DiVAN ET BU SAYlDA DERGiSi -...

13
DiVAN ET DERGiSi - - EDEBi ÜÇ AYLIK DERGi e Temmuz - - Eylül 9 9 l e Cilt : 27 : 3 e Diyanet imtiyaz Sahibi Ahmet GüL Dini J)airesi e Müdürii Orhan BALCI Süreli Müdürii o -Mali ·Koordinatör Salim GÜNEY 10 Tetkik -Kurulu Orhan BALCI URAL Ekrem Yayma Bilal KOÇ Seyfeddin Dr. Mediha Eldem Sk. No. 35 Tlf : 135 52 73 Kocatepe f ANKARA Dizgi ve Baskl AYYILDIZ MATBAASI 342 33 16 - 342 17 07 ·ANKARA BU SAYlDA Tek Gezegen Olan Dünya- Ahmet GüL .. . .. .. . .. . .. . . . .. . . .. . . . .. .. .. .. .. . .. . 3 - 4 Çevre Problemi Bir Kültür ve Terbiye Problemidir Hamdi MERT .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. . 5 - 12 ve Hikmetleri Prof. Dr. CERRAHOGLU .. .. .. .. .. .. 13 - 22 Hz. ve menasik-i Mahiyeti Prof. Dr. Talat ................ .. Türkiyede Özel Çevre v Mustafa KETEN ............................... .. Kimdim? Midhat Cemal o o. o •••••••• o ..... o •••• o ••• o ••••••••• 23-32 - 33-35 36 Çevre Bir . V Doç. Dr. Musa K. YILMAZ .... .. \1 ......... 37- 58 Hadisler Çevre J Doç. Dr... Talat SAKALLl .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. . 59 - 65 Tevhid Kemal Edip KÜRKÇÜOGLU Kaza Hususundaki Tereddütlerle Bir 66 [rf an YÜCEL .. .. .. .. .. .. .. .. . .... .. .. .. .. .. .. .. .. .. . 67 - 78 Çevre ve Orman Sami Y. ÖLÇER Mekke'ye Hac ······························ 79-83 Seyfeddin Ercan ESER .. .. ..... 85 - 90 Hac M . KÖKSAL .............................. 91-101 Ailede Çocuk Doç. Dr. M. Zeki DUMAN ..................... 103-ll6 Avusturya ve Türkiyede· Yüksek Okullan Üzerine · Mustafa TAVUKÇU .............................. 117-128

Transcript of DiVAN ET BU SAYlDA DERGiSi -...

  • DiVAN ET DERGiSi DİNİ - İI..lVIİ - EDEBi ÜÇ AYLIK DERGi

    e Temmuz - Ağustos - Eylül

    ı 9 9 l

    e Cilt : 27 Sayı : 3

    e Diyanet İşleri Başkanlığı Adına

    imtiyaz Sahibi

    Ahmet GüL Dini Yayınlar J)airesi Başkanı

    e Yazı İşleri Müdürii Orhan BALCI Süreli Yayınlar Şube Müdürii

    o -Mali · Koordinatör Salim GÜNEY

    10 Yazı Tetkik -Kurulu

    Orhan BALCI

    İbrahim URAL Ekrem KELEŞ ıo··

    Yayma Hazırlayanlar Bilal KOÇ Seyfeddin ERŞAHiN

    • Dr. Mediha Eldem Sk. No. 35 Tlf : 135 52 73 Kocatepe f ANKARA

    • Dizgi ve Baskl AYYILDIZ MATBAASI A.Ş. 342 33 16 - 342 17 07

    ·ANKARA

    BU SAYlDA

    Yaşadığımız Tek Gezegen Olan Dünya-mıza İtina

    Ahmet GüL .. . .. .. . .. . .. . . . .. . . .. . . . .. .. .. .. .. . .. . 3 - 4

    Çevre Problemi Bir Kültür ve Terbiye Problemidir Hamdi MERT .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. . 5 - 12

    Hacc'ın Amacı ve Hikmetleri Prof. Dr. İsmail CERRAHOGLU .. .. .. .. .. .. 13 - 22

    Hz. İbrahim ve menasik-i Hacc'ın Mahiyeti Prof. Dr. Talat KOÇYİGİT ................ ..

    Türkiyede Özel Çevre v Mustafa KETEN ............................... ..

    Kimdim? Midhat Cemal o o. o •••••••• o ..... o •••• o ••• o •••••••••

    23-32

    -33-35

    36

    Çevre Kirliliğine Bir Başka Açıdan . Bakış V Doç. Dr. Musa K. YILMAZ .... .. \1......... 37- 58 Hadisler Açısından Çevre İsrafı J Doç. Dr... Talat SAKALLl .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. . 59 - 65

    Neşve-i Tevhid Kemal Edip KÜRKÇÜOGLU

    Kaza Namazı Hususundaki Tereddütlerle İlgili Bir Açıklama

    66

    [rf an YÜCEL .. .. .. .. .. .. .. .. . .... .. .. .. .. .. .. .. .. .. . 67 - 78

    Çevre ve Orman Sami Y. ÖLÇER

    Mekke'ye Hac

    ······························ 79-83

    Seyfeddin ERŞAHiN· Ercan ESER .. .. ..... 85 - 90

    Müslümanlıkta Hac Faıizası M . .t\_sım KÖKSAL .............................. 91-101

    Ailede Çocuk Eğitimi Doç. Dr. M. Zeki DUMAN ..................... 103-ll6

    Avusturya ve Türkiyede· İliilıiyat Yüksek Okullan Üzerine Bazı Düşünceler · Mustafa TAVUKÇU .............................. 117-128

  • KAZA NAMAZI KONUSUNDAKI TEREDDÜTLEKLE İLGİLİ BİR .AÇII{LAMA

    İrfan YÜCEL Din işleri Yüksek Kurulu üyesi

    • ; A. . . --.

    . . ,' -~ ·. "'

    1937 yılında Kastamonu Oğul Köyünde doğdu. ilkokulu ve hıfzİnı köyde · ikmal etti. 1960 yılında ista.nbul imam-Hatip Okulu'ndan, 1964 de istanbul 'i Yüksek islam Enstitüsü'nden mezun oldu .. Sırasıyle Küre Müftülüğü, Din iş- ., leri Yüksek Kurulu Raportörlüğü, Devrekani Müftülüğü ve Bolu Müftülüğü · .

    . görevlerinde bulundu. Bolu Müftüsü iken Haseki Eğitim Merkezi'ni bitirdi. 1978 de Din işleri· Yüksek Kurulu Üyeliği'ne atandı. Halen adıgeçen Kurul Başkan·Jığı'na vekalet etmektedir. Yayınlanmış ilmi· makale ve kitapları vardir. . '

    B.aşkanlığımıza yurttaşlarımız tarafından, çeşitli konularda pek çok dini soru sorulmaktadır. Bunlardan en çok sorulan. ·ve halkımı?iln çoğunluğunu ilgilendirenlerin, cevaplarıyle birlikte ya· yınlanması faydalı görülmüştür~ Son aylarda, kaza namazı .. ile · il~ gili olarak, pek çok yurttaşımız tarafından sorulan "ortak soı·u" şöyle:

    '·ı··{:_

    - Toplumumuzda pek çok müslümanın namaz borcunun ol-duğu bir gerçek. Bunlardan, _.benim gibi- bir kısmı, . belirli bir yaşa gelinceye kadar, sözgelimi 15- 20 yıl hiç. namaz kılmamış ı ·yaşı kırkı aştıktan sonra namaza başlamış. Bir kısmı ise, bir. ı:r-a.zeret sebebiyle veya mazeretsiz olarak, bazı vakitlerde namaz kıl~ niamış, yahut kılamamış. Hemen kaza etmediği için, bunlar da toplam olarak, epeyce bir sayıya ulaşmış. · · ·

    Bizim şimdiye kadar hocalarımızdan, bu konuları bildiğine inan~ dığımız kişilerden ve okuyup anlayabildiğimiz kitaplardan edindi-~.rimiz ıbilgilere göre, "ister mazeret sebebiyle, ister mazeretsiz. ola; rak, vakti i~inde e da edilmemiş olan farz ve vacip namazların · eı,ı

    ·.&7

  • lnsa. zamanda kaza edilerek, borcun ödenmesi gerekir. Ancak, na-maz borcu olan kimseler~ kaza namazı kı1mak bahanesiyle beş vakit-te kılınan Sünnet namazları terketıhezler; beş vakit namazlarını sün-netleriyle birlikte kılarlar. Fırsat buldu:Ir~ da vaktinde eda ede-nıedikleri ~arz ve vacip namazları kaza ederek, ·bir an önce borç-larını öderneğe çalışırlar ... "

    Bu konuda bizim bilgimiz böyle. Şimdiye kadar böyle yaptık; ~anıyoruz, pek çok müslüman da bizim gibi yapıyor.

    Ancak son zamanlarda kaza namazı ile ilgili olarak, çok farklı görüş ve iddialar ortaya çıktı. Kimi, sadece meşru bir mazeretle vaktinde kılınamayan namazların kaza edilebileceğini; mazeretsiz terkedilen namazların kazasının olmadığını iddia ediyor. Kimi üze-rinde farz ve vacip namaz borcu bulunan kimselerin, kıldıkları sün-netlerin, Allah katmda makıbı.y_ olmadığını söylüyor. Kimi, fıkıh ki-laplarmdaki "faite'' (çoğulu : fevili.t) teriminin "mazeret sebebiyle eda edilememiş (kaçırılm.ış) namaz" anlammda olduğunu; bu itibar-la meşru bir mazeretle eda edilemeyen namaz borcu olan kimseler, beş va~ktin sünnetini kıla~bilirlerse de, mazeretsiz olarak terkedil-miş namaz borcu olanlarm sünnet yerine kaza namazı kılmaları ge-rektiğini; kimi de bu gibi kimselerin, beş vakit namazlarını eda ederken, farzdan önce ve sonra kılman sünn.etlerde, ''hem vaktin sünnetine, hem de geçmiş ·bir namazın kazasına niyyet edilmesini; böylece hem vaktin sünneti kılınmış, hem de geçen bir vakte ait &rcun da kaza edilip ödenmiş olacağını" ~bazı kaynaklar da ve-rerek,- yazılarında ısrarla savunuyor.

    Ayrıca, "insanların hesap günü, önce farz namazlar konıısunda hesaba çekileceği; farz namazlan tamam ise, hesabının kolaylaştırıJacağı; tamam olmayaniann eksiklerinin naruelerden iknıa.I edilece-ğini •.• " beyan eden hadis-i şerifler de na;klediliyor.

    Bütün bu farklı görüş ve iddialar karşısında, meşru mazeret-lerle veya mazeretsiz olarak, zaman zaman kısmen yahut da belli bir süre tamamen namazlarını vakti içinde eda etmemiş, üzerinde az veya çok namaz borcu olan müslümanların, ne yapacaklarını şaşırmamaları mümkün değil. Mazeretsiz olarak terkedilmiş olan namazlarm kazası mümkün .değil midir? ·Farz borcu olanların, bun-ları kaza etmeden kıldıkları sünnet namazlar, boşuna mı gitmek-tedir? Bir namazm, _,hem vaktin sünneti, hem de geçmiş bir na-Jn,azm kazası olarak- iki ayrı niyyetle kllmması caiz ve sahih mi-

    68

  • dir? Böylece ikisi birden kılınmış olur mu? Ve bir de bu iddialara ınesnet olarak gösterilen kitaplar, kaynak niteliğini haiz muteber es erler. midir ve nakiller doğru olarak yapılmış ınıdır?

    Biraz uzun, fakat pek çok kimseyi ilgilendirdiğini sandığım.ız bu hususları açıklamanızı bekliyoruz.

    CEVAP

    Namaz, dinimizin ifas:inı emrettiği ibadetlerin en öneınlisidir. ;Kelime-i şehadetten sonra, İslam binasının üzerine kurulduğu beş_ esastan birincisidir. Akıllı ve erginlik çağına ulaşan her müslfuııana, istisnasız farzdır. Farziyeti Kitap, sünnet ve icma ile s8Jbittir. Terkedilmesi ve -geciktirmeyi caiz kılan meşru bir mazeret bu-lunmaksızın- vaktinde eda edilmeyip, kazaya bırakılması, en bü-yük günahlardan biridir. Bu itibarla, her müslümanın beş vakit na-mazını vakti içinde eda etmesi; geciktirmeyi caiz kılan meşru bir mazeret olmadıkça, hiçbir vaktin namazını kazaya bırakmaması ge-rekir.

    Bilindiği üzere, beş vakit namaz ve Ramazan orucu gibi, edası belirli vakitlere bağlanmış olan ibadetlerde, hem ibadetin ifası, bem de emrin belirlenen zaman içinde yerine getirilmesi olmak üze-~·e iki ayrı mükellefiyet sözkonusudur. Bu tür ibadetleri, dinimizin tayin ettiği vakti içinde eda edenler,· her iki mükellefiyeti birden yerine getirmiş· olurlar. Vaktinde eda etmeyip, daha sonra kaza E: denler ise, bu. iki sorumluluktan sadece birini yerine getirmiş olur-lar.

    İslami hükümlere göre, hiç kimse gücünün yetmediği bir şeyi . ifa ile mükellef olmaz ve bundan dolayı sorumlu tutulmaz. Nitekim Kur'an~ı Kerim'de (Bakara Si'ı.resi, ayet.: 286): "Allah kişiyi an-cak gücünün yettiğinden sorumlu tutar ... " ibuyrulmu§tur. Bu itib~la, bir ibadeti meşru bir mazeret sebebiyle vakti içinde eda ede-m.eyip, daha sonra kaza eden kişi, dinen sorumlu olmaz. Fakat meşru bir mazeret olmadığı halde namazlarını . vaktinde eda etmeyen-ler, daha sonra bunları kaza etmekle emri vakti içinde yerine getirmeme sorumluluğundan kurtulmuş olmazlar. Bu gibilerin ayrıca tevbe ve istiğfarda (günahlarının affı için niyazda) bulun-maları ve bu sorumluluğu telafi edecek iyi işler ve nafile ibadetler

    69

  • yapmala~ı gerekir. (1) Nitekim Kur'an-ı Kerim'de (Hud Sfıresi, ay~t : 114) : "Iyilikler kötülükleri (günalıla:rı) giderir." buyrulmuştur. · ı

    Namazın t~rld için, dinimizde hiçbir mazeret yokt~. G~ciktl; rilmesi (kazaya bırakılabilmesi) için diııin meşru sa.ydığı mazeret ise, unutma ve uyku gibi şuur dışı haller ile, o anda (vakti içinde) eda edebilme imkanının bulunmayışından i:barettir. Sözgelimi, Ra-mazan'da seferdeveya savaşta olan bir kimse, -oruç tutma imka-nı olsa bile,- orucunu ka:zaya bırakabilir; bundan dolayı gümiJı-. kar olmaz. Fakat eda imkanı varsa fiili savaş hali bile, namazı ka~ zaya bırakınayı meşru kılan bir mazeret değildir. Çünkü namaz, lPşiye daima ilahl mürakabe altmda bulunduğunu hatırlatarak, onu Iier türlü kötü davranıştan koruduğu gibi; her durumda kolayca e.da · edileılıilen bir ibadettir . .AJbdest alamayanın teyemmümle, ayak., ta duramayan veya oturamayanın yattığı yerde, sadece başı ile ima ederek namazını eda etmesi mümkündür. O halde aldı basında ve . . ' eda imkarn olan bir müslüman için namazı kazaya bırakmak için meşru bir mazeret söz konusu değildir. Bu itibarla bir namazı kaza etmekle borç ödenmiş olursa da, mazeretsiz vaktinde eda etmemenin ~orumluluğu kalkmış olmaz.

    Şimdi, konu ile ilgili bu girişten sonra, soruda belirtilen husus-ların açıklanmasına geçebiliriz.

    · 1. Bir müslüman namazını, ya uyku, unutma, dalgınlık... gibi dinen meşru sayılan bir mazeretle; veya mazeretsiz olarak geçirm.iş olabilir. İster mazeret sebebiyle, ister mazeretsiz olarak, her ne F,;ekilde olursa olsun, namazını vaktinde e da etmemiş olan bir kim-

    · f:enin, onu kaza ederek, borcunu ödemesi gerekir . .Ancak, meşru bir mazeretle vaktinde kılınmamıs bir- namaz, ilk fırsatta kaza edil-, . diği takdirde, her hangi bir sorumluluk söz konusu olmaz. Nitekim Rasftlüllah (s.a.s.) :

    "Her kim bir nama,zı unutur veya ondan gaflet edip uyuyakar · · (:ırsa, onu hatırladığında hemen kılsın. Onun bundan başka keffareti yo}rtur ••. u buyurmuştur. (2)

    (1) Ahmed b. Muhammed et-Tahtavi, Haşiye ala Merakı'l-felah, sh . .358. İst., 1985· Alaüddin eLHaskefi; ed-Dürrü'l-münteka, 1!144, İst., 1328; ed-Dürrü'l muhtar 1/485 (Reddü'l-muhtar kenannda), Bulak, 1272; İbn Abidin, Red-dü'I-Mılhtar, 1/485, Bulak, 1272; H. Zihni Efendi, Nimet-i İslam (Kitabü's-salat), sh. 453, İst., 1326; Haseneyn M. Mahl1lf, Fetavayı Şer'iyye, 1/242-243, Kahire, 1391/1971.

    (2) · Bıihari, es-Sahih, 1/148 (Mevakit, 37) İst., 1315; Sevkani, Neylü'l-evt;ar, . 2/26-27, Kahire, 1380/1961; Mansur Ali Nasıf, et-Tacü'l-cami, 1/147, Kahıre,

    1381/1961; Tecrid Tercemesi, 2/537 (Hadis No: 354), Ankara, 1975.

    70

  • Şüphesiz mazeret sayılan uyku, namaza kalkmamak üzere ya-tıp uyumak değildir. Namazı geçirmeme azmi ile gerekli tedbir alm-diğı halde uyanamamak veya uyuyup kalmaktır. Nitekim RasUlüllah (s.a.s.) Efendimiz, bir gece seferinde son derece yorulmuş · olan ?.shabına, ancak içlerinden birini kendilerini namaza uyandırmiık üzere görevlendirdikten sonra istirahat için izin vermiş, fakat her-kes uykuya dalınca, görevli de uyuyuvermiştir. Konu ile ilgili ri-vayetlerden, bir kaç defa tekerrürü muhtemel bulunan bu olayda:, R~itlüllah (s.a.s.) sabah namazını güneş doğup yükseldikten son~ ra, yine cemaatle kıldırmıştır. (3)

    Hendek sav~ında da zor .bir gün RasUlüllah (s.a.s.) ve asha}?ı, öğle, ikindi ve akşam namazlarını vaktinde kılma ·imkanı bulama-mışlar.; bu üç vakti, yatsı namazından önce tertip üzere, cemaatle k~a etmişlerdir. (4)

    Görüldüğü üzere, meŞru mazeretlerle vaktinde eda edilemeyen namazların daıha sonra kaza edilmesi Rasulüllah (s.a.s.) in kavü ve fii11 sünnetiyle sabittir. Mazeretsiz terkedilmiş namazlarm kaza edilip. edilemeyeceğine gelince :

    2. Kasden namazı terketme günahının, kaza ile telafisinin mümkün olmayacağı, esasen RasUlüllah (s.a.s.) in bu konudaki söz ve uygulamalarının hep mazeret sebebiyle vakti geçirilmiş namaz-larla ilgili olduğu düşüncesinden hareketle, sahabeden Hz. ömer, oğlu Abdullah, Sa'd b. Ebi Vakkas, İbn Mes'ud, Selman Farisi ve tabiundan el-Kasım b. Muhammed, Muhammed b. Sirln, Mütarraf. b. Abdillah, Ümer b. Abdilaziz, Büdeyl b. Meysere ve Sa.Iim b. Ebi'l~ Ca'd ile Davud ez-Zahiri, ibn Hazm ve ibn Rüşd gibi Zahiri mez-hebi müctehit ve fakjhJeri kasden terkedUmis olan naİna.Zlarm ka-, za edilerneyeceği görüşünde iseler de, (5) ·başta dört mezheb mücte-hid ve fakihleri olmak üzere İslam alimlerinin cumhuruna· .çoğun.; lı1ğuna) göre, edası farz oan namazlarin, mazeretsiz (kasden) ter-kedilmiş de olsa, kazası da farzdır. (6)

    (3) Bubari, a.g.e., 1/148 (Mevakıt, 35); Şevkani, a.g.e., 2/29; M. Ali Nasıf, a;g.e-., 1/147, Tecrid Tercemesi, 2/252.260 (Hadis No: 226) ve 2/532 (Hadis No : 352).

    ( 4) Bubari, a.g.e., 1/148 (Mevakit 38) ve 3/233 (Cirad, 98) ve 5/48 (Meğazi, 29); İbn Hümam, Fethu'l-Kadir, 1/349, Bulak, 1315; Zeylei, Nasbü'r-raye, 2/164, Beyrut, 1393/1973.

    (5) Ayni, Umdetü'l-kari, 2/602, İst., 1308; İbn Hazm, el-Muhalla, 11238, Beyrut, 1352; Sevkani es.Seylü'l-cerrar, 1/289, Beyrut, 1405/1985; Tecrid Terce-mesi. 21538-53!l.

    (6). Ayni a.g.e., 2/206; Abdurrahman el-Ceziri, el-Mezahibu'l-erbea, 1/488, Ka. hire ts .• Tecrid Tercemesi, 2/538-539.

    71

  • Cumhur bu hükme mesnet olmak üzere :

    ·· · a. Hadis-i· şeriflerde unutma, uyku gaflet... gibi, şuur dısı haller sebebiyle vakti geçirilen namazların. kazası emredildiğine gÖ. re, mazeretsiz terkedilen namazların kazasının evleviyetle gereke, ceği; (7) ·

    ıb. Hadis-i şeriflerde yer alan "nisyan" (unutma) kavramının, kasden terketmeyi de ifade ettiği; çünkü bu kelimenin, ister zu-hillen,. ister kasden olslin, (Tevbe Sfıresi, ayet : 67 ve Haşr Siiresi, ayet : 19 da olduğu gibi mutla:k "terk" anlamında da kullaml-dığı; (8)

    c. Yine unutma veya uyku gibi şuur. dışı haller sebebiyle geçirilen namazların kazası ile ilgili hadis-i şeriflerde ·yer alan "onun bundan başka keffareti yoktur." ifadesinin, mazeretsiz olarak na-maz vaktini geçirenlere de delalet ettiği; çünkü mazeretle vakti geç~rıniş olanlar için günah olmadığından, keffaretin de söz konusu olamayacağı; (9)

    d. Namazı kasden terkedenlerin de, Cenab-ı Hakk'ın emrine muhatap olmaları dolayısıyle, onlar üzerine de namazın borç oldu-ğu; borcun ise ancak ödenmekle zirnınetten düşeceği; (10 ) nitekim Rasillüllaıh (s.a.s.) in de : "Allah'a olan borç, ödenıneye en layık olaJndır,"(11 ) buyurduğu;

    .. . e. N am azın ed:ası ile ilgili emrin, e da edilmediği takdirde kaza için de emir sayılacağı, çünkü emirle vacip olan şey, eda edil~ medikçe emrin hükmünün devam ettiği ... (12) gibi deliilere dayan-mıslardır . . '~ ~

    Görüldüğü üzere, meşru mazeretlerle terkedilen namazlar gibi; mazeretsiz olarak vaktinde eda edilmemiş olan farz ve · vacip na-mazların . da kaza edilmesi . gerektiği görüşü, delil yönÜnden daha kuvvetlidir. Ancak Islam müctehid ve fakihlerinin, ittifaka yakın

    (7) Şevkani, Neylü'l .. evtar, 2/27; Mansur Ali Nasıf, a.g.e., 1/147; Tecrid Ter-cemesi, 2/539.

    (8). Ayni, a.g.e., 2/608; ŞevkAni, Neylü'l-evtar, 2/27. (9} Şevkani, Neylü'l-evtar, 2/27.

    {lO) Şevkani, Neylü'l-evtar, 2/27-28; es .. Seylü'l-cerrar, 1/289. (ll) Buhari, a.g.e., 2/240 (Sıyam, 42); Müslim, es-Sahih, 2/804 (Sıyam, 154-155

    No : 1147) Kahire, 1374/1955. (12) Ayni, a.g.e., 2/608; Şeyhzade Abdurrahman b. Muhammed, Mecmeu'l-enhur,

    1/144, İst., 1328; Ahmed b .. Muhammed et- Tahtavi, Haşiye ala Meraki'l-felah, sh. 357-358.

    72

  • derecede büyük çoğunluğuna göre,· hangi sebeple olursa olsun vak-tinde eda edilmemiş olan farz ve vil.cip namazlarm kazası fevridir; geciktirilmemesi gerekir. Bu sebeple günlük iş ve ibadet saatleri ile yemek, uyku, dinlenme... gibi hayati ihtiyaçların karşılanması için geçen zamanlar dışında kalan bütün boş vakitlerde devamlı olarak L·aza namazı kılınarak, borcun bir an önce bitirilmesi gerekir. (13)

    a. 'Şafii mezhe,binde, kaza borcu olan kimselerin günlük farz namazlar dışında, ister beş vaktin farzı ile birlikte kılınan sünnet-ler, ister teravih, teheccüd ... gibi diğer sünnet ve mutlak nafileler olsun, kaza borcunu tamamlamadıkça, sünnet ve nafile kılarak ka-za namazlarını geciktirnıeleri haramdır .. Ancak bu hükmün anlamı, diğer boş zamanları değerlendirnıeyip, sadece sünnet yerine kaza kılarak borçların tamamlanması değil; kaza borcu olan kimselerin, f,ünnet kılacak kadar zaman bile kaza borçlarını geciktirmelerinin caiz olmadığıdır.

    b. M.alil{ilere göre de, günlük farz namazlar ile sabah nama-zının sünneti, vitir, bayram ve telıiyyatü'l-mescid ·dışında sün. net veya nafile ile meşgul olarak kaza namaZım geciktirenler, gü-nah işlemiş olurlar.

    c. Hanbelilere göre ise, bu dmumda olan kimselerin, gerek beş vakitte farzla beraber kılınan sünnetleri, gerek bunlar dışındaki diğer sünnetleri kılmaları caiz ise de, borcu çok olanların, sa-bah namazının süımeti müstesna; bunların yerine de kaza namazı kılmalan efdaldir. Sünnet olmayan mutlak nafile ile meşgul olma-lan ise haramdır. (14)

    d. Haııefilere gelince : Üzerinde ister az, ister çok, kaza bol'-cu olan kimselerin, gerek farz namazlada birlikte kılınan revatih ı::ıünnetlerini, gerek Peygamber (s.a.s.) Efendimizin lı:ılınmasını tav-ôye buyurduğu teravih, teheccüd, tesbih, duha, tehiyyetü'l-mescid, evvabin... gibi diğer sünnetleri kılmaları, -bu yüzden kaza borçla-rının ödenmesi gecikmiş olsa bile-, efdal gör'ıilmektedir. Süm:ı·;t olmayan mutlak nafile namaz kılmak da -haram veya mekr.uh olmayıp,- caiz ise de bunların yerine kaza kılmak efdaldir. (15)

    (13) Ayni, a.g.e., 2/602; Şevkiinf, Neylü'l-evtar, 2/28; Abdurra

  • 3. Kaza namazlarının gecikmesi açısından, kaza namazı borcu ol_an kimseler nafile ve sünnet namaziara vakit ayırıp ayıra:rrı,ıyi:Lcağı konusu, mezhepler arasında ihtilaflıdır.

    Hanefi mezhebinde muteber kayııak niteliği taşıyan ve bir kısmı isim, c:i,lt ve sahife numaraları 15'inci dipnotta gösterilen -fı~ kıh kitaplarında bu husus bu şekilde beyan olunmaktadır. Bu iti-barla, kaza borcu olan kimselerin sünnet kılmalarının ahmaklık ol-duğu; bunların Allah katında makbul olmayıp boşa gideceği... gibi sözler, Hanefi fukahasının kaynak olarak kabul ettiği muteber eserlerde yer almayan mesnetsiz iddialardan ibarettir. Esasen, ---.:.yu-kanda görüldüğü üzere,- ŞaJiiler dışında diğer üç mezhebe gö:fe de, kaza borcu olan kimselerin sünnet kılmaları ciliz; Hanefilere gör.e ise efdaldir.

    4. Üzerinde "fiHte'' yani meşru bir mazeret sebebiyle vak-tinde eda edemediği namaz borcu olan kimselerin sünnetleri kılabileceği; üzerinde meşru mazeret olmadan terkedilen namaz borcu olanların ise, sünnet ve nafile kılamayacağı, çünkü faite ile ma-zeretsiz terkedilmiş namazların kazasımn aynı olmadığı... hususu-na gelince:

    Sözlük anlamında "fevt'' bir şeyi yapamadan vrukti geçmek; uterk" ise, bir şeyi bırakmak, bir işten vazgeçip, onu kasden yapma-mak demektir. Ancak, sözlük anlamları farklı olan bu iki kelime fıkıhta, namazla ilgili terim olarak, arada fark gözetilmeksizin, aynı anlamda, birbiri yerine kullanılmaktadır. Hemen bütün fıkıh kitap-larında "fiHte" kelimesi, ister mazeret sebebiyle, ister mazeretsiz olsun, "vaktinde eda edilmemiş olan namaz" anlamında kullanıldığı gibi. mesela Alaüddin es-Semerkandi'nin "Tuhfetü'l-fnkalıa" adlı eserinde (kaza namazlarında teı'tibin sukutu ile ilgili olarak) "kim bir namazı terkeder, sonra bu faiteyi hatırlar olduğ·u halde beş vakit kılarsa ... ", ''kim bir vakit namazı terkeder, soma bu ftli'te hatırında oıar.ah: bir ay namaz Inlarsa ... " (16) gibi ifadelerinde, bı,ı iki kelime arasında hiçbir mana ve hüküm ayrılığı gözetilmemiş; terkedilen namaza "faite" denilmiştir. Baberti'niıı "el-Inaye" adlı "Hidaye" şerhinde 1' ••• men fatethü salatün ev fevveteha amden .. .''

    1285; Zühdü Paşa, el-Mecmuatü'z-Zühdiye, 1/131-13_2, İst., 1311; Hacı Zibni Efendi a.g.e., sh. 467; Hacı Muhammed Nehif Ef., Tiaveli Enisü'l-abidin, sh. 67, İst., 1327; Ahmed Davudoğlu, İbn Abidin_ Tercemesi, 3/152, İst., 1982; ö.N. Bilmen, Büyük İslam İlmihali, sh. 183, İst., ts.

    06) Alaüddin es~Semerkandi, Tuhfetü'l-fukaha, 2/231-232, Beyrut, 1405/1984.

    74

  • (kim bir namazı kaçırır veya kasden geçirirse ... ) (ı7 ) ibaresinde de, fevt kelimesi hem mazeret sebebiyle, hem de kasden vakti geçen namaz için kullanılmıştır. Esasen, vaktinde eda edilmemiş olan n.amazlara "metrnke" (terkedilmiş) yerine "faite" (vakti geçmiş) denilmesinin, -başka bir maksatla değil, sadece,- müslümanın uarnazım ancak bir özürle geçirmiş olabileceğine dai.r hüsn-i zan ~ebebiyle olduğu, fıkıh kitaplarında beyan edilmektedir. (18)

    5. Hem bir kaza namazma, hem de vaktin sünnetine olmak fizere bir namazın iki ayrı niyyetle kılınması, ise, kaynak niteliği taşımayan (Necatü'l-mü'minin ve benzeri) bazı ilmihal tipi kitap: lar ile, bu kitaplardan nakiller yapan kişiler dışında, Hanefi müc~ tehid ve fakihlerince caiz görülmemektedir.

    Bilindiği üzere, sünnet ve nafile namazların sıhhati ıçm, mut-lak namaz niyyeti yeterli ise de, farz ve vacip namazların sıhhati için, (söz gelimi, Hbu günkü öğlen namazının farzı .. .'' veya "diin~ kü ikindinin kazası ... " gibi) niyyette kılınacak namazın hem aş-_ ]ını, hem isim ve vasfını tayin şarttır. (19) Bu itiibarla, sünnet veya nafile bir namazda, söz gelimi hem telııyyetü'l-mescid, hem dulıa (kuşluk) gibi, iki ayrı niyyet caiz görülmekte ise de, -ister· eda, hıter kaza olsun,- bir farz namazda iki ayr niyyet caiz değildir. Bu takdirde niyyet, bunlardan kuvvetli olana İnasruf olur.

    Mesela; aynı namaz için :

    a. Biri farz-ı ayn, diğeri farz-ı kifaye iki ayrı farza niyyet, farz-ı ayn için;

    b. Biri vakti girmiş, diğeri henüz vakti girmemiş iki ayrı namaza niyyet, vakti girmiş olan için;

    c. Biri eda, diğeri kaza iki ayr-ı farza niyyet, -vakit milsait jse,- kaza için; vakiit dar ise, vaktin farzının edası için;

    d. İki ayn vaktin kazasına niyyet, -kişi sahib-i tertib ise,-Hk kazaya kalan için; (aksi halde bu niyyetin hükmü yoktur.)

    (ı 7) Babertr, el-İnaye, 1/346 (Fethu'l-kadir kenarında), Bulak, 1315. (18) Alaüddin Haskefi, ed-Dürrü'Lmünteka, 1/144 (Mecmeu'l-enhur kenarında)

    İst., 1328; ed-Dürrü'l-Muhtar 1/475 (Reddü'l-Muhtar kenarında); Ahmed b. Muhammed et-Tahtavi, a.g.e., 1/485; Hacı Zihni Ef., a.g.e., sh. 452.

    (19) İbn Hümam, a.g.e., 1/186-187; Ahmed ·Tahtavi, a.g.e., sh. 179; Haskef1, ed-Dürrü'l-Muhtar, 1/279-280; İbn Abiclin, a.g.e., 1/279-280; Hacı Zihni Ef., a.g.e., sh. 84.

    75

  • e. Hem nafileye, hem cenaze narnazına niyyet, -nafile rukü'. ve secde~i kamil n'amaz olması itibariyle,- nafile için;

    f. Hem farz (mes_eHı bir kaza namazı), hem de sünnet veya nafileye niyet, -İmam Ebfı. Yüsuf'a göre,- sadece farz için; geçer-li olur.

    İmam Mulıammed'e göre ise, sonuncusunda her ikisi içinde ge-c;t-rli olmaz. (20 )

    Görüldüğü üzere bir kısmı dipnotta gösterilen en muteber kay-nakların beyanına göre, "ham bir kaza namazı hem de vaktisn sün·• neti, niyyetiyle kılınan bir namaz, İmam Mulıammed'e göre, cıe farz, ne sünnet, ne de nafile olarak sahilı olur. İmam Ebfı. Yusuf'a göre ise sadece farz olarak caiz olur; ayrıca sünnet veya nafile sevaıbı söz konusu olmaz. iki tane müctehid'in bu konudaki ictihat-ları, böyle olunca, fakili bile sayJ1mayan "filan kişinin kitabında şöyle buyruldu, demenin, hiç bir anlamı yoktur.

    Şüphesiz, sünnet yerine kaza narnazına niyyet ederek, sünnet namazları terkeden müslümanlar, günalıkar olmazlar. Kıldıkları na-_ mazlar kaza olarak salıihtir. Ancak, sünnetierin sevabmdan mah-rum kalacakları gibi, -müekked sünnetierin mazeretsiz terkinden dolayı- isaet etmiş olurlar. Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.s.) in itab ve tekdirine maruz kalırlar. (21)

    6. Soruda sözkonusu edilen hadis-i şerif, kısmen değişik se-net ve lafızlarla, Bulıari ve Müslim dışında bütün Kütüb-i sitte'de, ayrıca Alımed b. Hanbel'in :Müsned'i, Darimi'nin Sünen'i ve Ha-kim'in Müstedrek'inde rivayet edilmektedir ki anlamı şöyledir :

    ".Kıyamet günü, müs1funan knlım Hk hesahıa çekileceği şey, farz namazdır. Eğer bunu tam Inlmışsa, rnes'ele yok A!{Sİ takdir-de tıneieidere :

    - Bakınız onun nafile ]!ıamazları var lım denilir. Eğer nafilesi varsa, farz namazlan n?..file:ı:l'inden ilmıal e{illir. Sonra diğer farz arnelle riçin ·de bumın gibi yapılır."(22 )

    (20) İbn Hüman, a.g.e., 1/187; İbrahim el-Halebi, Günyetü'l-mütemelli (Halebi Kebir), sh. 249-251, İst., 1325; Halebi Sağir, sh. 121-122, İst., 1309; İbn Nüceym, el-Eşbah ve'n-nezair, sh. 39-43, Dımask, 1403/1983; el-Bahru'r-raik, 1/296-297, Beyrut, ts.; el-Fetava'l-Hindiye, 1/65; Ahmed eLTahtavi, a.g.e., sh. 174; İbn Abidin, a.g.e., 295-296; Zihni Efendi, a.g.e., 84-86; Ö.N. Bil-men, a.g.e., sh. 118-119. .

    (21) Baberti a.g.e., 1/13; EbU Gudde, Takdimetu Fethi babi'l-ınaye bi şerhi kita-bi'n..Nükaye, 1/14-15, Haleb, 1387/1967.

    (22) EhCt DavCtd, es-Sünen, 1/2CO (Salat, 145, No: 864), Kahire, 1371/1952; Tirmizi el-Camiu's-sahih, 21270 (Salat, 188, No: 413), Kahire, 1356/1937; Nesai, es-Sünen, 1/232 (Salat, 9) Kahire 1312; İbn Mace, es-Sünen, 1/458 (İkame, 202, No : 1425), ~ahire, 1372/1952; Da rimi, es-Sünen, 1/313, (Sa-Iat, 91) Mısır, 1349.

    76

  • Görüldüğü üzere hadis-i şerifte, farz namazlardaki eksiklik-lerin, nafilelerden ikmal edil~eği beyan olunmaktadır. Hadis .şarihlerl, ikmal keyfiyetinin hadis-i şerifin zahiri manasma da uygun olarak, "lnlmmamış farz narnarlarm nafilelede tamamlanacağı~' şeklinde olmasını da "eda eiliimiş olan farz namw:lardalti adab, sünnet, buşu, dua ve zikirlerle ilgili noks·anlarımu ik:ıniUi'' şeklinde olma-sını da ihtimal olarak zikrediyorlar. Ebfı Bekr İbnü'l-Araıbi, "Ariza-tü'l~aıhvezi'' adlı Tirmizi şerhinde, "bana .göre; e~l& erlilineyen farz-ların ;nafilelede tamam!an..mas1 ihtimali, daha a~ılrtıı·; ~ünkü, hadi-sin devammilı 'diğer farz .::p•ıeiler için de, bunun gibi yapılır,' ifa--desi bunu göstermekt~dir ... " demektir. {23 )

    7. iddialara mesnet gösterilen kitapların kaynak niteli-ğinde olup olmadığı ve bunlardan yapılan nakillerİlı ne derece doğru olduğu hususuna gelince; böyle bir dergi için uzunca sayılabil:ecek bu yazıdan, sanırım bu konuda bir kanaate varmak mümküıidür.. Bir örnek vermek gerekirse, Kudüs Kadısı Sakızlı Muhammed Sadık Efendi'nin "en-Nevadiru'l-fıkhıyye fi mezhebi'l-eimmeti'l-Ha-pefiyye'' adlı gayr-ı matbu eserinden, İbn Niiceym'in :

    - "üzerinde kaza namazı olan bir kimsenin; sabah, öğle, ikin-di, akşam ve yatsının sünnetlerini, bu namazlarm kazalarma niy-yet ederek kılarsa, sünnetleri terketmiş olur mu? şeklindeki bir soruya cevaben :

    - Hayır olmaz; çünkü sünnet kılmaktan maksat, şeytanm burnu sür.tülmesi için, vakit içinde farzdan ba.

  • Kaldı ki, :i;bn Nüceym büyük ve muhakkık bir fakih olmakla ~irlikte -fukaha arasındaki derecesi itibariyle,- "talıric ve ter~ dlı aslıdb'!!' ından bile sayılmamaktadır. Hükmü beyan edilmiş olan bir konuda, talıric ve tercih elılinden olan fakilılerin bile mücte~ ?icie muhalefeti söz konusu olamayacağına göre, (24) farz_ ı muhal~ isnat edilen bu sözlerin kendisine ait olduğu sabit bile olsa, -yu~ Imrıda İmam Ebf:ı. Yusuf ve İmam Muhammed gibi müctelıitlerden nakledilmiş olan hükümler karşısında, ictihat yetkisini haiz elmayan bir fakihin sözlerine itibar edilerneyeceği aşikardır. Şunu da belirtelim ki, bir mes'ele için, kaynak niteliği taşıyan bir eser de olsa, sadece kitabın adını voermek, kaynak göstermek değildir. K_aynak, eserin müellifi, adı, cilt ve salıifesi, baskı yeri ve tarihi belirtilerek gösterilir.

    (24) İbn Abidin ReddU'l-muhtt'ır, 1/52-53; Uküdu resmi'I.mlifti (MecmfiatU'r-.· resail içind~), sh. 11-12, İstanbul, 1325; M. EbQ Zehra, EbQ Hanife, sh.

    sh. 442-447, Kahire, ikinci baskı, ts.; Aynı eser, çeviren: Osman Keskioğlu, sh. 388-393, Ankara, 1962; Seyyid Bey, UsuLı Fıkh (Medhal), sh. 243-249, . istanbul, 1333; ö. Nasuhi Bilmen, Is~ılahat-ı Fıkhıye Kamusu, 1/324-32~, istanbul, 1949; Hayreddin Karaman, ISlam'ın Işığında Günün Mes'elelerı, 2/505-506, İstanbul, 1988.

    78