BÜLENT ECEVİT İKTİSAT ÖĞRENCİ TOPLULUĞU GELECEĞİN...

865

Transcript of BÜLENT ECEVİT İKTİSAT ÖĞRENCİ TOPLULUĞU GELECEĞİN...

  • BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ

    İKTİSAT ÖĞRENCİ TOPLULUĞU

    GELECEĞİN SOSYAL

    BİLİMCİLERİ ULUSAL ÖĞRENCİ

    KONGRESİ IV BİLDİRİ E-KİTABI

    ZONGULDAK, NİSAN, 2019

    NOT: Kongre kitabında yer alan bildirilerin içeriği ve formatı tamamen

    yazar/yazarlara aittir.

  • KURULLARIMIZ

    ONURSAL BAŞKAN: Prof. Dr. Mustafa ÇUFALI /

    Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü

    Bilim Kurulumuz :

    Prof. Dr. Hamza ÇEŞTEPE

    Prof. Dr. Hakan SARIBAŞ

    Prof. Dr. Necla AYAŞ

    Doç. Dr. Ertuğrul YILDIRIM

    Dr. Öğr. Üyesi Volkan BEKTAŞ

    Dr. Öğr. Üyesi Şenay SARAÇ

    Dr. Öğr. Üyesi Deniz ŞÜKRÜOĞLU

    Dr. Öğr. Üyesi Zafer ÖZTÜRK

    Dr. Öğrtm Üyesi Tezcan ABASIZ

    Dr. Öğr. Üyesi Arzu TAY BAYRAMOĞLU

    Dr. Öğr. Üyesi Asuman KOÇ YURTKUR

    Dr. Öğr. Üyesi Zeynep BAŞAK

    Dr.Öğr. Üyesi Ferdi KESİKOĞLU

    Dr.Öğr.Üyesi Bersu BAHTİYAR

  • Düzenleme Kurulu:

    Dr. Öğr. Üyesi Volkan BEKTAŞ

    Elifnur TOPSELVİ Nesligül CİĞERİM

    Efe ALBAYRAK Samet DEMİRCİ

    Burak KAYA Zekiye ÖZBEK Furkan ÖZTÜRK Hilal YAYLA İsmail ÜÇPINAR Muammer VURAL Şahin TOPTAŞ Osman ÜLGİ Fatih ÇELEM Orhan KOCAMAN Gizem KILINÇ Murat TOPAL Onur AYIK Furkan YAZIHARMAN İpek BUYUR Melike ÇELİK Pınar ŞAHİNOĞLU Salih BOZKAYA

  • Sevgili Meslektaşlarım Değerli Sosyal Bilimciler, Bülent Ecevit

    Üniversitesi öğrenci odaklı bir üniversitedir. 35 bin öğrencimiz bizim en

    büyük güç kaynağımızdır. Üniversitemiz öğrencilerine kaliteli eğitim

    olanakları sağlayan ve araştırmacılar için uluslar arası boyutta bir öğretim

    kurumu olmasının yanında, düzenlediği sosyal, kültürel ve sanatsal

    etkinliklere sadece Zonguldak merkezinde değil, tüm bölgede büyük bir

    eksikliği gidermektedir. Son yıllarda sürdürdüğümüz yatırımlarla

    öğrencilerin kampüslerimizdeki fiziksel yaşam alanlarını en modern ve en

    donanımlı biçimde düzenlerken,öncelikli hedefimiz olan uluslararasılaşma

    adına da önemli adımlar atmaktayız. Ulusal ve Uluslararası işbirlikleri

    ağını her geçen gün geliştiren üniversitemiz, öğrencilerinin sosyal,kültürel

    ve akademik gelişimi için her türlü imkanı onlara sunmakta ve teşvik

    etmektedir. Öğrenci toplulukları bizler için çok önemlidir. Çünkü

    öğrencilerimiz bu topluluklarda projeler üretip etkinlikler düzenlemekte ve

    kültürel,sanatsal ve sosyal organizasyonlar gerçekleştirmektedir. Bu gün

    bir kez daha görüyoruz ki; gençler bu işi çok daha iyi yapabiliyorlar.

    Enerjileri ile her bir ayrıntısı önceden planlanmış etkinliklere ev sahipliği

    yapıyorlar. İktisat Öğrenci Topluluğu Akademik Danışmanı Öğretim

    Üyesi Doç. Dr Volkan BEKTAŞ ile İktisat Öğrenci Topluluğu

    öğrencilerimi kutluyorum. Hepinize en derin sevgilerimi sunuyorum.

    Teşekkür ederim.

    İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı

    Prof.Dr.Yasemin KÖSE

  • Değerli Hocalarım ve Sevgili Arkadaşlarım, Bülent Ecevit Üniversitesi

    İktisat Öğrenci Topluluğu olarak sizleri 26 Nisan 20119 tarihinde

    düzenlediğimiz GELECEĞİN SOSYAL BİLİMCİLERİ ULUSAL

    ÖĞRENCİ KONGRESİ IV’te ağırlamaktan dolayı büyük onur

    duymaktayız. Kongremizin amacı, her geçen gün gelişen ve kalitesini

    arttıran üniversitemizde, Geleceğin Sosyal Bilimcilerini ağırlayarak

    bilimsel bir organizasyona ev sahipliği yapmaktır. Bir olmaya ve birlikte

    hareket etmeye ihtiyacımız olan içinde bulunduğumuz dönemde ülkemizin

    dört bir yanından gelen misafirlerimizle, mavi ile yeşilin buluştuğu

    Zonguldak'ta bilim ve kardeşliğin her saniye hissedildiği kongre

    olacağından şüphemiz yoktu. Bu inançla birbirinden değerli öğrenci

    arkadaşlarımla, misafirlerimizi en iyi şekilde ağırlamak için

    çalışmalarımızı titiz şekilde gerçekleştirdik. Ulu Önderimiz Mustafa

    Kemal ATATÜRK'ün dediği : “Dünyada her şey için, maddiyat için,

    maneviyat için, muvaffakiyet için, en hakiki yol gösterici ilimdir, fendir,

    ilim ve fennin haricinde yol gösterici aramak gaflettir, cehalettir,

    delalettir.” Bu sözü kendimize örnek alarak üniversitemizde Geleceğin

    Sosyal Bilimcilerini her zamankinden daha fazla bilim ile meşgul ederek

    ülkemiz için örnek insanlar olmalarına teşvik etmeye gayret gösterdik.

    Kongre planlamasındaki Yemek Organizasyonları, Geleceğin Sosyal

    Bilimcileri Galası ile sevgi ve dostlukların paylaşıldığı sosyal programda

    hoşça vakit geçirdiğinizi umuyorum.

    Saygılarımla,

    Elifnur TOPSELVİ

    Düzenleme Kurulu Öğrenci Başkanı

  • İçindekiler KAYIT DIŞI İSTİHDAMA YÖNELİK ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN

    TUTUMLARININ İNCELENMESİ : ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ

    ÖRNEĞİ .............................................................................................................. 1

    EMRAH SERBES’ İN ESERLERİNDE ERKEKLİK OLGUSU ..................... 19

    ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİ KAYGI DÜZEYLERİNİN

    ARAŞTIRILMASI............................................................................................. 28

    BEŞERİ SERMAYE, İHRACAT, EKONOMİK BÜYÜME: TÜRKİYE

    EKONOMİSİ ÜZERİNE NEDENSELLİK ANALİZİ...................................... 47

    18-24 YAŞ ARASI GENÇLERDE MADDE KULLANIMI SEBEPLERİ VE

    SUÇ İŞLEME ÜZERİNDEKİ ETKİSİ ............................................................. 77

    DEZAVANTAJLI ÇOCUKLARA YÖNELİK BİR SOSYALSORUMLULUK

    PROJESİ: RESMEDİLMİŞ HAYALLER ........................................................ 97

    BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİLERİİN KREDİ KARTI

    KULLANIMIMI ETKİLEYEN FAKTÖRLER .............................................. 117

    E-TİCARET SİTELERİNDE SATIŞA SUNULAN YÜKSEK KALİTE

    ALGISINA SAHİP MARKALARDAKİ FİYAT İNDİRİMLERİNİN

    TÜKETİCİ SATIN ALMA NİYETİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ ........................ 142

    ÇALIŞMA HAYATINDA MOBBİNG: GIDA SEKTÖRÜNDE ÇALIŞANLAR

    ÜZERİNDE BİR İNCELEME: ....................................................................... 160

    İSRAİL STRATEJİK KÜLTÜRÜNÜN ANA BİLEŞENLERİ ...................... 175

    ENTELEKTÜEL İKTİDAR PORTRESİ OLARAK ORYANTALİZM VE

    TÜRKİYE MODERNLEŞMESİ ..................................................................... 187

    KİERKEGAARD'IN KAYGI TEMELLİ UMUTSUZLUK FELSEFESİNDEN

    POZİTİF PSİKOLOJİDEKİ UMUT KAVRAMINA YOLCULUK ............... 210

    MAX BECKMANN’IN SANAT ANLAYIŞININ TARİHSEL

    PERSPEKTİFTEN İNCELENMESİ ............................................................... 230

    İBN BACCE’NİN SİYASET TEORİSİNDE YALNIZ YAŞAMIN İMKÂNI

    ......................................................................................................................... 243

    İSMET İNÖNÜ’NÜN CUMHURBAŞKANLIĞI DÖNEMİNDE.................. 268

    KÜLTÜR VARLIKLARINA YÖNELİK İZLENEN POLİTİKA .................. 268

  • TERÖR-TARİH İLİŞKİSİ VE PKK ÖRNEĞİ ............................................... 292

    VARGAS REGIME IN BRAZIL (1930-1945) ............................................... 307

    DİJİTAL MEDYADA HABER DOĞRULAMA ORGANİZASYONLARI .. 314

    TÜKETİCİLERİN ELEKTRONİK TİCARET FAALİYETİNE YÖNELİK

    TUTUMLARININ TEKNOLOJİ KABUL MODELİ İLE İNCELENMESİ .. 328

    THE INVESTIGATION OF CONSUMERS’ ATTITUDES TO ELECTRONICS

    TRADE ACTIVITY BY TECHNOLOGY ACCEPTANCE MODEL ........... 329

    ENERJİ İTHALAT BAĞIMLILIĞI VE CARİ AÇIK İLİŞKİSİ: TÜRKİYE

    ÖRNEĞİ .......................................................................................................... 349

    KENT İÇİ RAYLI ULAŞIM SİSTEMLERİNİN KENTSEL TOPRAK

    RANTINA ETKİSİ: LİTERATÜR ÜZERİNDE GENEL BİR

    DEĞERLENDİRME ....................................................................................... 387

    KADINLARIN İŞGÜCÜNE KATILIMINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER VE

    TÜRKİYE-MÜSLÜMAN ÜLKELER KARŞILAŞTIRMASI ....................... 409

    BATTAL GAZİ VE ANADOLU’DA İSLAM-BİZANS MÜCADELESİNDEKİ

    ROLÜ .............................................................................................................. 472

    ULUSLARARASI KRİZLERİN ÇÖZÜMÜNDE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER

    GÜVENLİK KONSEYİNİN ROLÜ: SURİYE KRİZİ ÖRNEĞİ ................... 494

    SOKAKTA YAŞAYAN ÇOCUKLARIN AİLE İLİŞKİLERİ ÜZERİNE BİR

    İNCELEME ..................................................................................................... 520

    DİZİLERİN TÜRK TOPLUMUNDA KADIN İMGELEMİ ÜZERİNE

    ETKİLERİNİN İNCELENMESİ / KADIN DİZİSİ ........................................ 548

    HİNDİSTAN VE PAKİSTAN’IN ŞANGHAY İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ’NE

    KATILMASI VE KEŞMİR MESELESİNİN ÖRGÜTÜN GELECEĞİNE

    ETKİLERİ ....................................................................................................... 563

    SAĞLIK VE KALKINMA İLİŞKİSİ .............................................................. 582

    X. YÜZYIL DEVLET ADAMLARINDAN KADI TARSUSÎ VE ‘’SİYERU’S-

    SUGUR’’ ESERİNİN TAHLÎLİ ..................................................................... 599

    TASARRUFUN TEORİK GEÇMİŞİ VE TÜRKİYE’DE HANEHALKI

    TASARRUFLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ .......................................... 616

    TÜRKİYE’DE TARIMSAL DESTEK UYGULAMALARI VE EKONOMİ

    İÇERİSİNDEKİ YERİ ..................................................................................... 633

  • MOBİL UYGULAMALARIN SUNDUĞU UYGULAMA İÇİ İÇERİK VEYA

    HİZMETİ SATIN ALAN TÜKETİCİLERİN SATIN ALMA SONRASI

    DAVRANIŞLARI ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA ............................................... 649

    TEK TARAFLI AYRILMA OLGUSU: KIRIM VE KATALONYA

    ÖRNEKLERİ ................................................................................................... 669

    YABANCI DİL AĞIRLIKLI ORTAOKUL 5.SINIF ÖĞRETİM

    PROGRAMININ ÖĞRENCİLERİN AKADEMİK BAŞARILARINA,

    İNGİLİZCE DERSİNE YÖNELİK TUTUMLARINA VE ÖZ YETERLİK

    İNANÇLARINA ETKİSİ ................................................................................ 687

    TÜRKİYE’DE ÇOCUK İŞÇİ VE ÇOCUK İŞÇİ ÖLÜMLERİ ................ 693

    NICCOLÒ MACHIAVELLI’NİN SİYASET ANLAYIŞI BAĞLAMINDA

    HUKUKUN ARAÇSALLAŞTIRILMASI SORUNU..................................... 735

    NARKO-TERÖRİZM BAĞLAMINDA TERÖRİZMİN FİNANSMANIYLA

    MÜCADELE ................................................................................................... 750

    FEMİNİST Mİ? KADIN CİNAYETİ Mİ? ...................................................... 771

    YOKSULLUK VE YOKSULLUĞUN KADINSILAŞMASI ......................... 788

    ZONGULDAK BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİLERİNİN

    HARCAMLARININ ANALİZİ VE ZONGULDAK EKONOMİSİNE KATKISI

    ......................................................................................................................... 812

    ENFLASYONUN MAKROEKONOMİK BELİRLEYENLERİ: TÜRKİYE

    ÖRNEĞİ .......................................................................................................... 832

  • 1

    KAYIT DIŞI İSTİHDAMA YÖNELİK ÜNİVERSİTE

    ÖĞRENCİLERİNİN TUTUMLARININ İNCELENMESİ :

    ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ ÖRNEĞİ

    ARZU YAŞAR, ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ, SOSYAL

    GÜVENLİK BÖLÜMÜ, [email protected]

    SABRİYE KOÇHAN, ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ, SOSYAL

    GÜVENLİK BÖLÜMÜ, [email protected]

    TUĞÇE HİDAYET, ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ, SOSYAL

    GÜVENLİK BÖLÜMÜ, [email protected]

    ÖZET

    Kayıt dışı istihdam, sosyal güvenlik açısından niteliği

    itibariyle yasal işlerde çalışarak istihdama katılan kişilerin

    çalışmalarının gün veya ücret olarak ilgili kamu kurum ve

    kuruluşlarına hiç bildirilmemesi olarak tanımlanabilir. Buradan

    yola çıkarak üç çeşit kayıt dışı çalışma belirtilebilir Bunlar;

    Sigortalıların Sosyal Güvenlik Kurumu’na hiç bildirilmemesi,

    çalışma gün sayılarının eksik bildirilmesi ve sigorta primine esas

    kazanç tutarlarının eksik bildirilmesidir.

    Türkiye’de kayıt dışılığın en çok görüldüğü sektörlerin

    başında tarım ve sırasıyla inşaat, turizm, toplumsal ve kişisel

    hizmetler, imalat, sanayi, nakliyat sektörleri gelmektedir. Ayrıca

  • 2

    çocuk işçiliğinde ve yabancı işçilerin çalıştırılmasında da kayıt

    dışılığın ön plana çıktığı görülmektedir.

    Türkiye’nin kayıt dışı istihdam ile ilgili verileri Türkiye

    İstatistik Kurumu’nun Hane-halkı İşgücü anketlerinde 2003

    yılında %57,75 seviyelerinde olan kayıt dışı istihdam oranı 2018

    Aralık ayında %33,4 seviyelerine kadar gerilemiştir.

    Bahsi geçen verilerden hareketle eğitim düzeyi yüksek olan

    gençlerin kayıt dışı istihdam konusunda bilinçlenmesi önemli bir

    husustur. Yapılacak çalışmada Üsküdar Üniversitesi’nde eğitim

    görmekte olan farklı bölümlerde okuyan 20 öğrenci ile

    derinlemesine mülakat tekniği ile görüşmeler yapılacaktır.

    Anahtar Kelimeler: Kayıt dışı İstihdam, Türkiye, genç,

    genç nüfus

    GİRİŞ

    Kayıt dışı istihdam ülkemizin başta gelen sorunları arasında yer

    almaktadır. Kayıt dışı istihdam; herhangi bir iş alanında çalışıp

    işveren tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilmemesi,

    çalışılan gün sayılarının eksik bildirilmesi, prime esas kazançların

    eksik bildirilmesi gibi çeşitleri içermektedir.

    Kayıt dışı istihdam Türkiye’de 1950 yılında kırsal bölgelerden

    kentlere yapılan göçlerin artmasıyla birlikte ortaya çıkan vasıfsız iş

    gücü ve düşük ücretler beraberinde sosyal haklardan mahrum bir

    kesimi ortaya çıkarmıştır bu durum haliyle kayıt dışılığın artmasına

    sebebiyet vermiştir.

  • 3

    Türkiye’de kayıt dışılığı etkileyen bazı sebepler bulunmaktadır.

    Bunlar sırasıyla şöyledir; ekonominin geri kalmışlığı, yüksek

    vergiler, istihdam alanlarının nüfus artışı ile uyumlu olmaması ve

    iş yerlerinin yeterince denetlenmemesidir.( Yıldırım,2017; 4)

    Kayıt dışı istihdam, Türkiye’de 1980 sonrası dönemde güncellik

    kazanmıştır. Kayıt dışı istihdam 1990’larda %50’li seviyelerinde

    gerçeklemiştir, bu oran 2000’li yılların başına kadar sürmüştür.

    2008 yıllında alınan bazı önlemlerle %43’e 2015’te ise %33’e

    gerilemiştir. Şubat 2018 TÜİK(Türkiye İstatistik Kurumu)

    verilerine göre %32,2’lik kayıt dışı istihdam oranı dahi çok yüksek

    olduğu kabul edilmektedir. Her ne kadar oranlar yıllar içinde düşüş

    gösterse de kayıt dışı istihdam hala yüksek seviyede ve bu nedenle

    Türkiye için hala önemli bir sorundur. Bu durum hem işveren,

    çalışan ve devlet için büyük bir sorun haline gelmektedir.

    Bu çalışmada, kayıt dışı istihdamda yüksek orana sahip olan genç

    kesimden Üsküdar Üniversitesi’nde farklı bölümlerde okuyan 20

    öğrencilerle derinlemesine röportaj tekniğiyle görüşmeler

    yapılmıştır. Röportajda verilen cevaplar analiz edilmiştir.

    Öğrencilerin yetersiz olduğu konular hakkında analiz yapılarak

    öneriler verilmiştir.

    1.Kayıt dışı istihdam

    Kayıt dışı istihdamın işçi ve işveren taraflarınca istihdamın

    gerektirdiği bilgilerin yasal olan kanun ve şekilde devletle

    paylaşılmadığı yazısız gerçekleşen gayri resmi çalışmalardır.

  • 4

    Kavram olarak ilk defa 1970 yılında ILO (Uluslararası çalışma

    örgütü) tarafından Dünya İstihdam Programı kapsamındaki Kenya

    Raporunda “enformel sektör” olarak tanımlanmıştır. (Bağımlılık

    Nedir, http://www.segekam.com)

    Kayıt dışı istihdamın çeşitli olumsuz etkileri bulunmaktadır bunlar;

    İşçinin yazılı olmayan bir şekilde çalışmasına bağlı resmi

    haklarının bulunmaması, devletin tahsilini yapamadığı vergiler,

    işçinin Sosyal Güvenlik haklarından yararlanamaması, ülkenin

    rapor ve istatistiki verilerinde saptırıcı olumsuz etkileri

    bulunmaktadır, yasalara uyan işveren ve işçilerinde adaletsizlik

    oluştuğu konusunda fikirlere sebebiyet verebilmektedir.

    Kayıt dışı istihdam çeşitleri şu şekilde sıralanabilir; Çalışan

    işçilerin Sosyal Güvenlik Kurumuna hiç bildirilmemesi, çalışan

    bireylerin bilgilerinin yetkili kurumlara eksik bildirilmesi ve

    sigorta primine esas kazançların eksik bildirilmesidir.

    1.1 Kayıt dışı istihdama yönelten sebepler

    Mali ve ekonomik sebepler kişileri ülkenin genel ekonomik

    durumu, işsizlik oranları, gelir dağılımı adaletsizliği vb. finansal

    sebepler bireyleri kayıt dışı istihdama yöneltmektedir. İşverenler,

    devlet vergilerinden kurtulmak adına çalışan işçilerini gerekli

    kurumlara bildirmeme yoluna gitmektedir. İşçiler ise eğer ülkenin

    ekonomik yapısı pozitif değilse gelecek kaygısıyla hiçbir Sosyal

    Güvenlik koruması olmaksızın işlerde gayrı resmi olarak

    çalışmaktadırlar.

    http://www.segekam.com/

  • 5

    Hukuki ve idari nedenler; Yasalarda bulunan iş yeri açmak için

    gerekli belge ve evrakların temini çok uzun ve karmaşık bir süreç

    içermektedir. Bu bürokrasi yolunu tercih etmek istemeyen gerek

    işveren gerekse de işçiler kayıt dışı olarak çalışma yolunu

    seçmektedirler.

    Sosyal ve kültürel nedenler; ülke halkının kayıt dışı çalışmanın

    getirdiği olumsuzluklardan habersiz olması çoğu kez kayıt dışı

    istihdamı artıcı bir etki göstermektedir.

    Ülke içi göçlerin oluşturduğu hızlı kentleşmeyle birlikte gayrı

    resmi birçok konuyla beraber kayıt dışı istihdamı da getirmiştir.

    Göçmen ve mültecilerin sıkça tercih ettiği ülkeler ise taşıma bir

    kayıt dışı istihdama maruz kalmaktadırlar.

    Siyasal nedenler; Kayıt dışı istihdam tamamen yok edilemese de

    gerekli yasal mevzuatın oluşturulması, cezai yaptırımlar ve

    denetlemelerle birlikte yüksek oranda engellenebilmektedir. Ancak

    siyasetçilerin kendi siyasi gelecekleri uğruna kayıt dışı istihdamı

    görmezden geldikleri birçok kez görülmüştür.

    2.TÜRKİYE’DE KAYIT DIŞI İSTİHDAM VE SONUÇLARI

    Bulunduğumuz dönem içerisinde sürekli olarak bilgi ve bilişim

    teknolojileri gelişmektedir bununla birlikte üretimde esneklik

    artmaktadır kayıt dışı ekonomi de böylece tetiklenmekte buna bağlı

    olarak da toplam işgücü içinde kayıt dışı istihdam büyük oranlara

    ulaşmaktadır. (Demir,Yıldız,Benli,2009:10) Ülkemizde ki

  • 6

    çalışanların büyük bir bölümü sosyal güvenceden yoksun bir

    şekilde çalışmaktadırlar. Kayıt dışı çalışanların kısa süreli olarak

    en çok sıkıntı yaşadıkları konu sağlık sigortasıdır çünkü Sosyal

    Güvenlik Kurumu sağlık alanında bir çok ödemeyi yaparak kişiye

    yardımcı olmaktadır.

    Kayıt dışı istihdam tüm dünyada var olan ve önlenmeye çalışılan

    bir sorundur. Planlanan ekonomi politikaları uygulanırsa kayıt dışı

    istihdam önlenebilmektedir. Ülkede yaşanan ekonomik kriz

    dönemlerinde kayıt dışı istihdamı önlemek zorlaşmaktadır. Kısa

    dönemde alınacak idari tedbirler hemen sonuç vermeyebilir,

    alınacak tedbirler uzun dönemde önemli mesafeler alarak etkisini

    gösterir.

    Sosyal güvenlikte yaşanan finansman krizlerinden biri de kısmı

    kayıt dışılıktır. Kısmi kayıt dışılık, kişi sisteme kayıtlıdır ancak

    kazancı daha düşük gösterilmektedir. Bu yolla işveren

    çalışanlarının prime esas kazançlarını eksik göstererek vergi

    kaçırmaktadır.

    Kayıt dışı istihdam, Türkiye’de 1980 sonrası dönemde güncellik

    kazanmıştır. Kayıt dışı istihdam 1990’larda %50’li seviyelerinde

    gerçeklemiştir, bu oran 2000’li yılların başına kadar sürmüştür.

    2008 yıllında alınan bazı önlemlerle %43’e 2015’te ise %33’e

    gerilemiştir. Şubat 2018 TÜİK(Türkiye İstatistik Kurumu)

    verilerine göre %32,2’lik kayıt dışı istihdam oranı dahi çok yüksek

    olduğu kabul edilmektedir. Her ne kadar oranlar yıllar içinde düşüş

  • 7

    gösterse de kayıt dışı istihdam hala yüksek seviyede ve bu nedenle

    Türkiye için hala önemli bir sorundur. Bu durum hem işveren,

    çalışan ve devlet için büyük bir sorun haline gelmektedir.

    Türkiye’de kayıt dışı istihdamın 1980 sonrasında artmasının

    sebepleri arasında, işgücü arz ve talep yönlü etmenler eş zamanlı

    olarak etkili olmuştur. İşgücü talebi tarafında, ucuz işgücü

    istihdamını gerektiren, dolayısıyla kayıt dışı istihdam oranını

    artıran önemli bir değişken ortaya çıkmış; söz konusu değişken,

    işvereni, küresel pazarlardaki fiyatlarla rekabet edebilmek için

    kayıt dışı işçi çalıştırarak ürün maliyetini aşağı çekmeye

    zorlamıştır. İşgücü arzı tarafında kayıt dışı istihdamı artırıcı etken

    ise, özelleştirmeler bağlamında kamu sektöründeki istihdamın

    azalan payı ve kırsal kesimden kente iç göçlerin artmasıyla şehre

    gelen niteliksiz işgücünün (Aydın, 2013: 783) işsiz olmamak adına

    kişiye sunulan en düşük ücreti kabul ederek kayıt dışı çalışmasıdır.

    İşsizlik kayıt dışı istihdamın en önemli sebepleri arasında yer

    almaktadır.

    Kayıt dışı istihdamın Türkiye’de artmasına neden olan faktörler

    sırasıyla şunlardır; yüksek işsizlik ve yüksek nüfus artışı, iç göçler,

    küçük ölçekli işletmelerin yoğun olması, yabancı ve kaçak işçilik,

    işverenin ödediği vergilerin yüksekliği gibi sosyal ve yasal

    nedenlerdir.

    2.1 KAYIT DIŞI İSTİHDAMIN OLUMSUZ SONUÇLARI

    İşletmelerin birbirleri arsında arasında haksız rekabet ortamı

    oluşması sorunu; Kayıt altında çalışanları bulunan bir işletme kayıt

  • 8

    dışı eleman çalıştıran bir işletmeye göre daha çok vergi ödemesi

    bulunmaktadır. Kayıt dışı işçi çalıştıran bir işletme çalışanları için

    yetkili kurumlara ödeme yapmadığı için iki işletme arasında haksız

    rekabet oluşmaktadır..

    Çalışanlar kayıt dışı istihdama katılarak sosyal güvenlik haklarını

    kullanamamaktadır. Kayıt dışı istihdam sonucunda çalışanın

    karşılaştığı sorunlar arasında şunlar bulunmaktadır; Kişinin Genel

    Sağlık Sigortasına kayıtlı olmadığı için sağlık yardımları,

    emeklilik hakkı, ölüm yardımı, aile yardımı ve vefat sonrası aile

    bireylerine sağlanacak yardımlardan yoksun kalmaktadırlar. Kayıt

    dışı istihdam sonucunda ortaya çıkan önemli sorunlardan biri de iş

    kazaları sonucu işverene maddi ve cezai yükümlülükler, işçiye ise

    çalışma gücünü kaybetmesi veya kişinin ölümü gibi olaylarla

    sonlanmasıdır. Kayıt dışı olarak çalışan biri ölümünün ardından

    geride ona bağımlı olanları da etkilemektedir ve kişiler mağdur

    olmaktadırlar.

    Çalışanın tazminatlardan ve işsizlik sigortasından yaralanamaması

    sorunu; 1475 sayılı İş Kanunu’nun halen yürürlükte olan 14.

    Maddesi, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. İle 21. Maddeleri

    çalışanlara ihbar tazminatı, kıdem tazminatı, kötü niyet tazminatı

    ve haksız fesih tazminatını ödenmesini içermektedir. Kişi kayıtlı

    istihdam ediliyorsa tazminat haklarını kullanmaya hak kazanır.

    Kayıt dışı çalışanlar işten çıkarıldıklarında işsiz kalmaları

    durumunda tazminat haklarından ve işsizlik sigortasından

    yararlanamamaktadır bu durum kişiyi mağdur etmektedir.

    (Mahiroğulları, 2017; 559)

  • 9

    Prim ve vergi kayıplarının bütçe üzerindeki mali olumsuzlukları

    hakkında Erkan Karaaslan'ın 2010 yılında hazırladığı uzmanlık

    tezinde, 2009 yılı için ayrıntılı veriler yer almıştır. Söz konusu

    çalışmada; bütçe üzerindeki kayıplar doğrudan ve dolaylı mali

    kayıplar olarak tasnif edilmiş; sonuçta kayıt dışı istihdam nedeniyle

    bütçe üzerindeki kayıp miktarın 95.9 milyar TL'yi geçtiği ifade

    edilmiştir (Karaaslan, 2010: akt. Mahiroğulları 2017:559)

    3.1. Gençlerin çalışma karşısındaki tutum ve davranışları

    Gençlerin çalışma yaşamına karşı isteksiz ve çalışmaktan kaçtıkları

    görülmektedir. Gençler kendi istedikleri alanda çalışmayı

    arzulamaktadır ve bu doğrultuda eğitim almaktadırlar ancak

    isteklerini tatmin eder bir çalışma ortamıyla

    karşılaşamamaktadırlar. Fransa'da yakın tarihlerde yapılan bir

    araştırmada yaş, cinsiyet, sosyal orijin, eğitim seviyesi ve işin

    tipine bağlı olarak önemli davranış farkları olduğu ortaya

    konmuştur. (Murat,1995,187)İşsiz genç kesiminin işe girebilmek

    için birbiriyle rekabet halinde oldukları görülmektedir. Bu durum

    işverenlerce fırsat bilinip uygunsuz maaş, uygunsuz koşul ile kayıt

    dışı çalışmaya gençleri ikna edebilmektedir. Üniversite mezunları,

    lise ve ortaokuldan ayrılmış olanlar, mesleğine veya eğitim

    düzeyine uymayan bir işi kabul etmek veya ülkenin geri kalmış

    bölgelerinde bir iş tutmak yerine işsiz kalmayı tercih etmektedirler.

    Eğitim görmüş kesimin kendi eğitim seviyesine uymayan bir işte

    zorlanarak çalışması halinde eksik istihdamın genişlemesinde

    önemli rol oynamaktadır.

  • 10

    Genç işsizlik Türkiye’de uzun zamandır politikacılar tarafından

    tartışılmaktadır. Türkiye için önemli bir araştırma konusu olarak da

    görülmekte ve kayıt dışı istihdamın genç nüfus oranı her ne kadar

    artış göstermiş olsa da bunun kısa zamanda önüne geçilmesi için

    politikalar çıkarılmalıdır.

    Türk yükseköğrenim sistemi, 1980’li yıllardan bu yana uygulanan

    “her ile bir üniversite politikası” (HİBÜP) ile birlikte, büyük bir

    dönüşüm sürecinin içerisine girmiştir. Bu çalışmada, HİBÜP’ün

    genel olarak Türkiye ekonomisinde, özel olarak da yükseköğrenim

    sisteminde ölçülebilir ve kalıcı nitelikte bir iyileşmeye yol

    açmadan, akademik enflasyon sorununa neden olduğunu ileri

    sürülmektedir. Akademik enflasyon, lisans derecesine sahip

    mezunların, arzu ettikleri pozisyonlarda ve beklenti içine girdikleri

    göreceli yüksek ücret seviyelerinde istihdam edilememesi

    durumudur. (AÜ SBF Dergisi, 2019; akt. Akkaya,2019; 1)

    Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ile kıyas yapıldığında genç nüfusun

    en fazla olduğu ülke Türkiye olduğu görülmektedir. TÜİK(Türkiye

    İstatistik Kurumu) verilerine göre 15-24 yaş arası genç işçi olarak

    tanımlanmakta. Genç nüfusu fazla olan bir ülke olarak genç

    potansiyelinden yararlanılarak bu durumu ülke açısından

    yararlanılabilir ve avantaja dönüştürebilir. Fakat yeni istihdam

    sahaları kurmak olmazsa olmazdır.

    Gelişmiş veya gelişmekte olan birçok ülke genç işsizlik oranlarıyla

    mücadele etmekle birlikte özellikle neo-liberal ve küreselleşmenin

    getirdiği değişiklikler ve zamanla gelişen teknoloji ve teknoloji

    aletleri de birçok ülkede işsizliği arttırmaktadır.

  • 11

    3.Yapılan Röportajda Elde Edilen Bulgular

    Araştırmamızı Üsküdar Üniversitesi’nin çeşitli bölümlerinde

    öğrenim gören 19-21 yaş aralığındaki gençlerle

    gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın amacı kayıt dışı istihdam

    sorununda gençlerin bilgilerini ölçmek, eksikliklerinin en çok

    hangi noktalarda yoğunlaştığını anlamak ve bu konudaki bilgi

    eksikliği hakkında farkındalık oluşturmayı amaçlamıştır. Sonuçlar

    göstermiştir ki gençlerin kayıt dışı istihdamın yol açtığı mali

    sorunlar, kaydedilen haklar, etki alanının genişliği ile ilgili

    bilgilerinin az olduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır.

    İSİM YAŞ BÖLÜM KAYITDIŞI

    ÇALIŞIP,ÇALIŞM

    ADIĞI

    ESMA 18 ÇOCUK GELİŞİMİ HAYIR

    BEYZA 20 ÇOCUK KORUMA

    VE BAKIM

    EVET

    HATİCE 21 AĞIZ VE DİŞ

    SAĞLIĞI

    HAYIR

    ZEYNEP 20 HEMŞİRELİK HAYIR

    ALİ 21 ECZANE

    HİZMETLERİ

    HAYIR

    MEHMET 20 İLK VE ACİL

    YARDIM

    HAYIR

    SENA 30 SOSYAL

    HİZMETLER

    HAYIR

    ESRA 21 HEMŞİRELİK HAYIR

    BURAK 20 TIBBİ

    DÖKÜMANTASYO

    N SEKRETERLİK

    EVET

  • 12

    TUĞÇE 20 ÇOCUK KORUMA

    VE BAKIM

    HAYIR

    AHMET 21 AMELİYATHANE

    HİZMETLERİ

    HAYIR

    ZEHRA 20 TIBBİ DKMNTSYN HAYIR

    SILA 20 AMLİYATHANE

    HİZMETLERİ

    HAYIR

    EZGİ 18 HEMŞİREİK HAYIR

    YASİN 21 DİYALİZ HAYIR

    SELMA 20 ORTOPEDİ

    PROTEZ ORTEZ

    HAYIR

    MERYEM 21 SAĞLIK

    YÖNETİMİ

    EVET

    BEGÜM 19 ODYOMETRİ HAYIR

    ALEYNA 19 GIDA

    TEKNOLOJİSİ

    HAYIR

    Tablo1: Yapılan röportajdan elde edilen bulgular.

    Kayıt dışı istihdam; herhangi bir iş alanında çalışıp işveren

    tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilmemesi, çalışılan

    gün sayılarının eksik bildirilmesi ve prime esas kazançların eksik

    bildirilmesi gibi sorunları olan bir kavramdır. Çalışan çoğu zaman

    işsiz kaldığı zaman işe ihtiyacı olduğu için bu yolu seçmektedir ve

    bir çok haktan mahrum kalmaktadır. İşverende ödenmesi gereken

    primleri ödememek için bu yola başvurmaktadır. Yapılan

    röportajlarda kişilerin kayıt dışı istihdam hakkında bilgisi

    bulunmadığı ortaya çıkmıştır. Görüşülen kişilerin yalnızca %30

    oranında kayıt dışı istihdamın ne anlama geldiği hakkında bize

    bilgi vermişlerdir. Geri kalan katılımcılardan da çoğu bunu daha

    önce duymadıklarını söylemişlerdir. Esra adlı katılımcımız “Bir iş

  • 13

    yerinde üst seviyeye gelme anlamına geliyor.” Diyerek bu konu

    hakkında bilgisiz olduğunu bize göstermektedir. Sigortası

    yapılmayan çalışanlara daha az ödeme yapılmaktadır sebebi

    işverenin zorda kalmış çalışan üzerinde istifade etmesidir. Esma

    adlı katılımcımız kayıt dışı istihdam için “Maaşının yüksek olması

    demek. Sigortasız çalışanlar ve güvenliği olmayan insanlar.” gibi

    bir cevap vermiştir bu cevapla kişi kayıt dışı çalışarak daha çok

    maaş aldığı düşünülmüştür.

    Türkiye İstatistik Kurumu’na göre kayıt dışı istihdam her yıl azalış

    göstermektedir. 2008’de %43 olan kayıt dışı istihdam Şubat 2018

    verilerine göre %32,2’ye kadar gerilemiştir. Devletin denetimlerini

    yapması insanların artık bilinçlenmesi gibi sebepleri kayıt dışı

    istihdam oranının azalmasında büyük önemi bulunmaktadır.

    %32,2’lik kısım her ne kadar az gözükse de günümüz

    Türkiye’sinde önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Yapılan

    çalışmada kişilere Türkiye’de bulunan kayıt dışı istihdam oranı

    sorulduğunda katılımcıların %60’ı oranında “%30-%40” arası oran

    söyleyerek 2018 şubat ayı kayıt dışı istihdam oranına

    yaklaşmışlardır. Ülkeye gelen mülteciler de kayıt dışı istihdamı

    arttıran sebeplerden biridir. Örneğin; günümüzün önemli sorunu

    haline gelen mülteciler daha ucuz çalıştırılıp sigortaları

    yapılmamaktadır. İşverenler bir Türk çalıştırıp onun SGK

    vergilerini ödemek yerine daha ucuza ve kayıt dışı olarak bir

    mülteciyi çalıştırmayı seçmektedirler. Katılımcılarımızdan Sena

    hanım “Kayıt dışı istihdam oranı %40 ve daha fazla olabilir.

    Ülkemize sığınan mülteciler ile birlikte gün geçtikçe de bu oran

  • 14

    artmaktadır.” Diyerek mültecilerin de kayıt dışı istihdamı arttırıcı

    bir sebep olduğunu söylemiştir.

    Kayıt dışı istihdama yol açan sebeplere bakıldığında işçinin ve

    işverenin eksikliği, kamu kurumları arasında ki koordinasyon

    eksikliği şeklinde sıralanabilir. İşvereni isteksiz oluşu; işçi

    maliyetlerinin fazla olması, işlemleri yapmak için kuruma

    gittiğinde gördüğü bürokratik işlemlerin fazla oluşu, işverenlerin

    bilinçsiz oluşu, mevcut olan denetimin etkin ve caydırıcı olmaması

    gibi sebeplere bağlanmaktadır. İşçilerin isteksiz oluşlarının

    sebepleri arasında ; Sosyal Güvenlik Kurumu’na gittiklerinde

    gördükleri kalitesiz ve uzayan hizmet sistemi, işsiz kalmaktan

    korkmaları, işçilerin bilinçsiz oluşu gibi nedenler yer almaktadır.

    Yapılan araştırmada kişilere “Kayıt dışı istihdama yol açan

    sebepler?” sorusuna %75 oranında denetimlerin yetersiz oluşu ve

    çalışanların bilinçsiz oluşu şeklinde cevaplar vermişlerdir.

    Katılımcılarımızdan Selma hanım ise “Vergi kaçırma, sigorta

    ödememe, inançsızlık, yetersizlik, kar etme amacı. En önemlisi

    işveren karını yüksek tutmak için bu yolu seçmesi.” Şeklinde cevap

    verip işverenin kar amacına değinmiştir.

    Ülkemizin büyük sorunu olan kayıt dışı istihdamı önlemek için

    geniş çaplı araştırmalar yapılıp nedenleri incelenmelidir. Kişileri

    kayıt dışı istihdama iten nedenler arasında vergi oranlarının yüksek

    oluşu, denetimlerin etkin ve yeterli olmayışı, işsizlik oranlarının

    yüksek oluşu, kişilerin sendikalaşmaması gibi nedenler

    gösterilmektedir. Yapılan araştırmada kişilere “Kayıt dışı istihdamı

    önlemek için çözüm önerileri söyler misiniz?” diye sorulduğunda

  • 15

    katılımcıların %80’i denetimlerin arttırılması üzerinde durmuştur.

    Katılımcılarımızdan Ahmet bey “Cezalandırma ve denetimlerin

    daha katı surette uygulanmalıdır. Her çalışanın önceliği sigortalı

    bir işte çalışmak olmalıdır.” Diyerek denetimin ve sigortalı bir işte

    çalışmanın üzerinde durmuştur.

    Bilgilendirme hangi ana dalda olursa olsun çok önemli olmaktadır.

    Yapılan çalışmada üniversite gibi önemli bir öğrenim dalında kayıt

    dışı istihdam hakkında bireylerin bilinçlendirilmesi önemlidir.

    Bilinçlendirmek için öğrencilere seminerler verilmelidir,

    seminerlerin sonunda katılımcılardan geri bildirim almak için

    sorular sorulabilir. Katılımcılarımıza “Kayıt dışı istihdam için

    öğrencilere yönelik hangi önlemler alınmalıdır?” şeklinde

    sorduğumuzda katılımcıların %95’i öğrencilere seminer verilmesi

    gerektiğini söylemiştir. Katılımcılarımızdan Ayşe hanım

    “Seminerler verilmelidir. Seminerlerle öğrenciler

    bilinçlendirilmelidir. Bilinçlenen öğrenci böyle bir durumla karşı

    karşıya kaldığında ne yapacağını hakkında bilgi sahibi olmuş

    olur.” Şeklinde yorum yapmıştır.

    Kayıt dışı istihdama yönlendiren sebepler arasında genel olarak

    işsizlik yer almaktadır. Kişi işsiz kalmamak adına düşük ücrete ve

    Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilmeden bir yerde çalışmak

    zorunda kalmaktadır. Kayıt dışı istihdama işvereni iten nedenler

    arasında yüksek olan primler neden olmaktadır. Yapılan

    araştırmada katılımcıların daha önce bir yerde kayıt dışı olarak

    çalışıp çalışılmadığı sorulmuştur, verilen cevaplarda 20 kişiden

    yalnızca 3’ü kayıt dışı olarak çalıştıklarını söylemiştir.

  • 16

    Katılımcılarımızdan Sema hanım “Kayıt dışı olarak hiç

    çalışmadım. Ama çalışmak zorunda kalsaydım çalışırdım.”

    Diyerek işsizliğin kişiye kayıt dışı olarak çalışmaya itebileceğini

    ifade etmiştir.

    4. Sonuç ve Öneriler

    Kayıt dışı istihdam çalışanın işveren tarafından Sosyal Güvenlik

    Kurumu’na bildirilmemesi, çalışanın çalıştığı günleri eksik

    bildirmesi, prime esas kazançların eksik bildirilmesi gibi nedenleri

    bulunmaktadır. Kayıt dışı istihdam işverene, çalışana ve devlete

    zarar vermektedir. Kayıt dışı istihdamı önlemek için devlet

    politikalarını daha caydırıcı hale getirmeli ve ödenmesi gerek prim

    oranlarını düşürmelidir. Kayıt dışı istihdamın önemli

    sebeplerinden biri de işsizlik olmaktadır. Kişi işsiz kalmamak

    adına ona sunulan kötü şartları kabul ederek kayıt dışı

    çalışmaktadır. İşsizlik oranlarını düşürmek adına aktif istihdam

    politikaları geliştirilmeli ve iş sahaları açılmalıdır. Buradan

    hareketle ithal ikameci ekonomi modeli üzerinde durulabilir.

    Sonuç olarak yapılan araştırmada üniversitede okumakta olan

    birçok öğrenci kayıt dışı istihdam hakkında yeterli bilgiye sahip

    değildir. Öğrencilerin bilgilendirilmesi amacıyla yıl içinde YÖK

    (Yüksek Öğrenim Kurumu) tarafından müfredata konularak

    dersleri ve gerekli bilgilendirilmelidir. Verilecek eğitimlerle kişiler

    kayıt dışı istihdam hakkında bilgi alırlar ve böyle bir durumla

    karşılaştıkları zaman yapmaları gerekenleri bilirler. Kayıt dışı

    istihdamı Üsküdar Üniversitesi’nde okuyan gençlerin genelde

  • 17

    işsiz kalmamak adına bu yolu seçtikleri görülmüştür. Ülke

    işsizliğinin önlenmesi için etkin politikalar geliştirilmelidir.

    İşsizlik oranının düşmesiyle kayıt dışı istihdamda düşecektir.

    Sosyal Güvenlik Kurumu kayıt dışı istihdamı önlemek için lise ve

    üniversitede okuyan öğrencileri bilgilendirmek için aktif

    programlar düzenleyerek öğrencileri daha iyi bilinçlendirebilir.

    Bilgilendirilen bireyler hem kendileri bilinçlenir hem de etrafında

    bulunan insanları bilinçlendirir. Televizyon kanallarında,

    radyolarda ve sosyal medyada kamu spotlarına yer verilerek

    farkındalık yaratılabilir.

    Kaynakça

    Adnan, M. (2017), “Türkiye’de Kayıt Dışı İstihdam Ve Önlemeye

    Yönelik Stratejiler.” , 550-561.

    Hatice Elanur, S. (2007). “Kayıt dışı ekonominin Büyümeye

    etkisi:Türkiye Örneği.” , 11-18

    Segekam. (2017). “Kayıt Dışı İsthdam Nedir, Türleri Nelerdir?”.

    Erişim Tarihi:19.04.2019, http://www.segekam.com

    Segekam. (2017). “Kayıt Dışı İsthdam Nedir, Türleri Nelerdir?”.

    Erişim Tarihi:19.04.2019, http://www.segekam.com

    Sema, B. (2009), “Türkiye’de Kayıt Dışı İstihdam Ve Ekonomik

    Boyutu.”, 65-71.

    Kidep. (2018). “Kayıt Dışı İstihdam Nedir?”. Erişim Tarihi:

    13.04.2019 http://www.kidep.net

    http://www.segekam.com/http://www.segekam.com/http://www.kidep.net/

  • 18

    Kidep. (2018). “Kayıt Dışı İstihdam Nedir, Türleri nelerdir?”.

    Erişim Tarihi: 13.04.2019 http://www.kidep.net

    TÜİK. ( 2018). İşgücü İstatistikleri, Şubat 2018. Erişim Tarihi:

    15.04.2019, http://www.tüik.gov.tr

    http://www.kidep.net/http://www.tüik.gov.tr/

  • 19

    EMRAH SERBES’ İN ESERLERİNDE

    ERKEKLİK OLGUSU

    Aslı Coşkun

    Danışman: Doç. Dr. Setenay Nil Doğan

    Yıldız Teknik Üniversitesi

    İnsan ve Toplum Bilimleri Ana Bilim Dalı

    Sosyoloji Yüksek Lisans Programı

    [email protected]

    ÖZET

    Toplumsal cinsiyet düzeni, düzenlendiği gündelik yaşamda, yaratılan

    “erkeklik” ve “kadınlık” kimliklerini doğal gibi göstererek, iktidar

    ilişkilerini sabitlemeye çalışır. Bu çalışmada, edebi eserlerin kültürel

    üretim olarak görüldüğü yaklaşımlar çerçevesinde, Türkiye’deki

    erkeklik kurgularının, Emrah Serbes ’in eserlerindeki yansımaları ayırt

    edilmeye çalışılmıştır. Serbes ’in, çalışma dahilinde ele alınan Erken

    Kaybedenler (2009), Hikayem Paramparça (2012), Deliduman (2014)

    ve Müptezeller (2016) isimli eserleri, erkeklerin gelişim çağındaki

    farklı dönemlerin anlatıldığı, “erkek olma” serüvenlerindeki

    “kaybedişleri” ne odaklanmıştır.

    Anahtar Sözcükler: Erkeklik, Edebiyat Sosyolojisi, Yansıtma Kuramı,

    Toplumsal Cinsiyet

    mailto:[email protected]

  • 1. Giriş

    Edebiyatın toplumsal gerçekliği yansıttığı görüşü, Antik Yunan’dan

    günümüze çeşitli kuramlar çerçevesinde ilerlemiştir. Platon, sanatçının

    yaptığı işi topluma ayna tutmaya benzetir. Devlet adlı diyalogunda

    “İstersen bir ayna al eline, dört yana tut, Bir anda yaptın gitti, güneşi,

    yıldızları, dünyayı, kendini, evin bütün eşyasını, bitkileri, bütün

    canlıları” (Platon, 1942). Platon, edebiyatın gençlerin eğitimi için

    önemli olduğu görüşünü savunur. Bu noktada edebiyatın yapması

    gereken “güzel” olanın yansıtılmasıdır. Bu her ne kadar olumlu bir

    anlam taşıyor gibi gözükse de filozofun aynı zamanda edebiyata

    olumsuz bir anlam yüklediği de görülür. Şöyle ki, mutlak gerçekliğin

    ve mükemmelliğin olduğu idealar dünyasının bir yansıması olan ve

    insanların duyuları ile algıladığı bu gerçeklik, mimesis yani yansımadır.

    Dolayısıyla edebi ürün, gerçeğin yansımasının yansıması olarak

    nitelendirilir. Bu bağlamda, Platon’a göre, insanları gerçeklikten

    uzaklaştırdığı için edebiyatın olumsuz bir işlevi de bulunmaktadır.

    Platon’dan sonra öğrencisi Aristoteles de edebi metnin tek bir insanın

    hayatının her ayrıntısını yansıtmak yerine, insanlık için evrensel olanın

    yazar tarafından seçilerek aktarıldığını vurgular.

    Edebiyatı kültürel bir üretim olarak ele alan görüşler, Marksist yansıtma

    kuramı çerçevesinde ilerlemiştir. Kültürün egemen ideoloji olduğu

    vurgusunu yapan Marksist anlayış, yanlış bilinç olarak gördüğü kültüre

    olumsuz bir anlam yükler. Çünkü söz konusu olan, ekonomik altyapı

    temelinde oluşan üstyapı kurumları çerçevesinde üretilen kültürel

    yapıdır. Dolayısıyla bu yapı egemen ideolojinin kendini yeniden

    üretmesini sağlar.

    Edebi metin, Plehanov gibi isimlerin öncülük ettiği toplumcu gerçekçi

    akımına göre, egemen ideolojinin yarattığı yanlış bilinci yıkmak

  • 21

    noktasında işçi sınıfının “uyanmasını” sağlayıcı gerçekliği yansıtarak

    partizan bir işlevde olmalıdır. Ancak, aynı akımın bir başka temsilcisi

    olan Lukacs, edebi metinde yansıtılacak olan şeyin zorunlu olarak bu

    olmadığını, toplumsal gerçekliğin tutarlı bir şekilde yansıtılmasının

    hâkim ideolojiyi açığa çıkarmada yeterli olacağını savunur. Yazar,

    dahil olduğu toplumsal sınıf ne olursa olsun, toplumsal gerçekliği bütün

    açıklığıyla yansıtabilir. Buna en iyi örnek ise döneminde kralcı tutuma

    sahip olan Balzac ’ın eserleridir.

    Goldmann ise edebiyatı, toplumsal gerçekliğin doğrudan yansıması

    olarak gören anlayıştan kopuşun kapısını aralamıştır. Ona göre

    edebiyat pasif bir ayna işlevinde değildir. Yazarın yapması gereken

    ideolojiyi somutlaştırarak görünür kılmaktır.

    Goldmann’ı takip eden isimler ise Althusser, Macherey ve Eagleton

    olmuştur. Althusser, edebiyatın ideolojiyi somutlaştıran, onu

    dönüştürerek gözler önüne seren bir üretim faaliyeti olduğunu söyler.

    Macherey ise edebi metnin kendi yapısı içerisinde ideolojiyi

    somutlaştırdığı görüşünü paylaşırken, metindeki boşluklar ve

    suskunlukların da ideolojiye içkin olduğunu vurgular. Eagleton ise,

    edebi metnin anlamının okurların gözünde önemli olduğunu vurgular.

    Değer yargılarından bağımsız bir anlatımın söz konusu olmadığını

    savunan Eagleton, bu bağlamda okurların da metni yeniden yazdığını

    söyler. Ona göre ideoloji, yalnızca bilinçdışı olan inançlarımız değil,

    aynı zamanda toplumsal iktidarın yeniden üretimi ve muhafazasını

    sağlayan algılama, inanma biçimlerimizdir (Eagleton, 2017: 30).

    Toplumsal cinsiyet çalışmaları ise edebiyat çalışmaları

    kapsamına yükselen feminist kuram ışığında girmiştir. Toplumsal

    cinsiyet de tıpkı edebiyat gibi kültüre bağlı bir kavramdır.

  • 22

    Biyolojik cinsiyetten farklı olarak toplumsal cinsiyet, bireylerden

    beklenen kadınlık ya da erkeklik davranış kalıplarını tsvir eder.

    Butler, Connell gibi isimler, toplumsal cinsiyetin biyolojik

    cinsiyetten ileri geldiğini görüşüne şerh düşerek, biyolojik

    cinsiyetin kadın ya da erkek olarak dikatomik ayrımının bizzat

    toplumsal cinsiyetlendirilmiş bir anlatım olduğunu savunur.

    Erillik, her koşulda kendini ispat etmek zorunda olan, ataerkin

    tarihsel süreçte özne olarak belirleyip toplumsal cinsiyet

    hiyerarşisinin tepesine oturttuğu kimlik olarak karşımıza çıkar.

    Erkeklik kimliği toplumsal olarak inşa edilir. Bu haliyle biyolojik

    cinsiyet temeline indirgenerek açıklanması eksikli bir anlatı olur.

    Toplumsal cinsiyet rejimi, ırk sınıf cinsel iş bölümü, kateksis gibi

    unsurlarla analiz edilmelidir. Hal böyle olunca tek ve mutlak bir

    erkeklik kimliğinden bahsedemeyiz.

    “Erk en çok erkeği ezer” tartışılır ve iddialı bir söylemdir; ancak,

    bunun yanında kimi alt anlamlarda erkekliğin de kendi içerisinde

    bir hiyerarşiye sahip olduğu bir gerçekliktir. Connell hegemonik

    erkeklik kavramıyla karşımıza çıkar ve iş birlikçi, madun ve

    marjinal erkekliklerin erkekler arası iktidar ilişkileri ele

    alındığında önemli birer ayrım olduğunu savunur (Connell,

    2019).

    Bir erkeğin ne kadar erkek olduğu her daim, erkek olmak adına

    yaptıkları ya da yapmadıklarıyla ölçülür. Erkek adam olmak,

    toplum gözünde ispata muhtaç, altından kalkılması gereken zorlu

    bir durumdur.

  • 23

    2. Emrah Serbes ’in Eserlerinde Erkeklik Kurguları

    Emrah Serbes’ in eserlerindeki ortaklık “kaybeden erkeklerin

    hikayelerini” anlatmak iddiasıdır. Elbette bu kaybedenlerin kim

    oldukları, hangi özelliklere sahip oldukları kadar kime karşı

    kaybettikleri de önemlidir. Diğer bir deyişle, Serbes’ in eserlerindeki

    erkeklerin, kim oldukları kadar kim olmadıkları/olamadıkları da

    üzerinde durulması gereken noktalardan biridir.

    Eserlerdeki erkek karakterler ağırlıklı olarak çocuk ve genç yaştaki

    erkeklerdir. Yetişkin erkekler ise genel anlamda “baba” figürü olarak

    karşımıza çıkar. Eserlerdeki cinsiyetçi küfürlerle dil şiddete

    meyilli,maço erkek karakterler ön plandadır.

    Serbes, kahramanları olan erkek çocuklarının erkeklik kimliklerinin

    inşası, onların kendilerini “kaybeden” olarak hissetmelerinin nedenidir

    de aynı zamanda. Hepsi işçi sınıfı çocuklarıdır kahramanlarımızın,

    babalarıyla olan ilişkileri çerçevesinde görürler yaşamlarını,

    babalarının ölümü, uzağa gidişi onların hayata dair isyanını büyütür. Bu

    isyan ise onların, alkol, zararlı madde kullanımı, pervasız şiddet

    gösterileriyle dolu yaşamlarına yansır. Hegemonik erkekliğe ilişkin

    kurguların karakterlerimizin hayatlarında yer almayıiı önemlidir bu

    noktada. Zengin, yakışıklı, başarılı erkekleri görmeyiz

    karakterlerimizin yaşamlarında. Heteroseksüel ilişki ya da milliyetçilik

    gibi kurgular ise karakterlerimizin yeterince başarılı olamadıkları

    yönleri olarak karşımıza çıkar. “erkeklik sınavının” kaybedenleridir.

    Eril dilin küfür dolu anlatımlarının baskın olduğu Serbes ’in

    eserlerinde, bariz olan “erkeklik gösterilerinin” yanı sıra, dört eserin her

    birinde erkeklik kimliğine dair unsurlar kurumsal ve ikili ilişkiler

  • 24

    dahilinde ortaya konmaya çalışılmıştır. Yazar tarafından ağırlıklı olarak

    vurgusu yapılan “kaybetme” durumunun, eserlerdeki karakterlerde

    hangi özelliklere sahip olmaya bağlandığı saptanmıştır. Burada dikkati

    çeken nokta, “hegemonik erkeklik” ile özdeşleştirilen kurguların

    yazarın karakterlerinde, yalnızca heteroseksüellik ile görülmesidir.

    Karakterlerin çoğu, işçi sınıfına dahil olan ailelerde büyümüş, eğitim ya

    da iş alanında herhangi bir başarısı bulunmayan, şiddete meyilli, alkol

    ya da uyuşturucu madde bağımlısı diyebileceğimiz, muhalif bireyler.

    Heteroseksüel cinsel ilişki yönelimine sahip bu bireylerin aşk

    hayatlarındaki açmazlar ve kayıplar ise, bireylerin farklı özelliklere

    sahip erkeklere karşı, kadınlar tarafından “yetersiz” görülmeleri olarak

    aktarılmıştır. Bu “yetersizlik” ise farklı erkeklikler arasındaki iktidar

    ilişkilerinin göstergesi olarak okunabilir.

    4.Sonuç

    Edebiyat, dili, üretim süreçleri, yazarı, okuru ya da yayınlanma

    aşamalarıyla, içinde üretildiği toplumdan bağımsız olarak ele

    alınamaz. Çünkü temelde beslendiği kaynak toplumun kendisidir.

    Diğer bir deyişle edebiyat insanların hikayesini, farklı tonlarda,

    kimi zaman kurgusal şekilde kimi zaman ise yalın halde yine

    insanlara anlatır

    Toplumsal gerçekliğin sanat eserlerine yansıdığı görüşü antik

    yunan filozoflarından platon ve öğrencisi Aristoteles e dayanır.

    Ancak, sanatta yansıtma kuramı temel olarak Marksist kuram

    ışında gelişmiştir. Marx ve engelsin doğrudan edebiyatla ilgili

    çalışmaları bulunmasa da ikisinin de sıkı bir edebiyat takipçisi

    olduğu kimi edebi metin eleştirine makalelerinde yer

  • 25

    vermeleriyle açıktır. Gelgelim, edebi metin kültürel bir üretim

    olarak ele alınabilir. Kültür ise Marksist kurama göre, ekonomik

    alt yapı temelinde yükselen üst yapı kurumlarının egemen

    ideolojiyi devam ettirmek amacıyla girdiği ilişkilerdir. Yanlış

    bilinç üretir. Marksist kuramcıların Plehanov, Lukacs gibi isimler

    partizan edebiyat anlayışıyla, edebiyata demistifikasyon misyonu

    yükleseler de Goldmann ın açtığı pencereden ilerleyen Althusser

    Macherey Eagleton gibi isimler, edebi üretimin hali hazırda

    hâkim ideolojinin dönüştürülerek gözler önüne serilmesinde aracı

    olduğunu vurgularlar.

    Bu çalışmada, edebi eserlerin kültürel üretim olarak görüldüğü

    yaklaşımlar çerçevesinde, Türkiye’deki erkeklik kurgularının, Emrah

    Serbes ’in eserlerindeki yansımaları ayırt edilmeye çalışılmıştır. Serbes

    ’in, çalışma dahilinde ele alınan Erken Kaybedenler (2009), Hikayem

    Paramparça (2012), Deliduman (2014) ve Müptezeller (2016) isimli

    eserleri, erkeklerin gelişim çağındaki farklı dönemlerin anlatıldığı,

    “erkek olma” serüvenlerindeki “kaybedişleri” ne odaklanmıştır. Emrah

    Serbes’ in eserindeki kaybetmişlik, söz konusu karakterlerin diğer

    erkeklerle girdikleri iktidar ilişkilerinin kaybedenleri olmalarından ileri

    gelir.

  • 26

    5. Kaynakça

    Alver, K. (2018). Edebiyat Nedir? K. Alver içinde, Edebiyat Sosyolojisi

    (s. 14). İstanbul: İz.

    Alver, K. (Dü.). (2018). Edebiyat Sosyolojisi. İstanbul: İz.

    Atay, T. (2004). "Erkeklik" En Çok Erkeği Ezer. Toplum ve Bilim(101),

    11-31.

    B.Boratav, H., O.Fişek, G., & Ziya, H. E. (2017). Erkekliğin Türkiye

    Halleri. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.

    Butler, J. (2014). Cinsiyet Belası. İstanbul: Metis.

    Connell, R. (2017). Toplumsal Cinsiyet ve İktidar (3 b.). (C. Soydemir,

    Çev.) İstanbul: Ayrıntı.

    Connell, R. (2019). Erkeklikler. (N. Konukcu, Çev.) Ankara: Phoenix.

    Eagleton, T. (2016). Edebiyat Nasıl Okunur (3 b.). (E. Ersavcı, Çev.)

    İstanbul: İletişim.

    Eagleton, T. (2016). Marksizm ve Edebiyat Eleştirisi. (U. Özmakas,

    Çev.) İstanbul: İletişim.

    Eagleton, T. (2017). Edebiyat Kuramı: Giriş. (T. Birkan, Çev.) İstanbul:

    Ayrıntı.

    Eagleton, T. (2017). Edebiyat Olayı (2 b.). (B. Yüce, Çev.) İstanbul: Sel.

    Erkol, Ç. G. (2018). İllet, Zillet, Erkeklik: Eleştirel Erkeklik Çalışmaları

    ve Türkiye'deki Seyri. Toplum ve Bilim(145), 6-32.

    Escarpit, R. (1993). Edebiyat Sosyolojisi. (A. T. Yazıcı, Çev.) İstanbul:

    Remzi Kitabevi.

    Gürbilek, N. (2007). Kör Ayna Kayıp Şark. İstanbul: Metis.

    Kandiyoti, D. (2015). Cariyer, Bacılar, Yurttaşlar (5 b.). (F. S. Aksu

    Bora, Çev.) İstanbul: Metis.

    Lukacs, G. (2017). Roman Kuramı (5 b.). (C. Soydemir, Çev.) İstanbul:

    Metis.

    Macherey, P. (2019). Edebi Üretim Teorisi. İstanbul: İletişim.

    Marx, K., & Engels, F. (2016). Sanat ve Edebiyat Üzerine (3 b.). (M.

    Belge, Çev.) İstanbul: Birikim Kitaplığı.

  • 27

    Moran, B. (2015). Edebiyat Üzerine. (S. Ş. Gümüş, Dü.) İstanbul:

    İletişim.

    Moran, B. (2017). Edebiyat Kuramları ve Eleştiri (27 b.). İstanbul:

    İletişim.

    Onur, H., & Koyuncu, B. (2004). Hegemonik Erkekliğin Görünmeyen

    Yüzü. Toplum ve Bilim(101), 38-50.

    Platon. (1942). Devlet. İstanbul: Remzi.

    Plehanov, G. (1962). Sanat ve Toplumsal Hayat. İstanbul: Sosyal

    Yayınlar.

    Sancar, S. (2016). Erkeklik: İmkansız İktidar. İstanbul: Metis.

    Selek, P. (2018). Sürüne Sürüne Erkek Olmak (8 b.). İstanbul: İletişim.

    Serbes, E. (2013). Hikayem Paramparça (2 b.). İstanbul: İletişim.

    Serbes, E. (2013a). Erken Kaybedenler (14 b.). İstanbul: İletişim.

    Serbes, E. (2014). Deliduman. İstanbul: İletişim.

    Serbes, E. (2017). Müptezeller. İstanbul: İletişim.

    Türker, Y. (2004). Erk İle Erkek. Toplum ve Bilim(101), s. 8-11.

    Vardar, U. (2016, 10 22). Emrah Serbes: 'Bazen Delirmek De Çare

    Değil'. Hürriyet Kelebek Gazetesi.

    Yücel, E. (2013). Güç İlişkileri Açısından Delikanlılık. İstanbul: Doğu

    Kitabevi.

  • 28

    ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİ KAYGI

    DÜZEYLERİNİN ARAŞTIRILMASI

    Besra Ecer Bilge Duran

    Sosyal Hizmetler Sosyal Hizmetler

    Üsküdar üniversitesi Üsküdar Üniversitesi

    [email protected] [email protected]

    ÖZET

    Kaygı kişinin korku verici veya tehdit edici bir duruma karşı vermiş olduğu

    ruhsal ve bedensel bir tepkidir. Her duygu gibi kaygıda kişinin yaşamını

    sürdürebilmesi ve yaşamdan doyum alabilmesi için gereklidir. Ancak

    yaşanan kaygı çok yoğun ise, kişinin enerjisini verimli bir biçimde

    kullanması, dikkatini ve gücünü yapacağı işe yönlendirmesi engellenir.

    Gelecek kaygısı ise; özellikle genç nüfus üzerinde büyük bir baskı ve stres

    yaratan bir durumlar bütününü simgelemektedir. Genç bireylerin yıllar

    sonra nasıl geçinebileceklerini, işlerinde mutlu olup olmayacaklarını,

    sektörlerinin zarar görüp görmeyeceğini ve bunlar gibi birçok soru

    nedeniyle sürekli bir sorgulama halinin olması durumunun bütünü de,

    gelecek kaygısını oluşturmaktadır. Gelecek kaygısı özellikle rekabetin ve

    acımasızlığın artarak, kısıtlı kaynakları olan piyasada daha fazla

    oyuncunun yer alması ile kendini göstermektedir. Türkiye İstatistik

    Kurumu (TÜİK), eylül ayı işsizlik rakamını geçen yıla göre yüzde 0.4

    artışla yüzde 11.4 olarak açıkladı. Rakamların en dikkat çekici yanı, genç

    işsizlikteki artış oranın, genel oranın dört katı olmasıdır. Yine TÜİK’in

    eylül ayı için açıkladığı istatistiklere göre, Türkiye genelinde 15 ve daha

    yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2017’nin yılın aynı dönemine göre 330 bin

    kişi artarak 3 milyon 749 bin kişi oldu. Işsizlik oranlarındaki keskin

    artışlar üniversite öğrencilerinin gelecek kaygılarını da aynı pararlelde

    arttırmaktadır. Bu çalışmada Üsküdar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri

    Meslek Yüksekokulu öğrencilerinden rastsal olarak seçilen 20 öğrenci ile

    derinlemesine görüşme yapılacaktır. Çalışmada Üsküdar Üniversitesi

    SHMYO’nun seçilmesindeki amaç bünyesinde 37 farklı bölümü

    barındırması ve bu bölümlerin çalışma alanları ve iş bulma

    mailto:[email protected]

  • 29

    olanaklarının birbirinden çok farklı olmasıdır. Örneklem

    grubunda benzer olan bölümlerin her birinden birer öğrenci ile

    görüşülecektir. Bu kapsamda; ilgili bölümlerin öğrencilerinin

    çalışma alanları, kamu ve özel sektörde iş bulma imkanları,

    akademik başarı durumları gibi bağımsız değişkenler çerçevesinde

    gelecek kaygıları ölçülecek ve değerlendirilecektir.

    Anahtar Kelimeler: Gelecek, Kaygı, İşsizlik, Üniversite

    Öğrencileri

    SUMMARY

    Concerns about alarming or threatening situation of the person

    who has given spiritual and bodily reaction against. Each no

    notable signs of-people like feeling to continue and obtain life

    satisfaction is required. But recent anxiety is very busy, use the

    person's energy efficiently, pay attention and will make the power

    of work redirect blocked. Next concern; especially the young

    population on a lot of pressure and stress of a situations . Young

    individuals how they could get along after all these years, weren't

    going to be happy in their work, sectors of the damage due to lot of

    questions such as these and affects an ongoing inquiry is of the the

    totality of the situation, future concern. Next concern especially

    competition and ruthlessness increased, the limited resources

    available in the market with more players to take part. Turkey

    Statistical Institute (turkstat), in September, unemployment has

    increased by 0.4 percent compared to last year the number as 11.4

    percent. The most striking numbers as well as an increase in the

    unemployment rate, the young General is four times the rate.

    Turkstat again According to statistics announced by Turkey for the

    month of September 15 and higher, the number of unemployed in

    the age of 2017 compared to the same period of the year 330

    thousand people was increased by 3 million 749 thousand people.

    Sharp increases in unemployment rates concerns regarding the

    future of the college students in the same parallel. In this study,

  • 30

    Üsküdar University health services vocational school students as

    random an in-depth interview with 20 students will be selected.

    Study of Üsküdar University SHMYO have different section 37

    within the selected purpose and since this area of work and

    employment facilities is very different from each other. Similar to

    the sample group, one from each of the sections students with

    national legislations. In this context; the students of the workspaces

    of the relevant section, in public and private sector job find

    facilities, like the status of academic success within the framework

    of the arguments will be measured and future concerns will be

    evaluated.

    Keywords: Future, Care, Unemployment, University Students

    GİRİŞ

    Kaygı, endişe duyulan düşünce, tasa olarak tanımlanmakta olup,

    kökü eski Yunancada kullanılan “ anxsietas” kelimesinden

    türemektedir ve endişe, korku ve merak manalarına gelmektedir

    (Köknel, 1989 akt.Saraç,2015).

    Kaygı, bireyin varlığına yönelik aldığı tehdit ve tehlikelere karşı

    hissettiği duygulardır. Tüm kaygı tanımlarına bakıldığında

    varılan sonuç, tehlikeli uyaran ve bireyin hissettiği endişe

    duygusudur. İlk ölüm endişesi ile Gılgamış Destanı’nda kaygı

    kelimesine yer verilmiştir. Anksiyete ile ilk ilgilenenler Freud ve

    çevresindekiler olmuştur. Freud’a göre önemli olan yaşanan,

    duyulan, görülenlerden daha fazla altında yatan sebeplerdir. Genel

    olarak tüm kaygıların temelinde cinsellik ve saldırganlığın yarattığı

  • 31

    çatışmanın olduğunu ifade eder(saraç,2015 akt;bayrak 2018.ss.16).

    Daha sonra 1903 yılında Fransız Psikiyatr Pierre Janet kitabında

    psikasteni adı altında bugünün anksiyetesini yayımlamıştır.

    Kaygı, algılanan bir tehdit veya tehlikeye karşı sistemli bir tepki

    olup kişinin iç dünyasından olduğu kadar dış dünyasından da

    kaynaklanabilmektedir. Başka bir ifadeyle, kaygı, bilişsel, fiziksel,

    duygusal ve davranışsal olarak yaşanan psikolojik ve fizyolojik bir

    durumdur. Kaygı göstergelerinden duygusal kaygı, korku,

    gerginlik, heyecan, yetersizlik ve uzun dönemde üzüntü, çaresizlik

    gibi belirtileri vardır. Fiziksel kaygı da ağızkuruluğu, mide

    rahatsızlıkları, hızlı kalp atışı, terleme, titreme, sürekli tuvalete

    gitme ihtiyacı, nefes alma güçlükleri, zihinsel kaygıda olumsuz

    düşünceler/beklentiler (beceremeyeceğim, kendimi aptal

    durumuna düşüreceğim, kontrolümü kaybediyorum vb.), felaket

    senaryoları, zihnin bomboş olması, odaklanamama,

    hatırlayamama, tekrarlayan düşüncelerdir. Fizyolojik

    Belirtiler:Kalp atışlarında hızlanma, nefes alıp verişin hızlanması,

    çeşitli kaslarda gerginlik, ağız kuruluğu, terleme ya da üşüme,

    titreme, vücudun belli yerlerinde uyuşma, karıncalaşma, ateş

    basması, baş ağrısı, baş dönmesi, yüz kızarması, göğüste ağrı

    basınç ve sıkışma,bulantı, kusma, ishal, sık idrara çıkma, soğuk ve

    nemli eller, kulak çınlaması, erken- boşalma, orgazm güçlükleri

    gibi cinsel sorunlardır. Duygusal Belirtiler:Gerginlik, sinirlilik,

    karamsarlık, korkular, endişe, panik, kontrolü yitirme hissi,

    güvensizlik, çaresizlik, heyecan, umutsuzluk, yetersizlik hisleri.

    Davranışsal Belirtiler: Kaçma ve kaçınma davranışları. Kaygının

  • 32

    sebepleri ;Genetik hastalıklardır. Kişilik özellikleri: Çekingenlik,

    aşırı kontrolculuk, bağımlılık, güvensizlik gibi özellikler kaygı

    bozukluğu geliştirebilme olasılığını arttırmaktadır. Stres verici

    yaşam olayları yaşamış olmak veya yaşıyor olmak.

    Kaygı devam ettiği sürece kişi, kendini sürekli dikkat halinde ve

    sanki kötü bir şey yaşanacakmış gibi bir duygu hali içine sokar.

    Durumluk ve sürekli kaygı olmak üzere iki ana gruptan oluşur.

    Durumluk kaygı, çoğu zaman çevresel etkiler ,çevresel stres

    faktörlerinden oluşmakta olup kişide gün yüzüne çıkan sürekli

    olmayan bir duygu hali olarak oluşmaktadır.Sürekli kaygı ise

    bireyin yaşamış olduğu durumdan ayrı olarak ilerleyen ve bireyin

    hal, hareket, ve davranışlarını etkileyerek yaşamış olduğu süre

    boyunca devamlılığını sürdüren önem değeri yüksek bir durum

    olduğu ifade edilir. (Öner & Le Compte, 1985Aydın,Tiryaki2016

    ss.715)

    Öğrencinin bazı demografik özellikleri de (cinsiyeti, ailesinin

    sosyo-ekonomik seviyesi, kişiliği, anne-baba mesleği, okuldaki

    başarı, kaldığı yer ve arkadaş çevresi) kaygı yaratıcı faktörler

    olarak ortaya çıkmakta ve kişinin psikolojik durumu üzerinde etkili

    olmaktadır (Çakmak &Hevedanlı, 2004 akt. Aydın, Tiryaki 2016

    ss.716). Kaygı, kararsızlık duygusu, Korku ve geleceğe yönelik

    kötümser beklentiler içeren bir duygu olarak yaşanır ve kişiyi

    rahatsız eder. Eski kaynaklara baktığımızda kaygı ve korku

    kavramlarının eş anlamı kullanıldığını görmekteyiz. Kaygı ve

    korkunun eş anlamlı kullanılması ortak bazı yönlerinin olmasından

    kaynaklanmaktadır. Her iki duygu da yaklaşmakta olan bir

  • 33

    tehlikeye karşı geliştirilmiş duygusal tepkilerdir. Her iki duyguya

    da bazı bedensel belirtiler eşlik eder ancak her iki duygu arasında

    önemli farklılıklar bulunmaktadır Korku, herkes tarafından

    tehlikeli olarak algılanan bir duruma karşı yaşandığı halde kaygı,

    kişinin kendisinin ürettiği ve abartılı bir duygudur. Ayrıca bu

    duyguya neden olarak gösterilen durum çoğu insan, saçma

    gelebilmektedir. Bazı insanların küçük artçı depremlerde binaların

    ikinci hatta üçüncü kattaki balkonlarından atlamaları buna örnektir.

    Kaygı ile ilgili şikayetleri azaltmak için yapılması gerekenler;

    Kaygıdan kaçmamak hayatta her şey den başarısız olacağım diye

    düşünmek yerine başarılı olabileceğine inanmaktır.Hayatta her

    zaman hedefler koymak ve başarmak için elimizden geleni

    yapmak, geçmiş ve gelecek hakkında düşünmek yerine kendimizi

    umutsuzluğa sürüklemek yerine şimdiki zamanı düşünmemiz

    gerekir. Kendini rahat hissedeğimiz hobiler ile uğraşmak ve spor

    yapmak, nefes egzersizleri yapmak.

    Bu çalışmada Üsküdar Üniversite öğrenci kaygı düzeylerinin

    araştırılması yapılırken Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek

    Okulundan(SHMYO) rastgele seçilen öğrencilerle derinlemesine

    görüşme yapılmışır.

    Bu çalışmanın amacı Üniversite öğrencilerindeki kaygı

    düzeylerinin araştırılıp mezun olduktan sonra geleceklerini nasıl

    gördükleri konusunda araştırmalar yapmaktır.

    Bu çalışmada önce Üniversite gençlerinin gelecek kaygısı ile ilgili

    makale, tez ve projeler incelenip anlayarak yorumlanmıştır. Daha

  • 34

    sonra Üsküdar Üniversitesi SHMYO’dan rastgele seçilen 20

    kişiyle derinlemesine görüşme yapılıp sonuç ve öneriler de

    bulunulmuştur.

    Bu çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde "Kaygı

    ve gelecek kaygısı nedir "; ikinci bölümde ‘’Üniversite

    öğrencilerinde gelecek kaygısı nedenleri " ;üçüncü bölümde

    "Bulgular"; dördüncü bölümde ise "Sonuç ve Öneriler" yer

    almaktadır.

    1.Gelecek Kaygısı Kavramı

    Gelecek kaygısı, özellikle rekabetin ve acımasızlığın artarak, kısıtlı

    kaynakları olan piyasada daha fazla oyuncunun yer alması ile

    kendini göstermektedir. Henüz daha ergenlik çağlarında, gelecek

    ile ilgili sorgulamaların içinde bulunan birey, üniversiteden mezun

    olmaya yakın zamanlarda bu kaygıyı daha fazla hissetmektedir.

    Mezun olur olmaz güzel bir iş hayatına kavuşan bireylerin yanı

    sıra, uzun süre iş bulamayan ve geçinemeyen bireyler

    düşünüldüğünde, gelecek kaygısının özellikle ikini grupta

    bulunanlarca ne ölçüde hissedilebileceği tahayyül edilebilir.

    Aslında olması gereken, iyi bir lise eğitiminin ardından, hiçbir

    koşula bakmaksızın, ileride yapılmak istenen işe yönelik olarak bir

    üniversite eğitiminin alınması gerekliliği olsa da, günümüz şartları

  • 35

    düşünülerek, bireyler istedikleri meslekleri yapamamaktadır. Yani,

    birey gelecek kaygısı nedeniyle, istediği eğitimi alamamakta ve

    istediği mesleği icra edememektedir.

    Benzer bir zorunlu durum ise, çeşitli kurum ve kuruluşlarda

    yaşanan dönemsel kadrolaşmalardan dolayı, bireylerin bazı kritik

    mesleklerden uzak durmak zorunda kalmasıdır. Örneğin siyasal

    bilimler eğitimini, dileyen herkesin alması gerekirken, dönemin

    şartları nedeni ile bu eğitim sonrası pek de iyi bir noktaya

    ulaşamayacağını düşünen birey, bu bölüm yerine daha alakasız ve

    daha farklı bir bölüm okuyabilmektedir. Buna bağlı olarak da,

    meslek hayatını istediği alan yerine daha farklı bir alanda geçirmek

    durumunda kalacaktır.

    2.Üniversite Öğrencilerin Gelecek Kaygısı

    Ülkemizde öğrenciler büyük, zorlu bir yarıştan sonra üniversiteli

    olmaktadırlar. Üniversiteli olmakla kaygıları bitmemekte

    öğrenimin bitirilmesi ve gelecek kaygısı devam

    etmektedir.Üniversite son sınıf öğrencileri yaşamlarının en önemli

    dönemlerinden birindedirler.Mezuniyetleri, iş hayatının ya da

    işsizlik hayatının başlangıcı demektir. İş seçimi, gerçek hayatta

    rolünü almasına ilişkin planlar, yaşadığı arkadaşlıklar, iş

    bulamama korkusu ve değişik sorumluluklar kişide kaygı yaratıcı

    etmenlerden bazıları olarak görülebilmektedir.İnsan sosyal bir

    varlık olduğu için, içinde yaşadığı sosyal çevrenin birey üzerindeki

    etkisi önemlidir. Bunların içinde aile ilk sırada yer alır. Çünkü

    öğrencinin sağlıklı bir ilişki geliştirmesinde diğer çevrelerden daha

  • 36

    yüksek güce sahip bir değişken olarak görülmektedir. Ailenin

    istemleri, beklentileri,yaşantısı, tutumu, kardeş sayısı öğrencide

    kaygının oluşumunda önemli etkenlerden biri olarak sayılmaktadır.

    Öğrencilerde görülen kaygının çoğu onların okul başarılarında, ana

    babanın yüksek beklentilerine ulaşamama kaygısından oluşur

    (Varol, 1990 akt Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi).

    Ana babanın koruyuculuğu, görmüş olduğu olumsuz eğitim ve

    bulunduğu arkadaş grubunu nolumsuz ilişkisi sonucunda birey

    kendini geliştiremeyen, kimliğini kavrayamayan, hayat

    mücadelesine ayak uyduramayan bir hale gelir ki, bu da kişide

    kaygılı bir ruh hali yaratır.

    Öğrencini cinsiyeti, ailenin sosyo-ekonomik düzeyi, kişiliği ve

    duygusal durumuna ilişkin yapılan bazı araştırmalarda; ana baba

    mesleği, okuldaki başarısı, barındığı yer, ekonomik durumu,

    arkadaş çevresi öğrencide kaygı yaratıcı etmenler olarak

    görülmektedir.

    Öğrencilerin hepsi ülkemizde istihdamın yeterli şekilde olmadığını

    önlisans mezunlarının hepsinin işsiz kaldığını dile getirip bununla

    ilgili devletin acil bir şekilde çözüm yapması gerektiğini

    söylemişlerdir.

    Öğrencilerin gelecek kaygısının diğer nedeni ise okumakta

    oldukları bölümü isteyerek değil aile ve çevre baskısıyla ve

    okumakta oldukları bölümün maddi getirisinin yüksek olduğu için

    okudukları ve bu durumdan dolayı gelecekten fazla bir beklentisi

    olmadıklarını söylemişlerdir. Volkan adlı katılımcımız ‘’Severek

  • 37

    yaptığınız bir iş varsa aslında dünyada ki en mutlu ve zengin insan

    sizsiniz çünkü günümüzde ki insanlar sadece maddi getirisi yüksek

    olan işleri seçmekte ve mutluluk onlar için sadece para demektir.

    Ama insan az para ile de mutlu olabilir. Bunun için sevdiğiniz işte

    çalışmanız yeterlidir.“

    3.Bulgular

    Üsküdar Üniversitesi SHMYO’ndan rastgele seçilen 20 kişiyle

    derinlemesine görüşme yapılmıştır.

    Tablo 1.Görüşme Yapılan Öğrencilerin Genel Özellikleri

    İSİM CİNSİYET YAŞ BÖLÜM EĞİTİM DURUMU OKUL

    BAŞARISI

    ÇALIŞMA

    SÜRESİ

    AHMET ERKEK 21 İLK VE ACİL YARDIM İLK ÜNİVERSİTE İYİ 12 YIL

    ESRA KADIN 20 SOSYAL HİZMETLER İLK ÜNİVERSİTE İYİ 1 YIL

    ÖZGÜR ERKEK 19 ACİL DURUM VE AFET YÖN İLK ÜNİVERSİTE ORTA 7 AY

    SERDAR ERKEK 21 EVDE HASTA BAKIMI İLK ÜNİVERSİTE ÇOK İYİ 8 YIL

    EZGİ KADIN 20 SOSYAL HİZMETLER İLK ÜNİVERSİTE ORTA 0

    SEVGİ KADIN 19 ACİL DURUM VE AFET YÖN İLK ÜNİVERSİTE İYİ 2.5 YIL

    ÇİĞDEM KADIN 20 AİL DURUM VE AFET YÖN İLK ÜNİVERSİTE İYİ 3 YIL

    FATİH ERKEK 19 TIBBİ GÖRÜNTÜLEME İLK ÜNİVERSİTE ÇOK İYİ 1 YIL

    BAHAR KADIN 19 SOSYAL GÜVENLİK İLK ÜNİVERSİTE ÇOK İYİ 5 YIL

    KÜBRA KADIN 21 PERFÜZYON TEKNİKERİ İLK ÜNİVERSİTE ORTA 0

    METİN ERKEK 20 AMELİYATHANE HİZMETLERİ İLK ÜNİVERSİTE ORTA 1.5 YIL

    İREM KADIN 19 FİZYOTERAPİ İLK ÜNİVERSİTE ORTA 0

    MÜCAHİT ERKEK 21 SOSYAL GÜVENLİK 2.ÜNİVERSİTE ORTA 7 YIL

  • 38

    ZEHRA KADIN 21 SOSYAL HİZMETLER İLK ÜNİVERSİTE ÇOK İYİ 2 SENE

    MERVE KADIN 18 ÇOCUK GELİŞİMİ İLK ÜNİVERSİTE ORTA 2 YIL

    MEHMET ERKEK 21 PERFÜZYON TEKNİKERİ İLK ÜNİVERSİTE İYİ 2 YIL

    SEVCAN KADIN 19 FİZYOTERAPİ İLK ÜNİVERSİTE ORTA 2 YIL

    AYLİN KADIN 20 SOSYAL HİZMETLER İLK ÜNİVERSİTE ÇOK İYİ 0

    BENGÜ KADIN 19 ANESTEZİ İLK ÜNİVERSİTE ORTA 0

    VOLKAN ERKEK 23 FİZYOTERAPİ İLK ÜNİVERSİTE ÇOK İYİ 1 YIL

    3.1 Ailelerin çocuk yetiştirme tutumu ile çocukların kaygı düzeyi

    arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalarda, özellikle ebeveynin

    ilgisiz, aşırı koruyucu ve baskıcı disiplin tutumu, çocukların kaygı

    düzeyini yükseltici önemli bir etken olarak

    görülmektedir(kozacıoğlu;akt.kaya,varol).

    Tablo 2 öğrencilerin ekonomik durumu

    3.2Yapılan derinlemesine görüşmelerde yirmi katılımcı sayısından

    onsekiz’i ailesi ile birlikte yaşamakta olduğunu, bir kişi öğrenci

    0

    1

    2

    3

    4

    5

    KYK KendiÇalışan

    Aile Desteği

    Ekonomik Durum

    Ekonomik Durum

  • 39

    yurdunda kaldığını, diğer kişi ise akraba evinde ikamet ettiğini dile

    getirmiştir.

    Öğrencilerin anne ve baba meslekleri sorulduğunda katılımcıların

    bir çoğu annesinin ev hanımı olduğunu, babalarının çoğunlukla

    devlet memuru, serbest meslek ve iş yeri sahibi olduklarını

    belirtmişlerdir.

    Derinlemesine görüşme yapılan öğrencilerin ekonomik durumları

    hakkında edilen bilgiler sonucunda, bir çok öğrenci KYK (Kredi

    ve Yurtlar Kurumu) ve aile desteği aldıklarını,az bir kısmı ise hem

    okuyup hem çalıştıklarını ifade etmişlerdir.

    Tablo 3 Bölüm tercih etme sebepleri

    3.3Görüşme yapılan yirmi kişiden dokuz kişisi, kendi istekleri

    doğrultusunda okumakta oldukları bölüme yöneldiklerini, altı kişi

    ailesinin isteği üzerine bu bölümü zorunlu seçtiğini, geriye kalan

    beş kişi ise okumakta oldukları bölümleri çevrelerinden öğrenmiş

    oldukları için bu bölümü tercih ettiklerini söylemişlerdir.

    0

    2

    4

    6

    8

    10

    Kendiİsteği

    Aile İsteği Çevreİsteği

    Bölüm Tercih Etme Sebepleri

    Bölüm Tercih EtmeSebepleri

  • 40

    Okumuş oldukları bölümleri değerlendirmelerini istediğimizde bir

    çok öğrencinin bölümü hakkında iş bulma ihtimalinin çok düşük

    olabileceğini, bu sebeple gelecek kaygılarının yüksek olduğunu, iki

    yıllık bir bölüm tercih edip okuyan öğrencilerin işe atamalarının

    neredeyse imkansız olduğunu, mezun olduktan sonra okudukları

    bölümlerin hayatlarına maddi yönden katkı sağlamayacağını

    sadece üniversite mevzunu diplomalarına sahip olabileceklerini

    dile getirmişlerdir.

    Öğrencilere okumuş oldukları bölümden mezun olduktan sonra iş

    bulabilme ve işsiz kalma ihtimalleri sorulduğunda Serap isimli

    katılımcı ‘’ Şuan perfüzyon teknikerliği bölümünde okuyorum.

    Puanım yetti ve isteyerek bu bölümü tercih ettim fakat öğrenime

    başladıktan sonra bölümüm ile ilgili iki yıllık alınan diploma ile

    atamaların gerçekleştirilmesinin neredeyse imkansız olduğunu

    öğrendim. Bu konu beni geleceğim hakkında karamsar düşünmeye

    itti ve işsiz kalabilme ihtimalimin yüksek olabileceğinden şimdiden

    başka bir işte çalışma düşüncesine kapıldım.Bu düşünce hayatımı

    ve beni çok olumsuz yönde etkiledi. ‘’. Demiştir. Başka bir

    bölümünde okumakta olan Volkan isimli katılımcımız’’ Şuan

    Ailemin bu bölümde daha başarılı olabilceğime inanması

    düşüncesi üzerine fizyoterapi bölümünde okuyorum, yani

    istemediğim bir bölümde.Aslında asker olmak isterdim. Geleceği

    düşündüğüm zaman sadece kendi istediğim işi yapmak

    istiyorum.Şuan okuduğum bölüm benim kişiliğime hitap etmiyor.

    Bu sebeple mezun olduktan sonra asker olmak için çaba

    göstereceğim “diyerek düşüncelerini ifade etmiştir.

  • 41

    Genelleme olarak baktığımız da derinlemesine görüşme yapılan

    yirmi öğrenciden onbeşi mezun olduklarında işsiz kalabilme

    ihtimallerinin çok yüksek olduğunu, ülkemizde dört yıllık

    bölümlerden mezun olan ve yüksek lisans yapan öğrencilerin bile

    iş bulmakta çok zorlandıklarını, kendilerinin iki yıl okuyup iş

    bulabilme konusunda çok ümitsiz olduklarını belirtmişlerdir.

    Tablo 4 Öğrencilerin Genel Gelecek Kaygısı

    Yapılan derinlemesine görüşmelerde kişilere gelecek kaygıları

    sorulduğunda yirmi öğrenciden onsekiz’i gelecek kaygısına ilişkin

    yaşamış oldukları en yüksek kaygının işsizlik kaygısı olduğunu, bu

    sebeple geleceğe baktıklarında büyük bir belirsizlik gördüklerini

    ve bu belirsizliğin hayatlarını olumsuz yönde etkilediğini

    söylemişlerdir.

    Geleceklerine dair hayatlarındaki en önemli konunun ne

    olabileceğini sorduğumuzda ise ,öğrencilerin onyedisi iş

    0

    5

    10

    15

    20

    Var Yok

    Gelecek Kaygısı

    Gelecek Kaygısı

  • 42

    bulabilmek ve kendi ayaklarımın üstünde durabilmek derken iki

    kişisi ticarete atılmak isteyip, kendi işlerinin başına geçebilmeyi

    belirtmişlerdir.

    Geleceğe yönelik planlarında ise katılımcıların neredeyse hepsi

    önce maddi getirisi iyi olan bir iş bulup çalışmayı sonrasında mutlu

    bir aile kurabilmeyi belirtmişlerdir. Öğrencilerden Ahmet isimli

    katılımcı “Eğer iyi bir işiniz olursa iyi bir ailede kurabilirsiniz.

    Bence bu hayatta her mutluluk ilk başta maddiyattan geçiyor.

    Düşünsenize hayatınızı biri ile birleştirip bir yuva kurdunuz ,eğer

    iyi bir işiniz yoksa bir süre sonra ekonomik sorunlar başlayacak ve

    aileniz ve siz yıpranmaya başlayacaksınız fakat maddi getirisi iyi

    bir iş bulup çalışabilirseniz, hem maddi hem manevi açıdan

    ailenizle beraber mutlu bir yaşam sürebilme olasılığınız var. Bu

    sebeple ben her şeyden önce insanın iyi bir işe sahip olmasını

    gerektiğini savunanlardanım “ demiştir.

    4.Sonuç ve Öneriler

    Üsküdar üniversitesi öğrencilerinden yirmi kişi ile yapılan

    derinlemesine görüşmeler sonucunda Üsküdar Üniversitesi Sağlık

  • 43

    Hizmetleri Meslek Yüksek Okulundaki öğrenim görmekte olan ön

    lisans öğrencilerinin gelecek kaygılarının çok yüksek olduğu

    yapılan görüşmeler sonucunda öğrenilmiştir. Ön lisans

    öğrencilerine gelecekleri hakkında ne düşündükleri sorulduğunda

    Lisans öğrenimi gören öğrencilere göre iş bulabilme ihtimallerinin

    çok daha zayıf olduğunu ve bu sebeple mecburi olarak okumuş

    oldukları bölümle alakalı değil farklı iş olanaklarına yönelmeleri

    gerekeceğini, kamu personeli seçme sınavı atamalarında

    çoğunlukla önceliğin lisans öğrencilerine verildiğini ve onların

    atandığını, bu nedenle çoğu öğrencinin okurken bir yandan da

    dikey geçiş sınavına hazırlanıp daha başarılı olabilmek için çaba

    sarf ettiği öğrenilmiştir. Üsküdar üniversitesi öğrencileri, Kamu

    personeli seçme sınavı alımında meslek yüksek okulu mezunlarını

    da düşünerek alımların yapılması gerektiğini vurgulamıştır.

    Üniversite öğrencileri kaygı düzeyleri ile ilgili genel düşünce

    modellerine bakıldığında, öğrencilerin kaygıları arasında okumuş

    oldukları bölümle alakalı mezun olduklarında o bölümün sektörde

    zayıflaması da dikkat çeken kaygı durumlarıydı. Öğrenciler

    Türkiye’de ki ekonomi şartlarının sürekli değişkenlik gösterdiğini

    ve bu değişkenliğinde sektördeki bazı iş olanaklarını kötü yönde

    etkilediğini, bu durumun da öğrenciler üzerinde ki geleceğe dair iş

    bulma kaygı düzeylerini arttırdığını belirtmişlerdir.

    Çalışmada barınılan yer faktörünün öğrencilerin kaygı düzeyleri

    üzerinde etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Evde barınan

    öğrencilerin kaygı düzeylerinin, devlet yurdu ve özel yurtta kaygı

    düzeylerine göre anlamlı derecede düşük olduğu tespit edilmiştir.

  • 44

    Araştırmada elde edilen sonuçlara göre SHMYO(Sağlık hizmetleri

    meslek Yüksek okulu ) okuyan öğrenciler yüksek düzeyde kaygı

    yaşamaktadırlar. Öğrencilerde görülen kaygı düzeyleri

    üniversiteye giriş yılı ve ağırlıklı genel not ortalamasına göre

    farklılık göstermezken; cinsiyet, öğrenim görülen

    fakülte/yüksekokul, anne-baba tutumu, ailelerin ortalama aylık

    geliri ve barındıkları yer değişkenine göre farklılık göstermektedir.

    Başarı düzeyine göre kaygı düzeyinin değiştiği gözlenmektedir.

    Başarı düzeyi arttıkça kaygı

    düzeyi azalmaktadır. Başarının ölçütlerinden biri olarak düşünülen

    sınavlarda kişi, kendi kişiliğinin ve varlığının değerlendirildiğini

    düşünür. Bunun sonucu olarak başarı durumu iyi ise kaygı düzeyi

    düşük,yetersiz ise kaygı düzeyi yüksek çıkmaktadır. Ancak birçok

    araştırmada sınavların kaygı üzerinde negatif ilişkisi bulunmuştur

    (Baltaş, 1986 akt.tümerdem 2007). Ayrıca, öğrencilerin akademik

    olarak kendilerini yetersiz hissetmeleri, ruh sağlıklarına etki

    yapabilir. Bu sonuç, öğrencilerin başarısızlıklarından dolayı

    doyum sağlayamamaları, güven duygularını kaybetmeleri, eksiklik

    duygusuna kapılmaları gibi nedenlerle açıklanabilir

    Bu konu ile alakalı 19 Mayıs üniversitesinde 2014 yılında Kaya’nın

    yapmış olduğu çalışmada şuanda elde edilen sonuçlara yakınlık

    göstermektedir.

    EKLER

    Üsküdar Üniversitesi Öğrencilerinin Kaygı Düzeylerinin

    Araştırılması Yapılırken Sorulan Sorular:

  • 45

    1.CİNSİYET

    2. YAŞINIZ KAÇ?

    3. HANGİ BÖLÜMDE OKUYORSUNUZ ?

    4 İLK ÜNİVERSİTENİZ Mİ ?

    5. EKONOMİK DURUMUNUZ HAKKINDA BİLGİ VERİR

    MİSİNİZ ?

    6. ANNE VE BABANIZIN MESLEĞİ NEDİR ?

    7. AİLENİZLE BİRLİKTE Mİ YAŞIYORSUNUZ ?

    8. ÇALIŞIYOR MUSUNUZ ?GEÇMİŞTE ÇALIŞTINIZ MI

    HANGİ SEKTÖRDE KAÇ YIL ?

    9. BU BÖLÜMÜ TERCİH ETMENİZDEKİ SEBEP NEDİR ?

    10. OKUL BAŞARINIZ NASIL ?

    11.OKUMAKTA OLDUĞUNUZ BÖLÜM HAKKINDA NE

    DÜŞÜNÜYORSUNUZ ?

    12.GELECEK İÇİN NE PLANLIYORSUNUZ VE BUNUN İÇİN

    NE ÇABA SARF EDİYORSUNUZ ?

    13. GELECEĞE YÖNELİK NE GİBİ KAYGILARINIZ VAR ?

    14. SİZCE G