C1 Grammars

6
Şimdiki Zamanın Hikâyesi ( Fiil -Iyor -DI -kişi eki ) Ünite 1 1- Describe ongoing actions in the past. - Çocukken bütün gün sokakta oynuyorduk. - Öğretmen geldiğinde öğrenciler kendi aralarında tartışıyorlardı. 2- Describe the habits/routines that once used to be done, but not anymore. - Siz otobüsün saatini bilmiyor muydunuz? Neden geç kaldınız? - Dikkat et! Neredeyse düşüyordun. Geniş Zamanın Hikâyesi (Used to / Would) ( Fiil -Ar/Ir -DI -kişi eki ) 1- Describe the activities which are always and continuously done. - Selim gençliğinde pop müzik dinlerdi. - Çocukken erken yatmak istemezdik. 2- Describe actions, habits, and routines that once used to be done, but not anymore. - Sen buralara gelir miydin? - Çok param olsa, kendime güzel bir ev alırdım. Gelecek Zamanın Hikâyesi ( Fiil -AcAk -DI -kişi eki ) 1- Describes future plans made in the past. These plans may be realized or unrealized. - Dün alışverişe çıkacaktım ama vakit bulup çıkamadım. 2- The negative sometimes tells of regret. - Bu kadar çok yemeyecektin, bak şimdi miden bulanıyor. (midesi bulan- : feel nauseous : لشعور بالغثيان ا) - Siz toplantıda konuşma yapmayacak ydınız? Niçin gelmediniz? Öğrenilen Geçmiş Zamanın Hikâyesi (Past Before Past) ( Fiil -mIş -DI -kişi eki ) Refers to the actions done before another action. - Amerika’ya gitmeden önce İngilizce öğrenmiştim. - Bence onun ne demek istediğini anlamamıştı. - Siz Ömer’le daha önce tanışmamış ydınız?

description

Turkish Grammars for C1 Level

Transcript of C1 Grammars

Page 1: C1 Grammars

Şimdiki Zamanın Hikâyesi ( Fiil -Iyor -DI -kişi eki ) Ünite 1

1- Describe ongoing actions in the past. - Çocukken bütün gün sokakta oynuyorduk. - Öğretmen geldiğinde öğrenciler kendi aralarında tartışıyorlardı.

2- Describe the habits/routines that once used to be done, but not anymore. - Siz otobüsün saatini bilmiyor muydunuz? Neden geç kaldınız? - Dikkat et! Neredeyse düşüyordun.

Geniş Zamanın Hikâyesi (Used to / Would) ( Fiil -Ar/Ir -DI -kişi eki )

1- Describe the activities which are always and continuously done. - Selim gençliğinde pop müzik dinlerdi.

- Çocukken erken yatmak istemezdik.

2- Describe actions, habits, and routines that once used to be done, but not anymore. - Sen buralara gelir miydin? - Çok param olsa, kendime güzel bir ev alırdım.

Gelecek Zamanın Hikâyesi ( Fiil -AcAk -DI -kişi eki )

1- Describes future plans made in the past. These plans may be realized or unrealized. - Dün alışverişe çıkacaktım ama vakit bulup çıkamadım.

2- The negative sometimes tells of regret. - Bu kadar çok yemeyecektin, bak şimdi miden bulanıyor. (midesi bulan- : feel nauseous : الشعور بالغثيان ) - Siz toplantıda konuşma yapmayacak mıydınız? Niçin gelmediniz?

Öğrenilen Geçmiş Zamanın Hikâyesi (Past Before Past) ( Fiil -mIş -DI -kişi eki )

Refers to the actions done before another action. - Amerika’ya gitmeden önce İngilizce öğrenmiştim. - Bence onun ne demek istediğini anlamamıştı. - Siz Ömer’le daha önce tanışmamış mıydınız?

Page 2: C1 Grammars

Şimdiki Zamanın Rivayeti (Fiil -Iyor –mIş -kişi eki ) Ünite 2

Describes action took place at the time of speaking on a regular basis in the past or will happen in the near future, and there is someone else who heard, learned or got aware of it afterwards.

- Anne, kardeşim eve geliyormuş, ‘‘Bir isteğimiz var mı?’’ diye soruyor? - Üniversiteyi kazanmak için gece geç saatlere kadar çalışıyormuş. - Bizi misafir olarak hiç beklemiyormuş, bizi görünce çok şaşırdı. - O yemek yapmaktan anlıyor muymuş? Bunu hiç bilmiyordum. - Bu akşam sinemaya gelmiyorlar mıymış? Ama onlar için de bilet almıştık.

Geniş Zamanın Rivayeti: (Fiil -Ir/Ar –mIş -kişi eki)

Same as Şimdiki Zamanın Rivayeti but it tells about more distant past or longer term habit. - Eskiden beri, kedileri değil ama köpekleri çok severmiş. - Çocukluğundan beri her gece uyumadan önce yarım saat kitap okurmuş. - Sen küçükken çok yaramazlık yapar mıymışsın? - Ben bu sınavı hiçbir zaman kazanamaz mıymışım?

Gelecek Zamanın Rivayeti: (Fiil -AcAk –mIş -kişi eki )

Describes action will take place after the time of the speech and that there is someone else who hears, subsequently learns or gets aware of it.

- Anneciğim, okuldakiler hep beraber Çanakkale gezisine gideceklermiş, ben de gidebilir miyim? - Dilek ile Bülent Eylül’de evleneceklermiş, biz de davetliymişiz. - Kardeşim aradı bu akşam yemeğe gelmeyecekmiş. - Hava durumunu dinledin mi? Yarın kar yağacak mıymış? - Ölen kedisinin yerine, hiçbir zaman yeni bir kedi almayacak mıymış?

Öğrenilen Geçmiş Zamanın Rivayeti (Fiil -mIş -mIş -kişi eki)

Describes action took place before the speech and that there was someone else who heard, learned or got aware of it afterwards. However, it is not a case of report but rather “disbelief, not to take it seriously”.

- Duydun mu bizim okula gitmediğimiz gün öğretmen çok fazla ödev vermişmiş. - Beni çok üzdü; ama sözde tüm bunları istemeyerek yapmışmış. - Herkesle kavga etmiş; ancak böyle olsun hiç istememişmiş. - O Türkçe kursuna daha önce gelmiş miymiş? - Bir şey öğrenebildin mi? Raporu, müdürün istediği gibi hazırlamamış mıymışım?

Gereklilik Kipinin Rivayeti (Necessitative in Report) ( Fiil -mAlI – ymIş -kişi eki )

Describes the necessity for the actions and that there is someone else who hears, learns or gets aware of it afterwards.

- Bugüne kadar sağlığıma daha çok dikkat etmeliymişim, büyüdükçe anlıyorum. - Yarın mutlaka derse gelmeliymişsin. Öğretmen öyle söyledi. - Yaptıklarından hiç pişman görünmüyordu, onu hiç aramamalıymışım. - Bir bilgin var mı? Bu bölümü de imzalamalı mıymışım? - Ameliyat olmamam için yağlı yiyecekler yememeli miymişim?

Dilek-Şart Kipinin Rivayeti (Desiderative in Report) (Fiil -sA – ymIş -kişi eki)

Describes that the action tends to have or express desire and that there is someone else who hears, learns or gets aware of it afterwards.

- İlaçlarını kullanmaya devam etseymiş, daha çabuk iyileşecekmiş. - Yorgun olmasaymış, bu akşam bize yemeğe gelecekmiş ancak yorgunmuş. - Emniyet kemerim takılı olmasaymış, kim bilir başıma neler gelecekmiş. - Aylin, çok fazla beklememek için mülakata daha geç gelse miymiş?

Page 3: C1 Grammars

Şimdiki Zamanın Şartı ( Fiil -Iyor -sA -kişi eki ) Ünite 3

Connects an action that occurs in the current time to a condition. - Eğer tatile çıkıyorsan dikkatli ol. - Almanca biliyorsan Almanya’da işin hazır. - Aradığınız dosyaları bulamıyorsanız diğer dolaba bakın. - Dikiş dikmeyi biliyorsan bu düğmeyi diker misin?

Geniş Zamanın Şartı ( Fiil -Ir/-Ar -sA -kişi eki )

Connects an action that occurs in a large part of time under a certain condition. - Teklif getirirsen üzerinde görüşebiliriz. - Bu düşünceden vazgeçmezsen zararlı çıkarsın. - Bana kalırsa bu yemeği biraz daha pişirmelisin. - Telefonun sesini duyamazsam kapıyı çalarsınız.

Zarf filler ( Fiil+ ma + iyelik eki + şartıyla / koşuluyla )

It is used to mean that the main clause is only realized in a certain condition. - Bu projeyi bana da danışmanız koşuluyla yapabilirsiniz. - İki saat sonra geri getirmek şartıyla arabamı alabilirsin. - Erken gelmen koşuluyla sinemaya gitmene izin veririm.

Duyulan Geçmiş Zamanın Şartı ( Fiil -mIş -sA -kişi eki)

Refers to an occurrence that is possible but very unlikely, and is heard by someone else. - Teminatı yatırmışsanız ihaleye girersiniz. (teminat: assurance : تأمين , ihale: tender : مناقصة ) - İstanbul’a gelmişse beni mutlaka arar. - Tatile gitmişse onu evde bulamayız. - Haberi duymuşsa gelir.

Görülen Geçmiş Zamanın Şartı ( Fiil -DI -ysA -kişi eki )

Indicates that a definite or known occurrence that took place under a certain condition. - Eğer kalacak yer bulamadıysanız niye bizi aramadınız? (kalacak yer: accommodation : المبيت مكان ) - Bu antika vazoyu kim kırdıysa çabuk söylesin. - Doymadıysan biraz daha makarna alabilirsin. - Bu konuyu anlamadıysanız tekrar sorabilirsiniz.

Gelecek Zamanın Şartı ( Fiil -(y)AcAk -sA -kişi eki )

Indicates whether an occurrence will take place or not under a certain condition. - Eğer bu konuda bir toplantı yapılacaksa bayilere şimdiden duyurunuz. - Yarın pişman olacaksan bu işe hiç girişme. ( giriş- : undertake : يتعهد للقيام بـ) - Tatile bizimle gelmeyeceklerse haber versinler.

Page 4: C1 Grammars

Birleşik fiiller Ünite 4

Constructed by adding the tense suffixes (except Simple Past Tense) to the main sentence’s verb, and adding all the tense suffixes to the end of the auxiliary verb suffix “ ol- ”

- Yarın bu saatlerde memleketimde ailemle konuşuyor olacağım. - Ne zaman seninle buluşacak olsak mutlaka bir işin çıkıyor. Sıkıldım artık. - 4 yıl önce üniversite sınavını kazansaydım geçen yıl mezun olmuş olacaktım. - Bu çocuk artık bizi dinlemez oldu.

Zarf-fiiller ( -DIk/-AcAk -iyelik eki + kadar/gibi )

kadar : It helps building up sentences in that the actions occur in the possible atmost top levels with a reference to “time, quantity, size, difficulty, intensity”.

gibi: It produces dependent clauses that present similarity characterization to the independent clause, or present situations that occur just before or after the independent clause.

- Yolculuğumuz tahmin ettiğimiz kadar uzun sürmedi. - Bu sizin anlayabileceğiniz kadar kolay bir soru değil. - Her şeyi tam senin istediğin gibi planladım. - Bana yardım etmediğin gibi sorularıma da cevap vermedin. - Dün çok yorgundum. Yatağa yattığım gibi uyudum.

Bağlaçlar

Zira / Çünkü : (Because, Likewise) - “Yeter ki şu ikramiyeli çikolatalardan vazgeçiniz. Zira görüyorum ki merakınız günden güne artıyor.” N. Hikmet.

Aksi halde / Aksine: Yoksa, öyle olmazsa, aksi takdirde: (Otherwise /On the contrary / Unless) - “Aksi hâlde, koşulların ve ilişkilerin verimsizliğini izleyiciye nasıl algılatırız?”

Açıkçası / Doğrusu: Açık bir biçimde: (Frankly, Honestly, Clearly, Sincerely) - “Açıkçası durmadan yakınan o kadınlara burun kıvırdım.

Page 5: C1 Grammars

Bağlaç olan “ki” : Ünite 4

1- Sebep-Sonuç: bu sebepten, bu yüzden: thus, therefore - Oyun o kadar güzeldi ki herkes ayakta alkışladı. - Ne var ki herkes ona inanıyordu. - Bilmem ki nasıl anlatayım. - Ne yazık ki olay sandığın gibi olmadı. - Bir şey biliyor ki konuşuyor.

2- Açıklama: when someone is quoted. - Atatürk diyor ki: ...

3- Pekiştirme: “ki” is hyphenated when starting with it. - Ben ki hep sizin için çalıştım. - O yerden -ki herkes kaçar- sen de kaç.

4- Duyguları anlatmak için: yakınma, kınama vb. (put at the end of sentence) - Bu sınavı kazanabilir miyim ki! kuşku - Ona güvenilmez ki! yakınma - O beni sevmez ki!

5- Şüphe veya endişe anlatan bir söz: when it comes to the end of question - Acaba ceza verirler mi ki? - Başka şansım var mı ki?

6- Tekrar edilen kelimeler arasında kullanılan “ki” anlamı kuvvetlendirir. - Adam belâ ki ne belâ - Kadın görgüsüz ki ne görgüsüz.

7- Abartma anlamı katar: Exaggeration - Bugün öyle yorgunum ki.

8- Bu bağlaç birkaç örnekte kalıplaşarak bitişik yazılmaktadır: In some cases it takes a fix form. - Belki, çünkü, hâlbuki, mademki, meğerki, oysaki, sanki, illaki

“ki” ile Birleşmiş Bağlaçlar :

1- Nitekim: Thus, Hence, In fact (Comparison of two sentences) - Davranışları hiç de hoş değildi nitekim annesi de bundan hoşlanmadı.

2- Nasıl ki: Just as (Analogy between two sentence) - Nasıl ki emeklemeden yürüyemiyorsak ehliyet almadan da araba kullanmamalıyız.

3- Demek ki: Sebep-Sonuç: Cause-Effect, Therefore, That is to say - Demek ki yarın gelecekmiş. - Ben bunu duymamıştım demek ki öyle olmuş. - Telefona cevap vermiyor. Demek ki hala bana çok kızgın.

4- Yeter ki: Amaç – Şart: Emir ve istek cümlelerinin başına gelir. (As long as) - Bütün engelleri aşarım yeter ki sen yanımda ol. - İstediğin ücreti vereceğim yeter ki bizimle çalış. - Az veya çok kazanmak önemli değil yeter ki sevebileceğim bir iş olsun.

5- Tut ki: As if, Farz edelim ki: Let’s assume, Farz et ki: Suppose that, Varsayalım ki: hypothetically, for the sake of, Diyelim ki: Let’s say that, kabul edelim ki: Let’s granted that -dIğInI düşünelim: Let's see that. - Diyelim ki cüzdanını çaldırdın. - Farz edelim ki okulu bıraktın, ne yapacaksın? - Diyelim ki bu konuyu anlamamışsın. - Üç yüz kilometrelik yolu iki saatte aldığını düşünelim.

6- Kaldı ki: bundan başka, bununla birlikte: Moreover, Besides, Furthermore - Hava çok soğuk, kaldı ki hastayım, onun için sana gelemem. - Kaldı ki bu iş için ben sana söz vermedim.

7- Öyle ki: cause – effect: in fact, such that - Seni seviyorum; öyle ki senin için canımı veririm. - Çok sıkıldı, öyle ki ağzından bir tek söz çıkmadı. - Bembeyaz oldu öyle ki bayılacak sandım.

8- Şöyle ki: sonuç anlam: That is to say, Namely. - Bilgisayardaki sorunu çözdük. Şöyle ki yarın herkes ücretlerinizi alabilecek.

9- İllaki: Ne olursa olsun, Hangi şartta olursa olsun, Her durumda: Regardless, No matter what, In any case. - İllaki sana bu konuyu öğreteceğim diye tutturdu.

10- Nedir ki: küçümseme, önemsizlik, değersizlik: underrate, insignificance, worthlessness. - Onun Amerika’ya gitmesi nedir ki herkes gider. - Üniversiteyi bitirmek nedir ki bakalım iyi bir iş bulabilecek mi?

Page 6: C1 Grammars

Tezlik Fiili: ( Fiil -Iver -zaman eki )

1- Describe actions occur very quickly - Mutfağa gitmişken bana bir çay getiriver. - Adam televizyonun karşısında uyuyuverdi.

2- Express entreaty when request something. - Bu dosyayı benim yerime götürüversen ne olur? - Bugün de işe gidiverme.

3- There is one more compound verb that gives the same meaning: - çıkagel- : beklenmeyen bir anda gel- , (beklenmeyen bir anda: unexpected)

Süreklilik Fiili: ( Fiil -A -kal/gel/dur/koy -zaman eki )

Highlights the continuity of an occasion or incident. (It can be used for informal requests or orders). - Uzun zamandır görmediğim arkadaşıma rastlayınca donakaldım. - Türklerde bayramlaşma geleneği yıllardan beri süregelir. - Sen bu işleri yapadur. Ben birazdan geleceğim.

Yaklaşma Fiili: ( Fiil -Ayaz -zaman eki )

1- It tells that a situation is nearly approached (It is used very little) - Ayağım kaydı. Düşeyazdım.

2- The meaning is also presented by using the adverbs “az daha, az kaldı, az kalsın, neredeyse” (almost, nearly). - Neredeyse, onu Taksim’de gördüğümü ağzımdan kaçıracaktım.

Zarf-fiiller ( Fiil -DIk/-AcAk -iyelik eki -A + göre ) Ünite 6

1- Used to transfer a sentence or thought: According to , (In this case, it canNOT be used in a negative way) - Duyduğuma göre sınavdan 100 almışsın. - Arkadaşımın söylediğine göre İstanbul çok güzel bir şehirmiş. - Müdürün söyleyeceklerine göre hareket edeceğiz.

2- Used to make inference or guess. (In this case, it can be used in a negative way) - Bu saate kadar gelmediğine göre başına bir şey gelmiş olmalı. - Çok işi olduğuna göre tatile çıkmayacak. - Sabaha kadar çalışacağına göre çok işi olmalı.

Zarf Fiiller: ( Fiil -DIk -iyelik eki + takdirde )

It used to signify a necessary condition to realizing an action in the main sentence. (It is used in official and written language)

- Derslerine çalışmadığın takdirde sınıfta kalacaksın. - Okula telefon ettiğiniz takdirde sınav sonucunuzu öğrenebilirsiniz. - Biraz bekleyelim. O gelmediği takdirde biz yolumuza devam edelim.

Zarf Fiiller ( Fiil + -mA + iyelik durumunda )

It used to signify a necessary condition to realizing an action in the main sentence. (It is used in official and written language)

- Türkçeyi çok iyi öğrenmeniz durumunda sizi üniversiteye kabul edebiliriz. - Kurallara uymamanız durumunda ceza alabilirsiniz. - Yeterli imza toplamanız durumunda dilekçeniz işleme konulacaktır.