Doğrudan Faaliyet Desteği · 2 PROJE YÜRÜTÜCÜSÜ KURUM Kurum Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi...

181

Transcript of Doğrudan Faaliyet Desteği · 2 PROJE YÜRÜTÜCÜSÜ KURUM Kurum Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi...

Doğrudan Faaliyet DesteğiProje Sonuç Raporu

Burdur Gölü’nünSorunları, Çözümleri, Yönetimi ve

Ekonomik Potansiyeli

Mehmet Akif Ersoy ÜniversitesiFen-Edebiyat Fakültesi Dekanlığı

Proje Destek No: TR61-11-DFD-46

Haziran 2012, BURDUR

2

PROJE YÜRÜTÜCÜSÜ KURUM

Kurum Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi

Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanlığı

Adresi Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanlığı, İstiklal

Yerleşkesi 15030-Burdur

İletişim Tel: 248-213 30 00 Faks: 248-213 30 99 e-posta:[email protected]

PROJE KOORDİNATÖRÜ

Adı-Soyadı İskender GÜLLE (Doç. Dr.)

Kurumu Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Böl.

Adresi Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi İstiklal Yerleşkesi

15030-Burdur

İletişim Bilgileri Tel :248-213 30 00 /3028

Cep :505 264 26 19, [email protected]

PROJE YARDIMCI KOORDİNATÖRÜ

Adı-Soyadı Yıldırım ATAYETER (Yrd. Doç. Dr.)

Kurumu Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Böl.

Adresi Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanlığı, İstiklal

Yerleşkesi 15030-Burdur

İletişim Bilgileri Tel :248-213 4037, Cep :505 713 32 37, [email protected]

Poje İştirakçisi Kurum / Kuruluşlar

1. BURDUR BELEDİYESİ

2. ORMAN VE SU İŞLERİ 6. ÇEVRE MÜDÜRLÜĞÜ

3. BURDUR KENT KONSEYİ

4. BURDUR KÜLTÜR VE TURİZM DERNEĞİ

5. DOĞA DERNEĞİ

6. LİSİNİA ANTİ KANSER PROJE ALANI

3

PROJE PERSONELİ

Unvanı / Adı-Soayadı Çalıştığı Kurum

Prof. Dr. İdris OĞURLU SDÜ Orman Fak.,Yaban Hayatı Ekol. ve Yön. Böl.,

Isparta

Prof. Dr. İsmail KARACA SDÜ Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Böl., Isparta

Prof. Dr. Mehmet Zeki YILDIRIM MAKÜ Eğitim Fakültesi, İlköğretim Böl., Burdur.

Doç. Dr. Belgin BARDAKÇI MAKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi,Fizik Böl., Burdur.

Doç. Dr. Erkan GÜMÜŞ Akdeniz Üniv. Su Ürünleri Fakültesi, Antalya.

Doç. Dr. Fahrettin KÜÇÜK SDÜ Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi, Eğirdir.

Doç. Dr. İskender GÜLLE MAKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Böl., Burdur.

Doç. Dr. Kadir TEMURÇİN SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Böl., Isparta

Yrd. Doç. Dr. Ahmet TOKGÖZLÜ SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Böl., Isparta

Yrd. Doç. Dr. Burçin Yenisey

KAYNAŞ

MAKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Böl., Burdur.

Yrd. Doç. Dr. Deniz İNNAL MAKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Böl., Burdur.

Yrd. Doç. Dr. Erol KESİCİ SDÜ Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi, Eğirdir.

Yrd. Doç. Dr. Fatma Şahin

KOCASARI

MAKÜ Veteriner Fakültesi, Farmakoloji Böl., Burdur.

Yrd. Doç. Dr. Feyzullah Eray DÖKÜ MAKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Böl., Burdur.

Yrd. Doç. Dr. İ. İskender

SOYARSLAN

MAKÜ Emin Gülmez Meslek Yüksek Okulu, Bucak.

Yrd. Doç. Dr. Mehmet Fatih EMEN MAKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Böl., Burdur.

Yrd. Doç. Dr. Mustafa YAKAR SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Böl., Isparta

Yrd. Doç. Dr. Nermin SARIGÜL MAKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Böl., Burdur.

Yrd. Doç. Dr. Orhan DEMİR SDÜ Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi, Eğirdir.

Yrd. Doç. Dr. Özkan ELMAZ MAKÜ Veteriner Fakültesi, Zootekni Böl., Burdur.

Yrd. Doç. Dr. Ümit KEBAPÇI MAKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Böl., Burdur.

Yrd. Doç. Dr. Yasin ARSLAN MAKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Böl., Burdur.

Yrd. Doç. Dr. Yıldırım ATAYETER MAKÜ Eğitim Fakültesi, İlköğretim Böl., Burdur.

Dr. Zekiye Güçlü Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu,

Burdur.

Öğrt. Gör. Yusuf ALTINDAL MAKÜ Meslek Yüksek Okulu, Burdur.

Öğrt. Gör. Kerem HEPDENİZ MAKÜ Emin Gülmez Meslek Yüksek Okulu, Bucak.

Arş. Gör. Salim Serkan GÜÇLÜ SDÜ Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi, Eğirdir.

Orman Müh. Tamer YILMAZ Orman ve Su İşleri Bakanlığı VI. Bölge Müd., Burdur.

Ufuk GÖKDUMAN Burdur Belediyesi ve Doğa Derneği, Burdur.

4

ÖZET

Nisan-Haziran 2012 döneminde, 3 aylık bir süre zarfında gerçekleştirilen bu proje

çalışmasında, Burdur Gölü’yle ilgili olarak belirlenen 18 faaliyet (iş) paketi yürütülmüştür.

Aslında her faaliyet paketi ayrı ayrı olsa da, faaliyetler çoğu zaman birbiriyle ilişkili ve iç içe

geçmiş şekilde çalışılmıştır. Çalışmalar, arazi örneklem-gözlemleri, laboratuar analiz-

incelemeleri ve veri taranması-analizi yöntemiyle başlıca üç şekilde yürütülmüş olup, her iş

paketi sonunda Burdur Gölü’yle ilgili olarak sonuç ve öneriler yapılmıştır.

Bu kapsamda,

Burdur Gölü ve Havzasının jeolojik, jeomorfolojik, hidrolojik, topoğrafik ve coğrafik

özellikleri; su kalitesinin bakteriyolojik, ağır metal, pestisit ve bazı fiziko-kimyasal

özellikleri; gölün fitoplankton, zooplankton, omurgasız ve omurgalı canlı türleri ve

popülasyon yoğunlukları; göl ve çevresinin vejetasyon ve peysaj özellikleri; sahada

yapılabilecek su ürünleri üretim ve turizm faaliyetleri; gölün su seviyesindeki azalmayla ilgili

olarak havzadaki su kullanım yöntemlerinin geliştirilmesi; havzanaın sosyo-ekonomik

özellikleri; bütünleşik havza yönetimi konusundaki temel vurgular; gölün korunmasına

yönelik olarak koruma a lanları oluşturulması; Burdur Gölü yerel sulak alan yönetim planına

katkılar ve diğer konular ayrıntılı bir biçimde ele alınarak; kısa ve uzun vadeli çözüm

paketleri önerilmiştir

5

ÖNSÖZ ve TEŞEKKÜR

Özellikle küresel iklim değişikliğinin etkisini daha çok hissedeceğimiz önümüzdeki süreçte

ulusal ve uluslararası ölçekte su kaynaklarının stratejik önemi, tartışmasız en önemli

konulardan biri olacaktır. Yenilenebilir olmasına karşın, yok edilebilir bir doğal kaynak olan

sucul ekosistemlerin planlanması, korunması ve kullanılması toplumların istikbal ve gönenci

açısından son derece hayati bir tutumdur.

Ülkemiz su kaynaklarının yarısına yakını aşırı su çekilmesi, yanlış planlama ve her türlü

kirlilik baskısı nedeniyle önemli oranda kaybedilmiş bulunmaktadır. Kuşkusuz kaybedilen bu

kaynakların birçoğunun eski haline gelmesi artık mucizelere kalmış bir durum olmakla

birlikte: bazılarının kötü gidişatını durdurmak bilimsel planlama, kamu iradesi ve toplumsal

destek ile başarılabilecek bir durumdur.

Son 40 yıldan bu yana, su alanının yaklaşık %30’unu kaybetmiş olan Burdur Gölü, aynı

zamanda kirlilik baskısı ile yüzleşmektedir. Ülkemizin en özel ekosistemlerinden birisi olan

Burdur Gölü, halen çok sayıda yasal statü ile korunmasına karşın durumun vahameti

karşısında gölü korumak için yapılanların yeterli olduğunu söylemek oldukça güçtür.

Burdur Gölü’nü yalnızca su kuşlarının üreme ve beslenme alanı olarak değerlendirmek, gölün

yaptığı faydaların, ancak buzdağının görünen kısmı kadarını fark edebilmek demektir. Burdur

Gölü’nün sorunları ile ekolojik ve sosyo-ekonomik yararlarını şüphesiz ki henüz tam olarak

kavrayabilmiş değiliz.

Kısa sürede, geniş katılımlı bir uzman ekip tarafından gerçekleştirilmiş olan Bu proje

çalışmasının amacı, gölün güncel sorunlarını çözmek değil; bu sorunların çözümüne giden

yolda temel teşhisleri belirleyip, çözüm önerilerinde bulunmak, yani yol haritası

çizebilmektir. Zira, gölü tam olarak anlamak ve kapsamlı çözümler üretmek ancak daha

ayrıntılı bilimsel çalışmalar ile daha uzun süreçte başarılabilecek bir hedeftir. Bu projeden

ortaya çıkan sonuçların, gelecekte yapılacak bilimsel çalışmalara altlık oluşturması, sorunların

çözümünde ışık tutması ve alınacak tedbirlerde yönlendirici olması dileklerimizle…

Projemizin resmi işlemlerinin yürütülmesi sırasında teknik yardımlarını bizden esirgemeyen

BAKA Genel Sekreterliği ve çalışanlarına; Projenin her aşamasındaki yardımları için

Üniversitemiz Rektörlüğü’ne; Fen-Edebiyat Fakültesi idari kadrosuna ve Sayın Halil ÖZ’e;

Kil analizlerini yaptırmış olduğumuz A.Ü. Seramik Araştırma Merkezine; Su analizlerini

yaptırmış olduğumuz S.D.Ü. Deneysel ve Gözlemsel Öğrenci Araştırma Merkezine; S.D.Ü.

Jeotermal Enerji Yeraltı suyu ve Mineral Kaynakları Araştırma ve Uygulama Merkezine; Yazıköy

İlköğretim Okulu Müdürlüğüne ve projeye iştirakçi olarak destek sağlayan:

Burdur Belediye Başkanlığı’na

Orman ve Su İşleri 6. Bölge Müdürlüğü’ne

Burdur Kent Konseyi’ne

Burdur Kültür ve Turizm Derneği’ne

Doğa Derneği’ne

Lisinia Proje Alanı’na ve Veteriner Hekim Öztürk Sarıca’ya

Teşekkürlerimizi borç biliriz.

Proje Koordinatör Yrd.

Yrd. Doç. Dr. Y. ATAYETER

Proje Koordinatörü

Doç. Dr. İ. GÜLLE

26 Haziran 2012

6

İÇİNDEKİLER

PROJE BİLGİSİ 2

PROJE PERSONELİ 3

ÖZET 4

ÖNSÖZ ve TEŞEKKÜR 5

İÇİNDEKİLER 6

TABLOL DIZINI 7

ŞEKIL DIZINI 8

Faal. 1: “Burdur Gölü ve havzasının hidrojeolojik ve hidrolojik etüdü, gölün su bütçesinin belirlenmesi” 10

Faal. 2: “Burdur Gölü ve havzasının coğrafik, jeomorfolojik ve topoğrafik etüdü ile göle etkisinin

belirlenmesi”

27

Faal. 3: “Burdur Gölü su kalitesinin belirlenmesi ve öneriler” 45

Faal. 4: “Burdur Gölü’nün bakteriyolojik etüdü ve potansiyelinin belirlenmesi” 86

Faal. 5: “Burdur Gölü ve kıyısal çevresinin endemik-nadir hayvan türleri, av-yaban hayatı yönünden

etüdü, sorunlar, çözümler ve fırsatlar”

88

Faal. 6: “Burdur Gölü ve kıyısal çevresinin vejetasyon etüdü, peyzaj ekolojisi ve koruma-kullanma

dengesini belirlenmesi”

99

Faal. 7: “Burdur Gölü’nün omurgasız ve omurgalı canlılarının etüdü, sorunlar, çözümler ve fırsatlar” 103

Faal. 8:“Burdur Gölü havzasında tarım-hayvancılık faaliyetlerinin belirlenmesi, göle etkilerinin

değerlendirilmesi ve çözüm önerileri”

115

Faal. 9: “Burdur Gölü havzasındaki kentsel-sanayi yerleşimlerinin göle etkilerinin değerlendirilmesi,

sorunlar ve çözüm önerileri”

120

Faal. 10: “Burdur Gölü havzasında su kaynaklarının kullanım deseni ve göl suyu seviyesinin korunması

üzerine öneriler”

124

Faal. 11: “Burdur Gölü ve çevresinde balık ve alternatif su ürünleri yetiştiriciliği potansiyelinin

belirlenmesi”

130

Faal. 12. “Burdur Gölü çevresindeki sosyo-kültürel ve demoğrafik yapının gölün geleceği açısından

analizi”

149

Faal. 13: “Burdur Gölü ekolojik etkilenme sınırlarının belirlenmesi” 160

Faal. 14: “Burdur Gölü’nde alternatif turizm olanaklarının belirlenmesi” 163

Faal. 15: “Burdur Gölü Doğa Okulu ve Çevre eğitimi” 170

Faal. 16: “Görünürlük faaliyetleri: Kamuoyunda Burdur Gölü farkındalığı yaratmak ve faaliyetlerin yerel

ve ulusal ölçekte duyurulmasını sağlamak”

173

Faal. 17: “Burdur Gölü havza yönetim planının, yerel sulak alan yönetim planı ile ntegrasyonu” 175

Faal. 18: “Burdur Gölü Araştırma, Uygulama, Eğitim ve Tanıtım Merkezi (BUR-GÖL-MER) yönetim

planının entegrasyonu”

178

7

TABLO DIZINI

Tablo 1. Burdur İli, DMİ yıllık ortalama yağış değerleri (mm), 1950-2011 yılı. 14

Tablo 2. Burdur ili DMİ ortalama değerleri için Thornthwaite yöntemi ile yapılan meteorolojik su

bütçesi 17

Tablo 3. Burdur Gölü Havzası’na ait baraj, gölet ve rezervuar bilgileri 20

Tablo 4. Burdur gölü havzasi içerisinde yer alan gölet koordinatlari 22

Tablo 5. Burdur gölü’nün bazi hidrolojik değerleri 24

Tablo 6. Burdur (1931-2009) uzun yillar aylik ort sic. Değerleri (°c) 41

Tablo 7. Mevsimlere göre ortalama sicaklik (°c) 41

Tablo 8. Ortalama max. Ve min düşük sicaklik değerleri 41

Tablo 9. Ortalama toplam yağiş miktari(mm)(53 yillik rasat) 41

Tablo 10. Ortalama don günler sayisi (51 yillik rasat) 42

Tablo 11. Kar yağişli günler (35 yillik rasat) 42

Tablo 12. Kar ve yağiş durumu (yillik/max) 42

Tablo 13. Rüzgâr (32 yillik rasat) 42

Tablo 14. Aylik ortalama basinç durumu(32yillik rasat) 43

Tablo 15. Aylik ort. Max-min basinç(32yillik rasat) 43

Tablo 16. Bulutluluk durumu (32 yillik rasat) 43

Tablo 17. Güneşlenme süresi (32 yillik rasat) 44

Tablo 18. Burdur gölü’nde geçmiş yillarda su kalitesi üzerinde yapilmiş çalişmalar 46

Tablo19. Su kalitesi ölçümleri, ağir metal, pestisit ve mikrobiyolojik numunelerin koordinatlari ve

alinma noktalari 47

Tablo 20. Burdur gölü yüzey suyu analizleri (28.04.2012) 48

Tablo 21. Burdur gölü yüzey suyu analizleri (08.05.2012) 48

Tablo 22. Burdur gölü yüzey suyu analizleri (16.05.2012) 49

Tablo 23. Içme suyunda bulunmasi istenmeyen ağir metallerin limit (maksimum) değerleri 51

Tablo 24.burdur gölünden farkli periyotlarda alinan su örnekleri ağir metal tayin sonuçlari 51

Tablo 25. Burdur gölü suyu klorlu ve fosforlu pestisit analiz sonuçlari 55

Tablo 26..Burdur Gölü, çamur-kil örneklerinin alim noktalari ve özellikleri 58

Tablo 27. Burdur gölü ve çevresinden alinan numunelerin xrf sonuçlari (% kütle olarak). 61

Tablo 28. Kimyasal analiz sonuçlarinin maksimum ve minimum değerleri 62

Tablo 29. Silikat ve alüminyum modülleri ile toplam alkali (na2o+k2o) değerleri 63

Tablo 30: Burdur Gölü ve çevresi örneklerin orta infrared bölgede (4000-400 cm-1

) titreşim

frekanslari ve atiflar (cm-1

) 73

Tablo 31. Burdur gölü bakteriyolojik analiz sonuçları 86

Tablo 32. Kitaiçi su kaynaklarinin siniflarina göre kalite kriterleri (skky, 2004) 86

Tablo 33. Burdur gölü ve çevresi kuş türleri listesi 95

Tablo 34. Proje kapsamindaki saha çalişmalarinda tespit edilen omurgali hayvanlarin listesi 97

Tablo 35. Burdur gölü ve kiyisal alandaki su bitkileri 101

Tablo 36. A. sureyanus populasyonu yaş-eşey dağılımı 110

Tablo 37. A.sureyanus populasyonunda yaşa göre ortalama tam boy (TL, mm) dağılımı 110

Tablo 38. A.sureyanus populasyonunda yaşa göre ortalama vücut ağırlığı (W, g) dağılımı 110

Tablo 39. ÖKA kriterleri (Yarar ve Magnin, 1997) 112

Tablo 40. Burdur gölü etrafındaki yerleşim birimlerinde bulunan hayvan sayıları 117

Tablo 41. Kumluca Köyü Damlama Sulama Pilot alan analizi 127

Tablo 42.. Açık ve Kapalı sistemlerin birbirlerine göre avantaj ve dezavantajları 133

Tablo 43. Spirulina Üretiminde Kullanılan Zarrouk Ortamı 136

Tablo 44. . Kalanoyit kopepot ile artemia nauplii’nin besin içeriklerinin karşılaştırılması 139

Tablo 45. Zooplankton biyomasının kuru ve yaş ağırlıkları 141

Tablo 46. Burdur merkeze bağlı bazı yerleşim yerlerindeki kuyu suyu su kalite değerleri. 146

Tablo 47. 3 yıllık yetiştirme periyodunda 50 ha’lık sazan havuz alanının kullanımı 147

Tablo 48. Burdur Gölü Havzası'nda İdari Bölünüşe Göre Nüfus (2011) 151

Tablo 49. Burdur Gölü Havzası'nda Nüfus Durumu (2011) 152

Tablo 50 Burdur Gölü Havzası'nın yüzey suyu durumu ve tarımsal sulama alanı 157

8

ŞEKİL DİZİNİ

Şekil 1. Burdur Gölü lokasyon haritası 11 Şekil 2. Isparta büklümünün basitleştirilmiş jeoloji haritası 12 Şekil 3. Burdur DMİ için ortalama yağıştan eklenik sapma grafiği 15 Şekil 4. Burdur DMİ için Thornthwaite yöntemi yağış-Etp aylık değişim grafiği 17 Şekil 5. Burdur Gölü seviyesinde meydana gelen değişimin yıllara (1960-2003) göre dağılımı 23 Şekil 6. Araştırma sahasının topografya haritasi 28 Şekil 7. Araştırma sahasının morfoğrafya haritası 31 Şekil 8. Araştırma sahasının jeoloji haritası 32 Şekil 9. Araştırma sahasının hidrografya haritası 34 Şekil 10. Araştırma sahasının toprak haritası 36 Şekil 11.araştırma sahasının erozyon haritası 37 Şekil 12. Araştırma sahasının eğim haritası 38 Şekil 13. Burdur Gölü su çekilme alanları (1970-2012; 858) 40 Şekil 14. Rüzgâr esme sayısı (uzun yıllar) 43 Şekil 15. Burdur Gölü örnekleme noktaları 47 Şekil 16. Burdur Göü çamur örnekleri alım noktaları 60 Şekil 17. 1 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları 64 Şekil 18. 2 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları 64 Şekil 19. 3 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları 65 Şekil 20. 4 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları 65 Şekil 21. 5 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları 66 Şekil 22. 6 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları 66 Şekil 23. 7 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları 67 Şekil 24. 8 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları 67 Şekil 25. 9 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları 68 Şekil 26. 10 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları 68 Şekil 27. 11 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları 69 Şekil 28. 12 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları 69 Şekil 29, 1 nolu kil örneğinin IR spektrumu 74 Şekil 30. 2 nolu kil örneğinin IR spektrumu 75 Şekil 31.3 nolu kil örneğinin IR spektrumu 76 Şekil 32. 4 nolu kil örneğinin IR spektrumu 77 Şekil 33.5 nolu kil örneğinin IR spektrumu 78 Şekil 34.6 nolu kil örneğinin IR spektrumu 79 Şekil 35.7 nolu kil örneğinin IR spektrumu 80 Şekil 36. 8 nolu kil örneğinin IR spektrumu 81 Şekil 37.9 nolu kil örneğinin IR spektrumu 82 Şekil 38. 10 nolu kil örneğinin IR spektrumu 83 Şekil 39. 11 nolu kil örneğinin IR spektrumu 84 Şekil 40. 12 nolu kil örneğinin IR spektrumu 85 Şeki 41. Yıllara göre Burdur Gölü’ndeki kış ortası dönemde toplam kuş sayıları (altta) ile yağış

dağılımının (üstte) karşılaştırılması 91

Şekil 42. Yıllara göre Burdur Gölü’ndeki dikkuyruk sayıları 93 Şekil.43. Gölün çekilme alanlarını istila eden ılgın bitkisi (Tamarix sp) 102 Şekil 44. Gölün önceki çekilme alanlarına sonradan dikilmiş fıstık çamları. 102 Şekil 45. Burdur Gölü taban büyük omurgasızları Ephiydrid larvası/pupası (solda), Berosus sp.larvası

(sağda) 105

Şekil. 46. Burdur Gölü’nde çok yoğun şekilde üreyen Corixid’ler( Corixidae, Hemiptera) bireyleri 106 Şekil 47. Burdur yosunbalığı (Aphanius sureyanus) 108 Şekil 48. Burdur yosunbalığı sürülerinin göl yüzeyinde sıçrama şenlikleri 108 Şekil.49. Örnekleme amaçlı yakalanmış Burdur yosun balığı bireyleri 109

9

Şekil 50. Burdur Gölü, Akça Cılıbıt (Charadrius alexandrinus), 113 Şekil 51. Şeker Plajı, Dikkuyruk ördekleri kışlama alanı, Mutlak Koruma Alan Önerisi 114 Şekil 52. Burdur Gölü ekolojik etkilenme alanı içerisinde mera faaliyetleri 117 Şekil 53. Burdur Gölü ekolojik etkilenme alanı içerisinde otlatma faaliyetleri 117 Şekil 54. Burdur Gölü ekolojik etkilenme alanı içerisinde otlatma faaliyetleriyle oluşmuş, ve yüzey

akışlarıyla göle ulaşabilen gübre şerbeti 119

Şekil 55. Isparta OSB atık sularının havzaya verilmiş görüntüsü (Hava alanı mevkisi) 121 Şekil 56. Burdur Gölü kıyısı, Atıksu deşarj kanalı yanı, YSA kurulumu için elverişli ortam 122 Şekil 57. Burdur Gölü ve Çevresinde potansiyel su ürünleri istihsal alanları 131 Şekil 58. Spirulina üretim sisteminin şematik diyagramı (Shimamatsu, 2004 135 Şekil 59. Yarıköy-Kumluca mevkisinde bulunan eski sazan havuzları 145 Şekil 60. Burdur Gölü Havzası'nda yerleşmelerin dağılışı (2011) 154 Şekil 61. Burdur Gölü Havzası'nda nüfusun dağılışı (2011) 155 Şekil 62. Burdur Havzası arazi kullanım haritası. 157 Şekil 63. Burdur Gölü koruma sınırları önerilerini gösterir harita 161 Şekil 64. Burdur gölü alternatif turizm etkinlikleri haritası 165 Şekil. 65. Lysinia Kaya mezarı genel görüntüsü ve mimari çizimi 167 Şekil 66. Beşiktaşı, Lysinia Kaya Mezarı, 169 Şekil 67. Arkeolojik ve seyir değeri yüksek olan Üveyik tepeden göl manzarası 169 Şekil. 68. Proje kapsamında yapılan eğitim etkinliğinden bir kare 172 Şekil. 69. Proje kapsamında yapılan eğitim etkinliğinden bir kare 172 Şekil 70. Proje görünürlük faaliyetleri kapsamında yapılan bilimsel etkinliklerimizden bir kesit 174 Şekil 71. Proje görünürlük faaliyetleri kapsamında yapılan duyuru örneğimiz 174

10

Faal. 1: “Burdur Gölü ve havzasının hidrojeolojik ve hidrolojik etüdü, gölün su bütçesinin

belirlenmesi”

Yürütücü: Yrd. Doç. Dr. İskender SOYARSLAN, Öğrt. Gör. Kerem HEPDENİZ

Amacı: Burdur Gölü ve Havzasının hidrolojik özelliklerinin tespiti ve göldeki güncel su

seviyesi azalışının nedenlerinin değerlendirilmesi

Gerekçesi: Burdur Gölü’nün ve havzasının hidrojeolojik özellikleri gölün su bütçesi üzerinde

önemli bir etki oluşturmaktadır. Bu nedenle, hidrojeolojik etütler, proje çalışmasında bir iş

paketi olarak ele alınmıştır.

Açıklama: Burdur Gölü havzasında arazi incelemeleri yanısıra EİEİ ve DSİ doküman, ölçüm

sonuçları ve belgeler kullanılacak; gerektiğinde ilgili dokümanlar satın alınacaktır.

Proje kapsamındaki birinci faaliyeti oluşturan “Burdur Gölü ve havzasının hidrojeolojik ve

hidrolojik etüdü, gölün su bütçesinin belirlenmesi” isimli çalışma kapsamında; Burdur Gölü

ve havzasının hidrolojik özelliklerinin tespiti ve gölün güncel su seviyesine etkilerinin genel

bir değerlendirilmesi yapılmıştır. Göllerin ve havzasının hidrojeolojik özellikleri ve su

bütçeleri gölün su dengesinin sağlanmasında en önemli bileşeni oluşturmaktadır. Bu nedenle

çalışmada incelenmesi gereken bir iş paketini oluşturmaktadır. Bu kapsamda, Burdur Gölü

havzasında yapılan arazi incelemelerine ilave olarak resmi kurumlara ait doküman, ölçüm

sonuçları ve belgeler kullanılmış mevcut yayınlar taranarak aşağıda verilen rapor

oluşturulmuştur. Projenin birinci faaliyetini oluşturan bu rapor; bölgesel jeoloji, hidroloji ve

hidrojeoloji konu başlıklarını içermektedir.

Burdur Gölü havza dışına akış vermediği ve havza dışından bir akış almadığından dolayı

kapalı bir havzada özelliği taşımaktadır. Hidrolojik su bütçesini oluşturan en önemli unsurlar

gölün beslenim ve boşalım elemanlarıdır. Gölün beslenimi; göl alanına düşen yağışlar, sürekli

ve mevsimlik akarsular, taşkın dereleri ve yeraltı suyu akımı ile sağlanmaktadır. Gölün

boşalımı ise; buharlaşma ile gerçekleşmektedir. Gölü besleyen önemli akarsular arasında

gölün güneybatı ucunda yer alan Bozçay, Doğuya doğru Ulupınar, Bayındır, Büğdüz, Kurna

Çerçin, Keçiborlu (Adalar Çayı) dereleri sayılabilir. Bu akarsuların debileri oldukça düşük

olup, büyük bir kısmı yazın kurumakta ve göle ulaşamamaktadır.

Burdur Gölü, çok sayıda su kuşunun düzenli olarak gözlendiği ve tüm dünyada nesli tükenme

tehlikesi ile karşı karşıya olan dikkuyruk ördeğinin gölde kışlaması nedeniyle ülkemizin

uluslararası öneme sahip sulak alanları arasında yer almaktadır. Bu özelliği ile Burdur Gölü

bölgesel ekolojik denge açısından ayrı bir öneme sahiptir.

Bölge için bu kadar öneme sahip Burdur Gölü’nün günümüzdeki en önemli sorunları ise

kirlenme ve su seviyesinde sürekli meydana gelen alçalmadır. Bunun bir sonucu olarak

mevcut su miktarı azalmakta ve kalitesi günden güne bozulmaktadır.

Bölgesel Jeoloji

Burdur Gölü havzasının içinde yer aldığı güneybatı Anadolu ve Batı Toroslar bölgesinde bir

çok araştırmacıya ilaveten ,MTA Genel müdürlüğü elemanları tarafından değişik amaçlarla

araştırmalar yapılmıştır. Altınlı,1944., Dumont ve Kerey,1975., Gutnıc,1977., Poisson, 1977.,

Akay ve Uysal,1985., Yalçınkaya ve diğ, 1986., Yalçınkaya,1989., Karaman,1986,1990. ile

11

Şekil 1. Burdur Gölü lokasyon haritası

12

Yağmurlu ve diğ.1997 tarafından daha çok bölgenin yapısal ve stratigrafik özelliklerinin

ayrıntılı biçimde araştırılmasını amaçlayan çalışmalar yapılmıştır.

Çalışma alanı GB Anadolu’da Isparta büklümü olarak bilinen coğrafik yapının KB’sında

bulunmaktadır. Isparta büklümü, Toros dağ kuşağının ana bileşenini oluşturan Mesozoyik

yaşlı karbonat ekseninin Antalya körfezi kuzeyinde ters “V” şeklinde bükülmesi sonucu

oluşmuştur (Şekil 2).

Şekil 2. Isparta büklümünün basitleştirilmiş jeoloji haritası (Yağmurlu ve Şentürk, 2005)

(1) Metamorfik kayalar (Paleozoyik), (2) Karbonat Kayalar (Mesozoyik), (3) Antalya

Napları, (4) Likya napları, (5) Beyşehir-Hoyran napları, (6) Denizel Tersiye tortullar, (7)

Karasel Neojen tortullar, (8) Neojen volkanitler, (9) Antalya travertenleri, (10) Normal

faylar, (11) Bindirme fayları

13

Diğer taraftan Isparta büklümü üçgen şeklinde geometrik bir yapıya sahip olup; kuzey-güney

doğrultusunda 180 km.lik uzunluğa ve doğu-batı yönünde ise yaklaşık 100 km.’lik genişliğe

sahiptir. Büklümün batı kanadı üzerindeki yapısal çizgiler daha çok KD uzanımlı olmasına

karşın, doğu kanadı üzerindeki çizgiler büyük bölümüyle KB gidişlidir. Isparta Büklümünü

sınırlayan Burdur ve Akşehir fayları K-G yönlü kompresyon kuvvetlerin etkisi altında gelişen

makaslama özelliğine sahip fay sistemlerini temsil etmektedir.

İnceleme alanı çevresinde yeralan kaya birimlerini otokton ve allokton olmak üzere iki grup

içinde toplamak mümkündür. Otokton kaya birimleri Beydağlarını meydana getiren kırıntılı

ve karbonat bileşimli tortul kayalardan oluşurken, allokton birimler ise Likya naplarına ait

daha çok ofiyolitik kaya birimlerinden oluşur. Çalışma bölgesinde yeralan en yaşlı otokton

birim, Eosen yaşlı "Kayıköy formasyonu" olarak bilinen türbiditik kökenli kırıntılı

tortullardan meydana gelir.

Likya naplarına ait "Gökçebağ Karmaşığı" Kayıköy formasyonu üzerine tektonik dokanakla

gelir. Gökçebağ karmaşığı çoğunlukla filişten oluşan bir matriks içinde düzensiz olarak

dağılmış egemen olarak serpantinit ve peridotitlerin yanısıra radyolarit, çört, sipilitik bazalt

ve kireçtaşı bloklarından oluşan, düzensiz iç yapılı kaotik bir topluluktur. Gökçebağ karmaşığı

üzerinde iyi pekleşmiş, polijenik çakıltaşlarından oluşan Karaburun formasyonu uyumsuz

olarak bulunur. Burdur Gölü’nün güneyindeki alanlarda yersel olarak gözlenen bu birim,

Burdur Gölü’nün kuzey-kuzeybatı bölümlerinde oldukça geniş bir yayılıma sahiptir. Burdur

Gölü’nün kuzeyinde Karaburun formasyonunun eşleniği durumundaki tortullar Şenel, (1997)

tarafından "Acıgöl Grubu" olarak tanımlanmıştır.

Bölgede nap yerleşim döneminden sonraki aşamayı takip eden dönemde akarsu, delta ve

gölsel tortullardan oluşan ve egemen bileşenlerini kırıntılı ve volkano-sedimanterlerin

oluşturduğu Burdur formasyonu çökelmiştir. Burdur formasyonuna ait tortullar alttaki tüm

yaşlı birimleri (Karaburun formasyonu ve Gökçebağ karmaşığını) uyumsuz olarak örter.

Hidroloji ve Hidrojeoloji

Burdur Gölü havzasında şu ana kadar yapılan hidrolojik çalışmalar, çalışma alanında bulunan

derelerin maksimum taşkın debilerinin belirlenmesi ve bunların olumsuz etkisini önlemek için

alt yapı ve dere ıslah çalışmalarının projelendirilmesine yöneliktir. Burdur il merkezinden

geçen sulu ve kuru derelerin üzerinde akım rasat istasyonları bulunmadığından, bölgedeki

Devlet Meteoroloji İstasyonu (DMİ) verilerinden yararlanılarak taşkın debileri hesaplanmaya

çalışılmıştır

Yağış

Çalışma alanında Burdur DMİ’nda yapılan 1950-2011 yıllarına ait yağış ve sıcaklık ölçümleri

baz alınarak değerlendirilmiştir. 62 yıllık ortalama yağış miktarı 428,4 mm olarak

belirlenmiştir (Tablo 1). Burdur DMİ’da ait ortalama yıllık yağıştan eklenik sapma grafiğinde

1950-1954 yılları arası kurak dönem, 1954-1969 yılları arası kararlı dönem, 1969-1977 yılları

arası yağışlı dönem, 1977-1988 yılları arası kararlı dönem, 1988-1995 yılları arası yağışlı

14

dönem ve 1995-2011 yılları arası kurak dönem olarak belirlenmiştir (Şekil 3). Maksimum

yağış 1969 yılından 615.2 mm, en az yağış ise 1973 yılında 296.5 mm ölçülmüştür.

Tablo 1. Burdur İli, DMİ yıllık ortalama yağış değerleri (mm), 1950-2011 yılı.

Yıllar Yağış

(mm)

Ortalama Yıllık

Yağıştan Sapma

(mm)

Ortalama Yıllık

Yağıştan

Eklenik Sapma

(mm)

Yıllar Yağış (mm)

Ortalama Yıllık

Yağıştan Sapma

(mm)

Ortalama Yıllık

Yağıştan

Eklenik Sapma

(mm)

1950 432,6 4,2 -4,2 1981 434,5 6,1 -88,7

1951 611,6 183,2 -187,3 1982 378,8 -49,6 -39

1952 559,6 131,2 -318,5 1983 445,7 17,3 -56,3

1953 480,3 51,9 -370,4 1984 405,4 -23 -33,3

1954 479,6 51,2 -421,5 1985 477,2 48,8 -82

1955 398,1 -30,3 -391,2 1986 315,1 -113,3 31,3

1956 342,0 -86,4 -304,8 1987 451,3 22,9 8,4

1957 349,4 -79 -225,7 1988 415,1 -13,3 21,7

1958 402,9 -25,5 -200,2 1989 288,0 -140,4 162,2

1959 418,5 -9,9 -190,3 1990 303,2 -125,2 287,4

1960 518,9 90,5 -280,7 1991 463,7 35,3 252,1

1961 366,0 -62,4 -218,3 1992 280,9 -147,5 399,7

1962 418,1 -10,3 -208 1993 377,4 -51 450,7

1963 412,7 -15,7 -192,3 1994 450,6 22,2 428,5

1964 394,0 -34,4 -157,8 1995 363,5 -64,9 493,5

1965 474,4 46 -203,8 1996 455,3 26,9 466,6

1966 503,3 74,9 -278,7 1997 516,4 88 378,6

1967 353,8 -74,6 -204 1998 535,7 107,3 271,4

1968 515,8 87,4 -291,4 1999 310,7 -117,7 389,1

1969 615,2 186,8 -478,2 2000 444,9 16,5 372,6

1970 286,6 -141,8 -336,3 2001 547,6 119,2 253,5

1971 422,2 -6,2 -330,1 2002 501,0 72,6 180,9

1972 320,1 -108,3 -221,8 2003 594,2 165,8 15,1

1973 269,5 -158,9 -62,8 2004 439,7 11,3 3,9

1974 374,1 -54,3 -8,5 2005 417,9 -10,5 14,4

1975 445,4 17 -25,5 2006 472,1 43,7 -29,3

1976 457,9 29,5 -54,9 2007 368,3 -60,1 30,9

1977 287,2 -141,2 86,3 2008 276,4 -152 182,9

1978 460,5 32,1 54,2 2009 529,7 101,3 81,6

1979 571,1 142,7 -88,4 2010 472,3 43,9 37,8

1980 422,6 -5,8 -82,6 2011 466,2 37,8 0

Ortalama: 428,4

15

Burdur DMİ yıllık ortalama yağıştan eklenik sapma grafiği incelendiğinde Burdur Gölü

seviye değişimine yağış miktarlarının etkilerini yorumlamak mümkündür. Yıllık ortalama

yağıştan eklenik sapma grafiğinde dikkat çekici olan son 16 yıllık periyodun kurak dönem

olmasıdır.

Burdur Devlet Meteoroloji İstasyonunda (DMİ) ölçülen standart zamanlarda gözlenen en

büyük yağış değerleri Tablo 1’de verilmiştir. Bu tabloda 5 dakikada gerçekleşen en büyük

yağış değerinin (16.40 mm) 1977 yılında, 30 dakikada gerçekleşen en büyük yağış değerinin

(30.30 mm) 1993 yılında olduğu gözlenmektedir. 24 saatte gerçekleşen en büyük yağış değeri

91.00 mm ile 17 Ocak 2005 tarihinde düşmüştür.

Şekil 3. Burdur DMİ için ortalama yağıştan eklenik sapma grafiği

Buharlaşma

İklim koşullarına bağlı olarak buharlaşma ve terleme ile kaybolabilecek maksimum su

miktarına potansiyel buharlaşma-terleme (Etp) denilmektedir. Etp, çeşitli parameterler

kullanılarak farklı yöntemlerle hesaplanmaktadır. Etp; iklim koşullarına bağlı olarak özellikle

sıcaklığın etkisi ile gerçekleşen buharlaşma-terlemeye gerekli olan yağış ve zemin suyunun

toplamıdır. Bölgede her zaman potansiyel buharlaşa bilecek miktar kadar su bulunmadığı için

16

Etp ve yağış değerlerine bağlı olarak reel buharlaşma terleme (Etr) değeri hesaplanır. Etr;

yağış ve zeminde bulunan su toplamının buharlaşma terlemeye verebileceği su miktarıdır.

Potansiyel (Etp) ve gerçek buharlaşma-terleme (Etr) değerlerinin hesaplanmasında

Thornthwaite (Thornthwaite, 1948), Blaney-Criddle (Blaney-Criddle, 1950) ve Schendel

(Schendel, 1968) yöntemleri kullanıla bilmesine rağmen iklim özellikleri göz önüne

alındığında çalışma alanı için en uygun yöntem Thornthwaite yöntemi olduğu söylenebilir.

Thornthwaite yöntemi kullanılarak potansiyel buharlaşma terleme değerinin hesaplanmasında

aylara göre ortalama sıcaklık ve enlem düzeltme katsayıları kullanılmaktadır. Thorthwaite

yönteminde kullanılan ifade ve formüller aşağıda verilmiştir (Thornthwaite, 1948).

t : Aylık ortalama sıcaklık (0C),

i : Aylık sıcaklık indisi,

I : Yıllık toplam sıcaklık indisi,

Etp : Aylık potansiyel buharlaşma-terleme miktarı (mm)

p : Enlem düzeltme katsayısı, olmak üzere,

i

514.1

5

t

I i

a = 6.75 x 10-7 x I3 – 7.71 x 10-5 x I2 + 1.79 x 10-2 x I + 0.492

I

tx 10 x 16Etp

a

x p formülü ile ifade edilir.

Devlet Meteoroloji Genel Müdürlüğünden alınan uzun yıllara (1970-2011) ait ortalama aylık

sıcaklık ve yağış değerleri kullanılarak Thornthwaite yöntemi ile potansiyel ve gerçek

buharlaşma değerleri hesaplanmıştır.

Burdur meteoroloji istasyonunda ölçülen aylık yağış ve sıcaklık değerleri kullanılarak yapılan

hesaplamalarda Potansiyel değerleri Thornthwaite yöntemi ile hesaplanmıştır (Tablo2).

Thornthwaite yöntemine göre (Thornthwaite ,1948), Burdur DMİ’unun yağış ve sıcaklık

verilerine kullanılarak ortalama yıllık Etp 752,60 mm, Etr 346,59 mm olarak hesaplanmıştır

(Tablo 2). Yağış-Etp aylık değişim grafiğinde (Şekil 3), Nisan ayının ortalarına kadar yağış

Etp’den fazladır. Bu dönemde 106,62 mm su fazlası vardır. Nisan ayı ortalarından Haziran

ayı başına kadar 100 mm olarak kabul edilen zemin nem rezervi harcanmıştır.

Haziran başından Kasım ayı başına kadar gerçekleşen su noksanı 406,01 mm’dir. Bu

dönemde tarım alanlarında sulama yapılması gerekecektir. Bu yönteme göre Burdur’da

417,10 mm’lik yıllık ortalama yağışın 346,59 mm’lik kısmı buharlaşma-terleme yoluyla

atmosfere döner. Su fazlası, yıllık toplam yağış miktarının % 25,56’sını oluşturmaktadır. Bu

miktar ya yeraltına süzülecek veya yüzeysel akışa geçecektir.

Thornthwaite (1948)’e göre ortalama değerler kullanılarak çizilen yağış-potansiyel

buharlaşma aylık değişim grafiği Şekil 4’de verilmiştir.

17

Tablo 2. Burdur ili DMİ ortalama değerleri için Thornthwaite yöntemi ile yapılan meteorolojik su bütçesi

Oca. Şub. Mar. Nis. May. Haz. Tem. Ağus. Eyl. Eki. Kas. Ara. Top.

Aylık

Sıc.(t) oC

2,6 3,6 7,1 11,5 16,5 21,3 24,8 24,4 19,9 14,2 8,2 4,0

Aylık

endeks

( i )

0,37 0,61 1,70 3,53 6,10 8,97 11,30 11,02 8,10 4,86 2,11 0,71 59,38

Etp

(mm) 4,24 6,58 21,27 45,19 83,88

121,7

3

153,6

9

140,5

6

92,5

1

53,8

4

21,5

5 7,56

752,6

0

Yağış

(mm) 48,3 40,5 44,1 51,0 40,4 26,1 14,7 7,8 15,5 35,7 38,5 54,5

417,1

0

Etr

(mm) 4,24 6,58 21,27 45,19 83,88 82,62 14,70 7,80

15,5

0

35,7

0

21,5

5 7,56

346,5

9

Zemin

rezervi

(mm)

100,0

0

100,0

0

100,0

0

100,0

0 56,52 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00

16,9

5

63,8

9

Zemin

rezerv

D.(mm)

-

43,48 -56,52

16,9

5

46,9

4

Su

Noksan

ı (mm)

39,11 138,9

9

132,7

6

77,0

1

18,1

4

406,0

1

Su

Fazlası

(mm)

44,06 33,92 22,83 5,81 106,6

2

Enlem

düz.K

(I)

0,86 0,84 1,03 1,10 1,22 1,23 1,25 1,17 1,03 0,97 0,85 0,83

Şekil 4. Burdur DMİ için Thornthwaite yöntemi yağış-Etp aylık değişim grafiği

18

Yüzeysel Akış ve Taşkın Debileri

Burdur ili yerleşim merkezi içerisinden geçen Burdur Deresi, Civlaz Dere, Kanlı Dere, Sultan

Dere ve Kışla Deresi ile Hayvan Borsası kenarından geçen dere olmak üzere çok sayıda dere

yatağı bulunmaktadır. Taşkın debilerinin yerleşim alanına zarar vermemesi için ıslah

çalışmaları yapmak gerekmektedir. Akarsu yapılarının projelendirilmesinde en çok

karşılaşılan problemlerden biri akarsulardaki maksimum debinin belirlenmesidir. Söz konusu

yapının cinsine ve havzanın büyüklüğüne göre taşkın debisinin belirlenmesi için çeşitli

metotlar kullanılmaktadır. Bu bölümde çalışma alanında bulunan derelerin maksimum

debilerinin belirlenmesine yaklaşım sağlaması amacıyla Rasyonel Metot kullanılmıştır.

Eşitlikte, sızmaları ve diğer kayıpları ifade eden C akış katsayısı akarsuyun beslenme havzası

içerisinde bulunduğu zeminin geçirimliliğine bağlı olarak belirlenmektedir. Bir havzada farklı

akış katsayısına sahip bölgeler bir arada bulunuyorsa havzanın C akış katsayısı, bölgede

bulunan birimlerin geçirimlilik değerlerine göre ağırlıklı ortalama ile hesaplanmaktadır.

Burdur ili yerleşim merkezinden geçen derelerin beslenme havzalarında yüzeyleyen birimler

ve süzülme oranları aşağıda verilmektedir. Bunlar; alüvyon (%20), Burdur formasyonu (%5),

ofiyolitik karmaşık (%5), traverten (%25) ve kireçtaşı (%25) birimleridir (Ertunç vd, 2001).

Bu metotta kullanılan yağış şiddeti (i) değeri, bütün havzaya aynı yağışın düştüğü dönemdeki

miktar olarak alınmıştır. Yağış şiddeti değeri Burdur Meteoroloji İstasyonunda uzun yıllar

boyunca ölçülen yağış değerlerinden elde edilen yağış-şiddet-süre tekrar eğrilerinden

yararlanılarak tespit edilmiştir. Yerleşim merkezinin büyüklüğü ve derelerin konumuna bağlı

olarak tekerrür süresi 5 yıl, yağış süresi 60 dakika olarak seçilmiş ve formülde kullanılacak

olan i yağış şiddeti 23 mm/s olarak bulunmuştur.

Burdur Deresi: Burdur Deresi Burdur il merkezinin doğusundan doğar ve Burdur il

merkezinden geçerek Burdur Gölü’ne dökülür. Yaklaşık 20 km’lik bir uzanıma sahiptir.

Beslenme alanı 121.5 km2’dir. Burdur Deresi 1819M paftasında yaklaşık 3 km, 20M

paftasında ise yaklaşık 0.25 km uzanımda görülmektedir. Burdur Deresinde düzenli debi

ölçümleri yapılmamıştır. Ancak, DSİ tarafından dere ıslah çalışması yapılmıştır. Burdur

Deresi için yapılan hesaplamalarda maksimum taşkın debisi 65 m3/sn olarak belirlenmiştir.

Sultan Deresi: Sultan deresi Burdur il merkezinin batısından geçerek Burdur Gölü’ne

dökülmektedir. Dere 6.91 km2’lik beslenme alanına sahiptir. Sultan Deresi 19 K paftasında

yaklaşık 1.5 km, 18J-18K paftasında 800 m uzanımda gözlenmektedir. Sultan deresinin en

geniş vadi yatağı (6-7 m) Süt fabrikasının doğusunda gözlenmektedir. Derenin genişlik ve

Rasyonel metotta, debi (Q - m3/sn)

Formülü ile hesaplanmaktadır.

Burada; A : Havza alanı (km2)

i : Yağış şiddeti (mm/sa)

C : Akış katsayısı

19

yatak yüksekliği göle doğru azalmaktadır. Maksimum taşkın debisi 4 m3/sn olarak

belirlenmiştir. Dere üzerinde ıslah çalışması yapılmamıştır (Ertunç vd, 2001).

Kanlı Dere: Kanlı Dere, Burdur ili yerleşim merkezinden geçerek üniversite alanından Burdur

Gölü’ne boşalır. 1819L paftasında yaklaşık 3 km, 19 K paftasında 1.3 km uzunluğunda

gözlenmektedir. Dere 3-4 m derinliğinde 4-5 m genişliğinde vadi yatağı oluşturmuştur. Dere

üzerinde ıslah çalışması yapılmamıştır. Maksimum taşkın debisi 6.7 m3/sn olarak

belirlenmiştir (Ertunç vd, 2001).

Civlaz Dere: Burdur ili yerleşim merkezinden geçerek Burdur Gölü’ne boşalan diğer bir dere

de Civlaz Deredir. Dere 1819L paftasında yaklaşık 3 km, 20 L paftasında ise 500 m

uzunluğunda gözlenmektedir. Dere üzerinde ıslah çalışması yapılmamıştır. Maksimum taşkın

debisi 0.95 m3/sn olarak belirlenmiştir.

Kışla Deresi: Bu dere Kışla köyü içerisinden geçerek Burdur Gölü’ne dökülmektedir. Kışla

Deresi 20N paftasında yaklaşık 1 km, 21N paftasında 625 m uzunluğunda görülmektedir.

Derenin beslenme havzası 1.4 km2’dir. Maksimum taşkın debisi 0.86 m3/sn olarak tespit

edilmiştir. Güneyde genişliği 5 m, derinliği 3 m civarında olan Kışla Deresinin boyutları akış

yönünde azalmaktadır. Derenin Kışla Köyü içerisinden geçen kesiminde ıslah çalışması

yapılmıştır (Ertunç vd, 2001).

Ak Dere: Cezaevinin kuzeydoğusunda çevre yolunun üzerinden gelerek Seçkin Sitesi kenarı

ve USO İlköğretimokulu yakınından geçerek Burdur ili yerleşim merkezi dışına çıkmaktadır.

Dere 20M paftasında yaklaşık 825 m, 18M-19M paftasında ise 1325 m uzunluğunda

görülmektedir. Dere üzerinden ıslah çalışması yapılmamıştır. Derenin beslenme alanı 1.3

km2’dir. Maksimum taşkın debisi 0.8 m

3/sn olarak belirlenmiştir.

Kuru Dereler: Bu dereler 20M paftasında iki ayrı kol halinde uzanmaktadırlar. Derelerden biri

otogar alanı güneybatı kenarından Hayvan Borsası alanı batı kenarından devam etmektedir.

Diğeri ise otogar alanından ve Hayvan Borsası içerisinden geçerek yerleşim merkezi dışına

çıkmaktadır. Bu pafta üzerinde her iki dere yatağı yaklaşık 1.4 km uzunluğunda

görülmektedir. Derelerin toplam beslenme havzaları 0.87 km2’dir. Maksimum taşkın debileri

0.5 m3/sn olarak belirlenmiştir.

Kışla deresinin güney batısında çevre yolu üzerinden gelerek sanayi sitesi içerisinden geçen

deredir. 20N paftasında yaklaşık 1050 m uzunluğunda görülmektedir. Beslenme havzası 1.1

km2dir. Maksimum taşkın debisi 0.66 m

3/sn olarak belirlenmiştir.

Bulunan taşkın debileri, ıslah yapılarının projelendirilmesinde yaklaşım sağlayacaktır. Burdur

yerleşim alanı içerisinden geçen derelerden Burdur deresinde sadece kent merkezinde DSİ 18.

Bölge Müdürlüğü tarafından yapılmış ıslah çalışmaları bulunmaktadır. 12 m genişlik ve 4 m

derinlikteki kanalın inşasından sonra kent merkezinde taşkın yaşanmamıştır. Ancak, dere

yatağının ıslah yapılmayan mansabı imara açılmıştır. Dere kenarlarındaki parselasyon

sınırlarının ıslah çalışmalarına bağlı olarak revizyonu gereklidir. Diğer dere yataklarında yol

menfezleri dışında ıslah yapıları bulunmamaktadır.

20

Baraj ve Göletler

Burdur Gölü havzası içerisinde 17 Gölet, 1 Rezervuar ve 1 Baraj olmak üzere toplam 19 adet

su tutma yapısı bulunmaktadır. Bu su tutma yapılarından 12 adet gölet, 1 adet rezervuar ve 1

adet baraj tali havzalardan olan Bozçay havzasında diğer geriye kalan 5 adet gölet diğer tali

havzalarda yer almaktadır (Tablo 3).

Tablo 3. Burdur Gölü Havzası’na ait baraj, gölet ve rezervuar bilgileri (Ataol, 2010’dan değiştirilerek)

Sıra

No Baraj-Gölet Adı

Yüzey Alanı

(ha)

Hacmi

(hm3)

Sulamaya

Verilen Su

(hm3)

Sulama

Sahası

(ha)

1 Belenli Göleti 31,5 2,025 0,905 470

2 Tefenni Göleti 18,2 1,21 0,813 143

3 Karamanlı Göleti 170 24,81 14,83 3248

4 Bademli Göleti 67,5 6,3 2,4 507

5 Karataş Rezervuarı 490 65,3 40 5486

6 Merkez İğdelı Göleti 11 0,595 0,297 (**) 86

7 Merkez Kozluca Göleti 16,8 1,505 0,752 (**) 425

8 Kemer Merkez Göleti 8,6 0,431 0,215 (**) 54

9 Kemer Akpınar Göleti 16,6 1,572 0,786 (**) 230

10 Kemer Elmacık Göleti 26,4 2,511 1,255 (**) 351

11 Tefenni Hasanpaşa Göleti 27,9 1,7 0,85 (**) 330

12 Tefenni Hasanpaşa Hayvansal

İçme Suyu Goleti 3,5 0,0205 0 0

13 Merkez Kozluca Hayvansal

İçme Suyu Goleti 2,3 0,00492 0 0

14 Karaçal Barajı 540 76 30,9 5006

Bozçay Havzası Toplam 1430,30 183,98 94,01 16336

1 Merkez Gökcebağ Göleti 12,7 1,193 0,596 (**) 168

2 Merkez Askeriye Göleti 11,8 1,09 0,545 (**) 139

3 Keçiborlu Merkezi Göleti 52,6 (*) 8,96(**) 4,48 (***) 1300

4 Gönen Uzundere Göleti 18,8 (*) 2.52(**) 1,26 (***) 208

5 Gönen Uludere Göleti 13,9 (*) 1.3(**) 0,65 (**) 87

Diğer Alt Havzalar Toplamı 109,8 15,06 7,53 1902

Genel Toplanı 1540,10 199,05 101,54 18238,00

Kaynak: Burdur İl Çevre Durum Raporu, Isparta İl Tarım Müdürlüğü verileri, (*)2008 Spot

uydu görüntüsünden hesaplanan alanlar, (**) Göletlerin hacminin yarısının sulamaya verildiği

varsayımı ile elde edilen veriler, (***) Şener vd, 2005’ten

Bozçay tali havzasındaki su tutma yapılarının; toplam yüzey alanı 1430,3 ha, toplam su

hacimleri 183,98 hm3, toplam sulamaya verilen su miktarı 94,01 hm

3 ve toplam sulama sahası

16336 ha’dır. Diğer tali havzalardaki su tutma yapılarının; toplam yüzey alanı 109,8 ha,

21

toplam su hacimleri 15,6 hm3, toplam sulamaya verilen su miktarı 7,53 hm

3 ve toplam sulama

sahası 1902 ha’dır. Toplamda Burdur Gölü havzasındaki su toplama yapılarının; toplam

yüzey alanı 1540,1 ha, toplam su hacimleri 199,05 hm3, toplam sulamaya verilen su miktarı

101,54 hm3 ve toplam sulama sahası 18238 ha’dır.

Burdur Gölü havzasında yer alan su tutma yapılarına ait teknik özellikler incelendiğinde,

hidrolojik açıdan bu yapıların ne kadar önemli su potansiyeline sahip oldukları

anlaşılmaktadır. Bu yapıların özellikle en büyüğü olan Karaçal barajının su tutması ile birlikte

bölgedeki hidrolojik ve hidrojeolojik dengeler önemli ölçüde değişmiştir.

Bu yapıların özellikle Burdur Gölü’ne doğru olan akışları topladıkları ve kurak mevsimde,

gerek hayvansal sulama ve gerekse tarımsal sulama amaçlı kullanıldıkları düşünüldüğünde

Burdur Gölü beslenim elemanlarından yüzeysel akışın önemli ölçüde azalmasına neden

olacağı açıktır. Mayıs-Haziran 2012 tarihleri arasından yapılan arazi çalışmaları sırasında, çok

az olan yüzeysel akışın büyük bir bölümünün tarım alanlarında kullanıldığı ve Burdur

Gölü’ne hiçbir yüzeysel akışın ulaşmadığı gözlenmiştir.

Burdur Gölü havzasında yapılan arazi çalışmalarında tüm su toplama yapıları tek tek

incelenmiş, rezervuarlardaki su durumları ve yüzeysel akışları üzerinde durulmuştur. Burdur

Gölü havzası içerisinde bulunan su tutma yapılarının Coğrafi ve UTM koordinatları (WGS84

Datum) Tablo 4’de ayrıntıları ile verilmiştir.

Tüm bu veriler ışığında Burdur Gölü su toplama havzası sınırları içerisinde gölü besleyen

akarsular üzerine inşa edilen su tutma yapılarının gölün beslenim elemanlarından yüzeysel

akışın azalmasına sebep olduğu belirlenmiştir. Burada tartışılması ve ortaya konulması

gereken en önemli konu gölün su seviyesindeki düşüşte bu su tutma yapılarının etkisinin ne

derece olduğunun ortaya konması gerekmektedir. Bunun için en önemli parametrelerden biri

olan yeraltı suyu seviye değişimi ve akım yönlerinin belirlenmesi amacıyla yapılacak yeraltı

suyu seviye ölçümlerini içeren detaylı bir çalışma gerekmektedir.

Burdur Gölü Seviye Değişimi

Devlet su işlerin tarafından 1960-2003 yılları arasında Burdur Gölü’nde su seviye ölçümleri

düzenli olarak yapılmıştır. Burdur Gölü seviye değişim grafiği incelendiğinde 1971 yılında

Burdur Gölü su seviyesinin en yüksek kotuna ulaştığı görülmektedir (Şekil 5). Göl su

seviyesindeki yükselim 1960 yılından itibaren başlamış ve 1971 yılından sonra bir daha bu

kota ulaşamaması bir yana 1972 yılından itibaren sürekli düşüş göstermiştir. Sonraki kayıtlara

bakıldığında 1980–1985 yılları arasında göl seviyesindeki düşüşte bir azalma görülmesine

rağmen sonraki yıllarda göl su seviyesinde daha sert bir düşüş devam etmiştir. Bu düşüş 2003

yılında tekrar duraksamış ve göl seviyesi bir önceki yıla göre artış göstermiştir (Şahin vd.,

2005).

22

Tablo 4. Burdur Gölü Havzası içerisinde yer alan gölet koordinatları

İLİ ADI KOORDİNAT KOORDİNAT

KUZEY DOĞU TÜRÜ DOĞU KUZEY TÜRÜ

BURDUR Belenli Göleti 37 16 39 29 58 55 COĞRAFİ* 35S 764386 4129826 UTM*

BURDUR Tefenni Göleti 37 19 08 29 44 45 COĞRAFİ* 35S 743269 4133689 UTM*

BURDUR Karamanlı

Göleti 37 23 44 29 50 10 COĞRAFİ* 35S 751065 4142527 UTM*

BURDUR Bademli Göleti 37 26 03 29 54 37 COĞRAFİ* 35S 757494 4147015 UTM*

BURDUR Karataş

Rezervuarı 37 21 50 29 58 14 COĞRAFİ* 35S 763077 4139356 UTM*

BURDUR İğdeli Göleti 37 31 58 30 09 03 COĞRAFİ* 36S 248245 4157793 UTM*

BURDUR Kozluca Göleti 37 28 13 30 10 30 COĞRAFİ* 36S 250172 4150792 UTM*

BURDUR Kemer Merkez

Göleti 37 21 14 30 02 30 COĞRAFİ* 36S 237973 4138238 UTM*

BURDUR Kemer Akpınar

Göleti 37 20 27 30 04 37 COĞRAFİ* 36S 241053 4136692 UTM*

BURDUR Elmacık Göleti 37 27 26 30 06 58 COĞRAFİ* 36S 244919 4149501 UTM*

BURDUR

Tefenni

Hasanpaşa

Göleti

37 19 05 29 44 43 COĞRAFİ* 35S 7436269 4133687 UTM*

BURDUR

Tefenni

Hasanpaşa

Hayvansal İçme

Suyu Göleti

37 15 34 29 53 30 COĞRAFİ* 35S 756443 4127574 UTM*

BURDUR Karaçal Barajı 37 33 29 30 04 55 COĞRAFİ* 36S 242244 4160786 UTM*

BURDUR Gökçebağ Göleti 37 45 36 30 24 52 COĞRAFİ* 36S 272238 4182335 UTM*

BURDUR Askeriye Göleti 37 45 13 30 20 58 COĞRAFİ* 36S 266491 4181786 UTM*

ISPARTA Keçiborlu Göleti 37 57 51 30 20 06 COĞRAFİ* 36S 265885 4205190 UTM*

ISPARTA Güneykent

Uzundere 37 59 19 30 25 04 COĞRAFİ* 36S 273233 4207698 UTM*

ISPARTA Güneykent

Uludere 37 56 15 30 22 20 COĞRAFİ* 36S 269075 4202130 UTM*

*: Datum WGS84 kullanılmıştır.

Genel olarak Burdur Gölü’nün beslenmesi, göl alanına düşen yağışlar, göle ulaşan mevsimlik

akarsular ve yeraltı suyu akımı ile olmaktadır. Havza dışına boşalım olmadığı için su kaybı

buharlaşma ve yeraltındaki su kaçakları ile gerçekleşmektedir. Göl su seviyesi ve alanı;

yağışlara bağlı olarak, yıllara ve mevsimlere göre değişiklikler göstermektedir. Gölü besleyen

önemli akarsular gölün güneybatıdan giren Bozçay deresi ve doğuya doğru beş küçük çaydır

(DSİ XVIII Bölge Müdürlüğü).

Göl su seviye değişimi verileri incelendiğinde, göl yıllık olarak Aralık ayında yükselme

trendine girmekte ve bu trend Mayıs –Haziran aylarına kadar devam ettiği gözlenmiştir.

23

Haziran Kasım döneminde ise göl su seviyesinde ciddi düşüş gözlenmektedir. Bu zaman

aralığında meteorolojik veriler (yağış ve buharlaşma) incelendiğinde yükselmenin olduğu

Aralık-Mayıs döneminde yıllık toplam yağış miktarının %75’lik kısmının bu aylarda meydana

geldiği görülmektedir. Nisan – Ekim ayları arasında ölçülen 35 yıllık buharlaşma verilerine

göre ise yılda toplam 1340 mm seviye kaybına neden olabilecek bir buharlaşmanın yaşandığı

görülmüştür (Şahin vd., 2005).

DSİ tarafından hazırlanmış olan gölün batimetri haritasına göre, gölün kot-yüzey-hacim

değişim tablosunda talveg kotu da 782,4 m olarak hesaplanmıştır. Buna ilave olarak gölün bu

güne kadar ölçülmüş maksimum kotunun 857,6 m olduğu ve su derinliğinin 75,19 m olarak

tespit edilmiştir. Kapalı bir havza özelliğinde olduğundan Burdur Gölü Havzasından dışarıya

her hangi bir boşalım söz konusu olmadığından, yağışlara bağlı olarak göl su seviyesi ve alanı

değişiklik göstermektedir.

1971 yılı Haziran ayındaki en yüksek göl su seviye kotu 857,57 m, göl yüzey suyu alanı ise

236,1 km2 ve hacmi 7.415,4 hm

3olarak saptanmıştır. Gölün gerçek minimum kotu Ekim 1992

tarihinde 850,0 m olarak ölçülmüş ve bu kotun aynı dönemindeki 13 ve 16 Ekim 1994

ölçümlerinde 851,7 m ve 851,3 m ile hemen hemen benzer olduğu anlaşılmış ve iki yıllık

süreç içerisinde su kotunda ciddi bir değişim görülmemiştir. Göl yüzeyinde 23 yılda yaklaşık

40 km2 'lik bir çekilme ile birlikte, gölün yüzey alanı 197,6 km

2 'ye ve hacmi de 5.780,0 hm

3

'e düşmüştür (Kiziroğlu vd.,1995) . Tablo 5’te, göl seviyesi ile bağlantılı bilgiler

bulunmaktadır.

Şekil 5. Burdur Gölü seviyesinde meydana gelen değişimin yıllara (1960-2003) göre dağılımı (DSİ 18. Bölge

Müdürlüğü verileri)

24

Tablo 5. Burdur Gölü’nün bazı hidrolojik değerleri

Yıllar Su Kotu (m) Su Yüzeyi (km2) Su Hacmi (hm

3)

1970 858 274 7414

1990 -2000 847 180 5287

2003 846 171 5050

2012 140 149 -

Seviye düşümünün başladığı 1971 yılı ve devam eden yıllardaki yağış ve buharlaşma verileri

ile göl seviyesi karşılaştırıldığında yağış ve buharlaşma seviyelerinde belirgin bir değişim

olmamasına karşın, göl seviyesindeki azalmanın devam ettiği tespit edilmiştir. Sonuç olarak,

göl su seviyesindeki azalmanın yağış ve buharlaşma arasındaki farklar dışında başka

faktörlerin de etkisi altında olduğu açıkça görülmektedir. Bunlardan en önemlisi göle gelen

akarsular üzerine inşa edilen barajlardır. Bu barajlarda toplanan sular tarımsal sulama amaçlı

kullanıldığından göle gelen yüzeysel su miktarında 1975 yılından itibaren göreceli bir azalma

söz konusudur (Şahin vd.,2005). Hatta 2012 yılında havzada yapılan arazi çalışmalarında göle

ulaşan yüzeysel akışın olmadığı tespit edilmiştir. Yüzeysel akışın büyük bir kısmı ovadaki

tarım alanlarının sulaması amacıyla kullanılmakta ve dere yatakları göle ulaşmadan

kurumaktadır.

Göl su seviyesindeki azalma nedenlerini araştırmak üzere 1998 yılında DSİ tarafından yapılan

bir çalışmada da azalmanın yağış ve buharlaşma arasındaki fark yanı sıra göle gelen

akımlardaki azalmadan kaynaklandığı tespit edilmiştir. Ayrıca bölgede yer alan yeraltı

kuyularından çekilen sular da yeraltı haznesinin boşalmasına bağlı olarak akarsulardan

yeraltına sızmanın artması sonucunu doğurmuştur. 1998 yılındaki çalışmanın sonuç raporunda

1980–1996 yılları arasında göl su seviyesindeki 7.77 m’lik azalmanın 6,94 m si yağış

buharlaşma farkından, 0,83 m’si de göle gelen akımlardaki azalmadan kaynaklandığı ifade

edilmiştir (DSİ XVIII Bölge Müdürlüğü).

Sonuç

Burdur Gölü havzasında yapılan bu hidrolojik ve hidrojeolojik çalışmanın üç ay gibi kısa bir

sürede tamamlandığı göz önüne alındığında, elde edilen tüm verilerin bundan sonra yapılacak

detaylı bir çalışmanın ön etüdü olduğu kabul edilmelidir.

Elde edilen tüm veriler ve literatür taraması sonucunda kapalı bir havza özelliği taşıyan

Burdur Gölü havzasında son yıllarda inşa edilen su tutma yapılarının yüzeysel akışı ciddi

anlamda azalttığı tespit edilmiştir. Bunun sonucunda Burdur Gölü’nün beslenim

elemanlarından en önemlisi olan yağıştan sonra gelen yüzeysel akışın son yıllarda ciddi

anlamda azaldığı ve yaz aylarında göle ulaşmadığı gözlenmiştir.

Burdur DMİ yağış verilerinden 1950-2011 yılları arası yıllık ortalama yağıştan eklenik sapma

grafiği hazırlanmıştır. Bu grafikte son 16 yılın kurak dönemde olduğu ortaya konmuştur.

Burdur Gölü seviye değişimleri incelendiğinde, göl seviyesindeki azalmada son 16 yıllık

kurak dönemin etkisi olmakla birlikte, bu azalmadaki tek unsurun yağışlar olmadığı

25

görülmüştür. Tektonik kökenli bir oluşuma sahip olan gölün özellikler 1971 büyük depremi

sonrası seviyesinin sürekli düşmesinde, tektonizma etkisi ile göl su seviyesi içerisinde oluşan

süreksizliklerden önemli bir etkisinin olduğunu düşündürmektedir.

Sonuçta, çok daha detaylı bir hidrolojik ve hidrojeolojik bir çalışma sonucunda Burdur Gölü

su seviyesinin düşmesinde etkili olabilecek; su tutma yapılarının, yağışların ve göl su seviyesi

içerisindeki süreksizliklerin etkilerinin araştırılması gerekmektedir.

Kaynakça

Akay, E ve Uysal, Ş.,1985, Orta Torosların batısındaki (Antalya) Neojen çökellerinin

stratigrafisi,sedimantolojisi ve yapısal jeolojisi : MTA rap. 7799. Ankara.

Altınlı, İ. E.,1944 Antalya bölgesinin stratigrafik etüdü : İ.Ü.F.F.mecmuası,seri :B-C ,

IX,3,227-238

Ataol, M., 2010, Burdur Gölü Havzası için Yeni Bir Su Yönetim Modeli Önerisi, Ankara

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Coğrafya Anabilim Dalı, Doktora Tezi,

(Yayınlanmamış), s. 107, Ankara

Blaney, H. F., and Criddle, W. D., 1950. Determining Water Requirements İn İrrigated Areas

From Climatological And İrrigation Data, USDA SCS Techn. Pap. No 96.

Dumont, J.F. ve Kerey, E.,1975, Eğirdir gölü güneyinin temel jeolojik etüdü. TJK. Bült.,18/2

169-174

Ertunç, A., ve diğerleri, 2001. Burdur Belediyesi Kent Merkezi ve Yakın Çevresinin

Depremselliği ve Yerleşime Uygunluk Açısından İncelenmesi, sonuç raporu, SDÜ Müh.

Mim. Fak. (SDÜ AR-GE), 2001

Karaman, M.E.,1986a.Burdur dolayının genel stratigrafisi. Akd.Üniv. Isp.Müh.Fak.,

Derg.2,23-35

Karaman, M.E.,1986b. Burdur İli çevresindeki yerleşim alanlarının depremselliği,

Müh.Jeolojisi Türk Milli Komitesi Bült.,No.8.,23-30

Karaman, M.E.,1990, Isparta güneyinin temel jeolojik özellikleri. TJK.Bült.,33,57-67

Kiziroğlu, İ., Turan, L., Erdoğan, A., 1995, Burdur Gölü Havzasının entegre koruma ve

kullanım planlaması üzerine bir araştırma, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi

Dergisi, Cilt 11, s.37-48, Ankara.

Poisson, A.,1977, Recherches geologiques dans les Taurides occidentales (Turquie): These

,Univ.Paris.Sud,Orsay,795p.

Schendel, U., 1968. Messungen mit Grundwasserlysimeter über den Wasserverbrauch aus

oberflachennahem Grundwasser. Z. Kulturtechn Flurberein, 9, 314-326,

Berlin/Hanburg.

Şahin, Ş., Beyhan, M., Keskin, E., Harman, B.İ., 2005. Burdur Çevresinde Yaşanan

Depremler ve Çevre Sorunları, I. Burdur Sempozyumu, Sempozyum Kitapcığı, s. 910-

914, BURDUR.

Şenel, M.,1997, Türkiye Jeoloji Haritaları Isparta. J.10.Paftası MTA.Gen.Müd.Jeoloji Etüdleri

Dairesi,Ankara

Şener, E., Davraz, A., İsmailov, T., (2005), Burdur Gölü SeviyeDeğişimlerinin Çok Zamanlı

Uydu Görüntüleri İle İzlenmesi, Türkiye Kuvaterner Sempozyumu-V, İstanbul

26

Thornthwaite, C. W., 1948. An Approach a Rational Classification of Climate, The

Geographical Review, p.55-94, volume 38, New York.

Yalçınkaya, S.,Ergin, A.,Afşar, Ö.P. ve Taner.,1986, Batı Torosların jeolojisi,

MTA.Rap.No.7779 Ankara

Yağmurlu, F., Savaşcın, Y., and Ergun, M.,1997, Relation of alkaline volcanism and active

tectonism within the evolution of Isparta Angle, SW-Turkey: The Journal of

Geology, v.105, p.717-728.

Yağmurlu, F. ve Şentürk, M., 2005. Güneybatı Anadolu'nun Güncel Tektonik Yapısı. Türkiye

Kuvaterner Sempozyumu V, İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü, 02-03 Haziran 2005,

s.55-61, İstanbul.

27

Faal. 2: “Burdur Gölü ve havzasının coğrafik, jeomorfolojik ve topoğrafik etüdü ile göle

etkisinin belirlenmesi”

Yürütücü: Yrd. Doç. Dr. Yıldırım ATAYETER, Doç. Dr. Kadir TEMURÇİN,

Yrd.Doç.Dr.Ahmet TOKGÖZLÜ, Yrd. Doç. Dr. Mustafa YAKAR

Amacı: Burdur Gölü ve havzasının coğrafik, jeomorfolojik ve topoğrafik özelliklerinin gölün

durumuna etkisi ve sorunların çözümleri için bakış açısı oluşturmak için.

Gerekçesi: Göllerin tüm özellikleri havzalarının coğrafik, jeomorfolojik ve topoğrafik

özelliklerinin bir yansımasıdır. Göllerin korunmasında ve sorunların çözümünde bu

özelliklerin çok iyi bilinmesi gerekmektedir.

Açıklama: Bu iş paketinde, Burdur Gölü havzası ayrıntılı olarak arazi çalışmasıyla

incelenecek, havza üzerindeki barajlar, su kaynakları, önemli yer şekilleri, tarım alanları ve

toprak yapısı gibi özellikler harita üzerinde işaretlenecektir.

Batı Torosların iç kısımlarında yer alan Burdur Gölü Havzası geneli itibariyle, dalgalı bir

plato görünümündedir. Birbirine paralel dağ sıraları ile bunlar arasındaki yüksek platolar ve

bazı göllerle kaplı tektonik kökenli çukur alanlar, engebeliğin ana çizgilerini oluştururlar.

Çoğunlukla kireçtaşlarından müteşekkil olan sahada mağaralar, düdenler, dolinler, polyeler

v.b. gibi büyüklü küçüklü karstik şekiller göze çarpmaktadır.

Dağların arasında, eski kapalı havzaların dolmasıyla oluşmuş, dar ve derin boğazlarla

birbirinden ayrılan ovalar bulunmaktadır. Bu ovaların tabanları eski birer göl yatağıdır. Bu

ovalardan en önemlileri Burdur, Ağlasun, Bucak, Tefenni, Yeşilova ve Gölhisar ovaları olarak

sayılabilir (Şekil 6)

Genel Topografik Görünüm

Kapalı bir havza olan Burdur’da Dalaman ve Aksu Çayı dışında denize ulaşan akarsu yoktur.

Karstik bir araziye sahip olan Burdur’da, akarsuların bir bölümü göllere dökülürken bir

bölümü de düdenlerde kaybolur.

Göl Yöresi'nde yer alan bu havza ve yakın çevresinde, Burdur Gölü ile güneybatısındaki

Salda, Yarışlı gölleri ve karstik kökenli Kestel, Söğüt ve Gölhisar gölleri vardır. Karstik

kökenli olanlar sularını, kenarlarındaki ve tabanlarındaki düdenlere boşaltır

Genel Jeomorfolojik Özellikler

Burdur Gölü Havzası, Türkiye’nin tipik Neojen Havzalarından bir tanesidir. Çevresinde yer

alan yüksek kütlelerin yönüne uygun olarak SW-NE yönünde uzanan bu graben sahasının

yüksek kesimlerinde Mesozoik döneme ait formasyonlar hakimdir. Bu kesimlerde yer yer

Tersiyer öneme ait birimler ile Volkanik unsurlarıda gözlemlemek mümkündür. Daha düz

kesimlerde ise Neojen ve Kuaterner’e ait birimler yüzeylenmektedir (SUNGUR, 1978, s. 37).

28

Şekil 6. Araştırma sahasının topografya haritasi

29

Burdur ve çevresindeki havzaların oluşumunda epirojenik karakterdeki hareketlerin önemli

bir yeri vardır. Bu saha muhtemelen Oligosende paroksizmal bir safha yaşamış olmalıdır. Bu

dönemde meydana gelen kıvrımlar daha sonra aşınmaya uğramışlardır. Bu sahada var olan

horst karakterli dağların bu kadar yükselmiş olması ancak bu şekilde izah olunabilir. Yükselen

bu kütlelerin arasında kalan alçak sahalarda bu dönemlerden sonra birer göl alanı haline

dönüşmüşlerdir (SUNGUR, 1978, s. 37).

Burdur Gölü Havzası'nda tektonizmanın etkisi de büyüktür. Bu nedenle Burdur Gölü

depresyonu ve hatta NW da yer alan Acıgöl depresyonu da uzanışlarına parallel faylarla

sınırlanmışlardır (SUNGUR, 1978, s. 38). Bir başka ifade ile bu alanlar birer graben sahası

durumundadırlar.

Göl çevresinde bol miktada Dreissensia kavkıları içeren depolar bulunmaktadır. Bu göl

depoları altında çapraz tabakalaşma gösteren kıyı setleri ve delta depoları mevcuttur. Bu

dolgular vadiler tarafından yarılmış durumdadır. Bu yarılmalar yer yer 5m den fazladır. İçinde

kil seviyeleri de görülen bu depolar ince kumlardan meydana gelmektedir (Sungur, 1978, s.

41).

Çalışma alanı olarak belirlenen Burdur Gölü Havzası'nı iki büyük depresyona ayırmak

mümkündür. Bunlardan birtanesi güneydeki Karmanlı-Tefenni depresyonu (Tefenni olarak

bahsedilecektir), diğeri ise Burdur Gölü depresyonu'dur.

Tefenni kesimi esasen tektonik bir ovadır. Ancak saha yakın çevresinde yer alan ve bu gün

büyük miktarda mermer ocağı olarak işletilen metamorfik kalkerlerin varlığı bu sahada

karstlaşmadan da bahsetmeyi zorunlu kılmaktadır. Zira bu saha ve yakın çevresinde bir çok

mikro ve makro karstik şekili gözlemlemek mümkündür.

Burdur Gölü depresyonu ise yukarıda da bahsedildiği üzere bir graben tabanında SW-NE

yönlü uzanan, yaklaşık boyutları uzun ekseninde 53 km. (Gümüşgün-Düğer arası), kısa

ekseninde ise 14 km. (İlyas-Burdur arası) olan basık elips görünümlü bir depresyondur. Bu

depresyonun en alçak noktasında ise Burdur Gölü yer almaktadır (Sungur, 1978, s. 44).

Depresyonun kuzeyinde Söğüt dağları yer almaktadır. Kuzeyinde Senir yerleşmesi ile

Keçiborlu arasında yer yer çok parçalanmış tepelik bir saha ile havza sınırlanmıştır.

Depresyonun kuzey doğusunda çanağın uzantısı olan ovalık bir alandan1 Keçiborlu

doğusundaki Giresun Dağlarına geçilmektedir. Burdur depresyonunu doğu ve

güneydoğusundan Kayı ve Yayla Dağları ile Suludere dağları sınırlar. Güneybatıda aynı

kuzey de olduğu gibi genişçe bir düzlükten bir eşik sahası ile Salda Gölü depresyonu, Tefenni

Ovası kesimlerine geçilir (Sungur, 1978, s. 46).

Havza jeomorfolojik şekiller bakımından oldukça zengin bir ayrıntı sunmaktadır. Sahanın çok

geniş olması ve bu çalışmanın genel özellikler içermesi açısından burada fazlaca ayrıntıya

girilmemiştir.

1 Bize göre bu düzlükler kurak ve yarı kurak bölgelerdeki glasi oluşumlarıdır.

30

Genel bir ifade ile Burdur Gölü Havzası olarak adlandırılan çalışma sahasında, aşınım

şekilleri, birikim şekilleri, volkanik şekiller, karstik şekiller, kıyı şekilleri daha çok göze

çarpan makro örnekler sunmaktadır.

Aşınım şekilleri olarak tespit edilen oluşumlar platolar olarak gözlenmektedir. Saha da iki

grup plato yer almaktadır ki bunlar volkanik ana material üzerinde gelişen ve aşınımla tesviye

edilen platolardır.

Birikim şekilleri daha çok Kuaterner’e ait birimlerdir. Bu birimler değişik yerlerde biriken

alüvyonlardan oluşan ovalar, birikinti konileri ve yamaç molozlarından oluşmaktadır. Burada

bahsi geçen ovalar çalışma sahasında; kıyı ovaları, taşkın ovaları, karstik ovalar ile eski ve

yeni alüvyonlardan oluşan ovalar olarak ayırt edilebilirler (Şekil 7).

Jeolojik Özellikler

Burdur Gölü havzasının CBS tekniği ve arazi gözlemleri ile daha önceki çalışmalardan

yararlanılarak hazırlanan jeoloji haritasında Paleozoik'ten, Kuaterner’e kadar uzanan jeolojik

birimlerin varlığına işaret edilmiştir.

Yukarıda bahsedilen zaman aralığına yaşlandırılan birimler değişik formasyonlar ile

adlandırılmıştır. Formasyonlar farklı özelliklere sahiptir (Şekil 8).

Bir graben ve çöküntü alanı olarak bilinen Burdur Gölü çevresindeki güncel çökeller; dağ

eteği, göl, vadi göle geçiş ve ova çökel alanlarında oluşmuştur. Burdur Gölü'ne ait göl

çökelleri günümüz ve eski göl çökellerinden oluşmaktadır. Bunlar içerisinde Burdur şehir

merkezi güneyinde Antalya karayolu üzerinde gözlenenler Burdur Gölü’nün en eski göl

çökelleridir. Ova çökelleri düzlük alanlardaki çökelleri kapsar. Burdur, Keçiborlu

çevresindeki çökeller ova çökeli olarak kabul edilmektedir (Görmüş, 2007, s. 558).

Burdur Gölü Havzası'nda göl yakını sahalardaki litolojik birimler ile genelleştirilmiş jeolojik

durum şu şekilde özetlenebilir;

Bu havzada yer alan birimleri en alt kesiminde 225-65 milyon yılları arasına yaşlandırılan

denizel karbonatlar yer alır. Bunlar Beydağları Kireçtaşları olarak bilinir. İnsuyu mağarası

çevresindeki kireçtaşları bu döneme atfedilir. Genellikle massif karbonatların üzerindeki killi

karbonatlar, denizen derinleşmesi ile alakalıdır.

Bu karbonat kütlelerini Akdenizin atası olarak da nitelendirilen Tethys Okyanusu’nda

meydana gelmiş olan daha yaşlı daha yaşlı yeşil, kırmızı renkli kayalar bindirmeli şekilde

örtmüştür. Antalya Napları olarak da adlandırılan bu kütlelelerin daha güneyden geldiği

savunulmaktadır.

65-40 milyon yılları arasında yine denizel karakter özelliği gösteren kırmızı gerecin çok

olduğu kırıntılı kayaçlar taşkapı Köyü ve Çanaklı Polyesi civarında gözlenmektedir. Isparta

Formasyonu olarak adlandırılan bu kayalar içerisinde bol miktarda fosil bulunmaktadır. 40-

25 milyon yılları arasında bir orojenik faz esnasında tekrar yeşil kayalar bölgeye

yerleşmişlerdir. Bunu bir transgresyon evresi izlemiştir.

31

Şekil 7. Araştırma sahasının morfoğrafya haritası

32

Şekil 8. Araştırma sahasının jeoloji haritası

33

25-10 milyon yıllarına ait bu denizel kayaçlar yine Çanaklı ovası kıyısında, Ağlasun ve

Bucak çevrelerinde gözlenmektedir.

10-5 milyon yıllları arasında yükselme hareketleri ile yine kaya kütlelerinin kilometrelerce

uzaklardan taşınarak bölgeye yerleştiği düşünülmektedir. Sagalassos ve Isparta şehri arasında

gözlenen yeşil renkli kayaçların bu dönemlerden geldiği düşünülmektedir.

Gölcük voklanizmasının etkisi ile deniz bağlantısı kesilen bölgenin dağlar arasında kalan

kesimlerine göller yerleşmiş ve bütün büyük düzlüklerde göller oluşmuştur. Neotektonik

hareketler denen bu hareketlerin olduğu devirde ova, göl gibi alçak sahalar çökme, dağlarda

ise yükselmeler meydana gelmiştir. Erozyon şiddetlenmiş, vadiler derinleşmiş yani saha

karasal etkilerle beraber bugünkü görünümünü almıştır (GÖRMÜŞ, 2007, s. 559-560).

Hidrografik Özellikler

Bu bahiste havzada yer alan akarsular ve bazı kaynaklar ile ilgili genel bilgiler verilmeye

çalışılacaktır.

Burdur Gölü’ne ulaşan akarsular çoğunlukla periyodik akarsulardır. Bu havzada yer alan

akarsuların bir çoğu sel karakterli akarsulardır. Göl havzasına taşıdıkları enkaz çok fazladır.

Bu yüzden göl tabanında bir takım değişiklikler de yapmaları kaçınılmazdır (Şekil 9).

Bu havzada içerisinde daimi su taşıyan sınırlı sayıda akarsu vardır. Bunlardan en önemlisi

depresyonun SW kesiminden kavuşan Bozçaydır. Bu çaya bazı kısımlarında Eren Çay ismi de

verilmektedir.

Genellikle karstik kaynaklardan beslenen Bozçay, Tefenni güneyindeki kalker kütlelerden

doğmakta, Tefenni ovasında geniş bir yay çizdikten sonra kuzeye yönelerek bir boğaz

içerisinden geçerek Yazıköy civarından göle ulaşmaktadır. Karaçal Barajı bu akarsu üzerinde

inşa edilmiştir. Bozçay'ın göle ulaştığı kısımda geniş bir alüvyal ova oluşmuştur.

Yukarıda da bahsedildiği üzere havzadaki diğer akarsular periyodik akarsulardır. Bunlar

arasında en önemlileri NE Keçiborlu Deresi2, E’da Çerçin ve Kuna Dereleri, SE’da Bayındır

Deresi, W’da Ulupınar Deresi dir. Bu dereler kurak mevsimde içerisinde su bulunmayan ve

yatakları sel karakteri kazanan derelerdir (SUNGUR, 1978, s. 73-77).

Burdur Gölü’nün N kesiminde yer alan daha kısa boylu ve yatakları daha kısa olan akarsular

ise sahada daha çok erozif faaliyetleri ile dikkati çekmektedir.

Bu havza karstik kaynaklar bakımından da zengin sayılabilir. Havzada bir çoğu içilebilen su

kaynağı bulunmaktadır. Ayrıca havzanın W’sında ve Tefenni civarında SO4 bakımından

zengin içerikte su kaynakları da vardır. Bu kaynaklar keskin kükürt kokuları ile hemen dikkati

çekmekte olduğu gibi bu özelliklerine atfen Kokarpınar, Barutlusu gibi isimlerle de

anılmaktadır (SUNGUR, 1978, s. 79)

2 Bu gün neredeyse göle ulaşamamaktadır denilebir.

34

Şekil 9. Araştırma sahasının hidrografya haritası

35

Toprak Özellikleri

Araştırma sahasında çok farklı iklim şartları ve farklı ana materyal özelliklerine bağlı olarak

oluşan toprak türleri oluşmuştur. Bu toprak türleri arasında zonal olanlar da bulunmakla

birlikte daha ziyade azonal topraklar geniş yer tutmaktadır.

Sahada azonal topraklar daha çok depresyon tabanlarında düzlük ve alçak alanlarda

bulunmaktadır.

Havzanın N ve S’i bu topraklarla yüzeylenmektedir. Burdur Gölü kuzeyinde Keçiborlu,

Gümüşgün, Burdur Gölü kıyı çizgisi arasında kalan alanda, Burdur Gölü S’inde Yarışlı Gölü

E’sundan geçen havza sınırından Burdur Gölü kıyı çizgisine kadar olan alanda yine azonal

toprakları görmek mümkündür. Ayrıca Tefenni depresyonunun alçak kesimlerindeki

düzlükler ile taşkın yataklarında azonal topraklar görülmektedir.

Burdur Gölü havzasında geniş alanda gözlenen toprak grubu Kahverengi orman toprakları ile

Kestane rengi topraklardır.

Kahverengi orman toprakları daha çok yüksek topografyada gözlenir. Havzanın SE’sunda

yaygındır. Üst horizonda organik birikim gözlenen bu toprak grubu nötr ve alkalen bir

karakterdedir.

Kestane rengi topraklar ise depresyonun kuzey ve kuzeydoğusunda yüzeylenmektedir. Daha

çok kalker ana materyali ayrışması ile teşekkül etmişlerdir. Bu nedenle kireç bakımından

zengin özellik gösterirler (Şekil 10).

Ayrıca bölgenin erozyon (Şekil 11) ve eğim (Şekil 12) haritaları da verilmiştir.

36

Şekil 10. Araştırma sahasının toprak haritası

37

Şekil 11.Araştırma sahasının erozyon haritası

38

Şekil 12. Araştırma sahasının eğim haritası

39

Bitki Örtüsü

Bu saha bitki örtüsü bakımından bitki türleri açısında bir çeşitlilik görünmekle beraber

klimatik şartların ve toprak şartlarının burada yoğun bitki örtüsünün gelişimine izin

vermediğini de dikkate almak gerekir. Bu bakımdan bu sahada yer yer sıklaşan ancak

çoğunlukla seyrek türlerden oluşan bir bitki örtüsü hakimdir. Saha daha çok Akdeniz florasına

ait türlerin hakim olmasını gerektiren bir sahadır. Bu nedenle baskın türler ( şartların uygun

olduğu alanlarda) maki, çalı ve step türleridir. Çevrede en yaygın orman ağacı çamlar ve

bunlar içerisinde de kızılçam (Pinus brutia) ve kermes meşesi (Quercus coccifera) karaçamdır

(Pinus nigra). Bunun dışında Juniperus excelsa, Crataegus aronia, Rosa canina, Verbascum

spp., Stipa capillata gibi türler bulunur (SUNGUR, 1978, s. 84).

Sonuç

Burdur Gölü Havzasının genel jeolojik ve jeomorfolojik durumu değerlendirildiğinde

özellikle jeolojik özellikler ile göl çanağının oluşumu açısından çok yakın ilişki içerisinde

olduğu kaçınılmaz bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Zira bu sahanın özellikle jeolojik şartları

Burdur Gölü'nün oluşumunu sağlamıştır. Burada merak edilen göldeki su seviyesinin değişimi

ile göl jeolojik ve jeomorfolojik şartları arasında bir alaka olup olmadığı sorusunun cevabıdır.

Burdur Gölü yukarıda daha geniş olarak yazıldığı üzere tektonik bir göl özelliğindedir. Bu göl

çanağı üzerinde tektonizma dışında volkanizma, karstlaşma gibi farklı jeomorfolojik

süreçlerde etkili olmuşlardır. Yukarıdaki sorunun cevabına bu açıdan yaklaşmak daha yerinde

bir davranış olcaktır. Burdur Gölü su seviyesi üzerinde jeolojik süreçlerin etkisi olup olmadığı

öteden beri tartışılmaktadır. Örneğin Korkut Ata SUNGUR’un 1978 de yayınladığı eserde

bugünkü durumun tam tersine 1970’li yıllarda göl su seviyesinin yükselmesi üzerine

tartışmalara değinilmiştir (Şekil 13). Bu çalışmada göl su seviyesinin yükselmesi üzerinde

klimatik faktörler (özellikle yağış) ile göl tabanında epirojenik karakterde bir yükselmenin

etkili olmadığına işaretle bu yükselmenin daha çok göl tabanında ki karstik gideğenlerin

çevreden taşınan enkaz ile tıkanması neticesinde olmuş olabileceği fikri üzerinde karar

kılınmış görünmektedir.

Bugünkü durumda göl su seviyesindeki düşmeler üzerinde ise yine klimatik şartların etkili

olmadığı meteorolojik verilerden anlaşılmaktadır. Bize göre karstik gideğenlerin bir takım

sebepler ile yeniden açılmış olması ihtimali de sürekli ve daha hızlı bir seviye düşmesini

gerektirmektedir. Sonuç olarak Burdur Gölü’nün bugünkü seviyesine düşmesinin altında

yatan sebeplerin daha ayrıntılı ve kapsamlı araştırmalar ile ortaya konulması aciliyeti olan bir

problem olarak ortada durmaktadır.

Kaynakça

Görmüş, M. Y. (2007). Jeolojik Sentez: Burdur Gölü Çevresi. I. Burdur Sempozyumu (s. 558-

568). BURDUR: Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi.

Sungur, K. A. (1978). Burdur, Acıgöl Depresyonları ve Tefenni Ovasının Fiziki Coğrafyası.

İSTANBUL: İstanbul Üniversitesi Yayını.

40

Şekil 13. Burdur Gölü su çekilme alanları (1970-2012; 858)

41

Burdur Gölü Yakın Çevresinin İklimsel Özellikleri

Araştırma sahasında uzun yıllar sıcaklık rakamlarına bakıldığında, Yıllık ortalama sıcaklık

13,2 oC dir. Aylara ait sıcaklık şartları ise 2,5

oC ile 26,2

oC arasında değişmektedir. Doğal

olarak bu değerlerin en düşük olanı Ocak ayına en yüksek olanı da Temmuz ayına denk

gelmektedir. Bu iki ayın sıcaklık ortalaması ise 14,5 oC dir ve bu değer yıllık ortalama

sıcaklık değerinden yüksektir.

Yıllık sıcaklık şartları Şubat ayından itibaren artmaktadır. Maksimum sıcaklık değerine 26,2 oC ile Temmuz ayında ulaşılmaktadır. Sıcaklık düşüşleri Ağustos ayından itibaren başlamakta

ve Eylül ayında hızlanarak Aralık ayı sonuna kadar devam etmektedir (Tablo 6, 7, 8).

Tablo 6. Burdur (1931-2009) Uzun Yıllar Aylık Ort Sıc. Değerleri (°C)

O Ş M N M H T A E E K A YIL

2,5 3,7 6,7 11,6 16,3 20,2 26,2 24,1 19,8 14,1 8,9 4,4 13,2

Tablo 7. Mevsimlere Göre Ortalama Sıcaklık (°C)

MEVSİMLER İLKBAHAR SONBAHAR YAZ KIŞ

SICAKLIK 11,5 14,2 23,5 3,5

Tablo 8. Ortalama max. ve min düşük sıcaklık değerleri (°C) (Max 51 Yıllık, Min. 6 Yıllık Rasat)

O Ş M N M H T A E E K A YIL

MAX SIC 6,5 8,3 12,2 17,5 22,6 27,5 31,3 31,6 27,4 21, 14,2 8,3 19

MİN SIC. 0,6 -0,2 1,8 6 10,1 13,7 16,5 16,4 12,8 8,3 4,4 1, 7,6

Yağış Şartları

Uzun yıllar (53 yıllık rasat) verileri değerlendirildiğinde Burdur’un ortalama yağış miktarı

421,8 mm dir. Yağış yıl içerisinde aylara düzensiz dağılmaktadır. Aylık yağış miktarı 5,9 mm

ile 64,2 mm arasında değişmektedir. En yağışlı ay Aralık (64,2mm) ve en az yağışlı ay ise

Ağustos (5,9 mm) dur (Tablo 9).

Tablo 9. Ortalama Toplam Yağış Miktarı(Mm)(53 Yıllık Rasat)

O Ş M N M H T A E E K A YIL

59,4 45,4 44 38,7 44,6 26,4 8,9 5,9 16,2 32,3 35,8 64,2 421,8

Aralık ayına kadar devam eden yağışlı periyot Nisan ayı içerisinde düşüş göstermektedir

(38,7mm). Mayıs ayından itibaren tekrar yükselişe geçen yağış değerleri 44,6mm ye çıkmakta

ancak bu aydan Ağustos ayına kadar tekrar bir düşüş süreci yaşanmaktadır.

Yıllık yağış miktarının %40,6 sı kış, %30,18’i İlk bahar, %19,98’i sonbahar ve %9,76’sı da

yaz mevsimine tekabül etmektedir. Kış mevsiminin en az yağış alan ayı Şubat (45,4mm)ve en

çok yağış alan ayı ise Aralık (64,2mm) ayıdır.

Yağış verilerine baktığımızda yağış azamisi kış mevsimine yağış asgarisi ise yaz mevsimine

denk gelmesi nedeniyle yazları kurak kışları yağışlı geçen AKDENİZ YAĞIŞ REJİMİNE

42

uyduğunu söylenebilir. Ancak yine de bu sahadaki yaz kuraklığının gerçek Akdeniz iklimi

yaz kuraklığından daha hafif geçtiğini söylemekte yarar vardır.

Yıllık yağış dağılımları incelendiğinde yıllara göre dalgalanmalar olduğu dikkati çekmektedir.

1970-2009 arasında en az yağış 269,5mm ile 1973 yılında görülmüştür. 1970-2009 arasında

en fazla yağış alan yıl ise 594,2mm ile 2003 yılıdır .

Don Olayı

Yıllık ortalama donlu gün sayısı 56,9’dur. Yılın 8 ayında Don olayı görülebilir. İlkbahar’ın

hemen her ayında Don olma riski vardır. Normal olarak Kış mevsimi en fazla don olaylı gün

sayısına rastlanılan mevsimdir (Tablo 10).

Tablo 10. Ortalama Don Günler Sayısı (51 Yıllık Rasat)

O Ş M N M H T A E E K A YIL

16,7 13,4 9,0 1,2 0,0 - - - - 0,4 4,6 11,6 56,9

Kar Yağışı Durumu

Uzun yıllar ortalamasına göre Kar yağışlı gün yıllık ortalaması 6,3 dür. Bu sahada yılın 6

ayında kar yağışı gözlenebilir. Nisan ve Kasım aylarında eser miktarda kar yağışına

rastlanılabilmektedir. Normal olarak kar yağışı kış mevsiminde hakimdir (Tablo 11 ve 12).

Tablo 11. Kar Yağışlı Günler (35 Yıllık Rasat)

O Ş M N M H T A E E K A YIL

2,2 1,4 1,1 0,2 - - - - - - 0,1 1,3 6,3

Tablo 12. Kar ve Yağış Durumu (yıllık/max)

Karla Örtülü Günler

Sayısı

Kar

Kalınlığı(cm)

Dolulu Gün

Sayısı

Kırağılı Gün

sayısı

Orajlı Gün

Sayısı

Sisli Gün

Sayısı

14,6 46 1,1 57,1 20,8 7,4

Rüzgâr Durumu

Bu sahada yıllık hakim rüzgar yönü SE, en hızlı esen rüzgar 30m/sn, ortalama fırtınalı gün 9,9

gün ve yıllık ortalama kuvvetli rüzgar gün sayısı 51,6 gün olarak ölçülmüştür (Tablo 13).

Tablo 13. Rüzgâr (32 Yıllık Rasat)

Yıllık En Hızlı Esen

Rüzgar Yönü

Yıllık En Hızlı

Esen Rüzgar Hızı

Yıllık Ortalama

Fırtınalı Gün Sayısı

Yıllık Ortalama Kuvvetli

Rüzgarlı Gün Sayısı

SE 30,0 9,9 51,6

Bu sahada; I.Derecede hakim rüzgar yönü 5652 esme sayısı ile SE; II. Derece 4815 esme

sayısı ile WSW; III. Derece 4059 esme sayısı ile NNE yönlüdür (Şekil 14)

43

Şekil 14. Rüzgâr Esme Sayısı (Uzun Yıllar)

Basınç Şartları

Yıllık ortalama basınç 905.8 hPa dır. En yüksek aylık ortalama aktüel basınç 908,3 hPa ile

Ekim ayında , en düşük ise 903,4 hPa ile Temmuz ayında ölçülmüştür. Basınç şartları kış

aylarında yükselirken, yaz aylarında ise düşük seyretmektedir (Tablo 14, 15).

Tablo 14. Aylık ortalama basınç durumu(32yıllık rasat)

O Ş M N M H T A E E K A YIL

906,7 905,6 904,8 904,2 905,3 904,9 903,4 904 906,5 908,3 908,4 907,5 905,8

Tablo 15. Aylık ort. Max-min basınç(32yıllık rasat)

O Ş M N M H T A E E K A P Max.Y.

921,8 919,5 918,3 915,1 914 912 911,2 910,2 913,7 916,6 918,7 920,7 921

O Ş M N M H T A E E K A P Min.Y.

879 885,7 882,7 891 892,7 895,1 896,5 897,8 896,8 896,7 892,5 887,6 891,1

Bulutluluk Durumu

Yıllık ortalama bulutluluk 3,8 gün, yıllık ortalama bulutlu gün sayısı 194,5 gün dür. Ortalama

açık gün sayısı 125,6, ortalama kapalı gün sayısı ise 45,3 dür (Tablo 16).

Tablo 16. Bulutluluk Durumu (32 Yıllık Rasat)

Yıllık Ortalama Bulutluluk Yıllık Ortalama açık Gün sayısı

3,8 125,6

Yıllık Ortalama Bulutlu Gün Sayısı(2-8) Yıllık Ortalama Kapalı Gün sayısı(8,1-10.0)

194,5 45,3

44

Güneşlenme Durumu

Bu sahada yıllık ortalama güneşlenme süresi 7 saat 22 dakikadır. En uzun güneşlenme süresi

bulunan ay Temmuz (11 saat 39 dakika), En kısa güneşlenme süresi bulunan ay Aralık( 3 saat

01 dakika) dır (Tablo 17).

Tablo 17. Güneşlenme Süresi (32 Yıllık Rasat)

O Ş M N M H T A E E K A YIL

03:42 04:58 05:57 06:45 08:52 11:04 11:39 10:58 09:10 07:09 05:13 03:01 07:22

Sonuç

Araştırma sahası için; yağış azamisi kış mevsimine, asgarisi ise yaz mevsimine denk gelen

yazları kurak, kışları yağışlı geçen yaz kuraklığının gerçek Akdeniz iklimi kadar olmadığı

Sıcaklık, basınç , rüzgar ve diğer iklim elemanları ile daha çok AKDENİZ İKLİMİ

İÇERİSİNDE YER ALMASINA RAĞMEN GÖLLER YÖRESİNE ÖZGÜ bir yağış

karakteri olan yağış etkinliği hakkında bir çok farklı araştırmacının formüllerinde farklı

yorumlar yapılabilen, Ancak ortak payda da DENİZEL ŞARTLARA YAKIN YARI KURAK

BİR İKLİM TİPİNE SAHİPTİR ifadesini kullanmak mümkündür.

Bu sahanın iklim şartlarının uzun yıllar içerisinde Burdur Gölü’nün su seviyesine etki edecek

ölçüde değişkenlik göstermediği klimatolojik verilerden anlaşılmaktadır. Bu durumda Burdur

Gölü Havzasında göl seviyesinin son yıllardaki hızlı düşüşünün sebepleri arasına iklim

şartlarının değişmesinin etkili olduğunu söylemek mümkün değildir.

Sonuç olarak Burdur Gölü’nün bugünkü seviyesine düşmesinin altında yatan sebeplerin daha

ayrıntılı ve kapsamlı araştırmalar ile ortaya konulması aciliyeti olan bir problem olarak ortada

durmaktadır.

45

Faal. 3: “Burdur Gölü su kalitesinin belirlenmesi ve öneriler”

Yürütücü: Doç. Dr. Belgin Bardakçı, Doç. Dr. İskender GÜLLE, , Yrd. Doç. Dr. Mehmet

Fatih EMEN, Yrd. Doç. Dr. Yasin ARSLAN, Yrd. Doç. Dr. Fatma Şahin KOCASARI

Amacı: Gölün güncel su kalitesi değerlerini belirlemek

Gerekçesi: Güncel su kalitesi değerleri göldeki tüm olayların yansıması olduğundan, projenin

yönlendirmesinde etkili olacaktır. Ayrıca göl tabanındaki kil yapısının belirlenmesiyle ilgili

kristal analizleri yapılacaktır.

Açıklama: Bazı ağır metallerin analizleri (arsenik, kurşun, kadmiyum, civa ve bakır) nutrient

analizleri (fosfat, toplam fosfor, toplam azot, toplam karbon), pestisit analizleri (Organoklorlu

pestisitler ve organofosforlu) yapılacaktır. Ayrıca, Burdur Gölü’nün limnolojik amaçlı su

kalitesi değerleri şimdiye kadar yapılmış çalışmalardan derlenecektir.

Burada, öncelikle önceki yıllarda yapılan su kalitesi analizleri gözden geçirilmiştir. Yapılan

çok sayıda çalışmada elde edilen onlarca sonuç incelendiğinde, göl suyu kimyasının geniş bir

aralıkta değişim gösterdiği görülmüştür (Tablo 18). Bu durum iki nedenden kaynaklanıyor

olabilir. 1. Burdur Gölü’nün zaman içerisinde kirlenmesi veya çeşitli nedenlerle su kalitesinin

değişken olması; 2. Çeşitli araştırıcıların çalışmalarında farklı analiz yöntemlerini

kullanmaları sonucu farklı sonuçlar bulmuş olmaları. Oysaki literatür bilgilerinden

öğrendiğimiz kadarıyla, tuzlu ve derin göllerin su kalitesi kararlı bir yapı göstermektedir. Bu,

nedenle önümüzdeki süreçte, 1 yıl süresince aylık olarak gölün su kalitesi, güvenilir

yöntemler ile ve akredite olmuş laboratuarlarda tahlil edilmelidir.

Burdur Gölü’nün suları Na-Mg-(Cl)-SO4-HCO3 tipinde ve yüksek alkalin özelliktedir.

Atalassik özellikte ve ılık monomiktik tipteki gölün epilimniyon sıcaklığı, mevsimsel olarak,

6-25,3 oC arasında değişmesine rağmen hipolimniyon sıcaklığı genellikle yıl boyunca 6-8 °C

arasında sabittir. Gölde Mayıs–Kasım ayları arasında ısıl tabakalaşma durumu saptanmıştır.

Isıl tabakalaşma sırasındaki çözünmüş oksijenin dikey değişim eğrisi, genellikle ötrofik

göllerde görülen, klinograt tiptedir. Yapılan çalışmalarda gölün 20 m aşağısında çözünmüş

oksijen değerinin oldukça düşük olduğu ve ortamın hipoksik yapıda olduğu daha once yapılan

çalışmalarda belirlenmiştir (Gülle ve ark., 2009).

Burdur Gölü suları içme, evsel, endüstriyel ve tarımsal kullanıma uygun olmayan; yüksek

alkalin özellikte (pH>9) ve acısu karakterinde (20 ppt), Na-Mg-(Cl)-SO4-HCO3 tipinde ve

C5S5 sınıfındadır.

2004-2006 yılları arasında yapılan bir çalışmada, Burdur Gölü’nde ortalama su sıcaklığı

17,35 °C; pH 9,08; Çözünmüş Oksijen 9,59 mg/l; oksijen doygunluğu % 111; Elektriksel

iletkenlik 31756 µS/cm; Tuzluluk 19,77 ppt; Klorofil-a 18,66 mg/m3; Secchi diski

görünürlüğü 2,48 m; PO4-P 0,225 mg/l ortalama değerlerinde belirlenmiştir.

46

Tablo 18. Burdur Gölü’nde geçmiş yıllarda su kalitesi üzerinde yapılmış çalışmalar

man

n, 1

958

Tim

ur

ve

ark

.,

19

88

Kaz

ancı

ve

ark

.,

19

96

Arc

ak

ve

Alt

ınd

ağ,

20

00

Alt

ınk

ale,

20

01

Gir

gin

ve

ark

.,

20

04

lle

vd

. 20

10

Sıcaklık (oC)

5,2-23,2 - 3,2-21,5 10-22 - 3,2-20,6 17.2±1.1

(6.0-25.3)

Oksijen (mg/l) 2,6-7,4 5,6-9,2 4,2-10,5 6,2-11,8 5,4 4-7,5

9.2±0.6

(6.1-24.4)

pH 9,1 9,1-9,5 6,6-9,2 9,1-9,5 9,0 9,2-9,7

9.2±0.02

(9.0-9.5)

Na (mg/l)

7452 - 4720 2025-

12222 7210 -

-

Ca (mg/l)

862 8,02-

100,25

160,3-

721,4 12-84 10,80

40,1-

801,6

-

Mg (mg/l)

299 328,05-

1252,67 1159-2432 1321

486,2-

1312,7

-

K (mg/l) - - 42 39-185 40,60 -

SO4 (mg/l) 8064 5975-8700

2400-

15000 130-25680 30470

216-

12920

-

Cl (mg/l)

4030 3757,7-

5233,5

3193-

9299 170-7242 12454

5217,1-

11572

-

F (mg/l) - - - - <0,05 - --

HCO3 (mg/l)

836 172,0-

145,9 - 188-3172 59,83 59,83

-

CO3 (mg/l)

389 184,4-

718,2 450-1560 0,67

-

SiO2 (mg/l) 35 - - - - - -

EC (mS/cm) - -

17,4-

34,2 22,0-31,2 -

31,2-

40,1

30.5±0.1

(29.5-31.4)

Sechi Der.(m) - - 3-6 1,0-4,2 - -

3.7±0.29

(1-8)

PO4-P (mg/l) - 0-0,4 0-0,2

0,035-

0,291 - -

0.077±0.01

(0.02-0.26)

KMnO4 tüketimi

(mg/l O2) -

33,91-

351,62 - 0,63-23,38 - -

-

NO3 (mg/l) - 0-5,42 - - <0,05

0,004-

0,013

0.49±0.10

(0-2.4)

NH3 (mg/l) - - - 2,16-6,88 - - -

NH4-N(mg/l) - - 0-0,5 - - -

0.18±0.10

(0-3.1)

BOI (mg/l) 2,7-5,6 -

Toplam sertlik

(mg/l) CaCO3 - - - 4000-6615 5500 -

-

A.K.M.

(mg/l) - - 3-195 - - -

15.2±0.53

(8.3-20.5)

Tuzluluk (%0 S) - - 6-17 - -

9,46-

20,93

19.0±0.1

(18.3-19.6)

El. İlet. (mS/cm)

29,4

Si (mg/l) - - 5 - - - -

47

Bu çalışmada 28.04.2012, 08.05.2012 ve 16.05.2012 tarihlerinde, Burdur Gölü üzerinden

seçilen 5 örnekleme İstasyondan (Tablo 19 ve Şekil 15) yaptığımız ölçüm ve analizler Tablo

20, 21 ve 22’de verilmiştir.

Tablo19. Su Kalitesi Ölçümleri, Ağır Metal, Pestisit ve Mikrobiyolojik numunelerin koordinatları ve alınma

noktaları

SU örnekleri Alım noktaları ve özellikleri

Koordinatlar Örnek Alınan Bölge

1. İst.:37° 45,604ʹ K; 30°15,010ʹ D Bağlar mahallesi altı, Arıtma tesisi deşarj noktası, 1

kadar km kuzeyi, göl kıyısından 1 m derinlikten

2. İst.: 37° 42,915ʹ K; 30°13,446ʹ D Burkent altı, göl kıyısından 1 m derinlikten

3. İst.: 37° 41,535ʹ K; 30°11,098ʹ D Polis Eğitim-Dinlenme merkezi altı, göl kıyısından 1

m derinlikten

4. İst.: 37° 41,918ʹ K; 30° 04,609ʹ D Karakent Köyü altı, Beşittaşı önü, göl kıyısından 1 m

derinlikten

5. İst.: 37° 43,959ʹ K; 30° 06,723ʹ D Eski Etibank Dinlenme tesisleri plajı, göl kıyısından 1

m derinlikten

6. İst. (Bir defa numune alınmıştır) Senir-Hava alanı tarafından gelen yüzey akış suyu

Şekil 15. Burdur Gölü örnekleme noktaları

48

Tablo 20. Burdur Gölü yüzey suyu analizleri (28.04.2012)

TARİH 28.04.2012

İSTASYON 1. İST. 2. İST. 3. İST. 4. İST. 5. İST.

Su Sıcakllığı (°C) 18,8 19 19,1 19,2 18,4

pH (birim) 9,07 9,13 9,08 9,12 9,10

Çöz. O2 (mg/L) 9,55 9,05 9,1 7,85 8,25

Çöz. O2 Doy. (%) 111,5 108 109 94,5 100

Elek. İlet. (mS/cm) 30 32,18 31,05 31,40 31,89

Tuzluluk (g/L) 18,7 20,1 19,8 19,7 19,9

*Top. PO4 –P (mg/L) 1,77 0,15 0,10 0,06 <0,05

**NO3 (mg/L) 0,95 1,80 0,50 2,70 1,80

**NO3 –N (mg/L) 0,20 0,40 0,10 0,60 0,40

***NO2 (mg/L) <0,07 <0,07 <0,07 <0,07 <0,07

***NO2 –N (mg/L) <0,02 <0,02 <0,02 <0,02 <0,02

*****Top. Org. Karbon (TOC) (mg/L) 24,37 24,09 22,40 23,07 22,76

Analiz parametresi (*) Analiz yöntemi

*ΣP Perkin Elmer ICP-OES 2100 DV – Optik emisyon spektrometresi

**NO3- ve NO3-N Merck Spectroquant Nova 60 spektrofotometre

1.09713.0001 nolu Merck NO3 test kiti

***NO2- ve NO2-N Merck Spectroquant Nova 60 spektrofotometre

1.17776.0001 nolu Merck NO2 test kiti

****TOC Schimatzu, TOC-Vcph – Toplam organik karbon ölçüm cihazı

Tablo 21. Burdur Gölü yüzey suyu analizleri (08.05.2012)

TARİH 08.05.2012

İSTASYON 1. İST. 2. İST. 3. İST. 4. İST. 5. İST.

Su Sıcakllığı (°C) 20,5 21 21,2 21,5 19,5

pH (birim) 9,1 9,08 9,09 9,09 9,15

Çöz. O2 (mg/L) 11,55 9,69 8,96 10,10 10,05

Çöz. O2 Doy. (%) 140 122 113 125 120

Elek. İlet. (mS/cm) 31,30 32,11 32,38 31,72 31,98

Tuzluluk (g/L) 19,4 20,1 20,3 19,8 20

Top. PO4 –P (mg/L) <0,05 <0,05 <0,05 <0,05 <0,05

NO3 (mg/L) 1,40 1,00 1,50 3,70 2,70

NO3 –N (mg/L) 0,30 0,20 0,30 0,80 0,60

NO2 (mg/L) <0,07 <0,07 <0,07 <0,07 <0,07

NO2 –N (mg/L) <0,02 <0,02 <0,02 <0,02 <0,02

Top. Org. Karbon (TOC) (mg/L) 22,29 22,59 22,78 21,92 22,39

Burdur Göl suyunda pH değeri yıllar itibarıyle değişim göstermezken, yüzey suları çözünmüş

oksijen değeri ve doygunluğunun göldeki birincil üretim artışına bağlı olarak yüksek değerler

gösterdiği, ancak bu durmun ileri aşamalarda tersine döneceği söylenebilir. 2000’li yılların

başından itibaren, yaklaşık son 10 yıl içinde Burdur Gölü’nde fosfat seviyesinde, birincil

üretimin göstergesi olan klorofil-a düzeyinde önemli artışlar gözlemlernirken; gölün

berraklığında (Secchi Diski görünürlüğü) çok önemli azalmalar görülmüştür. Yani kısaca

göldeki organik kirlilik-başka bir deyişle ötrofikasyon seviyesi- artmış ve göl ötrofik hale

gelmiştir.

49

Tablo 22. Burdur Gölü yüzey suyu analizleri (16.05.2012)

TARİH 16.05.2012

İSTASYON 1. İST. 2. İST. 3. İST. 4. İST. 5. İST. 6.

Su Sıcakllığı (°C) 19,9 19,1 18,5 17,8 18,3 -

pH (birim) 9,02 9,07 9,07 9,13 19,15 -

Çöz. O2 (mg/L) 9,15 9,01 8,83 8,70 8,77 -

Çöz. O2 Doy. (%) 110 111 105 104 105 -

Elek. İlet. (mS/cm) 31,68 31,93 32 32,08 31,70 -

Tuzluluk (g/L) 19,8 20 20,1 20,1 19,8 -

Top. PO4 –P (mg/L) <0,05 <0,05 <0,05 <0,05 <0,05 0,28

NO3 (mg/L) 1,60 1,40 1,20 4,30 3,80 2,40

NO3 –N (mg/L) 0,40 0,30 0,30 1,00 0,60 0,60

NO2 (mg/L) <0,07 <0,07 <0,07 <0,07 <0,07 <0,07

NO2 –N (mg/L) <0,02 <0,02 <0,02 <0,02 <0,02 <0,02

Top. Org. Karbon (TOC) (mg/L) 23,04 23,31 22,76 22,86 23,12 25,41

Bu projede ilk defa yapılan Toplam Organik Karbon (TOC) analiz değerleri 22-25 mg/L

arasında belirlenmiş olup, bu değer göller açısından oldukça yüksek bir noktayı işaret

etmektedir. Yani Burdur Gölü’nde çözünmüş organik madde konsantrasyonu oldukça

yüksektir. Literatür Bilgilerine göre, ötrofik sularda Cyanobacteri yoğunluğu (Microcystis ve

Anabaena baskınlığı durumlarında), hücre yoğunluğu 10.000 – 500.000 hüc./ml. olan Ötrofik

koşullarda TOC yaklaşık değeri 4–8 mg/l olarak belirtilmiştir. Temiz sularda yaklaşık TOC

değeri 3–5 mg/l; Yüksek derecede endüstriyel atıklarla kirletilmiş sularda TOC değeri 15 -35

mg/l aralığındadır (Freese vd., 2001).

İçme sularında US EPA, TOC sınır değeri 2 mg/L’dir. Klorofil-a değeri 50 μg/L düyeyine

ulaştığında, algal kaynaklı TOC miktarı ancak 2-3 mg/L’dir. TOC değeri Şehirsel yüzey akış

sularında 12 mg/L ve arıtılmış evsel atık sularda 10 mg/L dir (Lee vd., 2003). Buradan da

anlaşılacağı üzre, Burdur Gölü’nde belirlenen 22-25 mg/L TOC değeri çok yüksek olup,

gölün organik madde açısından oldukça kirli olduğunu göstermektedir.

Kaynakça

S. D. Freese, D. J. Nozaic, M. J. Pryor, R. Rajogopaul, D. L. Trollip and R. A. Smith. 2001.

Enhanced coagulation: a viable option to advance treatment technologies in the South African

context. Water Science and Technology: Water Supply Vol 1 No1 pp 33–41

G. Fred Lee, DEE , Anne Jones-Lee .2003. Issues that Need to Be Considered in Evaluating

the Sources and Potential Control of TOC that Leads to THMs for Water Utilities that Use

Delta Water as a Water Supply Source. Report of G. Fred Lee & Associates, El Macero, CA,

May 27.

50

Burdur Gölü Ağır Metal Analizleri:

Doğal kaynakların aşırı kullanımı ve ekolojik sistemin eritme/öğütme kapasitesini aşan

miktardaki atığın doğaya bırakılması, çevreyi tahrip etmektedir. Çıktıların yol açtığı toprak,

su, ve hava kirliği doğal olarak atık yönetimi, toprak ve su yönetimini önemli hale getirmiştir.

Son 20-25 yıl boyunca sera etkisi ve iklim değişikliği gibi birbiri ile oldukça ilişkili yeni

terminolojiler hep insan kaynaklı faaliyetler sonucunda atmosferin de kirlenerek çevre ve

doğal kaynaklara etkisinin ortaya çıktığı anlaşılmıştır. Özellikle su kaynaklarını tehdit eden

atıkların başlıcaları: karbondioksit (CO2), kükürtdioksit (SO2) ve azotoksit (NOx) gazları,

organik ve inorganik bileşiklerin emisyonları ve maddelerde limit üstü seviyedeki arsenik

(As), krom (Cr), kadmiyum (Cd), kurşun (Pb) ve cıva (Hg) elementleridir. Şehirlerimizin su

ihtiyacı, kalitesi, arsenik ve kurşun gibi kirleticilerin oranı ülkemiz gündeminin başlarını

tutmuştur.

İstatistiklere göre Dünyada her yıl yaklaşık 3 milyon kişi hava kirliliğinden, 5 milyondan

fazla kişi de su kirliliği kaynaklı hastalıklardan ölmektedir. Dünyamızda 1,3 milyar kişi ise

temiz sudan mahrumdur (yani yaklaşık 5 kişiden biri). Tahminlere göre, 2025 yılında dünya

nüfusu 8,5 milyarı aşacaktır. O yıllarda her 3 insandan 2’si su kıtlığı altında yaşayacaktır. Bu

nedenle, su kalitesi yanında su yönetimi de giderek önem kazanmaktadır.

Limit üstü ağır metaller, fabrikaların katı atıklarında, kanalizasyon çamurlarında, baskın ve

sel sürüklerinde, endüstri yan ürünlerinde ve deniz kıyısı alanlarında görülür. Kırmızı grup

metaller [kadmiyum (Cd), cıva (Hg) ve kurşun (Pb)] en tehlikeli olup bunları gri metaller

[krom (Cr), bakır (Cu), nikel (Ni) ve çinko (Zn)] ve arsenik (As), gümüş (Ag) gibi

elementlerinin bulunuş miktarları takip eder.

Ham ve içme su bileşimleri ile içme su hatlarında kullanılan malzemeler ve bileşimleri;

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve farklı kuruluşlar (AB, EPA-Çevre Koruma Ajansı, NSF-

Ulusal Bilim Vakfı) tarafından sürekli takip edilmekte ve standartlar günün ihtiyacına göre

yenilenerek ortaya konulmaktadır. Bu yolla doğal, sağlık ve hijyen şartlarına uygun içme

suyu sağlanmaktadır.

İçme su için kritik analiz yapılırsa ülkemizde sürdürülen tartışmaların serüveni rahatça

anlaşılır. Örneğin kurşun için 1999’da WHO’nun verdiği maksimum değer 0,05 ppm (litrede

50 mikrogram) iken 2003’te bu, 0,02 ppm’ e inmiştir (litrede 20 mikrogram). Nisan 2003’te

Japonlar AB’den hızlı davranarak sudaki kurşun limitini 0,01 ppm’e (10 mikrogram/litre) ye

indirmişlerdir.

AB, bu yeni limit değeri kabul etmiştir ve ülkemizde de benzer indirimlere gidilmiştir (TS

266, Nisan 2005). Suda arsenik bulunuşu da aynı yolu izlemiştir. 5 yıllık zaman dilimi içinde

en büyük indirim bu iki elementte (kurşun ve arsenik) yapılmıştır ve 5 kat olmuştur (litrede 50

mikrogramdan 10 mikrograma). Tablo 23’de suda bulunabilecek muhtelif elementler için

limit değerler verilmiştir.

51

Tablo 23. İçme suyunda bulunması istenmeyen ağır metallerin limit (maksimum) değerleri

(Birim:miligram/litre veya ppm).

Analizlenen Parametreler WHO

1999

EPA

2003

AB

(TS 266 ) 2005

Bakır - 1 2

Cıva 0,001 0,002 0,001

Krom 6 0,05 1 0,05

Kadmiyum 0,005 0,005 0,005

Kurşun 0,05 0,015 0,01

Arsenik 0,05 0,01 0,01

Yapılan bu proje kapsamında, Tablo 24’de görüldüğü üzere 3 farklı periyotta Burdur

Gölü’nden su örnekleri alınmıştır. Her periyot döneminde gölün 5 farklı yerinden örnekler

alınmıştır. Camdan kaynaklanması olası katyon değişiminin önüne geçmek maksadıyla,

polietilen kaplar içerisinde örnekler muhafaza edilmiştir. Örnekler toplandıktan hemen sonra

analizleri yapılmıştır. Analiz, Perkin-Elmer marka AA800 model atomik absorpsiyon cihazı

ile yapılmıştır.

Tablo 24. Burdur Gölü’nden farklı periyotlarda alınan su örnekleri içerisindeki ağır metal tayin

sonuçları (Birim:miligram/litre veya ppm). Ağır Metal Analizleri SDÜ Deneysel ve Gözlemsel Öğrenci

Uygulama Laboratuvarı’nda AAS-OES cihazında yapılmıştır.

DÖNEM ANALİZ PARAMETRELERİ

I. Periyot

(28.04.2012) Pb Cr As Hg Cd)

B1 0,040 ± 0,0060 0,032 ± 0,0081 0,019 ± 0,0028 0,042 ± 0,0008 < 0,001

B2 0,363 ± 0,0019 < 0,003 0,005 ± 0,0071 0,040 ± 0,0003 < 0,001

B3 < 0,008 < 0,003 0,017 ± 0,0022 0,040 ± 0,0002 < 0,001

B4 < 0,008 < 0,003 0,015 ± 0,0032 0,040 ± 0,0015 < 0,001

B5 0,014 ± 0,0129 < 0,003 0,008 ± 0,0007 0,041 ± 0,0012 < 0,001

2. periyot

(08.05.2012) Pb Cr As Hg Cd)

B1 < 0,008 < 0,003 0,007 ± 0,0008 0,039 ± 0,0002 < 0,001

B2 0,003 ± 0,0020 < 0,003 0,013 ± 0,0070 0,039 ± 0,0002 < 0,001

B3 0,137 ± 0,0032 < 0,003 0,020 ± 0,0037 0,040 ± 0,0010 < 0,001

B4 < 0,008 < 0,003 0,017 ± 0,0056 0,039 ± 0,0003 < 0,001

B5 < 0,008 < 0,003 0,006 ± 0,0027 0,041 ± 0,0004 < 0,001

3. periyot

(16.05.2012) Pb Cr As Hg Cd)

B1 < 0,008 < 0,003 0,020 ± 0,0005 0,039 ± 0,0006 < 0,001

B2 0,223 ± 0,0031 < 0,003 0,017 ± 0,0060 0,041 ± 0,0007 < 0,001

B3 < 0,008 < 0,003 0,021 ± 0,0075 0,052 ± 0,0006 < 0,001

B4 < 0,008 < 0,003 0,020 ± 0,0071 0,044 ± 0,0004 < 0,001

B5 < 0,008 < 0,003 0,025 ± 0,0025 0,025 ± 0,0011 < 0,001

B: Gölün farklı noktalarından alınan su örnekleri

(B1: 1. Nokta; B2: 2. Nokta; B3: 3. Nokta; B4: 4. Nokta; B5: 5. Nokta)

Kurşun:Kurşunun insan metabolizması üzerindeki en önemli problemi, kan basıncını

arttırması, böbrek tahribatı, dişlerde siyahlaşma, kanda ve idrarda kurşun miktarının

52

yükselmesi şeklinde sıralanabilir. Ayrıca, kemiklerde kalsiyumun yerine geçerek kurşun

fosfat şeklini alır ve buradan da kana geçmeye devam eder. Dolayısıyla, kemik yapısını bozar.

Sudaki kurşun varlığı endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanmaktadır.Çeşitli standartlarda

kurşun değeri şöyledir: TSE (Türk Standartları Enstitüsü): 0,05 mg/L; AB (Avrupa Birliği):

0,01 mg/L; EPA (Çevre Koruma Ajansı): 0,05 mg/L; WHO (Dünya Sağlık Örgütü): 0,05

mg/L.

Krom: En önemli problemi deride alerji yapmasıdır. Zehirli olan bileşikler daha çok +6

değerli bileşiklerdir.

Sudaki krom, çeşitli endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanmaktadır.Çeşitli standartlarda krom

değeri şöyledir:TSE (Türk Standartları Enstitüsü):0,05 mg/L; AB (Avrupa Birliği): 0,05

mg/L; EPA (Çevre Koruma Ajansı): 0,05 mg/L; WHO (Dünya Sağlık Örgütü): 0,05 mg/L.

Arsenik: Çok iyi bilinen bir zehirdir. Suda yüksek miktarlarda bulunması doku

bozulmalarına, dolaşım sistemi problemlerine yol açar ve ayrıca kanser riskinin yükselmesine

sebep olur. Fizyolojik olarak protein yapısını bozduğu iddia edilmektedir.

Sudaki arsenik varlığı, endüstriyel faaliyetlerden ve tarım ilaçlarından kaynaklanmaktadır.

Çeşitli standartlarda arsenik değeri şöyledir: SE (Türk Standartları Enstitüsü): 0,05 mg/L; AB

(Avrupa Birliği): 0,0l mg/L; EPA (Çevre Koruma Ajansı):0,05 mg/L; HO (Dünya Sağlık

Örgütü): 0,05 mg/L.

Cıva: Sinirleri tahrip eden bir zehirdir. Ağız ve diş etlerinde tipik yaraların meydana

gelmesine, böbreklerin tahrip olmasına neden olmaktadır. Vücuttan atılması zor olduğu için

kronik zehirlenmelere yol açar. Endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanır.

Çeşitli standartlarda cıva değeri şöyledir: TSE (Türk Standartları Enstitüsü): 0,001 mg/L; AB

(Avrupa Birliği): 0,001 mg/L; EPA (Çevre Koruma Ajansı): 0,002 mg/L; WHO (Dünya

Sağlık Örgütü): 0,001 mg/L.

Kadmiyum: Kadmiyum vücuttaki bütün hücreleri tahrip etmektedir. Özellikle böbrek ve

karaciğerde önemli tahribatlar yapmaktadır. Çeşitli endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanır ve

toprağa geçerek yeraltı sularına karışabilir.

Çeşitli standartlarda kadmiyum değeri şöyledir: TSE (Türk Standartları Enstitüsü): 0,005

mg/L;AB (Avrupa Birliği): 0,005 mg/L; EPA (Çevre Koruma Ajansı): 0,01 mg/L. WHO

(Dünya Sağlık Örgütü): 0,005 mg/L;

1. Periyot

Bu periyotta kurşun ve krom elementlerinin gölün 5 farklı noktalarındaki derişim değerlerinin

birbirlerinden farklı olduğu Tablo 24’de görünmektedir. Diğer taraftan arsenik ve civa

elementlerinin derişimlerinin gölün 5 farklı noktasında değişiklik göstermediği

görünmektedir. Kadmiyum elementinin derişimi cihazın gözlenebilme sınır değerinin (0,001

ppm) altında bulunmuştur.

53

Kurşun elementinin B1 ve B2 noktalarındaki derişimleri sırasıyla 0,040 ± 0,0060 ve 0,363 ±

0,0019 ppm olarak bulunmuştur. Bu değerler WHO, EPA ve AB tarafından belirlenen içme

sularında bulunan kurşun elementinin üst limit değerinden yüksektir. Fakat B3, B4 ve B5

noktalarından alınan su örneklerindeki kurşun derişim değerleri WHO, EPA ve AB

kriterlerine uygundur (Bakınız Tablo 23 ve Tablo 24).

Krom elementinin su örnekleri içerisinde bulunan derişim değerleri gölün 5 farklı noktası için

WHO, EPA ve AB kriterlerine uygun olduğu görünmektedir (Bakınız Tablo23 ve Tablo 24).

Arsenik elementinin örnekler içerisinde bulunan değeri 5 farklı nokta için WHO kriterlerine

uygundur. Fakat EPA (üst limit 0,01 ppm) ve AB (üst limit 0,01) kriterler değerlerinden azda

olsa yüksektir (Bakınız Tablo 23 ve Tablo 24).

Civa elementinin gölün 5 farklı noktasındaki derişim sonuçları WHO, EPA ve AB kriter

değerlerinin oldukça üstünde çıkmıştır (Bakınız Tablo 23 ve Tablo 24).

Kadmiyum elementinin derişim değerleri WHO, EPA ve AB kriterlerine uygundur (Bakınız

Tablo 1 ve Tablo2) Kadmiyum miktarı cihazın bu element için geçerli olan gözlenebilme sınır

değerinin altında bulunmuştur (0,001 ppm).

2. Periyot

Bu periyotta kurşun elementinin derişim değerleri B1, B2, B4 ve B5 noktalarında Tablo 2’de

görüldüğü üzere oldukça düşük çıkmıştır. Bu değerler Tablo 1’de göründüğü üzere WHO,

EPA ve AB kriterlerinin kurşun elementi için üst limit değerlerinin oldukça altındadır. Diğer

taraftan B3 noktasından alınan su örneği içerisindeki kurşun derişimi 0,137 ± 0,0032 ppm

larak bulunmuştur. Bu değer WHO, EPA ve AB kriterlerinin oldukça üstündedir ((Bakınız

Tablo 23 ve Tablo 24).

Krom elementinin derişimi gölün 5 farklı noktalarından alınan su örnekleri içerisindeki

bulunan derişim değeri WHO, EPA ve AB kriter değerlerinin oldukça altındadır. Yani bu

periyottaki su örnekleri krom açısından temizdir (Bakınız Tablo 23 ve Tablo 24).

Arsenik elementinin bu periyottaki derişim değerleri 1. periyottaki değerlerinde çok fazla fark

göstermemiştir. Yani WHO’ya göre bulunan değerler uygundur. Fakat EPA ve AB

kriterlerinin biraz üstünde bulunmuştur (Bakınız Tablo 23 ve Tablo 24).

Benzer şekilde Hg elementinin bu periyottaki değerleri 1. periyottan farklılık göstermemiştir.

Yani bu değerler WHO, EPA ve AB kriterlerinin üstünde bulunmuştur (Bakınız Tablo 23 ve

Tablo 24).

Kadmiyum elementinin bu periyottada örnekler içerisinde bulunan derişim değeri cihazın

gözlenebilme sınır değerinin altındadır ve sonuçlar WHO, EPA ve AB kriterlerine oldukça

uygundur (Bakınız Tablo 23 ve Tablo 24).

54

3. Periyot

Bu periyotta kurşun elementinin örnekler içerisinde bulunan derişim değerleri B1, B3, B4 ve

B5 noktalarında cihazın bu element için geçerli olan gözlenebilme sınır değerinin (0,008 ppm)

altında bulunmuştur. Fakat B2 noktasından alınan örnekteki kurşun derişimi 0,223 ± 0,0031

ppm olarak bulunmuştur. Bu değer WHO, EPA ve AB kriter değerlerinin üstünde çıkmıştır

(Bakınız Tablo 23 ve Tablo 24).

Bu periyottada yine 2. periyottakine benzer olarak krom elementinin örnekler içerisinde

bulunan derişim değerleri kullanılan cihazın gözlenebilme sınır değerinin (0,003 ppm) altında

bulunmuştur. Bu durumda sonuçlar WHO, EPA ve AB kriterlerine uygundur (Bakınız Tablo

23 ve Tablo 24).

Bu periyotta da örnekler içerisindeki arsenik derişimleri 1. ve 2. periyottakine benzer sonuçlar

göstermiştir (Bakınız Tablo 23 ve Tablo 24).

Bu periyotta da örnekler içerisindeki civa derişimleri 1. ve 2. periyottakine benzer sonuçlar

göstermiştir (Bakınız Tablo 23 ve Tablo 24).

Bu periyotta da örnekleri içerisindeki krom miktarları kullanılan cihazın gözlenebilme sınır

değerinin altında bulunmuştur. Bulunan değerler WHO, EPA ve AB kriterlerine uygundur

(Bakınız Tablo 23 ve Tablo 24).

Sonuç

Sonuç olarak Tablo 24’e bakıldığında, farlı periyotlarda Burdur Gölü’nün farklı noktalarından

alınan su örnekleri içerisindeki krom, arsenik civa ve kadmiyum elementlerinin derişim

değerleri genel olarak farklılık göstermemiştir. Yani bu elementler Burdur Gölü içerisinde

heterojen bir şekilde dağılım göstermiştir. Öte yandan, kurşun elementinin derişimleri farklı

periyotlarda gölün farklı noktalarındaki derişim değerleri farklılık göstermektedir. Bu sonuç

Burdur Gölü’ne herhangi bir kaynaktan (endüstriyel atık v.b.) sürekli olarak kurşun geldiğini

göstermektedir.

2007 yılında Beyhan ve diğ., tarafından yapılan bir çalışmada Burdur Gölü’ndeki krom

derişimi 0,65-1,84 ppm, kadmiyum derişimi 0,05-0,46 ppm, arsenik derişimi 0,03-0,13 ppm

ve kurşun derişimi 0,39-3,46 ppm olarak bulunmuştur. Bizim yaptığımız bu proje

kapsamındaki sonuçlara göre ise krom derişimi < 0,003-0,032 ppm, kadmiyum derişimi <

0,001 ppm, arsenik derişimi 0,005-0,025 ppm ve kurşen derişimi < 0,008-0,363 ppm olarak

bulunmuştur. Bizim bulduğumuz sonuçların 2007 yılındaki çalışmadaki derişim değerlerinden

çok daha düşük olduğu görülmektedir. Sonuçlar gösteriyor ki, 2007 yılından itibaren Burdur

Gölü’ndeki ağır metallerin derişimleri azalmaktadır.

Kaynaklar

Beyhan M., Şahin Ş., Keskin M.E., Harman B.İ.,2007. Burdur Gölü Uzun Periyotlu Seviye

Değişimlarinin Su Kalitesi ve Ağır Metaller Üzerindeki Etkisi, Süleyman Demirel

Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 11(2): 173-179.

55

Burdur Göl’ü Suyunda Pestisid varlığı’nın Araştırılması

Bu araştırmada Burdur Göl’ü suyunda organik klorlu ve organik fosforlu pestisit varlığının

araştırılması amaçlanmıştır. Pestisit analizleri için Burdur Göl’ünün 5 bölgesinden su

örnekleri alınmıştır. Su örnekleri 2 L polietilen şişelere alınarak, soğuk zincirde laboratuara

getirilmiştir. Analizleri yapılmak üzere Tübitak Marmara Araştırma Merkezi’ne

gönderilmiştir. Su örneklerinin analizlerinde uluslar arası kabul gören EPA’nın yöntemi (EPA

508-EN 12918) kullanılmıştır. Pestisit varlığı ve düzeylerinin belirlenmesi için gaz

kromotografisi uygulanmıştır.

Tablo 25. Burdur Gölü Suyu Klorlu ve Fosforlu pestisit analiz sonuçları

Burdur Gölü Suyu Klorlu ve Fosforlu pestisit analiz sonuçları (LOD <0,1 ppb)

İstasyon *Toplam klorlu Pestisit (µg/L)

EPA 508-EN12918

**Toplam Fosforlu Pestisit (µg/L)

EN 12918

1. <0,5 <0,5

2. <0,5 <0,5

3. <0,5 <0,5

4. <0,5 <0,5

5. <0,5 <0,5

Su örneklerinde analizi yapılan organik klorlu bileşikler; 4,4’-DDD, 4,4’DDE, 4,4’DDT, a-

BHC, b-BHC, d-BHC, g-BHC, dieldrin, endosulfan ( I, II ve sulfat), endrin, endrin (aldehit ve

keton), heptaklor, heptaklor epoksit, metoksiklor ve isodrin; organik fosforlu bileşikler ise;

diklorfos, mevinfos, dimetoat, diazinon, disülfoton, metil paratiyon, dietil paraokson,

malatiyon, kloprofos, kloroprifos, kloroprifos, fentiyon, paratiyon etil, bromofos metil, etion,

cis-klorfenvinfos, bromofos etil’dir. Burdur Göl’ünün 5 bölgesinden alınan ve analizleri

yapılan su örneklerindeki toplam klorlu pestisit düzeyleri <0.5 µg/L; toplam fosforlu pestisit

<0.5 µg/L tespit edilmiştir.

Avrupa Birliği ülkelerinde içme suyunda her bir pestisit için izin verilen maksimum kalıntı

düzeyi 0.1 ppm, yüzey sularında izin verilen maksimum kalıntı düzeyi ise 1 ppm olarak

belirlenmiştir (Sankararamakrishnan et al. 2005). Burdur Gölü’nden alınan su örneklerinde

tespit edilen organik fosforlu pestisit düzeylerinin Avrupa Birliği standartlarına göre

maksimum kalıntı seviyelerini aşmadığı belirlenmiştir.

Rovedatti ve ark. (2001), Arjantin’in Reconquista Nehri’nin 3 noktasından aldıkları su

örneklerinde organik klorlu (α -BHC, β-BHC, γ-BHC, heptaklor epoksid, heptaklor, aldrin,

dieldrin, endrin, o,p’-DDT, p,p’-DDT, p.p’-DDE, α-klordan, γ-klordan ve endosulfan II ) ve

fosforlu (etil paratiyon, metil paratiyon, klorprifos ve fenitrotiyon) pestisit kalıntıları

araştırmışlardır. Analiz edilen 60 örneğin % 35’de organik klorlu pestisit tespit etmişlerdir.

Fakat örneklerinin hiçbirisinde organik fosforlu pestisit bulunmamıştır.

56

Gitahi ve ark. (2002), Naivasha Gölü’nden topladıkları su, sediment ve çeşitli

organizmalardaki organik klorlu ve organik fosforlu pestisit varlığını incelemişler ve çeşitli

organizmaların organik klorlu pestisitlerle kontaminasyona uğradığını bildirmişlerdir. Ayrıca

Göl’ün havzasında organik fosforlu pestisitlerin çok yaygın kullanılmalarına rağmen, tespit

edilmedikleri belirtmişlerdir.

Zulin ve ark. (2002), Çin’in Jiulong Nehir Havzası’ndan topladıkları su örneklerinde organik

klorlu ve organik fosforlu pestisit varlığını incelemişlerdir. Toplam organik klorlu pestisit

düzeylerini 115.4-414.7 ng/l; toplam organik fosforlu pestisit düzeylerini ise 134.8-354.6

ng/L olarak tespit etmişlerdir.

Turgut (2003), Küçük Menderes Nehri’nin yüzey sularında organik klorlu pestisitlerle (α-

BHC, β-BHC, γ-BHC, δ-BHC, heptaklor epoksid, heptaklor, aldrin, dieldrin, endrin, endrin

aldehit, endrin keton, 4,4 DDD, 4,4 DDT, 4,4 DDE, endosulfan I, endosulfan II, endosulfan

sülfat ve metoksiklor) kontaminasyonunu araştırmış ve nehrin organik klorlu pestisitlerle

kirlendiğini bildirmiştir. Ayrıca su örneklerinin çoğunda DDT ve türevlerinin tespit edildiği

de belirtilmiştir.

Sankararamakrishnan ve ark. (2005), Hindistan’ın Kanpur bölgesinden topladıkları yüzey ve

yer altı sularında pestisit varlığını araştırmışlardır. Ganges Nehri’nden topladıkları yüzey

sularında yüksek düzeylerde γ-HCH (0.259 µg/L) ve malatiyon (2.618 µg/L); yer altı su

örneklerinde ise lindan, malatiyon ve dieldrin tespit edilmiştir. Hem yüzey hem de yer altı

sularında DDE, DDT, aldrin, metil parathion, endodulfan gibi pestisitler saptanamamıştır.

Barlas ve ark. (2006), Ulubat Gölü’nden aldıkları su ve sediment örneklerinde organik klorlu

pestisit kontaminasyonunu araştırmışlardır. Ulubat Göl’ünün 6 noktasından alınan su ve

sediment örneklerinin 11 farklı organik klorlu pestisitlerle (HCB, p.p’-DDT, p.p’-DDE, α-

BHC, β-BHC, δ-BHC, aldrin, heptaklor epoksid, endrin, endosülfan I ve II) kontamine olduğu

tespit etmişlerdir. Ayrıca bu bileşiklerin düzeylerinin sediment örneklerinde daha yüksek

düzeylerde olduğunu da belirtmişlerdir.

Leong ve ark. (2007), Malezya’nın Selangor Nehri’nden topladıkları su örneklerinde çeşitli

organik klorlu ve organik fosforlu pestisit varlığını incelemişler; su örneklerinin organik

klorlu ( lindan, heptaklor, endosulfan, dieldrin, endosulfan sülfat, o,p’-DDT, p,p’-DDT, o,p’-

DDE, o,p’-DDE ) ve organik fosforlu pestisitlerle (klorprifos ve diazinon) kontamine

olduğunu belirtmişlerdir. Gao ve ark. (2008), Çin’in 600 bölgesinden topladıkları yüzey su

örneklerinde lindan, heptaklor epoksid ve p.p’-DDT kontaminasyonunu araştırmışlardır. Su

örneklerinin en fazla lindan, sonra p.p’-DDT ile kontamine olduğu; fakat organik klorlu

pestisit düzeylerinin düşük olduğunu belirtmişlerdir.

Sonuç olarak Burdur Gölü’nde pestisit türevlerinin belirlenebilen değerlerin altında olması

gölün sağlığı açısından sevindirici bir durumdur. Bu durum Burdur Gölü çevresinde

yaptığımız arazi gözlemlerinde, havzada meyvecilik ve sebzecilik tarımının nisbeten düşüğk

oluşuyla açıklanabilir. Özellikle göl kenarına yakın yerlerde ilaçlı atarım çok fazla değildir.

Zira Burdur’da zirai madde satan dükkan sahipleri ile yaptığımız görüşmelerde pestisit

satışlarının düşük düzeyde yapıldığı bilgisiyle de örtüşmektedir.

57

Kaynaklar:

Barlas, N., Cok, I., Akbulut, N. (2006). The contamination levels of organochlorine pesticides

in water and sediment samples in Ulubat Lake, Turkey. Environmental Monitoring and

Assessment, 118:383-391.

Gao, J., Liu, L., Liu X., Lu, J., Zhou, H., Huang, S., Wang, Z., Spear, P. A. (2008).

Occurrence and distribution of organochlorine pesticides -lindane, p.p’-DDT, and heptachlor

epoxide- in surface water of China. Environment International, 34: 1097-1103.

Gitahi, S. M., Harper, D.M., Muchiri, S. M., Tole, M.P., Ng’ang’a, R.N. (2002).

Organochlorine and organophosphorus pesticide concentrations in water, sediment, and

selected organism in Lake Naivasha (Kenya). Hydrobiologia, 488: 123-128.

Leong, K. H., Benjamin Tan, L.L., Mustafa, A. M. (2007). Contamination levels of selected

organochlorine and organophosphate pesticides in the Selangor River, Malaysia between 2002

and 2003. Chemosphere, 66: 1153-1159.

Rovedatti, M. G., Castane, P. M., Topalian, M. L., Salibain, R. (2005). Monitoring of

organochlorine and organophosphorus pesticides in the water of the Reconquista (Buenos

Aires, Argentina. Water Research, 35: 3457-3461.

Sankaramakrishnan, N., Sharma, A. K., Sanghi, S. (2005). Organochlorine and

organophosphorous pesticide residues in ground water and surface waters of Kanpur, Uttar

Pradesh, India. Environment International 31: 113-120.

Turgut, C. (2003). The contamination with organochlorine pesticides and heavy metals in

surface water in Küçük Menderes River in Turkey, 2000-2002. Environment International,

29: 29-32.

Zulin, Z., Huasheng, H., Xinhong, W., Jianqing, L., Weiqi, C., Li, X. (2002). Determination

and load of organophosphorus and organochlorine pesticides of water from Jiulong River

Estuary, China. Marina Pollution Bulletin, 45:397-402.

58

Burdur Gölü Çamur / Kil Örneklerinin İncelenmesi

Gölden alınan 12 adet kil örneğinin (Tablo 26, Şekil 16) XRF ve XRD analizleri Eskişehir

Anadolu Üniversitesi Seramik Araştırma Merkezinde yapılmıştır. Sahadan alınan 12 ayrı

numunenin XRF analizlerinin sonuçları Tablo 27’de verilmiştir. Numunelerinin kimyasal

analiz sonuçlarının maksimum ve minimum değerleri Tablo 28’de yer almaktadır. Maksimum

ve minimum değerleri arasında büyük farkların olması kil sahasının heterojen bir yapıya sahip

olduğunu göstermektedir.

Tablo 26..Burdur Gölü, Çamur-kil örneklerinin alım noktaları ve özellikleri

Koordinatlar Örnek alınma Bölgeleri ve özellikleri 1. İst.: 37° 42,854ʹ K; 30°14,899ʹ D Burdur-Yeşilova Yolu, Anayol kenarı, Burkent Harfiyat Alım yeri,

gölün dışından

2. İst.: 37° 42,854ʹ K; 30°14,899ʹ D Burdur-Yeşilova Yolu, Anayol kenarı, Burkent Harfiyat Alım yeri,

gölün dışından

3. İst.: 37° 42,915ʹ K; 30°13,446ʹ D Burkent altı, göl içi

4. İst37° 41,535ʹ K; 30°11,098ʹ D Polis Eğitim-Dinlenme merkezi altı, göl içi

5. İst.: 37° 35,206ʹ K; 29° 58,767ʹ D Yarışlı gölü, göl içi

6. İst.: 37° 38,758ʹ K; 30°02,608ʹ D Kumluca Köyü, eski kum ocağı,

7. İst.: 37° 38,758ʹ K; 30°03,099ʹ D Soğanlı Gölü (Kumluca Lagünü) su içi

8. İst.: 37° 41,918ʹ K; 30° 04,609ʹ D Karakent Köyü altı, Beşittaşı önü, göl içi

9. İst.: 37° 43,959ʹ K; 30° 06,723ʹ D Eski Etibank Dinlenme tesisleri plajı, göl içi

10. İst.: 37° 43,959ʹ K; 30° 06,723ʹ D Eski Etibank Dinlenme tesisleri plajı, göl içi

11. İst.: 37° 48,894ʹ K; 30° 21,040ʹ D Senir suyu civarı, su çekilme alanı, göl dışı

12. İst: 37° 47,624ʹ K; 30° 15,442ʹ D Senir Kasabası güney doğusu, eski göl yatağı, su dışı

XRF analiz sonucu örneklerin kimyasal kompozisyonu hakkında bilgi vermektedir, elde

edilen veriler ışığında, genel olarak tüm örneklerde kütle kaybı % 15-30 civarındadır.(12.

örnek hariç) bu örnekte organik madde kütlenin %51 ini oluşturmakta, bu kil türü diğerlerine

göre daha fazla (C,H,N,O) organik yapı içeriyor demektir.

Muhtemelen Cr, Mn ,Ti, Cl ve P gibi elementler eser miktardadır. 3, 4, 8 ve 9 nolu

örneklerde S (kükürt) içeriği diğer örneklere göre 10 yada 20 kat civarında daha fazladır. 1, 6,

7, 10, 11 ve 12 nolu örneklerde Na içeriği diğerlerine göre daha azdır. (daha az tuzludur).

2,3,4,5, 8, 9, nolu örneklerde bulunan Na ise diğer örneklerin 3-4 katıdır. Fe (Demir) oranı

tüm göl çevresi örneklerde % 2-6 arasında değişmektedir (12 nolu örnekte ise diğerlerine göre

çok daha azdır %0.35).

Demir içeriği yüksek killi yapılar günümüzde seramik sektöründe kaplama alanında

değerlendirilmektedir. Örnek 7 bu anlamda, ekonomik potansiyeli vardır diyebiliriz. Mg

içeriği % 3-12 arasında değişmektedir (yine 12. örnekte anlamlı biçimde diğer örneklerle

kıyaslanmayacak kadar büyük bir yüzdelikte % 34.18 MgO içermektedir. Bu örneğin XRD

sonuçlarında da hidromagnezit bulunmaktadır. Manyezit cevherinin ekonomik olup

olmamasın, doğrudan etkileyen ve ayıklanması gereken en önemli safsızlıklar silis (SiO2) ve

kireç (CaO) içeriğidir.

Cevherin satılabilmesi için silis içeriği % 2'den ve kireç içeriği % 1,5'den az olmalıdır

(Akkayun ve Ünver ,2001). 12 nolu örnek bu şartlar tam olarak uymamaktadır. Ancak Silis

içeriği hemen her manyezit yatağında yan kayaç olarak bulunan serpantinden

59

kaynaklanmaktadır. Ayıklama ve safsızlıkları giderme işlemlerinin maliyetleri bilinirse, bir

ekonomik değeri konusunda daha net sonuca varılabilir. 12 nolu örnekte organik yapının çok

olması tüm örneklerde K (potasyum) oranı % 0.3 ile 1.78 arasındadır. 10 nolu örnekte en

düşük potasyum oranı % 0.36 iken 11 nolu da en yüksek potasyum oranı % 1.78

civarındadır. CaO miktarı bilinen ortalama kil değerinin çok üzerinde olup, %12-34 arasında

değişmektedir. Genel olarak örneklerde SiO2/Al2O3 oranı 3-5 tir. 10 nolu örnek hariç. (10

nolu örnekte SiO2/Al2O3 oranı 13 civarındadır).

Birçok çalışmada göl çamurunun göl suyunun özellikleri üzerine -dolaylı olarak göldeki

biyoloik süreçler üzerine- etkisi incelenmiştir. Oldukça yüksek sertlik değerine sahip olan

Burdur Göl suyundaki karbonatların ve manyezitlerin çökelmesinde alglerin yadsınamaz rolü

bulunmaktadır. Zira, 12 nolu örnekte, çok yüksek hidyomagnezit ve organik madde

bulunması bunun bir göstergesi olarak Kabul edilmelidir. Zira, gölden alınan 12 nolu örneğin

özelliği, Salda Gölü’nde de bol miktarda bulunan ve tabanda sonradan biyolojik süreçler ile

çökelmiş bulunan hidyomagnezit tortullarıdır.

60

Şekil 16. Burdur Göü çamur örnekleri alım noktaları

61

Tablo 27. Burdur Gölü ve çevresinden alınan numunelerin XRF sonuçları (% kütle olarak).

ANALİZLER

(%) Örnekleme Noktaları

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

Na2O

(Sodyum oksit)

0.5944 1.4481 1.2471 1.4749 1.4747 0.8576 0.4681 1.9751 1.6620 0.2996 0.7904 0.2451

MgO

(Magnezyum oksit)

11.8627 2.7189 11.5405 9.0082 7.4372 4.3689 9.9227 7.7826 5.8949 3.2397 6.7804 34.1889

Al2O3

(Aluminyum oksit)

7.1339 7.9138 5.5662 6.5384 8.8747 7.2092 8.9350 10.3940 5.7768 2.7785 10.3547 0.8149

SiO2

(Silisyum dioksit-kuartz)

25.0131 36.3716 20.7881 27.5302 39.1555 35.6106 35.4916 39.7651 23.5455 26.7904 32.7918 3.7770

P2O5

(Fosfor V oksit)

0.0697 0.1076 0.0725 0.0653 0.1235 0.0774 0.1180 0.1119 0.0627 0.0396 0.0860

SO3

(Sülfit)

0.0723 0.0581 1.1637 1.9226 0.1760 0.0559 0.1205 2.2697 2.2216 0.6677 1.0408 0.2336

Cl

(Klorür)

0.1564 0.2139 0.0442 0.2704 0.3854

K2O

(Potasyum oksit)

1.7777 1.6684 0.9683 0.9914 1.1356 0.9670 1.3394 1.5352 0.8363 0.3658 1.7897 0.0616

CaO

Kalsiyum oksit)

21.7675 25.3112 24.0243 21.7229 17.0649 24.4857 16.3806 12.3688 25.6560 34.4976 18.4129 8.2997

TiO2

(Titanyum dioksit)

0.3040 0.2220 0.2772 0.3850 0.6130 0.5209 0.5624 0.6813 0.2814 0.1929 0.4999

Cr2O3

(Krom III oksit)

0.0781 0.1035 0.0770 0.0812 0.1274 0.1520 0.0948 0.0999 0.0663 0.0727 0.0870 0.0519

MnO

(Mangan oksit)

0.0540 0.0826 0.0651 0.0672 0.1518 0.1255 0.1033 0.1312 0.0546 0.0482 0.0913

Fe2O3

(Demir III oksit)

3.3965 2.3981 2.9117 3.2908 5.1714 4.2114 5.3393 6.2597 2.8704 1.4503 5.1136 0.3523

A.Z.(Kütle Kaybı) 28.4760 21.2030 31.1420 26.7080 18.4500 21.3580 21.1240 16.3550 30.6860 29.5570 22.1180 51.9750

62

Tablo 28. Kimyasal analiz sonuçlarının maksimum ve minimum değerleri

ANALİZLER % MİN. MAK.

Na2O 0.2996 1.9751

MgO 2.7189 11.8627

Al2O3 2.7785 10.3940

SiO2 20.7881 39.7651

P2O5 0.0396 0.1235

SO3 0.0559 2.2697

Cl 0.0000 0.3854

K2O 0.3658 1.7897

CaO 12.3688 34.4976

TiO2 0.1929 0.6813

Cr2O3 0.0663 0.1520

MnO 0.0482 0.1518

Fe2O3 1.4503 6.2597

A.Z. 16.3550 31.142

Sahalardan alınan örneklerin kil oranının yüksek olması nedeniyle çimento endüstrisinde

kullanılabilirliği incelenmiştir. Çimento kalitesine doğrudan etki eden silikat ve alüminyum

modülleri ile toplam alkali (Na2O+K2O) sonuçları değerlendirilmiştir. Değerlendirme

kriterlerinden olan silikat modülü, S.M = SiO2/(AI2O3+Fe2O3) olarak tanımlanmaktadır. S.M

belirli sınır değerlerinden yüksek olursa, klinkerin pişme güçlüğüne, fazla yakıt kullanımına,

sinterleşmenin güç olmasına neden olmakta ve çimentonun donma başlangıcını geciktirerek,

çimentonun dayanım kazanmasını da yavaşlatmaktadır. S.M düşük farinler ise kolay

sinterleşmekte ve böylece erken dayanım veren çabuk sertleşen çimento üretimine uygun

düşmektedir. S.M için ideal bir sayı genellikle 2.2 - 2.6 arasında olmasıdır (Duda,1985).

Diğer önemli modül ise alüminyum modülü (A.M.) dür ve A.M = AI2O3 / Fe2O3 olarak

formüle edilmektedir. A.M düşük olması klinkerleşme ısısını düşürerek daha az yakıt

kullanılmasını sağlamaktadır. A.M yüksek olması halinde ise çabuk donan ve ilk dayanımları

yüksek olan çimentolar üretilmektedir. Bu nedenle A.M 1.5 -2.5 arasında olmalıdır (Duda,

1985). Toplam alkali (Na2O+K2O) miktarının yüksek olması çimentoda istenmeyen

durumdur. Alkali miktarlar fazla ise, agregalarda bulunabilen çözünebilir silisle birleşerek

alkali reaktivitesini oluşturabilir. Bu nedenlerle alkalilerin en fazla % 2 olması istenmektedir

(Duda, 1985). Hesaplanan silikat, aluminat modülleri ve toplam alkali değerleri Tablo 29’da

verilmiştir.

Tablo 29’da verilen değerlerden 7 nolu numunenin doğrudan çimento üretiminde

kullanılabileceği, 10 nolu numunenin ise Fe2O3 katkılanarak kullanılabilecek durumdadır. 1,

3, 5, 6, 8, 9 ve 11 nolu killerin çimento üretiminde kullanılan uygun killerle karıştırılarak

istenilen özellikte çimento hammaddesi elde edilebileceğini göstermektedir.

Sahadaki 12 değişik noktadan alınan çamur/sediment örneklerinin kimyasal analizleri

yapılarak göl tabanının kimyasal içeriği tespit edilmiştir. Kil sahasından alınan kil

numunelerinin mineralojik özellikleri XRD teknikleri kullanılarak incelenmiştir.

63

Tablo 29. Silikat ve alüminyum modülleri ile toplam alkali (Na2O+K2O) değerleri

Numune S.M. A.M. Na2O+K2O

1 2.37 2.10 2.37

2 3.53 3.30 3.12

3 2.45 1.91 2.21

4 2.80 1.99 2.46

5 2.79 1.72 2.61

6 3.12 1.71 2.20

7 2.49 1.67 1.80

8 2.39 1.66 3.51

9 2.72 2.01 2.49

10 6.34 1.92 0.66

11 2.12 2.02 2.58

Kil örneklerinin XRD analizleri, tüm örneklerde kuartz (SiO2), illit (K,

H3O)Al2Si3Al10(OH)2, dolomit (CaMg(CO3)2), kalsit (CaCO3) ve kaolinit (Al2Si2O5(OH)2)

minerallerinin olduğunu göstermiştir. Bu minerallerin dışında 2 nolu örnekte anortoklas (Na,

K)AlSi3O8, 6 nolu numunede martensit (C0.055Fe1.945), 9 ve 11 nolu örneklerde aragonit

(CaCO3), 10 nolu örnekte mikroklin (KAlSi3O8), 10 ve 12 nolu numunelerde kalsiyum silikat

hidrat (CaSiO4.H2O) ve 12 nolu numunede ayrıca hidromagnezit (Mg5(CO3)4(OH)2.4H2O

minerallerinin varlığı da gözlenmiştir. Hidromagnezit dolomit ve mermerin hidrotermel

değimleriyle oluşmaktadır. Kalsit ve aragonitten sonraki en genel karbonattır ( Handbook of

Mineralogy). Burdur civarındaki Salda Gölü’nde hidromagnezitin diatomların ve

siyanobakterilenin çöktürülmesiyle oluştuğu bildirilmiştir (Braithwaite ve Zedef, 1996 )

Ayrıca mikrobiyal biriktirmeyle hidromagnezitin oluşumu başka bir çalışma ile de

doğrulanmıştır ( Renaut ve Stead, 1991) .

Aşağıda sırayla 1-12 no’lu örneğin XRD sonuçları verilmiştir.

64

Şekil 17. 1 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları

Şekil 18. 2 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları

65

Şekil 19. 3 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları

Şekil 20. 4 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları

66

Şekil 21. 5 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları

Şekil 22. 6 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları

67

Şekil 23. 7 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları

Şekil 24. 8 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları

68

Şekil 25. 9 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları

Şekil 26. 10 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları

69

Şekil 27. 11 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları

Şekil 28. 12 no’lu çamur örneğin XRD sonuçları

70

Kaynaklar:

Ö, Akkayun B.Ünver, 2001, “Küçük Ölçekli Manyezit İşletmelerinde Üretim Veriminin

Artırılmasıİçin Öncelikle Ne Yapılabilir? - Bir Örnek” Türkiye 17. Uluslararası Madencilik

Kongresi ve Sergisi-TUMAKS 2001, © 2001, ISBN975-395-416-6 75-80pp

(http://rruff.geo.arizona.edu/doclib/hom/hydromagnesite.pdf Handbook of Mineralogy )

(Braithwaite, C. and Veysel Zedef, ) Living hydromagnesite stromatolites from Turkey,

Sedimentary Geology, Volume 106, Issues 3-4, November 1996, Page 309,

doi:10.1016/S0037-0738(96)00073-5)

(R. W. Renaut,) Recent Mamgnesite-Hydromagnesite sedimesntation in Playa Basins of the

Caribou Plateau, http://www.em.gov.bc.ca/DL/GSBPubs/GeoFldWk/1990/279-288-

renaut.pdf British Columbia Geologic Survey

Freese, S. D., Nozaic, D. J., Pryor, M. J., Rajogopaul, R., Trollip, D. L. ve R. A. Smith. 2001.

Enhanced coagulation: a viable option to advance treatment technologies in the South African

context. Water Science and Technology: Water Supply Vol 1 No1 pp 33–41

Lee G. F., Jones-Lee, A.. 2003. Issues that Need to Be Considered in Evaluating the Sources

and Potential Control of TOC that Leads to THMs for Water Utilities that Use Delta Water as

a Water Supply Source, Report of G. Fred Lee & Associates, El Macero, CA, May 27.

Burdur Gölü ve çevresinden alınan örneklerin FTIR spektrumlarının incelenmesi

Tüm örnekler saf su ile yıkanıp kurutulmuş, agat havanda ezilmiş, KBr pellet tekniği ile

4000-400 cm-1

de, geçirgenlik modunda ve oda sıcaklığında spektrumları elde edilmiştir.

FTIR analizleri Süleyman Demirel Üniversitesi, Deneysel ve Gözlemsel Araştırma Ve

Uygulama Merkezi’nde yapılmıştır. Spektrumlar tüm örnekler için Şekil 29’dan -40’a kadar

numaralandırılmış ve spektrumlardaki veriler Tablo 30’ da özetlenmiştir.

Genel olarak, 3000-4000 cm-1

aralığı suya ait pikleri verirken, 2996-2868 cm-1

aralığındaki

pikler organik karbonların yani inorganik madde dışında organik elementlerinde kil

örneklerinde bulunduğunu göstermektedir. 2520 cm-1

civarındaki titreşim frekansı tüm

örneklerde başat olarak bulunan karbonata aittir. Parmak izi bölgesinde Si-O, Al-O yada

bunlara bağlı metal katyonların titreşim frekansları örneklerimizde gözlenmiştir.

3620 cm-1

deki band killerden kaolinite tipe ait inner hidroksil grup olarak tanımlanmıştır

(Mdejova, 2003). 3620 cm-1 deki band kaolinitler için tabakalardaki OH gerilmesi olarak atıf

edilmiştir. Yine bizdeki örneklere baktığımızda Yarışlı Gölü, Çendik Plajı ve Senir yolundan

alınan örneklerde 3618, 3619 ve 3619 cm-1

de omuz şeklinde bir band bu örneklerde kaolinit

varlığını göstermektedir (Bantignies, 1997) . Bahsi geçen örneklerdeki kaolinit olduğu XRD

sonuçlarınla da mevcuttur. 3430 cm-1

geniş band hemen hemen butun smektik gruplarda H-O-

H olarak bilindiği gibi bizim örneklerimizde de bu bölgede görülmüştür. Bir başka çalışmada,

3020 cm-1

ve 2626 cm-1

titreşim banları da dolomite ait karakteristik band olarak

71

belirlenmiştir(j.ji ve diğ. 2009). Gunasekaran ve akadaşlarının yaptığı bir çalışma da 2525 cm-

1 deki bandın bir kombinasyon bandı olduğuna (2ν2 + ν4) dikkat çekilmiştir. Aynı çalışmada;

Oda sıcaklığında dolomite ait tireşim frekansları, karbonata ait; ν2 (881 cm-1

), -düzlem dışı

bükülme, ν3 (1446 cm-1

),-asimetrik gerilme ve ν4 (726 cm-1

),- düzlemde bükülme

titreşimlerine atfedilmiştir (Gunasekaran ve diğ, 2007).

Örneklerde kalsit olup olmadığına 1420-1438 cm-1

aralığında pik olup olmadığına bakılarak

tayin yapılabilir, benzer şekilde kuvars varlığında emin olmak için 514 cm-1

ve 520 cm-1

civarında pik olup olmadığı kontrol edilmelidir.

Kil minerallerinde SiO titreşimleri kaolinit için 1120-1000 cm-1 aralığında güçlü bandlar

olarak gözlenir. 1083 cm-1 deki band amorf Si-O titreşimine aittir.1120 cm-1 deki güçlü band

hidromagnezite ait piktir (Hopkinson - 2008 ) Tablo 30’da görüleceği gibi sadece son

örneğimizde böyle bir pik vardır.

XRD sonuçlarında da sadece son örneğimizde hidromagnezit tespit edilmiştir.

Bazı örneklerde şiddetli, bazılarında orta şiddetli olan 713 cm-1

civarındaki bandlar; kalsit

örneklerinin karakteristik piki olarak bilinir (Vagenas ve dig. 2003). Yine bir başka çalışmada

730 cm-1

örneklerde dolomite varlığını tespit ederken, 710 cm-1

civarındaki şiddetli bandın

karbonat içeren örneklere ait olduğu verilmiştir. (j.ji ve diğ. 2009) 750 º C ısıtılmış dolomite

te karakteristik bandların 713, 876 ve 420 cm-1

olduğu görülmüştür. 695 cm-1

deki zayıf band

örnek için % 5 ve daha oranda kaolinit olduğunu göstermektedir (Srasra, 1994).

Örneklerimizde 697 cm-1

; Çendik gölü örneğinde, 692 cm-1

; Yarışlı gölünden alınan örnekte

ve 691 cm-1

; Karakent Plajından alınan örnekte , 699 cm-1

orta şiddetli band; Eti tesis

gölünden ve en son Senir yolunda alınan örnektede 693 cm-1

orta şiddetli band, bu örneklerin

içeriğinde kalonit olduğunu doğrulamaktadır. Kristolografik yapıları aydınlatmak amacıyla

bakıldığında dioctahedral yapıya ait titreşim frekanları gözlenmemiştir. Tetrahedral yapıların

varlığı Si-O yapılarının görüldüğü piklerde belirlenmiştir. 796 ve 778 cm-1

civarındaki

dubletler kuvars varlığının göstergesidir. Miktar tayininine yönelik bir çok araştırma baskın

olarak bu dubletler baz alınarak yapılmıştır (A.K. Bandopadhyay, 2010). 465 cm-1

deki band

kuvars yapının özelliği olarak spektrumda bulunmaktadır.

Kaynaklar

N.V. Vagenas, A. Gatsouli, C.G. Kontoyannis. “ Quatitative analysis of synthetic calcium

carbonate polymorphs using FT-IR spectroscopy” Talanta, 59, (2003) 831-836

J. Ji, Y. Ge, W. Balsam, J.E.Damuth, J.Chen, “Rapid Identification of dolomite using a

Fourier Transform Spectrophotometer (FTIR): A fast method for identifying Heinrich events

in IODP Site U1308. Marine Geology 258 (2009) 60-68

S.Gunasekaran, G. Anbalagan. “Thermal decomposition of natural dolomite” Bull. Mater.

Sci., Vol 30, 4, August 2007, 339-344

J. Madejova, “FTIR techniquies in clay minerals” Vibrational Spectroscopy, 31 (2003) 1-10

72

J.-L. Bantignies, C. Cartier Dit Moulin and H. Dexpert “Wettability Contrasts in Kaolinite

and Illite Clays: Characterization by

Infrared and X-ray Absorption Spectroscopies” J. PHYS IVFRANCE 7 (1997) C2-867-C2-

869

E.Srasra, F. Bergaya, J.J. Friplat, “Infrared Spectroscopy Study of tetrahedral and Octahedral

Substituions in an Interstratified Illite-Smectite Clay, Clay and Clay Minerals, 42, 3, (1994)

237-241

A.K. Bandopadhyay “Determination of quartz content for Indian coals using an FTIR

technique” International Journal of Coal Geology 81 (2010) 73–78

L. Hopkinson, Ken Rutt, and Gordon Cressey. “The Transformation of Nesquehonite to

Hydromagnesite in the System CaO-MgO-H2O-CO2: An Experimental FT-Raman

Spectroscopic Study” The Journal of Geology, 2008, volume 116, 1-15, by The University of

Chicago

73

Tablo 30: Burdur Gölü ve çevresi örneklerin orta infrared bölgede (4000-400 cm-1

) titreşim frekansları ve atıflar (cm-1

)

s; şiddetli, m; orta şiddetli, w; zayıf şiddetli, sh; omuz, b; geniş

Örnekler

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 Atıflar

Yol

kenarı1

Yol

kenarı2

Burkent

göl

Çendik göl Yarışlı

gölü

kumluca Soğanlı

gölü

Karakent

gölü

Eti

tesisgöl

Eti tesis

kıyı

Senir

yolu

Kireç

toprak

3648 s

3618 sh 3619 sh 3619

sh

Al-Al gerilmesi-OH

3567 sh 3515 s

3428 b 3425 b 3445 b 3431 b 3435 b 3430 b 3428 b 3433 b 3432 b 3430 b 3426 b 3450 s ν(H-O-H) gerilmesi

3021 w 3019 sh

2981 w 2985 w 2983 w 2984 w 2982 w 2982 sh 2981 w 2984 w 2996 b C-H simetrik gerilmesi (organic kalıntı)

2927 w 2927w 2932 w 2933 w 2925 w C-H asimetrik gerilmesi (organic kalıntı)

2897 w 2872 w 2876 w 2871 w 2868 w 2872 w 2875 w C-H simetrik gerilmesi (organic kalıntı)

2625 w 2624 w 2635 w

2583 w

2522 s 2515 m 2522 s 2521 m 2519 m 2520 m 2518 s 2519 m 2521 s 2518 m 2516 s 2537 w CO3 gerilmesi

1799 w 1798 w 1798 w 1794w 1799 w 1795 w 1798 w 1788 m 1798 w 1797

m

Karbonatlı killerin için karakteristik

1653 sh Karbonatlı yapıda su piki

1637w 1627 w 1636 w 1636 m

1457 b 1457 b 1469 b 1474 b 1476 s 1471 b 1472 b 1470 b 1454 b Karbonat (iç yapılarında hidroksil mevcut)

1425 b 1426 b 1418 b

1120 s Hidromagnenite ait karbonat piki

1081 w 1057 b 1082 w

1014 b 1028 b 1012 b 1014 b 1012 b 1026 b 1013 b 1017 b 1015 b 1026 b 1003 b Si-O titreşimleri kaolinit ve illit için

879 s 874 s 878 s 874 s 873 s 875 s 876 w 873 s 874 s 885 s Kalsite ait karakteristik pik

854 w 855 s 858 s 855 s 853 s Al-Mg-OH)deformasyonu-

798 m 795 w 798 w 797w 797 w 797 w 796 w 796 w 797 m 797 w 796 m 796 s Si-O (amorf-silis kuvars)

778 w 778 w 777 w 779 w 778 w 778 w 779 w 744 m Si-O (quartz)

728 s 728 s 728 m 728 w Dolomite ait CO3 piki

712 m 711 s 713 w 713 s 712 m 711 s 712 m 712 w 712 s 711 s 712 s 712 m Kalsite ait pik

697 w 692 w 691 w 699 m 693 m ν(OH) gerilmesi (kuvars)

657 w 639 w 650 m 652m 650 w 659 w 645 w 654 w 651 w

580 w 610 w 612 w 614 m 593 s

520 m 541 w 519 w 518w 521 m 517 w 517 w 517 w 518 m 532 m Si-O-Al bükülmesi

470 s 465 w 467 s 466 s 467 s 465m 457 m 465 s 467 s 466 s 484sh 485 s O-Si-O bükülmesi (Na içerikli)

433 sh 424 w 435 s

408 m 407 m

74

4000.0 3600 3200 2800 2400 2000 1800 1600 1400 1200 1000 800 600 400.0

0.0

5

10

15

20

25

30

35

40

45

50

55

60.5

cm-1

%T

yol kenari 1

3428

3021

2897

2625

2522

2370

2344

1799

1733

1457 1014

879

854

798

778

728

712

657

520

470

Şekil 29. 1 nolu kil örneğinin IR spektrumu

75

4000.0 3600 3200 2800 2400 2000 1800 1600 1400 1200 1000 800 600 400.0

35.0

40

45

50

55

60

65

70

75

80

85

90

95

100.0

cm-1

%T

yol kenari 23854

3425

2981

2872

2515

1798

1425

1028

874

795

711

639

580

541

465

Şekil 30. 2 nolu kil örneğinin IR spektrumu

76

4000.0 3600 3200 2800 2400 2000 1800 1600 1400 1200 1000 800 600 400.0

0.0

5

10

15

20

25

30

35

40

45

50.0

cm-1

%T

yol kenari 2

burkant gol

3445

3019 2927

2624

2522

2370

2343

1798

1457

1012 878

798

728

713

650

610

519

467

2985

Şekil 31.3 nolu kil örneğinin IR spektrumu

77

4000.0 3600 3200 2800 2400 2000 1800 1600 1400 1200 1000 800 600 400.0

1.5

5

10

15

20

25

30

35

40

45

50

53.0

cm-1

%T

çendik göl

3675

3618

3567

3431

2983

2927 2521

1794

1469 1014

874

855

797

778

728

713

697

652

612

518

466

Şekil 32. 4 nolu kil örneğinin IR spektrumu

78

4000.0 3600 3200 2800 2400 2000 1800 1600 1400 1200 1000 800 600 400.0

35.0

40

45

50

55

60

65

70

75

80

85

90

95

100.1

cm-1

%T

yarisli gölü

3619

3435

2984

2876

2519

2371

2343

1799

1653

1637

1474

1012

873

797

777

712

692

650

521

467

433

Şekil 33.5 nolu kil örneğinin IR spektrumu

79

4000.0 3600 3200 2800 2400 2000 1800 1600 1400 1200 1000 800 600 400.0

33.1

34

36

38

40

42

44

46

48

50

52

54

56

58

59.4

cm-1

%T

yol kenari 2

kumluca

3430

2520

1795

1476

1026

858

797

711

465

2871

2932

2982

1627

517

Şekil 34.6 nolu kil örneğinin IR spektrumu

80

4000.0 3600 3200 2800 2400 2000 1800 1600 1400 1200 1000 800 600 400.0

-1.0

5

10

15

20

25

30

35

40

45

50

53.2

cm-1

%T

yol kenari 2

soganli koyu

3854

3428

2518

2342

1798

1636

1471 1013 875

796

779

712

659

517

457

Şekil 35. 7 nolu kil örneğinin IR spektrumu

81

4000.0 3600 3200 2800 2400 2000 1800 1600 1400 1200 1000 800 600 400.0

1.9

5

10

15

20

25

30

35

40

45

49.8

cm-1

%T

yol kenari 2

karakant golü

3433

2519

1636

1472

1017

876

796

778

712

691

645

614

517

465

2933

2868

Şekil 36. 8 nolu kil örneğinin IR spektrumu

82

4000.0 3600 3200 2800 2400 2000 1800 1600 1400 1200 1000 800 600 400.0

0.0

5

10

15

20

25

30

35

40

44.8

cm-1

%T

senir yolu

eti tesis gol

3432

2925

2521

2371

2343

1788

1470

1015

855

797

778

728

712

699

654

518

467

2982

2855

Şekil 37.9 nolu kil örneğinin IR spektrumu

83

4000.0 3600 3200 2800 2400 2000 1800 1600 1400 1200 1000 800 600 400.0

5.0

10

15

20

25

30

35

40

45

50

53.8

cm-1

%T

yol kenari 2

eti tesis

3430

2981

2872

2518

1798

1426

1081

1026 873

797

711

466

Şekil 38. 10 nolu kil örneğinin IR spektrumu

84

4000.0 3600 3200 2800 2400 2000 1800 1600 1400 1200 1000 800 600 400.0

0.0

5

10

15

20

25

30

35

40

45

50

54.6

cm-1

%T

senir yolu

3619

3426

2984

2875

2516

2369

2342

1797

1454 1057

874

796

779

712

693

651

532

484

424

408

Şekil 39. 11 nolu kil örneğinin IR spektrumu

85

4000.0 3600 3200 2800 2400 2000 1800 1600 1400 1200 1000 800 600 400.0

0.0

2

4

6

8

10

12

14

16

18

20

22

24

26

28

30

32

34

36

38

40.0

cm-1

%T

yol kenari 2

krec toprak

3648

3515

3450

2996

2370

1418

1120

1082

1003

885

853

796

744

712

593

485

435

407

2635

2583

2537

Şekil 40. 12 nolu kil örneğinin IR spektrumu

86

Faal. 4: “Burdur Gölü’nün bakteriyolojik etüdü ve potansiyelinin belirlenmesi”

Yürütücü: Yrd. Doç. Dr. Nermin SARIGÜL

Amacı: Gölün ve çevreden çıkan su kaynaklarının bakteriyolojik özelliklerini belirlemek

Gerekçesi: Mikrobiyolojik özellikler özellikle kirlilik yükünün ve ekosistem sağlığının

önemli göstergelerindendir. Mikrobiyolojik analizler gölün rekreasyon (eğlence-dinlence)

amaçlı kullanımında ve turizm potansiyelinin belirlenmesinde önemli bir konudur.

Açıklama: Çevre sağlığıyla ilgili temel analizler ve göl çevresindeki sızıntı-kaynak suyu

analizleri yapılacaktır.

Burdur Gölü’nün 5 farklı noktasından 3 kere steril tek kullanımlık kaplar ile su örnekleri

alınmıştır ve aynı gün laboratuvara getirilerek BAM 2001’e göre toplam mezofilik aerobik

canlı sayımı, toplam koliform, fekal koliform ve E. coli analizleri yapılmıştır. Sonuçlar

aşağıda belirtilmiştir.

Tablo 31. Burdur Gölü bakteriyolojik analiz sonuçları

28.04.2012 Toplam Canlı Toplam Koliform

(adet/100 ml)

Fekal koliform

(adet/100 ml)

E. coli

(Var-Yok)

B1 6,2x102 33 4 +

B2 1,3x101 2 - -

B3 1,0x101 2 - -

B4 2,4x101 8 2 +

B5 1,0x101 2 - -

08.05.2012 Toplam Canlı Toplam Koliform

(adet/100 ml)

Fekal koliform

(adet/100 ml)

E. coli

(Var-Yok)

B1 5,5x102 2 - -

B2 1,6x102 2 - -

B3 1,3x101 2 - -

B4 2,6x101 <2 - -

B5 1,4x101 4 - -

16.05.2012 Toplam Canlı Toplam Koliform

(adet/100 ml)

Fekal koliform

(adet/100 ml)

E. coli

(Var-Yok)

B1 4,2x102 2 2 +

B2 1,7x101 2 - -

B3 2,0x101 2 - -

B4 4,5x102 17 2 +

B5 1,8x102 23 8 -

Tablo 32. Kıtaiçi Su Kaynaklarının Sınıflarına Göre Kalite Kriterleri (SKKY, 2004)

Bakteriyolojik Su Kalite

Kriterleri

Su Kalite Sınıfları

I II III IV

Toplam Kol. (EMS-100 ml) 100 20000 100000 >100000

Fekal Koli. (EMS-100 ml) 10 200 2000 >2000

İnsanlar, yaşamsal ve ekonomik gereksinimleri için suyu hidrolojik çevrimden alırlar ve

kullandıktan sonra tekrar aynı döngüye iade ederler. Bu işlemler sırasında suya dışarıdan pek

çok madde ve etken karışmaktadır ve suyun özelliklerini değiştirmektedir. Suyun kirlenmesi

olarak isimlendirdiğimiz bu durum nüfus artışı ile her geçen gün daha hızlı bir biçimde

87

gerçekleşmektedir ve kullanıma uygun su miktarının azalmasına neden olmaktadır. Burdur

Gölü ile ilgili yapılan mikrobiyolojik çalışma sonuçları ilgili yönetmelikler ile incelendiğinde

1. Sınıf kaliteli sulardandır. Sadece mikrobiyolojik analiz sonuçları ile değerlendirildiğinde

toplum kullanımına uygundur. Ancak bu durum ciddi bir soru işareti oluşturmaktadır. Gölün

genel görünümü, içerisinde çok az canlının yaşayabiliyor olması, toplum kullanımına uygun

olmadığını düşündürmektedir. Bu nedenle daha kapsamlı bir mikrobiyolojik çalışma

yapılması önerilmektedir.

88

Faal. 5: “Burdur Gölü ve kıyısal çevresinin endemik-nadir hayvan türleri, av-yaban hayatı

yönünden etüdü, sorunlar, çözümler ve fırsatlar”

Yürütücü: Prof. Dr. M. Zeki YILDIRIM, Prof. Dr. İdris OĞURLU, Yrd. Doç. Dr. Ümit

KEBAPÇI

Amacı: Burdur Gölü kıyısal çevresinin hayvan türleri ve av-yaban hayatı yönünden

değerlendirilmesi

Gerekçesi: Bu paket gölün kıyı-kenar çizgisinin belirlenmesinde, koruma-kullanma

alanlarının saptanmasında ve alternatif turizm potansiyelinin değerlendirilmesi açısından

gereklidir.

Açıklama: Bu paket göl çevresinde, havzada ve yakın kıyı alanlarında yapılacak izlem ve

gözlemlerin literatür kaynaklarıyla taranması ve güncel uygulamalara atıflar yapılarak

değerlendirilecektir.

Giriş

Pliyosen dönemi başlarında (yaklaşık 5 myö) oluşmaya başladığı zamanlardan bu tarafa iklim

farklılaşması ve farklı zoocoğrafik bağlantıların meydana gelmesinin etkisiyle değişen Burdur

Gölü ve çevresi faunası içerisinde, göl ekosisteminin bu uzun süreç içerisinde göl

ekosisteminin varlığı sürdürmesi nedeniyle endemik elemanlara rastlamak olasıdır.

Uzun bir süre tatlı su özelliğini koruyan göl, iç su ekosistemleri ve yakın çevresine özgü

hayvan türleri için sığınak teşkil etmesi bakımından da geçmişi boyunca önemli bir işlev

üstlenmiştir.

Gölün iklim ve jeolojik değişimler etkisiyle son döneminde alkali özellik kazanmasıyla

faunanın önemli bir kısmı gölden kaybolmuş, bunların bir kısmı göl havzası içerisindeki

kaynaklarda varlıklarını sürdürmeye devam etmiştir. Bu itibarla relikt (kalıntı) tabir edilen bu

tip canlılara gölün hemen kenarındaki kaynaklardan günümüzde gölle bağlantısı olmayan

akarsu ve kaynaklarda tesadüf edilebilmektedir.

Gölün alkali özelliği kışın donmamasını sağladığı için kışlama amaçlı bölgeyi ziyaret eden

kuş türleri için önemli bir durak ve kışlama alanı olmasını sağlamıştır. Gölün dinamik

hususiyet gösteren bu yeni faunası, gölün oluşumundan bu tarafa göl ve şartlarına uyum

sağlamış kimi endemik fauna elemanlarının tersine insan ve çevre kaynaklı etkilere karşı daha

hassastırlar.

Gölde son yıllarda müşahade edilen seviye düşüşleri, organik kirlilik düzeylerinin artması,

kentleşme ve nüfus artışı ile bağlantılı olarak kullanım deseninin değişmesi ve habitat tahribi

gibi problemler göl ve çevresinin hassas ekosistemi üzerinde olumsuz etkiler meydana

getirmektedir. Bu etkilerin bertaraf edilmesi veya olumsuz etkilerinin azaltılması için göl ve

çevresindeki biyotanın diğer deyişle canlı varlığının ortaya konması ve izlenmesi

gerekmektedir.

Biyoçeşitlilik ekonominin ana unsurlarından doğal kaynakların önemli bir bileşenidir. Gölün

diğer tuzlu göller gibi su canlılarınca birey sayısı bakımından zengin, tür çeşitliliği

bakımından nispeten fakir olması, gölün biyoçeşitlilik potansiyeli konusunda temel yanlış

algıyı doğurmaktadır. Ancak bir göl ekosistemi göl, göle karışan sular ve çevrelerindeki canlı

varlığı ve fizikokimyasal unsurlar ile bir bütün olduğundan, mevcut potansiyelin korunması

89

ve geliştirilmesi göl ve çevresindeki yaşam kalitesi açısından da bir zorunluluk olarak ortaya

çıkmaktadır.

Yukarda izaha çalışılan noktalar içerisinde proje sürecinde belirli günlerde yapılan arazi

çalışmaları, önceki çalışmalar ve arazi notları ile literatür verileri ışığında Burdur Gölü ve

çevresindeki nadir ve endemik hayvan türlerinin belirlenmesi, havzanın av-yaban hayatı

yönünden etüdü, sorunlar, çözümler ve fırsatlar konularında ortaya konulan bulgulara ve

tarafımızdan varılan kanaat ve görüşlere aşağıda yer verilmiştir.

Göl faunası ve yaban hayatını belirlemek üzere yapılan çalışmalar

Yaban hayvanlarının genel ve güncel durumunu açığa çıkarmak üzere 22.04.2012,

28.04.2012, 29.05.2012, 02.06.2012, 06.06.2012 ve 09.06.2012 tarihlerinde yapılan arazi

çalışmalarında bölgede varlığı tespit edilen yaban hayvanları ekte verilmiştir. Bu çalışmalara

ek olarak nadir-endemik hayvan türleri ve yaban hayatına dair literatür verileri de derlenilerek

bir araya toplanılmış, elde edilen güncel verilerle karşılaştırılmışlardır.

Göl ve çevresi nadir-endemik omurgasız faunası

Gölde yaşayan omurgasız hayvan türlerinden tek endemik tür kalanoid kopepodlardan

Arctodiaptomus burduricus Kiefer, 1939 IUCN kriterlerine göre VU (zarar görebilir)

statüsünde değerlendirilmektedir. Göldeki biyokütlenin %81’ini oluşturan bu canlı balık yemi

endüstrisine kullanılma potansiyeline sahiptir. Omurgasız grupları hakkında yeterince

araştırma yapılmadığı da bir gerçektir. Göl kenarındaki birikintiler ve kaynaklarda gölde

bulunmayan omurgasız gruplarına rastlanmıştır, bunların detaylı incelenmesi neticesinde yeni

türler olarak ortaya çıkma ihtimalleri yüksektir.

Göl ve çevresi nadir-endemik omurgalı faunası

a. Balıklar

Burdur Gölü’ne endemik olan Aphanius sureyanus Neu, 1937 göldeki şartlara oldukça iyi

uyum göstermiş bir türdür. Populasyonun azalma göstermediği ve durumunun iyi olduğu

yapılan arazi çalışmalarında gözlenmiştir.

b. Amfibi ve Sürüngenler

Amfibilerden göl ile bağlantılı su birikintileri ve çaylarda gece kurbağası (Pseudepidalea

viridis) ve ova kurbağası (Pelophylax bedriagae) türlerine rastlanmıştır. Bölgeden daha önce

kaydı verilen ağaç kurbağası (Hyla orientalis) ise yapılan çalışmalarda gözlenmemiştir. Söz

konusu türler endemik veya nadir değildirler.

Bölgeden tespit edilmiş olan üç kaplumbağa türüne de arazi çalışmalarında rastlanmıştır:

benekli kaplumbağa (Emys orbicularis hellenica), tosbağa (Testudo graeca) ve çizgili

kaplumbağa (Mauremys rivulata). Nispeten nadir görülen ve Burdur Gölü’nde varlığı ilk kez

belirlenilen benekli kaplumbağanın hava alanı civarında rastlanılan popülasyonu kirlilik ve

kuruma tehdidi altındadır.

90

Göl çevresinde görülen kertenkeleler şunlardır: dikenli keler (Laudakia stellio), ince parmaklı

keler (Mediodactylus kotschyi), tıknaz kertenkele (Trachylepis aurata), yeşil kertenkele

(Lacerta trilineata), Toros kertenkelesi (Anatololacerta danfordi bileki), Örtzen kaya

kertenkelesi (Anatololacerta oertzeni budaki), cüce kertenkele (Parvilacerta parva), tarla

kertenkelesi (Ophisops elegans macrodactylus). Nadir görülen Toros kertenkelesi ve Örtzen

kaya kertenkelesi alttür düzeyinde endemiktirler.

Çalışmamızda da tespit edilen bozyörük (Dolichophis caspius) ve damalı su yılanı (Natrix

tessellata) göl çevresindeki iki yaygın yılan türüdür. Damalı su yılanının 70’li yıllarda

Karakent civarında gölde görüldüğü köylüler tarafından ifade edilmektedir, ancak tür

çalışmamızda göle dökülen sularda tespit edilebilmiştir. Göl kıyısı civarında bulunmamakla

birlikte çevredeki yükseltilerde bulunan şeritli engerek (Montivipera xanthina) bölgedeki tek

zehirli türdür. Sarı yılan (Elaphe sauromates), çukurbaşlı yılan (Malpolon monspessulanus),

uysal yılan (Eirenis modestus), mahmuzlu yılan (Eryx jaculus turcica) ve kör yılan (Typhlops

vermicularis) ise göl çevresinde önceki çalışmalarda tespit edilmiş olan türlerdir (Kazancı,

1998). Bahsi geçen yılan türleri endemik değildirler.

c. Kuşlar

Yapılan gözlemler ve daha önceki kayıtlar gözden geçirilmek suretiyle oluşturulan güncel

Burdur Gölü kuş türleri listesi (Tablo 33) 235 türü kapsamaktadır. Proje kapsamında bahar

sonu ve yaz başına denk gelen yaklaşık 1 aylık sürede bunların 54 tanesini gözlemlemek

mümkün olmuştur (Tablo 34). Göl çevresinde farklı habitat tiplerinin bir arada bulunması, göl

sıcaklığının soğuk aylarda uygun olması ve coğrafi konumun bu zenginlikte payı büyüktür.

Söz konusu habitatlardan sazlıklar daha çok gölün batısında bulunmaktadır. Akarsulardan su

girişinin azalmış olması, yanı sıra otlatma ve yatak üzerindeki müdahaleler göle karışan

akarsu ağızları ve kenarlarındaki sazlıkların kaybolmasına sebep olmaktadır. Gölde üreyen

kuşlar için örtü sağlayıcı su bitkilerine ihtiyaç duymaktadırlar. Burdur Gölü’ne tatlı su girişi

sağlayan Soğanlı Sazlığı (Kumluca Lagünü) bu noktada önem kazanmaktadır. Soğanlı

sazlığında nadir türler balaban (Botaurus stellaris), kocagöz (Burhinus oedicnemus), macar

ördeği (Netta rufina) ve küresel ölçekte tehlike altında bir tür olan dikkuyruk (Oxyura

leucocephala) gibi nadir türlerin üremeleri olasıdır. Gölün kuzeyi boyunca uzanan eğimli

kayalık ve ormanlık saha bu habitata has olan kızıl kirazkuşu (Emberiza caesia) ve taşbülbülü

(Irania gutturalis) gibi nadir türler için üreme alanıdır. Gölün güney kısmında yer yer

yerleşim alanları ile birleşik halde olan çalı ve ağaççık toplulukları, gölün çekilmesiyle açığa

çıkan doğusundaki düzlükler ise otluk alanlar gökkuzgun (Coracias garrulus) ve kızıl başlı

örümcekkuşu (Lanius senator) gibi alıcı renklerde kuş türlerinin de aralarıda olduğu çeşitli

kuş türleri tarafından beslenme ve üreme amaçlı kullanılır.

Göl ve çevresinde üreyen kuş türleri toplamın ancak dörtte birine yakınını oluşturmaktadır.

Bir kısmı yerli, bir kısmı ise yaz göçmeni olan bu türlerden en belirgin olanları arasında

sakarmeke (Fulica atra), angıt (Tadorna ferruginea), suna (T. tadorna), mahmuzlu kız kuşu

(Hoplopterus spinosus) ve uzunbacak (Himantopus himantopus) sayılabilir.

Gölün esas önemi özellikle sonbahar ve kış aylarında çok sayıda kış göçmeni ve transit göçer

(üç yüz bine varan sayılarda) kuşu ağırlamasından ileri gelmektedir. Kış aylarında

91

sakarmekeler, karaboyunlu batağan ve çeşitli ördek türleri başta olmak üzere çok sayıda su

kuşu türü açıktaki güvenli mesafelerde kalabalık gruplar halinde konaklamaktadırlar.

Bunlardan en dikkat çekici olanı dikkuyruğun (Oxyura leucocephala) dünya kışlama

populasyonunun %60-70, Türkiye popülasyonunun %97 kadarının (Şubat 1991’de 10.927

adet) yirmi yıl öncesine dek gölde konakladığı bilinmektedir. Göl aynı zamanda karaboyunlu

batağan (Podiceps nigricollis) türünün de Türkiye’deki en kalabalık kışlama popülasyonunu

barındırmaktadır (Ekim 2002’de 24.085 adet). Gölde önemli sayılarda kışlayan diğer kuş

türlerinin arasında sakarmeke (Fulica atra) (Ekim 1997’de 252.726 adet), elmabaş patka

(Aythya ferina), pasbaş patka (A. nyroca), tepeli patka (A. fuligula), kılkuyruk (Anas acuta),

fiyu (A. penelope) ve kaşıkgaga (Anas clypeata) sayılabilir.

Şeki 41. Yıllara göre Burdur Gölü’ndeki kış ortası dönemde toplam kuş sayıları (altta) ile yağış dağılımının

(üstte) karşılaştırılması (kaynak:Doğa Derneği, www.mgm.gov.tr)

Kışları sakarca (Anser albifrons), küçük kuğu (Cygnus columbianus), akkuyruklu kartal

(Haliaetus albicilla), şah kartal (Aquila heliaca) ve kara iskete (Serinus pusillus) gibi bazı

nadir türler de gölde az sayıda gözlenebilmektedir.

Yine aladoğan (Falco vespertinus), döğüşkenkuş (Philomachus pugnax), kara sumru

(Chlidonias niger) ve boyunçeviren (Jynx torquilla) gibi çok sayıda tür göç sırasında gölü

uğrak yeri olarak kullanmaktadırlar.

Yerli kuşlardan bir kısmı gölde düzenli olarak görünmelerine karşın gölde ürememektedir.

Bunlara en önemli örnek gölün sembol kuşlarından flamingo ya da diğer adıyla allıturnadır

(Phoenicopterus ruber). Çeltikçi (Plegadis falcinellus), kılıçgaga (Recurvirosta avosetta) ve

kaşıkçı (Platelea leucorodia) gibi diğer bazı üremeyen yerli kuşlar ise gölü yıl içinde bazı

dönemlerde ziyaret etmektedir..

92

Gölün çekilme süreci içerisinde mahmuzlu kız kuşu, yalıçapkını gibi bazı üreyen türlerin son

yıllarda sayıca arttığı gözlense de toplam kuş sayısında birlikte kuş sayılarında genel olarak

bir azalma gözlenmiştir (Şekil 41). Yukarıdaki grafikte de görüleceği üzere bu durum ile

kurak dönem arasında ilişki mevcuttur. Durumun bilimsel olarak netlik kazanması için gölün

ekosisteminin dinamikleri, gölde bulunan türlerin popülasyon trendleri gibi pek çok faktör

bakımından irdelenmesi gerekmektedir.

Aynı dönemde gölün en önemli su kuşu olan dikkuyruğu göldeki kışlama popülasyonu çok

ciddi şekilde etkilenmiştir (Şeki 42). Türün üç popülasyonundan Türkiye ile Moğolistan

arasında üreyen doğu popülasyonu en büyük nüfusa sahiptir (>%80). Popülasyonun üreme

alanı bölgenin tamamına dağılmış iken, nispeten sınırlı kışlama alanı içerisinde birbirine

benzer özellikte az sayıda göl kışlama için tercih edilmektedir. Burdur Gölü bunlardan en

önemlisi olması bakımından türün neslinin devamı bakımından kritik bir öneme sahiptir. Keza

göldeki kışlama nüfusunun azalması ile birlikte popülasyonda gerileme baş göstermiştir.

Burdur Gölü’nde nüfus değişiminin nedenleri açıklanamamıştır. Keza genel eğilimden (Şekil

42) farklı olarak popülasyonda azalma süreklilik arz etmektedir. Gölde kirlilik değerlerinin

ciddi şekilde arttığı bir realitedir. Ancak kirlilik sonucu kuşun besini olan mikroomurgasızlar

ve su bitkilerinde çarpıcı bir azalma söz konusu değildir. Av ve avcı baskısının etkili olma

iddiası gözlemlerimize göre geçerli gözükmemektedir. Gölde kışlama sayılarındaki azalmaya

neden olan unsurlar detaylı şekilde incelenmesi koruma tedbirlerinin alınabilmesi için önem

arz etmektedir. Bu nedenle konu üzerine ivedilikle eğilinerek detaylı incelemelerin yapılması

gerekmektedir.

Dikkuyruğun Soğanlı Sazlığı ve Burdur Gölü’ne yakın potansiyel üreme alanlarında üreme

potansiyeli mevcuttur. Nitekim bazı yıllar üreme aktivitesi göstermeyen bireylerin yaz

ortasında gölden kayıtlarının olması bu ihtimali kuvvetlendirmektedir. Gölde üreyen diğer

nadir kuşlar ve dikkuyruk için sazlık alanların geliştirilmesi önemle tavsiye edilir.

d. Memeliler

Memeli faunası bir düzine kadar türle temsil edilmektedirler. Göl çevresinde dikkat çekici

türler domuz (Sus scrofa), çakal (Canis aureus moreoticus) ve kızıl tilkidir (Vulpes vulpes).

Bölgede varlığı bilinen alaca kokarca (Vormela peregusna syriaca) IUCN sınıflamasına gore

zarar görebilir statüsünde yer almaktadır. Kurt (Canis lupus pallipes) gölün çevre köylerinde

gözlenmemekle birlikte ormanlık kesimde mevcuttur. Kirpi (Erinaceus concolor), kör fare

(Spalax leucodon), Makedonya ev faresi (Mus macedonicus), tarla faresi (Microtus güntheri),

orman faresi (Apodemus witherbyi), sincap (Sciurus anomalus), tavşan (Lepus europaeus) ve

kaya sansarı (Mustela foina syriacus) göl çevresinde bulunan diğer memeli türleridir.

93

0

2000

4000

6000

8000

10000

12000

19

89

19

90

19

91

19

92

19

93

19

94

19

95

19

96

19

97

19

98

19

99

20

00

20

01

20

02

20

03

20

04

20

05

20

06

20

07

20

08

Şekil 42. Yıllara göre Burdur Gölü’ndeki dikkuyruk sayıları (kaynak:Doğa Derneği)

Yaban hayatı ve ekoturizmin geliştirilmesi ile ilgili öneriler

Göl çevresinde yapılan gözlemler sonucu aşağıdaki kanaat ve görüşler ortaya çıkmıştır:

1. Gölün güneybatısında yer alan Soğanlı Sazlığı (Kumluca lagünü) ve civarında insan

tahribinin minimum düzeyde olduğu, sahanın biyoçeşitlilik açısından zengin ve özgün

değere sahip olduğu görülmüştür.

2. Karakent köyü doğusunda bulunan su kenarındaki bölgenin ekoturizm ve doğa turizmi

faaliyetlerine yer verilebilir.

3. Ekoturizm faaliyetleri açısından, Karakent Köyü ile İlyas Köyü hattına dikkat

çekilmelidir. Bu bölgenin doğa turizmi ve kamp turizmi şeklinde

değerlendirilebilmesine yönelik planlamalar yapılmalıdır.

4. Bu bölgede (Karakent –İlyas hattı arası) su kuşları gözlemlerine yönelik

5. Şeker plajında Burdur Gölü ve dikkuyruğun kuşunun önemini duyurmak, çevre

kirliliğine dikkati çekmek amacıyla (örn. Burdur Gölü ya da dikkuyruk şenlikleri vb

adında) şenlikler yapılmalı, her yıl düzenli bir şekilde devam edilmeli, halkın

katılımının sağlanmasına yönelik aktiviteler planlanmalıdır.

6. Göle dikkat çekmek amacıyla, kano vb. motorsuz ya da elektrikli motorla çalışan

tekneler haricinde motorlu teknelerle göle girişler engellenmelidir.

7. Göl çevresine göl, gölde bulunan önemli türler örneğin dikkuyruk kuşu, vb.

bilgilendirici tabelalar asılmalı, tabelaların ahşaptan olmasına dikkat çekilmelidir.

8. Göle ve dikkuyruk kuşuna dikkat çekmek amacıyla, gölün uygun bir bölgesine göl

tanıtım parkı/alanı/müze vb. yapılarak, gölün daha fazla tanıtımına sağlayacak ve yöre

halkının maddi gelir sağlayabileceği reklam faaliyetleri yürütülmeli. Örn. dikkuyruk

kuşunun gözlemi ve şenliği iyi reklam yapılırsa yöreye turist çekilebilir.

94

Kaynaklar

Anstey, S. 1989. The status and conservation of the White-headed Duck, Oxyura

leucocephala. IWRB Special Publication No.10. IWRB, Slimbridge, U.K. 126 pp.

Berrevoets, C. and Erkman, A. (1991) Count of White-headed Duck Oxyura leucocephala in

Burdur Gölü, February 1991. Unpublished report.

Green A J ; Fox AJ ; Hughes B ; Hilton GM , (1999), Time-activity budgets and site selection

of white-headed ducks Oxyura leucocephala at Burdur Lake, Turkey in late winter. Bird

Study, 46, 62–73.

http://www.burdur-cevreorman.gov.tr/files/burdur.htm

http://www.unep-aewa.org/publications/technical_series/ts1_conservation_status_report_wi.pdf

Kazancı, N., 1998. Burdur Gölü ve Acı Göl’ün Limnolojisi, Çevre Kalitesi ve Biyolojik

Çeşitliliği. Türkiye İç Suları Araştırma Dizisi: III, 117s, Ankara.

Koning F.J. 1971. Notes on the winter distribution of the Stifftail Oxyura leucocephala in

Turkey. Ardea, 59 (1-2): 53 – 55

95

Tablo 33. Burdur Gölü ve çevresi kuş türleri listesi

Türkçe adları Latince adları

Türkçe adları Latince adları

1 Kuğu Cygnus olor 62 Boz doğan F. columbarius

2 Küçük kuğu C. columbianus 63 Bıyıklı doğan F. biarmicus

3 Boz kaz Anser anser 64 Gökdoğan F. peregrinus

4 Sakarca A. albifrons 65 Aladoğan F. vespertinus

5 Sibirya kazı Branta ruficollis 66 Mezgeldek Tetrax tetrax

6 Suna Tadorna tadorna 67 Bıldırcın kılavuzu Crex crex

7 Angıt T. ferruginea 68 Su kılavuzu Rallus aquaticus

8 Yeşilbaş Anas platyrhynchos 69 Su tavuğu Gallinula chloropus

9 Çamurcun A. crecca 70 Sakarmeke Fulica atra

10 Kılkuyruk A. acuta 71 Kocagöz Burhinus oedicnemus

11 Kaşıkgaga A. clypeata 72 Kızkuşu Vanellus vanellus

12 Çıkrıkçın A. querquedula 73 Mahmuzlu kızkuşu Hoplopterus spinosus

13 Boz ördek A. strepera 74 Altın yağmurcun Pluvialis apricaria

14 Fiyu A. penelope 75 Gümüş yağmurcun Pluvialis squatarola

15 Macar ördeği Netta rufina 76 Küçük halkalı cılıbıt Charadrius dubius

16 Elmabaş patka Aythya ferina 77 Akça cılıbıt C. alexandrinus

17 Pasbaş patka A. nyroca 78 Dere düdükçünü Actitis hypoleucos

18 Tepeli patka A. fuligula 79 Kızılbacak Tringa totanus

19 Dikkuyruk Oxyura leucocephala 80 Bataklık düdükçünü T. stagnatilis

20 Kınalı keklik Alectoris chuckar 81 Yeşil düdükçün T. ochropus

21 Bıldırcın Coturnix coturnix 82 Yeşilbacak T. nebularia

22 Küçük batağan Tachybaptus ruficollis 83 Kervançulluğu Numenius arquata

23 Bahri Podiceps cristatus 84 Çamur çulluğu Limosa limosa

24 Kızılboyunlu batağan P. grisegena 85 Küçük kumkuşu Calidris minuta

25 Karaboyunlu batağan P. nigricollis 86 Karakarınlı kumkuşu C. alpina

26 Flamingo Phoenicopterus ruber 87 Kızıl kumkuşu C. ferruginea

27 Leylek Ciconia ciconia 88 Ak kumkuşu C. alba

28 Kara leylek C. nigra 89 Döğüşkenkuş Philomachus pugnax

29 Karabatak Phalacrocorax carbo 90 Uzunbacak Himantopus himantopus

30 Küçük karabatak P. pygmaeus 91 Kılıçgaga Recurvirostra avosetta

31 Ak pelikan Pelecanus crispus 92 Su çulluğu Gallinago gallinago

32 Tepeli pelikan Pelecanus onocrotalus 93 Çulluk Scolopax rusticola

33 Küçük balaban Ixobrycus minutus 94 Bataklık kırlangıcı Glareola pratincola

34 Balaban Botaurus stellaris 95 Akdeniz martısı Ichthyaetus melanocephalus

35 Gri balıkçıl Ardea cinerea 96 Büyük karabaş martı I. ichthyaetus

36 Erguvani balıkçıl A. purpurea 97 Karabaş martı Chroicocephalus ridibundus

37 Büyük akbalıkçıl A. alba 98 İnce gagalı martı C. genei

38 Küçük akbalıkçıl Egretta garzetta 99 Kara sırtlı martı L. fuscus

39 Sığır balıkçılı Bubulcus ibis 100 Kara sırtlı martı L. fuscus

40 Alaca balıkçıl Ardeola ralloides 101 Gümüşi martı L. michaellis

41 Kaşıkçı Platalea leucorodia 102 Gülen sumru Gelochelidon nilotica

42 Çeltikçi Plegadis falcinellus 103 Kara sumru Chlidonias niger

43 Kızıl çaylak Milvus milvus 104 Ak kanatlı sumru Chlidonias leucopterus

44 Kara çaylak Milvus migrans 105 Kaya güvercini Columba livia

45 Akkuyruklu kartal Haliaeetus albicilla 106 Tahtalı C. palumbus

46 Küçük akbaba Neophron percnopterus 107 Gökçe güvercin C. oenas

47 Yılan kartalı Circaetus gallicus 108 Kumru Streptopelia decaocto

48 Saz delicesi Circus aeruginosus 109 Üveyik S. turtur

49 Gökçe delice C. cyaneus 110 Tepeli guguk Clamator glandarius

50 Bozkır delicesi C. macrourus 111 Guguk Cuculus canorus

51 Atmaca Accipiter nisus 112 Kulaklı orman baykuşu Asio otus

52 Yoz atmaca A. brevipes 113 Kır baykuşu Asio flammeus

53 Çakırkuşu A. gentilis 114 İshakkuşu Otus scops

54 Şahin Buteo buteo 115 Kukumav Athene noctua

55 Kızıl şahin B. rufinus 116 Peçeli baykuş Tyto alba

56 Paçalı şahin B. lagopus 117 Çobanaldatan Caprimulgus europeus

57 Kaya kartalı Aquila chrysaetos 118 Ebabil Apus apus

58 Şah kartal A. heliaca 119 Akkarınlı ebabil A. melba

59 Delice doğan Falco subbuteo 120 Yalıçapkını Alcedo atthis

60 Kerkenez F. tinnunculus 121 Arıkuşu Merops apiester

61 Küçük kerkenez F. naumanni 122 Gökkuzgun Coracias garrulus

96

Tablo 33. Burdur Gölü ve çevresi kuş türleri listesi (devam)

Türkçe adları Latince adları Türkçe adları Latince adları

123 İbibik Upupo epops 180 Çalı bülbülü Cercotrichas galactotes

124 Boyunçeviren Jynx torquilla 181 Kızılgerdan Erithacus rubecula

125 Alaca ağaçkakan Dendrocopos syriacus 182 Taşbülbülü Irania gutturalis

126 Bıyıklı baştankara Panurus biarmicus 183 Bülbül Luscinia megarhynchos

127 Kızılsırtlı örümcekkuşu Lanius collurio 184 Buğdaycıl L. svecica

128 Karaalınlı örümekkuşu L. minor 185 Küçük sinekkapan Ficedula parva

129 Büyük örümcekkuşu L. excubitor 186 Kara sinekkapan F. hypoleuca

130 Maskeli örümcekkuşu L. nubicus 187 Halkalı sinekkapan F. albicollis

131 Kızıl başlı örümcekkuşu L. senator 188 Alaca sinekkapan F. semitorquata

132 Sarıasma Oriolus oriolus 189 Kara kızılkuyruk Phoenicurus ochruros

133 Alakarga Garrulus glandarius 190 Kızılkuyruk P. phoenicurus

134 Saksağan Pica pica 191 Gökardıç Monticola solitarius

135 Leş kargası Corvus corone cornix 192 Çayır taşkuşu Saxicola rubetra

136 Küçük karga C. monedula 193 Taşkuşu S. torquata

137 Ekin kargası C. frugilegus 194 Kuyrukkakan Oenanthe oenanthe

138 Kuzgun C. corax 195 Kara kulaklı kuyrukkakan O. hispanica

139 Boğmaklı toygar Melanocorypha calandra 196 Boz kuyrukkakan O. isabellina

140 Küçük boğmaklı toygar M. bimaculata 197 Alaca kuyrukkakan O. pleschanka

141 Çorak toygarı Calandrella rufescens 198 Boğmaklı ardıç Turdus torquatus

142 Tepeli toygar Galerida cristata 199 Karatavuk T. merula

143 Tarlakuşu Alauda arvensis 200 Tarla ardıcı T. pilaris

144 Orman toygarı Lullula arborea 201 Kızıl ardıç T. iliacus

145 Kır kırlangıcı Hirundo rustica 202 Öter ardıç T. philomelos

146 Kızıl kırlangıç Cecropis daurica 203 Ökse ardıcı T. viscivorus

147 Kaya kırlangıcı Ptyonoprogne rupestris 204 Ala sığırcık Pastor roseus

148 Kum kırlangıcı Riparia riparia 205 Sığırcık Sturnus vulgaris

149 Ev kırlangıcı Delichon urbicum 206 Kır incirkuşu Anthus campestris

150 Ak yanaklı baştankara Poecile lugubris 207 Çayır incirkuşu A. pratensis

151 Çam baştankarası Panistes ater 208 Kızılgerdanlı incirkuşu A. cervinus

152 Büyük baştankara Parus major 209 Dağ incirkuşu A. spinoletta

153 Mavi baştankara Cyanistes caeruleus 210 Ağaç incirkuşu A. trivialis

154 Uzunkuyruklu baştankara Aegithalos caudatus 211 Sarı kuyruksallayan Motacilla flava

155 Çulhakuşu Remiz pendulinus 212 Dağ kuyruksallayanı M. cinerea

156 Sıvacı Sitta europaea 213 Akkuyruksallayan M. alba

157 Anadolu sıvacısı S. krueperi 214 Sarı kirazkuşu Emberiza citrinella

158 Kaya sıvacısı S. neumayer 215 Kaya çintesi E. cia

159 Orman tırmaşıkkuşu Certhia familiaris 216 Kızıl kirazkuşu E. caesia

160 Bahçe tırmaşıkkuşu Certhia brachydactyla 217 Bahçe çintesi E. cirlus

161 Çıtkuşu Troglodytes troglodytes 218 Kirazkuşu E. hortulana

162 Derekuşu Cinclus cinclus 219 Kara başlı çinte E. melanocephala

163 Çalıkuşu Regulus regulus 220 Bataklık kirazkuşu Emberiza schoeniclus

164 Sürmeli çalıkuşu R. ignicapilla 221 Tarla çintesi Miliaria calandra

165 Kamışbülbülü Cettia cetti 222 İspinoz Fringilla coelebs

166 Boz çıvgın Phylloscopus orientalis 223 Dağ ispinozu F. montifringilla

167 Orman söğütbülbülü P. sibilatrix 224 Küçük iskete Serinus serinus

168 Çıvgın P. collybita 225 Kara iskete S. pusillus

169 Söğütbülbülü P. trochilus 226 Florya Chloris chloris

170 Ak mukallit Hippolais pallida 227 Karabaşlı iskete Spinus spinus

171 Saz bülbülü Acrocephalus scirpaceus 228 Saka Carduelis carduelis

172 Büyük kamışçın A. arundinaceus 229 Ketenkuşu C. cannabina

173 Ak gözlü ötleğen Sylvia crassirostris 230 Kocabaş Coccothraustes coccothraustes

174 Boz ötleğen S. borin 231 Şakrakkuşu Pyrrhula pyrrhula

175 Akgerdanlı ötleğen S. communis 232 Serçe Passer domesticus

176 Maskeli ötleğen S. melanocephala 233 Ağaç serçesi P. montanus

177 Karabaşlı ötleğen S. atricapilla 234 Söğüt serçesi P. hispaniolensis

178 Küçük akgerdanlı ötleğen S. curruca 235 Kaya serçesi Petronia petronia

179 Benekli sinekkapan Muscicapa striata

97

Tablo 34. Proje kapsamındaki saha çalışmalarında tespit edilen omurgalı hayvanların listesi

MEMELİLER

Türkçe adları Latince adları SY ÇP SRA B SS KK PE ŞP S HA AT AK

Kızıl tilki Vulpes vulpes 3 2

Kaya sansarı Martes foina 3

Yaban domuzu Sus scrofa 3 3 3

KUŞLAR

Türkçe adları Latince adları SY ÇP SRA B SS KK PE ŞP S HA AT AK

Suna Tadorna tadorna 3

Angıt Tadorna ferruginea 1 3 3 3 3 1,2

Macar ördeği Netta rufina 3

Bahri Podiceps cristatus 3

Flamingo Phoenicopterus ruber 1,3 3 1,2,3

Leylek Ciconia ciconia 2 3 1,2 1,2

Balaban Botaurus stellaris 3

Gri balıkçıl Ardea cinerea 1

Erguvani balıkçıl A. purpurea 3

Küçük akbalıkçıl Egretta garzetta 1 3 2,3 1,2,3 2, 3

Kızıl şahin Buteo rufinus 3

Sakarmeke Fulica atra 3

Kocagöz Burhinus oedicnemus 3 3

Mahmuzlu kızkuşu Hoplopterus spinosus 1 2 2,3 2,3 2

Küçük halkalı cılıbıt Charadrius dubius 3

Akça cılıbıt C. alexandrinus 5

Dere düdükçünü Actitis hypoleucos 3 3

Küçük kumkuşu Calidris minuta 2,3 3

Uzunbacak Himantopus himantopus 2,3

Kılıçgaga Recurvirostra avosetta 2,3

Akdeniz martısı Ichthyaetus melanocephalus 3

Karabaş martı Chroicocephalus ridibundus 2,3

Gümüşi martı L. michaellis 2,3

Kara sumru Chlidonias leucopterus 2,3

Kaya güvercini Columba livia 1

Kumru Streptopelia decaocto 3 1,2

Ebabil Apus apus 1 2

Gökkuzgun Coracias garrulus 3 7

İbibik Upupo epops 1

Kızılsırtlı örümcekkuşu Lanius collurio 1

Karaalınlı örümekkuşu Lanius minor 3 3

Alakarga Garrulus glandarius 1 3

Saksağan Pica pica 1 3 3 3 3

Leş kargası Corvus corone cornix 2 2,3

Kuzgun Corvus corax 3

Küçük boğmaklı toygar Melanocorypha bimaculata 1

Tepeli toygar Galerida cristata 1 3 3

Kır kırlangıcı Hirundo rustica 3 3 1

Kızıl kırlangıç Cecropis daurica 2

Ev kırlangıcı Delichon urbicum 1

Kaya sıvacısı Sitta neumayer 2,3

Derekuşu Cinclus cinclus 3

Kamışbülbülü Cettia cetti 1

Saz bülbülü Acrocephalus scirpaceus 3

Büyük kamışçın Acrocephalus arundinaceus 3

Taşkuşu Saxicola torquata 1

98

Tablo 34. Proje kapsamındaki saha çalışmalarında tespit edilen omurgalı hayvanların listesi (devam)

KUŞLAR (devam)

Türkçe adları Latince adları SY ÇP SRA B SS KK PE ŞP S HA AT AK

Kuyrukkakan Oenanthe oenanthe 3

Karatavuk Turdus merula 1

Sığırcık Sturnus vulgaris 1 3 3

Tarla çintesi Miliaria calandra 1 3 3

Saka Carduelis carduelis 3

Ketenkuşu Carduelis cannabina 3

Serçe Passer domesticus 1 3 1,2

Söğüt serçesi Passer hispaniolensis 1

SÜRÜNGENLER

Türkçe adları Latince adları SY ÇP SRA B SS KK PE ŞP S HA AT AK

Tosbağa Testudo graeca 2

Benekli kaplumbağa Emys orbicularis 4

Çizgili kaplumbağa Mauremys rivulata 3

Dikenli keler Laudakia stellio 2

Tarla kertenkelesi Ophisops elegans 3

Damalı su yılanı Natrix tessellata 6

Bozyörük Dolichophis caspius 2

İKİ YAŞAMLILAR

Türkçe adları Latince adları SY ÇP SRA B SS KK PE ŞP S HA AT AK

Ova kurbağası Pelophylax bedriagae 2

SY: Sığır yolu aşağısı, ÇP: Çendik plajı, SRA: Sofram restorant altı B: Bozçay,

SS: Soğanlı sazlığı, KK: Karakent Köyü, PE: Pınar evleri (Senir), ŞP: Şeker plajı, S: Senir,

HA: Hava alanı civarı, AT: Arıtma tesisi, AK: Askeriye Köyü aşağısı

1-22.04.2012, Burdur Gölü göl omurgalı ve omurgasız canlıları saha çalışması

2-28.04.2012, Burdur Gölü göl omurgalı ve omurgasız canlıları saha çalışması

3-06.06.2012, Burdur Gölü ve çevresi kuş ve memeli fauna envanteri

4-29.05. 2012, Hava alanı civarında yapılan saha çalışması

5-02.06.2012, Hava alanı civarında yapılan saha çalışması

6-09.06.2012, Arıtma tesisi ciarında gerçekleştirilen inceleme çalışması

7-16.06.2012, Askeriye Köyü aşağısı inceleme çalışması

99

Faal. 6: “Burdur Gölü ve kıyısal çevresinin vejetasyon etüdü, peyzaj ekolojisi ve koruma-

kullanma dengesini belirlenmesi”

Yürütücü: Yrd. Doç. Dr. Erol KESİCİ, Yrd. Doç. Dr. Ümit KEBAPÇI, Yrd. Doç. Dr. Burçin

Yenisey KAYNAŞ, Tamer YILMAZ

Amacı: Burdur Gölü ve ekolojik etkilenme sınırının vejatasyon analizinin ve peyzaj

durumunun gölün koruma-kullanma dengesi yönünden irdelenmesi

Gerekçesi: Bu paket, özellikle göl kenarındaki tarım alanlarının ve meracılık faaliyetlerinin

gölün etkilenmesi açısından incelenmesini zorunlu kılmaktadır.

Açıklama: Paket çalışması, arazi çalışması ve literatür taraması yöntemiyle yapılacaktır.

Burdur Gölü çevresinde yaptığımız arazi çalışmalarında, göl çevresi peyzajı değerlendirilmiş,

alanda ilgili genel problemler tespit edilmiştir.

Göl ve çevresiyle ilgili sorunlar değerlendirildiğinde en önemli sorunun gölü besleyen

kaynakların kesilmesi nedeniyle göl sularının çekilmesi olduğu görülmektdir. Gölü besleyen

tatlı su kaynakları kuruma, barajların kurulması gibi nedenlerle kaybedilmiştir. Aynı zamanda

göl çevresindeki yerleşim birimlerinde bulunan kayıtlı ya da kaçak olan su kuyularının da

önemli derecede rol oynadığı düşünülmektedir.

Göl sularının çekilmesine bağlı olarak özellikle gölün kuzeydoğu kısımlarında geniş alanlar

ortaya çıkmıştır. Bu alanların özellikle yerleşim yerlerine yakın kısımlarında yoğun otlatma

baskısı söz konusudur. Yapılan gözlemlerde alanda otlatılan çok sayıda sürü gözlemlenmiştir.

Gölün yerleşim yerlerine yakın güneydoğu kısımlarında daha önceki yıllarda gerçekleştirilen

“yeşil kuşak” uygulaması ile göl sularından belli bir mesafeye kadar olan kısımların çitlerle

çevrildiği ve çitle çevrilen bu alanların diğer alanlara göre oldukça iyi bir şekilde korunduğu

tespit edilmiştir.

Aynı zamanda söz konusu alanda yapılan ağaçlandırma çalışmaları sonucunda tabakalı bir

yapı ortaya çıkmış, bu yapı faunistik çeşitliliği arttırmıştır. Ayrıca ağaçların baskın olduğu

alanlarda çevre koşullarının daha dengeli olması, bu alanların faunistik türler için bir sığınak

niteliği kazanmasına neden olmuştur.

Bundan sonraki aşamada göl suyunun çekilmesi ile ortaya çıkan alanların uygun ağaç türleri

ile ağaçlandırılması uygun görülmektedir. Ancak bu ağaçlandırma işlemlerinin öncelikle

tohum serpme yöntemi ile geçekleşmesi önerilmektedir. Çünkü yeni bir ormanın oluşma

sürecinde ağaçların alana yerleşmesi ve kolonize olması mümkün olduğu kadar doğal olarak

gerçekleşmelidir.

Bir tohumun toprağa düştükten sonra çimlenerek gelişmesi çok sayıda biyotik ve abiyotik

etkenin etkisi altındadır. Toprağın fiziksel ve kimyasal koşulları, alanda bulunan diğer türler

tohumun çimlenmesini etkilemektedir. Tohum çimlenmesi ve fide gelişmesi sonucunda ortaya

çıkan dağılım modeli doğal olarak gerçekleşmelidir. Tohum serpme işlemi sonrasında fide

gelişimi gerçekleşmemişse çeşitliliği arttırmak için farklı türde ağaçlar kullanılarak

ağaçlandırma yapılabilir.

100

Gerçekte göl sularının çekilmesi ile yeni ortaya çıkan alanlar gibi alanlar süksesyonal sürecin

bir sonucu olarak doğal olarak gelişmelidir. Ancak Burdur Gölü ve çevresinde söz konusu

alanlar üzerindeki mevcut baskı buna izin vermemekte, alanlar tarım alanlarına

dönüştürülmeden önce müdahale edilmelidir. Söz konusu alanların tarım alanlarına

dönüştürülmesi Budur Gölü için çok daha vahim bir sonuca gidilmesine neden olacak, göl

suları daha da çekilecek, tarım alanlarına yapılacak gübreleme ve ilaçlamalar sonucunda

gölün kirliliği önemli derecede artacaktır.

Göl çevresinin genel peyzajına bakıldığında doğal olarak bırakılan alanların oranının oldukça

düşük olduğu görülmektedir. Göl çevresi için yürürlükte olan koruma statüleri kapsamında

yapılaşma çok fazla olmamakla birlikte tarım alanı olarak kullanılan alan genişliği oldukça

yüksektir. Buna rağmen özellikle gölün Burdur şehir yerleşiminin karşısındaki kuzeybatı

kıyıları diğer kısımlara göre daha yüksek oranda korunmuştur. Söz konusu alanlar içindeki

tarım faaliyetleri ile parçalanmamış doğal kısımlar mutlak suretle korunmalıdır. Bu alanda göl

suları sınırından başlamak suretiyle genellikle tek yıllık otsu bitkilerin baskın olduğu kuşağa

kadar acı suya toleranslı küçük boylu bitkilerin oluşturduğu kuşak, otsu bitki kuşağından

sonra Verbascum sp. (sığır kuyruğu) ile otsuların bir arada bulunduğu kuşak bulunmakta,

daha sonra meşeler baskın olarak yer almakta, biraz daha yükseğe çıkıldığında meşe ardıç

birlikleri görülmektedir. Gölün güney kısmı ise daha farklı bir kompozisyon izlemekte otu

bitkilerin oluşturduğu kuşaktan sonra Phragmites ve Thypha gibi suda yetişen bitkilerin

bulunduğu bir kısım bulunmaktadır. Bu kısımlarda istilacı Tamarix türleri yayılım

göstermektedir. Bu kapsamda göl ve çevresindeki söz konusu korumanın devamı ve bu

koruma statülerinin yaptırımlarının uygulanmasına devam edilmelidir.

Burdur Gölü’nün güneybatısında yer alan Soğanlı göleti havza için büyük önem taşımaktadır.

Suların yüksek olduğu dönemlerde Burdur Gölü’nü beslemek olan gölet biyoçeşitlilik

açısından çok önemlidir. Başta balıkçıl kuşlar olmak üzere çok sayıda omurgalı türü

bulundurmaktadır. Bu sebeplerden dolayı mutlak korunması gereken alanlardan biridir.

Burdur Gölü havzası içinde en önemli insan faaliyetlerinden biri taş ocaklarıdır. Özellikle

Yarışlı Gölü ve çevresindeki meşelik habitatların büyük bir kısmı taş ocakları faaliyeti ile

tahrip edilmiş ve edilmeye devam edilmektedir. Taş ocakları, faaliyet gösterdikleri alan ve

açtıkları yollarla büyük oranda habitat parçalanmasına yol açmaktadır. Habitat parçalanması

tür ve genetik çeşitliliğe en fazla zarar veren faaliyetlerden biridir. Aynı zamanda faaliyet

gören taş ocaklarının meydana getirdiği atıklar vejetasyona ve yüzey akışı ile karıştığı göle

zarar vermektedir. Bunun yanında taş ocakları faaliyeti sonrası alanın rehabilite edilmesi

toprağın kaybedilmesi nedeniyle kısa, orta ve hatta uzun vadede mümkün değildir. Bu

nedenle Burdur ve çevresinde taş ocaklarının faaliyetleri kesinlikle sınırlandırılmalıdır.

Yukarıdaki değerlendirmeler ışığında Burdur Gölü ve çevresindeki koruma statülerinin

devam ettirilmesi, hassasiyetle uygulanması, havza içindeki taş ocakları faaliyetlerinin

sınırlandırılması ve taş ocakları faaliyetine kapalı olan korunan alanların kesinlikle

açılmaması, doğal parçalanmamış habitatlar için gerekiyorsa ek koruma statüleri getirilmesi

önerilmektedir.

101

Burdur Gölü içerisinde Chara sp., Potomogeton sp., türleri belirlenmiştir. Chara sp., daha

çok gölün sığ alanları olan Kuzey ve doğu bölgelerinde belirlenirken; Potomogeton sp.,

gölün duğu ve güney bölgesinde derinliğin 5-6 m ye kadar olduğu kısımlarda görülmüştür. Bu

alg ve bitkinin her ikisinin birden, özelikle ördek grubu kuşların beslenmesinde büyük

önemleri olduğu düşünülmektedir.

Burdur Gölü ıslak zonu ve yakın kıyısı su çekilme alanlarında yaptığımız gözlemlerde

Tablo 35. Burdur Gölü ve kıyısal alandaki su bitkileri

Göl içi (Subemers) bitkiler

Chara sp. (Yeşil alg)

Potamogetan pectinatus

Kıyı bitkileri (Emers)

Bolboschoenus maritimus (L.) Palla

Cyperus longus L.

Cyperus esculentus L.

C. fuscus L.

Carex diluta

Eleocharis palustris L.

Juncus gerardi subs. libanotrces

J. maritimus Lam.

J. heldreichianus subs. P. prientalis

Phragmites australis (Caw.)

Rumex crispus L.

Tamarix spp.

Typha angustifolia L.

T. domingensis Pers.

Puccinellia distans (Jacq.) Parl.

Ayrıca, gölün çekilme alanları alan Tuzlu-Alkali (Çorak) alanlarda;

Salsola spp.

Chenopodium album L.

Petrosimonia brachiata (Pall.) Bunge

Cardopatium corymbosum (L.) Pers.

Suaeda cucullata Aellen

Atriplex sp.

Bölgedeki hayvancılığın doğal yem ihtiyacını karşılamak için havzada ve göl çevresinde

bilinçsiz şekilde erken ve aşırı hayvan otlatılması sonucunda, göl çevresindeki vejetasyon

(bitki örtüsü), bitkilerin süsksesyonal gelişimi ve su kuşlarının yaşama ortamları tahrip

edilmiştir.

Yazıköy, Karakent, Özdere’de öncelikle Phragmites australis, Typha angustifolia ve

Cypreracea türleri gibi su bitkileri toplulukları; otlatma, kışlık vb. kesimler nedeniyle ve

bulundukları yerlerdeki yoğun su alımları sonucu geri dönüşümü çok zor biçimde yok

edilmektedir. Bentik, planktonik ve makro hidrofitlerle zengin olan bu alanlar, başta

dikkuyruklar olmak üzere diğer su kuşlarının ve organizmaların en yoğun olduğu bölgelerdir.

Gölün belirli kıyı kesiminin ekolojik özellikleri, su kalitesi, gölün aynası ve kışın donmaması

dikkuyrukların kışlama özellikleri ile paralellik göstermektedir. Dikkuyruklar Burdur

102

Gölü’nün genellikle batı ve kuzeybatı kesimini kışlama alanı olarak kullanırlar. Yaptığımız

araştırmalar, kuşların; gölün havzada tatlı su gölü olan Soğanlı Göleti’yle bağlantılı olduğu ve

yeraltı kaynak sularının yoğunluk teşkil ettiği alanlarda yer aldığı belirlenmiştir. Soğanlı

sazlığı, bilhassa makroflora ve fauna yönünden zengin bataklık alandır.

Bu faaliyetle ilgili olarak sonuç ve önerilerimizi aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz.

1. Göl kenarındaki yakın zaman su çekilme alanlarında (850 m rakımın altında) hayvan

otlatması kesinlikle önlenmelidir. Zira, bu bölgede toprak çok hareletli olduğundan su ve

rüzgar erozyonuna karşı çok hassastır. Yakın çekilme alnları adeta pudra şekeri kıvamındadır.

Hayvanların bu bölgede otlatılması vejetasyon gelişimini durdurmaktadır.

2. Gölün ekolojik etkilenme bölgesi içerisindeki ılgın (Tamarix spp.) ve kokar ağaç (Ailantus

altissima) türlerinin yayılmasına karşı mücadele verilmelidir. Bu iki bitki türünün yerine; hem

araziyi koruyacak, hem de ekonomik gelir sağlanabilecek: fıstık çamı, iğde, ardıç ve badem

gibi az su tüketen ağaçların, 850 m rakımın dışında dikilmesi sağlanmalıdır. Ayrıca 850 m

rakımın altında yerine göre Juncus, Phragmites gibi yarı sucul bitkiler, kapari (Capparis

ovata) ve geven (Astragalus spp.) gibi örtücüler veya tüm dünyada erozyona karşı Kabul

görmüş vetiver (Vetiveria zizanioides) dikimi yapılabilir. Ağaç dikimi veya bitkilendirme

yapılmadan önce konu tüm bilimsel yönleriyle ele alınmalı, özellikle toprak tahlili

yapılmalıdır.

3. Havzada bulunan ceviz ve kavak gibi su savurganı ağaçların sayısı azaltılarak yerine; Fıstık

çamı, iğde ve badem gibi az su tüketen ağaçlar tercih edilmelidir.

Şekil.43. Gölün çekilme alanlarını istila eden ılgın bitkisi (Tamarix sp)

Şekil 44. Gölün önceki çekilme alanlarına sonradan dikilmiş fıstık çamları.

103

Faal. 7: “Burdur Gölü’nün omurgasız ve omurgalı canlılarının etüdü, sorunlar, çözümler ve

fırsatlar”

Yürütücü: Doç. Dr. Fahrettin KÜÇÜK; Doç. Dr. İskender GÜLLE, Arş. Gör. Salim Serkan

GÜÇLÜ; Doğa Derneği (Ufuk GÖKDUMAN),

Amacı: Burdur Gölü hayvan türlerinin ve özelliklerinin ortaya konulması

Gerekçesi: omurgalı ve omurgasız hayvanlar göl ekosisteminin temel bişenlerinden olup;

ekosistemin kirlilik, besin ve alternatif kaynaklarının değerlendirilmesi açısından önemli bir

konudur.

Açıklama: Çalışma arazi gözlemleri, kısa süreli örneklem yöntemleri ve literatür taraması ile

yapılacaktır.

Tuzlu-Acı Göllerin Genel Faunal Özellikleri

Tuzlu göller dünyada ve ülkemizde oldukça geniş bir dağılım göstermelerine karşın hak ettikleri ilgiyi

bulamamışlardır. Bunun en önemli nedeni kuşkusuz bu göllerin ekonomik faydalarının çok az

olmasıdır. Türkiye’de tuzlu göllerin hidrobiyolojisi ve su kalitesine ilişkin ayrıntılı çalışmalar oldukça

yetersizdir. Ülkemiz tuzlu göller yönünden oldukça zengin olmasına karşın, bunların biyolojik

çeşitlilik yönünden önemleri ihmal edilmiştir. Tuzlu göller tür sayısı ve üretkenlik yönünden çoğu

zaman oldukça fakir olmasına karşılık barındırdıkları endemik türler ve değişik yaşam ortamları

sunmaları, sucul sistemlerin evrimsel gelişimine ışık tutmaları nedeni ile önemli habitatlardır

(Kazancı, 1998).

Türkiye’de yüzey alanı 350 ha’dan büyük ve tuzluluğu 3 g/l’den fazla olan; lagün ve östariler dışında

başlıca 19 göl vardır. bu göllerin toplam yüzey alanları yaklaşık olarak 6100 km2’dir- çeşitli

kaynaklara göre az miktarda değişmekle beraber- (Anonim,1993;1997; 1998; Kazancı, 1998).

Hem tuzlu göllerde hem de tatlısu göllerinde baskın olarak bulunan iyonlar aşağı-yukarı çeşitlilik

(kalitatif) olarak birbirlerine benzemekle birlikte, oransal (kantitatif) olarak oldukça faklıdırlar.

Tatlısularda iyonik baskınlık; Na+Mg

+2Ca

+2K

+ :: HCO3

- +CO3

-2Cl

-SO4

-2 iken, tuzlu göllerde;

Na+Mg

+2Ca

+2K

+ :: Cl

-SO4

-2HCO3

-+CO3

-2 şeklindedir. Göllerdeki tuzluluk, mevsimlere göre

yağış ve buharlaşma arasındaki dengeye bağlı olarak çok büyük dalgalanmalar gösterebilmektedir.

Fakat, bu dalgalanmalar tuzluluğun miktarını değiştirse de baskın iyon sıralamasını etkilememektedir

(Williams, 1996). Göllerdeki çözünmüş tuzların başlıca üç kaynağı vardır; yerel kayaçların yüzey akış

sularıyla yıkanması yolu ile, fosil sulardan (yer altı pınarlarından) ve denizlerden atmosferik taşınım

ile. Birçok araştırmacı atmosferik taşınımın iç sulardaki tuzluluğun en önemli kaynağı olduğunu

söylemelerine karşılık, bazı araştırıcılar bu görüşün geçersiz olduğunu, yeraltı pınarlarından

kaynaklanan tuzluluğun daha önemli olduğunu vurgulamaktadırlar (Williams, 1996).

Oldukça yüksek tuzluluğa sahip ortamlarda sadece birkaç organizma yaşama kabiliyeti gösterebilir.

Tuzluluğa dayanıklı gruplar iki farklı çatı altında incelenir. Birincisi klorid ve sülfatlı sularda

bulunanlar; ikincisi tipik olarak alkali ve sodalı suları tercih eden natrofil organizmalardır. Fakat, yine

de bu iki tür tuz-tölerans organizma grubunu genelleştirmek doğru bir yaklaşım olmaz. Çünkü

çoğunlukla tüm tuzlu koşullarda bulunan türler arasındaki ayrım net değildir. Örneğin tuzla karidesi

olarak bilinen Artemia sodalı sularda oldukça nadir bulunur. Artrospira ve Spirulina gibi mavi-yeşil

algler, sodalı (alkali) göllerde oldukça iyi gelişirler. Zooplanktonik rotiferleden Hexarthra fennica, H.

jenkinae; Amerika kıtası orjinli Cladoserlerden Moina hutchinsoni, Kuzey Amerika Calanoid

Copepotlardan Diaptomus scilis yine alkali göllerde Corixid böceklerden (Nemiptera corisella)

104

sodyum karbonatlı göllerde yaygın olarak bulunur. Alkali göllerde sivrisineklerden Aedes natronius

yaygın olarak bulunabilir (Cole, 1988).

Tuzlu göller tatlısu göllerine göre oldukça farklı bir bakteriyel kompozisyon içerirler. Hiçbir emers ve

submers bitkinin olmadığı tuzlusu göllerinde bazen bakteriyel klorofil, doğal klofilden daha yüksek

olabilmektedir. Yüksek tuzlu gölerde Halobacterium, Micrococcus ve Sarcina cinsine ait türler

bulunabilir. Bazı tuzlu göllerde halobakteriler ve Dunaliella (yeşil alg) biyotanın tek temsilcileri

olabilir (örneğin İsrail’deki Ölü Deniz’de) (Williams, 1996 ).

Tuzlu göllerde sülfat indirgeyici ve yükseltgeyici bakteriler yoğun şekilde bulunur. Sülfür okside edici

bakteriler (Chlorobacteriophyceae) anaerobik olup, fotosentetiktirler. H2S’i serbest sülfüre

yüksetgerler. İçerdikleri bakterio-klofil-a sayesinde, alg ve yüksek bitki klrofillerinin büyük oranda

etkili olmadığı kızıl ötesi dalga boylarında etkilidirler. Sülfür okside eden bakteriler yeşil, kırmızı,

mor, turuncu ve esmer renkli olabilirler. Kahverengi pigmentler yeşil pigmenti perdelediği zaman

kırmızı gözükürler. Bunlar anoksik substratumun yüzeyinde esmerimsi-kırmızı bir tabaka oluştururlar.

Meromiktik göllerde, tuzlu lagünlerde pembe ya da kırmızı renkli bir tabaka oluşturabilirler (Cole,

1983).

Tuzlu sularda en yoğun bulunan zooplanktonik organizmalar Rotifera’dan Hexarthra fennica,

Brachionus plicatilis, Crustacea’dan Artemia ve Parartemia (Entomostraca), Copepoda’dan

Diaptomus sicilis, Paradiaptomus afrnicanus, Diaptomus connexus ve Cladocera’dan Daphnia similis

(düşük tuzluluklarda) dünyadaki tuzlu sularda en uygun olarak bulunan zooplanktonik

organizmalardır. Bunlardan Brachionus plicatilis ve Artemia spp. kozmopolit türlerdir (Cole,1983;

Taub, 1996).

Burdur Gölü ile benzer özellikler taşıyan Van Gölü, Dünyanın ve Türkiye’nin en büyük sodalı (yüksek

alkaliniteye sahip) gölü olup kendine özgü canlı gruplarını barındırmaktadır. Selçuk (1993)’e göre,

fitoplanktonda mavi-yeşil alglerin (Spirulina , Nostoc, Anabaena), Rotifera’dan Brachionus’un baskın

olduğu, Copepoda’dan gölün kendine özgü türleri olan Arctodiaptomus spinosus ve Acanthodiaptomus

denticornis’in yoğun olarak bulunduğu, gölün tek ve en önemli ekonomik balık türü olan

Chalchalburnus tarichi (inci kefali)’nin önemli düzeyde avcılığının yapıldığı ve trofik yapısının

ötrofik göllere daha yakın olduğu bildirilmektedir.

Burdur Gölü’nün Planktonu

Burdur Gölü’nün planktonik organizmaları ile ilgili çalışmalar ise 1939 yılında Kiefer’le başlamıştır.

Bu çalışmada, göl zooplanktonun en baskın taksonunu, göle endemik Arctodiaptomus burduricus’ un

oluşturduğunu tespit edilmiştir (Nümann, 1958). Bölgede farklı zamanlarda yapılan planktonik

araştırmalarda, Cyanobacteria’dan 8, Chlorophyta’dan 26, Bacillariophyta’dan 20, Euglenophyta’dan

1, Pyrrhophyta’dan 2, Xanthophyta’dan 1 olmak üzere toplam 58 fitoplankton taksonu; Rotifera’dan

17, Cladocera’dan 7, Copepoda’dan 3 ve Ostracoda’dan 1 olmak üzere toplam 28 zooplankton taksonu

belirlenmiştir (Çizelge 1.2. ve 3) (Nümann, 1958; Ongan ve ark., 1972; Timur ve ark. 1988; Kazancı,

1998, ; Anonim 2001; Arcak ve Altındağ, 2000 ; Altındağ ve Yiğit, 2002).

Burdur Gölü fitoplanktonunda Nitzschia sigmoidea, Amphiprora alata ve Peridinium cinctum;

Nannochloropsis sp., Chlorella sp. ve Nodularia spumigenat’dır. İpliksi Yeşil alglerden Ulothrix sp.,

gölün sığ kıyısal alanlarında yoğun olarak bulunurken, Chara sp., özellikle gölün sığlık doğu

bölgelerinde yoğun biçimde bulunmaktadır. Genel anlamda diatomlar gölün en çeşitli alg grubunu

oluşturmaktadır denilebilir.

105

Doğrudan ya da dolaylı olarak fitoplanktonla ilşkilendirilen aşağıdaki parametreler açısından; Burdur

Gölü’nde, 2008 yılında yapılan çalışmalarda, ortalama alg yoğunluğu 41487,93 hüc./L (x1000)

belirlenmiştir. Ortalama Trofik Durum İndeksi (TDİ) sonuçları Toplam Fosfor (P), Klorofil-a (Klo-a)

ve Secchi Diski derinliği (SD) değerleri açısından Burdur Gölü için TDİ(P):82, TDİ(Klo-a):59 ve

TDİ(SD):47 olarak belirlenmiş olup bu değerlere göre değerlendirildiğinde Burdur Gölü Ötrofik olarak

değerlendirilmiştir.

Gölde yapılan çeşitli çalışmalrda çok sayıda zooplankton türü kayıt verilmiş olsa da, gölün

gerçek zooplanktonunu Rotiferadan Brachionus plicatilis ve Hexarthra fennica;

Copepoda’dan, göle endemik Arctodiaptomus burduricus ve Cyclops sp. oluşturmaktadır.

Geçtiğimiz yıllarda yapılan çalışmarda biyomas açısından en baskın tür A. burduricus olarak

verilmiştir. Bu türün en yoğun bulunduğu su derinliği 15-20 m arasıdır.

Arazi çalışmalarımız sırasında B. plicatilis’in kıyıları kızıl renge boyayacak kadar yoğun

geliştiği, yoğunluğunun 1500 birey/L değerini aştığı belirlenmiştir. Bu türler, gölde başta

Burdur yosunbalığı ve allıturnalar olmak üzre, çok sayıda su kuşunun başlıca besinini

oluşturmaktadır.

Omurgasız faunası

Burdur Gölü’nde doğrudan yaşayan omurgasızşlar; yoğun tuz sinekleri (Ephydridae, Diptera)

ve larvaları, çok yoğun Chironomus larvaları, çok yoğun Corixidler (Hemiptera) ler ve çok az

sayıda Berosus sp.(Hydrophilidae, Coleoptera) larvaları çok seyrek olarak bulunmaktadır.

Göldeki bu omurgasızların bolluğu kuşların beslenmesinde önemli bir kaynak olarak

karşımıza çıkmaktadır.

Şekil 45. Burdur Gölü taban büyük omurgasızları Ephiydrid larvası/pupası (solda), Berosus sp.larvası (sağda)

(fot:. İ Gülle)

106

Şekil. 46. Burdur Gölü’nde çok yoğun şekilde üreyen Corixid ( Corixidae, Hemiptera) bireyleri (foto: İ. Gülle)

Burdur Gölü Balıkları

Burdur Gölü’nde ekonomik değere haiz balık türlerinin bulunmaması, gölle ilgili biyolojik

çalışmaları da etkilemiş; bu kapsamda 1926’lı yıllarda Deveciyan tarafından, gölde arsenik,

özellikle derin kısımlarda H2S bulunması nedeni ile gölün abiyotik olduğu ileri sürülmüştür

(Nümann, 1958). Göle, özellikle 1950’li yıllarda Tilapia ve yılanbalıkları ilave edilmiş, ancak

daha sonraki yıllarda bu türler ortadan kalkmışlardır.

Sonraki yıllarda, ekonomik hiçbir balık türü bulunmayan gölde, 1954-1955 yıllarından

başlayan araştırmalar kapsamında yeterli balık besininin olduğu saptanmıştır. Bu araştırmalar

sunucunda 1969 yılında, gölün yapısına uygun olarak inci kefali (Chalcalburnus tarichi,

Pallas, 1811) İnci Kefali, aşılanmasına karar verilmiştir. Fakat, Burdur Gölü’ne akıtılan şeker,

süt-peynir fabrikalarının atık suları ile beraber kendir maserasyonu, gülyağı imalatı atık suları

ile şehirsel kanalizasyon sularının göl dibinde oluşturduğu organik madde birikimi, giderek

dipten yüzeye doğru artan, tamamen oksijensiz bir tabaka ile birlikte H2S birikimine neden

olmuştur. Bu etkenler C. tarichi bireylerinin beslenme alanlarını daraltmış ve stoklardaki

beklenen gelişime ulaşılamamıştır. Daha sonraki yıllarda da, bu tür, göldeki varlığı

sürdüremeyip ortadan kalkmıştır (Akşıray, 1982).

Karakent Köyü yaşlı vatandaşlarıyla yaptığımız görüşmelerde, göle aşılanan balıkların, 2-3 yıl

süreyle bahar aylarında Karakent çayına üremek için çıktıklarını, dereye çıkan balıkları

köylülerin yakalayıp yediklerini öğrenmiş bulunmaktayız.

107

Aphanius sureyanus Populasyonunun Büyüme ve Üreme özellikleri

Yosunbalıkları (Pisces: Cyprinodontidae), en fazla 9-10 cm uzunluğa ulaşabilen oldukça

küçük balıklardır. Çene kemiklerinde (premaksilla, maksilla ve dentale) dişlerin bulunması ve

vücut yapısının sazangillere benzemesi nedeniyle “Dişlisazancık” olarak ta isimlendirilirler.

Ancak yutak dişleri bulunmaz. Erkek ve dişleri arasında boy, renk ve desen farklılığı görülür.

Erklerinde, özellikle üreme döneminde oldukça belirgin olan dikey yönünde açık ve koyu

bantlar bulunur. Sırt, kuyruk ve anal yüzgeçleri etli yapıda ve yelpaze şeklinde, dişi ve

erkeklerinde farklı renk ve görünüştedir. Ovipar (yumurtlayarak) ürerler. Dünyanın büyük

bölümünde yayılış göstermelerine karşın, Aphanius olarak bilinen cinsine ait türleri Akdeniz

ülkelerinin kıyısal alanları, kaynak suları, gölleri, sıcak tuzlu ya da çok tuzlu bataklılıklarında

yaşarlar.

Ülkemizde ise özellikle Göller Bölgesi, Tuzgölü havzası, Kızılırmak ve Sakarya nehirleri

başta olmak üzere geniş bir yayılış alanı vardır. Anadolu’da 9 türü bulunan bu cinsin Göller

Bölgesinde; Aphanius anatoliae, A. sureyanus, A. splendens, ve A. transgrediens olmak üzere

4 türü yayılış gösterir. Bu türlerden A.anatoliae dışındakiler tek bir habitatta yaşayan ender

endemik türlerdir. Bulundukları habitatlarda diğer balık türleri ile besin yarışına giren bu

balıklar habitatlarına Gambusia affinis, G.holbrooki vb. yabancı (ekzotik) türlerin girmesi

sonucu popülasyondaki ya da türlerinin azalması, besin yarışının bir sonucu olduğu

vurgulanmıştır.

Bu balıklardan Burdur Gölü’nde yaşayan ve gölün tek endemik balığı olan Aphanius

sureyanus Neu, 1937 (Burdur yosunbalığı) (Şekil 43) populasyonunun büyüme ve üreme

özelliklerini belirlemek amacıyla 18 Nisan ve 18 Mayıs 2012 tarihlerinde iki kez örnekleme

ve gözlem yapılmıştır. Göl çevresindeki gözlemlere dayanılarak 5 örnekleme yeri

belirlenmiştir. Popülasyonundaki bütün bireyleri temsil edebilmesi amacıyla 2-4 mm göz

açıklığında kanat uzunlukları 3 ve 5 m, torba genişliği 1,5 m ve derinliği 1,8 m olan

düğümsüz ağdan özel yapılmış ığrıp ağı kullanılmıştır Kullanılan bu ağ Burdur Gölü suyunun

özelliklerine göre özel donatılmıştır.

Örnekleme çalışması gölün 1–1,5 m derinliğindeki bölgesinden ağın açıktan kıyıya doğru

çekilmesi şeklinde gerçekleştirilmiştir. Göldeki balık popülasyonunun miktarı ağın torba

kısmına toplanan balık miktarının taranan göl alanına oranlanması ile belirlenmiştir. Bunun

için ağda yakalanan balıklardan rasgele küçük bir kepçeye alınan örnekler sayılmış, daha

sonra toplam kepçe sayısı ile çarpılarak bir alandaki birey sayısı belirlenmeye çalışılmıştır. Bu

işlem sırasında değerlendirmek için laboratuara getirilen örnekler dışındaki balıklar zarar

verilmeden göle geri bırakılmıştır. Örneklerin boyları mm, ağırlıkları ise 0,01 g duyarlığında

ölçümü yapılarak popülâsyona ait bulgular elde edilmiştir.

Bulgular

I. Örnekleme yeri (Sığıryolu altı)

Gölün kuzeydoğunda ve Budur ili merkezine yakın bir bölgedir. Tabanı çamur ve kille kaplı

olan bu bölgede şehrin evsel atıkları da izlenmiştir. Ayrıca belirgin evsel atık kokusu ile diğer

108

atıkların (plastik, teneke kutu vb.) yanı sıra hayvan leşlerinin olduğu belirlenmiştir. Derinliği

20–80 cm olan örnekleme bölgesinde avcılık yapılmasına karşın balık yakalanamamıştır.

Şekil 47. Burdur yosunbalığı (Aphanius sureyanus) (Foto, F. Küçük)

Şekil 48. Burdur yosunbalığı sürülerinin göl yüzeyinde sıçrama şenlikleri (foto, İ. Gülle)

II. Örnekleme yeri (Çendik sahili)

Göl tabanı çoğunlukla çamur ve kil ile kaplı, kısmen çakıl ve taşlık alanlar da bulunur.

Örnekleme 1,20 -1,50 m derinliğinden açıktan kıyıya ve kıyıya paralel olmak üzere iki farklı

yönde yapılmıştır. Bu örneklemede toplam 300 m2 su kolonu taranmış, çoğunluğu 10–15

günlük olan larva ve yavru yaklaşık 2800 birey yakalanmıştır. Bu örneklemede seyrek olarak

yakalanan dişi bireylerden 8-10 adeti alınarak değerlendirmeye alınmıştır.

109

Şekil 49. Örnekleme amaçlı yakalanmış Burdur yosun balığı bireyleri (Not, tüm balıklar göle geri

salınmıştır)(foto, Ü. Kebapçı)

III. Örnekleme yeri (Karakent Plajı)

Oldukça sığ olan bu bölgenin tabanı siyah çamur gevşek balçık ile kaplı olması nedeniyle

bataklığa dönüşmüştür. Her iki örneklemem döneminde de göl sakin ve dalgasız olması

nedeniyle balık yavruların yoğun olarak bulunmuştur. 18 Nisan 2012 tarihinde yapılan

örneklemede 100 m2 alan taranmış ve yaklaşık 60,000 birey yakalanmıştır. Buradaki

yavruların büyüklüğüne dikkate alındığında Çendik sahili örneklerine göre en az bir hafta

daha önce yumurtadan çıktıkları tahmin edilmiştir. Yakalanan örnek popülasyonun yaklaşık

% 10’nun olgun bireyler oluşturmuştur.

IV. Örnekleme yeri (ETİ tesisleri)

Bölge tabanı çamur ve kısmen katmanlı bir yapıdadır. Bölgeye yakınlardaki kayaçlardan

yaklaşık 10 L/sn tatlısu girişi bulunmaktadır. Göl suyunun oldukça berrak olduğu bu bölgede

oldukça seyrek balık bireyleri olduğu için avcılık yapılmamıştır.

V. Örnekleme yeri (Senir Kasabası altı)

Bu bölge Senir Su kaynağının göle karışım bölgesidir. Göle yaklaşık 300–400 m mesafedeki

sazlık bir alandan çıkan kaynağın yaklaşık 150 L/sn suya sahip olduğu ve yüzey suyu olarak

göle karıştığı gözlenmiştir. Göle karışım bölgesi küçük bir lagünü andıran bu bölgede yoğun

su kuşlarının barındığı izlenmiştir.

Yapılan bu kısa araştırma ve gözlem çalışmasında A. sureyanus popülasyonun gölün özellikle

sakin olan tabanı kısmen çakıllı, taşlı ve su yosunlarının bulunduğu bölgede yoğunlaştıkları

belirlenmiştir. Çendik sahili ve Karakent plajı bölgesinden yakalanan örneklerin

değerlendirilmesinden elde edilen sonuçlar Tablo 36-38 de verilmiştir.

110

Tablo 36. A. sureyanus populasyonu yaş-eşey dağılımı

Yaş Erkek Dişi Olgunlaşmamış Toplam

N %N N %N N %N N %N

1 19 29,22 21 32,31 13 20,00 53 81,53

2 5 7,70 4 6,15 0 0 9 13,85

3 0 0 3 4,62 0 0 3 4,62

Toplam 24 36,93 27 43,08 14 20,00 65 100

Tablo 37. A.sureyanus populasyonunda yaşa göre ortalama tam boy (TL, mm) dağılımı

Yaş Erkek Dişi Olgunlaşmamış Toplam

N TL±SE N TL±SE N TL±SE N TL±SE

1 19 27,93±0,36 21 28,09±0,43 13 24,83±0,23 53 26,92±0,31

2 5 35,26±0,90 4 33,53±0,78 0 0,00±0,00 9 34,40±0,82

3 0 0,00±0,00 3 48,74±0,68 0 0,00±0,00 3 48,74±0,68

Toplam 24 31,87±0,61 27 36,89±0,60 14 24,83±0,23 65 31,20±0,46

Tablo 38. A.sureyanus populasyonunda yaşa göre ortalama vücut ağırlığı (W, g) dağılımı

Yaş Erkek Dişi Olgunlaşmamış Toplam

N W±SE N W±SE N W±SE N W±SE

1 19 0,29±0,01 21 0,29±0,01 13 0,18±0,00 53 0,26±0,01

2 5 0,61±0,05 4 0,54±0,05 0 0,00±0,00 9 0,58±0,04

3 0 0,00±0,00 3 1,47±0,06 0 0,00±0,00 3 1,47±0,06

Toplam 24 0,43±0,02 27 0,74±0,04 14 0,18±0,00 65 0,45±0,03

Sonuç ve değerlendirme

Burdur Yosunbalığı” A. sureyanus popülasyonunun göldeki yoğunluğu, büyüme ve üreme

özelliklerinin belirlenmesi için Nisan ve Mayıs 2012 tarihlerinde iki kez yapılan araştırma ve

gözlemlere dayanılarak yapılan çalışmasında; balıkların gölün özellikle tabanı kısmen çakıllı,

taşlı ve su yosunlarının bulunduğu sığ kıyısal alanlarında yoğunlaştıkları, günün farklı

saatlerinde göl içinde dikey yönde kısa mesafe göçü yaptıkları belirlenmiştir. Üreme

özelliklerinin tam olarak ortaya konulabilmesi için 12 aylık bir örnekleme sonucu

değerlendirme yapılması gerektiğinden, bu konudaki bilgiler iki aylık arazi gözlemlerine ve

yetersiz örneklemelere dayanmaktadır. Gözlemlerimize göre bu türün su sıcaklığının artışına

bağlı olarak nisan ayının ilk haftasında yumurta bıraktığı ve 18 Nisan tarihinde yakalanan

yavruların yaklaşık 2 haftalık oldukları izlenmiştir.

Sonuç olarak Anadolu’da 9 tür ile temsi edilen ve çoğu endemik olan yosunbalıklarından

“Burdur yosunbalığı” popülasyonun habitat olarak gölün belirli bölgelerini tercih ettikleri,

diğer bölgelerde bulunmadıkları belirlenmiştir. Örnekleme verileri ve gözlemlerimize

dayanılarak, özellikle “Karakent ve Çendik plajı” kıyılarındaki bulunan populasyonun yoğun

bir şekilde ürediği, göldeki besin içeriğine bağlı olarak hızlı bir büyüme gösterdiği

anlaşılmaktadır. Bu durumda populasyonun ve türün neslinin sürekliliği için gölün kıyısal

111

alanlarındaki habitat yapısının günümüz haliyle kalmasının, üreme ve yaşam alanlarının

çevresel etkilerle bozulmamasının önemli bir etken olduğu düşünülmektedir.

Burdur Gölü Avifaunası

Burdur Gölü Afrika-Avrasya Göç Yolu Üzerindeki En Önemli Sulakalanlardan Biridir

Avrasya’nın tropik bölgelerinin dışında kalan kesimi ile Afrika’nın Kuzey kısmını içeren Batı

Paleartik Zoocoğrafya bölgesinde doğal olarak dağılım gösteren O. leucacephala’lar,

Kazakistan ve Batı Sibirya’nın step göllerinde üreyip; Türkiye, İran ve Pakistan’da

kışlamaktadır. Türkiye’de; 1965 yılından bugüne 41 sulak alanda dikkuyruk saptanmıştır.

Kışlama populasyonlarının 11000’den fazla birey oluşturduğu tahmin edilmektedir.

Ülkemizde dikkuyrukların üreyen toplam 750 bireyinden 180 – 250 çiftinin yerleşik

populasyon varlığı bildirilmektedir. Dikkuyruk’ların kışlayan dünya populasyonunun

çoğunluğu %75’i (1988 yılında 9200 adet, 1991’de 10927 adet sayılmıştır.)

Dikkuyrukların yaşama alanlarının korunması için, Uluslararası Su Kuşları ve Sulak Alanları

Araştırma Bürosu (IWRB) ile Su Kuşları ve Sulak Alanlar Birliği (WWT) 1989 yılından bu

yana uluslararası bir araştırma ve koruma programı yürütmektedir. O. leucocephala “tehdit

altında bulunan” (threatened) tür olarak sınıflandırılmış olup, IUCN tarafından geçici olarak

“Ender” kategorisine dahil edilmiştir. Türün korunmasıyla ilgili önlemler alınmadığında ise

O. leucocephala’lar “Hassas” (vulnerable) kategorisine dahil edileceği bildirilmektedir

(IWRB, 1992). Burdur Gölü Önemli Kuş Alanı (ÖKA), Afrika-Avrasya kuş göç yolu

üzerindeki en önemli ve en kritik sulakalanlardan biridir.

Sulakalanlar ekosistem ve biyolojik çeşitliliğin önemli parçalarıdır. Türkiye, sulakalanlar

açısından hem Avrupa, hem de Orta Doğu’nun en önemli ülkelerinden biri olarak

tanımlanmaktadır. Bunun iki temel sebebinden birincisi, Türkiye farklı ekolojik karakter ve

fonksiyonlara sahip çok çeşitli sulakalanlara sahiptir. İkincisi, bu sulakalanların çoğu coğrafi

olarak Batı Palearktik kuşların göç yolları üzerinde yer almaktadır. Bu sulakalanlardan en az

135 tanesi RAMSAR kriterine göre uluslar arası önemde sınıflandırılmıştır. Türkiye’de ilk

dört Ramsar alnından biri olan Burdur Gölü1994 yılında Ramsar alanı olarak ilan edilmiştir

Kuşlar yaşamları boyunca çok sayıda alanda bulunmaktadırlar. Dolayısıyla tüm bu alanların

bir şekilde korunabilmesi imkansızdır. Önemli Kuş Alanı (ÖKA) yaklaşımında, korunmaları

ve iyi yönetilmeleri durumunda, kuşların ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına en verimli

katkıyı sağlayacak öncelikli alanlar belirlenmektedir.

ÖKA’lar iki ana kriter kullanılarak belirlenmektedir. “Hassaslık” ve “benzersizlik” Önemli

kuş alanı kriterleri (Tablo 39) nesli tehlike altında olan türler hakkında bilgileri kullanarak

“hassas” coğrafyaları belirlemektedir. Bu hassas coğrafyalar nesli tehlike altında olan kuş

türlerinin önemli popülasyonlarını barındıran alanlardır.

112

Tablo 39. ÖKA kriterleri (Magnin ve Yarar, 1997)

Son 35 yılda, Burdur Gölü sahip olduğu suyun yaklaşık üçte birini kaybetti. Bu süreçte göl

seviyesinde 12 metrelik bir alçalma meydana geldi ve gölün yüzeyi 228 km2 den 153 km

2

geriledi. Gerek suyun azalması gerekse kirliliğin artması, kuşların besin miktarı ve

çeşitliliğinde önemli değişiklere neden oldu. Bunun sonucu olarak göldeki kuş sayısında ciddi

azalmalar olmuştur.

113

Şekil 50. Burdur Gölü, Akça Cılıbıt (Charadrius alexandrinus), (Foto, İ. Gülle)

Son 10 yıla gelinceye kadar Burdur Gölü’nde 300 bin civarında su kuşu sayılırken

günümüzde bu sayı 100 binin altına düşmüştür. Özellikle Dikkuyruk ördeğinin önemli

kışlama alanı olan göl, artık Dikkuyruk’ların tercih etmedikleri bir göl haline gelmiştir.

Burdur Gölü’ndeki yaşanmakta olan sorunlarorunlar kuşlar üzerinde de etkiler

göstermektedir. Son 20 yıla gelinceye kadar kış döneminde Burdur Gölü’nde 300 bin

civarında su kuşu sayılırken günümüzde bu sayı 100 binin altına düşmüştür. Göl önceki

dikkkuyruk ördeğinin önemli kışlama alanı, ikenartık bu vasfını kaybetmiş durumdadır.

Örneğin daha tuzlu alanlarda bulunan flamingo kuşlarının son yıllardaki popülasyonundaki

artış gölün tuzluluk oranının arttığını göstermektedir. Gölde martı sayısındaki artış da,

kirliliğin artışının bir göstergesidir.

Gölün belirli kıyı kesiminin ekolojik özellikleri, su kalitesi, gölün aynası ve kışın donmaması

dikkuyrukların kışlama özellikleri ile paralellik göstermektedir. Dikkuyruklar Burdur

Gölü’nün genellikle Güney-güneydoğusunda yer alan Şeker Plajı mevkisini kışlama alanı

olarak kullanmaktadırla. Dikkuyrukların yoğun bulunduğu bu bölge Burdur Gölü’nün ençok

kirletilen kısmı olup, aynı zamanda kıyılarda yoğun hayvan otlatması ve rekreasyonel

faaliyetler yer almaktadır. Bu bölge hem dikkuyruğun ana besinleri olan Chironomidae

familyası sinek larvalarının hem de su altı bitkilerinin (Potamogeton sp.) gölde en yoğun

olduğu bölgedir.

Bu noktadan hareketle, dikkuyrukların göldeki geleceğini düşünerek, Şeker Plajı kışlama

bölgelerinin, Mutlak Koruma Alanı olarak önerilmesi uygun görülmüştür.

114

Şekil 51., Dikkuyruk ördekleri kışlama alanı olan ve Mutlak Koruma Alanı olarak önerilen Şeker Plajından bir

görünüm (Foto, İ.Gülle)

Kaynaklar:

Anonim. 1993. Wetlands of Turkey, (in Turkish). Türkiye Çevre Vakfı Yayınları, Ankara.

Akşiray, F. 1982. Environmental Factors Limiting the Spreading out of Chalcarburnus tarichi

(PALL. 1981) Breeded in Burdur Lake, (in Turkish). Biyoloji Kongresi Tebliğleri,

12-14 Haziran 1981, Atatürk Üniversitesi Fen

Altındağ, A., S. Yiğit. 2002. The Zooplankton Fauna of Lake Burdur. Ege University Journal

of Fisheries & Aquatic Sciences. 19 (1-2): 129-132.

Cole, G. A. 1983. Texbook Of Limnology. Third Edition. The C. V. Mosby Comp., St. Louis,

401 pp.

Girgin, S., N. Kazancı, and M. Dügel. 2004. On the Limnology of Deep and Saline Lake

Burdur in Turkey. Acta Hydrochim. Hydrobiol. 32 (3): 189-200.

Kazancı, N., S. Girgin, M. Dügel, D. Oğuzkurt. 1998. Researches on Inland Waters of Turkey

III: Limnology, Environmental Quality and Biodiversity of Burdur and Acı Lakes,

(in Turkish). Imaj Press, Ankara, 167 pp.

Magnin, G., M. Yarar. 1997. Important Bird breeding Areas in Turkey. Doğal Hayatı Koruma

Derneği, Istanbul, pp. 104-106.

Williams, W. D. 1996. Australian Lakes. F. B. Taub. (Edit), Lakes and Reservoirs.

Ecosystems Of The World 23. Elsevier Sci., Netherlands, 499-519pp.

115

Faal. 8: “Burdur Gölü havzasında tarım-hayvancılık faaliyetlerinin belirlenmesi, göle

etkilerinin değerlendirilmesi ve çözüm önerileri”

Yürütücü: Prof. Dr. İsmail KARACA; Doç. Dr. İskender GÜLLE, Yrd. Doç. Dr. Özkan

ELMAZ

Amacı: Göl havzasındaki tarım-hayvancılık faaliyetlerinin göle etkisi açısından analiz

edilmesi

Gerekçesi: Havzada yapılan tarım-hayvancılık etkinlikleri gölün kirlenmesi ve korunması

açısından analiz edilmesi gereken önemli bir konudur.

Açıklama: Çalışma paketi, havzada yapılacak arazi çalışmaları ve veri analizleriyle

yapılacaktır.

Tarım:

Göl havzasında tarımsal faaliyetler ile ilgili bilgilerin bir kısmı, Faal. 12.’de “Burdur Gölü

çevresindeki sosyo-kültürel ve demoğrafik yapının gölün geleceği açısından analizi” başlığı

altında verilmiş olmakla birlikte, bu kısımda konunun daha çok teknik yönüne değinilecektir.

Burdur göl havzası tarımsal ürünlerin yetiştirilmesi açısından uygun bir coğrafyaya sahip

olup, Akdeniz ve İç Anadolu Bölgesi geçiş bandında bulunması nedeniyle özellikle meyve

sebzecilik için ideal bir bölgedir. Bölgede yumuşak ve sert çekirdekli meyvelerin

yetiştiriciliğinin yanı sıra her türlü sebze üretimi yapılmaktadır.

Ürün çeşitliliğinin fazla olması burada yetiştirilen ürünlerdeki hastalık ve zararlıların da

çeşitliliğini doğurmaktadır. Yapılan sörvey çalışmalarında meyve ve sebzelerde farklı türde

zararlılara rastlanmış, ancak bu zararlılar üzerinde yararlı organizmaların hem tür sayısı

olarak hem de populasyon yoğunluğu olarak yeterli olduğu ve zararlıları baskı altına aldığı

görülmüştür.

Gerek Tarım İl Müdürlüğü kayıtlarından anlaşıldığı gibi, gerekse üreticilerle yapılan

görüşmelerde yoğun ilaçlamaların yapılmadığı görülmektedir.

Bu durum Burdur Gölü’nden alınan örneklerin analiz sonuçlarından da anlaşılmaktadır (Ek,

TÜBİTAK, MAM analiz sonuçları).

Ancak, göl çevresinde iklim ve koşulların uygun olması nedeniyle yeni tarımsal üretim

alanlarının tesis edildiği de gözlenmektedir. Her ne kadar günümüzde tarımsal savaş

ilaçlarının yoğun kullanımı ve kalıntısı görülmemekle birlikte, bu durum ileride bunun bu

şekilde devam edeceği anlamına gelmemektedir. Bilindiği gibi bir çok bölgede kullanılan

kimyasal ilaçlar gerek doğa üzerinde gerekse insan sağlığı üzerinde olumsuzluklar

yaratmaktadır. Bu durum göz önüne alınarak Burdur göl çevresinde tarım alanlarının

açılmaması ve havzada kimyasal tarım savaş yerine entegre mücadele ve biyolojik

mücadelenin ön plana çıkarılması gerektiği kanaatine varılmıştır.

Hayvancılık:

Burdur Türkiye hayvancılığında, sahip olduğu süt sığırı yetiştiriciliğiyle, haklı bir üne

sahiptir. İl genelinde giderek artan hayvancılıktan göl havzası da payını almaktadır.

Çevresinde yapılan hayvancılık faaliyetlerinin Burdur Gölü’nü ne şekilde etkilediği

116

konusunda net bilgiler sunmak oldukça güçtür. Fakat genel bir tespit yapmak mümkün

olabilir. Bu tespit için de hayvansal atıklara eğilmek kullanılabilir veri elde etmek adına en

önemli konu olarak görülmektedir.

Gerekli önlemler alınmadığı zaman hayvancılık işletmelerinde ortaya çıkan atıklar yer altı ve

yer üstü su kaynaklarını kirletebilir. Bu amaçla özellikle hayvancılık işletmelerinde oluşan

atıkların olumsuz çevre koşulları yaratmaması için uygulamaya yönelik bazı önlemler

alınmalıdır. Gün geçtikçe artan nüfusun hayvansal kaynaklı protein gereksinimini

karşılayabilmek amacıyla, hayvancılığın yoğun bir şekilde yapılması zorunlu hale gelmiştir.

Ancak bu durum özellikle büyük yerleşim merkezlerine yakın işletmelerde çevre kirliliği

açısından bir takım sorunları da beraberinde getirmektedir. Hayvansal üretim yapan

çiftliklerden çıkan atıklar ile tarımsal ürünlerin depolanması sonucu oluşan sızıntılar,

çevrelerinde bulunan suların kirliliğine neden olabilmektedir (Karaman, 2006).

Hayvancılık faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan zararlı atıklar; gübrenin uygun bir depoda

toplanmaması, ölen hayvanların çukur açılıp gömülerek üzerine kireç dökülmemesi veya

uygun şekilde yakılmaması, işletmede yeterli kapasitede projelenmiş kesimhane ve yem

depolarının olmaması gibi nedenler ve bu olumsuz koşulların yarattığı koku ve görüntü

kirliliğini de kapsayan çevre kirliliği şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden hayvancılık

işletmelerinin ortaya çıkardığı kirlilik kaynakları, endüstriyel ve kentsel kirlilik

kaynaklarından farklı olarak noktasal kirlilik kaynakları olmayıp daha geniş alanlara yayılmış

olması, bu kaynakların neden olduğu su kirliliğinin boyutlarının bilinmesini daha da güç

kılmaktadır (Özek,1994; Ongley,1996; Karaman, 2006).

Atık suların doğrudan araziye boşaltılması son derece yanlış bir uygulamadır. Çünkü arazinin

geçirgenliği düşük ise atık su bir yer üstü su kaynağına ulaşıp onu kirletinceye kadar toprak

yüzeyinde akışına devam edecektir. Diğer yandan toprak geçirgen ise, su aşağılara doğru

sızarak yer altı suyunu kirletecektir (Bonner ve ark., 1995; Barker, 1996).

Bu proje, Burdur Gölü çevresinde yapılan hayvancılık faaliyetlerinin gözlem ve belirli bir

metot çerçevesinde değerlendirilerek, bir durum tespiti yapmak göl için kullanılacak verilere

katkı sağlama adına önemli bir çalışmadır.

Burdur Gölü çevresindeki yerleşim alanlarında bulunan hayvan sayıları türlere göre Tablo

40’da verilmiştir. Bu araştırma kapsamında Burdur Gölü etrafındaki yerleşim birimlerinde

yetiştirilen farklı türlerdeki hayvan sayıları, hayvanların ürettikleri atık miktarı ve bu

hayvanların göl etrafındaki mera kullanım durumları incelenmiştir.

Tablo 40, incelendiğinde en fazla sayı 22,098 baş ile sığır türüne aittir. Göl etrafında

koyunculuk faaliyetlerinin de yoğun bir şekilde yapıldığı görülmektedir (Şekil 52, 52).

117

Tablo 40. Burdur Gölü etrafındaki yerleşim birimlerinde bulunan hayvan sayıları (Burdur Tarım, Gıda ve

Hayvancılık İl Müdürlüğü; Senirkent İlçe Tarım, Gıda ve Hayvancılık Müdürlüğü 2011)

Köy veya Belde Adı SIĞIR KOYUN KEÇİ TEKTIRNAKLI KANATLI

1 ASKERİYE 2.150 650 - 42 1.570

2 ÇENDİK 600 150 - 18 443

3 GÖKÇEBAĞ 1.750 2450 400 60 4.265

4 İLYAS 1.200 1450 550 140 1.110

5 KARAKENT 850 510 - 34 507

6 KUMLUCA 430 790 - 16 245

7 KURUÇAY 740 - - 19 352

8 SULUDERE 610 650 - 36 468

9 YARIKÖY 1.425 400 - 41 722

10 YAZIKÖY 2.050 400 - 36 1.004

11 MERKEZ 7.400 900 60 - 20.316

12 SENİRKENT (ISPARTA) 2.893

12.920

4.180

44

940

TOPLAM 22.098 21.270 5.190 486 31.942

Şekil 52. Burdur Gölü ekolojik etkilenme alanı içerisinde otlatma faaliyetleri (foto Ö. Elmaz)

Şekil 53. Burdur Gölü ekolojik etkilenme alanı içerisinde otlatma faaliyetleri (foto Ö. Elmaz)

118

Sonuç:

Yukarıda verilen tabloya göre optimum şartlarda beslenen bir hayvanın gübre miktarının

hesabında; büyük-baş hayvanlar için 10-20 kg/gün (yaş) gübre verimi kabul edilebileceği gibi

canlı ağırlığın % 5-6’sı da günlük gübre miktarına esas alınabilir. Aynı şekilde koyun ve keçi

için 2 kg (yaş)/gün veya canlı ağırlığın % 4-5’i günlük gübre üretimi olarak kabul

edilebilmektedir. Tavuk için günlük gübre üretimi ise 0.08-0.1kg (yaş)/gün veya canlı

ağırlığın %3-4’üdür (Berkeş ve Kışlalıoğlu, 1993).

Çiftlik hayvanların canlı ağırlığının % 5-6’sı günlük gübre üretimi olarak kabul edildiğinde

ergin bir sığırın ortalama canlı ağırlığı 500 kg olarak kabul edilirse günlük üreteceği gübre

miktarı 25 kg olacaktır. Koyun ve keçi için 2 kg /gün, Tavuk için 0.1 kg/gün ve At-eşek için

15 kg/gün’dür. Burdur Gölü etrafında yerleşmiş olan köylerde hayvancılık işletmelerinde

mevcut hayvan sayısı Tablo 1’de verilmiştir ve bu rakamlara göre göl çevresindeki

işletmelerde günlük üretilen gübre miktarı aşağıdaki gibi hesaplanmıştır.

Burdur Gölü etrafındaki hayvancılık işletmelerinin günlük gübre üretim miktarı: 615,5 ton

SIĞIR: 22 098 baş x 25 kg = 552 450 kg (552,5 ton)

KOYUN: 21 270 baş x 2 kg = 42 540 kg (42,5 ton)

KEÇİ: 5 190 baş x 2 kg = 10 380 kg (10,5 ton)

TEKTIRNAKLI: 486 baş x 15 kg = 7 290 kg (7 ton)

KANATLI: 31 942 baş x 0,1 kg = 3 194 kg (3 ton)

YILLIK TOPLAM: 224.657 ton

Bu projede; Burdur Gölü havzasında hayvancılık faaliyetleri hakkında bilgi vermek amacıyla

yapılmıştır. Eldeki veriler ve kabul gören standartlar çerçevesinde hesaplanan rakamlar

bulgular bölümünde verilmiştir. Bu rakamlar tamamen bir tespiti içermektedir. Bu tespit

sonucunda göl çevresindeki hayvancılık faaliyetlerinin göle müspet veya menfi bir etkisini

söylemek mümkün değildir. Kuşkusuz, bu çalışma çerçevesinde incelenen ve değerlendirilen

her olgunun kendine özgü etkileri bulunmaktadır. Fakat gölle ilgili yapılacak olan

değerlendirmelerde bu rakamların da göz önüne alınması yapılacak olan öngörü ve planların

daha objektif olmasını sağlayabilir. Bu bağlamda; bölge halkının da bu konuda katkısı

gerekmektedir. Sunulan veriler toprak özellikleri, yer altı ve yer üstü sularının durumu, iklim,

arazi yapısı gibi coğrafi bilgiler çerçevesinde değerlendirildiği takdirde göl ve havzası için

kullanılabilecek boyuta getirilebilir.

Özellikle, göle su taşıyan bazı akarsu boylerında, suya çok yakın olacak şekilde yoğun çiftlik

gübresi depolamasının yapıldığı, depolanan bu gübrelerin doğrudan akış ile, yağmur ve kar

suları ile veya dolaylı yoldan yeraltı sularıyla göle karıştığı belirlenmiştir. Göle giren

hayvansal gübre atıklarının göl suyundaki organic madde miktarını arttırarak çözünmüş

oksijen azalmasına sebep olacağı; gölün azot ve fosfor içeriğini arttırarak alg patlamasına yol

açacağı ve nihayetinde gölün ötrofikasyon sürecini hızlandıracağı bilinmektedir. Bu nedenle

göl havzası içerisinde bulunan gübre depolama alanlarının düzenlenmesi ve gerekli

önlemlerin alınması önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.

119

Bu çalışma sırasında göl etrafında yapılan incelemelerde, gölün çekilen alanlarında, yoğun

olarak koyun otlatması yapıldığı, bunun yanında az sayıda sığır ve keçi otlatması yapıldığı da

gözlenmiştir. Bu durumun hem göl kenarındaki bitkisel kuşakta tahribat yapması, hem de

yukarda belirtilen kirlilik sorunlarına yol açması nedeniyle, bu kapsamda, gölün yakın tarihli

çekilme alanlarında hayvanların otlatılmasının engellenmesi amacıyla yetiştiricilere yönelik

eğitim ve bilgilendirme çalışmalarının yapılması uygun olacaktır.

Şekil 54. Burdur Gölü ekolojik etkilenme alanı içerisinde otlatma faaliyetleriyle oluşmuş, ve yüzey akışlarıyla

göle ulaşabilen gübre şerbeti (foto İ.Gülle)

Kaynaklar:

Barker, J.C. (1996). Lagoon Design and Management For Livestock Waste Treatment and

Storage. North Carolina State Univ. Coop. Ext. Serv. Publ. 103-83. Raleigh, North

Carolina. 8 p.

Berkes, F. ve Kışlalıoğlu M. B., (1993). Çevre ve Ekoloji, 4.Basım, Remzi Kitabevi, İstanbul.

Bonner, J., Thomas, J., Crenshaw, M., McKinley, B., Burcham. T.N. (1995). Managing

Animal Waste Nutrients. Mississippi State Univ. Coop. Ext. Serv. Mississippi State,

Mississippi. Publ. No: 1937, p.59.

Karaman, S. (2006). Hayvansal üretimden kaynaklanan çevre sorunları ve çözüm olanakları.

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen ve Mühendislik Dergisi. 9: 133-139.

Ongley, E.D. (1996). Control of Water Pollution From Agriculture. FAO Irrigation And

Drainage No:55, Roma.

Özek, E. (1994). Tarımdan Kaynaklanan Çevre Kirlenmesi ve Simülasyon Çalışmaları.

Ankara Üniv. Fen Bilimleri Enstitüsü, Zootekni ABD, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 79

s.

120

Faal. 9: “Burdur Gölü havzasındaki kentsel-sanayi yerleşimlerinin göle etkilerinin değerlendirilmesi, sorunlar

ve çözüm önerileri”

Yürütücü: Doç. Dr. İskender GÜLLE, Yrd. Doç. Dr. Deniz İNNAL

Amacı: Burdur Gölü çevresinde yeralan kentsel ve sanayi kaynaklı atık kaynaklarının gözlemlenmesi,

durumunun değerlendirilmesi ve bu etkilerin göle etkilerinin azaltılması konusunda öneriler yapmak

Gerekçesi: Gölün havzasında bulunan Burdur il merkezi, Isparta ve Burdur Organize sanayi alanlarının göl

üzerindeki güncel ve olası etkiler önemli kirletici kaynaklardır.

Açıklama: Faaliyet arazi gözlemleri ve veri analizleri dikkate alınarak yapılacak olup, sonuçlar literatür

eşliğinde tartışılarak öneriler paketi oluşturulacaktır.

Burdur ili’nde Ulaşım yollarının standartlarının yükseltilmesi, Antalya ile olan irtibatın

geliştirilmesi, hava limanının açılması, Küçük ve büyük ölçekte sanayi bölgelerinin

oluşturulması ve üniversitenin kurulmasına bağlı olarak kentin nüfusu artmaktadır.

Su kirliliği başlığı evsel kaynaklı kirlilik, sanayiden kaynaklanan kirlilik ve doğal ve yapay

sucul sistemlerde mevcut kirlilik olarak gözlenmektedir. Özellikle Burdur kentinin evsel

atıkları ile kent içinde ve kent çevresindeki sanayi tesislerinden kaynaklanan endüstriyel

atıklar, Lagüner sistemde oluşturulmuş atıksu arıtma tesisinde arıtılarak göle bırakılmaktadır.

Atıksuların alıcı ortama deşarjı öncesi arıtılması, biyolojik atıksu arıtım koşullarına uygun

olmadan gerçekleşmektedir. Kanalizasyon şebekesinin ulaşamadığı bölgelerde üretilen evsel

atıksular, yeraltı suyunda ve yüzeysel sularda kirliliğe neden olmaktadır.

Ayrıca, gölün kuzeybatısında kurulan Isparta Süleyman Demirel Organize Sanayi Bölgesi

atıkları - arıtılmış olsa dahi- yine göle verilmektedir (Burdur Gölü, aynı zamanda göle

dökülen kaynakların yapay sucul sistemlere dönüştürülmesi nedeniyle sağlıklı yapısı her

geçen gün bozulmaktadır. Gölün beslenmesini sağlayan başlıca akarsu olan Bozçay’ın su

toplama havzasında çok sayıda kırsal yerleşme vardır. Bu alanda gerek kullanma gerekse

sulama için kullanılan su, gölet ve barajlardan sağlanmaktadır. Böylece göle ulaşan su

miktarında bir azalma olmaktadır. Gölün beslenmesinde Senir ilçesi kaynakları da önemli yer

tutmaktadır. Ancak bu kaynaklar Burdur kenti içme ve kullanma suyu temini için

kullanılmaktadır.

Burdur şehrinin artan konut ihtiyacı, şehrin çevresinde bulunan tarım toprakların, konut, iş

yeri ve alt yapı üniteleriyle dolmasına neden olmaktadır. Burdur Şehrinde yerleşim

alanlarından ve sanayi tesislerinden çıkan kirleticiler özellikle akın çevredeki tarım arazileri

için önemli bir kirlilik riski oluşturmaktadır. Aynı zamanda gölün çekilmesi ile yeni açılan

sahaların tarım arazilerine dönüştürülme isteği yasa dışı kullanım durumlarını beraberinde

getirmektedir. Toprak kirliliğine yerleşim alanlarından ve sanayi tesislerinden çıkan kirletici

atıkların arıtılmadan alıcı ortama verilmesi, gübre kullanımı ve mevzuata uygun bertaraf

edilmeyen katı atıklar neden olmaktadır. Artan kirlilik yükü, toprakların verimli ve sorunsuz

kullanılabilme yeteneklerinin sınırlarını daraltmaktadır. Toprak kirliğinin diğer önemli bir

yönü, özellikle su kirliliği açısından büyük önem taşımaktadır. Topraktaki kirleticiler

yeraltına sızarak yeraltı sularını, yüzey akışları ve erozyonla da yer üstü sularına taşınarak

önemli ve ciddi sorunlara neden olmaktadır. Gölde yapılan analizlerde, her nekadar pestisit

121

kalınrısı bulunmamış dahi olsa, zirai mücadele ilaçlarının aşırı ve bilinçsiz kullanımı da

gelecekte bir sorun olarak karşımıza çıkabilir.

Hava kirliliğini etkileyen faktörler iki ana başlık altında doğal (rüzgar, basınç, sıcaklık ve

nem, yağışlar ve seller) ve yapay faktörler (nüfus yoğunluğu, plansız yapılaşma, yeşil

alanların azalması, ısınmada kullanılan yakıtlar ve sanayiden kaynaklanan emisyonlar) olarak

gözlenmektedir. Bunlar arasında yapay faktörlerin etkisi her geçen gün artmaktadır. Artan

nüfusla birlikte, kullanılan yakıt miktarının artması, sirkülasyonun yetersiz kalması kentte

hava kirliliğini artıran önemli unsurlardandır. Burdur il alanı içerisinde bulunan konut, tesis

ve işyerlerinde genellikle ısınma amaçlı olarak doğalgaz, kalorifer ve soba kullanılmaktadır.

Kalorifer ve soba gibi ısınma araçlarında linyit kömürü ve odun yakılmaktadır.

Bu da Burdur ilini kış aylarında yoğun bir hava kirliliğine maruz bırakmaktadır. Mevcut

durumlarda hava kirliliğini önlemek için alınan baca filtreleri, kaliteli kömür kullanımı,

düzenli ve kontrollü yakım vb. tedbirlerin uygulanması ile istenilen seviyede hava kirliliğinin

azaltılması söz konusu olmadığından doğalgaz kullanımını hızlı bir şekilde yaygınlaştırmak

gerekmektedir. Sanayi kuruluşları için ayrılmış olan sanayi bölgesinin yetersiz olması çarpık

sanayileşmeyi beraberinde getirmiş ve tesis sayısının hızla artmasına yol açmıştır. Bu nedenle

hava kirliliği ortaya çıkmıştır.

Geçmişte Keçiborlu Kükürt Fabrikası, Süt Endüstrisi Kurumu Burdur İşletmesi, Burdur Şeker

Fabrikası, Et Balık Kurumu Burdur İşletmesine bağlı tesislerden kaynaklanan çevresel

sorunlar bugün nispeten önlenmiş olsa da; Süleyman Demirel organize Sanayi Bölgesi ve

Burdur Sanayi Bölgesinde hizmet veren farklı tipte hammadde işleyen orta ve büyük ölçekte

işletmelerin göle olan etkileri devam etmektedir (Şekil 55). Bu işletmelerin bıraktıkları atık

miktarları düzensiz ve atık yükleri çeşitlidir.

Şekil 55. Isparta OSB atık sularının havzaya verilmiş görüntüsü (Hava alanı mevkisi)

122

Bu madde başlığında özellikle 2 önemli tavsiyemiz olacaktır. Bunlardan ilki, Şehir

Kanalizasyonu Atıksu Arıtım tesisi sularının göle deşarj edilmeden önce, Yapay Sulak Alan

(YSA) yöntemi ile arıtılmasıdır. Bu işlem sonucunda hem göle verilen atıksu daha temiz hale

gelirken, hem de istenidiğinde kullanıma hazır yeni bir tatlısu kaynağı elde edilmiş

olunacaktır. YSA’dan çıkan sular, bölgenin yeşillendirilmesinde veya tarımsal amaçla

kullanılabilecektir. Aynı zamanda YSA ortamı çevredeki birçok sukuşu için doğal bir sığınma

alanı oluşturacaktır.

İkinci önerimiz ise, özellikle yoğun yağışlı dönemlerde şehrin yüzey akışlarını toplayarak

göle taşıyan ana kanalların, atık sularını doğrudan göle taşımak yerine, bitkilendirilmiş

hendeklerde tututlarak dinlendirildikten göle verilmesini sağlamak olmalıdır.

Burada kısaca YSA’ların özelliğine değinmek yararlı olacaktır: YSA’lar

• Ucuz yatırım ve işletim maliyeti,

• Enerji gereksinimi olmaması,

• Sarf madde kullanılmaması,

• Her boyutta kurulabilmesi,

• Yerel malzemelerden yapılabilmesi,

• Oluşan makrofitlerin değerlendirilebilmesi (yakıt, yem ve gübre gibi)

• Arıtılan suyun tekrar kullanımına olanak vermesi

• Su arıtımı veriminin tatminkar olması (AKM, Azot, Fosfor, Ağır Metal, bakteri ve

parazitler açısından)

• US- EPA (ABD-Çevre Koruma Ajansı) tarafından tavsiye edilmesi,

• Çevreyle dost yapılar olması,

• Doğal yaşamı desteklemesi,

• Görsel güzelliği nedeniyle dünyada giderek yaygın şekilde kullanılan sistemlerdir.

YSA’lar kurulurken;

• Düşük maliyetli ya da atıl arazi,

• Uygun topoğrafya,

• Geçirimsiz toprak, ya da kil zemin,

• Yerel malzeme sağlama kolaylığı,

• Yeterli atıksu bulunması,

• Atık suyun niteliği,

• Hedeflenen su kalitesi,

• Makrofit türlerinin seçimi

• Ve personel gereksinimi dikkate alınarak kurulmalıdır.

Şekil 56. Burdur Gölü kıyısı, Atıksu deşarj kanalı yanı, YSA kurulumu için elverişli ortam (solda); YSA kurulumu

için elverişli ortam ve bu alana yayılmış olan istilacı kokar ağaç bireyleri (sağda) (foto, İ gülle)

123

Budur Gölü çevrsinde, su çekilme alanlarından kaynaklanan, çok geniş bir boş olan

bulunmaktadır. Ekolojik etkilenme alanı içerisinde yer alan bu alanın kullanılmasının göle

hiçbir olumsuz etkisinin olmayacağı düşünülmektedir. Aynı zamanda Atıksu Arıtma tesisine

oldukça yakın olna bölgenin eğim vb. topoğrafik koşulları oldukça uygundur. Zira, Burdur

Gölü çevresinde hali hazırda İl Özel İdaresi tarafından kurulmuş çok küçük çapta YSA’ları

görmek mümkündür.

Yeni tesis yapılmadan önce, bunların incelenerek bitki durumu vb. konularda bilgi toplamak

çok yararlı olacaktır. YSA kurulmasına karar verilmeden önce konunun tüm boyutlarıyla

araştırılması ve planlanması işletme başarısını garanti edecektir.

Sonuç:

Süleyman Demirel Organize Sanayi Bölgesi atık sularının arıtılmış dahi olsa göl havzasına

verilmesinin önlenmesi ve arıtma kalitesinin iyileştirilmesi gerekmektedir.

Burdur Kentinin yüzey akış suları yoğun yağmurlu zamanlarda doğrudan göle karışmaktadır.

Bunun önlenmesi için projeler geliştirilmelidir.

Burdur Kenti Kanalizasyon arıtma tesisi, ön arıtma yapmakta olup, nutrientlerin tam olarak

giderilebilmesi ve ileri arıtım için; Yapay Sulak Alan Arıtım sistemi kurulması şiddetle

tavsiye edilmektedir. Bunu için tüm koşullar uygun durumdadır.

Kentin ve sanayi kuruluşlarının baca emisyonlarının iyileştirilmesi, uzun süreçte gölün

korunmasında yararlı olacaktır. Zira, özellikle kış aylarında gölün su yüzeyinde birikmiş

kurum kalıntılarını görülebilmektedir.

124

Faal. 10: “Burdur Gölü havzasında su kaynaklarının kullanım deseni ve göl suyu seviyesinin

korunması üzerine öneriler”

Yürütücü: Doğa Derneği, yrd. Doç. Dr. Erol KESİCİ

Amacı: Burdur Gölü havzasında su kullanım alışkanlıklarının deseninin gölün su bütçesi

üzerine etkisinin belirlenmesi

Gerekçesi: Burdur Gölü son 30 yıldan bu yana Burdur Gölü su bütçesi sürekli olarak negatif

eğilim göstermiş olup, bunun sebebinin göl havzasındaki su kullanım alışkanlıklarına mı?

Yoksa meteorolojik etkenlere mi? Bağlı olarak değiştiğinin belirlenmesi gerekir.

Açıklama: Bu faaliyet göl havzasında arazi gözlemleri, veri ve istatistik analizleri ile

yapılacaktır.

Günümüzden 10-20 yıl önce planlanan su altyapı projeleri mutlaka günün koşullarına göre

gözden geçirilmeli ve güncellenmelidir. Karaçal Barajı’nın faaliyete geçmesinden önce

Burdur Gölü Havzası’nda 126 hm3 su, gölü besleyen akarsular üzerine kurulan baraj ve

göletlerde tutulmaktadır. Bu suyun 72,4 hm3’ü tarım alanlarında sulama için

değerlendirilmekte, kalanı rezerv olarak saklanmaktadır. Karaçal Barajı’nın da su tutmasıyla

birlikte, bu baraj ve göletlerde tutulan su miktarı 202 hm3’e çıkmıştır. Yüzey sularının büyük

bir kısmının göle ulaşmaması gölün su seviyesini düşüşünü hızlandırdığı görülmektedir.

Su ve toprak kaynaklarının bütüleştirilmesi (entegre) hidrolojik çevrime dayanmaktadır.

Hidrolojik çevrim sırasında su; hava, toprak, bitki örtüsü, yüzey suyu ve yeraltı suyu arasında

döngü halindedir. Bütünleşik su yönetimlerinde en önemli unsur, göl havzasındaki ekonomik

olgu ve faaliyetlerin de tıpkı fiziksel kaynaklar gibi karar verme sürecine dahil edilmesidir.

Karar verme süreci ise bilimsel-teknik anlamda mevcut veya gerektiğinde sonradan

oluşturulan bilgilerin değerlendirilmesi ile çeşitli alternatif çözüm önerilerinin her birinin

fayda-maliyet, doğal kayıp analizlerinin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde yapılması ve

karşılaştırılması işlemlerini içermelidir. Bu süreçte göl havzasındaki tüm kararların farklı

sektörel kullanımlar ve yukarı-aşağı havza arasındaki etkileşimler dikkate alınarak verilmesi

gerekir.

Doğal kaynakların doğrudan veya dolaylı olasa da neredeyse tamamının yönetimini içeren

bütünleşik göl havzası ve göl kıyı alanları yönetimini gerçekleştirebilmek kısa-orta ve uzun

vadeli hedeflerin karşılanmasıyla mümkündür. Bu da tüm paydaşların kaynak ihtiyacının

birbirlerini kısıtlamadan ve “Doğal ekosistemlerin korunması” ön koşuluna bağlıdır. Diğer

taraftan sosyo-ekonomik sistemlerin yani göl havzasında yaşayan tüm paydaşların etkileşim

içinde olduğu gözardı edilmemelidir.

Bu yapı içerisinde su altyapılarının geliştirilmesi de büyük önem arz eder. Yeni su

altyapılarının geliştirilmesi ve inşasından önce; sadece su ekosistemlerinin doğal kapasite ve

değerleri değil verimlilik artırımı yoluyla potansiyel su tasarrufu hesapları da tutarlı bir

şekilde yapılmalıdır.

Su altyapı projeleri, talep yönetimi hesapları üzerine kurulmalıdır. Tüm planlanan projeler;

olası iklim değişikliği etkileri ve değişik kalkınma seçeneklerini de dikkate alan kapsamlı

Çevresel Etki Değerlendirmesi kapsamında gerçekçi fayda-maliyet analizleri yapılmalıdır.

125

Her havzanın su sorunu öncelikle kendi içinde çözülmeli ve mevcut kaynakların en efektif

şekilde kullanımı sağlanmalıdır.

Tüm sektörlerde kaçak su kullanımının önüne geçmek ve özellikle sanayinin kullandığı suyu

geri dönüştürerek yeniden kullanımını sağlamak için gerekli adımlar bir an önce atılmalıdır.

Burdur Gölü havzasında sistemi besleyen bir diğer önemli kaynak da yeraltı sularıdır.

Çevresel ve nükleer etkilerden en az kirlenen su kaynağı olması nedeniyle bir ülkede en az

kullanılması gereken kaynaklardır. Havzadaki yer altı suyu rezervlerinin belirlenmesi ve

sondaj kuyularının göle olumsuz etkilerinin azaltılması akılcı su yönetiminin hayata

geçirilmesi açısından önemli bir faaliyettir. Yeraltı su rezervlerini eksiltmemek ulusal politika

haline getirilmeli, kaçak kuyularla ilgili yaptırımlar artırılmalı, bu konudaki izleme ve

denetim mekanizmaları güçlendirilmelidir. Kuyulara takılacak sayaçlar vasıtasıyla su tüketimi

izlenmeli ve kontrol altına alınmalıdır.

Tarım politikaları ve uygulamalarında köklü değişimler olmalı; tarım-su-çevre politikaları

birbiriyle uyumlu ve tamamlayıcı nitelikte olmalıdır:

Ürün bazlı destekleme sistemi yerine iklim, toprak ve su yapısı, biyoçeşitlilik gibi kriterleri

göz önüne alan bölgesel destekleme sistemi oluşturulmalıdır.

Üreticilerin çevreye uyumlu alternatif ürünlere geçişinde yeni ürüne geçişin yol açtığı gelir

kaybının devlet tarafından tazmini garanti edilmeli ve alternatif ürün önerileri daha az su

kullanımı üzerinden geliştirilmelidir.

Yağmurlama ve damla sulama sistemleri yaygınlaştırılmalıdır. Finansal desteklerin yanında

mutlaka sulama mühendisi desteği sağlanmalı, bu konuda yetişmiş uzman sayısı artırılmalıdır.

Su kayıplarını daha da azaltmak için ilave iklim, toprak ve bitki verileri sağlayan yenilikçi,

sürdürülebilir sulama teknolojileri kurulmalıdır.

Sulama birlikleri ve kooperatifleri “suyun akılcı kullanımı” prensibi etrafında yeniden

yapılandırılmalıdır.

Su kullanımının ve tarımsal üretim verimimin artırılmasında arazi büyüklüğü önemlidir.

Miras hukukundan kaynaklı, çok parçalı arazi yapısı doğal kaynakların efektif kullanımını

azaltmaktadır. Bu nedenle, sulamaya yatırımları yapılmadan önce mutlaka “arazi

toplulaştırması” yapılmalıdır.

“Doğa” ve potansiyel verici havzalar dahil tüm su kullanıcıları açısından dengelenmiş, sulama

verimliliğine ilişkin tüm tedbirler alınmış ve ilgili nehir havzasındaki su varlığı kesinlikle

belirlenmiş olmadığı sürece daha fazla su gerektiren ürünlerin ekimi ya da sulanacak alanların

daha fazla genişletilmesi talepleri dikkate alınmamalıdır.

Yaşamsal önem taşıyan ekosistemlerin sürdürülebilirliğini tehlikeye atmadan dengeli bir

biçimde ekonomik ve sosyal refahın bileşkesinden en fazla yarar sağlayacak şekilde su,

toprak ve bağlantılı kaynakların eş güdümlü olarak geliştirilerek, korunarak yönetilmesi

gerekmektedir.

126

Su kaynaklarının yönetimindeki çok başlılık ve çok sayıdaki yasal düzenleme ile kurumların temsil

ettikleri sektörlerin hedeflerinden bazıları birbirleriyle örtüşse de büyük çoğunluğu çelişmektedir.

Burada yönetim hangi hedefler doğrultusunda yapılacağına stratejik çevresel değerlendirme, çevresel

etki değerlendirilmesi, kara destek sistemleri ve taşıma/özümleme dikkate alınarak karar verilebilir.

Alanın yönetimi, sektörler arasındaki çelişkileri azaltacak şekilde ve doğal alanlardaki ekolojik ayak

izini küçültmek amacıyla doğal kaynakların bazı paydaşlar tarafından diğer kullanımlarının

kısıtlanmasını gerektirebilir.

Bu ön bilgiler ışığından Burdur özeline inildiğinde;

Doğa Derneği’nin , “Türkiye' de Su Kaynaklarının Akılcı Kullanımına Doğru - Burdur Kapalı

Havzası Uygulama Projesi’’ kapsamında 2007-2010 yıllarında Burdur Gölü aşağı havzasında yapmış

olduğu pilot denemelerde ve değerlendirmelerde aşağıdaki sonuçlara ulaşmışlardır. Bu rapordan

derlenen bilgiler ışığında;

Damla Sulamanın Yararları:

1. Sulama yapılan alandaki her bitkinin eşit miktarda sulanmasını sağlar. Bu şekilde özellikle

eğimli arazilerde çok su alan yerlerin kök çürümesine uğrayıp az su alan yerlerinde kuruması

ortadan kalkar.

2. Bitki kararlı ve sabit debili suyu sever. Bu bitkide stresi azaltır ve bu şekilde % 20 ile % 80

arasında bitkinin verimi artar.

3. Bitkilerin kökleri yukarıdan aşağıya doğru gittikçe azalır. Bitki kendisine gerekli olan

suyun %80’ini kökün üst kısımlarından alır. Bundan dolayı damla sulama sistemlerinde su

kaybı en aza indirilir ve su masrafı %60’a kadar iner.

4. Salma sulama sisteminde gübre ve diğer besin maddeleri suyla birlikte toprakta bitkinin

alamayacağı derinliklere inmektedir. Damla sulama modelinde ise besin maddeleri direk sıvı

olarak bitkinin maksimum olarak faydalanabileceği şekilde kullanıldığı için gübreden de %50

kar sağlanmaktadır.

5. Bitki gelişim sürecini kısaltır, turfandacılığa büyük yarar sağlar.

6. Gerekli olan su bitkinin köklerine doyurulduğu için yabancı ot gelişimi önlenmiş olur.

7. Topraktaki kireç ve tuz birikmesini önleyip topraktan her sene daha çok verim alınmasını

sağlar (ki Burdur’da sulama sularının iletkenliğinin yüksek ve toprakların alkalin-tuzlu olduğu

dikkate alındığında bu durum daha da büyük önem kazanır).

8. Az debili sularda kullanılabilir. Yüksek debiye ihtiyaç duyulmaz.

9. Damla sulama sistemleri rüzgârlı havalardan etkilenmez.

10. Su kullanımında %30-80 arasında, enerjide %40, gübrede %50, zirai ilaçta %30, sulama

işçiliğinden %70-90 tasarruf sağlar verimde ise %20-80 arasında artış görülür.

127

11. Bu tasarruflar doğrultusunda Eurodrip firmasında alınan verilere göre fasulyede dekar

başına 265 TL, kirazda dekar başına 2.635 TL, patateste 1.109 TL kar sağlanması sadece birer

örnektir. Damla sulama sistemleri her türlü bahçeye ve tarımsal alana uygulanabilir.

12. Eğimli arazilerde erozyona sebebiyet vermeden sulama yapılabilir.

13. Diğer sulama sistemlerinde bir sezonda gübreler en fazla 3 - 4 defada verildiği için her

defasında fazla miktarda gübre toprağa karıştırılır veya serpilir. Gübrelerin birçoğu bitkiler

tarafından alınamadan sulama suyu ile derinlere doğru yıkanır bir kısmı da aralarda çıkan

yabancı otlar tarafından alınır

Pilot çalışma Örneği: Kumluca Köyü Pilot çalışma alanından alınan veriler Tablo 41’de

verilmiştir. Bu tabloya göre damla sulamanın bölge için son derece kullanışlı olduğu

görülmektedir.

Tablo 41. Kumluca Köyü Damlama Sulama Pilot alan analizi

Pilot alanda üretici tarafından gerçekleştirilen uygulama sonucunda elde edilen veriler

değerlendirildiğinde;

Üretici sistemin bölge için en uygun sulama sistemi olduğunu belirtmekte ve çevresinde

yaygınlaşmasına yönelik bilgilendirme yapmaktadır.

Bu yöntemlerin uygulanmasıyla su ve iş gücü etkin olarak kullanılmaktadır.

Salma sulama yerine basınçlı sulama sistemlerinden damla sulama tercih edilmesi

durumunda, toplam maliyette % 47 tasarruf sağlanmakta, toplam gelirde % 50’lik bir artış

gerçekleştirilmektedir.

Üretici üretim mevsimi boyunca salma sulama ile dekara 680 ton su kullanmakta iken,

damla sulama sistemi ile tüketim 163 ton’a düşmüştür. Üretici bir sezonda sulama suyundan

517 ton tasarrufta bulunmuştur.

*Kumluca Köyü Pilot Alan Analiz Çizelgesi

Damla Sulama Salma Sulama Farklar Tasarruf oranı

Su Tüketimi 1636 ton 6800 ton 5160 ton % 75

Sulama Saati 54 saat(2,25 gün) 125 saat(5,2 gün) 71 % 57

Elektrik/benzin 123,7 TL 104 TL 19,7 TL -% 16

Verim 6 ton/da 4 ton/da 2 ton/da % 50

Sulama işçiliği 0 150 TL 150 % 100

Gübre Masrafı 400 TL 740 TL 340 % 46

Gübreleme işçiliği 0 50 TL 50 % 100

Ekim Masrafı yakıt 90 TL 90 TL 0 X

Tohum Masrafı 300 TL 300 TL 0 X

İlaçlama Masrafı 0 275 TL 275 % 100

Toplam Maliyet 913,70TL 1709 TL 843 % 47

Toplam Gelir 6.000 TL 4.000 TL 2.000 TL % 50

Net Kar 5086 TL 2291 TL 2795 TL

(*) Doğa Derneği, “Türkiye' de Su Kaynaklarının Akılcı Kullanımına Doğru - Burdur Kapalı Havzası Uygulama

Projesi’’

128

Su kullanımı yapılan deneme alanlarında, Su miktarından %30-80 arasında, enerjide %40,

gübrede %50, zirai ilaçta %30, sulama işçiliğinden %70-90 tasarruf sağlanmıştır.

Verimde artış sağlanmıştır. Dekarda mısırda 2 ton, pancarda bir ton verim artışı elde

edilmiştir.

Yağmurlama ve salma sulama sistemine göre sulama işçiliği zaman olarak 12-15 defa

daha az işçiliğin damla sulama sistemiyle olabileceği üreticilere gösterilmiştir. Bu üreticiler

tarafından beyan edilmiştir.

Yabancı ot azalmış ve çapalama masrafını düşürmüştür.

Yakıt ve enerji tüketimi düşmüştür.

Toprağın tuzlanması azalmıştır.

Damlama sulamanın ekosisteme sağladığı yararlar

Burdur Gölü’ndeki biyolojik çeşitliliğin korunması ve iyileştirilmesi konusunda

paydaşlarda duyarlılık gelişmiştir. Bu değerlendirilmelidir.

Proje alanındaki yerleşimlerin büyük bir bölümünde insanlar “su azalması” , “küresel

ısınma” ve ''Burdur Gölü’ndeki su seviyesinin düştüğünün farkındadır. Bu yüzden gelecekte

''Katılımcı havza planlaması uygulaması için sosyal sermaye hazır hale getirilmiştir.

Damla sulama sistemi havzada gelişmeye başlamıştır. Kamu ve bankalarda çiftçileri

daha az prosedürle muhatap bırakıldığında bu sisteme geçişin çok hızlı gelişeceği

görülmüştür. Bu görüşülen birçok kamu ve STK ve üreticiler tarafından dile getirilmiştir.

Avrupa Birliği ve Çevre fon kaynaklarından da yararlanarak seçilmiş pilot alanlarda

''sulama sistemleri'' projeleri geliştirilebilir ve toplulukların kendi iç dinamikleri harekete

geçirilebilir. Bu süreçlerde resmi kamu kuruluşlarıyla STK ve yerel yönetimler arasında

yapılacak işbirliği çevreye duyarlılığı geliştirmeye ciddi bir ivme kazandıracak noktadadır.

Öneriler

Havzadaki köylerin ‘’Kırsal Turizm’’ potansiyelleri belirlenmeli ve bu köyler kırsal

turizme yönlendirilmelidir. (Yürüyüş parkurları, endemik bitki türleri)

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca vatandaşın hizmetine sunulan sulama

sistemleri ve hayvancılık teşvikleri bölgeye özel olmalı, özellikle göl kenarındaki üreticilerin

kullanması için teşvik edilmelidir.

Benzer projeler uygulanırken, hedef grubun çevreye bakışlarını olumlu yönde geliştirmek

için ‘’Gelir getirici’’ faaliyetlere önem verilmelidir.

Havzada bulunan sulama kooperatifleri desteklenmeli ve bunların projelerde aktif rol

almaları sağlanmalıdır.

Göl havzasında suyun ekonomik kullanımını sağlayacak ‘’Sulama sistemleri’’

yaygınlaştırılmalıdır.

Üreticilerin gelirleri artırılarak, göl ile barışık tarım ve hayvancılık faaliyetleri yapılması

sağlanmalıdır.

129

Yerel yönetimlerle ilişkiye geçilerek kent planları yapılırken; Yerleşim yerlerinin göl ile

uyumlu bir şekilde gelişmesi temin edilmeli ve planlanmalıdır.

Havzada 85 köy bulunmakta ve bu köyler iki ile bağlıdır. Burdur ve Isparta illerine bağlı

bu köyler gelecekte proje uygulamalarına dahil edilmelidir. Yeni yapılacak ya da uygulanması

düşünülen projeler bu 85 köyü kapsamalıdır.

Damla sulama sistemleri kurulmadan önce kesinlikle toprak yapısına bakılmalı ve toprak

analizleri yapılmalıdır.

Sonuç

Genel bir sonuç olarak; havzanın hidrojeolojik ve coğrafi etüdü yapıldığında, iklimsel

faktörlerin gölün su azalmasında etkili olmadığı, esas faktörün göle gelen su miktarındaki

azalıştan kaynaklandığı anlaşılmıştır.

Bu durumda, Burdur Gölü’nün su seviyesini arttırmak konusunda yapılacak tek bir şey vardır:

“SU TASARRUFU”. Su tasarrufu sağlamanın bir yolu sulama yöntemini değiştimekse, bir

yolu da, sulanan alan kadar değil, kullanılan su kadar para ödenmesi, yani suyun mutlak bir

bedelinin olmasıdır.

Su tasarrufunda diğer üzerinde durulması gereken bir konu da, sulu yem bitkisi yetiştirciliği

ve kavak, ceviz, şeker pancarı vb. su savurganı bitkilerin havzada çok yoğun şekilde

bulunuyor olmasıdır. Kavak ağacı sayısı süratle azaltılmalı, ceviz yerine badem ve bağ

dikilmesi teşvik edilmelidir.

Bu amaçla, suyun kaynağı ne olursa olsun, sulama ve diğer kullanma sularına debi ölçer

takılmalıdır. Bu durum hem kullanıcı üzerinde psikolojik bir etki oluşturacak, ürün deseninin

değişmesini sağlayacak, damlama sulamaya ilgiye arttıracak ve herkes kullandığı kadar

ödeyecektir.

Diğer bir konu da, yer altı sularının mümkün olduğunca kullanılmaması olmalıdır. Zira,

yerlatı suları rezerv niteliğinde olup, gelecekte yaşanacak olası bir kuraklık afetinde

başvurulması gereken bir kaynak olmalıdır.

Ataol (2010)’a göre, Burdur Gölü Havzası’nda 31 bin hektar sulu tarım alanı bulunmaktadır,

toplam sulama suyu ihtiyacı Blaney-Criddle metoduyla 76 hm3 olarak hesaplanmıştır.

Damlama sulama yöntemlerinin kullanılmasıyla göl havzasından tasarruf edilecek su miktarı

Burdur Gölü’nün yıllık su kaybının bir buçuk katını bulacak, gölün su seviyesi yeniden

yükselebilecektir.

Kaynak:

M. Ataol, 2010. Burdur Gölü’nde Seviye Değişimleri, COĞRAFİ BİLİMLER DERGİSİ

CBD 8 (1), 77-92 (2010)

Doğa Derneği, 201, “Türkiye' de Su Kaynaklarının Akılcı Kullanımına Doğru - Burdur Kapalı

Havzası Uygulama Projesi’’

Yiğitbaşıoğlu, H. ve Uğur, A., 2010, Burdur Gölü Havzasında Arazi Kullanım

Özelliklerinden Kaynaklanan Çevre Sorunları, Ankara Üniversitesi Çevrebilimleri Dergisi

2(2), 129-143, Ankara

130

Faal. 11: “Burdur Gölü ve çevresinde balık ve alternatif su ürünleri yetiştiriciliği

potansiyelinin belirlenmesi”

Yürütücü: Doç. Dr. Erkan GÜMÜŞ, Doç. Dr. İskender GÜLLE, Yrd. Doç. Dr. Orhan

DEMİR, Dr. Zekiye Güçlü

Amacı: Göl çevresinde ve gölde yapılabilecek alternatif su ürünleri yetiştiriciliğinin

potansiyelinin belirlenmesi

Gerekçesi: Burdur Gölü tuzlu-acı su karakterinde olmasına karşın su ürünleri alanında

kullanılacak kilit türleri barındırmakta olup, bunların kitlesel üretimleri önemli bir

potansiyeldir. Yine göl çevresinde iklim, su ve toprak özelliklerine uygun balık türlerinin

yetiştiriciliğinin yapılması potansiyeli bölgeye önemli gelir ve iş olmağı sağlanacaktır.

Açıklama: Faaliyet arazi gözlemleri, veri analizleri ve literatür taramasıyla

gerçekleştirilecektir

Burdur Gölü Ramsar alanı ve I. derece doğal sit alanı olduğundan, göl içerisinde yapılacak

olan su ürünleri etkinliklerinde özel izin gerekmektedir. Bu nedenle doğrudan göl içerisinde

ve gölün koruma bölgelerinde yapılacak etkinliklerde izin alınması gerekmektedir. Ayrıca,

göl endemik balık ve zooplankton türlerine ev sahipliği yaptığından dışarıdan getirilecek

türlerin doğrudan göl içerisinde ve göl suyu ile doğrudan temas yapacak şekilde yetiştirilmesi

doğru değildir. Zira bu türlerin ortama uyum yaparak endemik türleri tehdit etmesi söz

konusu olabilir.

Burdur Gölü’nde bulunan sucul canlılar ve ekonomik önemleri

Dünyadaki diğer tuzlu-sodalı göllerde olduğu gibi, Burdur Gölü de az sayıda organizma

barındırmaktadır. Fakat bu az sayıdaki türler genel olarak, ekonomik açıdan değerli türlerdir.

Özellikle su ürünleri alanında kullanılan mikroalg, rotifer ve kopepot türleri bunların

başlıcalarıdır.

Gölün doğal ekonomik türlerinden yararlanma durumları, hasat yöntemleri veya

yetiştiriciliği

Gölde doğrudan yetiştiricilik yerine, göl dışında tarla balıkçılığı şeklinde yetiştiricilik

uygulamalarının yapılması mümkündür. Zira, Yazıköy-Yarıköy-Kumluca köy alanları tarla

balıkçılığı için en uygun yerlerdir.

Kilit türlerin kitlesel üretimleri önemli bir potansiyeldir. Burdur Gölü’nün suyu acı-tuzlu su

özelliğinde olup alternatif su ürünleri yetiştiriciliğine uygun özellikler taşımaktadır (Şekil 57)

Mikroalglerin Önemi ve Potansiyeli

Mikroalgler, birim alanda yüksek biyomas üretimi ve pek çok metaboliti hücre içinde yüksek

miktarda biriktirmeleri nedeniyle son yıllarda üzerinde çok çalışılan organizmalardan biri

olmuştur. Ayrıca atık suların arıtımında, hayvan yemlerinde, insan besin desteği olarak,

akuakültürde (Gökpınar ve ark., 2007) ve içerdikleri pigment maddeleri, antibiyotikler,

vitaminler nedeniyle de tıp, eczacılık alanlarında ve kozmetik ürünlerinde katkı maddesi

olarak pek çok alanda kullanılmaktadır (Kargın Yılmaz, 2006). Mikroalgler, biyoteknolojinin

gelecekteki en önemli kaynağıdır. Algal biyoteknoloji son 30 yılda önemli ilerlemeler

yapmıştır ve Botryococcus, Chlorella, Dunaliella, Haematococcus ve Spirulina gibi birkaç

mikroalg türü protein, astaksantin, β-karoten, gliserol, sıvı yakıt ve ilaç formülasyonlarını

üretmek için yetiştirilmektedir (Raja ve ark., 2007).

131

Şekil 57. Burdur Gölü ve çevresinde potansiyel su ürünleri istihsal alanları

132

Mikroalg yığın kültürü 1948’den sonra Stanford’da (ABD), Almanya ve Tokyo’da

araştırmaların odak noktası olmaya başlamıştır. Ticari mikroalglerin üretimi 1960’ların

başlarında Japonya’da Chlorella kültürü ile başlamış, 1970’lerin başında Soso Texcoco S.A

Durand-chastel (1980) tarafından Meksiko, Lake Texcoco’da Spirulina üretim ve kültür

tesisinin kurulmasıyla devam etmiştir. 1977’de Tayland’da Spirulina tesisi kurulmuştur ve

1980’e kadar Asya da ayda 1000 kg’ dan fazla mikroalg üretim kapasiteli (özellikle

Chlorella) büyük çaplı bir tesis kurulmuştur. 1996’dan 2000’e kadar Chlorella’nın Japonya

da ticareti yapılmıştır. Avustralya da Western Biotechnolgy Ltd. ve Betatene Ltd. tarafından

üretim tesisleri kurulduktan sonra –karoten kaynağı olan Dunaliella salina’ nın ticari

üretiminde 3. büyük mikroalg endüstrisi haline gelmiştir. Bunları daha sonra İsrail ve

ABD’deki diğer ticari tesisler takip etmiştir. Bu algler gibi siyanobakterinin (mavi-yeşil

algler) üretimi üzerine çalışmalar yaklaşık aynı zamanda Hindistanda başlamıştır. Böylece

kısa bir sürede biyoteknolojide mikroalg endüstrisi büyük ölçüde gelişmiştir (Kargın Yılmaz,

2006).

Ülkemizde ilk yoğun mikroalg üretim tesisi 1999 yılında Ege Üniversitesi Su Ürünleri

Fakültesi ve Ege Üniversitesi Bilim Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (EBİLTEM)

bünyesinde kurulmuştur. Üniversite-sanayi işbirliği ile üretime başlanan Spirulina işlenerek

bir gıda maddesi olarak piyasaya sürülmüştür. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Su

Ürünleri Fakültesinin yürütmekte olduğu bir TÜBİTAK projesine altyapı oluşturması

amacıyla Rektörlük tarafından Dardanos Yerleşkesinde yapımı tamamlanan Alg Üretim

Serasında (Fikotron), mikroalgal biyoteknolojide en çok kullanılan türlerden olan Spirulina

platensis üretimine başlanmıştır. Kontrollü koşullarda laboratuarda üretimi gerçekleştirilen

alg kültürlerinin sera koşullarına adaptasyonunun sağlanması ve yoğunlaştırılması amacıyla

alg üretim serasında daha büyük hacimlere transfer edilmektedir. Sera koşullarına adapte olan

ve yoğunlaştırılan Spirulina kültürleri en son olarak da bir çark yardımıyla sirkülasyonu

sağlanan 2.500 L hacim ve 20 cm derinliğe sahip raceway tipi havuzlara aktarılmaktadır.

Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nde fakülte binasının çatısındaki havuzlarda

Spirulina üretilmistir (Yılmaz, 2006).

Mikroalgal biyoteknoloji alanında gerçekleştirilen çalışmalarda Spirulina spp., hem

biyokimyasal içerik hem üretim avantajları hem de kullanılabilirlik açısından dünyada üretimi

en çok yapılan mikroalg türüdür (Kılıç, 2008).

Spirulina’nın Önemi ve Kullanım Alanları

Spirulina spp.’nin dünyada ticari anlamda üretimi özellikle 1980’lerin başından itibaren önem

ve hız kazanmıştır. Özellikle çoklu doymamış yağ asitleri (PUFA)’nden γ-linolenik asit

(GLA), mavi renkli pigment maddesi fikosiyanin ve yüksek protein içeriği (% 50-70)

nedeniyle insanlar için bir besin desteği olarak kullanımının yanında, hayvan yemi olarak

akuakültürde ve kanatlı hayvan endüstrisinde kullanımı da mevcuttur. Fikosiyanin, Uzakdoğu

ülkelerinde, özellikle de Japonya’da doğal pigment maddesi olarak yiyeceklerde, içeceklerde,

ilaçlarda ve kozmetik endüstrisinde sentetik renklendirici ürünlerin yerine kullanılmaktadır.

Mavi renkli bu pigment kozmetikte far, göz kalemi ve rujlarda kullanılmaktadır. Gıda boyası

olarak ise sakızlar, süt ürünleri, jöle vb. gıdalarda kullanılmaktadır. Ayrıca, Spirulina’nın

133

içeriğinde bulunan diğer karotenoid pigmentler nedeniyle süs balıklarının pigmentlenmesinde

yemlerde katkı maddesi olarak kullanılmakta, özellikle altın sazan ve kırmızı sazanların

yetiştiriciliğinde olumlu sonuçlar vermektedir. Bu özellikleri yanında kültür koşullarının

sağladığı avantajlar da göz ardı edilemez. Spirulina’nın açık havuzlarda veya bir sera

içerisinde tüm yıl boyunca üretilebilirliliği alkalofilik bir tür olması nedeniyle mümkündür.

Optimum büyüme sıcaklığının 35-37 ºC ve pH aralığının 8,5-11,0 gibi yüksek değerlerde

olması, ticari anlamda büyük ölçeklerde üretim için büyük avantaj sağlamaktadır. Bu nedenle

kültürün bakteriyel veya algal kontaminasyona uğrama riski oldukça düşüktür (Kılıç, 2008).

Mikroalg Kültür Sistemleri

Mikroalg üretiminde kullanılan sistemler genel olarak, açık ve kapalı sistemler olarak

sınıflandırılabilir. Açık sistemlere, çok farklı amaçlar için üretilmiş olan konteynır, yapay

havuzlar ve doğal sular örnek olarak verilebilir. Teknik kompleksliği bakımından, yaygın

olarak kullanılan kanal tipi havuzlarda açık sistem olarak düşünülmektedir. Mikroalg

kültüründe kapalı sistemlerden en yaygın olarak kullanılanı ise, kapalı fotobiyoreaktörlerdir.

Bir sistem seçimi yapılırken dikkat edilmesi gerekli noktalardan biri, alg kültürlerinin hangi

alg üretim sisteminde daha verimli olacağının tespit edilmiş olmasıdır. Algal üretim için

belirli bir sistemin seçimini etkileyen faktörler ise; bölgenin iklim şartları, toprak ve suyun

maliyetleri, alglerin çevresel istekleridir. Bu sistemlerin birbirlerine göre avantajları ve

dezavantajları Tablo 42’ de verilmektedir (Naz ve Gökçek, 2004).

Tablo 42.. Açık ve Kapalı sistemlerin birbirlerine göre avantaj ve dezavantajları

Parametreler Açık Havuzlar Kapalı Sistemler

Kontaminasyon riski Aşırı yüksek Düşük

Alan ihtiyacı Yüksek Düşük

Su kayıpları Aşırı yüksek Hemen hemen yok

CO2 kayıpları Yüksek Hemen hemen yok

Kültüre edilen türlerin çeşitliliği Birkaç alg türüyle sınırlıdır. Yüksektir. Hemen hemen tüm

mikroalg türleri kültüre edilebilir.

Standardizasyon Mümkün değil Mümkündür

Hava şartlarına bağımlılık Yağış sırasında tam olarak üretim

mümkün değil

Kapalı sistemler aynı zamanda kötü

hava şartlarında da üretime

müsaade ettiği için önemli değildir.

Üretim sırasındaki biyomas

konsantrasyonu

Düşüktür. 0,1-0,2 g/l Yüksektir. 2-8 g/l

Muamele proseslerinin randımanı Düşüktür. Düşük

konsantrasyonlardan dolayı büyük

hacimler akar.

Yüksektir. Yüksek

konsantrasyonlardan dolayı küçük

hacimler akar.

Spirulina’nın ticari üretimi çoğunlukla özel açık havuzlarda yapılmaktadır. Açık kültür

sistemlerinin iki önemli avantajı, sermaye yatırımının az olması ve güneş enerjisinin serbest

enerji kaynağı olarak kullanılabilmesidir. Bu sistemlerde basit alg üretim metotları

kullanılmakta ve seçilmiş ortamlarda alg türlerinin büyümesi amaçlanmaktadır. Bununla

birlikte, elde edilen verimlilik teorikteki maksimumdan uzaktır.

Doğal ışığın yanı sıra, ticari olarak üretilen çoğu mikroalg optimum büyüme için yüksek

sıcaklığa ihtiyaç duyar, bu yüzden yetiştirilmeleri tropikal ve subtropikal bölgelerle kısıtlıdır.

134

Diğer alanlarda ise mikroalg üretimi yaz aylarında gerçekleştirilebilir. Spirulina için optimum

büyüme sıcaklığı 35oC civarındadır ve 18

oC’ın altında büyüme gerçekleşmez. Açık

havuzlarda üretilen Spirulina kültürlerinde haftalarca kontaminasyon olmadan kültürün

sağlığını koruyabilmek için sistemde 2 temel ilkeye uyulması gerekmektedir; Spirulina

kültürlerinin optimal sıcaklığı olan 35-37 ºC’ ye gündüz saatlerinde ulaşabilmesi ve havuz

derinliklerinin az olması (kültür derinliğinin 15 cm’nin altına düşmemesi) gerekmektedir.

Ayrıca Spirulina kültürlerinde verimli bir büyüme elde edebilmek için sistemde çok iyi bir

karışım olmalıdır (Yılmaz, 2006).

Bilim adamları, ani sıcaklık değişimlerini minimumda tutmak ve birim hacimden daha çok

ürün almak için fotobiyoreaktörleri oluşturmuşlardır. Fotobiyoreaktörlerde yapılan Spirulina

üretiminde ürün miktarı artmıştır. Fotobiyoreaktörlerdeki trasparan borular ile güneş ışığı ve

sıcaklıktan daha fazla yararlanılmaktadır. Besleyici tuzların ortama düzenli olarak verilmesi

ile yüksek büyüme hızına ulaşılmaktadır. Genellikle iki tip fotobiyoreaktör kullanılmaktadır.

Birincisi yere paralel silindirik saydam borulardan oluşur. İkincisi ise büyük hacimli saydam

silindirik modüler sistemlerdir (Vonshak, 1997).

Tubular fotobiyoreaktörlerin dış ortamla temasının sınırlı olması (düşük kontaminasyon riski),

yüksek bir yüzey/hacim oranına sahip olması (yüksek aydınlanma), yüksek biyomas

yoğunluğuna sahip olması (yüksek verimlilik ve düşük maliyet), sabah sıcaklığının hızla

optimum değerlere ulaşması, kültür parametrelerinin anında ve sürekli kontrolü (pH, O2, T,

hücre yoğunluğu), alandan tasarruf, iş gücünden tasarruf ve düşük işletim maliyeti

(aydınlatma, CO2, PE torba, kimyasal madde vb.) gibi avantajları bulunmaktadır. Özellikle,

dış ortam sıcaklığı gündüz vakti 3.0 ºC’ye kadar düşmesine rağmen, sistemdeki sıcaklık

kontrolü sayesinde kültür sıcaklığı 17.5 ile 18.0 ºC aralığında değişmektedir. Havuz ve PE

torba sistemlerinde yapılan alg üretiminde yüksek bir maliyet girdisi oluşturan CO2 sarfiyatı

tubular sistemde minimize edilebilmektedir. Bunun yanı sıra, tubular fotobiyoreaktörlerin ilk

kurulum maliyetinin yüksek olması, yaz döneminde yüksek sıcaklık düzeyine ulaşması

nedeniyle bir soğutma sisteminin gerekli olması, sistemde aşırı oksijen birikimi ve uzman

personel gereksinimi gibi dezavantajları da bulunmaktadır. Fakat gerekli önlemlerin

alınmasıyla, belirtilen bu dezavantajların tamamının önüne geçilmesi mümkündür. Bu tip

sistemlerde özellikle yaz döneminde sıcaklık artışının önüne geçmek için genelde tüplerin

üzerine soğutulmuş su püskürtülmektedir. Böylece özellikle öğlen saatlerinde sıcaklığın

üretime zarar vermesi önlenir. Ayrıca, uzun vadede işgücü, kimyasal madde, CO2, PE torba

ve diğer unsurlarda yapılan tasarruflar sayesinde, tubular alg üretim sistemleri daha ekonomik

bir sistem haline dönüşecektir. Böylece deniz balıkları larval yetiştiriciliğinde önemli bir

maliyet girdisi oluşturan alg üretim maliyetleri düşürülecek ve alg üretimi bakımından ileri

teknolojiye geçilecektir (Gökpınar ve ark., 2007).

spirulina yığın üretim sistemi akış şeması

Mikroalg üretiminde güvenli, uygun bir üretim sisteminin seçilmesi gerekmektedir. Mikroalg

üretimi için önemli temel hususlar; ışık ya da güneş enerjisi, su, karbondioksit ve inorganik

zenginleştirici maddelerdir. Bu ihtiyaçlar temin edildiğinde alglerin yoğun miktarlarda üretimi

135

de mümkün olmaktadır (Kargın Yılmaz, 2006). Spirulina’nın tipik üretim sisteminin şematik

diyagramı Şekil 58’de gösterilmiştir.

Şekil 58. Spirulina üretim sisteminin şematik diyagramı (Shimamatsu, 2004).

Spirulina Kültür Ortamları

Tablo 43’de Spirulina gelişiminde yaygın olarak kullanılan Zarrouk ortamının içeriği

gösterilmiştir. İz elementler kültür suyunun kalitesine bağlı olarak ayarlanabilmektedir. Ortam

pH’sı CO2 kullanılarak 9,5-10,5 arasında tutulmaktadır (Shimamatsu, 2004).

136

Tablo 43. Spirulina Üretiminde Kullanılan Zarrouk Ortamı

Ortam-Solusyon Madde Miktar

Kısım 1

NaHCO3 18.6 g

Na2CO3 8.06 g

K2HPO4 1.00 g

Distile su 500.0 ml

Kısım 2

NaNO3 5.00 g

K2SO4 2.00 g

NaCI 2.00 g

MgSO4.7H2O 0.40 g

CaCI2.2H2O 0.02 g

FeSO4.7H2O 0.02 g

EDTANa2 0.16 g

Mikro Element Solüsyonu 10.0 ml

Vitamin Solüsyonu 5.00 ml

Distile su 500.0 ml

Mikroelement Solusyonu

ZnSO4.7H2O 0.001 g

MnSO4.7H2O 0.002 g

H3BO3 0.01 g

Na2MoO4.2H2O 0.001 g

Co(NO3)2.6H2O 0.001 g

CuSO4.5H2O 0.00005 g

FeSO4.7H2O 0.7 g

EDTANa2 0. 8 g

Distile su 1.0 L

Sonuç

Tuzlu göller değerli doğal kaynaklardır. Kimya endüstrisi, tarım, metalürji endüstrisi ve tıp

için önemli hammaddelerin büyük miktarları tuzlu göllerden alınmaktadır. Ekonomik ve

bilimsel değere sahip Artemia, Spirulina gibi biyolojik kaynaklar önemli miktarlarda tuzlu

göllerde bulunmaktadır (Mianping, 2001). Spirulina %70 oranında protein ve magnezyum,

çinko, Vitamin A gibi esansiyel nutrientleri içerir. İnsan ve hayvanlarda gıda eksikliği

problemlerine çözüm olabilir. Üretim maliyeti Spirulina’nın pek çok amaç için kullanımını

sınırlamaktadır. Maliyeti oluşturan nedenlerden biri besin elementleri girdisidir. Kendirli ve

ark. (2011) Spirulina kültürlerinde besin elementlerinin farklı oranlarda kullanımının kuru

madde ve protein düzeyine etkisini araştırmışlardır. Yürütülen çalışmada, S. platensis

kültürlerinde karbonat %25, %50, %75 ve %100, karbonat ve mikroelementler %25, %50 ve

%75 oranında eksik uygulanmıştır. Kontrol grubunun %59.3 protein içeriği ile %25 karbonat

eksiltilen kültürlerin %58.2 protein oranı birbirine yakın bulunmuştur. Yılmaz (2006) farklı

topraklar kullanılarak doğal ve ucuz yollardan Spirulina’nın gelişimi arttırmanın yolları

araştırmıştır. Spirulina endüstriyel üreticiler tarafından geleneksel olarak kullanılan Zarrouk

besi ortamında yetiştirilmektedir. Klasik büyüme koşullarına ek olarak, sürekli ışık kaynağı

altında, Kuzey Afrika, İran ve Ankara topraklarından hazırlanan ek besin ortamları

reaktörlerde kullanılmıştır. % 60 Sahra ve % 40 Zarrouk karışımından oluşan çözeltide

bulunan kesikli reaktörde en yüksek verim elde edilmiştir. Benzer büyüme saf Zarrouk

çözeltisininden sonra % 60 Zabol ve % 40 Zarrouk çözeltisi ile hazırlanan reaktörde elde

edilmiştir. Sonuç olarak, Zarrouk çözeltisine Sahra tozu çözeltisinin eklenmesiyle üretim

137

oranı artmıştır. Sonuçlar, Spirulina üretiminde alternatif doğal büyüme ortamlarının

kullanılabileceğini göstermektedir (Yılmaz, 2006). Ayrıca, bazı araştırmacılar besi

elementlerini azaltmak için tuzlu göl suyunda araştırmalar yapmıştır. Kebede (1997) Chitu

Gölü’nden (Etyopya) izole ettiği Spirulina platensis üzerine tuzluluğun etkisini ve gelişim

parametrelerini incelemiştir. Bu kapsamda, kültür ortamına NaHCO3, NaCl ve Na2SO4

ekleyerek 13-88 mg/L aralığında tuzluluğu test etmiştir.

Maksimum gelişim oranını, NaHCO3 ilavesinde belirlemiş ve bunu NaCl ve Na2SO4 ilavesi

izlediğini ve ayrıca türlerin NaHCO3 tuzluluğuna geniş tolerans gösterdiğini bildirmiştir.

Keskinkan ve ark. (2012) Van Göl suyunda Spirulina platensis’in gelişimi ve sertliğin

uzaklaştırılmasını araştırmışlardır. % 0,1-100 göl suyu yüzdeliğinde ve 8.7-10.43 pH

aralığında S. platensis’i kültüre etmişler. En yüksek biyomas yoğunluğunu %100 Van göl

suyu kullanılan deneme grubunda belirlemişler ve Spirulina’nın uzun dönemli yetiştiriciliği

için, göl suyunun uygun olduğunu bildirmişlerdir. Ekonomik kültür ortamı olarak, Van göl

suyunun yaygın olarak kullanılan “ticari Spirulina ortamına” alternatif olabileceğini

belirtmişlerdir.

Günümüze kadar Burdur Göl’ü suyunda Spirulina ya da ticari olarak üretimi yapılan başka

alg türünün üretim koşullarının araştırılmasına yönelik çalışma bulunmamaktadır. Aşağıdaki

şekilde görüldüğü üzere, Burdur Gölü çevresinde sığ alanlar bulunmaktadır. Bu sığ kısımlar

düz alanlar şeklinde olup, gerek açık gerekse kapalı sistemlerde alg üretimine oldukça uygun

alanlardır. Öncelikle laboratuar koşulları altında türün kültür gereksinimlerinin belirlenmesi,

daha sonra yığın üretiminin yapılması önerilmektedir. Mevcut bilgilere göre; kapalı tubular

sistemler, biyomas üretimini arttırabilirler ve ayrıca maliyeti bu artışa bağlı olarak

indirgeyebilirler. Bu tür sistemler, yüksek bir başlangıç maliyetiyle karşımıza çıkabilirler.

Ancak, bu sistemler yüksek verimlilik ve otamasyon işlemiyle, geleneksel sistemlere göre eşit

ve hatta daha üstün verim sağlayabilirler. Günümüzde tüm araştırmalar, bu teknolojinin

başlangıç yatırım maliyetlerini daha düşük bir seviyeye çekmeye yönelmiştir.

Son yıllarda ticari mikroalglerin üretiminde yeni türler ve bu türlerin ticari üretimini temin

edecek kapalı fotobiyoreaktörlerin farklı tasarımları önemli gelişme göstermiştir. Kapalı

sistemler içerisinde bulunan tübüler fotobiyoreaktörler, değişik şekillerde, farklı büyüklük ve

uzunluktaki şeffaf borulardan veya hortumlardan meydana gelmektedir. Bu tip

biyoreaktörlerde, uygun tüp çapı 2 – 4 cm arasıdır. Haemetococcus ve Phaeodactylum gibi

ticari anlamda kullanılan fakat seçici ortam koşullarına sahip olmayan mikroalg türlerinin

kapalı sistemlerde üretimi açısından uygun sistemlerdir. Düz panel reaktör ve tübüler

fotobiyoreaktör tasarımlarının temel ilkesi; kültüre edilen hücreler tarafından ışıktan daha

verimli yararlanılmasını sağlamaktır. Böylece, zararlı gazların birikimini kültür

sistemlerinden uzaklaştıran uygun bir karıştırma ve hücrelerin ışıktan daha verimli

yararlanmasını sağlayarak, daha yüksek biyomas yoğunluklarına ulaşmak mümkün

olmaktadır. Bu sistemler sürekli üretimde çalışmaya uygundur. Sürekli maksimum

yoğunlukta alg üretimi ve büyüme ortam koşullarının etkin kullanımına bağlı olarak, üretimi

önceden tayin etme şansını sağlar. Böylece toplam maliyet düşer ve daha küçük alanlara

ihtiyaç duyulur.

Burdur Gölü’nün bazı bölümleri bu sistemlerin kurulumuna uygun olup, ekonomik değere

sahip çeşitli mikroalg türlerinin üretiminde etkin olarak kullanılması mümkündür.

138

Kaynakça:

Gökpınar, Ş., Göksan, T., Cirik, S., Özbaş, B., 2007. Nannochloropsis sp.

(Eustigmatophyta)’nin Kış Döneminde Tubular Fotobiyoreaktörde Büyüme Özelliği. E.U.

Journal of Fisheries & Aquatic Sciences 24 (3-4): 233–237.

Kargın Yılmaz, H., (2006). Mikroalg Üretimi İçin Fotobiyoreaktör Tasarımları. E.U. Journal

of Fisheries & Aquatic Sciences 23 (1/2): 327-332.

Kebede, E., 1997. Response of Spirulina platensis (= Arthrospira fusiformis) from Lake

Chitu, Ethiopia, to salinity stress from sodium salts. Journal of Applied Phycology 9: 551–

558.

Kendirli, K., Işık, O., Uslu, L., Mutlu, Y., 2011. Spirulina Kültürlerinde Besin Elementlerinin

Farklı Oranlarda Kullanımının Kuru Madde ve Protein Düzeyine Etkisi. 16. Ulusal Su

Ürünleri Sempozyumu Bildiri Özetleri Kitabı. 25-27 Ekim 2011 Akdeniz Üniversitesi Su

Ürünleri Fakültesi, sayfa 32, Antalya.

Keskinkan, O., Işık, O., Yılmaz, T., Balcı, B., Uslu, L., Ersu, Ç. B., 2012. Simultaneous

Growth of Spirulina platensis and Removal of Hardness in Van Lake Water. Clean – Soil,

Air, Water 2012, 40 (1) 34–38.

Kılıç, C., 2008. Spirulina platensis’in Çanakkale Koşullarında Havuzlarda Üretimi ve

Biyokimyasal Yapısında Meydana Gelen Değişimler. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi

Fen Bilimleri Enstitüsü Su Ürünleri Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 49 sayfa, Çanakkale.

Mianping, Z., 2001. On salinology. Hydrobiologia 466: 339–347.

Naz, M., Gökçek, K. (2004). Fotobiyoreaktörler: Fototropik Mikroorganizmalar için

Alternatif Üretim Sistemleri. Ulusal Su Günleri, 6-8 Ekim 2004, İzmir

Raja, R., Heimaiswarya, R., Rengasamy, R., 2007. Exploitation of Dunaliella for β-carotene

production. Appl. Microbiol. Biot. 74(3): 517-523.

Shimamatsu, H., 2004. Mass production of Spirulina, an edible microalga. Hydrobiologia

512: 39–44.

Vonshak, A., 1997. Spirulina platensis (Arthrospira): Physiology, Cellbiology and

Biotechnology, Taylor & Francis Ltd.

Yılmaz, G., 2006. Değişik Toprak Kökenli Doğal Besin Ortamlarının Spirulina Üretimine

Etkilerinin Kesikli Reaktörler Kullanılarak İncelenmesi. Hacettepe Üniversitesi Çevre

Mühendisliği Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi. 93 sayfa, Ankara.

Canli Yem Üretimi

Acı ve Tuzlu su özelliğindeki Burdur Gölü canlı yem üretimi için uygun bir kaynaktır.

Rotiferadan Brachionus plicatilis (Gülle ve diğ. 2010) bugün dünya genelinde başta deniz

balıkları yavru üretimi olmak üzere, her türlü balığın larval beslenmesinde yoğun olarak

kullanılan bir organizmadır. Burdur Gölü’nde su ürünleri sektöründe kullanılabilecek diğer

bir organizma, bir tür kalanoyit kopepot olan, göle endemik Arctodiaptomus burduricus

türüdür.

139

Rotifer (Brachionus plicatilis)

Burdur Gölü’nün suyu bu türün yetiştiriciliği için uygun olup, doğal olarak göl suyunda da

bulunmaktadır. Özellikle deniz balığı larvalarının beslenmesinde canlı yem kaynağı olarak

günümüzde yoğun olarak yetiştiriciliği yapılmakta ve kullanılmaktadır.

Kalanoid kopepot, Hasadı ve İşlenmesi

Kopepot hasadında özellikle ilkbahar ve yaz döneminde, plankton bezinden yapılmış çevirme

ağları kullanılır. Hasat yapılırken özel dizayn edilmiş tekneler kullanılmaktadır.

Dondurulmuş-Kurutulmuş ürünün hazırlanma işlemi yüksek vakum ve düşük sıcaklıkta

nemin % 80'inin üründen uzaklaştırılmasını içermektedir. Ürün % 5’den az nem ve 800

mikron boyutlarında erişkin bireylerinden oluşabilir. Dondurup-kurutma tekniği her ne kadar

pahalı bir işleme yöntemi olsa da, Astaxanthin ve çoklu doymamış yağ asitlerinin kaybını

azaltmaktadır. Ürün yeterli oranda antioksidan (Ethoxyquin) içermektedir ve vakum

paketleme tekniği sayesinde uzun süre bozulmadan -16 oC‘de muhafaza edilebilir.

Dondurulmuş-kurutulmuş kopepotlar, yetiştiricilikte direkt olarak larva yemi olarak

kullanılabildiği gibi yem katkı maddesi olarak da değerlendirilmektedir. Özellikle deniz balığı

larvalarının beslenmesinde kullanılan Artemia nauplii’nin besin içeriği ile mukayese

edildiğinde bazı parametereler bakımından oldukça üstün olduğu görülmektedir (Tablo 44).

Tablo 44. . Kalanoyit kopepot ile artemia nauplii’nin besin içeriklerinin karşılaştırılması

Parametreler Kalanoyit kopepot Artemia sp (nauplii)

Protein % 62 % 71

Yağ % 36 % 17

Kül % 3 % 5

Karbonhidrat % 3 % 3

Astaxanthene 3000 - 75 00 ppm 31 ppm

Canthaxanthene 15 ppm 102 ppm

18:3n3 (Linolenik asit) % 10.45 %

20:5n3 (EPA) %11.74 %

22:6n3(DHA) % 11.09 %

Enzim aktivitesi 30000 22500

Ortalama vücut uzunluğu 800 um 500 um

Eğer larvaya Artemia nauplii veriliyorsa dondurulmuş veya dondurulup-kurutulmuş kopepot

da kısmen verilebilir. Dondurulmuş kopepot’ların kullanılması için en uygun zaman karides

larvaları için gelişimin mysis safhasıdır. Bu safhada 3. günden 4. güne geçiş esnasında

fitoplankton ile beslemeden kopepot ile beslemeye geçilebilir. Geleneksel olarak bu noktada

zooplankton besin kaynağı olarak Artemia nauplii kullanılmaktadır. Atemia kistlerinin

maliyeti göz önünde bulundurulduğunda kopepot kurtulmuş olarak larval beslemede

rahatlıkla Artemianın yerine verilebilir. Bireyler büyütme havuzlarında olgunluğa eriştiği

esnada diyete eklenen kopepot vücut ağırlığının % 1,5'unu aşmayacak oranda eklenmesi

önerilmektedir.

Denizel soğuk su balıklarının larva kültürü oldukça önemlidir. Özellikle yağların,

biyopigmentlerin ve cezbedicileririn rolü göz ardı edilemez. Vücudun ihtiyaç duyduğu birçok

çoklu doymamış yağ asitleri (HUFA) vücut tarafından sentezlenemez ve besin ile alınmalıdır.

Kopepot ürünleri, soğuk su deniz balıklarına mümkün olan en yüksek derecelerdeki, uzun

zincir bulunduran "omega 3" HUFA sağlamaktadır. Kopepotlar aynı zamanda esansiyel

140

pigment olan Astaxanthene'i en yüksek konsantrasyonda içerir. % 60 protein ihtiva eden

kopepotlar büyüme ve yaşama oranını arttırdığından beslemede kullanılan zenginleştirilmiş

rotifer ve çok pahalı olan Artemia naupli yerine alternatif kaynak olabilirler.

Tatlısu balıklarının kültürü, denizel soğuksu balıklarının kültürüne oranla daha iyi

bilinmektedir. Tatlısu balıklarının diyetlerine eklenen kopepot ve türevlerinin sayesinde

büyüme ve yaşama oranı, üreme ve renklenmeyi olumlu yönde etkilemektedir.

Örneğin kanal yayın balığı yumurtalarından besin kesesi taşıyan yavrular çıkar ve besin

keselerini tüketinceye kadar 3 gün süresince dışarıdan besin almazlar. Besin keselerini

tüketmelerinin ardından beslenmek amacı ile su yüzeyine yükselirler. Su yüzeyine yükselen

yayın balığı larvaları için en uygun besin dondurulmuş zooplanktondur. Başlangıç için 400-

500 mikron boyutundaki kopepot uygundur. Yayın balığı larvaları zooplanktonu yüksek

oranda kullanırlar ve koyu bir renk kazanırlar. Bu koyu renklenme büyüme ve yaşama

oranlarının artışında etken olan esansiyel pigment ve HUFA birikiminin göstergesi olduğu

için önem taşımaktadır. Yayın balığı larvalarının beslenmesine 800-1200 mikron boyutundaki

dondurulmuş kopepot ile devam edilebilir. Fingerling safhası boyunca rasyonun % 10-15 'inin

kopepotdan oluşması besleme için yeterlidir.

Yumurtalarından yeni çıkmış ve besin keselerini tüketmiş olan Gökkuşağı alabalığı yavruları

kopepot ile beslendiklerinde iyi bir büyüme ve yaşama oranı elde edilmektedir. Besin kesesini

çekip, yüzmeye başlayan larvalar su yüzeyine yaklaşırlar ve bu dönemde kurutulmuş kopepot

ile beslenebilirler. Ballıklar 5 g ağırlığa ulaştıktan sonra 800-1200 mikron boyutunda

dondurulmuş ürün rasyonun % 15'ini oluşturacak şekilde kullanılır. Pelet yeme geçildikten

sonra kullanılacak pelet yemlerin ağırlıkça %15’i dondurulmuş kopepot veya %'1 ini kopepot

yağı oluşturabilir.

Akvaryum balıkçılığı endüstrisi son yıllarda inanılmaz bir gelişim göstermiştir. Ev

akvaryumları, Koi havuzları, Şehir akvaryumları, Su parkları gibi tatlısu, deniz ve acı su

canlılarının sergilenmesine olanak sağlamaktadır. Her türlü akvaryum balığının

beslenmesinde kopepot ve rotiferler canlı yem kaynağı olarak kullanılabilir.

Tropikal tatlısu balıkları süs balıkçılığının en önemli kısmını oluşturmakladır. Bu balıkların

günümüzde endüstriyel, ölçekteki balık çiftliklerinde yetiştiriciliği yapılmaktadır. Genellikle

platy, kılıçkuyruk, melek balığı, tetra, discus ve benzeri türlerin yetiştiriciliği tercih

edilmektedir.

Yukarıda belirtilen balıkların bir kısmı canlı doğururken diğer kısmı ise yumurtlarlar. Tüm bu

türlerin beslemesinde kopepot kullanımı başarıyı önemli oranda arttırmaktadır. Klasik

besleme rejiminde; ilk beslemede diyetin % 50’sini, jüvenil safhada diyetin %35'ini, ergin

dönemde büyütme ve bakım esnasında ise diyetin % 3 - 5'ini kopepot oluşturabilir.

Tropik deniz balıkları sonsuz renk yelpazesine sahip olan ve geniş tür çeşitliliği gösteren

balıklardır. Bu balıkların beslenmesinde kopepotların önemli yeri vardır.

Son yıllarda Koi (Cyprinus carpio var. Koi) ve Japon balığı (altın balık; Carasius carasius)

yetiştiriciliğinde artış yaşanmıştır. Bu balıklar sazan balıklarına (Cyprinids) dahil türlerdir. Bu

balıklar Asya kökenlidir ve kültürel olarak refahı temsil etmektedirler. Diyette kullanılan

kopepot canlı ve uzun süreli renklenme için ihtiyaç duyulan uygun miktardaki karotenoid'i

ihtiva etmektedir. Larva, jüvenil ve anaçlarda günlük diyetlerinin %25-35 oranında

kullanılması durumunda Renklenme, üreme, büyüme ve yaşama oranlarında artış

gözlenmektedir. Erginlerin yemlerine %2-4 oranında ilave edildiğinde renklenme ve yaşama

141

oranında başarı elde edilmektedir. Kopepot yağından %1,5 oranında yeme ilave edildiğinde

ise canlı renkler ve sağlıklı balıklar elde edilebilmektedir.

Burdur Gölü’ndeki Canlı Yem Kaynakları:

Arctodiaptomus burduricus’un Miktarı ve Canlı Yem Kaynağı Olarak Kullanılabilirliği

Burdur Gölü’nden elde edilen zooplakton biomasına ait kuru ve yaş ağırlık değerleri

verilmiştir (Tablo 45). En yüksek biyomas değerine mart ayında ulaşılmıştır. Kuru ağırlığın

yaş ağırlığa oranı yaklaşık % 19’dur. Zooplanktonun ortalama kuru ağırlığı 0,45; yaş ağırlığı

2,36 g/m3’dür. Arctodiaptomus burduricus’un biyomas değeri göldeki toplam zooplankton

biyomasının % 81’idir.

Toplam 150 km2 yüzey alanındaki Burdur Gölü’nde 20 m derinliği aşan bölgeler toplam

gölün 80 km2’lik kısmını oluşturur. A.burduricus bireylerinin genellikle 15-20 m arasındaki

yüksek yoğunlukları dikkate alındığında, bulundukları su hacminin 1,6 x 109

m3 olduğu

görülür. Türün yıllık ortalama yaş ağırlık biyomas değerinin 2,36 g/m3

olması nedeniyle ve

ayda bir kez bu miktarın hasadı durumunda, yalnızca bu türe ait olarak gölden elde edilecek

miktar yaklaşık olarak 2,36 g/m3 x 12 ay x (1,6 x 10

9) m

3 = 45,312 x 10

9 g = 45.312 ton/yıl’

dır. Kuru ağırlık değeri yaş ağırlığın % 19’u olarak belirlendiğinde, gölden bir yılda

sağlanabilecek kopepot kuru ağırlığı: 45.312x0,19=8.609 Ton/yıl olarak belirlenmiştir.

Tablo 45. Zooplankton biyomasının kuru ve yaş ağırlıkları (Turna ve diğ, 2005)

Aylar Kuru ağırlık (mg/3) Yaş ağırlık (g/m

3)

18.11.2003 0,31 1,64

26.02.2004 0,16 0,83

25.03.2004 1,51 7,95

06.05.2004 0,37 1,93

03.06.2004 0,33 1,72

02.07.2004 0,40 2,09

29.07.2004 0,62 3,29

26.08.2004 0,25 1,30

16.09.2004 0,55 2,91

22.10.2004 0,28 1,48

30.11.2004 0,15 0,81

Ortalama 0,45 2,36

Bu kalanoid kopepot gölde yıl boyu bulunmaktadır. En yoğun bulunduğu su derinliği 15-20 m

arasıdır. Burdur Gölü’nde yıllık ortalama yoğunluğu 150.000-200.000 birey/m3’dür. Yaş

ağırlık olarak 2,36 g/m3’dür.Gölden elde edilebilecek makul hasat 5- 10 bin ton/yıl (yaş

ağırlık) veya yaklaşık 2.500-3.000 ton /yıl kuru ağırlık olacaktır. Bu da milyonlarca balık

yavrusu için nitelikli ve ucuz canlı yem kaynağı demektir.

Su piresi (Dafnia)

Akvaryum yetiştiriciliğinde en çok kullanılan canlı yemlerden bir tanesidir. Pek çok türleri

bulunmaktadır. Su pireleri genel olarak su birikintilerinde su sıcaklığının 10-20 °C arasında

olduğu ortamlarda bol olarak ürerler. Zira, arazi çalışmalarımız sırasında, göl civarındaki,

yağmur suyu birikintilerinde ve drenaj sularında çok yoğun su piresi gelişimi tespit edilmiştir.

Bu durum arazi yapısının zooplankton ve balık yatiştiriciliğine uygunluğunu göstermektedir.

Kan Kurdu (Chironomus Sineği larvaları)

142

Özellikle gölün sığ bölgelerinde düşük oksijen değerinin göstergesi olan Chironomus Sineği

larvaları (kan kurdu) çok yoğun bir gelişim göstermektedir. Burdur Gölü taban çamurundaki

organic madde yüksekliği ve çamurun fiziko-kimyasal özellikleri Chironomus sineği

larvalarının çok yoğun gelişimine olanak tanımaktadır.yapılan bilimsel çalışmalarda 10 kadar

Chironomus larvası tanımlanmıştır.

Her türlü tubifex ülkemizde genellikle kirli sulardan elde edildiğinden zararlı mikrop ve

bakteri taşımaları söz konusudur. Bu nedenle temiz su altında 2-3 gün süre tutulduktan sonra

kullanılması en uygun yoldur. Bu kurtlar 0.5-1 mm. kalınlık 1.5-4 cm. uzunlukta açık

kırmızısı renklidirler. Organik maddelerin bol olduğu Ilık lağım sularının aktığı yerlerde,

ortam koşulları uygun olur ise milyonlarca ürerler. Balıkların çoğunluğu bu kurdu severek

tüketirler. Büyük balıklara bütün olarak parçalanmadan verilirken, yavru balıklara ise

kıyılarak verilir. Kurutularak verilmesi de mümkündür.

Tarla Balıkçılığının Potansiyel Durumu

Balık yetiştiriciliği için en uygun alan, Yazıköy-Yarıköy-Kumluca bölgesidir. Bu bölgede

daha önceden özel bir işletme tarafından sazan balığı yetiştiriciliği uğraşları olmuş ancak bu

işletmenin mevcut durumuna göre hiçbir şekilde bilimsel ve ekonomik ilkelere uymadığı

gözlenmiş ve bu nedenle başarılı bir faaliyetinin olmadığı belirlenmiştir. Ayrıca işletmecinin

buradaki üretim potansiyelini çok ciddiye almadığı da anlaşılmaktadır.

Bunula birlikte bu alanlarda yarı ve tam entansif olarak sazan balığı yetiştiriciliğinin

yapılabileceği, bu üretim teknikleri ile mevcut üretim desenlerinin dışında yörede belli

sayıdaki aileye istihdam olanakları yaratacağı ve ekonomik yapıya önemli katkı

sağlayabileceği kanısına varılmıştır. Bu üretimin gerçekleşebilmesi için aşağıdaki konulara

dikkat edilmesi yararlı olacaktır.

Öncelikle bilimsel verilere dayalı su, toprak, pazar ve diğer üretim konu ve faaliyetlerinin

araştırılması gereklidir.

Yalnız burada ön değerlendirme yapılacak olursa, sazan balığı yetiştiriciliği için su kalitesinin

önemli bir problem yaratmadığı gözlenmiştir. Bu yargı varmamızın temel bazı nedenleri ise

bu saha içerisindeki küçüklü-büyüklü toprak havuzların fito ve zooplankton açısından oldukça

zengin ve verimli olduğu, ayrıca arazi çalışmalarının yürütüldüğü süreç içerisinde sazan

balıkların doğal üreme mevsimi olması nedeniyle bu havuzlarda çok sayıda sazan larvaları

(belki onbinlerce larva) görülmüştür. Bu durum ortamın biyolojik verimliliği ve su kalitesinin

uygun olduğu konusunda bize önemli bir fikir de verdiği söylenebilir. Ancak bu bölgedeki

suyun kalitesinin sazan veya başka bir balık için uygun olup olmadığı konusunda gerekli

analizlerin yapılması, önerilecek yetiştiricilik çalışmalarında daha doğru kararlar verilmesine

olanak sağlayacaktır.

Toprak yapısı killi ve geçirimsiz bir özeliktedir. Burum balık yetiştiriciliği çalışmalarında

tesis inşaat maliyetinin azalmasına olanak sağlamaktadır. Yine bölgede meraya dayalı büyük

baş hayvan yetiştiriciliğinin yoğun şekilde yapılıyor olması ile arazinin bu hayvanların

dışkıları ile gübrelenmesi doğal yoldan olmaktadır. Ayrıca bölgede taban suyu seviyesinin

yüksek olması ve bazı küçük dereler aracılığı ile toprakların verimliliğinin bu şekilde arttığı,

mevcut havuzlardaki mikroskobik ve makroskobik canlıların varlığının bu durumu

desteklediği açıkça anlaşılmaktadır. Toprak yapısının yetiştiricilik açışından bir ön

143

değerlendirmesini yaptığımızda ise olumlu sonuçların alınabileceği kanısındayız. Ancak, bir

su ürünleri üretimi düşünülüyor ise mutlak olarak toprak analizinin yapılması gereklidir.

Omnivor olan sazan balığı yetiştiriciliğinin üretim maliyeti karnivor balıklara göre daha

düşük fiyata mala olmaktadır. Bununla birlikte göller bölgesinde sazan balığının satış fiyatı ve

tüketme alışkanlığının oldukça iyi sayılabilecek bir düzeyde olduğu da bilinmektedir.

Yapılacak üretim şekilleri ile gerek göl gerekse çevresindeki sulak alanların ekolojisi üzerine

tehdit edici düzeyde olmayacaktır.

Bu avantajları dışında sazan yetiştiriciliğinde aşırı miktarda sürekli akan bir su kaynağına da

gereksinim duymamaktadır. Sazan yetiştiriciliği genelde toprak havuzlarda yapılmaktadır, bu

havuzlarda yapılan yemleme sonucu balıklar tarafından gerek yenmeyen gerekse sindirim

arttığı dışkılar havuz toprağının önemli besin kaynaklarını oluşturmaktadır. Bu da suyun

mikroskobik ve makroskobik biyolojik verimliliğine önemli katkı sağlamaktadır. Yetiştiricilik

bakımından omnivor balıkların besin zincirleri karnivorlara göre daha kısa olması nedeniyle

daha çevreci türleridir.

Gölde doğrudan yetiştiricilik yerine, göl dışında tarla balıkçılığı şeklinde yetiştiricilik

uygulamalarının yapılması mümkündür. Tuzcul türlerin (kirmizi tilapia gibi türler)

yetiştiriciliği önemli bir potansiyele sahiptir. Göl çevresindeki tarımsal sulama sularının

değerlendirilmesi önemli bir konudur. Yasal prosedür çözümlendiği taktirde özellikle kuyu

sularının sulamada kullanılmadığı dönemlerde; birincil amaçli olarak balık yetiştiriciliğinde

(sazan, süs baliği yetiştiriciliği gibi) kullanildiktan sonra ikincil amaçlı sulamada kullanılması

Burdur için çok öenmli bir kazanç olacaktır. Zira aynı suyla hem balık yetiştiriciliği hem de

tarımsal sulama yapılabilecektir.

Burdur Gölü’nde Balıkçılık Denemeleri

1950’li yıllarda tilapia ve yılan balığı atılmış, ancak gölün kükürt seviyesinden kaynaklanan

özel durumdan dolayı başarı sağlanamamıştır (Akşiray, 1982). 1969 yılında Van Gölünden

getirilen İnci Kefali (Chalcalburnus tarichi) Burdur Gölü’ne aşılanmış, inci kefali göle uyum

sağlamasına karşın gölün özel durumundan dolayı başarı elde edilememiştir.

Karakent Köyü’nde yaşayan yaşlılar ile yaptığımız yüzyüze görüşmelerde, 60’lı yılların

sonunda inci kefalinin göle atılmasından sonra, bu balıkların 2-3 yıl boyunca, ilkbahar

aylarında karakent deresinin yukarı kesimlerine üreme göçü yapmak amacıyla tırmandıkları

ve buralarda köylülerin bu balıkları yakalayarak yedikleri ni belirtmişlerdir. Daha sonraki

yıllarda ise inci kefali bir daha görülememiştir. Buradan anlaşılacağı üzere, akarsu akışlarının

yavrulama ve yavru gelişimi için yetersiz olması veya atılan balıkların vatandaşlar tarafından

toplanması veya göl tabanından zararlı gaz yükselmelerin olması balıkların gölde popülasyon

oluşturamamış olmasının muhtemel nedenleri olarak sayılabilir.

Ilıksu Balıkları Yetiştiriciliği Avantajları

Toprak havuzların yapım masrafları azdır.

Her çeşit yemleri değerlendirir, yem giderleri düşüktür.

Yavru temini ve üretimi kolaydır.

Ilık, durgun ve bulanık sulardan fazla etkilenmez.

Hızlı büyür, kısa sürede pazarlanabilir.

Hastalıklara dayanıklıdırlar.

Ekonomik ek gelir sağlarlar.

Tarla Balıkçılığı Nedir?

144

Denizlerde, göl ve nehirlerde insan eli altında kontrollü olarak toprak havuzlarda veya bu

amaçla kullanılabilecek yerlerde yapılan balık yetiştiriciliğine tarla balıkçılığı denir. Tüm

tarımsal üretim dallarında olduğu gibi tarla balıkçılığı doğal koşullara (iklim, toprak yapısı, su

özellikleri v.b.) doğrudan bağımlıdır. Doğal koşullar yanında ele alınan balık türünün

biyolojik istekleri de dikkate alınarak, yetiştiriciliğin planlanması gerekmektedir.

Toprak havuzlarda balık yetiştiriciliği; gerek dünyada gerekse de Türkiye’de yetiştiriciliğin

başladığı ilk günden bu yana kullanılagelen bir yetiştiricilik tipidir. Zaman içerisinde ağ kafes

ve beton havuz gibi birim alanda daha çok stoklama yapılabilen üretim yöntemlerinin ön

plana çıkmasına karşın kafes veya beton havuz sistemlerinin uygun olmadığı alanlarda hala

toprak havuz yetiştiriciliği önemini korumaktadır.

Toprak havuz yetiştiriciliğinde öncelikli olarak;

Uygun ve yeterli su

Toprak havuz yapımı için uygun yer seçimi

Arazinin mülkiyet durumu

Toprak su geçirgenliği

Toprak analizine göre canlı yem üretim verimliliğinin bilinmesi gereklidir.

Yıllık üretim kapasitesi 29 ton olan bir işletme için 50-55 metre uzunluğunda, 10-15 metre

genişliğinde toplam 4 adet havuz gerekli olacaktır. Bu havuzlar, bir iş makinesinin en fazla 2

gün çalışması ile hazırlanabilmektedir. Toprak havuz yetiştiriciliği denize ve deniz

tuzluluğuna yakın ortamlarda yapılabildiği gibi denizden uzak acı su olarak tabir edilen ‰ 6-

9 arası tuzluluklarda veya tatlısu otamalarında da yapılabilir. Toprak havuz yetiştiriciliğinde

kullanılacak suyun özelliğine göre yetiştirilecek olan uygun türün seçimi belirlenir.

Yetiştiricililiği yapılacak türün yavru gereksinimi uygun kuluçkahane veya yavru üretim

merkezlerinden temin edilir. Toprak havuzlarda balık yetiştiriciliğini cazip kılan en önemli

noktalardan birisi balıkların beslenmesidir. Ekstansif veya yarı entansif yetiştiricilik olarak

yapılabilen tarla balıkçılığında balıklar ortamda doğal olarak bulunan besin maddeleri ile

beslenebilirken, ortamdaki organik madde durumuna göre dışarıdan da karma yemlerle de

besleme yapılabilmektedir. Bu durum yetiştiricilere özellikle yem giderleri açısından çok

büyük avantajlar getirmektedir. Özellikle doğal yada kısmen doğal olarak beslenen balıkların

gerek balık sağlığı gerekse pazarlamada doğala daha yakın (parlak ve canlı renklere sahip

balıklar) balık olması dolayısıyla kalitesi yüksek olmaktadır. Toprak havuzlarda balıkların

gösterdiği bu verimlilik ve kalite, zamanla bir üretim sisteminin de başlangıcını sağlamıştır.

Organik balık yetiştiriciliğinin temelini de oluşturan tarla balıkçılığı, hem üreticinin hem de

tüketicinin beklentilerine cevap verebilen bir yetiştiricilik tipidir.

Havuz toprak yapısının uygun olmaması nedeniyle balçığa dönüşmesi veya su sızdırma

oranının yüksek olması gelmektedir. Havuzlar hazırlanmış ve yetiştiricilik için kullanılmaya

kesin karar verilmişse, toprağın dibine ve yan duvarlarına basınç uygulayarak sıkıştırmak ve

havuz diplerini iri taneli yüksek yoğunluklu çakıl taşları ile doldurmak en mantıklı çözümdür.

Havuzlarda 80-100 metrelik uzunluklar ve 25-30 metrelik genişlikler yerine kontrolü daha

kolay, 35-40 metrelik uzunluklar ve 10-12 metrelik genişlikler ideal olarak belirlenmelidir.

Ekstansif yetiştiricilik için m2 ye 5-10 kg veya yarı entansif yetiştiricilik için m2 ye 10-12 kg

stoklama uygulanabilir.

Havuzların havalandırılması ve yabancı maddeler (aşırı bitkilenme) ile ilgili sorunlar

gelmektedir. Oksijenle ilgili sorunların büyük bir bölümü pedallı havalandırma makineleri ile

çözülmüş gibi görünse de tam anlamıyla başarılı olduğunun söylenmesi zordur. Buna karşılık

145

son yıllarda kullanılmaya başlayan sıvı oksijen destekleriyle balıkların özellikle oksijen

yetersizliğine bağlı stresleri giderilmiştir. Bu tip sistemlerin ilk yatırım giderleri pahalı

olmakla birlikte, birim alandaki stoklama yoğunluğunu arttırmaya yardımcı olmaları

nedeniyle kısa sürede kendilerini amorti ettiği görülmektedir.

Toprak havuzlarda karşılan bir diğer problem ise yavru balık seçimidir. Toprak havuzdaki

yavru balıkların ebeveynlerinin de sağlıklı ve güçlü bireyler olması, toprak havuzlardaki

yetiştiriciliğin en önemli faktörlerinden biridir.

Tarla balıkçılığı önerileri 1: Sazan İşletmesi (Yazköy/Burdur)

Burdur Gölü ve çevresinde yapılan arazi incelemelerinde göl yatağındaki su çekilmelerinden

dolayı tarıma elverişli olmayan arazilerin oluştuğu görülmüştür. Bu alanların bazı bölümleri

Ramsar sözleşmesi çerçevesinde koruma alanında bulunurken bazı bölgeler ise kapsam alanı

dışında tutulmuştur. Özellikle Yazıköy-Kumluca ve Yarıköy sınırları içerisinde gözüken göl

kıyı bölgesi Tarla balıkçılığı ve canlı yem üretimi (özellikle dafnia üretimi) açısından oldukça

uygun olduğu görülmüştür (Şekil 59).

Şekil 59. Yarıköy-Kumluca mevkisinde bulunan eski sazan havuzları

Bölge toprak yapısı ve su kalitesinin sazan, tilapia, süs balıklarından koi ve Japon balıkları

gibi balıkların yetiştiriciliğinin yapılmasına uygun olduğu görülmektedir (Tablo 46).

146

Tablo 46. Burdur merkeze bağlı bazı yerleşim yerlerindeki kuyu suyu su kalite değerleri.

Parametre Kumluca Yazıköy Yarıköy

Sıcaklık

pH 7,5-8,9 7,8-7,9 6,4-8,16

İletkenlik(ECx106

25 C)

340-1320 580-2350 470-1400

Na (meq/lt) 0,15-7,0 1,6-18 0,70-9,40

K(meq/lt) 0,0-0,04 0,02-0,06 0,00-0,15

Ca(meq/lt) 3,26-6,19 2,50-5,50 2,55-9,90

Mg(meq/lt)

Toplam(meq/lt) 3,40-13,20 5,80-23,06 6,70-14,00

CO3(meq/lt) 0,0-0,35 0,0 0

HCO3(meq/lt) 2,60-7,6 4,0-14,0 4,0-12,0

Cı(me/lt) 0,45-2,60 0,20-7,0 0,30-3,65

SO4(meq/lt) 0,30-2,60 0,30-7,0 0,30-5,40

Toplam(meq/lt) 3,40-13,20 5,70-23,50 4,80-16,14

SAR 0,11-4,06 1,10-14,0 0,50-7,65

Tuzluluk T2-T3 T2,T3,T4 T2,T3

Alkalilik A1 A1,A3 A1,A2

T2 (ORTA TUZLU SU): Tuzluluğa hassas bitkiler hariç bütün bitkilerin sulanmasında kullanılabilir.

T3 (YÜKSEK TUZLU SU): Tuza dayanıklı bitkilerin sulanmasında kullanılabilir. Drenajı tam olmayan

topraklarda kullanılmamalı.

T4 (ÇOK YÜKSEK TUZLU SU): Normal şartlarda sulamaya uygun değildir. Drenajı ve geçirgenliği çok iyi

olan topraklarda özel tuzluluk kontrol tedbirleri ile kullanılabilir.

A1(AZ SODYUMLU SU): Hemen bütün topraklarda sulama için kullanılabilir. Taş çekirdekli meyveler gibi

alkaliliğe karşı hassas olan bitkilerin etkilenmeleri mümkündür.

A2 (ORTA SODYUMLU SU): Bu sular kaba bünyeli geçirgenliği iyi olan, organik ( turbiyer ) topraklarda

kullanılabilir.

A3(YÜKSEK SODYUMLU SU): Çoğu topraklarda zararlı derecede bir alkalilik yaratır. İyi drenaj, fazla

yıkanma ve organik madde ilavesi gibi özel tedbirler ister.

Köyde bir üretici daha önceki yıllarda sazan üretimi ve yetiştiriciliği amacıyla burada sazan

havuzları kazdırıp, içerisine sazan yavruları koyarak yetiştiricilik denemesi yapmıştır. Bu

denemeden kısmen başarı sağlamış olmakla birlikte yetiştiricilik uygulamasının devamını

getirmemiş olması (İşletme yönetimi eksikliği) dolayısıyla havuzlar yıllar içerisinde atıl

durumda kaldığından verimli bir şekilde değerlendirilmekten uzak gözükmektedir. Tarla

balıkçılığı açısından bu toprak havuzlar önemli bir örnek oluşturmakta olup, organik balık

yetiştiriciliğinin önem kazanmaya başladığı son zamanlarda bu bölgenin organik balık

yetiştiriciliği açısından önemli bir potansiyel oluşturduğu görülmektedir. Detaylı bir tarla

balıkçılığı projesi ile bu alan pilot bölge olarak seçilip, bölge halkına alternatif bir tarım

üretim kaynağı tanıtılmış ve istihdam yaratılmış olacaktır. Tablo 47’de 50 ha’lık sazan havuz

alanının kullanımı verilmiştir.

147

Tablo 47. 3 yıllık yetiştirme periyodunda 50 ha’lık sazan havuz alanının kullanımı

Yetiştirme Yılı-Havuz Tipi Kullanılan Havuz Alanı (%) Toplam Alan

(%)

1. Yetiştirme Yılı

Üreme Havuzu 0.25 (0,125 ha)

13.00 (6,5 ha)

Ön Yavru (Larva) Büyütme H. 2.75 (1,375 ha)

Yavru Büyütme Havuzu 10.0 (5 ha)

2. Yetiştirme Yılı

Büyütme Havuzu 23.0 (11,5 ha)

26.0 (13 ha) Kışlatma Havuzu 3.0 (1,5 ha)

3. Yetiştirme Yılı

Besleme Havuzu 60.0 (30 ha)

61.00 (30,5 ha) Stok ve Pazarlama Havuzu 1.0 (0,5 ha)

Tarla Balıkçılığı 2: Tilapia Yetiştiriciliği

Tilapia, siprinid türlerinden sonra dünyada en çok yetiştiriciliği yapılan balık türüdür (FAO,

2011). Dünya genelinde yetiştiriciliği yapılan tilapia türlerinin %90’dan fazlasını Nil tilapiası

(O. niloticus), kalan %10’luk kısmını ise mavi tilapia (O. aureus), Mozambik tilapia (O.

Mossambicus) ve hibrit tilapia (O. niloticus x O. mossambicus ve O. niloticus x O. aureus)

türleri oluşturmaktadır.

Tilapia yetiştiriciliği dünyada yüzden fazla ülkede yapılmakta olup, 2009 yılında 2.700 bin

ton olarak gerçekleşmiştir (FAO, 2011). 2009 yılındaki tilapia üretimin 1.325 bin tonunu Çin

tek başına gerçekleştirmiştir (FAO, 2011). Tilapia yetiştiriciliği göllerde, akarsularda, tatlısu,

acısu ve deniz ortamlarında, üretim sistemleri açısından ise işletme şartlarına bağlı olarak

havuz, kafes, kanal, resirküle sistemlerde yapılabilmektedir. Tilapia yetiştiriciliğinde, 20

°C’nin altındaki su sıcaklığında balıklarda büyümenin durması, balıkların erken yaşta cinsi

olgunluğa ulaşması, dişi balıkların erkeklere göre yavaş büyümesi ve toprak havuzlarda

balıkların hasat işleminin zor olması başlıca karşılaşılan sorunlardır. Diğer taraftan erkek

bireylerin dişilere göre %30’a varan oranlarda daha yüksek canlı ağırlık kazancı ve kısa

sürede pazara ulaşmaları dolayısıyla ekonomik bir üretim gerçekleştirilebilmektedir (Özbiçer,

2004). Bu nedenle tilapia yetiştiriciliği yapılırken tek cinsiyete dayalı erkek bireyler tercih

edilmektedir.

Tilapia yetiştiriciliğinin yaygınlaşmasını sağlayan nedenler;

Bir yerden başka bir yere kolayca taşınabilmesi,

Ortam şartlarına hızlı adapte olması,

Hızlı bir büyüme performansına sahip olması,

Monokültür olarak yetiştirilebildiği gibi sazan, yayın, kefal balıkları ile polikültür

olarak yetiştirilebilmesi,

Yüksek su sıcaklıklarına ve tuzluluğa dayanabilmesi,

Çözünmüş oksijen, amonyak, nitrit ve pH parametrelerinde geniş aralıklara toleranslı

olması,

Kültür koşullarında üremesinin kolay olması,

Teknolojinin gelişmediği ortamlarda yetiştiriciliğinin yapılabilmesi

Yüksek stok yoğunluğuna toleranslı olması,

Hastalıklara karşı dirençli olması,

Yüksek et kalitesine sahip olması gibi nedenler sıralanabilir.

Ülkemizde tilapia yetiştiriciliği, su sıcaklığının 13 °C’nin altına düşmesi halinde yetiştiricilik

faaliyetlerinde sorunlar yaşandığından ticari olarak üretimi gerçekleşememiştir. Tilapiaların

148

yetiştiriciliği esas olarak tatlı sularda yapılırken değişik tuzluluk derecelerine gösterdikleri

toleransları sayesinde acı su ve deniz ortamlarında da yapılır hale gelmiştir. Tuzlu su

ortamlarında tilapia yetiştiriciliği, tatlı suda üretilmiş yavruların tuzlu su ortamına adapte

edilerek yetiştirilmesi şeklinde gerçekleşmektedir. Burdur Gölü’nün 4. Bölgesi toprak

havuzlarda bu türün yetiştiriciliğinin yapılabileceği bir bölge olup, bu bölgenin gerek su

gerekse toprak özelliğinin bu türün yetiştiriciliği için uygun olduğu görülmektedir.

Sonuç

Gölün çevresindeki verimsiz veya atıl durumdaki arazilerin su ürünleri yetiştiriciliği açısından

değerlendirilmesi amacıyla; Göl ve çevresinde iklim, su ve toprak özelliklerine uygun

türlerinin yetiştiriciliği yapılabilir.

Detaylı bir tarla balıkçılığı projesi ile Yazı Köyü pilot bölge olarak seçilip, bölge halkına

alternatif bir tarım üretim kaynağı olarak tarla balıkçılığı tanıtılarak istihdam yaratılabilir.

Kaynaklar

http://www. biosynthesis. couk/products.htm, 2.Agus.2004

http://www.addavita.demon.co.uk/howthe.htm,24.05.2005

Tomaselli, L, Giovannetti, L., Torzillo, G., 1993. Physiology of stres response in Spirulina,

Spirulina, Algae of Life. In: Doumenge, F.; Durand- Chastel, H. & Toulemont, A.

(eds). Spiruline Algue de Vie. Bulletin de L'Institut Océanographique, Monaco, n.12,

p. 65–75, 1993.

Tredici, M.r., 1999. Bioreactors, photo. In: Flickinger M. C., Drew S.w., (Eds) Encyclopedia

of bioprocess technology: fermentation, biocatalysis and bioseparation, vol 1. Wiley,

New York; 395-419.

Yılmaz, HK., 2006. Mikroalg Üretimi İçin Fotobiyoreaktör Tasarımları . E.U. Journal of

Fisheries & Aquatic Sciences, 2006 Cilt/Volume 23, Ek/Suppl. (1/2): 327-332

Dikel S., 2005. Kafes Balıkçılığı. Ç.Ü. Su Ürünleri Fak Yayınları: 18, Dikici Basımevi,

Adana, 216 ss.

Dikel S., 2006. Tuzlu Su Ortamlarında Tilapia Yetiştiriciliği. E.Ü. Su Ürünleri Dergisi,

23(1/2):199-204.

FAO 2010. Fisheries and Aquaculture Information and Statistics Service, 2010. Aquaculture

Production 2004-2010. Production 1950–2006. FISHSTAT Plus Raporu.

FAO 2011. Fishery and Aquaculture Statistics, 2009 Yearbook, Fisheries and Aquaculture

Department, Rome. http://www.fao.org/fishery/statistics/en

Globefish 2011. Global Farmed Tilapia Production. Global Aquaculture Advocate, 15 (1),

sayfa 9.

Özbiçer S., 2004. Tilapyaların Seyhan Baraj Gölünde Kafes Koşullarında Tek Cinsiyet

Yetiştiriciliği. Ç.Ü.Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi.

149

Faal. 12. “Burdur Gölü çevresindeki sosyo-kültürel ve demoğrafik yapının gölün geleceği

açısından analizi”

Yürütücü: Doç. Dr. Kadir TEMURÇİN, Yrd. Doç. Dr. Yıldırım Atayeter, Yrd. Doç. Dr.

Mustafa YAKAR

Amacı: Göl çevresindeki toplumsal yapının göl ile ilişkisinin belirlenmesinde etkin

faktörlerin belirlenmesi

Gerekçesi: Göl havzasında habitatların sosyo-kültürel niteliği gölün geleceği açısından

önemlidir.

Açıklama: Bu faaliyet Burdur ili demografik kayıtları analiz edilerek değerlendirilecektir.

Burdur Gölü havzası oldukça uzun zamandan beri insanlar tarafından yerleşim alanı olarak

seçilmiştir. Göl yakınlarındaki en eski yerleşmelere örnek olarak Neolitik’te kurulmuş olan

Hacılar ve Kuruçay höyükleri verilebilir (Esin, 1979; Sevin, 2001, Yiğitbaşıoğlu ve Uğur,

2010). Burdur Gölü çevresinde çok sayıda yerleşme olmasına karşın bu yerleşmeler genellikle

göl kıyısında değil daha iç kesimlerde kurulmuşlardır. Çünkü gölün ekonomik bir önemi

yoktur.

Havzadaki en eski yerleşme Neolitik döneme ait Hacılar Höyüğü’dür. Burdur il merkezine 24

km uzaklıkta Hacılar Köyü içinde bulunan ve günümüzden 9000 yıl öncesine tarihlenen

Hacılar Höyüğü’nde 1957-1960 yıllarında kazı yapan Mellaart önemli arkeolojik buluntular

ortaya çıkarmıştır. Burdur Gölü’nün günümüzden daha yüksek olduğu bir dönemde kıyıya

yakın bir alanda kurulan Hacılar’da Geç Neolitik-Erken Kalkolitik döneminde yerleşme

olmuştur. Burası göçebelikten yerleşik hayata geçilmesi ve tarımın başlaması ile hayvanların

evcilleştirilmesine karşılık gelen dönemde kurulmuştur. Hacılar’ın 7 km doğusunda ve

Burdur’a 17 km uzaklıkta diğer önemli Neolitik yerleşim olan Kuruçay Höyüğü

bulunmaktadır. Birbiri ile aynı yastaki höyükler Neolitik sonlarında bu yörede yoğun bir

yerleşme olduğunu göstermektedir (Esin, 1979, Yiğitbaşıoğlu ve Uğur, 2010).

Burdur Havzası Arzava Krallığı’ndan sonra Hititler, Lidyalılar, Pers ve Makedonya

Krallıkları ardından Roma ve Bizans İmparatorlukları sınırları içerisinde yer almıştır. 1071

yılındaki Malazgirt savasından sonra Türkmen aşiretlerinin yerleştiği yörede Selçuklular ve

sonrasında ise Hamitoğulları Beyliği sınırları içerisinde yer almıştır. 1391 yılında ise Burdur

çevresi Osmanlı İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Cumhuriyet’in kurulmasından hemen sonra

havzanın en büyük yerleşmesi olan Burdur, 1923 yılında il olmuştur (Uzunçarşılı, 1988;

Lloyd, 1997; Yiğitbaşıoğlu ve Uğur, 2010).

Burdur Gölü Havzası'nda 1 il merkezi (Burdur), 4 ilçe merkezi, 6 belde ve 74 de köy

statüsüne sahip yerleşme yer almaktadır. Bu yerleşmelerin çoğu idari açıdan Burdur iline

bağlı durumda olmasına karşın havza içerisinde Isparta iline bağlı yerleşim birimleri de

vardır. Havza'da, Burdur ili sınırları içerisinde; Ağlasun ilçesine bağlı 1, Burdur-Merkez

ilçeye bağlı 44, Karamanlı ilçesine bağlı 8, Kemer ilçesine bağlı 7, Tefenni ilçesine bağlı 9,

Yeşilova ilçesi’ne bağlı 4, Isparta ili sınırları içerisinde; Gönen ilçesine bağlı 3, Isparta-

Merkez ilçeye bağlı 1, Keçiborlu ilçesine bağlı 8 yerleşme olmak üzere toplam 85 yerleşme

birimi bulunmaktadır (Tablo 46). İdari açıdan Burdur Havzası’nın tamamına yakını Burdur il

150

sınırları içinde kalmakta, Isparta il sınırları içinde kalan kısmın ise havza üzerindeki etkisi

kısıtlıdır.

Yeryüzünde coğrafi bölgelerin farklı görünümler kazanmasına sebep olan elemanların başında

insan toplulukları gelmektedir. Her şeyden önce bir mekân ve ilişkiler bilimi olarak kabul

edilmesi gereken coğrafyanın temelinde insan toplulukları ile doğal çevre arasındaki ilişkiler

yatmaktadır. Nüfusu konu alan nüfus coğrafyası, nüfus olaylarının nedenlerini, genel

özelliklerini ve beklenen sonuçlarını üzerinde yaşanılan mekân ile ilişkilerini açıklayarak

incelemektedir (Tümertekin, 1994). Başka ifadeyle; “nüfus, sınırları belli bir alanda (bir

kıtada, bir ülkede, bir bölgede veya bir idari ünitede), belirli bir anda yaşayan insan

topluluğuna denilmektedir” (Özgür, 1998).

Köy ve şehir ayrımında çok çeşitli kriterler (nüfus, fonksiyon...) kullanılmaktadır. Köy,

"Belirli bir idari sınırı bulunan ve bu sınırlar içerisinde yer alan sürekli ve dönemlik kır

yerleşmeleriyle ekonomik faaliyet sahalarından oluşan, nüfusu 2000'den az, çoğunlukla tarım-

hayvancılık faaliyetlerinin egemen olduğu ve seçilerek görev başına gelen muhtar ve ihtiyar

heyetinin yönettiği en küçük idari alanlardır", Şehir ise “Bünyesinde barındırdığı insanların

hemen hemen bütün ihtiyaçlarını başka yerleşmelere muhtaç olmadan yerinde

karşılayabilecek fonksiyonlara haiz olan, alt ve üst yapı bakımından fazlaca eksiği olmayan,

20.000’in üzerinde nüfusu bulunan belediye örgütlü yerleşmeler” (Özçağlar, 1997) olarak

belirtilebilir. Bu araştırmada istatistiklerde bütünlük sağlanması amacıyla köy ve şehir ayrımı;

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’nun belirlediği üzere, il ve ilçe merkezlerinin nüfusu şehir

nüfusu, diğer yerleşmelerin nüfusu ise kır nüfusu olarak kabul edilmesi nedeniyle, Burdur

Gölü Havzası'nda Burdur il merkezi ve diğer ilçe merkezleri şehir, diğer yerleşme birimleri de

köy statüsünde değerlendirilmiştir.

Burdur Gölü Havzası'nda bulunan en büyük yerleşme, Burdur şehridir. Burdur Gölü’nün doğu

kıyısında kurulmuş olan Burdur şehrinin 2011 yılı nüfusu, 70326'dır. Havzada yer alan diğer

büyük yerleşme birimleri 6961 nüfusuyla Keçiborlu, 5469 nüfusuyla Karamanlı, 4770

nüfusuyla Tefenni ve 1903 nüfusla da Kemer ilçe merkezleridir. Nüfusun 1000'in üzerinde

olan diğer yerleşmeler ise Kılıç, Senir, Büğdüz, Kozluca, Askeriye, Çatağıl, Gökçebağ,

Halıcılar ve Kayaaltı'dır. Bunlardan Kılıç, Senir, Büğdüz ve Kozluca belde durumundadır

(Tablo 48).

Türkiye İstatistik Kurumu Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2011 yılı verilerine göre

Burdur Gölü Havzası'nda, 89429'u şehirlerde ve 38487'i köylerde olmak üzere toplamda

127916 kişi bulunmaktadır. Bu nüfusun %69.9'u şehirlerde, %30.1'i belde ve köylerde

yaşamaktadır. Yine toplam nüfusun 63222'si erkek, 64694'ü kadınlardan oluşmaktadır. Kadın

nüfusa göre erkek nüfusun daha fazlası şehirsel alanlarda yer almaktadır (Erkek: %70.5,

Kadın: %69.4) (Tablo 49). Bu ise kırdan kente göçün erkek nüfus bazında daha fazla

yaşandığının bir göstergesidir.

151

Tablo 48. Burdur Gölü Havzası'nda İdari Bölünüşe Göre Nüfus (2011)

İl İLÇE Yerleşmenin Adı İdari

Statüsü

Toplam

Nüfus

Erkek

Nüfus

Kadın

Nüfus

Burdur Ağlasun Dereköy Köy 302 153 149

Burdur Burdur-Merkez Burdur-Merkez İl Merkezi 70326 35054 35272

Burdur Burdur-Merkez Büğdüz Belde 1650 824 826

Burdur Burdur-Merkez Kozluca Belde 1438 701 737

Burdur Burdur-Merkez A.Müslimler Köy 218 110 108

Burdur Burdur-Merkez Akkaya Köy 416 200 216

Burdur Burdur-Merkez Askeriye Köy 1579 739 840

Burdur Burdur-Merkez Aziziye Köy 675 325 350

Burdur Burdur-Merkez Bereket Köy 161 81 80

Burdur Burdur-Merkez Beşkavak Köy 136 67 69

Burdur Burdur-Merkez Boğaziçi Köy 143 76 67

Burdur Burdur-Merkez Bozlar Köy 109 52 57

Burdur Burdur-Merkez Cinbilli Köy 113 53 60

Burdur Burdur-Merkez Çallıca Köy 673 332 341

Burdur Burdur-Merkez Çatağıl Köy 1136 551 585

Burdur Burdur-Merkez Çendik Köy 378 188 190

Burdur Burdur-Merkez Çine Köy 503 264 239

Burdur Burdur-Merkez Düğer Köy 713 332 381

Burdur Burdur-Merkez Erikli Köy 61 33 28

Burdur Burdur-Merkez Gökçebağ Köy 1311 641 670

Burdur Burdur-Merkez Günalan Köy 323 168 155

Burdur Burdur-Merkez Güneyyayla Köy 319 159 160

Burdur Burdur-Merkez Hacılar Köy 469 225 244

Burdur Burdur-Merkez Halıcılar Köy 1591 755 836

Burdur Burdur-Merkez İğdeli Köy 197 93 104

Burdur Burdur-Merkez İlyasköy Köy 749 363 386

Burdur Burdur-Merkez Kapaklı Köy 84 40 44

Burdur Burdur-Merkez Karacaören Köy 56 31 25

Burdur Burdur-Merkez Karaçal Köy 298 136 162

Burdur Burdur-Merkez Karakent Köy 301 148 153

Burdur Burdur-Merkez Kavacık Köy 210 100 110

Burdur Burdur-Merkez Kayaaltı Köy 1014 479 535

Burdur Burdur-Merkez Kökez Köy 164 83 81

Burdur Burdur-Merkez Kumluca Köy 130 63 67

Burdur Burdur-Merkez Kuruçay Köy 263 128 135

Burdur Burdur-Merkez Sarıova Köy 47 27 20

Burdur Burdur-Merkez Soğanlı Köy 149 74 75

Burdur Burdur-Merkez Suludere Köy 415 202 213

Burdur Burdur-Merkez Taşkapı Köy 833 404 429

Burdur Burdur-Merkez Yakaköy Köy 496 244 252

Burdur Burdur-Merkez Yarıköy Köy 479 221 258

Burdur Burdur-Merkez Yassıgüme Köy 586 281 305

Burdur Burdur-Merkez Yaylabeli Köy 224 106 118

Burdur Burdur-Merkez Yazıköy Köy 660 335 325

Burdur Burdur-Merkez Yeşildağ Köy 89 42 47

Burdur Karamanlı Karamanlı-Merkez İlçe Merkezi 5469 2674 2795

Burdur Karamanlı Bademli Köy 491 237 254

Burdur Karamanlı Kağılcık Köy 588 273 315

Burdur Karamanlı Kayalıköy Köy 92 43 49

Burdur Karamanlı Kılavuzlar Köy 453 220 233

Burdur Karamanlı Kılcan Köy 156 69 87

Burdur Karamanlı Manca Köy 309 154 155

Burdur Karamanlı Mürseller Köy 335 153 182

Burdur Kemer Kemer-Merkez İlçe Merkezi 1903 960 943

Burdur Kemer Akçaören Köy 184 94 90

152

İl İLÇE Yerleşmenin Adı İdari

Statüsü

Toplam

Nüfus

Erkek

Nüfus

Kadın

Nüfus

Burdur Kemer Akören Köy 275 120 155

Burdur Kemer Belenli Köy 541 261 280

Burdur Kemer Elmacık Köy 317 154 163

Burdur Kemer Kayı Köy 180 79 101

Burdur Kemer Pınarbaşı Köy 141 68 73

Burdur Tefenni Tefenni-Merkez İlçe Merkezi 4770 2404 2366

Burdur Tefenni Hasanpaşa Belde 933 446 487

Burdur Tefenni Bayramlar Köy 476 224 252

Burdur Tefenni Çaylı Köy 232 119 113

Burdur Tefenni Ece Köy 128 59 69

Burdur Tefenni Sazak Köy 206 106 100

Burdur Tefenni Seydiler Köy 192 101 91

Burdur Tefenni Yaylaköy Köy 541 254 287

Burdur Tefenni Yuvalak Köy 96 51 45

Burdur Yeşilova Bayındır Köy 176 87 89

Burdur Yeşilova Bedirli Köy 639 310 329

Burdur Yeşilova Çaltepe Köy 525 253 272

Burdur Yeşilova Örencik Köy 156 76 80

Isparta Gönen Güneykent Belde 747 359 388

Isparta Gönen Gölbaşı Köy 613 294 319

Isparta Gönen Gümüşgün Köy 747 359 388

Isparta Isparta-Merkez Gelincik Köy 692 368 324

Isparta Keçiborlu Keçiborlu-Merkez İlçe Merkezi 6961 3461 3500

Isparta Keçiborlu Kılıç Belde 1656 812 844

Isparta Keçiborlu Senir Belde 2537 1229 1308

Isparta Keçiborlu Ardıçlı Köy 232 115 117

Isparta Keçiborlu Çukurören Köy 262 124 138

Isparta Keçiborlu Kuyucak Köy 263 123 140

Isparta Keçiborlu Saraycık Köy 462 221 241

Isparta Keçiborlu Yenitepe Köy 53 25 28

Havza Toplamı

132894 65659 67235

Kaynak: TÜİK, ADNKS 2011, Ankara.

Tablo 49. Burdur Gölü Havzası'nda Nüfus Durumu (2011)

Toplam Erkek Kadın

Şehir 89.429 44.553 35.272

% 69.9 70.5 69.4

Kır 38.487 18.669 19.818

% 30.1 29.5 30.6

Toplam 132.894 65.659 67.235 Kaynak: TÜİK, ADNKS 2011, Ankara.

Burdur Gölü Havzası'nda topografya, iklim ve hidrografya şartları ile ekonomik faaliyetler

yerleşme dağılışı üzerinde etkili olmaktadır. Yerleşmelerin %75’inden daha fazlası 1250 m ve

altında bulunan yükseltilerde kademelenmişlerdir. Yine yerleşmelerin %25'ine yakın bir kısmı

da 1000 m ve altında yer almaktadır. Geriye kalan yerleşmeler ise 1250 m ve üzerindeki

yükseltilerde bulunmaktadır. Burdur ili Akdeniz iklimi ile karasal iklimin geçiş alanı üzerinde

yer aldığı için yükseltinin fazla olduğu dağlık alanlarda iklim ve topografya yerleşmeleri

sınırlayabilmektedir. Özellikle 1500 m ve üzerideki kesimlerde yerleşmeler yok denecek

kadar azalmaktadır. Buna bağlı olarak havzada bulunan nüfusun %60'ından daha fazlası 1000

m ve altında %85'inden daha fazlası ise 1250 m ve altında bulunan yükselti kademelerinde yer

153

tutmuştur (Şekil 58-69). 2000 yılı istatistiki verilerine göre Burdur ilinde faal nüfusun %

60,1’i tarım, hayvancılık, ormancılık ve balıkçılıkla uğraşmaktadır.

Havza ekonomisi tarımsal faaliyetlere dayanmakta fakat makineli tarım havzada tarımsal

istihdamı daraltmaktadır. Bu ise nüfusun kırsal alanlardan şehirlere göçünü hızlandırmaktadır.

Burdur Gölü Havzası zorunlu nedenlere bağlı olarak (tayin, askerlik, eğitim) göç almakta

diğer taraftan nüfus, kırsal alanlardan gerek il içinde iş imkânı ve yaşama şartlarının daha iyi

olduğu Burdur şehrine, gerek ilçe merkezlerine, gerekse havza dışına Antalya, Denizli ve

Isparta başta olmak üzere göç etmektedir. Ancak Burdur Gölü Havzası'nda Burdur şehrinin

nüfusunun artmasında hizmet sektöründeki gelismeler etkili olmuştur. 2006 yılında açılan

Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi ve 58. Piyade Eğitim Alayı nüfusun artmasına neden olan

etkenlerdendir.

Ekonomik Özellikler

Çalışma sahası olarak tespit edilen Burdur Gölü Havzası, göl, gölet ve baraj yüzeyleri dahil

edilirse 332500 ha'lık alana sahiptir. Tarımsal faaliyetler açısından Burdur Gölü Havzası

geçmisten beri önemli bir havza olmustur (Tunçdilek,1951,1985). Bu alanın yaklaşık %25'i

tarım alanlarından meydana gelmektedir. Tarım alanlarının %25'inden daha fazlasını nadas

alanları meydana getirmektedir. Çünkü Burdur Gölü Havzası, Akdeniz iklimi ile karasal

iklimin geçiş alanı üzerinde yer aldığı için iklim ve ikim elamanlarından yağış azlığı bu

alanda etkili olan en önemli unsurdur. Bu nedenle de tarım alanlarının önemli bir bölümü

kuru tarım yapılan tarla alanlarından oluşmaktadır. Havzada ikili ve üçlü tarım yöntemleri bir

diğer ifade ile kurutarım yapılmaktadır.

Tarla alanlarının %50'den daha fazlası tahıl alanlarıyla kaplıdır. Buğday, arpa, çavdar ve mısır

en çok ekilen tarla ürünlerindendir. Bu ürünleri endüstri bitkilerinden şekerpancarı, anason,

haşhaş, gül, baklagillerden nohut, yem bitkilerinden yonca, korunga, yumru bitkilerden

patates, soğan öne çıkan ürünler arasındadır. Havzada, sebzecilik ve meyvecilik sulanan

alanların artmasıyla birlikte daha da önem kazanmıştır. Meyve alanları içerisinde üzüm

bağları öne çıkmaktadır. Özellikle yetiştirlen sofralık üzümler önemlidir. Elma, kiraz ve ceviz

üretimi yapılan diğer meyvelerdir. Ceviz ezmesi Burdur ve çevresi için ticari değer

oluşturmaktadır.

Tarım alanlarının %24'ü sulamalı tarıma açılmıştır. Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğü'nün ve

İl Özel İdaresi'nin gerçekleştirdiği baraj ve göletlerin inşası ile hizmete açılan sulama

projeleriyle birlikte sulanan alanlar önceki yıllar itibariyle oldukça artmıştır. Artan sulanan

alan miktarı dönemler itibariyle sürekli göç veren nüfusun az da olsa tutunmasını sağlamıştır.

Sulamalı tarım alanlarında ticari değeri yüksek tarım ürünleri daha fazla elde edilir hale

gelmiştir. Bu projelerden Karaçal Barajı, Karataş Rezervuarı ve Karamanlı Göleti toplamda

13740 ha alanı sulama kapasitesine sahip üç önemli projedir. Diğer projelerle birlikte havzada

toplam16643 ha arazi sulamalı tarıma kavuşturulmuştur (Tablo 50).

154

Şekil 60. Burdur Gölü Havzası'nda yerleşmelerin dağılışı (2011)

155

Şekil 61. Burdur Gölü Havzası'nda nüfusun dağılışı (2011)

156

Tablo 50 Burdur Gölü Havzası'nın yüzey suyu durumu ve tarımsal sulama alanı

Adı Alanı (ha) Sulama Alanı (ha)

Belenli Göleti 31,5 470

Tefenni Göleti 18,2 143

Karamanlı Göleti 170,0 3248

Bademli Göleti 67,5 507

Karataş Rezervuarı 490,0 5486

Gökçebağ Göleti 12,7 168

Askeriye Göleti 11,8 139

İğdeli Göleti 11,0 86

Kozluca Göleti 16,8 425

Kemer Göleti 8,6 54

Akpınar Göleti 16,6 230

Elmacık Göleti 26,4 351

Hasanpaşa Göleti 27,9 330

Hasanpaşa Hayv.Sul.Göleti 3,5 0

Kozluca Hayv.Sul.göleti 2,3 0

Karaçal Barajı 540,0 5006

Toplam Alan 1454,8 16643 Kaynak: DSİ. 18. Böl. Md. 2010.

Havzada daha öncede ifade edildiği üzere arazi kullanım açısından kuru tarım alanları

oldukça fazla yer tutmaktadır. Tefeni, Karamanlı, Burdur ve Keçiborlu ovaları başta olmak

üzere sulamaya açılmamış alanlarda nadaslı kuru tarım faaliyeti önem kazanmaktadır.

Gerçekleştirilen sulama projeleri ve bazı yeraltı sulamaları ile sulamaya açılan tarım alanları

bu ovaların tabanlarında yer tutmuş durumdadır. Sahada Tefenni ve Karamanlı ilçelerinin

batısında, Kemer ilçesinin kuzeydoğusu ve doğusunda, Burdur Gölü çevresinde gölün batı ve

doğusunda, Keçiborlu ilçesinin kuzeyindeki yükseltisi çevreye göre fazla olan dağlık ve

tepelik alanlarda ormanlık ve fundalık araziler yer tutmuştur. Burdur Gölü Havzası'nın önemli

bir bölümü de ekonomik anlamda hayvancılık faaliyetinin yapıldığı çayır ve mera sahalarıdır.

Havzanın hemen her tarafında özelikle mera alanları yoğunluk göstermektedir. Eğimin arttığı

alanlarda küçükbaş hayvancılık, düzlüklerde ise büyükbaş hayvancılık yapılmakta ve

hayvancılık özellikle süt üretimi üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu nedenle Burdur’da bu sütlerin

işlenmesi amacıyla süt fabrikaları kurulmuştur (Şekil 62).

Burdur Gölü Havzası’nda tarımsal faaliyetlerden sonra sanayi faaliyetleri önem

kazanmaktadır Havzadaki sanayi merkezleri baslıca iki noktada toplanmıstır. Bunlardan biri

Burdur sehri kuzeyinde bulunan Burdur Organize Sanayi Bölgesi ve diğeri Burdur Gölü'nün

kuzeydoğusunda yer alan Süleyman Demirel Organize Sanayi Bölgesi’dir. Ayrıca göün

kuzeydoğusunda 1998 yılında hizmete açınan Süleyman Demirel Devlet Hava Limanı yer

almaktadır. Bu organize sanayi bölgelerinde 50'den fazla büyük sanayi tesisi bulunmaktadır.

Sanayi tesislerinin en büyüğü günümüzde Burdur şehri içinde kalan Burdur Seker

Fabrikası’dır. Bir diğeri de özel sektöre ait büyük süt fabrikasıdır.

157

Şekil 62. Burdur Havzası arazi kullanım haritası. (Kaynak: Burdur, Isparta arazi varlığı (1994), Yiğitbaşıoğlu

ve Uğur, 2010)

Şehirde gelişen sanayi faaliyetleriyle beraber tüm bu gelişmeler şehrin fiziki yapısında

büyümeye neden olmaktadır. Nitekim daha önceleri gölden uzak bir alanda kurulan şehrin

göle doğru bir büyüme meydana gelmesiyle kıyıya yaklaştığı gözlenmektedir. Bu nedenle,

şehrin şekli daireselden yol boyu yerleşme özelliği olan ince uzun bir sekle doğru

dönüşmektedir. Havzada tarımla beraber artan sehirleşme kendisini evsel atıklar ve su

tüketiminin artması şeklinde göstermektedir. Bölgede yağışların sınırlı, havzanın da kapalı bir

158

havza olması nedeniyle zaten kırılgan olan çevresel denge daha da riske girmektedir

(Yiğitbaşıoğlu ve Uğur, 2010).

Burdur Gölü, ekolojik anlamda, dünya çapında bir öneme sahip olmakla beraber havzasındaki

arazi kullanım özelliklerinden kaynaklanan sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunlar iki baslık

altında ele alınabilir. Bunlardan birincisi kirliliktir. Önceki yıllarda başta Burdur olmak üzere

göl yakınındaki tüm yerleşme ve sanayi alanlarının atıkları hiçbir arıtma işlemine uğramadan

doğrudan göle verilmekteydi. Burdur kentinin atık sularını arıtmak amacıyla 2000 yılında

inşasına başlanan arıtma tesisi 2008 yılı sonunda tamamlanarak çalışmaya başlamıştır. Burdur

Organize Sanayi Bölgesi’nde arıtma tesisi bulunmamakta ve atıkları doğrudan göle

verilmektedir. Isparta Süleyman Demirel Organize Sanayi Bölgesi’nin arıtılmış suları

doğrudan havza alanına drene adilmektdir.

Okuma-yazma ve eğitim-öğrenim seviyesi yüksek bir il olan Burdur’da, çevre halkının göle

ilgisinin yüksek olduğu görülmektedir. Burdur Kent Merkezi ve Karakent Köyü'nde

yaşayanlar Burdur Gölü'ndeki canlılar ve Dikkuyruk ördekleri hakkında bilgi sahibidirler.

Özellikle göl suyundaki hızlı düşüş konusunda insanların, gölün geleceği açısından karamsar

oldukları ve bu durumdan birinci derecede baraj/göletleri sorumlu tuttukları görülmüştür.

Çevre halkının gölü yakından ilgilendiren en önemli etkinlikleri: kuruyan alanların tarıma

açılması, koruma alanları içerisinde hayvan otlatma istekleri ve yer altı suyu çekimi

konusundaki yasal engellerdir. Bu üç faaliyet halkın doğrudan göl ile olan başlıca

etkileşimleridir. Ayrıca bilinç düzeyi yüksek bazı vatandaşların; gölün kurumasıyla çevre

ikliminin değişeceği, rüzgar erozyonu, hastalık artışı ve ekonomik zararları olacağı konusunda

endişeleri de gözlemlenmiştir.

Burdur Gölü çevresinde ikame olan halk, yaşanan ekolojik dramın farkındadır ve çözümün bir

parçası olmak konusunda güçlü istekleri bulunmaktadır. Bu nedenle, gölün korunmasında

sosyo-ekonomik sistemlerin yani göl havzasında yaşayan tüm paydaşların etkileşim içinde

olduğu gözardı edilmemelidir. Havzadaki sosyal-ekonomik yapı tarım-hayvancılığa bağlı

olduğundan, havza yönetiminde bu durumun göz önünde bulundurulması gerekmektedir

Kaynaklar

Ardel, A., 1953, Göller Bölgesinde Morfolojik Müsahedeler, Burdur Depresyonu ve Çevresi. İstanbul

Üniversitesi Coğrafya Enstitü Dergisi, 2, 65-77, İstanbul.

DİE., 2003, 2000 Nüfus Sayımı (Türkiye Geneli): Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri. DİE Yay.,

Ankara.

DSİ, 2010, DSİ 18. Bölge Müdürlüğü verileri, IspartaEsin, U., 1979, İlk Üretimciliğe Geçis Evresinde

Anadolu ve Güneydoğu Avrupa I G.Ö. 10500-7000 yılları arası) Doğal Çevre Sorunu,

İst.Üniv. Ed. Fak. Yay. No: 2507, İstanbul.

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 1994, Burdur Đli Arazi Varlığı. Köy Hizmetleri Genel Müd. Yay.,

Ankara.

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 1994, Isparta Đli Arazi Varlığı. Köy Hizmetleri Genel Müd. Yay.,

Ankara.

159

Lloyd, S. 1997. Türkiye’nin Tarihi Bir Gezginin Gözüyle Anadolu Uygarlıkları. TÜBİTAK Popüler

Bilim Kitapları, Ankara..

Özçağlar, A., (1997), Türkiye’de Belediye Örgütlü Yerleşmeler, Ekol Yayınevi, Ankara.

Özgür, M., (1998), Türkiye Nüfus Coğrafyası, GMC Basım Yayım, Ankara.

Sevin, V., 2001, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası I. Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara.

Tunçdilek, N., 1951, Burdur Depresyonu’nda Ziraatın Özellikleri. İstanbul Üniversitesi Coğrafya

Enstitüsü Dergisi, 1, 125-135, İstanbul.

Tunçdilek, N., 1985, Türkiye'de Relief Sekilleri ve Arazi Kullanımı. İst. Ün. Yay. No: 3279, İstanbul.

TÜİK, 2011, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi, Ankara.

Tümertekin, E., 1994, Ekonomik Coğrafya, İst. Ünv. Ed. Fak. Basımevi, İstanbul.

Uzunçarsılı, İ.H., 1988, Osmanlı Tarihi. Cilt I-II, Türk Tarih Kurumu Yay. Ankara.

Yiğitbaşıoğlu, H. ve Uğur, A., 2010, Burdur Gölü Havzasında Arazi Kullanım Özelliklerinden

Kaynaklanan Çevre Sorunları, Ankara Üniversitesi Çevrebilimleri Dergisi 2(2), 129-143,

Ankara.

160

Faal. 13: “Burdur Gölü ekolojik etkilenme sınırlarının belirlenmesi”

Yürütücü: Yrd. Doç. Dr. Erol KESİCİ, Yrd. Doç. Dr. Yıldırım ATAYETER, Yrd. Doç. Dr.

Burçin Yenisey KAYNAŞ, Ufuk GÖKDUMAN, Tamer YILMAZ

Amacı: Burdur Gölü çevresindeki ekolojik etkilenme bölgesi sınırlarının belirlenmesi

Gerekçesi: havzadaki madencilik, tarım, hayvancılık ve sanayinin nitelik ve niceliğine göre

göle konumları önemlidir.

Açıklama: Çalışma göl çevresinde arazi çalışmaları ve harita verileri kullanılarak

yapılacaktır.

Çalışmamızda gölün koruma alanlarıyla ilgili olarak, yapılan harita çalışması Şekil 63’de

verilmiştir.

Göl çevresinde yapılan kapsamlı arazi çalışmaları ve incelemelerimizde, Ekolojik etkilenme

bölgesi sınırlarının mevzuata uygunluk kadar; bölgenin hidrolojik, topoğrafik, ekolojik ve

sosyo-ekonomik gerçeklerine uygun olacak şekilde belirlenmesi ağırlıklı görüş olarak

belirlenmiştir.

Buna göre, Burdur Gölü’nün mevcut kodunun 840 m, maksimum su kotunun ise 858 m

olduğu gerçeğinden yola çıkılarak, ekolojik etkilenme bölgesi sınırlarının kıyı yamaç eğimi

dikkate alınmak suretiyle 858-860 m rakımına kadar veya bunun sağlanamadığı durumlarda,

gölün su çigisinden 2 km’ye kadar olan uygun mesafenin belirlenmesi tavsiye edilmektedir.

Ancak, gölün su seviyesinin yıllar içinde gerileyeceği düşünüldüğünde, tavsiye edilen sınırın

her yıl güncellenmesi söz konusunu edilmemelidir. Yani sınır 840 m rakımı baz alınarak

yapılmalı, gerekiyorsa 10 yıl sonra tekrar gözden geçirilmelidir.

Koruma sınırlarının gerçeği yansıtacak bir şekilde belirlenerek, bir daha üzerinde değişiklik

yapmaya gerek olmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Ayrıca Kumluca Lagünü

çersinde 2006 yılında belirlenmemiş olan ekolojik etkilenme sınırının çizilmesi

gerekmektedir.

Önceki koruma alanı sınırlarına ilave olarak, Soğanlı (Kumluca) sazlığının Ekolojik

Etkilenme Alanı ve RAMSAR kapsamına alınması önemli derecede tavsiye edilmektedir.

Önceki RAMSAR alanı çizgisinin aynen korunması, ancak Yavıköy ve Yarıköy yerleşim

merkezlerinin RAMSAR alanı dışına çıkarılması tavsiye olunur.

Tampon Bölge sınırlarları için önerimiz harita üzerinde gösterilmiştir. Ancak, diğer

sınırlardan farklı olarak, havza içerisinde gölü besleyen ve aynı zamanda göle kirlilik yükü

taşıyan Burdur Çayı havzası (İnsuyu havzası), Suludere Çayı havzası ve Bozçay havzası

Tampon Bölgeye dahil edilmiştir. Bozçay havzasındaki Tampon Bölge sınırı Karaçal Barajı

ve Yarışlı depolamasını da içine alacak şekilde düşünülmüştür. Zira bu bölge gölün en önemli

beslenim alanını oluşturmaktadır. Soğanlı sazlığını besleyen Düğer Köyü su kaynaklarının

korunması amacıyla Tampon Bölgeye dahil edilmesi önemlidir.

161

Şekil 63. Burdur Gölü koruma sınırları önerilerini gösterir harita

162

Gölün biyolojik kaynaklarının ve önemli ekosistemlerin korunması amacıyla göl çevresinde 4

adet MUTLAK KORUMA ALANI önerimiz bulunmaktadır (Şekil 63). Bunlar;

1. Karakent Köyü, Üveyik Tepe’nin Kuzey-Doğu isitkametindeki koy bölgesi. Bu bölge gölü

çeviren yüksek kayalar, ve su çekilmesiyle oluşan süksesyonun en iyi görülebildiği yer olması

nedeniyle önemlidir. Aynı zamanda bilimsel bir laboratuar özelliği gösterir. Bu bölge birçok

yırtıcı kuşun, Angıtların ve diğer bazı yaban hayatı türlerinin saklanma ve üreme bölgesidir.

2. Ardıçlı Köyü, Güney-batısında kalan, Köye yaklaşık 1-1,5 km mesafede bulunan kaynak

suları mevkisi. Su kakitesi çok yüksek ve 30-40 L/s debideki tatlısu pınarları özellikle su

kuşları ve yaban hayatı için son derece yaşamsaldır.

3. Senir Kasabası, Senir suyu mevkisi: Gerek içilebilir nitelikteki su kalitesi, gerekse gölü

devamlı suretle besleyen yegane kaynak suyu olması açısından ve çok yoğun sukuşu

beslenme alanı olması açısından çok önemli bir bölgedir.

4. Şeker Plajı: Dikkuyruk ördeklerinin kışlama ve beslenme alanı olmasından ötürü gölün en

hassas bölgelerinden biridir.

Sonuç:

Burdur Gölü çevresinde özellikle halkın en çok kullandığı ve gördüğü alanlarda belli

aralıklarla sınırları belirtici, kolay tahrip edilemeyecek özelliklere sahip tabela ya da benzeri

uyarıcı levhalar konulması koruma alanlarının korunmasında yararlı olacaktır.

Ekolojik etkilenme alanı sınırları kesin olarak belirlenerek çit ile çevrilmelidir. 1990’lı

yıllarda Çendik Plajından başlayarak, Gökçebağ Köyü altına kadar devam eden tel örgünün

gölün korunmasında yararlı olduğu görülmüş olup, diğer uygun yerlerde bu çitin devamı

sağlanmalı, hasar gören kısımları onarılmalıdır.

Soğanlı (Kumluca) sazlığının Ramsar Alanı ve ekolojik etkilenme bölgesi olarak kabul

edilmesi, yaban hayatının dkorunması ve devamlılığı açısından çok önemlidir.

Gölde Şeker plajı, Üveyiktepe koyu, Ardıçlı Köyü yakınındaki tatlısu kaynakları ve Senir

suyu göle giriş noktası olmak üzere 4 adet mutlak koruma alanı önerilmiştir.

163

Faal. 14: “Burdur Gölü’nde alternatif turizm olanaklarının belirlenmesi”

Yürütücü: Doç. Dr. İskender GÜLLE, Yrd. Doç. Dr. Yıldırım ATAYETER, Yrd. Doç. Dr.

Eray DÖKÜ, Tamer YILMAZ

Amacı: Gölün alternatif Turizm (Eko-Turizm) potansiyelinin ve yol haritasının belirlenmesi

Gerekçesi: Gölün sahip olduğu turizm potansiyeli bölgenin gelişme ve kalkınmasında

önemlidir, ancak bu etkinliklerin gölün ekolojik dengesine zarar vermemesi gerekir.

Açıklama: Göl çevresindeki uygun alanların arazi gözlemleri ile belirlenmesi yoluyla

yapılacaktır.

Burdur Gölü birçok doğal güzelliği barındıran, ekolojik ve görsel değeri yüksek bir habitatdır.

Özellikle Soğanlı (Kumluca) Sazlığı’nda, Kumluca ve Karakent köylerini de içine alacak bir

şekilde; doğa eğitimi, gezim ve ziyaretçi merkezinin kurulması için çok yönlü araştırma

yapılması öncelikli olarak tavsiye olunur. Bunun için yasal izinli, özerk bir merkez

oluşturulmalıdır. Bu merkez tüm Türkiye’den ziyaretçileri karşılayabilmelidir. Burdur Gölü

ve çevresinde yapılabilecek turizm etkinliğine ilişkin önerilerimiz için hazırlanan harita Şekil

64’de görülmektedir.

Burdur Gölü’nde kuş fotoğrafçılığının yaygınlaştırılması için foto safari düzenlenmesi

ve Kumluca-Karakent-İlyas-Senir hatında bisiklet parkuru oluşturulması oluşturulması

önerilir.

Kumluca-Karakent-İlyas hattında yürüyüş/gezi parkuru ve İlyas Köyü içerisine doğru

doğa yürüyüşü etkinlikleri düzenlenebilir.

Lisinia Proje alanı yanında, yasal engellerin bulunmadığı noktalarda, Kamp, Çadır ve

konaklama üniteleri; günübirlik dinlenme alanları oluşturulabilir.

Burdur Gölü’nde kuş fotoğrafçılığının yaygınlaştırılması için foto safari başta olmak üzere

küçük çaplı fotoğraf gezilerinin ilgililer önderliğinde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bunun

için halen var olan kuş gözlem kulübelerinin sayısı arttırılmalı (Soğanlı sazlığı yanına ve Eti

tesisleri bölgesine yenileri eklenmeli) ve teleskoplu fotoğraf makinaları vb. Olanaklar ile

donatılmalıdır.

Burdur Gölü kenarına Doğa Müzeleri kurulabilir.

Daha öncede bahsedildiği gibi, gölde rkereasyonel amaçlı insane taşımacılığı yapılabilir.

ancak sürat motorları, jetski vb. gürültücü ve kirletici etkinlikler yerine; yelken, kano vb.

etkinliklerin yapılması uygun olacaktir.

Su sporları ve rekreasyon faaliyetleri: Gölün bakteriyolojik ve kimyasal açıdan uygunluğu

nedeniyle yüzme, kano, yelken vb. spor dallarına uygundur.

Kırsal turizm: Karakent-İlyas hattı sağladığı doğal, kültürel, kırsal ve arkeolojik özellikler

bakımından son derece uygundur. Bu bölgede halı dokumacılığı, gül toplayıcılığı, el ürünü

mamul yapımı (ekmek, salça, reçel, pekmez vb.), hayvan ürünleri imalatı (kendi sütünü

kendin sağ, kendi yoğurdunu kendin yap gibi) etkinlikleri bölgenin özellikleriyle doğrudan

164

uyuşmaktadır. Ayrıca bölge insanının sosyo-kültürel yapısı bu konuları destekleyici

niteliktedir.

Balon ve yamaç paraşütü: yamaç paraşütü için erenler tepesi mevkisi, Balon turuzmi için

ise Çendik Plajı son derece uygun alanlardır. Çevreye hiçbir olumsuz etkilerinin olmaması

ve yüksek getirisi bu iki etkinliği cazip kılmaktadır.

Göl çevresine, gölde bulunan önemli türler örneğin Dikkuyruk kuşu, vb. bilgilendirici

tabelalar asılmalı, tabelaların ahşaptan olmasına dikkat çekilmelidir.

Göle ve Dikkuyruk kuşuna dikkat çekmek amacıyla, gölün uygun bir bölgesine Göl

Tanıtım Parkı/Alanı/Müze vb. yapılarak, gölün daha fazla tanıtımına sağlayacak ve yöre

halkının maddi gelir sağlayabileceği reklam faaliyetleri yürütülmeli. Örn. Dikkuyruk

kuşunun gözlemi ve şenliği iyi reklam yapılırsa yöreye turist çekilebilir

Sonuç:

Burdur Gölü etrafında turizm etkinliklerine başlanılmadan önce yapılması gerekenler;

1. Görsel Kalite Analizlerinin yapılması

2.Biyo-politika perspektifinin veya çerçevesinin oluşturulması mutlak suretle gereklidir.

165

Şekil 64. Burdur Gölü alternatif turizm etkinlikleri haritası

166

Yeni Bir Arkeolojik Keşif:

İlk defa bu proje kapsamında bilimsel literatüre giren, Karakent Köyü, Beşiktaşı Mevkisi,

Kaya Mezarı, Dr. Feyzullah Eray Dökü tarafından aydınlatılmıştır.

Lysinia (Karakent- Üveyik Burnu) Beşiktaşı Kaya Mezarı

Lysinia bugün Burdur İli Karakent Köyü’nün yaklaşık 3 km. kuzeyinde Üveyik burnu olarak

bilinen Burdur Gölü (Askania) kıyısında yer alan bir Roma kentidir. Kent ilk olarak antik

metinlerde Konsül Manlius’un Vulso’nun Galat seferi sırasında, Polybios1ve Livius’da

2 ismi

Lysinoe olarak görülmektedir. Daha sonra Ptolemaios3’da Lysinia, Hierocles

3’de Lysenara,

Steph. Byz.’de4 Lyrnessos olarak geçmektedir.

Lysinia hakkında daha sonra ilk bilimsel bilgiler ise bölgede araştırmalarda bulunan ve

bulduğu bir yazıttan dolayı W.M.Ramsay kenti Lysis (Bozçay) vadisinin doğusundaki

Elmacık’a yerleştirir. W.M.Ramsay bu lokalizasyona yeterli sebep göstermediği gibi, bulduğu

yazıtta da şehrin ismi geçmemektedir5. Daha sonra 1956 yılında Burdur Lisesi Tarih

Öğretmeni İ.Şadi Balaban, Burdur Gölü’nün güney-batısında yer alan Karakent’te bulduğu bir

yazıtın kopyasını G.E.Bean’e göndermesiyle birlikte bölgede araştırmalar artmış ve G.E.Bean

buranın 3 km. kuzeyindeki göl kıyısında Üveylik Burnu olarak bilinen yükseltide yeni bir

yazıt daha ele geçirmiş ve alanı Lysinia olarak lokalize etmiştir6. Bu araştırmaları sırasında

alanda birçok Khamasorion tipi mezar, Roma dönemi bina kalıntıları ve çok sayıda seramik

buluntu yanında yine Roma dönemi mil taşları bulmuştur7. Bu araştırmalar dışında Lysinia

birkaç araştırma gezisi dışında sistematik bir arkeolojik çalıma yürütülmemiştir.

Burdur, Karakent Köyü plajında, 37° 41.948 K-30° 4.561 D koordinatlarında, 854 m

rakımında, zeminden 2 m. Yüksekte, monoblok bir kayanın göle bakan yamacında, kayaya

oyulmuş Beşiktaşı Kaya Mezarı hem konumu ve hem de yakınındaki Lysinia kentiyle

bağlantısı oldukça dikkat çekicidir (Şekil 65). Kaya mezarına 0.90x0.90m. ölçülerinde bir niş

içerisinde 0.50x0.77m. yüksekliğinde dikdörtgen basit bir kapı ile girilir (Şekil 65). Bu

kapının önünde yer alan yaklaşık 0.15m. genişliğindeki profil ise kapının yekpare bir kapı taşı

ile kapatıldığı anlaşılmaktadır. Mezar, 2.20x1.80m. ölçülerinde dikdörtgen planlı olup beşik

çatılıdır (Şekil 65). İçerde 0. 35x1.82m. ölçülerinde, 0.55m. derinliğinde bir hareket

çukurunun yanlarında 0.50m. genişliğinde iki adet kline görülür. Burada şaşırtıcı olan 1959

yılında bölgeyi dolaşan ve kenti lokalize eden G. E. Bean’in Beşiktaşı kaya mezarını

görmemesidir. Bu da 1959 yılında kaya mezarının hala sualtında olduğunu gösteren önemli

bir delildir.

3 M. Özsait, Helenistik ve Roma Devrinde Pisidia Tarihi (1985) 119. 4 M. Özsait, Helenistik ve Roma Devrinde Pisidia Tarihi (1985) 119. 5 W.M.Ramsay “Antiquities of Southern Phrygia and the Border Lands (II)”, The American Journal of Archaeology and of the History of the Fine Arts IV,1888, 21; M. Özsait, Helenistik ve Roma Devrinde Pisidia Tarihi (1985) 119-120. 6 G. E. Bean “Notes and Inscriptions from Pisidia. Part I” Anatolian Studies 9,1959, 78-81 Lev. 15 d, 16a; M. Özsait, Helenistik ve Roma Devrinde Pisidia Tarihi (1985) 119-120. 7 G. E. Bean “Notes and Inscriptions from Pisidia. Part I” Anatolian Studies 9,1959, 78-81; M. Özsait, Helenistik ve Roma Devrinde Pisidia Tarihi (1985) 119-120.

167

Şekil. 65. Lysinia Kaya mezarı genel görüntüsü ve mimari çizimi (Orijinal şekiller, Dr. F. Eray. Dökü & İsmail

Baytak, Mayıs 2012)

Pisidia Bölgesi Phrygia, Lykia ve Karia gibi erken dönemlerden itibaren kendi kaya mezar

mimari geleneğini yaratmış olan kültür bölgelerinin tam ortasında yer almasına karşın

kendine özgü bir kaya mezar geleneği yaratmamıştır. Dolayısıyla Bölgede kaya mezarlarını

çok yaygın olarak görülmemektedir. Lysinia kenti Beşiktaşı kaya mezarı ise basit dikdörtgen

bir kapı ile girilen dikdörtgen mezar odası ve içerde klineleri ile daha çok Roma döneminde

raslanan ama yine bölgede çok yaygın olarak görmediğimiz bir tiptir. Bu mezarın benzerleri

M. Özsait tarafından 2004 yılı Burdur ili yüzey araştırmaları sırasında Karamanlı İlçesi

Koçpınar ve Ardıçlık mevkilerinde bugün mermer ocağının hemen altında yer alan kaya

mezarlarıdır8. Ayrıca diğer bir benzer kaya mezarı da, M. Waelkens ve ekibinin 1994- 1995

yılları arasında yaptığı yüzey araştırmaları sırasında bulunan Günalan, Çıngıraklı mevkide

bulunan kaya mezarıdır9. Hem M. Özsait hem de M. Welkens bu mezarları basit mimarileri

8 M. Özsait “2004 yılı Burdur İli Yüzey Araştırmaları” Araştırma Sonuçları Toplantısı 23.-2, 2005, 260 Res.2. 9 M. Waelkens vd. “The 1994 and 1995 Survey on the Therritory of Sagalassos” Sagalassos 4, 1997, 92 Fig. 104.

168

yanında çevrelerinde buldukları seramik ve mimari döşemlerden yola çıkarak doğru bir

şekilde Roma dönemi olarak tarihlemişlerdir. Dolayısıyla Beşiktaşı Kaya Mezarı’da hem

mimarideki benzerliği hem de yoğun şekilde Roma Dönemi khamasorion tipi mezarları ile

çevrelenmiş olan Lysinia kenti10

ile olan bağlantısıyla aynı döneme hatta bu kaya mezar

geleneğinin yaygınlaştığı M.S. 2-3. yy.’ a tarihlendirilebilinir.

Bu tarihteki mezar yapısının günümüz su seviyesiyle irtibatı oldukça ilginçtir. Zira, 854 m

kodunda bulunan mezarın, 1960-1970 periyodunda su altında kaldığı kesinlik kazanmıştır.

Dolaysıyla 1800-1900 yıl önce gölün su seviyesinin en fazla 850 m civarında olduğunu

söylemek yanlış olmayacaktır. Yani yaklaşık 2000 yıllık bir süreçte gölün su seviyesinde

jeolojik ya da iklimsel süreçlerden kaynaklanan önemli biri değişim olduğu kesindir (Şekil

66)

Bugün Burdur Gölü, hem kendi güzelliğinin görkemi hem de kıyısındaki antik kent ile

bütünlenen uyuyan bir güzeldir. Ancak doğa ve tarihin gerçek anlamda beraber ve kol kola

olduğu bu resmin üzerine yeterince düşünülmemiş ve değerlendirilememiştir. Oysa bu alan

Burdur’un kentleşme sürecindeki ilk adımlarından ve kentleşme belleğinin ilk halkalarından

biri olmasıyla da önemlidir. Dolayısıyla bu bellek geleceğe aktarılmalı göl ve Burdur’un

tarihsel süreçleri için farkındalık merkezi burada olmalıdır. Dolayısıyla kent kendini tam

karşısından gölün kuzey kıyısında tekrar keşfetmelidir.

Lysinia yukarıda da değinildiği gibi arkeolojik sistemli bir araştırma yapılmadığı için

yeterince değerlendirilememiş ve bilinememiştir. Ancak kent, Roma Dönemi Sagalassos

(Ağlasun) ya da Kibyra (Gölhisar) gibi büyük ve gösterişli bir Roma kenti olmasa da, bu alan

yapılacak bilimsel bir yüzey temizliğinden sonra 1. derece Arkeolojik sit alanı dışında

Arkeolojik park olarak düzenlenebilinir. Bu Arkeolojik Park sadece Lysinia değil, tüm Burdur

İli sınırları içersindeki arkeolojik alanların görsel materyallerle, konferanslarla tanıtıldığı ve

hatta çocuklar için düzenlenecek alanlarda büyük kum havuzlarının içine yerleştirilecek

imitasyon eserleri bulmaya yönelik kazı çalışmaları ve yine bu imitasyon eserlerin

restorasyonu gibi birçok aktiviteyle zenginleştirilen Halkın Arkeolojiyi ve Arkeolojik eserleri

anlayabildiği bir cazibe merkezi olabilir. Bu etkinliklerin dışında ziyaretçiler bir seramik

atölyesinde seramik yapabilir ve hatta maliyeti oldukça az olan küçük bir sikke darp atölyesi

kurularak, Burdur antik kentlerinin sikkelerini kendileri basabilir ve hiç unutamayacakları bir

günün hatırası olarak eve götürebilirler. Ya da büyük boy foto bloklara hazırlanmış olan

mozaikleri birleştirerek keyifli ve öğretici zaman geçirebilirler. Buna benzer birçok aktivite

bu alanı hem çocuklar için hem de ebeveynler için vazgeçilmez bir merkez haline getirilebilir.

Aynı zamanda bu mekan sadece Arkeolojik bir park olarak değil ayrıca doğa ve tabiat

bilincinin yine birçok aktiviteyle zenginleştirilmiş şekilde verildiği ve Türkiye’de hiçbir

örneği olmayan kent tarihi ve doğası uygulama parkı olarak düzenlenebilinir.

10 G.E. Bean “Notes and Inscriptions from Pisidia. Part I” Anatolian Studies 9, 1959, 78 vdd.

169

Şekil 66. Beşiktaşı, Lysinia Kaya Mezarı, M.S. 2-3. yy., Karakent Köyü. Yapıldığı tarihte gölün dışında olan

mezar, 1960-1970’li yıllarda su altında kalmıştır

Şekil 67. Arkeolojik ve seyir değeri yüksek olan

Üveyik tepeden göl manzarası.

170

Faal. 15: “Burdur Gölü Doğa Okulu ve Çevre eğitimi”

Yürütücü: Prof. Dr. M. Zeki YILDIRIM, Tamer YILMAZ

Amacı: Burdur Gölü çevresindeki halkın gölün korunması ve kullanılmasıyla ilgili

bilinçlendirilmesi

Gerekçesi: Çevre eğitimi günümüzde doğal alanların korunmasında önemli bir yatırımdır.

Açıklama: Göl çevresinde enaz bir etkinlik yapılması ve konunun yerel ve evrensel ölçekte

değerlendirilmesiyle

Eğitim faaliyetlerinde öncelikli olarak, birinci derecede, gölün çevresinde ikame olan

vatandaşlar (çiftçiler, ev hanımları, öğrenciler) hedeflenmelidir. Göl çevresinde

bulunan ilköğretim okulları ile ortak eğitim programları mutlaka sistematik bir şekilde

yapılmalıdır. İkinci adımda, Budur merkezde yer alan ilgi grupları hedeflenmelidir.

Burdur Gölü ile ilgili olarak planlanacak doğa eğitiminin yapılabileceği en ideal alan

Lisinya Proje Alanıdır. Çevre-Doğa eğitiminin yapılmasında dikkat edilmesi gereken

diğer bir konu, eğitimin arazide uygulamalı olarak yapılması ve bu etkinliğe destek

verecek kurumların dikkatle belirlenmesidir.

Eremiyal evrenin olası etkilerini, antropojenik katkılar nedeniyle çok daha yogun yaşadığımız

bu günlerde Doğa için birşeyler yapma arayışlarını sürdürmek bütün insanlığın ortak bir

zorunluluğudur. Şüphesiz yapılabilineceklerin başında eğitim gelmektedir. Çünkü yaşanılan

dogal etkilerin yavaşlatılması mümkün olamayacağı gerçeğinden hareketle, etkilerin

antropojenin katkılarla mislilere ulaşmasının önüne geçilmesinde, verilecek doğru ve anlamlı

eğitimlerle birazcık ta olsa kalıcı adımlar atılabilinir.

Bu konuda son yapılan çevre konulu çalışmalarda, “insanı, yaşadığı ortamın farkında olan,

daha çok sorumluluk duyan, daha bilgili, daha deneyimli, daha tutumlu, daha becerikli ve

daha katılımcı bir duruma taşıması gerektiği” vurgusuyla birlikte bu amaçlara yönelik olarak

doğa okulları konusu daha belirgin olarak ortaya konulmuştur (UNESCO, 1977). Çünkü

bilmek, sahiplenme ve korumanın ilk basmağını oluşturmaktadır.

Son yıllarda ülkemizde doğanın bilinmesi ve anlaşılması dolayısıyla sahiplenilmesi ve

korunmasına yönelik olarak yapılan etkinliklerin başında doğa okulları gelmektedir. Bu

çalışmalarının neredeyse tümü TÜBİTAK tarafından proje karşılığında desteklenilmektedir.

TÜBİTAK Bilim ve Toplum Projeleri Destekleme Programı çerçevesinde, Çoğunlukla

akademisyenlerin yöneticilik yaptığı 4004 - Doğa Eğitimi ve Bilim Okulları projeleri

kapsamında ciddi ve yararlı sonuçlar elde edilmiştir. Bu etkinlikler içinde Erciyes Dağı

Sultansazlığı Doğa Okulu, Kemaliye Doğa Okulu gibi başarılı çalışmalar yapılmıştır. Ayrıca

yine TUBİTAK destekli olarak, benzer amaçları gerçekleştirmeye yönelik olarak Doğa

Eğitimleri gerçekleştirilmiştir. Halen proje tekliflerine açık olan Doğa Eğitimine, Kaçkar

Dağları Milli Parkı ve Yakın Çevresinde Doğa Eğitimi, Akdenizden Toroslara Bilim ve Doğa

Eğitimi, Beyşehir Gölü Milli Parkı ve Konya Çevresinde Ekoloji Temelli Doğa Eğitimi,

Amanoslar ve Antakya Çevresinde Ekoloji Temelli Doğa Eğitimi, Çanakkale ve Yakın

Çevresinde Ekoloji Bilinci Kazandırmak Amaçlı Doğa Eğitimi örnek verilebilir.

171

Daha önceki başarılı uygulamalar sergilenen Doğa okulları ve Ekolojik Temelli Doğa

eğitimleriyle, özellikle üniversite öğrencileri ağırlıklı genç katılımcılara hedeflenen doğayı

tanıma ve sevme ile doğa bilinci kazandırmada çok önemli başarılar elde edilmiştir. Doğa

Okulu örneklerinden Kemaliye Doğa Okulu ile ulaşılan hedeflerden bazıları şöyle sırlanabilir:

Çalışmanın sürdürüldüğü Kemaliye ve çevresi sahip olduğu habitat zenginliği, flora ve fauna

çeşitliliği, jeolojik yapısı ve kültürel dokusu gibi değerleri incelenmiştir. Katılımcılar zengin

ve bakir doğal alanlara sahip yörede farklı habitat çeşitliliğini görebilme şansını

yakalamışlardır. Yine bu habitatlara özgü canlı grupları, bilimsel metotlara göre örneklenmiş

ve hedef kitlenin örnek toplama eylemine pratik katılımlar sağlanarak, canlı gruplarının genel

olarak tanınması, ekosistemdeki işlev ve etkilerinin yerinde gözlenmesi uygulamalı olarak

gerçekleştirilmiştir. Katılımcıların, doğayı bir dershane ve laboratuar gibi algılayarak doğa-

insan-toplum ilişkileri ile bu ilişkilerde yaşanan problemleri anlama ve çözüm üretme

becerilerini geliştirmelerine katkıda bulunulmuştur.

Burdur Gölü’nün yerel ve ulusal ölçekte bir doğa eğitimi için en ideal yerlerden biri

olabileceği, bu projenin arazi çalışmaları sırasında akademik bir gözle belirlenmiştir. Ender

bulunan canlılara ve görsel güzelliklere sahip olan Burdur Gölü adeta canlı bir laboratuar

niteliğindedir.

Bu güne kadar Doğa Okulu ve Doğa Eğitimi çalışmalarından elde edilen başarılar göz önünde

tutulduğunda “Burdur Gölü Doğa Okulu” oluşturma çalışmalarına bir an önce başlamak

gerektiği gerçeği daha net ortaya çıkmıştır. Aslında gerçekleştirdiğimiz BAKA projesi ile bu

konuda ilk adımlar atılarak ilk çalışmalar yapılmıştır. 27.05.2012 Tarihinde Proje Faaliyet

sorumluları ile birlikte Burdur Gölü kenarında yeralan ve doğa eğitiminin de verildiği Lisinia

Projesi alanında gidilmiş ve yakın çevreden gelen ilköğretim öğrencilerine seminerler

verilmiştir. Aynı zamanda bu bölgede sürdürülen ve salt kişisel girişim ve destekle sürdürülen

Lisinia projesi Yaban Hayatı Rehabilitasyon Merkezi olarak faaliyetlerde bulunmakla birlikte,

farklı ölçütlerde Doğa eğitimleri de yapılmaktadır. Önümüzdeki zaman süreci içerisinde

Lisinia Projesi alanında ortak benzer içerikte çalışmalar yapılmaya devam edilecektir.

172

Şekil. 68. Proje kapsamında yapılan eğitim etkinliğinden bir kare

Şekil. 69. Proje kapsamında yapılan eğitim etkinliğinden bir kare

173

Faal. 16: “Görünürlük faaliyetleri: Kamuoyunda Burdur Gölü farkındalığı yaratmak ve

faaliyetlerin yerel ve ulusal ölçekte duyurulmasını sağlamak”

Yürütücü: Burdur Belediyesi, Doğa Derneği, Lisinia, Burdur Kültür ve Tur. Derneği

Amacı: proje faaliyetlerinin ve sonuçlarının yerel ve ulusal ölçekte yayılması

Gerekçesi: Yapılan çalışmaların duyurulması hedef grupların, yararlanıcıların ve halkın

konuya duyarlılığını çekmek; sonuçların sürekliliği ve etki gücünü arttırmak açısından

önemlidir.

Açıklama: Burdur İli ölçeğinde bilgilendirme faaliyetleri düzenlemek; yerel ve ulusal

medyada tanıtım faaliyetleri yapmak, proje sonuç ve özet kitapçığınına katkı sağlamak

Proje çalışmalarımız sırasında görnürlük faaliyetleriyle ilgili olarak, yukarıdaki kurumların

destekleri ve katkılarıyla, kamuya ve basına açık olarak düzenlenen;

1. adet proje açılış ve tatınıtım toplantısı

1. adet Burdur Gölü’nün çevresel sorunları ve taş ocaklarının gölün hidrolojisine etkisi

konulu konferans,

1 adet proje sonuç ve değerlendirme toplantısı yapılmıştır.

Ayrıca yine, projenin tanıtım ve yaygın etkisinin arttırılmasıyla ilgili olarak, Lisinia Doğa

Projesi alanında, Yazıköyü İlköğretim Okukulu 7. ve 8. Sınıf öğrencileri ve öğretmnlerinden

oluşan yaklaşık 60 kişilik bir gruba, Burdur Gölü’yle ilgili bilgilendirme ve doğa eğitimi

toplantısı verilmiştir.

Proje iştirakçisi olan bu kurumlar, Burdur Gölü’nün sorunları, iyileştirilmesi, korunması ve

taınıtımıyla ilgili olarak, zaten uzun yıllardır çaba sarfeden, bundan sonra da proje sonuçları

ışığında bu etkinliklerini devam ettirecek olan kurumlardır.

Proje iştirrakçilernden, Doğa Derneği, bir yandan yerel olarak çalışmalarını sürdürürken,

diğer yandan ulusal ve uluslar arası ölçekte Burdur Gölü’yle ilgili bilgilendirme çalışmlarını

sürdürmektedir.

Diğer proeje iştirakçimiz olan Lisinia Proje alanı, göl yakınında ve kendisine özgün mimarisi

ve işleyişiyle, Burdur çevresinden ve Türkiye’nin her tarafından ziyaretçilere başta Burdur

Gölü yaban hayatı olmak üzere, çevre-doğa eğitimi konusunda bilgilendirme çalışmalarını

sürdürmektedir.

Burdur Gölü’nün tanıtımı ve gölün korunmasıyla ilgili eğitim faaliyetlerinin devamını

sağlamak amacıyla; mükemmel bir altyapıya sahip olan Lisinia Proje Alanı merkez tutulmak

üzere; Burdur Gölü’yle ilgili tüm aktörlerin bir araya geleceği bir oluşumu gerçekleştirmek

son derece yararalı olacaktır. Bu oluşuma özellikle Kumluca, Karakent ve İlyas Köylerinin

katılımı mutlaka sağlanmalıdır.

174

Şekil 70. Proje görünürlük faaliyetleri kapsamında yapılan bilimsel etkinliklerimizden bir kesit

Şekil 71. Proje görünürlük faaliyetleri kapsamında yapılan duyuru örneğimiz

175

Faal. 17: “Burdur Gölü havza yönetim planının, yerel sulak alan yönetim planı ile

entegrasyonu”

Yürütücü: Yrd. Doç. Dr. Erol KESİCİ, Doç. Dr. İskender GÜLLE, Müh. Tamer YILMAZ

Amacı: Burdur Gölü’nün havza yönetim planına ilişkin düzenlemeler yapılması ve halen

varolan yönetim planı revizyonu ve entegrasyonunun sağlanması konusunda öneriler

yapılması

Gerekçesi: Havza yönetim planı esnek ve değişken olup, yeni bilgi-bulgular ışığında

değiştirilmesi gerekmektedir.

Açıklama: proje çalışmasında elde edilen bulgular ve sonuçlar değerlendirilerek ve

sonuçların arazi gözlemleriyle uyumu yapılarak sağlanacaktır

Türkiye’deki 135 uluslar arası öneme sahip sulak alandan 13 tanesi Ramsar Sözleşmesi’nce

koruma altına alınıp, “Ramsar Alanı” olarak belirlenmiştir. Ancak Sözleşme gereğince

korunması taahhüt edilen bu alanların hepsi bugün başta yanlış su kullanımı nedeniyle su

seviyesinin düşmesi ve kirlilik olmak üzere birçok sorun ve tehditle karşı karşıyadır.

Koruma-kullanma dengesi gözetmeksizin yapılan insan müdaheleleri bu alanların varlığını

tehdit etmekte ve sundukları ekosistem hizmetleri gün geçtikçe azalmaktadır. Mevcut

alanların tahribinin önlenmesi, yapılandırma ve iyileştirme düzeneklerinin oluşturulması ve

mali kaynakların ayrılması sulak alanların korunmasında yaşamsal öneme haizdir.

Koruma-kullanım dengesini sağlamak için sulak alandan faydalanan tüm paydaşların yaşadığı

ve ekonomik faaliyetlerini sürdürdüğü alanı benimsemeleri, suya alan bakış açılarını

değiştirmeleri ve sürdürülebilirliğin gelecekte yapılacak ekonomik, sosyal ve ekolojik

çıktılarını kapsayan bir kavram olduğunun bilincinde hareket etmeleri gerekmektedir.

Su kaynaklarının bütünsel yönetim ve akılcı kullanımı bakış açısıyla, Burdur Gölü’nün

sorunları için atılması gereken somut adımlardan birincil öncelik taşıyanları başta tarımsal

kullanımda suyun sürdürülebilir olmayan yöntemlerle kullanımı olmak üzere; sulak alanların

evsel ve endüstriyel atıklarla kirletilmesinin, sulak alanlarda yaşayan balık türlerinin

biyolojisi incelenmeden yabancı balık türlerinin aşılanmasının önüne geçilmesidir.

Su kaynaklarının büyük bir yüzdeyle tarımsal kullanım amacıyla aşırı şekilde kullanıldığı göz

önünde bulundurulduğunda; sulak alandaki ekonomik faaliyetler koruma-kullanım dengesini

göz önünde bulundurmalı, tarımsal nüfusu kapsayacak şekilde başlatılmalı, özendirilmeli ve

ivmelendirilmelidir.

Sulak alanların korunmasında akılcı kullanım prensibinin benimsenmesi ve alanların yönetim

planlarının hazırlanması büyük önem arz etmektedir. Bu kapsamda göl ile ilgili tüm tarafların

katılımıyla Havza yönetim ve Su kullanım Planı Hazırlanmalı, bu plan Yerel Sulak Alan

Yönetim planıyla entegre edilmelidir.

2006 yılında Isparta’da; Çevre ve Orman Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel

Müdürlüğü işbirliği ile WWF Türkiye tarafından 10-11 Nisan 2006 tarihlerinde “Türkiye’de

Sulak Alan Yönetim Planlaması Deneyimlerinin Paylaşımı” Toplantısı sonucunda;

“Türkiye’de Sulak Alan Yönetim Planlaması ve Uygulaması Süreçlerinden Alınan Dersler

Bildirisi” hazırlanmıştır. Aşağıda sunulan maddeler Burdur Gölüyle ilgili olanlardır.

176

1. Sulak alanların yönetim planlarının hazırlanması ve uygulanmasının her aşamasında ilgi

sahipleri/grupları (kurum ve kuruluşlar, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları vb) arası

etkili iletişim ve işbirliği ile anlaşmazlıklar çözümlenerek uzlaşma ve eşgüdümün

sağlanmalıdır.

2. Aynı alanda birden fazla koruma statüsünün olduğu durumlarda ortaya çıkan yetki

karmaşasına ilişkin sorunlar giderilmelidir.

3. Yönetim planları; gerçekçi, uygulanabilir ve somut çıktıları olan ‘yaşayan/dinamik planlar’

olmalıdır.

4. Yönetim planlarının başarısı uygulanma oranına ve hedeflerine ulaşılma düzeyine göre

belirlenmelidir.

5. Yönetim planları hazırlanırken, yöre halkının sosyo-ekonomik yapısı dikkate alınmalı,

yerel koşullar, kısıtlar ve fırsatlar değerlendirilmelidir.

6. Yönetim planı kararlarının uygulamada başarıya ulaşabilmesi için bağlayıcı nitelik

kazanması sağlanmalı (yasal yaptırımlar), Yönetim planında faaliyetleri üstlenen

kurum/kuruluşlar bu faaliyetleri bütçelendirerek zamanında gerçekleştirmelidir.

7. Yönetim planlarında alınan kararlar, ilgili tüm kurumlara basılı halde gönderilmeli, alınan

kararların uygulama süreci ‘alan yönetim birimleri’ tarafından düzenli olarak izlenmeli, ilgili

birimler bilgilendirilmelidir.

8. Yönetim planlarının sürdürülebilir olabilmesi için, yerel halkın ve sivil toplum

kuruluşlarının planlama ve uygulama sürecinde devamlı ve etkin katılımı ve sahiplenmesi ile

“birlikte” planlama ve uygulama sağlanmalıdır.

9. Yerinden yönetim anlayışı ile, yereldeki ilgili teknik personelin kapasitelerinin artırılması

(hizmetiçi eğitimler) için gerekli yatırımlar yapılmalı, merkezi idarenin yönlendirme ve

kontrolü ile, planlama süreçlerinde ilgili yerel teşkilatlar yetkilendirilmelidir.

Burdur Gölü havzasında; havza ölçeğinde ve bütünsel bir bakış açısı geliştirilmeli ve tüm

dünyadan kabul gören “Entegre Havza Yönetimi=Bütünsel Havza Yönetimi” yaklaşımı

benimsenmelidir.

Burdur Gölü Havza Yönetimiyle İlgili olarak önerilerimiz.

3 ay süren yoğun gözlem ve akademik araştırmlarımız kapsamında, Burdur Gölü ve

havzasıyla ilgili olarak, karmaşık plan ve hedefler yerine, yapılması gereken öncelikli eylem

planını başlıca 2 alanda topladık:

1. Gölün su seviyesinin korunmasına yönelik işlemler

Havzanın jeolojik ve hidrolojik özelliklerinin belirlenerek su bütçesi

modellemesinin yapılması

177

Havzada su tasarrufunun hangi alanlardan yapılabileceğinin belirlenerek

kullanıcıların tasarruf yöntemlerine ikna edilmesi ve fazla suyun göle verilmesi

Havzadan çekilen yer altı su miktarının azaltmanın yolunun bulunması

Havzada Su yönetimi acil eylem/kriz planının oluşturulması

2. Gölün kirlilik yükünün azaltılması

Kirlilik kaynaklarının ve yüklerinin belirlenmesi

Kirlilik kaynaklarının azaltılması için yasal önlemlerin alınması

Gölün eklojik etkilenme sahasında, hayvan otlatma faaliyetlerinin sınırlanması

veya planlanmasıdır.

Burdur Gölü yerel sulak Alan Yönetim Planıyla İlgili olarak; önümüzdeki 5 yıllık eylem

planında yapılması gerekenler şöyle sıralanabilir.

1. Hedef ve çıktıların önceliğinin belirlenmesi (Yukardaki 2 ana başlıkta sıralandığı

şekliyle)

2. Hedef sayısının azaltılması.

3. Plandaki işlerin sıkı takibi için, YSAK’a bağlı bir alt kurul oluşturulması.

4. Bu alt kurulun plandaki hedeflerin ve eylemlerin takibini yaparak, YSAK’a

raporlamada bulunması.

5. YSAK’ın ve yönetim planının mutlak suretle bir bütçesinin olması.

6. YSAK temsilcisi kurumların üzerine aldıkaları görevleri yapmaları konsunda yasal

mutabakat (sözleşme) yapılması olarak sayılabilir. Yapılacak sözleşme doğrudan

kurumların amirlerini bağlamalıdır.

178

Faal. 18: “Burdur Gölü Araştırma, Uygulama, Eğitim ve Tanıtım Merkezi (BUR-GÖL-MER)

yönetim planının entegrasyonu”

Yürütücü: Doç. Dr. İskender GÜLLE, Yrd. Doç. Dr. Yıldırım ATAYETER, Yusuf

ALTINDAL, Tamer YILMAZ, Doğa Derneği

Amacı: Projeden çıkacak sonuçların uygulanabilirliliğini sağlamak ve proje sonuçlarının

sürdürülebilirliliğini yerine getirmek amacıyla il genelinde oluşturulacak bir yapılanmanın

oluşumunu, şeklini, işleyiş ve ilkelerini belirlemek; yönetmelik ve yönetim kurullarını

oluşturmak.

Gerekçesi: Gölde yapılacak araştırma, uygulama, eğitim, tanıtım, yönetim ve yararlanma

şekillerinin yetkili bir merkez tarafından yürütülmesi gölün geleceği açısından son derece

önemlidir.

Açıklama: Proje sonuçları dikkate alınarak, göl ilgi grupları ile görüşülerek ve dünyadaki

diğer örnekler incelenerek yapılacaktır.

Başta Burdur Gölü olmak üzere, ilin diğer su kaynaklarını ve göllerini araştırıp,

değerlendirecek ve yönetim planları oluşturacak bir MERKEZE olan ihtiyaç her platformda

dile getirilmekte olup; Bu açığın kapatılması amacıyla “Burdur Gölü Araştırma,

Uygulama, Eğitim ve Tanıtım Merkezi (BURGÖL-MER)” Kurulması ve faaliyetlerini, Bu

projenin sonuçları ışığında sürdürerek, Burdur Gölü’nü her platformda temsil statüsü

kazanması amaçlanmıştır.

BURGÖLMER’İN KURULUŞ AMACI VE GEREKÇESİ:

Bölgenin potansiyellerinin ortaya çıkarılmasına yönelik araştırma çalışmaları,

Alternatif turizm, sektörlerine yönelik araştırma çalışmaları,

Bölgenin çevresel özelliklerinin belirlenmesi ve iyileştirilmesine yönelik çalışmalar,

Burdur ili su kaynaklarının her yönüyle araştırılması

Burdur Gölü ekonomik potansiyelinin araştırılması

Burdur Gölü’nün ulusal ve uluslar arası platformda tanıtılması

Burdur halkının göl hakkında bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi

Göl yönetim planında yeralan faaliyetlerin yürütülmesi

Bilimsel araştırma, rapor, çalıştay ve sempozyum düzenlenmesi olacaktır.

Zira Burdur Gölü’nün halk sağlığı, tarım-hayvancılık, şehirsel gelişim, tanınırlık ve turizm

konularında önemli bir yeri bulunmaktadır.

Merkezbaşta Burdur Gölü olmak üzre, Burdur’daki tüm sulak alanların ve su kaynaklarının

ihtiyaç duyulan alanlarında; Araştırma, uygulama ve proje çalışmaları yapar veya yaptırır.

Merkezin faaliyetleri bilimsel çalışmalar ve toplumsal katkılar ile sınırlı olacaktır. Merkez

kesinlikle ticari ilşkilerde bulunmayacaktır.

Merkez, öncelikle Sulak Alan Yönetim Planlarında yapılması öngörülen işlerin uygulanması

ve takibinde görev alacak olup, bilimsel danışma ve raporlama kurulu olarak işlev görecektir.

Bu proje çalışması bu faydaların devamı konusunda fayda sağlayacaktır. Şuan için Burdur

Gölü’nün su seviyesindeki düşüş ve kirliliğindeki artış, Burdur şehri için en önemli ekolojik-

179

ekonomik mesele durumuna gelmiştir. Bu amaçla, aşağıda bulunan Kurum/Kuruluş

temsilcilerinin bir araya gelmesiyle oluşturulacak olan BURGÖLMER;

Burdur Valiliği

Burdur Belediye Başkanlığı

Burdur İl Özel idaresi Genel Sekreterliği

Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi

Süleyman Demirel Üniversitesi

Burdur Ticaret ve Sanayi Odası

Burdur Gölü Yerel Sulak Alan Yönetim Komisyonu

Orman ve Su İşleri Bakanlığı VI. Bölge Müdürlüğü

Devlet Su İşleri Bölge Müdürülüğü

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü

Ulusal Ölçekte Faaliyet gösteren STK temsilciliği

İl Milli Eğitim Müdürlüğü

İl Kültür ve Turuzm Müdürlüğü

Burdur Kent Konaseyi Genel Sekreterliği

Havza Belediyeleri ve Köy Muhtarlıkları

Tarımsal Sulama kooperatifleri

Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri

Sektör Temsilcileri’nin

Temsilcililerinden oluşacak geniş bir mutabakat alanı üzerine bina edilecektir.

BURGÖLMER’İN kuruluş yeri ve fiziksel mekanı Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi

Rektörlüğü’ne bağlı olarak kurulacak olup; Yönetim Kurulu 5 kişiden oluşacaktır. Yönetim

kuruluna; Burdur Valiliği, Burdur Belediye Başkanlığı, Burdur İl Özel idaresi Genel

Sekreterliği, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (2 üye), Orman ve Su İşleri Bakanlığı VI.

Bölge Müdürlüğü ve Ulusal Ölçekte Faaliyet gösteren STK temsilciliği üyelerinden

olmak üzere toplam 7 kişiden oluşacaktır. Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Akif Ersoy

Üniversitesi Rektörü tarafından 3 yıllığına atanacaktır.

Yönetim Kuruluna bağlı olarak, bilim kurulu ve danışma kurulu olmak üzere toplam 2

kurul oluşturulacaktır. Yukarda bahsedilen tüm temsilcilikler danışma kurulunun doğal üyesi

olarak kabul edilecektir.