapmaktadır. Nitekim Teknecik Deresi ilk kaynaklarını Teknecik Silkinden almaktadır. Sirk içerisinde iki küçük geçici göl çanağı da bulunm aktadır.
Ayrıca, Yedigöller Sirki ile Aksuyayla Sirki arasında 3 küçük sirk daha vardır. Bu sirkler arasında yükselen “Yedigölleı D ağ f’nın doruğu ile, Yedigöller sirkinin doğusunda yeralan 3262 yükseltili doruk da tipik piramidal tepe görünümündedir.
B- Tekne Vadiler
Sirkler söz edilirken belirtildiği gibi, Aksuyayla, Yedigöller ve Soğanlı sirklerinden taşan buzul dillerinin oluşturduğu tekne vadiler yörenin morfolojik görünümünde etkindir (Morfoloji Haritası ve Fotoğraflar).
Bunlardan Aksuyayla oluğu, kuzeye doğru pek büklüm yapmadan uzanmaktadır. Uzunluğu 5-5.5 km kadardır.
Yedigöller sirkinden taşan buzulun oluşturduğu vadisi ise önce kuzeydoğuya doğru uzanmakta, sonra kuzeye yönelmektedir. 8 km. yi bulan uzunluğu ile yörenin en belirgin tekne vadisi durumundadır (Foto: 1).
Soğanlı tekne vadisi ise, önce sirkinin de yönelik olduğu doğuya doğru uzanmakta, sonra o da kuzeye dönmektedir.
Biz bunlardan sadece Yedigöller tekne vadisi üzerinde duracağız:
Tekne vadi, bağlantılı olduğu Yedigöller sirkinden çok belirgin bir eşikle ayrılmaktadır Bu eşik, daha önce de belirtildiği gibi, Kurban Gölü’nün oluşumunu sağlamış ve bu gölün ayağı tarafından aşılmıştır. Eşiğin vadiye dönük kesimi çok diktir ve buzul tarafından cilalanmış ve çizilmiş bir yüzey halindedir (F o to : 4). Buzulun buradan adeta bir buz şelalesi gibi döküldüğü anlaşılmaktadır.
Buzulun tekne içerisinde oluşturduğu çizik sınırı yer yer izlenmektedir. Teknenin kenarlarında tipik asılı vadiler yer alır. Vadinin baş-
Esencc (Keşiş) D ağlarında Buzul Şekilleri 233
Foto: 4. Aynı eşik üzerinde belirgin buzul aşınım izleri ve cilâlı yüzeyler
langıcında görülen asılı bir sirk de bu tekneye açılmaktadır. Yam açlarda fiziksel ufalanmanın ürünleri olan kayşat konileri sıralanmıştır. (Foto: 5).
Tekne vadinin kenarlarında yer yer görülen yan moren setleri dikkat çekmektedir. Bu setlerden bir kısmı kayşat konileri tarafından örtülmüştür.
Vadinin aşağı kesimlerinde, birisi Yuvarlak Tepe dolaylarında, bir diğeri onun 500 m. kadar güneyinde 2 ön moren şeddi bulunm aktadır. (Foto: 6) Tekne vadinin Yuvarlak Tepe’den aşağı kesimlerinde tabanı genişlemekte ve burada, hava fotoğraflarından, bol ve bugünkü Aksu Dere’nin taşıma gücünün çok üstünde olduğu anlaşılan bir birikim alanı seçilmektedir. Bu malzeme moren yığınlarından oluşmuş olmalıdır.
Yine hava fotoğraflarından, tekne vadinin Büyükçay’a ulaştığı kesimde, Aksu Deresi tarafından parçalanmış, iç kenarı tekne vadiye dönük, yarımay şeklindeki bir sırt dizini dikkati çekmektedir. Bu sırtların şekli ve uzanışı eski bir ön moren yığıntısı izlenimini vermektedir. Tekne vadinin bu aşağı kesiminde yükselti 1900-1950 metre dolaylarındadır. Bundan, buzulun Büyükçay’ın yerleştiği depresyona kadar indiği sonucuna ulaşılabilir.
231 Esence (Keşi;) D ağlarında Buzul Şekilleri
F oto : ö. Aksuyun yerleştiği tekne vadide-, akarsularla parçalanmış moren satleri
F-scnce (Keşiş) D ağlarında Buzul Şekilleri 235
Tekne vadinin göze çarpan diğer bir özelliği, özellikle Yuvarlak Tepe dolaylarında belirgin bir şekilde iki farklı aşınım evresinin ifadesi sayılabilecek şekilde basamaklı oluşudur. (Foto: 7 ve 8)
Bunların dışında, hemen her tekne vadide bulunabilecek hörgüç- kayalar, erratik bloklar (sapkın kaya), sürgülere burada da rastlanmak- ta ve bu şekiller, yöredeki buzullaşmanın, etkileri hakkında fikir vermektedirler.
Tekne vadinin genellikle 2500 m. den yüksek kesimlerinde ve Ye- digöller sirki içerisinde, bugün periglasyal koşulların etkili okluğunu gösteren şekiller de bulunmaktadır. Poligona! topraklar, girlandlar bunların en göze çarpanlarıdır.
Yedigöller tekne vadisi günümüzde Aksu Deresi ve kollan tarafından. şekillendirilmekte, buzulların hazırladığı ortam akarsular tarafından modifiye edilmektedir.
Foto: 7. Aksu deresinin yerleştiği buzul vadisinde iki farklı aşınım evresinin eseri olan basamaklı taban
236 Esence (Keşiş) D ağlarında Buzul Şciikllcri
Foto: 8. Aynı vadi içerisinde moren setleri ve basamaklar.
Varılan Sonuçlar ve Tartışma
Bütün bu gözlemler ve onu izleyen çalışmalardan sonra aşağıdaki sonuçlara varmak ve bazı sorunları tartışmaya açmak m ümkündür:
— Esence Dağlarının kuzeye dönük yamaçlarında çok gelişmiş buzul şekillerinin bulunmasına karşın, güneye dönük yamaçlarda buzullaşmayı kanıtlayacak izlere rastlanmaması, bakının burada buzullaşma üzerinde ne denli etkili olduğunu göstermektedir. Y ukarda da belirtildiği gibi, hernekadar Soğanlı sirki Keşiş D oruğunun güneyinde bulunm akta ise de bu sirk de Esence Dağlarının ana su bölümü çizgisinin kuzeyinde kalmaktadır. Bakının etkisi bu yörede bugün de dikkati çekecek kadar belirgindir. Esence Dağlarının Erzincan Ovasına yönelik güney kesimlerinde, kuzeye oranla daha kurak bir iklimin etkili olması dikkat çekicidir.
— Esence Dağlarının orta kesimine yerleşmiş olan buzullar, çok gelişkin olmakla birlikte, açtıkları çok derin sirklerin dışına taşarak bir örtü ya da takke buzulu oluşturamamışlardır. Bunu sirkleri ayıran çok keskin sırtların varlığından anlam ak olasıdır.
Esence (Keşi;) » ağ la rın d a Buzul Şekilleri 237
— Esence Dağlarının doruklar bölgesindeki sirkler, Türkiye'nin birçok yöresinde incelenmiş ve yayınlara konu olmuş sirklerin pek çoğundan daha geniş ve hatta daha derindir. Elips şeklindeki sirklerden Aksuyayla ve Yedigöller sirklerinin uzun eksenlerinin 4 km. yi bulduğu belirtilmişti.
Sirklerin bu denli geniş ve derin, bunlara bağlantılı tekne vadilerinde çok gelişkin olmasında, şekillerin oluşum sürecinin ve Esence Dağlarının yapısının etkili olduğu söylenebilir. Şöyle ki,
Buzulların oluşmasından önce yörede oldukça gelişkin akarsu sisteminin varlığım kabul etmek gerekir. Aslında, buzullaşmanın, başlangıç evrelerinde önceki topografyadan yararlandıkları bilinmektedir. Bundan, Esence Dağları üzerindeki sirklerin, buzullaşmadan önceki akarsu topraklarına (kabul havzaları) yerleşen buzulların eseri olduğu sonucuna varılabilir. Buzul dilleri de eski akarsu vadilerinden yararlanarak aşağılara sarkmış olmalıdır.
Esence Dağlarının yapısının genellikle serpantinlerden oluştuğu belirtilmişti. Serpantinlerin aşınmaya karşı fazla dirençli olmadıkları dikkate alınırsa, buzulların burada nasıl dev boyutlu sirkler açabildikleri sorusunu yanıtlamak da mümkün olur.
Bunlara ek olarak, buzullaşmanın yörede şiddetli ve belki de sanılandan daha uzun sürede etkili olmasının da bu gelişmede rolü olabileceğini söylemek olasıdır.
— Bilindiği gibi, A nadolu 'nun pek çok yöresinde yapılan buzul morfolojisi araştırm alarında, genellikle bu şekillerin Pleistosen buzullaşmasının tek dönemine, başka bir ifade ile W ürm buzullaşmasına ait oldukları sonucuna varılmıştır. Sirkler içerisindeki basamaklar, ya da tekne vadiler içerisinde farklı yükseltilerde varlıkları saptanan ön mo- ren setlerinin würm buzullaşmasının farklı stadiallerine ait olabileceği görüşü yaygındır.
Özellikle Erinç, daha önce belirttiğimiz alanlarda yaptığı araştırm alarla (6 no. lu dip nota bakınız) bu sonuca vardığı gibi, Bilgin de (12 No. lu dip nota bakınız) eserlerinde konuyu özel bir bölümde tartışmaktadır. Bilgin, basamaklı sirklerin aynı glasyasyonun en şiddetli safhasında sirkleri çeviren yamaçların üst kısımlarında gelişen cryoplanasyon sahanlıklarına yerleşen nevelerle meydana geldiğini” kabul etmekte (s: 66) ve M unzur Dağlarındaki muazzam buzullaşmanın “son glasyale, yani W ürm ’e tekabül ettiğini ve nispi yaş farkı ar-
238 Esencc (Keşiş) D ağlarında Buzul Şekilleri
zeden m orallerin ise W 1 ve W 1 stadiallerine ait olacağı” sonucuna varmaktadır.
Yalnız Erinç (1951), Erciyes Dağındaki iki cephe moren şeddi ve sandurları “iki diluviyal ekspansiyon safhasının mevcudiyetini ortaya koyan delilleri” saymaktadır. Ancak, yine de “ ... bunlardan zayıf olan İkincisinin daha eski ve kuvvetli olan birinci ekspansiyonun tâli bir safhası olması ve netice itibariyle Erciyes'in de şimdiye kadar yurdumuzun diğer birçok dağlarında okluğu gibi tek bir diluviyal glasyasyo- na uğramış olması ihtimalini” daha kuvvetli buimaktadır (s: 88).
Bütün bu gözlemler sonucunda Türkiye’deki tek buzul aşmanın nedenleri üzerinde durulmuş ve “Anadolu'nun topyekiin yükselmesi” nin çok yakın bir zamana rastladığı ve A nadolu'nun ancak W ürm öncesinde buzullaşma sınırı üzerine çıkabildiği sonucuna varılmıştır.
Bütün bunlara karşın H. Louis15 (1944), Keşiş Dağlarındaki eski bir moren deposunun varlığına dayanarak burada iki buzullaşmadan sözedilebileceğini belirtmektedir. Aladağlar’da. da 2 hatta 3 buzullaşma dönemi bulunduğunu ileri süren araştırıcılar vardır.
Bu bakımdan Esence D ağlan üzerindeki gözlemlerimiz önem kazanmaktadır.
H. Louis'iıı yerini ve özelliklerini kesinlikle tanımlamadığı eski m oren depolarının hangileri olduğunu, bu kısa gözlemlerimiz sırasında saptama olanağını bulamadık. Bunların, Aksu vadisinin aşağı kesimindeki m oren yığınlarının altında bulunması olasılığı vardır. Ancak bunun yeni arazi gözlemleri ile kanıtlanması gerekir. Bunun yanında, sirklerin çok gelişmiş olması, her büyük sirk içerisinde asılı ve basamaklı sirklerin bulunuşu, Yedigöller sirkine bağlı tekne vadi içerisinde çeşitli yükseltilerde bulunan ön moren setleri, yine bu tekne vadi içerisindeki basamaklar buradaki buzul aşındırma ve biriktirm elerinin 2 farklı buzul dönemine ait olabilecekleri izlenimini vermektedir.
Ancak, başta da belirtildiği gibi, bir gün süren ve sadece tek sirk ve tekne vadisinde yapılan gözlemler, kuşkusuz böyle önemli bir konuda kesin yargılara varmak için yeterli değildir.
15 Louis, H. (1944) a.g.e. (s. 459’da “... Kuzey yamaçtaki muazzam moren setlerini yaran bir dere yatağında gevşek yeni morenler altında, breşe benzeyen sertleşmiş daha eski bir depo var. Bu depo içerisindeki bir blokun yüzeyinde çok belirgin buzul çizikleri saptadık. Buna göre bu depo çimentolaşmış bir “eski moren” dir. Bu da Anadolu'da ve Balkanlarda mükerrer (yinelemeli) buzullaşma ile ilgili az bulunur bir kanıttır” demektedir.
Esence (Keşiş) D ağlarında Buzul Şekilleri
Bu yazımızda güttüğümüz amaç, Esence Dağlarındaki geniş buzul şekillerini meslekdaşlarımıza ve ilgilenenlere bir kez daha duyurmak ve özellikle genç araştırıcıların ilgisini bu konuya çekmektir.
Esence Dağları üzerindeki buzullaşmanın oluşum dönemlerini ortaya koyacak ve kesin sonuçlara varacak araştırmaların, Anadolu’nun Pleistosen içerisinde geçirdiği evrime de ışık tutacaktır.