Editörün Mesajı±-SonN.pdf · • Betonarme, çelik, kompozit modelleme ve analiz •...

56

Transcript of Editörün Mesajı±-SonN.pdf · • Betonarme, çelik, kompozit modelleme ve analiz •...

teknikboyut2

teknikboyut 3

Editörün Mesajı

Düşünmek en özgür ve başkaldırıcı eylemdir. Bu olgunun binlerce yıl önce bilincine varıp kıymetini anlayan Rene Descartes, “Cogito, ergo sum” demiştir. Düşünüyorum, öyleyse varım. Düşünmeyi bir adım öteye taşımak onu nesilden nesile aktarmanın yolunu açmıştır. Böylelikle yazmak olgusu hayatlarımıza yerleşmiştir. Yazı düşünceleri ifade etmenin en güçlü yoludur. İnsanların birşeyleri anlatma, insanın insana ulaşma kaygısına araç olur. Her fikrin değerli olduğu dünyada yazmak, her fikre her bilgiye ulaşmanın yolunu açmıştır. Bu noktada biz de ‘kaygısız’ kalamazdık. Kaygılarımızı, fikirlerimizi, düşüncelerimizi, sevinçlerimizi kalemimizi kullanarak sizlere anlatmak istedik. Kendi hayatımızın, sohbet ortamlarımızın bize yetmediği noktada fikriyatımızı, araştırmalarımızı, sohbetlerimizi yazıya dökerek size de ulaşmak istedik. Bir an olsun sizin de bizim olduğumuz yerde durmanızı, düşünmenizi hatta bizimle aynı fikirde olmanızı ya da eleştirmenizi umut ettik. Bizler mühendisleriz. Mühendis gibi yaparız yaptıklarımızı. Burada da hayatlarımızı, düşüncelerimizi teknik bir boyuta taşıyarak sizinle paylaştık. Derginin hazırlanmasından tasarımına, tasarımından basıma kadar emeği geçen her bir MHK üyesine çok teşekkür ederim. Sizleri bir lahza olsun Teknik Boyutta olmaya davet ediyorum. Saygılarımla.

2016 - 2017 MHK Yönetim Kurulu BaşkanıAhmet Gündüz

Başkan YardımcılarıFurkan Tozluyurt

Salihcan YenikardaşlarGenel Sekreter

Alara OcakKurumsal İletişim Sorumlusu

Emirhan AltınokTeknik Gezi Koordinatörü

Furkan Esmer Sosyal Etkinlik Koordinatörü

Yusuf Can ÇağlayanAR-GE Sorumlusu

Kaan MalkoçTeknik Boyut Dergisi Editörleri

Harun GüdeYusuf Can ÇağlayanTeknik Boyut Tasarımı

Emirhan AltınokYazılar

Oğuzhan DoğanCaner AltınHarun Güde

Ahmet GündüzZeynep Esra Gürbüz

Egemen BaşarıcıMerdan YılmazYeşim Duman

Oğuzhan YılmazOnur Kerem Örenli

Alara OcakFurkan Esmer

Doç. Dr. Gürkan Emre GürcanlıAybige Gönül

Yusuf Can ÇağlayanEklemeler

Emirhan Altınok

teknikboyut4

DESIGN TOGETHER 2017 6

CIVILCON’17 8

BETON KANO YARIŞMASI 12

BİLGİSAYIMSAL MÜHENDİSLİK 16

SELAMİ GÜREL RÖPORTAJI 18

KOMPOZİTLER 22

AKILLI BETON 24

EN GELİŞMİŞ 8 METRO ŞEHİRİ 26 AĞLATAN ÇOK HÜZÜNLÜ MEKTUP 30

teknikboyut 5

32 YILIN İŞ KADINI: EBRU ÖZDEMİR

35 ÖMRÜMÜZÜN KİLOMETRE TAŞLARI

38 AMAN CANINIZ ÇEKMESİN

42 NARGİLE KÜLTÜRÜ

44 DEVRİK CÜMLELER

45 MOHAWK KABİLESİ

48 KİTAP ÖNERİSİ : ŞANTİYEDE OLAY VAR

49 KUŞAKLAR

52 BU SENE NE YAPTIK

teknikboyut6

DESIGN TOGETHER 2017Design Together, dünya çapında yaygın olarak kullanılan, Tükiye’de de yeni yeni kullanılmaya başlayan BIM (Building Information Modeling) sisteminin Türkiye’deki üniversite öğrencileri arasındaki farkındalığını artırmak amacıyla İTÜ Mühendisliğe Hazırlık Kulübü tarafından düzenlenen bir tasarım yarışmasıdır. İlkinin 2015 yılında düzenlendiği bu yarışmada inşaat mühendisliği, makine mühendisliği ve mimarlık öğrencileri takım halinde yarışarak verilen şartnamelere uygun olarak yapılar tasarlamaktadırlar.

Gün geçtikçe gelişen ve ilerleyen dünyada farklı teknolojiler ve bu tekno-

lojinin getirdiği kolaylıklar giriyor hayatımıza. Bu kolaylıklar hiç şüphesiz bizim mesleğimiz olan inşaat mühendisliğine de etki ediyor. Sektörün ilk zamanlarında elle çizilen projeler belli bir süre sonra dijital ortamda çizilmeye başlandı ve bu dijital ortam da gelişerek yepyeni bir dünya olan BIM (Building Information Mo-deling)’in hayatımıza girmesine olanak sağladı. Bu sistem tüm dünyada bir ihtiyaç olduğu gibi büyüyen ülkemizde de büyük kolaylık ve sektörün en gözde ihtiyaçlarından biridir. Ülkemizde yeni yeni yaygınlaşma-ya ve projelerde kullanılmayabaş-layan BIM sistemi disiplinler arası çalışma ortamı sağlayıp yapının

inşaası sırasındaki problemleri en aza indirmektedir. Yani farklı disiplinler ayrı ayrı kendi işleri-ni yapmakla kalmıyor çizimleri yaparken birbirleriyle koordineli bir şekilde çalışarak yaşanabile-cek tüm uyumsuzlukları ortadan

kaldırıyor. Aslında BIM sistemi ile yapı iki kere inşaa ediliyor; birinci-si dijital ortamda en uyumsuzluk şekilde yapılan inşaa, ikincisi dijital ortamdaki bu yapıyı yine koordineli bir şekilde tamamen bitirme.BIM sistemiyle ilgili bir

önbilgiden sonra Design Toget-her yarışmasının anlam ve öne-mine gelebiliriz. Design Together; İTÜ Mühendisliğe Hazırlık Kulübü tarafından ilk olarak 2014 yılında, yeni yeni yaygınlaşan bu BIM sis-teminin henüz sektöre atılmamış ülkemizin üniversite öğrencileri tarafından kullanılıp farkındalığı-nın artması amacıyla düzenlenmiş bir tasarım yarışmasıdır. En az 1 inşat mühendisliği, 1 makine mü-hendisliği ve 1 mimarlık öğren-cisinin takım oluşturup katıldığı bu yarışmada amaç BIM sistemini kullanarak şartnameye uygun be-tonarme bir yapı inşaa etmektir.Etkinlik sırasında yapılan anket-

teknikboyut 7

lere göre katılımcıların %70’inin BIM sistemi hakkında bilgi sahibi olmadığı görülmüştür. Amacı BIM sistemini bilmeyen üniversite öğ-rencilerine BIM sistemini öğretmek olan yarışmada yine aynı ankette katılımcıların %83 ‘ünün eğitimler-den memnun ve beklentilerini kar-şılayarak dönmüş olduğu görülmüş-tür.Ayrıca katılımcılar bu yarışmanın kendilerine ekiple çalışma kolaylığı sağladığını, program bilgilerinin arttığını mühendislikte yeni kavram-lar öğrendiklerini söylemektedirler. Sektörde BIM sistemini aktif kulla-nan mühendis ve mimarların gelip eğitim verdiği bu yarışmayı düzen-lemek ve güzel sonuçlar alabilmek MHK olarak bizleri hem gururlandırıyor hem de bizlere katkılar sağlıyor. Yani Design Together aslında sadece katılımcılara değil biz kulüp öğrencilerine de gerek yeni arkadaşlıklar kurma konusunda gerekse BIM sisteminin kullanılmasına yönelik çalışmalar sürdürmek için bu sistemle yakından ilgilenme konusun-da bizlere önemli ölçüde fayda sağlamıştır.

2016 Design Together Yarışmasından Örnekler

teknikboyut8

Cıvılcon’17

Civil Engineering Conven-tion (CivilCon), ilki 2006 yılında MHK tarafından

düzenlenmiş olan ‘İnşaat Mü-hendisliği Seminerleri’ nin 2013 yılında revize edilen yeni halidir. Yeni adıyla beraber etkinliğin içeriği de katılımcıların gelecek-teki meslektaşlarıyla bir araya gelerek tanışmalarını; sosyal/teknik etkinlikler ve yarışmalarla kaynaşmalarını sağlamak amacıy-la yenilenmiştir. İstanbul Teknik Üniversitesi, Mühendisliğe Hazır-lık Kulübü olarak geleneksel hale getirdiğimiz etkinliğimizin amacı; geleceğin inşaat mühendislerini çalışacaklar’ iş sahalarıyla tanıştır-mak, kendi alanlarında fikir sahibi olabilmelerini sağlamak, şirketleri sadece İTÜ öğrencileri ile de-ğil, farklı üniversitelerden gelen öğrencilerle bir araya getirip kurulan standlarda karşılıklı ileti-şim kurabilecekleri bir platform oluşturmaktır. Türkiye’nin sayılı ve seçkin kuruluşlarından gelen konuşmacıların vereceği seminer-lerle, İK bölümlerinin yapacağı atölyelerle, üniversitelerde eğitimi verilmeyen ve sahaya çıkıldığında eksikliği büyük oranda hissedilen, iş hayatına ilişkin tecrübelerin eksikliğinin giderilmesine, öğ-rencilerin profesyonel iş hayatı hakkında bilinçlendirilmesine çalışılmaktadır. İTÜ İnşaat Mü-

hendisliği’nin Dünya sıralamasın-da, bilim kalitesiyle 46. Olması, inşaat mühendisliği öğrencilerini temsil eden MHK’nın yaptığı organizasyonların, uluslararası hale gelip daha etkileyici, daha çok ses getiriyor olması için bizi tetiklemektedir. Bu yüz-den CivilCon16’da olduğu gibi CivilCon17’de de yurtdışından misafir öğrencilerin konaklamalı olarak katılımı hedeflenmektedir. Dünya’nın ve Türkiye’nin farklı

bölgelerindeki üniversitelerden 50 yurtdışı ve 40 yurtiçi olmak üzere gelecek konuk öğrencilerin 5 günlük konaklama, şehir içinde ulaşım ve yemek masraflarının karşılanması hedeflenmektedir. Bunun haricinde, İTÜ ve İstan-bul’daki üniversiteler için de 300 kişilik bir kontenjan ayrılacaktır. Bu kadar geniş öğrenci kitlesini ağırlayabilmek için seminerleri-miz İTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde yapılacaktır. Özetle;

teknikboyut 9

Selami GürelENG Metal Yapı İnş. Taahh. San. Dış Tıc.A. Ş. Yönetim Kurulu Başkanı

2 Mart 2017 Perşembe İTÜ Süleyman DemirelKültür Merkezi

11.30 - 12.15

eğlenirken öğretme, öğretirken çevreni genişletme, çevreni genişletirken fırsatları yakalama imkanı sunan uluslararası bir öğrenci organizasyonudur. CivilCon17 konuşmacılarına gelin bir göz atalım.

Hasan Bayhan RE-PIE Gayrimenkul Portföy Yönetimi A.Ş. Genel Müdürü

2 Mart 2017 Perşembe İTÜ Süleyman DemirelKültür Merkezi

13.45 - 14.30

Murat ErginKuzeybatı Gayrimenkul Hizmetleri A.Ş. Genel Müdür

2 Mart 2017 Perşembe İTÜ Süleyman DemirelKültür Merkezi

14.45 - 15.30

- Çelik Yapılar

Gayrimenkul Yatırım ve Portföy Değerlendirme

Gayrimenkul Sektöründe Pazarlama

teknikboyut10

Prof. Dr. Alper IlkiİTÜ İnşaat Fakültesi Öğretim Görevlisi

2 Mart 2017 Perşembe İTÜ Süleyman DemirelKültür Merkezi

15.45 - 16.30

Özgür Umut ErogluGAMA Güç Sistemleri Mühendislik ve Taahhüt A.Ş. CEO’su

3 Mart 2017 Cuma İTÜ Süleyman DemirelKültür Merkezi

11.00 - 11.45

Mehmet Polat DikerTekfen Mühendislik Mimar ve BIM Müdürü

3 Mart 2017 Cuma İTÜ Süleyman DemirelKültür Merkezi

14.00 - 14.45

15.00 - 15.45

Karbon Elyaf Kompozitler ile Güçlendirme

Uluslararası İlişkilerin İnşaat Sektöründe Önemi

Bilgi Sayımlı BIM

Dr. Umut AlmaçÖğretim Görevlisi

3 Mart 2017 Cuma İTÜ Süleyman DemirelKültür Merkezi

Tarihi Eserlerde Yapısal Sistemler

En güncel tasarım ve çizim teknolojisi, ve ile

mühendis ve konstrüktörlerin hizmetinde!• Betonarme, çelik, kompozit modelleme ve analiz• Uluslararası yönetmelik desteği, İngilizce ve Türkçe Raporlar• 2B/3B modelleme ile kolay kullanım ve çoklu pencere

yönetimi• Dünya standartlarında sonlu elemanlar modeli ve analiz motoru• Döşemelerin yapı modeline dahil edilmesi, yarı-rijit

diyaframlar• Riskli bina kontrolü, performans değerlendirme ve güçlendirme• P-Delta, Global Burkulma, İnşaat Aşamaları, Time-History,

Pushover gibi ileri düzey analizler• Merkezi rapor yönetimi ve ortak sayfalandırma ile

profesyonel mühendislik raporları• Temel sistemlerinin analitik ve sonlu elemanlar tasarımı• İstinat Duvarı, Çelik İskele hesap ve detay çizimleri• ProtaDetails ile dinamik detay çizimleri, akıllı donatılar ve hazır

çizim makroları• ProtaBIM ile önde gelen BIM Sistemleri ile veri paylaşımı

Profesyonel Yapı Tasarımında En Güvenilir Mühendislik Çözümü

© 2017 ProtaStructure, Prota Yazılım A.Ş. tarafından geliştirilmektedir. Yazılımın tüm hakları Prota Yazılım A.Ş.’ne aittir.

protastructure.com.tr

(312) 490 52 25 (212) 258 68 63

yönetİm KurullarıPhotoshop rekabetİ

geleneksel mhk

Bu önceden bir gelenek miydi bilinmez fakat bu sene gelenek oldu diyebiliriz.

Herşey 2014’te MHK Başkanı Hasan Demir’in bu görseli Facebooktan paylaşmasıyla başladı. Bu fotoğraf o zamanlar eşine az rastlanır bir mizahtı. İnsanlar “Kanatlarının altına almak olayının bile vizyonunu genişletti adam. Sonuna kadar tependeyiz” tarzı yorumlar yapıyordu. Bu fotoğrafın krallığı 2016 da bir çılgının yaptığı sansasyonel GTA temalı photoshopu ile sona erdi diyebiliriz. Bakalım sonraki dönemlerde ne gibi yaratıcı çalışmalar çıkacak.

teknikboyut12

Beton Kano YarışmasıCONCRETE CANOE COMPETITION

Beton ve kano kelimelerinin oluşturduğu bir sıfat tamlaması bu tabiri ilk duyan her insanda bir garipsemeye neden olmuştur. Kano keli-

mesine dahi tam hâkim olamadığımız amatör sporların ihmal edildiği bir ülkede kanoyu bir de betondan yapıp yüzdürme fikri ilk olarak 2001 yılı MHK üyeleri tarafından gündeme geldi. Ancak 2001 yılı üyelerinin bu davranışı 2016 yılı MHK üyeleri tarafından garip-senmedi. Duydukları an bu tasarım ve tanımla-manın yarışmasının organize edilebileceği fikriyle yatıp uyanır-ken kendilerini buldular. Çünkü diyerek bir sebebe dayandıramadığımız tavır ve davranış biçimi ancak karakte-rinde imkânsıza yenilmek gibi bir olgu olmayan, maceraperest, bilgilerini test etmek isteyen ve biraz da rahatsız olan insanların davranışıdır. Hiç mütevazı olamadan yazıya devam ediyorum çünkü MHK üyeleri bu saydığım özelliklerin hepsini taşıyor. Bu hoş ve amansız hırsın sonucunda MHK’nın yeni etkinliği Beton Kano Yarışması ortaya çıktı.

İlk Beton Kano 1971 yılında Illinois Üniversitesinde yapıldı. Adı Mis-Led olan kano 170 kilogramdan

fazlaydı. Ve yine ilk Beton Kano Yarışması 16 Mayıs 1971 tarihinde Illinois Üniversitesi ve Purdue Üni-versitesi arasında yapıldı. Böylelikle bir gelenek haline gelecek yarışmanın temelleri atılmaya başla-dı. 1988’den itibaren düzenli bir şekilde Amerika’da

yarışmalar düzenlemeye başladı ve günümüze ka-dar geldi. ConcreteCanoeCompetition olarak ASCE (AmericanSociety of CivilEngineering) tarafından düzenlenen yarışmalar neredeyse tüm Amerika kı-

tasını kapsar niteliğe yükselerek uluslararası bir boyut kazandı ve bugün 400’den

fazla takım, 5000’den fazla öğ-rencinin yarıştığı bir yarışma

halini aldı.

2001 yılında ilk defa deneyen MHK üye-

leri kanolarını yapmayı başardı ancak yarış-masını yapmak 2016 yılı üyelerine nasip oldu. Beton Kano ta-rihini okuyup bunun Türkiye’de de olması gerektiği düşünce-siyle Türkiye’nin ilk Beton Kano Yarışma-sı’nı organize etmeyi

başardılar. Hatta bu yarışmayı bir festivale

dönüştürerek sanat, spor ve mühendislik kavramla-

rının bir arada yaşandığı bir şölen oluşturdu. 2016 yılında yapılan yarışmada 7 takım kanolarıyla İstanbul’a geldi ve yarışma İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Fantas-tic-Four ekibinin birinciliğiyle sonuçlandı. Yarışma ikincisi

Balıkesir Üniversitesi ve üçüncüsü Boğaziçi Üniver-sitesi oldu. Beton Kano Yarışması 2017 yılında yine İTÜ Gölet’inde katılımcılarını ağırlayacak. Bu yıl uluslararası bir boyuta taşınan yarışma 21 Mayıs’ta İTÜ Gölet’inde.

teknikboyut 13

Beton Kano Yarışması bir mühendislik tasarım yarışmasıdır. Betonun dayanım sınırlarını keşfetmek ve onun gizemli kimyasını değiştirerek suda yüzmesini sağlamak amaçlanır. Mühendislik fakültesi öğrencilerinin teorik bilgilerini test etmesini gaye alır. Spor ile iç içe olması rekabetçi karakteri ve spor kültürünü aşılamayı amaçlar. Beton Kano iki ucu sivri

ve 3 ile 7 metre arasında olmalıdır. Kanonun batmaması ve sportif yarışlarda hız kazanması için beton dökümü pürüzsüz olmalıdır. Tabanın düz tutulması kanonun daha dengeli ve suya daha çok batmadan ilerlemesini sağlar.

Bilgi Kutusu

Bilgi Kutusu

teknikboyut14

teknikboyut 15

Türkiye’nin ilk ve tek Beton Kano Festivali geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Mayıs’ta İTÜ Göletinde gerçekleşecek. Dans gösterileri, konserler, sportif yarışlar ve ödül töreniyle dolu dolu geçen etkinliğimiz İTÜ’nün en çok ilgi çeken etkinliği oldu bile !

teknikboyut16

BİLGİSAYIMSAL YÖNTEMLERİN İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİNDE DE GİDEREK ARTACAĞINA İNANIYORUM.

BİLGİSAYIMSAL MÜHENDİSLİK

Bilgisayımsal mühendislik, son yıllarda adını duymaya başladığımız ve popülerliği

giderek artacak olan bir terim. İngilizcede “computationalengi-neering” ifadesiyle tarif edilen bu terimi Türkçe’ye çevirmekte bira zorlanmışız. Bilgisayımsal, bilgisa-yımlı ve işlemsel gibi çeşitli çevi-rilerde bulunmuşuz ancak hiçbiri kelimenin tam anlamını içermiyor. Bazı akademisyenler “kompitas-yonel mühendislik” tabirini kul-lanmayı tercih etmiş ancak ben bu yazımda bilgisayımsal mühen-dislik ifadesini kullanacağım. Bilgisayımsal mühendislik son de-rece hızla ilerleyen ileri derecede bilgisayımsal işlemleri ve ana-lizleri mühendislik uygulamaları için kullanan disiplinler arası bir alandır. Bilgisayımsal mühendislik uçak tasarımı, enerji altyapıla-rı, elektromanyetik, akışkanlar dinamiği, atmosfer bilimi ve finans mühendisliği gibi alanlar-da uygulanmaktadır. Bu yazıda Bilgisayımsal mühendisliğin inşaat mühendisliği uygulamaları üzeri-ne kullanımından bahsedeceğim. Bu konu üzerine ilgim ilk defa “Finite Element Methods” der-sini almamla başladı. Bu derste yapısal sistemlerde ve yapısal elemanların mukavemetinde bil-

gisayımsal yöntemlerin kullanımı anlatılmaktadır. Klasik yöntemler yerine python, mathematica ve matlab gibi yazılımlarla sonlu elemanlar yöntemini kullanmak bana inşaat mühendisliğinde çağa uygun şekilde pratik uygu-lamaların yer alabileceği düşün-cesini verdi. Daha sonrasında ise ArupMühendislik’te yaptığım BIM stajında Dynamo programı ile tanıştım. Bu program modelle-me, yapısal analiz gibi konularda uzun sürelerde yaptığımız işlem-leri bir “çalıştır” komutu ile birkaç saniyede yapmamıza imkân veriyor. Bu program bir kodlama programı, kendimiz python dilin-de kodlama yapabildiğimiz gibi bu konuyla ilgilenen insanların hazırladığı çeşitli işlemlere yara-yan nodları da kullanabiliyoruz. Bu sayede kodlama bilmeyen biri-si bile kendi istediği bir programı yazabiliyor. Stajda diğer stajyer arkadaşımla(Ercan) yazdığımız bir Dynamo scripti Revit’teki bir modeli SAP2000 programına atıyor orda gerekli yüklemeleri yaptıktan sonra analiz sonucunda Excel’e aldığımız yapısal eleman-ların eksenel yüklerini Revit’teki modele ilgili elemanlara para-metre olarak bu eksenel yükleri giriyor. Aynı zamanda Dynamo

Yazı : Ahmet Gündüz

Mühendisliğe Hazırlık Kulübü Yönetim Kurulu Başkanı

İnşaat Mühendisliği 4. Sınıf Öğrencisi

teknikboyut 17

scripti yerel burkulma formülü için gerekli olan bilgileri Revit modelindeki elemanlar-dan alıyor ve her bir eleman için kritik yerel burkulma yükünü hesaplıyor. Daha sonra eksenel yükü ve kritik yerel burkulma yükünü karşılaştırıp elemanın güvenli olup olmadığına dair bir parametre oluşturuyor ve Revit modeline işliyor. Modelde yaptı-ğımız bir filtreleme ile modeldeki yerel burkulmaya karşı güvensiz elemanları görsel olarak işaretle-yebiliyoruz.Aldığım bu ders ve yaptığım staj bilgisayımsal yöntemler hakkında bana ilham kaynağı oldu.İnşaat mühendisliğinde özellikle yapısal analizlerde bir mühendi-

Yerel Burkulma Kontrolü için Dynamo Scripti

sin saatlerce uğraşacağı işlem-leri parametrik programlarla ve iterasyon kullanılarak yazılacak programlarla birkaç dakikada çözebilirsiniz. İterasyon için İTÜ Mimarlık Fakültesinde Prof. Dr. Birgül Çolakoğlu’nun organize et-tiği “IntelligentModeling&Simula-tion-Supported Design” seminer programında Tekfen Mühendislik BIM yöneticisi Mehmet Polat Diker’in seminerinde anlattığı yaptıkları bir çalışmayı anlat-mak istiyorum. Uzun bir viyadük benzeri bir yapı için kolonların en uygun yerlere yerleştirebilmek için bir Dynamo scripti yazmışlar ve yaklaşık 240.000 farklı durum için en uygun çözümü bulmuşlar. Mehmet Polat Diker “Bir mühen-

dis bunun için en fazla 5-6 tane iterasyon yapar 240.000 iteras-yon yapması için yüzlerce adam saatlik çalışma gerekir ve hiçbir firma bunu tercih etmez ama bu yöntem ile birkaç dakikada 240.000 iterasyon yapabilirsiniz.” dedi. İnşaat mühendisliğinde günü-müzde en büyük düşman za-man ve firmalar her şeyi en kısa yoldan yapmaya çalışıyorlar. Bu yüzden bilgisayımsal yöntemlerin inşaat mühendisliğinde de gide-rek artacağına inanıyorum.

teknikboyut18

SELAMİ GÜREL İLE KEYİFLİ RÖPORTAJSELAMİ BEY, BİZLERE BİR RÖPORTAJ İMKANINDAN DAHA FAZLASINI SUNDU. EŞSİZ TARZI, OLAYLARA BAKIŞ AÇISI VE ASLA ANLATAMAYACAĞIMIZ O KONUŞMA TARZI BİZE HARİKA DAKİKALAR YAŞATTI. KENDİSİNE BİZE BU ZAMANI AYIRDIĞI İÇİN MHK AİLESİ OLARAK TEŞEKKÜR EDERİZ. O GERÇEKTEN ÖRNEK ALINASI BİR MÜHENDİS.

1) Öncelikle bizi kabul ettiginiz için çok tesekkür ederiz Selami Bey. İTÜ’lü inşaat mühendisleri olarak sizi ve projelerinizi yakından tanı-mak istedik. Bize biraz kendiniz-den bahseder misiniz? Nasıl biridir Selami Gürel?

-Kökümüz Malatya Darende’ye dayanıyor. Zamanında İstanbul’a göç edelim demişler ama Bolu Gerede’de takılmışlar. Benim nüfusum da Bolu Gerede’de. Ba-bam memur olduğundan dolayı hep dolaştık. İlkokula Trabzon’da başladım, daha sonrasında 6 ay kadar Gerede’de, 3 sene de

Ankara’da okudum. Devletin parasız yatılı sınavlarına girdim, sınavı kazanınca İstanbul Vefa Erkek Lisesi’ne geldim. Öğrencilik hayatım boyunca her zaman okul birincisi oldum. İTÜ’yü kazan-mama rağmen ailem Ankara’da olduğu için ODTÜ’de Makina Mühendisliği okumayı tercih ettim. Üniversitede de TÜBİTAK bursu kazandım.Yüksek lisansımı da yine ODTÜ’de yaptım. İş ha-yatına da 1973’te başladım. Hem mühendislik yaptım, hem fabri-kacılık öğrendim, hem montaj öğrendim.

Röportaj : Yusuf Can Çağlayan Harun Güde Dilara Dayıoğlu

Yer : Metal Yapı Holding Kavacık, İstanbul

Tarih : 24 Aralık 2016

Saat : 10.00

teknikboyut 19

2)Peki, Selami Bey, Metal Yapı Holding efsanesi nasıl başladı? Bize biraz şirketinizden bahseder misiniz? -O efsaneyi yaratan ben değilim. Metal Yapı Holding efsanesini ya-ratan 3 arkadaşımız. Biri rahmetli İTÜ Elektrik Mühendisliği mezu-nu Abdurrahman Özgül, diğeri ODTÜ Endüstri Mühendisliği mezunu Bülent Özgül, diğeri de YTÜ’den mimar-mühendis Hamdi Aksoy. Hamdi Aksoy alümiyum cam işleriyle ilgileniyor. Asıl çizimleri yapan, alüminyum profil sistemini geliştiren de Hamdi Bey. 40 yıllık bir efsane bu. Biz efsa-neye sonradan eklenenlerdeniz.

3)Bir makine mühendisi olarak sizi inşaat sektörüne yönelten neydi? -Ülkemizin durumu belli. Para inşaat sektöründe dönüyor bu yüzden inşaata yöneldik.

4) Adınızı duyurduğunuz Han Çadırı projesini bize biraz anlatır mısınız? -Norman Foster’ın bir projesiy-di Han Çadırı. Zor oyunu bozar diye bir laf var. Bizim işimiz zoru mümkün kılmak. Zor varsa ya-ratıcı olmak zorundasın. Bir yapı geldi önümüze 2500 ton ağırlığı ve 150 m yüksekliği olan bir yapı. Elimizde sadece bir vinç var boyu 60m ve 200 ton kaldırabilen. Naparsın? 200tonluk vinç sadece burnunun dibinde 200ton kaldı-rabilir. Durum böyleykenher şeyi yerde yapıp, geçici bir kule ku-rup, 2 ayağı sabitleyerek diğerini halatlarla çekerek yaptım. Projeyi gördüğümde ilk aklıma gelen buydu. Bunun içinde tecrübeli olmak lazım.

5) Bu proje esnasında çekilen bir belgeselde sizin için ‘sorun gideri-ci’ deniyor. Analitik ve ezber bozan bir düşünce yapınız olduğundan bahsediliyor. Bununla ilgili söyle-mek isteyeceğiniz bir şey var mı?

-İmkânsızlıklar bize çare bulmayı öğretti.. Bize hep zor işler geldi. Bir gökdelen gelmedi şurada(4. Levent’i göstererek) tık tık tık ya-palım.Oradaki projede riskli olan ama hesabı tam yapıldığında iyi bir çözüm olan yerde inşa edip halatla yukarı çekme metodu uygulamıştık. Normal inşa metot-larıyla yapmak istesek bölgenin iklimi dolayısıyla belli bir yük-seklikten sonrasına hiçbir kay-nakçıyı ikna edemezsin çıkıp o işi yapması için. Donuyor adam. Nazarbayev başkan da işin gecik-mesinden dolayı çok kızgın.İşte tam bu noktada benimle iletişi-me geçtiler. Ve ben de ekibimle beraber Kazakistan’da bu sorunu direği yerde inşa edip güçlü bir vinç yardımıyla kaldırarak çözdük ve taşıyıcı sistemi oturttuk. Bu alışılmadık yöntemler yüzünden böyledediklerini düşünüyorum

6) Karşınıza çıkan sorunları çözerken ilkleri denemekten hiç çekindiniz mi? -Yaptığım şeylerin ilk oluşundan hiçbir zaman korkmadım. Bilgi ve bilginin de verdiği cesaretle yapı-yoruz yaptığımız işleri, yenilikleri. Benim dönemimin mühendisleri yokluk içinde kendileri çözmek zorundaydı bütün sorunları. 1975’te kendi teleskobik boğum-lu mobil vincimizi kendimiz yap-tık. Zamanında Feyzi Akkaya’nın gemiyle mal göndermesi gere-kirken gemi yoktu, gemi yapalım deseler kaynak yapacak elektrot yoktu. Ha noldu, kimisi elekt-rot üretmeye başladı, kumsalda sacları kaynattılar, motoru da taktı hooop gönderdiler. Bizde böyle yapa yapa deneme yanılma yöntemiyle öğrendik.Selami Gürel

teknikboyut20

7) Selami Gürel’i tanıdıkça ve araş-tırdıkça aklımıza Mimar Sinan’ın Prut Nehri geçilirken yaptığı köprü geliyor. Sorunlara onun gibi yak-laştığınızı düşünüyoruz. Mühendis-lik kariyerinizde sizin bir idolünüz veya hayran kaldığınız birileri oldu mu? -Feyzi Akkaya abi Feyzi Akkaya tek geçerim. Mimar Sinan olmak kolay değil. Ben ona çok imre-niyorum. Düşünsene padişah Si-nan’a bana cami yap altı minareli olsun diyor. Ayasofya’ya bakıyor daha büyük olsun diyor. Daha kuvvetli stresler içerisinde çalıştı. O olmak kolay değil.Ve Vildan Güleryüz. Benim kıymetli hocam üzerimde çok emeği var. Onu buradan tekrar anmak istiyorum.

8) Projelerinizin inşası sırasında karşınıza çıkan sorunların sizi bir mucit yaptığını görüyoruz. Bize karşılaştığınız problemleri çözmek için yaptığınız makinelerden bah-seder misiniz? -Önceden de dediğim gibi Bize her zaman işin zor tarafları geldi. Mesela 2016 Antalya Expo’da, Han Çadırını yaparken kullandı-ğımız hidrolik krikoları kullanarak

yaptık. Fiziği bilen her mühen-dis için biraz deneyim biraz da tecrübeyle yapılamayacak hiçbir iş yok. Mobil vinci yaptık me-sela. Aks, şase, dingil, lamba, halat her şeyi yapıyorsun. Ara-ba yapıyorsun resmen. Bugün Türkiye’de kime nasip olur böyle bir şey yapmak? Kimseye nasip olmaz ama bana oldu. Çün-kü uluslararası kredimiz yoktu. Makine getirmek kolay değildi kendi başımızın çaresine bakmak zorundaydık ve baktık.

9)Teknik sorunların dışında yurtdı-şında çalışmanın, projeler yönet-menin mühendisler için ne gibi sosyal zorlukları olabilir? -Bu biraz da kişinin çalıştığı ülkeye bağlı. Ben şu ana kadar çok bir zorlukla karşılaşmadım. Suud’daişveren seni köle sanıyor. Adamın tek anladığı şey para. Ben elimden geldiğince çalışma-maya çalışıyorum o ülkelerde. Kazakistan ise çok rahattır hiçbir zorluğu yok.

10)Türk mühendisliğinin piyasada sadece yüklenici konumda olması-nı nasıl değerlendirirsiniz? Tasarım ve proje hesaplarını yurt

dışı menşeili firmaların yapıyor olması ve bu projelerin sadece sahadaki işleriyle Türklerin ilgilenmesi ne kadar doğru? -Türk bayrağını uluslararası are-nada dalgalandıran mimarlar çok az. Bazı mimarlık firmaları var ki her yerde iş yapıyor. İşin patronu mimardır. Eğer bina işinde çalı-şacaksınız mutlaka mimarlığı da öğreneceksiniz. Mimarlarda biraz mühendislik öğrenecek. Benim de yurtdışında bu kadar tanınma-ma neden olan şeylerden biridir bu. Mimar gibi düşünen mühen-dis derler bana.

11) Projelerin yanında çelik üretimi de yapıyorsunuz. Çelik için şirket olarak herhangi bir AR-GE faaliyeti yürütüyor musunuz? -Bizim her işimiz AR-GE, her yaptığımız iş bir yenilik. Benim Han Çadırı için yapmış oldukla-rım bir AR-GE değil miydi mese-la? Bazı fabrikalar, firmalar hiç mühendis kullanmıyorlar işleri ustayla yürütüyorlar. Yaratıcılık o zaman kalmıyor çünkü usta onu dökümante hale getiremiyor. Dö-kümante hale getirilirip bilginin paylaşılması genç mühendislerin onu öğrenip katkıda bulunması gerekiyor. Bununiçin firmaların kadrolarına mühendis almaları gerekiyor. Önceden mühendis almıyordu ki kimse. Şimdi AR-GE’de de belli kurallar var. Kısa-cası AR-GE’ye fazlasıyla önem veriyoruz.Selami Bey, bizlere bir röportaj imkânından daha fazlasını sundu. Eşsiz tarzı, olaylara bakış açısı ve asla anlatamayacağımız o konuş-ma tarzı bize harika dakikalar yaşattı. Kendisine bize bu zamanı ayırdığı için MHK ailesi olarak te-şekkür ederiz. O gerçekten örnek alınası bir mühendis.

Biz yazılımı ve eğitim araçlarınızı sağlarız; siz de fikirleriAutodesk, işgücü için yeni nesil öğrencilerin hazırlanmasına yardımcı olmak amacıyla öğrencilere ve eğitmenlere Autodesk BIM yazılımına ücretsiz* erişim olanağı sağlar. www.autodesk.com.tr/education

Autodesk Tasarım Akademisi ücretsiz yapı tasarımı ve altyapı öğrenme kaynakları sunar. http://academy.autodesk.com*Ücretsiz Autodesk yazılımları ve/veya bulut tabanlı hizmetler, bu tür yazılım ve bulut tabanlı hizmetler için geçerli olan yazılım lisans sözleşmelerinin hüküm ve koşullarının ve hizmet şartlarının kabul edilmesine ve bunlara uygunluğa tabidir. http://usa.autodesk.com/legal-notices-trademarks/

GELECEĞİN TASARIMCILARI OLUN

BIM İLE BAŞLAYIN

Biz yazılımı ve eğitim araçlarınızı sağlarız; siz de fikirleriAutodesk, işgücü için yeni nesil öğrencilerin hazırlanmasına yardımcı olmak amacıyla öğrencilere ve eğitmenlere Autodesk BIM yazılımına ücretsiz* erişim olanağı sağlar. www.autodesk.com.tr/education

Autodesk Tasarım Akademisi ücretsiz yapı tasarımı ve altyapı öğrenme kaynakları sunar. http://academy.autodesk.com*Ücretsiz Autodesk yazılımları ve/veya bulut tabanlı hizmetler, bu tür yazılım ve bulut tabanlı hizmetler için geçerli olan yazılım lisans sözleşmelerinin hüküm ve koşullarının ve hizmet şartlarının kabul edilmesine ve bunlara uygunluğa tabidir. http://usa.autodesk.com/legal-notices-trademarks/

GELECEĞİN TASARIMCILARI OLUN

BIM İLE BAŞLAYIN

teknikboyut22

kompozİtler

Kompozit yapılar, yapı taşıyıcı sistemlerinde aynı anda ahşap, çelik ve beton gibi farklı malzemelerin kullanılmasıyla tasarlanan ve inşa edilmesiyle meydana gelen yapılardır. Günümüzde çoğunlukla

beton ve çelik karma yapılar kullanılır. Yapının ölü ağırlığını ve deprem-lerden meydana gelen sismik yüklere karşı gerekli sünekliği sağladığı için gökdelenlerde sıklıkla kullanılmaktadırlar.

20 yılı aşan bir süredir kompozit yapılar inşaat sektöründe, konut dışında kalan kısma hâkimdir. Bu başarının sebebi kompozit yapılar sayesinde en az malzemeyle yeterli mukavemete ve sertliğe ulaşılma-sıdır.

Kompozit yapılar bu denli kullanışlı olması betonun basınca ve çeliğin çekmeye çalışıyor olmasıyla açıklanabilir. Yapısal olarak çelik yapıların ve betonarmenin bir araya getirilmesiyle, son derece verimli ve ağırlık-ça hafif tasarımlar elde edilebilir. Kompozit yapılar sayesinde azaltılan ölü yük, taşıyıcı elemanlar ve temeller üzerindeki kuvvetleri azaltarak daha ekonomik çözümlerin seçilmesinin önünü açarlar. Kompozit yapılar ayrıca inşaat hızı açısından da fayda sağlamaktadır. Kompozit yapılar kullanılarak zemin derinlikleri azaltılabilir, bina dış cephe kapla-

masında ve binanın kullanılabilirli-ğinde fayda sağlayabilir.

Bir yapıda, iki farklı malzeme farklı yapı elemanlarında kulla-nılabildiği gibi aynı yapı elema-nında da kullanılabilir. Kompozit yapılarda yüksek esnekliğe sahip ve yüksek gerilmelere dayanan çelik ve basınca ve korozyona da-yanıklı beton farklı şekillerde bir arada kullanılmaktadırlar. Beton ve çeliğin aynı yapı elemanında kullanıldığı durumlarda kompo-zit kolonlar, kompozit kirişler ve

teknikboyut 23

kompozit döşemeler meydana gelir. Kompozit kolonlar üç farklı şekilde tasarlanabilirler: Betona gömülü yapısal çelik elemanlar ile teşkil edilmiş kompozit kolonlar, içine beton doldurulan kapalı kutu çelik kesitlerle teşkil edilmiş kompozit kolonlar ve gövde boş-lukları betonla doldurulan yapısal çelik kesitlerle teşkil edilen yarı gömme kompozit kolonlar.

Kompozit kirişler, kendileriyle aynı taşıma kapasitesine sahip çe-lik kirişlere göre hem daha hafif, hem de daha ucuz yapılardır.

Kompozit döşemelerde, genellik-le çelik eleman olarak kullanılan trapez kesitli galvanize sac, kalıp gibi kullanılabildiğinden ötürü uygulama açısından büyük bir kolaylık sağlayarak hem yükü azaltmakta hem de inşa süresini kısaltmaktadır.

Kompozit yapıların diğer yapı türlerine avantajlarını inceleme-den önce, en çok kullanılan yapı türlerinden; betonarme yapıların ve çelik yapıların birbirlerine göre kıyaslanması gerekir.

Çelik yapılar hava şartlarına bağlı olmadan prefabrik olarak üretilir ve montajı hızlı yapılır. Betonar-me yapılar ise çoğunlukla yerinde imalat uygulandığı için hava ko-şullarından sıklıkla etkilenmekte ve bazı durumlarda imalat durma noktasına gelmektedir. Buna ek olarak çelik yapıların yangına karşı alınması gereken önlemler bakım maliyetini ciddi oranda ar-

tırmaktadır. Betonarme yapıların korunması için bırakılan paspayı yeterli olup ekstra bir maliyet yaratmamaktadır.

Çelik yapılarda, yapının ömrü boyunca gerekli korozyon ön-leyici korumalar yapılmalıdır. Betonarme yapılarda ise uygu-lamanın doğru yapılması duru-munda fazladan bir koruyucu önleme gerek kalmamaktadır. Geniş açıklı tasarımlar için yapı-larda çelik kullanılması kesitlerin daha küçük olmasını sağlar ve maliyeti de ciddi oranda düşürür. Çelik yapıların sünekliliğinin genel olarak betonarme yapılarının sünekliliğinden fazla olması ve çelik yapıların ağırlığının daha az olması sebebiyle depreme karşı daha dayanıklı olmaktadır. Fakat çelik yapılar titreşime karşı beto-narme yapılardan daha hassastır.

Kompozit yapılar ise bu iki yapı sisteminin avantajları maksimum hale getirilmiş halidir. Kompozit yapılarda, yapının ağırlığı beto-narme yapıya göre %40-%50 daha düşüktür. Bu da deprem yüklerinin daha az olmasını sağlar. Sünekliliği yüksektir. Son yıllarda yapılan çalışmalarla da betonarmenin sünekliliğinin arttı-rılması sağlanmıştır. Kompozit yapılarda yalın çelik yapılara göre %20 daha az çelik malzemesi kullanılmaktadır. Kom-pozit yapılarda ana taşıyıcı sistem prefabrik olarak hazırlandığı için kontrolleri daha dikkatli ve titiz yapılabiliyor. Ayrıca bu yapılarda kolonsuz, duvarsız ve kesinti-

siz bir ortam da oluşturulabilir. Buna ek olarak da çelik yapılarda bodrum kat teşkili zordur. Suya temas etmemesi için betonarme bir çözüm yaratılsa da buradaki kesitler büyük olduğu için maliye-ti son derece arttırmaktadır.

Beton ve çeliğin beraber hareket ettiği test edilmiş ve dünyada kabul edilmiş bir normdur. TS EN 1998-1 “Depreme dayanıklı yapı tasarımı - Bölüm 1: Genel kurallar, sismik etkiler ve binalar için kurallar” kapsamında Madde 7’de “Kompozit (karma) çelik-be-ton binalar için özel kurallar” bulunmaktadır. Henüz yayınlan-mamış olan güncellenmiş Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’nde kompozit yapıların tasarımında yol gösterecek bilgilere kapsamlı bir şekilde yer verildiğini Prof. Dr. Alper İlki biz öğrencileriyle pay-laşmıştır.Sonuç olarak kompozit yapılar; iki temel yapı sisteminden doğan sıkıntıları minimuma indirmek amaçlı olarak tasarlanmıştır. Son dönemlerde kompoizit yapılar, yüksek katlı binaların tasarımla-rını kolaylaştırmakta ve deprem bölgelerindeki yapılar için de en modern çözüm olmaktadır.

Zeynep Esra GÜRBÜZ

İstanbul Teknik Üniversitesi 4. Sınıf Öğrencisi

Egemen BAŞARICI

İstanbul Teknik Üniversitesi

4. Sınıf Öğrencisi

teknikboyut24

KENDİNİ ONARAN BETONTEKNOLOJİSİ

Günümüzde hayatımızın her alanında karşı-mıza çıkan teknoloji dinamikliğini sürdürüp günden güne kendini geliştirmektedir. Her

gün farkında olmadan iletişim içinde olduğumuz bir kimyasal yapı taşı olankum,çakıl ve çimento gibi bağlayıcı bir maddenin su ile bir araya gelmesiyle oluşan- betonda doğal olarak bu süreçten nasi-bini almaktadır. Betonu oluşturan temel karışımlar yaklaşık olarak 5000 yıldır kulla-nılmaktadır. Tam anlamıyla ise mo-dern dünyada 200 yıllık bir maziye sahip olan beton sert ve dayanıklılı-ğı ile inşaat sektö-ründe vazgeçilmez bir yapı malzeme-sidir.Fakat betonunda yapısı sıcaklık, nem, rüzgâr gibi etmenlere maruz kaldığında zedelenir ve betonda çatlaklar oluşmaya başlar. Eğer bu çatlak-lar onarılmazsa betonun oluşturduğu yapının ömrü kısalabilir ve hatta yapı yıkılabilir. Üstelik çatlakların köprüler, yüksek binalar, yerin metrelerce altındaki tüneller gibi yapılarda oluştuğunu düşünürsek bu çatlakları onarmanın hayli güç olduğunu kavraya-biliriz. Birde bu çatlakların onarılmasının maliyeti de hesaba katılırsaherhangi bir yapıdaki ufak bir çatlak bile başımıza hayli dert açabilir.2009 yılında Amerika İnşaat Mühendisleri Topluluğu tarafından yapılan bir araştırmaya göre ülke çapındaki yapılara kalite yönünden D notunun verilmesi durumunda yapıların kalitesini B ye yükseltmek için 2,2 trilyon

dolar yapıların onarımına para harcanması gerek-mektedir.Bütün bu sebepler göz önünde bulundu-rulduğunda araştırmacılar bu problemlere çözüm bulmaya çalışmışlardır. Yakın zamanda sık duyaca-ğımız akıllı beton teknolojileri de bu tarz çalışmalar arasında yer almaktadır.

Bu konuda üniver-sitemizde yağan yağmur sularının toprağa ulaşama-dığını ve sellere yol açtığını göz önünde bulundu-rarakbu soruna çözüm üretmek amacıyla “İTÜ YEŞİL KAMPÜS” projesi kapsa-mında “Geçirimli Beton” adı verilen

bir akıllı beton çalışması sürdürülmektedir. Çalış-manın ilk uygulamaları İTÜ Maslak Kampüsü’nün kaldırım ve bisiklet yollarında halen denenmektedir ve sonuçlar umut vericidir. Dünyada ise bu çalış-malara örnek olarak “kendini onaran beton araş-tırmaları” en heyecan verici örnek olarak verilebilir. Bu alanındaki çalışmalara ilk olarak 1994’deIllinois Üniversitesi’nden Dr. Carolyn Dry tarafından yayım-lanan makalede rastlanmaktadır.Son yıllardaki en dikkat çekici araştırma ise Hollanda Delf Üniversi-tesi’nde araştırma yürüten Eric Schlagen ve Henks Jonkers tarafından yayımlanan çalışma oldu.Çünkü araştırmacılar kendi ürettikleri betonun bu alan-da üretilen diğer betonlardan 10 kat daha uzun ömürlü olduğunu iddia ediyorlar.2006 yılından beri

Yazı : Merdan Yılmaz

Dev Beton Yapılardaki Çatlaklar

teknikboyut 25

bu konuda çalışan araştırmacılar betonun üretimi sırasında içine bakteri sporları ve kalsiyum lak-tatlı gıdalar ilave ediyor. Betonda çatlak oluştuğu zaman içeri sızan su bakterisporlarını aktif hale ge-tiriyor. Aktif hale gelen bakteriler beton üretimi esnasında içine koyulan kalsiyum laktatlı besin-lerle beslenerek kireç taşı üreti-yorlar. Kireçtaşı suda az çözünen bir madde olduğu için çatlaklar kapanıyor ve çatlakların büyüme-si engelleniyor. Ancak betonun kendini onarmasını sağlayan karışım büyük ölçekte ve uygun maliyette henüz üretilmiş değil.

Rhode Island Üniversitesi’nden Arijit Rose ve Michelle Pelletier diğer üniversitelerden daha farklı bir çalışma yürütüyorlar. Araştırmacılar betonun üretimi esnasında içine onarıcı madde olarak bakterileri değil poliüretan kapsüllerle çevrili Sodyum Silikat katıyorlar. Betonda herhangi bir çatlak oluşması durumunda kap-süller kırılıyor ve içindeki silikatlar betonun yapısındaki Kalsiyum Hidroksit ile tepkime veriyor. Oluşan Kalsiyum-silika-hidrat jel bir hafta içinde sertleşerek betondaki gözenekleri kapatı-yor. Araştırmacılar bu yöntemin maliyetinin düşük olduğunu ve diğer yöntemlerden farklı olarak güneş ışığı, nem, sıcaklık gibi tetikleyicilere ihtiyaç duymadığını belirtiyorlar.Güney Koredeki Yonsei Üniver-sitesi öğretim üyelerinden poli-mer kimyası üzerine çalışmalar yürüten Chan-Moon ise ekibiyle birlikte daha farklı bir polimer kullanarak betonun kendini onar-masını sağlıyor. Mart 2014’te ACS Applied Materials & İnter-faces ‘de yayımlanan çalışmada polimer yapılı kapsüller polidi-metilsiloksan türevi bir polimer

ile benzoin izobütil karışımı bir çözelti içeriyor. Beton zarar gör-düğü zaman kapsüllerdeki çözelti ortama dağılıyor ve güneş ışığı yardımı ile katılaşmaya başlıyor. Araştırmacılar kullanılan bu po-limerlerin çevreye zararı olma-dığını ve ortamda tepkime için katalizöre ihtiyaç duyulmadığını belirtiyor. Bu yüzden bu yönte-min maliyeti doğal olarak kata-lizör içeren yöntemlerden daha uygun bir hal alıyor. Olaya farklı bir açıdan bakan Belçika Gent Üniversitesindeki araştırmacılar ise çatlayan beto-nun eski dayanıklılığına kavuş-masına ihtiyacı olmadığını savu-nuyorlar. Çünkü araştırmacılara göre beton hali hazırda çatlamış haliyle dahi yeterince dayanıklı bu noktada önemli olan çatla-ğın büyümesini engellemek. Bu durumu bir insanın vücudundaki kanser hücrelerine benzetmek mümkündür. Hücreler hastalıklı olsa da kişinin vücudu hala sağ-lıklı ve dayanıklı ise hücrelerden kurtulmak bu sorunu çözme-ye yetecektir. Araştırmacılarda çatlaklardan kurtulmak için suyu emen ve anında katılaşan SAP polimerini kullanıyorlar. Polimer betonun içine üretimi esnasında ekleniyor ve su ile temasa geçin-ce sertleşiyor. Ama eğer polimer gereğinden fazla sertleşir ve çat-lağı doldurup kapatması gerekir-ken aksine çatlağı büyütürse ne olacak? Araştırmacılar bu sorunu da ortamınpHdengesini kullana-rak çözüyorlar. Yapılan deneyler teorileri yanıltmayarak başarı ile sonuçlanmış. Araştırmacıların görüşlerine göre bu teknoloji ilk başta maliyetli gibi gözükmesi-ne karşın daha ilerdeki onarım maliyetleri düşünüldüğünde bu teknolojiyi kullanmak hesaplı gibi görünüyor. Bu tarz çalışma-larla ilgili hala birçok soru işareti

mevcut, önümüzdeki yıllarda aklımızdaki bu soru işaretlerinin kalkacağını düşünmek hayli he-yecan verici.

SAP polimeri deneyi

Sanayi Devrimi ile birlikte bir çığ gibi büyüyen çevreyi öldürme hastalığı 21. Yüzyılın ilk yarısında bambaşka bir hale büründü ki bizler şu anda gelecek için plan kurarken dahi bu olguyu planla-rımızın içine dâhiletmek zorunda kalıyoruz. Kendini onaran beton teknolojisi onarım maliyetlerini ortadan kaldırdığı gibi çevreye de büyük bir iyilik yapmış olacak. Çünkü betonun hammaddesi olan çimentonun üretimi sırasın-da atmosfere salınan CO2 mik-tarı bir yılda atmosfere salınan CO2 miktarının yaklaşık olarak %7’sini oluşturuyor. Bu oran korkunç derecede büyük olduğu için kendini onaran beton tekno-lojisi hayatımıza ne kadar erken girerse dünyanın ömrünü bir o kadar uzatmış olacak. Ama şu durumda bu teknoloji için aşması gereken iki engel mevcut;bun-lardan biri maliyetinin yüksek olması, bir diğeri kendini onarma yeteneğinin sürdürülebilirliğidir. Eğer bu engeller aşılırsa insanoğ-lu tarih sahnesine çıktığından beri dünyayı katletmesine, yakıp yıkmasına rağmen her zaman ona kol kanat geren Doğa ufakta olsa rahat bir nefes alacak.

teknikboyut26

EN gelİşmİş Metro sİstemİne sahİp 8 Şehİr

1 - TOKYOMetrolara sığması için kapısından iteklenen insan-ları çoğumuz videolardan izlemişizdir, evet o in-sanları itmek için çalışan beyaz eldivenli memurlar bile var Tokyo’nun kalabalık metrolarında. Hatların sıklığına rağmen, yıllık kullanan kişi sayısı 3.41 milyar olunca bu tip memurların gerekliliği red-dedilemez. 179 istasyona sahip sistemin şehirde kapladığı uzunluk ise 195,1 km.

2 - NEW YORKDünyadaki en çok istasyon sayısına sahip metro sistemini barındıran NewYork’ta insanlar metro kullanmaya bayılıyor. Her bölgeden insanı bir gün metroda bekleyerek görebileceğiniz bile söyleni-yor. Ulaşmak istediğiniz yere birden fazla metro hattı seçeneğiyle gidebiliyorsunuz. Hatların toplam uzunluğu 380,2 km, toplam istasyon sayısı ise 472. ‘Times Square’ durağı yıllık 63 milyonluk kullanıcı sayısıyla da Amerika’nın bir numarası.

Yazı : Yeşim Duman

teknikboyut 27

3 - MOSKOVADiğer gelişmiş şehirlere göre metro siste-mini 1935’te kurarak geriden gelen Mos-kova, şimdi mimari açıdan dünyaca ünlü istasyonlara sahip. Metroyu beklerken çalan Sovyet müziğini dinleyebilir, “Aqua-relle Train” adlı mini-müze gibi trende ise duvarlara asılmış sanat eserlerini incele-yebilirsiniz. İşini sağlama alarak kalıcılığı

sağlamak için yerin çok derinine kurulmuş bu sistemin uzunluğu 338,8 km, is-tasyon sayısı 204. Joseph Stalin’in soğuk savaş döneminde gizlice inşa ettirmiş olması da metronun neden derinlerdeolduğunu açıklıyor. Bugün en çok tercih edilen yolcu hattı durumunda bulunuyor.

4 - SHANGHAİİlk hattı 1993’te hizmete açılan Şangay metro ağı dünyanın en hızlı gelişen metro sistemi. Bugün, 14 metro hattı, 364 istas-yonu, 588 kilometrelik uzunluğuyla dün-yadaki en uzun metro ağı hâline gelmiştir. Günlük yolcu sayısında 11,299 milyon ile rekor kırılmıştır. Çin dünyanın en kalabalık ülkesi diye boşuna denmiyor.

5 - BEİJİNGTokyo’dan sonra 2. en kalabalık metro ağı-na sahip; yıllık kullanıcı sayısı 3.4 milyar.Üçüncülük ise yine Çin’de; 3,1 milyar ile Şangay.

teknikboyut28

6 - LONDRAYer altı ulaşımının ilk başladığı şehir. Dünyanın en eskisi Londra metrosu 1863’te açıldığından beri metro ağı sü-rekli geliştirilmeye devam etmiş. 11 hat, 270 istasyona sahip 402 km uzunluğuyla günümüzde dünyanın en karışık ağların-dan biri haline gelmiştir.

7 - KİEVKiev, Dünyanın en derin metro istas-yonlarına sahip. Arslena adlı duraktan binmek için 106 metre inmemiz gereki-yormuş, Şişhane durağının derinliği 31 metre, gerisini siz hesaplayın artık.

8 - İSTANBULİstanbul’daki met-ro ağının ilk hattı olan Taksim-Tünel, 1875’te hizmete açılarak dünya-daki en eski ikinci yeraltı metrosuydu. Ancak met-ro kullanımı İstanbul’da 20. yüzyılın sonlarında gerçek anlamıyla hayat bulmuş. Yıllık yolcu sayısı

360 milyon olan bu sistemin toplam uzunluğu 95 km, istasyon sayısı ise 70. Umu-yoruz ki şehrin gelişmesi doğrultusunda metro ağımız zenginleşecek.

teknikboyut 29

HEPSI BU ÇANTADA!INOVASYON

GÜVENLIK KALITE

Hilti. Üstün Performans. Üstün Dayanıklılık.

www.hilti.com.tr | 44Hilti (444 4 584)HiltiTurkey

200x270mm_ilan.indd 1 9.09.2016 15:40

teknikboyut30

eskİ başkan Oğuzhan’dan

Ağlatan çok hüzünlü mektup !

Oğuzhan Yılmaz Kimdir ?

9 Mayıs 1990 doğumlu İTÜ İnşaat Mühendisliği mezunu olan Oğuzhan

Yılmaz 2012 - 2013 sezonunda kulübümüzün

başkanlığını yapmış ve kulübümüzün adını

gittiği her yerde gururla duyurmuştur. MHK Ailesi

olarak katkılarından dolayı Oğuzhan Yılmaz’a

teşekkür ediyoruz.

MHK SAYESİNDE TÜRK ŞANTİYECİ KALIBI’NIN ÇOK DIŞINDA İNSANLAR İLE TANIŞTIM. KİMİSİYLE TEKNİK GEZİDE, KİMİSİYLE SÖYLEŞİDE VEYA YARIŞMADA ...

Teknik Boyut dergisi, 3 konu başlığında yazılar sunuyor:-Sosyal!, Teknik! ve Farklı!

Bir önceki sayının editörü Gamze İşeri, “Dergilerin, kendimizi ifade etmemizde ve ilgi alanlarımızı okurlara aktarmamızda en sevdi-ğimiz araçlardan biri” olduğunu yazmış.Her ne kadar başkanımız, MHK dönemime dair anılarımı yazma-mı istediyse de ben galiba öyle yapamayacağım. Çünkü kafam-da deli sorular var başkan!Ayrıca, derginin “Sosyal” kısmı-na girebileceğimi düşünüyorum ve Gamze’nin “kendimizi ifade etmemizde kullandığımız araç” tanımlamasından gücümü alıp kafama göre yazma özgürlüğüne kavuşabiliyorum. Başkandan bir kere daha özür dileyip asıl konuya geçeyim.İTÜ ve MHK’dan 2013 yılında mezun olmuş ve son 2 yıldır şantiyede çalışan bir kardeşini-zim (ay olarak 24, hafta olarak 102 ve gün olarak 715’e tekabül

ediyor.).Şantiyeyi ve inşaat sektörünü diğer sektörlerle karşılaştıramam çünkü diğer sektörler hakkında yeterince fikir sahibi değilim. Dolayısıyla şantiyelere dair sorun-lar belki diğer sektörler için de geçerlidir. Yine aşağıda bahsettiğim sorun-lar, şahit olduklarım ve arkadaş-larımdan öğrendiklerimi içeriyor. Bir yerlerde bu sorunların olmadı-ğı şantiyelerde olabilir. Görmesek de duymasak da o şantiye bizim şantiyemizdir ve fakirin ekmeği umuttur.Şantiyelerde oldukça somut bir şekilde karşımıza çıkan şartlar özetle şunlardır:- Çalışanların bir çoğu sabah 8’den akşam 7’ye kadar çalışıp sadece 2 haftada 1 gün dinlene-biliyor.- Firmaların bir çoğunun bir yönetim sistemi ve yönetim felsefesi yok, dolayısıyla her daim kaos ortamı yaşanıyor. “Şantiye-ler böyledir abi” cümlesi ile bu

teknikboyut 31

durum çalışanlar tarafından da kanıksanıyor. Akıllara gelen “Peki yabancılarnasıl yapıyor?” soru-suna ise “Abi adamlar Avrupalı” cevabı yapıştırılıyor.- Yaratıcı ve farklı düşünce-ler çoğunlukla teşvik edilmiyor.- Genellikle iyi performans ödüllendirilmiyor. Nadiren mü-kemmel performans ödüllendirili-yor. Ama her zaman iş esnasında hayatını kaybeden kişinin ailesi ödüllendiriliyor.- Kişisel ve mesleki gelişim nadiren destekleniyor.- Hedeflerin belli olmadığı, süreçlerin sistemsizlikten yöneti-lemediği ve çalışanın geliştirilme-yip ödüllendirilmediği firmaları-mızda başarı için tutunulan tek dal çalışana baskı oluyor (başarı kavramı sorgulanmaya açık).Yukarıda sıralanan oldukça somut faktörlere 15 yıldan fazla maruz kalan kişilerin fiziksel özel-likleri ve davranışları genellikle şöyle: Çoğunlukla somurtkan, şa-şırtıcı şekilde nadiren çok yüksek sesle kahkaha atan, kel, şişman, kaba, küfürlü konuşan ve günde

en az 1 paket Marlboro içen (ki gelirin iyi olduğunu da buradan anlıyoruz) bireyler.Gözlemlediğim kişilerin büyük bir kısmının ruh yapısı ve sosyal durumları ise çok daha üzücü: Ömrü boyunca şantiye dışında hiçbir şeyin bir parçası olamaya-cağını düşünen, şantiyede işlerin yolunda gitmesi dışında bir dileği olmayan, en iyi paranın ve arka-daşlıkların şantiyede kazanılabi-leceğine inanıp en büyük hayali proje müdürü olmak olan, aile ve toplum ile bağları zayıf, iletişim kabiliyeti düşük ve en üzücüsü neden var olduğunu dahi sorgu-lamayı unutmuş bireyler.Daha da düşündürücü olan, yılla-rını şantiyelere vermiş büyükleri-mize dair anılar birer kahramanlık öyküsü gibi aktarılarak bu TÜRK USÜLÜ ŞANTİYECİLİK övülüyor. Tüm zorluklara rağmen çok hızlı işi bitirmekle övünüyoruz. Halbu-ki genellikle işi zora sokup neyin uğruna neleri feda ettiğimizi hesaplayamıyoruz.Henüz mezun olmamış bir arka-daşım için biraz karamsar bir yazı

olmuş olabilir. Ya da abarttığımı düşünüp umursamıyor da olabilirsiniz .Ama üzülmeyin! Tam bu noktada MHK devreye giriyor.Sistemsel olarak Türk Şantiyecisi-nin bu sorunlarının giderebilecek çözümler olduğu gibi bireysel olarak da bu sorunları aşmanın bir takım yöntemleri var. Ben henüz başaramasam da yukarıda bahsettiğim “Türk Şantiyeci Kalıbının” çok dışında insanlar ile tanıştım. Hemen he-men hepsini de MHK aracılığı ile tanıdım. Kimisiyle teknik gezide, kimisiyle söyleşide veya yarışma-da tanıştım. Bir kısmıyla hala iletişimdeyim ve çok yardımları dokunuyor. Henüz bir çok sorunuma çözüm ürete-mesem de inanıyorum ki “ÇOK YAKINDA GÜNEŞLİ GÜNLER”... İnşallah bu sene Fenerbahçe Euroleague’i alır.Sanırım yazıya devam etmemin bir anlamı kalmadı. Ve sanırım MHK’nın odasını biliyorsunuz.

teknikboyut32

YILIN İŞ KADINI : EBRU ÖZDEMİR

Röportaj : Dilara Dayıoğlu

KULÜP FAALİYETLERİNDE AKTİF ROL ALMANIN MÜHENDİSLİK ÖĞRENCİLERİ İÇİN ÇOK ÖNEMLİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM.

1- Kendinizden kısaca bahseder misiniz?

1974 Ankara doğumluyum. 1991 yılında TED Anka-ra Koleji’nden ve 1995 yılında da Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldum. 1995–1997 yılları arasında Amerika Birle-şik Devletleri Fordham Üniversitesi – New York’da işlet-me yüksek lisansı (MBA) yaptım. Çalışma hayatına 1997 yılında Limak’ta başladım. 2010 yılından bu yana Limak Yatırım’ın Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürütmekteyim. 2014 yılında Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Konseyi bünyesinde yer alan Uluslararası Kamu Özel İşbirliği Proje-lerinde En İyi Uygulamalar Merkezi’nde oluşturulan Danış-ma Kurulu’na Türkiye’den seçilen tek üye oldum. Ulusla-rarası Yatırımcılar Derneği (YASED), Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve etkin girişimcileri destekleyen Endeavor Türkiye’nin Yönetim Kurulu Üyeliği, Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), Türkiye Müteahhitler Birliği üyeliğim bulunuyor.

2- İnşaat mühendisliğini neden tercih ettiniz?

Biz prototip bir aileyiz, ailede herkes mühendis. Çocuk-luğumda, yaz tatillerine giderken hep birlikte şantiyelere uğrar, öğle yemeği yer, şantiyeyi gezerdik. Mühendis bir anne babanın çocuğu olmam ve bu ortamlara aşina ola-rak yetişmemin meslek tercihimdeki etkisi çok büyük.

3- MBA yapmış biri olarak inşaat mühendislerine MBA yapılmasını önerir misiniz?Sadece inşaat değil, tüm mühendislik dalları için MBA eğitimini öneriyorum. Hem yöneticilik hem de fi-nansal bakışın geliştirilmesi açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Ama mezun olur olmaz değil, 4-5 sene profesyonel iş hayatını deneyimledikten sonra MBA yapmaları, çok daha verimli olacaktır.

teknikboyut 33

4- Okul seçiminizin kariyer yöneti-minizde nasıl bir etkisi oldu?

Boğaziçi Üniversitesi, Türkiye ve hatta dünyanın en iyi üniversi-teleri arasındadır. Özellikle de mühendislik alanında oldukça başarılı. Seçmeli derslerin çeşit-liliği, öğrenci kulüplerinin aktif varlığı sayesinde mühendislik dışında da öğrencinin gelişimine olanak sağlayan çok yönlü bir eğitim sistemine sahip.Bu eği-tim, bizleri iş hayatına çok daha hazırlıklı kıldı.

Bugün okuldan pek çok arkada-şımla birlikte çalışıyoruz. Benzer eğitim geleneğinden gelmemizin profesyonel iletişimimizi güçlü kıldığını ve iş süreçlerinde verimli-liği arttırdığını düşünüyorum.

Üniversitedeki değerli Hocamız Vedat Yerlici’nin“Biz size öğren-meyi öğretiyoruz.” sözünü de anmak isterim, çalışma hayatım-da halen aklımın bir kenarında tutarım. Sürekli öğrenmeye açık olmak, başarı anahtarlarından biri.

5- Bildiğimiz kadarıyla sizin de BÜYAP’ta bir geçmişiniz var. Kulüp faaliyetlerinde aktif olmak bir mü-hendise ne gibi katkı sağlar?

Bizim dönemimizde Construction Club olarak adlandırdığımız BÜ-YAP, bugünkü kadar aktif değildi. Arkadaşlarımız ve hocalarımızın desteği ile organize ettiğimiz birçok faaliyetle kulübü aktif hale getirdik ve güzel sonuçlar aldık.

Kulüp faaliyetlerinde aktif rol almanın mühendislik öğrencileri için çok önemli olduğunu dü-şünüyorum.Busayede eğlenceli bir ortamda profesyonel yaşama hazırlanıp hayata farklı bakış

açıları kazanıyor, hatta yurtiçi ve yurtdışında düzenlenen teknik gezilerle sahada bire bir gözlem yapma fırsatını da elde ediyorlar. Dahası, uluslararası inşaat mü-hendisliği öğrencileri ile ortak olarak düzenlenen etkinliklerde deneyimler paylaşılıp kültürel etkileşim sağlanıyor.

6- Sektörde deneyimlediğiniz zor-luklar nelerdi?

Ülke ekonomisinin lokomotifi konumundaki inşaat sektörünün, faaliyette bulunduğumuz sektör-ler arasında en zoru olduğunu söyleyebilirim. Sektörün gerek yurt içi gerekse yurt dışında ken-dine ait zorlukları var. Her proje birbirinden bağımsız ve birçok faktöre dayalı başarı perfor-mansı söz konusu oluyor. Ancak projelerdeki fizibilite ve maliyet tahminleri yapmadaki dışsal etkenlerin değişkenliği en büyük zorluk diyebilirim. Çünkü, maliyet ve zaman optimizasyonu inşaat projelerinin başarısını belirliyor, bu hesaplamalarda isabet çok önemli. İnşaat sektörünü des-tekleyen müşavirlik hizmetlerinin niteliği de başarıyı etkileyen diğer bir faktör. Ayrıca farklı coğrafyalardaki faaliyetlerimiz için ise ilk aklıma gelenler; verimli işgücü temini, ülkede geçerli mevzuatın takibi, farklı iş gelenekleri kavramaya ilişkin zorluklar.

7- Bir mühendis olarak şantiyede ve ofiste çalışmayı kıyaslar mısı-nız?

Şantiye ve ofis çalışmasının birbi-rini tamamladığını düşünüyorum. Bir mühendisin şantiye deneyi-minin olması önemli. Şantiyede çalışma koşulları ve imkânları

nispeten sınırlıyken, projenin ilerleyişinin birinci elden gözlem-lenmesi açısından da tatmin edici ve keyifli.

Kadın gözüyle de bir değerlendir-me yapmak isterim. İnşaat işleri genellikle erkek işi olarak görülür. Ancak son yıllarda yapılan birçok araştırma da gösteriyor ki ka-dınlar çok yönlü, titiz ve analitik düşünme ve ekip çalışmasına yatkınlık özelliklerinden dolayı sahada da başarılılar.

8- TMK’nın temellerini zihninizde ne zaman oluşturmaya başladınız?

Yukarıda bahsettiğim gibi ağırlıklı mühendislik projeleri üstlenen grubumuzda, kadınların mühen-dislik alanında oldukça başarılı olduğunu, ancak işe alımlara geldiğimizde kadın aday yeter-sizliğini yıllar boyu gözlemledim. Kurumsal faaliyetlerinin yanı sıra topluma olan sorumluluk duygu-su yüksek bir grup olarak,daha çok kızımız mühendislik bölüm-lerini seçsin ve kadınlar iş dün-yasında daha nitelikli işler yapsın diyerek Türkiye’nin Mühendis Kızları (TMK) projesini 2015 yılın-da oluşturduk. Projemizi UNDP ve Aile Bakanlığı ile beraber yürütüyoruz.

TMK, lise ve üniversitede okuyan kız öğrencilere yönelik iki ayrı programdan oluşan bir proje.Üniversitelere yönelik olarak; hâ-lihazırda devlet üniversitelerinin elektrik-elektronik, endüstri, inşa-at, makine ve çevre mühendisliği bölümlerinde okuyan toplam 54 kız öğrenciye burs, mentorluk, staj imkanı, Boğaziçi Üniversite-si Yaşam Boyu Eğitim Merkezi işbirliği ile ‘sosyal mühendislik sertifika programı’na ücretsiz katılım hakkı ve mezun olduktan

teknikboyut34

sonra da, ihtiyaçlar çerçevesinde Limak ve sektördeki diğer kuru-luşlarda istihdam gibi olanaklar sağlıyoruz. Projeye dâhil olan öğrencilerimizi sosyal sorumluluk yüklenmeye de teşvik ediyoruz. Geçtiğimiz yıl programdan 4 öğ-rencimiz başarıyla mezun oldu; 2’si Limak’ta, 2’si sektördeki farklı kuruluşlarda işe başladı.

Liselere yönelik olarak ise; Fen Lisesi ve Anadolu Liselerinde eğitim gören kız öğrencilerin mü-hendislik mesleğini tanımaları ve seçmeleri halinde elde edecek-leri gelecek fırsatları konusunda haberdar olmalarını sağlayacak eğitim ve farkındalık çalışmaları yürütüyoruz.

Hatta yine mühendislik alanı-nı desteklemek için çok daha küçük yaştaki çocuklarımızı bu alana yönlendirmek konusunda da yakın zamanda ‘Evin Küçük Mühendisleri’ projesini başlattık, burada da farklı faaliyetler üze-rinde çalışıyoruz.

9- Aile şirketinde görev alıyor olmanızın baskıları var mı?

Babam ve ortağı Limak’la ilgi-li hayallerini hayata geçirirken başarılı bir girişimcilik örneği sergilediler. Çalışkanlıkları, azim-leri ve güçlü liderlikleri ile Limak’ı bugünlere getirdiler.

İkinci jenerasyon olarak bizlerin öncelikli sorumluluğu, bu başarılı gidişi korumak, diğer yandan her geçen gün büyüyen grupta,sür-dürülebilir ve kurumsal yönetim anlayışını hakim kılmak. Yanı sıra, birçok sektördeki faaliyetlerimizi destekleyen güçlü finansal yapıyı korumak da önemli görevlerimiz-den biri.

10- Mezun olduğunuzda iş hayatı-na ne kadar hazırdınız ve yaptığı-nız ilk iş neydi?

1997 yılında, Amerika’da işletme mastırımı tamamladıktan he-men sonra kendimi iş hayatında buldum. Hatta Amerika dönüşü uçaktan indiğimde, eve gitmek yerine işe gittim! O tarihten bu-

güne değin; takım arkadaşlarımla bEraber İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı, Priştina Uluslararası Havalimanı ve Li-makPort İskenderun gibi büyük Kamu-Özel İşbirliği projelerini başarıyla hayata geçirdik.Bugünlerde ise üstlendiğimiz birçok proje arasından öne çıkan İstanbul Yeni Havalimanı, Ku-veyt Havalimanı, TANAP, Kuzey Marmara Otoyolu, Çanakkale Köprüsü gibi büyük projeleri yürütüyoruz.

11- Yılın iş kadını seçilmek nasıl bir duyguydu ve size ne gibi sorumlu-luklar yükledi?

Yılın İş Kadını Ödülü’ne layık görülmek son derece gurur verici.Ancak başarılı bir iş kadını olarak, profesyonel hayattaki bir çok hemcinsime ve gençlere rol model olmak benim için önem-li bir sorumluluk. Bu bilinçle iş hayatımdaki yolculuğuma devam ediyorum.

teknikboyut 35teknikboyut 35

Bİr Kİtap Üzerİne:

Ömrümüzün Kİlometre Taşları

STFA ilk önce Sezai Türkeş-Feyzi Akkaya İnşaat Müteahhitliği adıyla başlamış. Bu iki gerçek dostun örnek alınası bu kader ve iş ortaklığı, çok uzun yıllar devam etmiş ve anıları halen STFA Yatırım Holding AŞ’de yaşatılıyor. İsmini İTÜ’nün kütüphanesinde ve inşaat fakültesinde sık sık görebileceğiniz Yük. Müh. Feyzi Akkaya’nın otobiyografisini okuyup bu çok saygı duyduğum mühendisleri ve kurdukları şirketleri ta-nımak benim için çok iyi bir tecrübe oldu. Genç mühendis adayları başta olmak üzere herkes, Akkaya’nın bu samimi kitabındanbirçok ders çıkarabilir. Kitabı okunabilirlik açısından değerlendirmeyi de ihmal etme-den; size Sezai ve Feyzi Ağabeylerin hayatından (şirket tarafından hazırlanmış “İLK” kitabında STFA men-supları “ağabey” şeklinde hitap ediyor kurucularına, ben de böyle yapmayı uygun gördüm) ve STFA’nın gelişiminden bahsedeceğim. Bunu yaparken size her şeyi vermeyeceğim, biraz karışık olacak: siz merak edip bu muhteşeminsanları daha yakından, yani kitabı okuyarak tanıyın diye. Feyzi Akkaya kitabı kendi ağzından yazmış. Tam bir otobiyografi anlayacağınız. Kendisi ve “arkadaşı Sezai” hakkında birer yazıyla başlamış kitaba. Feyzi Ağabey 1907 doğumlu ve Üsküdarlı, Sezai Ağabey ise Lefkoşalı, 1908. İkisinin de yolları 1926’da Yüksek Mühendis Mektebi’nde (şimdilerde İstanbul Teknik Üniversitesi) kesişmiş. Ardın-dan hiç ayrılmamışlar desek yeridir. İkisi de sportif insanlarmış, okuyucuyla paylaşıldığı kadarıyla mesleki hayatlarının ilk yıllarında tenis oynayabilmeye devam etmişler.

Yazı : Onur Kerem Örenli

teknikboyut36

O zamanlar mektep 6 sene sürüyormuş ve yalnız yollar ve köprüler alanında uzman yüksek mühendis diploması veriyormuş. Sadece bir defa sınıfta kalma hakkı tanınıyormuş. Yalnıziki kitapları olduğu için de not al-maktan parmakları kopuyormuş. 1932’de sınıf arkadaşlarının sayısı 120’den 32’ye kadar inmiş ve sene sonunda 27 kişi diploma alabilmiş. Konuyu buraya ge-tirmemdeki amacıma gelirsek: Çok zor şartlarda kurulan bir cumhuriyetin ilk mühendisleri yine çok zor şartlarda kendilerini

Beni tanıyanlardan, “Bu kadar mı? Hani herkesten gizlediğin kötü tarafların?” di-yenlere ise cevabım: Kötü taraflarım çok-tur ama enayi tara-fım yoktur.

Feyzi Akkaya

Ömürlük Ortaklık

Çalışma hayatları boyunca üniversitedeki azimlerini ve ça-lışkanlıklarını hiç bırakmamışlar. Çoğu zaman sırt sırta çalışma-mışlar ama hep iletişim ve ziyaret halindelermiş. İlk yıllarında farklı şirketlerde ve devlet dairelerinde mühendislik yapmışlar. Kazan-dıkları tecrübe ve bilgi birikimiyle 1948’de beraber taahhüt ede-bildikleri ilk inşaat işleri Malatya köprüleri olmuş. Eksiltmeye çıkan 8 köprüden en uzakta ve zor olanları bu 3 köprü olduğu için ihaleyi aldıklarını söylüyor Akka-ya. Malatya köprülerinden sonra dikkati çekmeye başlayan “Sezai Türkeş-Feyzi Akkaya ortaklığı” zamanla artan bir düzeyde işe davet edilmeye başlamış. Kitapta öğütte bulunurcasına tüm işle-rindeki değişmez üç özelliği şu şekilde sıralamış yazar:1. Bütün işlerimiz, mukavele termin tarihinden evvel bitirilmiş-lerdir.2. İş başlarken veya devamı sıra-sında yaptığımız mukabil teklifler, daima bir ucuzluğu beraberinde getirmişlerdir.3. İşlerimizin her kaleminde, şartnamelerin öngördüğü kalite, muhakkak sağlanmıştır.

Mesleki hayatı boyunca Sezai Ağabey hep daha işkolik olan olmuş, Feyzi Ağabey ise her şeyi daha dengeli tutmaya çalışmış. Ancak onun deyimiyle “kaldırım mühendisliği”, onu Türkiye’de farklı farklı şehirlerde uzun yıllar zor şartlarda çalışmaya itmiş. Bu mesleki hayatını kendi gözünden anlatırken bize o zamanki Tür-kiye’nin durumunu da anlatıyor yazar. Örneğin, Türkiye’de ulaşı-mın ne kadar zayıf olduğu (uzun süre sınırlı genişliğiyle sadece demiryolu) ve sıtma gibi bela-ların baş gösterdiğini öğretiyor okuyucusuna. Tatlı yönlerinden de bahsetmekten geri kalmıyor. Anadolu’nun her yerinden dost-lar edindiğini ve çok şey öğrendi-ğini iftiharla anlatıyor.

Mucit

Sık sık zemin ve sondaj işleri Fey-zi Ağabey’in yoluna çıkmış. Aldı-ğı işlerden birinde klasik usulün fazla zaman almasından dolayı yeni bir metot geliştirmiş. Prof. Hamdi Peynircioğlu çok hoşuna giden bu metodu Brüksel’de tek-lif etmiş ve literatüre alınmış. Adı da; Türk Metodu... Sonralarında özellikle aldıkları liman işlerinde Feyzi Akkaya farklı aparatlar ve metotlar icat etme durumun-da kalmış. İTÜ tarafından Fahri Doktor unvanını alan Sezai Tür-keş-Feyzi Akkaya ikilisi, ömürleri-nin sonuna dek 500’ün üzerinde yeni buluş geliştirmişler. Rekabet dünyasında ihaleleri kazanmak için sadece ucuz teklif vermeyi değil ayrıca maliyeti ucuzlatmak için yeni inşaat yöntemlerini icat etmeyi de kullanmışlar. Başarılı iş adamları olma yolundaüstün mühendislik bilgilerini de nasıl kullandıkları dikkate değerdir.

yetiştirmeyi başarmışlar. Bu me-zunlar ömürleri boyunca yıkılıp yakılan bu memleketi yeniden inşa etmişler ve projeleri yabancı şirketlerden kurtararak ülkeden döviz çıkışını engellemekte büyük emekleri olmuş. Bu muhteşem işleri çok çalışmayı bırakmayarak ve kazandıkları paranın miktarı-nı hiçbir zaman düşünmeyerek başarmışlar. Bu noktanın şimdiki tüm genç mühendis adaylarına üretimin önemini göstermek adına çok güzel bir mesaj olduğu kanısındayım.

teknikboyut 37

Ereğli Demir-Çelik Limanı

Türk-Amerikan ortaklığından do-ğan Ereğli Demir Çelik Fabrikası (Erdemir) inşaatındaki paylarının nasıl oluştuğunu kısaca anlat-makta fayda görüyorum. Fabri-kanın liman projesi Hollandalı bir şirket tarafından yapılmış. Aynı şirket yapımını da üstlenmek is-tiyormuş. Eksiltmeye davet edilip bu işi kazanmayı kafayı koymuş Sezai-Feyzi ikilisi. Eski işlerinden kazandıkları çoktan emekli olmuş Amerikalı bir dostlarına tüm referanslarını yazdıkları bir zarf yollamışlar. Ricalarını geri çevir-meyen dostları eksiltmeye davet edilmelerini sağlamış ve eksiltme-nin Türkiye’de olacağını söylemiş cevap mektubunda. Ancak evrak ve proje-lere ilk göz attıklarında şoke olmuşlar. Çünkü Hollandalılar yaptıkları projeyi kendi araçlarına ve tecrübelerine uygun tutmuş-lar. Böylece de rakiplerini egale etmeyi amaçlamışlar. Hesapla-rında haklıymışlar da fakat Sezai ve Feyzi Ağabeyler bunun üste-sinden gelip ihaleyi kazanmayı başarmışlar. Bunun için kendi teçhizatlarına uygun, daha ucuz ve süratle yapılabilecek bir proje teklif etmişler ve yeni inşa yön-temleri aramışlar. Buldukları basit

ve etkili çözümlere karşı Hol-landalılar bile şaşkınlıklar içinde bakmışlar. Bu hikayenin önemini şöyle açıklıyor bize yazar: “... bu hikaye, hem Sezai’nin mühen-dislik düzeyiyle fırsatları değer-lendirme yeteneğini göstermesi bakımından, hem de memleketin iş hayatına etkisi bakımından –görüşüme göre- çok önem taşır. Tıpkı 1932’de Abdurrahman Na-ci’nin bir teşebbüsünün sonucu olarak, demiryolu inşaatlarında ecnebi firmaların Türkiye’yi terk edişleri gibi... Bu vuruşmayla da liman inşaatlarında son ecnebi firma olan Hollandalıları mem-leketten selametlemek bizlere nasip olmuştur.” “En Verimli Devre” Ortaklıkları tahmin eder-siniz ki sürekli gelişmeye ve yeni büyük projeler almaya devam etmiş. Mesela birinci köprüde STFA’yı seçmemekte hata ettikle-rini düşünen Japonlar ikinci köp-rüde Feyzi Ağabeyler ile çalışmak istemiş. Aynı şekilde Çukurova Elektrik de Kadıncık Tesislerinin ilk aşamasında STFA’yı seçmeye-rek çok büyük mali kayıp yaşa-mış. Tesisin ikinci projesinde kimi seçtikleri belli. Yurtdışındaki projelere ise ayrı kocaman bir başlık atıla-bilir. Ancak bu yazının bu kadar

detaylı olmaması gerektiğini düşündüm. Kısaca bahsetmek gerekirse, ilk olarak Libya’da bir liman projesinin ihalesini alıyor-lar. Ancak bu proje gerçekten her açıdan çok yorucu ve zor oluyor (özellikle petrol fiyatlarındaki değişikliklerden dolayı malzeme maliyetlerinin çok yükselmesi ve tedarik etmenin zorluğu). Yavaş yavaş özellikle Sezai Ağabey yurtdışının üstüne çok daha fazla durmak istiyor ve STFA bugünkü uluslararası görüntüsüne ulaşma-ya o günlerde başlıyor. Zamanla Arabistan’da ve Libya’da tüm projelerin eksiltmelerine çağrıl-maya başlıyorlar ve itibarları çok artıyor. Bu sırada Feyzi Ağabey 1970 yılının yılbaşı gecesinde cid-di bir trafik kazası geçiriyor. 1 yıl sonra sağlığına kavuştuğunda 63 yaşına basmış oluyor. Aktif şanti-yeciliği de bırakmış bu yaşından sonra.

Feyzi Akkaya gerçekten hoş bir kitabı bizlere bırakmış. Hikayeyi onun ağzından dinlemek, sami-mi anılarına ortak olmak enfes. Edebiyat onun birincil mesleği olmadığı için tabii ki okunabilir-liği biraz zayıf kitabın. Oradan oraya atladığı da oluyor sıktığı da oluyor. Özellikle teknik terimler kullandığı oluyor ki liman inşaa-tıyla ilgili bir şey bilmediğim için anlayamadım ve zevk alamadım. Ancak sık sık fotoğraflara yer vermesi kitapta güzel olmuş, o döneme gitmek insana çok şey katıyor diye düşünüyorum. Yaza-rın din ve kadın hakları gibi ko-nulardaki özgün –ayrıca çoğun-lukla katıldığım- düşüncelerini ise ara sıra görebiliyoruz paragraf aralarında. Sonuç olarak, özellik-le inşaat mühendislerine okuma-larını tavsiye edeceğim çok özel bir eser Ömrümüzün Kilometre Taşları.

teknikboyut38

Aman Canınız Çekmesİn !Keşfi bundan 3500 yıl öncesine uzanan Maya Uygarlığı tarafından

‘’Tanrıların Yiyeceği ‘’ olarak adlandırılan kokusuyla tüm duyguları harekete geçiren çikolata...

Kısaca bir değinirsek ekvator bölgesi ve çevresinde ki tropikal bölgelerde yetişen kakao meyvesinin belli oranlarda sütle karışmasıyla yapılan içine fındık fıstık gibi kuruyemişlerin ; portakal ,üzüm gibi meyvelerin de eklenmesiyle farklı boyutlarda tabağımıza gelen harika yiyecektir çikolata . Yararları saymakla bitmez sonuçta zararlarını konuşmak için burada değiliz . Kalbe iyi gelir, cildi güzelleştirir, kalp krizi riskini azaltır, enerji verir , beyin fonksiyonlarını geliştirir, MUTLULUK KAYNAĞIDIR. Bu yüzden benim gibi sizlerin de mutlu olmasını sağlamak amacıyla İstanbul’da en çok beğendiğim tatlıcıları sizlerle paylaşmak istiyorum . NOT: Öyle bir olasılık olmasa da önerilen tatlılar beğenilmezse hiç bir sorumluluk almayacağımı söylemek istiyorum

1.Mendel’s

Akaretlere giderken yol üstündeki bu küçük mekan gerek sunumuyla gerek tatlılarıyla aklınızı almak için hazırlanmış yerlerden bir tanesi. Son zamanlarda konumundan dolayı fazlasıyla uğrak mekan haline gelmiş bir yer. Kekler , pastalar , dondurmalı tatlılar çikolata tabakları ve kahveleri ile zengin bir menüye sahip . Camelot, ChocolateBomb, Brownie ve Madam D. tadılması gerekenlerde başı çekerler .

2. Valonia

Beşiktaş’ta bulunan ferah 2 katlı bir çikolatacı. Mavi rengini fazlasıy-la kullanıp merak etme çok kalorili değiliz sadece gel gelgel diyen bir havası var kesinlikle. Tatlı yenecekse ve Beşiktaş’ta iseniz en az bir kere kapısını çalmanız gereken mekanlardan biri . Nesi varda bu kadar meş-hur derseniz ‘’ ıslak keki ‘’ var derim. Başka bir yerde de tavsiye etmem.

teknikboyut 39

3.J’adore Chocolatier

Taksimin göz bebeği çikolatacısı... Aşık olmak , hayran ol-mak, tapmak anlamına gelen ismi bu mekana birebir yakı-şıyor. Küçük yapısı , Fransız masa örtüleri ,şık tasarımı ile romantik havası daha kapıdan içeri girer girmez o yoğun çi-kolata kokusu ile adeta tapılacak bir mekan . Kısıtlı bir menü-sü olması tek kötü yanı. Oh la laBeatrice ve Fondue en gözde tatlıları . Kesinlikle çoğu insan için Beatricediyince akan sular durur buna bende dahilim.

5. Çikolata Dükkanı Moda’da bulunan bu küçücük dükkan özellikle hafta sonla-rı uzun bir kuyrukta beklemenize neden olacak bir yoğunluğa sahip bir yer. İçerisinde bulunan bir birinden farklı çikolatalar ile dolu olan Çikolata dükkanı adını 3 farklı kadın isminden almış tatlıları ile meşhur. Bunlar; Neriman, Asuman ve Mualla. Hepsini yiyin :D ama önce Asuman’ı yemenizi öneririm.

6.Rumeli Çikolatacısı

Moda, Acıbadem, Eminönü ve Beylerbeyi’nde bulunan bir tat-lıcıdır. En çok ziyaret ettiğim Moda’da bulunan. Çikolatalarının bir harika olduğunu dememe gerek olmadığını düşünüyorum gerçekten harikalar çünkü . Truvalı Helen ismini verdikleri tatlı-yı kesinlikle öneriyorum . O la laBeatrice benziyor ama nasıl bir çikolatası varsa yedikçe yeme isteği uyandırıyor. Tüm bunlara ek olarak kahveleri de gerçekten güzel.

4.Hümaliva Çikolata & Kahve

Hüma Türk edebiyatında sıkça geçen efsanevi bir kuştur. Hü-maliva ise bu kuşun bulunduğu yer , kuş yuvası anlamına gelir. Nişantaşı’nda bulunan butik yerlerden bir tanesidir. Menüye ba-kınca ne yemek istediğinize zaten karar veriyorsunuz ama benim için en ilginç olanı ‘ben saksı değilim’ adını verdikleri bir tatlı. Gerçekten sadece bir saksı üstünde de çiçekle gelen görüntü-süyle tüm ponçiklik oylarını kazanan bir şey. Kesinlikle önerilir.

teknikboyut40

7.Hane Çikolata & Kahve

Yine Moda’dan devam ediyoruz. Adından da anlaşılacağı üzere hem kahveleri hem de çikolataları çok güzel olan bir yer. Serotonin, Endorfin , Maçakızı gibi farklı adlara sahip birbirin-den güzel tatlılarının yanısıra kahve yanına çikolata da yapa-bileceğiniz güzel bir yer. Endorfin gerçekten güzel ama ağır , dikkatli oldun

8.ErbapCafe

Sadece önünden geçmeniz içeri girmeniz için bir neden. Çen-gelköy’ün göz bebeği bir manzarası var.100 ‘den fazla çeşide sahip pastaları ile hem kalbinize hem midenize bir şölen olacak . mekanın şöyle bir farklılığı var bu kadar pastayı tabi ki bir menüye sığdırmamışlar. Siz kendiniz seçip masanıza götürüyorsunuz ve emin olun bu seçimi ya-parken fazlasıyla zorlanıyorsunuz.

9.İnci Pastanesi

Beyoğlu’nun simgesi haline gelmiş 1944 yılından beri hizmet veren tarihi bir pastanedir. Tarih kokan , tadı hiç eskimeyen çok özel tatlısı ise profiterol’dür. En az bir kere bulunulması gereken bir pastane.

10.Çikolata Mahzeni

Mekanın dekorasyonu sizi çikolata yemek için resmen ha-zırlıyor. Beşiktaş’ta nerdeyse yan yana 2 minnoş dükkandan oluşuyor. Sıcak çikolatanı beyaz çikolata olarak tercih edebi-leceğin tek yegane yer diyebilirim . Sıcak çikolatası ve fon-düsü favorim olsa da önerim kesinlikle mekandan ayrılırken yanınızda karışık çikolatalarla dolu bir torba olmadır.

teknikboyut 41

11. Eyfel Pastanesi

Kadıköy’de ve Moda’da bulunan minicik bir pastane. Dışından bakıldığında çok ilgi çekici bir yer değil aslında . Ama kokusuyla sizi içeri davet edebilecek bir yer . Pastaların hepsi çok güzel ve çok taze. Ama ben oreolu pastasını öneriyorum

12. Tatlistan

Bakırköy’de bulunan adından dolayı fazlasıyla ilgi çeken çok tatlı bir mekan. Tam bir pastane havasını andıran demir masa sandalye takımları var. Genellikle özel çikolata kutuları (isme özel yada resimli )üreten bir yer olmasına karşın çok da güzel tatlıları var. İçinde çilek bulunan her şeyi sevdiğimden Çetin Ceviz adını verdikleri içinde çilek ,ceviz , muz , bal ve çikolata ile birlikte üstünde harika bir krema ile servis ediliyor.

13.Hook Cafe

Çengelköy’ün arka sokaklarında çok fark edilmeyecek bir köşesinde yeni nesil bir kahveci aslında burası. Çok fazla tatlı çeşidi olmaması tatlılarını özel ve güzel yapıyor bence. Ama son zamanlarda instag-ramda görüp evde yapmaya çalıştığımız o marshmallowlu çikolatalı o güzel tatlı işte en güzel biçimi ile burada bulunuyor. Adını ise Afrodit. Kesinlikle uyumlular.

14. Maia

Çengelköy ve Koşuyolu’nda bulunan son mekan önerim. Mekan konsepti çok hoş ve tatlıların sunumları oldukça güzel. Me-nüsünde bir çok tatlı bulunuyor ve hepsi bol çikolatalı. Ne yiyece-ğinize karar vermek için önce bir instagramda gezinmek zorunda kalıyorsunuz :D Sadece porsiyonlar göründüğünden biraz küçük onun dışında gerçekten güzel bir yer.

Alara Ocak

teknikboyut42

Nargİle Kültürü

Nargile, Balkanlar, Ortadoğu ve Güney Asya’ya özgü geleneksel bir tütüniçme aracıdır. Kullanıcı-nın bir hortum aracılığıyla sudan geçerek süzülen dumanı içine çekmesini sağlayan bir düzenek olan nargile, içim şekli ve adabı, yüzlerce yılda oluşmuş kullanım geleneği ile basit bir aletten fazlasını ifade eder.Yapı ve tasarımı olarak nargile 4 bölümden oluşur. Bunlar; ser, lüle, marpuç ve şişedir. Bunlar dışında sipsi, töm-beki, tepsi ve rüzgarlık diğer elemanlardır.Nargilenin doğu kül-türünün başlıca öğe-lerinden biri olmakta olduğu bilinir fakat doğuş yerinin Hindis-tan olduğu zannediliyor. Farklı kültürlerde farklı ad-larla bilinen nargile Araplar tarafından “narcile”, İranlılar tarafından “kalyan”, İspanya’da “teteria” ve İsrail’de “nargeela” olarak adlandırılır. Asıl nargilenin kökeni ise Fars-ça’da “Hindistan cevizi” anlamına gelen “Nargil” den gelmektedir. Hindistan’da ortaya çıkan nargi-lenin ilk örnekleri, Hindistan cevizinin içini çıkarıp kabuğuna bir kamış sokularak yapılmıştır. Zamanla hindistan cevizi yerine kabak kullanılmaya başlan-mış ve kullananların sayısı arttıkça çeşitleri gelişmiş günümüze kadar türlü türlü şekillerde sunulmaya başlanmıştır.Osmanlı zamanlarında nargile orta yaşın üstünde ki insanlara hitap ediyor ve İstanbul Tophane ve İzmir Kemeraltıda uzun zamanlar nargile müdavimleri için uğrak yerler olmuştur. Bazı zamanlar padişah-lar tarafından yasaklanan nargile, yakın zamanda

aromalı çeşitlerinin de çıkmasıyla birlikte daha hafif bir içecek haline gelmiş ve genç kitle tarafından da tercih edilmeye başlanmıştır.Arap kültüründe nargille çok daha önemli bir yere

sahiptir ve onlar için nargile içmenin bir “racon”u vardır. Bu racona göre

nargile içilen yerde fazla ses olması hoş karşılanmaz.

Nargileden çıkan fokur-dunun içenler tarafın-dan duyulması ge-reklidir. Toplu içilen nargilede kullanıcı nargileyi içtikten sonra marpucu başkasına vereceği zaman ya ağız kısmı kendine bakacak

şekilde eğimli tutarak uzatır ya da önünde ki

masaya koyar ve alacak kişi masadan alır.Bu ikram

etme olarak görülür. İkramı kabul eden ise elinin tersiyle uza-

tan kişiye hafifçe vurur ya da sıvazlar. Bu da memnuniyet göstergesidir. Nargilenin közüyle sigara yakılması da saygısızlık olarak görülür.Eski toprak Türk tiryakileri arasında yaygın olan, nargile içilen ortamda olması gereken dört öğe vardır. “Nargilenin dört öğesi” olarak bilinen bu öğeler; maşa, meşe, köşe, Ayşe’dir. En iyi köz meşeden olur. Maşa, meşe közünü karıştırmak için gereklidir. Ortamda nargile içmek için güzel bir köşe seçilmelidir. Ayşe ise tiryakinin çay, kahve gibi istekleri için hazır bulunmalıdır.Sıkı bir nargile tiryakisi olarak sizlere İstanbul da nargile içtiğim en iyi 4mekânı paylaşmak istiyorum. Seçimlerimde üst paragrafta belirttiğim dört öğeyi ön planda tutarak değerlendirdim.

Yazı : Furkan Esmer

teknikboyut 43

1-LuluHookahLounge

Kalite ve manzara açısından on numara bir mekân. Fotoğraflardan da göreceğiniz gibi nargile türü alışılmışların dışında. Çalışanların samimi ve gü-ler yüzlü. Genel olarak tanınmışlığın getirdiği bir yoğunluk var mekânda bu da fazla sese olmasına neden olsa da genel olarak değerlendirildiğinde bir eksik olarak sayılmaz bence. Nargileden sorumlu Emrah Beyle tanışıp muhabbet etmenizi öneririm.Zomato puanı: 3.8/5Nargile fiyatı: 80-160 TL

2-ŞerbethaneCafe&Restaurant

Sultanahmet Cami’sinin altında bulunan bu mekâ-na gittiğinizde Osmanlı izlerini görebilirsiniz. Adın-dan da anlayabileceğiniz gibi kendi yaptıkları çeşitli şerbetleri var. Lokumlu nargileyle birlikte şerbet içerek güzel zaman geçirebilirsiniz. Nargilenin şişe bölmesine su yerine süt koyarlar, bu da size daha yumuşak bir içim sağlar. Günümüzde çoğu mekân-da bu hizmet için sizden ayrı ücret alınır.Zomato puanı: 3.9/5Nargile fiyatı: 25-35 TL

3-Sarıyer Tepe Cafe

Açık havada zaman geçirmek için gidilebilecek bel-ki de en iyi yerlerden biridir. “Tepe Special” adıyla geçen güllü naneli ve ıslak kekli nargileleri mevcut. Farklı ve güzel bir içimi var. Çalışanlar size müşteri değil arkadaş gözüyle bakar. Sıcak ve samimi bir ortam mevcut. Toplu ulaşım aracıyla gitmek biraz zor olabilir.Zomato puanı: 3.3/5Nargile fiyatı: 25 TL

4-Al FakheerShishaLounge

Özellikle ağır nargile sevenler için ideal bir mekân. Ortamı ve nargilelerini Arap kültürünü yansıtacak şekilde yapmışlar. Mekân masa masa değil de loca loca olarak düzenlenmiş. Localar arasında tül ve perde ile ayrılmış. Her locada televizyon ve maç yayını mevcut. Dikkatimi çeken bir ayrıntı da masa-larda bulunan kumandalar aracılığıyla çalışanlarla iletişimine geçiyorsunuz. (Hesap isteme, köz yeni-leme vb.) Çalışanlar aralıklarla yanınıza gelip bir şey istiyor musunuz diye sorması gibi bir durum orta-dan kalkıyor. Bu da sizi az da olsa rahatlatacaktır diye düşünüyorumZomato puanı: 3.6/5Nargile fiyatı: 30-70 TL (Doğal meyveli çeşitli nargi-leleri mevcut.) 100-500 TL (Alkollü nargileler)

teknikboyut44

devrİk cümleler

Türkçe yüklem odaklı bir dildir. Cümle yerleşim kuralına göre yüklem sonda olmalı ve vurgu yapılacak öğe yüklemden hemen önce kullanılmalıdır. Bu gibi ku-rallar anayasa yapar gibi yapıl-maz. Kanun hükmünde kararna-meyle de değiştiremezsiniz. Halk böyle konuşmuştur. Kendi dilinin kendi yapısını yıllar içerisinde böyle kullanmıştır. Halk bunu istemiştir bu olmuştur. Fakat du-ruma bakın ki bir dilin bu sözüm ona tekdüzeliğine dur diyen halk tatlı bir devrim yapmış cümlenin öğelerinde. Öznenin başta olmak için gösterdiği yüklemin illa sonda geldiği diktaya edebi bir devrim. Devrik cümleler.Devrik cümleler yüklemin son-da değil de cümlenin ortasında yahut başında kullanıldığı cümle-lerdir. Kimin neyi nasıl ne zaman yaptığının klişeleşmiş sıradanlaş-mış sıralamasını bir kenara bırakır ve hayal kurmaya sevk eder insanı. İstanbul’u gözlerim kapalı dinliyorum da demişti Orhan Veli’den önceki İstanbul insanı. Ancak sadece Orhan Veli’yi okur-ken duyabilirdik İstanbul’un se-sini. Sahilde ayaklarımı sarkıtmış denize doğru otururken yosunun kokusunu, denizin dalgalarını, martının şen şarkısını duymak için tenimle sevişen rüzgârı, hafif üşüyen parmak uçlarımı hisse-debilmem için bir mısra yeterdi. İstanbul’u dinliyorum gözlerim

kapalı.Dilin farklı kullanımlarıyla beraber kendini geliştiren devrik cümle onlarca cümleyle karşımızdaki ki-şiye geçirmek istediğimiz duygu-ları cümlenin bir öğesinin yerini değiştirerek o kişiye yaşatabilir. Bu kullanım bir büyü dahi olabilir.

MERDİVENAğır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak, Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak...(AHMET HAŞİM)

Belki de en güzel örneklerin-dendir bu şiir devrik cümlelerin. En büyük büyücülerdendir belki Ahmet Haşim eski şairlerin. Devrik cümleler sanatımıza an-lam kattığı kadar hayatımızda da sık kullandığımız bir yapıdır. Birini etkilemek istediğimizde, biriyle girdiğimiz laf mülahazasında içgüdüsel olarak devrik cümlelere başvuruyoruz. Bunu yapan en büyük kitle post modern yirmi birinci yüzyıl insanlarıdır. Cümle-leri devrikleştirmek güzel hissi-yatlı bir eylemdir. Fakat romantik kaygılar ve yirmi birinci yüzyıl insan terimiyle daha cool olmak için cümleler atomlarına ayrılıp karıştırılmakta bunlar günümüz-de kitap dahi olmaktadır. Ve bu zehirli kitle edebiyatı ile sosyal medya salvoları, işin ehillerinin

ölen varsa kemiklerini sızlat-makta yaşayanlarınsa ahlarını almaktadır. Bu durum kurduğu-muz her 100 cümleden 65 inin devrik olmasının dayanağıdır. Devrik cümlenin insanlığı yeniden alıp başka diyarlara atabilmesi için devrik cümle kirliliğinden uzak durulmalı, kapalı alanlarda gereksiz kurulan devrik cümlelere ceza getirilmelidir. Fakat yazımın sonunda yer alan şu kısımdan sonra ceza uygulamasına geçil-sin.

Yüklemi sonda olmayan cümle-lerdir devrik cümleler. Etkenlikler-den soyutlanmış, edilgenliklerinin esaretinde kalmış insanların cüm-leleri. En tatlı hayallerin sonunda kurulur bütün amansızlığıyla. Ve başına taç edilir hüznün. O cüm-lenin kurulduğu andır şairliğe en yakın olduğu an insanın. Öyle-sine şairane öylesine dokunaklı. Bazen bir garip Orhan Veli dinler İstanbul’u gözleriyse kapalı. Bazen bir Can Yücel’dir cümlenin öznesi. Akıllarda bir soru: Kim Özlerdi?

Evet Sevgili, Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim uzanmak isterdi ince par-maklarına, mazilerinde görkemli bir ya-şanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!

Yazı : Harun Güde

teknikboyut 45

“Büyük Çakmaktaşı Halkı”

Kanien’kehá:ka veya Mohawk Kabilesini Bilir misiniz?

“-Ne kadar cesursunuz, Amerikan Yerlisi olduğunuzdan kaynaklanıyor herhalde, hiç korkmuyor musunuz o kadar yüksek binalarda, çoğu kez hiç bir güvenlik önlemi almadan çalışmaya?-Yanılıyorsunuz, çok ama çok korkuyoruz, ama çalışmak zorundayız bu kadar basit!”Bu hafta Başbakan Davutoğ-lu’nun “iş sağlığı ve güvenliği pa-keti” hakkında birşeyler yazmayı düşünüyordum. Ama gerek ileri-haber.org sitesinde tam da doğru bir noktadan yakalanıp haberleş-tirilmesi (İş Güvenliği Paketinden Patronlara Teşvik Çıktı, http://ilerihaber.org/is-guvenligi-pa-ketinden-patronlara-tesvik-cik-ti/5078/), gerek Birgün gazetesi-nin manşetine taşıyarak ayrıntılı değerlendirmelerde bulunması, gerekse de meslek odalarının açıklamaları zaten yeterli. İşi özü, patronlar için teşvik, geçmişte zaten var olan bazı uygulamala-rın yeniden gerçekleştireceğinin söylenmesi, zaten varolan düzen-lemeler konusunda “yapacağız” denmesi... Kısacası yeni bir şey yok!O bakımdan bugün, bir pazar yazısı özelliğinde, biraz ilginç daha az teknik daha popüler bir yazı yazmak, en azından işçi sağ-

lığı ve iş güvenliği konusuna ilgi duymayanların da ilgisini çekmek istedim. Bu hafta ABD’deyiz, konumuz Mohawk Ulusu (kabi-lesi) ve onların ABD’nin pek çok inşaatına adlarını kazıyan özel-likleri... Biraz tarih, biraz teknik, biraz mücadele birikimi diyelim ve New York başta olmak üzere ABD’nin kuzeydoğusundaki pek çok kentte bulunan çelik yapı-larda çalışan, çalışkan Mohawk halkından yola çıkarak işçi sağlığı ve iş güvenliği üzerine bir hikaye anlatalım...

Mohawk halkı kimdir?

Mohawk halkı, İrokualar ya da İrokua Konfederasyonu, İrokua Birliği (kendilerince Haudenosa-unee; İngilizce Iroquois), Kana-da’da güney Quebec ile güney Ontario’da, ABD’de New York, Wisconsin, Oklahomave Kuzey Karolina) eyaletlerinde İrokua

dillerini konuşan 6 kabilenin (Mohawklar, Oneydalar, Onon-dagalar, Kayugalar, Senekalar, Tuskaroralar) 16. yüzyılda ya da daha önce oluşturduğu Kızılderili birliği’nin bir parçasıdır.

Mohawk Ulusunun Bayrağı

İlk önce 5 kabileden oluştuğu için Beş Millet/Ulus (Five Nations) olarak da bilinen birliğe en son olarak 1722 yılında katılan Tuska-roralardan dolayı adı daha sonra Altı Millet/Ulus (Six Nations) olarak da adlandırıldı. Nüfuslar 125.000 kişidir. PekiMohawkla-ra ilişkin başka ne söylenebilir?

teknikboyut46

Eskiden milyonlarca dönümlük arazide yaşarlarken, şu anda çok kısıtlı bir alana hapsedilmiş bu halk, tüm dünya tarafından 1990 yılında tanınmıştı. Kana-da Hükümeti’nin Oka kasabası yakınlarında golf sahası yapmala-rına karşı ayaklanan Mohawk’lar 1990’da 78 günlük bir direniş yapmışlar ve atalarının yaşadığı, kendi kutsal yerlerinin bulunduğu arazilerin golf sahası olmasına izin vermemişlerdi.

Mohawk Ulusu, 6 Ulustan Oluşan Irokua Federasyonunun

bir parçasıdır, bu sembol Oneida, Onondaga, Cayuga,

Seneca, Mohawk, andTuscarora sembollerini içeren federasyonun

semboludür.

Mohawk halkı: Dev inşaatlar ve yüksekte çalışma

EmpireStateBuilding, Sears Kuleleri, 11 Eylül saldırılarında yıkılan Dünya Ticaret Merkezi, San Francisco Körfezi köprüsü, Rockefeller Center, Waldorf-Astoria, Henry Hudson Parkway, George Washington, TriboroughveVerrazano-NarrowsKöprüleri, AOL Time Warner kuleleri ve daha pek çok yüksek çelik yapıda, Mohawk kabilesinin üyelerinin rollerini görmekteyiz. Kısacası

Mohawklar için New York kentini inşa edenler denirse abartı olmayacaktır. Şu anda Mohawk kökenli Amerika Yerlileri, New York kentinde eski ismiyle Kuzey Gowanus, yeni adıyla BoerumHill’de (Brooklyn) metro hattı boyunca yaşamaktadırlar. Ayrıca Montreal (Kanada) yakınlarında, rezervasyon bölgesi denen ve Amerikan yerlilerine ayrılan sahalarda da yaşarlar.Yüksek katlı yapılar dedik, evet Mohawklar yaklaşık 6 kuşaktır özellikle gökdelen inşaatlarında çalışmaktadırlar. Hemen Türkiye’deki inşaat sektörünü düşünelim; örneğin Bayburt, Samsun, Ordu’dan kalıpçı ustaları çıkmakta, duvar ustalarının büyük bir kısmı Vanlı olmakta, şapçı ve sıvacılarda ise Doğu illerinden emekçilerin ağırlığı görülmektedir. Coğrafi köken, belli iş kalemlerinde uzmanlaşmayı beraberinde getirebilmektedir, Örneğin Ardahan’da bir köy 3-4 kuşaktır demircilik yapmaktadır. Türkiye’yi tartışmıştık, tamam, peki neden Mohawk halkı için bu böyledir? Amerikan Yerlileri veya bizim deyimimizle Kızılderililer çok cesur olduğu için mi? Özel doğuştan gelen yetenekleri bulunduğu için mi? Yoksa başka etkenler mi var?

Bu ve benzeri soruları sorarken, antropolojiye, bazı insanların bazı konularda daha yetenekli olduğuna, bazı kişilerin kazalara daha yatkın veya uzak olduğuna inanan görüşleri bir tarafa atmadan yol almamız mümkün değil. Dolayısıyla herhangi bir konuyu incelerken onun maddi temelleri ve bu maddi temeller üzerinden yükselen tarihini bilmek ve incelemek zorundayız. (“İş Kazaları”nda bazı kişilerin kazaya eğilimli olduklarına ilişkin hipotezler maalesef yıllar boyunca bu alanda hakim olabilmiştir. Bugün en azından pek fazla gündeme gelmemektedir...).

teknikboyut 47

Evet, hava koşullarının etkisi sonucu, farklı bölgelerde çatı eğitimin değiştiğini inşaat mühendisleri olarak biliriz. Çoğu kuzeyde yaşayan kızılderili kabilesinin de çadırlarının ve sonrasında evlerinin (ahşap dikmeler ve sazlardan oluşan oldukça uzun, içinde kiler, odalar vb. olan görece dik eğimli ve yüksek inşa edilen yapılar) oldukça dik eğimli olması ve oldukça yüksek inşa edilmeleri zaten inşaatlarda deneyimli bir halk olduklarını, yüksekte çalışma deneyimlerinin de olduğunu gösteriyor. Geleneksel Mohawk yapılarının, diğer Kızılderili kabilelerine göre daha büyük olmasında, iklim şartları, yiyeceklerin hava koşullarından ve yabani hayvanlardan korunması gibi pek çok etken var. Tüm bu etkenler Mohawk ve civar kabileleri hep büyük yapılar inşa etmeye itiyor ve bu deneyim kuşaktan kuşağa öğretiliyor, aktarılıyor. Öte yandan ABD’nin inşası sürecinde, toprakları ellerinden alınan ve kısıtlı coğrafyalarda yaşamaya itilen Mohawklar’ın çalışacakları, kendilerine istihdam sağlayacakları tek iş bu olarak ortaya çıkıyor. Yatkınlıkları dolayısıyla da, geçmişte Fransızlar (Kanada’nın belli bölgelerinde), sonrasında da İngilizler ve ABD ulusunun inşası sırasında hep nitelikli inşaat işçileri olarak kullanılıyorlar. İlk işçi olarak

onları Montreal yakınlarındaki Kahnawake rezervasyon alanından 1886 yılında Canada Pasifik Demiryolları’nın St.Lawrence Nehri köprüsü (ankastre bir köprüdür) inşaatında görürüz. Bu köprü Mohawk topraklarından geçmektedir ve bunun karşılığında yüklenici inşaat firması Dominion Bridge Şirketi inşaat boyunca Mohawkları işe alacağını taahhüt etmiştir. Ama getir götür işleri gibi basit işlere konan Mohawk halkı, klasik işçi tipolojisine uymamaktadır. Özgür kırların ve ormanların insanlarını, şantiye ortamında basit ve tekdüze işlerde çalıştırmak çok zordur. Öte yandan o dönem çok az insanın istediği ve en tehlikeli işler arasında yer alan, ayrıca en fazla ücret verilen çelik yapılarda yüksekte perçinleme işlerine çalışacak adam bulunamamaktadır. Mohawkların aileden gelen yatkınlıkları, yüksekte çalışabilmeleri ve kimi zaman gözüpek olmaları sonucu kendilerine verilen kısa eğitimlerle bu işleri almaya başlamışlardır. Pek çok inşaatta çalışmaya başlayan ve ünleri artan Mohawklar, çelik yapılarda ve yüksekte çalışmalarda aranan kişiler olmuşlardır. Her perçinleme işi, ekip halinde yapılmakta, her iş Mohawklar için bir eğitim ve deneyim anlamına gelmektedir. 1907 yılında bölgede 70 civarında deneyimli

Mohawk işçisi bulunmaktadır ve ücretleri diğer işçilere nazaran doyurucudur. (Yıllarca ekip olarak çalışan sözgelimi Karslı, Ardahanlı inşaat işçilerini hatırlayalım).Ama bir trajedi bu sürece damgasını vurur. ABD’li yapı mühendisi (structuralengineer) Theodore Cooper, Quebec Köprüsünü tasarlamıştır ve bu köprü Quebec kentinin üzerinden St.Lawrence nehrinden uzanan 3220 feet (981,5 metre) uzunluğunda ankastre kirişlerden müteşekkil bir köprüdür. Quebeck Köprü Şirketi nakde sıkışmıştır ve benzer büyüklükte diğer köprülere nazaran, daha az çelik kullanılacak bu tasarımı kabul etmek konusunda çok isteklidir ve kabul etmiştir. Daha kendi ağırlığını dahi taşımakta zorlanan bu yanlış tasarımlı köprüde sorumluluğu kabul etmeye kimse yanaşmaz. 29 Ağustos 1907 tarihinde köprü çöker ve 33’ü Mohawk olmak üzere, 75 işçi yaşamını yitirir. Bu Mohawklar için büyük bir yıkımdır, zira tüm bölgede adı ve şanı büyümekte olan 70 kişilik ekibin neredeyse yarısı yaşamını yitirmiştir. Buna karşın Mohawkların yüksek katlı çelik yapılarda çalışmaları devam eder, ancak toplu olarak çalışmak yerine küçük küçük ekiplere bölünüp, başta New York olmak üzere pek çok inşaatta çalışmaya başlarlar. Yine böyle “kaza”lar olacağından eminlerdir, en azından kendi kabilelerinden bir anda bu kadar çok insanın yitip gitme travması onları küçük ekipler halinde çalışmaya iten nedenlerden biri olmuştur.

Doç. Dr. Gürkan Emre Gürcanlı

teknikboyut48

Kİtap Önerİsİ

Şantİyede Olay Var!Firuzan Baytop

Baskı: Hamidiye Mah. Soğuksu Cad. No: 3 Kağıthane/İSTANBUL 2013

Her alanda olduğu gibi inşaat mühendisliği alanında da öğren-mek için okumak, çok okumak gerek. Bizler inşaat mühendisliği öğrencileri olarak, teknik bilgile-rin bir kısmını okullarda öğreni-yor olsak da sahaya, şantiyeye, işin hareket kısmına dair bilgimiz ve tecrübemiz mezun olduğu-muz anda eksikliğini belli etmeye başlıyor. Firuzan Baytop, bizim gibi yeni mezun ve mezun aday-larını düşünerek 53 yıllık şantiye anılarını “Şantiyelerden Ders Alınacak Sıradışı Öyküler” diyerek bizimle paylaşmış. Bize de oku-ması kalmış.Firuzan Baytop, 1948 yılı Güzel Sanatlar Akademisi –bugünkü adıyla Mimar Sinan Güzel Sanat-lar Üniversitesi- Mimarlık Bölümü mezunu. Yeni mezun olduğu sırada o yılların teknoloji düze-yinin de getirisiyle ilk tecrübesi zorlu bir şantiye olmuş. Ardın-dan gelenlere kalacak güzel ve bir o kadar ilginç anıları da bu şantiyede başlamış. Gerek yapımı unutuldu denerek sonradan ekle-nen katlar, gerek kapısı olmayan

mutfaklar... Kitapta bu ilginç olayları anlatırken bazı inşaat terimlerini de kullanıp açıklamış. Bu sayede yeni teknik bilgiler edinmemizin de önünü açmış. O yıllarda olmayan mimar- mühen-dis ve ustabaşı arasındaki kalifiye eleman gerekliliği gibi gerçekle-ri, yaşadığı olaylardan örnekler vererek bize aktarmış. 104 sayfadan oluşan bu kitapta 46 adet uzunlu kısalı anılara yer verilmiş. Bazı yerlerde hikâyeyi desteklemek amaçlı resimler eklenmiş ve okuma daha keyif-li hale getirilmiş. Temiz, beyaz kâğıt üzerine yapılmış baskı ve turuncu, yalın tasarımlı kapak kitabın özenle hazırlandığını gös-teriyor bize. Elime aldığım zaman “Gerçekten okumalı mıyım? Bir anı kitabı bana mesleğimle ilgili ne anla-tabilir?” gibi düşüncelerim vardı fakat daha ilk hikâyeyi okuduk-tan sonra şantiyede insanlarla ilişkinin, kriz anı yönetiminin beklenmedik şekillerde ger-çekleşebileceğini gördüm. Bir mimarın dilinden dinlediğimiz

anılar doğrultusunda mimarlık ve inşaat mühendisliği disiplinleri-nin birbirinden farklarıyla alakalı kafamda olan sorulara cevaplar buldum. İki mesleğin benzer ve farklı yanlarını, şantiye ortamında birbirleriyle olan yakın ilişkilerini yakından tanıma fırsatı yakala-dım. Teknik yeterliliğin ve tecrü-belerin aksine inşaat sektörünün siyasetle ilişkisinin de ne denli fazla olduğunu gözler önüne seren kitapta yakın siyasi tarihi-mizin inşaat sektörüne etkisini günümüzle kıyaslayabilirsiniz. Tarih tekerrürden ibaret olduğu için de yazılardan yola çıkarak gelecekte sektörün nelerle kar-şılaşabileceğine dair fikir sahibi olabilirsiniz. İhale işlerinin ve bürokrasinin yaşattıklarını eleşti-rel bir dille ele alan hikâyelerde teknik ve sosyal iş hayatının yanı sıra diğer faktörlerle de baş başa kalıyorsunuz. Kitap her yönden bizlerin gelişimine katkıda bulu-nuyor. Her inşaat mühendisinin ve inşaat mühendisliği adayının okuma listesine eklemesi gere-ken bir kitap.

Yazı : Aybige Gönül

teknikboyut 49

Kuşaklar

Son zamanlarda birçok araştırma-nın ve değerlendirmenin merke-zinde hepimiz için yeni olan bir kuşak kavramı bulunmaktadır. Peki, kuşak kelimesi kavramsal olarak ne anlama gelmektedir? Aynı tarihsel zamanda ve aralık-larda doğan, ekonomik ve sosyal hareketlerden oluşmuş zaman aralıklarına ya da belli bir sosyal gruba mensup olanlar için yapılan tanımlamalara kuşak denilmek-tedir.Kuşakların yetişme tarzları ve içerisinde bulundukları ortam değişikliklerinden kaynaklanan farklılıklara sahiptirler.Bu fark-lılıklar; kuşaklar arasında hem karakter, hem çalışma yaşamları hem de sosyal hayatlarında önemli ayrışmalar olduğunu ortaya koy-maktadır.1925’lere kadar daya-nan araştırmalar sonucunda ise kronolojik sırası itibariyle, Sessiz Kuşak, Baby Boomer Kuşağı, X Kuşağı, Y Kuşağı ve henüz yeni yeni gündeme gelmeye başlayan Z kuşağı olarak sınıflandırılmıştır. Birbirinden farklı özelliklere sahip

olan bu kuşakların birlikte yaşıyor olmaları, sahip oldukları kültürel zenginlikleri ve kolektif bilinç paylaşımı ile birlikte, başta iletişim sorunu olmak üzere pek çok so-runları ve çatışmaları beraberinde getirmektedir.Yaşanan bu çatışma-ları minimuma indirmek için ise kuşakların birbirini anlaması ve tanıması gerekmektedir.Sessiz kuşak genellikle 1925-1945 yılları arasında doğan bireyleri kapsamaktadır. Yaşanan ekono-mik sıkıntılar, kıtlık, savaş gibi sebeplerden ötürü dünyaya gelen en küçük kuşak olarak bilinmek-tedir. Bu sebeplerden ötürü ise başarı, güç ve daha iyi bir sosyal konum kazanabilmek için hırslan-mışlardır. Her ne kadar günümüz iş yaşamında aktif olarak bulun-masalar da bugünkü iş yaşamının temellerini atmışlardır. ERC 2011 Raporu’na göre bu kuşak otoriteye sadık ve denge düzenine itaat eden bir yapıya sahiptirler.Baby Boomers kuşağı ise genel olarak 1946-1964 yılları arasında yani II. Dünya Savaşı’ndan hemen sonra doğan kişilerden oluşmakta-dır. Özellikle savaşın sonuçları göz önüne alınırsa; bu kuşağın sınır-larının belirlenmesinde ülkeler ve kültürlerarası farklılıklar bulun-maktadır. ERC 2011 Raporu’na göre bu kuşak çalışkan, idealist ve kararlı bir yapıya sahiptir. Genel olarak sadakat duyguları yüksek, aynı yerde uzun süre çalışmayı

tercih eden insanlardır. Teknoloji-nin yeni yeni gelişmeye başladığı bir döneme denk gelen bu kuşak bu gelişmelere pek fazla adapte olamamışlardır. X kuşağı olarak adlandırdığımız kuşak 1965-1979 yılları arasında doğanlar olarak sınıflandırılmış-tır. Bu kuşak teknoloji ile barışık, amaç odaklı olarak bilinirler. ERC 2011 Raporu’na göre bu kuşak kendine güvenen, teknolojiyi rahat kullanan bir yapıya sahiptir. Do-layısıyla bu kuşak yönetici konu-muna geldiğinde bilgi ve iletişim teknolojileri hızla gelişmiş ve bu gelişmelerin etkileri köklü değişik-lere yol açmıştır. Bu kuşakla bir-likte kadınlar da iş hayatında daha fazla aktif olmaya başlamışlardır. İş yaşamında ise güvenlik ve maaş unsurları ön planda tutulmuş-tur. Daha iyi yaşam standartları için daha az çocuk anlayışı ise bu kuşak arasında yaygınlaşmıştır. Türkiye’nin %22’sini oluşturan bu kuşak ‘’rekabetçi’’ olarak tanım-lanmıştır. 1980-2000 yılları arasında doğan-lar ise Y kuşağına dâhil edilmek-tedir. Milenyum kuşağı olarak da adlandırılan bu kuşak, dijital medyayla büyüyen ilk kuşaktır. Araştırmalara göre Y kuşağının %65’i 5 yaşından önce bilgisayarla tanışmıştır. Yaptıkları işlerden çok çabuk sıkılabilen bu kuşak hızlı bilgi edinmeyi tercih etmektedir. Günlerinin yaklaşık 15 saati sosyal

Yazı : Yusuf Can Çağlayan

teknikboyut50

medya ve iletişim teknolojileri ile geçen bu kuşak için teknoloji pek çok şeyin simgesi konumunda yer almaktadır. Özellikle yaşıtlarının görüşlerine ve bakış açılarına çok fazla önem veren bir kuşaktır. Türkiye nüfusunun %35’i olan bu kuşak ki bu yüzde Avrupa’nın pek çok ülkesindeki orandan daha fazladır, özgürlüğüne çok fazla düşkün, kolay adapte olan fakat çabuk vazgeçen, otoriteye meydan okuyan bir yapıya sahiptir. Z kuşağı ise 2000 yılında doğan ve öngörülerle birlikte 2020 yılı ile sınırlandırılan kuşak hakkında henüz çok fazla bir bilgi bulunma-

maktadır. Önümüzdeki yıllarda bu yıllarda doğan insanların iş haya-tına girmeleriyle birlikte, sosyal ve iş yaşamları ile alakalı araştırmalar yapılmaya başlanacaktır. Fakat elimizdeki bilgilere göre değerlen-dirme yapacak olursak, İnternet kuşağı olarak da bilinen bu ku-şağın en dikkat çekici özelliği ise aynı anda birden fazla işle ilgilen-me becerilerinin yüksek olduğu-dur. Türkiye nüfusun yaklaşık %20’si Z kuşağından oluşmaktadır. Kuşaklar hakkında yapılan araştır-malar sonucu edinilen bilgiler göz önüne alındığı zaman şirketlerin çalışan profilini değerlendirme-

si ve pazarlamacıların müşteri profilini incelemesi daha verimli sonuçlar almalarına yardımcı ola-caktır. Bu sonuçlar değerlendirilir-ken kuşakların genel özelliklerinin ve sınırlarının bireylerin yaşadığı ülkenin kültürel, ekonomik ve sosyal şartlarına göre değişebile-ceği gerçeği mutlaka göz önüne alınmalıdır. Evet, belki de kuşakları Sessiz Kuşak, BabyBoomer Kuşağı, X Kuşağı, Y Kuşağı ve Z Kuşağı olarak ayırıyoruz. Fakat kuşakların belirli noktalarda birleştirilmesi, hatta birleşirken aralardaki geçiş-lerin normal bir şekilde olması gerekiyor. İşte tam olarak burada kuşakların özellikleri devreye giri-yor. Her bir kuşak eğer birbirinin özelliğini bilir ve ona göre anlayış geliştirirse uyum içinde yaşamak ancak o zaman mümkün olabile-cektir.

teknikboyut 51

teknikboyut52

Bu yıl neler yaptık ?KÜLTÜR VE SANAT ETKİNLİKLERİ

Enka Açık Hava Buluşmaları11 Temmuz ‘16 Fazıl Say & Genç Yetenekler

12 Temmuz’16 Nils PetteMolvaer

18 Ekim Boğaziçi Caz Korosu

14 Temmuz ’16 Gaye Su Akyol

11 Ekim’16 İdil Biret Piyano Resitali

teknikboyut 53

TEKNİK VE SOSYAL GEZİLERKosova Teknik Gezisi

17-20 Eylül Tarihleri arasında gerçekleşen bu gezimizin ilk durağı ENKA’nın Ko-sova’nın Priştine şehrinde bulunan otoyol projesi oldu. 1 gece şantiyede konakla-manın ve şehrin önemli tarihi yerleri gezmemizin ardından Makedonya’nın Üsküp şehrine yola çıktık ve bu şehrin küçük bir turladık. En sonunda ise İstanbul’a döndük.

teknikboyut54

MHK Geleneksel Tanışma Pikniği2 Ekimde Riva’da yapılan bu piknik yeni dönemde eski üyeler ve yeni üyeleri kay-naştırıp yıla güzel bir başlangıç yapmamızı sağladı.

İzmir Gezisi

Amasra-Safranbolu Sosyal Gezisi

14 -16 Ekim tarihlerinde gerçekleşen gezimiz de 2 farklı şantiye ziyaret edilmiştir. Bunlar ilk gün ziyaret edilen Socar Rafineri Şantiyesi ve diğer gün ziyaret edilen Barankaya Stadyum Şantiyesidir. Akşamları ise İzmir’in sosyal mekanları gezilmiştir.

17-18 Aralık tarihlerinde gerçekleşen bu gezide ilk gün Amasra’nın kültürel yerle-ri gezilmiştir. Ertesi gün ise Safranbolu’ya yola çıkılmış , Safranbolu evleri , Tokatlı Kanyonu ve Kristal Teras başta olmak üzere gezilmiştir.

teknikboyut 55

Fas Teknik Gezisi

IACES Cairo Etkinliği

1-5 Şubat tarihleri arasında FAS Casablanca tramway hattı projesine Yapı Merkezi sponsorluğunda gezi düzenledik . Proje gezisinin yanı sıra Casablanca ve Marrake-ch şehirlerinin de kültürel özelliklerini görme imkanı kazandık.

Kahire üniversitesinin 200. kuruluş yıldönümü kapsamında IACES LC Cairo ekibi tarafından düzenlenen “Celebrating 200 Years of Modern Engineering Education” etkinliğine 3 kulüp üyemiz katılmıştır.

TEKNİK EĞİTİMLER • 20 Ekim Görsel Tasarım ve Reklamcılık Eğitimi

• 6 Aralık Emre Kısacık ile Kurumsal Firmada Çalışmak ve Kendi İşini Kurmak

•16 Aralık ’16 İnşaat Sektöründe Dijital Yansımalar

•22 Aralık ’16 Dübeller ve Ankraj

•16 Şubat ’17 Başar Şahin ile Uluslararası İnşaat Projelerinde Sözleşme , Uyuşmazlık ve Hak Talebi Yönetimi

teknikboyut56