Dr. MAHMUT BABALIK
Transcript of Dr. MAHMUT BABALIK
T.C.
SAĞLIK BAKANLIĞI
İSTANBUL OKMEYDANI EĞİTİM ve ARAŞTIRMA HASTANESİ
KULAK BURUN BOĞAZ KLİNİĞİ
KLİNİK ŞEFİ: DOÇ. DR. İLHAN TOPALOĞLU
ÇEVRESEL SİGARA DUMANININ
VOKAL KORDLAR ÜZERİNE ETKİLERİNİN
SIÇANLARDA HİSTOPATOLOJİK VE İMMUNOHİSTOKİMYASAL
YÖNTEMLE ARAŞTIRILMASI
(DENEYSEL ÇALIŞMA)
Dr. MAHMUT BABALIK
(Uzmanlık Tezi)
İSTANBUL - 2007
1
ÖNSÖZ
Uzmanlık eğitimim süresince, bilgi ve tecrübelerinden her zaman yararlandığım, yakın
ilgi ve samimiyetle bana her konuda yol gösteren klinik şefimiz, sayın hocamız Doç. Dr. İlhan
Topaloğlu’ na en içten teşekkürlerimi sunarım.
Hastanemiz Başhekimi Sayın Dr. M. Hayri Özgüzel’ e eğitime olan katkılarından
dolayı teşekkür ederim.
Asistanlığımın son iki yılında birlikte çalışmaktan mutluluk duyduğum, desteklerini
benden esirgemeyen, önerilerinden faydalandığım, deneyimlerini paylaşmaktan çekinmeyen
şef yardımcımız, Sayın Op. Dr. M. Önder Doğan’a saygılarımı sunarım.
Asistanlığımı birlikte geçirme fırsatı bulduğum, uyum içinde çalıştığım, bana destek
olan değerli uzmanlarım Op. Dr. Levent Eker’e, Op. Dr. Mustafa Kuzdere’ye, Op. Dr. Tamer
Haliloğlu’na, Op. Dr. Güven Yıldırım’a, Op. Dr. Yalçın Varnalı’ya, Op. Dr. Şenel Beysel’e,
Op. Dr. Bennur Çetindağ’a, Op. Dr. Ayşe Hatipoğlu’na ve başasistanımız Op. Dr. Güler
Berkiten’e teşekkür ederim.
Birlikte asistan olarak çalıştığım değerli arkadaşlarım, Op. Dr. Hüseyin Kadehçi’ye,
Op. Dr. Bülent Karapınar’a, Op. Dr. Belgin Keleş Tutar’a, Op. Dr.Halil Akgün’e, Op. Dr. A.
Onur Göksel’e, Dr. Şenol Baş’a, Dr. Hasan Yılmaz’a, Dr. Yavuz Atar’a, Dr. Bünyamin
Turhan’a, Dr. Enise Tekin’e, Dr. Perihan Taşkale’ye, Dr. Serhat Yaslıkaya’ya, Dr. Burcu
Meşe’ye, Dr. Ziya Saltürk’e, Dr. Muhlis Bal’a, Dr. M. Vefa Kılıç’a, Dr. Emrah Çiçek’e
teşekkürlerimi sunarım.
Tez çalışmam esnasında yardımlarını esirgemeyen İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp
Fakültesi Farmakoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Lütfiye Eroğlu ve Uzman
Eczacı Yeşim Karamürsel’e teşekkürlerimi sunarım.
Deneysel çalışmamın histopatolojik incelemesinde yardımlarını esirgemeyen
Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Patoloji Klinik şefi Uz. Dr. Deniz Özcan ve
Asistan Doktor Filiz Filiz’e teşekkürlerimi sunarım.
Uyum içinde çalıştığım, kliniğimiz ve ameliyathanemiz hemşirelerine ve tüm personel
ve sekreter arkadaşlara ayrıca teşekkür ederim.
Eğitimim süresince beni destekleyen, değerli aileme ve her konuda olduğu gibi ihtisas
süresince de desteğini esirgemeyen sevgili eşim Dr. Mesiha Babalık’a teşekkürlerimi sunarım.
Dr. Mahmut Babalık
2
RESİM DİZİNİ
Resim 1: C. F. Palmer’ ın duman makinesi
Resim 2: Çalışmada kullanılan pleksiglastan yapılmış kabin
Resim 3: Sigara dumanına maruz bırakılan deney grubu sıçanlar
Resim 4: Normal sıçan larenksinin glottis bölgesinin ışık mikroskobik görüntüsü
Resim 5: Vokal kord serbest kenarındaki az tabakalı kolumnar epitel
Resim 6: Aritenoid kıkırdak medialindeki vokal kord orta kısmında çok katlı yassı epitel
Resim 7: Çevresel sigara dumanına 45 gün maruz bırakılan 1. Grup sıçanların vokal kord orta
kısmında gözlenen keratinize metaplazi
Resim 8: Çevresel sigara dumanına 45 gün maruz bırakılan 1. Grup sıçanların vokal kord orta
kısımlarında gözlenen keratinize metaplazi
Resim 9: Çevresel sigara dumanına 90 gün maruz bırakılan 2. Grup sıçanların vokal kord orta
kısımlarında gözlenen keratinize metaplazi ve parakeratoz
Resim 10: Çevresel sigara dumanına 90 gün maruz bırakılan 2. Grup sıçanların vokal kord orta
kısımlarında gözlenen hiperplazi
Resim 11: 1. Grup deney hayvanları vokal kord orta bölümünde bazal tabakadan yukarıya doğru artan
Ki-67 aktivitesi
Resim 12: 2. Grup deney hayvanları vokal kord orta bölümünde bazal tabakadan yukarıya doğru artan
Ki-67 aktivitesi
TABLO DİZİNİ
Tablo 1: Sigara dumanında bulunan bazı gaz ve partiküler faz komponentleri
Tablo 2: Çalışmada kullanılan sıçan grupları
Tablo 3: 1. Grup kontrol hayvanlarındaki kronik mononükleer hücre infiltrasyonu derecesi
Tablo 4: 2. Grup kontrol hayvanlarındaki kronik mononükleer hücre infiltrasyonu derecesi
Tablo 5: 1. Grup deney hayvanlarındaki kronik mononükleer hücre infiltrasyonu derecesi
Tablo 6: 2. Grup deney hayvanlarındaki kronik mononükleer hücre infiltrasyonu derecesi
Tablo 7: 1. ve 2. grup deney grubu hayvanların Ki-67 ekspresyon oranları
ŞEKİL DİZİNİ
Şekil 1: Yalancı çok katlı kolumnar epitel
Şekil 2: Çok katlı yassı epitel
Şekil 3: Larenksin mikroskopik anatomisinin görüntüsü
Şekil 4: Larenks kıkırdakları ve eklemleri
Şekil 5-6: Larenks kaslarının ön-yan ve arka-yandan görünümü
Şekil 7: Larenks boşlukları ve bölümleri
3
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ ..............................................................................4
GENEL BİLGİLER ..............................................................................6
MATERYAL VE METOD .............................................................................29
BULGULAR .............................................................................33
TARTIŞMA .............................................................................40
SONUÇ .............................................................................46
ÖZET .............................................................................47
KAYNAKLAR .............................................................................49
4
GİRİŞ
Sigara içimi dünya genelinde en yaygın toplumsal alışkanlıklardan biridir.48 İçerdiği
4000 den fazla zararlı madde ile insan sağlığında ciddi bozulmalara yol açar. Sigara birçok
hastalık için de ciddi risk faktörüdür.
Tütün ürünlerinin yanan uçlarından ve bunları tüketen kişilerin solunum havalarından
çıkardıkları dumana çevresel sigara dumanı denir. Yanan bir sigara iki şekilde duman
oluşturur, birincisi sigara içen kişinin üflediği sigara dumanı ki buna ana akım dumanı (main
stream smoke-ana akım dumanı), ikincisi ise sigaranın yanması sonucu oluşan dumandır buna
ise yan akım dumanı (side-stream smoke-yan akım dumanı) denir. Çevresel sigara dumanı;
ana akım dumanı ve yan akım dumanı karışımı ile oluşmaktadır.60
Sigaranın yanması sonucunda 4000 tane kimyasal bileşik oluşmaktadır ve bunların
içinde en az 40 tanesinin (ör. 4-aminobiphenyl, 2-naphthylamine, benzene, nikel, polisiklik
aromatik hidrokarbonlar) insanlar için karsinojen olduğu bilinmektedir.60 Yan akım dumanı
oluşurken yanma ısısı daha düşük olduğu için yan akım dumanı'nda ana akım dumanı'na göre
çok daha fazla kimyasal madde mevcuttur, örneğin hayvanlar için karsinojen olduğu
gösterilmiş olan N-nitrosodimethylamine yan akım dumanında ana akım dumanına göre 20-
100 kat daha fazla bulunmaktadır.3 Yapılan çalışmalar her bir sigara içiminde etkilenilen
dumanda yan akım dumanı'nın ana akım dumanı'na göre daha tehlikeli olduğunu
göstermektedir.7 Ana akım dumanı ve yan akım dumanı nikotin bileşikleri de farklıdır. Ana
akım dumanı'nda nikotin partikül fazındayken, çevresel sigara dumanı'nda sıvı faza geçmiştir.
Diğer bir önemli fark ise çevresel sigara dumanı'nda partiküllerin boyutunun (0.01-1.0 µm)
ana akım dumanına (0.1-1.0 µm) göre daha küçük olmasıdır.60 Çevresel Sigara Dumanı'ndan
etkilenimi sigara içicilerin sayısı, içilen sigara sayısı, kapalı ortamın büyüklüğü ve
havalandırılması ve etkilenimin süresi belirlemektedir.34
Pasif içicilik, sigara içenlerin nefes verirken çıkardığı “ana akım” ve sigaranın
yanarken çıkardığı “yan akım”dan dolayı etkilenerek, sigara kullanmadıkları halde (ya da
kullanıyorlarsa bile istemedikleri zamanlarda da sigara dumanına maruz kalarak sigara
kullananlarla aynı hava ortamını solumak suretiyle bireysel olarak sigara içiyormuş gibi
etkilenme durumudur.
IUAC (Internationale Union Against Cancer)’ e göre larenks kanseri vakalarının
% 95’i sigara ile ilişkilidir ve bu oran alkol alımı ile artmaktadır. Çevresel sigara dumanı,
sigara içenler kadar olmasa da daha az oranda larenks kanserinin beklenen sebebi olabilir.9
5
Ki-67 ise çoğalan hücrelerde görülen bir çekirdek proteinidir. Bu yapı çoğalan bütün
hücrelerde izlenmiş ve araştırılan hücre populasyonunun büyüyen bölümünü araştırmada
kullanılan önemli bir marker olmuştur.11 Hücre proliferasyonunun morfolojik özelliklerini iyi
bir şekilde gösteren protein olup, mitotik index ve tümör grade’lemesinde sıklıkla kullanılır.47
Çevresel sigara dumanının deney hayvanları üzerindeki etkileri çeşitli hayvan
modellerinde geliştirilmiştir.
Biz bu çalışmamızda çevresel sigara dumanının vokal kordlar üzerine etkilerini
sıçanlarda histopatolojik ve immunohistokimyasal yöntemle araştırmayı amaçladık.
6
GENEL BİLGİLER
SİGARA
Sigaranın içerdiği zararlı kimyasal maddeler: Sigara “Nicotina Tabacum” denilen
tütün bitkisinin özel bir şekilde kurutulmuş yapraklarından elde edilir.
Sigara ve dumanında 4000’den fazla kimyasal madde bulunmaktadır. Bunlardan
43’ünün karsinojen olduğu bilinmektedir. Sigara dumanı gaz ve partiküler faz olarak iki fazda
incelenir. Bu fazların içerdiği kimyasal maddelerden bazıları Tablo- 1 de gösterilmiştir.13
Gaz Faz Partiküler Faz
Karbon Monoxide Partiküler matter
Karbon Dioxide Nicotine
Formaldehyde Phenol
Acrolein Catechol
Acetone Aniline
Pyridine 2-toluidine
3-vinylpyridine 2-naphthylamine
Hydrogen cyanide Benz(a)anthracene
Nitrogen oxides Benzo(a)pyrene
Ammonia Qunoline
N-nitrosodimethylamine N-nitrosonornicotine
N-nitrosopyrolidine N-nitrosodiethanolamine
Nickel
Polonium- 210
Tablo-1: Sigara dumanında bulunan bazı gaz ve partiküler faz komponentleri
Serbest radikaller ve nitrik oksid gaz faz içeriğinde yüksek konsantrasyonda bulunur.
Gaz fazdaki radikaller kısa ömürlüdür. Bu fazdaki nitrik oksid oksidasyonla nitrojendiokside
dönüşür. Nitrojendioksid organik yapılara karsı daha reaktiftir. Partiküler faz radikalleri suda
eriyebilir ve oldukça bol miktarda nikotin ve nitrosamin içerir. Partiküler fazdaki bazı
radikaller DNA’yı etkileyebilmektedir. Bu radikaller aracılığı ile dioksijenin redüksiyonu ile
süperoksit (O-) ve hidrojen peroksit (H2O2) oluşur. Bu moleküllerin her ikisi de DNA
harabiyetine sebep olur.14
Nikotin, tütün bitkisinin yapraklarında bulunan sıvı, renksiz, uçucu, suda çözünebilen
ve kuvvetli alkali (pKa=11) özelliği olan bir alkaloiddir. Kurutulmuş tütün yaprağında % 0,5-
8 oranında bulunur. Tütün yaprağındaki alkaloidlerin % 95’ini oluşturur. Zaman içinde
havanın etkisiyle kahverengi renk alır ve tütüne özgü koku kazanır. Yapraktaki nikotinin
yüzdesi tütünün yetiştiği bölgeye ve tütünün türüne göre değişebilir. Nikotin santral sinir
sistemine çok hızlı geçebilecek kadar lipofiliktir.28
7
Akciğer veya ağız yoluyla vücuda giren nikotinin % 5-10’u değişmeden idrarla
atılırken % 85-90’ı karaciğerde metabolize olur. Sonuçta nikotin oxid ve kotinin olarak
bilinen iki ana metabolit ortaya çıkar. Sigara içenlerin kan nikotin düzeyleri sabah
uyandıklarında yaklaşık 5 ng/ml kadardır. Kotininin yarılanma süresi 18-20 saattir. Bu
nedenle günün değişik saatlerinde kan kotinin düzeyi pek değişmez ve 250 ng/ml olarak
ölçülebilir. Kotinin bu özelliği ile sigara ve nikotin kullanımı için güvenilir bir göstergedir.
Nikotin hedef hücrelerdeki nikotinik reseptörleri aktive ederek etki gösterir. Bu
reseptörlerin iletim mediyatörü asetilkolindir. Nikotinik reseptörlerin çeşitliliği, fonksiyonel
farklılığı nedeniyle nikotinin fizyolojik ve farmakolojik etkileri çok çeşitlidir.28
SİGARANIN EPİDEMİYOLOJİSİ
Sigara, tüm ülkeler için en önemli sağlık problemidir. Ülkemizin de içinde bulunduğu
coğrafya, dünya tütün tüketiminde birinci sırayı almaktadır. Dunyada her yıl 4 milyon insanın
ölümüne neden olan sigara kullanımı, yaşı 15’in üzerinde olan 1,2 milyar kişi (her üç
erişkinden birisi) tarafından kullanılıyor olup, bunların % 80’i orta ve az gelişmiş ile
gelişmekte olan ülkelerdendir.26 Sigara tüketimi sadece gelişmiş ülkelerde azalırken,
gelişmekte olan ülkelerde artmaya devam etmektedir.
Sigara, dünyada her 8 saniyede bir kişinin ölümüne neden olmaktadır. Dünya Sağlık
Örgütü verilerine göre her yıl 4 milyon kişi sigaraya bağlı bir hastalıktan dolayı vaktinden
erken ölmektedir ve 2030 yılına ulaşıldığında bu sayının yılda 10 milyona çıkması
beklenmektedir. 2020’li yıllarda dünyada sigaraya bağlı olan ölümlerin % 70’nin gelişmekte
olan ülkelerde olacağı hesaplanmaktadır.63 Sigara içme oranlarının bugünkü seviyelerde
devam etmesi durumunda önümüzdeki 30 yıl içinde sigara nedenli ölümlerin; kazanılmış
immun yetmezlik sendromu (AIDS), tuberküloz, trafik kazaları, anne ölümleri, intihar ve
cinayetlerin toplamından daha fazla olacağı tahmin edilmektedir.1
Gelişmekte olan ülkelerde sigaraya başlama yaşı 12-16’dır. Her gün dünyada 80.000-
100.000 gencin sigara bağımlısı olduğu bildirilmektedir.26 1999’da yapılan bir çalışmada,
gelişmiş ülkelerde 13-15 yaşları arasındaki gençlerde sigara içme oranının % 10-33 arasında
olduğu tespit edilmiş.58 Günümüzde erişkin sigara içicilerinin % 80’inden fazlası 18 yaşından
önce başlamaktadır.55
Ülkemizde ise farklı çalışmalarda gençlerde ortalama sigara başlama yaşları 11-18 yaş
arasında bulunmuştur.6 1988’de yapılan bir araştırmaya göre 15 yaş üzeri sigara içme
prevelansı % 43’tür (erkeklerin % 63’ü, kadınların % 24’ü).40 Yakın zamandaki bir başka
çalışmada ise, ülkemizde 20 yaş üzeri populasyon da erkeklerde 50.9, kadınlarda % 10.9
8
içicilik saptanmıştır.46 Türk Kardiyoloji Derneği tarafından 1990'dan beri yürütülen
TEKHARF çalışmasına göre ise erişkin erkeklerin % 59.4'ü, kadınların % 18.9'u sigara
içicisidir. 2000 yılındaki taramalarında erkeklerde sigara içme prevalansı % 11 azalmışken
özellikle genç kadınlarda artış olduğu bildirilmektedir.51,53 Ülkemizin de içinde bulunduğu
Doğu Avrupa bölgesi halen dünyada tütüne bağlı yıllık ölümlerin % 25'inden sorumludur ve
2020 yılında bu bölgedeki erişkin erkekler dünyada erken ölüm riski en yuksek grup olarak
öngörülmektedir.61
ÇEVRESEL SİGARA DUMANI
Tütün ürünlerinin yanan uçlarından ve bunları tüketen kişilerin solunum havalarından
çıkardıkları dumana çevresel sigara dumanı denir. Yanan bir sigara iki şekilde duman
oluşturur, birincisi sigara içen kişinin üflediği sigara dumanı ki buna ana akım dumanı (main
stream smoke-ana akım dumanı), ikincisi ise sigaranın yanması sonucu oluşan dumandır buna
ise yan akım dumanı (side-stream smoke-yan akım dumanı) denir. Çevresel sigara dumanı;
ana akım dumanı ve yan akım dumanı karışımı ile oluşmaktadır.60
Sigaranın yanması sonucunda 4000 tane kimyasal bileşik oluşmaktadır ve bunların
içinde en az 40 tanesinin (ör. 4-aminobiphenyl, 2-naphthylamine, benzene, nikel, polisiklik
aromatik hidrokarbonlar) insanlar için karsinojen olduğu bilinmektedir. Ayrıca amonyak,
nitrojen oksitleri, kükürt dioksit ve çeşitli aldehitler gibi irritan maddeler ve karbonmonoksit,
nikotin ve polisiklik aromatik hidrokarbon gibi kardiyovasküler toksik ajanlar da mevcuttur.60
Yan akım dumanı oluşurken yanma ısısı daha düşük olduğu için yan akım dumanı'nda ana
akım dumanı'na göre çok daha fazla kimyasal madde mevcuttur, örneğin hayvanlar için
karsinojen olduğu gösterilmiş olan N-nitrosodimethylamine yan akım dumanında ana akım
dumanına göre 20-100 kat daha fazla bulunmaktadır.3 Yapılan çalışmalar her bir sigara
içiminde etkilenilen dumanda yan akım dumanı'nın ana akım dumanı'na göre daha tehlikeli
olduğunu göstermektedir.7
Ana akım dumanı ve yan akım dumanı nikotin bileşikleri de farklıdır. Ana akım
dumanı'nda nikotin partikül fazındayken, çevresel sigara dumanı'nda sıvı faza geçmiştir.
Diğer bir önemli fark ise çevresel sigara dumanı'nda partiküllerin boyutunun (0.01-1.0 µm)
ana akım dumanına (0.1-1.0 µm) göre daha küçük olmasıdır.60
Çevresel sigara dumanının esas kaynağı tütün yanmasıdır. Çevresel sigara dumanı
çoğu toplumda vardır. Maruziyet sigara içilen her kapalı ortamda oluşur. Maruziyet derecesi
sigara içen kişi sayısı, tüketilen sigara sayısı, odanın büyüklüğü ve havalandırması ile
sigaraya maruz kalınan süreyle ilişkilidir.60
9
Çevresel sigara dumanı partikül ve gaz fazındaki binlerce bileşenden oluştuğu için bir
bütün olarak ölçülemez. Onun yerine çeşitli biyolojik markırlara bakılarak maruziyet miktarı
ölçülür. Birçok çevresel sigara dumanı komponenti kapalı ortamda ölçülebilir (Örneğin CO ve
Polisiklik aromatik hidrokarbonlar gibi). Fakat bunlar ölçüm için yeterli değildir. Çünkü
bunlar birçok farklı kaynaktan elde edilebilir. Kapalı ortamdaki çevresel sigara dumanı
seviyesini ölçmek için sıvı fazdaki nikotin düzeyi ve havada asılı olan ve solunabilen partikül
yoğunluğu (respirable suspended particle mass-(RSP) sıklıkla kullanılan iki belirleyicidirler.
Nikotin iç yüzeylerce emilebildiği ve tekrar salınabildiği için çevresel sigara dumanı
maruziyetini ölçmede dezavantaj oluşturur.60 Kotinin ise sigaraya özgüdür ve tükürük, kan ya
da idrarda ölçülebilir. Yarılanma ömrü yaklaşık bir gündür ancak bu süre çocuklarda daha
uzundur.54 Amerika Birleşik Devletleri (ABD)'nde eğer sigara içilmekteyse nikotin
konsantrasyonları evde 1 µg/m3-10 µg/ m3 arasında ve işyerlerinde sıfıra yakın bir değer ila
30 µg/ m3 arasında ölçülmektedir.54 Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı'nın 10 ülkeyi ve 13
merkezi kapsayan sigara içmeyen kadınlarla yaptığı ve idrarda kotinin düzeyine bakılan bir
çalışmada kadının yalnızca evde içilen sigaradan etkilenmesi durumunda kotinin/kreatinin
düzeyi 6.2 ng/mg iken bu düzey eğer kadının hem işyerinde hem de evinde sigaradan
etkilenimi mevcutsa 9.0 ng/mg'a çıkmaktadır.2,42
Çevresel sigara dumanının deney hayvanları üzerine karsinojenik, mutajenik ve
kardiyovasküler etkileri çeşitli çalışmalarla gösterilmiştir. Ayrıca bağışıklık sisteminde
makrafajların sayısında azalma ve fagositik aktivitelerinde azalama yaptığı gösterilmiştir.
Üreme ile ilgili olarak da deney hayvanı yavrularında düşük doğum ağırlına neden olduğu
gösterilmiştir.60
İnsanlarda ise başta solunum sistemi olmak üzere birçok sisteme etkileri mevcuttur.
Başta akciğer olmak üzere larenks, sinonazal, mesane gibi birçok kanserde riski arttırdığı
gösterilmiştir. Akciğerlerde fonksiyonları azaltarak astım gibi kronik obsturiktif akciğer
hastalığına ve respiratuvar semptomlara neden olduğu ilişkilendirilmiştir. Çevresel sigara
dumanı etkilenim sonucunda çocuklarda bronşit, bronşiyolit, pnömoni gibi alt solunum yolu
enfeksiyonları, orta kulak enfeksiyonu, üst solunum yolu irritasyonu, azalmış akciğer
fonksiyonu ve astımlı çocuklarda artmış astım atak sayısı görülmektedir. Sigara içmeyen
ancak Çevresel sigara dumanından etkilenen hamile kadınların bebeklerinin yaklaşık 10-110
gr arasında ortalama 35 gr daha düşük ağırlıkla doğduğunu çalışmalar göstermektedir.
Annenin gebelikte sigara içmesi, anne sütü verilmesi ve diğer tüm karıştırıcı faktörler kontrol
edildiğinde annenin doğumdan sonra sigara içmesi durumunda Ani Bebek Ölümü Sendromu
riski 2.3 kat, babanın sigara içmesi durumunda 3.5 kat arttığı tespit edilmiştir.
10
Kardiyovasküler sistem üzerine ise azalmış oksijen bağlama kapasitesi sonucunda trombosit
agregasyonu, endotel hasarı, ateroskleroz, iskemi ve miyokard enfarktüsüne neden olduğu
gösterilmiştir.60
11
LARENKS EMBRİYOLOJİSİ
Larenks epiteli larengotrakeal tübün kranyal ucunun endoderminden gelişir. Larenksin
kıkırdakları dördüncü ve altıncı brankial yay çiftlerindeki kıkırdaklardan gelişir. Larengeal
kıkırdaklar nöral krista hücrelerinden köken alan mezenkimden gelişirler. Larengotrakeal
tübün kranyal ucundaki mezenkim hızla çoğalarak aritenoid şişkinlik (tuber aritenoideum)
çiftlerini meydana getirir. Dile doğru gelişen bu şişkinlikler yarık şeklindeki deliği (glottis
primitiva- ilkel dil) T harfi biçimli larengeal girişe ve gelişmekte olan larengeal lümeni dar bir
yarığa dönüştürür. Larengeal epitelin hızla çoğalması geçici olarak larengeal lümenin
tıkanmasıyla sonuçlanır. Onuncu haftaya kadar larenks yeniden kanalize olur. Yeniden
kanalize olma işlemi sırasında, larengeal ventriküller oluşur. Bu girintiler ses tellerini (plika
vokalis) ve vestibüler katlantıları (plika vestibularis) oluşturan müköz membran katlantıları ile
sınırlanır. Epiglot üçüncü ve dördüncü farengeal yayların ventral ucunda mezenkim
çoğalmasıyla meydana gelen hipobrankiyal kabartının kaudal kısmından gelişir. Bu kabartının
rostral kısmı dilin orta 1/3 ‘lük kısmı olan farengeal kısmı oluşturur. Larengeal kaslar
farengeal yayların dört ve altıncı çiftlerindeki myoblastlardan geliştiği için, bu yayları
destekleyen nervus vagusun laringeal dalları ile inerve olurlar. Larenks ve epiglotun büyümesi
doğumdan sonraki ilk üç yılda hızlıdır. Bu zaman içinde epiglot yetişkin şeklini kazanır.
Embriyolojik olarak supraglottik bölge, üçüncü ve dördüncü brankiyal arklardan
gelişir. Glottik ve subglottik bölgeler ise altıncı brankiyal arktan gelişir.
LARENKS HİSTOLOJİSİ
Epiglottisin lingual yüzeyi ve larengeal yüzeyin üst kısmı nonkeratinize çok katlı yassı
epitel ile örtülüdür. Yassı epitel, epiglottisin inferior larengeal kısmında solunum tipi epitel ile
birleşir. Epiglottisin inferior larengeal kısmında epitel altında serö-müköz bezler vardır.
Solunum tipi epitel yalancı vokal kordları, ventrikülü ve subglottisi de örtmektedir. Gerçek
vokal kordlar nonkeratinize çok katlı yassı epitel ile döşelidir. (Şekil 3) Sigara içmeyen
erişkinlerin yarısında supraglottik ve subglottik bölgelerdeki silyalı solunum tipi epitel
arasında yassı epitel adaları bulunmaktadır. Sigara içenlerde ise larenksteki silyalı solunum
tipi epitel sıklıkla tamamen yassı epitel ile yer değiştirebilmektedir.12,30,43
Larenksin solunum epiteli yalancı çok katlı silyalı kolumnar tiptedir. Kolumnar epitel
nükleuslarındaki pozisyon farklılığı epitele psödostratifiye bir görünüm verir. Silyalı epitel 1-
2 ile 8-10 hücre arasında değişen kalınlıklarda olabilir. Silyalı epitel yalancı vokal kordlar,
ventrikül ve subglottiste bulumaktadır. Kolumnar epitelin en alt kısmında küçük, yuvarlak
hücrelerden oluşan bazal veya rezerv hücreler bulunur. Epitel altındaki lamina propriada
12
çoğunluğu müköz olan mikst glndlar bulunur. Bu glanların boşaltıcı kanalları epitelyal
yüzeye açılır. Ayrıca lamina propriada lenfoid nodüller mevcuttur. Ayrı olarak submukoza
bulunmaz. (Şekil 1)
Şekil 1: Yalancı çok katlı kolumnar epitel (H&E)
Larenksin çok katlı yassı epitelinde dar sitoplazmalı, ovoid nükleuslu, yüzeye dik
şekilde dizilenim gösteren bir bazal tabaka vardır. Mitoz normalde bu tabakada sınırlıdır.
Laringeal mukoza matürasyonunda skuamöz hücreler yüzeye doğru migrasyon gösterirler. Bu
hücreler poligonal biçimli olup normokromatik nükleus vardır ve nükleolusları izlenebilir.
Eozinofilik sitoplazma geniştir ve fiksasyon sırasında hafif hücre büzüşmesi nedeniyle komşu
hücrelere doğru uzanan çok sayıdaki ince sitoplazmik uzantılar ortaya çıkar. Bu ince
sitoplazmik uzantılar nedeniyle bu zona dikensi-prickle hücre tabakası (malpighi tabakası) adı
verilmektedir. Bu tabaka skuamöz epitelin en geniş bölümüdür. Superfisiyel tabaka küçük
kondanse nükleuslu, bir-üç sıralı, düzleşmiş hücrelerden oluşmaktadır 30 Özellikle siyah ırkta
bazal tabakada dentritik melanositler görülebilir.30,43 Yüzeye doğru ilerledikçe yassı epitel
nükleusları büyür, daha sferik bir hal alır ve veziküler kromatine sahiptir. Larenksin yassı
epiteli 5 ila 25 hücre arasında değişen kalınlıklarda olabilir. Larenkste normalde parakeratozis
yoktur ancak sigara gibi irritanlara maruziyet parakeratozis odaklarına neden olabilir.30
Çok katlı yassı epitel yüzeyi altındaki lamina propria incedir ve glandlar, lenfoid doku
ve kan damarlarından yoksun yoğun bir bağ dokusu mevcuttur. Lamina propria altında vokal
ligamenti oluşturan iri demetler halindeki paralel elastik lifler ve bu liflere paralel olarak
vokal kordların gerilimini düzenleyen iskelet kası demetlerinden oluşan vokal kaslar bulunur.
(Şekil 2)
13
Şekil 2: Çok katlı yassı epitel (H&E)
Şekil 3: Larenksin mikroskopik anatomisinin görüntüsü Yalancı vokal kordlarda serömüsinöz glandlar ve silyalı kolumnar epitel yapısı gözükmektedir. Vokal kas, elastik lif ve Reinke boşluğunu içeren gerçek vokal kordda ise çok katlı yassı epitel gözlenmektedir.38
Reinke mesafesi gerçek vokal kordların lamina propriası için kullanılan bir terim olup
yassı epitel tabanı ile vokal ligament arasında kalan alandır. Bu alan kapiller ve lenfatiklerden
fakirdir. 12,30.38,43
Larenksin çoğu yerinde serömüsinöz glandlar bulunur ve bunlar duktuslar vasıtasıyla
yüzey epiteli ile ilişkilidir. Duktuslar kolumnar epitel, skuamoz epitel veya her iki tipte epitel
ile döşeli olabilir. Bu duktuslardaki epitelde bazal hücre hiperplazisi ya da displazi mevcutsa,
14
tanjansiyenel kesitlerde derin yassı epitel adaları invaziv karsinom ile karışabilir. Glandlar
yaşlı bireylerde onkositik metaplazi göstebilir.30,43
Histopatolojik Terminoloji:
Larenkste görülebilen reaktif ve prekanseröz epiteliyal değişiklikleri tanımlayan
terimler başlıca şunlardır:
Metaplazi: Metaplazi geri dönüşümlü olarak yetişkin bir hücre tipinin yerini diğer bir yetişkin
hücre tipinin almasıdır.
Hiperplazi: Hücre sayısının artması ile paralel giden mukoza epiteli kalınlaşmasıdır. Sitolojik
atipi eşlik edebilir veya etmeyebilir. İnfeksiyonlarda, reaktif olaylarda izlenebilir.
Psödoepitelyomatöz hiperplazi: Maligniteye ilişkin sitolojik bulgu içermeyen, skuamöz
epitelin aşırı derecede reaktif ve reparatif büyümesidir.
Keratozis: Mukoza epiteli yüzeyindeki dikensi hücrelerin sitoplazmasında keratohyalin
granüllerinin oluşmasıdır.
Parakeratozis: Mukoza epiteli yüzeyindeki keratin tabakasının içinde nukleuslar da varsa
parakeratozis adını alır. Larenkste hiperkeratoz sigara içimiyle ilişkilidir ve kord vokallerde
izlenir. Klinik olarak, alttaki stromada artmış belirgin vaskülarite ile birlikte mukoza beyaz,
kalınlaşmış görünümdedir.
Diskeratozis: Epitel hücrelerin anormal keratinizasyonudur. İzole hücrelerdeki prematür
keratinizasyondur. Displastik lezyonlarda ve karsinomlarda izlenir.
Koilositozis: Skuamöz hücrelerdeki sitoplazmik vakuolizasyonu tanımlar. Hücreler köşeli,
pleomorfik ve hiperkromatik nükleusludur. Bu hücreler genellikle süperfisiyel epiteliyal
tabakada izlenir. Human papilloma virüsü (HPV) enfeksiyonunu tanımlayıcı bir bulgudur.
Displazi: Hücre morfolojisinde malignite yönünde değişimi yansıtan görünüm (atipi) ve
anormal hücre maturasyonunu yansıtır.
Müköz membranlardaki beyaz lezyonları tanımlayan "lökoplaki" ve kırmızı lezyonları
belirleyen "eritroplaki" terimleri klinik terimler olup, yukarıda tanımlanan mikroskopik
terimlerle hiçbir şekilde parallellik taşımamaktadır. Klinik olarak eritroplaki olarak
değerlendirilen lezyonların altında bir malign tümörün yatma olasılığı daha yüksek ise de tanı
için mikroskopik inceleme temeldir.38
15
LARENKS ANATOMİSİ
Larenks, boynun ön kısmında, orta hatta kıkırdak iskeletten oluşan, çevresine
ligamentler ve membranlar ile asılı, mobil, boşlukları mukoza ile örtülü, iç kaslarının
çalışması ile öncelikli olarak alt solunum yollarının korunması, solunum ve fonasyon
görevlerini üstlenen bir organdır. Yetişkinlerde 3. ve 6. servikal vertebra, çocuklarda 1. ve 4.
servikal vertebralar arasında yer alır.16
LARENGEAL İSKELET
Larengeal iskelet tiroid, krikoid ve epiglot kıkırdaklardan oluşur. Fonksiyonel önemi
çok fazla olan bir çift aritenoid kıkırdıktan başka üç çift küneiform (Wrisberg), kornikulat
(Santorini) ve sesamoid kıkırdaklar da aksesuar kıkırdaklar olarak yapıda yer alır.16 (Şekil 4)
Şekil 4: Larenks kıkırdakları ve eklemleri41
Tiroid Kıkırdak
Hyalin yapıda olan tiroid kıkırdak larenksin en büyük kıkırdağıdır. Kalkan şeklinde
olup, 25 yaşında kemikleşmeye başlar, 65 yaşında tamamen kemikleşmiş olabilir. İki adet
kanattan (ala-lamina) oluşur. Alalar, ortada birleşmiş olup, arkada açıktır. Erkeklerde alalar
adem elması denilen larengeal çıkıntıyı oluşturacak şekilde 90 derece açıyla birleşmiştir.
Kadınlarda bu çıkıntı 120 derecelik açıyla birleşme nedeni ile yoktur. Ala laminaların arka
kenarlarında üst ve alt kornular yer alır. Uzun olan süperior kornu lateral tirohiyoid ligament
vasıtası ile hiyoid kemiğin büyük boynuzu ile bağlantılıdır. Kısa olan alt kornular, krikoidin
posterolateral yüzüyle krikotiroid eklemi yapar. Bu eklem sinoviyal yapıda olup krikoid
kıkırdağın rotasyonunu sağlar. Bu rotasyon vokal kordlar üzerine uygulanan gerginliği
16
değiştirir. Laminalarn lateral yüzünde, tirohiyoid, sternotiroid ve inferior konstriktör kasların
yapıştığı Linea obliqua adı verilen bir çizgi vardır.44
Tiroid kıkırdağın iç ve dış yüzü, perikondrium ile örtülüdür. Kıkırdağın iç yüzeyi
oldukça düzdür. İç yüzde tiroid notch ile alt kenar arasındaki mesafenin, yaklaşık olarak
ortasına denk gelen yerde küçük bir kabartı vardır. Buraya ön komissür tendonu (Broyle’s
ligamenti) yapışır. Tiroid kıkırdağın üst kenarına tirohiyoid membran, alt kenarına krikotiroid
membran ve ligament yapışır. Bu ligament kan damarları, lenfatik damarlar içerir ve larengeal
kanserlerin yayılmasında önemli bir bariyerdir.27
Krikoid Kıkırdak
Halka seklindedir. Hyalin yapıda ve kalındır. Hava yolunu tamamen çevreleyen tek
destek yapı olup, fonksiyonel larenks için major koruyucu rol üstlenir. Mühür yüzüğü
seklinde olup, öndeki arkı 3 mm yüksekliğinde iken orta laminası 20-30 mm civarındadır. Üst
yüzeyinde aritenoid kıkırdakla eklem yapan iki eklem yüzeyi vardır. Krikoaritenoid eklem
sinoviyal eklemdir. Dışa ve içe rotasyon hareketleri yapar. Kıkırdağın her iki arka yan
yüzlerinde, inferior tiroid kornularyla eklem yapan yüzey mevcuttur. Bu eklem rotasyon
hareketi yaparak, krikoid ve tiroid kıkırdakların aralarında mesafenin azalıp artmasına ve ses
tellerinin gerilip gevşemesine neden olur. Laminanın arka yüzeyinde, özofagusun longitudinal
liflerinin yapıştığı bir çıkıntı vardır. Arkus alt kenar, yanlarda krikotrakeal ligament
vasıtasıyla 1. trakeal halkayla birleşir.44
Epiglot
Yaprak şeklinde, fibroelastik kıkırdaktır. Alt ucu tiroepiglottik ligament ile tiroid
kıkırdak iç yüzüne, incisura tiroideanın hemen altına tutunur. Bu kısmına petiolus denir. Yan
kenarları ariepiglottik kıvrım ile aritenoid kıkırdağa ve ön yüzü hiyoepiglottik ligament ile
hiyoid kemiğe tutunur. Epiglotun üst kenarını döşeyen mukoza ile dil kökü mukozası arasında
lateral ve median glossoepiglottik plikalar bulunur. Bu plikalar arasında oluşan çukurluğa
vallekula denir. Epiglotun hiyoid kemik üzerindeki serbest bölümüne suprahiyoid kısım denir.
Bu kısımdaki lingual ve larengeal yüzeyi mukoza ile örtülüdür. İnfrahiyoid kısımın ise serbest
yüzeyi yoktur ve epiglotun bu kısmı preepiglottik boşluğun posterior sınırını oluşturur.
Epiglot kıkırdağın yüzeyinde çok sayıda mukus glandlarla dolu delik bulunmaktadır. Bunlar
kanserin epiglot yüzeyinde yayılımına izin verir. Fonksiyonu esas olarak yutulan materyelin
larengeal boşluğa kaçmasını engellemektir. Yutma sırasında larenks anterosuperiora kalkar.
Bu hareket epiglotu dil köküne doğru iter ve posteriora doğru yer değiştirmesini sağlar.59
17
Aritenoid Kıkırdaklar
Posterior krikoid laminanın superior yüzünde yerleşmiş, çift kıkrdakların en büyüğü
ve larenksin en hareketli ve en fonksiyonel kıkırdaklarıdır. Hyalin yapıdadır. Tepesi yukarıda,
tabanı aşağıda piramid şeklindedir. Krikoid kıkırdağın posterior arkının superior yüzündeki
fasetlerle eklemleşir. Aritenoidin tabanı eklem yüzünü oluşturduğu gibi musküler ve vokal
çıkıntıları da içerir. Lateralde taban, genişçe musküler çıkıntıyı anteriorde ise daha ince olan
vokal çıkıntıyı oluşturur. Anterolateral yüzey vestibüler ligamenti ve bunun yanında
tiroaritenoid ve vokal kasları alır. Arka yüzeyde kas yapışma yerleri mevcutken yan yüzde ise
belirgin posterior krikoartenoid ligament bağlanır. Medial yüzeyi sadece perikondrium ile
kaplıdır. Bu kıkırdakların hareketi ve vokal kordlarla ilişkisi larenksin kompleks
fonksiyonunu sağlar.44
Kornikulat kıkırdaklar (Santorini kıkırdağı)
İki adettir. Aritenoid kıkırdağın apeksi ile eklem yaparlar.27
Kuneiform kıkırdaklar (Wrisberg kıkırdağı)
Ariepiglottik kıvrım içinde bulunur ve pasif destek sağlarlar.27
LARENKSİN LİGAMENT VE MEMBRANLARI
Larenksin Ligamentleri
Thyroepiglottic ligament: Epiglotu tiroid kıkırdağa bağlar.
Hyoepiglottic ligament: Hiyoid kemiğin posterior yüzeyi ile epiglotun lingual yüzü
arasındadır.
Stylohyoid ligament: Temporal kemik tabanından hiyoidin küçük kornusuna uzanır.
Pharyngoepiglottic ligament: Farenksin yan duvarlarıyla epiglot arasında bulunan
plikanın içerisinde yer alır ve üzeri mukozayla örtülüdür.
Ventriculer ligament: Aritenoid kıkırdaktan anterolateral yüzüyle broyles tendonunun
arasında yer alarak, ventriküler bandın serbest kenarını meydana getirir.
Crikotracheal ligament: Krikoid alt kenarından trakeanın birinci halkasının üst
kenarına ulaşır.27
18
Larenksin Membranları
Tirohiyoid membran
İnferiorda tiroid kıkırdağın üst kenarına ve üst kornunun ön yüzüne, süperiorda ise
hiyoid kemiğin korpusuna ve büyük boynuzuna yapışır. Membranın medialindeki kalınlaşmış
bölümüne median tirohiyoid ligament denir. Her iki tarafta lateralde, tiroid üst kornusunun
yaklaşık 1 cm önünde ve yukarısında superior larengeal damarlar, superior larengeal sinirin
internal dalı ve supraglottik lenfatik pedikül mevcuttur.27
Kuadrangüler membran
Epiglotun lateralinden aritenoide uzanır. Supraglottik larenksi paraglottik alandan ayırır. Üstte
ariepiglottik plika, altta ventriküler ligament yaparak sonlanır. Membranın superior kısmı
serbesttir ve epiglot üst kısmında kornikulat kıkırdağa kadar oblik bir seyir gösterir. İnferior
kısmı epiglotun tiroid kıkırdakla bağlantısının iç noktasından aritenoid kıkırdağın vokal
proçesine kadar uzanır. Superior ve inferior sınırları ise serbesttir. 59 Üst ve alt serbest
kenarları kalınlaşarak ligament halini alır:
- Ariepiglottik fold
- Vestibüler fold
Konus elastikus (Triangüler Membran)
Larenks alt parçasının elastik membranıdır. Krikoid kıkırdak üst kenarından, önde
tiroid kıkırdak alt kenarına, arkada ise aritenoid kıkırdağın vokal çıkıntısına uzanır. Kenarları
serbesttir, medial ve lateral yüzleri kalınlaşıp vokal ligamenti oluşturur.
- Median krikotiroid ligament: Konus elastikus kalın ön parçası tarafından yapılır.
- Vokal ligament: Vokal kord iskeletini yapar. Konus elastikusun serbest, güçlü olan
üst kenarınca oluşturulur.59
LARENKS KASLARI
A) Ekstrensek Kaslar
Ekstrensek larenks kasları bir bütün olarak larenksin hareketini ve fiksasyonunu
sağlarlar. Ekstrensek kaslar fonksiyonel yönden elevatör ve depresör olmak üzere iki gruba
ayrılırlar. (Şekil 5-6)
1. Elevatörler: M. Geniohyoideus, M. Digastricus, M. Mylohyoideus, M. Stylohyoideus.
Larenksi yutma sırasında yukarı çeken bu kaslar epiglotun kapanmasını sağlarlar. 5. , 7. ve 9.
sinirler tarafından innerve edilirler.
19
2. Depresörler: M. Sternohyoideus, M. Thyrohyoideus, M. Omohyoideus, M.
Sternothyroideus.
İnfrahiyoid dışı larenks kasları inspirasyonda larenksi aşağı çekerken bir miktar da vokal
kordları gererler. Asıl tutunma yerleri larenks dışındadır ve hepsi ansa hipoglossi tarafından
innerve edilirler.27
B) İntrensek Kaslar
Anatomik olarak larenksin içine sınırlandırılmış kaslardır. Glottik açıklığın
boyutlarıyla birlikte vokal kıvrımların uzunluk ve gerginliğini ayarlarlar. Multipl adduktör ve
tek bir adet abdüktörden ibarettirler. İnteraritenoid hariç ikişer adettirler ve eş zamanlı hareket
ederler.44
Krikotiroid kas
Larengeal kıkırdakların dış yüzeyine yerleşmiştir. Krikoid kıkırdağın dış yüzünden başlayan
lifler iki demete ayrılarak krikoid ve tiroid kıkırdaklar arasını doldurur. Oblik olarak seyreden
medial kısım, krikoid ark anterolateral kenarından oblik şeklinde yukarı ilerleyerek inferior
kornunun ön kısmına yapışır. Bu kısım krikoid laminasını geriye doğru çekerek, üzerinde
bulunan aritenoidin geriye doğru gitmesini sağlar ve vokal kordu uzatarak gerer. Pars recta
olarak adlandırılan ikinci kısım, krikoid arkı lateral kısımdan tiroid kıkırdağın alt kenarının
posterioruna doğru uzanarak, superior ve laterale yönelir.44
Posterior krikoaritenoid kas
Krikoid kıkırdağın laminasının bütün arka yüzeyine tutunarak başlar, yukarı ve laterale
yönelen lifleri, aritenoid kıkırdağın muskuler kısmna tutunmak üzere bir araya gelir. Üst lifler
horizontal, orta lifler oblik ve alt lifler vertikaldir. Kasılmayla aritenoid kıkırdaklar laterale
döndürülerek, vokal kordlarn abdüksiyonunu sağlar.27
Lateral krikoaritenoid kas
Posterior krikoaritenoidin ana antagonistidir. Krikoid arkusunun dış yüzü ve üst kenarından
ve konus elastikustan başlayıp yukarı arkaya ilerleyerek aritenoidin muskuler çıkıntısının ön
yüzüne yapışır. Kontraksiyonu ile muskuler çıkntı ön ve laterale çekilir. Böylece kord ortaya
yaklaşır.27
İnteraritenoid kas
İntrinsik kasler içinde tek olarak bulunan tek kastır. Her iki aritenoid kıkırdağın posterior
yüzeyi arasnda olup transvers ve oblik lifleri vardr. Oblik parça larenks aditusunu daraltırken,
transvers parça rima glottis daraltmaya yardım eder. Aynı zamanda kord vokallere
adduksiyon yaptırır. Bu kas rekürren larengeal sinirle bilateral olarak innerve edilir. Aynı
zamanda, superior larengeal sinirden de motor dallar alır.27
20
Tiroaritenoid kas
Tiroid kıkırdak ve konus elastikusun iç yüzeyinden çıkarlar ve arkaya dışa ve biraz yukarı
doğru ilerleyerek iki parçaya ayrılırlar.
1. M. vocalis veya thyroarytenoideus internus: Konus elastikusun serbest kenarına ve vokal
çıkıntının lateraline yapışır.
2. M. thyroaritenoideus externus: Vokal çıkıntı ile krikoaritenoid kas arasına yapışır. İç
liflerin dışında olarak, ventrikülün dış duvarı boyunca uzanarak aritenoide yapışır. Bu kasın
bazı lifleri yukarı doğru ilerleyerek ariepiglottik plikaya ilerler ve epiglotun yan kenarna
yapışırlar. Bu lifler tiroepiglottik kas adını alırlar. Tiroaritenoid kas, aritenoidi ileri çekip
mediale döndürür. Krikotiroid ve posterior krikoaritenoid kasın antagonistidir. Ventriküler
bandları da transvers aritenoid ile birlikte birbirine yaklaştırarak sfinkter görevi sağlar. Bu kas
vokal kordlara adduksiyon yaptırır. Vokal kordun serbest kenarının gerilimi ve kalınlığını
değiştirir. Bu glottik sfinkter aritenoidi ileri çekerek vokal ligamenti gerip vokal kord
kalınlığını arttırır. Fonasyon için en önemli kasdır.27
Larenksin intrensek kasları fonksiyonel olarak şöyle sınıflandırılır;
A. Adduktor kas
M. Cricoarytenoideus posterior ( N. Laryngeus recurrens)
B. Abduktor kaslar
M. Cricoarytenoideus lateralis (N. Laryngeus recurrens)
M. İnterarytenoideusun transvers parçası (N. Laryngeus recurrens)
M. Thyroarytenoideus (N. Laryngeus recurrens)
C. Tensor kaslar
M. Cricothyroideus (N. Laryngeus superiorun ekstrensek dalı)
M. Thyroarytenoideus (N. Laryngeus recurrens)
D. Konstriktör kaslar
M. İnterarytenoideusun oblik parçası (N. Laryngeus recurrens )
M. Aryepiglotticus (N. Laryngeus recurrens)
21
Şekil 5-6: Larenks kaslarının ön-yan ve arka-yandan görünümü41
LARENKSİN POTANSİYEL BOŞLUKLARI
Reinke Boşluğu
Vokal kord mukozasının altında bulunan, fibröz yapılardan zayıf subepitelyal
konnektif doku tabakasıdır. Kordun serbest kenarından 2 mm uzaklıktadır.
Preepiglottik Boşluk
Bu boşluğun sınırlarını; yukarıda vallekula mukozası ve hiyoepiglottik ligament,
arkada epiglot ve tiroepiglottik ligament, önde tirohiyoid membran ve tiroid laminanın iç yüzü
oluşturur. Yanlarda paraglottik mesafeyle ilişkidedir. Bu alandaki tümörler, supraglottik ve
paraglottik mesafeye yayılmaya meyillidir.
Paraglottik Boşluk
Ventrikül lateralindeki boşluktur. Dışta tiroid laminalar, inferomedialde konus
elastikus, medialde larengeal ventrikül, süperomedialde ise kuadrangüler membran ile
sınırlıdr. Bu boşluk önde, preepiglottik boşluk ile bağlantı kurar. Paraglottik boşluğun arka
duvarı sinüs piriformis mukozası ile kaplıdır.23 (Şekil 7)
22
Şekil 7: Larenks boşlukları ve bölümleri16
LARENKSİN İNTERNAL ANATOMİSİ
Larenks iki müköz membranla (yalancı ve gerçek vokal kordlarla) üç kompartmana
ayrılır. Vestibül, ventrikül ve subglottik boşluklar.
Vestibül
Anteriorda epiglot posterior yüzü, posteriorda aritenoid kıkırdaklar arasındaki internal
ve lateralde ariepiglottik foldların iç yüzü ve yalancı kordların üst sınırı tarafından sınırlanır.
Ventrikül (Sinüs Morgagni)
Yalancı ve gerçek vokal kordlar arasındaki çıkmazdır. Ventrikülün anterior bitiminde
larengeal sakkül olarak bilinen divertikulum bulunur. Hilton sakkülü mukus glandlarla
örtülüdür, bu da vokal kordların ıslaklığını ve kayganlığını sağlar.
Subglottik Boşluk (İnfraglottik Kavite)
Glottisten krikoid kıkırdağın inferioruna doğru uzanır. Lateralde sınırı konus
elastikusla ve krikoid kıkırdak duvarıyla sınırlandırılmıştır.
23
Rima Glottis
Gerçek vokal kordların serbest kenarları arasındaki boşluktur. Vokal kordlar
respirasyon sırasında abduksiyondayken triangüler şekildedir. Fonasyonda ise yarık haline
geçer. Posterior glottik açıklık yetişkinlerde 18-19 mm, yenidoğanlarda ise 4 mm’dir. Total
glottik açıklık yenidoğanlarda 14 mm’dir.
Yalancı Kordlar (Ventriküler Bantlar)
Larengeal kavitede her iki horizontal foldun üst sınırıdır. Tiroid kıkırdak açısından
anteroposterior olarak aritenoid kıkırdağa uzanır. Primitif kasılma fonksiyonuna sahiptir.59
Gerçek Kordlar (Vokal Kordlar)
Vokal kord aritenoidin vokal prosesi ile ön komissür arasındaki yapı olarak kabul
edilir. Vokal kıvrımlar ve rima glottis adı verilen, kıvrımlar arasındaki boşluk glottisi
oluşturur. Glottis, vokal çıkıntıların uçlarından geçen horizontal çizgi ile belirlenir. Bu hayali
çizgi glottisi intermembranöz ve interkartilajinöz bölümlere ayırır. Bu bölümlerin ön arka
uzunlukları oranları 3:2 şeklinde intermembranöz kısım lehine iken, yüzey alanlarında 2:3
şeklindedir. İnterkartilajinöz parça daha geniştir. Bazıları bu alana rimanın respiratuar bölümü
derler. Vokal kıvrımların membranöz ya da vibratuar kısımları 3 adet belirgin yapısal
tabakaya sahiptir: Yüzeyden derine doğru sırasıyla epitel, lamina propria, vokalis kası. Bu
tabakalar gövde örtü konseptine göre bölümlenebilir. Yüzey döşemesi örtücü epitel ve lamina
proprianın jelatinöz tabakalarından oluşur. Gövde ise vokalis kasından ibarettir. Bunların
arasında lamina proprianın intermediate (elastik) ve derin (kollajenöz) tabakalarından oluşan
bir geçiş bölgesi mevcuttur. Bu konsepte göre vokal kıvrımlar yüzeyden gövdeye doğru
giderek artan sertliğe sahip çok tabakalı bir vibratör olurlar. Dolayısıyla yüzey örtüsü vokal
kıvrımların vibratuar aktivitesinin çoğundan sorumludur. Vokal kıvrımların ön ve orta
uçlarında sırasıyla birer anterior ve posterior makula flava mevcuttur. Temelde lamina
proprianın elastik tabakasının kalınlaşmasından ibarettir. Bunların vokal kıvrım uç
bölümlerinin vibratuar hasardan koruyan yastıklar şeklinde fonksiyon gördükleri
düşünülmektedir. Benzer gövde örtü konseptini daha homojenöz yapıdaki lamina propria
nedeni ile çocuk larenksine uyarlamak mümkün değildir. Ergenliğin sonuna kadar laminanın
erişkin formuna matürasyonu tamamlanamaz.44
24
Piriform Sinüs
Piriform sinüs, medialde ariepiglottik kıvrım, aritenoid ve krikoid üst kısmı ile lateralde ise
tirohiyoid membran ve tiroid lamina iç yüzeyi ile oluşan bir oluktur. Superiorda lateral
glossoepiglottik kıvrımdan başlar. İnferiorda sinüs apeksi krikoid üst kenar seviyesinde
özofagus girişi ile iştiraklenir.59
LARENKSİN BÖLÜMLERİ
1. Supraglottis: Epiglot tipinden ventrikül tabanında respiratuar ve skuamöz epitelin
birleşme yerine kadar uzanır. Pratik olarak inferiror sınır ventrikülün tabanının ve lateral
duvarının birleşme yeridir.
2. Glottis: Anterior komissür, gerçek vokal kord ve posterior komissür ile sınırlıdır.
Vokal kordlar posterior sınırda karşılaşmazlar. Gerçek posterior sınır, aritenoid kıkırdaklar ve
krikoid laminanın superior sınırıdır.
3. Subglottis: Skuamöz ve respiratuar epitelin gerçek vokal kordların birleşim
yerinden, krikoid kıkırdak alt sınırına uzanır. Üst sınırı gerçek vokal kordların serbest
kenarının 5 mm aşağısı olarak kabul edilir.59
LARENKSİN DAMARLANMASI
Arteryel Dolaşım
Larenksin arteryel beslenmesi superior ve inferior larengeal arterlerden oluşur.
Superior tiroid arterin dalı olan superior larengeal arter, larenkse girmeden önce
infrahiyoid ve krikotiroid olmak üzere iki dala ayrılır. Superior larengeal arter karotisten
ayrıldıktan sonra tirohiyoid membranın arka bölümünü superior larengeal sinirle beraber
horizontal olarak çaprazlar. Arter tirohiyoid membranı delerek, lateral duvarın ve piriform
sinüsün tabanında submukozal olarak aşağı ilerleyerek, larenks mukoza ve kaslarına dağılır.
Süperior tiroid arter ayrıca tiroid kartilaj altında horizontal olarak seyreden krikotiroid dalı
verir.
İnferior larengeal arter, inferior tiroid arterin bir dalıdır. Bu arter subklavian arterin
tiroservikal trunkusunun dalıdır. Arter, tiroid lobu alt kenar hizasında önde rekürren sinir,
arkada inf. tiroid arterin terminal dalları arasındadır. İnferior tiroid arter, inferior larengeal
sinirle birlikte krikotiroid eklemin gerisinde, inferior konstrüktör kasın alt kenarının
posteriorundaki Killian-Jamieson bölgesindeki aralıktan larenkse girer.27
25
Venöz Dolaşım
Larenksin venöz damarları superior ve inferior larengeal venlerdir. Arterlere paralel
seyrederler. Superior ve inferior tiroid venlere açılırlar. Bunlar da intenal juguler vene
boşalırlar.27
Lenfatik Dolaşım
Larenkste lenfatik kanallar yüzeyel (intramukozal) ve derin (submukozal) olarak
seyrederler ve bölgelere göre farklılıklar gösterirler.
Supraglottik bölgede: Epiglotun serbest kenarları, bant ventriküller ve ventrikül seviyesinde
lenfatik ağ çok zengin olup sinüs piriformisden gelenlerle birleşir. Bu bölgedeki lenfatikler,
bir taraftan diğer tarafa serbestçe geçerek, üst ve orta juguler lenf nodlarına drene olur.
Glottik bölgede: Vokal kordların membranöz parçası lenfatik ağ yönünden fakirdir.
Maligniteler ancak Reinke aralığına invaze olduklarında lenfatik sisteme girmiş olurlar. Ön
kommisür bölgesine uzanan malignitelerde lenfatik yayılım şansı artar.
Subglottik bölgede: İki çeşit drenaj yolu vardır. Bunlardan bir tanesi, krikotiroid membrandan
geçerek trakea önünde prelarengeal (Delphian lenf nodu) pretrakeal ve oradan da orta derin
juguler nodlara gider. Diğeri ise, inferior tiroid arter yakınındaki lenf noduna geçerek
paratrakeal, trakeoözofageal nodlara gider.27
LARENKSİN İNNERVASYONU
Larenks motor ve sensitif uyarımının tamamını N. vagustan alır. N. vagus, superior
laringeal ve inferior laringeal sinirler olmak üzere larenkse dallar gönderir. N. Laryngeus
superiorun internal ve eksternal dalı mevcuttur. İnternal dal daha kalın olup duysal lifleri
içerir. Tirohiyoid membrandan geçip larenksin supraglottik bölgesinin duyusal uyarımını
sağlar. Bu sinirin eksternal dalı ise daha ince olup motor lifler içerir. M. Cricothyroideus’un
motor uyarımını sağlar ve yaralanması durumunda vokal kordların gerginliği azaldığı için ses
kısıklığı oluşur.
N. Laryngeus inferior (Nervus recurrens) n. vagustan ayrıldıktan sonra solda arkus
aortayı, sağda ise subklavian arteri geçerek yukarı doğru ilerler. Krikotiroid eklemin hemen
arkasından larenkse girer. Anterior ve posterior dalı vardır. Anterior dal motor lifler içerirken
posterior dal duysal lifler içerir. Larenksin kord vokal altında kalan kısmının duyusal
uyarımını ve m. cricothyroideus dışında kalan internal larenks kaslarının motor uyarımını
sağlar. N. Laryngeus inferorun posterior dalı ile n. laryngeus superiorun internal dalının dorsal
26
dalcıkları, interaritenoid ve posterior aritenoid kaslarının dorsal yüzeyinde lokalize Galen
anastomozu’nu meydana getirirler.59
LARENKSİN FONKSİYONLARI
1) Sfinkter (Koruma) görevi: Yutma sırasında larenksin kapanması larenks fizyolojisinin en
önemli görevi olup sıvı ve katı gıdaların girişinde akciğerleri korur. Larenksin kapanması,
rima glottisin kapanması, larenks vestibülinin kapanması ve epiglotun larenks lümenine doğru
eğilmesi olmak üzere üç adımda gerçekleşir. Glottisin sfinkter görevi larenksin esas ve
primitif fonksiyonudur. Yutma sırasında glottis refleks olarak kapanır. Lokal etkiler ve
larenksin kimyasal sitümulasyonu ile solunum ve kardiyovaküler sistemde değişiklikler
oluşur. Bu değişiklikler apne, bradikardi, hipertansiyon, bronkokonstriksiyon, öksürük ve
periferik vasküler direnç değişiklikleridir. Genetik olarak larenks, yutma esnasında pulmoner
sistemi koruyucu bir sfinkter olarak gelişmiştir. Aşağı solunum yollarının korunması larenksin
ana görevidir. Bu nedenle larenks sabit ve dominant glottik kapanma reflekslerine sahiptir.
Kapanma refleksi, süperior larengeal sinirin sitümulasyonuna cevap olarak tiroaritenoid kasın
aniden kapanmasıdır. Larenksteki sfinkter fonksiyonu larenksteki üç bölgenin koruyucu
adduksiyonu sonucu olur. Bunlar yukarıdan aşağıya doğru epiglot-ariepiglottik plikalar,
ventriküler bantlar ve vokal kordlardır. Larenksin sfinkter görevinin başlaması için iki taraflı
süperior larengeal sinirin stimilasyonu gerekir.
2) Solunum fonksiyonu: Larenks solunum yolunun bir parçası olarak görev yapar. Solunum
medulladaki merkez ile düzenlenir. Epiglot hayvanlarda daha uzun olup havanın
yönlenmesine yardım eder. Ayrıca hayvanda koku duyusunda da rol oynar.
3) Fonasyon: Larenkste sesin meydana gelmesinde çeşitli komponentler rol oynar. Bunlar
havanın basıncı, vokal kordların gerilmesi, rima glottisin şekli, solunum yollarının durumu ve
genişliğidir. Bu olaya fiziksel etkenler de katılır. Özellikle sinir sisteminin etkisi ile kaslarda
uzama ve kısalma meydana gelir. Ses oluşunda işitmenin de önemli rolü vardır.
4) Yutma fonksiyonu: Yutma esnasında kasların sfinkter etkisi ile larenks girişi kapanır.
Epiglotun kenarından lokmanın özofagusa kayması sağlanır. Ayrıca yutma sırasında larenksin
yükselmesi lokmanın özofagusa girişine yardım eder.
5) Öksürük ve Eksploratif fonksiyonu: İntratorasik basıncın artmasına bağlı olarak bronş ve
trakea sekresyonu dışarı atılır. Derin inspiryumla glottis kapanır. Ekspiryum kasları kasılarak
intrapulmoner basınç artar. Glottis aniden açılarak hızla çıkan hava aşağı solunum
yollarındaki sekresyonu veya yabancı partikülü dışarı atar.
27
6) Emosyonel fonksiyonu: Larenks kişinin psikolojik durumun göre heyecan, üzüntü, ağlama
ve esnemede ses değişiklikleri meydana getirir.
7) Dolaşıma yardımcı fonksiyonu: Trakeobronşial sistemde ve akciğer parankimindeki
basınç değişikliklerinin etkisi ile kan dolaşımında pompa gibi etki yapar.
8) Fiksatif fonksiyonu: Rima glottisin kapanması ile toraks içine hava kapatılır. Volanter
olarak yapılan bu işlem ağır kaldırma, ıkınma ve zorlama hareketine yardım eder.27
SIÇAN LARENKSİ ANATOMİSİ
Larenks kıkırdakları, inspirasyon esnasında kollapsı önler ve larenksin şeklini korur.
Altı adet kıkırdaktan oluşmuştur.
1. Epiglot: Triangüler şeklindedir.
2. Tiroid kıkırdak: Larenksin en büyük kıkırdağıdır. Lateral ve ventral duvarları vardır.
Lateral yüzdeki arka boynuzlar krikoid kıkırdak ile eklem yapar. Ön boynuzlar
hipofarenksi destekler.
3. Krikoid kıkırdak: Lateral ve ventral yüzü dar, arka kısmı geniş halka şeklinde bir
kıkırdaktır. Sıklıkla ‘Mühür Yüzüğü’ şeklinde adlandırılır.
4. Aritenoid kıkırdaklar: Çift olup, vokal kordu destekleyen ‘V’ şeklinde kıkırdaklardır.
5. Kuneiform kıkırdaklar: Vokal kordun önünde, ariepiglottik plikanın arkasında bir çift
küçük kıkırdaktır.
6. ‘U’ şeklinde kartilaj: Aritenoid kıkırdakların düzeyinde, larengeal lümenin ön
duvarında bir ventral poş vardır. ‘U’ şeklindeki kıkırdak bu poşun girişinde bulunur.
Larengeal lümen 3 bölgeye ayrılır: Farenkse açılan vestibül bölümü, glottis ve infraglottis.
Vokal kordlar, önde ventral poşun kaudal bölgesinde, aritenoid kıkırdağın vokal proçesinden
tiroid kıkırdak orta hattına uzanım gösterir. Aritenoid kıkırdağın musküler proçesi, krikoid
kıkırdağın önü ile eklem yapar.50
SIÇAN LARENKSİ HİSTOLOJİSİ
Larenksin ışık mikroskobi ile incelenmesinde 5 tip epitel görülür. Bunlar; çok katlı
skuamöz, skuamoid, yalancı çok katlı solunum ve yalancı çok katlı kübik epitelin 2 formudur.
Bu epitel tiplerinin dağılımı karmaşıktır.
Epiglottun büyük çoğunluğunda, aritenoid seviyesinin üzerinde, lateral ventriküllerin
içinde ve dorsal bölgede çok katlı skuamöz epitel mevcuttur. Özellikle epiglotun üstünde
olmak üzere ara ara tat tomurcukları da bulunur. Dorsal bölgede de keratinize küçük alanlar
vardır. Vokal kordlar yaklaşık 2 hücre tabakası kalınlığında ince bir skuamöz epitel ile
kaplıdır.
28
Epiglot kaudalinin ventrolateral bölgesinde respiratuar epitelden oluşan geniş alanlar
mevcuttur. Bu alanlar, büyük subepitelyal serömüköz bezlerin duktuslara açıldığı yeri
çevrelemektedir. Respiratuar epitel, aritenoid seviyesi iç yüzeyi boyunca ve vokal kordların
kaudalinde mevcuttur.
Yalancı çok katlı kübik epitel ise yassı ve solunum epitelinin arasında bir geçiş
bölgesinde mevuttur. Geçiş bölgesinin en geniş olduğu yer aritenoid projeksiyonunun
seviyesinde, ventrolateral bölge ve ventral poşun ventral ve lateralidir.
Yalancı çok katlı kübik epitelin çok olduğu epiglot tabanının ventrolateral yüzünde
epitel 3-4 hücre tabakası yüksekliğindedir. Bu yükseklik ventral poş etrafı kaudalinde ve
vokal kord yakınında 2-3 hücre tabakası yüksekliğine düşmüştür.35
29
MATERYAL VE METOD
Bu çalışma İstanbul Üniversitesi Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü (DETAE) hayvan
laboratuvarında gerçekleştirildi. Çalışma esnasında 5199 numaralı “Hayvanları Koruma
Kanunu” ve Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın deneysel ve diğer bilimsel amaçlar için
kullanılan deney hayvanlarının korunması, deney hayvanlarının üretim yerleri ile deney
yapacak olan laboratuvarların kuruluş, çalışma, denetleme, usul ve esaslarına dair
yönetmeliğine ve Helsinki Nihai Senedi’nin deney hayvanları ile ilgili maddelerine uyuldu.
Çalışma 20 adet sağlıklı erişkin, dişi Wistar Albino sıçan üzerinde yapıldı. Sıçanlar
7-8 aylık olup, ağırlıkları 200-250 gr arasında değişiyordu.
Çalışmada C. F. Palmer’ın tanımladığı duman makinası kullanıldı (Resim 1).
Makinada inspirasyon ve ekspirasyon olmak üzere giriş–çıkış yerleri vardı. İnspirasyon giriş
yerine takılan sigaradan alınan duman, ekspirasyon çıkış yerine bağlı 1.5 m uzunluğunda
polietilen bir hortum aracılığı ile 30x40x50 cm boyutlarında bir pleksiglas kabine veriyordu.
Kabinin üst kapağında 10 adet 2 cm çapında dairesel havalanma ve duman çıkış yeri
bulunuyordu (Resim 2). 200 ml/dk hava akımı sağlanarak her bir sigara, duman makinesinde
yaklaşık 4 dakikada tüketiliyordu. Ancak dumanın kabine dağılımı yaklaşık 6 dakika
sürüyordu. Çalışmamızda 12 dakikada 1 sigara, duman makinasına takılıp 1 saatte 5 sigara,
günde ise 10 adet sigara tüketildi.
Resim 1: C. F. Palmer’in duman makinası
30
Resim 2: Çalışmamızda kullanılan pleksiglastan yapılmış kabin
Çalışmamızda Türk tütününden yapılmış Samsun 216® sigarası kullanıldı. Bu sigarada
katran 10 mg, nikotin 0.8 mg ve karbonmonoksit 10 mg’dır.
20 adet deney hayvanı her bir grupta 10 hayvan olmak üzere 2 gruba ayrıldı:
1. GRUP: 10 adet deney hayvanı kendi içerisinde rastgele 5’erli iki gruba ayrıldı. 5
adet deney grubu sıçan, 45 gün boyunca, sabah ve öğlenden sonra olmak üzere iki farklı saat
diliminde, birer saat sigara dumanına maruz bırakıldı (Resim 3). 5 adet kontrol grubu sıçan
ise sigara dumanına maruz bırakılmayıp, deney saatinde aynı oda koşullarında kabinlerinde
bırakıldı. 1. Gruptaki kontrol hayvanlarından biri çalışmanın 8. gününde bilinmeyen bir
sebepten dolayı öldü. Çalışmaya 4 adet 1. Grup kontrol hayvanı ile devam edildi.
Deney Grubu 5 adet sıçan
45 gün çevresel sigara dumanına maruz bırakılan sıçanlar
1. Grup
10 adet sıçan Kontrol Grubu 5 adet sıçan
1. Grubun kontrolü
Deney Grubu 5 adet sıçan
90 gün çevresel sigara dumanına maruz bırakılan sıçanlar
2. Grup
10 adet sıçan Kontrol Grubu 5 adet sıçan
2. Grubun kontrolü
Tablo 2: Çalışmada kullanılan sıçan grupları
31
Resim 3: Sigara dumanına maruz bırakılan deney grubu sıçanlar
2. GRUP: 10 adet deney hayvanı kendi içerisinde rastgele 5’ erli iki gruba ayrıldı. 5
adet deney grubu sıçan 90 gün boyunca, sabah ve öğlenden sonra olmak üzere iki farklı saat
diliminde, birer saat sigara dumanına maruz bırakıldı. 5 adet kontrol grubu sıçan ise sigara
dumanına maruz bırakılmayıp, deney saatinde aynı oda koşullarında kabinlerinde bırakıldı.
Birinci ve ikinci grup deney ve kontrol grubu sıçanları, 45 ve 90 gün sonunda, yüksek
doz ketamin anestezisi ile sakrifiye edildi. Takiben larenksleri disseke edilerek çıkarıldı.
Diseksiyon sırasında mukoza bütünlüğü bozulmadan glottis bölgesi çıkartılarak % 10’luk
formaldehit solüsyonuna kondu. 2. Gruptaki kontrol sıçanlardan birinin glottis bölgesi disseke
edilirken vokal kord ön kısmı zarar gördüğü için çalışmaya dahil edilmedi. Solüsyonda
bekletilen preparatlar 5 mikron kalınlığında kesitlere bölünerek hematoksilen-eozin ile
boyanarak ışık mikroskobu altında 10, 40, 100’lük büyütme altında muhtemel histopatolojik
değişiklikler açısından incelendi. Değerlendirilen histopatolojik değişikler; epitel dağılımı,
enflamasyon miktarı, hiperplazi ve metaplazi dağılımlarını içermekteydi.
Çalışmaya alınan olgularda Ki-67 ekspresyonunu belirlemek amacıyla parafin
bloklardan 5 mikrometre kalınlığında hazırlanan kesitler ‘Poly-L-Lysine’ li lamlara alındı. Ki-
67 (SP6) (Neomarkers, USA) için, kullanıma hazır tavşan monoklonal antikoru ile
immünohistokimyasal boyama prosedüru uygulandı.
Etüvde bütün gece 50˚C de bırakılan kesitler, deparafinizasyon amacıyla, üç kez 5
dakika ksilende ve iki kez 10 dakika absolü alkolde bekletildi. Daha sonra rehidratasyon için
bir dakika da distile suda bekletildi. 1/10 oranında distile su ile sulandırılan antijen retrieval
solüsyonu (sitrat buffer), önce mikrodalgada 750 watt’da 2 dakika, sonra 350 watt’da otuz
32
saniye bekletildi. Daha sonra 15 dakika boyunca beşer saniye aralar ile 160 watt’da otuz
saniye bekletildi. Mikrodalgadan çıkarılan kesitler oda sıcaklığında 20 dakika tutulduktan
sonra, distile su ile yıkandı. Endojen peroksidaz aktivitesini inhibe etmek için, % 3’lük
hidrojen peroksit ile 20 dakika inkübe edildi.
Kesitler distile su ile iki kez birer dakika yıkandı. Ki-67 monoklonal antikoru ile oda
sıcaklığında 60 dakika inkübe edildi. TBS (Tris buffer saline) ile üç kez beşer dakika
yıkandıktan sonra, LabVision yöntemi ve Mayer hemotoksilenle zıt boyama işlemi yapılarak
boyama tamamlandı.
İmmunreaktivite değerlendirilmesi
Ki-67:
Hücresel proliferatif aktivitenin değerlendirilmesi için x400 büyütmede 100 hücre
sayılmıştır. Bunlar arasında kahverengi nükleer boyanma pozitif kabul edilmiştir ve her olgu
için pozitif boyanan hücrelerin yüzdesi elde edilmiştir.
İstatistiksel Analiz
Verilerin istatistiksel analizinde; kronik mononükleer hücre infiltrasyonunun
karşılaştırılmasında Mann Withney U testi, deney grubu hayvanlarının vokal kordunun Ki-67
ile immunohistokimyasal boyanma yüzdelerinin karşılaştırılmasında ‘Student-T’ testi
uygulanmıştır. P<0.05 değerleri istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. İstatistiktel analiz
için ‘Graphpad Prism 4.0’ bilgisayar programı kullanılmıştır.
33
BULGULAR Çalışmamızda çevresel sigara dumanına maruz bırakılan deney grubu sıçanlarda, maruz
kaldıkları 1 saatin son 15-20 dakikasında kabin içerisinde sıçrama şeklinde agresif davranışlar
gösterdiklerini gözlemledik. Kontrol grubu sıçanlarda ise böyle bir durum gözlenmedi. Her iki
grup deney ve kontrol sıçanlarında yem ve su tüketimi açısından bir fark gözlenmedi.
HİSTOPATOLOJİK BULGULAR
1. VE 2. GRUP KONTROL SIÇANLARI 1. ve 2. Grup kontrol sıçanlarının glottik bölgesinin histopatolojik incelemesinde 3 farklı
tip epitele rastlanılmıştır (Resim 4).
Ventral kısım yalancı çok katlı silli epitel yapısı gösteriyordu. Bu kısmın lamina propriası,
az kollajen ve elastik liflerin olduğu, fibroblast, mast hücresi ve makrofajların olduğu gevşek
bağ dokusu yapısında idi.
Vokal kordların serbest kenarına yakın bölgesi tabakalanması yalancı çok katlı silyasız
kolumnar epitel yapısı gösteriyordu. Lamina propriası daha yoğun bir bağ dokusu yapısında
idi (Resim 5).
Vokal kordun aritenoid kıkırdağa yakın orta kısmı çok katlı yassı epitelden oluşuyordu.
(Resim 6). Bu epitel aritenoid kıkırdak üst kısımda daha ince iken, orta kısımda daha kalındı.
Lamina propria ise az kollajen ve elastik liflerin olduğu, fibroblast, kan damarları ve
makrofajlardan meydana gelen gevşek bağ doku yapısında idi.
Glottisin dorsal bölgesi çok katlı yassı epitel yapısında idi. Bu bölgenin epiteli kesitlerin
geçtiği düzleme göre kübik epitel de olabiliyordu.
1. Grup kontrol sıçanlarının larenks epitelinde değişen derecelerde kronik mononükleer
hücre infiltrasyonu mevcuttu (Tablo 3).
1. Grup 1. Kontrol
hayvanı
1. Grup 2. Kontrol
hayvanı
1. Grup 3. Kontrol
hayvanı
1. Grup 4. Kontrol
hayvanı
++ + +++ +
Tablo 3: 1. Grup kontrol hayvanlarındaki kronik mononükleer hücre infiltrasyonu derecesi
2. Grup kontrol sıçanlarının da larenks epitelinde değişen derecelerde kronik
mononükleer hücre infiltrasyonu mevcuttu ( Tablo 4).
2. Grup 1. Kontrol
hayvanı
2. Grup 2. Kontrol
hayvanı
2. Grup 3. Kontrol
hayvanı
2. Grup 4. Kontrol
hayvanı
+++ + ++ +
Tablo 4: 2. Grup kontrol hayvanlarındaki kronik mononükleer hücre infiltrasyonu derecesi
34
Resim 4: Normal sıçan larenksinin glottis bölgesinin ışık mikroskobik görüntüsü Dışta Tiroid kıkırdak, elips şeklinde çizilen kısım vokal kord serbest kenarı, diktörtgen şeklinde çizilen kısım aritenoid kıkırdak ve vokal kord orta kısmını göstermektedir. (H&E, x 100)
Resim 5: Vokal kord serbest kenarındaki yalancı çok katlı silyasız kolumnar epitel (H&E, x200)
35
Resim 6: Aritenoid kıkırdak medialindeki vokal kord orta kısmında çok katlı yassı epitel (H&E, 200)
1. GRUP DENEY SIÇANLARI (45 GÜN MARUZİYET) Epitel tipi ve dağılımı kontrol grubu sıçanlarla benzerlik gösteriyordu.
Sigara dumanına maruz bırakılan sıçanlarda vokal kord serbest kenarında patolojiye
rastlanılmadı. Bu grubun deney hayvanlarının birinde vokal kord orta kısmındaki çok katlı
yassı epitelde keratinizasyonla karakterize metaplazi mevcuttu (Resim 7, 8). Ayrıca 1 deney
hayvanı kesitinde vokal kord orta kısmında epitelde hafif hiperplazi mevcut idi.
Resim 7: Çevresel sigara dumanına 45 gün maruz bırakılan 1. Grup sıçanların vokal kord orta kısmında gözlenen keratinize metaplazi (H&E, x100)
36
Resim 8: Çevresel sigara dumanına 45 gün maruz bırakılan 1. Grup sıçanların vokal kord orta kısımlarında
gözlenen keratinize metaplazi (H&E, x200)
1. Grup deney sıçanlarının larenks epitelindeki kronik mononükleer hücre infiltrasyonu
dereceleri Tablo 5’ te gösterilmiştir.
1. Grup 1. deney
hayvanı
1. Grup 2. deney
hayvanı
1. Grup 3. deney
hayvanı
1. Grup 4. deney
hayvanı
1.grup 5. deney hayvanı
+ + + + +
Tablo 5: 1. Grup deney hayvanlarındaki kronik mononükleer hücre infiltrasyonu derecesi
2. GRUP DENEY SIÇANLARI ( 90 GÜN MARUZİYET)
Epitel tipi ve dağılımı kontrol grubu sıçanlarla benzerlik gösteriyordu.
Vokal kord serbest kenarında, 1. Grupta olduğu gibi patolojiye rastlanılmadı. Bu grubun
deney hayvanlarının birinde, vokal kord orta kısmındaki çok katlı yassı epitelinde ise sigara
dumanına 45 gün maruz bırakılan sıçanlarda gözlenen keratinize metaplazi değişikliği
mevcuttu (Resim 9). Ayrıca sigara dumanına 45 gün maruz bırakılan gruptaki hayvanlardan
farklı olarak bu gruptaki 2 deney hayvanı kesitinde vokal kord orta kısımda orta derecede
hiperplazi ve 1 deney hayvanı kesitinde parakeratoz mevcut idi (Resim 9-10).
37
Resim 9: Çevresel sigara dumanına 90 gün maruz bırakılan 2. Grup sıçanların vokal kord orta kısımlarında gözlenen keratinize metaplazi ve parakeratoz (H&E, x400)
Resim 10: Çevresel sigara dumanına 90 gün maruz bırakılan 2. Grup sıçanların vokal kord orta kısımlarında
gözlenen hiperplazi (H&E, x400)
2. Grup deney hayvanlarının larenks epitelinde değişen derecelerde kronik mononükleer
hücre infiltrasyonu mevcut idi (Tablo 6).
2. Grup 1. deney
hayvanı
2. Grup 2. deney
hayvanı
2. Grup 3. deney
hayvanı
2. Grup 4. deney
hayvanı
2.grup 5. deney hayvanı
++ ++ ++ +++ ++
Tablo 6: 2. Grup deney hayvanlarındaki kronik mononükleer hücre infiltrasyonu derecesi
38
Kronik mononükleer hücre infiltrasyonu açısından 1. grup deney hayvanları ile 1. grup
kontrol hayvanları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamamıştır (p=0.20). 2. grup
deney hayvanları ile 2. grup kontrol hayvanları arasında da istatistiksel olarak anlamlı fark
bulunamamıştır (p=0.41). Ancak 1. grup deney hayvanları ile 2. grup deney hayvanları
arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı olarak fark bulunmuştur (p=0.007).
İMMUNOHİSTOKİMYASAL BOYANMA BULGULARI
Hücresel proliferatif aktivitenin değerlendirilmesi için x400 büyütmede 100 hücre
sayılmıştır. Bunlar arasında kahverengi nükleer boyanma pozitif olarak kabul edilmiş ve
pozitif boyanan hücrelerin yüzdesi elde edilmiştir. Normal sıçan vokal kordunda Ki-67
ekspresyonunu hesaplamak için kontrol grubu sıçanlardan biri çalışmaya dahil edildi ve vokal
kordunda 400 büyütmede 7-8 Ki-67 ile boyalı hücre (% 7-8) sayıldı.
Kontrol grubu sıçanlarda Ki-67 ekspresyonunu hesaplamak için yapılan boyamada, vokal
kord epitelinin bazal tabakasındaki boyanmanın bazı alanlarda olduğunu gözlemledik. Oysa
larenks dorsalindeki farenks ve özofagus epitelinde, bütün alanlarda bazal tabakada Ki-67
boyanmasını gördük.
Kontrol grubu sıçanların vokal kord epiteli bazal tabakası tek sıra şeklinde Ki-67 ile
boyanıyordu ve bazal tabakadaki bu boyanma lümende tüm epitel boyunca devam etmiyordu.
Çevresel sigara dumanına maruz bırakılan 1. Grup deney hayvanlarının vokal kord epitelinin
bazal tabakasında 1-2 hücre kalınlığında Ki-67 boyanması gözlendi ve bu boyanma bazal
tabakada devamlılık göstermiyordu (Resim 11). 2. Grup deney hayvanlarının vokal kord
epitelinin bazal tabakasında ise Ki-67 boyanması proliferatif aktivite olan kısımda devamlılık
gösteriyordu ve bazal tabakada 2-3 hücre kalınlığında bir boyanma mevcut idi (Resim 12).
Deney hayvanlarındaki Ki-67 ekspresyonu oranları aşağıda gösterilmiştir (Tablo 6).
Deney grubu sıçanlar Ki-67 ile boyanma yüzdesi Deney grubu sıçanlar Ki-67 ile boyanma yüzdesi
1. grup 1. deney hayvanı % 4 2. grup 1. deney hayvanı % 25
1. grup 2. deney hayvanı % 7 2. grup 2. deney hayvanı % 27
1. grup 3. deney hayvanı % 12 2. grup 3. deney hayvanı % 11
1. grup 4. deney hayvanı % 2 2. grup 4. deney hayvanı % 15
1. grup 5. deney hayvanı % 1 2. grup 5. deney hayvanı % 38
Tablo 7: 1. ve 2. grup deney grubu hayvanların Ki-67 ekspresyon oranları
Ki-67 ekspresyonu açısından 1. ve 2. grup deney hayvanları arasında istatistiksel olarak
ileri derecede anlamlı olarak fark bulunmuştur (p=0.003).
39
Resim 11: 1. Grup deney hayvanları vokal kord orta bölümünde bazal tabakadan yukarıya doğru artan Ki-67
aktivitesi. Ki-67 ekspresyonu: % 12 ( x400)
Resim 12: 2. Grup deney hayvanları vokal kord orta bölümünde bazal tabakadan yukarıya doğru artan Ki-67
aktivitesi. Ki-67 ekspresyonu: % 27 ( x400)
40
TARTIŞMA
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre tütün kullanımı, dünyada ölümlerin 2. büyük nedenidir
ve tütün kullanımı dünya çapında her on yetişkinden birinin ölümünden sorumludur. Bu
şekilde devam ederse 2020 yılına kadar her yıl 10 milyon kişinin ölümüne sebep olacaktır.62
1985’te uluslararası uzman çalışma grubu, sigara içme ile akciğer, oral kavite, farenks,
larenks, özofagus, pankreas, mesane ve renal pelvis kanserleri arasında pozitif bir korelasyon
kurmuştur.20 Onyedi yıl sonra, yeni epidemiyolojik kanıtlara dayanarak, başka bir uluslararası
uzman çalışma grubu, sigara içmenin ek olarak nazal kavite, paranazal sinüs, nazofarenks,
karaciğer, mide, böbrek ve serviks kanserine neden olabileceğini ifade etti.21
İstemsiz sigara içme, pasif içicilik veya çevresel sigara dumanı sigara içmeyen kişinin
sigara dumanına maruz kalması olarak tanımlanır. Çevresel sigara dumanı ana akım ve yan
akım dumanından oluşmaktadır. Çevresel sigara dumanının kimyasal içeriği aktif içicilerin
çektiği sigara dumanından farklıdır. Bazı kanserojenler yan akım dumanında ana akım
dumanına göre daha yüksek konsantrasyonda bulunmaktadır. Çevresel sigara dumanının
insanlarda birçok zararlı etkisi vardır. Sigara içmeyen eşlerin evde sigara içen kişilerin
dumanına maruz kaldığı durumda % 20-30 oranda akciğer kanseri olma riskinin arttığı
saptanmıştır.45
Vineis ve arkadaşları çevresel sigara dumanı ve sigarayı bırakan ve hiç sigara
kullanmayanlarda respiratuvar kanser ve KOAH riskini araştırmışlardır. Bu çalışmaya
katılanların % 40.8’i sigara içmemiş ve sigara içmiş ama 10 yıldır kullanmayanlardan
oluşmaktaydı. Bu grubun 7 yıllık takiplerinde 97 kişide akciğer kanseri, 20 kişide farenks ve
larenks kanseri geliştiğini, 14 kişinin de KOAH’dan öldüğünü bildirmişlerdir. Ayrıca
çocukluk çağında çevresel sigara dumanına maruz kalma sıklığı ile yetişkin dönemde akciğer
kanseri olma riski ilişkisi göstermişlerdir.56
Çalışmamızda, deney grubu sıçanlar günde 2 kez boyunca birer saat çevresel sigara
dumanına maruz bırakıldı. İlk grup 45, ikinci grup 90 gün sonunda sakrifiye edilip çevresel
sigara dumanının vokal kordlar üzerine etkileri kontrol grubu ile karşılaştırılarak araştırıldı.
Bu çalışmada deney hayvanı olarak kullanılan sıçanların larenksleri, deneysel model olarak
oldukça sık kullanılmaktadır. Kurita ve arkadaşlarına göre insan ve sıçan vokal kordlarının
yoğunluğu ve membranöz kısımları arasında farklılıklar mevcuttur; ancak her ikisinin de
lamina propriası 3 kısma ayrılır. Bunlar; az fibröz bileşeni olan süperfisyel tabaka, süperfisyel
tabakaya göre daha çok fibröz bileşeni olan intermediate tabaka ve daha fazla kollajen ve
elastik liflere sahip derin tabakadır.33
41
Larenks üzerine çalışan araştırmacılar arasında tartışmalı olan bir diğer konu da glottis
bölgesinin farklı epitel çeşitlerinin dağılımıdır. 1977’de Smith, sıçan larenks anatomi ve
histolojisini araştırdığı çalışmada vokal kordlarda çok katlı yassı epitel ve silyasız kolumnar
epitel varlığını fark etmiş ve silyasız kolumnar epitelin vokal kord dorsal kısımda
bulunduğunu gözlemlemiştir.50 1980 yılında Lewis ve arkadaşları sıçan larenks epitelini
incelediği çalışmada, vokal kordun 2 hücre tabakası kalınlığında yassı epitelle döşeli
olduğunu ve vokal korda yakın bazı yerlerde yalancı çok katlı kübik epitel olduğunu
göstermiştir.35 Walker ve arkadaşları yaptıkları çalışmada larenksteki değişik epitel tipleri
arasındaki farklı geçişleri incelemişlerdir. Yalancı çok katlı silyasız kolumnar epiteli, tiroid
kıkırdağa yakın olarak gözlemlemişler ve bu alanın vokal kordun serbest kenarını içerdiğini
göstermişlerdir. Vokal kord orta kısmının çok katlı yassı epitele değiştiğini, bu epitelin
kalınlığının ince olduğunu, dorsal bölgede ise kalınlaştığını göstermişlerdir.57 Duarte ve
arkadaşlarının pasif içiciliğin sıçan vokal kordları üzerine etkilerini araştırdıkları çalışmada,
larenks kesitlerinde vokal kord lokalizasyonunda 3 farklı tip epitel gözlemiştir: Vokal kord
orta kısım ve larenks dorsalinde çok katlı yassı epitel; vokal kord serbest kenarında yalancı
çok katlı kolumnar epitel ve larenks ventralinde yalancı çok katlı silyalı kolumnar epitel.8
Bizim çalışmamızda da glottis bölgesinde 3 tip epitel gözlemledik:
Vokal kordların serbest kenarına yakın bölgesi yalancı çok katlı silyasız kolumnar epitel;
vokal kord orta bölümünde 2-3 tabakalı yassı epitel gözlendi ve bu epitel dorsal kısımda da
mevcuttu. Larenks ventralinde ise yalancı çok katlı silyalı kolumnar epitel mevcuttu.
Sıçan larenksindeki her bölge çok küçük olduğundan ve epitel tipleri geçiş
bölgelerinde değişkenlik gösterdiğinden epitel tiplerinin sınıflandırılmasına ihtiyaç
duyulmaktadır.8 Biz de deneysel çalışmamızda, histolojik kesit düzlemleri konusunda
zorluklar yaşadık. Larenks piyeslerinde glottik bölgeyi çıkarıp histopatolojik olarak
incelediğimizde, bu bölgenin çok küçük bir bölge olduğunu gördük. Ayrıca parafin bloklardan
alınan kesitlerin hepsinde aynı düzlemin bulunması konusunda zorluklar yaşadık. Hatta bazı
bloklardan aynı histolojik düzlemi bulmak için birden fazla kesit aldık ve bu kesitlerde
epitelin hızlı geçiş özelliğini saptadık.
Duarte ve arkadaşlarının sıçanlarda pasif içiciliğin vokal kordlar üzerine etkilerini
inceledikleri çalışmalarında deney hayvanlarını maruziyet süresi açısından 3 gruba
ayırmışlardır. 25, 50 ve 75 gün pasif sigara dumanına maruz bırakılan sıçanlarda, vokal
kordlarda hiperplazi ve metaplazi saptanmıştır. Vokal kord orta kısım skuamöz epitelinde
hiperplazi 3 çalışma grubunda da gözlenmiştir. Vokal kord serbest kenarında metaplazik
değişim yine 3 çalışma grubunda da saptanmıştır. Vokal kord orta kısımdaki epitelde
42
keratinizasyonla karakterize skuamöz metaplazi 50 ve 75 gün maruziyetten sonra
gözlenmiştir.8
Meade ve arkadaşlarının, sigara dumanına maruz bırakılan sıçanlarda A vitamininin
etkilerini araştırdıkları çalışmada, maruziyetten 6 hafta sonra sıçan larenksinde skuamöz
metaplazi görmüşler ve bu durumun A vitamini eksikliğinde daha erken olabileceğini rapor
etmişlerdir.37
Haussmann ve arkadaşlarının sıçanlarda 3 farklı konstantrasyonda karbonmonoksid
kullanarak yaptıkları çalışmada vokal kord serbest kenarındaki hiperplazi ve skuamöz
metaplazinin doz bağımlı olmadığını, vokal kord orta kısımdaki skumöz hiperplazinin doz
bağımlı olduğunu göstermişlerdir.15
Işık ve arkadaşlarının çevresel sigara dumanının sıçanlar üzerine etkilerini
araştırdıkları çalışmada sıçanlar 2 ay boyunca günde 2 saat çevresel sigara dumanına maruz
bırakılmış ve vokal kordları üzerine etkileri elektron mikroskobuyla incelenmiştir. Sigaraya
maruz kalan sıçanların tümünün vokal kordunun epitelinde katmanlaşmada bozulma
saptanmıştır. Bazı hücrelerde hücreler arası desmosom bağlantılarında kayıp ve intersellüler
aralıkta genişleme sergilenmiştir. Lüminal yüzeydeki süperfisyal hücrelede bozulma ve
keratinizasyon gözlenmiştir.22
Smith ve arkadaşlarının sigara dumanına maruz bırakılan sıçanların larenks ve
trakealarını inceledikleri elektron mikroskobu çalışmasında sıçanlar, 3 ile 4 hafta farklı
konsantrasyonda sigara dumanına maruz bırakılmış ve vokal kordlarda skuamöz metaplazi
gözlenmiştir.49
Bizim çalışmamızda ise 45 ve 90 gün maruz bırakılan 1. ve 2. Gruptaki sıçanların
vokal kord orta kısımdaki epitelde keratinizasyonla karakterize skuamöz metaplazi saptadık.
Vokal kord orta kısmında ise 1. Grupta hafif, 2. Grupta orta derecede hiperplazi ve
parakeratoz gözlemledik. Fakat vokal kord serbest kenarında herhangi bir patolojiye
rastlamadık.
Hücre proliferasyonunu değerlendirmede immunohistokimya, uygulamadaki kolaylık
ve sonuçların daha hızlı elde edilmesi nedeniyle diğer yöntemlerden daha üstündür.
Anti-PCNA (Proliferating Cell Nuclear Antigen) ve Ki-67 proliferatif aktivite
değerlendirilmesinde en yaygın kullanılan iki antikordur.5,64
Çalışmamızda Ki-67 immunohistokimyasal belirleyicisi kullanarak çevresel sigara
dumanının sıçan vokal kordlarına etkilerini, objektif veriler sağlayarak değerlendirmeyi
amaçladık.
43
Normal larengeal epitelde Ki-67 ekspresyonu yaygın olarak bazal tabaka çevresinde
izlenirken, Lin ve arkadaşları, şiddetli displazi içeren olgular ile yaptıkları çalışmada, Ki-67
ekspresyonunun kontrolsüz hücre proliferasyonu gösteren larengeal epitelin tüm kalınlığı
boyunca olduğunu saptamışlardır.36
Homann ve arkadaşlarının sıçanlarda asetaldehitin üst gastrointestinal sistem
mukozasında hücre rejenerasyon ve farklılaşması üzerine etkilerini incelemiş ve sıçanlara
asetaldehit vererek dil, epiglot ve mide mukozasındaki epitel kalınlığı ve proliferasyon
aktivitesini analiz etmiştir. Proliferasyon işaretleyicisi olarak sitokeratin 14 ve Ki-67
kullanmıştır. Kontrol grubu sıçanlarda epiglot epitelinde bazal tabakada tek hücre kalınlığında
Ki-67 boyanması görülmüştür ve bu boyanma epitelin tüm bazal tabakası boyunca devam
etmemiştir.17 Bizim çalışmamızda da kontrol grubu sıçanların vokal kord epitelinin bazal
tabakasında tek hücre kalınlığında Ki-67 ile boyanmış bazal hücreler görülmüştür ve yine
boyanma tüm lümen epiteli boyunca devamlılık göstermiyordu. Aynı çalışmada asetaldehit
içirilen sıçanlarda ise epiglot epiteli bazal tabakasında 2-3 hücre kalınlığında Ki-67
boyanması gözlenmiştir. Bizim çalışmamızdaki boyanma paterni de bu çelışmaya benzerlik
gösteriyordu.
Zidar ve arkadaşlarının Kambic-Lenart sınıflamasını kullanarak basit, anormal ve
atipik hiperplazi olarak derecelendirilmiş; larengeal epiteliyal hiperplastik-displastik
lezyonlarda Ki-67 ekspresyonu konusunda yaptıkları bir çalışmada, basit hiperplazide sadece
bazal tabakada, anormal ve atipik hiperplazide ise epitelin suprabazal kısmında da belirgin
olan anlamlı bir boyanma gözlemişlerdir. Çalışma sonucunda epitelin proliferatif bölümünün
hiperplazinin derecesiyle paralel bir artış gösterdiği izlenmiştir.64
Krecicki ve arkadaşlarının larenksin epitelyal lezyonlarında EGFR (Epidermal Growth
Factor Receptor), PCNA ve Ki-67 antijeni ekspresyonunu araştırdıkları çalışmada normal,
hiperplastik ve displastik lezyonlarda Ki-67 ve PCNA nın pozitif boyanmasının epitelin bazal
ve parabazal hücrelerle sınırlı olduğunu ve PCNA ve Ki-67 skorunun displazinin şiddeti ile
arttığını gözlemlemişlerdir. Ayrıca tümör dokusunda heterojen hücre topluluğu olduğundan
dolayı hücre proliferasyon işaretleyicilerinin tümörün proliferatif hızını yansıtamayacağını
saptamışlardır. Bu nedenle değişik antijen çeşitlerini tanıyan farklı antikorları kullanarak
değişik sonuçlar elde edilebileceğini düşünmüşlerdir.32
Chatrath ve arkadaşlarının larenksin skuamöz epitelyal lezyonlarında Mcm-2
(Minichromosome Maintenance Deficient 2) ve Ki-67 nin ekspresyonunu araştırmışlardır.
Anormal veya atipik hiperplazi lezyonlarında Ki-67 ekspresyonunu epitelin alt ve orta 1/3’
nde, karsinoma in situda epitelin yüzeyel tabakasına uzandığı ve solunum epiteli olan
44
bölgelerde gözlenen skuamöz metaplazide ekspresyonun epitelin tüm katlarına ulaştığını
gözlemlemişlerdir.4
Bizim çalışmamızda çevresel sigara dumanına maruz bırakılan hayvanlarda gözlenen
hiperplazide bazal tabada ve kısmen suprabazal tabakada Ki-67 boyanması mevcut idi ve bu
boyanma 2. grupta 1. Gruba göre istatistikel olarak daha anlamlı idi.
Ioachim ve arkadaşlarının larenksin benign, premalign ve malign lezyonlarında
glikoprotein CD44 ekspresyonunun Rb (Retinoblastom), p53, Ki-67 ve PCNA ile ilişkisini
araştırdıkları çalışmada Ki-67 ve PCNA için patolojik lezyonlar arasında istatistik olarak
anlamlı farklılıklar bulmuşlardır. Bu anlamlı farkın in sutu ve invazif lezyonlarda en yüksek
değere ulaştığını gözlemlemişler.18 Yine aynı yazarın larengeal epitelyal lezyonlarda Siklin
D1 ve E ekspresyonunun p53, pRb, Ki-67 ve PCNA ile ilişkisini araştırdıkları çalışmada
keratoz vakalarındaki hücre proliferasyonunda, Siklin D1 ile Ki-67 ve PCNA ekspresyonu
ilişkili saptanmıştır.19
Bizim çalışmamızda ise 1. grupta gözlenen keratinize metaplazide Ki-67 ekspresyonu
düşük saptanmıştır. Bunu epitelin metaplazi olduktan sonra proliferasyon yapmayıp stabil
hale geldiği şeklinde yorumladık. Oysa 2. grup hayvanların vokal kordlarında maruziyete
devam ettiği için bu grupta Ki-67 ekspresyonu yüksek saptanmıştır.
Gallo ve arkadaşlarının çalışmasında, larenksin preneoplastik lezyonlarının
progresyonunu tahmin etmek için Ki-67 ve p53 proteini kullanılmıştır. Çalışmada Ki-67
ekspresyonunun maligniteye transforme olan ve olmayan lezyonlarda epiteliyal hiperplazi ve
displazinin artan derecesine paralel olarak artış gösterdiği gözlenmiştir.10
Cör ve arkadaşlarının larenksin epitelyal hiperplastik lezyonlarının kantitatif
patolojisini araştırdıkları çalışmada Ki-67 immunreaktivitesi de basit, anormal, atipik
hiperplazi ve karsinoma in situ vakalarında karşılaştırılmıştır. Sonuçta Ki-67 pozitif hücre
sayısı açısından basit ve atipik hiperplazi, anormal ve atipik hiperplazi ve karsinoma in situ ile
basit veya anormal hiperplazi arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu gösterilmiştir.5
Şengiz ve arkadaşlarının larenksin preinvaziv epitelyal lezyonlarında uygulanan
Dünya Sağlık Örgütü ve Ljubljana sınıflandırmalarının Ki-67, p53 ve CD34 kullanılarak
karşılaştırdığı çalışmada Ki-67 ekspresyonu ile artan histolojik dereceler arasında anlamlı bir
sonuç etmişlerdir. Ayrıca Ki-67 ve p53 ekspresyonları ile olguların artan histolojik dereceleri
arasında benzer şekilde pozitif yönlü bir korelasyonun saptanması, bu antikorların larenksin
preneoplastik lezyonlarının progresyonunu tahmin etmede yardımcı belirleyici olarak
kullanabileceğimizi göstermişlerdir.52
45
Çalışmamızdaki deney grupları arasında Ki-67 ekspresyonu açısından istatistiksel
olarak anlamlı bir fark bulunmuştur.
Biz, çevresel sigara dumanının sıçanlarda vokal kord üzerine etkilerini literatür
bilgileri ile tartıştık ve çıkan sonuçları proliferasyon işaretleyicilerinden biri olan Ki-67 ile
analiz ettik.
Çalışmamızın sonucunda çevresel sigara dumanının masum olmadığını, içerdiği
birçok toksik ve kanserojen maddenin etkisiyle deney hayvanlarının vokal kordunda patolojik
değişikliklere yol açtığını gözlemledik. Bu maruziyetin devam etmesi durumunda kanserojen
etki yapabileceğini düşündük. Deney hayvanlarında gözlenen patolojik değişiklikleri Ki-67
immunohistokimyasal işaretleyicisi ile analiz edip proliferatif aktiviteyi değerlendirdiğimizde
de uzun süreli maruziyette vokal kordlarda, bazal tabakadaki aktivitenin patolojiyle beraber
arttığını gözlemledik. Buradan yola çıkarak insanlarda gözlenen hiperplazi, displazi,
karsinoma in situ gibi larengeal epitelyal lezyonlarda Ki-67 ekspresyonu bakılarak lezyonun
agresivitesi hakkında bilgi edinilebilir.
46
SONUÇ
Çalışmamızda vokal kordlarda metaplazi, hiperplazi, parakeratoz ve kronik iltihap
mevcudiyeti histopatolojik olarak araştırıldı. Kronik iltihap açısından 1. ve 2. Grup deney ve
kontrol hayvanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı (p=0.20, p=0.41).
Fakat 1. ve 2 Grup deney hayvanları arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmuştur
(p=0.007). Hiperplazi 1. Grupta 1 deney hayvanı kesitinde, 2. Grupta ise 2 deney hayvanı
kesitinde gözlendi. Parakeratoz, 2. Deney grubu sıçanların birinde parakeratoz gözlenirken 1.
Gruptaki deney hayvanlarının hiçbirinde bu patolojiye rastlanılmadı. Metaplazi 1. ve 2. deney
grubunda 1 deney hayvanında gözlendi.
Çalışmamızda ayrıca vokal kordlardaki proliferatif aktivite tayini için Ki-67 ile
immunohistokimyasal boyanma yapıldı. Ki-67 ile immunohistokimyasal incelemede ise kısa
süreli sigara dumanına maruz kalan deney hayvanlarının vokal kordu epitelinin bazal
tabakasında proliferatif aktivite pek artmazken, uzun süreli sigara dumanına maruz kalan
deney hayvanlarının vokal kordu epitelinin bazal tabakasında proliferatif aktivitenin arttığını
gözlemledik ve bu artış istatistiksel olarak gruplar arasında anlamlı bir fark olarak gözlendi.
(p=0.03).
47
ÖZET
Amaç: Çevresel sigara dumanının vokal kordlar üzerine etkilerinin sıçanlarda histopatolojik
ve immunohistokimyasal yöntemle araştırılması.
Materyal ve Metod: Çalışma 20 adet sağlıklı, dişi, Wistar Albino sıçan üzerinde yapıldı. 20
adet deney hayvanı her bir grupta 10 hayvan olmak üzere iki gruba ayrıldı. Bu iki grup ta
kendi içerisinde deney ve kontrol olmak üzere iki alt gruba ayrıldı. 1. Grup deney sıçanları 45
gün, 2. Grup deney sıçanları 90 gün duman makinesi yardımıyla çevresel sigara dumanına
maruz bırakıldı. Çalışma sonunda deney ve kontrol grubu sıçanların larenksleri disseke edilip,
%10’luk formaldehit çözeltisinde fikse edilerek, rutin takip sonrası ışık mikroskopunda vokal
kordlardaki muhtemel histopatolojik değişiklikler açısından incelendi. Bu incelemede deney
grubundaki sıçanların vokal kordundaki epitel dağılımı, enflamasyon miktarı, hiperplazi ve
metaplazi varlığı ve şiddeti kontrol grubu ile karşılaştırılmak üzere incelendi. Takiben
çalışmaya alınan olgularda Ki-67 ekspresyonunu belirlemek amacı ile parafin bloklardan 5
mikrometre kalınlığında hazırlanan kesitler peroksidaz yöntemiyle Ki67 antikoru ile boyama
yapılarak proliferatif aktivite ışık mikroskopunda incelendi.
Bulgular: Çalışmamızdaki her iki deney grubu sıçanların vokal kordlarında metaplazi,
hiperplazi ve kronik iltihap gözlendi. Parakeratoz ise sadece 2. Grup deney sıçanlarında
gözlendi. Kronik iltihap açısından 1. ve 2. Grup deney ve kontrol hayvanları arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı (p=0.20, p=0.41). Fakat 1. ve 2. Grup deney
hayvanları arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmuştur (p=0.007). Metaplazi ve
hiperplazi her iki grupta gözlenirken, hiperplazi 2. grupta daha fazla gözlendi.
Çalışmamızda ayrıca vokal kordlardaki proliferatif aktivite tayini için Ki-67 ile
immunohistokimyasal boyanma yapıldı. Gruplar arasında Ki-67 ekspresyonu açısından
istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptandı (p=0.03).
Sonuç: Çevresel sigara dumanının içerdiği birçok toksik ve kanserojen maddenin etkisiyle
deney hayvanlarının vokal kordunda patolojik değişikliklere yol açtığını gözlemledik. Ki-67
ile immunohistokimyasal incelemede ise uzun süreli maruziyette vokal kordlarda, bazal
tabakadaki proliferatif aktivitenin arttığını gözlemledik.
Anahtar kelimeler: Sigara, vokal kord, sıçan.
48
SUMMARY
Purpose: The aim of this study was to investigate the effects of environmental tobacco smoke
on vocal cords of rats through histopathological and immunohistochemical methods.
Materials and Method: The study was performed on a total of 20 healthy, female Wistar-
Albino rats. 20 test animals were divided into two groups of 10 rats in each group. Both
groups were then divided into two sub-groups: experimental and control groups. Both were
exposed to environmental tobacco smoke through a smoke machine: Group 1 rats for 45 days
and Group 2 rats for 90 days. At the end of the study all rats in the experimental and control
groups were subjected to laryngeal dissection. The dissected larynxes were fixated in a 10%
formalin solution and after routine examinations, light-microscope examination was
performed to observe possible histopathological changes in the vocal cords of the animals.
During the examination, epithelial distribution, the amount of inflammation, the presence and
severity of hyperplasia and metaplasia in the vocal cords of the experimental group rats were
evaluated in comparison with those of the control group. Then, in order to determine the Ki-
67 expression in cases included in the study, five-micrometre-thick sections cut from the
parafin blocks were stained with Ki-67 antibody using the peroxidase method and examined
for proliferative activity under a light microscope.
Results: Metaplasia, hyperplasia and chronic inflammation were identified in the vocal cords
of both groups of rats. Parakeratosis was observed in only Group 2. In terms of chronic
inflammation, no statistically significant difference was observed between Group 1 and 2
experimental and control animals (p=0.20, p=0.41). However, a statistically significant
difference was found between Group 1 and 2 experimental animals (p=0.007). While
metaplasia and hyperplasia were observed in both groups, the amount of hyperplasia was
higher in Group 2.
We also studied the proliferative activity in the vocal cords by an
immunohistochemical staining with Ki-67. A statistically significant difference was identified
between the groups in terms of Ki-67 expression (p=0.03).
Conclusion: We observed that, due to its high toxic and carcinogen content, environmental
tobacco smoke caused some pathological changes in the vocal cords of the animals. During
the immunohistochemical examination with Ki-67, it was observed that long-term exposure
increased the proliferative activity in the basal layer of vocal cords.
Keywords: Cigarette, vocal cord, rat.
49
KAYNAKLAR
1. A US Public Health Service Report. A clinical practise guideline for treating tobacco use
and dependence. JAMA 2000; 283:3244-54.
2. Becher H, Zatonski W, Jockel K. Passive smoking in Germany and Poland: Comparison of
exposure levels, sources of exposure, validity, and perception. Epidemiology 1992; 3:509–
14.
3. Brunneman KD, Yu L, Hoffmann D. Assessment of carcinogenic volatile N-nitrosamines in
tobacco and in mainstream and sidestream smoke from cigarettes. Cancer research 1977;
37:3218–22.
4. Chatrath P, Scott IS, Morris LS, Davies RJ, Rushbrook SM, Bird K, Vowler SL, Grant JW,
Saeed IT, Howard D, Laskey RA, Coleman N. Aberrant expression of minichromosome
maintenance protein-2 and Ki67 in laryngeal squamous epithelial lesions. Br J Cancer 2003;
89:1048-54.
5. Cör A, Gale N, Kambic V. Quantitative pathology of laryngeal epithelial hyperplastic
lesions. Acta Otolaryngol 1997; 527:57-61.
6. Dabakoğlu T, Kukner S, Vicdan K, Keleş G, Ergin T, Gökmen O. Smoking, drinking and
drug use in female adolescent. Tr J Med Sci 1993; 19:157-64.
7. Development and Organization of the 1986 Report.
http://www.cdc.gov/TOBACCO/sgr/sgr_1986/SGR1986-Chapter1.pdf.
8. Duarte JL, de Faria FA, Ceolin DS, Cestari TM, de Assis GF. Effects of passive smoke
inhalation on the vocal cords of rats. Rev Bras Otorrinolaringol 2006; 72:210-6.
9. Franceschi S, Bidoli E, Herrero R, Munoz N. Comparison of cancers of the oral cavity and
pharynx worldwide: Etiological clues. Oral Oncol 2000; 35:106- 15.
10. Gallo O, Franchi A, Chiarelli I. Potential biomarkers in predicting progression of epithelial
hyperplastic lesions of the larynx. Acta Otolaryngol 1997; 527:30-8.
11. Gerdes J, Schwab U, Lemke H, Stein H. Production of a mouse monoclonal antibody
reactive with a human nuclear antigen associated with cell proliferation. Int J Cancer 1983;
31:13-20.
12. Gnepp DR. Diagnostic Surgical Pathology of the Head and Neck. 1st ed. Philadelphia: WB
Saunders; 2000.
13. Golding Jf. Smoking. In Gibson GJ, Geddes DM, Cosabel U, Sterk PJ, Corrin B,editors.
Respiratory Medicine, 3rd revised ed. United Kingdom: Saunders; 2003. p. 445-60.
14. Hastürk S, Yüksel M. Akciğer Kanseri. İstanbul: Özlem Grafik Matbaacılık; 2000.
50
15. Haussmann HJ, Anskeit E, Becker D, Kuhl P, Stinn W, Teredesai A, Voncken P, Walk RA.
Comparison of fresh and room-aged cigarette sidestream smoke in a subchronic inhalation
study on rats. Toxicol Sci 1998; 41:100-16.
16. Hızalan İ. Larenks Kanserleri. Anatomik özellikler ve klinik gidiş. Engin K, Erişen L,
editörler. Baş-Boyun Kanserleri’nde. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri; 2003. p. 345-52.
17. Homann N, Kärkkäinen P, Koivisto T, Nosova T, Jokelainen K, Salaspuro M. Effects of
acetaldehyde on cell regeneration and differentiation of the upper gastrointestinal tract
mucosa. J Natl Cancer Inst 1997; 89:1656-7.
18. Ioachim E, Assimakopoulos D, Goussia AC, Peschos D, Skevas A, Agnantis NJ.
Glycoprotein CD44 expression in benign, premalignant and malignant epithelial lesions of
the larynx: An immunohistochemical study including correlation with Rb, p53, Ki-67 and
PCNA. Histol Histopathol 1999; 14:1113-8.
19. Ioachim E, Peschos D, Goussia A, Mittari E, Charalabopoulos K, Michael M, Salmas M,
Vougiouklakis T, Assimakopoulos D, Agnantis NJ. Expression patterns of cyclins D1, E in
laryngeal epithelial lesions: Correlation with other cell cycle regulators (p53, pRb, Ki-67
and PCNA) and clinicopathological features. J Exp Clin Cancer Res 2004; 23:277-83.
20. IARC, Tobacco smoking. IARC Monographs on the evaluation of the carcinogenic risks of
chemicals to humans. Vol. 38. Lyon: IARC; 1986.
21. IARC, Tobacco Smoke and Involuntary Smoking. IARC Monographs on the evaluation of
the carcinogenic risk of chemicals to humans. Vol. 83. Lyon: IARC; 2004.
22. Işık AC, Kalender Y, Yardimci S, Ergün A. Environmental tobacco smoke in rats. J
Otolaryngol 2004; 33:382-6.
23. Janfaza P, Nadol J, Galla JR, Faban LR, Montgomery WW, editors. Cansız H, çev. ed. Baş
ve Boyunun Cerrahi Anatomisi. İstanbul: Nobel Kitapevleri; 2002.
24. Jha P. Curbing the Epidemic: Governments and the Economics of tobacco control.
Washington: World Bank Publication; 1999.
25. Karlıkaya C. Edirne’de orta öğrenim öğrencilerinde sigara içme prevelansı. Toraks Dergisi
2002; 3:6-12.
26. Kaufman N, Yach D. Tobacco control-chalence and prospects. Bull World Health Organ
2000; 78:867.
27. Kaya S. Larenks Hastalıkları. İzmir: Bilimsel tıp yayınevi; 2002.
28. Kayaalp O. Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji 10th rev. Ankara: Hacettepe-Taş;
2002.
29. Kıyak M, Dağoğlu T. Lise öğrencileri arasında sigara kullanımı. İstanbul Halk Sağlığı
Bülteni 1990; 11:14-7.
51
30. Kirchner JA, Carter D. Pathology of the Larynx. In: Mills SE, Carter D, Greenson JK,
Oberman HA, Reuter V, Stoler MH, editors. Sternberg's Diagnostic Surgical Pathology. 4th
ed. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins; 2004. p. 1007-31.
31. Kocabaş A. Orta dereceli okul öğrencilerinde sigara içme alışkanlığı. Ankara Tıp Mecmuası
1988; 41:9-22.
32. Krecicki T, Jeleń M, Zalesska-Krecicka M, Rak J, Szkudlarek T, Jeleń-Krzeszewska J.
Epidermal growth factor receptor (EGFR), proliferating cell nuclear antigen (PCNA) and
Ki-67 antigen in laryngeal epithelial lesions. Oral Oncol 1999; 35:180-6.
33. Kurita S, Nagata K, Hirano MA. Comparative study of the layer structure of vocal fold. In:
Bless DM, Abbs JH, editors. Vocal fold physiology. San Diego: College-Hill; 1983. p. 3-
21.
34. Lee PN. An assesment of the epidemiological evidence relating lung cancer risk in never
smokers to environmental tobacco smoke exposure. In Kasuga H, editor. Environmental
Tobacco Smoke. Newyork: Springer-Verlag; 1993. p. 28-70.
35. Lewis DJ, Prentice DE. The ultrastructure of rat laryngeal epithelia. J Anat 1980; 130:617-
32
36. Lin K, Westra WH, Kashima HK. Coinfection of HPV-11 and HPV-16 in case of laryngeal
squamous papillomas with severe dysplasia. Laryngoscope 1997; 107:942-47.
37. Meade PD, Yamashiro S, Harada T, Barsur PK. Influence of vitamin A on the laryngeal
response of hamsters exposed to cigarette smoke. Prog Exp Tumor Res 1979; 24:320-9.
38. Mills SE, Fechner ER. Larynx and Pharynx. In Sternberg SS, editor. Histology for
Pathologists. 2nd ed. Philadelphia: Lippincott – Raven; 1997. p. 391-403.
39. Nikotin ve Nikotin sağlayan ürünlerle ilgili bazı özellikler. Sağlık için sigara alarmı. 1994;
1:42.
40. PIAR Araştırma Ltd. Şti. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı, sigara alışkanlıkları ve sigara
ile mückas kampanyası kamuoyu araştırması raporu. İstanbul. 1988.
41. Putz R, Pabst R. Sobotta insan anatomi atlası. 1. cilt. Çev. Ed. Arıncı K. İstanbul: Beta
Basım Yayım Dağıtım A. Ş; 1994.
42. Riboli E, Preston-Martin S, Saracci R, Saracci R, Haley NJ, Trichopoulos D, Becher H,
Burch JD, Fontham ETH, Gao YT, Jindal SK, Koo LC, Marchand LL, Segnan N, Shimizu
H, Stanta G, Williams AH, Zatonski W. Exposure of non-smoking women to environmental
tobacco smoke: a 10- country collaborative study. Cancer causes & control 1990; 1:243–52.
43. Rosai J. Rosai and Ackerman’s Surgical Pathology. 9th ed. Toronto: Mosby Inc. ; 2004.
44. Sasaki CT, Driscoll BP, Gracco C. Larenks anatomi ve fizyolojisi. In Ballenger JJ, Snow
JB, editors. Şenocak D, çeviri editörü. Otorinolaringoloji baş ve boyun cerrahisi. 16. Baskı.
İstanbul: Nobel Tıp Kitapevleri; 2000. p. 422-37.
52
45. Sasco AJ, Secretan MB, Straif K. Tobacco smoking and cancer: A brief review of recent
epidemiological evidence. Lung Cancer 2004; 45:3-9.
46. Satman I, Yılmaz T, Şengül A . Population-based study of diabetes and risk characteristics
in Turkey: Results of the Turkish Diabetes Epidemiology Study (TURDEP). Diabetes Care
2002; 25:1551-6.
47. Scholzen T, Gerdes J. The Ki-67 protein: From the known and the unknown. J Cell Physiol
2000; 182:311-22.
48. Sherman CB. Health effect of cigarette smoking. Clin Chest Med 1991; 12:643.
49. Smith G. Scanning Electron Microscope Study of the Response of the Larynx and Trachea
of the Rat to Smoke Exposure. BAT Co Ltd. Minnesota tobacco litigation 1977; 105466214-
35.
50. Smith G. Structure of the normal rat larynx. Laboratory Animals 1977; 11:223-8.
51. Şahin M, Arslandağ M. Kardiyovasküler sistem ve sigara. In: Tür A, editor. Sigaranın
bilimsel yüzü. İstanbul: Logos Yayıncılık; 2005. p. 154-8.
52. Şengiz S, Pabuççuoğlu U, Sarıoğlu S. Immunohistological comparison of the World Health
Organization (WHO) and Ljubljana classifications on the grading of preneoplastic lesions of
the larynx. Pathol Res Pract 2004; 200:181-8.
53. Türk Kardiyoloji Derneği. Türkiye Kalp Raporu 2000. İstanbul: Yenilik Basımevi; 2000.
54. US Environmental Protection Agency, Respiratory health effects of passive smoking: Lung
cancer and other disorders. Washington: 1992.
http://www.tabakkontrolle.de/pdf/respiratory%20health%20effects.pdf.
55. US Department of Health and Human services. A Report of the Surgeon General: The health
consequences of smoking. Washington (DC): 1982.
http://profiles.nlm.nih.gov/NN/B/C/D/W/_/nnbcdw.pdf
56. Vineis P, Airoldi L, Veglia F, Olgiati L, Pastorelli R, Autrup H, Dunning A, Garte S,
Gormally E, Hainaut P, Malaveille C, Matullo G, Peluso M, Overvad K, Tjonneland A,
Clavel-Chapelon F, Boeing H, Krogh V, Palli D, Panico S, Tumino R, Bueno-De-Mesquita
B, Peeters P, Berglund G, Hallmans G, Saracci R, Riboli E. Environmental tobacco smoke
and risk of respiratory cancer and chronic obstructive pulmonary disease in former smokers
and never smokers in the EPIC prospective study. BMJ 2005; 330:277.
57. Walker D, Wilton LV, Binns R. Inhalation toxicity studies on cigarette smoke (VII) 6-week
comparative experiments using modified fluecured cigarettes: Histopathology of the
conducting airways. Toxicol 1978; 10:241-59.
58. Warren CW, Riley L, Asma S et al. Tobacco use by youth: A surveillance report from the
Global Youth tobacco survey project. Bull World Health Organ 2000; 78:868-76.
53
59. Weir N. Anatomy of the Larynx and Tracheobronchial tree. In: Alan GK, Michael G, editor.
Scott-Brown’s Otolaryngology. Vol 1, 6th ed. London: Butterworth-Heinemann Int; 1997.
p. 12/1-27.
60. WHO, Environmental Tobacco Smoke. Air Quality Guidelines-Second Edition. 2000.
http://www.euro.who.int/document/aiq/8_1ets.pdf.
61. WHO, The tobacco epidemic rages on in Eastern and Central Europe. 1997. Fact Sheet No.
156.
62. WHO, Tobacco Free Initiative (TFI). Why is tobacco a public health priority?
http://www.who.int/tobacco/health_priority.
63. WHO, World Healt Report. 1999; Genova. http://www.who.int/whr/1999/en/whr99_en.pdf.
64. Zidar N, Gale N, Kambic V. Expression of Ki-67 antigen and proliferative cell nuclear
antigen in benign and malignant epithelial lesions of the larynx. The Journal of Laryngology
and Otology 1996; 110: 440-5.