Cronaca Antiochia 2012

20
1

description

Attività della Chiesa Cattolica di Antiochia nell'anno 2011

Transcript of Cronaca Antiochia 2012

Page 1: Cronaca Antiochia 2012

1

Page 2: Cronaca Antiochia 2012

Kraliçesi” denilmekteydi. Antakya’nın coğrafi durumu onu bir ticaret merkezi haline getirmişti. Kervanların geçme-siyle ve Samandağ’ındaki (Seleucia) limanın, Asi nehri aracılığıyla şehre bağlanmasından dolayı yoğun bir tica-ri trafiğe sahiptir. İlk yerleşim merkezi, M. Ö. 303 yılında, bugünkü şehrin ku-zeyinde kurulmuş olup Antigonia adını taşımaktaydı. Fakat bu şehir fazla ya-şayamadı. Antakya, Büyük İskender’in generallerinden I.Seleucos Nikator ta-rafından mimar Xenarius’a yaptırılmış-tır. Şehre babası Antiokhos’a izafeten Antiokheia adını vermiştir. Şehir, ızga-ra plânlı düzeninde, Helenistik çağ ni-zamına göre kurulmuştu. Şehir sonraki Seleucus Kralları tarafından daha gü-zel hale getirilmiştir. Şehir genişleyince tarih yazarı Strabon Antakya’yı Tetra-polis (dört şehir) diye isimlendirmiştir. Şehir büyüklüğündeki her mahallenin kendisine ait surları vardı. IV. Antioc-hus Epifane’nin isteğiyle bu duvarlar bir surla çevrilmişlerdi. Daha sonra bu surlar, Justinianus tarafından 12 km.’ye kadar genişletilmişlerdi ve dağda hâlâ kalıntılar görünür...

TARİHTE ANTAKYA

Tyche, Antakya’nın Tanrıçası

Türkiye’nin bir ili olan Hatay’ı mer-kezi Antakya (Antiokheia) Asi nehri (Orontes) ovasında, Habib-i Neccar Dağı (Silpius) eteğinde, Akdeniz’den 28 km. uzaklıkta ve denizden 80 m. yüksekliktedir. Zenginliği, kültürü, yapı-ları ve muhteşem sanat eserleri dola-yısıyla eskiden Antakya’ya “Doğu’nun

2

Page 3: Cronaca Antiochia 2012

1268 yılında Sultan Baybars şeh-ri işgal edip depremin yıkamadığı her yeri yerle bir etti. 1939 yılından beri Hatay, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ilidir.

Geçmiş zamanın harikalarından, şehir müzesinde bulunan şahane mo-zaikler, özellikle Harbiye’den çıkarıl-mıştır.

Antik Dephne’nin yerine kurulmuş olan Harbiye Antakya’dan 7 km. uzak-lıktadır. Orada birçok tapınaklardan başka, Apollo’ya adanmış kutsal sayı-lan bir koruluk bulunmaktaydı. Mitoloji-ye göre, Defne adındaki peri Apollo’nun tekliflerini reddedip ondan kaçarken defne (yunanca kelime “Dafne”) ağacı olmuştur. İmparatorlar tarafından bir-çok sanat eserleriyle süslenen Dafne, neredeyse Antakya’nın güzelliğini dahi geride bırakıyordu, orası “zevk yeri”

diye isimlen-dirilmişti. Gü-nümüze fazla önemi olma-yan bazı ka-lıntılar varsa da, suyunun

bolluğu ve serin-liği hafta sonların-

da çok sayıda ziyaretçiyi bura-ya çekmektedir.

Habib Neccar dağında (Silpius)(Haçlıların karargahından kalıncı görünümü)

M.Ö. 64 yılında Pompeius’un Suriye’yi Roma’nın bir eyaleti haline getirmesiyle Antakya Suriye’nin mer-kezi olmuş ve zamanın bütün bölgele-riyle ilişkiye girmiştir. Surların genişliği ve suyun bolluğu şehrin büyümesini ve güzelleşmesini sağlamıştır. İki yanı sü-tunla süslenmiş, uzun ve genişliğinde bir kolonadlı caddeye sahipti (= Cardo máximo, şehri boydan boya geçiyor-du). Şehirde zengin mozaiklerle döşe-li yüzlerce villa vardı. Bu önemli şehrin başlıca özellikleri; Aristotelik öğretiye ait bir okulun bulunması, Apollon’a ta-pınılması (Daphne, bugünkü Harbiye) kalabalık bir Musevî topluluğu ile bi-rinci derecede önemli ticari bir limanın bulunması (Seleucia Pieira, bugünkü Çevlik) idi.

Antakya, önemini ve şöhretini VII. yüzyıldaki Arap işgaline kadar koru-muştu. Çöküş nedenlerinden biri de 526 yılında meydana gelen ve çok ki-şinin ölümüne yol açan depremdi. X. yüzyılda imparator Nikeforos Fokas Antakya’yı tekrar ele geçirdi, fakat bir asır sonra şehir Selçukluların eline geçti. 1098 yılında Antakya Haçlıların eline geçti ve 170 yıl boyunca Hıristi-yanların elinde kaldı.

3

Page 4: Cronaca Antiochia 2012

4

ANTAKYA’DA HIRİSTİYANLIK

Hıristiyanlığın ilk yüzyılında An-takya’ nın özel bir yeri vardı,

çünkü burada Matta İncilini, Didake (Havarilerin öğretişi doktrini) ve apok-rif Petrus İncili geleneksel inanca göre burada yazmıştır. Üzerinde derince düşünülmüş ve tarihte ilk defa diğer medeniyetlerin anlayışıyla okunup yo-rumu yapılmıştır. “Havarilerin işleri” kitabının yazdığına göre Stefanos’un şehit edilmesinden sonra, “Kıbrıslı ve Kireneli bazı kişiler Antakya’ya ge-lip Yunanlılar’a (“putperestlere”) da Rab İsa’nın “Müjde”sini (İncil) bildir-diler, Rab’bin eli onları destekliyordu, çok sayıda insan iman ederek Rab’be döndü.”(Havarilerin İşleri, 11, 20-21 ).

Hıristiyanlığa geçiş, şehirde bu-lunan ve Yeruşalem’deki toplumdan, dışa doğru daha açık olan kalabalık bir Musevi cemaatinin bulunmasından dolayı kolaylaşmıştır (havralarda, ör-neğin, Kutsal Kitap, Yunanca okunu-yordu). Böylece Antakya’daki kilisenin büyümesinden başka, değişik özelliğe sahip olmasından dolayı, kilise imanlı-ları burada, tarihe geçecek yeni bir ke-

limeyle çağrılmaya başlandılar: “Mesih Isa’nın öğrencilerine ilk kez Antakya’da Hıristiyan adı verildi” (Havarilerin işleri 11,22-26).

Antakya’da yer alan birçok olay, bu şehrin önemini arttırmıştır: Aziz Pav-lus incii’i putperestlere ilan etmek için giriştiği ilk üç yolculuğuna Antakya’dan hareket etti (Hav.iş. 13,4...); Aziz Pet-rus Roma’ya yerleşmeden önce birkaç yıl (42-48 yılları arasında) Antakya’da kaldı; Aziz ignatius’tan başlamak üzere Incil için canlarını veren birçok şehitin Antakya’lı oluşu, putperestlikten dönüp yeni Hıristiyan olanların. Musevi din-sel kurallarını kabul etme gereğini or-tadan kaldıran ilk “Havarisel Konsil” in Antakya’da hazırlanması (Hv. iş. 15,19- 21), putperest ilahiyatıyla Hıristiyan imanı arasında bağlar kurmaya çalışan episkopos Teofilo’nun burada bulun-ması, “Altın Ağızlı” lakabıyla tanınan Aziz Yuhanna’nın Antakya’lı oluşu ve ünlü Antakya “Kutsal Kitap” okulunun burada bulunması gibi.

Yeruşalim’in yıkılışından sonra (70 m.s) Antakya, Hıristiyanlığın en önemli merkezi haline gelmiştir. Antakya Pat-rikliğine bağlı 12 dinsel bölgeyle 167 episkoposluk merkezi vardı. Arap işga-li bu şehrin politik ve dinsel öneminin azalmasına neden olmuştur. Haçlılarla yeniden önem kazanmaya başlamışsa da, şehir 1268 yılında Memlukların eli-ne geçti ve önemini tamamıyla yitirdi.

Günümüzde Antakya üç Katolik patriklik unvanı merkezidir; Süryani, Maronit ve Rum-Katolik. Bundan başka doğu kilisesine bağlı iki tane de patriklik unvanı vardır; Rum- Ortodoks ve Sür-yani-Yakobit.

Sen Piyer ve Pol İkonası

Page 5: Cronaca Antiochia 2012

SEN PİYER (Aziz Petrus) MAĞARASI

Haron’un oyması (Sen Piyer yakınında)

Sen Piyer mağarası içi

Sen Piyer Mağarasının dış görünümü

Aziz Petrus’un, Antakya’da kaldığının tanıklığını, “Sen Piyer Mağarası” olarak bilinen bir kaya kilisesi yapmaktadır.

Kökeni hakkında herhangi bir belge-ye sahip değiliz. Muhtemelen orası bir pagan ibadet yeri iken, hristiyanlar daha sonraları, orayı yıkmak yerine, kendi iba-det yeri olarak dönüştürüp, bir Havarinin ismini verdiler.

Bu değişimin gerçekleşmesi tabi ki imkânlar el verdiğinde yani, imparator Büyük Teodosius’un, Selanik fermanı (380) ile Hristiyanlığı devlet dini olarak ilan ettikten sonraki dönemde mümkün oldu.

Mağaranın zemininde yer alan moza-ikler hakkında, bunların kesinlikle Bizans dönemine ait olduğunu, ama başka yer-lerden alınarak buraya böylece yerleştiril-diğini kaydetmektedir.

Gerçekten de bir sürekliliğin olmadı-ğı yani tek bir tasarının parçası olmadığı görülür.

İki su kemeri, suyu bir oyun şeklinde, mağaraya götüren küçük yokuşun sağ altında yer alan hamamın yakınına indi-riyordu.

Bütün bunlar bizi çağımızın dördüncü yüzyılı ve daha sonrası Bizans dönemine götürmekle beraber, bu yerin ruhsal ve tarihsel değerini ortadan kaldırmamakta-dır.

3 Haziran 1098’de haçlıların Antakya’yı fethinden sonra, buradaki dar

yolları birkaç metre uzatarak, günümüzde hala görülen ve ön cephesine bağlı iki ke-mer inşa ettiler.

Ilk binadan kalan sunağın sağ yanın-da bulunan ve bir zamanlar muhtemelen duvarın tamamını kaplayan fresk izleri mevcuttur. Havuz ki birçokları bunun vaftiz çukuru olduğunu düşünüyor.

1580’de bu mağara, Müslümanlar ta-rafından Hristiyan Ortodokslara bağışlan-dı. Geçen yüzyılın ortalarına kadar ibadet yeri ve mezarlık bölgesi olarak kullanıldı.

1856’da Halep’in Fransız Konsolosu bu mağaranın maliki oldu ve onu Katolik Kutsal Yönetim Merkezi’ne (Vatikan) bah-şetti ve oradan da Suriye Havarisel Vekili Mgr. Brunoni vasıtasıyla, Kapusen rahip-lerinin hizmetine devredildi.

1863 yılında ahşaptan üretilen suna-ğın yerine,1931 yılında kayadan yapılma bir sunak yerleştirildi.

1990’da restore edildiği yılda -sunak arkasında- bir “taht” 22 Şubat’ta evrensel Kilise’nin de kutladığı “Antakya Aziz Pet-rus Kürsüsü Bayramı” anısına yerleştirildi.

Sunağa hâkim olan beyaz mermer-den yapılı Aziz Petrus heykeli, Fransa’nın Suriye Yüksek Komiserlik delegesi Sy. Pierre Durieux’un bir hediyesi olarak Ey-lül 1932’de şimdiki niş bölümünde yerini almıştır.

Özellikle sunağın altında olmak üzere, mağaranın içinde mezarlar bulundu. Gü-nümüzde hala bu mağarada Kutsal Ayin yapılabilmektedir.

5

Page 6: Cronaca Antiochia 2012

6

Antakya’ya olan ilgisi hiç eksilme-yen Katolik Kilisesi, 600 yıllık bir aradan sonra, 1846 yılında Kapuçin Rahipleri aracılığıyla buraya tekrar yerleşmiştir. Papa IX. Pius’un isteğiyle Antakya’ya ilk gelen Parma dinsel bölgesinden P.Basilio Galli’dir. Burada bir kilise ve Hıristiyan çocukları için bir okul açmış-tır. Halkın sempatisini kazandıysa da, göstermiş olduğu öncülük çabası onun 12 Mayıs 1851 yılında öldürülmesine neden olmuştur.

Onun yerini Fransız rahipler alıp küçük bir manastır kurdular ve 1852 yı-lında Sultan’dan Antakya’da bir Katolik Kilisesi inşa etme iznini aldılar. Kilise birkaç yıl sonra yapıldı. Kapuçin rahip-leri burada 90 yıl kaldılar ve bu arada onlara Lübnanlı rahipler de katıldı. An-cak, 1939 yılında şehrin yeni bir ma-hallesine taşınmaya mecbur kaldılar ve artık çalışmayan bir şeker fabrikasına yerleştiler.

1964 yılında Antakya’daki Kato-lik kilisesinin dinsel görevi, Fransız ve Lübnanlı rahiplerin çekilmesiyle, Mersin’den gelen Parma Kapuçin’leri-ne geçti. Nihayet 1973 yılında bir rahip

Antakya’ya yerleşti. 1977’de (1965’de küçük bir kilise inşaatına başlanmış-tı) arazisi istimlak edildi ve rahip eski Antakya’nın tarihi ve eski Musevi ma-hallesinde 150 yıllık bir eve taşınmaya mecbur kaldı. (Aynı bölgede ilk ha-variler -Piyer, Pol, Barnaba, Markos, Luka vs.- çalışmış ve yerleşmişlerdi.) Bu şekilde ideal bir “ekümenik üçgen” ortasında bulunuldu: birkaç yüz metre ilerde havra, iki adımlık yerde eski bir cami ve az uzakta Ortodoks kilisesi.

Bu eski ev ile sonradan satın alınan komşu ev restore edilmiş ve tipik şark stilinde nefis bir manastır olmuştur. Gü-nümüzde Antakya Katolik Kilisesi ufak bir manastır, Aziz Petrus ve Paulus’un adını taşıyan küçük bir kilise, Hıristiyan cemaatinin ve hacıların toplantıları için iki salon ve üç nefis bahçeden oluş-muştur. Restorasyon işleri iki yıl devam etmiş (1989-1991) olup, Antakya’lı Mi-mar Selahattin Altınöz’ün eseridir.

Bugün Katolikler aşağı yukarı 70 ki-şiden müteşekkil “küçük bir sürü” dürler. Fakat maya gibi, Ortodoks kardeşleriy-le birlikte, kardeşçe ve cesaretle Hıris-tiyan müjdesini yaşamaya çalışıyorlar. 1988 yılından beri Paskalya bayramını Antakya’da Katolikler Ortodokslarla bir-likte kutluyorlar.

Oruç devresinde yapılan yardım-laşma Ortodoks kilisesiyle beraber gerçekleştirilmiştir. Bu durumda, kilise, görevi olan birliği ve yardımseverliği gerçekleştirmektedir.

Indirrizzo: Katolik Kilisesi PK 107 - Kurtuluş Cad. Kutlu Sokak N. 6 - 31002 ANTAKYA (TR) Tel. (+90) 0326.21 567 03 - Fax 21 418 51 e-mail: [email protected]

http://www.anadolukatolikkilisesi.org/antakya

ANTAKYA KATOLİK KİLİSESİ

Page 7: Cronaca Antiochia 2012

ANTAKYA’DA İBADETANTAKYA’DA İBADET

Pazar Ayini17.00 (Ekim-Nisan) - 18.00 (Mayıs-Eylül)

Pazar Ayini17.00 (Ekim-Nisan) - 18.00 (Mayıs-Eylül)

Hafta içinde : 08.30Akşam Duası : 18.30Hafta içinde : 08.30

Akşam Duası : 18.30

7

Page 8: Cronaca Antiochia 2012

8

Pazar Ayini Saat 8.30 - 11.00 arasında

Gün geçtikçe azalmakta olan Hıristiyanların Antakya’daki varlıkları çok eskilere dayan-

maktadır. Hatay’da, Arapça dilini kullanan (çünkü 1939 yılına kadar bu bölge Suriye’ye aitti) büyük bir Hıristiyan Ortodoks cemaati bulunmaktadır. Karşılaşmış oldukları tüm güçlüklere rağmen bu Hıristiyan topluluğu ile papazlar grubu, atalarından miras kalan geleneği sürdürmeyi başarmışlardır. Sürgünde bulunuyorlarsa da episkopos ve patrikle-ri Antakya’lı ünvanıyla onur duymaktadırlar. Günü-müzde Ortodoks cemaati, Antakya’da en kalabalık Hıristiyan grubunu (aşağı yukarı 1000 - 1200 kişi) oluşturmaktadır ve 1872’de meydana gelen dep-remden sonra, fertlerinin yardımıyla inşa ettikleri güzel bir kiliseleri vardır. Kilise dua saati (sabah 8.15’te ve öğleden sonra 17.00’de) açıktır, en azın-dan orada bulunan ikonaları (dinsel resimler) göre-bilmek için ziyaret edilmeye değerdir.

ANTAKYA’NIN ÜNLÜ HIRİSTİYANLARI

Antakya’da, kilise tarihin-de büyük yeri olan ki-

şiler doğmuştur. Bunlardan en önemlileri şunlardır: İncil ve Ha-vari İşleri yazarı Aziz Luka, 116 yılında Roma’da öldürülen Aziz Ignatius, “Altın Ağızlı” (yunanca Crisostomo) lakabıyla tanınan Aziz Yuhanna (+407), Teodore-to (+458), Antakya Kutsal Kitap Okulunun son ilahiyatçısı olan Aziz Babila (+250), Tarsus epis-koposu Diyodoro (+392), Aziz Simon Stilit (+592), vb.

ORTODOKS KİLİSESİ

1939 : Mgr. G.Roncalli Antakya’da(Papa Yuhanna 23 - Roma: 1958-1963)

Page 9: Cronaca Antiochia 2012

Antakya’nın eski Roma köprüsü 1972 yılında hunharca ve acımasızca yıkıldı

Aziz Luka Aziz Ignatius Aziz Yuhanna Krisostomo

9

Page 10: Cronaca Antiochia 2012

10

SEN SİMON STİLİT MANASTIRI (“Genç Simon”) 521-592

“Stilit” ismi 4. ve 6. yüzyıllarda, taş sütun üzerinde yaşayan

Hıristiyan keşişlere verilen bir isimdir. Aslında bu yaşam tarzı, putperest dö-nemde, erkeklerin yılın belli aylarında Tanrıya yakınlaşmak için belli bir süre yüksek taşlar üzerinde beklemesi şek-liyle zaten vardı.

Hıristiyan dünyasında bu süreci başlatan Büyük Aziz Simon’dur (390-459). Bugün hala, Suriye’nin kuzeyin-de Halep’ten fazla uzakta olmayan bu muhteşem manastırın işçiliği hayranlık uyandırmaktadır.

Genç Sen Simon, Büyük Sen Simon’un bir takipçisiydi. Azizlerin ha-yat hikayelerinin yazıldığı BlOS’daki kendi özgeçmişinde, muhtemelen 521 tarihinde Antakya’da doğduğu ve Yu-hanna ile Marta’nın çocuğu olduğu ya-zılıdır. İki yaşındayken “Vaftizci Yahya” kilisesinde Simon adı verilerek vaftiz edildi. 526 yılında meydana gelen dep-remde babasını kaybetti ve o sıralar-da Simon hala bir çocuk iken erdeme ulaşacağı yolda aydınlanmaya başladı. Simon Asi nehrinin kıyısında bulunan, vahşi ormanlar ve yırtıcı hayvanlar-la dolu olan tepelerde yaşamaya gitti. Arşimandrit Yuhanna’nın önderliğinde rahiplerin olduğu bir manastıra katıldı.

Simon 6-7 yaşlarındaydı, Tanrı’ya adanmışlıkla geçen yaşamı ve has-

Sen Simon stilit Manastırı talıkları iyileştirmedeki gücü halkı hayrete düşürüyordu. İşte o yıllarda, Yuhanna’nın yanında küçük bir sütun kaidesine çıkarak “stilit” hayatına baş-lar.

Bu yaşam tarzı, 500 m. yükseklikte, kendi yönetiminde inşa edilen manastı-rın tam ortasında bulunan sütuna, 551 yılının Pentekost bayramında çıkma-sıyla devam eder. Bu manastırın kalın-tıları günümüze kadar gelmiştir.

Manastır, bir hac yeri olarak insan-ların yoğun akınına uğruyordu. Simon aracılığıyla meydana gelen sayısız mu-cizelerden dolayı o bölgeye “Harikalar Dağı” adı verildi. Antakya’dan 18 km uzaklıkta bulunan manastır haç şek-linde bir yapı olup değişik özelliklere sahip, üçer nefli üç kilise içermektedir. Klasik tarzda yapılmış ilk kilisenin ze-mininde mozaik kalıntılar hala görülebi-lir. Kilisenin ön girişindeki bir mezarda bulunan Theotokos’a yapılan bir yakar-madan dolayı kilisenin Meryem Ana’ya adandığını söyleyebiliriz. Kutsal Ruh’a (Kutsal Üçlüğe) adanan merkez kilise (ikinci) sütunları, sütun başlıkları, arşit-ravları ve kemerleriyle daha orijinal ve görkemli bir tarzda yapılmıştır. Azize Marta’ya adanan ve daha sade bir şe-kilde inşa edilen üçüncü kilise Martirium idi (Martirium bir din şehidinin gömülü olduğu binalara verilen isimdir). Aziz Simon öldükten sonra cesedi, annesi Marta’nın mezarının yanında gömüldü. Manastır ile üzerinde yaşadığı taş sü-tun dağın tepesinin oyulup kesilmesiyle elde edilmiştir. Ortada, ziyaretçiler için, Simon’un üzerinde yaşadığı yüksek sü-tundan vaazını dinleyebilmeleri için se-kizgen bir alan oluşturulur. Karşısında, rahiplerin evlerinin ve gereksinmelerini karşılayacakları yapıların da bulunduğu birinci kilisenin yanında küçük bir vaftiz yeri bulunmaktadır. Duvarları, sarnıçla-

Page 11: Cronaca Antiochia 2012

rı ve yer altı yapıları ile son derece orijinal bir yerleşim birimi olan bu manastırın yaşamı, Haçlıların, 1268’de böl-geden ayrılmalarından sonra sona erer.

“Harikalar Dağı”na karanlık çökeli yüzyıllar oldu: gü-nümüze sadece Mesih İsa’nın takipçilerinin olağanüstü macerasının tanıkları olan taşlar kalmıştır.

Sen Simon ve Sen Martha’nın değerli kutsal emane-tinden geriye hiç bir şey kalmamıştır. Onlarda geçmişin karanlığında kaybolmuşlardır.

Aziz Simon Stilit freski (Trabzon’daki Aziz Sofia’da)

Sen Simon stilit sütun kalıntısı

SAMANDAĞ - ÇEVLİK (SELEUCİA Dİ PİERİA)

Antakya’dan 30 km. uzaklıktadır, Samandağa gö-türen yolda, M.Ö. 300 yılında kurulan Seleucia

de Pieria (bugün Çevlik) antik şehrinden sadece Aziz Pavlus’un Barnaba ve Markos ile birlikte İncili ilan etmek için hareket ettiği limandan (Hav. İş. 13, 4) bazı kalıntılar görülmektedir (yukarıda). Biraz daha yukarılarda ise an-tik şehrin kalıntıları mevcuttur.

Limandan biraz yukarıda imparator Titus ve Vespa-sianus tarafından yapılan ve Romalı istihkamcıların bü-yük bir eseri olan tünel görülmektedir (üstte: tünel ve anı yazıtı). Bu tünel sel sularının getirdikleri alüvyonlarla limanın tıkanmaması için yapılmıştır. Yüzlerce insanın çalıştırıldığı bu kazıya, Kudüs’ün düşmesiyle köle edilen Museviler de katılmıştı (70 m.s.)

Tünel’e ait yazıt

Kaya Mezarları(Tunel’in yanında)

11

Page 12: Cronaca Antiochia 2012

12

ANTAKYA ve KUTSAL KİTAP “Havarilerin (Elçilerin) İşleri”

“Mesih İsa’nın öğrencilerine ilk kez Antakya’da Hıristiyan adı verildi” ve

Antakya’da olan İlk Paylaşma

Antakya'dan Suriye’ye giden eski Roma yolu.

19 İstefan’ın öldürülmesiyle başlayan baskı sonucu dağılan imanlılar, Feni-ke, Kıbrıs ve Antakya’ya kadar gittiler. Tanrı sözünü sadece Yahudilere duyu-ruyorlardı. 20 Ama içlerinden Kıbrıslı ve Kireneli olan bazı adamlar Antakya’ya gidip Greklerle de konuşmaya başla-dılar. Onlara Rab İsa’yla ilgili müjdeyi bildirdiler. 21 Onların arasında etkin olan Rab’bin gücü sayesinde çok sayıda kişi inanıp Rab’be döndü.

22 Olup bitenlerin haberi, Kudüs’teki imanlılar topluluğuna ulaştı. Bunun üze-rine imanlılar Barnaba’yı Antakya’ya gönderdiler. 23-24 Kutsal Ruhla ve iman-la dolu, iyi bir adam olan Barnaba, Antakya’ya varıp Tanrı lütfunun mey-velerini görünce sevindi. Herkesi, can-dan ve yürekten Rab’be bağlı kalmaya özendirdi. Sonuç olarak Rab’be daha birçok kişi kazanıldı.

25-26 Sonra Barnaba, Saul’u ara-mak için Tarsus’a gitti. Onu bulun-ca da Antakya’ya getirdi. Böylece Barnaba’yla Saul bütün bir yıl oradaki imanlılar topluluğuyla bir araya gelerek büyük bir kitleyi eğittiler. Öğrencilere ilk kez Antakya’da Hıristiyan adı verildi.

27 O günlerde Kudüs’ten Antakya’ya bazı peygamberler geldi. 28 Bunlardan Agabus adlı biri ortaya çıkıp bütün dünyada şiddetli bir kıtlık olacağını Ruh’un aracılığıyla bildirdi. Bu kıtlık, Klavdiyus’un imparatorluğu sırasın-da oldu. 29 Öğrenciler, her biri kendi gücü oranında, Yahudiye’de yaşayan kardeşlere gönderilmek üzere yardım toplamayı kararlaştırdılar. 30Bu kararı yerine getirip bağışlarını Barnaba ve Saul’un eliyle topluluğun ihtiyarlarına gönderdiler.

Bap 11, 19-30

Page 13: Cronaca Antiochia 2012

Paulus’un birinci yolculuğu

Barnaba’yla Saul’un görevlendirilmesi

Antakya’daki imanlılar topluluğu içinde bazı peygamberler ve

öğreticiler vardı: Barnaba, Niger deni-len Şimon, Kîreneli Lukyus, bölge kralı Hirodes’le birlikte büyümüş olan Mena-hem ve Saul. 2 Bunlar Rab’be tapınıp oruç tutarlarken Kutsal Ruh kendilerine şöyle dedi: “Barnaba’yla Saul’u, kendi-lerini çağırmış olduğum görev için bana

ayırın.” 3 Böylece oruç tutup dua ettik-ten sonra, Barnaba’yla Saul’un üzerine ellerini koyup onları yolcu ettiler.

4 Kutsal Ruh’un buyruğuyla yola çıkan Barnaba’yla Saul, Selefkiye’ye (Altaki Çevlik limanının giriş görünümü) gittiler, oradan da gemiyle Kıbrıs’a geç-tiler.

Antakya’ya dönüş...

Bap. 13,1-4; 14,22-28

13

Page 14: Cronaca Antiochia 2012

14

Pavlus’la Barnaba daha sonra Listra, Konya ve Antakya’ya dönerek öğrencileri ruhça pekiştirdiler, imana bağlı kalmaları için onlara cesaret ver-diler. “Tanrı’nın Egemenliğine, birçok sıkıntıdan geçerek girmemiz gerek” diyorlardı. “İmanlılar için her toplulukta ihtiyarlar seçtiler. Dua ve oruçla onları, inanmış oldukları Rab’be emanet etti-ler.

24 Pisidya bölgesinden geçerek Pamfilya’ya geldiler. 25 Perge’de Tanrı

sözünü bildirdikten sonra Antalya’ya gittiler. 26 Oradan gemiyle, artık tamam-lamış bulundukları görev için Tanrı’nın lütfuna emanet edildikleri yer olan Antakya’ya döndüler. 27 Oraya vardık-larında imanlılar topluluğunu bir araya getirip Tanrı’nın kendileri aracılığıyla neler yaptığını, diğer uluslara iman ka-pısını nasıl açtığını anlattılar. 28 Oradaki öğrencilerin yanında uzun bir süre kal-dılar.

Bap 15, 1-35

Kudüs’teki toplantı (Konsil) ve tartışma

Yahudiye’den gelen bazı kişiler Antakya’daki kardeşlere, “Siz

Musa’nın töresi uyarınca sünnet olma-dıkça kurtulamazsınız” diye öğretiyor-lardı. 2 Pavlus’la Barnaba, bu adamlar-la bir hayli çekişip tartıştılar. Sonunda Pavlus’la Barnaba’nın, kardeşlerden diğer bazılarıyla birlikte Kudüs’e gidip bu sorunu elçiler ve ihtiyarlarla görüş-mesi kararlaştırıldı. 3 Böylece imanlılar topluluğunca gönderilenler, diğer ulus-lardan olanların Tanrı’ya nasıl döndü-ğünü anlata anlata Fenike ve Samiriye bölgelerinden geçerek tüm kardeşlere büyük sevinç verdiler. 4 Kudüs’e geldik-lerinde imanlılar topluluğu, elçiler ve ihtiyarlarca iyi karşılandılar. Tanrı’nın kendileri aracılığıyla yapmış olduğu her şeyi anlattılar.

5 Ne var ki, Ferisi mezhebinden olan imanlılardan bazıları kalkıp şöyle dedi-ler: “Diğer uluslardan olanları sünnet etmek ve onlara Musa’nın Yasasına uymalarını buyurmak gerek.”

6 Elçilerle ihtiyarlar bu konuyu gö-rüşmek için toplandılar. 7 Uzunca bir tartışmadan sonra Petrus ayağa kalkıp

onlara, “Kardeşler” dedi, “diğer uluslar Müjde’nin bildirisini benim ağzımdan duyup inansınlar diye Tanrı’nın uzun zaman önce aranızdan beni seçtiğini biliyorsunuz. 8 İnsanın yüreğini bilen Tanrı, Kutsal Ruh’u tıpkı bize verdiği gibi onlara da vermekle, onları kabul ettiğini gösterdi. 9 Onlarla bizim aramız-da hiçbir ayrım yapmadı, iman etmeleri üzerine yüreklerini arındırdı. 10 Öyley-se, ne bizim ne de atalarımızın taşı-yabildiği bir boyunduruğu öğrencilerin boynuna geçirerek şimdi neden Tanrı’yı sınıyorsunuz?. 11 Bizler, Rab Isa’nın lüt-fuyla kurtulduğumuza inanıyoruz; onlar da öyle.”

12 Bunun üzerine bütün topluluk sus-tu ve Barnaba’yla Pavlus’u dinlemeye başladı. Barnaba’yla Pavlus, Tanrı’nın kendileri aracılığıyla diğer uluslar ara-sında yapmış olduğu mucizeler ve harikaları tek tek anlattılar. 13 Onlar ko-nuşmalarını bitirince Yakup söz aldı: “Kardeşler, beni dinleyin” dedi. 14 “Si-mun, Tanrı’nın diğer uluslardan kendi-ne ait olacak bir halk çıkarmak ama-cıyla onlara ilk kez nasıl yaklaştığını

Page 15: Cronaca Antiochia 2012

anlatmıştır. 15-16 Peygamberlerin sözleri de bunu doğrulamaktadır.

Yazılmış olduğu gibi:

‘Bundan sonra ben geri dönüp,

Davut’un yıkılmış konutunu yeniden ku-racağım.

Onun yıkıntılarını yeniden kurup onu tek-rar ayağa kaldıracağım.

17-18 Öyle ki, geriye kalan insanlar,

bana ait olan[r] tüm uluslar Rab’bi ara-sınlar.

Bunları ta başlangıçtan bildiren Rab,

İşte böyle diyor.”

19 “Bu nedenle, kanımca diğer ulus-lardan Tanrı’ya dönenlere güçlük çıkar-mamalıyız. 20 Ancak putlara sunulup murdar hale gelen etlerden, cinsel ah-laksızlıktan, boğularak öldürülen hay-vanların etinden ve kandan sakınmaları gerektiğini onlara yazmalıyız. 21 Çünkü çok eski zamanlardan beri Musa’nın sözleri her kentte duyurulmakta, her Sept günü havralarda okunmaktadır.”

22 Bunun üzerine tüm imanlılar top-luluğuyla elçiler ve ihtiyarlar, kendi ara-larından seçtikleri adamları Pavlus ve Barnaba’yla birlikte Antakya’ya gönder-meye karar verdiler. Kardeşlerin önde gelenlerinden Barnaba denilen Yahuda ile Silas’ı seçtiler. 23 Onların eliyle şu mektubu yolladılar:

Kardeşleriniz olan biz elçilerle ihti-

Diğer uluslardan olan imanlılara mektup

yarlardan, diğer uluslardan olup Antak-ya, Suriye ve Kilikya’da bulurum siz kar-deşlere selam!. 24 Bizden bazı kişilerin yanınıza geldiğini, sözleriyle sizi tedirgin edip aklınızı karıştırdığını duyduk. Oysa onları biz göndermedik. 25 Bu nedenle aramızdan seçtiğimiz bazı kişileri, sevgili kardeşlerimiz Barnaba ve Pavlus’la bir-likte size göndermeye oy birliğiyle karar verdik. 26 Bu ikisi, Rabbimiz Isa Mesih’in adı uğruna canlarını gözden çıkarmış kişilerdir. 27 Kararımız uyarınca size Ya-huda ile Silas’ı gönderiyoruz. Onlar aynı şeyleri sözlü olarak da aktaracaklar. 28-

29 Kutsal Ruh ve bizler, gerekli olan şu kuralların dışında size herhangi bir şey yüklememeyi uygun gördük: putlara su-nulan kurbanların etinden, kandan, bo-ğularak öldürülen hayvanların etinden ve cinsel ahlaksızlıktan sakınmalısınız- Bunlardan kaçınırsanız, iyi edersiniz.

Esen kalın.

30 Adamlar böylece yola koyulup Antakya’ya gittiler. Topluluğu bir ara-ya getirerek onlara mektubu verdiler. 31 İmanlılar, mektuptaki yüreklendirici sözleri okuyunca sevindiler. 32 Kendi-leri peygamber olan Yahuda ile Silas, birçok konuşmalar yaparak kardeşleri yüreklendirip ruhça pekiştirdiler. 33-34 Bir süre orada kaldıktan sonra, kendilerini göndermiş olanların yanına dönmek üzere kardeşler tarafından esenlikle yolcu edildiler.

35 Pavlus’la Barnaba ise Antakya’da kaldılar, diğer birçoklarıyla birlikte ders verip Rab’bin sözünü müjdelediler.

15

Page 16: Cronaca Antiochia 2012

16

Paulus’un ikinci yolculuğu

Pavlus’la Barnaba arasında anlaşmazlık

Bap 15,36-41; 18,18-22

36 Bundan bir süre sonra Pavlus Barnaba’ya, “Rab’bin sözünü duyurdu-ğumuz bütün kentlere dönüp kardeşleri ziyaret edelim, nasıl olduklarını göre-lim” dedi. 37 Barnaba, Markos denilen Yuhanna’yı da yanlarında götürmek istiyordu. 38 Ama Pavlus, Pamfilya’da kendilerini yüzüstü bırakıp birlikte gö-reve devam etmemiş olan Markos’u yanlarında götürmeyi uygun görmedi. 39 Aralarında öylesine keskin bir anlaş-mazlık çıktı ki, birbirlerinden ayrıldılar. Barnaba Markos’u alıp Kıbrıs’a doğru yelken açtı. 40 Silas’ı seçen Pavlus ise, kardeşlerce Rab’bin lütfuna emanet edildikten sonra yola çıktı. 41 Suriye ve Kilikya bölgelerini dolaşarak imanlı top-luluklarını pekiştirdi.

Antakya’ya dönüş

18 Pavlus Korint’teki kardeşlerin ya-nında bir süre daha kaldı. Sonra on-

larla vedalaştı, Priskila ve Akvila ile birlikte Suriye’ye gitmek üzere gemiy-le yola çıktı. Adakta bulunmuş olduğu için Kenhere’de saçlarını kestirmişti. 19 Efes’e vardıkları zaman Priskila ve Akvila’yı orada bıraktı. Kendisi havraya giderek Yahudilerle tartışmaya başladı. 20 Bunlar daha uzun bir süre kalması-nı istedilerse de, Pavlus kabul etmedi. 21Ama onlara veda ederken, “Tanrı di-lerse yanınıza yine döneceğim” dedi. Sonra Efes’ten denize açıldı.

22 Sezariye’ye vardıktan sonra Kudüs’e gidip oradaki imanlılar toplulu-ğunu ziyaret etti, oradan da Antakya’ya geçti.

Page 17: Cronaca Antiochia 2012

Paulus’un üçüncü yolculuğu Bap 18, 23

23 Bir süre orada kaldıktan bölgelerini dolaşarak tüm öğrencileri

sonra yola çıktı; sırayla Galatya ve Frikya ruhça pekiştirdi.

Paulus’un Galatyalılara mektubundanBap. 2,11-21

Pavlus Antakya’da Petrus’u azarlıyor11 Ne var ki, Ketas (Petrus) Antak-

ya’ya geldiği zaman, suçlu olduğu için ona açıkça karşı geldim. 12 Çünkü Yakup’un yanından bazı adamlar gel-meden önce Kefas, diğer uluslardan olanlarla beraber yemek yerdi. Ama o adamlar gelince sünnet yanlılarından korkarak sünnetsizlerden uzaklaştı, onlarla yemek yemez oldu.

13 Öbür Yahudiler de onun gibi ikiyüzlülük ettiler. Öyle ki, Barnaba bile onların ikiyüzlülüğüne kapıldı. 14

Müjde’nin gerçeğine uygun davran-madıklarını görünce hepsinin önünde Kefas’a şöyle dedim: “Sen Yahudi ol-duğun halde Yahudi gibi değil, diğer uluslardan biri gibi yaşıyorsan, nasıl olur da ulusları Yahudileşmeye zorlar-

17

Page 18: Cronaca Antiochia 2012

18

sın ?. 15 Biz Yahudi doğduk, diğer ulus-lardan olan günahkârlar değiliz. 16Yine de kişinin, Kutsal Yasa’nın gereklerini yapmakla değil, İsa Mesih’e olan iman-la aklandığını biliyoruz. Bunun için biz de, Yasa’nın gereklerini yapmakla de-ğil, Mesih’e imanla aklanalım diye Me-sih Isa’ya iman ettik. Çünkü hiç kimse Yasa’nın gereklerini yapmakla aklan-maz. 17 Eğer biz Mesih’te aklanmak is-terken günahlı çıkarsak, Mesih günahın yardakçısı mı olur ?. Kesinlikle hayır !. 18 Yıktığım şeyleri yeniden kurarsam,

yasa bozucusu olduğumu kanıtlarım. 19Çünkü ben, Tanrı için yaşamak üzere Yasa’nın aracılığıyla Yasa karşısında öldüm. 20 Mesih’le birlikte çarmıha ge-rildim. Artık ben yaşamıyorum, Mesih bende yaşıyor. Şimdi bedende sürdür-düğüm yaşamı, beni seven ve uğruma kendini feda eden Tanrı Oğluna imanla sürdürüyorum. 21 Tanrı’nın lütfunu ge-çersiz saymış değilim. Çünkü aklanma Yasa aracılığıyla kazanılabilseydi, o zaman Mesih boş yere ölmüş olurdu.”

SEN PİER

KİLİSESİ

1930 ‘lu senelerde

Page 19: Cronaca Antiochia 2012

KAT

OLİ

K K

İLİS

ESİ

Kur

tulu

ş C

d. K

utlu

Sk.

No:

6 31

002

- Ant

akya

- H

atay

Tel.

: (03

26) 2

15 6

7 03

Fa

x.: (

0326

) 214

18

51

19

Page 20: Cronaca Antiochia 2012

20