Dört Mevsim Niğde 5

68

Transcript of Dört Mevsim Niğde 5

Page 1: Dört Mevsim Niğde 5
Page 2: Dört Mevsim Niğde 5
Page 3: Dört Mevsim Niğde 5
Page 4: Dört Mevsim Niğde 5
Page 5: Dört Mevsim Niğde 5

Hüdavend Hatun Parkında Kış

Foto

ğraf

: GD

O

Page 6: Dört Mevsim Niğde 5

Dört Mevsim Niğde

Yerel Süreli YayınÜç Ayda Bir Yayımlanır

Yıl:2 — Sayı:5Kış — 2011

Niğde Belediyesi Adınaİmtiyaz Sahibi

Faruk AKDOĞANNiğde Belediye Başkanı

Genel Yayın YönetmeniAhmet KÖSEOĞLU

Belediye Başkan Yardımcısı

Sorumlu Yazı İşleri MüdürüHanifi YALÇIN

Yayın KuruluMurat SOYAK

Halil İbrahim TONGURMuharrem ÇİFCİBAŞI

Uğur ARIBAŞMurat AKALINKibar AYAYDIN

Kapak FotoğrafMusa DALKILIÇ

Fotoğraf EditörleriMusa DALKILIÇŞabettin KOPAN

Gökhan DEMİRCİOĞLUFatih KIZILKAYA

Grafik - TasarımHAMLE

BaskıHAMLE

Gazete ve Matbaacılık Ltd. Şti.Elhacı Mahmut Cad. No:30 NİĞDE

Tel: 0388 213 36 92Bu dergi Niğde Belediyesi tarafından hazırlanmıştır.

Tüm hakları Niğde Belediyesi’ne aittir. Yazı ve resimlerin tamamı ya da bir bölümü, yayıncıdan izin almadan fotokopi dahi, optik elektronik ya da mekanik her-

hangi bir yolla kopyalanamaz, çoğaltılamaz, basılamaz, yayınlanamaz. Haber amaçlı kullanımlar için kaynak

belirtilerek alıntı yapılabilir.

01

02

04

05

08

10

12

14

16

18

20

22

24

25

26

28

30

31

32

36

38

41

42

44

46

48

51

52

54

55

56

58

59

60

61

62

İÇİNDEKİLERKIŞ20

11

Güz / Niğde

İçindekiler

Editörden

Başkandan

Kar Güzellemesi

Havanız Nasıl Olursa Olsun

Kar, Buz, Ayaz Bereket

Ayazın Çocukları

Şiir / Kış

Şu Bolkar’ın Lalesi Ben Olsaydım

Melendiz’de Beyaz Gece

Ben Kış Çocuğuyum

Şiir / Kar Kızıl

Ölümsüzlük Çığlığı

Mektubun Gelmiyor Yollar Gış mıdır?

Hep Aynı Muhabbet, Nerede O Eski Kışlar

Şiir / Kışın Halleri

Reşat Nuri’nin Niğdesi

Yazarlar Demirkazık’ta

Şairinden Ünlü Şiir

Dergilerimiz

Andaval’ı Andaval Yapan Şöhret

Niğde’ye Dönüş Özlemi

Sanalden Mektepe Açılan Kapı

Dünyayı Dolaşan Niğdeli

Niğde Yeniden Büyümeli

Ecemiş Çayı Niğde’ye Gelmeli

Günay Niğde’den Etkilendi

Eskimeyen Niğde

Sorunlar Çözüme Kavuştu

5 Şubat Törenlerle Kutlandı

Niğde Emitt Fuarıyla Dünyaya Açıldı

Tanıtacak Çokşeyimiz Var

Başkan Akdoğan’a Ödül

Ofsat Osman Niğde’lilerle Buluştu

Şehir Konferansları Dop Dolu

DÖRTMEVSiM

Page 7: Dört Mevsim Niğde 5

KAR GÜZELLEMESİKibar Ayaydın’ın KalemindenS.8

HAVANIZ NASIL OLURSAKışın psikolojik etkisini Fırat Ensari yazdıS.10

KAR, BUZ, AYAZKışın güzelliklerini Muharrem Çifcibaşı anlattıS.12

ŞU BOLKARIN LALESİFatma Çınar dağcıları yazdıS.18

MELENDİZDE BEYAZ GECEYusuf Tüfekçi Melendiz’den bildiriyorS.20

ŞİİRErdal Noyan’dan kar şiiriS.24

NERDE O ESKİ KIŞLAR?Arif Acındı hep aynı muhabbeti yazdıS.28

YAZARLAR DEMİRKAZIK’TADefterk.com yazarları stres attıS.32

ŞAİRİNDEN ÜNLÜ ŞİİRÜnlü şiirin hikayesini H.İbrahim Tongur yazdıS.36

DERGİLERİMİZUğur Arıbaş bütün dergileri topladıS.38

NİĞDE’YE DÖNÜŞ ÖZLEMİMurat Soyak Niğde’yi anlattıS.42

SANALDAN MEKTEBE...Hayrullah Eraslan’ın yazısıS.44

DÜNYAYI DOLAŞAN NİĞDELİAli Koç’un röportajıS.46

NİĞDE YENİDEN BÜYÜMELİİrfan Bahar yorumladıS.48

5

1018 12

14

20

28

22

32

Page 8: Dört Mevsim Niğde 5

Editörden

Her yönüyle KIŞGöreve geldiği günden bu yana Niğde'de adeta "Kültürel bir devrim" yapan Belediye Başkanımız Faruk Akdoğan, iki yılda neler yaptıklarını bize anlattı. Bu devrimin Niğde'de yıllarca unutulmayacak izler bırakacağını umuyoruz.

"Niğde'ye kış gelmiyor" derken ara ara ziyaretiyle bizi az da olsa mutlu eden kışı, bu sayımızda anla(t)maya çalıştık.

Kimileri kışı zahmet çile olarak adlandırırken biz kışın güzelliklerine bakmaya çalıştık. Güzel gören insanların dilinden, kalemlerinden"Niğde'de Kış"ı anlattık sizlere...

Kim ne derse desin her mevsimin ayrı bir güzelliği, özelliği var. Bütün güzellikler insanın ruhunda ayrı ayrı hisler uyandırır.

Kültürümüzde bereketin simgesi olan Kar'ı son zamanlarda "Beyaz Kabus, Beyaz Çile, Beyaz Felaket" olarak adlandırılmasına karşı çıkan Muharrem Çiftcibaşı, Kar'ın bereketini yazarken, Kar'a güzellemeyi de Kibar Ayaydın anlattı. Kış günlerinde insan hallerini "Havanız nasıl olursa olsun" diyerek sosyolojik bir bakışla değinen Fırat Ensari'den sonra, Salih Toyran'la "Çocukluğumuzun Kışları"na gideceğiz.

Her yıl kış aylarında dağcıların akın ettiği Niğde dağlarının havasını ve dağcıların son nefeslerini Fatma Çınar'ın kaleminden okuyacağız.

Kış her yerde güzeldir ama Melendiz'de bir başka güzel. bir başka anlamlıdır diyen Yusuf Tüfekçi'nin kış tasvirini lirik ifadelerinde bulacaksınız.

Fatih Budak'la "Derbent mezarlığından yaşam ve ölümü"; Sabri Özdağ ile "Mektubun gelmiyor, yollar gış mıdır" mısralarında meşhur Niğde türküsünü, klasik "nerde o eski kışlar?" yaklaşımıyla Arif Acındı'nın anılarını okuyacaksınız.

Dört Mevsim Niğde Dergisi ve Defterk.com yazarları belediyemizin misafirperverliğinde Demirkazık eteklerindeydi. Dağ, kar, manzara muhabbetini Erdal Noyan akıcı bir dille kaleme alırken bize de gördüklerini okumak kaldı.

Şairinden ünlü şiiiri Halil İbrahim Tongur, Reşat Nuri'nin Niğde'sini Murat Akalın, Andaval'ın hikayesini Osman Aytekin, Defterk.com'un macerasını Hayrullah Eraslan, Niğde'nin yeniden büyümesinin reçetesini İrfan Bahar yazdı.

Niğde'nin dergilerini Uğur Arıbaş kaleme alırken, Ali Koç Dünyayı dolaşan Niğdeli Hüsamettin Amca ile konuştu.

İsmail Özmel, Erdal Noyan, Murat Soyak ve Mehmet Kış sayımızın şairleri oldu.

Kışı herşeyi ile anlatan dergimizi sımsıcak ellerinize bırakıyor ve havalar nasıl olursa olsun sizin havanız iyi olsun diyoruz.

Baharda buluşmak ümidiyle...

Kış

2011

4

DÖRT MEVSiM

Page 9: Dört Mevsim Niğde 5

Başkandan

KIŞ

2011

5

DÖRT MEVSiM

Kültür insanlığın ortak mirası...

Kültürün insanlığın ortak mirası olduğu-nun belirten Başkan Akdoğan, dünden bugüne ulaşan tarihi eserlerin kültürel de-ğerlerin, medeniyetlerin en önemli mirası olduğunu söyledi.

Yerel ve ulusal basın temsilcilerinin katılı-mı ile gerçekleştirilen toplantıda konuşan Belediye Başkanı Faruk Akdoğan, Beledi-yeciliğin sadece alt yapı, yol, asfalt yapan kurum olmadığını, Kültür ve sosyal alanda da çalışmalar yaptığına dikkat çekti.

Belediye Başkanı Akdoğan; “Bu neden-le şehrimizin tarihi, kültürel, folklorik ve doğal güzelliklerinin tanıtımına göreve

Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan, Niğde Belediyesinin kültür, turizm ve tanıtıma yönelik çalışmalarının yanı sıra belediye hizmetlerini de değerlendirdi.

geldiğimiz günden bu yana önem veriyoruz. Buna inanan ve bilen bir kadroyla çıktığımız yolda Medeni-yetlerin Yaşatıldığı Şehir Niğde’yi en iyi şekilde tanıtmaya anlatmaya gayret ediyoruz. Gün yüzüne çıka-rılmayı bekleyen değerlerimizin Niğde’ye, Türkiye’ye ve dünyaya duyurulması için çalışmalar yapı-yoruz. Köklü ve zengin bir tarihi ya-pıya sahip olan Niğde’de, Belediye olarak tanıtım cd’leri, kitaplar, bro-şürler, dergiler ve bültenler yayın-ladık. Şehrin tanıtım çalışmalarına için ilk önce kendi imajımızı yenile-yerek başladık.

Belediye binasının levhası ve gi-rişine açtığımız beyaz masa ile başladığımız imaj değişikliğine kurumsal kimlik ile devam ettik. Sağlamlık, güvenilirlik, rahatlık, dayanıklılık, gibi kavramları sem-

bolize etmenin yanı sıra, toprağı ve bereketi, açık ve dürüst hareket etmeyi simgeleyen yeni logomu-zu dört ayrı ajansın çalışmasının arasından seçtik. İnteraktif banka-cılık ve ödeme işlerinin yapılabil-diği e-belediyenin de gereklerinin yerine getirildiği, dünyanın dört bir yanından ulaşılabilen beledi-ye web sayfasının oluşturulmasını sağladık. İlimizin tanıtımı için tarihi eserlerin bir araya getirildiği kolaj çalışması yapıp tablo halinde zi-yaret ettiğimiz yerlere hediye ede-rek, tarihi değerlerimizin farkında olunmasını sağladık. Aynı kolaj ça-lışmasını şehir girişi olan derbent mevkiinde duvara işleterek, ilimize gelen misafirlerin tarihi bir kente geldiklerini, bu güzellikleri görme-den gitmemeleri hissini oluştur-maya gayret ettik.

Page 10: Dört Mevsim Niğde 5

BAŞKANDAN

İlklere attığımız imza Dört Mevsim Niğde der-gisinin yayınlanmasıyla devam etti. Üç ayda bir yayınlanan kültürel derginin beşinci sayısı-nın (kış) hazırlıkları tamamlandı. Dört Mevsim Niğde dergisinin her sayısından ülke genelinde ilgililerine, kamu kurumlarına ,sivil toplum ku-ruluşlarına kargo ile 1200’ün üzerinde dağıtımı yapılmaktadır. Diğer yandan Belediye Bülteni adı altında düzenli yayınımız ile de belediye-mizde ki gelişmeleri halkımızla paylaşıyoruz. Şehrimizin folklorunu, tarihini bugünümüz ve gelecek nesillere taşımanın önemine inanarak, yazılı eserlerin basılmasına da büyük önem vermekteyiz. Bu kapsamda; Üniversitemiz öğ-retim üyelerinden yardımcı doçent dr. Nedim Bakırcı’nın hazırladığı ve Niğde’miz şairlerin-den İbrahim Dabak’ın şiirlerinden oluşan kita-bın basımını yaparak yayınladık. Geçen yıl dü-zenlediğimiz 1. yıl değerlendirme toplantısı için hazırladığımız kitapçıkların yanı sıra, halkımıza da Belediye olarak neler yaptığımızı ve hangi hizmetleri gerçekleştireceğimizi anlattık.

Bu yıl ikincisini düzenleyeceğimiz değerlendir-me toplantısıyla da söz verdiğimiz projelerin nasıl bir bir hayata geçtiğini anlatacağız. Kü-çük Gezgin kitabı hazırlatılarak, gezgin gözüy-le Niğde’yi çizgi-roman tadında çocuklarımıza tanıttık. Yetki ve görev sınırlarımız içerisinde, hedeflenen Niğde’ye ulaşma yolunda engel-lerin aşılmasını kolaylaştıran her türlü projeyi ve çalışmayı destekleme gayreti içerisinde İs-tatistiklerle Niğde kitabının basımını sağladık. Medeniyetlerin yaşatıldığı şehrimizin tanıtımı için, tarihi eserlerden oluşan turizme yönelik fotoğrafların açık hava reklamcılığı araçların-dan bilbordlarda bu yıl içinde farklı zamanlar-da (dört defa) on şehirde ücretsiz yayınlanma-sını sağlıyoruz. Niğde’miz ile ilgili eski yıllara ait fotoğrafların titizlikle toplanarak bir araya getirilmesiyle İngilizce ve Türkçe Fotoğraflar-la Eskimeyen Niğde fotoğraf albümünü büyük bir uğraşı ve titizlikle hazırladık, basımını ger-çekleştirdik ve ilgililerine dağıtımını yapacağız. Anadolu Selçuklu döneminin Niğde’deki önem-li eserlerinden olup taç kapısının sanatsal za-rafetiyle de ün yapan Alaaddin Camiinin(1223) mini maketini hazırlattık” şeklinde konuştu.

Fotoğraflarla Eskimeyen Niğde kitabının Niğde’de bir ilk olduğuna dikkati çeken Başkan Akdoğan, bu kitabın gurur kaynağı olduğunu, 1965 ve öncesi yıllara ait Niğde’nin eskimeyen yüzünü sembolize eden fotoğrafların içeriğin-de yer almasının kitaba ayrı bir anlam ve önem kattığını ifade etti.

Kış

2011

6

DÖRT MEVSiM

Page 11: Dört Mevsim Niğde 5

Başkandan

İlk kez katıldıkları EMİTT 2010 Fuarının olumlu katkılarını yıl boyunca yaşadık-larına değinen Başkan Akdoğan, EMİTT 2011 Fuarına da katılmak için gerekli hazırlıkları tamamladıklarını söyledi.

Belediye Başkanı Akdoğan; “EMİTT 2011 Fuarına katılarak Niğde’mizin tanıtımına destek olacağız. Bu Fuara Niğde olarak ikinci kez katılacağız. Geçen yıl yaşadı-ğımız eksiklikleri bu yıl yaşamayacağız. EMİTT 2011 Fuar alanında Niğde olarak 90 m2 yer tahsis ettirdik. Bu yıl tanıtım konusunda çok daha etkili olacağımızı düşünüyorum” dedi.

2011 Yılı ‘Vizyon Sunumu’ toplantısını Nisan-2011 ayı içerisinde yapacaklarına vurgu yapan Belediye Başkanı Akdoğan, Nisan 2011 ayı içerisinde gerçekleşti-recekleri sunumda halkımıza bugüne kadar yaptıkları ve bundan sonraki bir yıllık dönemde yapacakları hizmetleri anlatacaklarını belirterek bugüne kadar yaptıkları hizmetleri yeterli görmedik-lerini, hazırladıkları ve hazırlayacakları yeni projelerle daha fazla hizmet üret-meye ve halkımıza kazandırmaya azimli ve kararlı olduklarını söyledi.

Tanıtıma verdikleri önemin gereği Kent girişlerinde 10 adet bilboardlar yaptır-dıklarını vurgulayan Belediye Başkanı Akdoğan; “2023 Yılında Cumhuriyetimi-zin 100. yılı kutlama törenlerine şimdi-den hazırlanıyoruz. 2023 yılında turizm, sosyal, kültürel alanlarda kontrollü bi-çimde büyümüş, vizyon sahibi bir Niğde gayretlerimizin ürünü bu çalışmaları ya-pıyoruz. 337 Bin nüfuslu İlimizi tanıtmak çabasındayız” dedi.

Belediye Başkanı Akdoğan, bu medeni-yet öğeleri ve tarihin tanıklarının, şehir-lerin geleceğe yolculuğunda önemli bir rol oynadığını belirterek sosyal yapının da ait olduğu toplumun kültürel ürünleri ile şekillendiğini bildirdi.

Niğde’nin gelişmesi için herkes üzerine düşen görevi yapmalı diyen Niğde Be-lediye Başkanı Faruk Akdoğan; “2023 yılında çok daha iyiye gitmiş, tanınan il olmalıyız. Sayın Bakanların ziyaretlerin-deki sohbetlerimizde potansiyelimizi ye-terince anlattığımız gerçeği ortaya çıktı” dedi.

KIŞ

2011

7

DÖRT MEVSiM

Page 12: Dört Mevsim Niğde 5

Dosya Kibar Ayaydın

Kar Güzellemesi

Hatıralar olmasaydı, yaşadığımız “ân”ın değerini, nasıl kayıt altına alabilir; yaşanmışlığın izlerini, üzerimizde nasıl gösterebilirdik? Her şey sanırım bir yumak gibi sardığımız, sonrada onun esrarını çözmeye çalıştığımız “mazimizde” saklıdır. Fert hatıralarıyla vardır ve bu hatıralar sayesinde hayata tutunur. Bu zannedildiği gibi kuru bir mazi hasreti değildir. Her şey onun esrarlı terkiplerinde hayat bulur, gelecek onun nizamına göre şekillenirdi. Gelecek, yani “istikbal” şayet bir tebessümle hatırlanacaksa; geçmişte yaşanmış her türden hatıra kırıntısı, onun “iç dinamiğini” oluşturur. Bu hatıralar, yaşanan hayatın belirli zaman dilimlerine misafir edildiğinde, lezzetler ile elemlerin aynı potada vücut bulduklarını görülür. Bu tahkiyeli üslûbun içinden çıkıp gelen ise sadece mazi değil, elem ve lezzetleriyle hayatı sürekli inşa edip; onu daima ileriye taşıyan, beşer hafızasının terkip ve tahlil kudretidir. Bu kudretin farkında olan zamanın büyük dehaları ise onu, en veciz bir şekilde ifade etmişlerdir. “Zevâl-i elem lezzet olduğu gibi, zevâl-i lezzet dahi elemdir.” Edebiyatımızın estetik romancısı Ahmet Hami Tanpınar, böyle bir “anın” lezzetini, bir nevi sanatının iç dökümü olan “Antalyalı Genç Kıza Mektup”ta şöyle dile getirir: “Ergani-Madeni’nde üç yaşında iken bir gün kendime

rastladım. Çok karlı bir gündü. Ben sıcak ve buğulu bir camdan karla örtülü bir bayıra bakıyordum. Sonra birdenbire kar tekrar yağmaya başladı. Bir çeşit çok lezzetli hayranlık içinde kalmışım. Bu ânı her karlı günde hatırlar ve yağışı beklerim.”

Kışı bir mevsimin penceresinden seyretmekten ziyade mazinin aynasından seyretmek bana daha anlamlı geliyor. Küresel ısınmanın henüz tanımlanmadığı, mevsimlerin tam manasıyla kendi “zamanlarını” yaşadıkları yıllarda kış, bütün güzelliğiyle yaşanıyordu. Karın lapa lapa yağdığı, gökyüzünün kardan gözükmediği, pencerelerden saatlerce yağan karın seyredildiği; karın bakır bir tas içinde pekmezlerle karılarak, adına “karlambaç” dendiği mevsimin adıydı kış. Kış kardı, hatıraydı, hayattı. Kış hüzündü, ölümdü; belki de yeniden doğuşun, ilk durağıydı. Belki içli bir sitemdi “yenilmiş insanlığımız üstüne”. Tıpkı Erdem Bayazıt’ın terennümünde olduğu gibi.

Kim ne derse desin her mevsimin kendine göre ayrı bir güzelliği vardır. Her ne kadar “güzellik” izafî bir kavram olsa bile, yaşanmış, zihinde derin izler bırakmış; hatırlandığında, tekrar o “ân”ı yaşama isteği uyandıran, bütün her şey güzeldir. Kış mevsiminin güzellikleri de böyledir. Bütün güzellikler, mazinin hatıra yüklü sandıklarında, saklı değil midir? Mazinin derinliklerine daldığımızda, aslında oradan çıkardığımız; çocukluğumuz, uçarı gençliğimiz, biraz da hayatla olan durma bilmeyen mücadelemizdir.

Dünyanın en uzun hüznü yağıyorYorgun ve yenilmiş insanlığımızın üstüne

Kar yağıyor ve sen gidiyorsunAğlar gibi yürüyerek gidiyorsun

Belki bulmaya gidiyorsun kaybettiğimiziO insan ve tabiat çağını

Kış

2011

8

DÖRT MEVSiM

Page 13: Dört Mevsim Niğde 5

Dosya

Kış, ölümle kalım arasında, tercihlerini hayattan yana kullananların adıydı. Ali Çolak “Kar Duası” isimli denemesinde bu mevsimi ne güzel betimler: “Ağaçlar bembeyaz çiçek rüyası görür kar tanelerinde, çiçeklerin düğününü hayal eder. Su, kaynağını coşturacak aşk ve durgunlaşan akışına hız katacak gök konuğunu ister. Ve dağlar… İliklerine kadar ıslanmak, yeni bir örtüyle görünmek için baharda, göğe çevirirler başlarını. ‘Kar’ derler, ah kar!…”

Lapa lapa yağan karlar, peşi sıra gelen duygulanmaların da bir nevi sebebi oluyor; mazi denen hatıralar yumağının da bir bir çözülmesini sağlıyordu. Kar musikileri binlerce yıllık birikimiyle kültür unsurlarımızı tek tek açıyor, mazi denen sırlar dünyasını deşifre etmenin, sonsuz bir hazzını insanlara tattırıyordu. Böyle bir “ân”ın mutluluğunu tadan Yahya Kemal, Varşova’da görevli bulunduğu yıllarda, dillerden düşmeyecek “Kar Musikîleri” adlı şiirini yazar. Bu şehirde, yağan karla kendinden geçen şair, kar sesiyle İstanbul hasretini adeta bir rüyaya dönüştürür.

Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu.Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir bu.Bir kuytu manastırda duâlar gibi gamlı,Yüzlerce ağızdan koro hâlinde devamlı

Birdenbire mes’ûdum işitmek hevesiyle,Gönlüm dolu İstanbul’un en özlü sesiyle.Sandım ki uzaklaştı yağan kar ve karanlık,Uykumda bütün bir gece Körfez’deydik artık!

Yuliy Klever’in, güneşin kızıllığı ile yeşilin tonlarına bürülü çam ağaçlarının kar kaplı tablosunu gördüğümde, kışın bir ressam fırçasıyla ancak bu kadar güzel kompoze edilebileceğini düşündüm. Bu düşüncemin hemen arkasından ise tabloyu zihnimde tamamlayan, Hermann Hesse’ın iki mısrası dilime takıldı. “Işık ne kadar güzel/Bugün solan karda” Ya Cenap Şahabettin’in “Elhân-ı Şita” şiirini okuduğumda… Bir kuşa benzetilen “kar”, teşbihin bütün unsurlarıyla eşini kaybeden bir kuşa dönüştürüldüğünde; içim ürpermiş, sağa sola uçuşan kar tanelerinde, çırpınan kuş yüreklerinin görmüştüm.Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş;Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi karGeçen eyyâm-ı nevbahârı ara…Karlar… Bütün elhânı mezâmîr-i sükûtun,Karlar… Bütün ezhârı riyâz-ı melekûtun..

Ahmet Muhip Dıranas “Kar” şiirinde, saf bir rüya haline getirdiği karı; beyaz bir tül halinde, Anadolu’nun engin maviliğine doğru çeker.Buğulandıkça yüzü her aynanınBeyaz dokusunda bu saf rüyanınGöğe uzanır-tek, tenha- bir kamışSırf unutmak için, unutmak ey kış!Büyük yalnızlığını dünyanın

Kış bütün zorluklarına rağmen, yaşama sevincini diri tutanların, kendi içlerine yönelmelerini sağlayan bir muhasebe alanıydı. Onun için kar bana çocukluğumu, gençliğimi ve yaşadığım şehrin hatıralarını anımsatır. Ocak ayının on yedisi, “karlı bir kış gününde”, baba olmanın ilk heyecanını, bu şehirde tattım. 2002’nin Mart ayının on ikisinde, bembeyaz bir “kar örtüsüyle” kaplı olan Niğde’de “kar beyazlığında” ikizlerim dünyaya geldi. Yaşadığım şehirdi Niğde. Eski kışların sıcaklığıyla, yaşadığım bu şehrin kardan ve soğuktan havasına, farklı bir aşkla bağlandım. Dışarıda lapa lapa kar yağıyor. Elimde Nazan Bekiroğlu’nun “Lâ-Sonsuzluk Hecesi”yle, Ercan Yılmaz’ın “Rüyâ Kasrı” var. Bu seremoni içinde gözlerim kitap sayfaları arasında, sonsuzluğu hecelemeye çalışıyor. Fakat kar bitimsiz yağıyor. Sonsuzluğun kar ile olan muaşakasını soluksuz seyre daldım. Kar vurgunu oldum. Kar taneleri arasında, âşık oldum. Şiir ve nesir oldum, kelimeler arasında. Nihayetinde kar güzellemesine bir mim de ben meşk eyledim.

Kışın belki en güzel yanlarını hafızamda canlandırmak istedim, muhakkak ki hüzne dair yanları da vardır. Fakat ben onlara dokunmadım. Kat kat yağan karların oluşturduğu kışları, şimdi yaşıyor olmasak bile; geçmişimizde saklı duran hatıralar yumağı, bizi teselli etmeye yeter. “Kar” yine yeniden yağsa… Gözlerimiz yine onu çok özleyecek… Gelecek sene… Belki...

KIŞ

2011

9

DÖRT MEVSiM

Page 14: Dört Mevsim Niğde 5

DosyaFırat Ensari

Civcivleri kıskandıracak sapsarı saçları omuzuna sarkmış, makyajdan suratı görünmeyecek şekilde dudağını büzerek, iklimin olası durumlarını yansıtan spiker bayan programın sonuna geldiğinde,en sevimli olduğunu varsaydığı haliyle “Havalar nasıl olursa olsun sizin havanız iyi olsun “ diyerek programı kapatıyordu.

Havaların ve mevsimlerin insan üzerine

olan etkilerini düşünme fırsatını da herhalde ilk o zamanlar yakalamaya başladım. Hele birde mevsimlerden kış ise onu tanımlamak ve anlamak noktasında bayağı zorlandım.Çünkü bu mevsim, havalar nasıl olursa olsun sizin havanız iyi olsun sözünü kendi havasında dondurarak geçersiz kılacak kadar sert lakin o sertliğin içinde insan ruhunu arındıracak kadar temiz ve paktı.

Özel televizyonlara izin verildiği dönemlerde meydana çıkan televizyon kanalının birinde, farklı yayın yapma anlayışı üzerine şekillenen bir hava durumu sunma programı vardı.

Havanız nasılolursa olsun...

Kış

2011

10

DÖRT MEVSiM

Page 15: Dört Mevsim Niğde 5

Dosya

Sabah uyandığı andaki ruh haliyle bir saat sonrası bile uyuşamayan insan oğlunun değişken olabilen psikolojik yapısı, her an her şekilde bir çok etkinin tacizine uğrarken, tutsağı olduğu bedeniyle beraber iklim şartlarının etkisine aldırmazlık edecek kadar cüretkar olamıyordu zaten, tarih sahnesinde yer aldığı sürecin tüm kesitlerinde.

Kış mevsiminin insan bedeninin biyoritmini bozan acımasızlığı, günlerin kısalığıyla gecelerin uzunluğu arasına sıkışan bizleri; bazen rafine bunalımların ıssızlığına, bazen mutsuzlara özgü yapay neşelere , bazen hırçın duyarlılıklarla saplantılı incelikler arasında sıkışmış duygu gel- git lerinin içine bırakıveriyordu.Zıtlıkları aynı anda yaşıyorduk.Bir yanda buz üzerinde kayan neşeli çocuk kahkahalarını hemen yanı başındaysa buzda patinaj yapan aracını ittiren şoförün küfürlerini, aynı anda işitiyorduk.

Yoksulun yakacağı, zenginin kayağı karışıyordu birbirine, aynı yaşam döngüsünün kar hallerinde.

Rahata meyli daima yumuşak olan biz insanların, kışın sert yüzünü pekte sevimli bulmamış olması, ayaklandırıyordu ayaz sepetinin içinde birikmiş düşünce kırıntılarını.Buzlu yollardaki kayganlıkla insan ilişkilerindeki kaypaklığı karıştırıp, ayakta kalabilme yolunda yere sağlam basmak yerine , tersine hep birilerine yaslanma ihtiyacı hissediyorduk, kışın kışlığında, donun ayazında.Üstelik hepimizin o kaygan zeminde durduğunu ya da durmaya çalıştığını düşünmeksizin.Güçlü karşısında mazlum, zayıf karşısında zalim kesilen insanlığımız, karın beyazlığını ne kadar takıyordu, merhametin yol açan o kararlılığında.

Ruh hallerimizde mevsimler gibi çiçek açıp, ağaçlar gibi yaprak döküp, güneşin sıcaklığıyla ısınmışken, karın soğukluğu nedense bir çoğumuzu korkutup yıldırıyordu.Oysa her yağan kardan sonra ortaya çıkan görüntüler, eskiden annelerimizin veya komşularımızın ellerinde hünerli parmaklarıyla ortaya çıkardıkları dantel ve nakış işlemeleri gibi yansıyordu, görmesini bilen gözlere.Nasıl ki dantelin her ilmeği ince tığ gezintileriyle şekillenip albenili bir hal alıyorsa, yağan her kar tanesinin asla başka bir benzeri olmayan biricikliği, süzüle süzüle beyaza boyadığı her kareyi, sihirli bir el değmiş ve günahlarından arınmış güzellikler olarak fotoğraflıyordu , zihnimin hayal edebilen her zerresinde.

Nedense her kış yaşıyordum bu duyguları.Yağan karın beyaz bir örtü gibi toprağı sarmalayıp , insanı kuşatan, zorluklarıyla hepimizi sınayan ve yaşam dersleri içeren durumlarıyla.

"Evet o kadar kıştan bahsediyoruz amma velakin, o da ne kadar değişti her yeni insan

ve kuşak gibi.

Artık yeni kuşak kışlarda kış gibi davranmaz oldu.

Onlarda sahiciliğini yitiren masallar gibi sahteleşiyor sanki.

Bir görünüp bir kayboluyor, elimize doğru düzgün bir kartopu bile vermiyor.

Bazen düşünmüyor değilim, değişen her şey gibi kışlarda değişiyor, gerçekliğini yitiriyor

daha doğrusu çürüyor diye.

Hiç kış da çürür mü demeyin lütfen.

Çürür elbet.

Kışın, değmediği toprağı çürüttüğü gibi.

Tıpkı benliğimiz, tıpkı değerlerimiz , tıpkı gövdemiz , tıpkı içimizin çürüdüğü gibi."

KIŞ

2011

11

DÖRT MEVSiM

Page 16: Dört Mevsim Niğde 5

DosyaMuharrem Çifcibaşı

Son yıllarda kara kışa çok hasret kaldık. Öğrencilik yıllarımızdan hatırlarız Niğde’ye Cumhuriyet Bayramında merhaba diyen kar yağışları neredeyse 19 Mayıs Bayramında elveda derdi. Şimdilerde şöyle lapa lapa bir kar yağsa da altında sırılsıklam ıslanıncaya kadar yürüsek dilekleri yükseliyor dua ile göklere. Lapa lapa karın ardından açan güneşin karlar üzerindeki göz kamaştırıcı parıltıları arasında bir sucuklu mangal ne gider ama…

Ne yazık ki son yıllarda uzun aralarla yağan beş santimlik karı “Beyaz Kâbus”, “Beyaz Çile”, “ Beyaz Felaket” olarak topluma yansıtan medyanın, karlı berekete yaklaşımı da manidar. Yazın kuraklık tellallığı yapanlar, kışın da felaket tellallığı yapar ve nimetlere karşı düşünce dünyalarını ortaya koyarak, İlahi seyirlere muhalif tavırlarını göstererek güzelim mevsimlerinin yaşanılası doğallıklarını da yaşanmaz hale getirirler.

Her mevsimin kendine has, seyrine doyum olmayan güzellikleri vardır. Bu güzellik insanın düşünce dünyasına göre değişiklik gösterse de, çoğunluk mevsimlerin güzellikleri konusunda aynı görüşü paylaşır. Güzelliklerini ortaya serdiğinde kartpostallık manzaralardan söz ettiren mevsim kıştır. Her yanı kaplayan beyaz örtü bütün kirleri, çirkinlikleri beyaz masumiyeti ile kaplarken, gelecek kışa kadar bütün canlıların su ihtiyacını karşılayacak bereketini de ayrım yapmadan yeryüzüne serperek sırasını bahara bırakarak aramızdan ayrılır.

buz, ayaz, bereket...K A R

Kış

2011

12

DÖRT MEVSiM

Page 17: Dört Mevsim Niğde 5

Dosya

Şehirlerde yaşayanlar günümüzde kış mevsimini televizyon başında kış görüntüleri izleyerek geçiriyor. Şehirlerimiz böyle kalabalık değilken ve kırsal hayata teknoloji bu kadar egemen olmamışken, her şeyde olduğu gibi kışın da hayat tabii, zevkli ve canlı yaşanırdı.

Deneyim sahibi bölge halkı kışın zor durumda kalmamak için en kötü kış şartlarına göre gerekli hazırlıklarını yapar. Sadece kendileri için değil, can yoldaşları, ekmek kapıları hayvanları için de her tür tedbiri alırlardı. Bereketi ile başlayan yoğun kar yağışları bütün mevsim boyunca sürer, tabir caiz ise insanlar kafalarını evlerinden çıkaramadıkları günleri yaşarlardı. Bu durumdan hiç şikâyetleri olmaz, aksine bu beyaz bereket için yüce yaratıcıya kış aylarında daha fazla şükrederlerdi.

Kış mevsiminin zor, bir o kadar da eğlenceli yanı üzerinde çatısı olmayan dam diye tabir edilen evlerin karlarını temizlemekti. Evlerin damı akmasın telaşı ile ellerinde kürüt ile damlara çıkan komşular, bir taraftan karları temizler bir taraftan da birbirlerine laf yetiştirirlerdi. Eskiden o kadar çok kar yağardı ki, damlardan atılan karlar dar sokakları kapatır, yürümek güçleşirdi.

Kar ve buz nedeni ile lodos esmediği sürece Niğde’nin güneş görmeye kuzeye düşen belli sokaklarında rahat yürümek için baharı beklemek gerekirdi. Bazı dönemlerde ise kar temizleme işi belediyenin yegâne görevi haline gelirdi.

Kar getirdiği bereketin yanı sıra, oyun ve eğlencelerin yaşanmasına, hoşça vakit geçirilmesine vesile olurdu. Özellikle yarıyıl tatilinde çocuklar kendi imalatları olan kızaklar ile Bekir Ballı Yokuşu, Perşembe Pazarı Rampası, Dört Ayak Sokak, Vali Konağı Caddesi gibi eğimli buldukları her yerde karda kayma yarışları yaparlardı. Hatta akşam karanlığından faydalanan

orta yaş grubu da çocukluk günlerine dönerdi.

Kış süresince erimeyen buzlar üzerinde topaç çevirme yarışları yapılır. Hızını alamayan çocuklar rengârenk topaçlarını çarpıştırarak sağlamlık testi bile yaparlardı. Değişik tiplerde yapılan kardan adamlar, mahallenin kültürel rengini yansıtır. Hinlik olsun diye içerisine taş konularak oynanan kartopu savaşlarının sonunda bazen kavga da çıkabilirdi. Tatil döneminde sabahtan akşama kadar karla iç içe yaşayan çocuklara soğuk vız gelir, ne hikmetse hiç hastalanmazlardı. Üstelik ne üzerlerinde kabanları ne ayaklarında botları vardı. Sıcak yürekleri, samimi arkadaşlıkları ve doğal oyuncakları vardı.

O, bereketli kış gecelerinde insanları esir alan, aile düzenini sarsan televizyon dizileri yoktu. Uzun kış gecelerinde komşu ziyaretleri olur, yaşanmış hikâyeler, paylaşılan anılar, masallar ve fıkralar gırla giderdi. Sıcak sobanın üzerinde pişen kestane ziyafetleri çekilirken nefis çaylar içilir, vaktin nasıl geçtiğinin farkına varılmazdı. Hele bir de Ramazan Ayı kışa denk gelmişse sahura kadar sohbetler bitmez, sıcak

dostlukların samimi ortamında kurulan küçük, sevimli, mesaj verici oyunlar uzar giderdi.

Babam anlatırdı, köylerde çoğu evde soba bile bulunmaz insanlarımız kürsü adı verilen, içerisine ateş doldurulmuş ocağın üzerine konulan çullarla örtülü masa benzeri yerlerde uzun kış günlerini geçirirlermiş. O kürsünün etrafına dizilen aile, bütün fertleri ile birlikte olmanın ve her şeyi birlikte paylaşmanın tadını, yokluktan hâsıl olan hiçbir sıkıntı bozamazmış. Kış şartları onları her alanda zorlardı ama onları mutlu yaşamaktan alıkoyamazdı. Bu günün her ihtiyacını karşılayan ve aynı evin içerisinde bir birinden çok uzak yaşayan aile fertlerine inat, tezekle ısınan basit bir kürsünün etrafında bitmeyen huzur kahkahaları kış boyu sürer giderdi.

İçinde bulunduğumuz 2011’in kışında henüz kar gördük sayılmaz. Diyorum ki aralıksız bir hafta kar yağsa; Kayardı Bağları, Amas Bahçeleri, Kent Ormanı ve Aladağlar beyaz yorganla kaplansa da seyrine doyulmaz güzelliklerin içine dalsak. Niğdeli fotoğrafçılar da bu güzellikleri nice ağustos sıcağında bakabilmemiz için deklanşöre bassalar.

Yazımı yazarken Üniversite Oyunları için beklenen kar Erzurum’a bereket getirmeye başlamıştı. Umudum o ki dergimiz yayınlandığında da, Niğde’miz de beyaz bereketle buluşur ve yaz mevsimine bolluk getirir. Biz de her biri farklı, ilginç ve birbirine hiç çarpmadan kendi rotasını takip ederek toprakla buluşan kar kristallerini izlerken yüce yaratıcının varlığına şükrümüzü sunmaya devam etsek.

KIŞ

2011

13

DÖRT MEVSiM

Page 18: Dört Mevsim Niğde 5

UnutulmayanlarSalih Toyran

Eskiler insan’a Alem-i sugra yani küçük dünya derlermiş. İçimizde dış dünyanın yansıması olan dağlar-taşlar,nehirler-ummanlar,vadiler ve uçsuz bucaksız bir gök yüzünün olduğunu bilmek doğrusu farkındalığımızı artırıp, şaşkınlığımızı şeddelendiriyor.

İklimin dahası mevsimlerin küçük bir dünya olan insan tabiatı üzerine etkisi yadsınamaz bir realitedir. Soğuk ve keskin bir yağmurun camlara incecik elifler çiziktirmesiyle ruhumuzun yelkenlerini dolduran rüzgarın bizleri götüreceği liman ile deniz, kum, güneş teslisinin getireceği sarı saçlı, muhayyel ve hafif

Ayazın Çocukları

meşrep duygunun ikisi bir olmayacaktır.

Umumiyetle içindeki mevsimi dışarıdaki hava durumuna göre ayarlayan insan, teki yeryüzünü beyaza boyayan kar’a kayıtsız kalamayacaktır. Gözünü yumsa kokusu, burnunu tıkasa, tenine temasıyla kendini zorla hissettirir kar.

Fi tarihinden bu yana balkanlar üzerinden pervasızca ülkeye vizesiz giriş yapmayı adet edinen ‘kara kış’a kar’ın rengine tamamiyle zıt bir rengin ismini ad olarak takmak oldukça manidardır.

Uzun kış gecelerine ‘kış saati’ uygulaması da eklenince geceler adeta 1 saat daha uzar. Böylelikle aile fertlerinin evcek geçirdikleri vaktin süresi de kemale ermiş olur. Kendisi bir nesne olması gereken TV’nin renkli versiyonu ile evlere iltica etmesi, evin öznesi olması lazım gelen ev ahalisini

evin mültecisi pozisyonunda konumlandırmıştır. Türk aile yapısını tasnif edecek olan gelecek zaman Sosyologları TV’den önce ve TV’den sonra dikotomik ayrımını mutlak surette kullanmak zorunda kalacaklardır.

TV sonrası dönem, aile içi ilişkilerde yaz ve kış akşamlarının iklimsel yaşantı farkını ortadan kaldırarak iç teması tatsız bir tek düzeliğe müebbed mahkum etmiştir. Adına çekirdek aile denilen anne-baba ve bekar çocuklardan müteşekkil bir evde birlikte yenen akşam yemeğinin ardından, toplumsal sıvımız ‘çay’a eşlik eden haberlerin devamında bir grup mause’nin elini tutarken, tutanın elinde kaldığı bir diğer grupta kumanda ettiği reklam arası dizilerin dizinde otura otura küçülüp kaybolacaktır. Çekirdekler çitlenmiş, GDO’lu meyveler yenmiş,yat vakti yaklaşmıştır.

“Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin senMerdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen”

Kış

2011

14

DÖRT MEVSiM

Page 19: Dört Mevsim Niğde 5

Unutulmayanlar

TV öncesi dönem, belki hatırladıkça güzelleşen çocukluğumuza denk düştüğü için belki de çekirdek ve kabuğun birbirinden ayrılmadığı, cümbür-cemaat birlikte yaşanan geniş ailenin bütün saltanatıyla kendini hissettirdiği kış akşamlarından kalma tat zihnimizdeki tazeliğini hala korur. Geçim endişesinden azade, hesapsız; ama kitaplı uzun kış gecelerini bir fırsata çevirmesini bilen Babaannelerin bitmek tükenmek bilmeyen masalları çocuk ruhunun hayal dünyasını ilmek ilmek, Anadolu motifleri ile inşa ederdi. Periler, Padişahlar, Şehzadeler. Çoğu irticalen söylenen hikayeler. Büyük-küçük ayrımının silindiği tadına doyum olmaz ev içi çocuk oyunları: Beş taş, nesi var, pancar yattı turp kalktı. “Yerde ne var ?” “Yer boncuk” “Gökte ne var ?” “Gök boncuk” “Kaldır beni hoppacık” ,El el üstünde kimin eli var… Up uzun kış gecelerini kısacık hale getiren oyunlardı. Akla bir oyun gelmezse bilek güreştirilir, İsim, Şehir, Hayvan, Bitki, Eşya, Amiral Battı, S.O.S veya sinerji kavramına önsöz yazması gereken "sıcak soğuk oyunu" oynanırdı. Nasıl mı oynanırdı hatırlayalım: Ebe seçiminden sonra herhangi bir nesne herhangi bir yere saklanır. Ebe cisme yaklaşırsa, çocuklar hep bir ağızdan "sıcak", uzaklaşırsa da "soğuk" derlerdi. Bu oyun, cismin yerini belirtmek için el çırparak da oynanırdı. Ebe saklanan cisme yaklaştıkça el çırpma kuvvetlenir, uzaklaştıkça yavaşlar ve oyunlar çocuklara zaman içinde başka bir zaman yaşatarak devam edip giderdi. Yüksük/yüzük oyunu, bilmeceler, tekerlemeler ve daha niceleri… Soğuk kış gecelerinin sıcak, sımsıcak ev içi halleri ve oyunlar kış ayazında çocukluğumuzu avutan, kültürel mirası aktaran birer talimgah oluverirdi.

Çocukluğu insanın yavrusununki kadar uzun süren başka bir mahlukat tanımayan bendeniz, çocuk oyunlarının hayata hazırlıkta sıkı bir antrenman olduğunu düşünürüm sık sık. Sabrı, yenilgiyi, muzaffer olmayı, tahammülü oyunlarla yaşayarak öğrenir çocuklar. Mevsim de kış ise oyunların doğal zemini kendiliğinden hazırlanmış olur.

Modern betonarme mimari nasıl ki şehirlerin alamet-i farikalarını silindir gibi ezip, tüm kentleri birbirine benzetti, kendileri birer nesne olması lazım gelen teknolojik aletler de evin reisi mesabesinde özneleşerek ev içi ilişkilerin mevsimsel farklarını dağıttı rüzgarında. Küresel ısınma denilen melanet mevzu dışarıdaki kışı terletirken, teknolojik enstrümanlar da maaile geçirilen vakitlerin kalitesini hem de ‘can evini’ alnının çatından vurmuştur.

Yüzlerindeki çizgilerden cennet ırmakları akan neneler ne torunlara masal anlatır oldu, ne de patatesler közlenir oldu kaldırılan sobalarda. Öyle bir kış ki geride kalan secde-i sehiv mümkün değildir artık.

KIŞ

2011

15

DÖRT MEVSiM

Page 20: Dört Mevsim Niğde 5

Kış

2011

16

DÖRT MEVSiM

Şiirİsmail Özmel

Bolkarlar

Bir haber ulaştır, bir bakış lütfetYapsın resmini bu rüzgâr.Susmak düştü hayaleİşte yeryüzü, işte ufuklar. Kudret eli değmiş yağan karaDağa, taşa, kuşa, insana.Yaba önünde savruluyor sankiÖlçüler üstü bir manzara. Ufukların özlemi maviyeKuşların özlemi yeme.Çocuklar tadını çıkarıyor mevsiminKardan adam üretiyor biteviye. İki ayak bir kaydıraktaBir ufuktan bir ufka geriyor yayını.Belli dar geliyor mekân.Tutma elini hız ver havalansınRüzgârı alsın arkasınaÇizsin hayalindeki resmi. Sen kış de soğuk deOnu hiçbir sebep durdurmasın. Mevsim mi sayılı günKış mı, sonu bahar.Çocuklar hürMavi ufuklar. Sonu yok yükselişinÖperim gözlerinizden.Sizler Anadolu insanıSizler her şeyden güzel.

Kış

Page 21: Dört Mevsim Niğde 5

KIŞ

2011

5

DÖRT MEVSiMSONBAHAR

2010

17

DÖRT MEVSiM

Niğde sokaklarında kış...

Foto

ğraf

: GD

O

Page 22: Dört Mevsim Niğde 5

UnutulmayanlarFatma Çınar

Yıl 1956, aylardan Eylül… 21 yaşında bir genç olan Engin Kongar Aladağlarda Dağcılık Federasyonunun açmış olduğu dağcılık kursuna katıldı. Demirkazık zirvesine, batı cephesinden tırmanırken 8 Eylül 1956’de bir kaza sonucu düştü ve vefat etti.

Manisa Dağcılık Kulübü, Engin Kongar için bir anıt yaptırdı. Anıtın granit taşları ve lahit kısmı Manisa'dan, Çukurbağ Köyü'ne (Niğde-Çamardı) gönderildi. Bor İlçesinde olan Engin Kongar'ın eski mezarı açıldı. Naaşı oradan Çukurbağ Köyü'ne getirildi. Dağcılar naaşın başında nöbet tuttular. Anıtın açılışı 26 Temmuz 1959 tarihinde yapıldı.

Törene İstanbul'dan Kongar ailesi, Niğde İlinden Daire Müdürleri, gazeteciler, spora gönül verenler, Niğde Lisesi İzcileri, Civar köylerden ve Bor ilçesinden gelenler ve Manisa Tarzanı katıldı. Halil Erdoğan'ın okuduğu mevlütün sözleri, Demirkazık zirvesine kadar ulaştı. Annesi Mediha Kongar ''oğlum'' diyerek anıta sarıldı ve

törene katılanlar duygusal anlar yaşadılar. Manisa Tarzanı Ahmet Bedevi Kongarları teselli etti, ''Engin Kongar ismini dağların doruklarında yaşatacağız'' dedi. Bir gün sonra Manisalı Dağcılar Engin Kongar anısına Demirkazık zirvesine, ertesi gün de Kızılkaya’ya tırmandılar.

Bu olay ülkemizde ölümle sonuçlanan ilk dağ kazasıdır.

Dr. Bozkurt Ergör yıllar sonra Aladağlar'ın haritasını yaparken bugün Emler adıyla bilinen zirveye "Engin Tepe" adını vermiştir. Engin Kongar' ın mezarı Aladağdağlar’da, Niğde-Çamardı yolu üzerinde Çukurbağ köyü kavşağında bulunmaktadır. En yüksek doruğu Kızılkaya (3767 m)olan Aladağlarda, tırmanışlar için 3700 metre üzerinde üç doruğun yanı sıra 3000 metrenin üzerinde çok sayıda doruk vardır. Bu doruklar Niğde il sınırları içinde devam eden Toros dağ kıvrımlarının (Orta Toroslar) en yüksek doruklarıdır. İlkbaharda eriyen karlardan dolayı Aladağlarda birçok göl oluşur ve Aladağlar içinde birçok gölün bulunduğu genişçe bir kazanı andırır.

Dağcılık sporu son yıllarda ivme kazanmış olan sporlardan birisi.

Dağcılar belki de kendilerini bulmak,

doğanın sesini iliklerine kadar hissetmek, dağın

da bir ruhu olduğunu kavrayabilmek için

yapıyorlar bu sporu… Herkesin bir dağı vardır; kimi o dağı hiç bulamaz, kimi dağını aramaz, kimi

de dağının kucağında verir son nefesini…

Şu Bolkar'ın lâlesi ben olsaydım...

Kış

2011

18

DÖRT MEVSiM

Page 23: Dört Mevsim Niğde 5

Yurt içinden ve yurt dışından birçok dağcının yılın her mevsiminde tırmandığı Aladağlar dağcıların vazgeçilmez duraklarının başında gelir. Pek çok dağcı adayı burada eğitimlerini alıp dağcılığa tam anlamıyla adım atmaktadır. Aladağlar’ın önemli bir bölümü Niğde İli sınırları içerisinde kalmaktadır. Dağlık alana yaklaşmak için en kolay ve en çok kullanılan ulaşım yolu da Niğde İl Merkezi’nden Çamardı İlçesi’ne giden yoldur.

Niğde'den araçla 1 saatte Demirkazık köyüne ve Demirkazık kamp eğitim merkezine gelen dağcılar burda isterse kamp eğitim merkezinin konaklamasından yararlanır ya da ihtiyacı olan bilgiyi aldıktan sonra yapacakları faaliyetle ilgili formu doldurduktan sonra ana kamp yerleri olan Arpalık veya Sokulu Pınara devam ederler.

Emli Vadisine gitmek isteyenler Çukurbağ köyünde inerek ordan ana kamp yeri olan Sarı Memetin Yurduna giderler. Toroslar’ın en çok tanınan bölümünü Aladağlar oluşturmaktadır. Aladağlar’da; Türk dağcılarının “O bizim tapınağımızdır” diye tanımladıkları Demirkazık (3756 m.) Doruğu’na, 3500 metre civarında 15’e yakın zirve eşlik etmektedir. Yılın her mevsimi eğitim

ve tırmanış amaçlı gelen dağcıların eksik olmadığı Aladağlar, ülkemize gelen yabancı doğa sporcularının da mutlaka uğradığı, dünyaca üne sahip dağlarımızın başında gelmektedir.

Orta Torosların bir diğer uzantısı olan Bolkar Dağları’nın en yüksek kesimi (Medetsiz zirvesi-3524 m) ve göllerin bulunduğu alan da Niğde il sınırları içerisinde kalmaktadır. Dağlık alana giden en kolay ulaşım yolu da Niğde-Ulukışla-Darboğaz üzerinden sağlanmaktadır. T.C. Turizm Bakanlığı, “Kış Turizm Merkezi” kapsamında Bolkar Dağları’nı da değerlendirmeye almıştır. Pek çok buzul gölünün bulunduğu Bolkarlar’da Karagöl ve Çinigöl mutlaka görülmeye değer güzelliklere sahip. Karagöl'ün en büyük özelliği ise dünyada sadece kendi içerisinde yetişen Toros kurbağalarını (Rana Holtzi) barındırmasıdır. Bolkar lalesi de yörenin ünlü endemik bitkilerinin başında gelmektedir.

Niğde’nin önemli dağlarının biri de hiç şüphesiz Melendiz Dağı’dır. Melendiz Dağı (2963 m.); İl Merkezi’ni kuzeybatıdan çevrelemekte ve Merkez İlçe ile Çiftlik, Altunhisar, Bor ilçe sınırlarının kavuşma sahasını oluşturmaktadır.

Batıya doğru uzantısı olan Keçiboyduran Dağı (2727 m.) ve kuzeye doğru uzantısı olan Göllüdağ volkanik ünitesi (2172 m.) ile beraber dikkate alındığında, İç Anadolu Bölgesi’nin en geniş yayılışa sahip volkanik ünitesi olduğu söylenebilir.

Benzersiz mera ekosistemine sahip Ketençimen ve Çiçeklibel gibi yaylaları, Ihlara Vadisi’nin bir benzeri olan Gebere Vadisi, Göllüdağ, Narlıgöl ve Bozköy krater gölleri, yine Göllüdağ krateri üzerindeki Hitit harabeleri ile oldukça zengin bir eko-turizm potansiyeline sahiptir. oldu.

Her insan bir dağdır aslında, dağlara tırmanırken kendi benliğimizin sesine kulak veririz.

Unutulmayanlar

fotoğraf: mustafa şahiner

Niğde’nin dağları çobanlara, yaylacılara, dağcılara ev

sahipliği yapmakta. Acı ve tatlı bir çok hatırayı bünyesinde

taşıyan dağlarımız kendi hikayesinin peşine düşen

insanlara her zaman kucak açmaktadır. Özellikle Aladağlar’a

yolu düşenler, son nefesini dağlarda vermiş insanların

mezarlarında dua edip kendi hayat yolculuklarına devam

etmekteler...

KIŞ

2011

19

DÖRT MEVSiM

Page 24: Dört Mevsim Niğde 5

DosyaYusuf Tüfekçi

Kar yoktu bu sene lügatimizde. Uzak durdu beyaz rahmet her nedense bu yıl bizden. Naza çekti sanki biraz kendini. Soğuk varken, ayaz çokken kar yoktu. Kar çokken inadına ılık olan nefeslerimiz, hala ayazın en keskini ile donarken, gecenin karanlıkla örtüştüğü işte şu anda, naz bitti de beyaz örtü sardı Melendiz’i. Beyaz yorgan kucakladı nefeslerimizi. Nazlı nazlı saçarken kar tohumlarını, bulutlar, toprağın suya hasret bağrına, hayat verirken her bir kristal tanesiyle kar, beyaz bir örtüyle uyandım Melendiz’de sabaha.

Murtaza’nın hemen sağından, dağ yolundan ağarırken şafak, kızılla beraber karışırken dağlar, kar tanelerinin dansı görülmeye değerdi bu sabah. Kimi zaman narin vücutları incinmemesine

süzülürken yere doğru, kimi zaman hırçınca dalgalanıyordu kar taneleri. Her bir kar tanesi, aslında semanın bir tanesi, kristal pamukçuklar, hayat oluyordu bu sabah Melendiz’e. Çünkü su Melendiz için hayattı. Baharda patatese can, buğdaya dermandı bir damla su. Değilmi ki su hayattı.

Kızıllıktan nasibini henüz almışken Takyanus, eteğinde asırlardır sakladığı Finasın kemer evlerinin bacalarından, duman halkaları, dans ederek yükselmeye başlamıştı ufukta. Dışarıda soğuğa inat, evlerde sıcak salıyordu sobalar. Sobaya sarılıyordu canlar. Kış gelmişti çünkü. Kış demek soğuk demekti, bir de damda kar kürümekti. Kış demek arabaların çalışmaması demekti de, ilçeye yürümekti.

Lacivert gökyüzü kaybederken renklerini, teslim olurken karanlığa, birer birer yağarken yıldızlar semaya, kucak açarken geceye uykular, kar taneleri ile uyandım bu gece. Kar tanelerine uyandım. Bulutlar sararken semayı, gözler uykuya henüz sarılmışken, gözlerim uykudan kaçarken kar taneleri ile uyandım ben.

MELENDİZ’DE BEYAZ GECE

Beyazın rahmetine sığındım bu gece. Kışa hasrettim, beyaza büründüm bu gece.

Kış

2011

20

DÖRT MEVSiM

Page 25: Dört Mevsim Niğde 5

Dosya

Bu sabah Bozdağ ayrı bir yüksek göründü. Ayrı bir beyaz. Asmasızın güvendiği dağlara kar yağmıştı. Bozdağ’ın geniş göğsüne, Melendiz ovasına yetecek kadar, beyaz salmıştı mor bulutlar gece boyunca. Bozdağ bütün azametiyle bakarken yukarıdan aşağı, yine bütün merhametiyle de kucaklıyordu Melendiz’i. Tutuyordu kış boyu beyaz örtüyü ve salıyordu baharla bereketli ovaya. Baharda yağmayınca yağmurlar, salıyordu suyunu Bozdağ. Salıyordu tüm ovaya. Asmasız, Çiftlik ya da Çardak. Fark etmiyordu onun için. Salıyordu suyunu da, bereket yağıyordu ovaya.

İşte şurada. Kurt Sivrisi. İsmiyle müsemma sivri dağ. Sanki azametini haykırıyor yaratanın. Sanki işaret parmağı Melendiz ovasının. Bir yanında Kula, bir yanında Şeyhler ve işte önünde bereketli Melendiz Ovası. Bereket yükseklere yağarmış ilk önce, sonra enginlere kaçarmış. İşte bu sabah Kurt Sivrisi bembeyaz. Kar, düştü yine ilk önce ona. İşte tam karşımda. Bembeyaz. Süt beyaz. Karın ilk nefesini de o kokladı, güneşin ilk öpücüğünü de o aldı. Karın beyazlığı, güneşin parlaklığı, sabahın bereketi, kışın merhameti ve hepsi işte tam da o dağda. Zirvede. Kayaların gökyüzüyle buluştuğu yerde.

Sivrihisar biraz garip bakıyor sanki bu sabah. Çardak ya da Ovalıbağ belki de biraz Divarlı. Kime yâr, kime yaren Sivrihisar. Hem uzak bakıyor bize hem çok yakın. Sarmışken iki koldan Melendiz’i ve biraz da Gelveri’yi, başı yükseklerde, eteklerini sermişken yere, aslında yâri de yâreni de çokken, her nedense mahzun baktı bugün biraz bana. Sis çöktü bağrına. Meşeliklerin arasında yüzerken sis bulutları, yollar, Sivrihisar’dan Melendiz’e kıvrılarak akan yollar, kara esir olmuşken, kar kapatmışken yolları, Sivrihisar özgürlük anıtı gibi dimdik ve gururluydu. Esir alsa da kış, kar, sis ve buz yolları, özgürlük dağlara yaraşır. Özgüre kar bile yakışır.

Göllüdağ… Gölüne mi hayran olsam, dağına mı, karına mı? Göllüdağ’dan süzülürken aşağı kar taneleri, kışın en çok kış olduğu zamanda, bir yamacında Bozköy, bir yamacında Kömürcü, bekler baharı hasretle. Göllüdağ

çekerken güz esintilerini eteklerinden, getirir diğer yandan kışı en yükseklerinden. Çeker kendine karı, çeker rüzgarı, çeker kışı ve boranı. Geçit vermese de üstünden yolcuya, yolda olana, yol verir eteklerinden ovaya. Şelekin’den aşarken yorgun araçlar Melendiz ovasına, 1620 rakımda, bir nefes alırlar Göllü dağ’ın kucağında. Geçit verir Şelekin, gün bakarken, ve sular akarken de, kışta, karda ve boranda tutar yolcuları salmaz yollara. Kimi sağda kalır kimi solda. İşte orda, zorunlu mola.

Kışa burada kış derler. Kara kar. Kış en güzel burada yaşar, kar en çok burada. Martta, en çok burada yakılır kazma ve kürekler. En çok burada üşür küçücük yürekler. Kar, vatan tutunca Melendiz’i, kış çalınca kapıyı Altunhisar geçidinden, kış zamanıdır şimdi. Kar dönmüştür ve bir hayli kalacaktır. Bir hayli can soğuktadır ve donacaktır. Kış işte tam da burada çileye çile katacaktır. Sıkıntılar kışta katlanacaktır.

Sis çöktü bak ovaya. Koyu bir sis. Melendiz’i bembeyaz bir örtüye bürüdü. Ova beyaz, dağlar beyaz, hatta boşluk beyaz. Beyazın üstünde beyaz, ayazın üstünde ayaz.

Kış çöktü Melendiz’in üstüne. Zor günler çaldı kapıları. Kış zor olacaktır.Dedim ya; “Kış en fazla burada kalacaktır.”

KIŞ

2011

21

DÖRT MEVSiM

Fotoğraf: Tarık Tüfekçi

Page 26: Dört Mevsim Niğde 5

AnılarSerdar Şahin

Ben bir kış çocuğuyum… Önce Sivas, sonra Ankara ve ardından Erzurum’un ayazı ve soğuğu beni iyi tanır; ben de onları…

Fikrimin çilesinin beni uyutmadığı bir kış gecesinden yazıyorum bu satırları: Hani o uyumanın haram olduğu, ilhamın unutturmakla tehdit ettiği ve bir anda, elinde kalem, bulduğun ilk kâğıt parçasıyla kendini, masanın başında bulduğun uzun geceler vardır ya; işte öyle bir kış gecesi bu…

Ruhumu çepeçevre kavrayan hislerim, içimdeki çocukla sarmaş dolaş hasret gideriyor; sema kızıllaşana ve günün ilk ışıkları evimin penceresinden girene kadar… Bir ressamın, resmetmeye çalışıp durduğu, Yaratan’ın ise her an bize sunduğu, günün o en manzaralı, en sessiz, en yalnız, en zengin, en kıpır kıpır, en yoğun duyguları barındıran bir kızıl şafağa doğru, fırlatıyorum içimden gelenleri, önümde boynunu bükmüş, kâğıttan kabıma; kelamım nereye gider, hangi kelimelerde bulur anlamını bilmeden; bilmek de istemeden….

Uzun süredir görüşemediğim bir dost sanki, bana şu an uykuyu haram eden o içimdeki çocuk; hani maziyi yad etmek adına saatlerin akıp gittiği, sözlerin sıra beklemeden “bir de şu vardı” deyip birbirini kovaladığı anların paylaşıldığı, nadir hatta yegane dostlar vardır ya, işte öyle bir dosttur içimdeki çocuk…

Güzelim ülkemin her kışını çekmiş bir insan olarak; doğup büyüdüğüm Sivas’ta çilemi bitirmemiş olmamdan mıdır nedir; önce Ankara’nın keskin ayazlarında üniversite yolunda, öğrencilik oyununda buldum kendimi; daha Sivas’ın ayazını yemiş olduğumu unutamadan… Sonra ilk göreve başlamanın heyecanı içinde, Erzurum’un Aşkale ilçesinin Büyükgeçit Köyü’nde; kurt donduran soğuklarında, kırık dökük köy lojmanlarında… Şimdi ise Niğde’nin kar cimrisi ayaz kışlarında, Bor’un Bahçeli Kasabası’nın mütevazı halkı arasında, bir ilköğretim okulunda, öğrencilerimin başında kışı bekliyorum hasretle.. ama gelmiyor bir türlü kar nedense…

Bizim Bahçeli’de dört mevsim de ayrı güzeldir oysa: Elmadan kiraza, armuttan cevize, üzümden eriğe -aklınıza ne geliyorsa- bahçelerdedir birbiri ardına… Ve yazın, uzak yakın demeden gelen misafirleriyle dolup

taşan Roma havuzu, kışın bir başka şiirsel güzelliğe doğru akar gider derinlerden…

Niğde’nin yeşiliyle ağacıyla öne çıkan Bor ve hassaten Bahçeli’de, meyve bahçeleri alabildiğine uzanır. Kalem tutan eller, bazı mevsimlerde bir başka yorgundur; bazen ceviz yolmaktan kararmıştır, bazen elma toplamaktan şerha şerha…

Hangi öğrencinin evine gitsek; bahçesindeki meyveler soframızdadır cömertlik içerisinde… Bor’un Salı, Niğde’nin Perşembesini süsleyen pazarlarında üçe beşe satılan meyveler, soframızda açık büfe, hem de dalından taze toplanarak servis edilmiştir çoktan, misafirperver duygular arasında, bir ağaç gölgesinde...

Dedim ya, ben bir kış çocuğuyum: bir Ocak sabahında - annemin ifadesiyle, güneş doğmadan hemen önce - açmışım gözlerimi, soğuk ve de küçük bir evde, ailemin beşinci çocuğu, yaşayan ikinci oğlu ve yeni umudu olarak bir kış vakti, Sivas’ın ayazına...

O zamanlar taş fırın kışlar yaşanırdı, bugünlerin Niğde’sinin bir türlü karın düşmediği şu yaz ile kış arası light günlerinin aksine… Hani o kazma küreğin yaktırıldığı, diz boyu karların, boyu aşan karlara döndüğü, “Dikkat Dikkat! Arabaların üstlerini belirginleştirin ki belediyemiz yolları temizleyecek!” anonslarıyla hatırlanan, sokaklarda karın her bir şeyi örttüğü Sivas’ın Şarkışla ilçesinde gözlerimi açtım ilk…Soğuk içimize işlerdi oyun oynarken, kızak kayarken leğenlerle, naylonlarla… Yırtık ayakkabımızdan dolan, karın hissettirdiği o soğukla ıslanmış çoraplarımızın, evde sıcak sobamızın yanında kokular arasında kuruduğu ve üşümüş ellerimizin, ayaklarımızın, annemizin sıcacık ellerinde, kucağında hohlamalarla, ovalamalarla ısıtıldığı kış günlerini özlemiyorum desem inanır mısınız ki… Bence de inanmayın zaten…Yokluğun birbiriyle yarıştığı ama bir tava patates kızartmasının, altı yetim kardeş arasında herkese yettiği o sofraları, bir yatakta cümbür cemaat–amiyane tabirle “başlı-kıçlı-; ayakların başlara değdiği, sobanın ışık oyunlarının tavanda oynaştığı, küçük tatlı kavgalar arasında, uykunun bizi rüyalarda buluşturduğu o soğuk kış gecelerini gerçekten çok özlüyorum..

Bir Ocak sabahında açmışım gözlerimi, soğuk ve de küçük bir evde, ailemin beşinci çocuğu, yaşayan ikinci oğlu ve yeni umudu olarak bir kış vakti...

Ben Kış Çocuğuyum

Kış

2011

22

DÖRT MEVSiM

Page 27: Dört Mevsim Niğde 5

Anılar

Geceden sönmüş sobanın, sıcağını tükettiği ılık sabahları, okula uyanmış gözlerin, “az daha uyusaydım” diyen göz kapaklarıyla mücadelesini… Zor gücün yenen kahvaltıdan uzun bir okul yoluna düşmeyi… Ve okul bahçesinde uzayan sıralarda, yaşlı ama susmak bilmeyen müdürümüzün, sonu gelmeyen sabah nasihatlerini… Üşümüş kulaklara vurulan fiskeleri ve ağzımızdan çıkan buharı, avucumuza doldurup da burnumuzu, yüzümüzü ısıttığımız sabahları; kısacası soğuk ve yokluklar içinde de olsa, bir yanı eksik de olsa, evet, o kış günlerini özlüyorum…

Ateş Bahçesi adlı şiir kitabımdan, hazan olmuş bahçeleri, gelmeyen baharı ve buna rağmen bitmeyen bir umutla o bahçeye, yani yâre gönül vermiş aşığın bekleyişini anlatmaya çalıştığım “Gülizar” adlı şiirimle sizi baş başa bırakırken, sonsuz cennet bahçelerinde baharı yaşamayı, tüm dileyen gönüllere, Allah’tan diliyorum… Muhabbetle…

“ATE

Ş B

AHÇE

Sİ -

2001

GülizarBir zamanlar o bahçen kahkahalar doluyduGüllerin sevgilinin, ilân-ı aşk yoluyduHer bir dalın cennetin zümrüdî gondoluyduEyvah! Sarardı yaprağın; kuruyorsun Gülizar...

Hazan yeli mi değdi? Bu mu yoksa sonbahar? Nur yağar kış geçer de, tekrar döner mi bahar?Ben Rahman bildim O’nu; olmaz ki sana KahharGözyaşı mı yoksa onlar? Ağlıyorsun Gülizar...

Seni yazmaya kelâm, etmiyor ki kifayetEn vurgun mecnun benim; değil bu enâniyetSensizlik işkencedir, ruhuma bir eziyetSönmeyen meşalemsin sen; yanıyorsun Gülizar...

Güllerin ömrü meğer ne kadar da kısaymışBenim ömrümü Mevlâ, sende tamamlasaymışSevenlerin kopması, anladım ki yasaymışYüreğin mi kan ağlayan? Ölüyorsun Gülizar...

Razı olur dikenlerine; seven, gülünüVazgeçmem senden asla; vermem zerre külünüArtık inletiyorsun, şakıyan bülbülünüFirak çanları çalıyor, gidiyorsun Gülizar...

Her zerrem kan kırmızı; yediden doğuyorsunİçindeki ölümü, aşkımla boğuyorsunBen sende yanıyorum; sen bende soğuyorsunŞulelerin akkor gibi; yakıyorsun Gülizar...

Güllerin anız olmuş; kara duman tütüyorSanma ki bu efsane, buracıkta bitiyorBaki sevdamız seni, özümde diriltiyorEfsanevî şafaklara doğuyorsun Gülizar...

KIŞ

2011

23

DÖRT MEVSiM

Page 28: Dört Mevsim Niğde 5

ŞiirErdal Noyan

Pervazında pencereninYılların alışkanlığı kırıntılarİstek başka bu defaCama vuruyor serçeler

Kar yağmıyorTakvimden biliniyor kışKuşları ve evsizleri donduranAyazdan bir de

Yüreğini kaptırmıyor sıcağaPencereyi açıyorUnuttuğundan kapıyıYalnızca serçeler kurtuluyor.

Yorgun şimdi sevdam Kar altında

Kaybolmuşluğumu söylüyorum sana Öykü yalın akışını sürdürüyor

Her avın bir avcısı Oluyor ille değil mi Huzursuzluğumuzun sebebi Ve huysuzluğumuzun

Işıldak ışık vurunca kara Kararır yüreği gecenin Av şaşkın avcı hazır Bir yalaz bir haykırış Kar kızıl

Sana söylüyorum dinle beni Av avlanmış avcı avlamıştır Öyküye son gerekiyor çünkü

Kar kızılı şimdi sevdam Düşlerim yarım.

DışarıdaKalanlar

Kar Kızıl

Kış

2011

24

DÖRT MEVSiM

Page 29: Dört Mevsim Niğde 5

DenemeFatih Budak

Derbent mezarlığından kış yansımalarıÖLÜMSÜZLÜK ÇIĞLIĞI:

“Ah bu ölüm!

Kurtuluşu olmayan hazin son!

Zaman-mekân dinlemeden, genç-yaşlı ayırt etmeden her eve giren, her yüreği perişan eden bitimsiz acı.” diye dökülür dudaklardan her bir acı haberde.

Yaşayanlar, geride kalanlar açısından bu böyledir elbette. Zordur çünkü ölümü anlamak. Her sabah uyandığımızda yanıbaşımızda bulduğumuz; sevdiğimiz, canımız, göz nurumuz olan insanları dünya gözüyle bir daha görememek, seslerini duyamamak, özlemek ve her özleyişle birlikte gözyaşlarına hâkim olamamak zordur.

Ama ya son saltanatı musalla taşı olup da rahmet-i Rahmana göçmüş olanlar? Onlar bu hususta ne düşünüyor dersiniz? Ben sık sık sorarım bu soruyu kendime ve her fırsatta Derbent mezarlığında, ölümsüzlüğün yüreğime ölüm olduğu o baki dostların arasında bulurum kendimi.

Sessiz ve sakindir ölüm Derbentte. Öyle her düştüğü ocağı yakıp kavuran ateşi kalmaz bu mekânda. Hele de kış mevsiminde. Ölümsüzlük bahçesinde sessiz bir çığlığın odağı olursunuz ilkin. Ama daha sonra ağır ağır bir soru düğümlenir boğazınıza. Yaşayan kim? Ben mi yoksa mezardakiler mi?

Diğer şehirlerdeki asri mezarlıklara gıyaben daha bir içli dışlıdır insanlarla Derbent. Kimilerine göre bu konum Niğde için bir lütuftur örnek babında, kimilerine göre ise bir olumsuzluk. Lakin kış aylarında, karlar altında anıt misali yanı başından geçenlere ölümün kendilerine çok da uzak olmadığını haykıran mezar taşları, ibretlik sahnelerin en şahanesidir.

“Size vaaz ve nasihat eden iki şey bıraktım. Birisi konuşan, diğeri ise konuşmayandır. Konuşan; Kur’an-ı Kerim’dir. Konuşmayan ise ölümdür.” buyurur efendiler efendisi. Konuşan vaaza kulak vermeyen bir ümmet, konuşmayan vaazı nasıl duyacak a benim canım efendim!

Boğazlarımıza düğümlenen “Yaşayan kim?” sorusu, cevabını bulur mu bir şubat ayında Derbent mezarlığında? Diğer mevsimlerde ellerinde bira kutuları, duvarına sırtlarını yaslayıp içkilerini yudumladıkları kabristan, kış mevsiminde nasıl bir halet-i ruhiye ile vaaz ve nasihatte bulunur günahkâr, vurdumduymaz gençliğe? Henüz akşam ezanı okunmadan ellerinde gitarları ile son model arabalarından inerek Derbent kaldırımında sevgilisine serenat yapan üniversiteli genç, ölümün soğuk yüzünü kış mevsiminde iliklerine kadar hisseder mi acep?

Pişmanlığın fayda etmediği, özürlerin kabul edilmediği, torpillerin düşünülemediği, mevki ve makamların unutturulduğu, herkesin kendi derdiyle dertlendiği, insanlardan tümüyle dünya hayatının sorgulandığı, boynuzlu koyunla boynuzsuz koyunun birbirlerinden haklarını aldığı, insanların dilleri yerine ayak ve ellerinin konuştuğu, herkesin kaçıştığı bir günü ne kadar hatırlamaktayız ve böyle bir güne ne

kadar hazırlanmaktayız?

Zahitlerden birisine “Neden bizimle oturup hasbihal etmiyorsun?” diye sorulunca, “Ölümü hatırlamayı bir an olsun unutmaktan korkuyorum” cevabını verir. Çünkü ölümü hatırlamak önemlidir. Yaşamın gayesini, insanın hedef ve ideallerini doğru yönde belirlemesini, inançsızlık batağında, ölümsüzmüşçesine bir hırsın ağında boğulup gitmesini engeller ölümü hatırlamak. Ve bir şubat ayında, Derbent mezarlığında ölümü hatırlamak; mezar taşlarının üzerini adeta bir kefen gibi örten her bir kar tanesini, ölümsüzlüğün can suyu olarak görebilmekle mümkündür.

Niğde’de yanıbaşımızda olduğu halde çok uzağımızda kalan bir kabristan var dostlar. Özellikle bu günlerde üzerlerini örten kar dokulu örtülerle ısınan dirilerin mekânı burası; Derbent Mezarlığı. Sıcacık evlerimizden çıkıp, sessiz çığlıkları işitme vaktimiz henüz gelmedi mi? Ya biz o sessiz çığlıkları işitemeden, ölümsüzlük bizi yakalayıverirse!

KIŞ

2011

25

DÖRT MEVSiM

Page 30: Dört Mevsim Niğde 5

FolklörSabri Özdağ

Türk Halk Müziği ezgilerinde dört mevsim işlenen, çalınıp söylenen, kalkılıp oynanan bir ezgi, bir türkü varsa o da Niğde Bağları türküsüdür. Hastayı döşeğinden kaldırır. Beyitler halinde yazılmıştır, anlamları farklı farklı olsa da dört mevsimden bahsedildiği anlaşılır.

22 Ocak 2011 tarihinde Dört Mevsim Niğde Dergisi ve Defterk.com yazarları olarak Çamardı ilçesindeki Demirkazık dağ etkinliklerinde bir araya geldik. Niğde’nin kültür, sanat hayatında önemli bir yer edinen Defterk.com ve Niğde Belediyesi’nin yayın organı Dört Mevsim Niğde Dergisi ile okurlara daha iyi haberleri nasıl ulaştırabileceğimizi tartışıp paylaştık.

Dört Mevsim Niğde Dergisi’nin çıkacak sayısının ana temasının “KIŞ” olması nedeni ile ben de bir ozan olarak o güzel Niğde türkümüzde kışın işlendiği iki beyiti yorumlayayım istedim.

YOLLAR GIŞ MIDIR?Gine yeşillendi Niğde bağlarıBize mesken oldu gurbet elleri( mahpus damları)

Bir boyuna baktım bir de yüzüneSürmeler mi çektin ela gözüne

Aksine çevirdi devranı felekHep boşlara gitti verdiğim emek

Bana deli derler neden deliyimAnamın babamın gonca gülüyüm

Üstü köpüklenmiş bahar selleriMerhamet eyleyin Niğde beyleri

Bilmem hayal midir bilmem düş müdürMektubun gelmiyor yollar gış mıdır

Havalar bulandı kar mı yağacakSol gözüm seğiriyor yar mi gelecek

Aman aman bülbül saçlarında sümbül Ayrılmak müşkül (türkü bu sözlerle bağlanır)

mektubun gelmiyor

Kış

2011

26

DÖRT MEVSiM

Page 31: Dört Mevsim Niğde 5

Folklör

Bu beyitlerde kış ile gurbet, kış ile ayrılık, kış ile kavuşma, kış ile hayal-düş, kış ile yol bekleme işlenip vurgulanıyor.

Muhanet korkusu, bir başkalarına muhtaç olma korkusu, insanları gurbetlere taşımış, gözlerden uzaklaştırmış, gurbet çilesi, sıla hasreti hayallerle, düşlerle yaşanmıştır.

Tahsin Oğlu Ali (Niğdeli):

“Tez gel ağam tez gel olma muhanet.

Gurbeti icat eden görmesin cennet” sözleri ile gurbetin zorluğunu dile getirmiş.

Gurbet icat edileli gurbetçilik bitmemiştir, biter gibi de görülmüyor. Zamanın gurbetçileri yaya yalbırdak, yarı aç yarı tok, ekmek-aş kazanmak için yollara düşer, para kazanacak yerleri arar bulurlarmış. Para kazanıp parayı biriktirmek kolay mı? Kazanılan paradan artırmak için ya boğazdan kısmak zorunda kalırsın, ya yaşantından, ya da yattığın yerden.

İnsanlar başkalarına muhtaç olmamak için, yârinden-evinden, oğlundan-kızından, anadan-babadan, konudan-komşudan, yuvasından- yurdundan uzak kalırlar, hasretlikler alır götürür bedenleri.

Gurbetçiler akşam yorgunluklarında yastığa kafalarını koydular mı bir hasretlik düşer yüreklerine, hayal ve düşlerle uyuya kalırlar o bekâr odalarında, han odalarında.

Mevsim kış, ulaşım güç, kapıdan kapıya, köyden köye zor varılan o dönemlerde, postalar gitmiyor mektuplar ulaşmıyor. İş öyle olunca da hasretlikler katlandıkça katlanıyor, hasretlik çekenlere.

Bilmem hayal midir bilmem düş müdür

Mektubun gelmiyor yollar gış mıdır?

İşte bu beyitte kış ile düş, kış ile hasretlik yakıyor yürekleri. Kış uzadıkça uzuyor, hasretlik katlandıkça katlanıyor. Haber ulaşmıyor, selam kavuşmuyor, gurbettekine, sılada hasretlik çekenlere. Düşler kurulup, hayaller canlanıyor o kış günlerinde.Havalar bulandı kar mı yağacakSol gözüm seğiriyor yar mi gelecek

Bu beyit çok anlam ifade ediyor hasretlik çeken ev halkına, yâre-yavukluya. Göz seğrimesi genelde iyi ve müjdeli haberlerle yorumlanır.

Kış mevsimi başladığı zaman gurbetlerde iş sahaları da kışa paralel olarak azalır. Gurbete giden o insanlar para kazanmakta zorlanırlar. Kazanıp biriktirdikleri paraları orada kalıp baharı bekleyerek eksiltmelerini istemezler. Kış mevsimi başlarken, gurbetçiler sılaya dönmek, yâre kavuşmak için yollara koyulurlar.

Sılada yol bekleyenler ise bu kış yaşantısına alışıklardır. Onlarda

gurbetten döneceklerin yollarını beklerler. Gurbet yolu bekleyen birinin gözü seğrildiği (titreme) zaman ha işte iyi bir haber var, iyi bir haber alacağın diye yakınlar ile duygu paylaşılır.

Kış başlarında gurbetçiler yurtlarına yuvalarına, yârlerine yavrularına kavuşurlar. O gurbette kazanıp dişlerinden tırnaklarından artırdıkları üç-beş kuruşla bir kış boyu muhanete muhtaç olmadan az çok geçinip giderler.

İşte dostlar bu Niğde Türkümüzdeki bu iki beyit kış ile hasretliği, kış ile kavuşmayı vurgular. O günün insanlarında gurbetin en uzak yeri yurt içinde gerçekleşmiştir. Bilhassa taşı toprağı altın dediğimiz İstanbul o zamanın gurbetçilerinin ekmek-aş kapıları olmuştur.

Bizde öteden beri gelen duyum var.”Evvelden gurbet köy başına olurmuş yani köyden gurbete gidenlerin sayısı birkaç kişiyi geçmezmiş” diye.

Şimdi gurbet ev başına oldu, her köyden birkaç kişi giderken şimdi her evden üç beş kişi gider oldu, böylece köyler boşaldı, gurbet karıştı.

BİLMEM HAYAL MİDİR BİLMEM DÜŞ MÜDÜRMEKTUBUN GELMİYOR YOLLAR GIŞ MIDIR?HAVALAR BULANDI KAR MI YAĞACAKSOL GÖZÜM SEĞRİYOR YAR Mİ GELECEK

Bizim Mehmet saf, temiz yürekli, oldukça sevimli, bilhassa ölenleri iyi takip eden bildik bilmedik kişilere haber veren, ölenlerin aileleri ile içten duygularla bir arada olan, bir kişiliktir. Çoğu ondan öğrenir diriyi, ölüyü.

Soğuk mu soğuk, ayaz mı ayaz, saçların dikilip, bıyıkların donduğu, tükürüğün buz düştüğü, şiddetli tipinin estiği bir kış gününde, musalla taşında bekletilen cenazenin kim olduğunu sordum bizim Mehmet’e.

Mehmet o soğukta dikile dikile pek üşümüş, soğuktan eli yüzü morarmış biraz tedirgin, “KİM OLACAK, FİKİRSİZİN BİRİ, HİÇ BU HAVADA ÖLÜNÜR MÜ?” dedi

Belli ki Mehmet çok üşümüştü. Mehmet seni seviyoruz, sıhhatin bol olsun.

Yine bizim yörede çok kullanılan bir sözle bitirelim bu yazı akışını.

“Allah’ım canımı alacaksan, havanın hoş günü, insanın boş gününde al”

KİM ÖLECEK, FİKİRSİZİN BİRİ

KIŞ

2011

27

DÖRT MEVSiM

Page 32: Dört Mevsim Niğde 5

NostaljiArif Acındı

Niğde Merkez Sakarya İlkokulunda öğrenim gördüğüm 1960’lı yıllarda kentimizde yağan kar miktarını yükseklik olarak ölçtüğümüzde bir metreye yaklaşırdı. İlk ve orta dereceli okullarda kar yağışı nedeniyle soğuk ve ulaşım güçlüğü çekildiği gerekçesiyle İl Hıfzı Sıhha Kurulunca 2-3 gün süreli tatil dönemleri yaşanırdı.

İlk, Orta ve Lise öğrenimini tamamlayıp 1972’li yıllarda memuriyet hayatına başladığımda Kış mevsiminin güzelliklerinin yanı sıra acımasızlığını da yaşadığımız dönemler muhakkak ki oldu. Soğuğu her yiyişimizde, kar ve tipinin etkisini bizzat yaşadığımızda kendimizi sıcak sobanın yanı başına atıp hiç üşümeyecekmiş gibi ısınmak en büyük tutkumuzdu.

HEP AYNI MUHABBET:"Nerde o eski kışlar?"

“Son yıllarda geçmişi yad ederken; “Nerede o eski kışlar?” diye kendi

kendimize sormadan edemiyor, bu ve benzeri

değerlendirmelere farklı ortamlarda da tanık

oluyoruz…”

Kış

2011

28

DÖRT MEVSiM

Page 33: Dört Mevsim Niğde 5

1973’de Çiftlik - Azatlı Kasabası, 1974-1976’da Merkez Hacıbeyli, 1977-1984 yılları arasında Merkez Güllüce Köyü İlkokulunda görev yaparken çetin kış koşullarında kar yağışı ve tipi yüzünden zaman zaman İl Merkezi ile ulaşım sağlanamadı.

Azatlı’da yağan kar yüzünden yakın mesafedeki okula gidiş gelişte çok zorlanırdık. Hacıbeyli’de gençliğimizin de verdiği heyecanla karlı günlerde seyahat düşkünü idik. Gece gündüz demez, vazife saati dışındaki zamanlarımızda bir araca biner, yola koyulurduk.

Bir gün gece Albir isimli genç, otomobili ile “Haydi, hocam Niğde’ye gidiyoruz” deyince ben de hemen kendimi koltuğa attım. Hacıbeyli rampasını tırmandık, Dikilitaş’a ulaştık. Aşlama sapağını aşıp Karatlı beldesi önüne geldiğimizde güzergâhında giden oto zemin buz olduğundan 360 derece dönüş yaptı, gidiş yönünde durdu.

İçimizi kaplayan korku tüm bedenimizi sarmıştı. Albir’e; “Yol çok riskli. Ya düşük tempo gidelim, yada geri dönelim” dediğimde aldığım cevap; “Haklısın…” oldu. Niğde’ye ulaştık. Gece ailemi ziyaretten sonra yeniden Hacıbeyli’nin yoluna koyulduk…

Yine bir başka seyahatimizde Niğde’den çıktık, Hacıbeyli’ye hareket ettik. Dikilitaş’ı aştık, Hacıbeyli rampasına yaklaştığımızda araç buz zeminde bir milim yürümedi. İmkanları zorladık, olmadı. Aracı geldiğimiz yöne döndürdük. Yeşilhisar tarafından Hacıbeyli’ye giriş yaptık.

1978’li yıllarda Güllüce köyünde görev yapıyoruz. Sabah yola çıkmak üzere yola çıkacağız. Köyden minibüs gelemedi. Lapa lapa yağan kar, ulaşımı durdurmuştu. Okul Müdürü Hıdır Soydan’la birlikte YSE Müdürlüğüne giderek greyderle yolu açtırmak için temas kurduk. Greyder operatörünün yanına çıktım. Güllüce yolunu kardan temizleyerek okula ulaştık. Eğitim-öğretime gecikerek de olsa başladık.

1980’li yıllarda Merkez Güllüce köyündeyiz. Sabah minibüsle köyü ulaştık. Dersteyiz, öğleye doğru eğitim-öğretimin soğuk ve kar yağışı nedeniyle tatil haberini aldık. Yol kapalı, minibüs gitmiyor, biz öğretmenler odasındayız. Öğle vakti öğretmen arkadaşlarla yürüyerek Niğde’ye gitmek için ortak bir karar aldık. Cesaretimizi toplayıp ayaklarımız diz kapağına kadar kara basa basa yola koyulduk. Önce Yeşilburç, sonra Niğde kent merkezi…

Son yıllarda geçmişi yad ederken; “Nerede o eski kışlar?” diye kendi kendimize sormadan edemiyor, bu ve benzeri değerlendirmelere farklı ortamlarda da tanık oluyoruz.

Nostalji

KIŞ

2011

29

DÖRT MEVSiM

Fotoğraf: Musa Dalkılıç

Page 34: Dört Mevsim Niğde 5

ŞiirMurat Soyak

Kışın Hallerikar aydınlığında niğde işte bir çığıreve doğru ışık ışık

amele pazarında tir tir titreyen babam‘rahmet yağıyor’ derumut tükenmez

oğul oğul üşümeyaklaş ateşemahzun bakışınyürek yarası

kır bağlarında iki göz evimizbütün zenginliğimizuzakları yakın eyleyenannemin anlattığı masal

kar yağıyor, kar yağıyorvarsın, üşüsün ellerimizdünyalar bizim şimditarif edilmez sevinç

cümle güzelliğin yurdudünyanın tenhasındakara ağacı dost bilmişah, o iki göz evimiz

kış günüokul dönüşübata çıka güle oynayagöğe yükselen sesler

bir yakınımız gibikardan adamne dert ne tasasokaklar bizim

kar ve meleklerbembeyaz dağ taşbuz kesmiş yeryüzünerede şimdi kuşlar

hayat bilgisi kitabındabir başka açıdan kışiple oynayan kedicikşöminede kızıl odunsoğuk işlemez ki

heyhat, yıkım günleri evsizler, kimsesizlergazetede renkli haberokuyup da geçiyoryağ bağlamış yüreği

niğde kalesinde bir garipbaharı gözleyen bir gariphalden anlamaz duvarlaronlar ki ölümcül uykudacemreler düşecek elbetkara kışa karşı sevdamızbirce duyuş, ateş yalımı

Kış

2011

30

DÖRT MEVSiM

Page 35: Dört Mevsim Niğde 5

İnsanları ait oldukları kavimlere, yaşadıkları köy, kent ya da ülkelerine göre tasnif etmeyi, onlar hakkında birtakım genellemelerde bulunmayı sevmem.

Kürtler, Araplar, Karadenizliler, Kayserililer gibi ifadelerle başlanan sözlere ne itibar ederim ne de iltifat… Yalnız bu demek değildir ki insanlar, yaşadığı şehre, vatandaşı olduğu ülkeye, konuştuğu dile, hayatını düzenleyen dine dair sahiplenmelerde bulunmamalı. Bilakis hayatımızı anlamlandıran bu değerler topluluğu ile barışık yaşamanın gereği olarak onlardan güzel olduğunu düşündüklerimizi sahiplenmeli, korumaya gayret etmeli ve bu güzelliklerden toplumun diğer fertlerinin de haberdar olması için onları ön plana çıkarmalıyız.

Sohbet arasında birisinin övünmeye başladığı düşünüldüğü an dostlar arasında çokça söylenen veciz bir söz var: Sen seni övme, el seni övsün!

“Peki ama nerden çıktı şimdi bütün bunlar? Hele ağzındaki baklayı çıkar bakalım!”denildiğini duyar gibiyim. İtiraf ediyorum: Sözü bir Niğde(li) ve İç Anadolu insanı methiyesine getireceğim.

Kim, nerede mi yapmış bunu?

Türk Edebiyatı’nın usta romancısı Reşat Nuri Güntekin’i bilirsiniz. Yazarın Çalıkuşu, Yaprak Dökümü gibi romanları meşhur olmakla birlikte bir başka tanınmış eseri de Anadolu Notları adlı gezi yazısı türündeki kitabıdır.

Reşat Nuri, Milli Eğitim Bakanlığı Müfettişliği yaptığı sıralarda Anadolu’da yaptığı gezilerde elde ettiği gözlemlerini bu kitapta toplamış. Kitap, yazarın Anadolu’nun sosyal ve kültürel hayatına dair önemli tespitlerini barındırıyor sayfalarında. Bu itibarla Anadolu insanı ve yaşantısı ile ilgili önemli bir kaynak olma hüviyeti taşırıyor eser.

İşte bu kitapta Reşat Nuri iki ayrı başlıkta Niğde’yi işlemiş. Bunlardan ilki Faruk Nafiz’in Hanı diye tarif ettiği hana uğrayıp Nafiz’e “Han Duvarları”nı yazdıran havayı teneffüs ettikten sonraki gözlemlerini yazdığı bölüm.

Bir de eserde yazarın Niğdeliye dair önemli gözlemlerinin bulunduğu Otoray Yolculuğu- II adlı bölüm var. Yazar, bu bölümde raylar üzerinde Niğde’yi geçerken Niğdelilere ve bölge insanına dair önemli tespitlerde bulunuyor.

Memleketimim hakkında yapılmış ve beni çok mutlu eden bu güzel tespitleri değerli okuyucularımızla paylaşmak istiyorum.

Reşat Nuri adı geçen yazıda der ki:

“Buralarda öyle bir topraktayız ki nasıl mahsul yetiştirdiğini pek bilmiyorum. Fakat yetiştirdiği insanlar gayet zeki, açıkgöz ve kan kırmızıdır.

Önümüzde Kayseri, solumuzda Nevşehir, arkamızda Niğde, daha sonra Karaman…

Kayserili, Nevşehirli, Niğdeli ve Karamanlı tabiatın ateş gibi, su gibi önüne durulmaz kuvvetleridir.

İstanbul’da asırlarca en kuvvetli idare ve iş adamları onlar arasından yetişti.

İktisadi hayat dediğimiz şey onlarla başladı. Balıkpazarı’ndan Babıâli’ye kadar her sahada onlar daima birinci sınıf insanlar olarak kendilerini tanıttılar.”

Yazının devamında yazar Niğde’yi “son derece bereketli zeka tarlası” diye tasvir ediyor. Niğdeliyi de“misafirperver memleketin iyilik etmeyi seven, asil ve yumuşak yüzlü insanları olarak” nitelendirerek bir hakkı teslim etmiş olmanın huzuruyla yazısını sonlandırıyor.

Reşat Nuri'nin Niğdesi...

Tarihten NotlarMurat Akalın

KIŞ

2011

31

DÖRT MEVSiM

Page 36: Dört Mevsim Niğde 5

EtkinlikErdal Noyan

Demirkazık’tan bildiriyorum: Dağ keçileri

afiyetteler…

Yazarları

Mevsimin en kış vaktinde Toros Dağları'nın orta bölgesindeki sıradağların ortak adı olan Aladağlar bünyesindeki Demirkazık Dağı’nın zirvesine çıkmamızda bir gariplik yok.

Rüyasında seyahat dileyen Evliya Çelebi’nin torunu sayılırız ne de olsa. Ayrıca gönüllü ve zorunlu çok göç yaşamış muhacir bir milletin mensuplarıyız. Allah göçün zorunlusundan korusun.

Sözün özü, hareket bize yakışır.

Bu yüzden günün birinde bilmem kaçıncı toplantıyı bir uzay istasyonunda yapabiliriz… Ama bu toplantı için Demirkazık’a gitmek yeterli görüldü.

Günü şu kişilerle paylaşacaktık: Ali Koç, Ahmet Köseoğlu, Ali Osman Sayın, Emin Selamoğlu, Erdal Noyan, Erdoğan Çelik, Fatih Budak, Fatih Kızılkaya, Fatma Çınar, Fırat Ensari, Gökhan Demircioğlu, Güngör Baykan, Halil İbrahim Tongur, Harun Koç, Hanefi Yalçın, Hatice Yağmur, Hayrullah Eraslan, Kibar Ayaydın, Mehmet Baş, Murat Akalın, Murat Soyak, Musa Dalkılıç, Ruhan İri, Salih Toyran, Sabri Özdağ, Serdar Şahin, Seçkin Özdağ, Şabettin Kopan, Taha Acar, Tahsin Koç, Yusuf Tüfekçi.

Demirkazık'taKarsız bir kış yaşayan Niğde’de buluştuk.

Kışın kar düşmezse, baharda yağmur yağmazsa; vay o yazın hâline…

Niğde’nin en yüksekteki ilçesi Çamardı’ya yolculuk sırasında oralılardan Çamardı adının Şamardı’dan geldiğini dinledik.

Yörenin çocuğu olduğunu vurgulayarak, bizi; yaşasın Venizelos demediği için İzmir’de Yunanlılar tarafından süngülenerek şehit edilen Süleyman Fethi Bey’in Çamardılı oluşuna, Andavallı sözcüğünün Andaval Kasabası halkının konukseverliğinin çevre yerleşim yerlerindekiler tarafından kötüye kullanılışından geldiğine kadar bilgi sağanağına tutan Mehmet Baş’ı biz tutamadık, sebebi sorulmayacak sandı ki Demirkazık adının kaynağını da kara mıh olarak duyurdu.

Şöyle olmuş sözde: Oraya ilk yerleşenler gece vakti gelmişler, dağ siyah görünüyormuş, en yüksek tepe de gece karanlığında çivi gibi görünüyormuş; kara mıh denmiş o dağın adına. Biliyorum inanmadınız, ben de inanmadım; neyse ki şairimizin kendisi de muhabbet aşkına böyle

dediğini söyledi!

Çamardı ilçesinin binbeşyüzelli metre yükseklikte kurulu Demirkazık köyüne öğle vakti vardık.

Bizi getiren araçtan Demirkazık Dağevi’nde inerek dağ yürüyüşümüzü başlattık.

Karşımızda Aladağlar.

Üzerinde bize yetecek kadar kar var.

Hedefimiz Demirkazık Dağı’nın doruğu!

Aladağlar’ın en yüksek zirvesi üçbinyediyüzaltmışyedi metre ile Kızılkaya Dağı’nda, Demirkazık Dağı’nın doruğu ise üçbinyediyüzellialtı metre ile ikinci sırada.

Amacın sanallığının farkındaydık ama olsun.

Cımbar Vadisi’ne doğru coşkuyla ilerlerken kimimiz nara atıyordu, kimimiz türkü söylüyordu.

Kendimizi sessizliğe bıraktığımızda ise keklik seslerini rahatlıkla duyabiliyorduk.

Her yaştan ve her kilodan üye barındıran DefterK ekibinin eksik kaydı daha geçide girerken başladı.

DÖRTMEVSiM

Kış

2011

32

DÖRT MEVSiM

Page 37: Dört Mevsim Niğde 5

Etkinlik

Osman Aytekin ileri görüşlü davranarak yürüyüşünün yönünü vadinin başlangıcında kimseye çaktırmadan geriye çevirdi. Fatma Çınar ve Hatice Yağmur azımsanmayacak bir mesafe yürüdüler. Yörenin çocuğu Mehmet Baş kendini geride unutturdu. Başlangıçta iddialı Murat Akalın kısa süre sonra ne varsa engin gönüllükte var havasıyla adımlarını ağırlaştırdı.

Varabildiği yeri zirve sayan ve oradan yukarısını muhatap almayan Halil İbrahim Tongur ile enerjileri çabuk biten diğer ekip üyeleri birlikte görkemli bir zafer resmi çektirerek geri döndüler!

Demirkazık Tepesi’nin daha ilk yamaçlarındaydık oysa ve bir tane bile çatal boynuzlu dağ keçisi görmemiştik.

Gidişimize göre sağda bir mağara, bir çalılıkta boş kuş yuvası, gökyüzünde şahin yorumu yaptığımız iki kuş görebilmiştik.

İsteğimiz; keçiye rastlamak, kurda rastlamamaktı. İnadım inattı yola devam, ekipten her ayrılanı kurt kapacak değil ya.

Arkadaşların uzaklardaki bir iki kaya ve çalı karaltısını dağ keçisi sandırış çabalarına kanmak istediysem de kanamadım.

Başka yiğitler de benimleydiler: Emin Selamoğlu, Ruhan İri, Hayrullah Eraslan, Murat Soyak, Salih Toyran, Fırat Ensari, Kibar Ayaydın, Serdar Şahin, Seçkin

Özdağ, Fatih Budak, Ali Koç, Tahsin Koç, Harun Koç. Şabettin Kopan ve Musa Dalkılıç fotoğraf sanatı aşkına oralardaydılar.

Bu kişilerin görüntü verdikleri fotoğrafı Demirkazık zafer resmi olarak kabul ediyorum. Gerçi erken ayrılan ekip, her iki fotoğrafın da aynı yerde çekildiğini ileri sürebilir ama biz zirveye biraz daha yakındık ve ayrıca orada daha uzun süre kalmıştık!

Tırmanış sürüyordu, güç ve ümit azalıyordu…

Karda yaban keçilerinin ayak izlerini görmek biraz ümit katkısı yaptıysa da ortalık bomboş görünüyordu.

Geri dönsek mi derken Ruhan İri’nin mutlu haykırışı duyuldu: Dağ keçileri, dağ keçileri!

KIŞ

2011

33

DÖRT MEVSiM

Page 38: Dört Mevsim Niğde 5

Etkinlik

Başımı kaldırdım, tepedeydiler. Beş tane saydım.

Bakış bağlantısı kuruldu.

Rahat görünüyorlardı.

Devlet koruyuculuğuna alınmışlığın ve bizim tırmanamayacağımız yerde konuşlanmışlığın verdiği güvenle kıpırdamadan duruyorlardı ve onlar da bize bakıyorlardı.

İhtiyaç olmadığı hâlde hem tam emin olabilmek hem de daha açık görebilmek için bakaç da kullandık. Evet yanılmıyorduk. Bunlar dağ keçileri.

Epeyce bakıştık. Keçi inadı böyle bir şey sanırım. Kıpırdamadan duruşlarını sürdürüyorlardı. Götürücü değildik, yalnızca görücüydük. Gözden kaybolsalar biz de geri dönecektik. Onlar varken ayrılmak içimizden gelmiyordu.

Neyse sonunda arkamıza baka baka geri döndük.

Musa Dalkılıç dönüşte anlattı: Çok kar yağdığı zamanlar dağ keçileri Aladağlar’dan inerek Pınarbaşı köyüne gelirlermiş. Bir keresinde, ev keçilerinden biri bunların arasına katılarak dağa çıkmış. Ancak yaban hayata uyum sağlayamayıp dağdan inmiş. Bu anlatının ne kadarı doğru bilmem.

Demirkazık Dağı’nın zirvesine çıkmamızda bir gariplik yok demiştim ya, onu Demirkazık Dağı’nın doruğuna eteğinden bakmamızda bir gariplik yok şeklinde düzeltiyorum…

Yürüyüşün ardından, ileride Seyhan Irmağı’na katılan Ecemiş Çayı’nın bulunduğu vadideki bir tesiste alabalık yedik.

Çamardılılar, Ecemiş Geçidi’nde çıkan suyun Pozantı’daki Şeker Pınarı suyundan bile iyi olduğunu söylüyorlar.

Demirkazık Köyü Sosyal Tesisi’ne vardığımızda taptaze halka tatlı ikramı yapıldı.

Niğdeliler; memleketin her yerinde rastladığımız halka tatlının anavatanının Çamardı olduğu, Adana’ya ve bütün Türkiye’ye buradan yayıldığı iddiasındalar.

Tüketilen alabalık ve tatlı sayısına katkıda bulunmakta, yürüyüşten erken dönenler de geç dönenler de çok başarılı oldular.

Anılarımızda seçkin bir yer kaplayacak gezi ve olmazsa olmazımız olan yemek sonrası, sıra bütün bunların sebebi toplantıya gelmişti.

Kış

2011

34

DÖRT MEVSiM

Page 39: Dört Mevsim Niğde 5

Etkinlik

DefterK ve Dört Mevsim Niğde yazarları Demirkazık Köyü Sosyal Tesisi’nde toplandılar.

Halka açık bir oturumdu. Biraz sohbet yapıldı, biraz türkü dinlendi ve bazı kararlar alındı.

Kendini helik olarak nitelendiren çok değerli Tongur’un bir huyu var; dile getirilen aksaklığı düzeltmek işini eleştirene, sunulan öneriyi gerçekleştirmek görevini teklifte bulunana yüklüyor. Üstüme bir şey kalmasın diye kendimi sessizliğe ayarladım, çayımı içip keyfime baktım.

Toplantımız bitince Çamardı Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’na gittik.

Nereden çıktı bu ziyaret der gibiydik ki gidince mutlu olduk. Çünkü okulda akıllı tahta ile tanıştık. Bizim öğrenciliğimizdeki kara tahta, beyaz tebeşir ve buz silgi devri kapanmıştı ama iş daha da ileri gitmiş; duvarda büyük bir ekran, elde kalem şeklinde bilgisayar faresi… Her okula, elektrik kesildiğinde devreye

konulmak üzere bir de üreteç gerekiyor. Burada varmış zaten.

Kısmetimde akıllı tahtaya yazmak da varmış.

İkibinonbir yılı ocak ayının yirmikinci günü böyle yaşandı…

Diğer arkadaşlardan ayrıldıktan sonra yolculuk saati gelinceye kadar beni bırakmayan Mehmet Baş tarafından saat birde Ankara’ya uğurlandım.

Toplantı çoktan bitmiş olsa da bir eleştirim var: DefterK’nın tanıtımında kullanılan Popüler Kültür-Sanat-Edebiyat-Haber Sitesi’ndeki popüler’i yersiz ve gereksiz buluyorum.

Tamam, çözüm de sunuyorum; hem de birden fazla: meşhur, ünlü, tanınmış, yaygın, bilinen, güncel, iddialı… Hiçbiri uygun değil mi? O zaman bu anlamları içeren popüler de uygun değil. Sitenin sunumu popülersiz olsun.

Buyurun eleştiri ve öneri, buyurun teklif ve çözüm…

Sana yakışıyor: Zirveye yürüyüşe devam DefterK...

KIŞ

2011

35

DÖRT MEVSiM

Page 40: Dört Mevsim Niğde 5

Şiir ve ŞairHalil İbrahim Tongur

Geçti Bor'un Pazarı

Şairinden ünlü şiir...Yergileriyle ve şiirleriyle Türk hicvinin Şair Eşref ve Neyzen Tevfik'ten geri kalmayan Namdar Rahmi Karatay, tek bir şiirle ünlenmiş... İşte bu şiirin hikayesi...

Güzel Türkçemizde “iş işten geçti anlamında” hemen hemen herke-sin kullandığı kalıplaşmış bir cümle vardır:

“Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye”

Bazı yerlerde Bolu Pazarı olarak telaffuz edilse de, Niğde ve Bor’u Türkiye’ye tanıtan bu cümle olmuş-tur. Artık cümlenin ötesine geçmiş ve “atasözü” olarak yerini almıştır…

Türkiye’nin neresine giderseniz gi-din; “Niğdeliyim” dediğiniz anda bu cümleyi duymanız kaçınılmaz bir sondur…

Muhabbetler bu cümleden son-ra açılır… Niğde’yi ve Bor’u bir “Pazar”la tüm Türkiye’ye tanıtan şairin Niğdeli olmadığını biliyor mu-sunuz?

Hiciv, mizahın ek, keskin, en etkili ve en unutulmaz ürünü olarak kabul edilir. Türk Edebiyatı’nda en iyi hiciv yazarları olarak Nef’i, Şair Eşref, Neyzen Tevfik, Ümit Yaşar Oğuzcan bilinir.

Pek fazla bilinmeyen ama yukarıda saydığımız şairler kadar güzel ve et-

Başta kavak yelleri estiği günler hani? Beklediğin nişanlar, şerefler, ünler hani?Aradığın sevgili, şanlı düğünler hani? Selvi gibi ümitler döndü birer iğdeye, Geçti Bor'un pazarı, sür eşeğini Niğde'ye. Sende cevher var imiş bunu herkes ne bilsin. Kimler böyle züğürdün huzurunda eğilsin? Şöyle bir dairede müdür bile değilsin. Ne çıkar öğrenmişsin mesahayı pi diye, Geçti Bor'un pazarı, sür eşeğini Niğde'ye. Bilmem ki ne olmaktı senin gayen, maksadın ? Fare gibi kitapların arasında yaşadın. Ne dans ettin eğlendin, ne sevdin kız kadın, Kim dedi hey serseri gençliğine kıy diye? Geçti Bor'un pazarı, sür eşeğini Niğde'ye.Gönül ne çalgı ister, ne eğlence ne de dans, Ne güzel kadınların önlerinde reverans. Kapandıkça kapandı bunca yıldır kahpe şans. İhtiyarlık gölgesi perde çekti dideye, Geçti Bor'un pazarı, sür eşeğini Niğde'ye. Fırsatı iyi kolla, sakın olma dangalak, Keyfine bak dünyada gülerek, oynayarak. Sende iç şampanyalar, viskiler bardak bardak, Dokunuyor üç kadeh şimdi bizim mideye, Geçti Bor'un pazarı, sür eşeğini Niğde'ye. Hasanın böreğine vaktinde yetişmeli, Hiç durmadan gövdeye atıştırıp şişmeli. Yanıpta kavrulmadan mükemmelen pişmeli, Yoksa seni almazlar hiç bir yere çiy diye, Geçti Bor'un pazarı, sür eşeğini Niğde'ye.

İşte sadece bir mısrasının ünlü olduğu şiirin tamamı

Geçti Bor’un Pazarı

kili şiir yazan bir şair daha vardır: Namdar Rahmi Karatay.

Gerçek adı Mehmet Namdar olan ve 1896 yılında Konya'da doğmuş-tur.

Konya’da doğan usta şair, soya-dını da yine aynı yerde bulunan Karatay Türbesi’nden esinlenerek almıştır. Hukuk Mektebi’nde oku-muş, daha sonra ondaki yeteneği gören bir maarif müfettişinin ara-cılık etmesiyle, birkaç arkadaşıyla birlikte Fransa’ya gönderilmiştir.

Anadolu’nun çeşitli yerlerinde Edebiyat öğretmenliği yapmış...

Şiirleri bilinir, herkes tarafından kullanılır ama adı hatırlanmaz!

Bu yüzden Namdan Rahmi Karatay’ı şiirleri adının önüne geç-miş bir şair olarak tanımlayabili-riz. Hayatının çoğunu Anadolu’da geçirince; yazdıkları İstanbul’a kadar ulaşmamış olacak ki; pek fazla duyulmamıştır. Tek bir şiiri hariç: “Geçti Bor’un Pazarı, sür eşeğini Niğde’ye” Belki de bu şiir, onun hayatta uğradığı hüsranın, beklediğini bulamamanın tepkisi-dir.

Ersen ve Dadaşlar, 1986 yılında aynı zamanda kasetlerine isim olan “Geçti Bor’un Pazarı, sür eşeğini Niğde’ye” şiirini şarkı hali-ne getirmişler. Namdar’ın hicivleri bugün bile taptazedir, çünkü çağ-lar değişmiş, yıllar geçmiştir ama insanlar hiç değişmemiştir.

Kış

2011

36

DÖRT MEVSiM

Page 41: Dört Mevsim Niğde 5

Şiir ve Şair

Namdar Rahmi Karatay’ın hicivleri toplu-ma, düzene karşıdır, toplumun değerlerini eleştirir düzenin böyle gelmiş böyle gide-ceğini şiirinde şöyle anlatır:

Salla Başını Al Maaşını

Ey inleyen zavallı; bulmuşsun kırk yaşını, Kazanmak istiyorsan bu hayat savaşını, Yemelisin hakikat denen zehir taşını! Ne derlerse hıı deyip hemen salla başını, Gerdan kır belini bük, her ay al maaşını.

Tatar ağası gibi öyle dolaşma yaya El oğluna baksana, ne ar kalmış ne haya! Sen de bulup bir dayı hemen arkanı daya! O ne derse hıı deyip hemen salla başını Gerdan kır belini bük, her ay al maaşını

Kör kadıya şehla de, incitme düztabanı Düşküne ver nasihat, kodamana arkanı! Zengin ol sen de aşır her dağdan arabanı, Tekerine taş korlar sallamazsan başını, Dilini tut uslu dur, her ay al maaşını

Bir kalantor görünce yerlere kadar eğil El pençe ol, divan dur, bu şerefsizlik değil! Uşaklığı meziyet, riyayı fazilet bil Kim ne derse hıı deyip hemen salla başını, Gerdan kır belini bük, her ay al maaşını

Şeflerle iyi geçin, amirle bul arayı Azıcık sen de öğren dalgayı dubarayı Bırakıver kanasın vicdan denen yarayı! Ne derlerse hıı deyip hemen salla başını, Gerdan kır belini bük, her ay al maaşını!

Köpeklerle boğuşma, tepişme hiç katırla Hamamda kavga olmaz sütü bozuk natırla Kulağına küpe yap, bu sözümü hatırla: Kim ne derse hıı deyip hemen salla başını Gerdan kır belini bük, her ay al maaşını.

Diyorlar ki taç bile baş eğilmezse konmaz, Önünde eğilirsen kılıç bile dokunmaz. Dik durdukça bir başa devlet kuşu da konmaz, Bu dünyada kaide sallamaktır başını Eğil bükül gerdan kır, her ay al maaşını.

Bir güvercin eder mi atmacalarla yarış? Öğrenmedin dünyayı gezdin de karış karış Gel vazgeç bu sevdadan, haydi kervana karış Ne derlerse hıı deyip hemen salla başını Sürüden ayrılma ki versinler maaşını.

Artırmaya konmuştur terfiler maliyede, Bu usulle yapılır nakiller saniyede Söylesen de faydasız Vali-yi Aliye de En iyisi hıı deyip hemen salla başını Uslu dur dilini tut, her ay al maaşını

İrtikapla irtişa sanma ki güç bir iştir, İlmini bilen için ismi alış veriştir Usulünü öğren de bu nimetten veriştir! Her lokmada hıı deyip hemen salla başını Uslu dur dilini tut, her ay al maaşını

Bir soğan soyulurken yaşarıyor da gözler, Vatandaş soyulurken aldırmıyor öküzler! Hayadan eser yoktur nafile bütün sözler, Beyhude inat etme hemen salla başını, Dilini tut, uslu dur, zıkkımlan maaşını.

En sonunda ise hayata yenik düşer ve pes eder. Çünkü yoksulluk “kara kış” gibi çökmüştür üstüne. Hayatını harcadığını şöyle anlatır:

“Bu hayat pokerinde bize ancak pas düştüElime per gelmeden ellere fulas düştü,Şimdi artık mahvolan ömrüm için yas düştüYoksulluk kimsesizlik çöktü kara kış gibiHarcadım hayatımı beş paralık fiş gibi.”

Namdar’ın anlattıkları kişiler her zaman vardır ve var olacaktır. Dili keskin ama sıcak, bazen argoya kaçan söyleyişleri vardır ama bu hicvin tabiatındandır. İşte o mısralardan bir demet:

“Pehpehlerle, pohpohlarla çok itleri at yaptıkUçurduk ta göklere alkıştan kanat yaptık Hiç yoktan başımıza koca saltanat yaptık Üstüne çul vursanız it onu kanat sanır Eşeğe gem vurmayın, kendisini at sanır.”

Paris’te Sorbonne Ü n i v e r s i t e s i ’ n i n Felsefe bölümünü bitiren Namdar Rahmi Karatay, A t a t ü r k ’ ü n de ilgisini çeker ve 1. Dil Kurultayı’na katılır, lakin y a p t ı ğ ı konuşmadan sonra, kendi d e y i m i y l e “yalancı, müfteri, riyakâr, jurnalcı” dostlarının sayesinde (!) diğer kurultaylara çağrılmaz.

Şair, esas amacı bilimsel ve felsefe araştırmalarında beklediği olanaklara kavuşamayınca, mizaha, hicve, yergiye yönelir:

"Yeni yeni adamlar çıkar, haberimiz yok, Onların arasında bizim hiç yerimiz yok, Amcamız, dayımız yok, demek değerimiz yok, Fakat bundan ötürü asla kederimiz yok, Onların hünerleri bize yavuz görünür, Komşunun tavuğu kaz, karısı kız görünür. Devletin sofrasına çökmüşler devlet gibi, Kapışırlar babadan kalma bir servet gibi, Bütün hısım akraba aramızda set gibi, Karşıdan bakıyoruz biz üvey evlat gibi, Başlarında kel olsa bize yaldız görünür, Komşunun tavuğu kaz, karısı kız görünür.

Hamdolsun esir değil, vatandaşız bizler de, Bol bol nefes alırız hürriyetle her yerde, Kimseye sır vermeyiz, derdimizi gizler de, Fakat bizim lokmamız büyür o aç gözlerde, Şerbet içsek şampanya, ayran kımız görünür, Komşunun tavuğu kaz karısı kız görünür." Namdar Rahmi Karatay, diğer hiciv şairleri gibi fazla bilinmez ama yazdıkları dilden dile yayılır. Öyle ki, onun şiirleri artık isminin önüne geçmiştir. Adı bile anılmayarak, tekrarlanır; adı unutulur ama şiirleri unutulmaz! Zaten O’nun da böyle bir kaygısı yoktur!O söyleyeceğini söylemiştir… “Süründük bu kadar yıl Aydın’da, Muş’da, Van’da, Kahve gibi kavrulduk, dövüldük bu havanda, Şöyle bir yaşamadık Karlisbat’da, Lozan’da, Fakat arılar gibi çalıştık bu kovanda,

Balı, kaymağı sizin, bize acı soğan mı? Sizinki tatlı can da, bizimki patlıcan mı?”

Namdar Rahmi Karatay, söylemiş ve gitmiş ve anlayan anlar demiştir…

KIŞ

2011

37

DÖRT MEVSiM

Page 42: Dört Mevsim Niğde 5

TanıtımUğur Arıbaş

Sektördeki gelişim yerel dünyada da etkisini gösterdi. Özellikle 2000 yılından sonra yerel kaynaklı dergilerin sayısında hızlı bir artış gözlendi. Bu rüzgardan nasiplenen şehirler arasında Niğde de yer aldı. Özellikle 2006 yılından itibaren kent genelinde yayınlanan dergiler dikkat çekmeye başladı. Ardı ardına yayınlanmaya başlayan dergiler haber derinliği ihtiyacını karşılamaya çalışırken, Niğde kamuoyunu sosyal ve kültürel yönden de besleme misyonu üstlendi. Bunları yaparken de görsellik açısından ulusal dergileri aratmayacak kaliteye ulaştı.

Niğde’nin Cumhuriyet tarihindeki bilinen ilk dergisi 1934 yılında Halkevi tarafından yayınlanmaya başlanan “Akpınar” dır. Hazırlık aşamasındayken, Niğde’yi ziyaret eden Atatürk’e bahsedilen dergi o dönemin Niğde’sini sade bir dille anlatmaktadır.

Daha sonraki süreçte 1961 yılında Ankara’daki Niğde Yurdu öğrencilerinin çıkardığı Niğde dergisi “Bizim Yurt” ve 1964’te yayınlanan “Selçuk Edebiyat” gibi yayınlanmış bazı dergiler bulunmakla birlikte, Başkent Niğde Vakfı tarafından 1995 yılından beri yayınlanan “NİĞDEmiz” dergisi günümüzün Niğde dergileri arasında en köklü olanıdır. 19 Kasım 1994 tarihinde Başkent Niğde Vakfı Haber Bülteni olarak çıkan ilk çalışmanın ardından her yönüyle tam bir dergi niteliğine Haziran 1995 yılındaki yayın ile kavuştu. Şu an 76. sayısına ulaşan ve iki ayda bir yayınlanan dergi yaklaşık 15 yıldır istikrarlı bir şekilde yayın hayatını sürdürmekte ve vakıfla birlikte ülke genelindeki Niğdelilere hitap etmektedir.

Bilindiği kadarıyla bu tarihten sonra birkaç okul dergisi ve 2000-2001 yıllarında birkaç sayı yayınlanan “Genç Kardelen” dergisi dışında dergi niteliğinde herhangi bir yayına rastlanmamaktadır. Genç Kardelen ilk sayılarından sonra ara verdiği yayın hayatına yedi yıl sonra 2007’de yeniden devam etmeye başladı. ISSN numaralı dergi yeniden yapılanmayla iddialı bir şekilde yayınını sürdürmeyi amaçlıyor. Ulusal alanda yayın hayatını sürdürme gayretindeki Genç Kardelen bunu yayın kadrosu ile de göstermektedir.

Baş döndürücü bir hızla gelişen medya dünyasının önemli bir parçasını hiç

şüphesiz dergi yayıncılığı oluşturuyor. Ülkemizde seksenli yıllarda yayınlanan

birkaç popüler dergi ile ivme kazanan sektör günümüzde vazgeçilmez bir

iletişim mecrasına dönüştü. Hayatın her alanını kapsayan dergiler peş

peşe yayınlanmaya başlandı, birçoğu kurumsallaştı ve markalaştı. Çağın gereklerine paralel olarak internet üzerinden yayınlanan dergilere bile

rastlamak mümkün oldu.

DERGİLERİMİZ“Yıl:1 Sayı:1” aşinalığının ötesine geçen

Kış

2011

38

DÖRT MEVSiM

Page 43: Dört Mevsim Niğde 5

Tanıtım

2004 yılına gelindiğinde ise Remide-Yılmaz Atabek Anadolu Lisesi’nin dergisi “Genç Bakış” yayın hayatına başladı. O dönemde iki ayda bir yayınlanan Genç Bakış, bir okul dergisinden öte eğitim ve kültür alanlarındaki çalışmaları ile kısa sürede dikkat çekmeyi başardı. Gerek konuları gerekse hitap ettiği kesimin genişliği dolayısıyla yerel dergicilikte adeta bir çığır açan Genç Bakış, toplumun birçok kesiminin takdirini toplarken yeni sayıları merakla beklenir hale geldi. Niğde içinde markalaşan dergi Niğde dışında da seçkin adreslere ulaşmaya başladı. Genç Bakış’ın oluşturduğu bu atmosfer Niğde’de yepyeni bir gündem oluşturdu. Bundan sonra hem okul dergilerinde hem de edebiyat, haber, kültür, ticaret dergilerinde hızlı bir artış meydana geldi. Niğde’deki matbaalara adeta gün doğarken kalite yarışından dolayı baskısı il dışında yaptırılan dergiler bile oldu.

2006’nın ilk aylarında kültür, sanat ve edebiyat dergisi “AKPINAR” okuyucuya merhaba dedi. Niğde’nin yaylalarından birinin adı verilen ve Cumhuriyet tarihindeki ilk Niğde dergisi ile aynı adı taşıyan Akpınar kültür hayatımızın bir ihtiyacını karşılamayı amaçlıyor. Türkiye çapındaki tanınmış edebiyatçıları ve şairleri bünyesinde barındıran dergi iki aylık periyotlarla yayınlanıyor. 30. Sayısına ulaşan ISSN numaralı Akpınar, istikrarlı yayın çizgisini devam ettiriyor.

Yine aynı yılın Ocak-Şubat aylarında Niğde Ticaret Odası’nın “ticaret” isimli dergisi yayın hayatına başladı. Halen yayınlarına devam eden dergi Niğde’nin ticari yaşamına ve sorunlarına ışık tutarak bu sektördeki tek dergi olma özelliğini sürdürüyor.

2006’nın Haziran ayında bu kez kültür

ve yaşam dergisi “Niğde Gelişim” yayınlanmaya başladı. Farklı konuları ve özgün mizanpajı ile dikkat çeken dergi kısa sürede Niğde dışında da adından söz ettirmeye başladı. Niğde’yi sınırları dışına taşımak, daha kaliteli ve düzeyli yayıncılığa öncülük etmek, dergi kültürünü insanlara aşılamak ve şehir dışındaki Niğdelilerin bir nebze de olsa memleket hasretini gidermek amacıyla yayın hayatına başlayan, hedefini; Niğde’nin gelişime açılan penceresi olmak yönünde belirleyen Niğde Gelişim iki aylık periyotlarla yayın hayatına devam ediyor.

2007 yılına gelindiğinde ise “her zaman doğruya PARALEL” isimli dergi okurlarıyla buluştu. Küçük bir isim değişikliği ile “yeni bir dünya için geçmişe ve geleceğe PARALEL” ismini alan haber ve tanıtım ağırlıklı dergi yayınlanmaya devam ediyor.

Niğde’nin dergi kültürünü zenginleştiren bir diğer yayın “KAPADOKYA Atılım” da 2007 yılında çıkmaya başladı. Dergi birkaç sayıdan sonra yayın hayatına son verdi.

Niğde’de yöresel ve kişisel dergiler de bu camiada kendine yer buldu. Bunların en önemlisini hiç şüphesiz gazeteci Fatih Kızılkaya'nın çıkardığı "Diyar-ı Cennet Hacıbeyli" isimli dergi oluşturmaktadır. Gerek konuları gerekse görselliği ile profesyonel bir dergi niteliğindeki Hacıbeyli, 152’yi bulan sayfa sayısı ile de her zaman başvurulacak kaynak kitap konumuna geldi.

2008 yılı Kasım ayında Niğde Kültür Müdürlüğü “Kültür ve Turizm” isimli bir dergi yayınladı. Niğde’nin belki de en çok ihtiyaç duyulan sektörlerinde yayınlanan ISSN numaralı dergi, tek sayıdan sonra yayın hayatını noktaladı.

KIŞ

2011

39

DÖRT MEVSiM

Page 44: Dört Mevsim Niğde 5

DER

GİLE

RİM

İZ

Tanıtım

Devam eden süreçte sivil toplum kuruluşlarının yayınlarında da artış gözlendi. Bunlardan en önemlisini Niğde Ümit Eğitim ve Kültür Derneği gerçekleştirdi. Kısa adı NÜMDER olan derneğin yayın organı “Niğde Ümit” 2009 yılı Kasım ayında okurları ile buluştu. Yılda iki defa yayınlanan dergi şu anda 4. sayısını çıkarmaya hazırlanıyor. Aynı yılın sonlarında bu kez farklı bir alan olarak sağlık sektöründe bir dergi yayın hayatına başladı. Aile Hekimleri ve Pratisyen Hekimler Derneği’nin ISSN numaralı yayın organı “Reçete 51” adlı dergi, üç aylık periyotlar halinde sağlık konularıyla okurların karşısına çıkmaya devam ediyor. Yine Yıldıztepe Eğitim Gönüllüleri Derneği’nin dergisi “Yıldıztepe”, bölgeye hitap etmesi ve kültür ögelerini gelecek kuşaklara yazılı olarak aktarması noktasında önemli bir vazife görüyor. Niğde Genç Sanayici ve İş Adamları Derneği (GESİAD)’nin de yakın zamanda yayınlanması planlanan çok geniş

kapsamlı bir dergi hazırlığında olduğu biliniyor.

Niğde’de medya dünyasının tanınan siması Hamza Tav, 2009 yılı sonlarında kendi gayreti ile bir haber, düşünce, kültür ve sanat dergisi çıkarmaya başladı. “Aktüel Haberci” adı verilen dergi ele aldığı konular itibarı ile tam anlamıyla bir Niğde dergisi şeklini aldı. Kişisel gayretle okurların karşısına çıkan ender dergilerden biri olarak yayın hayatına devam ediyor.

2010 yılında İl Özel İdaresi’nin dört aylık periyotlarla yayınlanan dergisi “Niğde” yayına başladı.

Yine 2010 yılında Niğde Belediyesi büyük bir kültür hizmetine imza atarak kendi dergisini yayınlamaya başladı. Yerel kültür ve yaşam dergisi Dört Mevsim Niğde üç aylık periyotlarla okurlarının karşısına çıkıyor. Bünyesinde geniş yazar kadrosu barındıran dergi gerek konuları gerekse tasarımı ile ulusal dergilerle yarışacak kapasitede yayın hayatına devam ediyor. Geniş

dağıtım ağı ile de Niğde’nin dünyaya ve ülkeye tanıtımında önemli bir hizmet görüyor.

Niğde’deki dergi dünyası içerisinde okul dergiciliği de ciddi bir gelişme gösterdi. Niğde’deki okulların büyük çoğunluğu kendi dergilerini çıkararak kentte oluşan dergi kültürünün devamını sağladı.

Beş yıllık zengin dergicilik sürecinde Niğde’de birçok kesimden kişi ve kuruluş çok önemli dergiler yayınladı. Bunların çoğunluğu “Yıl:1 Sayı:1” aşinalığının ötesine geçerek kurumsallaştı. Bu deryada gözler, Niğde Valiliği ve Niğde Üniversitesi gibi iki önemli kurumun da aktif rolünü arıyor.

Dergi çıkarmak kadar devamını getirmek de zor ve önemli bir durum. Dergilerin yaşamını sağlayan imkanların kısıtlı olduğu Niğde’de kalıcı olmanın bir yolu da yayıncıların birbirini tanıması ve birbirlerinden faydalanmasından geçiyor.

NİĞDEMİZSahibi: Musa BalabanYazı İşleri Müdürü: Fahrettin Özalpİçerik: Kültür-Haberİlk Yayın Tarihi: Haziran 1995Yayın Periyodu: 2 ayAdres: Başkent Niğde Vakfı G.M.K. Bul. No:55/1 06570 Maltepe/ANKARAWeb: www.nigdevakfi.comE-Posta: [email protected]: 0 312 2317991

GENÇ KARDELENSahibi: Hayrullah EraslanGenel Yayın Yönetmeni: Hayrullah Eraslanİçerik: İlim-Kültür-Sanat-Edebiyatİlk Yayın Tarihi: 1997Yayın Periyodu: 2 ay Adres: Yeni Çarşı Erdem İşh. Kat:4 No:8 NİĞDE Web: www.genckardelen.comE-Posta: [email protected]: 0 388 2130003

GENÇ BAKIŞ Sahibi: Remide-Yılmaz Atabek Anadolu Lisesi Genel Yayın Yönetmeni: Uğur Arıbaşİçerik: Eğitim-Kültürİlk Yayın Tarihi: Ekim 2004Yayın Periyodu: 6 ay Adres: Remide-Yılmaz Atabek Anadolu Lisesi NİĞDEWeb: www.atabeklisesi.meb.k12.trE-Posta: [email protected]: 0 388 2310010

AKPINARSahibi: İsmail ÖzmelGenel Yayın Yönetmeni: Dr. Nedim Bakırcıİçerik: Kültür-Sanat-Edebiyatİlk Yayın Tarihi: Ocak-Şubat 2006Yayın Periyodu: 2 ay

Adres: Yeni Çarşı İş Merkezi B Blok No: 1/5 NİĞDEWeb: www.akpinardergisi.com E-Posta: [email protected]: 0 388 2131250

TİCARETSahibi: Serdar EcemişYazı İşleri Müdürü: Şevket Katırcıoğluİçerik: Ticari yaşamİlk Yayın Tarihi: Ocak-Şubat 2006Yayın Periyodu: 2 ay Adres: Niğde Tic. ve San. Odası Bankalar Cad. No:17 NİĞDEWeb: www.nitso.org.trE-Posta: [email protected]: 0 388 2335501

NİĞDE GELİŞİMSahibi: H. Süha TektenGenel Yayın Yönetmeni: H. Süha Tektenİçerik: Kültür-Yaşamİlk Yayın Tarihi: 19 Haziran 2006Yayın Periyodu: 2 ay Adres: İstasyon Cad. 33/ C Tekten Ofset NİĞDEWeb: www.nigdegelisim.comE-Posta: [email protected]: 0 388 2333401

PARALELSahibi: Hacer TopçuGenel Yayın Yönetmeni: Orhan Akgünİçerik: Haber-Tanıtımİlk Yayın Tarihi: 2007 Yayın Periyodu: 2 ayAdres: Atabek İş Merk. Kat:5 No:11 NİĞDEWeb: www.paraleldergisi.netE-Posta: [email protected]: 0 388 2330271

NİĞDE ÜMİTSahibi: Diler ÖnemYazı İşleri Müdürü: M. Yasin Tekinİçerik: Eğitim-Kültürİlk Yayın Tarihi: 2009Yayın Periyodu: 6 ay Adres: Esenbey M. Yurt S. Veziroğlu Ap. No:2 NİĞDEE-Posta: [email protected]: 0 388 2130090

REÇETE 51Sahibi: Dr. Kanat ÇayanYazı İşleri Müdürü: Dr. Selçuk Özmelİçerik: Sağlıkİlk Yayın Tarihi: 2009Yayın Periyodu: 3 ay Adres: PK 50 NİĞDEWeb: www.ahphd.comE-Posta: [email protected]: 0532 3836777

AKTÜEL HABERCİSahibi: Hamza TavYayın Koordinatörü: Semih İğneli İçerik: Haber-Fikir-Kültür-Sanatİlk Yayın Tarihi: 2009Yayın Periyodu: 1 ay Adres: Eski Vali Konağı C. Yeni Çarşı İsmail Özmel Ap. Kat:1 No:2 NİĞDEE-Posta: [email protected]: 0535 3945004

DÖRT MEVSİM NİĞDE Sahibi: Faruk AkdoğanGenel Yayın Yönetmeni: Ahmet Köseoğluİçerik: Yerel Kültür-Yaşamİlk Yayın Tarihi: 2010Yayın Periyodu: 3 ay Adres: Niğde BelediyesiWeb: www.nigde.bel.trTel: 0 388 2323550

Kış

2011

40

DÖRT MEVSiM

Page 45: Dört Mevsim Niğde 5

Tarihe BakışOsman Aytekin

Halk dilinde bazı kelimeler vardır ki günümüze değin söylenegelmiştir. Günümüze kadar gelen bu kelimelerden bazıları tarihi olayları veya zamanında yaşanmış öyküleri hatırlamamızı sağlar. Bu kelimelerden birisi de ANDAVAL’dır.

Andaval kelimesini ilk kez rahmetli amcamdan duymuştum. Amca’mın biraz muzip bir yanı vardı. Bir insana alaylı alaylı baktığında ağzından ilk çıkan kelimelerden biri Andavallı olurdu. Yaşadığım çevrede bundan 35–40 yıl önce sözünü ettiğimiz bu kelime sık kullanırdı. Bazı kelimeler eskimiyor ancak gençler eski kelimelere tevessül etmediklerinden olsa gerek kaybolup gidiyor. Ancak Andaval kelimesi de yaşadığım mekânlarda pek kullanılmasa da bazı yerlerde adından söz ettiriyor. Bir gün bu kelimeyi eski Cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel’in bir konuşması sırasında duyduğum da şaşırmıştım. Ancak aynı kelimeyi TV ekranında izlediğim yabancı bir filmde duyduğumda daha da çok şaşırmıştım. Eh artık bu kelime yabancı bir filmde bir adama “Andavallı” dendiğine göre yabancı klasikler arasında yayınlanan bir kitapta da yer alması da çok doğaldı.

Bu kadar sözünü ettiğimiz bu Andaval kelimesi bana bazı çağrışımlar yaptırıyordu. Halkımızın dilinde bu kelimenin anlamı avanak, enayi anlamına geliyor gelmesine de bilgisayarın bile argo olarak kabul ettiği bu kelime gerçekte ne anlama geliyordu?

Türk Dil Kurumu’nda Andaval: Ahmak, aptal, beceriksiz, şaşkın, bön, görgüsüz (kimse)anlamına geliyor, -H. R. Gürpınar’da Andaval’ı: “Ulan andavallı, dolap beygiri misin?”diye bir cümlede kullanıyordu. Bu kelimeyi kullanan yazarımız ne ilkti ne de son olacaktır.

Andaval nereydi, Andavallı kimdi?

Reşat Nuri Anadolu Notları’nda Andaval’ı bir güzel işlemiş ve burasıyla ilgili birkaç da öyküyü okuyuculara aktarmış. Bahse konu olan Andaval’la ilgili olarak Reşat Nuri’ye kulak verelim:

“Niğde’den epeyce uzaklaştıktan sonra yol arkadaşlarımdan birine:

-Buralarda bir Andaval olacak, dedim, acaba ne vakit geleceğiz?

O eliyle yolun sağındaki bir tepeyi gösterdi:

- Nah işte… Biraz evvel geçtik, dedi.

- Neye durmadık ya?

- Andaval’da duracak ne var ki?”

Andaval ile ilgili olarak anlatılan hikâyelerden en makul olanı şudur:

“Bir zamanlar Kayseri’den Niğde’ye üç arapatı ile gidilir ve yol gecelerinden biri Andaval’da geçirilirmiş. Andaval ahalisi hanedan kişilermiş; kasabalarına uğrayan yolcuları iyi karşılarlar ve onlara son derece ikram ederlermiş.

Kayserililer, bu vaziyetten istifadeyi düşünmüşler. Bu misafirperver memlekete uğradıkça yolda hastalandıklarını söyleyerek yahut havanın fenalığını bahane ederek günlerce kendilerini besletmeye ve ekmek elden su gölden bir nevi kür yapmaya başlamışlar.

Derken Niğdeliler de bu hileyi

öğrenmişler. Onlar da Kayseri’ye giderken Andaval’a uğramayı ve uzunca bir zaman oraya postu sermeyi adet edinmişler. Bir gün gelmiş ki zavallı Andaval, Anadolu ortasında bir büyük imarethaneye dönmüş. Nihayet adamcağızlar bakmışlar ki olacak gibi değil. Büyükada’da misafir akınından kaçan ev sahipleri gibi tası tarağı toplamışlar, civardaki dağlara kaçmışlar.”

Bu hikaye ile birlikte Andaval’ın şöhreti de buradan geldiği muhakkaktır. Nevşehir, Niğde ve Kayseri civarında Andavallı sözü bu minval üzere kullanılmaktadır.

Andaval’ın şimdiki adı Aktaş’tır.. Niğde Merkez’e bağlı 12 km kuzeydoğusunda yer alan bir beldedir. Halkı muhacirdir. Mübadele sırasında toprakların eski sahipleri Selanik’e yerleşmişlerdir. Yerleştikleri yerin şimdiki adı da Andaval’dır ve bu ad ilk çağda Andabalis olarak geçmektedir.

Reşat Nuri Güntekin’in de sözünü ettiği gibi Andaval halkı çok misafirperver olarak bilinmektedir. İnsanlar bu iyi niyeti süistimal etmeleri nedeniyle Andaval adı ikinci bir manada kullanılmaya başlanmıştır. Ancak “iyilikten maraz doğar” hesabı mucibince Andaval misafirperver kimliğiyle öne çıkmasından dolayı beceriksiz iyi niyetinin kurbanı olmuştur. Kısacası şaşkınlığın, avanaklığının bir neticesi olarak bu duruma düşmem.

ANDAVAL’I ANDAVAL YAPAN ŞÖHRET!

KIŞ

2011

41

DÖRT MEVSiM

Page 46: Dört Mevsim Niğde 5

DenemeMurat Soyak

Niğde’ye dönüş vaktidir. Gurbet ilde geçen çileli günlerden, yıllardan sonra sılaya dönüş vaktidir. Sılaya dönen kişiyi neler beklemektedir? Mehmet Emin Arısoy “Sılaya Dönüş” isimli şiirinde bu soruya cevaplar arar. Yaşadığı kayıpları dillendirir. Hayal kırıklığı ve hüzün işlenir.

“Niğde’m geldim sana özlem duyarakBağrımda kanayan gül bende bendeKüllenen ateşi sanki soyarakGönlüme attığım kül bende bende”

Sılaya dönen kişi bir şaşkınlığı yaşar. Hayat çok şeyi alıp götürmüştür. Yakınları, komşuları, dostları şimdi uzaktadır. Kimisi rahmetli olmuş, kimisi mahalleyi terk edip başka yerlere göçmüş. ‘Bir varmış bir yokmuş’ derdik ya masal değil, hakikat bu.

“Kapı kırık dökük, anahtar kayıpYıkık duvarlardan bir yol arayıpSanki yabancıyım olmuşsa ayıpGözlerim dopdolu sel bende bende”

Zaman hızla akıp giderken beraberinde birçok güzelliği de sürükler. Her doğan, ölüme büyür. Kayıplar, kayıplar… Hüzün kuşatır cümlemizi.

“Hüzün dolmuş evim, baba ocağıAçılır mı daha ana kucağı?Olmuşum gurbetin bir oyuncağıDerdimi söylemez dil bende bende”

Hatıralar canlanır bir bir… Çocukluk günleri, gençlik günleri bir film gibi gözümüzün önünden akıp gider. Her köşede saklı bir anı vardır. Sönen bir ocağa şahit olan gözyaşları. Olup bitenler karşısında yanık bir ağıt söyler gibidir şair.

Özlemi

Kış

2011

42

DÖRT MEVSiM

Page 47: Dört Mevsim Niğde 5

Deneme

“Ata yurda çıra yakmak istedimHatıra selinde akmak istedimTozlu resimlere bakmak istedimAnam, duvağından tül bende bende”

Artık hiçbir şey yerli yerinde değildir. Tel kopmuş ve ahenk bozulmuştur. Bir umut ile geldiği ata yurdunda umduklarını bulamaz şair. Bir hayal kırıklığı yaşamaktadır.

“Tandır yıkık yumuk, camlar kırılmışO şen yuvamıza zulmet kurulmuşHatıralar sanki bana darılmışAnam, gelinliğin tül bende bende”

Değişim bir sel gibi gelmiştir. Doğup büyüdüğü mekânda şimdi bir yabancı gibi dolaşmaktadır. Heyhat bütün sevdikleri burayı terk eylemiş. Issızlık, yalnızlık almış yürümüş. Kimse kimseyi görmüyor, duymuyor.

“Ölen kardeşimin çift kelep saçıÖpüp koklamakla katlandı acıKonu komşu olmuş bana yabancıÇember çevirdiğim tel bende bende”

Annelerin gönüldeki yeri ayrıdır. Hep sevgiyle, hasretle anılır. Yitik çağın en kıymetli varlığı anne. Onlar tuttu elimizden. Onların kanatları altında hayatı tanıdık.

“Anam olsa her an yüze gülerdiBeş vakitte hayır dua dilerdiGözlerimden akan yaşı silerdiGözlerime akan yaş, sil bende bende”

‘Fani dünya, yalan dünya’ derdi büyüklerimiz. Öylesine bir laf derdik; umursamazdık. Hâlbuki o kelimelerde bir ömrün hesabı, çilesi saklı. Ömür ne çabuk geçti değil mi?

Daha dün gibiydi sokak arasında oynadığımız günler. Her başlangıcın bir sonu vardır. Ömür geçer de gün akşam olur. Ölüm ki en tesirli muallim. “Ana, baba, kardeş acısı yakarÖmür biter, yollar Derbent’e çıkarDuygular bir yumak, boğazı tıkarYumağı çözmeyen el bende bende”

Sılaya dönen şair, gördükleri, yaşadıkları karşısında duygu yüklüdür. Hayatın anlamı üzerinde düşünür. Adeta kolu kanadı kırılmıştır. Muhasebe, iç sorgu başlar derinden. Niçin varım, bu gidiş nereye? Ve kimse kaçamaz kendinden!

“Hayat cilvesidir, çekerim çileKötülükle asla gelmeyim dileİçte keder varken gülmek nafileKırık kanat ile kol bende bende”

Yaşadığı derdi anlatma çabasında şair. Elem dolu bir yürek ile yazılmış şiir. Olup bitenler karşısında sessiz kalmak ağır bir yüktür. Söylemek acıyı hafifletir. Dertler paylaşıldıkça azalır derler. Şiire sığınmanın bir anlamı da bu olsa gerek.

“Derdini dökmeyen Tanrı kuluyumİçten elem, dıştan vuslat doluyumAdı unutulmuş Fescioğlu’yumİçli duygulara yol bende bende”

Söz hitama erer. Başlayan derin bir sessizliktir. Unutulur günler, nesneler, isimler… Gök kubbede hoş bir seda kalır; bir güzellik kalır. Hayırlı evlat gibi hayırlı eser bırakana ne mutlu! Önemli olan da hayırla yâd edilmek değil midir?

KIŞ

2011

43

DÖRT MEVSiM

Page 48: Dört Mevsim Niğde 5

Kış

2011

44

DÖRT MEVSiM

Page 49: Dört Mevsim Niğde 5

KIŞ

2011

45

DÖRT MEVSiM

Page 50: Dört Mevsim Niğde 5

RöportajAli Koç

"Hüsamettin Amca kendinizi biraz tanıtır mısınız?

Ben Hüsamettin Kalkan 1931 Bor Halaç Köyü’nde doğmuşum.İlkokul 3.Sınıfa kadar eğitmende okudum, askerliğime kadar çobanlık yaptım.

Ankara acemi Er Eğitim Okulu’na gittiğimde okuma yazma bilenleri ayırdılar, ben de onlarla ayrıldım. Muhabere Okuluna gittim. Telsizci oldum. Daha sonra Erzurum Aşkale’de 3. Ordu Telsizcisi iken, Ordu Komutanından Takdirname aldım.Terhis olurken, Niğdeli Astsubay bir hemşehrimiz “Hüsamettin, sen başarılı bir muherabatçısın, köye dönüp çoban olma, İstanbul’da özel muharebatçı kursu var oraya git, birkaç ay kurs gördükten sonra, özel şirketlerde gemilerde, fabrikalarda muharebatçı olabilirsin" dedi.

Terhisten sonra İstanbul’a gittim. Telsiz kursuna katıldım, kursta iken radyoculuk merakı sardı, o yıllarda revaçta olan radyoculuğa geçtim. Radyoculuk yaparken ticarete merak saldım.

Ellili yılların getirdiği ticari hareketlilikle havlu ve çeyiz işleri yapan bir hemşehrimizle ticarete başladık. İstanbul’dan Niğde’ye mal getirip satmaya başladık. Daha sonra ağabeyim, birader havlu ile mendil ile

uğraşma, gel seninle kamyonculuk yapalım( o sıralarda abim Pozantı’da kamyonculuk yapıyordu) diye beni ikna etti. Biriktirdiğim para ile kamyon almak için ağabeyimin yanına gittim, ağabeyim biriktirdiğim parayı aldı, benim kamyona ortaksın diyerek beni çarptı. Bir süre, ortak kamyonculuk yaptık. Sonra yine döndük Niğde’ye.

Hüsamettin Amca, bir sürü iş denemişsiniz ama bir türlü kamyonculuğa gelemedik.Kendinizin bağımsız kamyonculuk işi ne zaman oldu bahse dermisiniz?

Hocam, hayat badirelerle ve dikenli yollarla dolu. Rabbim bize çok imtihan etti, o sıralarda evlendim. Bor Akkaya Barajı inşaatında puantör işçisi olarak çalışmaya başladım. Derken, şoför hastalanmış, şantiye Mühendisi çaresiz kalıp, ne yapacağını düşünürken "ben şoförlük yapabilirim efendim" dedim. O zamanlar araba kullanan pek az olduğu için Mühendis hayretle, gerçekten mi diye şaşırdı. Geçtim kamyona işçileri bindirdim götürdüm. Dönünce, Mühendis beni kucakladı havaya attı.Ben seni bırakmam nereye gitsem götüreceğim dedi.Daha sonra şirketin Adana’daki Çukurova baraj ve kanal inşaatlarında çalıştım.

Hüsamettin Amca, kamyonu ile Ortadoğu ‘dan Rusya’ya gitmediği yer kalmamış, Özbekistanı, Türkistan’ı, Kazakistan’ı ve Orta Asya’yı dolaşmış.Renkli kişiliği tatlı üslubu, görmüş geçirmiş tecrübesi ile görüşmeye dinlemeye değen bu amca, halen Niğde’de yaşayan bilge bir insan ile sizi baş başa bırakıyorum.

DÜNYAYI DOLAŞAN NİĞDELİ

Kış

2011

46

DÖRT MEVSiM

Page 51: Dört Mevsim Niğde 5

Röportaj

Hadi Hüsamettin Amca ne zaman dünya turuna çıkıyoruz.Biz seni dünyayı dolaşan diye tanıttık.Siz hala yurt dışına çıkamadınız.

Hocam, kendi etrafımızda dönme-den dünyayı dolaşamayız (haha-ha)Adana’daki işten kazandığım para ile ilk BMC kamyonumu al-dım. Daha sonra, İstanbul’a yük taşımaya başladım. Derken, Bolu Gerede’de bir kaza yaptım ölümden döndüm. Tokatlı Banka Müdürü beni ikna etti, yeniden bir kamyon daha aldım. Derken işler iyi gitme-ye başladı. Bir kamyon ve Renault Marka araba aldım. (Bu Altmışlı yıllar) Bir gün, Arabistan’a yük var gider misin dediler, kazanaca-ğım parayı, götüreceğim yükü, işin zorluğunu düşünmeden, sevinç-le giderim dedim.Bütün hayalım, Peygamberimizi ve Mescidi Nebi’yi ziyaret etmek idi.

Medine’de yükümü boşalttıktan sonra, hep özlemi ile büyüdüğümüz Peygambe-rimizin huzuruna varma sevinci hayatım-da yaşadığım en güzel hatıradır.

O yıllarda Hacca ve Umreye gitmek çok zordu. Cenab-ı Hak bana kamyonum-la Medine’yi Menevvereye ve Mekkeyi Mükerremeye defalarca gidip gelme-yi ve dört defa Hac, altmış beş defa da Umre yapmayı nasip etti. Bir defasında Cidde’ye yükümüzü indireceğimizi zan-netmiştim, bin iki yüz kilometre uzak-lıktaki Yemen sınırına götürdüm. Resul-lahın deve ile veya yaya olarak gezdiği toprakları (Tebük, Taif, Mekke, Medine, Hayber…) hepsini kamyonumla ziyaret etme fırsatını buldum.

Ortadoğu’da başka Ülkeleri de gezdiniz mi Hüsamettin Amca?

Elbette.Bir çok yer gezdim. Kuveyt, Bağ-dat, Basra, Irak, Ürdün, Suriye, Şam, Ha-lep, Lübnan, Beyrut. Beyrut’ta Samsunlu bir Türk kamyoncusu Lütfi ile tanışmış-tık. Polis Onu evrak eksikliğinden tutuk-lamış, ben de arkadaşa yardım etmek için yanındaydım. O sırada bize çay verdiler. Üç aylar içerisindeydik ve ben oruç tutu-yordum. Ben çay içmeyince Polis sordu: bende mübarek üç aylar oruçluyum de-yince üç ayların hatırına bizi salıverdiler.

Hüsamettin Amca biraz da Avrupa’dan bahsedelim.

İstanbul’dan kamyonuma cam mal-zemesi yüklettim. Samsun’a geldik.Samsun’dan gemi ile Rusya’ya geçece-ğiz. Kamyonlar gemiye yüklenildi. Biz de kamaralara geçtik, iki gün Karadeniz’de yolculuk yaptık. Bu esnada, kocaman ko-caman Yunuslar gemimizle beraber san-ki bizi takip ediyormuş gibi bata çıka bize eşlik etti. O zaman Yunus Peygamberin şu duası aklımı geldi. ”Leileha illehu ve Ente Sübhaneke İnni Küntümine Zalimin” (Yarabbi senden başka, ilah yoktur, sen her şeyden münezzehsin, muhakkak ki biz kendimize zulüm ettik) Rusya’nın Na-varoski limana indik. Oradan Moskova’ya doğru yola çıktık. Yolda tipi ve buzlanma-dan çok sıkıntı çektik.

Moskova’dan bin üç yüz kilometredeki Litvanya’ya gittik. Yolda Türk plakalı bir kamyon arıza yapmış, yardım için indim bir de ne göreyim Beyrut’ta karşılaştığı-mız Samsunlu Şoför Lütfi, beni görünce boynuma sarılıp başladı ağlamaya. Hü-samettin sen Hızır mısın Rusya’nın orta-sında beni nasıl buldun dedi.Kamyonunu tamir ettik, bana teşekkür ettikten sonra

dedi ki:” Ömrümde senin ile Beyrut’ta senin arkanda kıldığım namazdan daha zevki ve şuurlu bir namaz kılmadım. Tatili Erkanı senden öğrendim. Sen ne iyi arka-daşsın” diye beni kucakladı. Kamyonuma döndüm, daha önce, dışarıdan açan ol-masın diye kitlemiştim.. Anahtarı da ace-le ile içeride unutmuşum. Ne yapacağımı şaşırdım.

Polise gittim durumu anlattım. Polis, ben anlamam der gibi omuz çekti. Çare-siz geriye döndüm. Buz gibi sis ve soğuk tipi. Kamyonun arkasındaki alet kutusu-nun içinden bir tel aldım, geldim kapının kolunun içine teli soktum. Dedim ki: ”Ya Rabbi Sen Her Şeyin Haliksin, Zorla-rı Kalay Edersin, Çaresiz Kaldım Bana Yandım Et” diyerek Bismillahirrahma-nirrahim ile teli çevirdim.” Kapı açıldı. Demek ki ALLAH her kapıyı besmele ile açtığına bir kez daha şahit oldum.

Hüsamettin Amca, şöyle bir de Orta Asya’yı dolaşalım. Nerelere gittiniz?

Türkiye’den önce Tebriz’i oradan Tahran’a gittim. Tahran’ dan uçakla Taşkent’e git-tim. Buhara’da İmam Bahahüddün Nak-şibendi Hazretlerinin kabrini ziyaret et-tim. Daha sonra, Semerkan’ta geçtim, Kur’an dan sonra elimizdeki en önemli Hadis kaynağının sahibi İmamı Buhari Hazretlerinin kabrini ziyaret ettim. Daha sonra Türkistan’daki Ahmet Yesevi Haz-retlerinin kabrini ziyaret ettim. Beni en çok duygulandıran Ahmet Yesevi’nin Pey-gamber aşkı ile “O Altmış üç yaşında vefat etti. Bende altmış üç yaşına geldim bende yer yüzünde yaşayamam intihar etmek de haramdır. Öyle ise, toprağın seviyesinin altında ölümümü bekleyeyim diye çileha-ne kazdırması beni çok etkiledi.”

Hüsamettin Amca, şoförlükle vakit na-mazını bir arada devam ettirmek çok zor bunu nasıl başardınız?

Hocam, hayat bize verilmiş bir emanettir. Ekmek parasını her insan farklı meslek-lerde kazanabilir. Ama inanç ve ibadet bir Müslümanın temel değerleridir. Hele hele namaz, dinin direği, ibadetlerin ol-mazsa olmazıdır. Şu anda seksen yaşın-dayım, hepsi geldi geçti beni Rabbime götürecek elde kalan en güzel amelim huşuu içinde kıldığım namazdır. “Şoförün namazı olmaz” diye bir şey duymadım.

Hüsamettin Amca, bize vakit ayırdığın için teşekkür ediyoruz. ALLAH sana uzun ömürler versin.

Ben de teşekkür ederim.

KIŞ

2011

47

DÖRT MEVSiM

Page 52: Dört Mevsim Niğde 5

Kış

2011

48

DÖRT MEVSiM

Yorumİrfan Bahar

Niğde yüzyıllar öncesinden bu yana önemli bir yerleşim alanı. Geçmiş yüzyıllardan bugüne önemli bir kültür merkezi. Cumhuriyet döneminde ise gene Türkiye nin en büyük illeri arasında. Sınırları, imkânları fevkalade geniş. Öyle ki kendi içinden iki ayrı il çıkartmış. Önce Nevşehir kopup gitmiş ve il olmuş. Ardından Aksaray Niğde'yi sollamış geçmiş vaziyette. Nevşehir değil İç Anadolunun, Türkiye’nin çok önemli, turizm merkezlerinden biri. Her yıl on binlerle ifade edilen yerli ve yabancı turist Nevşehir’i ziyaret ediyor. Nevşehir’de onlarca otel, pansiyon, iş yeri bu turistlere hizmet veriyor. Nevşehir ekonomisine önemli katkılarda bulunuyorlar. Nevşehir Avrupa da bile çok tanınan bilinen bir kültür ve turizm merkezi. İnanç turizmi yönüyle de ağırlıklı. Niğde’miz ise daha baştan bu şansını yitirmiş, büyüklüğünü koruyamamıştır. Sürekli olarak küçülme eğilimine girmiştir.

Çok yakın bir geçmişte ise en büyük ilçesi olan Aksaray’ın il olmasından daha da küçülmüş, bir türlü toparlanıp yeniden ayağa kalkamamıştır. Buna rağmen Aksaray ise hem kültür hayatını, hem de sosyal ve ekonomik hayatını canlandırmış ve çok kısa bir zaman zarfında derlenip ayağa kalkmayı başarabilmiştir. Özetle ifade etmek gerekirse Niğde’miz hep kaybeden il olmuştur. Bu küçülme en sın olarak sadece Aksaray ile sınırlı kalmamış, daha dün denilecek kadar yakın bir geçmişte Sofular ve Bekarlar gibi iki büyük kasabasını Aksaray’a kaptırmıştır. Bütün bu manzara karşısında hiçbir kimsenin kılı kıpırdamamış, o günün siyasal çevrelerinden bir tepki gelmemiş, halkımızın büyük bir çoğunluğunun bu büyük kopuştan haberi bile olmamıştır. Öyle ki kısa zaman

zarfında bu iki kasabamızın adları bile unutulup gitmiştir.

Kısaca özetlemek gerekirse Niğde hep kaybeden taraf olmuştur. Sonuçta il merkezinin dışında ki ilçelerde küçülmüş, bunların önemli bir bölümü kasaba görünümün ötesinde bir varlık ortaya koyamamıştır. Ekonomik hayatları çok durgun, nüfus yoğunlukları ise üç beş bin civarında.

Niğde’nin kültür ve sanat hayatı da aşağı yukarı böyle. Elbette Niğde Üniversitesi ilimizde bu yönde önemli katkılarda bulunmuştur. Ama yeterli değil. Niğde’nin kültür ve sanat hayatı tezelden zenginleştirilmeli, yerel kültürümüze içtenlikle sahip çıkılmalıdır. Üniversitemize her türlü destek sağlanmalı.

Niğde’nin sosyal ve ekonomik hayatı da canlandırılmalı. Niğde ekonomisi hâlen tarıma dayalı. Üretim yapan, istihdam yaratan sermaye birikimini ortaya koyan şirket ve fabrika sayısı çok sınırlı. Ekonomik imkanlarımızı birleştirmek bilgi ve tecrübe birikimimizi ortaya koymak, önemli ortaklıklar geliştirmek yerine bireyselliği tercih ediyoruz. Onun için de girişimler bireylerle, aileler düzeyinde. Önemli sermaye birikimleri yok gibi.

Niğde artık bu kayıplar hanesini kapatmalı, yeniden ayağa kalkabilmeli, zenginleşmeli ve Türkiye’nin önemli illeri arasındaki itibarlı yarışta ben de varım diye haykırabilmeli.

Elbette hepimize düşen görev ve sorumluluklar olduğu gibi siyasal kadrolara daha önemli sorumluluklar düşmektedir. Hiç şüphe yok ki samimi çaba ve gayretler vardır. Ama yeterli olduğunu söylemek çok güç. Gurbetteki zenginlerimizin doğup büyüdükleri Niğde’yi unutmaları ise ayrı bir yaramız. İş adamlarımız, iri zenginlerimiz bu gerçeği görmezlikten gelemezler. En azından Niğde'ye olan manevi borçlarını ödemek zorundadırlar.

Unutmayalım ki hepimizin için yöremize en geniş anlamda sahip çıkmak gibi bir görev ve sorumluluğumuz vardır. Bunları kulaklarımıza küpe edelim ve hiç unutmayalım.

Niğde

Yeniden büyümeliNİĞDE

Niğde’nin kültür ve sanat hayatı tezelden zenginleştirilmeli, yerel

kültürümüze içtenlikle sahip çıkılmalıdır. Üniversitemize her türlü

destek sağlanmalı.

Page 53: Dört Mevsim Niğde 5

KIŞ

2011

49

DÖRT MEVSiM

Gündoğdu Türbesi NiğdeGündoğdu Türbesi

Foto

ğraf

: GD

O

Page 54: Dört Mevsim Niğde 5

kısa kısa

Kış

2011

50

DÖRT MEVSiM

Page 55: Dört Mevsim Niğde 5

Haber

Niğde Belediye Başkanlığını ziyaret eden Bakan Demir’e Belediye çalışmaları hakkında bilgi veren Belediye Başkanı Faruk Akdoğan; “Göreve geldiğimiz güne göre mukayese ettiğimiz zaman, Niğde Belediyesinin gelirlerini ve bütçemizin arttırılışı, hem de hizmetlerinin artması açısından önemli mesafe kat ettik. Bu hizmetlerimizi daha da arttırmak için çalışmaya devam ediyoruz. İller Bankası Belediyelerin projelerini hibe yoluyla yapma noktasında bir çalışma başlattı. Niğde’mizde kasaba belediyelerimiz, ilçe belediyelerimiz ve Niğde Belediyesi olarak tüm Niğde’nin alt yapısının yeniden projelendirilmesi ile ilgili İller Bankasına talepte bulunduk. Bugün baktığınız zaman köylerde kanalizasyon var ama kasabalarda ilçelerde kanalizasyonun olmaması bir sıkıntıydı. İller Bankasının çalışmalarıyla beraber köylerimizde olduğu gibi kasabalarımızda alt yapıya kavuşmuş olacak. Bu güzel bir gelişme ben belde ve ilçe belediye başkanlarımız adına Sayın Bakanımıza ve İller Bankası çalışanlarına teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.

Niğde Belediyesini ziyaretinde konuşan Bakan Demir; “Yerel yönetimlerdeki hizmet noktası çok önemlidir. İller bankası yeni teşkilat kanunu çıktı. İller bankası daha güçlü ve aktif hale gelme noktasında önemli mesafe kat edecek. Belediye Başkanı Faruk Akdoğan bu işi bilen biri olarak alt yapı konusunda önemli bir çalışma başlattı. Sayın Başbakanımız, talimatıyla birlikte şu anda BESDES’e 400 milyon lira ayrıldı. Bu para belediyelerin içme suyu, kanalizasyon ve arıtmaları için kullanılacak. Alt yapı hizmetlerini köklü bir biçimde çözme noktasında karar verilmiştir. Bayındırlık ve İskan Bakanlığının yapım programına en fazla proje Niğde’den. 2011-2012 yılı çok önemli mesafeler kat ettiğimiz yıllar olacak. Özellikle belediyelerin olduğu yerlerde ki alt yapının da tamamlanması Niğde’nin gelişme noktasında bir çok alanlara katkı sağlayacaktır” dedi.

Yapı denetiminin önemine de dikkat çeken Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir, “Yapı denetim sistemi, yerel yönetimlere destek olan bir sistem. Belediyelerle birlikte yaygınlaştırdığımız sistemin uygulandığı 19 ilde hedefine ve amacına ulaştığını gördük. Yapı denetim sistemine geçmemiz, Niğde gibi Anadolu kentlerinde çok nitelikli verimli ve enerji tasarrufu yapıların yapılması noktasına katkı sağlayacaktır. Kıt enerji kaynakları olan ülkemizde bu konuyu çok önemsiyoruz. Önümüzdeki yıl Belediyeler ve il özel idarelerine

Başkan Akdoğan, “EcemişÇayı Niğde’ye gelmeli”Niğde'de Valilik, Belediye, Kadastro Müdürlüğü, Tapu Sicil Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğü ile AK Parti İl Başkanlığını ziyaret eden Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir, Mimarlar ve Mühendisler Odası üyeleri ve Belediye Başkanları ile de toplantı yaptı.

ait olan yapılarda proje başlatıyoruz” dedi.

Ecemiş çayının Niğde için önemli olduğuna dikkat çeken Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan; “Niğde olarak hükümetimizden talebimiz var. Niğde ili ve Bor ilçesi içme suyunu yer altı kaynaklarından sağlıyor. Elektrik enerjisiyle çekilen su elektrik maliyetlerini artırıyor. Diğer yandan Niğde’nin volkanik yapısından kaynaklanan nedenlerden dolayı özellikle yaz aylarında bazı sorunlar meydana gelmektedir. Buda belediye olarak bizi bir maliyet meydana getiriyor. Oysa Niğde sınırları içerisinden çıkıp güneye doğru akmakta olan bir Ecemiş çayımız var. Ecemiş suyunun Niğde ve Bor ilçesinde içme suyu olarak kullanılması için getirilmesi yönünde Sayın Bakanımızdan destek istiyoruz. Bu konudan Çevre ve Orman Bakanımız Sayın Veysel Eroğlu ve Devlet Bakanımız Sayın Cevdet Yılmaz beyinde bilgileri var. Onlara da bu aynı

sorunumuzu biz aktardık. Şu anda bir çalışma başlatılmış ama. Bir neticeye gidilmiş değil, biz bir neticeye gitmek istiyoruz. Halkımızın bu konuda bir beklentisi var. Bu konu halledilirse Niğde önemli bir sorununu aşmış olacak. Bu noktada da Bayındırlık ve İskan Bakanımız Sayın Mustafa Demir’den de biz destek bekliyoruz” şeklinde konuştu.

Belediye Başkanı Faruk Akdoğan’ın Ecemiş Çayı konusunda talebinin takipçisi olacaklarını belirten Bakan Demir; “İller Bankası Bölge Müdürümüz DSİ Bölge Müdürlüğü ile bir çalışmayı bizzat teknik olarak izleyecekler. Bizde özellikle Çevre ve Orman Bakanımızla birlikte görüşeceğim. Çünkü bizi de ilgilendiren yönü var bu işin. Bu çalışmayı takip edeceğiz. Niğde’yi yer altından su çekerek yüksek enerji maliyetleri ve belli dönemlerde sıkıntılı olabilecek kullanımlardan kurtararak sağlıklı bir suya kavuşturacağız” dedi.

KIŞ

2011

51

DÖRT MEVSiM

Page 56: Dört Mevsim Niğde 5

Haber

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Niğde Beledi-yesi ziyaretinde Niğde’de gördüklerinden etkilendiğini belirterek; “İki yılda Niğde Belediye Başkanı Sayın Faruk Akdoğan’ın yaptığı ve yapmak için hazırladığı projeler çok güzel ve heyecan verici” dedi.

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay Niğde Valiliği zi-yaretinin ardından, Gümüşler Manastırında incelemelerde bulundu. Manastır ve çevresi yerleşim alanları hakkında Gümüşler Belediye Başkanı Bayram Akdoğan’dan bilgi alan Bakan Günay, ardından Niğde Kalesi ve çevresinde incelemelerde bulundu.

Kale çevresine uygulanacak proje hakkında Bakan Günay’a bilgi veren Niğde Belediye Başkanı Akdoğan, Sungurbey camii yanında bulunan ve Niğde Belediyesine ait olan ki-lisenin restorasyonunu yaparak Belediye Kültür Merkezi olarak değerlendirmeyi planladıklarını söyledi.

Cullaz Sokakta da incelemelerde bulunan Kültür ve Tu-rizm Bakanı Ertuğrul Günay, aracına binmeden yeni çarşı-dan parti binasına kadar vatandaşlarla sohbet ederek gitti.

Belediye çalışmaları hakkında Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a bilgi veren Belediye Başkanı Faruk Ak-doğan; “Sayın Bakanımızın ilimize ziyaretleri bizleri onur-landırmıştır. Bakanımızın programı harici davet edilen her yerleri de ziyareti bizleri ayrıca memnun etmiştir. Bu bakımdan Niğde halkı adına teşekkürlerimizi sunuyorum. Niğde Belediyesini devraldığımız noktadan daha iyi nokta-ya getirdik. Kültür ve Turizm açısından Niğde önemli bir dönemini yaşıyor. Belediye olarak kültür ve turizme önem veriyoruz. Bunun için Belediye logosunu tarihi özelliklere

Günay, Niğde’den etkilendi

Bakan Günay; “Kültür turizm açısından Niğde’de gördüğüm potansiyeli önemsedim”

sahip şehrimize uygun hale getirdik. Tarihi eserlerden oluşan kolaj çalışması hazırlattık. Bunun yanı sıra Niğde’nin tanıtımı için İstanbul’da düzenlenen Emit fuarına 2 yıldır katılıyoruz. Niğde’mize gelen bütün Bakanlarımızın ilimizi gezdikten son-ra ki kanaatleri Niğde’yi bu şekilde bilmiyorduk, tarihi eserleri ve özellikleri ile çok güzel bir şehir şeklindedir” dedi.

Niğde’yi tanıtmak amacıyla Niğde Belediyesi olarak hazırlat-tırılan materyallerin tanıtımını Bakan Günay’a yapan Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan; “Yirmi ayda Niğde’yi tanıtım noktasında önemli mesafeler kat ettik. Biz bu yaptıklarımızı yeterli olduğunu düşünmediğimizden tanıtımlarımızı destek-lememiz gerektiğine inanıyorum” şeklinde konuştu.

Kış

2011

52

DÖRT MEVSiM

Page 57: Dört Mevsim Niğde 5

Haber

Bakan Günay’a Kale ve çevresi için ha-zırlattığı proje çalışmasını dosya halinde sunan Başkan Akdoğan; “Niğde Beledi-yesi olarak Kale ve çevresini, kiliseleriy-le, Sungurbey camii ile birlikte bir kültür vadisi haline getirmeyi planlıyoruz. Diğer yandan Kadıoğlu sokağı ile ilgili çalışma-mız var. bu konuyla ilgili kamulaştırma çalışmalarına başladık. Kadıoğlu konağını Niğde Belediyesi Kültür ve Sanat evi ola-rak değerlendireceğiz. Niğde Belediyesi bizim dönemimizde hizmet noktasında epeyce bir mesafe aldı. Canla başla çalış-malarımıza devam ederek hizmetlerimizi sürdüreceğiz” diye konuştu.

Niğde’de önemli eserlerin olduğunu ve bunları inceleme fırsatı bulduğunu belir-ten Bakan Ertuğrul Günay; “İki yılda Niğde Belediye Başkanı Sayın Faruk Akdoğan’ın yaptığı ve yapmak için hazırladığı proje-ler çok güzel ve heyecan verici. Gerçekten Niğde’de gördüklerimden etkilendim. Çok da memnun oldum. Anadolu bir Açıkhava müzesi gibi. Kars’tan başlayın Edirne’ye kadar uzanın, Sinop’tan başlayın Anamur’a kadar uzanın bütün Türkiye’de dünyanın başka yerlerinde göremeyeceğiniz son de-rece güzel, tarihsel, doğal özellikler var. biz bunun farkındayız. Öteki dönemlerden üstünlüğümüzde burada. Bu tarihsel doğal güzellikleri ve insan doğa bereketinin far-kındayız. Bunu ziyan etmeksizin birbiriyle çatıştırmaksızın harman etmeye ve bundan bereketli güzel bir hamur yapıp ekmek or-taya çıkartmaya çalışıyoruz” dedi.

Niğde’de restorasyon çalışmalarını arttı-racaklarını belirten Bakan Günay; “Güzel mesafeler aldık. Sokak sağlıklaştırma-mız, Niğde’de ki restorasyonlarımızı önü-müzde ki günlerde Bakanlık imkanlarıyla çoğaltırız. Niğde’nin güneye yol bağlantısı kuzey’e devam ettikçe bilinirliğiyle bir-likte ulaşımı, ulaşım imkanlarıyla birlik-te gelen ziyaretçi sayısı da çok artacak-tır. Niğde’nin sofrası da güzel. Bir yere gittiğiniz zaman temiz bir biçimde gelen ziyaretçinin karnının doyması sofrasın-dan hoşlanması güzel. Niğde’nin el işle-ri güzel. Halıcılık konusunda Niğde bir merkez. Türkiye’nin dört bir tarafından gelerek burada yemek yersiniz. Tarihi me-kanları görürsünüz ve Türkiye’nin bir çok yerinde çok pahalıya aldığınız halıyı bura-da daha uygun fiyatlara alırsınız. Bunların duyulmasıyla Niğde’ye gelen sayısı daha çok artacaktır. İnşallah yakın gelecekte Niğde’ye birkaç nitelikli otel getirilmesini hep beraber sağlarız. Otellerin Niğde’ye teşviki konusunda Bakanlık olarak elimiz-den gelen gayreti ortaya koyacağız. Kültür turizm açısından Niğde’de gördüğüm bu potansiyeli önemsedim. Gelecek yıllarda bu potansiyeli Türkiye turizminin sunumu içine katmayı özel bir görev olarak üstlen-dim” şeklinde konuştu.

Belediye ziyaretinin ardından Kadıoğlu Sokağında da incelemelerde bulunan Ba-kan Günay, burada da Belediye Başkanı Faruk Akdoğan’dan Kadıoğlu Konağı için yapacağı çalışmalar hakkında bilgi aldı.

KIŞ

2011

53

DÖRT MEVSiM

Page 58: Dört Mevsim Niğde 5

Haber

Niğde ile ilgili eski yıllara ait fotoğrafla-rın titizlikle toplanarak bir araya getiril-mesiyle İngilizce ve Türkçe “Eskimeyen Niğde” fotoğraf albümünü büyük bir uğ-raşı ve titizlikle hazırlanarak basımı ger-çekleştirildi.

Editörlüğü Belediye Başkan Yardımcısı Ahmet Köseoğlu, Türkçe metinleri Emin Selamoğlu, İngilizce çevirisi Özgür Ka-radağ tarafından yapılan Niğde Beledi-yesi Yayınlarının üçüncüsü “Eskimeyen Niğde” albümünün dağıtımı ilgililerine yapıldı.

“Eskimeyen Niğde” albümünün gelecek kuşaklara bırakılacak bir arşiv olduğu-nu belirten Belediye Başkanı Akdoğan; “Uzun emekler ve araştırmalar sonucu “Eskimeyen Niğde” albümü hazırladık. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında şehrimi-zin yöneticileri ve yerlerinin fotoğrafla-rından oluşan bir albümü Niğde Beledi-yesi olarak basımını gerçekleştirdik. Bu albümün hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Kültürel sanata ilgi duyan herkesin bu albümün içerisinde katkısının olduğunu belirt-mek istiyorum. Bu albüm bizden sonra ki kuşaklara bir eser olarak bırakılacak nitelikte. Bu albüm sayesinde insanlar dünü ve bugünü mukayese etme şansı-na sahip olacaklar” şeklinde konuştu.

Tarihi Yapılar, Sosyal Yaşam ve Panora-ma olarak üç bölümden oluşan “Eski-meyen Niğde” albümünün önsözünde Belediye Başkanı Akdoğan şu görüşlere yer verdi: “Şehrin hatırasıdır sararmış, kırılmış eski-meyen-fotoğraflar. Dün-

“Eskimeyen Niğde”Kültürel faaliyetlere önem veren Niğde Belediyesi, Niğde’nin geçmişini geleceğe taşıyor.

den bugüne bir dönemin insanını, binalarını, sokağını anlatır bize solgun fotoğraflar. Eski-meyen-Niğde fotoğraflarıyla şehrimizin dününe ait bir çok anısını, anıtı-nı günümüze taşımanın mümkün olabileceğini düşündüğümüz bu çalışmayı, Niğde Belediyesi olarak bir vecibe telakki edip bir çok kişi ve kurumun destek ve katkılarıyla gerçekleştirdik. Bu kitapta yer alan fotoğraflar, değişik kaynaklardan elimize ulaştı. Aydın Birdal, Fatih Özdemir, Ulviye Kubalı, Şinasi Yıl-dız, Prof. Dr. M. Yılmaz Savaşcın, Atilla Önügören, Abdulkadir Köylü, Hacı Angı ve Mustafa Soylu beyler arşivlerini sundular. Fotoğrafların konuşturulmasında büyük emeği olan Emin Selamoğlu bey başta olmak üzere Şinasi Yıldız, Hüse-yin Kirişçi, Süha Tekten ve Nevzat Topal beylerin katkılarına müte-

şekkiriz. Bununla birlikte 1938-1967-1972-1997 Niğde İl Yıllıkları, Akpınar Dergisi, Niğde’de Türk Mi-marisi (Doç Dr. Mehmet Özkarcı), Niğde Tarihi (Albert Gabriel Çevi-ren A. Akif Tütenk) Newcastle Üni-versitesi Gertrude Bell Arşivi, Niğ-de İl Kültür Müdürlüğü ve Kültür Bakanlığı Arşivi kaynaklarından faydalanılmıştır. Ayrıca kültür ve sanat projelerinin hepsinde büyük gayreti olan Başkan Yardımcım Ah-met Köseoğlu beyinde bu çalışma-nın başından sonuna her kademe ve aşamasında ki özverisi her tür-lü taktire şayandır. Medeniyetlerin yaşatıldığı şehir olan Niğde’mizin yakın tarihine, kültürüne, sosyal hayatına bir nebze de olsa ışık tu-tacağına inandığım bu çalışmanın tarihi ve nostaljik görüntüleriyle sizleri baş başa bırakıyor sevgi ve saygılarımı sunuyorum”

Kış

2011

54

DÖRT MEVSiM

Page 59: Dört Mevsim Niğde 5

Haber

Niğde Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü’ne bağlı ekiplerin yürüttüğü çalışmalar kap-samında birçok cadde ve sokağın kanali-zasyon hatları değiştirildi. Bugüne kadar hattı olmayan bölgelere kanalizasyon hattı çekildi.

Yıllardır sorun yaşanan ve taştığı zaman Eski Kayseri yolunun pis su dolmasına neden olan kanalizasyon hattı değiştirme çalışmaları tamamlandı.

Eski Kayseri yolu bölgesinde yetersiz ka-lan kanalizasyon hattı yenileyen Niğde Be-lediyesi böylece pis suyun yola taşmasını önledi.

Eski Kayseri yolunda yaşanan sıkıntıya son veren Niğde Belediyesi bölgeye, uzun ömürlü kanalizasyon sistemleri için ideal boru malzemesi korige boru olarak adlan-dırılan 800’lük 3 bin metre yeni hat döşedi.

Eski Kayseri yolu üzerinde yaşanan kana-lizasyon sorunun çözüme kavuşturulması için 40 gündür çalışmaların bu bölgede devam ettiğini belirten Belediye Başkanı Faruk Akdoğan, bölgede yaşanan sıkıntı-nın eski kanalizasyon hatlarının yetersiz oluşundan kaynaklandığını belirtti.

Çalışmaları yerinde inceleyen Başkan Ak-doğan; “3-4 yıldır kanalizasyon konusunda sıkıntılı bir bölge olan Kayseri yoluna pis suların aktığını herkesçe biliniyordu. Hak-lı olarak da bu konudan halkımız şikayet-çiydi. Biz bu sorunu çözüme kavuşturmak

Kayseri yolunun kanalizasyon sorunu çözüme kavuştuEski Kayseri yolunda yağışlı havalarda yetersiz olduğu için tıkanan ve yola taşan kanalizasyon hattı değiştirildi.

için, geçmiş dönemlerden yapılan 200’lük kanalizasyon hattını değiş-tirerek, boru ebadını 800’e çıkart-tık. Yaklaşık 40 gündür bu bölgede çalışma yürüttük. Artık, Ata sanayi bölgesi, DİTAŞ fabrikası, Soğuk hava depoları, bu bölgede kurulacak si-telerden olan zahire pazarının uzun

süre ihtiyacını karşılayacak alt yapı hizmetini tamamlamış olduk. Bu Niğde’miz için öncelikli ihtiyaçların-dan bir tanesiydi. Bu çalışmayı da belediye imkanlarımızla tamamla-dık. Hava şartları uygun hale geldi-ğinde de asfaltlama çalışmalarına başlayacağız” şeklinde konuştu.

KIŞ

2011

55

DÖRT MEVSiM

Page 60: Dört Mevsim Niğde 5

Haber

Niğde Protokolü ve öğrenciler Atatürk’ün trenle geldiği istasyondan Hükümet Meydanı’na kadar yürüdü. Hükümet Meydanı’nda yapılan tören saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile baş-ladı. Atatürk Anıtı’na çelenklerin konul-masından sonra Niğde Belediye Baş-kanı Faruk Akdoğan günün anlam ve önemi hakkında konuşma yaptı.

Atatürk’ün 77 yıl önce Niğde’ye teşrif ettiğini belirten Akdoğan, “1934 yılının 5 Şubat’ında Niğde’ye gelen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilimize teşriflerinin 77. yıl dönümünü kutluyoruz. Savaş-tan çıkan bir ülkenin güçlendirilmesi, ayağa kaldırılması için çok çalışmanın gereğini bilen Gazi Mustafa Kemal Ata-türk, şehrimizi ziyaretinde yaptığı tes-pitte Niğde’nin kalkınması için bir heyet kurulmasını ister. Atatürk biliyordu ki; Ekonomik alanda gelişmeler top yekun kalkınmayı getirecektir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk; “Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır, çalışkan olmak!” derken çalışmanın, azmin ve çabanın ne kadar önemli ol-duğunu vurgulamıştır. Cumhuriyetin

Güçlü bir ülke için, güçlü bir ekonomiye sahip olmalıyız...Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Niğde'ye gelişinin 77. yıldönümü törenle kutlandı.

kuruluşundan bu güne, Atatürk’ün göstermiş olduğu muasır me-deniyetler seviyesine ulaşılması için Türkiye’de adımlar atılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti bölgesinde istediğimiz arzuladığımız ülke ko-numunda olma yolunda özellikle son birkaç yılda önemli mesafeler kat edilmiştir. Türkiye artık bölge-sinde olduğu gibi tüm dünyada söz hakkı olan bir ülke konumundadır. Bölgesinde söz sahibi olan güçlü ve lider bir ülke olma başarısı için herkes üzerine düşen görevleri la-yıkıyla yerine getirmelidir. Çünkü bu istek ve arzu Türk milleti ola-rak yıllardır hepimizin beklentisiy-di” dedi.

Gençlerde seslenen Belediye Baş-kanı Akdoğan; “Gazi Mustafa Ke-mal Atatürk, bu ülkeyi siz genç-lerimize emanet etmiştir. Çünkü sizler milletimiz için önemli bir kuvvetsiniz. Bilinçli ve sorumlu-luk sahibi bir gençlik, milletimi-zin umududur. Türk gençliğine çok güvenen ve bunu her fırsatta

vurgulayan Atatürk, Cumhuriye-ti koruma görevini de bu neden-le gençlere vermiştir. “Milletin bağrından temiz bir kuşak yetişi-yor. Bu eseri ona bırakacağım ve gözüm arkada kalmayacak” di-yen Mustafa Kemal Atatürk, Türk gençliğine her zaman için büyük güven duymuştur. Bunun için çok çalışmamız gerektiğinin altını bir kez daha çizmek istiyorum. Eko-nomik ve siyasal istikrarı olan ül-kelerde gelişme ve büyüme olur. Ülke olarak 2023 yılında dünyanın en gelişmiş en büyük 10 ekonomisi arasında yer almak için çalışma-lıyız. Bu kapsamda gözünü 2023 ufkuna dikmiş bir Türkiye’nin en büyük güvencesi; bilgiye doğrudan ulaşabilen, bilgi teknolojisinden kolayca yararlanabilen, zihni açık yeni kuşaklar olacaktır. Enerjisini yeniden kazanmış, hedeflerini ye-nilemiş Türkiye’nin, Cumhuriyetin 100. yılı olan 2023’e güçlü ülke olarak girmesi Türkiye’nin vizyonu açısından oldukça önemlidir diye düşünüyorum. Ülkenin kalkınma-

Kış

2011

56

DÖRT MEVSiM

Page 61: Dört Mevsim Niğde 5

Haber

sına, şehirlerin de yansımaları olduğu bir gerçektir. Bu nedenle de Niğde’mizin marka bir şehir haline gelmesi içinde büyük projelere imza atmanın önem-li olduğu bilinciyle Belediye olarak, alt yapıdan üst yapıya kadar her alanda ça-lışmalarımızı sürdürüyoruz. Atatürk’ün 77 yıl önce onurlandırdığı Niğde’miz de, o günden bugüne birçok değişiklikler olmuştur. O günün şartlarında önem-li başarılar elde edilmiştir. Bizler, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün belirttiği

hedefe ulaşma noktasında gayret sarf etmeliyiz. Kalkınmayı, var olan değerle-rimizi değerlendirerek gerçekleştirmek gerekir. Her tarafı tarih kokan ancak, şehirde yaşayan bir çok insanımızın dahi bilmediği eserleri ülkeye hatta dünyaya tanıtmak için çaba sarf etmeliyiz” şek-linde konuştu.

Ekonomik kalkınmanın önemine deği-nen Akdoğan; “Güçlü bir ülke için, güçlü bir ekonomiye sahip olmamız gerek-mektedir. Bu güce, var olan değerleri-

mizi kullanarak ulaşacağız. Niğde olarak, tarihi eserle-rimizin tanıtımını yaparak, Cumhuriyetimizin 100. yılı 2023’de tamamlanmasını hedeflediğimiz Niğde Kül-tür vadisi projesiyle ilimizin ekonomik anlamda da kal-kınmasına büyük güç katıla-caktır. Şehirlerin gelişmesi demek ülkenin gelişmesi de-mektir. Niğde’nin kalkınması demek, ülkemizin kalkınma-sı demektir. Bunun için çalı-şıyoruz, çalışmaya da devam edeceğiz. Bu düşüncelerle, Niğde’ye teşriflerinin yıl-dönümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve milli mü-cadelemizin bütün kahra-manlarını rahmetle, saygıyla anıyor, bütün vatandaşları-mızı sevgiyle selamlıyorum” dedi.

KIŞ

2011

57

DÖRT MEVSiM

Page 62: Dört Mevsim Niğde 5

Haber

Dünyanın en büyük 6. Turizm organizasyonu olan 15. EMITT – Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı bu yıl 10-13 Şubat 2011 tarihleri arasında Turizm profesyonel-lerini bir araya getirdi.

60 ülke 100 il ve belde 3500 uluslar arası ka-tılımcı 48.000 profesyonel ziyaretçi 106.850 toplam ziyaretçi potansiyeli ile turizm sek-törüne ışık tutuyor.

EMITT Turizm fuarına bu yıl 2. Kez katılan Niğde, Salon 3’de 90 m2 alanda tarihi ve kültürel dokusunu sergiledi.

Niğde Valiliği, Niğde Belediyesi, Ticaret ve Sanayi Odası, Ticaret Borsası, Organize Sa-nayi iş birliği ile hazırlanan standa Niğde Valisi Alim Barut, Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan, Niğde Üniversitesi Rektö-rü Adnan Görür, Çiftehan Belediye Başkanı Göksel Akçam, Turizm İl Müdürü Mehmet Öncel Koç, Niğde Ticaret Odası Başkanı Serdar Ecemiş, Ticaret Borsası Başkanı Za-fer Uyanık, Organize Sanayi Bölgesi Başka-nı Şevket Katırcıoğlu, Hotel Şahiner Genel Müdürü Bahar Şahiner Öke, Çelikhan Hotel Genel Müdürü Mesut İnönü ve Grant Hotel Müdürü Fatih Bulut katıldı.

Niğde standını ziyaret eden acentecilere ve seyahat severlere Niğde’nin tarihi zengin-likleri doğal güzellikleri ve kültürel dokusu hakkında bilgi verildi.

Fuar hakkında düşüncelerini aktaran Niğ-de Valisi Alim Barut; “Niğde’den, belediye,

Emitt Fuarı’yla dünyaya açıldık…Turizm profesyonellerinin uluslararası buluşma platformu Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı (EMITT), Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay tarafından açıldı.

üniversite, ticaret sanayi odası, özel sektör ve oteller olarak hep bir araya geldik. Ve bu şekilde bir organizasyo-na ikinci kez katılıyoruz. Bu yılki Emit fuarına katılışımız geçen yıldan daha görkemli oldu. Dolayısıyla bu ihtişam-dan Niğde turizmi de payını alacaktır. Bu organizasyonun yapılmasında des-tek verenlere teşekkür ediyorum. Bu yıl Niğde olarak çok güzel bir stant dü-zenlendi” dedi.

Emit Fuarı için çok sayıda ürün hazır-lattıran ve Niğde’nin tanıtımına büyük önem veren Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan; “Niğde olarak geçen yıl ilk olarak katıldığımız Emit fuarına bu yıl daha kapsamlı olarak ikinci kez katıldık. Geçen yıl edindiğimiz tecrü-beden faydalanarak bu yıl daha zen-gin ürünler ve dokümanlarla Niğde’yi tanıttık. Kültür ve Turizm Bakanımızın açılış töreninde söylediği gibi turizmin

sahillerde olduğu kadar iç bölgelerde de artış göstermektedir. Orta Anadolu da olan bu illerden biride Niğde’mizdir. Turizmin iç bölgelere doğru kaydığını düşünürsek. Niğde’nin de bundan na-sibini alması için bu standın açılması-na katkı sağladık. Bu tanıtımın mutlaka Niğde’ye bir katkısı olacaktır. Fuarda olmak Niğde’yi tanıtmak, Niğde’de turizmin canlanması demektir. Tohu-mu ekersek hemen biçemeyiz. Bun-ların meyvesini Niğde birkaç yıl sonra mutlaka alacak. Önümüzde ki yıl daha farklı bir konsept geliştirerek bu fu-ara katılacağız. Dolayısıyla kazanım Niğde’nin olacak. Niğde her şeyiyle bir bütün. Bu bütünlüğü fuarda yansıta-rak ilgiyi Niğde’ye çekerek. Turizmi ha-reketlendireceğiz. Tanıtımı iyi yaptıktan sonra Niğde’ye turistin gelmemesi için bir sebep olmadığını düşünüyorum” şeklinde konuştu.

Kış

2011

58

DÖRT MEVSiM

Page 63: Dört Mevsim Niğde 5

Haber

15. EMITT fuarından dönen Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan, fuarı de-ğerlendirdi.

Niğde’nin tanıtımının öne-mine her fırsatta değinen Niğde Belediye Başkanı Akdoğan; “Niğde olarak İstanbul’da düzenlenen Uluslararası Turizm ve Kültür Fuarına katıldık. Fuar Niğde açısından bir kazanım. Niğde’nin tarihi kültürü ve sanatının ta-nıtılması bakımından bir şans. Niğde Valimiz başta olmak üzere, Niğde Bele-diyesi, Niğde Üniversite-mizin Rektörü ve diğer sivil toplum kuruluşlarımızın yöneticileriyle beraber üst düzeyde Emit fuarına katıl-dık” dedi.

Niğde standının ilgi çekici olduğunu ve ziyaretçi sa-yısının fazla olduğuna de-ğinen Akdoğan; “Niğde’yi

tanıtıcı materyallerimiz di-ğer illere mukayese ettiği-miz zaman gayet zengindi. Fuarın ilk günü standımızı iki yüzün üzerinde kişi zi-yaret etti. Ziyaret eden ko-nuklara hazırladığımız ma-teryallerden hediye ederek şehrimizin tanıtımına katkı sağladık. Standımıza ilgi fuarın ikinci ve üçüncü günü artarak devam etti. Fuarda şuna dikkat ettik ki, standımızı ziyarete ge-lenlerin ortak söylediği “Biz Niğde’yi tarihi eser yönünden bu kadar zengin bilmiyorduk. Medeniyetle-rin yaşatıldığı şehir olarak düşünmüyorduk”. Bizde fuara katılmakla Niğde Va-liliği, Niğde Belediyesi ve diğer kurumlarımız ile bir-likte ne kadar önemli bir iş yaptığımızı bir kez daha gördük. Niğde’mizin tanıtı-mını yaptıktan sonra ilginin standımıza artması bizleri

Başkan Akdoğan,“tanıtacak çok şeyimiz var”

onurlandırdı. Bundan sonrada bu ve buna benzer fuarları ta-kip edip Niğde olarak yer almalıyız. Emit fuarı, Türkiye’nin bir çok ilinin yanı sıra ilçelerinde katıldığı bir fuar olarak önem ta-şımaktadır. Buna paralel olarak da dünyada 60 ülkenin katıl-dığı dünyanın en büyük beş fuarından bir tanesi. Emit fuarının bu yıl on beşincisi düzenlendi. Geçen yıl ve bu yıl olmak üzere bu fuara ikinci katılışımız. Fuara baktığımızda Niğde ölçeğinin daha altında il ve ilçelerin katıldığını gördük. Demek ki Niğde olarak bir eksikliğimiz vardı. Biz bu eksikliği gidermiş olduk. Fuara katılmamızın Niğde açısından olumlu sonuçlar ortaya koyduğuna inanıyorum. Önümüzde ki yıl daha kapsamlı olarak fuarlara katılmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

KIŞ

2011

59

DÖRT MEVSiM

Page 64: Dört Mevsim Niğde 5

Haber

Kış

2011

60

DÖRT MEVSiM

Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan ve Niğde Belediye Başkan Yardım-cısı Ahmet Köseoğlu “En Verimli Yöneticiler” prog-ramında ödül aldı.

Yeni Bor Gazetesi, Bor Merkez Kasaba ve Köyleri Yardımlaşma, Dayanışma, Kültür ve Turizm Derneği ile Feyza Dijital’in ortakla-şa düzenlediği “Niğde’nin En Verimli Yöneticileri” ödül töreni gerçekleştirildi.

“En Verimli Yöneticiler” ödül törenine katılmak üzere Niğde’ye gelen Sa-bah Gazetesi Yazarı Yavuz Donat’ta geldi.

Sabah Gazetesi Yazarı Ya-vuz Donat’ın da katıldığı ödül töreninden önce bir konuşma yapan Abdur-rahman Yılmaz, Yeni Bor Gazetesi, Dernek ve Feyza Dijital olarak “En Verim-li Yöneticileri” seçtiklerini söyledi.

“Niğde’nin En Verimli Yöneticileri”ne ödül veril-mesi münasebetiyle dü-zenlenen törene Sabah Gazetesi Yazarı Yavuz Do-nat, Niğde Vali Yardımcı-sı-Vali Vekili Hanlar İden, Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan, Niğde Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Görür, Niğde İl Emniyet Müdürü Yusuf Albayrak, Niğde Belediye Başkan Yardımcısı Ahmet Köseoğlu, Bor İlçe Kay-makamı Kemalettin Sakin, Niğde Gazeteciler Cemi-yeti Başkanı Necmi Pişkin, Hamle Gazetesi Sahibi Ali Osman Sayın, Bor Beledi-ye Başkanı Sıtkı Erat, Bor 21. İkmal Merkezi Komu-tanı İkm. Kd. Albay Muzaf-fer Karagöz, Bor 21. Ana Bakım Merkezi Komutanı Önder Kamiloğlu, Bor İlçe Emniyet Müdürü Köroğlu Kıraç, Niğde İl Kültür Mü-dürü Mehmet Öncel Koç, BİRKO A.Ş. Yönetim Kuru-lu Başkanı Erdoğan Mum-cu, NESOB Başkanı Fahri

Eker, Bor Şeker Fabrikası Müdürü İlhan Saraçoğlu, İl Genel Meclisi Üyesi Tev-fik Avanoğlu, Kamu Kurum ve Kuruluşların Temsilci-leri, Görsel ve Yazılı Basın Temsilcileri ile davetliler katıldı.

Sabah Gazetesi Yazarı Ya-vuz Donat, ödül töreninden sonra Niğde Belediye Baş-kanı Faruk Akdoğan ve Be-lediye Başkan Yardımcısı Ahmet Köseoğlu ile sohbet etti.

Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan, Sabah Ga-zetesi Yazarı Donat’a Niğde Belediyesinin “Medeniyet-lerin Yaşatıldığı Şehir” tab-losunu hediye etti.

Yeni Bor Gazetesi Sahibi ve Dernek Başkanı Abdurrah-man Yılmaz, Yeni Bor Ga-zetesi, Bor Merkez Kasaba ve Köyleri Yardımlaşma Dayanışma, Kültür ve Tu-rizm Derneği ve Feyza Di-jital tarafından “En Verimli Yöneticileri” olarak belir-lenen isimlere ödüllerini takdim etti.

Ödül verilen “En Verimli Yöneticiler” şunlar:

Sabah Gazetesi Yazarı Ya-vuz Donat, Niğde Vali Yar-dımcısı-Vali Vekili Hanlar İden, Niğde Belediye Baş-kanı Faruk Akdoğan, Niğde Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Görür, Niğde İl Emniyet Müdürü Yusuf Albayrak, Bor İlçe Kayma-kamı Kemalettin Sakin, Niğde Belediye Başkan Yardımcısı Ahmet Köseoğ-lu, Bor Belediye Başkanı Sıtkı Erat, Bor 21. İkmal Merkezi Komutanı İkm. Kd. Albay Muzaffer Karagöz, Bor 21. Ana Bakım Merkezi Komutanı Önder Kamiloğ-lu, Niğde İl Kültür Müdürü Mehmet Öncel Koç, BİRKO A.Ş. Yönetim Kurulu Baş-kanı Erdoğan Mumcu, NE-SOB Başkanı Fahri Eker, Bor Şeker Fabrikası Müdü-rü İlhan Saraçoğlu.

Başkan Akdoğan’a ödül

Sabah Gazetesi Köşe Yazarı gazeteci Yavuz Donat, Niğde’ye gelerek düzenlenen ödül törenine katıldı. Donat daha sonra Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan’ı ma-kamında ziyaret etti.

Başkan Akdoğan’ı makamında ziyaret eden gazeteci Do-nat, karşılıklı görüş alış verişinde bulundu. Ziyaret sami-mi bir sohbet ortamında geçti. Usta gazeteci Yavuz Donat, “Memleketim Niğde’ye gelmekten dolayı çok mutluyum” dedi.

Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan; “Yavuz bey’e hem memleketi Niğde’ye hem de belediyemize hoş gel-diniz diyorum. Beğenerek okuduğumuz bir yazarımız. Kendisine ziyaretinden dolayı tekrar teşekkür ediyorum” dedi.

Belediye Başkanı Akdoğan daha sonra gazeteci Yavuz Donat’a ziyaretleri anısına plaket verdi.

Gazeteci Donat’tan Başkan Akdoğan’a ziyaret...

Page 65: Dört Mevsim Niğde 5

Haber

KIŞ

2011

61

DÖRT MEVSiM

Bir dizi incelemelerde bulunmak üzere Niğde’ye gelen Devlet Bakanı Dr. Cevdet Yıl-maz Niğde protokolü ve partililer tarafından karşılandı.

Niğde Valiliği ziyareti ardından Niğde Beledi-yesini de ziyaret eden Bakan Yılmaz, Belediye çalışmaları hakkından Belediye Başkanı Fa-ruk Akdoğan’dan bilgi aldı.

Belediye hizmetlerinin yoğun bir şekilde devam ettiğini belirten Başkan Akdoğan; “Ankara’ya yaptığımız ziyaretlerde Niğde’mi-ze, verdiğiniz belli açık destekler var, maddi kaynaklar var. Bundan dolayı sizlere min-nettarız. Ecemiş suyunun bizim için önemli olduğunu vurgulamakta yarar var. Niğde Be-lediyesi eski bir belediye, köklü bir belediye Niğde’mizde kent kültürü olan bir şehir. Şe-hir kültürünün yerleştiği insanların belli bir eğitim seviyesinin üzerinde olduğu, bir şehir Niğde. İnsanları düşünce olarak kendini ge-liştirmiş bir şehir. Niğde Belediyesi bizim dö-nemimizde 18 trilyondan aldığı gerçekleşen bütçe rakamını 2010 yılının 12. ayı itibariyle 42 trilyona çıkartmayı başardık. Bu çerçeve-de değerlendirdiğimiz zaman resmi perso-nel giderimiz %24 olarak gerçekleşti. Bu da Türkiye kriterlerinde baktığımız zaman çok iyi olarak değerlendirebiliriz. Zaten İçişleri Bakanlığımızın da %30’un üzerinde olan be-lediyelere kriter olarak bir personel istihdamı imkanı da verilmiyor. Ama altına düşenlere verilebiliyor. Bu bakımdan da ele alırsak Niğ-de Belediyesinin şu anda iyi yolda olduğunu söyleyebiliriz. Niğde Belediyesi olarak şu anda yürüttüğümüz 10’u aşkın projemiz var. Şu anda inşaatlarımız devam ediyor. İnşallah bunların açılışını gerçekleştireceğiz” dedi.

Ecemiş suyunun Niğde için önemini Beledi-ye Başkanı Faruk Akdoğan’ın her fırsatta dile getirdiğini söyleyen Devlet Bakanı Yılmaz; “Son yaptığımız düzenlemelerle belediyele-re elimizden geldiğince imkanlar sağlamış olduk. Bunlar da halkımız için son derece önemli. Niğde’nin sorunlarını yapılması ge-rekenleri dinledik. Belediye Başkanı Faruk Akdoğan, içme suyuyla ilgili sorunları dile getirdi. Ecemiş suyuyla ilgili. Niğde’ye genel müdürümüzle gelmiştik. Onlar da not ettiler. İnşallah Devlet Su İşleri ile de direk olarak merkezimizde o konuyu görüşeceğiz. Çalış-malarımız sürdürülüyor anladığım kadarıyla

Niğde Belediyesinin hizmet portresi güzel

Niğde Belediyesinin kültür sanat etkin-likleri kapsamında organize ettiği, Ofsayt Osman adlı tiyatro ilgiyle izlendi.

Osman Cavcı Tiyatrosu sanatçıları tara-fından İl Kültür Merkezinde sahnelenen ‘Ofsayt Osman’ adlı oyun, iki seans olarak tiyatro severlerle buluştu.

Tiyatro severlerin yoğun ilgi gösterdiği oyunda, futbolcu, hakem, yönetici üçgenin-de yaşanan gelişmeleri komedi tarzında sahneye aktaran Osman Cavcı Tiyatrosu sanatçıları, izleyicileri kahkahaya boğdu.

Niğde Belediyesinin kültür sanat etkin-likleri kapsamında sahnelenen oyunda, ünlü tiyatro ve sinema sanatçısı Osman Cavcı’nın yanı sıra, Kamil Zaim, İlker Gör-kem, Yasin Özüarap, Aslı Şahin, Ayça Gü-neşdoğdu, Nurettin Çetiner, Tuncay Gölpı-nar rol aldı.

Oyun bitiminde Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan, oyunculara plaket ve çiçek vererek teşekkür etti.

Niğde Belediyesi Kent Konseyinden Çocuk Tiyatrosu

Niğde Belediyesi Kent Konseyi ve Toplum Gönüllüleri Vakfının ortaklığında düzen-lenen “Efenin Dileği” adlı tiyatro oyunu Niğde’de sahneledi.

Kültür Merkezi Tiyatro salonunda sabah ve öğleden sonra iki seans halinde gös-terilen oyuna ilköğretim düzeyindeki tüm okullar yoğun ilgi gösterdi. İstanbul Bilgi Üniversitesi bünyesinde kurulan “İstasyon Oyuncuları” adlı tiyatro grubu tarafından sergilenen oyun, Pedagogların da onayıy-la hazırlanarak çocukların yardımlaşma, paylaşma gibi sosyal becerilerini geliştir-mek amacıyla sergilendi.

Tiyatro gösterisine katılan Belediye Baş-kanı Faruk Akdoğan’a çocuklar yoğun ilgi gösterdi.

Tiyatro gösteriminin ardından oyuncuları makamında kabul eden Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan Belediye olarak bu tip organizasyonlara her zaman destek verdiklerini belirterek oyunculara teşek-kür etti. Oyuncular da sağladığı destek için Belediye Başkanı Faruk Akdoğan’a teşek-kür ettiler.

Niğde’de kültürel hizmet açığını Belediye kapatıyor

Ofsayt Osman Niğdelilerle buluştu

bizler bir şekilde dahil olacağız inşallah. Tabi ki bizim arzumuz teknik olarak baş-ka bir sıkıntı yoksa bunu gerçekleştirme yönünde elimizden gelen desteği vere-ceğiz inşallah. Ben de tekrar teşekkür ediyorum bu misafir perverlik için elma-lar için özellik teşekkür ediyorum” şek-linde konuştu.

Torba yasayla ilgilide açıklamada bulu-nan Bakan Yılmaz; “Hem iş dünyası için hem belediyeler için torba yasayla da bir çok kolaylık geliyor vatandaşımıza inşal-

lah herkes bu fırsatı değerlendirsin. Bir taraftan siz tahsilatını yapın bir taraftan da vatandaşımız rahatlasın. Ama bu in-şallah şuna da vesile olur bundan son-raki dönemlerde daha bir kayıt içine gir-meye teşvik eder insanımızı inşallah. Bir daha böyle şeyler yapmak zorunda kal-mak zorunda kalmayız inşallah” dedi.

Niğde Belediyesini ziyaret eden Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’a, elma ikram eden Belediye Başkanı Faruk Akdoğan ayrıca günün anısına plakette sundu.

Page 66: Dört Mevsim Niğde 5

Haber

Şehir Konferanslarına her geçen gün ilginin arttığını belirten Belediye Başkanı Faruk Akdoğan; “Niğde Belediyesi olarak başlattığımız Şehir Konferanslarımıza on birincisi vesilesiyle bir araya geldik. Bu salonun hınca hınç dolması bizi hem duygulandırdı hem de heyecanlandırdı. Son zamanlarda herkesin gündeminde olan Kanuni Sultan Süleyman dönemi, konferansımızın konusu. Osmanlının en ihtişamlı dönemlerinden olan Kanuni Sultan Süleyman döneminin nasıl yaşandığını ve bugün ABD ne ise o dönemde de bugün ki ABD’den daha görkemli ve hiç mukayese edilmeyecek şekilde adaletli bir yönetim biçiminin Osmanlı’da nasıl sergilendiği hepimiz biliyoruz. Bu şehirde yaşayan insanımızın sosyal yaşantısına bu konferansların ne kadar faydalı olduğunu bir kez daha gördük” şeklinde konuştu.

Niğde’de tarihi eserlerinin ilgi çektiğini ifade eden Tarihçi-Yazar Yavuz Bahadıroğlu; “Niğde’de

Şehir konferansında salon hınca hınç doldu...

Muhteşem Süleyman ve Dönemi konulu Şehir Konferansına ilgi yoğundu. Kalabalık nedeniyle salonda oturacak yer bulamayanlar, konferansı ayakta dinledi.

bulunan eserlere baktıkça, İlhanlıdan Selçuklulara, Selçukludan Osmanlıya, Cumhuriyet dönemimizde yapılanlar Başkanımızın yaptıklarıyla birlikte ortada. Yani Niğde de yaşıyor olmak,

tarihin içinden geçiyor olmak gibi bir duygu. O bakımdan Niğde de yaşayanlar biraz imtiyazlı, birazda torpilli gibi geliyor, tarihin içinden geçmek kaydıyla” dedi.

“Niğde de yaşıyor olmak, tarihiniçinden geçiyor olmak gibi bir duygu”

Kış

2011

62

DÖRT MEVSiM

Page 67: Dört Mevsim Niğde 5

Haber

Kanunu Sultan Süleyman ve Dönemi gerçekleriyle ele alan Tarihçi – Yazar Yavuz Bahadıroğlu ; “Tarihi hataları yapanları bir tarafa bırakalım. Biz Osmanlı tarihinin bir gerçeğine ulaşalım. En önemli yapılması gereken şey, filme karşı doğru filmle mukabele etmektir. Zenginlerimizin cebinde akrep var. bağırıp çağırıyorlar bakıyorum. Altın madenleri var adamın sadece bağırıyor. Halbuki dese ki iyi bir senarist, iyi bir hikaye yazarı, iyi bir tarih yazarına parası benden şu işin doğrusunu yapın. En güzel protesto yolu budur. Yoksa efendim bunu yasaklayın. Oradan yüzlerce insan ekmek yiyor. Bizi de kandırıyor. Hayır. Doğru tarihi öğrenmek mecburiyetindesin. İnsan olmak yanlışla doğru arasında doğru yolu tercih etmek demektir. İnsan olmak bilgili olmak demektir. Yürek pusulasını kıbleye ayarlamak demektir. Yani sizi doğruya getirecek bir takım kriterlerle donanmak demektir. Başkası bir şey söyleyecek, ben yönümü de, yolumu da değiştireceğim. Böyle olunmaz ki o zaman Ahmet Hakan olursunuz. Yada Zekeriya Beyaz olursunuz. Yapılan işin bir film olduğunu unutmadan şunları söylemek istiyorum. Film olduğu için mesela o gördüğünüz saray Osmanlı sarayı değildir. O gördüğünüz saray Bizans sarayıdır. Yani işlemeleri ve yapısı Bizans sarayıdır. Zaten kendileri yaptılar, Topkapı da çekimlerine izin verilmeyince tahtadan bir şeyler çaktılar. Her tarafı perde Osmanlı sarayında o kadar perde yok, o kadar büyük pencerede yok” dedi.

Filimde anlatılan hayatın Osmanlı hayatı olmadığını söyleyen Bahadıroğlu; “Bu filimde yaşanan hayat Osmanlı hayatı değil, Bizans hayatıdır. Bir defa Kanuni Sultan Süleyman Padişah olduğunda 25 yaşındadır. Aktör 25 yaşındadır diye tenkit etmeyeceğim. 25 yaşında yetenekli aktör bulamazsan 40 yaşında yetenekli aktör kullanırsın. Sakalı uzundu kısaydı. Bunlar basit şeyler. Ben eleştiri konusunda en önemlisini söyleyeyim. Harem o tarihte Topkapı sarayında değildir. O tarihte harem eski saraydadır. Topkapı sarayı haremsiz olarak inşa edilmiştir. Filimde görülen yanlışlara bakacak olursak. Osmanlı sarayında ne erkek ne kadın baş açmaz. Bu kadınlar arasında bile caiz bulunmayan bir uygulamadır. Osmanlıda başı açık olmak zinhar yasaktır. Bakıyoruz filimde Padişahin başı açık.

Neden filimde padişahin başını açtınız diye sordum. Kadraja sığdıramadık dedi. Neden o kadar perde yaptınız dedim. Ayet ve Hadisleri nasıl yazdıraydık. Onları kapattık dedi. Yani şimdi biz mi tarihe göre bir iş yapacağız, yoksa tarihimi kendimize uyduracağız. Benim tarihimi para kazanmaya alet etme hakkı kimsede var mı? Tarihimizi bozma hakkı var mı? Para kazanacağım diye aşağılama hakkı var mı? Kanuni Sultan Süleyman’ın adını anmadan ne Bulgar, ne Arnavutluğun, ne Rusya’nın ne Bosna Hersek’in, ne Fransa’yı ne İngiltere’nin tarihini yazabilirsiniz. Çünkü Fransa’yı Almanya esaretinden kurtaran Kanuni Sultan Süleyman’dır. Sarkozy niye 6 saatliğine geldi diye soracak mısınız? Geçmişte yedikleri Osmanlı tokadının intikamını almaya çalışıyorlar. Ama sevgili dostlarım korkunun ecele faydası yok. Bu millet yeniden toparlanmaya başladı. Bakın 25-30 devlet Başbakan’ı arayarak Libya’da ki vatandaşlarımızı kurtarmada yardım eder misiniz diyor. Biz Arapları 400 sene somurmuş olsaydık, bizimle İngilizce değil Türkçe konuşmuş olurlardı. Fransız’lar Tunus’a Cezayir’e 60 seneliğine gittiler, Cezayir’de hala Fransızca konuşuluyor. İşte sömürme

bu. Arapları Osmanlı peygamber toprağıdır diye deve yüküyle altın gönderdi de besledi. Keşke beslemeseydi. Tembelliği de alıştılar hiç bir şeyde üretmiyorlar. Varsa yoksa gelsin Çin’den gitsin Çin’den. Petrol bitince ne yapacaklar. Bunların önüne birisi düşüp bu böyle edilmez demeli. Sandığa gidecekler adaylar çıkartacaklar, krallarla yönetim olmaz. Bizim gibi biz birkaç ay sonra sandığa gideceğiz. İktidarı millet olarak biz belirleriz. Seçilene de ne asker ne sivil yan gözle bakmayacak. Ben sırf bunları söylüyorum diye balyozcular beni içeriye alınacak gazeteciler listesine aldılar. Ben 20 yıldır gazetecilik bile yapmıyorum arada köşe yazıyorum. Hücreler hazırlamışlar, Nazlı Ilıcak bir tarafta, onun yanında ben, başka arkadaşım. Kalemi kırılacak yazarlar, falan diye. Allah’ın kırmadığı kalemi hiçbir güç kıramaz. Kadere bakınız ki bizim için hazırladıkları hücrelerde kendileri yatıyor. Buda Allah’ın adaleti işte. Bir gün mutlaka tecelli eder. 10 yıl daha Türkiye’nin bu trendi devam ederse bugün girmeye can attığımız Avrupa yeni oluşacak, Türk Birliğine, İslam Birliğine girmeye can atacaktır” şeklinde konuştu.

KIŞ

2011

63

DÖRT MEVSiM

Page 68: Dört Mevsim Niğde 5

KIŞ

2011

64

DÖRT MEVSiM

Haber

Bedeli hibe projenin uygulama çalışmalarının başlaması dolayısıyla Grontmij firması Teknik Proje Müdürü Jan Halter, Proje Mühendisi Adrian Van Der Berge ve Çevre Mühendisi Ateş Yavaşbay Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan’ı ziyaret ederek çalışmalar hakkında bilgi verdiler.

Dört aşamadan oluşan proje kapsamında yapılacak olan çalışmaların 1. aşaması 1 Ocak 2011- 30 Nisan 2011 tarihleri arasında, Hollanda’da Başlangıç Toplantısı, proje yaklaşımının tartışılması, iletişim ve raporlama üzerine karara varılması, Ankara’da Başlangıç Toplantısı, AgencyNL, Çevre ve Orman Bakanlığı, iller Bankası, Niğde Belediyesi ve diğer taraflar ile Niğde Atık su Arıtma Tesisinin mevcut durumunun değerlendirilmesi, Niğde Atık su Arıtma Tesisinin, enerji verimliliği önlemlerinin detaylı değerlenmesi ve iyileştirme programı hazırlanması. Niğde Belediyesi ve Çevre ve Orman Bakanlığı ile iyileştirme programı ve ekipman listesi üzerine anlaşma, Niğde Atık su Arıtma Tesisi ve İller Bankası personelinin eğitimi şeklinde yapılacak.

2. aşama ise 1 Mayıs 2011- 30 Eylül 2011 tarihleri

Niğde Belediyesinin başarısı…Hibe proje uygulanmaya başladıNiğde Belediyesi tarafından sunulan proje kapsamında kabul gören bedeli hibe projenin uygulama çalışmaları başladı. Proje Grontmij Türkiye ve Grontmij Hollanda Konsorsiyumunca gerçekleştiriliyor.

arasında, yeni ekipman montajı yapılarak, yenilenmiş Atık su Arıtma Tesisinin işletme ve bakımı üzerine eğitim verilecek.

Projenin izleme olarak adlandırılan 3. Aşamasında, 1 Ekim 2011- 1 Mart 2012 Atık su arıtma tesisinin komple izlenmesi, yeni ekipmanın farklı mevsimlerde (kuru ve yağışlı, soğuk ve sıcak) test edilmesi planlanmakta.

Projenin sonuncusu olan 4. Aşama 1 Ocak 2012- 31 Mart 2012’ de Çeşitli web sitelerinde yayınlanmak üzere bültenler hazırlanması; Çevre ve Orman Bakanlığı, İller Bankası, suyla ilgili kuruluşlar(ASKİ gibi), Türkiye’de Atık su Arıtma Tesislerinde enerji verimliliği ile ilgili Pazar araştırması yapılması, Türkiye ve Hollanda’da, proje sonuçlarının sunulması için düzenlenmesi hedefleniyor.

Niğde Belediyesi tarafından alınan bedeli hibe projenin uygulanma çalışmalarının başladığını belirten Grontmij firmasının Teknik Proje Müdürü Jan Halter; “Şu an elimizde enerji oranı yüksek arıtma tesisi var. Yüksek enerji maliyeti dolayısıyla tesis bazen çalıştırılamıyor. Uygulanacak proje sonrası enerji verimi düzenleneceğinden arıtma tesisi tam kapasite hizmet verecek. Niğde Belediyesi Atık Su Arıtma Tesisinde çamur arıtımıyla ilgilide önlemlerimiz olacak. Bu önlemler sonucunda çamur daha iyi susuzlaştırılacak. Bu susuzlaştırma işlemi kışında

kullanılacak. Atık Su Arıtma Tesisi’nde borularında kışın donma oluyordu. Buda tesisin kışın kapatılmasına neden oluyordu. Uygulayacağımız proje ile bu sorunu çözeceğiz. Bunun için iki seçeneğimiz var. Birincisi mevcut havalandırma ekipmanını revize ederek bütün tesisin elektrik sistemini yenileyeceğiz. İkincisi mevcut havalandırmalar kaldırılıp yerine blower sistemi kuracağız” dedi.

Projenin 4 aşamadan oluştuğunu, bu aşamalardan ilki olan tesisin yenilenip çalıştırılır duruma getirilmesinin Ekim 2011’de gerçekleşeceğini belirten Teknik Proje Müdürü Halter; “Ayrıca sistemin takibini kolaylaştırma adına ofise bilgisayarlarına kumanda sistemi kuracağız. Bu sistem ile Atık Su Arıtma Tesisinin verimi de artacak. Bunun için eğitim seminerleri de düzenlenecek. Proje tamamlandıktan sonra tesis daha iyi işleyecek. Bununla ilgili Belediyeler Birliği, Üniversiteler, Bakanlıklar bilgilendirilecek, Niğde’de elde ettiğimiz bulguları patlaşacağız. Şu anda öneri çalışmalarımız başladı. Önerilerimiz kabul gördüğünde 1 Mayıs 2011 itibariyle ekipman siparişlerimiz verilecek. Bu ekipmanların 2 ay monte süresi var. Ekim 2011 tarihinde Niğde Belediyesi Atık Su Arıtma Tesisi tam kapasite ve tam verim alınarak az enerji masrafıyla çalışmaya başlayacak. Dört aşamadan oluşan proje 15 ay sonra tamamlanacak” şeklinde konuştu.