EBÜ HiLAL EL-'ASKERİ'YE GÖRE LAFIZ VE...
Transcript of EBÜ HiLAL EL-'ASKERİ'YE GÖRE LAFIZ VE...
©sakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 141 2006, s. 141-157
arap dili ve belagatı
EBÜ HiLAL EL-'ASKERİ'YE GÖRE LAFIZ VE ANLAM
Halim ÖZNURHAN
LAFZ AND MANAACCORDING TO ABU HILAL AL-ASKARI Problem of lafz {word or sentence) and mana {meaning) discussed by the Arab critics. Abu Hilal al-Askari, one of them, takes division between lafz and mana and discusses each one separately. Although Abu Hilal al-Askari does not devote a specific chapter to discussion of lafz and mana, he does examine them in various chapters of the Kitab as-
. Sinaatayn. He also discussed several aspects, problems and defects of lafz and mana. Key Woı:dS: Ahu Hilal al-Askari, Word, Meaning. Anahtar Kelime ler. E bu HiW. el-Askeri, Lafız, Anlam.
Lafız ve Anlam Sorunu:
Lafız ve anlam ilişkisi, Arap edebiyatının en önemli 1
sorunlanndan biridir. Arap eleştirmenleri ~e belagatçılan ilk dönemlerden itibaren bu konuyla ilgili görüşler öne sürmüşlerdir. Fakat, bu konunun tartışmalann merkezine oturmasında en önemli etken, din1 bir mesele, Kur'an-ı Kerim'in i'cazı meselesi olmuştur. Taruşmalar, Kur'an-ı Kerim'deki i'ca.zın lafzında mı, anlamında mı, yoksa her ikisinde de mi bulunduğu çerçevesinde gelişmiştir. Daha sonra bu konu edebiyat alanına taşınmış, edeb1 eserde hangisinin daha öneinli olduğu konusu tartışılmaya başlamıştır
Din1 etkenin yanında, özellikle Arap şiirinde yenilikçi (muhdes) şairlerin ortaya çıkması da bu tartışmanın alevlenmesine katkıda bulunmuştur. Şiir söylemek/ yazmak isteyen kimselere örnek olarak eski şiir gösteriliyordu. Dolayısıyla, kasidenin yapısı, ternalan, anlamlan, vezni, kullanılan teşbihleri
Dr., Erciyes Ü. ilahiyat F., hoznurhan@erciyes,edu.tr
141
~-
;:--/ 'J '1 '' !
gibi birçok husus yeni şairlere dayatılıyor, şaire şiiri güzel bir şekild~ kalıba dökmekten başka yapacak şey kalmıyordu. Arap şiirinde ortaya çıkan yenilikçi şairlerin, özellikle de Ebu Te.nırnfun'ın (ö.2311845) şiirtarzı bu anlayışın sarsılmasına neden oldu. Çünkü Ebu Tem:rrıam'ın şiir yöntemi, sanata ve anlamların incelenmesine dayanmaktaydı.l Bu yöntem çoğu kez şiirde kullamlan teşbih ve istiarelerde alışılınışın dışilla çıkılrnasına yol açıyor, üslupta kapalılığa neden oluyordu. Eski şiir taraftarları da, bunları kusur sayıp yeni yöntemi eleştirrnek için bahane yapmışlar, Ebu Teı:n.rn.am'a öğrencilik yapmış olan, ama onun yöntemini benimsemeyip eskiye bağlı kalan elBuhtur1'niiı (ö.284/897) yöntemini kendilerine baynı,k yapmışlardır. Bu iki yöntemin taraftarları arasındaki tartışmalar da eleştiri kitaplarına konu olmuştur.2
Eski Arap EleştinnenlerininLafız ve Anlam Sorununa Bakışlan:
Arap eleştirmenlerinin konuya bakışlarını ele alacak olursak, bu konuda farklı düşüncelerin olduğunu görmekteyiz. Bu farklı düşünceler beş gruba aynlabilir:
Birinci grup lafız taraftarlan olarak bilinir. Bunlar anlam üzerine yoğunlaşn:':ıa.rnış olrrıalarına karşın lafzı tek başına yeterli görmemiş, sadece lafzın önemli olduğunu da iddia etmemişlerdir. Bu grubun en önemli temsilcisi elalıiz'dir (ö.255/869). el-Glliiz, anlamların hükmünün lafızlann hükmünden farklı olduğunu; çünkü anlamların sınırsız şekilde geniş, sonsuz biçimde yaygın bulunduğunu, buna karşın anlamların isimlerinin Oafızlar) ise sınırlı ve sayılı olduğunu belirtir.3 Aynca, anlamlara erişmenin kolay olduğunu, bunlan Arap olanların da olmayanlarm da, bedevlierin de şehirli1erin de bildiğini,,asıl işin vezni kurmak, lafzı seçmek, şiirin örgüsünü yerli yerince oluşturmak olduğunu belirtir.4 Bu ifadelerden anlaşıldığı üzere el-cahiz, lafzın önemine
el-Amidl, ei-Muvfl!(!ne bryne Ebi Temmiinı ve'l-Bubturf, nşr. Muhammed Muhyi'd-dln 'Abdu'l-Haın1d, Mekı:ebetu'l-'İlmiyye, Beyrut, ts., s. 378. Şukrl Muhammed 'A yyad, Kitdb11 Aris~ı!tfllis fi 'Ni't; mru'l-Kitabi'l- 'Ara bl, Kahire, 1967,
s. 248. el-dihiz, ei-BI!)•fln ve't-Tei?Jiiı, , nşr. 'Abdus-Selfun Harun, Mekı:ebetu't-Ticanyye, Kahire, 1947, c. I, s. 76.
el-dihiz, Kit!ibu'!-Hqyevdtı, nşr. 'Abdus-Selfun HarUn, Matba'atu Mustafa el-Babl elHalebi, Kahire, 1938, c. I, s. 131, 132.
142
/• ~
daha fazla' vurgucia bulunmuş olsa da, geçmişte de günümüzde des iddia edil~i gibi sadece lafza önem vermi.ş ve ;nl?mın değerini i.nkfu- etmiş değildir. Orneğin, İbn Reşlk el-Kayrevarn (ö.456/1063), el-GThiz'in adını zikretıneksiziİı eski alimlerin, anlam1ann insan tabiatında zaten var olmalan nedeniyle lafzın değerinin anlamdan daha fazla olduğunu, asıl işin lafızlann iyi, şiirin örgüsünün güzel, telifinin kusursuz olmasında olduğunu söylediklerini dile getirir.6 İbn :Haldfuı (ö.808/1406) da nazım olsun nesir olsnn söz sanatında asıl olanın anlamlar değillafızlar olduğnnu, laf1Zlann anlamlara değil, anlamlann lafızlara tabi olduğnnu söyler? Başkalannın da dile getirdiği bu ifadeler, el-Glhiz'in söylediklerinin tamamı göz önüne alınmadan söylenmiştir. 'Abdu'l-Kahir el-Curcam (ö.471/ 1078) de, el-cahiz'in adını zikretmeden eskilerin. bazı insanlar tarafından yanlış aniaşılıp lafız taraftarlığıyla ithanı edildiklerini söyler. s Çağdaş araşunnacılann çoğu da bu göıüşü paylaşırlar.9
İkinci grubu lafızla anlam arasında tam bir bağ olduğunu söyleyenler oluşturur. Kudame b. Ca'fer (ö.337 /948) bu gruba dahil edilebilir. Kudame, lafız ve anlamdan hangisinin daha önemli olduğu husrumyla ilgilenmemiş, edebi faaliyetin bir bütünlük içerisinde olması gerektiğini düşünerek, lafız, anlam, vezin ve kafiyeden ibaret gördüğü kasidenin asll unsurlannın birbirleriyle uyum içerisinde olmasıüzerinde durmuştur.ıo Bunlardan her birinin şiirin değerine katkıda bulnnduğnnu düşünmüş ve şiir hakkında hüküm verilirken, şiire bütün hallnde bakılması gerektiğini belirı:miştir. Örneğin, verdiği bir örnekte anlamın çirkin olmasına rağmen bunun şiirin güzelliğini bozmadığını söylemiştir.ıı Ebu Bekr el-Bakıllfu:ll (ö.403/1013) de lafız ve anlama
Günümüde el-Olıiz ve E bii HJal el-'Askeıf nin lafız taraftan olarak gösterilmesi hususunda bkz. Muhammed Huseyn 'Ali es-Sağl'r, Nazar[yyetu'n-nakdi'l-'Arabf. http:/ 1 www.rafed.net/books/ olomquran/ naqidl 02.hnnl, (06/ 06/ 2006). İbn Reş1k el-Kayı:[email protected], e!-Vmde ft mehôsini'ni'r ve iidiibih, nşr. Muhammed Karkazan, :Matba'atu'l-K~tibi'l-'Arab!, Şam, 1994, c. I, s. 256. İbn Haldillı, Mukadditne, nşr. 'Al1 'Abdu'l-Varud VaH, Kahire, 1962, s. 1302. 'Abdu'l-Kabir el-Oırcanl, Delô'ilu'l-i'cii:v nşr. Muhammed Altund, Daru'l-Kitabi'l'Arab!, Beyrut, 1995, s. 52. Şevki Dayf, el-Belôğa -tetavvur ve tôrfh-, D~'l-:Ma'arif, Kahire, 1990, s. 52; 'Ayyad, a.g.e., s. 248; Yfuuf Huseyn Beklclr, BiniJ'u'l-kasfde ft'n-ııakdi'l-'Arab!ffi'l-kadfm, :Ö~'l-Endelus, Beyrut, 1982, s. 115; İsmail Güler, "Arap Belagatında Biçim ve Anlam Tartışmalan", Uludağ Oniversıiesi İlahfyat Fakültesi Dergjsı~ c. X, sayı: II, Bursa, 2001, s. 136, 137.
ıo Kudame b. Ca'fer, Nakdu'ni'r, nşr. M 'Abdu'l-Mun'im Hafacl, Daru'l-Kutubi'l'İlmiyye, Beyrut, ts., s. 70, 71.
ı ı Kudame b. Ca'fer, a.g.e., s. 66.
143
ayrılmaz bir bütün olarak ~akar.' Ona göre lafız" n;zmın bir parçası~ anlama uyar ve izinde gider.ıı ıbn Reş1k el-Kayrevanı, bu konuyu esennde ayn
. bir başlık altında incelemesine rağmen görüşünü açık bir şekilde belirtmer:niştir. yalnız, bazı ifadeleri onun da bu grubun görüşle~e katıldığını göstermektedir. O, lafzın beden, anlamın ruh olduğunu; aralanndaki irtibatın bedenle ruhun ittibatına benzediğini söyler.13 'Ahdu'l-Kahir el-Oırcaru bu grubun en önemli simalanndan birisidir. O, anlam ve lafza ayn değil, ikisinin de kayrıaşrruş bulunduğu yapı ve terkip içerisindeki durumlanyla ilgilenmiştir. Dolayısıyla onun bakış açısı lafız ve anlam ikilemini ortadan kaldırmıştır.l4
Üçüncü grup ise lafzın önemini vurgulamakla beraber anlamın daha önemli olduğuna inananlardır. Bu anlayışta olan eleştirmenlerden birisi, eserinin birçok yerinde anlamın üstünlüğünü vurgulayan el-Merzı1kl'dir
(ö.421/1078).ıs 'Abdu'l-Kahir el-Curcaru'nin çağdaşı olan İbn Şeref elKayrevaru de şiirde önemli olanın lafzın kulağa hoş gelmesi, yapısının çok iyi olması değil, içindeki anlam olduğunu belirtir.l6 el-Curcaru'den büyük ölçüde etkilenmiş olan İbnu'l-Esrr (ö.637 /1240), bu konuda el-Curcaru'den farklı düşünmekte, Arapların lafza verdiği önemin, anlamın daha iyi ifade edilmesine hizmet etmekten· başka amacı ·olmadığını söylemektedir.ı7 Yahya b. Hamza el-'Alev1 el-Yemem (ö.749/1348) ise lafızlann ai:ılamlara tabi oldu-
. ğunu ifade etmektedir.ıs
Dördüncü grup ise anlam ve lafzı ayınp, burilardan biri hakkında tercih belirtmeyen gruptur. Bunun en önemli temsilcisi İbn Kuteybe'dir (ö. 276/889). İbn Kuteybe şüri, lafzı güzel, anlamı iyi olanlar, lafzı güzel ve tatlı olup anlamında bir yarar bulunmayanlar, lafzı kusurlu, anlamı iyi olinlar;
12 el-Bakıllanl, İ'cd:(JI'f-Kıtr'dtı, nşr. es-Seyyid Ahmed Sakr,·D~ru'l-Me'aru, Kabire, 1963, s .. 117.
IJ İbn Reşlk, a.g.e., c. I, s. 252; ayrıca bkz: Dayf, a.g.e., s. 163. 14 Ahmed Matlı'ib, 'Abdu'I-Kdhir ei-Curcd11i -belağatuh ve nakduh- , Vekaleru'l-Matbı'i'~t, Bey-'
rut, 1973, s. 118. ıs el-Merzı'ikl, Şerhu Dfvd11i'l-hamdse, nşr. Gand eş-Şeyh, Dm'l-Kurubi1-'İlnıiyye, Beyrut,
2003, c. I, s. 18, 19. ı~· Bkz: Bekkar, a.g.e., s. 124. 17 İbmı'l-Es!r, ef-lvfeselu's-sd'ir fi cdebi'l-kiiıib va'j-[d'ir, nşr. Ahmed el-Huf1 ve Bedevi Taba.tıe,
D~ru Nehdati Misr, Kahire, ts., c. I, s. 355, 357. ıs Yahya b. Hamza el- 'Alev! el-Yemen!, Kitdbu't-Tırd'{j'f-nmtedamnıin fiemJri'f-beliiğa, nşr.
'Abdu's-Selam Şahin, Dm'l-Kurubi'l· 'ilmiyye, Beyrut, 1995, s. 274; 275.
144
lafzı ve anlamı düşük seviyede olanlar şeklinde dört kısma ayınr.19 Yaptığı bu taksirnde ve bunlar hakkında yaptığı açıklamalarda lafız ya da anlamdan birini tercih ettiğini gösterecek bir işaret yoktur. İbn Tabataba el-'Alevl' (ö.322/934) de bu gruptan sayılabiJir.ıo
Beşinci grup ise Ebu Hilal el-'Askeri'nin (ö.395/1004) temsil ettiği, bu konuda çelişkili görüşler sunan gtuptur. ileriki bölümlerinde tartışılacak olan çelişkili görüşleri nedeniyle Ahmed Eı:rlln, Mustafa Heddara gibi kimi araştırmacılar onu lafız taraftan, İbrahim Selfune gibi kimileri ise anlam taraftan olarak görmüşlerdir.2ı Ebu Hilal el-'Askeri üzerine çalışmalar yapan Kanazi ise, bazı modem eleştirmenlerin yaptığı gibi onun bu ifadelerinden lafzı aiılama tercih ettiği görüşünü çıkarmak hatalı olacağını, dolayısıyla Ebu Hilal'in lafız ve anlama bakışının temel olarak el-Gllıiz'dan farklı olmadığını belirtir. Konuya sistematik yaklaşmaması nedeniyle el-Olhiz'in, lafzı anlama tercih etmekle suçlanmış olduğunu ve bu suçlamayı yönelterrlerin teorinin bütününü görmeden yalruzca bir ifadeye takılmakta olduklannı ifade eder. elcahiz'de olduğu gibi, Ebu Hilal'in de bütün açıklamalarını incelenirse, onun bu iki öğeyi eşit ve aynı önemde gördüğü sonucunun çıkacağını söyler.22
Ebu :Hilal lafızile anlam arasındaki farkı her birini ayn ayn ele alarak tartışmıştır. Bir yerde sanat faaliy-etinin lafızlardan oluşması nedeniyle lafza -cümle ya da kelime- dikkat edilmesi gerektiğini söylemiştir. Lafızda dikkat edilmesi gereken p~k çok durum vardır. Anlamda ise bu daha sınırlıdır. Çok olanı yapmak az olanı yapmaktan daha zo,rdur.23
el-cahiz gibi el- 'Askeri de anlamların herkes tarafından bilindiğini düşünür. Şiir yeteneği, vezni düzgün kullanrrıak, lafız ve cümlelerin başarılı seçimi ve şiirin kalıbını düzgün yapmaktır. Aynca belagatın temel sorununun lafzı güzelleştirmek olduğunu söyler.24
19 , İbn Kuteybe, Kitôbu'[-Şi'rve'f·fU'arô, nşr. MJ. de Goeje,Leiden, 1904, s. 7-9. ıo İbn Tabataba, '[yôm't-fi'r, nşr. 'Abbas 'Abdu's-Satir, Dhu'l-Kutubi'l· 'İlrniyye, Beynıt,
1982, s. 14. Bu anlayışın eleştirisi için bkz. el-G.ırcM, a.g.e., s. 275, 276. ıı Bekldr, a.g.e., s. 126, 127. 22 George J. Kanazi, St11dies in the Kitôb as-Sinô'atqytı oj Abfi Hifôl af-'Askan: Leiden, 1989, s.
94. n Ebu Hiill el- 'Askeô, Kitôbu's-Sına'atry11: el-kitiibe ve'f·p'r, Matba'atu Mahmud Bey, İstan
bul, 1320, s. 40, 41. 24 el-ı:Askerl, a.g.e., s. 42.
145
.~·
·f
Ebu mr birçok yerde de ai:ılamın lafza önceliğini dile getirir: "Temel nokta anlarnın isabecidir. Çünkü keJ.am açısından anlam beden, lafız ise giysi gibidir. Bunların da hangisinin üstün olduğu zaten bilinmektedir" der.ıs Bununla vücudun giysiden üstün olduğunu kastetmektedir. Bunun yanında şair el-'Att:1b1'nin (ö.220/835) "Lafızlar beden, anlarnlar ruhtur" dediğini aktanr26 ve anlarnın değersiz, lafzın iyi olmasının bir kıyınet ifade etmediğini söyler.27 Bir başka açıklamasında ise "Kelamın lafzı anlamsız, izah tarzı zayıfsa, anlamı yüksek ve üstün olsa da kabu1 görmez" der. ıs
Ebu Hilal'in bu konu hakkında söyledikleri yan yana getirildiği zaman çelişkili olduğu görülmektedir. Bunlar muhtemelen, hakkında bazı eleştirmenlerin söylediği gibi,29 çeşitli kaynaklardan derlenmiş bilgileri dikkatsizce eserine yerleştirmiş olmasından kaynaklarımış olabilir.
E bu Hilal el-' Askeri'nin Lafız Anlayışı:
Laf ız sözcüğü birçok eleştirmen gibi E bu mr tarafından da hem kelime, hem de ibare veya cümle anlamında kullaru1mıştır
E bu Hilal, eserinde lafız konusunu ele almak için ayn bir bölüm açmış olmasa da, kitabının ilk bölümlerinde bu konuyu incelemiştir. Belagatın farklı yönleri üzerine yorum ve açıklamalarında (birinci bölümün. ikinci kısmında) müşterek lafızlar, haşv lafızlar gibi lafzın farklı tezahürlerini tartışır. İ yi ve fasit kelamı inceleyen ikinci bölümde lafız ve anlam sorunu ile sokak dili (slıkl), soğuk (band) gibi lafız kusurlarını ve diğer kusurlu ifade biçimlerini inceler. Dördüncü ve beŞinci bölümlerde, keJ.amı formüle etmede ortaya çıkan mu'~ale (kelimelerin birbirine kanşması) gibi sorunlan ele alır. Bu durum, lafız hakkında sistematik bir teoriyle değil, dağınık gözlemlerle-karşı karşıya olduğumuzu gösterir. Bu dağınık parçalan bir araya getirmeye çalışırsak:
1. Ebu I-Iilli'e göre lafız vahşi (kaba), bedevl, harcıalem (mubtezel) ve sokak diline ait (slıkl) olmamalıdır.JO
ıs el- 'Askeri, a.g.e., s. 51. 2b el- 'Askeri, a.,~.e., s. 120. 27 el- 'Askeri, a.g.e., s. 44. ıs el- 'Askeri, a.g.e., s. 49. 29 Bkz: İhsan 'Abbas, Taıihu'n-nakdi'l-edebi 'inde'l-'Arab, Daru's-Sekafe, Beyrut, 1983, s. 355,
356; Dayf, a.g.e., s. 52 vd. Jo el- 'Askeri, a.g. e., s. 111.
146
2. Gramer konusunda ortak kullaruma riayet edilmelidir. Teorik olarak kabul edilmiş bile olsa yaygın olmayan ve kullanılmayan terimlerden kaçırul-malıdır.Jl .
3. Zaı-Urat-ı şi'riyye'den ~iirde kuraldışı kullanımlar) kaçınmak gerekir. Çünkü bunlar şiirin genel yapısına zarar verir. Ebu Hilal bu konuda bir açıklamada bulunur: İlk zamanlar şairler acemi idi ve şiir gelişmemiş bir sanattı; bu yüzden bu tür hatalar bekleniyordu. Bu hatalar zamretler şeklinde gelişti.
· Sonraki dönem şairleri kusurlannı kapatmak için bu durumdan yarar sağladılar. Çağdaş şrurlerin bu hususlarda bahaneleri yoktur. Bu yüzden, bu hatalara düşmemelidirler.32
el- 'Askeri, şiirdeki kuraldışı kullanımlan aynntılı olarak zikretmez. Sadece birkaçını sayar: (1~ ) yerine (1~) okunınası gibi normalde idgam yapılması gereken harfi, idgamsız okumak. Sonu meczum fiil kullarulması gereken yerde, meczum olmayan fiil kullanmak. Vasl hemzesi gereken yerde kat' hemzesi kullanmak Bir harf yerine diğerinin konulması veya vezin gereği olarak bir harfin hazfi.33
4. Kafiye kusurlarından kaçınılmalıdır; Ebu Hilal bunlardan ikva, sinad ve tevdhi tanımlarını yapmaksızın zikreder)4 Bu teriml<':!r hakkında görüşler farklı olduğundan dolayı,3s Ebu HilaJ.'in bunlan nasıl anladığı hakkında bir şey söylemek mümkün değildir.36
S. Kelimeler, kendi asil yerlerine ·konmalıdır. Takdirn-tehir olrnarnalıdır.37
6. Neslb şiirinde tiksindirici, nefret uyandıncı isimler k:ullanılmamalıdır. İbn Kuteybe'nin naklettiğine göre38 el-Haill b. Ahmed (ö.175/786) ve Cem
JJ el- 'Askerl, a.g.e., s. 112. 32 , el- 'Asken, aynı yer. Bu konudaki farklı yaklaşımlar için bkz. İsmail Hakkı Sezer, Arap
Şiilinde Zan1ret, Konya, 2000, s. 5; Eyyüp Tannverdi, "Eski Arap Şiirinde Kuraldışı Kullanımlar Literatüıü", Selçuk Üniversitesi İlob!Jat Fakiiilesi Der;gisi, sayı: XX, Konya, 2005, s. 95, 96.
33 el- 'Askerl, a.g,e., s. 113, 114. 34 el-'Asken, a.g.e., s. 114. 35 Bkz: İbn Reşlk, a.g.e., c. I, s. 312 vd. 36 Karıaz4 a.g.e., s. 75. 37 el- 'Askerl, a.g.e., s. 114. JS İbn Kuteybe, a.g.e., s. 16,17.
147
~-
(ö.ll0/728) şiirlerinde Bevza' adını kullamruşlardır. Cem, Emev1 halifelerinden birisinin huzurunda şu beyti inşat etti:
UY.ıı li?-:~~;... L.=)ı.? ~~.u UY. J.,zJ
"Bcvza~ asqya dqyanarakgcldin dryor, kcfke btıJkas!Jia eğlensrydin ry Bevzc'!" . .
Halife bunu duyunca, Bevza' adını ~arakşüri ifsat ettin demiştir.39
Ebu Hilal, Bevza' adının hoş olmayan (bağl'z) bir isim olduğunu söyler, ama sebep belirtmez. İbn Reşlk ise, bu hususta açıklama yapar ve şarrlerin hoş ve telaffuzu kolay olduğunu düşündükleri Leyffi, Hind, Sel.ma gibi isimleri kullandıklannı söyler. es-Seyyid el-f.Iimyen (ö.173/789) tarafından da kullaruldığını söylediği Bevze' gibi diğer isimlerin bütün bir beyti ağırlaştıracağını ifade eder. Yezl'd b. Ummu'l-.Hakem (ö.105/723) tarafından kullanılan 'A'işe, Ebu Teınrnam tarafından kullanılan Zeyarub (Zeyneb kelimesinin çoğulu) adlan da Bevza' ile ayın kategoridedirler. Seslerinin nahoşluğu veya hecelerinin çokluğu, bu isimlerin nahoş sayılmalanna yahut da şiir ifadelerin- . de kullanılmamalarına neden olmuştur. İbn Reşlk, Yez1d b. Ummu'l-.Hakem ve Ebu Teınrnam'ın beyiclerini zikrettikten sonra, bu iki şair dışındaki yeni şairlerin bu tür acilan kullanmaktan kaçındıklan gözleminde bulunur.40
7. Belli kelimelerin ve ifadelerin tekrarlanması sadece bir düşünceyi vurgulamak veya açıklamak gıbi belli bir amaca hizmet ettiği zamari vuku bulmalıdır.41 Mesel.a, Cahiliye şairi Muhelbil-b. Rebfa (ö.m.531) bir kasidede ayru ifadeyi yaklaşık yirmi kez tekrarlar.42 Buna karşın bir kelime, kısa bir cümlede rasgele tekrarlanırsa, bu bütün yapıya zarar verir. Bu yüzden yazar ve şair bundan kaçınılmalıdır.43 Aynı kısa cümlede, ayın kelimenin tekrarlanması yoluyla yazar, okııyucuyu cümleyi düzgün· şekilde anlayabilmek için iki kelimeyi karşılaştırmaya zorlar. Halbuki başka bir ifade seçmesi gerekir .. Bu gibi durumlardan, yazarın kelime hazinesinin geniş olmadığı düşüncesini akla getirebileceği için sakınılmalıdır.
8. Katibin, söze kapalılık (ta'miye) kazandıran şeylerin tamamından uzak durması, lafıZlan doğru bir düzen içinde yerleştirmesi ve hatalı lafızdan ka-
39 el- 'Askeri, a.g.-1., s. ı ı 4. 40 İbn Raşlk, a.g.e., c. II, s. 762, 763. 41 el- 'Askeri, a.g.e., s. 144, ı45. 42 Muhelh.il. b. Rebl'a, Divan, şerh. Talli Harb, ed-Daru'l-'Aierrıiyye;yy., ts., s. 40-42. ~3 el-'Askerl, a.g.e., s. 114.
'1.48
çınması gerekir. Y alruz, şiir veya nesirde bilmece ve benzeri şeyler amaçlandığında kapalılık (ta'miye) kusur sayılmaz.44
9. İki anlamlı (müşterek) lafızlardan, sınırlan yeterince belirlenmemiş olmayan terimlerden kaçınılmalıdır. Ebu Hilal, Cem'in aşağıdaki beytini, ifade edilmek istenen anlamı göstermede başarısız olan lafızlara (muşterekatu'lelfaz) örnek gösterir:
y._;i ( Lo~.}.>-)ı\:; ~ ~ :?=-10i ~i 8}
'Eğer si!?jtı son vaktini!?jn giJÇ günü old11ğunu bilscydim, yapmadığım bir {cyi yapardım. '~5
İki anlama gelen (müşterek olan) belirsiz olan ifade, beycin son parçasıdır: (y._;i t Lo~). Sadece bir kelime değil, bütün cümle böyledir. Çünkü şairin ifadesinden onun ne yapmadığı anlaşılmamaktadır.46
10. Felsefi terimler kullanılmamalıdır. Örneğin, cisim, araz, kevn, cevher gibi kelamcılann terminolojisini kullanmaktan kaçınınayı öğütlemek:te47 ve şiirde düzgün lafızlann kullanılmasına dikkat edilmesini istemektedir.48
11. Garip ya da nadiren kullanılan ifadelerden kaçınılmalıdır.
12. Haşv reddedilmelidir. Ebt1 Hilill. haşvi üç kategoriye ayınr:
a) Kelime çıkanldığında, sözün bütünlüğüne zarar vermemesi durumu,
b) Anlamın ibaresinin uzun bir sözle ifade edilip, bunun kısa şekilde ifadesinin mümkün olması durumu,
c) Haşv lafzın, temel anlama fazladan bir anlam katması durumu. Bu kabul edilebilir haşvdir.49 Ebt1 Hilal sanat ehlinin bunu "i'tirazu'l-keiaı:Iı fi keIam" diye adlandırdığını söyler ve eserinin bedl' bölümünde "i'tiraz" başlığı ile ele alır.so Bu tür haşve örnek olarak Kuseyyir'e (ö.lOS/723) ait şu beyti. venr:
44 el- 'Asken, a.g.e., s. 115. 45 el- 'Asken, a.g.e., s. 23.
46 Kanazi, a.g.e., s. 74. 47 el-'Askerl, a.g.e., s. 102. 48 el- 'Askeri, a.g.e., s. 112, 113. 49 el- 'Askeri, a.g.e., s. 35, 36.
50 el- 'Asken, a.g.c., s. 312, 313.
149
. )llklı ~ ı_,...w .!lji.J r+-' ~i_, *L,lı 0i }
"Ş qyet cimriler -ki sen de onlardansın- smi görselerdi, senden (borcımu) geciktirmtyi öğrenir/erdi. "
Bu beyitte tatlılık bulunmakla birlikte, buradaki ~ ~i_,) ifadesinin haşv olduğunu söyler.sı
Eleştirilen haşve dahil olduklan için ilk iki kategoriden sakınılma1ıdır. Bunlardan birincisine el-Hutay'e'nin (ö.59/678) aşağıdaki beytidir:
J. o "ı ) f .. t • t: .. :ı ) ,ı ,. "' " ,.
~ı_, c$"-" u_,.) ,y ..;ı~-' ~lA ./h~ ı~ 'Jı
"Hind de, Hind'in bulımduğıt J'er de ne giizeldil: Hind ile benim aramda uzaklık ve mesf!fe vardır.J2"
Ebu Hi.W, uzaklık (t:?Ull) sözcüğünün fazlalık olduğunu, çünkü (~1) kelimesine bir şey ilave etmediğini; aynca ~eytin band (soğuk) olduğunu söyler.53
Lafız ve anlam ilişkisini tartışırken, Ebu :Hiill anlam doğru ve düzgün olup, lafız band ve fatir (ılık) olduğunda, bütün düzenin bozuk ve kabul edilemez olacağım vurgular. Ebu H:iJM fatirin bandden daha kötü olduğunu ifade eder, bunlan tanımlamaksızın ve fatirin niçin bandden daha kötü olduğunu açıklamaksızın band şiir örnekleri verir.S4 Bu örneklerden biri pek çok band şiirinin olduğunu söylediği Ebu'l- 'Atiliiye'ye (ö.211/828) aittir:
~-' J. ~ .1ıı t>-~ ...,...,_, J. ~ .1ıı_, ~\..
~~_,iı:ıl...!>-tıit: ~~iı:ıl...!>-tıit:
"Valliihi Sa'td b. Vehb ö'ldü, Allah Sa'fd b. Vehb'e rahmet etsin. E)' Ebu Ostmin gö'iferimdetı )'a;lar akıttm; Ey Ebu·Osman kalbimi sıifattm. "
51 el- 'Asker!, a.g.e., s. 36. sı el-Hutay'e, Divan, nşr. MuHd M. Kumeyha, Daru'l-Kutubi'l-'İlmiyye, Be::yrut, 1993, s.
71; 5J el- 'Askeri, a.g.e., s. 82; krş: el-Merzubanl, el-M;tvaffah fi me'abi:jj'f- ~tfema 'a!e'nu'ara, nşr.
M Huseyn Şemsu'd-cün, Daru'l-Kutubi'l-'İlmiyye, Beyrut, 1995, s. 115. 54 el- 'Askeri, a.g.e., s. 43.
ıso
İbn Munkiz, baridi gönlü etkilemeyen şiir diye tanırnlar ve o da E bu'l'Atahiye'nin yukandaki beyitlerini sunar.ss Kanazi ise, Ebu Hilli'in band lafızla, çağnşırnı eksik ifadelere sahip olan ifadeleri kastetrrıiş gözüktüğünü sôylemektedir.S6 -
Yukanda zikredilen el-Hutay'e'ye ait beyit de, Hind kelimesinin üç defa tekrarlan.İnasından dolayı ve sonunda tek şeyi tanunlamak için iki kelimenin ifade edilmesinden dolayı Ebu Hilli tarafından band olarak nitelenrrıiştir. Bunun yanında, şairin ölen birisi için "cömertti" veya "cesurdu" dememesinj. öğütler; çünkü bu ifade tarzı banddir; ağıtta bundan daha zarif olan "cömertlik göçtül uzaklaştı" ve "cesaret yok oldu" ifadelerini kullanma1anru tavsiye eder.s7
Bütün bunlar, lafız konusunda Ebu Hilli'in kriterinin yalnızca kelimeyle sınırlı olmadığını, nahiv meselelerini de kapsaclığını gösterir.
E bu Hilal el-' Askeri'nin Anlam Anlayışı:
M.aW. terimi Kitabu's-Sma'atryn'de farklı anlamlarda kullanılır. Ebu Hilli'in teorisinde önemli oluşu nedeniyle hem tanımlanrmş, hem de sistematik olarak ku1lanılrmş olması gerekirdi. Fakat lafz teriminde yaptığı gibi, bu terimi de ı:anım.lama.mış ve farklı kavramlan göstermek için kulJ.anmıştır. Tanımlaınaı:nış olsa da el- 'Asken'nin mana terimini şu anlamlarda kullandığım görmekteyiz:
a) Düşünce ve tasavvur: Ebu Hilli'in rnana kelimesini birinin ifade etmek istediği düşünce ve tasayvur olarak anlar. Kelime ci-Furoku'l-!tJgavfyye'de bu şekilde tanımlanır ve Kitabu's-Sma'atryn'de bu anlamda oldukça sık kullanılır. s&
b) Tema: Bu terimiçin normalde ğarad (ı..>=:=..P) kelimesi kullanılır. Bu, şiirin farklı temalan anlamında Kitabu's-Sma'ateyn'de de görülür.59 İncihal ko~usu tartışılırken Ebu :Hilli hiç kimsenin daha önceki edebiyatçılann kul-
ss Usame b. Munkiz, ei-Bedf'jiuakdij-p'r, nşr. A Ahmed Bedev1ve Hamid 'Abdu'l-Medd, Matba'anı Mustafa el-Bab~ el-Haleb1, Kahire, ts., s. 160.
56 Kanazi, a.g.e., s. 80. 57 el- 'Askeri, a.g.e., s. 99; Kanazi, a.g.e., s. 80. ss Bkz: el- 'Askeri, a.g.e., s. 51, 100, 120; a.mlf., el-Furlikıt'l-lugav!Jye, Mu'essesenı'n-Neşri'l
İslamiyye, Kum, 1991, s. 503. 59 el- 'Askerl, KitiJbu's-Sıniı'at~n, s. 99.
151
landıklan manayı .kullanmaması gerektiğini söyler.6o Kasidedeki hüsn-i tehallusu tartışırken, eski Araplann geleneksel olarak, acılannı da belirterek sevgililerinin kalıntılannı anarak kasideye başladıklannı ve başka bir manaya geçmek istediklerinde "bunu bırak" dediklerine dikkat çeker.61 Bu örnekte rrıana.nm tema veya konu anlamına geldiği·açıktır.
c) Anlam: Mana kelimesi basit anlam olarak da Ebu Hilal tarafından. sıkça kullanılmıştır. Mananmaçık olması gerektiğini tartışırken "manası güçlükle anlaşılınayan kelarm, fasih saymayan bazı kişilerin cehaletinden" bahsetmektedir.62 Aynı şekilde nıana, Ebu Hilal'in kelarm "gösteren (deillet eden) ve ifade eden anlamlar içeren lafızlar" olarak tarumında da bu anlamda kullanılmıştır. 63
Şairlerin yaptıklan farklı y-anlışlara dikkat çekerken Ebu Hilal, Ebu Teınrnam'ın aşağıdaki beycine dikkat çeker:
)'Yı .u~~~ .y t.. .r''Yı ,y ~..:...;<)\S' 1.)! ~) y ~J
Bu beycin açıklamasında "mana" sözcüğü ile başlar: "Bunun anlamı, beni kızdıran şeye Allah razı olsa da ben razı olur muyum şeklindedir. Razı olur muyum demek, razı olmarn demektir" der.64 Mana kelimesi burada ve benz~r yerlerde basit anlam demektir.
d) Nitelik Tasvir (vasf) şiiri tartışılırken, Ebu Hilal şunu belirtir: "En iyi tasvir, tasvir edenin tasvir ettiğini gözünün önündeyrniş gibi nitelediği, tasvir edileniri. anlamlannın (nitelikler) ça'ğunu içeren tasvirdir."65 Buradaki kullanırnda rrıana terimi, tasvU: edilen şey ~da söylenebilecek şeylerin hepsi anlamında kullarulrnıştır.
Ebu Hili.l, bir şair veya yazann büyük olması için yeterli saymadığı oriji-nal oluşu tartışırken anlamlan iki kategoriye ayınr: .
a) Öniliıde uyacağı birisi olmaksızın veya kendine mal edeceği belli bir ~aj olmaksızın sanat sahibinin icat ettiği anlarnlar. Ebu Hilal, alışılınışırı
60 el- 'Askerl, a.g.e., s. 146. 61 el- 'Asker:\', a.g.e., s. 361.
62 el- 'Askerl, a.g.e., s. 44.
63 el- 'Askert a.g.e., s. 51. 64 el-'Asken, a.g.e., s. 96. 65 el- 'Askerl, a.g.e., s. 97.
152
dışındaki yeni düşüncelerin genellikle olağanüstü ve feci durumlarda ortaya çıktığrm düşünür.
b) Kendinden öncekileri taklit ederek ortaya konan anlamlar.66
Anlamın bu iki kategorisinde de tek şart isabettir. el- 'Askeri, orijinal oluşun ifade yeteneğiyle desteklenmesine ya da orijinal olarak tasarlanan düşüncelerin, daha sonrakilerce orijinal fiki.rlerin panltı ve ışığrm kaybetmeden, mümkün olan en iyi biçimde ifade edilmesinin değerine inarurP
Bu taksimin dışında Ebu Hilal. anlamlan mantık sistemi içerisinde sıralar. Bu taksirnde kaynak belirtmese de S!beveyh'in (ö.175/791 veya 189/805) elKitôb'ını temel aldığı açıktır. Çünkü bu konuda söylediki.eri el-Kitab'takilerle hemen hemen aymdır.6B E bu Hilal. anlamlin şöyle taksim etmektedir:
1) Doğru ve kabul edilebilir (mustaklm-hasen) anlamlar. Örneğin: ( J!
l~j ~1_;) "Zeyd'i gördüm" ifadesi.
2) Doğru, fakat hoş olmayan (mustaklm-kabl'h) anlamlar. Bunlar düzgün olmayan kelime düzeni nedeniyle hoş değildirler. Örneğin, (~1_; !~j J!) ifadesi gibi.
3) İyi düzenlenmiş, fakat yanlış (mustahlmu'n-nazm ve huve kazib) anlamlar. Örneğin, (J:ı::..l! bk..) "Dağı taşıdınJyüklendim" veya (_;.:...ıli ç.\..ı ~~) "Denizin suyunu" içtim ifadeleri.
4) imkansız (muha.J.) anlamkr. Örneğin, (0""1 ~~ "Dün sana geleceğim'' veya 0~ ~~ "Y ann sana geldim" ifadeleri gibi. '
Ebu Hilal., her muhal. anlamın H.sid olduğunu, her fasidin ise muhal. olmadığrm belirtir. Bu konuda verdiği örnek ise (~j rt;) · kamıaşıktır.69 Ebu HilaJ.'in bu konuda verdiği diğer bir örnek İmruu'l-Kays'a (ö.m.539) aittir:
66 _el-'Asken, a.g.e., s. 51. 67 el- 'Askerl, a.g.e., s. 51. 6& el- 'Askerl, a.g.e., s. 51, 52; krş. S1beveyh, ei-Kitab, nşr. Emll Bed!' Ya'lillb, Daru'l-kutubi'l
'İlmiyye, Beyrut, 1999, c. I, s.48. 69 Yalnız bir nüshada, fıilin muzaf olup fhli cerretmesi şeklinde bir fesad bulunduğu anla
şılmaktadır, denmektedir. Fakat ibarenin gramer yanhşı olarak gösterilmesi doğru değildir. Herhalde ibare r:ı\3 _y. J .l,!j r\l şeklinde olmalıydı. Bkz. Kanazi, a.g.e., s. 86.
153
~ . ' .
\.... i""i ~i ~~ c,>.:ılii jl5' ~ ç:..ı..<.\1 ,::ı)l JL; t i "'As'as'taki eski hanrye sormadın mı? Onunla kom!ftuğumda sanki dilsize sesle
n!Jorum. "
Ebu Hilal bu teşbihin fasid olduğunu, çünkü insanlarm "taşla konuştum, cevap vermedi; sanki taş gibiydi" demediklerini söyler.
. Başka bir örneğe göre, arılam yanlış diziliş nedeniyle fasiddirJO
5) Yanlış arılam (el-ğalat). Örneğin, 0~j ~_y..:o) "Zeyd'i dövdüm" yerine yanhşhkla (~j ~_y..:o) "Zeyd beni dövdü" denilmesi gibi. Şayet bu kasten söylenirse, yalan olur?t
Ebu Hilal'in anlamlarda doğruluk konusundan bahsederken şiirin çoğunun, özellikle İslfun öncesi şiirin yalan ve uydurma üzerine kurulduğunu gözlemler. Bunu desteklemek için bir filozofun şöyle dediğini aktarır: "Şairderı, güzel kelam söylemesi beklenir; doğru ise peygamberden beklenir."72 Anla- . şıldığı kadanyla Ebu Hili.l, bu ifadeyi benimsemekte ve ·şaınn olanlan tam, doğru ve eksiksiz olarak sunması gerekmediğini söylemekte, buna karşın söylemek istediğini iyi formüle edilmiş ve iyi sunulmuş şekilde söylemesi gerektiğini dile getiıniektedir. ·
Anlam Yanlışlan:
Daha önce zikredildiği üzere, Ebu Hilal'in anlamda aradığı tek şart isabettir. Bu hususu örneklemek için kaçınılması gereken farklı yanlışlıklan ele alır:
a) Uygun olmayan teşbihler:
Yukanda zikredilen meskenlerin kalıntısını, sessiz olanla karşılaştıran imru'u'l-Kays'a ait beyit tertibindeki mantıksızlık nedeniyle fasid sayılmıştır. el- 'Askerl, daha az önemli özelliğin, daha fazla önemli özellikle mukayese edilmesi gereğine inanıyor gözükmektedir. Bu yüzden o, sevgilisi 'Azze'yi . sert ve pürüzsüz bir kayaya mukayesesİ mantığa uyduğU: için Kuseyyir'e ait
70 ei- 'Askeri, a.g.e., s. 54, 57. 71 el- 'Askeri, a.g.e., s. 52. n el- 'Askeri, a.g.e., s. 103. el- 'Asken ve diğer Arap eleştirmenlerin bu konudaki göıüşleri
için bkz. Halim Öznurhaıı, "Eski Arap Eleştirmenlerine Göre Şür Anlamlannda Doğruluk Sorunu." Çıtkuro!Ja 011iversitesi İfôhfyat Fakiiltesi Dergjsi, c. IV, sayı: 2, Adana, 2004, s. 223-247.
154
bir beyti kabul edilebilir görmektedir. İmru'u'l-Kays'ın hatasına benzer bir hata, devesinin bayrıunu yelkenle mukayese eden Museyyeb b. 'Ales (ö.m.575) tarafından işlenrniştir.73 ,
b) Medlh §iirine uygun olmayan özellikler:
Kudfune b. Ca'fer, Nakdtt'ni'r adlı eserindemedlh ş.iir.i.nin oluşturulması esnasında, her birinin kendine uygun niteliklerle övülmesi için sosyal sınıflarm göz önünde bulundurulması gerektiğini befutir?4 Ebu f:Iiill, bu düşünceyi alır ve şairlerin şiirlerinde uygunsuz öze11ikler kullanarak yaptıklan yanlışlarm bir kısmına örnekler getirir. Örneklerden birisi, A'şa Meymıln'un (ö.7 1 628) övgüsüne konu olarak, atına her gece iyi beslenmesi emrini vermesidir? S Ebu f:Iiill, bunun krallara layık olacak şekilde göz alıcı bir övgü olmadığını, hatta aşağı derecede bir askere dahi uygun olmadığını söyler. Benzer bir hata da şair Kuseyyir tarafından işlenmiş; şair halif~nin şairin gizli sevgisine saldırıp onu elde ettiğini söylemiştir. Ebu f:Iiill burada halifenin şaire kendisini sevdinneye çalışılmış olduğu anlamında· bir söz söylediğini, doğrusunun anlamın tersine çevrilmesi ve şairin halifenin sempatisini kazanmaya çalışması olduğunu ifade eder. Yüksek kademedekiler için yapılan medihlerde en uygun yoL onlann sertliklerini, cömenlik, fazilet vb. olarak vurgulamak ve onlan hoşnut eden tasvirleri mübalağalı şekilde sunmaktır?6
Ebu .Hilill., Kudame b. Ca'fer gibi medili şiirinin başlıca kusurlan arasında, övgünün fiziksel öze11iklerle sınırlanması (örneğin güzellik, panltılı yüz vs.) ve temel niteliklerin (örneğin akıllı]ıklbilgelik, iffet, cesaret, adalet vb.) ihmal edilmesini sayar. Örneğin, İbn Kays er-Rukayyat1 (ö.75/694) tarafından, altın gibi panldayan alnında dimdik duran tacı övülünce Emevi halifesi 'Abdu'l-Melik b. Mervan (685/705) öfkelenir ve şairi, rakibi Mus'ab b. Zubeyr'i karanlığı dağıtan yıldız olarak tasvir ettiğini hatırlatarak azarlar??
7J · el-'Askeı:1, a.g.e. s. 52; bkz. Ebu'l-Ferec el-İsfahfull, Kitôbtt'l-Ağôm~ Daru's-Sekafe, Beyrut, 1957, c. IX, s. 27.
74 Kudame b. Ca'fer, a.g.e., s. 108-110. 75 el- 'Asker!, a.g.e., s. 55. 76 el- 'Askeri, a.g.e., s. 55. 77 el-'Asken, a.g.e., s. 73.
155
Medili şiirinde aynı derecede kusur sayılan bir başka husus da, övgüele bulunulan kişinin büyüklüğünün gözardı edilmesi, buna karşın atalarının büyüklüğünden bahsedilmesidir/B
Övgü şiirinde şom ağızlılık da ciddi bir kusurdur. Ebu Nuvas, Bermektlere söylediği bir medili şiirinde ölümü anrrııştrrl9 Künyesi Ebu'IVeUel olan şlli- İbn Suheyye (ö.65/685), yine künyesi Ebu'l-Velld olan halife 'Abdu'l-Melik'e övgüde bulunurken şöyle demiştir:
.ı.,..ıJ-1 iı,.;L.,. · \}1 ı<"is"' . J"J ..r
~; ıY' (d J.ı ~ Js-.ıJ ı, i., u.· ir . ! •. -"' ıJ. J (Ş'_J'
JjJ · a..:ll · 1 \... J ~ ·, ~ J
tS> -:re ui ~iJ
"Ycryü;;jiniin demir parçasım yemesi gibi, zamanın da tiim canlılan yediğini gördüm. Ölüm, Ademoğ!ımım camna kastettiğinde ja;da bir {ey bırakmaz.: (Canım almakla) Eb11'l-Ve!td'e vaadıiıi ycıine getirinceye kadar sa/dıracağım da bilfyorum."
Şair son beyitte kendisini kastetmiş, fakat halife bunu uğursuzluk saymış ve ölümüne dek şamn şiirinden hoşlanmamıştır.so Ebu Hilal, bu hususlarda başka hatalı medili örnekleri vermiştir. sı
. '-
c) Aşk şiliinde uygun olmayan arzu:
el- 'Asker!, aşk şiirlerinde bazı şlli-lerin uygun olmayan tavırlarını anlam hatası olarak görür. Örneğin bir şlli-, sevgilisinin ölümünü istemiştir. Görünüşe göre, bunu sürekli özlernin acısına tercih etmiştir.B2 Buna ilaveten, Tarafe'nin (ö.m.564) yaptığı gibi aşk şiirinde sevgiliyle tartışılmamalıcl.ır83 ve. sevgiliden sebepsiz şikayette bulunulmamalıdır. Örneğin, el-A'şa, sevgilisi Hureyre'nin kendisini yaşhlığı, kelliği ve göziliıdeki zayıflama nedeniyle terk ettiğini söyleyerek onu suçlamaktadır. Ebu Hilal bu beyideri eleştirirken sorar: "Bir kadına gözün zayıflaması ve yaşlılıktan daha iğrenç ne gelebilir?"S4
1s . Bkı. el~ 'Asken, t~.g.e., s. 73. 79 ··- el- 'Askeri, a.g:e., s: 110. so el- 'Askeri, a.g.e., s. 110. sı Bkz. el- 'Askeri, a.g.e., s. 59, 74, 75, 76. 82 el-'Askerl, c1.g.e., s. 56. 83 el- ';\sken, a.g.e., s. 62. 84 el- 'Askeri, a.g.e., s. 62.
156'
E bu H.ila.I, kendisinden önce var olan geleneğe uyarak atlann geleneğe aykın şekilde tasvirini hoş karşılamaz ve atlann nelerJ.e mukayese edilebileceğinin bir listesini sunar. ss ,
Sonuç:
Ebu Hili1 ei-'Askerl, lafız konusunda kelimenin seçimi, morfoloji kurallanna sıkı sıkıya bağlılık, şiir ve nesirde gramer kurallanna uymak, sessiz harflerin birbiri ardırta gelişinin uygun seçimine, kelimelerin ve kelimelerin kombinasyonuna dayanan ses ahengi, yazann kelime gücünü zayıf gösteren tekrardan kaçınmak üzerinde durmakta; mana kelimesini ise, ister zihinde formüle edilmiş halde, ister birisi tarafından kelimelere dökülmüş halde olsun bir düşünce, tasavvur veya kavram; şiir teması; bir kelimenin, cümlenin veya başka bir yapının anlamı; belli bir şeyin özelliği veya karakteri anlamlannda kullanmaktadır. Yanlış teşbihlerden,_hatalı övgülerden, temaya uymayan ifadelerden kaçınınayı öğütlemekte ve eserinde bu kusurlam dair örnekler vermektedir.
Lafız ve manayı ele alırken ikisini ayrı ayrı ele alması ve bunlann birbirleriyle ilişkisi üzerinde durmaması, lafız ve mananın ayn]mazlığlill fark etmesine engel olmuştur. M.ruıa terimini farklı anlamlarda kullanmış ve birçok kavramı kullanırken yaptığı gibi tanım getirmerniştir. Bu nedenle yaptıgı açıklamalar kısmen muğlak kalmış; tutarlı ve sistematik bir lafız ve anlam teorisi ortaya koyrnamıştır.
85 el- 'Asken, a.g.e., s. 67, 68.
157