B ANKACILAR Bankacılar Dergisi İ - tbb.org.tr · Bankacılar Dergisi, Sayı 64, 2008 1 ......

93
BANKACILAR Yayın türü : Yerel süreli Basım yeri : İstanbul Yılı : 19 Sayısı : 64 - Mart 2007 Türkiye Bankalar Birliği adına İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Doç. Dr. Ekrem KESKİN Genel Yayın Yönetmeni: Melike MUMCU Yayın Danışmanları: Tülin ERSEL Ali GÜNGÖR Prof. Dr. Ahmet KIRMAN Prof. Dr. Seza REİSOĞLU B. Cahit SABIR Abdullah TAŞÇIOĞLU Özcan ULUDAĞ İdare Merkezi: Nispetiye Caddesi Akmerkez B3 Blok Kat:13 34340 Etiler-İSTANBUL Tel : 212-282 09 73 Faks : 212-282 09 46 Web sitesi: www.tbb.org.tr Baskı-Yapım Graphis Matbaa San. ve Tic. Ltd Şirketi Yüzyıl Mahallesi Matbaacılar Sitesi 1. Cadde No.139 Bağcılar 34560, İstanbul Bankacılar Dergisi 3 ayda bir yayımlanır. Para ile satılmaz. Bu yayın TBB internet sayfasında (http://www.tbb.org.tr/v12/asp/dergi.asp) yer almaktadır. ISSN 1300-0217 (Basılı) ISSN 1307-8631 (Elektronik) Sertifika No: 1107-34-009143 Bankacılar Dergisi - Bankacılar dergisi, finans ve bankacılık konularında yapılan çalışmaları ilgili çevre- lerin bilgisine sunmak amacıyla yayımlan- maktadır. - Dergide yayımlanacak yazılara karar ve- rilmesinde, Yayın Danışmanları ve Birlik uzmanlarının değerlendirmelerine ve/veya konunun uzmanı hakemlerin görüşlerine başvurulabilir. - Dergiye gönderilecek yazının daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış olması ge- rekmektedir. - Basılması istenilen yazılar derginin arka iç kapağında belirtilen biçim kurallarına uygun olarak hazırlanmalı ve değerlendir- meye girmek üzere, Bankacılar Dergisi Türkiye Bankalar Birliği Bankacılık ve Araştırma Grubu Başkanlığı Nispetiye Cad. Akmerkez B3 Blok Kat.13 Etiler- İSTANBUL adresine gönderilmelidir. - Dergide yayımlanan yazılar Türkiye Ban- kalar Birliği’nin resmi görüşlerini yansıt- maz, yazar ve görüş sahiplerini bağlar. - Dergide yer alan çalışmalar kaynak gös- terilmek suretiyle izinsiz yayımlanabilir. - Yayımlanacak yazılarda yazım kuralları- na ve biçime ilişkin değişiklikler yapılabilir veya bunların yapılması yazardan istene- bilir. - Dergide yayımlanmayan yazılar geri gön- derilmez. - Yazılar yayımlanmak üzere kabul edildiği takdirde Bankacılar dergisi yazılı ve elekt- ronik ortamda olmak üzere tüm yayın hak- larına sahiptir.

Transcript of B ANKACILAR Bankacılar Dergisi İ - tbb.org.tr · Bankacılar Dergisi, Sayı 64, 2008 1 ......

BANKACILAR Yayın türü : Yerel süreli Basım yeri : İstanbul Yılı : 19 Sayısı : 64 - Mart 2007 Türkiye Bankalar Birliği adına İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Doç. Dr. Ekrem KESKİN Genel Yayın Yönetmeni: Melike MUMCU Yayın Danışmanları: Tülin ERSEL Ali GÜNGÖR Prof. Dr. Ahmet KIRMAN Prof. Dr. Seza REİSOĞLU B. Cahit SABIR Abdullah TAŞÇIOĞLU Özcan ULUDAĞ İdare Merkezi: Nispetiye Caddesi Akmerkez B3 Blok Kat:13 34340 Etiler-İSTANBUL Tel : 212-282 09 73 Faks : 212-282 09 46 Web sitesi: www.tbb.org.tr Baskı-Yapım Graphis Matbaa San. ve Tic. Ltd Şirketi Yüzyıl Mahallesi Matbaacılar Sitesi 1. Cadde No.139 Bağcılar 34560, İstanbul Bankacılar Dergisi 3 ayda bir yayımlanır. Para ile satılmaz. Bu yayın TBB internet sayfasında (http://www.tbb.org.tr/v12/asp/dergi.asp) yer almaktadır. ISSN 1300-0217 (Basılı) ISSN 1307-8631 (Elektronik) Sertifika No: 1107-34-009143

Bankacılar Dergisi - Bankacılar dergisi, finans ve bankacılık konularında yapılan çalışmaları ilgili çevre-lerin bilgisine sunmak amacıyla yayımlan-maktadır. - Dergide yayımlanacak yazılara karar ve-rilmesinde, Yayın Danışmanları ve Birlik uzmanlarının değerlendirmelerine ve/veya konunun uzmanı hakemlerin görüşlerine başvurulabilir. - Dergiye gönderilecek yazının daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış olması ge-rekmektedir. - Basılması istenilen yazılar derginin arka iç kapağında belirtilen biçim kurallarına uygun olarak hazırlanmalı ve değerlendir-meye girmek üzere, Bankacılar Dergisi Türkiye Bankalar Birliği Bankacılık ve Araştırma Grubu Başkanlığı Nispetiye Cad. Akmerkez B3 Blok Kat.13 Etiler- İSTANBUL adresine gönderilmelidir. - Dergide yayımlanan yazılar Türkiye Ban-kalar Birliği’nin resmi görüşlerini yansıt-maz, yazar ve görüş sahiplerini bağlar. - Dergide yer alan çalışmalar kaynak gös-terilmek suretiyle izinsiz yayımlanabilir. - Yayımlanacak yazılarda yazım kuralları-na ve biçime ilişkin değişiklikler yapılabilir veya bunların yapılması yazardan istene-bilir. - Dergide yayımlanmayan yazılar geri gön-derilmez. - Yazılar yayımlanmak üzere kabul edildiği takdirde Bankacılar dergisi yazılı ve elekt-ronik ortamda olmak üzere tüm yayın hak-larına sahiptir.

Bankacılar Dergisi, Sayı 64, 2008

1

İçindekiler

MAKALE Yrd. Doç. Dr. K. Batu TUNAY Türk Bankacılık Sektöründe Mevduatların ve Kredilerin Dinamik Uzay Zaman Veri Yöntemiyle Modellenmesi ve Tahmini 3 Doç. Dr. Veysel YILMAZ Yapısal Eşitlik Modellemesi ile Algılanan Değer-Memnuniyet-Sadakat Arasındaki İlişkinin Araştırılması: Kredi Kartı Kullanımı Üzerine Bir Uygulama 27 KONFERANS-SEMİNER Suç Gelirlerinin Aklanması ve Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Yeni Düzenlemeler ve Uygulamaya İlişkin Tereddütler: Adnan ERTÜRK Açılış Konuşması 39 Oktay ÜSTÜN 5549 Sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun İle Getirilen Temel Değişiklikler 43 Aysel YILDIRIM Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik Kapsamında Getirilen Temel Değişiklikler 51 Alpaslan ÇAKIR Bankacılık Uygulamaları Açısından Değerlendirme 63 BANKACILIK UYGULAMALARI Arif BELGİN - Cemal ERDOĞDU Uluslararası Banka Hesap Numarası (IBAN) 68 RİSK YÖNETİMİ N. Burak AKAN Yapısal Faiz Oranı Riski Ölçümü 73 MEVZUAT Bankacılığa İlişkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler 88

Türkiye Bankalar Birliği’nin 2007 yılındaki yayınlarında (yayımlanan ya da yayımlanmayan)

hakemlik yaptıkları ve değerli katkıları nedeniyle teşekkürlerimizi sunarız.*

Alparslan Çakır, Türk Ekonomi Bankası A.Ş. Yönetici

Birol Deper, Türk Ekonomi Bankası A.Ş. Yönetici

Buket Himmetoğlu, T. İş Bankası A.Ş. Hukuk Müşaviri

Cihat Madanoğlu, Türk Ekonomi Bankası A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi

Coşkun Küçüközmen, TC Merkez Bankası Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, Uzman

Gürman Tevfik, İş Portföy Yönetimi A.Ş. Genel Müdür

Hasan Candan, T. İş Bankası A.Ş. Risk Yönetimi, Müdür

Hülya Fidanboy, T. Vakıflar Bankası T.A.O. Daire Başkanı

Prof. Dr. Mehmet Baha Karan, Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi

Mesut Saygılı, TC Merkez Bankası Araştırma Genel Müdürlüğü, Ekonomist

Nurgün Özdeş, T. İş Bankası A.Ş. Grup Müdürü

Olcay Doğan, T. Halk Bankası A.Ş. Daire Başkanı

Dr. Özgür Arslan, Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi

Remzi Süha Dede, Akbank T.A.Ş. Müdür

Soner Benli, T. İş Bankası A.Ş. Grup Müdürü

*İsimler alfabetik olarak sıralanmıştır.

Bankacılar Dergisi, Sayı 64, 2008

3

Türk Bankacılık Sektöründe Mevduatların ve Kredilerin Dinamik Uzay-Zaman Panel Veri Yöntemiyle

Modellenmesi ve Tahmini

Yrd. Doç. Dr. K. Batu TUNAY * Giriş Bilindiği gibi; birçok ekonomik, finansal veya firma düzeyindeki değişken ya da gös-

terge, farklı coğrafi bölgelerden belirli zaman aralıklarıyla derlenen verilerle ölçülmektedir. Genellikle bu nitelikteki değişkenler, çeşitli yöntemlerle toplulaştırılarak analiz edilebilir hale getirilmektedir. Örneğin makro bağlamda fiyat endeksleri, ülkelerin farklı yerleşim bölgelerin-de önceden seçilmiş ve belirli nitelikteki bir grup mala ve/veya hizmete ilişkin anketler yoluyla derlenmekte, genel kabul görmüş istatistiksel endeks hesaplama formülleriyle fiyat endeksi haline getirilmekte ve ardından tüm yörelerin endeksleri toplulaştırılarak bütün ülkedeki fiyat düzeyini yansıtan tek bir diziye indirgenmektedir. Üretim endeksleri, istihdam ve işsizlik ista-tistikleri ve daha birçok önemli ekonomik değişken benzer bir yaklaşımla hesaplanmaktadır. Diğer yandan mikro bağlamda, şube ve temsilcilik ağları ile coğrafi yaygınlık gösteren firma-ların üretim, satış, finansman gibi verileri için de aynı yaklaşım geçerlidir.

Geleneksel olarak, ekonomik, finansal ve firma düzeyindeki değişkenlerin

ekonometrik yöntemlerle modellenmesinde ve tahmininde tek bir diziye indirgenmiş yapıla-rından ötürü zaman boyutu esas alınmaktadır. Oysa, özde bu değişkenler çeşitli zaman di-limlerinde şehirler, bölgeler ve ülkeler gibi farklı coğrafi alanlardan derlenen gözlemlere da-yandığından, zaman boyutuna ek olarak bir de mekan ya da teknik deyimle uzay boyutu ta-şırlar. Bahsedilen nitelikleri göz önüne alındığında verilerin tüm yönleriyle analiz edilebilmesi için, zaman boyutu kadar uzay boyutunun da dikkate alınması gerekmektedir. Ancak uygu-lamalı ekonomi alanındaki çalışmalarda, gerek bilişim teknolojilerindeki gerekse coğrafi veri tabanlarındaki yetersizlikler nedeniyle bugüne kadar değişkenler hep uzay boyutları ihmal edilerek analiz edilebilmiştir. Günümüzde söz konusu yetersizliklerin büyük ölçüde aşılmasıy-la, ekonomik değişkenlerin tüm boyutlarıyla analiz edilebileceği yeni bir ekonometrik modelleme döneminin başlamış olduğu söylenebilir.

Bu bağlamda; kesit ve/veya panel verileri analiz edebilmek için oluşturulan regresyon

modellerindeki uzaysal yapıyı ve uzaysal etkileşimi inceleyen ekonometrinin bir alt dalı olarak “uzaysal ekonometri” (spatial econometrics) doğmuştur. Uzaysal ekonometri, coğrafyacılar tarafından kullanılan “coğrafi istatistik” (geostatistics) ve fizikçiler tarafından kullanılan “uzay-sal istatistiğe” (spatial statistics) benzemektedir. Bununla birlikte, geleneksel ekonometrinin istatistikten farklı olması gibi, uzaysal ekonometri de uzaysal istatistikten farklıdır. Uzaysal ekonometrinin ilgi odağında geleneksel ekonometride olduğu gibi verilerden çok modeller yer almaktadır (Anselin, 1999:1).

Bilindiği gibi ticari bankaların hem ayırd edici özellikleri hem de operasyonlarının te-

mel unusuru mevduat toplayarak kredi kullandırmalarıdır. Bu itibarla, geçmişte olduğu gibi günümüzde hatta gelecekte de mevduat ve kredi portföylerinin yönetiminin ticari banka yöne-

* Yıldız Teknik Üniversitesi, Meslek Yüksekokulu, İktisadi ve İdari Programlar Bölümü, Bankacılık ve Sigortacılık Programı Öğretim Üyesi; [email protected]

Yrd. Doç. Dr. K. Batu TUNAY

timinin merkezindeki önemli konumunu sürdüreceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Doğal olarak, banka yöneticileri için karar alırken mevduatlara ve kredilere ilişkin gelişmeleri yakından iz-lemek, yönelimlerini belirlemek ve bunların gelecekteki seyirlerini başarılı bir şekilde tahmin etmek son derece önemlidir. Uzay-zaman ekonometrisi, ticari bankalar gibi dağıtım kanalları ulusal ve uluslararası olarak geniş bir coğrafi alana yayılan işletmelerde şubelerden derlenen her türlü verinin konsolide edilmeksizin modellenmesine ve karar alma sürecinde kullanılma-sına olanak vermektedir. Bu yaklaşım, verilerin konsolide edilerek analiz edilmesine dayanan geleneksel yaklaşıma göre önemli teknik üstünlükler taşımakta ve daha başarılı bir modelleme kabiliyeti ile karar alma sürecini etkinleştirmektedir. Farklı coğrafi bölgelerde yer alan banka şubelerinin performansları kaçınılmaz olarak o bölgeye has karakteristiklerden önemli oranda etkilenmektedir. Bu nitelikteki çok sayıda şubeden derlenen verileri toplulaştı-rarak değerlendirmek; önemli bazı yerel özelliklerin performans üstündeki etkilerini ve birbiri-ne komşu yerleşim alanlarındaki şubelerin etkileşimlerini gözardı etmeye neden olacaktır. Dolayısıyla banka üst yönetimlerinin karar alma süreçlerini belirli ölçüde zayıflatacaktır. Böl-gesel olarak şubelere verilecek mevduat ve kredi hedefleri olması gerekenden bazı sapmalar gösterecek ve bu hedefler gerçekleştirilmeye çalışılırken verim kadar performans da düşe-cektir.

Bu çalışma, öncelikle uzay-zaman ekonometrisini ve özellikle dinamik uzay-zaman

panel veri yöntemini karar alma sürecini etkinleştiren bir analiz aracı olarak ticari bankacılık çevrelerine tanıtmayı hedeflemektedir. Bunun yanı sıra, Türk bankacılık sektörünün bölgesel mevduat ve kredi verilerinin modellenmesi ve tahmini sonucunda elde edilen bulguların da paylaşılması hedeflenmektedir. Çalışmanın önemli bir özelliği, analiz yönteminin sektörün bütününü analiz etmekte kullanılmasına karşın münferit bir ticari bankanın verilerini analiz etmekte de kullanılabilme esnekliğine sahip olmasıdır. Dolayısıyla, banka yöneticileri çalış-mada izlenen süreci kendi bankaları için uygulamak suretiyle genel analizi kendi özellerine indirgeyebilirler. Ayrıca, mevduat ya da kredilerin yanında hemen her tür yerel veri için analizi uygulama imkanı bulunmaktadır.

Çalışma, giriş ve sonuç bölümleri haricinde dört alt bölümden meydana gelmektedir.

Önce uzaysal ekonometrinin zaman içindeki gelişimine kısaca değinilmekte, uzaysal bağlılık olgusu ve bunu modellere yansıtmakta kullanılan uzaysal ağırlık matrisleri açıklanmakta, ardından dinamik uzay-zaman panel veri yöntemi incelenmektedir. Son olarak Türkiye’de Türkiye Bankalar Birliği (TBB) tarafından her yıl yayınlanan iller bazındaki mevduat ve kredi verileri kullanılarak bölgesel mevduat ve kredilerin değişim oranları analiz edilmektedir.

2. Uzaysal Ekonometrinin Gelişimi Uzayda bir konumu olan değişkenler arasında, hem zamansal değerleme (temporal

evaluation) hem de karşılıklı ilişkileri tanımlamayı amaçlayan istatistiksel ve ekonometrik mo-deller, uzay-zaman modelleri (space-time models) olarak adlandırılmaktadır (Kamarianakis ve Practacos, 2001). Hem uzay hem zaman boyutları olan veri setlerinin modellenmesinde; değişkenlerin uzay-zaman etkileşimlerini belirlemek büyük önem taşır. Uzay-zaman modellemesinde karşılaşılan en önemli sorun da, bu karşılıklı etkileşimleri doğru bir biçimde tanımlayabilmektir. Değişkenlerin uzaysal davranışları zamanın farklı anlarında değişebil-mektedir. Öte yandan, zamana ait neden ve etkiler de uzaydaki farklı konumlarda farklılaşa-bilmektedir. Bunlara ek olarak; ekonomik süreçler modellendiğinde, bölgesel “komşuluk ilişki-leri”nin (neighbourhood relations) etkisiyle başka sorunlarla da karşılaşılabilmektedir. Yakın coğrafi bölgeler arasındaki komşuluk ilişkilerinin etkilerinin hesaplanabilmesine karşın, bu etkilerin büyüklüğünü ve gücünü hesaplamak o kadar da kolay değildir (Kamarianakis ve Prastacos, 2001). Bu alandaki yöntemler, son yirmi yılda önemli gelişmeler göstermesine rağmen, uzay-zaman modelleri henüz geleneksel zaman serisi analizinde kullanılan yöntem-ler gibi entegre bir teorik yapıya ulaşmamıştır. Genellikle, uygulamanın yapılacağı alana göre kullanılan uzay-zaman teknikleri değişmektedir.

4

Bankacılar Dergisi

Cliff ve Ord (1975), değişkenler arasında uzaysal (spatial) ve zamansal (temporal) ilişkileri birlikte analiz edebilen regresyon yapısındaki ilk çalışmayı gerçekleştirmişlerdir. 1980’lerin başlarında, Pfeifer ve Deutsch (1980a, 1980b, 1981a, 1981b ve 1981c), tek değiş-kenli zaman serileri için Box-Jenkins yöntemine benzeyen ve uzay-zaman modellemesi için kullanılabilecek “uzay zaman ardışık bağlanımlı bütünleşik hareketli ortalama/UZABBHO” (space-time autoregressive integrated moving average/STARIMA) modellerini geliştirmişler-dir. Bu tür modeller; çevresel konularda (Pfeifer ve Deutsch, 1981a; Stoffer, 1986), salgın hastalıklara ait araştırmalarda (Pfeifer ve Deutsch, 1980a), ekonometrik çalışmalarda (Pfeifer ve Bodily, 1990) ve trafik akışı analizlerinde (Kamarianakis ve Practacos, 2002 ve 2003) kul-lanılmaktadır.

Bölgesel bağlamda uygulamalı ekonomik analizler için gereksinim duyulan

modellemeler, özellikle yeterli kapsamda ve uzunlukla veri setleri bulunmadığından, araştır-macıları UZABBHO modellerinden farklı uzay-zaman modelleri geliştirmeye itmiştir. Bu an-lamda, çok sayıda örnek verilebilir. Lüketpohl (1987) tarafından geliştirilen “vektör ardışık bağlanım hareketli ortalama modelleri/VABHO” (vector autoregressive moving average / VARMA), LeSage ile Krivelyova (1999) tarafından geliştirilen “Bayesyen vektör ardışık bağ-lanım modelleri/BVAB” (Bayesian vector autoregressive models/BVAR), Elhorst (2001) tara-fından geliştirilen ve anlık uzaysal etkileşimi (instantaneous spatial interaction) temel alan “dinamik uzay-zaman modelleri” (dynamic space-time models) ve yine Elhorst’un (2005) ge-liştirdiği “dinamik uzay-zaman panel veri modelleri” (dynamic space-time panel data models) başlıca örneklerdendir. Son dönemde coğrafi veri tabanlarındaki gelişmelerle UZABBHO türü modellerin yeniden önem kazandığı gözlenmektedir. Özellikle, Giacomini ve Granger’ın (2004) çeşitli uzay zaman tekniklerinin tahmin ve kestirim güçlerini karşılaştırmalı inceledikle-ri çalışma bu anlamda belirleyici olmuştur. Giacomini ve Granger, UZABBHO türü modellerin geleneksel ABBHHO türü modeller ile VABHO ve BVAB gibi daha modern modellere oranla tahmin ve kestirimde çok daha başarılı olduklarını ispatlamıştır.

Konuma ve uzaysal etkileşime odaklı bu yeni ekonometri yaklaşımı, uygulamalı eko-

nomi alanında da büyük önem kazanmıştır. Geçmişte; uzaysal ekonometri modelleri uzaya veya coğrafyaya yönelik olduğundan, yapılan uygulamalı ekonomi çalışmaları da bölge-bilim (regional science), şehir ve emlak ekonomisi (urban and real estate economy) ve ekonomik coğrafya (economic geography) alanlarında yoğunlaşmaktaydı. Ancak sonraları, uzay ve zaman boyutlarının bağdaştırılmasıyla uzaysal ekonometri yöntemleri yaygın bir şekilde ve artan oranda ekonominin diğer alanlarına da uygulanmaya başlamıştır. Bu anlamda; talep analizi (Case, 1991), uluslararası ekonomi (Aten, 1996), kamu ekonomisi ve finansı (Case, Rosen ve Hines, 1993; Murdoch, Rahmatian ve Thayer, 1993; Holtz-Eakin, 1994; Brueckner, 1998), tarım ve çevre ekonomisi (Bebirschka ve Binkley, 1994; Murdoch, Sandler ve Sargent, 1997; Nelson ve Hellerstein, 1997; Bell ve Bockstael, 2000) konularındaki çalışma-lar sayılabilir. Ayrıca uzaysal etkileşimin varlığına yönelik ekonometrik çalışmalar geliştikçe; önceden sadece teorik modellerle analiz edilebilen ekonomik hipotezlerin belirleme, tahmin ve sınama süreçlerine tabi tutularak açıklanması konusunda önemli ilerlemeler kaydedildiği de belirtilmelidir. Örnek olarak, münferit ekonomik birimlerin tercihleri ve fayda fonksiyonları gibi konularda diğer ekonomik birimlerle olan etkileşimlerini hesaba katarak karar alma sü-reçlerinin analizi gösterilebilir. Uzaysal ekonometriyle; ekonomik birimler arasında sosyal normların şekli, komşuluk ilişkileri ve diğer grup etkileri dikkate alınarak doğrudan etkileşimler belirlenmekte ve bunların kolektif davranışa olan yansımaları analiz edilebilmektedir. Aoki’nin (1994 ve 1996) yeni makro ekonomi, Brok ve Durlauf (1995) ile Akerlof’un (1997) sosyal etki-leşimlerin teorik modellemesi, Alessie ve Kapteyn’in (1991) bağımsız tercihler alanındaki çalışmaları ilk akla gelenlerdendir.

Uzay-zaman modellerinin son dönemde en yaygın olarak kullanıldığı alanlardan birisi

de bölgesel yakınsama olgusudur. Ülke içi ve ülkeler arası yakınsama üzerine yapılan uygu-lamalı çalışmalar, özellikle ekonomik büyüme yakınsaması ve enflasyon yakınsaması konu-

5

Yrd. Doç. Dr. K. Batu TUNAY

larında yoğunlaşmaktadır. Bu alanlarda, dinamik uzay-zaman panel veri modelleri kullanıl-maktadır (Arbia, Elhorst ve Piras, 2005). Dinamik uzay zaman panel veri modellerinin bir başka önemli kullanım alanı da büyük dağıtım ağlarıyla geniş bir coğrafyaya yayılan ulusal ve/veya uluslararası firmaların karar alma süreçlerinde kritik önemi olan verilerin modellenmesi ve analizidir. Üretim, satış, gelir, maliyet, performans, vb. verilerin zamana göre toplulaştırılarak değil de uzay ve zamanı birlikte ele alan bir anlayış içinde analiz edil-mesi karar alma süreçlerindeki etkinliği hiç kuşkusuz çok arttıracaktır. Daha “sağlam” (robust) tahminler, daha isabetli kararlara zemin oluşturacaktır.

3. Uzaysal Bağlılık ve Uzaysal Ağırlık Matrisi

Kesitsel bağlılık, farklı coğrafi bölgelerden elde edilen veriler farklı kesitlerde toplandı-ğından uzaysal bağlılık (spatial dependence) olarak da adlandırılmaktadır ve uzaysal eko-nometri modelleri ile geleneksel ekonometri modelleri arasındaki en temel farkı oluşturmak-tadır. Kesitsel veya uzaysal bağlılığın yapısını ortaya koyan uzaysal ağırlık matrisi (spatial weight matrix) konusunda önsel (priori) bir bilginin olmadığı durumlarda, Breusch ve Pagan (1980) tarafından geliştirilen Lagranj Çarpanı testi (Lagrange Multiplier / LM Test) kullanılabi-lir. LM testi, sınırlı sayıdaki denklemden ve sınırsız sayıda zaman boyutundan meydana ge-len regresyonlarda kesitsel bağlılığı belirlemekte son derece yararlıdır. Ancak, denklem sayı-sı ya da kesitler arttığında, ki kare dağılımına uyan orijinal LM testinin uygulanması yararsız-dır. Bunun yerine, basit bir dönüşümle LM testinin çok denklemi kapsayacak şekilde yeni-lenmesi ve normal dağılıma uygun hale getirilmesi gerekmektedir (Das ve Bhattackarya, 2005: 2-3).

Uzaysal bağlılık yapısını tasvir eden bir ağırlık matrisi oluşturulabilirse, LM testi yapıl-

masına gerek olmayacaktır. Uzaysal bağlılık matrisinin nasıl oluşturulduğunun açıklanabil-mesi için, öncelikle uzaysal bağlılık olgusunun teorik olarak açıklanması gerekir. Bu amaçla basit bir örnekten yararlanılabilir. xt’nin birbirlerine komşu olan i−1, i ve i+1 olarak simgeleye-ceğimiz üç coğrafi bölgede zaman içinde ölçülen bir ekonomik değişken olduğunu kabul ede-lim. Bölgelerin uzaysal yakınlığından ötürü, i bölgesinde t zamanındaki değişkenin değerinin aynı değişkenin t−1 zamanında sözü edilen üç bölgeden elde edilen verilerine bağlı olduğunu varsayabiliriz. Bunu aşağıdaki gibi gösterebiliriz (Giacomini ve Granger, 2004: 9):

1,1 −− tix 1, −tix 1,1 −+ tix

tix , xi,t; t zamanında i−1 ve i+1 bölgelerinden elde edilen x değerlerinin gecikmeleri ile i böl-

gesinden elde edilen x değerinin gecikmesinin fonksiyonudur. Örnekte, kenar etkileri (edge effects) adı verilen ve xi’nin iki yanında yer alan bölgelerin diğer olası bölgelerle ilişkilerinin analizi basitlik sağlamak için kasten ihmal edilmiştir. Değinilen varsayımlar altında, uzaysal bağlılık aşağıdaki gibi ifade edilebilir:

tititititi xxxx ,1,121,111,, εψψφ +++= −+−−− (1)

(1) numaralı eşitlikte; εt ortalaması sıfır ve bölgeler arasında ilişkisiz olan beyaz gürültü (white noise) hata terimidir. x değerlerinin t zamanında i bölgesindeki uzaysal toplamı

şeklinde gösterilirse; aşağıdaki ifadeyi yazabiliriz: ∑+

−==

1

1 ,, )(i

ik tkti xxS

)()()()()( ,1,121,11,, εψψφ titittititi SxSxSxSxS +++= −+−−− (2)

Kenar etkilerinin ihmal edilebilir olduğu varsayımı altında, Si,t-1, Si-1,t-1 ve Si+1,t-1 toplamla-rı yaklaşık olarak birbirlerine eşittir ve dolayısıyla (2) numaralı eşitlik aşağıdaki gibi de yazıla-bilir:

)()()()( 121 εψψφ ttt SxSxS +++= − (3)

6

Bankacılar Dergisi

Özetle, (3) numaralı eşitlikle ifade edilen süreç yaklaşık olarak birinci dereceden bir ar-dışık bağlanım (AB(1)) sürecidir ve uzaysal bağlılık katsayıları olan ψ1 ile ψ2 ardışık bağlanım katsayısına dahil edilmiştir.

Böylece, yapılan “toplulaştırma” ile ele alınan örnekte sürecin dinamik özellikleri basit

bir biçimde ifade edilebilmektedir (Giacomini ve Granger, 2004: 10). Bir uzay-zaman modeli, hem uzay hem de zamanda değişkenler arasındaki doğrusal

bağlılığı (linear dependence) hesaplamakta kullanılan bir zaman serisi modelidir. xit’nin N sayıda sabit bölgeden (i=1,2,…,N) elde edilen ve birden fazla döneme ait (t=1,2,…,T) göz-lemlerden meydana gelen bir ekonomik değişken olduğunu varsayalım. Bölgelerden kastedi-len; iller, çok sayıda ilden meydana gelen coğrafi bölgeler veya ülkeler olabilir. Uzay-zaman modellerinin tasarımı, bölgeler arasındaki nispi uzaklığa sistematik bir bağlılık olduğu kabulü altında çeşitli bölgelerden elde edilen veriler arasında ilişkiler bulunduğu varsayımına daya-nır. Böylece xit değişkeninin koşullu ortalaması (conditional mean), i ve buna komşu bölge-lerden sağlanan söz konusu değişkenin geçmiş değerlerinin doğrusal bir fonksiyonu olarak modellenebilir.

Dolayısıyla bir bölgedeki değişkenin diğer bölgelerde aynı değişkenin gözlemleriyle iliş-

kili olabilmesi için, uzaysal gecikme (spatial lag) düşüncesinin açıklanması gerekmektedir. Ancak uzaysal gecikme yaklaşımı, zaman gecikmesi (time lag) veya zamansal gecikme (temporal lag) kadar kolay tanımlanamaz (Giacomini ve Granger, 2004: 10).

Zamansal gecikme işlemcisi (temporal lag operator) incelenen değişkenin zamanın bir

veya daha fazla dönemleri için tek bir doğrultuda yer değiştirmesine yol açarken; uzayda aynı değişkenin yer değiştirmesinin tek bir doğrultusu yoktur. Dolayısıyla, uzaysal gecikmenin tanımlaması verilerin uzaysal düzenine bağlı olarak değişiklik gösterecektir. Uzay gecikmele-rinin tanımlanmasının ilk adımı, bazı önsel belirleme kriterlerine göre her bir komşu bölgenin belirlenmesi ve komşuluk setleri (neighboring sets) halinde bunların gruplandırılmasıdır. Da-ha açık bir deyişle; önce bölgelerin sınırları saptanacak ve ardından birinci, ikinci ve daha yüksek dereceden komşular tanımlanacaktır (Lee, 2004: 18).

Her bölgenin belirli dereceden komşuluk seti bir defa tanımlandığında, uzaysal ge-

cikme işlemcisi veri alınan komşuluk setindeki tüm gözlemlerin ağırlıklı bir ortalaması olarak hesaplanabilir. xi i bölgesindeki gözlemleri ve Js s’nci dereceden komşuların setini simgeler-se; s’inci derece uzay gecikmesi aşağıdaki gibi ifade edilebilir (Giacomini ve Granger, 2004:10):

∑∈

=sJj

js

ijis xwxL )()( (4) ,...2,1=s

Uygulamada, uzaysal gecikmeler dağıtılmış gecikmelere (distributed lags) benzemek-tedir. Ancak zaman serisi analizinde kullanılan dağıtılmış gecikme yapısından farklı olarak, uzaysal gecikmeler tek bir doğrultuda değildir. (4) numaralı eşitlikte ( )s

ijw ağırlıklarının seçimi, uzaysal ekonometride son derece önemlidir.

Bu ağırlıkların genellikle dışsal olduğu, stokastik olmadığı (non-stochastic) ve aşağıdaki özellikleri gösterdiği varsayılmaktadır (Giacomini ve Granger, 2004: 10-11):

∑ ∈=

=

sJjs

ij

sii

sij

w

w

w

1

,0

,0

)(

)(

)(

(5)

7

Yrd. Doç. Dr. K. Batu TUNAY

8

3.1. Uzaysal Ağırlık Matrislerinin Teorik Bölgesel İlişkiler Tanımlanarak Hesaplanması Yukarıda özellikleri tanımlanan ağırlıklardan meydana gelen matrislerin oluşturulabil-

mesi için, öncelikle incelenecek bölgelerin ve bunların birbirleriyle bağlantılarının teorik olarak iki boyutlu uzayda (x,y koordinat ekseninde) veya coğrafi enlem ve boylam olarak tanımlan-ması gerekmektedir. Örnek olarak, dört (N=4), altı (N=6) ve dokuz (N=9) bölgeden oluşan düzenli yapılar şeklinde tasarlanmış alanlar aşağıdaki gibi gösterilebilir (Giacomini ve Granger, 2004: 17):

Bölgelerin münferit uzaysal düzenlerinden dolayı, ele alınan sistemler kenar etkileri ta-

rafından etkilenebilecektir. Örneğin N=9 için, 5 numaralı bölge sistemde 4 birinci derece komşusu olan tek bölgedir. Diğer bölgeler kenarda kalmaktadır ve bundan ötürü sistemde yer almayan birimler tarafından etkilenmektedir (Giacomini ve Granger, 2004: 17-18).

Uzaysal ağırlık matrisi W’nin iki alternatif yöntemle belirlenmesi mümkündür. Birincisi,

her birimin (bölgenin) tüm s’inci derece komşuları arasında ağırlıkların eşit olarak paylaştırıl-masıyla elde edilir. Dolayısıyla, her satırdaki ağırlıklar toplamı bire eşit olacaktır. Bu yöntem-de, her satır sırasıyla bir bölgeyi simgelemektedir (birinci satır birinci bölge, üçüncü satır ü-çüncü bölge v.b.) ve satırda o bölgenin s’inci dereceden komşuları hariç tüm elemanlar sıfır olacaktır. Örnek olarak; N=4 ve N=6 için birinci derece komşuluk ilişkileri çerçevesinde ağılık matrisleri (W) aşağıdaki gibi oluşturulabilir (Giacomini ve Granger, 2004: 18):

⎥⎥⎥⎥

⎢⎢⎢⎢

=

05.05.005.0005.05.0005.0

05.05.00

)4(W (6)

⎥⎥⎥⎥⎥⎥⎥⎥

⎢⎢⎢⎢⎢⎢⎢⎢

=

05.005.00033.0033.0033.0005.00005.05.00005.00

033.0033.0033.05.00005.00

)6(W (7)

(6) numaralı eşitlikte; ilk satır bölge 1’in birinci derece komşularının ağırlıklarını, satır 2 bölge 2’nin birinci derece komşularının ağırlıklarını içerir. 3 ve 4 nolu bölgeler için de aynı mantık geçerlidir. Aslında N=4 matrisi özel bir durumdur. Çünkü sadece N=4 olması halinde, ağırlık matrisinin kolon toplamları eşit olmaktadır. “Havuzlanabilirlik koşulu” (poolability condition) adı verilen bu durum, N’in tüm diğer değerleri için söz konusu değildir.

İkinci yöntemde, her bir bölgenin kendi aralarında eşit olarak paylaşılan ağırlıklarla n

sayıda s’inci derece komşuya sahip olduğu varsayılarak bir ağırlık matrisi oluşturulur. Dolayı-sıyla, ağırlık matrisleri bunlardaki her sıfır olmayan eleman 0.25’e eşit olacak şekilde tasarla-nır. Şekil 1’de tasvir edilen yapı çerçevesinde, dördüncü ve daha üst dereceden komşular için matriste belirlenen ağırlıklar komşu eleman sayısı arttığı oranda düşmektedir. Örneğin dördüncü derece komşular veya uzay gecikmeleri sekiz tane olacağından, her ağırlık 1/8=0.125 olarak belirlenecektir.1 Aşağıda, N=4 ve N=6 durumları için ikinci yönteme göre oluşturulmuş birinci derece komşuluk ilişkilerinin ağırlık matrisleri görülmektedir (Lee, 2004: 27-28):

1 2

3 4

1 2

4 5

3

6N=4 : N=6 : N=9 :

1 2

4 5

3

6

7 8 9

Bankacılar Dergisi

⎥⎥⎥⎥

⎢⎢⎢⎢

=

025.025.0025.00025.025.00025.0025.025.00

)4(W (8)

⎥⎥⎥⎥⎥⎥⎥⎥

⎢⎢⎢⎢⎢⎢⎢⎢

=

025.0025.00025.0025.0025.00025.000025.025.000025.00025.0025.0025.025.000025.00

)6(W (9)

3.2. Uzaysal Ağırlık Matrislerinin Coğrafi Uzaklığa Göre Hesaplanması

Uzaysal ağırlıklar, araştırmacılar tarafından ele alınan bölgelerin birbirine uzaklığı, sı-

nırlarının uzunluğu, yol sayısı gibi coğrafi özelliklerini yansıtacak şekilde önsel olarak seçil-mektedir. Ayrıca, ekonomik mesafenin tanımlanması gibi alternatif yöntemleri temel alan yak-laşımlar da kullanılmaktadır. Fakat bu yaklaşımlar arasında en yaygın olarak kullanılanı böl-geler arası mesafe dikkate alınarak komşuluk ilişkilerinin belirlenmesi ve uzaysal ağırlık mat-rislerinin oluşturulmasıdır. Daha önce de değinildiği gibi; uzaysal ağırlık matrisinin (W) her elemanı (wij) iki bölge (i ve j bölgeleri) arasındaki uzaysal ilişkiyi yansıtır. Mesafeye dayalı matris hesaplamalarında; bir bölgeden derlenen gözlemin birim zamanda kendine ait tahmin sürecini etkilemediği kabul edildiğinden, uzaysal ağırlık matrisinin diyagonalindeki elemanlar sıfırlardan ve diğer elemanları da pozitif sayılardan meydana gelecektir (Dubin, 1998). Bu bağlamda en yaygın kullanılan yöntemlerden bir tanesi; Cliff ve Ord’un (1981) geliştirdikleri “en yakın komşular” ya da “en yakın komşuluk” (nearest neighbors) yöntemidir. Bu yaklaşıma göre; i ve j bölgelerinden derlenen gözlemler araştırmacı tarafından belirlenen veri bir mesa-fenin (dij) içinde olduğunda (örneğin dij ≤ 100 Km) veya j bölgesinden derlenen gözlem tüm gözlemler içinde i bölgesine en yakın gözlemler arasındaysa wij=1; aksi takdirde wij=0 değe-rini alacaktır.

Ağırlıkların (wij), her bir gözlem çifti (ij) arasındaki mesafenin ters bir polinomu olarak

tanımlanması da yaygın bir uygulamadır (Militino, v.d. 2004:197). Ancak bu yöntem uygula-mada bir takım farklı şekillerde kullanılmaktadır. En temel kullanım tarzı, iki bölge arasındaki mesafenin (dij) tersini almaktır.

1ij

ijw d= (10)

Uygulamada sık başvurulan bir başka yöntem de; iki bölge arasındaki mesafenin üstel olarak tersinin alınmasıdır. Bu yaklaşımda; α ilişkiyi düzenleyen ve modelin performansını arttıran ilave bir parametre olarak eşitliğe dahil edilmektedir:

1ij

ijw dα= (11)

Bu bağlamda, önemle vurgulanması gereken konu; kullanılan yöntem her ne olursa ol-sun uzay-zaman modellerinde ağırlık matrisinin yanlış belirlenmesinin katsayı tahminlerinde tutarsızlık yaratan ve modellerin kestirim güçlerini düşüren önemli bir sorun olduğudur (Anselin, 1999: 5-6).

4. Dinamik Uzay-Zaman Panel Veri Yöntemi Uzaysal ekonometride (spatial econometrics), bölgesel veriler komşu bölgeler arasın-

daki benzerliklerden ötürü bağımsız şekilde türetilemezler. Dolayısıyla, geçmiş dönemde bu alanda yapılan pek çok uygulamalı çalışmada standart tahmin yöntemlerinin kullanılması; ya

9

Yrd. Doç. Dr. K. Batu TUNAY

10

bölgelerarası etkileşimlerin tahmininde yetersiz kalmış ya da tahminler ciddi eğilim (bias) gösterdiğinden etkinliği çok düşük olmuştur. Bahsedilen uzaysal etkilerin panel veri tekniğiyle birleştirilmesi oldukça yeni ve fazla bilinmeyen bir konudur. Elhorst’un (2003), panel veri mo-dellerine uzaysal etkilerin dahil edilebileceğini ispatlayan çalışmasından sonra bu konuda yeni araştırmalar yapılmaya başlanmıştır. Ancak yazında hala bu tekniğe dayanan çalışmalar son derece azdır.

Panel veri yöntemiyle yapılacak bir bölgesel yakınsama analizinde, hem uzaysal hem

de zamansal etkiler dikkate alınmalıdır. Arbia, Elhorst ve Piras’ın (2005: 13) gösterdiği gibi, zamansal etkilerin seri olarak değerlendirilmesi ve analize dahil edilmesi gerekmektedir. Böl-gesel yakınsama sürecinde hem uzay hem de zaman etkileri belirleyici olduğundan; bağımlı değişkenin gerek kendi gecikmeli değerlerinin gerekse komşu bölgelerdeki değerlerin gecik-melerinin bağımsız değişkenler olarak modelde yer alması gerekecektir. Spesifik olarak bir bölgeden elde edilen veri; kendi başlangıç değerinin, önceki dönemlerde yine bu bölgeden toplanan verilerin, komşu bölgelerin verilerinin ve komşu bölgelerin önceki dönemlerdeki veri-lerinin bir fonksiyonudur. Bu çerçevede; gecikmeli veriler “seri gecikmeleri”, komşu bölgelerin cari verileri “uzay gecikmeleri”ni ve komşu bölgelerin verilerinin gecikmeleri de “uzay-zaman gecikmeleri”ni oluşturacaktır. Bağımlı değişkenin kendi başlangıç değeri ise, yakınsama dü-zeyini ölçmek için fonksiyona dahil edilen ilave bir bağımsız değişkendir.

Uzay-zaman panel veri tahmininde, “en yüksek olabilirlik” (maximum likelihood) tekniği

kullanılmaktadır. Bilindiği gibi, geleneksel panel veri modellerinin en yüksek olabilirlikle yapı-lan tahminleri “dinamik” olarak nitelendirilmektedir. Bu nedenle, modelleme ve tahmin süreci aslında “dinamik uzaysal panel veri yöntemi”ne (dynamic spatial panel data method) dayan-maktadır. Elhorst (2005: 14) tarafından geliştirilen bu yöntem, daha önce Arbia ve Piras’ın (2004: 3-6) geliştirdikleri yöntemin dinamik bir türüdür. Arbia, Elhorst ve Piras (2005: 13) tara-fından ekonomik büyümenin bölgesel yakınsamasının analizi amacıyla, söz konusu yöntem iki farklı model kalıbı çerçevesinde kullanılmıştır. İlk model kalıbı aşağıdaki gibi ifade edilebi-lir:

, , , 1 ,i t t i t i t i t i tx x x W x ,μ β φ ρ ε−Δ = + + Δ + Δ + (12) (12) numaralı eşitlikte; xi,t ele alınan değişkeni, Δ fark işlemcisini, Δxi,t ele alınan değiş-

kenin birinci farkı konumundaki bağımlı değişkeni, W uzaysal ağırlık matrisini, WΔxi,t bağımlı değişkenin uzaysal gecikmelerini, ve εi,t hata terimini simgeler. Modelde; μt, β, φ, ρ katsayı-lardır ve yakınsamanın analizi açısından özel anlamlar taşırlar. μt bölgesel sabit etkileri sim-geleyen model sabitidir. β katsayısı, “yakınsama hızı”nı (speed of convergence) ölçer ve ilgili yazında genelde “beta yakınsama katsayısı” (beta convergence coefficient) olarak adlandırı-lır. φ katsayısı, komşu bölgelerin ele alınan bölgeyi önceki dönemlerde de etkilediği varsayımı altında, komşuluk etkilerini de içeren bağımlı değişkenin geçen dönemdeki etkisini ölçmekte-dir. ρ katsayısı ise; komşu bölgelerden derlenen verilerin ele alınan bölgedeki verilere etkisini veya teknik adıyla “taşma etkisini” (spillover effect) ölçer.

İkinci model kalıbı da şöyle ifade edilebilir: , , , 1 , , 1i t t i t i t i t i t i tx x x W x W x ,μ β φ ρ λ ε−Δ = + + Δ + Δ + Δ +−

,

(13) (13) numaralı eşitlik; λWΔxi,t-1 terimi eklenerek (12) numaralı eşitliğin genişletilmiş hali-

dir. Bu terim, bağımlı değişkenin uzaysal gecikmelerinin seri gecikmesinden oluşur. λ katsa-yısı, önceki dönemde komşu bölgelerdeki taşma etkisini ölçmektedir. Fazla sayıda bölge ve uzun bir zaman dilimi söz konusu olduğunda kuşkusuz uzay ve zaman gecikmelerinin sayısı arttırılabilir. Yukarıda açıklanan mantık dokusuna sadık kalınarak daha geniş kapsamlı bir modelin genel hali aşağıdaki gibi yazılabilir:

( ) ( ), , , , , ,

1 1 1 1

N M N Mm m

i t t i t n i t n m i t n m i t n i tn m n m

x x x W x W xμ β φ ρ λ− −= = = =

Δ = + + Δ + Δ + Δ +∑ ∑ ∑∑ ε (14)

(14) numaralı eşitlik örneklem döneminin uzunluğuna bağlı olarak seri gecikmelerin ve komşuluk ilişkisi içindeki bölge sayısına bağlı olarak da taşma etkisinin istendiği kadar geniş

Bankacılar Dergisi

bir bantta (hem uzay hem de zaman olarak) analiz edilebileceğini göstermektedir. Modelin kapsamına araştırmacı örneklemin özelliklerine ve gereksinimlerine göre karar verecektir.

5. Ticari Bankalarda Mevduatların ve Kredilerin Modellenmesi

5.1. Yazındaki Çalışmaların Kısa Bir Değerlendirmesi Giriş bölümünde de kısmen değinildiği gibi, ticari bankaları karakterize etmesi ve ticari banka operasyonlarının merkezinde yer alması nedenleriyle mevduat ve krediler karar alma-da çok önem taşıyan değişkenlerin başında gelmektedir. Bugüne kadar banka yöneticileri, mevduat ve kredi rakamlarını zaman içindeki gelişimlerini izleyerek değerlendiriyorlardı. Bu-nun anlamı, geniş şube ve temsilcilik ağlarından derlenen verilerin ya bölgesel ya da ulusal anlamda toplulaştırarak çeşitli kalitatif ve kantitatif tekniklerle analiz edilmesidir. Geleneksel olarak nitelendirilebilecek bu yaklaşımın en önemli eksikliği zaman boyutunu dikkate alması-na karşın uzay ya da mekan boyutunu ihmal etmesidir. Yazında pek rastlanmamakla birlikte, bölgesel ya da yerel verilerin analizinde statik veya dinamik panel veri yöntemlerinin kulla-nılması bir dereceye kadar daha etkin sonuçlar verebilmektedir. Ancak bu tür yöntemler de uzaysal bağlılığı dikkate almadığından, daha açık bir deyişle uzaysal ağırlık matrislerini he-saplamalarda kullanmadığından sonuçlarının etkinliği tartışmaya açık olacaktır. Bankacılık sektöründe mevduatların ve kredilerin gelişimi üzerine yapılan kayda de-ğer çalışmaların neredeyse tümü TBB mensuplarınca yapılmıştır. Bu bağlamda, Tulay’ın (2001) iller ve bölgeler itibariyle kredi ve mevduatları değerlendiren ve İnan’ın (2005) 1998-2004 döneminde şubeleri mevduatları ve kredileri coğrafi bölgelerin gelişmişlik farklılıkları ve 2001 krizi çerçevesinde ele alan çalışmaları ilk akla gelenlerdir. Ayrıca, TBB Bankacılık ve Araştırma Grubunca (2007) yapılan mevduat ve kredilerin illere ve bölgelere göre değerlendi-rildiği çalışma da bu anlamda önemlidir. Tulay (2001), nüfus, milli gelir ve bankacılık sektörü verilerini kullanarak 1990-1999 dönemi itibariyle Türkiye genelinde illerin ve bölgelerin ekonomik gelişmelerini karşılaştırmak-tadır. Türkiye’de yüksek ve kronik enflasyon koşullarının geçerli olduğu 2001 krizi öncesi dönemi kapsayan bu çalışmada toplam kredi hacminin neredeyse yarısının Marmara bölge-sine tahsis edildiğine, il bazında ise yüzde 40.5’lik oranla İstanbul’un birinci sırada geldiğine dikkat çekilmiştir. İncelenen dönemde ihtisas kredilerinin azalmasına karşın ihtisas dışı kredi-ler de artış gözlenmiştir. İhtisas dışı kredilerin toplam krediler içindeki payı yüzde 82’ler civa-rındadır. İhtisas dışı kredilerin önemli bir bölümü yine Marmara bölgesine aktarılmıştır. Buna karşın ihtisas kredilerinde Orta Kuzey Anadolu öne çıkmaktadır. İhtisas dışı kredilerde İstan-bul, ihtisas kredilerinde ise Ankara en yoğun kredi kullanan il konumundadır. Söz konusu dönemde, toplam mevduat hacminin yıllık ortalama yüzde 11 artışla 1990’da 31.7 milyar do-lardan 1999 sonunda 82 milyar dolara ulaştığına dikkati çeken Tulay, mevduat hacminde de Marmara bölgesinin ve İstanbul’un ilk sırada geldiğini belirtmektedir. Gerek Türk Lirası ge-rekse yabancı para cinsinden mevduatlarda bu sıralama değişmemektedir.

İnan (2005), şubeleşmenin gelişmiş bölgelerde yoğunlaştığını bunun söz konusu böl-gelerin finansal potansiyellerinin doğal bir sonucu olduğunu, mevduat ve kredi rakamlarının bu yörelerde neden yüksek olduğunu açıkladığını vurgulamaktadır. Şube dağılımında, o böl-gedeki gelir düzeyinin nüfus yoğunluğundan daha önemli olduğunu ifade eden İnan, belirli iller itibariyle yüksek olan mevduat ve kredi yoğunluğunun bir düşüş eğilimi gösterdiğini tespit etmiştir. Turizm de, şubeleşme açısından önemli bir kriterdir. İnan’a göre, turizm bölgelerin-deki banka şubesi sayısı daha fazla mevduat ve kredi işlemleri yoğundur. 2001 krizi nedeniy-le, Türkiye genelinde mevduatın krediye dönüş oranının düştüğü, krizin il bazında görülen kredi stoğu yoğunlaşmasını arttırdığı gözlenmiştir. Buna karşın krizden sonraki dönemde mevduatların il bazındaki yoğunluğu düşmüştür. İnan, bu gelişmeleri sıcak paranın yurtdışına

11

Yrd. Doç. Dr. K. Batu TUNAY

12

kaçışına bağlamaktadır. Ayrıca yabancı para cinsinden mevduatın krizden sonra toplam mevduat içindeki payının artmış olmasına da dikkat çekmektedir.

Bankacılık ve Araştırma Grubunun (2007) çalışmasında; Türkiye’de 2006 sonu itiba-

riyle bankaların illere ve coğrafi bölgelere göre dağılımları ile mevduat ve kredilerin durumu analiz edilmektedir. Bankaların neredeyse tamamının İstanbul’da ve Marmara bölgesinde faaliyet göstermesine karşın diğer il ve bölgelerde buna rastlanmamaktadır. Gelişmiş ve gelir düzeyi yüksek bölgeler bankaların cazibe merkezi konumundadır. Kişibaşına düşen şube sayısı, en fazla şube sayısı, mevduat ve kredilerin dağılımı gibi tüm alanlarda gelişmiş iller ve bölgeler açıkara üstün durumdadır. YTL ve yabancı para cinsinden mevduatlarda ve ihtisas veya ihtisas dışı krediler açısından bu manzara pek değişmemektedir. En belirgin gelişme ihtisas dışı kredilerin toplam kredilerin yüzde 93’üne ulaşmış olmasıdır. Mevduatların krediye dönüşme oranı yüzde 65’tir. Tüm bu tespitler, İnan’ın (2005) değindiği eğilimlerin güçlenerek sürdüğünü göstermektedir.

5.2. Kullanılan Modeller, Veri Seti ve Yazılımlar Çalışmamız 4 numaralı alt bölümde belirtilen (14) numaralı model kalıbının sırasıyla

dokuz farklı coğrafi bölgeye ait mevduat ve kredi rakamları için ayrı ayrı tahmin edilmesi esa-sına dayanmaktadır. Bu bağlamda (14) numaralı eşitlik sırasıyla mevduatlar (mv) ve krediler (kr) için aşağıdaki şekilde ifade edilebilir:

( ) ( ), , , , , ,

1 1 1 1

N M N Mm m

i t t i t n i t n m i t n m i t n i tn m n m

mv mv mv W mv W mv ,μ β φ ρ λ− −= = = =

Δ = + + Δ + Δ + Δ +∑ ∑ ∑∑ ε

,

(15)

( ) ( ), , , , , ,

1 1 1 1

N M N Mm m

i t t i t n i t n m i t n m i t n i tn m n m

kr kr kr W kr W krμ β φ ρ λ− −= = = =

Δ = + + Δ + Δ + Δ +∑ ∑ ∑∑ ε (16)

(14) numaralı model kalıbının bir yansıması olarak (15) ve (16) numaralı modellerin bağımlı değişkenleri olan mevduatların ve kredilerin birinci fark konumunda oldukları gözden uzak tutulmamalıdır. Bu özellik literatürden gelmektedir ve 4 numaralı alt bölümde açıklanan teorik anlamları bir yana bırakılacak olursa, uygulama açısından hem mevduatların hem de kredilerin zaman içindeki değişimlerinin modellenmesine imkan vermesi nedeniyle önemlidir. Daha açık bir deyişle, dinamik bölgesel modelleme serilerin düzey hallerinden çok birinci farklarını ya da önceki döneme göre değişmelerini esas almaktadır.

Çalışmada TBB tarafından “İllere ve Bölgelere Göre Bilgiler” başlığı altında yayınla-

nan Türk bankacılık sektörüne ait 1988-2006 verileri kullanılmıştır. Ancak söz konusu dö-nemde bazı ilçelerin il olması ve TBB verilerinin bölge tasnifinin değişmesi gibi nedenlerle il bazındaki verilerden hareketle bölgesel bazdaki veriler yeniden hesaplanmıştır. Bu çerçeve-de; Türkiye’nin 81 ilinden TBB’nin derlediği veriler Marmara, Batı Karadeniz, Doğu Karade-niz, Ege, İç Anadolu, Doğu Anadolu, Batı Akdeniz, Doğu Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu olarak dokuz coğrafi bölge bazında toplulaştırılmıştır. Teknik bir deyişle analizlerde 19’ar gözlemlik 9 kesitten oluşan toplam 171 gözlemlik bir veri seti kullanılmıştır.

Çalışmada panel birim kök testleri Eviews 5.0 paket programıyla model tahminleri ise;

Yıldız Teknik Üniversitesi Meslek Yüksekokulu öğretim elemanları K.Batu Tunay ve Serkan Kurt tarafından geliştirilen ve henüz deneysel anlamda kullanılan KÜRE 1.0.1 uzay-zaman ekonometri modelleme ve tahmin yazılımı ile yapılmıştır. Küre 1.0.1 yazılımı şu an için çok değişkenli doğrusal regresyon ve doğrusal panel veri modellerine ek olarak dinamik uzay-zaman panel veri modellerini de tahmin edebilmektedir. Küre 1.0.1. uzaysal ağırlık matrisleri-ni coğrafi uzaklığa göre hesaplamakta ve bunlardan hareketle (14) numaralı model kalıbını araştırmacının belirlediği şekilde çözebilmektedir. Halen yedi uzaysal yedi de zamansal ge-cikmeye kadar tahmin yapabilmektedir. Başta “en yüksek olabilirlik” (maximum likelihood) olmak üzere eğer istenirse “sabit katsayı”, “kesite göre sabit etkiler” (fixed effects) ve “genel-leştirilmiş en küçük kareler” (generalized least squares) yöntemleriyle tahmin yapmak müm-kündür.

Bankacılar Dergisi

5.3. Elde Edilen Bulgular ve Bunların Değerlendirilmesi 5.3.1. Veri Yapısının Analizi

Analizlere temel oluşturan (14) numaralı model kalıbının mevduat ve kredi serilerinin hem düzey hallerini hem de birinci farklarını içermesi nedeniyle veri yapısının analizi yapılır-ken verilerin düzey halleri kadar birinci farklarının da incelenmesi gerekmektedir. Diğer taraf-tan, kullanılan yöntem özde panel veri yapısında olduğundan, yani kesit ve zaman serilerini birlikte içerdiğinden; veri yapısı analiz edilirken bu özelliklerinin dikkate alınması gerekmek-tedir. Daha açık bir deyişle, tanımsal istatistikler panel veri formunda hesaplanarak değerlen-dirilmelidir. Kullanılan verilerin yapısal analizi bu değinilen esaslar çerçevesinde yapılmıştır. Elde edilen sonuçlar Tablo 1’de sunulmaktadır.

Tablo 1. Mevduat ve Kredi Verilerinin Yapısının Analizi

Ölçütler

Mevduat Mevduatların

1. Farkı

Kredi Kredilerin 1. Farkı

Ortalama 7349253.0 1.679195 3256839.0 1.702103 Medyan 535854.0 1.687351 296873.0 1.666117 Maksimum 1.54E+08 2.738038 98717787.0 7.319231 Minimum 664.0000 1.100987 397.0 0.119919 Std. Sapma 20352712.0 0.386774 10654653.0 0.639772 Çarpıklık 4.561297 0.356510 6.398512 3.999966 Basıklık 26.64481 2.485802 49.75819 38.15250 Jarque-Bera Testi 4576.377 5.216392 16744.41 8772.954 Testin Anlamlılığı 0.000000 0.073667 0.000000 0.000000 Gözlem Sayısı 171 162 171 162

Tablo 1’deki sonuçlar incelendiğinde, mevduat ve kredi serilerinin gerek düzey gerek-se birinci fark hallerinde kendi ortalamaları etrafında bir normal dağılım gösterdiği gözlen-mektedir. Jarque-Bera test istatistiklerinin mevduatların düzey kredilerin ise hem düzey hem de birinci fark durumları için yüzde 1 düzeyinde ve mevduatların birinci farkı için de yüzde 10 düzeyinde anlamlı olması serilerin normal dağıldığını açıkça ortaya koymaktadır. Grafik 1 ve Grafik 2’de serilerin düzey hallerindeki dağılımları incelendiğinde de aynı sonuca ulaşılmak-tadır.

Çarpıklık (skewness) değerlerinin tüm seriler için pozitif olmasına bakılarak dağılımla-rın sağ kuyruğu olduğu söylenebilir. Gerçekten Grafik 1 ve 2’de yer alan olasılık yoğunluk fonksiyonları sağ kuyruk taşımaktadır.

Diğer yandan, basıklık (kurtosis) değerleri incelendiğinde genel olarak serilerin dağı-

lımlarının bombeli (leptokurtic) olduğu söylenebilir. Bilindiği gibi basıklığın normal dağılım değeri üçtür ve bir serinin basıklık değeri üçü aşarsa dağılım normale nazaran daha şişkin bir yapı gösterir. Buna karşın, basıklık değerinin üçün altında olduğu bir serinin dağılımı daha yassı (playkurtic) bir görünümde olacaktır. Bu bağlamda, mevduat serisinin düzey hali ile kredilerin düzey ve birinci fark halleri için basıklık değerleri üçün hayli üstündedir ve bu serile-rin dağılımları nispeten bombeli bir yapıdadır. Oysa, mevduatların birinci farkının basıklık değeri üçün altındadır ve buna bakılarak dağılımının yassı olduğu söylenebilir. Bu tespitler, Grafik 1 ve Grafik 2 tarafından da desteklenmektedir.

Son olarak, standart sapma değerlerine bakılarak mevduat ve kredilerin kendi düzey

hallerinde ortalamalarına göre daha yayılmış buna karşılık birinci fark konumunda daha az yaygın yapıları olduğu söylenebilir.

13

Yrd. Doç. Dr. K. Batu TUNAY

Grafik 1. Mevduatların Veri Yapısı

0 1e7 2e7 3e7

1e-7

2e-7

3e-7

4e-7

Olasilik Yogunluk Fonksiyonu

Mevduat

0 1e7 2e7 3e7

-1e7

0

1e7

2e7

3e7

Dagilim

Mevduat

0 5e7 1e8 1.5e8

2.5e-8

5e-8

7.5e-8

Olasilik Yogunluk Fonksiyonu

Mevduat_1._Fark

0 5e7 1e8 1.5e8

0

5e7

1e8

1.5e8

Dagilim

Mevduat_1._Fark

Grafik 2. Kredilerin Veri Yapısı

-2e7 -1e7 0 1e7 2e7 3e7

1e-7

2e-7

3e-7

4e-7

Olasilik Yogunluk Fonksiyonu

Kredi

-2e7 -1e7 0 1e7 2e7 3e7

-1e7

0

1e7

2e7

3e7

Dagilim

Kredi

0 2.5e7 5e7 7.5e7 1e8

5e-8

1e-7

1.5e-7Olasilik Yogunluk Fonksiyonu

Kredi_1._Fark

0 2.5e7 5e7 7.5e7 1e8

0

5e7

1e8Dagilim

Kredi_1._Fark

Tüm bu ölçütler birlikte değerlendirildiğinde, 1988-2006 dönemini kapsayan yıllık fre-

kanslı mevduat ve kredi serileri ile bunların birinci farklarını kapsayacak (14) numaralı model kalıbında yapılacak bir analizin çok boyutlu bir veri yapısına dayanacağı söylenebilir. Düzey ve fark hallerinin aynı model kalıbında birlikte oluşu, ister istemez serilerin farklı basıklık ve farklı sapma özelliklerini aynı yapıda buluşturmaktadır. Ancak, bu modelleme ve tahmin sü-

14

Bankacılar Dergisi

15

recini başarısız kılacak bir dezavantaj olmayıp, dinamik uzay-zaman panel veri modellemesinin çok yönlü doğasının bir göstergesidir.

5.3.2. Uzaysal Bağlılığın Araştırılması Bu çalışmada, farklı coğrafi bölgelerden elde edilen veriler farklı kesitlerde toplandı-

ğından uzaysal ilişkiler kesitsel bağlılık veya uzaysal bağlılık mantığı içinde araştırılmalıdır. Bu çerçevede, Levin, Lin ve Chu (2002), Im, Pesaran ve Shin (2003), Breitung(2000) ve Breitung ve Das (2003) gibi araştırmacıların geliştirdikleri panel birim kök testleri hem uzay-sal hem de zamansal bağlılığı belirlemek için kullanılmıştır. Bu testlerin model kalıbı (17) numaralı genel modele uymaktadır. Yokluk hipotezi H0: θ=0 tüm serilerin rassal yürüyüş gös-terdiğini belirtmektedir. Alternatif hipotez ise; H1: θ<0’dır ve incelenen serilerin durağan olduk-larını kabul eder.

, 1 ,1

ip

it i i t ij i t j itj

x x xω θ ν− −=

Δ = + + Δ +∑ ε (17)

Bu bağlamda; Breitung (2000) tarafından geliştirilen ve kendi adıyla anılan t testi; Levin, Lin ve Chu’nun (2002) geliştirdikleri t testi ve Im, Pesaran ve Shin (2003) tarafından geliştirilen W testi hesaplanmıştır. Gecikme uzunlukları Schwartz bilgi kriterine göre belirlen-miştir. Modellere sabitin yanı sıra münferit trend değişkeni de eklenmiştir. Testlerin özet so-nuçları Tablo 2’de sunulmaktadır.

Tablo 2. Panel Birim Kök Testlerinin Özet Sonuçları

Panel – A: Mevduatların Panel Birim Kök Testi Sonuçları

, 1 ,1

ip

it i i t ij i t j itj

m m mω θ ν− −=

Δ = + + Δ +∑ ε

Yöntem t Testi p Değeri Kesit Sayısı Gözlem Sayısı

Breitung t Testi -1.27838 0.1006 9 143 Levin, Lin ve Chu t Testi -5.41429 0.0000 9 152 Im, Pesaran ve Shin W Testi -2.65530 0.0040 9 152 Panel – B: Kredilerin Panel Birim Kök Testi Sonuçları

, 1 ,1

ip

it i i t ij i t j itj

k k kω θ ν− −=

Δ = + + Δ +∑ ε

Yöntem t Testi p Değeri Kesit Sayısı Gözlem Sayısı

Breitung t Testi -5.9695 0.0000 9 149 Levin, Lin ve Chu t Testi -4.0563 0.0000 9 140 Im, Pesaran ve Shin W Testi -4.2529 0.0000 9 149

Tablo 2’deki, sonuçlar farklı coğrafi bölgelerden derlenen mevduat ve kredi verilerinin

birbiriyle etkileşim içinde olduğunu ve bu etkileşimin süreklilik (persistency) gösterdiğini orta-ya koymaktadır. Bir bakıma bu sonuçlar Türkiye’de yerel bankacılık piyasalarının son derece bütünleşik yapısı göz önüne alındığında hiç de şaşırtıcı değildir. Özellikle mevduatların ve kredilerin ciddi dalgalanmalar gösterdiği dönemlerde, bölgelerarası karşılıklı bağlılık karar alma sürecinde daha belirleyici bir konuma gelecektir.

Panel birim kök testlerinin sonuçları bu açıdan değerlendirildiğinde, mevduatların ve

kredilerin uzay-zaman anlayışı içinde modellenmesi ve tahmin edilmesinin gerekliliğini ve önemini vurgulamaktadır. Diğer yandan, yapılan birim kök testleri bölgesel mevduat ve kredi serilerinin durağan olduğunu da göstermektedir. Bu da, modelleme ve tahmin için elverişli bir yapıda oldukları anlamına gelmektedir.

Yrd. Doç. Dr. K. Batu TUNAY

16

5.3.3. Tahmin Süreci ve Bulguların Değerlendirmesi

Tahmin süreci ve bulgular, 4. bölümde açıklanan dinamik uzay-zaman panel veri mo-delleri çerçevesinde (15) ve (16) numaralı model kalıplarının en yüksek olabilirlik (maximum likelihood) tekniği ile tahmin edilmesine dayanmaktadır. Bu bağlamda öncelikle 1988-2006 dönemi bir bütün olarak ele alınmış ve buna ilişkin tahminler yapılmıştır. Bir sonraki aşama-da, 1988-2006 dönemi birbirine eşit üç alt döneme ayrılarak incelenmiştir. Böylece, alt dö-nemler itibariyle meydana gelen önemli değişmelerin etkilerinin ortaya çıkartılması ve genel eğilimle dönemsel eğilimlerin bir paralellik gösterip göstermediklerinin incelenmesi hedeflen-miştir.

Çalışma kapsamında sadece dokuz coğrafi bölge ele alındığından olası en fazla

komşuluk ilişkisinin ikinci derece ile sınırlandırılması gerektiğine karar verilmiştir. Daha açık bir deyişle, ilgili bölgenin en yakın komşuları ile bu komşuların en yakın komşularının etkile-şim içinde olabileceği varsayılmıştır. Ancak kuşkusuz bölge ya da kesit sayısının çok olduğu çalışmalarda daha yüksek dereceden komşuluk ilişkileri de analize dahil edilebilir. Oysa böl-ge sayısının az ve bölgeler arası mesafelerin fazla olduğu bu tür çalışmalarda, nispeten yük-sek komşuluk ilişkileri belirlemek modellerin başarısını ve doğruluğunu olumsuz etkileyebile-cektir.

Diğer taraftan, yine üstte değinilen nedenlerle birinci derece komşu bölgeler arası or-

talama mesafenin 450 km olduğu varsayılmıştır.

Tablo 2. Bölgesel Ticari Banka Mevduatlarının Dinamik Uzay- Zaman Panel Veri Tahmin Sonuçları

1, , 1 , 1 2 , 2 1 ,

2 1 1 2 22 , 1,1 , 1 1,2 , 2 2,1 , 1 2,2 , 2

i t t i t i t i t i t

i t i t i t i t i t i t

mv mv mv mv W mv

W mv W mv W mv W mv W mv

μ β φ φ ρ

,ρ λ λ λ λ− −

− − − −

Δ = + + Δ + Δ + Δ

+ Δ + Δ + Δ + Δ + Δ +ε

Bağımlı Değiş. : Δmv Yöntem: EYO Gözlem Sayısı : 162 Kesit Sayısı: 9 R Kare: 0.812301654 Akaike Bilgi Kriteri: -0.61760573Düz. R Kare: 0.813460286 Bayesyen Bilgi Kriteri: -0.42701337Varyans: 0.027905273 Hannan-Quinn B.K.: -0.54022234Log Olabilirlik: 60.02606476 F Değeri: 94.19557756

Değişkenler Katsayı Std.Hata z Testi p Değeri μ 0.132046291 0.065654739 2.011222543 0.046069595β -5.90807E-10 6.76973E-10 -0.872719431 0.384192579φ1 0.634343069 0.123154886 5.150774693 7.93177E-07φ2 0.282173567 0.121031048 2.331414727 0.021044809ρ1 0.468390655 0.074374701 6.297714773 3.08806E-09ρ2 0.429250364 0.073254797 5.859689499 2.77613E-08λ1,1 -0.334434907 0.101671171 -3.289377935 0.001247846λ1,2 -0.130201803 0.095867018 -1.358150137 0.176428546λ2,1 -0.291765432 0.09630268 -3.029670939 0.002877893λ2,2 -0.131495641 0.091689265 -1.434144342 0.153585137

Ele alınan dönemin bütününü kapsayan modellerin tahminlerin sonuçları sırasıyla

Tablo 3 ve Tablo 4’de listelenmiştir. Bunlara ilişkin cari ve tahmin serilerinin seyirleri de Gra-fik 3 ve Grafik 4’de sunulmaktadır. En anlamlı sonuçlar gerek mevduatlar gerekse krediler için hem birinci hem de ikinci derece komşuluk ilişkilerini içeren nispeten daha kapsamlı bir model kalıbında elde edilmiştir. Bu sonuçların ilk çağrıştırdığı, bölgesel mevduatların ve kre-dilerin coğrafi olarak yakın bölgelerle olduğu kadar nispeten uzak bölgelerle de güçlü bir etki-leşim gösterdiğidir.

Bankacılar Dergisi

Her iki modelde de bölgesel yakınsama etkisini gösteren β katsayılarının önemli o-randa farklı değerler aldığı gözlenmektedir. Mevduatlar için bu katsayının değeri negatifken krediler için pozitiftir. Ancak her iki katsayı da sıfıra çok yakın değerlerdedir. Bunun teknik anlamı yakınsama ya da yayılma hızının yavaş olmasıdır. Ancak yıllık verilerle çalışıldığın-dan bunun yanıltıcı olabileceği gözden uzak tutulmamalıdır. Aylık ya da üç aylık verilerle ya-pılacak analizlerde yayılma hızı daha net ve kesin bir sonuç verecektir.

Bağımlı değişkenin seri gecikmelerini nitelendiren φ katsayılarının yüksek değerleri

ciddi bir geçmişe bağlılık etkisini ifade etmektedir. Bir başka deyimle, geçmişteki mevduat ve kredi gelişmeleri cari dönemdekileri yakından etkilemektedir. Ancak her iki modelde de, geç-mişe gidildikçe katsayı değerinin düştüğü görülmektedir. Bunun anlamı, geçmişe bağlılığın birkaç yılla sınırlı olduğu ve özellikle yakın dönemdeki gelişmelerin cari dönem için bir etken olarak anlam ifade ettiğidir.

Taşma ya da yayılma etkisini gösteren ρ katsayıları iki modelde de yüzde 50’ler ora-nındadır. Bu katsayıların modellerde her iki uzaysal gecikme bazında da yüksek değerler alması birinci ve ikinci derece komşu bölgelerle olan yüksek etkileşimi kuşkuya yer bırakma-yacak şekilde göstermektedir. Uzay-zaman gecikmeli açıklayıcı değişkenlerin katsayısı olan λ’ların her iki modelde de negatif ve yakın değerler aldıkları gözlenmektedir. Yayılma ya da taşma etkisinin geçmişe bağlılığını gösteren bu katsayıların negatif olmaları bir yana bırakıla-cak olursa yakın komşu ve zamanda nispeten güçlü oldukları zamanda ve mekanda uzaklaşıldıkça tesirlerinin zayıfladığı söylenebilir.

Tablo 3 ve 4’de sunulan tahmin sonuçlarının, istatistik açıdan oldukça anlamlı ve a-

çıklayıcı güçlerinin yüksek olduğu açıkça görülmektedir. Uzay zaman panel veri yöntemiyle Türk bankacılık sektörünün bölgesel bazlı mevduat ve kredi serilerinin tahmin performansla-rının yüksek olmasına bakılarak bu modellerin gelecekteki mevduat ve kredi gelişmelerini kestirmekte başarıyla kullanılabilecekleri söylenebilir. Grafik 3 ve Grafik 4 incelenirse, sözü edilen yüksek tahmin performansının modellerin örneklem içi kestirim gücüne de yansıdığı görülebilir.

Grafik 3’de Tablo 3’deki sonuçların Grafik 4’de ise, Tablo 4’deki sonuçların cari ve

tahmin serileri olarak hem 9 coğrafi bölge bazındaki seyirleri (Panel A) hem de bütünsel se-yirleri (Panel B) sunulmaktadır. Her iki grafiğin de A panelinde mevduat ve kredi gelişmeleri ile bunların (15) ve (16) numaralı yapıdaki modellemelerinin ilgili bölge bazında karşılaştırıl-ması söz konusudur. Her iki modelin de gerçek seriyi oldukça iyi tasvir ettiği gözlenmektedir. Açıklayıcı gücü nispeten yüksek olan kredi modelinin örneklem içi kestirim gücünün de daha yüksek olduğu Grafik 2’nin A panelinden anlaşılmaktadır. Grafiklerin B panellerinde mevduat-ların ve kredilerin bir bütün olarak yani sinyal formunda cari halleri ile tahminleri karşılaştırıl-maktadır. Bütünsel grafikler, farklı bölgelerdeki mevduatların gelişiminin birbirine çok benzer ve sinüs formunda, buna karşılık kredilerin seyrinin bölgeden bölgeye ciddi şekilde farklılaşan bir yapıda olduğunu göstermektedir. Ayrıca yine modellerin cari serilerin dinamiklerini yan-sıtma güçlerinin yüksekliğini ifade etmektedir.

1988-2006 döneminde Türk bankacılık sektöründe mevduatların ve kredilerin gelişimi üç alt bölüme ayrılarak analiz edilebilir. Birincisi, yüksek ve hızlanan enflasyon koşullarının geçerli olduğu ve 1994 krizi ile noktalanan 1988-1994 dönemidir. İkincisi, 1994 krizi ve 5 Ni-san ekonomik istikrar kararları sonrası yüksek enflasyon ve makro ekonomik istikrarsızlıkla-rın nispeten şiddetini azaltmakla birlikte aslında yeni ve daha büyük bir krizin temellerinin atıldığı 1995-2000 dönemidir. Bu dönem bir geçiş dönemi olarak da nitelendirilebilir. Üçüncü-sü ise, 2001 krizi ile başlayan köklü ekonomik ve finansal reformlarla bir dönüşüm dönemi olarak nitelenebilecek ve etkileri günümüzde de süren 2001-2006 dönemidir.

17

Yrd. Doç. Dr. K. Batu TUNAY

Grafik 1. Bölgesel Ticari Banka Mevduatı Modeli: Cari ve Tahmin Serilerinin Karşılaştırması

Panel –A: Bölgesel (Kesitsel) Bazda Grafikler

1.0

1.2

1.4

1.6

1.8

2.0

2.2

2.4

2.6

2 4 6 8 10 12 14 16 18

MEVDUATLAR TAHMIN

1

0.8

1.2

1.6

2.0

2.4

2.8

2 4 6 8 10 12 14 16 18

MEVDUATLAR TAHMIN

2

0.8

1.2

1.6

2.0

2.4

2.8

2 4 6 8 10 12 14 16 18

MEVDUATLAR TAHMIN

3

0.8

1.2

1.6

2.0

2.4

2.8

2 4 6 8 10 12 14 16 18

MEVDUATLAR TAHMIN

4

1.0

1.2

1.4

1.6

1.8

2.0

2.2

2.4

2 4 6 8 10 12 14 16 18

MEVDUATLAR TAHMIN

5

1.0

1.2

1.4

1.6

1.8

2.0

2.2

2.4

2.6

2 4 6 8 10 12 14 16 18

MEVDUATLAR TAHMIN

6

0.8

1.2

1.6

2.0

2.4

2.8

2 4 6 8 10 12 14 16 18

MEVDUATLAR TAHMIN

7

0.8

1.2

1.6

2.0

2.4

2.8

2 4 6 8 10 12 14 16 18

MEVDUATLAR TAHMIN

8

0.8

1.2

1.6

2.0

2.4

2.8

2 4 6 8 10 12 14 16 18

MEVDUATLAR TAHMIN

9

(1) Marmara, (2) Batı Karadeniz (3) Doğu Karadeniz, (4) Ege, (5) İç Anadolu, (6) Doğu Anadolu, (7) Batı Akdeniz, (8) Doğu Akdeniz, (9) Güneydoğu Anadolu. Panel –B: Bütün Serinin Grafiği

0.8

1.2

1.6

2.0

2.4

2.8

25 50 75 100 125 150

M E V D U A T L A R T A H M I N

18

Bankacılar Dergisi

19

Tablo 3. Bölgesel Ticari Banka Kredilerinin Dinamik Uzay-Zaman Panel Veri Tahmin Sonuçları

1, , 1 , 1 2 , 2 1 ,

2 1 1 2 22 , 1,1 , 1 1,2 , 2 2,1 , 1 2,2 , 2 ,

i t t i t i t i t i t

i t i t i t i t i t i t

kr kr kr kr W kr

W kr W kr W kr W kr W kr

μ β φ φ ρ

ρ λ λ λ λ− −

− − − −

Δ = + + Δ + Δ + Δ

+ Δ + Δ + Δ + Δ + Δ +ε

Bağımlı Değiş.: Δkr Yöntem: EYO Gözlem Sayısı: 162 Kesit Sayısı: 9 R Kare: 0.872508219 Akaike Bilgi Kriteri: 0.00215139Düz. R Kare: 0.873295205 Bayesyen Bilgi Kriteri: 0.19274375Varyans: 0.051861298 Hannan-Quinn B.K.: 0.07953478Log Olabilirlik: 9.825737428 F Değeri: 115.58235170Değişkenler Katsayı Std.Hata z Testi p Değeri

μ 0.001127067 0.074624113 0.015103256 0.987969609β 4.62857E-10 1.67746E-09 0.275926914 0.782978988φ1 0.512042677 0.077529531 6.604485722 6.30484E-10φ2 0.378713203 0.077432933 4.890854407 2.53084E-06ρ1 0.575106489 0.081117614 7.089785540 4.72725E-11ρ2 0.514337335 0.083893765 6.130817165 7.20477E-09λ1,1 -0.337289088 0.114548162 -2.944517678 0.003743214λ1,2 -0.180487747 0.096982014 -1.861043501 0.064669570λ2,1 -0.268629287 0.111490942 -2.409427007 0.017173361λ2,2 -0.198698756 0.093304686 -2.129568888 0.034817832

1988-1994 döneminde; bir yandan 1980’lerin ortalarından beri süren büyük hacimli

altyapı yatırımlarının sonucu olarak artan kamu açıklarının körüklediği enflasyonist baskılar başta olmak üzere makro ekonomik dengesizlikler, diğer yandan finans piyasalarında artan liberalleşmenin sonucu olarak ticari bankacılık sektöründe şiddetlenen rekabet belirleyici un-surlardır. Yüksek ve kronik enflasyonist baskıların mevduat ve kredi faizlerini yükseltmesi ve makro ekonomik istikrarsızlıkların 1994’de kurlarda büyük bir artışla krize dönüşmesi mevdu-at ve kredi hacmini ciddi şekilde etkilemiştir.

1995-2000 dönemi, istikrar arayışları içinde geçmiş olsa da köklü ekonomik tedbirlerin

alınamadığı ve bu nedenle istikrarsızlıkların ortadan kaldırılmadığı sadece baskılandığı ya da ertelendiği yıllar olmuştur. 2001 krizinin temellerinin bu dönemde atıldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Yüksek enflasyonist baskıların devam ettiği, buna bağlı olarak döviz kurlarının ve faiz oranlarının hayli yüksek seyrettiği bu dönemde ticari bankacılık sektöründe ölçeklerin büyümeye başladığı, bankaların klasik bankacılıktan uzaklaşarak ayakta kalabilmek için ka-mu finansmanında etkin bir rol üstlendikleri görülür. Mevduat ve kredilerin hacmi bu gelişme-lerden yakından etkilenmiş, mevduatta hayli yüksek faiz oranları uygulanırken kredi satmak pahalı ve riskli olduğundan kamu borçlanma kağıtlarına dönük plasman stratejileri öne çık-mıştır.

2001-2006 döneminin kuşkusuz belirleyicisi 2001 krizi olmuştur. Bu kriz, 1999 yılında

başlanan istikrar arayışları ve bu bağlamda IMF ile yapılan işbirliğine rağmen önlenememiş-tir. Uzun yıllardır süre gelen makro ekonomik dengesizlikler ve yüksek enflasyon nedeniyle güçlü enflasyonist beklentilerin kırılamaması, yapısal dönüşümlerin uygulanması için geç kalınmış olması gibi nedenlerle kriz ortamı oluşmuştur. Aslında 2000 yılının Kasım ayında kurda gözlenen artışla bir öncü şok yaşanmış, ama ekonominin bu kırılganlığını önlemek için gerekli tedbirler alınamadığından 2001 Şubat’ında kriz patlak vermiştir. Krizin bankacılık sek-törü açısından en önemli yansıması, kriz sonrası dönüşüm sürecinde mali bünyesi bozulmuş bankaların sistemdeki yükünün kaçınılmaz şekilde kaldırılması ihtiyacı ve bunun sonucu ola-rak banka tasfiyeleridir.

Yrd. Doç. Dr. K. Batu TUNAY

20

Grafik 2. Bölgesel Ticari Banka Kredilerinin Modeli: Cari ve Tahmin Serilerinin Karşılaştırması

Panel –A: Bölgesel (Kesitsel) Bazda Grafikler

1.0

1.2

1.4

1.6

1.8

2.0

2.2

2.4

2 4 6 8 10 12 14 16 18

KREDILER TAHMIN

1

0.5

1.0

1.5

2.0

2.5

3.0

2 4 6 8 10 12 14 16 18

KREDILER TAHMIN

2

0

1

2

3

4

5

6

7

8

2 4 6 8 10 12 14 16 18

KREDILER TAHMIN

3

0.0

0.5

1.0

1.5

2.0

2.5

2 4 6 8 10 12 14 16 18

KREDILER TAHMIN

-0.5

4

0.0

0.5

1.0

1.5

2.0

2.5

3.0

2 4 6 8 10 12 14 16 18

KREDILER TAHMIN

0.5

5

1.0

1.5

2.0

2.5

3.0

2 4 6 8 10 12 14 16 18

KREDILER TAHMIN

6

0.8

1.2

1.6

2.0

2.4

2.8

3.2

Panel –B: Bütün Serinin Grafiği

2 4 6 8 10 12 14 16 18

KREDILER TAHMIN

7

0.4

0.8

1.2

1.6

2.0

2.4

2.8

2 4 6 8 10 12 14 16 18

KREDILER TAHMIN

8

0.4

0.8

1.2

1.6

2.0

2.4

2.8

2 4 6 8 10 12 14 16 18

KREDILER TAHMIN

9

(1) Marmara, (2) Batı Karadeniz (3) Doğu Karadeniz, (4) Ege, (5) İç Anadolu, (6) Doğu Anadolu, (7) Batı Akdeniz, (8) Doğu Akdeniz, (9) Güneydoğu Anadolu.

-1

0

1

2

3

4

5

6

7

8

25 50 75 100 125 150

KREDILER TAHMIN

Bankacılar Dergisi

21

Tablo 5. Bölgesel Ticari Banka Mevduatlarının Alt Dönemler İtibariyle Dinamik Uzay-Zaman Panel Veri Tahmin Sonuçları

1 1mv mv mv W mv W mv, , , 1 , , 1 t,i t t i t i t i t i t iμ β φ ρ λ ε− −Δ = + + Δ + Δ + Δ +

Yöntem: EYO Bağımlı Değişken: Δmv Gözlem Sayısı: 54 Kesit Sayısı: 9 1988-1994 Alt Dönemi 1995-2000 Alt Dönemi 2001-2006 Alt Dönemi

Değişkenler Katsayı Std.Hata z Testi p değeri Katsayı Std.Hata z Testi p değeri Katsayı Std.Hata z Testi p değeri μ 0.97728553 0.102669 9.518784 0.00000 0.845571 0.199902 4.229916 0.00010 1.034216 0.115596 8.946786 0.00000 β -3.4909E-07 2.13E-07 -1.641810 0.10716 -3.90E-09 5.60E-09 -0.693490 0.49127 -2.60E-10 4.75E-10 -0.547430 0.58700 φ 0.48946282 0.074011 6.613385 0.00000 0.520635 0.119722 4.348707 0.00007 0.158314 0.089264 1.773540 0.08250 ρ 0.38739226 0.058051 6.673343 0.00000 0.573311 0.093138 6.155517 0.00000 0.094716 0.071261 1.329146 0.19000 λ -0.44175856 0.071112 -6.212190 0.00000 -0.538770 0.108539 -4.963820 0.00001 -0.096730 0.075723 -1.277430 0.20800

gölge 0.51486049 0.069758 7.380616 0.00000 -- -- -- -- 0.637833 0.104929 6.078702 0.00000 R Kare: 0.878590 A.B.K.: -1.16976 R Kare: 0.258792 A.B.K.: 0.160430 R Kare: 0.815489 A.B.K.: -1.38368 D.R Kare: 0.880838 B.B.K.: -0.94876 D.R Kare: 0.272518 B.B.K.: 0.344595 D.R Kare: 0.818906 B.B.K.: -1.16268

Varyans: 0.014555 H-Q. B.K.: -1.08452

Varyans: 0.057118

H-Q. B.K.: 0.231455

Varyans: 0.011752

H-Q. B.K.: -1.29844

Log Olab.: 37.58339

F Değeri: 70.15162

Log Olab.: 0.668396

F Değeri: 14.50652

Log Olab.: 43.35923

F Değeri: 44.34224

Tablo 6. Bölgesel Ticari Banka Kredilerinin Alt Dönemler İtibariyle Dinamik Uzay-Zaman Panel Veri Tahmin Sonuçları 1 1kr kr kr W kr W kr, , , 1 , , 1 t,i t t i t i t i t i t iμ β φ ρ λ ε− −Δ = + + Δ + Δ + Δ +

Yöntem: EYO Bağımlı Değişken: Δkr Gözlem Sayısı: 54 Kesit Sayısı: 9 1988-1994 Alt Dönemi 1995-2000 Alt Dönemi 2001-2006 Alt Dönemi

Değişkenler Katsayı Std.Hata z Testi p değeri Katsayı Std.Hata z Testi p değeri Katsayı Std.Hata z Testi p değeri μ -0.0748251 0.1827619 -0.40941 0.68405 0.807553 0.213446 3.783402 0.00042 0.215435 0.173820 1.239416 0.22122 β -2.199E-07 1.03E-060 -0.21358 0.83177 -1.50E-08 1.62E-08 -0.902350 0.37128 2.93E-10 2.11E-09 0.139043 0.89000 φ 0.8359329 0.1114746 7.49886 0.00000 0.564452 0.120867 4.670021 0.00002 0.793022 0.159955 4.957768 0.00001 ρ 1.2091649 0.0867333 13.94118 0.00000 0.634464 0.08701 7.291848 0.00000 0.763935 0.080232 9.521545 0.00000 λ -1.0384468 0.1235085 -8.40790 0.00000 -0.608540 0.104957 -5.798000 0.00000 -0.70463 0.125234 -5.626490 0.00000

gölge 0.1279041 0.1517055 0.84310 0.40335 -- -- -- -- -0.00285 0.173178 -0.016440 0.98695 R Kare: 0.7924657 A.B.K.: 1.093764 R Kare: 0.466329 A.B.K.: 0.655027 R Kare: 0.625302 A.B.K.: 0.365036 D.R Kare: 0.7963089 B.B.K.: 1.314762 D.R Kare: 0.476212 B.B.K.: 0.839192 D.R Kare: 0.632241 B.B.K.: 0.586034

Varyans: 0.1399689 H-Q. B.K.: 1.178994

Varyans: 0.093665

H-Q. B.K.: 0.726052

Varyans: 0.067538

H-Q. B.K.: 0.450266

Log Olab.: -23.53163

F Değeri: 37.425410

Log Olab.: -12.6857

F Değeri: 20.391740

Log Olab.: -3.855960

F Değeri: 29.214910

Yrd. Doç. Dr. K. Batu TUNAY

Bu süreçte, sektörde 1990’ların ortalarından sonra gözlenen yoğunlaşma eğilimi iyice güçlenmiş ve sayıca az ama mali yapısı güçlü bankalardan oluşan bir sektör ortaya çıkmıştır. Mevduat ve krediler bu gelişmelerden ciddi şekilde etkilenmiştir. Dönem başında krizin etki-siyle önemli oranda azalan mevduat ve kredi hacmi, dönemin sonlarında yeniden yükselmiş-se de kriz öncesi dönemdeki hacmine ulaşamamıştır. Bunda katı sermaye yeterliliği düzen-lemelerinin bankaların kaldıraç etkisinden yararlanma imkanlarını azaltmasının ve bunun mevduat hacminde neden olduğu daralmanın da etkisi önemlidir.

Tüm bu gelişmelerin mevduat ve krediler üzerindeki en temel etkileri 1994 ve 2001

krizleri esnasında yaşanan ciddi gerilemelerdir. Bu sapma ya da kırılmaların modelleme sü-recinde etkilerinin dikkate alınması gerekmektedir. 1988-1994 dönemi modellenirken, 1994=1 diğer yıllar 0 olacak şekilde bir gölge değişken dizisinin, 2001-2006 dönemi modellenirken de 2001=1 diğer yıllar 0 olacak şekilde bir başka gölge değişken dizisinin açıklayıcı değişken olarak modellere eklenmesi gerekmektedir. Öte yandan, söz konusu alt dönemlerin modellenmesinde (15) ve (16) numaralı model kalıplarının daha sınırlı bir türü kullanılacaktır. 1988-2006 döneminin üç eşit parçaya ayrılması, kesit başına düşen gözlem sayısının altıya düşmesine neden olacaktır. Bu durumda, serbestlik derecesi çok düşeceğinden yüksek za-man ve uzay gecikmeleri kullanılamayacaktır. Bilindiği gibi, modele eklenecek her zaman gecikmesi uzay gecikmelerinin de zaman gecikmesinin alınmasına yol açtığından modeldeki açıklayıcı değişken sayısını geometrik olarak arttırmaktadır. Gözlem sayısı azaldıkça bu ö-nemli bir sorun halini alacak ve istatistik doğruluğu olumsuz etkileyecektir. Dolayısıyla, alt dönemlerin modellenmesinde önceki modellerin aksine bir uzay ve bir de zaman gecikmesi dikkate alınmıştır. 1995-2000 dönemi dışındaki iki dönemde de meydana gelen krizlerin etki-sini yansıtmak için modellere kriz gölgeleri ilave edilmiştir.

Alt dönemler itibariyle elde edilen sonuçlar, Tablo 5’de ve Tablo 6’da sunulmaktadır

ve dönemin genelini yansıtan sonuçlarla ciddi bir tutarlılık göstermektedir. Buna göre; gerek mevduatların gerekse kredilerin tüm alt dönemler itibariyle sıfıra çok yakın negatif değerler aldıkları görülmektedir. Yani incelenen dönemin genelinde olduğu gibi alt dönemlerde de yakınsama hızı yavaştır.

Bağımlı değişkenin seri gecikmesi olan φ katsayısının mevduat ve krediler için olduk-

ça farklı değerler aldığı gözlenmektedir. Geçmişe bağımlılık etkisini yansıtan bu değişkenin mevduatlarda kredilere oranla daha düşük olduğu ve özellikle 2001-2006 döneminde mev-duatların geçmişe bağlılığının çok düştüğü görülmektedir. 1988-1994 ve 1995-2000 alt dö-nemlerinde yaklaşık yüzde 50’ler civarındaki geçmişe bağımlılık, 2001-2006 alt döneminde yüzde 15’e gerilemiştir. Geçmişe bağlılık etkisi açısından kredilerde farklı bir tablo söz konu-sudur. 1988-1994 alt döneminde yüzde 80’i aşan bu oran 1995-2000 alt döneminde yüzde 60’lara düşmüş ve 2001-2006 alt döneminde yeniden yüzde 80’lere tırmanmıştır. Genel ola-rak kredilerin hemen her alt dönemde geçmişe bağımlılığının yüksek olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Taşma ya da yayılma etkisini gösteren ρ katsayılarının değeri hemen tüm alt dönem-

lerde mevduatlar için oldukça düşüktür. 1988-1994 alt döneminde yüzde 40 civarındaki bu oran, takip eden iki alt dönemde yüzde 10’lara düşmüştür. Oysa bu oran krediler için tüm alt dönemlerde son derece yüksektir. Daha açık bir deyişle, taşma veya yayılma etkisi mevduat-lar için düşerken krediler için yüksekliğini büyük oranda korumaktadır.

Uzay-zaman gecikmeli açıklayıcı değişken olan ve yayılma ya da taşma etkisinin

geçmişe bağlılığını gösteren λ katsayısının hem mevduatlar hem de krediler için tüm alt dö-nemlerde negatif değerler aldığı gözlenmektedir. Bu dönemin tümünü kapsayan modellerin sonuçları ile örtüşmektedir. Ancak, mevduatlarda 1988-1994 ve 1995-2000 alt dönemlerinde yüzde 50’ler civarındaki bu oran 2001-2006 döneminde yüzde 10’a düşmüştür. Bu sonuçlar mutlak anlamda değerlendirilirse, mevduatlar için yayılma etkisinin geçmişe bağlılığının son

22

Bankacılar Dergisi

dönemde düştüğü söylenebilir. Kredilerde ise; 1988-1994 alt döneminde oldukça yüksek olan bu oranın diğer alt dönemlerde düşmekle birlikte yüzde 60-70’lik değeri ile önemini yine de korumaktadır. Mevduatların aksine, kredilerin yayılma etkisinin yüksek oranda geçmişe bağlı-lığı devam etmektedir.

Elde edilen sonuçlar topluca değerlendirildiğinde, mevduat ve kredi gelişmelerinde

komşu bölgeler arasındaki etkileşimlerin önemini açıkça ortaya koymaktadır. Modellerin yük-sek anlamlılıkları ve açıklayıcı güçleri, birbirlerine komşu olan bölgelerdeki mevduat toplama ve kredi verme faaliyetlerinin hacmindeki değişmelerin karşılıklı etkileşim içinde olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla banka yöneticileri karar alma sürecinde yapacakları analizlerde bölgesel komşulukların etkisini önemli bir değişken olarak dikkate almalıdır.

Mevduatlar ve kredilerin yakınsama katsayılarının sıfıra olan yakınlıkları, bir bölgede

meydana gelen mevduat ve kredi gelişmelerinin diğer bölgelere çok yavaş yayıldığını ortaya koymaktadır. Bununla birlikte, mevduatlar ve krediler geçmişe olduğu kadar komşu bölgeler-deki gelişmelere de yakından bağlıdır. Pek çok ekonomik ve finansal değişkenin kendi geç-miş değerlerine güçlü bir bağlılık gösterdiği bilinmektedir. Dolayısıyla, mevduatların ve kredi-lerin geçmişe bağlılıkları doğal karşılanabilir. Ancak güçlü yayılma ya da taşma etkilerinin varlığı, veri bir bölgede hem mevduatların hem de kredilerin komşu bölgelerle yüksek bir etki-leşim içinde şekillendiğini ortaya koymaktadır. Bu yeni bir bulgudur. Diğer yandan modeller-deki uzay-zaman gecikmeleri uzaysal ve zamansal etkilerin kopuk olmadığını, analizin ba-şında panel birim kök testleri ile tespit edildiği gibi yüksek bir karşılıklı bağlılık içinde oldukla-rını göstermektedir. Bütün bunlar birlikte değerlendirildiğinde, bir bölgedeki mevduat ya da kredi gerçekleşmelerinin zamana, komşu bölgelerdeki mevduat ya da kredi gelişmelerine ve zaman ile mekansal gelişmelerin etkileşimine bağlı olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu karma-şık ve güçlü etkileşimlerin sonuçlarının bir bölgeden diğerine yayılmasının nispeten yavaş olduğu gözlenmiştir. Fakat bu yavaşlık düşük frekanslı (yıllık) veri setinin bir sonucu olabilir. Yayılma etkisi konusunda daha net yargılara varılabilmesi için yüksek frekanslı (aylık ya da üç aylık) verilerle analizlerin yinelenmesi gerekmektedir.

6. Sonuç Ticari bankaların en önemli karakteristikleri; kaynaklarının büyük bölümünü mevduat-

ların oluşturması ve topladıkları mevduatların önemli bölümünü de kredi olarak kullandırma-larıdır. Ticari bankaların bu temel özelliklerinin geçmişte ve bugün olduğu gibi gelecekte de önemini koruyacağı rahatlıkla söylenebilir. Bu bağlamda, ticari banka faaliyetlerinin merke-zinde yer alan mevduat ve kredilerin banka yönetimi ve karar alma süreçlerindeki rollerinin ne denli büyük olduğu da ortadadır. Günümüz ticari bankacılığında son yirmi yılda güçlenen yoğunlaşma eğiliminin de etkisiyle, büyük ölçekli ve geniş bir coğrafyaya yayılmış çok şubeli bankalar hakim yapı konumundadır. Mevduat ve kredi operasyonlarının önemli bölümünün şubeler tarafından gerçekleştirilmektedir. Dolayısıyla, banka yönetimlerinin şube bazlı verileri işlemek ve analiz etmek suretiyle karar alma sürecine dahil etmeleri gerekliliği doğmaktadır. Bu çalışmanın iki temel amacı vardır. İlki yerel bazlı verilerin analizinde modern teknikleri tanıtarak banka yöneticilerine yeni bir araçlar seti sunmak. İkincisi ise, Türk bankacılık sektö-rünün yaklaşık son yirmi yıllık mevduat ve kredi gelişimlerini modellemektir.

Hem uzay hem de zamanda tahmin yapabilen ekonometrik analiz tekniklerinin gelişti-

rilmesi ve bunların uygulanmasını olası kılan veri setlerinin oluşturulması ile yerel ölçekte verileri; özellikle de mevduat ve kredi gibi şube bazlı verileri daha sağlıklı bir şekilde analiz etmek mümkün olmuştur. Bu çalışma Türk bankacılık sektörünün bölgesel mevduat ve kredi-lerini bir bütün olarak modellemekte ise de, temel amacı banka yönetimi ve karar alma süre-cini etkinleştiren uzay-zaman modellerini tanıtmaktır. Bu tür modeller, özellikle çalışmada tanıtılan ve kullanılan dinamik uzay-zaman panel veri modelleri, analistlere bütün bir sektör için olduğu kadar tek bir banka için de analiz yapmakta kullanılabilecek ölçüde esnek bir ana-

23

Yrd. Doç. Dr. K. Batu TUNAY

liz aracı sunmaktadır. Son derece fazla sayıda bölgeden derlenen uzun zaman dilimlerini kapsayan veriler bu yeni yaklaşımla rahatlıkla modellenebilmektedir.

Çalışmada 1988-2006 döneminde bankacılık sektörünün mevduat ve kredi değişme-

leri, TBB tarafından 81 ilden derlenen verilerin dokuz coğrafi bölge bazında eşanlı modellemesi ve tahmini yapılmıştır. Elde edilen bulgular, istatistik açıdan anlamlı ve açıklayı-cı güçleri de oldukça yüksektir. Bu bulgulara bakılarak, hem mevduatların ve hem de kredile-rin bölgelerarası komşuluk ilişkilerinden önemli oranda etkilendiği zamana ve bölgeye yüksek bağlılık gösterdiği söylenebilir. Olası değişmelerin bölgeden bölgeye hangi hızda yayıldığını ölçmekte kullanılan β yakınsama katsayısı her iki modelde de düşük çıkmasına rağmen, ya-yılma ya da taşma etkisinin büyüklüğünü gösteren ρ son derece yüksektir. Diğer yandan, yayılma ya da taşma etkisinin geçmişe bağlılığını gösteren λ katsayıların negatif olsa da yük-sek değerler alması dikkat çekicidir. Daha açık bir deyişle, gerek mevduatlar gerekse krediler güçlü bölgesel komşuluk ilişkileri nedeniyle yüksek coğrafi (uzaysal) bağlılık göstermektedir. Herhangi bir bölgedeki mevduatları ya da kredileri etkileyen değişme komşu bölgelerdeki mevduat ya da kredileri yüksek ölçüde etkilemektedir. Ancak bu etkileşimin hızı düşüktür ve zaman geçtikçe tesiri azalmaktadır. Etkileşim hızının düşüklüğü analizin yıllık verilerle yapıl-masından ötürü yanıltıcı olabilir. Bu açıdan daha sağlıklı değerlendirmeler yapılabilmesi için aylık ya da üç aylık veriler kullanılması daha yerinde olacaktır.

Topluca bir değerlendirme yapılacak olursa, yaygın şube ağına sahip ticari bankaların

karar alma sürecinde mevduat ve kredi gibi temel operasyonel değişkenleri bölgesel bazda analiz etmeleri yönetsel etkinliği arttıracaktır. Uzay-zaman ekonometri teknikleri, bu anlamda ticari banka yöneticilerine, araştırmacılara ve akademisyenlere yeni ufuklar açmaktadır. Türk bankacılık sektöründe mevduatlar ve krediler güçlü bir şekilde bölgelerarası komşuluk ilişkile-rinden ve zamandan etkilenmektedir. Birinci derece komşular kadar ikinci derece komşularla da yüksek bölgesel etkileşimler söz konusudur. Kaynakça AKERLOF, G.A. (1997), “Social Distance and Social Decisions”, Econometrica, 65(5), 1005-1027.

ALESSIE, R. ve KAPTEYN, A. (1991), “Habit Formation, Interdependent Preferences and Demographic Effects in the Almost Ideal Demand System”, Economic Journal, 101(406), 404-419.

ANSELIN, L. (1999), “Spatial Econometrics”, Center for Spatially Integrated Social Sciences, Working Papers, No: 2, (http://www.csiss.org).

AOKI, M. (1994), “New Macroeconomic Modelling Approaches. Hierarchical Dynamics and Mean-Field Ap-proximation”, Journal of Economic Dynamics and Control, 18(3-4), 865-877.

AOKI, M. (1996), New Approaches to Macroeconomic Modeling, Cambridge: Cambridge University Press.

ARBIA, G. ve PIRAS, G. (2004), “Convergence in Per-capita GDP Across EU-NUTS2 Regions Using Panel Data Models Extended to Spatial Autocorrelation Effects”, 44th European Congress of the European Regional Sciences Association (ERSA), Region and Fiscal Federalism, University of Porto, Portugal 25-29 August 2004, http://www2.uiuc.edu /unit/real/tseries.htm (7.05.2006).

ARBIA, G. – ELHORST, J.P. ve PIRAS, G. (2005), “Serial and Spatial Dependence in the Growth Process of EU Regions”, Workshop on Spatial Econometrics, Kiel Institute for World Economics, Kiel, 8-9 April 2005, (http://www.uni-kiel.com/ifw/konfer/spatial/ arbia_elhorst_piras.pdf).

ATEN, B. (1996), “Evidence of Spatial Autocorrelation in International Prices”, Review of Income and Wealth, 42(2), 149-163.

BELL, K.P. ve BOCKSTAEL, N.E. (2000), “Applying the Generalized Moments Estimation Approach to Spa-tial Problems Involving Micro-Level Data”, The Review of Economics and Statistics, 82(1), 72-82.

BEBIRSCHKA, M. ve BINKLEY, J.K. (1994), “Land Price Volatility in a Geographically Dispersed Market”, American Journal of Agricultural Economics, 76(2), 185-195.

BREITUNG, J. (2000), “The Local Power of Some Unit Root Tests for Panel Data”, B. Baltagi (ed.), Nonstationary Panels, Panel Cointegration, and Dynamic Panels içinde, Advances in Econometrics, Vol. 15, JAI: Amsterdam, p. 161-178.

24

Bankacılar Dergisi

BREITUNG, J. ve DAS, S. (2003), “Panel Unit Root Tests under Cross Sectional Dependence”. Mimeo, University of Bonn, (http://ideas.repec.org/p/ecm/nasm04/55.html).

BREUSCH, T.S. and PAGAN, A.R. (1980), “The Lagrange Multiplier Test and Its Application to Model Speci-fication in Econometrics”, Review of Economic Studies, Vol. 47, No: 2, pp. 239-253.

BROCK, W.A. ve DURLAUF, S.N. (1995), “Discrete Choice With Social Interactions I: Theory”, NBER Working Papers, No: W5291, Cambridge, MA: National Bureau of Economic Research, (http://www.nber.org/papers/w5291.pdf)

BRUECKNER, J.K. (1998), “Testing for Strategic Interaction Among Local Governments: The Case of Growth Controls”, Journal of Urban Economics, 44(3), 438-467.

CASE, A. (1991), “Spatial Patterns in Household Demand”, Econometrica, 59(4), 953-965.

CASE, A., ROSEN, H.S. ve HINES, J.R. (1993), “Budget Spillovers and Fiscal Policy Interdependence: Evidence from the States”, Journal of Public Economics, 52(3), 285-307.

CLIFF, A.D. ve ORD, J.K. (1975), “Space-Time Modeling with an Application to Regional Forecasting”, Transactions of the Institute of British Geographers, 64, 119-128.

CLIFF, A.D. ve ORD, J.K. (1981), Spatial Processes: Models and Applications. London: Pion Limited (Militino v.d. 2004: 197 içinden aktarma).

DAS, S. ve BHATTACHARYA, K. (2005), “Price Convergence Across Regions in India”, Bonn Econ Discussion Papers, No: 2005/1, University of Bonn, Bonn Graduate School of Economics, Department of Economics, (http://www.ect.uni-bonn.de/forschung /discussion/cpik.pdf).

DUBIN, R.A. (1998), “Spatial Autocorrelation: A Primer”, Journal of Housing Economics, (December), 7(4), 304-327.

ELHORST, J.P. (2001), “Dynamic Models in Space and Time”, Geographical Analysis, 33(1), 119-140.

ELHORST, J.P. (2003), “Specification and Estimation of Spatial Panel Data Models”, International Regional Science Review, 26(1), 244-268.

ELHORST, J.P. (2005), “Models for Dynamic Panels in Space and Time; An application to Regional Unemployment in the EU”, Workshop on Spatial Econometrics, Kiel Institute for World Economics, Kiel, 8-9April 2005, (http://ideas.repec.org/p/wiw/wiwrsa/ ersa05p81.html).

ENGEL, C. ve ROGERS, J. H. (1996), “How Wide Is the Border?”, American Economic Review, 86(December), 1112-1125.

GIACOMINI, R. ve GRANGER, C.W.J. (2004), “Aggregation of Space-Time Process”, Journal of Econometrics, 118(1), 7-26.

HOLTZ-EAKIN, D. (1994), “Public-Sector Capital and the Productivity Puzzle”, Review of Economics and Statistics, 76(1), 12-21.

İNAN, E.A. (2005), “Türk Bankacılık Sisteminde Şube, Kredi ve Mevduatın Coğrafi Dağılımı”, Bankacılar Dergisi, Sayı 54, 21-40.

IM, K.S., PESARAN, M.H. ve SHIN, S. (2003), “Testing for Unit Roots in Heterogeneous Panels”, Journal of Econometrics, 115(1), 53-74.

KAMARIANAKIS, I. ve PRACTACOS, P. (2001), “Multivariate Hierarchical Bayesian Space-Time Models in Economics”, ETK-NTTS 2001 Proceedings New Techniques and Technologies for Statistics, Eurostat, 503-514, (www.iacm.forth.gr /regional/people/kamarianakis.html).

KAMARIANAKIS, I. ve PRACTACOS, P. (2002), “Space-Time Modeling of Traffic Flow”, Methods of spatial analysis – spatial time series analysis, ERSA Proceedings. (http://www.iacm.forth.gr /regional/people/kamarianakis.html).

KAMARIANAKIS, I. ve PRACTACOS, P. (2003), “Forecasting Traffic Flow Conditions in an Urban Network: A Comparison of Univariate and Multivariate Procedures”, Journal of the Transportation Research Board. No: 1857, 74-84 (www.iacm.forth.gr/regional/people/ kamarianakis.html).

KAMARIANAKIS, Y. ve PRACTACOS, P. (2005), “Space-Time Modelling of Traffic Flow”, Computers & Geosciences, 31(1), 119-133.

LEE, C.Y. (2004), An Integrated Environment for Analyzing STARMA Models, Department of Foresty, Michigan: Michigan State University, (December). (http://fried.for.msu.edu/ieast-manual/iemanual.pdf).

LeSAGE, J.P. ve KRIVELYOVA, A. (1999), “A Spatial Prior for Bayesian Vector Autoregressive Models”, Journal of Regional Science, 39(2), 297-317.

25

Yrd. Doç. Dr. K. Batu TUNAY

LEVIN, A., LIN C. ve CHU, C.J. (2002), “Unit Root Tests in Panel Data: Asymptotic and Finite-Sample Prop-erties” Journal of Econometrics, 108(1), 1-24.

LÜTKEPOHL, H. (1987), Forecasting Aggregated Vector ARMA Processes, Berlin: Springer-Verlag.

MILITINO, A.F. – UGARTE, M.D. ve GARCIA-REINALDOS, L. (2004), “Alternative Models for Describing Spatial Dependence among Dwelling Selling Prices”, Journal of Real Estate Finance and Economics, 29(2), 193-209.

MURDOCH, J.C., RAHMATIAN, M. ve THAYER, M.A. (1993), “A Spatially Autoregressive Median Voter Model of Recreation Expenditures”, Public Finance Quarterly, 21(3), 334-350.

MURDOCH, J.C., SANDLER, T. ve SARGENT, K. (1997), “A Tale of Two Collectives: Sulphur versus Nitro-gen Oxides Emission Reduction in Europe”, Economica, 64(254), 281-301.

NELSON, G.C. ve HELLERSTEIN, D. (1997), “Do Roads Cause Deforestation? Using Satellite Images in Econometric Analysis of Land Use”, American Journal of Agricultural Economics, 79(1), 80-88.

PFEIFER, P.E. ve BODILY, S.E. (1990), “A Test of Space-Time ARMA Modeling and Forecasting with An Application to Real Estate Prices”, International Journal of Forecasting, 16, 255-272.

PFEIFER, P.E., ve DEUTSCH, S.J. (1980a), A Three-Stage Iterative Procedure for Space-Time Modeling, Technometrics, 22(1), 35-47.

PFEIFER, P.E. ve DEUTSCH, S.J. (1980b), “Identification and Interpretation of First-Order Space-Time ARMA Models”, Technometrics, 22 (3), 397-403.

PFEIFER, P.E., ve DEUTSCH, S.J. (1981a), “Variance of the Sample-Time Autocorrelation Function of Con-temporaneously Correlated Variables”, SIAM Journal of Applied Mathematics, Series A, 40(1), 133-136.

PFEIFER, P.E., ve DEUTSCH, S.J. (1981b), “Seasonal Space-Time ARIMA Modeling”, Geographical Analysis, 13(2), 117-133.

PFEIFER, P.E., ve DEUTSCH, S.J., (1981c), “Space-Time ARMA Modeling with Contemporaneously Corre-lated Innovations”, Technometrics, 23(4), 410-409.

TBB Bankacılık ve Araştırma Grubu (2007), “Türkiye Bankacılık Sistemi Banka, Şube, Mevduat ve Kredilerin İllere ve Bölgelere Göre Dağılımı”, Bankacılar Dergisi, Sayı 61, 43-58.

TULAY, B. (2001), “Türkiye’de İller ve Bölgeler İtibariyle Gelir, Nüfus, Banka Sayısı, Şube Sayısı, Toplam Krediler ve Toplam Mevduat: 1990-1999”, Bankacılar Dergisi, Sayı 38, 1-50.

TUNAY, K.B. ve SİLPAGAR, A.M. (2007), “Dinamik Mekan-Zaman Panel Veri Modelleriyle Türkiye’de Bölge-sel Enflasyon Yakınsamasının Analizi”, Gazi Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt 9, Sayı 1, 1-25.

WEBER, A.A. (2004), “European Inflation Dynamics and Inflation Convergence”, Open Macro Models and Policy in the Development of European Economy, Conference at the European University Institute, 15 October, Florence. (http://www.bundesbank.de/download/presse/reden /20041015weber.pdf).

26

Bankacılar Dergisi Sayı 64, 2008

27

Yapısal Eşitlik Modellemesi ile Algılanan Değer,

Memnuniyet ve Sadakat Arasındaki İlişkinin Araştırılması: Kredi Kartı Kullanımı Üzerine Bir Uygulama

Doç. Dr. Veysel YILMAZ*-Gaye KARPAT ÇATALBAŞ*-H. Eray ÇELİK*

Pazarlama araştırmalarının temel konuları; tüketicilerin kullandıkları (tecrübe ettikleri) ürünlerle ilgili

algıları, inançları, tutumları ve memnuniyetleridir. Bu konuların pazarlama açısından önemli olmasının başlıca sebebi bu kavramların tüketicilerin yeniden satın alma niyeti, ürünü tavsiye etme ve ürüne karşı sadakat geliştirme gibi davranış eğilimlerine olan etkisidir. Çalışmada, kredi kartı sahiplerinin kredi kartlarına karşı olumsuz ve olumlu algılarının memnuniyet ve sadakatlerine olan etkisi bir Yapısal Eşitlik Modeli (YEM) ile araştırılmıştır. Analiz sonucunda kredi kartlarına ve kredi kartının ait olduğu bankaya karşı olumlu algının kredi kartına karşı geliştirilen sadakatte önemli faktörler olduğu ortaya çıkmıştır.

Anahtar Kelimeler: Yapısal Eşitlik Modelleri, Algılanan Değer-Memnuniyet-Sadakat,Kredi Kartı, LISREL 1. Giriş Kredi kartı ülkemizde özellikle son dönemlerde günlük alışveriş hayatımıza yoğun bir

şekilde girmiştir. Amerikalı yetişkinlerin yüzde 75‘i ortalama 4,5 adet kredi kartına sahiptir (Hogart, Hilgert ve Kolodinsky, 2004:19). Bankalararası Kart Merkezi A.Ş. 2006 yılı istatistiklerine göre Türkiyede’ki kredi kartı sayısı 32.433.333 adet olup, toplam harcama ise 141,5 milyon YTL dir. Kredi kartı sayısı itibariyle Türkiye Avrupa‘da üçüncü sıradadır. Günümüzde kâğıt paranın yerine bir ödeme aracı olarak kullanılabilen kredi kartları, üye iş yerlerine ve kartı çıkaran kuruma çok çeşitli avantajlar sağlamaktadır.

Kredi kartları bankalar için tüketicilerin satın alma tutum ve davranışlarını tahmin

edilmesinde çok özel bilgileri taşıyan adeta bir veri deposudur. Bankalar tüketicilerin kullandıkları kredi kartlarından elde ettikleri verilerden hareketle müşterilerinin harcamalarını ve tüketim alışkanlıklarını kolayca takip ederek gelecek dönemdeki satış ve pazarlama planlarını düzenleme şansına sahip olmaktadırlar. Ayrıca elde edilen bu bilgiler yardımıyla çeşitli müşteri gruplarına özel kampanyalar düzenleyerek müşterilerinin memnuniyet ve sadakat seviyesini de arttırabilmektedirler.

Bugün toplumda kredi kartlarının yaşamı kolaylaştırdığına dair olumlu bir algı

olmasına rağmen kimi tüketicilerin yüksek faiz oranı uygulanması ve gereksiz harcamalara sebebiyet verdiğine ilişkin olumsuz görüşleri de mevcuttur. Nitekim, TC Merkez Bankası’nın (TCMB) yayımlamış olduğu verilere göre, bankalarca bildirimi yapılan ve TCMB tarafından negatif nitelikli kredi kartı sisteminde yer alan başka bir ifade ile borcunu zamanında ödemeyen/ödemeyen kişi sayısı 2006 yılında 178.241 iken, TCMB tarafından 2007 yılı Eylül ayında yayınlanan verilere göre bu sayı 198.106‘ya ulaşmış olup, son beş yıldır da giderek artan bir eğilim göstermektedir. Ayrıca, olumsuz algının göstergelerinden biri de, hem kredi kartlarına uygulanan faiz oranlarının bireysel kredilere uygulanan faiz oranlarından çok daha yüksek olması, hem de kredi kartı faiz oranı ile ilgili bilgilerin söz konusu bankalar tarafından kart sahiplerine yeterli düzeyde verilmemesi ve borcun kısmi ödeme yoluyla kapatılmaya çalışılması nedeniyle oluşan yüksek borç bakiyelerinin sebebiyet verdiği intihar vakalarının medyada yer alması ile bu durumun kamuoyunda yarattığı etkidir.

* Eskişehir Osmangazi Üniversitesi,Fen-Edebiyat Fakültesi, İstatistik Bölümü. Verilerin derlenmesinde ve bilgisayara girilmesi konusunda yardımları için Yasemin Çorum’a teşekkür ederiz.

Doç. Dr. Veysel YILMAZ-Gaye KARPAT ÇATALBAŞ- H. Eray ÇELİK

Ürün veya hizmetler (ü/h) ile ilgli olumsuz algının memnuniyeti ve müşreti memnuniyetinin de nihai olarak sadakati etkilediği bilinmektedir (Gallarza ve Saura, 2006:437; Hogart vd., 2004:21; Levis ve Soireli, 2006:16; Huber, Herrmann ve Henneberg, 2007:556). Oliver (1997), ü/h kullanımı sonucu geliştirilen tutumların gelecek satın alım ve kullanım kararların temeli olduğunu ifade etmektedir. Ü/h kullanıldıktan sonra geliştirilen bu değer algıları ise tüketiciyi o ü/h ilgili belirli bir tutum oluşturmasına neden olacak ve sonuçta söz konusu tutum tüketici davranışlarına yansıyarak eylemsel harekete dönüşecektir. Olumlu değer algısı olumlu tutum ile sonuçlanırsa tüketici ü/h’tin performansında ortaya çıkan eksiklikleri ve hataları görmezlikten gelebilmekte ve ü/h kullanmaya devam edebilmektedir. Bu durumda tüketicinin ü/h‘e yönelik sadakat geliştirdiği söylenebilir (Duman, 2003:49; Oliver, 1997:20). Bu nedenle bankalar müşterilerini sadık hale getirmek için de onların ürün veya hizmet (ü/h) ile ilgili memnuniyetlerini ve ü/h‘e dair algılarını öğrenmek durumundadırlar.

Çalışmada, kredi kartlarına karşı olumsuz ve olumlu algıların memnuniyet ve sadakat

arasındaki nedensellik ilişkilerini betimlemek için bir Yapısal Eşitlik Modeli (YEM) önerilmiş ve önerilen modelin uygunluğu çoklu uyum ölçütleri dikkate alınarak değerlendirilmiştir.

2. Algı-Müşteri Memnuniyeti-Sadakat İlişkisi İşletmeler, artan rekabet koşullarında yerlerini korumak ve iyileştirmek için, kalite,

memnuniyet ve sadakat üçlüsüne odaklanmaktadır. Söz konusu üç kritik unsurun nelerden etkilendiği, birbirlerine nasıl bağlı oldukları ve şirketin gelişimine nasıl etki ettiklerini anlamak ise kuşkusuz pazardaki başarının temel taşlarındandır. Müşteriye verilen hizmet ile ilgili yapılan çalışmaların neredeyse tamamının temeli, hizmet-karlılık yapısının müşteri memnuniyeti ve sadakatine bağlı olmasıdır.

Bir müşterinin (ü/h) hakkındaki algısı, kendi deneyimlerinden, yaşadığı sosyo-

ekonomik ve kültürel çevreden, değer yargılarından, eğitiminden, inançlarından, psikolojisinden ve çeşitli iletişim kanalları yardımıyla edindiği bilgilerden yararlanarak oluşturduğu öznel ve nesnel tutumlardan etkilenerek oluşur. Tüketicilerin herhangi bir ü/h’e dair değer algısının memnuniyetini ve sadakatini etkilediğini ileri sürülmüştür ( Duman, 2003:53, Oliver, 1997). Yapılan çalışmalarda algı, müşteri memnuniyeti ve sadakati arasındaki ilişkilerin doğrusal olduğu varsayılmış olup söz konusu bu kavramlar arasındaki ilişkilerin analizinde çok değişkenli regresyon ve YEM kullanılmıştır (Bou-Llusar, Camison-Zornoza ve Escrig-Tena, 2001:720-722; Vavra, 1997:386; Anton, 1996:111).

Pazarlamanın temel amaçlarından biri ü/h ile ilgili sadakati oluşturmak ve geliştirmektir. Taylor ve Baker (1994:163), algılanan hizmet kalitesi, satın alma niyeti ve müşteri memnuniyeti arasındaki ilişkileri dört hizmet sektörü için araştırmıştır. Çalışmada memnuniyet etkisinin algılanan hizmet kalitesinden daha önemli olduğu belirlenmiştir. Bau-llusar vd. (2001:720) benzer şekilde aynı kavramlar arasındaki ilişkileri araştırmıştır. Çalışmada algılanan kalitenin, algılanan ürün kalitesi ve algılanan hizmet kalitesi bileşenlerinden oluştuğu varsayılmıştır. Çalışmada veriler geliştirilen bir ölçek yardımıyla derlenmiştir. Taylor ve Hunter (2003:19) müşteri memnuniyet, marka tutumu ve sadakat ilişkilerini betimleyen bir model önermiştir. Hogarth vd. (2004:19), tüketicilerin kredi kartların-dan memnuniyet ve şikayet davranışlarını araştırdığı çalışmasında memnun olmayan müşterilerin yüzde 55’inin kredi kartlarını kullanmadıklarını belirlemişlerdir. Wang, Lo ve Yang. (2004:325) ise Çin’de faaliyet gösteren dört adet mobil telefon hizmeti sağlayıcıları için algılanan hizmet kalitesi, müşteri değeri ve memnuniyeti arasında ilişkileri araştırmıştır. YEM kullanılan çalışmada sözü edilen faktörlerin satın alma niyetini etkilediği belirlenmiştir.

Müşteri memnuniyetinin müşteri sadakat düzeyinin belirleyen bir anahtar olduğu konusunda geniş bir fikir birliği vardır (Wangenheim, 2003:145). Oliver (1997: 392), müşteri sadakatini ü/h’i gelecekte tekrar satın alma arzusu veya tercih etme konusunda derin istek ve

28

Bankacılar Dergisi

arzu olarak tanımlamıştır. Ayrıca, müşteri sadakati ü/h ile ilgili niyet edilen bir tutum olarak tanımlanmıştır (Selnes, 1993:21). Sadakat gelecekte ü/h’i tekrar satın alma, anlaşmayı yenileme veya başka ü/h sağlayıcıyı tercih etmeme tutumunu da içerir. Müşteriler teknik, ekonomik veya psikolojik faktörler nedeniyle sadık olabilirler. Bazen de sadakat müşteri için ü/h sağlayıcısını değiştirmenin zor ve riskli olmasından da kaynaklanmaktadır. Nitekim literatürde de, algılanan değerin müşteri memnuniyeti ve sadakatin en önemli belirliyicisi olduğu tespit edilmiştir (Fornell, 1996:7, Cronin ve Taylor, 1992:55).

Sweeney ve Soutar (2001:203), mobilya mağazası ve oto teybi müşterilerinin algılanan değeriyle ilgili açıklayıcı faktör analizi (AFA) ve doğrulayıcı faktör analizi (DFA) kullanarak bir ölçek geliştirmiştir. Ölçekte duygusal boyut, sosyal değerler, ü/h kalitesi/performansı ve fiyat en önemli faktörler olarak belirlenmiştir. Tung (2004:353) SMS sağlayıcılarının hizmet kalitesi ve algılanan değerin müşteri memnuniyeti ve tekrar satın alma davranışları üzerindeki etkilerini araştırmıştır. Sözü edilen kavramları içeren model 150 katılımcıdan elde edilen veriler yardımıyla en küçük kareler tekniği kullanarak sınanmıştır. Çalışmada empati ve güven hizmet boyutlarının müşteri memnuniyeti ve tekrar satın alma üzerinde pozitif olarak etkide bulunduğu ortaya çıkmıştır. Petrick (2002:119) algılanan değerin tekrar satın alma niyeti üzerinde etkili en önemli faktörlerden biri olduğunu ifade ettiği çalışmasında bir hizmetin algılanan değerinin ölçülmesi amacıyla çok boyutlu bir ölçek geliştirmiştir. Gallarza ve Saura (2006:437) üniversite öğrencilerinin seyahat davranışlarını araştırdıkları çalışmasında algılanan değerin tüketici davranışlarını etkileyen temel faktör olduğunu ifade etmişlerdir. Çalışmada kalite- algılanan değer-memnuniyet-sadakat etkileşim zincirinin varlığını bir LISREL model yardımıyla doğrulamıştır. Huber vd. (2007:557) 300 Alman ve 300 Danimarka tükecilerinden elde ettikleri verilerle müşteri değeri ve memnuniyet arasındaki ilişkiyi DFA ve SEM ile bir ölçek geliştirerek araştırmıştır. Hogarth vd. (2004:19), tüketicilerin kredi kartlarından memnuniyet ve şikayet davranışlarını araştırmıştır. Memnun olmayan müşterilerin yüzde 55 nin kredi kartını kullanmadığını belirlemiştir.

3. Araştırmanın Yöntemi, Model ve Önsavlar LISREL ile Yapısal Eşitlik Modellemesi LISREL, LInear Structural RELations kelimelerinin ilk hecelerinin birleştirilmesiyle meydana gelen bir kelimedir. LISREL modeli, çok değişkenli regresyon analizinin yapısal yaklaşımı ve faktör analizinin ölçüm yaklaşımının birleşiminin bir sonucudur. LISREL günümüzde sosyal ve davranış bilimlerinde yapısal eşitlik modellemesinde kullanılan en popüler yaklaşım ve bilgisayar programıdır. LISREL metodolojisi, önerilen teorik modellerin yeterliliğinin ve geçerliliğinin testi için kullanılan yararlı bir araçtır (Pang, 1996:71).

YEM, bağımlılık ilişkilerini eşanlı olarak tahmin etmek için, faktör analizi ve çoklu regresyon analizinin birleşmesiyle meydana gelen çok değişkenli bir yöntemdir. YEM, teknik olarak eşitlikler setinde yer alan bilinmeyen katsayıları tahmin eder. Eşitlik sisteminde genellikle doğrudan gözlenen değişkenler ve gözlenen değişkenlerle ilişkili olan, fakat gözlenmeyen yani gizli değişkenler yer almaktadır. YEM, gizli değişkenler seti arasında bir nedensel yapının var olduğunu ve gözlenen değişkenlerin gizli değişkenlerin açıklayıcısı olduğunu varsayar. Modelde gizli değişkenler gözlenen değişkenlerin doğrusal birleşimleri olarak görülür. Yapısal eşitlik modellemesi terimi, prosedürün iki önemli yönünü taşımaktadır. Bunlardan ilki, nedensel süreçlerin yapısal eşitlikler serisiyle gösterilebilir olması, diğeri ise bu yapısal ilişkilerin, teorinin daha açık anlatımına imkan vermek için diyagramlar yardımıyla modellenebilir olmasıdır. YEM, değişkenler arasındaki nedensel ilişkilerle ilgilenir. Bu nedenle sosyal ve davranış bilimlerinde yaygın bir şekilde kullanılır (Pang, 1996:71-72).

YEM x=(x , x ,…,x ) ölçülebilir değişkenler seti üzerinden y basit ölçülebilir

değişkenin regresyonudur ve bu regresyon, 1 2 k

29

Doç. Dr. Veysel YILMAZ-Gaye KARPAT ÇATALBAŞ- H. Eray ÇELİK

30

y= ıβ x+ε (1) ile gösterilir. Burada y, bir bağımlı değişken, x ise β eğim katsayı vektörü ile bağımlı değişkenle ilişkili olan bağımsız değişkenlerin vektörü, ε ise bir hata terimidir. Eşitlik (1)’ de genellikle x vektörünün ölçme hatası içermediği varsayılır. Bu varsayımın sağlanmaması halinde yanlı sonuçlardan kaçınmak için değişkenlerdeki bu ölçme hatalarının dikkate alınması gerekmektedir. y’de olduğu gibi x değişkenlerindeki hataların da göz önünde bulundurulmasında LISREL notasyonu kullanılır:

η=Γ ξ +ζ (2) Eşitlik 2’de , bağımlı gizli değişkenlerin bir vektörü, η ξ , Γ katsayılar matrisiyle η

bağımlı gizli değişkenler vektörüyle ilişkili olan gizli bağımsız değişkenlerin vektörü ve ζ , eşitlikteki hata vektörüdür. Daha genel ve gerçeğe uygun modeller, bağımlı gizli değişkenler arasındaki mümkün karşılıklı neden sonuç ilişkisini de diğer bir ifade ile, ’nin bir ya da daha fazla elemanını dikkate alır. Bu durum aşağıdaki formülasyonla açıklanabilir (Everitt ve Dunn, 1991:259-260 ; Joreskog ve Sörbom, 2001:9-11):

η

İki matris ve üç vektör ile tanımlanabilen model, bağımsız gizli değişkenlerin bağımlı

gizli değişkenlerle ilgili olan katsayılar matrisini (Γ ) ve bağımlı gizli değişkenlerin diğer bağımlı gizli değişkenlerle ilgili olan katsayılar matrisini (Β ), gizli bağımsız değişkenlerin vektörünü ( ), gizli bağımlı değişkenler vektörünü (ξ η ) ve bağımlı gizli değişkenlere ilişkin hata vektörünü (ζ ) içerir. B ise, bağımlı değişkenlerin birbiriyle ilişkili olan katsayılar matrisini göstermektedir.

η=Bη+Γ ξ +ζ (3)

⎥⎥⎥⎥⎥⎥⎥⎥

⎢⎢⎢⎢⎢⎢⎢⎢

η

ηη

m

2

1

.

.

.= .

⎢⎢⎢⎢⎢⎢⎢⎢

β

β

1m

21

.

.

.

0

2m

12

.

.

.0

β

β ...... .

.

.

.

.

.

⎥⎥⎥⎥⎥⎥⎥⎥

⎤ββ

0...

m2

m1

⎥⎥⎥⎥⎥⎥⎥⎥

⎢⎢⎢⎢⎢⎢⎢⎢

η

ηη

m

2

1

.

.

.+

⎢⎢⎢⎢⎢⎢⎢⎢

γ

γγ

1m

21

11

.

.

.

2m

22

12

.

.

.

γ

γγ

.

.

.

.

.

.

. ⎢⎢

+ ⎢⎢

.

.

.

.

.

⎥⎥⎥⎥⎥⎥⎥⎥

γ

γγ

mn

n2

n1

.

.

..

⎥⎥⎥⎥⎥⎥⎥⎥

⎢⎢⎢⎢

⎢⎢

ξ

ξξ

n

2

1

.

.

.⎢⎢

δ

δδ

m

2

1

.

.

.

⎥⎥⎥⎥⎥⎥⎥⎥

⎢⎢⎢⎢

Eşitlik (3)’de hem bağımlı değişkenlerin, hem de bağımsız değişkenlerin hatalarla

ölçüldüğü varsayılır. YEM için iki ölçüm modeli vardır. Bunlardan ilki η değişkenleri için ve diğeri ise ξ değişkenleri için tamamlanır ve Eşitlik 4‘deki gibi ifade edilir (Hayduk, 1987: 90-91;Everitt ve Dunn, 1991: 260).

x= xΛ ξ +δ ; y= yΛ η+∈ (4)

Yukarıda verilen 4 nolu eşitlikte xΛ ve yΛ yapısal katsayılar matrislerini göstermek-tedir. LISREL modelindeki geometrik semboller ve açıklamaları Tablo 1’de verilmiştir. YEM‘in şematik gösteriminde, ölçülen değişkenler dikdörtgen şekliyle, ölçülmeyen değişkenler ise elips şekliyle gösterilir. Şekil 1’ de gösterilen model diyagramında, iki gizli değişken ( , 1ξ 1η ) ve beş gözlenen değişken (x , x , x 3 ; y 1 , y ) mevcuttur.. Modelde, ilgili gizli değişkenlerin gözlenen değişkenleri olarak x ve y , her gözlenen değişkenle ilgili olan bir ölçüm hata

1 2 2

s s

Bankacılar Dergisi

31

terimi ( , , ; , ), tahmin edilen faktör (1δ δ 2 3δ 1ε 2ε 1η ) ve bir hata terimi 1ζ yer alır (Byrne, 1998:24-25).

Tablo 1. Geometrik Semboller ve Açıklamaları

Geometrik Semboller Açıklama

Gizli kurulum (ξ ya daη )

Gözlenen değişken (x ya da y)

Gizli kurulumdan gözlenen değişkene olan

regresyon katsayısı ( ijλ ).

η gizli bağımlı kurulum üzerine ξ gizli

bağımsız kurulumun nedensel etkisi ( ijγ ).

Bağımsız kurulumun gözlenen değişken ile

ilgili ölçüm hatası.

Bağımlı kurulumun gözlenen değişken ile ilgili

ölçüm hatası.

Kaynak: Byrne, 1998:15.

Tablo 1’de bahsedilen sembollere ek olarak, değişkenlerin giriş sistemini içeren hipotezi kurulan süreçleri göstermek için yön diyagramlarında kullanılan tek yönlü oklar, yapısal regresyon katsayılarını gösterir. Başka bir ifade ile bir değişkenin diğer değişken üzerindeki etkisini ifade eder. Şekil 1’ de örneğin 1η gizli bağımlı değişkenine doğru çizilen tekyönlü ok bağımsız gizli değişkenin, 1ξ 1η bağımlı gizli değişkene neden olduğunu ifade eder.

Şekil 1. Bir LISREL Yapısal Eşitlik Model Diyagramı

Kaynak: (Everit ve Dunn, 1991:261, Byrne, 1998:14).

Aynı biçimde bağımsız gizli değişken 1ξ ’ den gözlenen üç değişkenin (x 1 , x , x ) her birine doğru çizilen tek yönlü üç ok,

2 3

1ξ tarafından etkilendiğini gösterir. LISREL’ de bu regresyon katsayıları, λ ile gösterilir, λ x ve λ y ise sırasıyla ölçüm modellerindeki bağımsız ve bağımlı değişken katsayılarıdır. Yön diyagramı aracığıyla nedensel süreçlerin şematik bir gösterimine ek olarak YEM, regresyon eşitlikleri ile de gösterilebilir. Çünkü regresyon

ξ η

δ

ε

Doç. Dr. Veysel YILMAZ-Gaye KARPAT ÇATALBAŞ- H. Eray ÇELİK

32

eşitlikleri, bir ya da daha fazla değişkenin diğer değişkenler üzerine yaptığı etkiyi gösterir. Ayrıca YEM’de söz konusu etki, etki değişkeninden ilgili değişkene (yani, bağımlı değişkene) doğru çizilen tek yönlü okla simgelenir. Şekil 1’ de yer alan modelin regresyon eşitlikleriyle gösterimi aşağıda verilmiştir (Byrne, 1998:14-15);

1η = 1ξ + 1ζ

x 1 = + ; x =λ11x 1δ 2 λ

21x + 2δ ; x =3 λ31x + 3δ (5)

y 1 = + ; y =λ11y 1ε 2 λ

21y + 2ε ;

Model uygunluğu için kullanılan başlıca testler, benzerlik oranı ki-kare istatistiği ( ), RMSEA [Ortalama hata karakök yaklaşımı – (Root-mean-square error approximation)], GFI [Uyum derecesi indeksi – (Goodness-of-fit index)] ve AGFI [(Düzeltilmiş uyum derecesi indeksi – (Adjusted Goodness-of-fit index )] dir (Joreskog ve Sörbom, 2001:27-30)

*.

RMSEA istatistiğinde 0,05’e eşit veya daha küçük değer mükemmel bir uyumu, 0,08 ile 0.10 arasındaki altındaki değerler kabul edilebilir bir uyumu, 0,10’dan daha büyük değer ise kötü uyumu ifade etmektedir (Hayduk, 1987:165-167).

Göreli varyans ve kovaryans miktarının bir göstergesi olan GFI, 0 ve 1 arasında

değer alıp, bu değerin 1’e yakınlığı modelin uygunluğunun daha iyi olduğu gösterir (Hair, Anderson, Tatham ve Black, 1995: 682-688).

Diğer uygunluk ölçüleri, PNFI [Normlandırılmış basitlik uyum indeksi- (Parsimony Normed Fit Index)], PGFI [ Basitlik uyum indeksi- (Parsimany Goondness of Fit Index)], CFI [Karşılaştırmalı uyum indeksi- (Comparative Fit Index)], IFI [Fazlalık uyum indeksi- (Incremental Fit Index)], RFI [Göreli uyum indeksi- (Relative Fit Index)], NFI [Normlandırılmış uyum indeksi- (The Normed Fit Index)] olup, bu ölçütler 0 ile 1 aralığında değişen değerler alır. Modelin uygunluğu, y ve x değişkenlerinin gizli yapılarının ne kadar iyi ölçüldüğü, y ve x değişkenleri için hesaplanan çoklu korelasyon katsayılarının (belirlilik katsayısı) incelenmesiyle belirlenebilir. Söz konusu katsayılar 0 ve 1 arasında değerler alırlar. Sözü edilen katsayının 1’e yakın olması değişkenin gizli yapıyı daha iyi açıkladığı anlamını taşır. Yapıların her biri, aşağıdaki gibi ayrı ayrı da değerlendirilebilir: (1) Yön katsayıları için yüklerin her biri ile ilişkili olan t değerleri 2’den daha büyük ise parametrelerin istatistiksel olarak anlamlı olduğu ve değişkenlerin istatistiksel olarak belirlenen yapılar ile ilişkili olduğu söylenir. Böylece değişkenler ve yapılar arasındaki ilişkiler doğrulanır. (2) Gizli yapılar arasındaki korelasyon incelenir. (3) Standart hatalar, parametrelerin değerlerinin doğru bir şekilde nasıl tahmin edildiğini gösterir. Standart hata ne kadar küçükse tahminler de o derece isabetlidir ( Sözü edilen ölçütlerin formülleri ve ayrıntıları için bakınız; Byrne, 1998, 108-118; Cheng, 2001:650-651; Cudeck, Toit ve Sörbom, 2000:650-655 ; Hair vd., 1995:680-688; Joreskog ve Sörbom, 2001:25-30 ; Tabanick ve Fidell, 1996:748-755).

Ölçme Aracı

Ankette yeralan önermelerin güvenilirlilik araştırması için önce 50 adet tüketiciye anket uygulanmış olup elde edilen bulgulara dayanılarak bazı önermeler çıkartılmış bazı önermeler ise düzeltilmiş olup ve nihai form 37 önermeden oluşmaktadır. Araştırmanın örneklemi, Eskişehir ilinde dayanıklı ve dayanıksız tüketim ürünleri satan büyük alışveriş merkezlerinde kredi kartı ile alış veriş yapan tüketiciler arasından seçilen 400 kişidir. Anket * Tüm uyum indeksleri literatürde İngilizce kısaltmaları ile kullanıldığından bu bölümdeki indeksler için Türkçe yerine İngilizce kısaltmalarıyla verilmesi tercih edilmiştir.

Bankacılar Dergisi

15 Nisan-25 Mayıs 2007 tarihleri arasında tüketicilerle yüz yüze görüşülerek yapılmıştır. Otuz tüketicinin bazı sorulara eksik yanıt vermesi nedeniyle analiz 370 kart sahibinin verdiği bilgilere dayanarak yapılmıştır. Araştırmada 19 soru demografik özellikler ve kredi kart sahiplerini betimlemek amacıyla sorulmuştur. Kart sahiplerinin kredi kartlarına karşı algılarını öğrenebilmek amacıyla 37 önermeyi 5’li Likert ile cevaplandırması istenmiştir. Önermelere verilen cevaplar 5. Kesinlikle katılıyorum ile, 1. Kesinlikle katılmıyorum arasında oluşan bir spektrum ölçeğidir. Önermeler ise kredi kartlarına karşı olumlu ve olumsuz algılar, memnuniyet ve sadakat kavramını içermektedir. Bağımlı (SY ve MY) ve bağımsız gizli (AX, BX, CX1 ve CX2) değişkenler ile bu değişkenlere ait ifadeler aşağıda verilmiştir:

SY –Sadakat 27. Bankanın sağladığı koşullar ne şekilde değişirse değişsin bundan sonra da aynı kredi kartını kullanmaya devam edeceğim. 29. Tekrar seçim yapmak zorunda kalsam yine bu kredi kartını seçerim. 30. Gelecekte bu kredi kartını kullanmaya devam edeceğim. 33. Kredi kartımın kullanım süresi dolduğunda yenilemeyi düşünüyorum. MY –Memnuniyet 25. Kullandığım kredi kartımdan tamamıyla memnunum. 26. Kullandığım kredi kartımı çevremdeki insanlara tavsiye ederim. 28. Kredi kartımın ismini çevremdekilere söylemekten gurur duyarım. AX - Kredi kartlarına karşı olumlu algı 5. Genellikle kontrollü bir şekilde kredi kartı kullanmak bir zarar getirmez. 6. Kredi kartının alışverişlerde yanında olması insana güven verir. 8. Kredi kartları kullanıcılara ekstra avantajlar sağlar (bonus, worldpuan, vs.). 22. Kredi kartına sahip olmak bana güven veriyor. BX -Kredi kartının ait olduğu bankaya karşı olumlu algı 17. Bankalar kredi kartı işlemlerinde tüketicilere dürüst davranır. 18. Bankalar kredi kartı işlemlerinde tüketicileri önemser. 19. Bankalar söz verdiği gibi kredi kartı hizmetini (faiz hesabı, geri ödeme günü, hesap özeti… vb.) hatasız yapar. CX1 -Kredi kartlarına karşı olumsuz algı 1(Düşük yoğunluklu olumsuz algı) 11. İnternet ve telefon üzerinden yapılan alışverişlerde kredi kartı numarası vermek huzursuz edicidir. 14. Bankalar kredi kartı konusunda tüketicileri eksik ve yetersiz bilgi veriyor. 15.Bankaların gelire bakmaksızın herkese kredi kartı dağıtması yanlış bir davranıştır. CX2 -Kredi kartlarına karşı olumsuz algı 2 (Yüksek yoğunluklu olumsuz algı) 24. Kredi kartı kullanma düşüncesi bile beni mutsuz ediyor. 37. Kredi kartı dolandırıcılıkları çok yaygın olduğundan kullanmak risklidir.

Model ve Önsavlar

Bağımlı gizli değişkenler olarak ele alınan memnuniyet ve sadakat ile olumlu ve olumsuz algı arasındaki ilişkilerden oluşan model Şekil 2 de sunulmuştur. Modelde olumlu ve

33

Doç. Dr. Veysel YILMAZ-Gaye KARPAT ÇATALBAŞ- H. Eray ÇELİK

34

olumsuz algıların memnuniyeti etkilediği ve memnuniyetin de sadakati etkilediği varsayılmıştır. Özellikle olumlu ve olumsuz algıların doğrudan memnuniyeti etkilediği, memnuniyetteki artış veya azalışın tüketicilerin kullandıkları kredi kartlarına karşı oluşan sadakatini etkilediği varsayılmıştır. Söz konusu varsayımları sınamak için sunulan alternatif önsavlar Tablo 2‘de verilmiştir.

Tablo 2. Algı-Memnuiyet-Sadakat Ilişkileri Için Önsavlar

Önsavlar Sonuç H1: Kredi kartlarına karşı olumlu algı arttıkça (AX) memnuniyet de(MY) artar

Doğrulandı

H2: Kredi kartının ait olduğu bankaya karşı olumlu algı arttıkça (BX) memnuniyet de artar.

Doğrulandı

H3: Kredi kartlarına karşı düşük yoğunluklu olumsuz algı (CX1) arttıkça memnuniyet azalır.

Doğrulanamadı

H4: Kredi kartlarına karşı yüksek yoğunluklu olumsuz algı (CX2) arttıkça memnuniyet azalır.

Doğrulandı

H5: Kredi kartlarından memnuniyet arttıkça sadakat de (SY) artar. Doğrulandı

Şekil 2. Önerilen model

4. Bulgular Önerilen modelin uyumu için hesaplanan çoklu uyum ölçütleri sonuçlarının yer aldığı Tablo 3 incelendiğinde RMSEA’ya göre iyi uyuma yakın, SRMR, NFI, NNFI, CFI, GFI ve AGFI’ ya göre ise kabul edilebilir uyuma yakın olduğu görülmektedir. Sonuç olarak algı-memnuniyet- sadakat ilişkileri için önerilen model kabul edilebilir uyum limitleri içerisinde kaldığından geçerli bir model olarak görülebilir. Modelin belirlilik katsayısı olan R2 = 0,71 olarak bulunmuştur. Bu sonuç, ele alınan değişkenlerin sadakati açıklamadaki payının yüzde71 olduğunu ortaya koymaktadır.

Tablo 3. Uyum Ölçütlerinin Standart Değerleri ve Önerilen Model İçin Bulunan Sonuçlar

Uyum

Ölçütleri İyi Uyum Kabul Edilebilir Uyum

Önerilen Modelin Sonuçları

RMSEA 0< MSEA 0.05 R < 0.05≤ RMSEA ≤ 0.10 0.05

SRMR 0.05 0.05<S0≤SRMR≤ RMR≤ 0.10 0.09 NFI 0.95 NFI≤≤ 1 0.90≤NFI≤ 0.95 0.92

NNFI 0 NNFI 0.97≤ 1 ≤ .95≤NNFI≤ 0.97 0.95 CFI 0.97 CFI 1 ≤ ≤ 0.95≤CFI≤ 0.97 0.96 GFI 0.95 GFI≤≤ 1 0.90≤GFI≤ 0.95 0.92

AGFI 0.90≤AGFI≤ 1 0.85≤AGFI≤ 0.90 0.89

Bankacılar Dergisi

35

Şekil 3. Önerilen Modelin YEM Sonuçları

Tablo 4’deki bağımsız gizli değişkenler için parametre tahminleri ( ijλ ) incelendiğinde

tümünün istastistiksel olarak anlamlı olduğu görülmektedir. Öte yandan, olumlu algı ifadele-rinden A22 (0.81) ve B17 (0.78), olumsuz algı için ise CX24 (0.88) ve CX14 (0.75) en yüksek değerleri almaktadır. Bu sonuçlardan hareketle, müşterilerin kredi kartına sahip olmasının ve özellikle alışverişlerde yanında bulunmasının kendilerine güven verdiği söylenebilmektedir. “Kendilerini kredi kartları ile güvende hissetme” duygusu kredi kartlarına ilişkin olumlu algının en önemli sebeplerinden biri olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca sahip oldukları kredi kartının ait olduğu bankanın kredi kartı işlemlerinde “dürüst” davrandığı algısı da kartlara karşı olumlu bakışın başka bir sebebi olabilmektedir. Olumsuz algılar incelendiğinde ise “kredi kartı kullanma düşüncesi” ve “kredi kartlarının ait olduğu bankanın eksik ve yetersiz bilgi vermesi” ifadelerinin olumsuz algı oluşumunda diğerlerine göre daha etkili olduğu sonucuna varılabil-mektedir.

lı Bağımsız gizli değişkenler ile bağım gizli değişken olan müşteri memnuniyeti (MY)

arasındaki ilişki için parametre tahminleri ( ijγ ) incelendiğinde 13γ (CX1→MY) dışında diğer

değişkenlerin istatistiksel olarak anlamlı olduğu tespit edilmiştir. Dolasıyla H1, H2, H4 doğrulanmış olup ancak H3 ise doğrulanamamıştır. Kredi kartlarına karşı olumlu algı ile müşteri memnuniyeti arasındaki katsayı γ 11

=0.31 olarak bulunmuştur. Söz konusu değer

kredi kartlarına karşı olumlu algı arttıkça müşteri memnuniyetinin de artacağı anlamını taşımaktadır. Kısaca, olumlu algıdaki bir puanlık artış memnuniyette 0.31 puanlık artışa veya bunun tam tersi olumlu algıdaki azalış memnuniyette de azalışa neden olmaktadır. Benzer y um kredi kartının ait olduğu bankaya karşı olumlu algı ile memnuniyet arasındaki ilişki (

12

orγ = 0.32) için de yapılabilmektedir. Düşük yoğunluklu olumsuz algı (CX1 ) ile memnuniyet

arasında ilişki anlamlı ulunmazken, yüksek yoğunluklu olumsuz algı ile memnuniyet arasındaki parametre (

14

bγ = -0.20) negatif olarak anlamlı bulunmuştur. Söz konusu bulgu,

yüksek yoğunluklu olumsuz algı arttıkça müşteri memnuniyeti azalmakta veya tam tersi olarak yüksek yoğunluklu olumsuz algı azaldıkça memnuniyetin artmakta olduğunu ifade etmektedir. İki bağımlı izli değişken olan müşteri memnuniyet ve sadakat arasındaki ilişki için parametre 0.85 (

11

gβ :MY→SY) olarak tahmin edilmiştir. S z konusu değer istatistiksel

olarak

ö

anlamlıdır, dolayısıyla, H5 doğrulanmıştır.

Doç. Dr. Veysel YILMAZ-Gaye KARPAT ÇATALBAŞ- H. Eray ÇELİK

36

Söz konusu değer müşteri memnuniyetindeki bir puanlık artışın (azalışın) sadakatte

tre Tahminleri

e R2

0.85 puanlık artışa (azalışa) sebep olacağını göstermektedir.

Tablo 4. Önerilen YEM Modeline Ilişkin Standartlaştırılmış Parame Değişken/madde Param tre tahminleri t değeri AX(ξ 1) 0.31(γ 11

:AX→MY) 4.21

A5 0.54 10.04 0.29 A6 0.76 15.00 0.57 A8 0.43 7.84 0.19

0.81 16.38 0.66 A22

ξBX ( 2) 0.32 (

12γ :BX→MY) 4.27

B17 0.78 13.99 0.60 B18 0.71 12.81 0.50

0.46 8.21 0.22 B19 CX1(ξ 3) -0.02 (

13γ :CX1→MY) 0.29

CX11 0.39 5.78 0.16 CX14 0.75 8.31 0.57

0.14 CX15 0.38 5.56 CX2(ξ 4) -0.20 (

14γ :CX2→MY) 2.54

CX24 0.88 7.97 0.77 CX37 0.37 0.14

5.60

MY( 1 ) 0.85 (η11β :MY→SY) 8.28 0.71

M25 0.76 9.26 0.58 M26 0.78 14.01 0.61

0.60 10.87 0.36 M28 SY( 2η ) S27 0.49 3.57 0.24 S29 0.83 9.29 0.69 S30 0.86 9.38 0.74 S33 0.58 7.84 0.33

ti etkilediğini ifade eden öneri modelinin geçerliliği YEM ile araştır-maya ç lışılmıştır. Hesaplanan çoklu uyum ölçütlerinden modelin istatistiksel olarak anlamlı olduğu

da ise, “kredi kartı kullanma düşüncesi” ve “kredi kartlarının ait olduğu

5. Sonuç

Çalışmada kredi kartlarına karşı olumlu ve olumsuz algının müşteri memnuniyetini,

memnuniyetin de sadakaa

ortaya çıkmıştır. Yapılan bu çalışma ile kredi kartına sahip bireylerin, bu kartların yanlarında

bulunduğu sürece kendilerini alışverişlerde daha güvende hissettikleri sonucuna ulaşılmıştır. Böylece kredi kartlarının olumlu algılanmasına ilişkin en önemli sebeplerden birinin “kredi kartlarının bireylerin kendilerini güvende hissetmelerini sağlamaları” hususu olduğu ortaya çıkmıştır. Olumsuz algı

Bankacılar Dergisi

37

bankaların eksik ve yetersiz bilgi vermesi” ifadelerinin diğer ifadelere gore daha etkili olduğu sonucu

elerden, nasıl etkilend ği ve hizmetlerin tüketiciler tarafından nasıl algılandığı bilgilerine sahip olmak çok önemli

e bankaların hayatta kalabilmek ve rekabet gücünü devam ettitebilmek için sundukları hizmetlerde müşteri odaklı olmalarına eskiye oranla daha fazla özen göstermeleri gerekmek-tedir.

ilde yaşandığı bankacılık ve finans sektöründe temel amaçlardan birinin müşteri memnuniyetinin sağlanarak sadık müşter

n vereceğinden, müşterilerin istek ve şikâyetlerine sürekli kulak verilmeli, müşterilerin duygu ve düşüncelerinin düzenl

kaların ürün gamındaki şaşırtıcı çeşitlendirme ve şube sayılarının arttırılarak personel sayısının da takviye edilmeye çalışılması bu durumun önemli gösterg

daha detaylı ve yukarıda belirtilen açıklamalar çerçevesinde devam ettirmelerinin, gelirleri üzerinde yaratacağı olumlu etki de bu çalışma ile desteklenmiş olmakt

irilmektedir. Tüketicilerin demografik ve sosyo-ekonomik özelliklerinin kredi arşı algılarını ne yönde etkilediği ise, başka bir çalışma konusu olarak

nerilmektedir.

na varılmıştır. Bu çerçevede çalışmadan çıkan temel sonuç, müşteri algısının memnuniyet ve

sadakati önemli derecede etkilediğidir. Olumlu ya da olumsuz algıya ilişkin şartların zamana ve ekonomik konjonktüre bağlı olarak değişim göstereceğinden hareketle, bankaların müşterileri üzerinde olumlu algılar oluşturacak şekilde hizmetlerini düzenlemeleri ve sık sık hizmetlerinin müşterileri tarafından nasıl algıladıklarını sorgulamaları gerekmektedir. Müşteri memnuniyetinin ve sadakatinin sağlanması ve devamlılığın sürdürebilmesi, bankaların piyasadaki yerlerini sağlamlaştırması için öncelikli hedefleri olmalıdır. Müşteri memnuniyetinin ve sadakatinin sağlanmasında öncelikle bu faktörlerin n

idir. Bu bilgilerin elde edilebileceği tek kaynak ise müşterinin kendisidir. Genel anlamda ürünün “hizmet” olduğu bankacılık sektöründe hizmetin müşteriler ta-

rafından nasıl algılandığının bilinmesi önem arz eden bir husus olarak kabul edilmektedir.. Bu nedenl

Müşteri odaklı pazarlama faaliyetlerinin son dönemde oldukça yoğun bir şekilde hiz-

met sektörü başta olmak üzere tüm sektörlerde kullanılmakta olması ve bu çerçevede ürün gamının müşteri talepleri doğrultusunda çeşitlendirilmesi de bu durumun dikkate alındığının önemli bir göstergesidir. Bu kapsamda, rekabetin yoğun bir şek

iler kazanmak olduğu hususu da göz ardı edilmemelidir. Bankalar hizmet kalitelerini arttırmak için sürekli bir çaba içinde olmalıdır, ancak ürün

ve hizmetlerinin nasıl algılandıklarını bilmek bankaların stratejilerine yö

i aralıklarla öğrenilmesine yönelik çalışmalara yoğunluk verilmelidir. Kamu kesimi borçlanma gereğinin giderek azalması ve buna bağlı olarak iktisat

teorisindeki dışlama etkisinin kaybolması sonucu faiz oranları üzerindeki baskının azalmasına paralel olarak bankacılık sektörünün aktif yapısı, geride bıraktığımız son dört yıllık dönemde oldukça radikal değişimler göstermiştir. Aktif portföyünün büyük bir kısmının devlet tahvili ve hazine bonosu ile şekillendiği dönem artık geride kalmış olup, bankalar artık daha fazla faiz ve komisyon geliri elde edilebilecek olan ürünlere yönelmeye başlamışlardır. Son dönemlerde ban

elerindendir. Ülkemizin gelir dağılımındaki dengesizliğe rağmen tüketime olan aşırı eğilimi, ve bu

amaç doğrultusunda oldukça yoğun bir şekilde kullanılan kredi kartları ise, bankalar tarafından önemli bir gelir kaynağı olarak görülmekte olduğundan, bankaların bu yöndeki faaliyetlerini

adır. Çalışmanın sadece bir ili kapsaması ve tüketicilerin sosyo-ekonomik özelliklerinin

kredi kartlarına karşı memnuniyetin ve sadakatin araştırılması, çalışmanın başlıca kısıtları olarak değerlendkartlarına kö

Doç. Dr. Veysel YILMAZ-Gaye KARPAT ÇATALBAŞ- H. Eray ÇELİK

38

Kaynakça ANTON, J. (1996), Customer Relationship Management. Making Hard Decisions with Soft Numbers,

Upper Saddle River, NJ: Prentice Hall. BOU-LLUSAR, J.C., CAMISÓN-ZORNOZA, C., ESCRIG-TENA, A.B. (2001), “measuring the relationship

between firm perceived quality and customer satisfaction and its influence on purchase intentions”. Total Quality Management, vol. 12, no. 6, pp.719-734.

BYRNE, B.M. (1998), Structural Equation Modeling with LISREL, PRELIS, and SIMPLIS: Basic concepts, Applications, and Programming, Lawrence Erbaum Associates Publisher, New Jersey.

CHENG, E.W.L. (2001), “SEM Being more Effective than Multiple Regression in Parsimonious Model Testing for Management Devolopment Research”, Journal of Management Development, vol 20. no. 7, pp.650-667.

CRONIN, J. J., TAYLOR, S. A. (1992), “measuring service quality: a reexamination and extension”, Journal of Marketing, vol. 56, pp.55–68.

CUDECK, R., TOİT, D.S., SÖRBOM, D. (2000), Structural Equation Modeling: Present and Future, Scientific Software International Inc.

DUMAN, T. (2003), “Richard L. Oliver'in Tüketici Memnuniyeti (Consumer Satisfaction) ve Tüketici Değer Algısı (Consumer Value) Kavramları Hakkındaki Görüşleri: Teorik Bir Karşılaştırma”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, cilt 5, sayı 2, 46-56 ss.

EVERİTT, S.B., DUNN, G. (1991), Applied Multivariate Data Analysis, John Wiley and Sons, New York. FORNELL, C., JOHNSON, M. D., ANDERSON, E. W., CHA, J., EVERITT BRYANT, B. (1996), “The

American Customer Satisfaction Index: nature, purpose, and findings”, Journal of Marketing, vol.60, pp.7–18.

GALLARZA M.G., SAURA, I.G. (2006), “Value dimensions, perceived value, satisfaction and loyalty: an investigation of university students’ travel behaviour”, Tourism Management, vol. 27, no. 3, pp.437-452 .

HAIR, F.J., ANDERSON, E.R., TATHAM, R.. BLACK, C.W. (1995), Multivariate Data Analysis with Readings, Prentice – Hall Internation Inc.

HAYDUK, L.A. (1987), Structural Equation Modeling with LISREL Essential and Advances,The John Hopkins Universty Press.

HOGARTH J.M., HILGERT M.A., KOLODINSKY J. (2004), “Consumers' resolution of credit card problems and exit behaviors”, Journal of Services Marketing, vol. 18, no. 1, pp.19-34.

HUBER,F., HERRMANN, A., HENNEBERG, S.C. (2007), “Measuring Customer Value and Satisfaction in

cs as Moderators of the Satisfaction-Loyalty Link: An Investigation in a Business-to-Business Context”, Journal of Consumer Satisfaction, Dissatisfaction and Complaining Behavior, vol. 16, pp.145-156.

Services Transactions: Scale Development, Validation, and Cross-Cultural Comparison. International Journal of Consumer Studies, vol 31, no. 6, pp.554-564.

JORESKOG, K., SÖRBOM, D. (2001), LISREL 8 User’s Reference Guide. Scientific Software International. LEWIS, B., SOURELI, M. (2006), The antecedents of consumer loyalty in retail banking”, Journal of

Consumer Behaviour, vol. 5, no. 1, pp.15-31. OLIVER, R.L. (1997), “Satisfaction: A Behavioral Perspective on the Consumer”, New York: Irwin/McGraw-

Hill. PANG, N.S.K. (1996), “School Values and Teachers’ Feelings: a LISREL model”, Journal of Educational

Administration, vol. 34, no. 2, pp.66-83. PETRICK, J.F. (2002), “Development of a multi-dimensional scale for measuring the perceived value of a

service”, Journal of Leisure Research, vol. 34, no. 2, pp.119-134. SELNES, F. (1993), “An examination of the effect of product performance on brand reputation, customer

satisfaction and loyalty”. European Journal of Marketing, vol. 27, no. 9, pp.19-35. SWEENEY, J. C., SOUTAR, G.N., (2001), “Consumer Perceived Value: The Development of a Multiple Item

Scale”, Journal of Retailing, vol. 77, no. 2, pp.203-220. TABANİCK, G.B., FİDELL, L.S. (1996), Using Multivariate Statistics, Harper Collings College Publisher

Inc., New York. TAYLOR, S. A., BAKER, T.L. (1994), “An assessment of the relationship between service quality and

customer satisfaction in the formation of consumers’ purchase intentions”, Journal of Retailing, vol. 70, pp.163- 178.

TAYLOR, S. A., HUNTER, G. (2003), “An Exploratory Investigation into the Antecedents of Satisfaction, Brand Attitude, and Loyalty within the (B2B) eCRM Industry”, Journal of Satisfaction, Dissatisfaction, & Complaining Behaviors, vol. 16, pp.19-35.

TUNG, L. L. (2004), “Service Quality and Perceived Value's Impact on Satisfaction, Intention and Usage of Short Message Service (SMS)”, Information Systems Frontiers, vol.6, no. 4, pp.353-368.

VAVRA, T.G. (1997), Improving Your Measurement of Customer Satisfaction: A Guide to Creating, Conducting, Analyzing and Reporting Customer Satisfaction Measurement Progra., Milwaukee, Wis.: ASQ Quality Press.

WANG Y., LO H.-P., YANG, Y. (2004), “An Integrated Framework for Service Quality, Customer Value, Satisfaction: Evidence from China's Telecommunication Industry”, Information Systems Frontiers, vol. 6 no. 4, pp.325-340.

WANGENHEIM VON, F. (2003), “Situational Characteristi

Bankacılar Dergisi, Sayı 64, 2008

Suç Gelirlerinin Aklanması ve Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Yeni Düzenlemeler ve Uygulamaya

İlişkin Tereddütler

Adnan ERTÜRK

Türkiye Bankalar Birliği tarafından 11 Şubat 2008 tarihinde İstanbul’da düzenlenen “Suç Gelirlerinin Ak-lanması ve Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Yeni Düzenlemeler ve Uygulamaya İlişkin Tereddütler” konulu konferansta Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanı Adnan Ertürk tarafından yapılan açılış konuşmasına aşağıda yer verilmiştir.

Finans dünyamızın çok değerli mensupları, değerli katılımcılar hepinizi en içten duy-gularla selamlıyor ve “Suç Gelirlerinin Aklanması ve Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Yeni Düzenlemeler ve Uygulamaya İlişkin Tereddütler” konulu bu paneli düzenleyen Türkiye Bankalar Birliğine müteşekkir olduğumu ifade ederek sözlerime başlıyorum.

Bilindiği üzere, “Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesi-ne Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik” 9 Ocak 2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmış olup, 1 Nisan 2008 tarihinde de yürürlüğe girecektir. Bu Yönetmelikte, “Önleyicilik İlkesi” ön plandadır. Çünkü Suç Gelirlerinin Aklanması ve Terörizmin Finansmanının Önlenmesi alanında “Önleyici Tedbirler” konusu büyük önem arz etmektedir.

Yönetmelik, finansal sistemin ve ekonominin bazı alanlarının; suç örgütleri, suçtan gelir elden diğer suçlular ile teröristlerce, aklama ve terörün finansmanı amacıyla kullanılma-sını önlemeye yönelik tedbirleri uygulamaya koymaktadır. Bu tedbirler aynı zamanda aklayıcılar ile terörü finanse edenlerin tespiti ve yargılama aşamasında bu fiillerin delillendirilmesine yardımcı olacak araçları da içermektedir.

Söz konusu Yönetmelikte suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanının önlen-mesi amacıyla;

- Yükümlüler, - Yükümlülükler, - Yükümlülüklere uyumun denetimi, - Gümrük idaresine açıklama yapılması

ve diğer tedbirlere ilişkin usul ve esaslar düzenlemektedir.

Bugün burada, bu Yönetmelik ile geldiğimiz nokta, detaylı olarak izah edilecek ve tar-tışılacaktır. Bu noktada, bugün içinde bulunduğumuz zaman diliminin birden bire ortaya çıkmadığı ve bir sürecin parçası olduğu gerçeğini göz önünde bulundurarak, sizlere zamanda kısa bir geriye gidiş diye nitelendirilebilecek bir özetleme yapmanın faydalı olacağını düşünüyorum. Yaşanılan bu süreçteki, özellikle uluslararası dünyada oluşan önemli satırbaşları şu şekilde sıralanabilir:

Aralık 1980 Suç Kaynaklı Paranın Saklanması ve Transferine İlişkin Tedbirler Hakkında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Tavsiye Kararı

39

Ahmet ERTÜRK

Aralık 1988 Uyuşturucu ve Psikotrop Maddeler Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi (Viyana Konvansiyonu) Temmuz 1989 Mali Eylem Görev Gücünün (FATF) Kurulması (Eylül 1991 Türkiye’nin FATF’a Üye Olması) Temmuz 1990 FATF Tarafından Aklama Suçunun Önlenmesine İlişkin 40 Tavsiyenin Yayınlanması Kasım 1990 Suç Kaynaklı Gelirlerin Aklanması, Aranması, Zaptedilmesi ve Müsadere Edilmesi Hakkında Avrupa Konseyi Sözleşmesi (Strasbourg Konvansiyonu) Haziran 1991 Mali Sistemin Karaparanın Aklanması Amacıyla Kullanılmasının Önlenmesi Hakkında Avrupa Birliği Direktifi Haziran 1995 Uluslararası Bilgi Değişimini sağlamaya matuf Egmont Group’un Kurulması (Haziran 1998-Türkiye’nin Egmont Grubu Üyesi Olması) Kasım 1996 4208 Sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun Şubat 1997 Maliye Bakanlığı Bünyesinde Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (Masak) Kurulması Temmuz 1997 Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair 4208 Sayılı Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik Aralık 1999 Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi Ekim 2001 Terörizmin Finansmanı İle Mücadele Konusunun FATF Misyonuna İlave Edilmesi ve Bu Kapsamda FATF Tarafından 8 Özel Tavsiye Yayınlanması Kasım 2005 Avrupa Birliğinin 2005/60/EC Sayılı Konsey Direktifi Ekim 2006 5549 Sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun Nisan 2007 FATF’ın Türkiye Üçüncü Tur Karşılıklı Değerlendirme Raporu Ocak 2008 Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik … ve diğerleri.

40

Bankacılar Dergisi

Bu listeden de anlaşılacağı üzere, Suç Gelirlerinin Aklanması ve Terörizmin Finans-manının Önlenmesi ile ilgili olarak uluslararası düzeyde özellikle 1980’lerin sonundan itibaren yoğun bir hareketlilik söz konusudur.

Doğal olarak Ülkemizde, gerek kendi iç dinamiklerinin gereği, gerekse de uluslararası düzeyde yaşanan gelişmelere paralel olarak bu hareketliliğin içinde yer almıştır.

İşte 9 Ocak 2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmış olan, “Suç Gelirlerinin Aklan-masının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik” de ülkemizde konuyla ilgili olarak gelinen son noktayı yansıtmaktadır.

Bu Yönetmelik, Temmuz 1997’de yayımlanan Karaparanın Aklanmasının Önlenmesi-ne Dair 4208 Sayılı Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin devamı gibi görünse de her iki düzenleme arasında, gerek felsefi gerekse de içerik olarak çok önemli farklılıklar bulunmaktadır.

Bu farklılıklar ve yenilikler bugün buradaki gündemin de temelini oluşturmaktadır.

Söz konusu farklılıklara ve Yönetmeliğin detaylarına arkadaşlarım değinecekler, an-cak ben bu noktada çok kısa da olsa bazı hususların altını çizmek istiyorum.

Yönetmeliğin hazırlanmasında;

- Bilişim alanındaki gelişmeler, - Finansal araçlardaki çeşitlenmeler, - Finansal faaliyetlerin hızlı, karmaşık ve sınır tanımayan bir boyut kazanması - Uluslararası alandaki gelişmeler

göz önünde bulundurularak ülkemiz ihtiyaçlarını karşılamak ve aynı zamanda mevzuatımızı uluslararası standartlarla uyumlu hale getirmek amacı göz önünde tutulmuştur.

Yönetmelik, aklama suçunun yanında terörün finansmanının önlenmesine yönelik tedbirleri de içermektedir.

Yükümlülüklere uymak durumunda olan yükümlülerin kapsamı genişletilmiş, avukat-lar, serbest muhasebeciler, serbest muhasebeci mali müşavirler ve yeminli müşavirler de yükümlü kapsamına alınmıştır.

Yönetmelikte yer alan temel tedbirler, başta finansal kuruluşlar olmak üzere yükümlü-lerin;

- İş ilişkisi içinde oldukları müşterilerini tanımalarını, - Aklama ve terörün finansmanı ile ilgili olarak karşılaştıkları şüpheli işlemleri MA-

SAK’a bildirmelerini, - İlgili bilgi ve belgeler ile kayıtları muhafaza ve yetkili birimlerce istenildiğinde ib-

raz etmeleri konularını kapsamaktadır.

Yönetmelik, risk unsuru dikkate alınarak, yüksek risk içeren durumlar için daha fazla özen gösterilmesini, düşük risk içeren durumlar için ise basitleştirilmiş tedbirler uygulanması-nı öngören hükümler içermektedir.

41

Ahmet ERTÜRK

Bu kapsamda, finansal kuruluşlara, bir yandan yeni ve gelişen teknolojilerin getirdiği imkânların aklama ve terörün finansmanı amacıyla kullanılması riskine karşı özel dikkat göstermeleri ve bunu önlemeye yönelik uygun tedbirleri almaları zorunluluğu getirilirken, öte yandan düşük risk kategorisinde yer alan işlemlerle ilgili olarak da basitleştirilmiş tedbirlere yer verilmektedir.

Kimlik tespiti uygulaması, müşterinin tanınması ilkesi kapsamında değerlendirilerek,

daha nitelikli bir işlem haline getirilmektedir. Daha önceki düzenlemelerde 12.000 YTL olan parasal limite bağlı kimlik tespiti ge-

rektiren işlemlerdeki limit 20.000 YTL’ye yükseltilmiştir. Böylece kimlik tespitinin daha nitelikli bir şekilde ancak daha yüksek tutarlı işlemlerde uygulanması sağlanmaya çalışılmıştır. Aynı zamanda kimlik tespitinde kullanılan belgelerin fotokopisi yerine elektronik görüntüsünün alınması veya kimliğe ilişkin bilgilerin kaydedilmesi alternatiflerinin uygulanmasına da imkân tanınmıştır.

Daha önce de belirttiğim üzere, getirilen yükümlülüklere uyumun sağlanması ve yü-

kümlülerce gerekli eğitim ve diğer çalışmaların yapılabilmesi için, Yönetmeliğin yürürlük tarihi 1 Nisan 2008 tarihi olarak belirlenmiştir.

Öte yandan yükümlülere, Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla sürekli iş ilişkisi

içinde oldukları müşterilerinin kimlik tespiti kapsamındaki bilgilerini Yönetmeliğe uygun hale getirmeleri için Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay süre tanınmıştır. Böylece eski uygulamadan yeni uygulamaya geçişin bir süreç dâhilinde ve sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır.

Sözlerime Panelin ülkemiz için hayırlı olmasını temenni ederek söz veriyor ve bu or-

ganizasyonun gerçekleştirilmesinde rol alanlara, panelistlere ve katılımcılara içten teşekkür-lerimi sunuyorum.

42

Bankacılar Dergisi, Sayı 64, 2008

43

5549 Sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun İle Getirilen Temel Değişiklikler

Oktay ÜSTÜN*

Değerli katılımcılar, Bankalar Birliği’nin değerli temsilcileri,

5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun ve bu Kanuna göre çıkarılan Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik konusunda Türkiye Bankalar Birliği ile Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı’nın (MASAK) düzenlemiş olduğu konferansa hoş geldiniz.

Konferans gündeminin bu bölümünü 5549 sayılı Kanun teşkil etmektedir.

Bilindiği üzere 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun 18 Ekim 2006 tarih ve 26323 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış ve yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Bu sunum için ayrılan süre içerisinde ben sizlere;

- Neden yeni bir kanuna ihtiyaç duyulduğu, - 4208 sayılı Kanuna göre temel farklılıkların neler olduğu ve - 5549 sayılı Kanunun hangi yeni düzenlemeler getirdiği

başlıkları altında bilgiler vermeye çalışacağım.

1. Neden yeni bir kanuna ihtiyaç duyulmuştur?

Bilindiği üzere karapara aklama suçu kavramı mevzuatımıza ilk defa 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun ile gelmiştir. Yükümlülüklerin konu olarak yer almadığı 4208 sayılı Kanunda; karapara aklamanın öncül suçları belirlenmiş, karapara ve karapara aklama suçu tanımlanmış ve aklama suçunun cezası tespit edilmiştir.

4208 sayılı Kanun, yayımlandığı 19 Kasım 1996 tarihinden 5549 sayılı Suç Gelirleri-nin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanununun yürürlüğe girdiği 18 Ekim 2006 tarihine kadar 10 yıl yürürlükte kalmıştır. Bu dönem içinde aklama ile mücadele yaklaşımında önemli gelişmeler olmuştur. Bu gelişmeler temel olarak; iç mevzuatta yapılan düzenlemeler ile aklama ile mücadele kapsamındaki uluslararası standartlarla oluşturulan yeni yaklaşımlardır.

Bu kapsamda iç mevzuattaki değişikliklerin en önemlisi 12 Ekim 2004 tarihinde ya-yımlanan ve 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu olmuştur. 5237 sayılı TCK’nun “ Suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama “ başlıklı 282. maddesinde aklama suçu müstakil bir suç olarak düzenlemiş ve bu suçun müeyyidesi ile ağırlaştırıcı ve hafifletici nedenleri tespit edilmiştir. Bu durumda aklama suçu, unsurları birbirinden farklı olmakla birlikte hem özel bir kanun olan 4208 sayılı Kanunda, hem de temel bir kanun olan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda düzenlenmiş olmaktadır. * TC Maliye Bakanlığı, Mali Suçlar Araştırma Kurumu, Daire Başkanı.

Oktay ÜSTÜN

Aynı suç için mevzuatımızda iki ayrı kanunda düzenleme bulunması, hangi düzenle-menin uygulanacağı konusunda hukuki yorum ve tartışmaları da beraberinde getirmiştir.

Diğer taraftan uluslararası alanda karapara aklama ile mücadele yaklaşımında önemli değişiklikler olmuştur. Bu kapsamdaki en önemli yenilik, özellikle ülkemizin 1991 yılında üye olduğu Mali Eylem Görev Gücü’nün (Financial Action Task Force- FATF) 2003 yılında revize ettiği 40 tavsiye ile terörün finansmanı ile mücadele kapsamında yayınladığı 9 özel tavsiye ve bu tavsiyeleri baz alarak hazırladığı “Karapara Aklama ve Terörün Finansmanı ile Mücadele Metodolojisi” ile kendini göstermiştir. Gerek revize edilen FATF tavsiyeleri gerekse III. Tur ülke değerlendirmelerinde esas alınan Metodolojinin belirgin özelliği yükümlülükleri ön plana çıkarması, özellikle finansal kuruluşlara yönelik tedbirlere ağırlık vermesidir. Bu kapsamdaki değişikliliğin en bariz olanı ise klasik kimlik tespitinden, müşterinin tanınması gibi çok boyutlu tedbirler öngören bir yaklaşıma geçilmiş olmasıdır. Buna göre yeni bir kanun ihtiyacının;

- Birincisi, iç hukukumuzda aklama suçunun ve bu suçla ilgili düzenlemelerin temel ceza kanunu kapsamına alınması,

- Diğeri ise III tur ülke değerlendirmelerinin esas alındığı FATF standartlarında yüküm-lülüklerle ilgili tedbirlerin ön plana çıkarılması

olmak üzere iç ve dış dinamiklerden kaynaklandığını söyleyebiliriz.

18 Ekim 2006 tarihinde yayımlanan 5549 sayılı Kanun, caydırıcı tedbirler kapsamın-daki suç ve cezaya ilişkin düzenlemeler içermeyen, bunları ceza kanununa bırakan, ancak yükümlülüklere ve idari, istihbari takip ve değerlendirme kapasitesini artırmaya ağırlık veren bir kanun olma özelliği taşımaktadır.

2. 4208 Sayılı Kanuna göre Temel Farklılıklar 5549 sayılı Kanun ile 4208 sayılı Kanun arasında

- Terminoloji, - Suç ve cezanın belirlendiği kanun, - Yükümlülüklerin kanunda yer alması, - Yükümlülük ihlallerinin cezası, - Tedbir konulması, - Muhafaza ve ibraz süresi, - MASAK’ın görevleri ve - Getirdiği yeni düzenlemeler

bakımından farklar bulunmaktadır. Buna göre;

1. 4208 sayılı Kanunda “karapara “ ve “karapara aklama”, 5549 sayılı Kanunda ise “suç geliri” ve “suç gelirlerinin aklanması” terimleri kullanılmış ve 5549 sayılı Kanunda “Suç geliri”; “Suçtan kaynaklanan mal varlığı” olarak tanımlanmıştır.

2. 4208 sayılı Kanunda; öncül suçlar sayılmış, karapara aklama suçu tanımlanmış ve

cezası belirlenmişken, 5549 sayılı Kanunda aklama suçu ve cezasına dair bir düzen-lemeye yer verilmeyip, aklama suçu için 5237 sayılı TCK’nun 282. maddesine atıf ya-pılmıştır.

44

Bankacılar Dergisi

3. 4208 sayılı Kanunda; Bilgi ve belge verme yükümlülüğü hariç yükümlülükler konu olarak belirlenmemiş, bunlar Yönetmeliğe bırakılmıştır. 5549 sayılı Kanunda ise yü-kümlülüklerin her biri ayrı birer madde olarak düzenlenmiştir.

4. 4208 sayılı Kanunda; Yükümlülük ihlalleri için 6 aydan bir yıla kadar hapis ve 12

milyon liradan 120 milyon liraya kadar ağır para cezası öngörülmüşken, 5549 sayılı Kanunda yükümlülük ihlalleri için, ihlal edilen yükümlülüğün türüne göre idari veya adli ceza uygulamasına hükmedilmiştir.

5. 4208 sayılı Kanunda, tedbirin (dondurma, tasarrufun kısıtlanması, zapt) nasıl uygula-

nacağına dair özel düzenleme mevcutken, 5549 sayılı Kanunda “elkoyma” uygulama-sının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 128. maddesine göre yapılacağı be-lirtilmiştir.

6. 4208 sayılı Kanunda; kimlik tespitine ilişkin belgelerin 5 yıl saklanması, 5549 sayılı

Kanunda ise yükümlülüklere ve işlemlere ilişkin bütün belge ve kayıtların 8 yıl sak-lanması öngörülmüştür.

7. 5549 sayılı Kanunda MASAK’a 4208 sayılı Kanunda bulunmayan yeni yetkiler veril-

miştir.

3. 5549 sayılı Kanunla Getirilen Yeni Düzenlemeler

5549 sayılı Kanunla;

- Yükümlülüklerle ilgili düzenlemelerin Kanunda yer alması, - Terörün finansmanının önlenmesine yönelik hususlar da içermesi, - Yükümlülerin hukuki ve cezai bakımdan koruma altına alınması, - Şüpheli işlem bildiriminde bulunulduğunun ifşa edilmemesi, - Yükümlülük denetimi getirmesi, - Yükümlülük ihlallerinde idari veya adli cezası uygulanması, - Erişim sistemi kurulması, - Uluslararası bilgi değişimi, - Başkası hesabına işlem yapıldığının beyan edilmemesi durumunda adli ceza ön-

görülmesi, - Gümrük idaresine açıklama yapılması, - Kararların bildirimi ve - Denetim kadrosunun genişletilmesi - Konularında yeni düzenlemeler getirilmiştir.

Getirilen yeni düzenlemelerle ilgili hususlar şöyledir:

3.1. Yükümlülüklerle ilgili düzenlemelerin Kanunda yer alması:

5549 sayılı Kanunun 2. maddesinin (d) bendinde yükümlü; Bankacılık, sigortacılık, bireysel emeklilik, sermaye piyasaları, ödünç para verme ve

diğer finansal hizmetler ile posta ve taşımacılık, talih ve bahis oyunları alanında faaliyet gösterenler; döviz, taşınmaz, değerli taş ve maden, mücevher, nakil vasıtası, iş makinesi, tarihi eser, sanat eseri ve antika ticareti ile iştigal edenler veya bu faaliyetlere aracılık edenler ile noterler, spor kulüpleri ve Bakanlar Kurulunca belirlenen diğer alanlarda faaliyet gösteren-ler olarak tanımlanmıştır.

45

Oktay ÜSTÜN

Yükümlülükler kapsamında 5549 sayılı Kanunun;

- 3. maddesinde kimlik tespiti, - 4. maddesinde şüpheli işlem bildirimi ve bu bildirimle ile ilgili ifşa yasağı, - 5. maddesinde eğitim, iç denetim, kontrol ve risk yönetim sistemi oluşturulması, - 6. maddesinde devamlı bilgi verme, - 7. maddesinde bilgi ve belge verme ve - 8. maddesinde muhafaza ve ibraz

yükümlülükleri düzenlenmiştir.

3.2. Terörün finansmanının önlenmesi konusunda da düzenlemeler içermesi: 4208 sayılı Kanunda terörün finansmanının önlenmesi konusunda herhangi bir düzenleme bulunmamaktaydı. 5549 sayılı Kanunun “elkoyma” başlıklı 17. ve “kararların bildirimi” başlıklı 18. maddeleri ile MASAK’ın görev ve yetkilerini belirleyen 19. maddesinin (e) ve (ı) bentle-rinde terörün finansmanının önlenmesine yönelik tedbirler bulunmaktadır.

3.3. Yükümlülerin hukuki ve cezai bakımdan koruma altına alınması: 5549 sayılı Kanunun 10. maddesine göre;

- Yükümlülüklerini yerine getiren gerçek ve tüzel kişilerin hiçbir şekilde hukukî ve cezaî bakımdan sorumlu tutulamayacağı,

- Şüpheli işlem bildiriminde bulunanlara dair, mahkeme dışında, üçüncü kişi, kurum ve kuruluşlara bilgi verilemeyeceği,

- Bu kişilerin kimliklerinin saklı tutulması ve güvenliklerinin sağlanması için mahkeme-ce gerekli önlemlerin alınacağı

hüküm altına alınmıştır.

3.4. Bildirimde bulunulduğunun ifşa edilmemesi:

5549 sayılı Kanunun 4. maddesinin ikinci fıkrasına göre yükümlüler, MASAK’a şüpheli işlem bildiriminde bulunulduğunu, yükümlülük denetimi ile görevlendirilen denetim elemanları ile yargılama sırasında mahkemeler dışında, işleme taraf olanlar dahil hiç kimseye açıklaya-mazlar. Bu yasağa uyulmaması, adli cezayı gerektiren bir suç teşkil etmektedir.

3.5. Yükümlülük denetimi getirmesi:

5549 sayılı Kanun 11. maddesi yükümlüler nezdinde yükümlülük denetimi öngörmüş ve bu kapsamda denetime yetkili olanlar ile denetim usulüne dair hükümler ihdas etmiştir.

3.6. Yükümlülük ihlâlinde idarî ceza uygulaması:

5549 sayılı Kanunun “Yükümlülük İhlalinde İdari Ceza” başlıklı 13’üncü maddesinde, Kanunun;

- 3. maddesinde yer alan kimlik tespiti, - 4 maddesinin birinci fıkrasında yer alan şüpheli işlem bildirimi, - 6. maddesinde yer alan devamlı bilgi verme, - yükümlülüklerine uyulmaması halinde yükümlüye 5.000 YTL,

46

Bankacılar Dergisi

- Kimlik tespiti ve şüpheli işlem bildirimi yükümlülüğüne uyulmaması durumunda, yükümlülüğü yerine getirmeyen görevliye de ayrıca iki bin YTL

idari para cezası verileceğine hükmedilmiştir.

Kanunun 13. maddesine göre, bu yükümlülüklere uymayan yükümlünün; banka, fi-nansman şirketi, faktoring şirketi, ikrazatçı, finansal kiralama şirketi, sigorta ve reasürans şirketi, emeklilik şirketi, sermaye piyasası kurumu veya yetkili müessese olması halinde, idarî para cezası iki kat olarak uygulanacaktır.

Kanunun 13. maddesi; 1. Eğitim, iç denetim, kontrol ve risk yönetim sistemleri oluşturulması, 2. Uyum görevlisi tayini ve 3. Gerekli diğer tedbirler

konusunda yükümlülüklere uymayan yükümlülere, eksikliklerin giderilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması için 30 günden az olmamak üzere süre verileceğini, verilen süre içinde eksiklikleri gidermeyen ve gerekli tedbirleri almayan yükümlülere 5.000 YTL idari para cezası kesileceğini hüküm altına almıştır.

3.7.Yükümlülük ihlâlinde adli ceza:

5549 sayılı Kanunun 14. maddesine göre, Kanunun;

- 4. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan şüpheli işlem bildirimi ile ilgili ifşa yasağı ile, - 7. maddesinde yer alan bilgi ve belge verme ve - 8. maddesinde yer alan muhafaza ve ibraz yükümlülüklerine - uymayanlar için 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası

uygulanacaktır.

Kanunun 14. maddesi, bu suç dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacağını belirtmiştir. 14. maddede geçen “tüzel kişiler için öngörülen güvenlik tedbirleri”, 5237 sayılı TCK’nun 60. maddesinde düzenlenen faaliyet izninin iptali ve müsadere yaptırımlarını kapsamaktadır.

3.8. Erişim sistemi kurulması:

5549 sayılı Kanunun 9. maddesinde; kanunları veya faaliyet konuları gereğince, eko-nomik olaylara, servet unsurlarına, vergi mükellefiyetlerine, nüfus bilgilerine ve yasa dışı faaliyetlere ilişkin kayıt tutan kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki kurum ve kuruluşların bilgi işlem sistemlerine Maliye Bakanlığı ve ilgili Bakanlığın veya kamu kurumu niteliğindeki kurum ve kuruluşların yetkili organlarının birlikte belirleyeceği usûl ve esaslar dahilinde MASAK tarafından erişim sistemi kurulabileceği hususu düzenlenmiştir. Aynı maddede Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası hariç kamu sermayeli bankalar ile kamu iktisadî teşebbüslerinin bu kapsam dışında olduğu belirtilmiştir.

3.9. Uluslararası bilgi değişimi:

5549 sayılı Kanunun 12. maddesine göre; MASAK’ın görev alanına giren konularda uluslararası bilgi değişimini teminen, yabancı ülkelerdeki muadil kurumlarla uluslararası antlaşma niteliğinde olmayan mutabakat muhtıraları imzalamaya ve imzalanan mutabakat muhtıralarını değiştirmeye Malî Suçları Araştırma Kurulu Başkanının yetkili olduğu, imzala-

47

Oktay ÜSTÜN

nacak mutabakat muhtıraları ve değişikliklerin Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe gireceği hususu düzenlenmiştir

3.10. Başkası hesabına işlem yapıldığının beyan edilmemesi durumunda adli ceza öngörülmesi:

5549 sayılı Kanunun 15. maddesinde; yükümlüler nezdinde veya aracılığıyla yapıla-cak kimlik tespitini gerektiren işlemlerde, kendi adına ve fakat başkası hesabına hareket eden kimsenin, bu işlemleri yapmadan önce kimin hesabına hareket ettiğini yükümlülere yazılı olarak bildirmediği takdirde altı aydan bir yıla kadar hapis veya beş bin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır.

3.11. Gümrük idaresine yapılacak açıklama:

5549 sayılı Kanunun 16. maddesine göre; Türk parası, döviz veya bunlarla ödemeyi sağlayan belgeleri yurt dışına çıkaran veya yurda getiren yolcular, gümrük idaresinin talebi üzerine bunlarla ilgili olarak tam ve doğru açıklama yapmakla mükelleftirler.

Kanunun 16. maddesinde; yetkililerce talep edildiği halde herhangi bir açıklama ya-pılmaması veya yanlış ya da yanıltıcı açıklama yapılması halinde, yolcu beraberindeki değerlerin gümrük idaresi tarafından muhafaza altına alınacağı hüküm altına alınmıştır.

Maddede, ayrıca bu yükümlülüğe uymayan yolcular için kesilecek idari para cezasına dair hükümler de düzenlenmiştir.

3.12. Kararların bildirimi:

5549 sayılı Kanunun 18. maddesinde; aklama ve terörün finansmanı suçundan dolayı yapılan soruşturma sonucunda verilen; kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veya düzenlenen iddianame, kovuşturma sonucunda verilen hüküm ve verilen elkoyma kararının bir örneğinin izleyen ayın sonuna kadar ilgili Cumhuriyet savcılıkları ve mahkemelerce MASAK’a gönderileceği hususu düzenlenmiştir.

3.13. Denetim kadrosunun genişletilmesi:

5549 sayılı Kanuna göre, aklama suçunun araştırılması ve incelenmesi ile yükümlülük denetimi

- Maliye müfettişleri - Hesap uzmanları - Bankalar yeminli murakıpları - Gelirler kontrolörleri - Gümrük müfettişleri - Hazine kontrolörleri - BDDK uzmanları ve SPK uzmanları

tarafından yapılacaktır. Bu kapsamda 4208 sayılı Kanunda yer almayan Gümrük Müfettişleri ile BDDK uzmanları denetim kadrosuna ilave edilmişlerdir.

Değerli katılımcılar,

Buraya kadar 5549 sayılı Kanunla getirilen yeni düzenlemeleri özet olarak açıklamaya çalıştım. Şimdi de 5549 sayılı Kanunla getirilen yükümlüklerden kısaca bahsetmek istiyorum.

48

Bankacılar Dergisi

4. 5549 sayılı Kanunla Getirilen Yükümlülükler 5549 sayılı Kanunla getirilen yükümlülükler şöyledir:

4.1. Kimlik tespiti Kanunun 3. maddesine göre yükümlüler, kendileri nezdinde yapılan veya aracılık ettikleri işlemlerde işlem yapılmadan önce, işlem yapanlar ile nam veya hesaplarına işlem yapılanla-rın kimliklerini tespit etmek zorundadırlar. Kimlik tespiti ilgili detaylı düzenlemeler 5549 sayılı Kanuna göre çıkarılan “Tedbirler Yönet-meliği”nde kapsamlı olarak düzenlenmiştir.

4.2. Şüpheli işlem bildirimi: Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasına göre; yükümlüler nezdinde veya bunlar aracılığıyla yapılan veya yapılmaya teşebbüs edilen işlemlere konu malvarlığının;

- Yasa dışı yollardan elde edildiğine veya - Yasa dışı amaçlarla kullanıldığına dair

herhangi bir bilgi, şüphe veya şüpheyi gerektirecek bir hususun bulunması halinde bu işlemler yükümlüler tarafından Başkanlığa bildirilir.

Malvarlığının yasadışı amaçlarla kullanıldığının bildirilmesi zorunluluğu ile özellikle te-rörün finansmanının önlenmesi konusunda önemli bir tedbir alınmış olmaktadır.

4.3. Bildirimde bulunulduğunun ifşa edilmemesi:

Kanunun 4. maddesinin ikinci fıkrası, yükümlülerin; MASAK’a şüpheli işlem bildirimin-de bulunulduğunu, yükümlülük denetimi ile görevlendirilen denetim elemanları ile yargılama sırasında mahkemeler dışında, işleme taraf olanlar dahil hiç kimseye açıklayamayacaklarını net bir şekilde hüküm altına almıştır.

4.4. Eğitim, iç denetim, kontrol ve risk yönetim sistemleri oluşturulması:

Kanunun 5. maddesi, Maliye Bakanlığının; 5549 sayılı Kanunun amacına uygun ola-rak eğitim, iç denetim, kontrol ve risk yönetim sistemleri oluşturulması ve 5549 sayılı Kanunla getirilen yükümlülüklere uyumu sağlamak üzere, gerekli yetki ile donatılmış idarî düzeyde görevli tayin edilmesi de dahil, gereken tedbirlerin alınması konusunda, işletme büyüklükleri ve iş hacimlerini de dikkate alarak yükümlüleri ve uygulamaya ilişkin usûl ve esasları belirlemeye yetkili olduğu hususunu düzenlemiştir.

Bu maddenin uygulanması için ikincil bir düzenleme gerekmekte olup bununla ilgili çalışma sürmektedir. Ancak bu madde ile ilgili olarak 4208 sayılı Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin “eğitim” ve “iç denetim” konularına dair getirilen yükümlülüklerin uygulaması devam etmektedir.

4.5. Devamlı bilgi verme:

Kanunun 6. maddesi, yükümlülerin taraf oldukları veya aracılık ettikleri işlemlerden, Maliye Bakanlığınca belirlenecek tutarı aşanları MASAK’a bildirmek zorunda olduklarını hüküm altına almış ve devamlı bilgi verme kapsamındaki işlem türleri, bilgilerin ne şekilde ve

49

Oktay ÜSTÜN

hangi sürelerde verileceği, kapsam dışında tutulacak yükümlüler ile uygulamaya ilişkin diğer usûl ve esasların Maliye Bakanlığınca belirleneceğini belirtmiştir.

Bu maddenin uygulanmasına yönelik olarak Maliye Bakanlığınca henüz bir düzenle-me yapılmamıştır.

4.6. Bilgi ve belge verme: Kanunun 7. maddesi; kamu kurum ve kuruluşları, gerçek ve tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kuruluşların, MASAK ve denetim elemanları tarafından istenilecek

- Her türlü bilgi, belge ve - Bunlara İlişkin her türlü ortamdaki kayıtları, - Bu kayıtlara erişimi sağlamak ve okunabilir hale getirmek için gerekli tüm bilgi ve

şifreleri,

tam ve doğru olarak vermek ve gerekli kolaylığı sağlamakla yükümlü olduklarını hüküm altına almıştır.

Kanunun 7. maddesinde; bilgi talebinde bulunulanların, savunma hakkına ilişkin hü-kümler saklı kalmak kaydıyla, özel kanunlarda yazılı hükümleri ileri sürerek bilgi ve belge vermekten kaçınamayacakları belirtilmiştir.

4.7. Muhafaza ve ibraz:

Kanunun 8. maddesi; yükümlülerin 5549 sayılı Kanunla getirilen yükümlülüklere ve iş-lemlerine ilişkin her türlü ortamdaki;

- belgeleri düzenleme tarihinden, - defter ve kayıtları son kayıt tarihinden, - kimlik tespitine ilişkin belgeleri son işlem

tarihinden itibaren sekiz yıl süreyle muhafaza ve istenmesi halinde yetkililere ibraz etmekle yükümlü olduğunu hüküm altına almıştır.

Değerli katılımcılar,

Bu sunum için tahsis edilen süre içerisinde 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun konusunda genel bilgiler sunmaya çalıştım. Umarım faydalı olmuştur. Konuşmama son verirken hepinize saygılar sunar, katıldığınız için teşekkür ederim.

50

Bankacılar Dergisi, Sayı 64, 2008

51

Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının

Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik Kapsamında Getirilen Temel Değişiklikler

Aysel YILDIRIM*

Sayın Başkan, Bankalar Birliği’nin değerli temsilcileri ve kıymetli katılımcılar,

Hepinize saygılarımı sunuyor, bugünkü konferansın hepimiz için faydalı olmasını dili-

yorum. Bu oturumda sizlere, hazırlık çalışmalarında da görev almış bir uzman olarak Suç Ge-

lirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmeliğin temel başlıkları hakkında bilgi vermeye çalışacağım. Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki Yönetmelik oldukça kapsamlı düzenlemeler içermektedir. Bu nedenle bir saatlik bir sürede bütünüyle ele alınması çok da mümkün olmadığından temel hususları ve özellikle sizleri ilgilendiren bölümleri ele almaya çalışacağım.

Bildiğiniz gibi Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik (Yönetmelik) 09/01/2008 tarih ve 26751 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Getirilen yeni düzenlemeler dolayısıyla bir uyum ve geçiş sürecine imkan tanımak bakımından yürürlük tarihi 01/04/2008 olarak belirlenmiştir.

1. Yönetmeliğin İçeriği Yönetmelik on bölümden oluşmaktadır. Bunlar;

- Amaç ve kapsam - Yükümlüler - Müşterinin tanınmasına ilişkin esaslar - Şüpheli işlem bildirimine ilişkin esaslar - Bilgi ve belge vermeye ilişkin esaslar - Yükümlülük denetimi - Gümrük idaresine yapılacak açıklama - Muhafaza ve ibraz - Diğer hükümler - Geçici ve son hükümler

2. Yükümlüler Gerek 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun (Kanun)

gerekse ikincil düzenlemeler uyulması zorunlu sorumluluklar getirmiş, davranış kalıpları belirlemiştir. İşte yükümlü dediğimiz kişiler (gerçek kişi, tüzel kişi veya tüzel kişiliği olmayan teşekküller) bu sorumluluklara muhatap olan, bunları yerine getirmek zorunda olan kişilerdir.

5549 sayılı Kanun 2/d Maddesinde yükümlü, tanımlanmıştır. Buna göre yükümlü; bankacılık, sigortacılık, bireysel emeklilik, sermaye piyasaları, ödünç para verme ve diğer

* TC Maliye Bakanlığı, Mali Suçlar Araştırma Kurumu, Uzman.

Aysel YILDIRIM

finansal hizmetler ile posta ve taşımacılık, talih ve bahis oyunları alanında faaliyet gösteren-ler; döviz, taşınmaz, değerli taş ve maden, mücevher, nakil vasıtası, iş makinesi, tarihi eser, sanat eseri ve antika ticareti ile iştigal edenler veya bu faaliyetlere aracılık edenler ile noterler, spor kulüpleri ve Bakanlar Kurulunca belirlenen diğer alanlarda faaliyet gösterenleri ifade eder.

Kanunda yükümlülerin bir kısmı faaliyet alanı belirtilerek bir kısmını da ismen sayıl-mak suretiyle belirlenmiş olmakla birlikte bunların dışında da yükümlülerin belirlenmesi konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmiştir. Bu yetki Yönetmelik kapsamında kullanılmış ve yükümlüler 24 bent halinde sayılmıştır. Bunlar;

a) Bankalar. b) Bankalar dışında banka kartı veya kredi kartı düzenleme yetkisini haiz kuruluşlar. c) Kambiyo mevzuatında belirtilen yetkili müesseseler. ç) Ödünç para verme işleri hakkındaki mevzuat kapsamındaki ikrazatçılar, finansman ve faktoring şirketleri. d) Sermaye piyasası aracı kurumları ve portföy yönetim şirketleri. e) Yatırım fonu yöneticileri. f) Yatırım ortaklıkları. g) Sigorta, reasürans ve emeklilik şirketleri. ğ) Finansal kiralama şirketleri. h) Sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde takas ve saklama hizmeti veren kuruluşlar. ı) Saklama hizmeti ile sınırlı olmak üzere İstanbul Altın Borsası Başkanlığı. i) Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü ile kargo şirketleri. j) Varlık yönetim şirketleri. k) Kıymetli maden, taş veya mücevher alım satımı yapanlar. l) Cumhuriyet altın sikkeleri ile Cumhuriyet ziynet altınlarını basma faaliyeti ile sınırlı olmak üzere Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü. m) Kıymetli madenler borsası aracı kuruluşları. n) Ticaret amacıyla taşınmaz alım satımıyla uğraşanlar ile bu işlemlere aracılık edenler. o) İş makineleri dâhil her türlü deniz, hava ve kara nakil vasıtalarının alım satımı ile uğra-şanlar. ö) Tarihi eser, antika ve sanat eseri alım satımı ile uğraşanlar veya bunların müzayedeci-liğini yapanlar. p) Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü, Türkiye Jokey Kulübü ve Spor Toto Teşkilat Başkanlığı dâhil talih ve bahis oyunları alanında faaliyet gösterenler. r) Spor kulüpleri. s) Noterler. ş) Savunma hakkı bakımından diğer kanun hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 35. maddesinin ikinci fıkrası kapsamındaki işlerden taşınmaz alım satımı, şirket, vakıf ve dernek kurulması, idaresi ve devredilmesi gibi işlerle sınırlı olmak üzere serbest avukatlar. t) Şirket, vakıf ve dernek kurulması, idaresi ve devredilmesi gibi işlerle sınırlı olmak üzere, bir işverene bağlı olmaksızın çalışan serbest muhasebeci ve serbest muhasebeci mali müşavirler ile yeminli mali müşavirler.

Bunlar arasında, emeklilik şirketleri, İstanbul Altın Borsası Başkanlığı, Darphane ve

Damga Matbaası Genel Müdürlüğü ile avukatlar, serbest muhasebeciler, serbest muhasebe-ci mali müşavirler ile yeminli mali müşavirler 4208 sayılı Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikte yer almayan yeni yükümlüleri oluşturmaktadır. Avukatlar ile serbest muhasebe-si, serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavirlerin yükümlülükleri tüm faaliyetlerini değil yukarıda sayılan sınırlı işleri kapsamaktadır.

52

Bankacılar Dergisi

3. Müşterinin Tanınmasına İlişkin Esaslar

Aklama ve terörün finansmanıyla mücadelede en önemli konuların başında müşteri-nin tanınması gelmektedir. Burada “müşterinin tanınması” ile kastedilen;

- Yükümlülerin, müşterileri ve müşterilerinin faaliyetleri ile ilgili olarak yeterli düzeyde bilgi sahibi olması

- Bu bilgileri edinmek amacıyla kendi bünyesinde politika ve prosedürler geliştirmesi-dir.

Müşterinin tanınmasına yönelik önlemleri de şöyle sıralayabiliriz:

- Müşterinin kimliğini tespit etmek ve müşterinin kimlik bilgilerini geçerli ve güvenilir

belge ve bilgiler kullanarak doğrulamak - Nihai faydalanıcının kim olduğunu belirlemek ve kimliğinin doğrulanabilmesi için

gerekli önlemleri almak - İş ilişkisinin çeşidi ve kurulma amacı hakkında bilgi elde etmek - Mesleği, iş geçmişi, mali durumu, hesapları, ticari faaliyetleri, yerleşik olduğu ülke ve

ilgili diğer göstergeleri dikkate alarak müşterilerinin aklama ve terörün finansmanı a-çısından risk profilini çıkarmak, yüksek risk taşıyan müşterilerini, iş ilişkilerini ve iş-lemleri belirlemek ve bunları devamlı olarak takip etmek

Müşterinin tanınmasına yönelik önlemlerin Yönetmelikte ne şekilde düzenlendiğine

baktığımızda 13 başlıkta ele alındığını görmekteyiz. Bunlar;

- Kimlik tespiti (Md. 5-14) - Teyide esas belgelerin gerçekliğinin kontrol edilmesi (Md. 15) - Müteakip işlemlerde kimlik tespiti (Md. 16) - Gerçek faydalanıcının tanınması ve tüzel kişilere özel dikkat gösterilmesi (Md. 17) - Özel dikkat gerektiren işlemler (Md. 18) - Müşteri durumunun ve işlemlerinin izlenmesi (Md. 19) (Finansal kuruluşlar) - Teknolojik risklere karşı tedbir alınması (Md. 20) (Finansal kuruluşlar) - Üçüncü tarafa güven ilkesi (Md. 21) (Finansal kuruluşlar) - İşlemin reddi ve iş ilişkisinin sona erdirilmesi (Md. 22) - Muhabirlik ilişkisi (Md. 23) (Finansal kuruluşlar) - Elektronik transferler (Md. 24) (Finansal kuruluşlar) - Riskli ülkelerle ilişkiler (Md. 25) (Finansal kuruluşlar) - Basitleştirilmiş tedbirler (Md. 26)

Bu tedbirlerden bir kısmı bütün yükümlülere getirilmiş sorumluluklar olmakla birlikte

bir kısmı sadece finansal kuruluşlar tarafından uyulması gereken kurallardır. Yalnızca finansal kuruluşlar bakımından geçerli olan sorumluluklar; müşteri durumunun ve işlemlerinin izlenmesi ve teknolojik risklere karşı tedbir alınması ile muhabirlik ilişkisi, elektronik transfer-ler ve riskli ülkelerle ilişkiler konusunda ilave tedbirler alınmasından oluşmaktadır.

3.1. Kimlik Tespiti

5549 sayılı Kanunun 3. maddesine göre; (1) Yükümlüler, kendileri nezdinde yapılan veya aracılık ettikleri işlemlerde işlem ya-

pılmadan önce, işlem yapanlar ile nam veya hesaplarına işlem yapılanların kimliklerini tespit etmek zorundadır.

53

Aysel YILDIRIM

(2) Kimlik tespitine esas belge nevilerini belirlemeye Bakanlık yetkili olup, kimlik tespi-tini gerektiren işlem türleri, bunların parasal sınırları ve konuyla ilgili diğer usûl ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

3.2. Kimlik Tespiti Yapılacak Durumlar

Yönetmeliğin 5. maddesinde kimlik tespiti yapılacak durumlar belirlenirken, açıkça i-fade edilmemekle birlikte, işlemin tutarına bağlı olup olmamayı esas alan ikili bir ayırım gözetilmiştir.

Birincisi, belli bir tutara bağlı olmaksızın, her halükarda kimlik tespiti yapılması gere-ken durumlar şunlardır:

- Sürekli iş ilişkisi tesisinde, - Şüpheli işlem bildirimini gerektiren durumlarda, - Daha önce elde edilen müşteri kimlik bilgilerinin yeterliliği ve doğruluğu konusunda

şüphe olduğunda.

İkinci durum, belli bir tutar gözetilerek kimlik tespiti yapılıp yapılmayacağının belirle-neceği durumlar ise şu şekildedir:

- Elektronik transferlerde işlem tutarı ya da birbiriyle bağlantılı birden fazla işlemin

toplam tutarı ikibin YTL veya üzerinde olduğunda, - Hayat sigortası sözleşmelerine ilişkin işlemlerde bir yıl içinde ödenecek prim tutarı

toplamı iki bin veya tek primli olup prim tutarı beşbin YTL veya üzerinde olduğunda, - İşlem tutarı ya da birbiriyle bağlantılı birden fazla işlemin toplam tutarı yirmibin YTL

veya üzerinde olduğunda.

3.3. Kimlik Tespitinin İçeriği ve Zamanı

- Yönetmelikte her bir kişi bakımından aranan ve ayrı ayrı belirlenen bilgilerin alınma-sı,

- Bu bilgilerin yine Yönetmelikte belirlenen belgeler üzerinden doğrulanarak teyit e-dilmesi,

- Doğrulamada kullanılan teyit belgelerinin fotokopisinin ya da elektronik görüntüsü-nün alınması yahut bilgilerin kaydedilmesi.

Süre: İş ilişkisi tesisinden veya işlem yapılmadan önce kimlik tespiti tamamlanmalıdır.

Adres ve diğer iletişim bilgilerinin teyidinin ise işlemin yapılmasından itibaren en geç

10 iş günü içinde yapılmasına imkân tanınmıştır.

Kimlik tespitinin her bir gerçek kişi, tüzel kişi ya da tüzel kişiliği olmayan teşekküller bakımından nasıl yapılacağı Yönetmeliğin 6. ve devamındaki maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlenmiş, bunların her biri bakımından hangi bilgilerin aranacağı, bu bilgilerin hangi belgelerle doğrulanıp teyit edileceği belirlenmiştir.

- 6. Madde - Gerçek kişilerde kimlik tespiti - 7. Madde - Ticaret siciline kayıtlı tüzel kişilerde kimlik tespiti - 8. Madde - Dernek ve vakıflarda kimlik tespiti - 9. Madde - Sendika ve konfederasyonlarda kimlik tespiti - 10. Madde - Siyasi partilerde kimlik tespiti - 11. Madde - Yurt dışında yerleşik tüzel kişilerde kimlik tespiti

54

Bankacılar Dergisi

- 12. Madde - Tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde kimlik tespiti - 13. Madde - Kamu kurumlarında kimlik tespiti - 14. Madde - Başkası adına hareket edenlerde kimlik tespiti - 17. Madde - Gerçek faydalanıcının tanınması ve tüzel kişilere özel dikkat gösterilme-

si (Tüzel kişiliğin ortaklarının kimliğinin tespiti)

3.4. Gerçek Kişilerde Kimlik Tespiti

Bir gerçek kişinin kendisi tarafından işlem talep edilmesi durumunda yükümlünün al-ması gereken bilgilere ve bu bilgilerin doğruluğunu teyit etmede kullanılacak teyit belgelerine aşağıdaki tabloda yer verilmiştir.

Alınacak Bilgiler Teyit Belgeleri Belgeleme

Gerçek kişinin; adı, soyadı doğum yeri ve tarihi anne ve baba adı uyruğu Türk vatandaşları için TC kimlik

numarası kimlik belgesinin türü ve numarası

Türk uyruklular için; TC nüfus cüzdanı

veya TC sürücü belgesi

veya pasaport

Türk uyruklu olmayanlar için;

pasaport veya ikamet belgesi veya Bakanlıkça uygun

görülen kimlik bel-gesi

adresi

Yerleşim yeri belgesi, elektrik, su, doğalgaz, telefon vb. fatura veya herhangi bir kamu kurumu tarafından verilen belgeler

telefon numarası (varsa) faks numarası (varsa) e- posta adresi (varsa)

bu araçları kullanarak ilgiliyle irtibat kurmak suretiyle.

iş ve meslek (varsa) İmza örneği

İlgiliye imza attırılarak

Yetkililerce istenildiğinde sunulmak üzere teyide esas kimlik belgelerinin asıllarının veya noterce onaylanmış suretlerinin ibrazı sonrası okunabilir fotokopisi veya elektronik görüntüsü alınır yahut kimliğe ilişkin bilgiler kaydedilir. (Bu belgeleme, tevsik etme işlemi kimlik tespitine ilişkin diğer maddeler bakımından da yerine getirilecektir.)

3.5. Ticaret Siciline Kayıtlı Tüzel Kişilerde Kimlik Tespiti

Ticaret Siciline Kayıtlı Bir Tüzel Kişi İçin Ticaret Sicilinde Yetkilendirilmiş Kişilerce İş-

lem Talep Edilmesi Durumunda kimlik tespitinin nasıl yapılacağı Yönetmeliğin 7. maddesinde düzenlenmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta işlem talep edenin ticaret sicilinde yetkilendirilmiş bir temsilci, örneğin şirket müdürü, olmasıdır.

Ancak işlem talep eden bu temsilcilerce yetkilendirilen bir başkası ise, örneğin şirket

müdürü tarafından yetkilendirilmiş bir şirket çalışanı ise 7. maddeye göre değil Yönetmeliğin 14. maddesinde düzenlenen “başkası adına hareket edenlerde kimlik tespiti” hükümlerine göre kimlik tespiti yapılacaktır.

55

Aysel YILDIRIM

Şimdi birinci durumu ele aldığımızda; Ticaret Siciline Kayıtlı Bir Tüzel Kişi İçin Ticaret Sicilinde Yetkilendirilmiş Kişilerce İşlem Talep Edilmesi Durumunda Hakkında Kimlik Tespiti Yapılması Gereken Kişiler;

- Tüzel kişiliğin kendisi - Tüzel kişiliği temsile yetkili kişi - (eğer işlemi yapan yükümlü finansal kuruluş ise ve sürekli iş ilişkisi tesis ediliyorsa)

tüzel kişiliğin yüzde yirmibeşi aşan hisseye sahip gerçek ve tüzel kişi ortaklarıdır.

Aşağıdaki tabloda alınması gerekli bilgilere ve teyit belgelerine yer verilmiştir. Alınan Bilgiler Teyit Belgeleri Tüzel Kişinin

• Unvanı, • Ticaret sicil numarası, • Faaliyet konusu, • Adresi

Ticaret siciline tescile dair belgeler

• Vergi numarası

Gelir İdaresi Başkanlığının ilgili birimi tarafından düzenlenen belgeler

• Telefon numarası • Faks numarası (varsa) • E- posta adresi (varsa)

Bu araçları kullanarak ilgiliyle irtibat kurmak suretiyle

Temsile Yetkili Kişinin Adı ve soyadı, Doğum yeri ve tarihi, Anne ve baba adı, Uyruğu, Türk vatandaşları için

TC kimlik numarası, Kimlik belgesinin türü ve

numarası.

Türk uyruklular için TC nüfus cüzdanı, TC sürücü belgesi veya pasaport Türk uyruklu olmayanlar için pasaport, ikamet belgesi veya Bakanlıkça uygun görülen kimlik belgesi

Temsil yetkisi

Tescile dair belgeler

İmza örneği

İlgiliye imza attırılır.

Ayrıca finansal kuruluşlar ticaret siciline kayıtlı tüzel kişilerle sürekli iş ilişkisi tesisinde,

tüzel kişiliğin yüzde yirmibeşi aşan hisseye sahip gerçek ve tüzel kişi ortaklarının kimliğini 6 ve 7.i maddelere göre tespit etmelidirler.

Yine sürekli iş ilişkisi tesisi söz konusu olduğunda, ilgili ticaret sicil memurluğu kayıtla-rına başvurmak veya Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin veri tabanından sorgulama yapmak suretiyle kendilerine sunulan tescil belgelerinde yer alan bilgilerin güncelliğini ve doğruluğunu teyit etmek finansal kuruluşlar için geçerli olan bir sorumluluktur.

3.6. Dernek ve Vakıflarda, Sendika ve Konfederasyonlarda, Siyasi Partilerde,

Tüzel Kişiliği Olmayan Teşekküllerde Kimlik Tespiti

Benzer unsurları taşıması bakımından müşterinin dernek, vakıf, sendika ve konfede-rasyon, siyasi parti veya tüzel kişiliği olmayan teşekkül olması durumunda kimlik tespitinin ne şekilde yapılacağı, hangi bilgilerin alınması gerektiğine ve bu bilgilerin hangi belgelerle teyit edileceğine aşağıda yer verilmiştir.

56

Bankacılar Dergisi

Alınacak Bilgiler Teyit Belgeleri Dernekler için Derneğin adı, amacı, kütük numarası, açık

adresi

Dernek tüzüğü ile Dernek kütüğündeki kayda ilişkin belgeler üzerinden

Telefon numarası, varsa faks numarası ve elektronik posta adresine ilişkin bilgiler

Bu araçları kullanarak ilgiliyle irtibat kurmak suretiyle

Temsile Yetkili Kişinin (Kimlik Bilgileri): Adı ve soyadı, Doğum yeri ve tarihi, Anne ve baba adı, Uyruğu, Türk vatandaşları için TC kimlik numarası, Kimlik belgesinin türü ve numarası

(6. maddedeki belgeler üzerinden) Türk uyruklular için TC nüfus cüzdanı veya TC sürücü belgesi veya Pasaport Türk uyruklu olmayanlar için Pasaport veya İkamet belgesi veya Bakanlıkça uygun görülen kimlik belgesi

Temsile yetkili kişinin yetki durumu Temsile yetkili olunduğuna dair belge üzerinden

Vakıflar için Vakfın adı, amacı, merkezi sicil kayıt numarası, açık adresi,

Vakıf senedi ile Vakıflar Genel Müdürlüğünde tutulan sicile ilişkin belgeler üzerinden

Telefon numarası, varsa faks numarası ve elektronik posta adresine ilişkin bilgiler

Bu araçları kullanarak ilgiliyle irtibat kurmak suretiyle

Temsile yetkili kişinin kimlik bilgileri

6. maddedeki belgeler üzerinden

Temsile yetkili kişinin yetki durumu Temsile yetkili olunduğuna dair belge üzerinden

Sendika ve konfederasyonlar için

Bu kuruluşların adı, amacı, sicil numarası Bu kuruluşların tüzükleri ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bölge çalışma müdürlüklerinde tutulan sicile esas diğer belgeler

Telefon numarası, varsa faks numarası ve elektronik posta adresine ilişkin bilgiler

Bu araçları kullanarak ilgiliyle irtibat kurmak suretiyle

Temsile yetkili kişinin kimlik bilgileri

6. maddedeki belgeler üzerinden

Temsile yetkili kişinin yetki durumu Tescile dair belgeler veya Temsile yetkili olunduğuna dair belge

Siyasi parti teşkilatı için

Siyasi partinin ilgili biriminin adı, açık adresi Tüzükleri üzerinden

Telefon numarası, varsa faks numarası ve elektronik posta adresine ilişkin bilgiler

Bu araçları kullanarak ilgiliyle irtibat kurmak suretiyle

Temsile yetkili kişinin kimlik bilgileri

6. maddedeki belgeler üzerinden

Temsile yetkili kişinin yetki durumu Temsile yetkili olunduğuna dair belge üzerinden

Apartman, site veya iş hanı yönetimi gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde

Teşekkülün adı, açık adresi Noter onaylı karar defteri üzerinden

Varsa telefon numarası, faks numarası ve elektronik posta adresi

Bu araçları kullanarak ilgiliyle irtibat kurmak suretiyle

57

Aysel YILDIRIM

(57. Sayfadaki tablonun devamı.)

Alınacak bilgiler Teyit belgeleri

Teşekkül adına işlem talep eden kişilerin kimlik bilgileri

6. maddedeki belgeler üzerinden

Teşekkül adına işlem talep eden kişilerin yetki durumu

Noter onaylı karar defteri üzerinden

Tüzel kişiliği olmayan iş ortaklıkları gibi teşekküllerde

Ortaklığın adı, amacı, faaliyet konusu, vergi kimlik numarası, açık adresi

Noter onaylı ortaklık sözleşmesi üzerinden

Ortaklığın vergi kimlik numarası Gelir İdaresi Başkanlığının ilgili birimi tarafından düzenlenen belgeler

Ortaklık adına işlem talep eden kişilerin kimlik bilgileri

6. maddede belirtilen kimlik belgeleri üzerinden

Ortaklık adına işlem talep eden kişilerin yetki durumları

Temsile yetkili olunduğuna dair belgeler üzerinden teyit edilir

5018 sayılı Kanuna göre genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşların-da

Bunlar adına işlem yapan kişinin kimliği 6. maddeye göre tespit edilir.

Bunlar adına işlem yapan kişinin yetki durumu

Mevzuata uygun olarak düzenlenmiş yetki belgesi üzerinden teyit edilir.

3.7. Yurt Dışında Yerleşik Tüzel Kişilerde Kimlik Tespiti

Yurt dışında yerleşik tüzel kişilerin kimlik tespiti; Türkiye’de yerleşik tüzel kişiler için

aranan belgelere ilgili ülkede tekabül eden belgelerin Türkiye Cumhuriyeti konsoloslukları tarafından onaylanan veya “Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Sözleşmesi” çerçevesinde bu Sözleşmeye taraf ülke makamı tarafından tasdik şerhi düşülen örneklerinin noter onaylı Türkçe tercümeleri üzerinden yapılır.

3.8. Başkası Adına Hareket Edenlerde Kimlik Tespiti

Kimlik tespiti bakımından buraya kadar açıklananlar; gerçek kişilerin kendileri tarafın-dan, tüzel kişilerin ise tescil belgelerinde yetkili olan temsilcileri tarafından işlem talep edilmesi konularını içermektedir. Yönetmeliğin 14 üncü maddesi işte bu yetkililerce yetki verilenlerce veya gerçek kişilerce yetkilendirilen başkaları tarafından işlem talep edilmesi durumunu düzenlemektedir. Buna göre,

- Tüzel kişiler veya tüzel kişiliği olmayan (TKO) teşekküller adına bunları temsile yet-

kili kimselerin (tescil belgelerine göre yetkili olan kişilerin) yetkilendirdiği kişilerce yapılan işlemlerde

- Bir gerçek kişi müşteri adına başka bir kişi tarafından yapılan işlemlerde - Küçükler ve kısıtlılar adına bunların kanuni temsilcileri tarafından yapılan işlemlerde

Başkası adına hareket edilmektedir.

Tüzel kişiler veya tüzel kişiliği olmayan (TKO) teşekküller adına bunları temsile yetkili

kimselerin (tescil belgelerine göre yetkili olan kişilerin) yetkilendirdiği kişilerce işlem talep edilmesi durumunda;

58

Bankacılar Dergisi

- Tüzel kişinin veya TKO Teşekkülün kimliği tespit edilir. - Tüzel kişiyi veya TKO Teşekkülü temsile yetkili kişinin (tescil belgelerine göre yetkili

olan kişinin) kimliği tespit edilir. (6 ncı maddedeki belgeler yerine kimlik bilgilerini içe-ren noter onaylı vekaletname veya imza sirküleri de kullanılabilir)

- Tüzel kişiyi veya TKO Teşekkülü temsile yetkili kişinin (tescil belgelerine göre yetkili olan kişinin) yetkilendirdiği kişinin kimliği tespit edilir. (Bu kişi başkası adına hareket eden olarak ifade edilmiştir)

Ayrıca bu kişinin yetki durumu noter onaylı vekaletname veya yazılı talimat üzerinden

tespit edilir.

Bir gerçek kişi müşteri adına başka bir gerçek kişi tarafından talep edilen işlemlerde;

- Gerçek kişi müşterinin kimliği tespit edilir. (6 ncı maddedeki belgeler yerine noter onaylı vekaletname de kullanılabilir)

- İşlem talep eden diğer gerçek kişinin kimliği tespit edilir. - Yetki durumu noter onaylı vekaletname üzerinden tespit edilir.

Müşterinin kimliğinin daha önce tespit edilmiş olması şartıyla yazılı talimat da yetki-

lendirmede kullanılabilir.

Küçükler ve kısıtlılar adına bunların kanuni temsilcileri tarafından yapılan işlemlerde mahkeme kararıyla veli tayin edilenler ile vasi ve kayyımların yetkisi, ilgili mahkeme kararının aslı veya noter tasdikli sureti üzerinden teyit edilir. Anne ve babaların reşit olmayan çocukları adına işlem talep etmeleri durumunda adına işlem talep edilen çocuk ve işlemi talep eden velinin 6 ncı maddeye göre kimliğinin tespiti yeterlidir.

3.9. Teyide Esas Belgelerin Gerçekliğinin Kontrol Edilmesi

Yükümlüler 6 ila 14 üncü maddeler kapsamında alınan bilgilerin teyidi amacıyla kulla-nılan belgelerin gerçekliğinden şüphe duydukları durumda imkânların elverdiği ölçüde, belgeyi düzenleyen kişi ya da kuruma veya diğer yetkili mercilere başvurmak suretiyle belgenin gerçekliğini doğrulamalıdırlar.

3.10. Müteakip İşlemlerde Kimlik Tespiti

Daha önce usulüne uygun olarak kimliği tespit edilenlerin sürekli iş ilişkisi kapsamın-

daki müteakip işlemlerinde, kimliğe ilişkin bilgiler alınarak bu bilgiler yükümlüde bulunan bilgilerle karşılaştırılır. Alınan bilgilerin doğruluğundan şüpheye düşülmesi halinde bu bilgilerin doğruluğu, teyide esas kimlik belgelerinin veya bunların noterce onaylanmış suretlerinin ibrazı sonrası bu belgelerde yer alan bilgilerin yükümlüde bulunan bilgilerle karşılaştırılması suretiyle yapılır.

3.11. Basitleştirilmiş Tedbirler

Basitleştirilmiş tedbirler üçüncü bölümde düzenlenen müşterinin tanınmasına ilişkin esaslar kapsamındaki sorumlulukların belli bazı müşteriler ve işlemler bakımından hafifletil-mesini ifade etmektedir. Yönetmeliğin 26 ncı maddesinde basitleştirilmiş tedbirlerin uygula-nabileceği bazı durumlar belirtilmiş, bunun yanında, sayılanlar dışında yeni işlem türleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır. Maddeye göre;

• Finansal kuruluşların kendi aralarında kendi ad ve hesaplarına gerçekleştirdikleri

işlemlerde,

59

Aysel YILDIRIM

• Müşterinin 5018 sayılı Kanuna göre genel yönetim kapsamında olan kamu idaresi veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu olduğu işlemlerde,

• Maaş ödemesi anlaşması kapsamında toplu müşteri kabulü yoluyla iş ilişkisi tesisin-de,

• Çalışanlara ücretlerinden kesinti yapılmak suretiyle emeklilik hakları sağlayan emekli-lik planları ve kişinin haklarını temlik etme yetkisi içermeyen emeklilik sözleşmelerine ilişkin işlemlerde,

• Müşterinin halka açık ve hisseleri borsaya kote edilmiş şirket olduğu işlemlerde,

müşterinin tanınmasına yönelik tedbirler bakımından yükümlülerin daha basit tedbirler almalarına Maliye Bakanlığınca izin verilebilecektir.

4. Şüpheli İşlem Bildirimine İlişkin Esaslar

4.1. Yönetmelikte Düzenlenen Konular:

• Şüpheli işlem bildirimi • Şüpheli işlem bildirim formunun düzenlenmesi ve bildirimde süre • Şüpheli işlem bildirimlerinin gizliliği ve bildirimde bulunanların korunması • Geri bildirim

4.2. Şüpheli İşlem

• İşleme konu malvarlığının yasadışı yollardan elde edildiğinden şüphelenilmesi veya

• İşleme konu malvarlığının yasa dışı amaçlarla özellikle terörün finansmanı amacıyla

kullanıldığından şüphelenilmesi durumunda söz konusu işlem Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığına bildirilecektir.

• Bildirimde süre: İşleme ilişkin şüphenin oluştuğu tarihten itibaren en geç on iş günü

içinde bildirim yapılmalıdır.

4.3. Bildirimlerin Gizliliği ve Yükümlülerin Korunması

Şüpheli işlem bildirimi yükümlülüğünü yerine getiren gerçek ve tüzel kişiler, bunların uyum görevlileri, yükümlülerin kanuni temsilcisi, yöneticisi ve çalışanları hiçbir şekilde hukukî ve cezaî bakımdan sorumlu tutulamaz.

Yükümlüler, Başkanlığa şüpheli işlem bildiriminde bulunulduğuna veya bulunulacağı-na dair, yükümlülük denetimi ile görevlendirilen denetim elemanlarına ve yargılama sırasında mahkemelere verilen bilgiler dışında, işleme taraf olanlar dâhil olmak üzere hiç kimseye bilgi veremezler.

5. Bilgi ve Belge Vermeye İlişkin Esaslar 5.1. Yönetmelikte Düzenlenen Konular:

• Bilgi ve belge verme (madde 31) • Yükümlüler tarafından devamlı bilgi verme (madde 32) • Devamlı bilgi vermede istisna ve muafiyetler (madde 33) • Kamu kurumları tarafından devamlı bilgi verme (madde 34)

60

Bankacılar Dergisi

5.2. Bilgi ve Belge Verme

Kamu kurum ve kuruluşları, gerçek ve tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kuruluşlar; Başkanlık ve denetim elemanları tarafından istenilecek her türlü bilgi, belge ve bunlara ilişkin mikrofiş, mikrofilm, manyetik teyp, disket ve benzeri ortamlar da dâhil olmak üzere her türlü ortamdaki kayıtlarını, bu kayıtlara erişimi sağlamak veya okunabilir hale getirmek için gerekli tüm bilgi ve şifreleri tam ve doğru olarak vermek ve gerekli kolaylığı sağlamak zorundadır.

Kendisinden talepte bulunulanlar, savunma hakkına ilişkin hükümler saklı kalmak

kaydıyla, özel kanunlarda yazılı hükümleri ileri sürerek bilgi ve belge vermekten kaçınamaz-lar.

Yükümlüler yerinde yapılacak denetimler kapsamında defter ve belgeleri denetime

hazır bulundurmak; tüm bilgi işlem sistemini, denetimin amaçlarına uygun olarak denetim elemanlarına açmak ve verilerin güvenliğini sağlamak zorundadır.

Bilgi ve belgeler acil haller dışında yazılı olarak istenir. Yazıyla istenilen bilgi ve belge-

ler için yedi günden az olmamak üzere uygun bir süre verilir. Sözlü olarak bilgi ve belge talep edilmesi halinde bu talep yazı ile teyit edilir.

5.3. Yükümlüler Tarafından Devamlı Bilgi Verme Yönetmeliğin 32. maddesinde Yükümlüler tarafından devamlı bilgi verilmesine ilişkin

genel bir düzenleme yapılmış olmakla birlikte bildirime ilişkin tutar, devamlı bilgi verme kapsamındaki işlem türleri, bilgilerin ne şekilde ve hangi sürelerde verileceği gibi uygulamaya ilişkin diğer usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenmediğinden henüz uygulamaya başlanmamıştır.

6. Muhafaza ve İbraz Yükümlülüğü

Yükümlüler her türlü ortamdaki, yükümlülüklerine ve işlemlerine ilişkin belgeleri dü-

zenleme tarihinden, defter ve kayıtları ise son kayıt tarihinden; kimlik tespitine ilişkin belge ve kayıtları son işlem tarihinden itibaren sekiz yıl süre ile muhafaza etmek ve istenmesi halinde yetkililere ibraz etmek zorundadır. Yükümlü nezdindeki hesaplarla ilgili kimlik tespitine ilişkin belgelerin muhafaza süresinin başlangıç tarihi hesabın kapatıldığı tarihtir.

Başkanlığa yapılan şüpheli işlem bildirimine veya uyum görevlisine yapılan dâhili bildi-rimlere yönelik belge ve kayıtlar, bildirime ek yapılan belgeler, uyum görevlilerince bildirimde bulunmama kararı verilen şüpheli işlemlere ilişkin yazılı gerekçeler, muhafaza ve ibraz yükümlülüğü kapsamındadır.

7. Yükümlülük Denetimi

7.1. Yönetmelikte düzenlenen konular: - Denetimin kapsamı (Md. 35) - Denetime yetkililer ve yetkileri (Md. 36) - Denetim elemanının görevlendirilmesi (Md. 37) - Denetim raporları (Md. 38) - Raporlar üzerine yapılacak işlemler (Md. 39) - Yükümlülük ihlallerinin Başkanlığa bildirilmesi (Md. 40)

61

Aysel YILDIRIM

7.2. Denetim Sonucu

Denetim sonucunda yükümlülüklere aykırılık tespit edilirse, aykırılığın türüne göre Başkanlıkça işlem tesis edilir. Aykırılık;

- Müşterinin tanınmasına ilişkin esaslara uyulmaması, şüpheli işlem bildiriminde bu-lunulmaması ya da devamlı bilgi vermeye uyulmaması ise Başkanlıkça idari para cezası uygulanır (idari yaptırım-idari para cezası).

- Eğitim, iç denetim, kontrol ve risk yönetim sistemleri konusunda ise yükümlüye

Başkanlıkça 30 günden az olmamak üzere süre verilir. Bu süre sonunda denetimin gereği yapılmazsa idari para cezası uygulanır (idari yaptırım-dari para cezası).

- Şüpheli işlem bildirimlerinin gizliliği kuralına uyulmaması bilgi ve belge verme yü-

kümlülüğünün yerine getirilmemesi ya da muhafaza ve ibraz yükümlülüğünün yeri-ne getirilmemesi ise Denetim raporu Başkanlıkça yetkili Cumhuriyet savcılığına gönderilir (adli yaptırım).

7.3. Yaptırımlar

İdari Yaptırım (İdari Para Cezası) Her yıl yeniden değerleme oranında artırılan rakamlar üzerinden uygulanır. 2008 yı-

lında geçerli olan idari para cezası tutarları;

• Banka, finansman şirketi, faktoring şirketi, ikrazatçı, finansal kiralama şirketi, sigorta ve reasürans şirketi, emeklilik şirketi, sermaye piyasası kurumu veya yetkili müesse-seler için 11.556 YTL

• Diğer yükümlüler için 5.778 YTL • Kimlik tespiti ve şüpheli işlem bildirimi yükümlülüğünü yerine getirmeyen görevliye

2.311 YTL.

Adli Yaptırım

• 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar (500.000.-YTL’ye kadar) adli para cezası

• Tüzel kişiler için bunlara özgü güvenlik tedbirleri

62

Bankacılar Dergisi, Sayı 64, 2008

63

Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının

Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik: Bankacılık Uygulamaları Açısından Değerlendirme

Alpaslan ÇAKIR*

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) tarafından 11 Şubat 2008 tarihinde İstanbul’da düzenlenen “Suç Gelirlerinin Aklanması ve Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Yeni Düzenlemeler ve Uygulamaya İlişkin Tereddüt-ler” konulu konferansta TBB Çalışma Grubu tarafından bankacılık uygulamaları açısından “Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik” kapsamında hazırlanan değerlendirmeler hakkında Çalışma Grubu Başkanı Alpaslan Çakır tarafından yapılan sunum aşağıda yer almaktadır.

Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmeliğin1 amacı, 11 Ekim 2006 tarihli ve 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklan-masının Önlenmesi Hakkında Kanunun uygulanmasına yönelik olarak; suç gelirlerinin aklanmasının ve terörün finansmanının önlenmesi amacıyla yükümlüler, yükümlülükler, yükümlülüklere uyumun denetimi, gümrük idaresine açıklama yapılması ve diğer tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

Yönetmelik, 1 Nisan 2008 tarihinde yürürlüğe girecek olup, yükümlülerin yönetmeliğin

yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla sürekli iş ilişkisi içinde oldukları müşterilerinin kimlik tespiti kapsamındaki bilgilerini, Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde Yönetmeliğe uygun hale getirmesi esası benimsenmiştir.

Yönetmelik, eski düzenlemelere göre müşterilerin kimlik tespiti, adresi teyit eden abo-

nelik gerektiren fatura veya resmi belgelerin temini, iletişim bilgilerinin müşteri ile temas kurularak teyit edilmesi, meslek ve iş bilgilerinin alınması, gerçek faydalanıcının tespit edilmesi, tüzel kişilerde yüzde yirmibeşten fazla hisseye sahip ortakların kimliklerinin tespit edilmesi şeklinde ilave belge ve bilgi alınmasına ve bu bilgilerin teyit edilmesine dair önemli yükümlülükler getirmektedir.

Bankacılık işlemleri açısından değerlendirildiğinde; “müşterini tanı”’ prosedür ve politi-

kaları, basit hesap açılması ve kayıt tutulmasının ötesine giderek bankaların müşteri kabul politikaları oluşturmalarını, müşterilerin kimlik tespiti yanında iş ve meslek, gelir düzeyi gibi bilgileri almaları, müşteri risk profilini çıkarmaları ve müşteri tanımlama programlarını yüksek riskli hesaplar için daha kapsamlı inceleme yapacak ve şüpheli faaliyetler için proaktif hesap incelemesini içerecek şekilde formüle etmelerini gerektirmektedir.

Bu işlemler bankalar için ilave bilgi işlem uygulamalarının geliştirilmesi yanında iş akış-

larının yeniden düzenlenmesi, ayrıca sürekli iş ilişkisi tesisinde başkası hesabına hareket edilip edilmediğine ilişkin müşterinin yazılı beyanının alınması, bu beyanın müşteri sözleş-mesinde ilave bir madde veya uygun formlar kullanılarak alınması, personelin uyum için eğitilmesi gibi bir dizi tedbirleri gerektirmektedir.

Fakat Yönetmeliğin detaylı düzenlenmekle birlikte; bazı maddelerinin uygulamaya geçi-

rilmesi için ilave düzenlemelere ve kılavuzlara ihtiyaç duyulduğu görülmektedir. Örneğin Yönetmeliğin 21. maddesinde üçüncü tarafın riskli ülkelerde yerleşik olması durumunda

* Türk Ekonomi Bankası A.Ş., Yönetici.

Alparslan ÇAKIR

üçüncü tarafa güven ilkesi uygulanmaz ifadesi bulunmasına rağmen riskli ülkelerin hangileri olduğuna dair bir duyuru veya bilgi yükümlülere verilmemiş, basitleştirilmiş tedbirler ile ilgili 26 ıncı madde için yöntem belirtilmemiştir.

Yönetmeliğin maddeleri gözden geçirildiğinde aşağıda belirtilen hususlarda tereddütler

oluştuğu görülmektedir: Kimlik tespitine ilişkin 5. maddede; işlem tutarı ya da birbiriyle bağlantılı birden fazla

işlemin toplam tutarı yirmibin YTL veya üzerinde olduğunda, elektronik transferlerde işlem tutarı ya da birbiriyle bağlantılı birden fazla işlemin toplam tutarı ikibin YTL veya üzerinde olduğunda, kimliğe ilişkin bilgileri almak ve bu bilgilerin doğruluğunu teyit etmek suretiyle müşterilerinin ve müşterileri adına veya hesabına hareket edenlerin kimliğini tespit etmek zorundadır hükmü bulunmasına rağmen; bağlantılı olarak değerlendirilecek işlemlerin neler olduğuna dair net açıklamalar getirilmemesi, bu işlemlere yönelik; eğitim, kontrol ve bilgi işlem uygulamalarında kimlik tespit yükümlülüğü açısından tedbir alınması ve yükümlülük denetimi açısından uygulamada sorunlara yol açabileceği düşünülmektedir.

Yönetmelikte tanımlar bölümünde; “sürekli iş ilişkisi”, yükümlü ile müşteri arasında he-

sap açılması, kredi veya kredi kartı verilmesi, kiralık kasa, finansman, faktoring, finansal kiralama gibi hizmetler nedeniyle kurulan, niteliği itibarıyla devamlılık unsuru taşıyan iş ilişkisi olarak tanımlanmış olup, sayılan işlem türleri arasında sigortalama işlemleri sayılmadığı gibi, kimlik tespitine ilişkin 5 inci maddede Hayat sigortası sözleşmelerine ilişkin işlemlerde bir yıl içinde ödenecek prim tutarı toplamı iki bin veya tek primli olup prim tutarı beşbin YTL veya üzerinde olduğunda kimlik tespiti yapılması öngörülmüştür. Yürürlükten kalkan 4208 Sayılı Kanun’un Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 4. maddesinde; “Sigortalama, işlemleri, … yapılmadan önce herhangi bir parasal sınır olmaksızın kimlik tespiti yapılır.” ifadesi bulun-maktadır. Yeni Yönetmelikte tanım kısmında veya ilgili başlık altında sigortalama işlemlerinin sürekli müşteri işlemleri kapsamında değerlendirileceğine dair bir ifade bulunmaz iken para aklama işlemlerinde batı ülkelerinde en sık suistimal edilen ve özel önlem alınması istenilen hayat sigortası işlemlerinde parasal limit getirilmiştir. Yönetmelikte, özellikle ana yükümlüler arasında yer alan sigorta şirketleri ve onların acentesi olarak kimlik tespitini yapan banka şubeleri için belirtilen sigortalama işlemleri dışında kalan örneğin trafik sigortası işlemlerinde limit gözetmeksizin ya da yimibin YTL veya üzerinde kimlik tespiti yapılacağına dair net bir bilgi bulunmamaktadır.

Gerçek kişilerde kimlik tespiti ile ilgili 6 ıncı maddede; sürekli iş ilişkisi tesisinde beyan

edilen adresin doğruluğu; yerleşim yeri belgesi, ilgili adına düzenlenmiş elektrik, su, doğal-gaz, telefon gibi abonelik gerektiren bir hizmete ilişkin olan ve işlem tarihinden önceki üç ay içinde düzenlenmiş fatura, herhangi bir kamu kurumu tarafından verilen belge veya Başkan-lıkça uygun görülen diğer belge ve yöntemlerle teyit edilmesi esası getirilmiştir. Teyide esas belgelerin okunabilir fotokopisi veya elektronik görüntüsü alınır yahut belgeye ait ayırt edici bilgiler kaydedilir denilmektedir. Bankaların Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla sürekli iş ilişkisi içinde oldukları müşterilerinin adres ve iletişim bilgilerinin teyidinde teyide esas belgelerin tamamlanması örneğin müşterinin yurtdışında işçi olması, belirtilen süre içinde yüzyüze işlem yaptırmaması halinde, ilk yüzyüze işleminde yanında adresini teyit eden belge bulunmaması, müşterinin inaktif olması ve kendisine ulaşılamaması durumunda altı aylık uyumlaştırma süresinin milyonlara varan müşteri portföyü olan bankalar için yetersiz kalacağına dair ciddi endişeler bulunmaktadır.

Bankalar için; müşteri adres bilgilerinin teyidinde, adrese dayalı nüfus sayımı ile ilgili

kamu kayıtlarından faydalanılması, kira kontratının da belgelere eklenmesi, müşteriye kredi kartlarının adresinde teslim edildiği durumlarda veya ekstreleri düzenli olarak adresine gönderilen mevcut müşteriler için ayrıca adres teyidi için bir belgenin teminine gerek görülmemesi gibi çözümlerin geliştirilmesi faydalı olacaktır.

64

Bankacılar Dergisi

Özellikle maaş ödemesi anlaşması kapsamında toplu müşteri edinimi gibi kayıtdışı is-tihdamın, vergi ve prim kaçaklarının önlenmesine büyük katkıda bulunacak bir üründe binlerce müşteriye çok kısa sürede hesap açılması, elektron kartlarının basılarak kendilerine ulaştırılması ve maaşlarının gecikmeden ödenmesinin gerektiği durumlarda hem kamu hem özel sektör çalışanları için basitleştirilmiş tedbirlerin uygulanması büyük önem arz etmektedir. Çünkü bu kapsamda edinilen müşterilerin meslek ve iş bilgileri, gelir düzeyi net olarak banka tarafından bilinmekte olup, suçtan kaynaklanan bir büyük tutarlı fon akışına dair işlemlerin kolaylıkla farkedilmesi mümkündür. Yönetmelikte, yurtdışı yerleşik kişilerde adres teyidinin nasıl yapılacağına dair bilgi bulunmamaktadır.

Yönetmeliğin 7. maddesinde; tüzel kişiyi temsile yetkili kişilerin kimlik bilgilerinin doğru-

luğu, 6. maddede belirtilen kimlik belgeleri; temsil yetkileri ise tescile dair belgeler üzerinden teyit edilir, hükmü bulunmaktadır. İfadenin bir önceki düzenlemelerde olduğu üzere sadece hesap açılış işlemini gerçekleştiren veya adına işlem yapan temsile yetkili kişiler için geçerli olması gerektiği düşünmekle birlikte, Yönetmelikteki ifadeden tüm temsile yetkili kişilerin kimlik tespitinin yapılacağına dair bir izlenim vermektedir. Bu şekilde yorum yapılması durumunda; çok sayıda kişinin çeşitli düzeylerde yetkilendirildiği ve bu nedenle imza sirküsünün kitapçık halinde bastırıldığı kurumsal firmalarda kimlik tespit ve teyit işleminin çok ağır bir operasyonel yük getireceği açıktır.

Yönetmeliğin 17. maddesinde finansal kuruluşların, ayrıca sürekli iş ilişkisi tesisinde

başkası hesabına hareket edilip edilmediğine ilişkin müşterinin yazılı beyanını alır. Bu beyan müşteri sözleşmesinde belirtilebilir veya uygun formlar kullanılarak alınabilir, ifadesi ile ilgili olarak; sürekli iş ilişkisi tesisinde, başkası hesabına hareket edilip edilmediğine ilişkin müşterinin yazılı beyanının alınması uygulamasının, yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla sürekli iş ilişkisi içinde oldukları müşteriler için de uygulanıp uygulanmayacağı belli değildir. Uygulanması gerektiği şeklinde yorumlanması durumunda, milyonlarca müşteri portfoyüne sahip bankaların tüm müşteri sözleşmelerini altı ay gibi kısa bir sürede yenileme-leri bu bankalarımıza önemli ölçüde mali külfet ve operasyonel iş yükü getirebilir.

Günümüzde, müşteri işlemlerinin büyük bir bölümünün internet ve ATM’ler üzerinden

yapıldığı, bunun hem ülke ekonomisi, hem müşteri memnuniyeti hem de bankalarımız açısından önemli bir tasarruf olmasının yanında kağıt kullanımını azaltmakta dolayısıyla çevreye ve doğaya da olumlu katkıları olmaktadır. Bu hususlar düşünüldüğünde mevcut müşteriler için bu beyanın yazılı alınmak yerine örneğin internet işlemlerinden önce elektronik formların müşteriye onaylatılması gibi bir çözüm getirilebilir.

Ayrıca kendi adına ve fakat başkası hesabına hareket eden kimselere sorumluluklarını

hatırlatmak amacıyla yükümlülerin, gerekli duyuruları hizmet verdikleri tüm işyerlerine müşterilerin rahatça görebileceği şekilde asması veya internet, ATM ekranlarında bilgilendir-me notu olarak konulmasının yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla sürekli iş ilişkisi içinde oldukları müşteriler için de yeterli olduğu kabul edilmesi bankaları önemli bir işyükü ve mali külfeti önleyecektir.

Yine 17. maddede finansal kuruluşlar ticaret siciline kayıtlı tüzel kişilerle sürekli iş ilişki-

si tesisinde, tüzel kişiliğin yüzde yirmibeşi aşan hisseye sahip gerçek ve tüzel kişi ortaklarının kimliğini 6 ve 7. maddelere göre tespit edilmesi öngörülmüş olup, tüzel kişi ortakların kimliğinin tespitinde, bu tüzel kişiliği temsile yetkili kişilerin 7(1)’e göre kimlik belgelerinin alınmasının gerekli olup olmadığına dair bir açıklamaya gerek duyulmaktadır.

Yönetmeliğin, muhabirlik ilişkisine ilişkin tedbirlerin açıklandığı 23. maddesi ile ilgili ola-

rak; muhabir ilişkisi kapsamında üçüncü tarafa güven kapsamında mı sözleşme yapılıp yapılmayacağı, muhabirlik ilişkisinden ne tür işlemlerin anlaşılacağı (bankaların yurtdışında açtığı hesaplar mı, yoksa yurtdışı bankaların ülkemizde açtıkları mı, sadece ihracat bedeli

65

Alparslan ÇAKIR

iskontosu yapılan gayrinakdiredi ilişkisinin de dahil olup olmadığı, garanti, akreditif teyidi vb işlemlerin muhabirlik ilişkisi kapsamında mı değerlendirileceği) konusunda bir netlik bulun-mamaktadır. Yurtdışı uygulamalar dikkate alındığında muhabirlik ilişkisinden yabancı finansal kurumların ülkemizdeki bankalarda kendi adlarına hesap açmak yolu ile sürekli müşteri ilişkisine girdiği durumlar olduğu bilinmektedir.

Yönetmeliğin 18. maddesine göre; yükümlüler karmaşık ve olağandışı büyüklükteki iş-

lemler ile görünürde makul hukuki ve ekonomik amacı bulunmayan işlemlere özel dikkat göstermek, talep edilen işlemin amacı hakkında yeterli bilgi edinmek için gerekli tedbirleri almak ve bu kapsamda elde edilen bilgi, belge ve kayıtları istenildiğinde yetkililere sunmak üzere muhafaza etmek zorundadır. Bankaların bu madde kapsamında olağanüstü işlemleri raporlayan ve bunların ekonomik amacını araştıran ve alınan yanıtları elektronik olarak işlem üzerine kaydeden alanlar açması veya yazılımlar kullanması gerekmektedir. Bu işlemlerde sınırlı açıklama alanları yetmeyebilir.

Yönetmeliğin 21. maddesinde yeralan üçüncü tarafa güven ilkesinin; Üçüncü tarafın

riskli ülkelerde yerleşik olması durumunda, finansal kuruluşların kendi aralarında müşterileri adına yaptıkları işlemlerde, finansal kuruluşların acente ve benzeri birimleri ile ana hizmet birimlerinin uzantısı veya tamamlayıcısı niteliğindeki hizmetleri yaptırdıkları kişilerle olan ilişkilerinde uygulanmaz hükümleri ilave açıklama ve kılavuzlara ihtiyaç gerektirmektedir. Üçüncü tarafa güven ilkesi ile ilgili FATF (Financial Action Task Force) kaynaklarına dönüldüğünde; karşı tarafın riskli bölgelerde yer alması durumunda üçüncü tarafa güven ilkesi yerine FATF’in 8 inci tavsiyesi ve açıklama notlarındaki yüzyüze görüşülmeyen (non-face to face) müşterilerle ilgili ilave tedbirlerin alınması ve güven ilkesi koşullarının sağlan-ması anlaşılmaktadır.

Yine finansal kuruluşların acente ve benzeri hizmet birimleri olan ilişkilerde kimlik tespi-

tinin bu organlarca yapıldığı durumlarda (örneğin bankaların müşterilerinin kredi kartı teslimi ile adreslerinde kimlik bilgi veya belgelerinin alınmasında kullandıkları kargo şirketlerinden veya tüketici finansman şirketlerinin bayileri aracılığı ile kredi satışları) üçüncü tarafa güven ilkesi uygulanmayacağı, FATF açıklamalarına göre bu aracıların bankanın bir uzvu gibi değerlendirildiği ve bu aracıların elde ettikleri kimlik belge veya dökümlerini yükümlülere gecikmeksizin aktarmasının esas olduğu anlaşılmaktadır. Üçüncü tarafa güvenildiği durum-larda karşı taraftan kimlik belgesinin temin edilmesine gerek olmayıp, istenilmesi halinde karşı tarafın ibraz edebilmesi gerekir.

Üçüncü tarafa güven ilkesinin finansal kuruluşların kendi aralarında müşterileri adına

yaptıkları işlemlerde uygulanmaz ifadesi ise, bu ilke ile getirilmesi gereken kolaylıkların uygulanamaz olduğu gibi maddeyi inkar eden bir ifade olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü üçüncü tarafa güven ilkesi güvenilir ülkelerin finansal kurumlarının müşterileri için yaptıkları hizmetlerde müşterinin diğer finansal kurumdaki bilgilerine güvenilerek bu müşteri adına hesap açılması, yatırım işlemleri yapılması gibi işlem tesis edilmesidir.2

Yönetmeliğin işlemin reddi ve iş ilişkisinin sona erdirilmesi başlıklı 22. maddesinde da-

ha önce elde edilen müşteri kimlik bilgilerinin yeterliliği ve doğruluğu konusunda şüphe duyulması nedeniyle yapılması gereken kimlik tespit ve teyidinin yapılamadığı durumda iş ilişkisi sona erdirilmesi istenmektedir. Diğer Kanun ve sair mevzuattan kaynaklanan neden-lerle, her durumda müşteri ilişkisinin derhal sona erdirilmesi mümkün olmayabilir. Örneğin, hesap üzerinde ibraz edilmemiş çek yaprağının tanımlı olması, nakit kredi riski, süresiz teminat mektubu, otomatik ödeme talimatı, haciz, kanuni takip gibi durumlar müşteri ilişkisinin sona erdirilmesini engelleyen durumlardır.

Yönetmeliğin 24. maddesinde “Bankaların kendi nam ve hesaplarına aralarında ger-

çekleştirdikleri transferler ile kart numaralarının mesajlarda kullanılması kaydıyla, kredi ve

66

Bankacılar Dergisi

67

banka kartları kullanılarak gerçekleştirilen transferlerde yurtiçi ve dışı transferlere ilişkin mesajlarda yer alacak zorunlu bilgiler açısından birinci ve ikinci fıkra kapsamı dışındadır.” ifadesinin, “Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu”nun 8. maddesinde yer alan; “Kart çıkaran kuruluşlar, kartların kullanılması bir kod numarası, şifre ya da kimliği belirleyici başka bir yöntemin kullanılmasını gerektiriyorsa, bu tür bilgilerin gizli kalması amacıyla gerekli önlemleri almak ve harcama ve alacak belgesinin müşteri nüshası üzerinde ve yazışmalarda kart numarasının açıkça yer almasını engellemekle yükümlüdür” ifadeyle çelişip çelişmediği konusunda tereddüt oluşmuştur.

5549 sayılı Kanuna göre yapılan soruşturmalarda, inceleme makamından haklarında

inceleme yapılan kişi ve kurumlar hakkında işlemlerine ilişkin bilgi istenilmesinin yanında şüpheli işlem bildirimi yapılıp yapılmadığına dair bilgiler de talep edilmektedir. Yönetmeliğin 29. maddesinde Yükümlüler, Başkanlığa şüpheli işlem bildiriminde bulunulduğuna veya bulunulacağına dair, yükümlülük denetimi ile görevlendirilen denetim elemanlarına ve yargılama sırasında mahkemelere verilen bilgiler dışında, özel kanunlarda hüküm bulunsa dahi işleme taraf olanlar dâhil olmak üzere hiç kimseye bilgi veremezler hükmü kapsamında bu kanun kapsamında inceleme yapan mercilerin taleplerinin yerine getirilip getirilmeyeceği-nin bankalara ve ilgili kurumlara Başkanlıkça duyurulması ihtiyacı vardır.

Yönetmeliğe göre; yükümlüler her türlü ortamdaki, yükümlülüklerine ve işlemlerine iliş-

kin belgeleri düzenleme tarihinden, defter ve kayıtları ise son kayıt tarihinden; kimlik tespitine ilişkin belge ve kayıtları son işlem tarihinden itibaren sekiz yıl süre ile muhafaza etmek ve istenmesi halinde yetkililere ibraz etmek zorundadır. Yükümlü nezdindeki hesaplarla ilgili kimlik tespitine ilişkin belgelerin muhafaza süresinin başlangıç tarihi hesabın kapatıldığı tarihtir denilmektedir. Maddede yer alan “yükümlü nezdindeki hesaplarla ilgili kimlik tespitine ilişkin belgelerin muhafaza süresinin başlangıç tarihi hesabın kapatıldığı tarihtir.” hükmü bankaların arşiv uygulamalarında önemli karışıklıklara neden olabilecektir. Bu maddedeki hükmün diğer resmi kurumların düzenlemelerinde olan hesapta zaman aşımını kesen veya kesmeyen işlemler açısından değerlendirildiğinde kendisine ulaşılmayan ve bakiyesi TMSF’ye devredilecek hesapların bankalarca kapatılması işlem olarak kabul edilmesi ve bu durumunda bu işlemden sonra bankanın ilave sekiz yıllık kayıt saklama süresinin başlayaca-ğı gibi bir sonuca veya yoruma yol açabilecektir.3

Sonuç olarak, Bankaların yeni yönetmelik kapsamında uygulamaların geliştirilmesi ve

uyum anlamında MASAK’la yakın işbirliği içinde başlangıçta yaşanacak sancılar olsa da zamanla aksaklıkların giderileceği, ülkemizin para aklama suçu ile mücadelede uluslararası standartlara yanıt veren bir sistem oluşturması sektörün güvenilirliği ve itibarı açısından da çok olumlu etkilere neden olacaktır. Dipnotlar 1 Yönetmelik 9 Ocak 2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 2 FATF methodology: “Where there is a contract to outsource CDD, R.9 does not apply because, the outsource or agent is to be regarded as synonymous with the financial institution i.e the process and documentation are those of the financial institution itself.” 3 Bankaların Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik, Zamanaşımına Uğrayan Mevduat, Emanet Ve Alacaklar, Madde 35 - 1. Bankalar nezdindeki her türlü mevduat, emanet ve alacaklardan, son talep, işlem veya mudiin herhangi bir şekilde yazılı bir talimatı tarihinden başlayarak on yıl geçtiği halde hak sahiplerince aranılmamış olanlar zamanaşımına uğrar. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumundan, Resmi Gazete Tarih: 27/06/2001, Sayı: 24445.

Bankacılar Dergisi, Sayı 64, 2008

68

Uluslararası Banka Hesap Numarası (IBAN)

Arif BELGİN*

Cemal ERDOĞDU**

Giriş Uluslararası Banka Hesap Numarası; İngilizce International Bank Account Number

kelimelerinin baş harflerinden oluşan IBAN hesap numaralarını standart olarak tanımlayan bir uluslararası standarttır.

Son yıllarda artan işlem hacmine ve çeşitliliğine karşılık, çeşitli dolandırıcılık ve

karapara aklama faaliyetleri nedeniyle kontrol işlevlerinin sıkılaştırılması gereği, bunun yanında işlem maliyetlerini düşürerek verimliliği arttırma çabaları, bankaları, kontrolü elden bırakmaksızın işlemleri giderek daha fazla otomatik hale getirmeye yönlendirmektedir. STP (Straight Through Processing: Uçtan Uca Otomasyon) bu yöndeki çalışmaların sonucu olarak ulaşılması arzu edilen bir durum olarak ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bankacılık sektöründe bu amaca yönelik çeşitli çalışmalar yapılmıştır ve yapılmaya devam etmektedir. Avrupa Birliği (AB) bünyesinde başlatılan standartlaşma çalışmaları Avrupa ve uluslararası alanda yaygınlaşmakta ve ödeme sistemlerinde; standart, prensip, tanım, erişim ve fiyatlama yapılarının geliştirilmesi ve uygulanması için önemli adımlar atılmaktadır.

Yukarıda belirtilen amaçlarla, geçerliliği teyit edilebilen, otomatik işlemeye uygun ve

uluslararası geçerliliğe sahip bir banka hesap numarası oluşturma kavramı, 2000’li yılların başında ECBS (European Committee for Banking Standards : Avrupa Bankacılık Standartları Komitesi) tarafından geliştirilmiş, ISO (International Organization for Standardization) tarafından kabul edilmiştir. Sınır ötesi ödemelerde IBAN ve Banka Tanımlama Kodu (BIC) kullanımı, işlem otomasyonunu sağlayan iki önemli finansal standarttır. BIC bankaya ait kodu tanımlarken IBAN müşteri hesap numarasına ait standardı tanımlamaktadır.

Teknolojinin yaygın ve etkin olarak kullanıldığı bankacılık ve finans sektöründe müş-

teri hesap numaralarının elektronik ortamda tanınmasını sağlayan bir standart olması dolayısıyla, ECBS, IBAN’ın Avrupa Birliği içerisinde ülkelerarası ve ülke içi ödemelerde kullanılmasını teşvik etmekte ve bu konuda zorlayıcı tedbirler almaktadır.

IBAN standardı uygulayan ülkeler ISO tarafından 2007 yılından itibaren görevlendiri-

len SWIFT’e (Society for Worldwide Interbank Financial Telecommunication) başvurmakta ve SWIFT tarafından incelenen başvurular diğer kayıtlı ülkelere duyurularak IBAN’ın ödeme sistemlerinde kullanılması sağlanmaktadır. Bir başka ifadeyle, SWIFT, IBAN standardı geliştirmek ve uygulamak isteyen ülkeler için bir kayıt otoritesi olarak görev yapmaktadır.

SWIFT tarafından belirlenen kurallara göre; IBAN standardı uygulamak isteyen ban-

kaların, müşterilerine ait hesaplar için IBAN üretebilme ve IBAN ile gelen havalelerde IBAN kodunu tanıma ve işleme, diğer ülke ve banka kodlarının geçerliliğini kontrol edebilme ve gönderilen havalelerde IBAN kullanabilme özelliklerini taşıyan sistemlere sahip olmaları gerekmektedir. Bankanın, müşterisinden aldığı talimatı gerçekleştirmeden önce, alıcıya ait IBAN kodunu SWIFT tarafından temin edilen güvenlik algoritması ile kontrol etmesi ve daha * T. İş Bankası A.Ş., ** Türkiye Bankalar Birliği, Birim Yöneticisi.

Bankacılar Dergisi

sonra işlemi gerçekleştirmesi gerekmektedir. Kontrollerin elektronik olarak yapılabilmesini teminen IBAN standardını oluşturan dizinde bir kontrol hanesi bulunmaktadır.

Belirlenen standarda göre, IBAN en fazla 34 karakterlik bir dizinden oluşmakta ve he-

sabın hangi ülkede ve hangi bankada olduğu dizin içerisinde tanımlanmaktadır. Ülkeler, belirlenen kurallara göre, 34 haneyi aşmayacak şekilde IBAN standardını kendileri belirle-mektedir.

BBAN (Basic Bank Account Number)-Temel banka hesap numarası finansal kuruluş-

lar tarafından kullanılan ve müşteriye ait hesap numarasını ulusal düzeyde belirleyen ve tanımlayan bir hesap numarası oluşturma sistemidir. BBAN, finansal kuruluşu ve o finansal kuruluşa ait müşteriyi belirlediğinden IBAN’ın oluşturulmasında da kullanılmaktadır. BBAN uygulaması olmayan ancak IBAN kullanan ülkeler de mevcuttur. Türkiye bu ülkeler arasında-dır.

IBAN - Elektronik Format: IBAN formatını oluşturan dizindeki 34 alfa-nümerik karakter

sırasıyla aşağıdaki bölümlerden oluşmaktadır: - Ülke kodu: ilk 2 hane, bankanın bulunduğu ülkeye ait ülke kodu, ISO 3166 stan-

dardında belirtilmektedir. - Kontrol hanesi: 2 hane, ISO/EC 7064 standardına uygun olarak güvenlik deneti-

mi yapmayı; IBAN’ın doğru ve geçerli olup olmadığını gösteren rakamlardır. Kontrol hanesi standart bir algoritmayla hesaplanmaktadır.

- Ulusal banka hesap numarası BBAN veya mevcut durumda kullanılan hesap numarası: 30 haneye kadar çıkabilen, 0-9 ile A-Z’den (sadece büyük harf) oluşan alfa-nümerik karakter dizini.

IBAN - Yazılı Format: Elektronik formatla aynı olup, tek farkı IBAN’ın 4 gruba ayrılarak

yazılmasıdır. SWIFT verilerine göre, Mart 2008 itibariyle aşağıda sayılan 46 ülke veya alanda ban-

kalar IBAN standardına uygun işlem yapabilmektedirler:

Almanya Andora Avusturya Belçika Bosna Hersek Bulgaristan

Cebelitarık Çek Cumhuriyeti Danimarka Estonya Faroe

Adaları Finlandiya

Fransa Grönland Hırvatistan Hollanda İngiltere İrlanda

İspanya İsrail İsveç İsviçre İtalya İzlanda

Karadağ Kıbrıs (Güney) Letonya Lihtenştayn Litvanya Lüksemburg

Macaristan Makedonya Malta Mauritius Adası Monako Norveç

Polonya Portekiz Romanya San Morino Sırbistan Slovakya

Slovenya Tunus Türkiye Yunanistan

69

Arif BELGİN-Cemal ERDOĞDU

Bazı Ülkelere Ait IBAN Örnekleri

Ülke Uzunluk Örnek IBAN’lar Almanya 22 DE89 3704 0044 0532 0130 00 Avusturya 20 AT61 1904 3002 3457 3201 Fransa 27 FR14 2004 1010 0505 0001 3M02 606 Hollanda 18 NL91 ABNA 0417 1643 00 İngiltere 22 GB29 NWBK 6016 1331 9268 19 İtalya 27 IT60 X054 2811 1010 0000 0123 456 Türkiye 26 TR33 0006 1005 1978 6457 8413 26

Türkiye’de IBAN Uygulaması TC Merkez Bankası (TCMB), bankalar ve katılımcı bankaların da katılım ve katkıları

ile yürütülen standart belirleme ve uygulamaya yönelik politikaların belirlenmesi çalışmaları, Türkiye Bankalar Birliği bünyesinde oluşturulan IBAN Çalışma Grubu tarafından yürütülmek-tedir. 2003 yılında başlatılan çalışmalar sonucu, “IBAN Türkiye Raporu” hazırlanmış ve Türkiye standardı olarak benimsenerek, 30 Mayıs 2005 tarihinde ülke standartları için, o dönemde kayıt otoritesi olarak görev yapan ESBC’ye gönderilip yayınlanması sağlanmıştır. Ayrıca, hazırlıklarını tamamlamaları, yurtdışından gelen ve yurtdışına giden havaleleri IBAN ile gerçekleştirebilecek altyapılarını oluşturmaları için 1 Eylül 2005 tarihine kadar bankalara süre verilmiş, anılan tarihte IBAN tüm Türkiye’de yürürlüğe girmiştir.

Yurtdışı para transferlerinde olduğu gibi TCMB tarafından işletilen ulusal ödeme

(Elektronik Fon Transferi-EFT) sisteminde de IBAN kullanımına ilişkin altyapının hazırlanma-sı için çalışmalar yapılmıştır.

IBAN-Türkiye standardı 26 hane uzunluğunda ve tüm bankaların kolaylıkla uygulaya-

bilecekleri bir yapıdadır. Temel hesap numarası bölümü, 16 haneden oluşmakta, sağa dayalı olarak yazılmakta ve varsa boşluklar sıfır ile doldurulmaktadır. Hesap numarası alanı, kurallara uygun olarak, her banka tarafından farklı uzunlukta belirlenebilmektedir. Buna göre Türkiye IBAN formatı aşağıdaki şekildedir:

Ülke kodu + kontrol hanesi + banka/kurum kodu + rezerv alanı + temel hesap numarası alanı

Ülke standardı içindeki banka kodu olarak TCMB tarafından kullanılan risk izleme ko-

du benimsenmiştir. Ayrıca, banka müşterilerinin IBAN ile işlem yapmalarını teşvik etmek ve yeni sisteme adapte olmalarına yardımcı olmak üzere bankalar ve Birlik olarak çeşitli bilgilendirme ve tanıtım çalışmaları yapılmıştır. Bu çerçevede, Birlik tarafından bir tanıtım broşürü hazırlanarak bankaların müşterilerine yönelik bilgilendirme faaliyetlerinde kullanma-ları sağlanmış, Birlik internet sayfalarında IBAN için özel tanıtım bölümü hazırlanmış ve bu sayfalarda müşterilere yönelik olarak IBAN etkinlikleri, tanıtım broşürü ve basın duyurularına ilişkin detaylı bilgi verilmiştir.

Türkiye IBAN Uygulama Planı IBAN standardının belirlenmesine ilişkin çalışmalardan sonra, temel bankacılık uygu-

lamalarında IBAN işlemlerini gerçekleştirecek değişiklikler, diğer uyum çalışmalarının yapılması ve banka müşterilerinin bilgilendirilmesi çalışmalarının yürütülmesine yönelik bir uygulama planı oluşturulmuştur. Birlik Yönetim Kurulu’nun da tavsiye ve teşvikleri ile bankalar tarafından yapılan çalışmalar desteklenmiş ve bu konuda bankalar arası işbirliği ve yardımlaşmayı sağlayacak platformlar oluşturulmuştur.

70

Bankacılar Dergisi

Tamamlanan çalışmalar: - Mevcut hesapların tamamına IBAN üretilmesi, - Yeni açılan hesaplara IBAN verilmesi, - Müşterinin IBAN bilgisinin (internet şubesinde, ATM işlemlerinde vs.) müşteriye

iletilmesi: İnternet bankacılığını kullanan müşterilerin hesaplarına ait IBAN karşı-lıklarını görmeleri ve müşterilere gönderilen ekstrelerde IBAN yazılması,

- Hesap cüzdanları ve ekstrelerin üzerine IBAN bilgisinin yazılması, - Hesaplara ait IBAN'ın ilgili bankanın internet sayfasında öğrenilmesi: Müşteri he-

sap numaralarına karşılık gelen IBAN standardındaki hesap numaralarını oluş-turmak üzere banka internet sitelerine çeşitli yardımcı programların hazırlanması ve sunulması,

- Müşterilere yönelik bilgilendirme amaçlı değişik kanallardan duyuru yapılması; Bu çerçevede, Birlik tarafından bir tanıtım broşürü hazırlanarak bankaların müş-terilerine yönelik bilgilendirme faaliyetlerinde kullanmaları sağlanmış, aynı za-manda Birlik internet sayfalarında IBAN için özel sayfalar hazırlanmış, IBAN et-kinlikleri, tanıtım broşürü ve basın duyurularına ilişkin detaylı bilgi verilmiştir ve verilmeye devam edilmektedir.

- Yurtdışına gönderilen havalelerde göndericiye ait IBAN'ın kullanılması, - EFT sisteminde kullanılan havale mesajlarında uyarlamalar yapılarak IBAN ile

transfer yapılması için gerekli altyapıının oluşturulması. Ayrıca, EPC (European Payments Council: Avrupa Ödeme Birliği) tarafından 2007 yılı

başından itibaren, AB bankaları tarafından ve AB bankalarına yapılan para transferlerinde göndericinin; adı ve soyadı, adresi (adres bulunamıyorsa, doğum yeri ve tarihi, vatandaşlık kimlik numarası veya müşteri kimlik numarası) ve hesap numarası bilgilerinin bulunması kuralı getirildiğinden, EFT sisteminde kullanılan mesaj formatlarında IBAN ile birlikte bu değişiklikler de yapılarak uygulamaya alınmıştır.

Altyapı çalışmalarını tamamlayan bankalar, havaleleri daha hızlı ve daha güvenli bir

şekilde hesaplara aktarabilmeye başlamıştır. Tamamlanması Beklenen Çalışmalar: - IBAN kullanan diğer ülkelere gönderilen havalelerde alıcıya ait IBAN'ın kullanıl-

ması ve doğrulanması: 01.07.2008 - Yurtdışından gelen IBAN'lı havalelerde alıcıya ait IBAN'ın doğrulanması ve hava-

lelerin otomatik işlenmesi: 01.07.2008 - EFT işlemlerinde alıcıya ve göndericiye ait IBAN'ın kullanılması, doğrulanması ve

otomatik işlenmesi: 01.07.2008 IBAN’ın Geleceği IBAN kullanımıyla ilgili önemli bir kavram da SEPA (Single Euro Payments Area: Tek

Euro Ödeme Bölgesi)’dır. SEPA, Avrupa’daki bireysel ve kurumsal banka müşterilerinin bulundukları ülkeden bağımsız olarak, Euro ödemelerini aynı koşullarda, aynı hak ve kurallara tabi olarak daha ucuza yapabildikleri tek ve birleşmiş bir ödeme piyasası yaratmayı amaçlayan bir çalışmadır.

SEPA, Euro alanını öncelikli uygulama alanı olarak belirlemekle beraber, Euro alanı

dışındaki ülkelerin de SEPA standartlarına uyum çalışmalarını desteklemektedir. EPC tarafından yürütülen SEPA programına ilişkin çalışmalar, Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa

71

Arif BELGİN-Cemal ERDOĞDU

bankacılık sektörünün desteği ile yürütülmekte olup SEPA’nın uygulanmasında EPC endüstriyel gövde olarak, SWIFT ise kayıt otoritesi olarak görev almaktadır.

Transferler, otomatik ödemeler ve kart ödemeleri gibi standartlaştırılmış sınır ötesi

Euro ödemelerin, yerel ödemelerde olduğu gibi hızlı, güvenli ve en az masrafla yapılması öngörülmektedir. Avrupa alanında karşılaşılan, ödeme piyasalarındaki bölünmüşlük, farklı ulusal ödeme standartları ve bunlara ilişkin düzenlemeler, ürünler, işlem yöntemleri ve altyapılar ortak bir yapıya kavuşturulacaktır. SEPA uygulamasında banka müşterileri açısından işlemlerin daha kolay yapılması, oluşturulacak şeffaf yapı sayesinde işlemlerin izlenmesi ve karapara aklamaya karşı etkin önlemler alınması beklenmektedir. IBAN kullanımının yaygınlaşması, SEPA uygulamasında müşterilere ve bankalara büyük kolaylık-lar sağlayacaktır.

SEPA uygulamasında geçiş için 1 Ocak 2008 tarihi belirlenmiş olmakla birlikte ulusal

ve yerel uygulamalarla birlikte kullanılması ve tam entegrasyonu için 2010 başlangıç yılı olarak tespit edilmiştir. 2010 yılına kadar, bankaların teknolojik altyapılarını yeni düzene uyumlu hale getirmeleri beklenmektedir.

EFT üzerinden gerçekleşen yurtiçi ve SWIFT üzerinden gerçekleşen yurtdışı para

transferlerinde IBAN kullanımı şimdiye kadar göndericinin tercihine bırakılmıştır. Türkiye’de geçici olarak bulunan turist, öğrenci, işadamı gibi kişiler dışında bankalarda işlem yaptıran herkesin bir banka hesabının olması ve tüm işlemlerini bu hesap üzerinden yapması,

- Kara para aklama faaliyetlerinin izlenmesi ve önlenmesi, - İşlem hızının ve güvenliğinin arttırılması, - STP oranlarının arttırılması ve - SEPA’ya uyum çalışmaları

açılarından büyük önem taşımaktadır. Bu hususları gözönünde tutarak, Birliğimiz nezdindeki IBAN Çalışma Grubu, Birliğimiz üyesi bankalarla işbirliği içinde, Türkiye’de hesap ve dolayısıyla IBAN kullanımını daha çok teşvik etmek amacıyla çeşitli tedbirler üzerinde çalışmalarını sürdürmektedir.

72

Bankacılar Dergisi, Sayı 64, 2008

73

Yapısal Faiz Oranı Riski Ölçümü

N. Burak AKAN* 1. Giriş Literatürde uzun yıllar faiz oranı riski (FOR) kapsamında değerlendirilen yapısal faiz

oranı riskinin (YFOR) tarihi bankacılık sistemininki kadar eskidir. Bankalar, mudilerinden belirli bir faiz karşılığı mevduat kabul edip bu fonu talep edenlere bir faiz karşılığı plase ettikleri günden beri - gerek mevduat ile kredinin aynı vadelerde olmaması gerekse de bazı fonların sabit bazı fonların ise değişken faizli olmaları dolayısıyla-YFOR’ne maruz kalmışlar-dır.

Yapısal faiz oranı riski 1990’ların başında piyasa riski kavramının doğuşu ile ortaya

çıkmıştır. O güne kadar FOR kapsamında bilançolarının tümü söz konusu olmakta ve bu risk kapsamında iki maruziyet türü gözlemlenmeye çalışılmaktaydı. Bunlardan ilki faizler genel düzeyinin değişimlerine bağlı olarak ortaya çıkan bilanço değeri değişimi diğeri ise banka faiz marjında ortaya çıkan değişimlerdir. (Dermine ve Bissada 2002).

1996 yılında Basel Komite tarafından yayımlanan “Market Risk Amendment” dokü-

manı ile Basel Komite banka bilançolarını alım satım hesapları (trading book) ve bankacılık hesapları (banking book) olarak ikiye ayırmıştır. Bu doküman ile alım satım hesaplarında bankalarca tutulan kıymetlerin faiz değişimleri nedeniyle karşılaşılması muhtemel değer kaybı piyasa riskinin konusu olmuştur. Bilançonun alım satım hesapları dışındaki pozisyonla-rı dolayısıyla karşılaşılması muhtemel değer ve faiz geliri kaybı ise YFOR kapsamında incelenmeye başlamıştır.

Genel olarak gelişimi açıklanmaya çalışılan YFOR’nin aşağıda tanımı ve kaynakları

özetlenecek, takip eden bölümde ise yaygın olarak kullanılan YFOR ölçüm teknikleri açıklanacaktır. Bu kapsamda Yeni Basel Sermaye Uzlaşısında konu edilen “Standart Faiz Şoku” metodolojisi detaylı olarak incelenecek ve ülkemizdeki mevcut faiz ve oynaklık düzeyi göz önünde bulundurularak bu riskin Türk Bankacılık Sistemi (TBS) özkaynakları üzerine etkisi değerlendirilecektir.

2. Yapisal Faiz Oranı Riski En genel tanımı ile, faiz oranlarında oluşan ters yönlü hareketlerin, bankaların gelirle-

rinde ve bilanço değerlerinde yaratacağı azalış ihtimali olarak tanımlanabilen YFOR Basel Sermaye Uzlaşısı (Basel II) dokümanında ikinci dayanağı kapsamında ele alınmaktadır. Dokümanda Komitenin, bankacılık hesaplarındaki faiz oranı riskinin sermaye ile desteklen-meye değer, potansiyel olarak önemli bir risk olduğuna olan inancını korumasına rağmen YFOR’nin ikinci dayanakta yer almasının nedeni, gerek sektörden ulaşan görüşler gerekse de, Komite tarafından gerçekleştirilen ilave çalışmalar sonucunda bu riskin doğası ile riskin izlenmesine ve yönetilmesine yönelik süreçler itibariyle uluslararası aktif bankalar arasında önemli derecede heterojenliğin bulunduğunun açık bir şekilde ortaya çıkması olarak vurgulanmaktadır.

* TC Ziraat Bankası A.Ş., Risk Yönetimi Dairesi.

N. Burak AKAN

Basel II dokümanı ikinci dayanakta YFOR ölçümünde kullanılan süreçlerin bankaların tüm önemli yapısal faiz oranı pozisyonlarını içermesi gerektiğini belirtilmektedir.

Komite, banka yönetimine ölçüm sisteminin türü ve karmaşıklık düzeyinden ayrı ola-

rak, bu sistemin yeterli ve eksiksiz olmasını sağlama konusunda sorumluluk yüklemektedir. Ayrıca, dokümanda ölçüm sisteminin niteliği ve güvenilirliğinin büyük oranda modelde kullanılan verilerin niteliği ile modelin varsayımlarına dayanmasından hareketle Banka yönetiminin sistemin bu unsurlarına özel olarak dikkat etmesi gerektiğine vurgu yapılmakta-dır.

Diğer taraftan ikinci dayanak “Denetim Otoritesinin İncelemesi Sürecinde Ele Alına-

cak Spesifik Konular” başlığı altında ise, kendi bankacılık sektöründe bu riskin doğası ve riski izleme ve ölçüm yöntemleri konularında yeterli düzeyde homojen bir yapının bulunduğunu düşünen denetim otoritelerinin bu risk için de zorunlu bir asgari sermaye yükümlülüğü tesis edebileceklerini belirtilmiştir. Basel Komite yapısal faiz oranı riskinin yönetimine yönelik olarak 2004 yılında yayımladığı “Faiz Oranı Riski Yönetim ve Denetim Prensipleri” doküma-nını, ölçümüne yönelik olarak ise “Standart Faiz Şoku” analizini önermektedir.

Ayrıca Basel Komite denetim otoritelerine, bankaların faiz oranı risklerinin seviyesi ile

orantılı olarak sermaye bulundurmadıklarını belirlemesi halinde, bankalardan risklerin azaltımı, ilave sermaye tutulması veya bu ikisinin karışımı tedbirleri almasını istemek konusunda sorumluluk yüklemektedir. YFOR kritik eşiği, ilgili dokümanda standart faiz şoku neticesinde bankacılık hesapları değerinin birinci kuşak ve ikinci kuşak sermayelerinin toplamının yüzde 20’sinden fazlası bir azalma olarak dikkate alınmaktadır.

YFOR’nin karlılığın ve hisse senetleri değerindeki artışın önemli bir kaynağı olabile-

ceği görülmekte olup, aşırı faiz riskinin ise, banka gelirleri ve özkaynakları için büyük bir tehdit oluşturabileceği düşünülmektedir.

YFOR’nin kaynakları incelendiğinde, yeniden fiyatlandırma riski, baz riski, opsiyon ris-

ki ve verim eğrisi riskinin önemli bileşenler olduğu görülmektedir. Bu kapsamda YFOR’nin temel kaynaklarından birisi olan yeniden fiyatlandırma riski,

bilanço içi ve dışı hesaplarda yer alan pozisyonların yeniden fiyatlama dönemlerindeki uyumsuzluktan ortaya çıkmaktadır. Yeniden fiyatlandırma uyumsuzlukları bankacılığın doğal işlevlerinden biri olsa da, faiz oranı değişimleri bir bankanın gelirleri ve ekonomik değeri üzerinde beklenmedik dalgalanmalar yaratabilmektedir. Örneğin, herhangi bir dönemde yeniden fiyatlanacak pasif tutarı aktif tutarından büyük bir banka, faizlerin artması durumunda faiz marjı ve dolayısıyla da faiz geliri kaybına uğramaktadır.

Baz riski olarak tanımlanan diğer bir önemli YFOR kaynağı da, benzer yeniden

fiyatlama karakteristiklerine sahip farklı enstrümanlar üzerinden alınan ya da onlara ödenen faizlere baz oranlar arasında bulunan mükemmel olmayan korelasyonlar dolayısıyla ortaya çıkmaktadır. Faiz oranları değiştiğinde bu farklılıklar, benzer yeniden fiyatlama sıklıkları olan varlıkların ve yükümlülüklerin getiri ve maliyetlerinde beklenmedik değişimler yaratabilmekte-dir. Örneğin, aylık olarak Amerikan Hazine Bonosu oranları baz alınarak yeniden fiyatlanan 1 yıllık bir kredi ile aylık olarak LIBOR baz alınarak fiyatlanan 1 yıllık bir mevduata sahip bir kurum, iki endeks arasındaki marjın beklenmedik şekilde değişmesi sonucunda oluşabilecek riskle karşı karşıya bulunmaktadır (TBB, 2006).

YFOR’nin son dönemde oldukça önem kazanan bir diğer kaynağı ise opsiyon riskidir.

Bu risk bankaların pozisyonlarında yer alan opsiyon ürünlerinden kaynaklanabildiği gibi, pozisyonlarda yer alan opsiyon iliştirilmiş enstrümanlardan da kaynaklanabilmektedir. Opsiyon iliştirilmiş pozisyonlara en iyi örneklerden birisi ülkemizde de kullanılmaya başlanılan

74

Bankacılar Dergisi

herhangi bir anda çekilebilen ve müşteriye vadesiz mevduat faizinden daha yüksek bir getiri sunan vadeli mevduatlardır. Bu ürün için müşteri ile yapılan sözleşmede vade –dolayısıyla da yeniden fiyatlama zamanı- belli olmakla birlikte müşterinin parasını istediği zaman çekme serbestisi mevcuttur. Faizlerin yükseldiği bir dönemde müşteri bu üründen kaynaklanan hakkını kullandığında bankanın yeniden fiyatlama profili değişmektedir. Bu durum banka açısından önceden tahmin edilemeyen bir faiz marjı anlamına gelmektedir.

Yukarıda sıralanan YFOR kaynaklarının yanı sıra, verim eğrisi şekil ve eğiminde

meydana gelen değişimler sonucu ortaya çıkan verim eğrisi riski dolayısıyla bankaların beklenmeyen zararlara maruz kalması söz konusu olabilmektedir.

Ortaya çıkış süreci, tanımı ve kaynakları özetlenmeye çalışılan YFOR için literatürde

çok çeşitli ölçüm yöntemleri mevcuttur. Takip eden bölümde, bu ölçüm yöntemlerinden en yaygın olarak kullanılanlar açıklanmaya çalışılacaktır.

3. Yapısal Faiz Oranı Riski Ölçümü Literatürde YFOR analizleri, basit yeniden fiyatlama boşluk analizlerinden simülasyon

tabanlı analizlere kadar geniş bir yelpazede incelenmektedir. Bu çalışma kapsamında yeniden fiyatlama boşluk, durasyon, modifiye durasyon, konveksite, simulasyon bazlı analizler üzerinde durulacak, Basel II ikinci dayanak kapsamında önerilen faiz şoku metodo-lojisi ise ülkemiz uygulamaları yardımıyla detaylı olarak incelenecektir. Ayrıca bu bölümde, maruziyet tutarını gösteren analizler ile riskin büyüklüğünü gösteren analizler, -bu ayırımın yorumlama ve limit sistemi oluşturulma safhalarındaki önemleri nedeniyle-sınıflandırılmaya çalışılacaktır.

3.1. Yeniden Fiyatlama Boşluk Analizi (GAP Analizi) YFOR ölçümünde kullanılan en temel tekniklerden biri olan Yeniden Fiyatlama Boşluk

Analizinin (YFBA) temel amacı herhangi bir anda bankacılık hesaplarında yer alan pozisyon-ların belirli vade gruplarında toplanarak yeniden fiyatlanacak varlıklar ile yükümlülüklerin dengelerinin gözlemlenmesidir.

Herhangi bir vade grubundaki yükümlülüklerin, varlıklardan fazla olması durumuna

“negatif” ya da “pasife duyarlı” boşluk, varlıkların, yükümlülüklerden fazla olduğu duruma ise “pozitif” ya da “aktife duyarlı” boşluk adı verilmektedir. Herhangi bir vade grubunda yeniden fiyatlanacak varlıkların yükümlülüklere eşit olması durumu ise “sıfır” boşluk olarak adlandırıl-maktadır.

Boşluk tiplerinin faiz değişimleri karşışındaki etkileri incelenecek olursa; piyasa faiz

hadlerinde bir yükseliş olması durumunda “negatif” ya da “pasife duyarlı” boşluğa sahip bankaların faiz marjlarında -ilgili dönem için yeniden fiyatlanacak yükümlülüklerin varlıklardan fazla olması dolayısıyla- bir düşüş beklenirken, aynı durumun “pozitif” ya da “aktife duyarlı” boşluğa sahip bankalar için faiz marjında bir yükselişe neden olduğu görülmektedir.

Yeniden fiyatlama vade gruplarına dağıtım yapılırken sabit faizli pozisyonlar vadeye

kalan güne göre uygun vade dilimine, değişken faizli pozisyonlar ise faiz değişikliğinin olacağı tarihe kalan süreye göre uygun vade dilimlerine yerleştirilmektedirler. Yeniden Fiyatlama Boşluk analizinde, bazı pozisyonlar için tam bir vade ya da yeniden fiyatlama zaman aralığı belirlemek mümkün olamayabilmektedir. Bu tip durumlarda yeniden fiyatlama zaman aralıklarına dağıtım yapılırken yargısal veya bankanın geçmiş tecrübelerine göre karar verilmesinin o bankanın yapısına en uygun çözüm olduğu düşünülmektedir.

75

N. Burak AKAN

Yeniden fiyatlama boşluk analizinin en önemli unsurlarından bir tanesi de gruplama yapılacak vade aralıklarının sayısının ve uzunluğunun tespitidir. Bu konuda literatürde genel kabul görmüş bir çözüm bulunmamakta, bankalar açısından en uygun yaklaşımın kendi pozisyonlarının yeniden fiyatlama yoğunlaşmaları ve analiz uzunluğu paralelinde seçilen vade grubu sayısı ve uzunluklarının belirlenmesi olduğu görülmektedir.

Diğer taraftan, analizde seçilecek vade gruplarının uzunluğunun da sabit olması bir

zorunluluk değildir. Vade gruplarının sayısı ve uzunluğunun belirlenmesinde bankalar açısından göz önünde bulundurulacak en önemli kriter, vade gruplarının uzunluğu arttıkça analizin hassaslık derecesinin azalmasıdır. Bu durum ileride aktarılacak simülasyon bazlı analizlerin yeniden fiyatlama boşluk analizleri ile bütünleştirilmeleri durumunda çok önemli hataların ortaya çıkmasına sebebiyet verebilmektedir.

Yeniden fiyatlama boşluk analizi, yalnızca bankanın belirli vade grupları içinde yeni-

den fiyatlanacak varlık ve yükümlülük farklarını verdiğinden bu haliyle risk maruziyetine baz tutarlarını gösteren bir analiz olarak karşımıza çıkmakta dolayısıyla, bankaların karşılaşabile-ceği muhtemel zararı tutarlarını göstermemektedir.

Bu nedenle, yeniden fiyatlama boşluk analizleri ile bütünleştirilecek limit sistemlerin-

de, boşluk tutarının mutlak bir büyüklük ya da bilançonun veya ilgili vade gruplarının büyüklüğünün bir fonksiyonu olarak belirlenmesinin en uygun tercihler olarak ortaya çıktığı düşünülmektedir.

3.2. Riske Maruz Gelir (Earning At Risk) Temel eksikliği, bankaların faiz değişimleri karşısında potansiyel zarar tutarını göste-

rememek olan, yeniden fiyatlama boşluk analizinin bu zafiyetini gidermek amacıyla, riske maruz gelir analizi sıklıkla kullanılmaktadır. Riske maruz gelir, YFOR kapsamında incelenen, net faiz marjı azalışına rakamsal bir boyut katması nedeniyle oldukça yararlı bir analizdir.

Analiz metodolojisinin açıklanmasına yönelik olarak aşağıda “A” Bankasına ait yeni-

den fiyatlama boşluklarının ilk vade grubu verilmektedir.

Tablo 1: “A” Bankası 0-30 Gün Yeniden Fiyatlama Boşluğu Aktifler (YTL) 0-30 Gün Bankalar 100.000.000 Menkul Değerler Cüzdanı 400.000.000 Krediler 600.000.000 Toplam Aktifler 1.100.000.000 Pasifler (YTL) 0-30 Gün Vadesiz Mevduat 400.000.000 Vadeli Mevduat 2.000.000.000 Repo 300.000.000 Toplam Pasifler 2.700.000.000 Boşluk Tutarı -1.600.000.000

Tablonun da incelenmesinden anlaşılacağı üzere, “A” Bankasının bir aya kadar yeni-

den fiyatlanacak pasifleri, aktiflerinden 1,6 milyar YTL daha fazladır. Bu bankanın ilgili vade grubunda negatif bir boşluğa sahip olduğunu göstermektedir. Negatif boşluk faizlerin yükselmesi durumunda bankanın faiz gelirlerinde bir azalmanın olacağına işaret etmektedir. Bu olgunun rakamsal olarak ifade edilebilmesi için -boşlukların vade diliminin ilk günü oluştuğu varsayımı altında- faizlerin 100 baz puan arttığı bir durumda bankanın faiz geliri azalışı incelenecek olursa; gelirin bir aylık dönemde 1.315.068 YTL azaldığı görülmektedir.1

76

Bankacılar Dergisi

Tek bir vade dilimi için yapılan analizin bankanın tüm vade dilimleri için yapılması du-rumunda, verilen şok büyüklüğünde faiz geliri/marjı değişiminin bulunması mümkün olmakta-dır.

Metodolojinin incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, analizin temel bileşeni faizlere

uygulanacak şok miktarının tespitidir. Bu noktada simülasyon bazlı veya tarihsel veriler kullanılarak ilgili vade grubuna uygulanacak şok büyüklüğünün tespit edilmesi mümkündür. Literatürde yaygın olarak yer alan Riske Maruz Gelir analizi tarihsel olarak yüzde 95 güven aralığında gerçekleşen en büyük şok büyüklüğünü analiz girdisi olarak kullanmaktadır.

Analiz yukarıda da açıklandığı üzere oldukça basit ve kullanımı kolay olmakla birlikte

özellikle yeniden fiyatlama dönemi tam olarak belli olmayan pozisyonları yoğun olan bankaların kullanımı için çok uygun değildir.

Ayrıca riske maruz gelir analizi, bir vade dilimi içindeki farklı pozisyonların farklı karak-

teristik özelliklerini dikkate almaması, bütün pozisyonların aynı anda yeniden fiyatlanması ve faiz oranındaki değişim sonunda ödemelerin zamanlamasında olabilecek değişiklikleri dikkate alamaması nedenleriyle eleştirilmektedir.

Riske maruz gelir, risk tutarını gösteren bir analizdir. Limit ya da sinyal sistemlerinde

kullanılması sırasında analiz sonuçlarının bütçelenen faiz gelirlerine ya da üst yönetimin risk iştahı paralelinde, kabul edilebilir bir faiz marjına bağlanmasının yararlı olacağı düşünülmek-tedir.

3.3. Durasyon (Macaulay Duration) YFOR riskine yönelik olarak yapılması yararlı ölçümlerden bir tanesi de bankacılık

hesaplarında yer alan pozisyonların faiz hassasiyetlerinin ölçülmesidir. Pozisyonların faiz hassasiyetlerinin gözlemlenmesi için ilk atılması gereken adım ise pozisyonların durasyonlarının hesaplanmasıdır.

Bir pozisyonun faiz hassasiyeti, durasyonunun bir fonksiyonudur. Durasyon, bir po-

zisyona ilişkin gelecek nakit akımlarının oluşacakları dönem ile ağırlıklandırılmış, bugünkü değerlerinin toplamının, o pozisyonun piyasa değerine oranı olarak tanımlanmaktadır.2 (Bessis 1997)

[ ]

[ ]∑

=

=

+

+

=N

t

tt

N

t

tt

rF

rtF

Durasyon

1

1

)1/(

)1/( (1)

Denklem (1)’de Ft, t günlerindeki nakit akımlarını, t, nakit akımı vadelerini r ise, piyasa

faiz haddini simgelemektedir. Gelecekteki bütün nakit akımları aynı faiz oranıyla bugüne taşındığından, durasyon

hesaplamaları verim eğrisinin düz olduğu varsayımına dayanmaktadır. Durasyon kavramının temel özellikleri incelenecek olursa, kuponlu tahvillerin

durasyonunun, tahvilin vadesinden daha kısa olduğu, vadede tek bir ödeme yapan iskontolu bir tahvilin durasyonunun ise, tahvilin vadesine eşit olduğu görülmektedir. Aynı kupon frekansına ve vadeye sahip düşük kupon oranlı bir tahvillin durasyonu ise, yüksek kupon oranına sahip olanlardan daha uzundur.

Durasyon analizi, risk maruziyetine baz tutarın büyüklüğü konusunda fikir vermekte-

dir. Diğer bir ifade ile bireysel enstrümanların ve pozisyonların durasyonları tek başına

77

N. Burak AKAN

anlamlı bir risk ölçütü olmaktan uzaktır. Bu nedenle analize bağlanacak limit ve sinyal değerlerinde mutlak büyüklükler yerine bilanço veya pozisyon durasyonlarına olan oranların kullanılması uygun olmaktadır.3

Faiz hassasiyetinin pozisyonların değeri üzeri etkisinin rakamsal ifadesine bir adım

daha yaklaşabilmek için modifiye durasyon analizinin yapılması gereklidir. 3.4. Modifiye Durasyon (Modified Duration) Fiyat esnekliğinin rakamsal ölçütü olarak kullanılmak üzere modifiye durasyon (düzel-

tilmiş süre) kavramı geliştirilmiştir. Modifiye durasyon, pozisyonların faiz oranındaki değişim karşısında aldığı yeni değerin bulunması amacıyla kullanılmaktadır. Durasyon bir zaman ölçütü iken, modifiye durasyon bir faiz hassasiyet ölçütü olarak ortaya çıkmaktadır. Modifiye durasyon denklem 2() yardımı ile elde edilmektedir.

)1/(.. rDDM += (2)

Denklemde yer alan M.D., modifiye durasyonu, D, durasyonu, r ise, yıllık piyasa faiz

haddini betimlemektedir. Modifiye durasyonun bulunmasının ardından, değişen faiz oranlarının pozisyon değe-

rinde yarattığı etkinin gözlemlenebilmesi için modifiye durasyonun faiz değişimi ile çarpılması gerekmektedir. (Denklem 3)

[ ] iVrDV Δ××+−=Δ )1/( (3)

Denklemde yer alan V, portföy değerini, D, durasyonu, r, piyasa faiz haddini, i ise, faiz

değişim miktarını göstermektedir. Denklem (3) yardımıyla elde edilen tutar, tanımlanan bir faiz değişikliğinde veri bir po-

zisyonun değerinde meydana gelecek değişimi vermektedir. Bu tutar maruz olunan riskin büyüklüğünü vermektedir. Modifiye durasyonun faiz de-

ğişimleri ile çarpılarak elde edilen değer değişimi, risk tutarının kendisi olması dolayısıyla limit ve sinyal sistemlerinde mutlak bir büyüklüğe bağlanabilmektedir. Bu mutlak büyüklük, bankanın yönetim kurulu ve üst düzey yönetimi tarafından risk iştahları paralelinde belirlene-bilmektedir.

Modifiye durasyon oldukça yararlı bir risk ölçütü olmasına ve faiz oranlarında meyda-

na gelen küçük değişikler sonucu pozisyon değer değişimlerinde oldukça hassas sonuçlar vermesine karşın, özellikle faiz oranlarında meydana gelen büyük değişikliklerde hata payı yüksektir. Fiyat getiri arasındaki konveks yapıdan kaynaklanan modifiye durasyonun var olan hata payı, faiz şoku miktarı büyüdükçe daha da artmaktadır.

Bu olgunun sebebi durasyonun, vadenin konveks bir fonksiyonu olmasından kaynak-

lanmaktadır. Diğer bir anlatımla, durasyon vade ile birlikte artmakta ancak artış değerleri aynı olmamaktadır (Besis, 1998). Bu olgu aşağıda yer alan Şekil 1’de görülmektedir.

Faiz hassasiyetinin ölçümünde modifiye durasyonun hata payının azaltılması amacıy-

la konveksite yaklaşımı kullanılmaktadır. Konveksite, durasyonun değişim oranını gösteren bir ölçüttür. Diğer bir ifadeyle, durasyon, fiyatın faiz oranına göre birinci türevi iken, konveksite ise ikinci türevdir. Konveksite değeri artı, eksi veya sıfır olabilmektedir. (Srinivasulu, 1997)

78

Bankacılar Dergisi

Şekil 1: Konveks Durasyon-Vade Fonksiyonu

Şekil 2: Konveksite Tipleri

Modifiye durasyon yoluyla portföy değeri değişimi hesaplamasına bir düzeltme faktö-

rü olarak katılan konveksite Denklem 4 yardımıyla hesaplanmaktadır.

2)(2

iVVVV

K ŞokŞok

Δ×

−+= −+ (4)

Denklemde V+Şok, faizlerin artırılması sonucu, V-Şok, faizlerin azaltılması sonucu elde edilen portföy değerini, V, portföyün cari faiz haddi değerini, K, konveksiteyi, i ise, faiz haddine verilen şok büyüklüğünü simgelemektedir.

A

B

C

A:Artı Konveksite: Artan oranda artan B:Sıfır Konveksite: Sabit oranda artan C: Negatif Konveksite: Azalan oranda artan

D u r a s y o n

t

Vade

t+1

79

N. Burak AKAN

Konveksite büyüklüğünün bilinmesi pozisyonların faiz haddi değişimi sonrası yeni de-ğerlerinin daha gerçekçi bulunmasını sağlamaktadır. Denklem 5’te konveksite hesaplaması-nın modifiye durasyona dahil edildiği yaklaşım yer almaktadır.

2)()(.. iKiDMV Δ×+Δ×−=Δ (5)

Denklemde V, portföy değerini, M.D., modifiye durasyonu, K, konveksiteyi, i ise, faiz

haddine verilen şok büyüklüğünü simgelemektedir. Piyasalarda meydana gelebilecek yüksek oranlı şokların, bankaların pozisyonlarında

yaratacağı muhtemel değer değişikliğinin hesaplanmasında, modifiye durasyon analizine konveksite yaklaşımının eklenmesinin yararlı olacağı düşünülmektedir.

3.5. Simulasyon Bazlı Gelir ve Ekonomik Değer Yaklaşımları YFOR analizleri gelişim sürecinde, özellikle karmaşık risk profiline sahip finansal ens-

trümanlar kullanan bankalar başta olmak üzere birçok banka, zaman içinde “yeniden fiyatlama boşluk” analizleri yerine daha gelişmiş ölçüm yöntemlerini kullanmaya başlamışlar-dır. Simülasyon bazlı analizler, bir anlamda yeniden fiyatlama tablolarına dayanan basit analizlerin doğal bir uzantısı ve daha detaylandırılmış bir aşaması olarak ortaya çıkmaktadır. (TBB, 2006)

Bu tür yöntemlerde, temel olarak bankanın analiz döneminde karşılaşacağı ve faiz

geliri ile bilanço değerini etkileyecek tüm girdiler tanımlanmaktadır. Finansal şartlar ve bankanın pozisyonlarının gerek büyüklük gerekse de vadesi dolacak nakit akımları perspekti-finden detaylı bir şekilde tanımlanması ile faiz seviyelerindeki değişikliklerin bankanın faiz gelirleri ve ekonomik değeri üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi daha hassas olarak mümkün olabilmektedir.

Simülasyona dayalı yaklaşımlarda bir bankanın olası tüm faiz haddi patikaları, vadesi

dolan pozisyonların miktar değişimleri ve/veya hangi vade ile yeniden bağlanacağı gibi unsurların analize girdi olması nedeniyle çok detaylı varsayımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu varsayımların tutarlılığı yapılan analizlerin tutarlığı açısından en önemli unsur olarak ortaya çıkmaktadır.

Yukarıda da değinildiği üzere simülasyona dayalı yaklaşımlarda temel olarak pozis-

yonların fiyatlanacağı faiz oranlarının, bilanço büyüklüklerinin ve vadesi analiz döneminde dolacak pozisyonların yeniden fiyatlama vadelerine ihtiyaç duyulmaktadır.

Pozisyonların fiyatlanacağı faiz oranı patikalarının belirlenmesinde kullanıcı tanımlı

patikaların modele girdi olarak verilmesinin yanında, tarihsel veriler ve monte carlo simülasyonu yöntemi de yaygın olarak kullanılmaktadır.

Bilanço pozisyon ve pozisyon yeniden fiyatlama dönemi gelişimlerinin modellenmesi,

piyasa şartları paralelinde yapılabileceği gibi banka stratejisine göre ulaşılması planlanan tutarları da baz alabilmektedir. Ayrıca pozisyon tutarlarının modellenmesinde geçmiş dönem hacim verilerinin de kullanılması mümkündür.

Simulasyon bazlı yaklaşımlar yeniden fiyatlandırma boşluk analizinde kullanılan var-

sayımların geliştirilmesine olanak sağlamaları nedeniyle kullanımları oldukça yaygınlaşmıştır. Aşağıda simulasyon bazlı yaklaşımların yeniden fiyatlama boşluk analizi ile bütünleştirilmiş statik marj ve bilanço değeri analizlerine göre avantajları sıralanmaktadır.

80

Bankacılar Dergisi

- Simülasyon bazlı yaklaşımlarda, simülasyon modeli verim eğrisi şekil değişikliklerini de içerecek şekilde değişik faiz oranı değişim senaryolarını kullanabilmektedir. Basit yeni-den fiyatlama boşluk analizi ile bütünleştirilmiş statik marj ve bilanço değeri analizlerinde ise tek bir şok değeri kullanılabilmektedir.

- Yeniden fiyatlama boşluk analizi ile bütünleştirilmiş statik marj ve bilanço değeri analizlerinde genellikle mevcut aktif ve pasiflerin yapısal olarak korunacağı gibi normal koşullarda mümkün olmayacak varsayımlar kullanılmaktadır. Simülasyon modellerinde ise çeşitli senaryolar kullanılarak ve dinamik duyarlılık analizleri gerçekleştirilerek daha gerçekçi sonuçlara ulaşılması mümkün olabilmektedir.

- Simülasyon modellerinin en önemli avantajı, riskleri üst yönetim ve yönetim kuruluna anlamlı ve açık bir şekilde sunmaya olanak sağlamasıdır. Modeller alternatif faiz oranı senaryoları altında net faiz geliri ve sermayenin ekonomik değeri gibi banka yönetimince kullanılan temel finansal yaklaşımlarla risk ve getiri sonuçları elde edilmesini sağlamak-tadır.

- Simülasyon modellerinde özellikle mevduat, tüketici kredileri, konut kredileri gibi opsiyon içeren ürünlerin faiz oranı senaryoları kapsamında davranışların da analizlere katılma-sıyla opsiyon riskinin de ölçülmesine olanak sağlanmaktadır.

- Bu denli çok avantajı dolayısıyla diğer analizlere göre daha çok kullanılan simülasyon modellerinin temel dezavantajı ise, bankaların gelecekteki faaliyetleri hakkında çok yo-ğun yapılan varsayımlar olarak ortaya çıkmaktadır.

Simülasyon modelleri ile elde edilen geleceğe dönük faiz marjı ve bilanço değer deği-

şimi analizleri risk büyüklüklerini vermektedir. Bu nedenle yukarıda da bahsedildiği üzere limit ve sinyal sistemlerinde üst yönetimin risk iştahı paralelinde sınırların belirlenmesi uygun bir çözüm olarak ortaya çıkmaktadır.

3.6. Standart Faiz Şoku Basel Komite tarafından 2004 yılında yayımlanan “Faiz Oranı Riski Yönetim ve Dene-

tim Prensipleri” dokümanında, yapısal faiz oranı riskinin ölçümüne yönelik olarak bankaların Standart faiz şoku analizi yardımıyla risk maruziyetlerininin sermaye tutarlarına etkisini gözlemlemesi zorunlu kılınmaktadır.

Standart faiz şoku analizinde, bankaların bankacılık hesaplarında yer alan pozisyon-

ların değerlerinin faiz şokları karşısında değişimi incelenmektedir. Basel Komite, standart faiz şoku analizinde kullanılacak faiz şoku büyüklüğünün aşa-

ğıda yer alan genel kriterler ışığında tespit edilmesi gerekliliğini vurgulamaktadır.

Seçilecek şok büyüklüğü, basiretli bir biçimde nadir ve gergin piyasa koşullarını be-timlemeli ve pozisyonlarla bütünleşmiş opsiyonlar ve konveksitenin etkisi göz önünde bulundurularak, risk maruziyetini açığa çıkarmada yeterli olmalıdır.

Uygulanacak faiz şoku büyüklüğü kolay anlaşılabilir ve uygulanabilir olmalıdır, ayrıca

tek bir faiz oranı patikası simulasyonu ile istatistiki RMD modellerinde bulunan farklı yaklaşımları bağdaştırabilmelidir.

Bu genel kriterleri kullanarak Basel Komite, G-10 ülkelerinde, 200 baz puanlık bir faiz

şokununun, ya da en az 5 yıllık bir gözlem periyodunda 240 gün elde tutma süresi ile bulunan faiz değişimlerinin 1. ve 99. yüzdelik değerlerinin kullanılmasını talep etmektedir. Ayrıca Komite, G-10 dışındaki ülkelerin Denetim Otoritelerinin bu analizin yapılmasını talep etmesi halinde şok büyüklüğünün bulunmasına yönelik olarak 1 yıllık elde tutma süresi (240 işgünü) ve en az 5 yıllık gözlem ile elde edilen faiz oranları değişiminin 1. ve 99. yüzdelik değerlerine uygun-paralel faiz şoku veya 1 yıllık elde tutma dönemi içinde (240 işgünü) ve en

81

N. Burak AKAN

az 5 yıllık gözlemle elde edilen 1. ve 99. yüzdelik değerlerinden elde edilecek şok büyüklü-ğünün kullanılmasını önermektedir.

Basel Komite yukarıdaki elde tutma sürelerinin ve minimum gözlem süresi

periyodlarının faiz döngülerini yakalamada yeterli olduğunu düşünmektedir. Tablo 2: Basel Komite Tarafından Önerilen Standart Faiz Şoku Ağırlık Değerleri

Vade Grubu

Vade Grubu Orta Noktası

Proxy Modifiye Durasyon

Varsayılan Faiz Haddi Değişimi

Ağırlık Faktörü (%)

1 Aya Kadar 15 Gün 0,04 200 Baz Puan 0,08 1-3 Ay 2 Ay 0,16 200 Baz Puan 0,32 3-6 Ay 4,5 Ay 0,36 200 Baz Puan 0,72

6-12 Ay 9 Ay 0,71 200 Baz Puan 1,43 1-2 Yıl 1,5 Yıl 1,38 200 Baz Puan 2,77 2-3 Yıl 2,5 Yıl 2,25 200 Baz Puan 4,49 3-4 Yıl 3,5 Yıl 3,07 200 Baz Puan 6,14 4-5 Yıl 4,5 Yıl 3,85 200 Baz Puan 7,71 5-7 Yıl 6 Yıl 5,08 200 Baz Puan 10,15

7-10 Yıl 8,5 yıl 6,63 200 Baz Puan 13,26 10-15 Yıl 12,5 Yıl 8,92 200 Baz Puan 17,84 15-20 Yıl 17,5 Yıl 11,21 200 Baz Puan 22,43

20 Yıl Üzeri 22,5 Yıl 13,01 200 Baz Puan 26,03 Adı geçen dokümanın Ek 4’ünde Basel Komite standart faiz şokunun uygulamasına

yönelik olarak açıklamalar yapmıştır. Buna göre;

- Bankacılık hesaplarında yer alan tüm faiz duyarlı varlık ve yükümlülükler faiz oranı riskini betimlemeye yetecek sayıda yeniden fiyatlama tablosu vade gruplarına yerleşti-rilmelidirler.

- Bilançoda toplamı yüzde 5’i aşan her para birimi, analizde tek başına değerlendirilmeli-dir. Bilanço toplamları itibariyle yüzde 5 sınırının altında kalan para birimlerinin topluca değerlendirilmesi mümkündür.

- Bilanço hesapları bilanço değerleriyle analize katılmalıdırlar. - Varlık ve yükümlülüklerinin yeniden fiyatlama tablolarına yerleştirilmeleri sırasında sabit

faizli olan pozisyonların vadelerine kalan gün sayıları, değişken faizli olanların ise yeni-den fiyatlama dönemleri baz alınmalıdır.

- Göreli düşük miktarları ve yüksek sayıları nedeniyle, konut kredileri gibi pozisyonların yeniden fiyatlama vade merdivenine işaretlenmeleri sırasında pratik problemlerle karşı-laşılması halinde, istatistiki kabuller kullanılarak dağıtım yapılabilir.

- Çekirdek mevduatın işaretlenebileceği en uzun vade beş yıldır. - Yerel otoriteler, davranışsal vadesi olan ve yapısal yeniden fiyatlama zamanı vadesin-

den farklı olan diğer pozisyonların yeniden fiyatlama vade merdivenine yerleştirme me-totlarına ilişkin kılavuz yayımlamalıdır.

- Türev ürünler baz varlığın anapara tutarı üzerinden dikkate alınmalıdır. - Swaplar, forward ve future tipi türev işlemler yeniden fiyatlama vade merdivenine

yerleştirilmeleri sırasında yaratacakları nakit akımları vade ve para birimlerine uygun tabloya ve vadeye yerleştirilmelidir.

- Opsiyonları delta eşdeğerlilikleri üzerinden analize katılmalıdırlar. Bu açıklamalar ışığında yapılacak standart faiz şoku analizi beş adımda hesaplanmak-tadır.

- Birinci adım, her bir yeniden fiyatlama vade dilimindeki pozisyonların netleştirilerek tek bir uzun ya da kısa pozisyonun oluşturulması,

- Bulunan uzun ya da kısa pozisyonların Tablo 2’de verilen ağırlık faktörleri ile çarpılması,

82

Bankacılar Dergisi

83

- Üçüncü adım, her bir para birimi bazında uzun ve kısa pozisyonlardan gelen ağılıkların netleştirilerek tek bir ağırlıklı bankacılık hesabı değeri değişim tutarının bulunması,

- Bankacılık hesaplarında bulunan tüm yabancı paralar için bulunan bilanço değer değişim tutarlarının netleştirilerek, bankacılık hesaplarına ilişkin tek bir bilanço değişim tutarının bulunması,

- Son adımda ise, elde edilen faiz değişimi sonrası bankacılık hesapları değer değişiminin sermaye ile ilişkilendirilmesi.

4. Standart Faiz Şoku Analizi Türkiye Uygulaması Bu çalışma kapsamında “Standart Faiz Şoku Analizi” Türkiye uygulaması Basel Ko-

mite tarafından benimsenen metodoloji yardımıyla yapılacaktır. Bu metodolojide yer alan ve kilit bir öneme sahip ağırlık faktörlerinin belirlenmesinde ise bir senaryo analizi yaklaşımı altında muhtelif faiz şokları kullanılacaktır.4 Bu çalışma kapsamında ağırlıkların belirlenme-sinde kullanılacak faiz şoku büyüklükleri YTL pozisyonlar için sırası ile 200, 400, 600 ve 800, yabancı para pozisyonlar içinse 100, 200, 300 ve 400 baz puan olacaktır. Bankacılık hesapları değer değişimlerine baz faiz oranı ise YTL’sında yüzde 18, yabancı para pozis-yonlarda ise yüzde 7 5 olarak belirlenmiştir. Analizin yapılması için gerekli bir başka veri seti ise, Türk Bankacılık Sistemi’nin (TBS) yeniden fiyatlama boşluklarıdır.6 Bu boşluklar 2006 yılsonu TBS verilerinden elde edilecektir.7

Yukarıda sıralanan veri setlerinin oluşturulmasını takiben analiz YTL ve YP

kırılımlarında yapılacaktır.8 4.1 Analizde Kullanılacak Ağırlık Faktörlerinin Saptanması Bu çalışma kapsamında bulunacak ağırlık faktörleri, hata payının en aza indirilmesi

amacıyla modifiye durasyon ve konveksite yaklaşımları ile elde edilmeyecek olup, vade gruplarının orta noktalarında yeniden fiyatlama dönemi olan bir birimlik tek ödemeli varsa-yımsal pozisyonların, çalışma kapsamında kullanılacak faiz şokları uygulanması sonrası bulunan değer değişimleri ile tespit edilecektir.9 İlgili ağırlık faktörleri aşağıda yer alan tabloda görülmektedir.

Tablo 3: YTL Ağırlık Faktörleri

Vade Grupları 1 Ay 1-3 Ay 3-6 Ay 6-12 Ay 12 + Ay

Vade Grubu Orta Noktaları 0,5 Ay 2 Ay 4.5 Ay 9 Ay 36 Ay

(%) 200 Bp Şok Ağırlık Faktörü 0,08 0,31 0,65 1,15 2,44 400 Bp Şok Ağırlık Faktörü 0,16 0,62 1,30 2,27 4,69 600 Bp Şok Ağırlık Faktörü 0,25 0,93 1,93 3,36 6,80 800 Bp Şok Ağırlık Faktörü 0,33 1,24 2,56 4,42 8,76

Tablo 4: YP Ağırlık Faktörleri

Vade Grupları 1 Ay 1-3 Ay 3-6 Ay 6-12 Ay 12 + Ay Vade Grubu Orta Noktaları 0.5 Ay 2 Ay 4.5 Ay 9 Ay 60 Ay

(%) 100 Bp Şok Ağırlık Faktörü 0,04 0,16 0,35 0,67 2,65 200 Bp Şok Ağırlık Faktörü 0,08 0,32 0,71 1,34 5,11 300 Bp Şok Ağırlık Faktörü 0,12 0,49 1,06 1,99 7,41 400 Bp Şok Ağırlık Faktörü 0,17 0,65 1,40 2,63 9,56

N. Burak AKAN

4.2. TBS Yeniden Fiyatlama Boşluklarının Saptanması Ağırlık faktörlerinin belirlenmesinin ardından, analizin yapılmasına yönelik olarak va-

de grupları itibariyle, TBS’nin yeniden fiyatlama boşluklarının bulunması gerekmektedir. Bu çalışma kapsamında TBS yeniden fiyatlama boşlukları BDDK tarafından yayımlanan Aralık 2006 dönemine ilişkin “Finansal Piyasalar Raporu” kullanılarak oluşturulmuştur.10 TBS yeniden fiyatlama boşlukları aşağıda yer alan tablolarda yer almaktadır.

Tablo 5: TBS YP Yeniden Fiyatlama Boşlukları (Milyar YTL)

1 Aya Kadar 1-3 Ay 3-6 Ay 6-12 Ay 12 + Ay -62.7 24,5 17,3 21,2 47,7

Tablo 6: Tbs YTL Yeniden Fiyatlama Boşlukları (Milyar YTL)

1 Aya Kadar 1-3 Ay 3-6 Ay 6-12 Ay 12 + Ay -39,5 -7,9 20,0 2,8 21,9

4.3 Analiz Sonuçlarının Elde Edilmesi Aralık 2006 tarihi itibariyle TBS yeniden fiyatlama boşlukları YTL ve YP kırılımında

yukarıda yer alan Tablo 3 ve 4’te bulunan ağırlık faktörleri ile çarpılarak her bir vade grubuna ilişkin değer düşüşü tutarı elde edilmiş daha sonra bu tutarlar netleştirilerek ilgili kırılımlar için bilanço değer değişim tutarlarına ulaşılmıştır. Senaryolar bazında elde edilen tutarlar aşağıda yer alan tabloda toplulaştırılmış olarak yer almaktadır.

Tablo 7:Türk Bankacılık Sistemi Standart Faiz Şoku Analiz Sonuçları

YTL Sonuçları YP Sonuçları Şok b. B.değer düşüşü Şok b. B.değer düşüşü 200 BP 1,5 milyar YTL 100 BP 0,6 milyar YTL 400 BP 3,0 milyar YTL 200 BP 1,2 milyar YTL 600 BP 4,4 milyar YTL 300 BP 1,8 milyar YTL 800 BP 5,7 milyar YTL 400 BP 2,3 milyar YTL

Sonuçların incelenmesi halinde YTL para biriminde en büyük şok miktarının TBS YTL

bilanço değerini 5,73 milyar YTL, YP Bankacılık hesaplarının değerini ise 2,3 milyar YTL düşürdüğü görülmektedir. YTL ve YP para birimlerine uygulanan şokların toplam tutarının birbirleriyle olan etkileşiminin ve toplam değer değişimlerinin TBS özkaynaklarına oranlarının görülebilmesi amacıyla hazırlanan tablo aşağıda yer almaktadır.

Tablo 8: Çeşitli Senaryolar Altında Türk Bankacılık Sistemi Toplam Bilanço Değer

Değişimi ve Özkaynaklara Etkisi YTL 200 BP YTL 400 BP YTL 600 BP YTL 800 BP

Miktar Özkaynak Oranı (%) Miktar Özkaynak

Oranı (%) Miktar Özkaynak Oranı (%) Miktar Özkaynak

Oranı (%) YP 100

BP 2,2 4 3,6 6 5,0 8 6,3 11 YP 200

BP 2,8 5 4,2 7 5,6 9 6,9 12 YP 300

BP 3,3 6 4,8 8 6,2 10 7,5 13 YP 400

BP 3,9 7 5,3 9 6,7 11 8,0 13 Tablo’da bu çalışma kapsamında kullanılan faiz şoklarının toplam etkisi görülmekte-

dir. Örneğin YTL pozisyonlara 200, YP pozisyonlara ise 100 BP şok verilmesi durumunda,

84

Bankacılar Dergisi

TBS bilanço değeri toplam 2,2 milyar YTL düşmektedir. Bu tutarın özkaynaklar ile oranlan-ması sonucu yüzde 4 değerine ulaşılmaktadır. Analiz kapsamında kullanılan en büyük şoklar açısından bir değerlendirme yapıldığında, YTL pozisyonlar için verim eğrilerine 800, YP pozisyonlar içinse 400 BP şok uygulanması durumunda, TBS toplam bilanço değer düşüşü özkaynakların yaklaşık yüzde 13’üne ulaşmaktadır.

Basel Komite tarafından önerilen “Standart Faiz Şoku” analizi Türkiye uygulaması veri

kısıtı nedeniyle belirli varsayımlar altında yapılabilmiştir.11 Bu varsayımlar paralelinde TBS bir bütün olarak değerlendirildiğinde, bu çalışma kapsamında dikkate alınan en büyük şok senaryosu altında bile, Basel Komite tarafından kritik eşik olarak belirlenen yüzde 20 sınırının altında kaldığı görülmektedir. Ancak ülkemiz bankacılık sektörü bireysel olarak bu sınıra oldukça yakın bankalar olabileceği düşünülmektedir. Bu noktada Bankaların bu analizi yoğun varsayımlar içerse dahi uygulamaya başlamalarının ve analiz sonuçlarına yönelik limit ve sinyal sistemi süreçleri oluşturmalarının proaktif bir davranış olacağı düşünülmektedir.

5. Sonuç Faiz dalgalanmaları Bankaların mali yapılarına etkisi uzun yıllar faiz oranı riski (FOR)

kapsamında değerlendirilmiştir. 1990’ların başında piyasa riski kavramının doğuşu ile banka bilançosu alım satım ve bankacılık hesapları olarak ikiye ayrılmıştır. Basel Komite tarafından 1996 yılında yayımlanan doküman ile resmiyet kazanan bu yaklaşım paralelinde, alım satım hesaplarında bankalarca tutulan kıymetlerin faiz değişimleri nedeniyle karşılaşılması muhtemel değer kaybı piyasa riskinin konusu olmuştur. Bilançonun alım satım hesapları dışındaki pozisyonları dolayısıyla karşılaşılması muhtemel değer ve faiz geliri kaybı ise YFOR kapsamında incelenmeye başlamıştır.

Tarihsel gelişim sürecinde YFOR’nin izlenmesine yönelik olarak, yeniden fiyatlama

boşluk, riske maruz gelir, durasyon, modifiye durasyon ve simülasyon bazlı gelir ve ekonomik değer analizlerinin yapıldığı gözlemlenmektedir. Bu analizlerden yeniden fiyatlama boşluk, durasyon analizlerinin risk maruziyetine baz tutarları, riske maruz gelir, modifiye durasyon ve simülasyon bazlı geliri ve ekonomik değer analizlerinin ise risk tutarlarını gösterdikleri görülmektedir. Analizlerinin yapılmasının yanı sıra bu analizlere bağlanacak limit ve sinyal sistemlerinin oluşturulmasında bu ayırımın çok önemli olduğu düşünülmektedir.

Diğer yandan Basel Komite YFOR’nin ölçümüne yönelik olarak standart faiz şoku a-

nalizini önermektedir. Bu analiz, verim eğrilerine paralel şoklar verilmesi sonrası belirli vade grupları itibariyle toplanan bankacılık hesaplarının bugünkü değerlerinde meydana gelen değişimin özkaynaklar ile ilişkilendirilmesi prensibine dayanmaktadır.

Standart faiz şoku analizinin ülkemiz uygulaması bu çalışmada belirli varsayımlar al-

tında, muhtelif faiz şoku senaryoları kullanılarak yapılmıştır. Analiz sonuçları incelendiğinde bu çalışma kapsamında kullanılan en büyük şokun kullanılması durumunda bilanço değer kaybının TBS özkaynaklarının yüzde 13’üne ulaştığı görülmektedir. Ancak, Ülkemizde bu sınıra oldukça yakın bankaların olabileceği düşünülmektedir. Sonuçların yapılan varsayımlar paralelinde oldukça değiştiğinden hareketle, özellikle vadesiz mevduat ve özkaynakların analize katılış biçimlerini bankacılık sektöründe yeknasaklaştırılmasına ihtiyaç olduğu düşünülmektedir.

Kaynakça

BDDK (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu), (2002), “26.12.2002 tarihli Bankaların İç Denetim ve

Risk Yönetimi Sistemleri Hakkında Yönetmeliğe İlişkin 1 Sayılı Tebliğ” (Taslak), www.bddk.org.tr. BDDK (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu), (2007), Finansal Piyasalar Raporu, Aralık 2006,

www.bddk.org.tr.

85

N. Burak AKAN

86

BIS (Basel Committee on Banking Supervision), (2004) “Principles for the Management and Supervision of Interest Rate Risk”, www.bis.org.

BIS, (2004), “Sermaye Ölçümü ve Sermaye Standartlarının Uluslar arası Düzeyde Uyumlaştırılması (Yeni Basel Sermaye Uzlaşısı), Gözden Geçirilmiş Düzenleme (Türkçe Çeviri)”, www.bddk.org.tr.

BESSIS, J.(1998), Risk Management in Banking, New York: John Wiley-Sons DERMINE, J. ve BISSADA, Y. (2002), Asset & Liability Management. London: Pearson Education Ltd. Financial Services Authority, (2005), “Consultation Paper 05/03”, www.fsa.gov.uk. Financial Services Authority, (2005),” Feedback Statement 05/01”, www.fsa.gov.uk. Financial Services Authority, (2007), “Financial Risk Outlook 2006”, www.fsa.gov.uk ÖKMEN, O. (2005), Basel Uzlaşısının Yetersizliği ve Bankalara Alternatif Model, İstanbul: Kora Yayın. SRINIVASULU, S. (1997), Asset/Liability Management, London: euromoney-dc gardner workbooks. TBB, (2006), “Basel II Yapısal Faiz Oranı Riski Çalışma Grubu Raporu”, www.tbb.org.tr. OCC (Comptroller of the Currency, Administrator of National Banks), (1997), Interest Rate Risk,

Comptroller’s Handbook, www.occ.treas.gov.

Dipnotlar 1 İlgili tutarın bulunmasına yönelik olarak, (Anapara x Gün Sayısı x Faiz Oranı/365)=(1.600.000.000x 30 x 0.01/365) formülü kullanılmıştır. 2 Tanım pozisyon nakit akımlarının opsiyonalite içermediği ve piyasa faiz hadlerinin sürekli zaman formunda bileşik olması durumunda geçerlidir. (Holton 2003-27/06/2003 Glyn HOLTON www.riskchat.com) 3 Örneğin, taşıt kredisi portföyünün durasyonu, vadeli mevduat ortalama vadesinin (durasyonundan) bir fonksiyonu olarak tanımlanabilir. 4 Bu çalışma muhtelif faiz oranı şoklarının Basel metodolojisi kullanılarak ülkemiz bankacılık sektörü üzerine olan etkileri bulunması amacını taşımaktadır. Ayrıca Basel Komite tarafından belirlenen en az beş yıllık gözlem periyodunun ülkemiz finansal piyasalarında yaşanan son beş yıldaki eğilimler gözlemlendiğinde çok uygun olmadığı düşünülmektedir. Bu dönemde ülkemiz de hazine bonosu faizleri yüzde 60 lar seviyesinden % 15-20 bandına gerilemiştir. Bu uzun dönem trend göz önüne alındığında Basel metodolojisi ile bulunacak değerlerin ülkemizde ancak çok gergin piyasa koşullarının oluşması durumunda söz konusu olacağı düşünülmektedir. 5 Veri eksikliği dolayısıyla bu analiz YTL ve YP ayrımda yapılacaktır. TBS YP pozisyonları göz önüne alındığında bu pozisyonların ağırlıklı olarak USD ve EUR para birimlerinden oluşması nedeniyle tüm YP pozisyonlar için % 7 gibi bir temel faiz belirlenmiştir. 6 Bu çalışmada TBS olarak Mevduat – Kalkınma ve Yatırım Bankaları dikkate alınmıştır. 7 TBS yeniden fiyatlama boşluklarında kullanılacak vade grupları sırası ile 1 aya kadar, 1-3 ay, 3-6 ay, 6-12 ay ve 12+ ay olarak belirlenmiştir. Bu vade gruplarının saptanmasında TBS’ne ilişkin raporlarda yer alan vade grupları belirleyici olmuştur. Daha sağlıklı analizlerin yapılabilmesi için vade gruplarının dönemlerinin daha kısa olmasının ve en az YTL pozisyonlar için 10 yıla, YP pozisyonlar içinse 30 yıla kadar uzanan vade gruplarının kullanılmasının yararlı olacağı düşünülmektedir. 8 Basel metodolojisinde bilanço içinde tutarları yüzde 5’ten daha fazla olan para birimleri için para birimi bazında bir analiz önerilmesine karşın, bu çalışmada yapılan YTL ve YP kırılımının nedeni TBS verilerine ancak bu kırılımda ulaşılmasıdır. 9 Bir örnekle açıklanması gerekirse, YTL 1-3 Ay vade grubunun 400 baz puan şok ile elde edilen ağırlık faktörünün bulunmasında, öncelikle yüzde 18 verime sahip 2 Ay sonra yeniden fiyatlanacak varsayımsal bir pozisyonun % 18 verim üzerinden fiyatı hesaplanır (1/(1+(0.18x2/12))=0.970874) daha sonra şok uygulanarak yeni bir fiyata ulaşılır (1/(1+(0.22x2/12))=0.96463). Bulunan iki fiyatın farkı ilgili döneme ait ağırlık faktörünü oluşturur (0.970874-0.96463=0.006244). 10 İlgili raporda TBS yeniden fiyatlama boşlukları Tablo 3.3-2 de yer alan oransal boşlukların özkaynak tutarı ile çarpılması sonucu bulunmuştur. İlgili özkaynak tutarı yukarıda adı geçen raporun 3.5-1 nolu tablosunda yer alan mevduat - kalkınma ve yatırım bankalarına ait olan 58,8 milyar ytl olarak dikkate alınmıştır. 11 Analizlerde kullanılan varsayımlar genel olarak değerlendirildiğinde;

- TBS’mi bilançolarının YTL-YP bazındaki kırılımı ile analiz yapılmıştır. Bu noktada YP para birimlerine uygulanacak şokların benzer büyüklükte olacağı düşünüldüğünden bu kırılımın analizin hassaslığını a-şırı etkilemediği düşünülmektedir.

- Analizde kullanılan vade kırılımları TBS’ne ilişkin ulaşılabilen veriler kısıtında belirlenmiştir. Bu noktada daha sağlıklı bir analizin yapılabilmesi amacıyla, özellikle “12 + Ay” vade grubunda daha çok kırılıma ih-tiyaç duyulduğu düşünülmektedir.

- Basel Komite tarafından önerilen “Standart Faiz Şoku” analizi yalnızca bankacılık hesaplarını kapsa-maktadır. Bu çalışma kapsamında TBS bilanço yeniden fiyatlama boşlukları kullanılmıştır. Bu olgunun temel sebebi bankaların piyasa riskine maruz portföylerindeki farklılıklar dolayısıyla bu portföyün yeni-den fiyatlama boşluklarına ulaşılamamasıdır.

- Analiz TBS bilanço içi pozisyonlarını içermektedir. Bu noktada TBS’nin türev ürünlere ilişkin yeniden fiyatlama boşlukları çalışma kapsamı dışında tutulmuştur. Bu noktada TBS bilanço dışı hesaplarda ta-kip edilen türev ürünlerin neredeyse tümünün piyasa riskine maruz pozisyonlar kapsamında değerlendi-rilmesi dolayısıyla bu varsayımın analizin hassasiyetini çok etkilemediği düşünülmektedir.

Bankacılar Dergisi

87

- TBS yeniden fiyatlama boşluklarında davranışsal yeniden fiyatlama vadesi bilinmeyen vadesiz mevduat

gibi pozisyonların analiz kapsamında, çekirdek ve oynak kısımlarına ayrılması mümkün olmamıştır. Bu-nun temel nedeni bankaların bireysel olarak vadesiz mevduatları faize duyarlı kalemler içinde gösterip göstermediğinin bilinmemesidir.

- Benzer şekilde TBS verilerinde yeniden fiyatlama boşluklarında özkaynakların yer alıp almadığı banka bazında bilinmediğinden verilerde buna yönelik bir düzeltme işlemi yapılamamıştır. Bankacılık hesapla-rının, bilanço pozisyonlarından alım satım hesaplarından çıkartılması yolu ile bulunacağı görüşünün kabul edilmesi halinde, özkaynakların analiz kapsamında değerlendirilmesinin uygun olacağı düşünül-mektedir. Özkaynaklara ilişkin vade tespitinde ise, bankacılık hesapları plasmanları vade dağılımı ora-nında, bir pasif vade dağılımın yapılmasının mümkün olacağı düşünülmektedir.

Bankacılar Dergisi, Sayı 64, 2007

88

Bankacılığa İlişkin Mevzuat Değişiklikleri ve Yeni Düzenlemeler

(1 Ocak -10 Mart 2008)

I. Bankacılık Kanunu'na İlişkin Düzenlemeler 6 Mart 2008 tarih ve 26808 sayılı Resmi Gazete'de • Resmi Gazete'nin 20 Temmuz 2007 tarih ve 26588 sayılı nüshasında yayımlanan Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerince Alacakları İçin Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ yayımlanmıştır. 4 Mart 2008 tarih ve 26806 sayılı Resmi Gazete'de • Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'ndan, konsolide denetime ve denetim sonuçları ile denetime esas bilgi ve belgelerin paylaşımı ve kullanımına ilişkin esas ve usullerin belirlenmesine ilişkin 28 Şubat 2008 tarih ve 2493 Sayılı Karar yayımlanmıştır. 1 Mart 2008 tarih ve 26803 sayılı Resmi Gazete'de • 11 Şubat 2008 tarih ve 2008/13288 sayılı Karar ile eki Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Teşkilat Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır. 13 Şubat 2008 tarih ve 26786 sayılı Resmi Gazete'de • Resmi Gazete'nin 1 Kasım 2006 tarih ve 26333 sayılı nüshasında yayımlanan Bankaların Destek Hizmeti Almalarına ve Bu Hizmeti Verecek Kuruluşların Yetkilendi-rilmesine İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır. 6 Şubat 2008 tarih ve 26779 sayılı Resmi Gazete'de • Resmi Gazete'nin 1 Kasım 2006 tarih ve 26333 sayılı nüshasında yayımlanan Bankalarca Kredilerin ve Diğer Alacakların Niteliklerinin Belirlenmesi ve Bunlar İçin Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır. II. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nca Yapılan Düzenlemeler 28 Şubat 2008 tarih ve 26801 sayılı Resmi Gazete'de • Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karar gereğince tesbiti Bakanlığa bırakılan konuların düzenlendiği Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/34) yayımlanmıştır.

Bankacılar Dergisi

89

8 Şubat 2008 tarih ve 26781 sayılı Resmi Gazete'de • 7 Ağustos 1989 tarihli ve 89/14391 sayılı Kararnamenin eki Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair 2008/13186 Sayılı Karar yayımlanmıştır. 8 Ocak 2008 tarih ve 26750 sayılı Resmi Gazete'de • Resmi Gazete'nin 9 Nisan 2003 tarih ve 25074 sayılı nüshasında yayımlanan Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanuna İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra Numarası: 2008/1) yayımlanmıştır. III. Sermaye Piyasalarına İlişkin Düzenlemeler 8 Mart 2008 tarih ve 26810 sayılı Resmi Gazete'de • İhraççıların Sermaye Piyasası Kanunu'na tabi olmalarından kaynaklanan yükümlülük-lerden muaf tutulabilme şartları ile ihraççıların Kurul kaydından çıkarılma esaslarının düzenlenmesine ilişkin İhraççıların Muafiyet Şartlarına ve Kurul Kaydından Çıkarılmala-rına İlişkin Esaslar Tebliği (Seri: IV No: 39) yayımlamıştır. • Resmi Gazete'nin 13 Kasım 2001 tarih ve 24582 sayılı nüshasında yayımlanan Sermaye Piyasası Kanununa Tabi Olan Halka Açık Anonim Ortaklıkların Temettü ve Temettü Avansı Dağıtımında Uyacakları Esaslar Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapıl-masına Dair Tebliğ (Seri: IV No: 40) yayımlanmıştır. • Resmi Gazete'nin 29 Ocak 1989 tarih ve 20064 sayılı nüshasında yayımlanan Seri:XI No:1 sayılı Sermaye Piyasasında Mali Tablo ve Raporlara İlişkin İlke ve Kurallar Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: XI No: 28) yayımlanmıştır. 4 Mart 2008 tarih ve 26806 sayılı Resmi Gazete'de • Resmi Gazete'nin 7 Eylül 2000 tarih ve 24163 sayılı nüshasında yayımlanan Seri:V, No:46 Aracılık Faaliyetleri ve Aracı Kuruluşlara İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: V, No: 99) yayımlanmıştır. 7 Şubat 2008 tarih ve 26780 sayılı Resmi Gazete'de • Resmi Gazete'nin 21 Ocak 2003 tarih ve 25000 sayılı nüshasında yayımlanan Seri: V, No: 59 sayılı Portföy Yöneticiliği Faaliyetine ve Bu Faaliyette Bulunacak Kurumlara İlişkin Esaslar Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: V, No: 98) yayım-lanmıştır. 23 Ocak 2008 tarih ve 26765 sayılı Resmi Gazete'de • 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun uygulaması ile ilgili olarak, ortaklıkların kayıtlı sermaye sistemine geçiş ve sistem içinde uymaları gereken esaslar ile kayıtlı sermaye sisteminden çıkma ve çıkarılma esaslarının düzenlenmesini teminen Kayıtlı Sermaye Sistemine İlişkin Esaslar Tebliği (Seri: IV, No: 38) yayımlanmıştır.

Türkiye Bankalar Birliği

90

12 Ocak 2008 tarih ve 26754 sayılı Resmi Gazete'de • Resmi Gazete'nin 28 Şubat 2002 tarih ve 24681 sayılı nüshasında yayımlanan Emeklilik Yatırım Fonlarının Kuruluş ve Faaliyetlerine İlişkin Esaslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır. IV. Vergi Kanunlarına İlişkin Düzenlemeler 7 Mart 2008 tarih ve 26809 sayılı Resmi Gazete'de • 5736 sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü İle Tahsili Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrası hükmüne ilişkin açıklamalara yer verilen 5736 Sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Genel Tebliği (Sıra No: 3) yayımlanmıştır. 6 Mart 2008 tarih ve 26808 sayılı Resmi Gazete'de • 3717 sayılı Kanunun 2/A maddesi uyarınca 15/5/2004-15/7/2006 tarihleri arasında yapılan ödemelerin vergilendirilmesine ilişkin 5736 sayılı Kanunla getirilen düzenlemelerin konusunu oluşturduğu 5736 Sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun Genel Tebliği (Sıra No: 2) yayımlanmıştır. 4 Mart 2008 tarih ve 26806 sayılı Resmi Gazete'de • 5736 sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü İle Tahsili Hakkında Kanunun 1 inci maddesi hükmünün uygulanmasına ilişkin açıklamaların konusunu oluşturduğu 5736 Sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü İle Tahsili Hakkında Kanun Genel Tebliği (Sıra No: 1) yayımlanmıştır. 27 Şubat 2008 tarih ve 26800 sayılı Resmi Gazete'de • Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü İle Tahsili Hakkında Kanun (Sayı 5736) yayımlanmıştır. 6 Şubat 2008 tarih ve 26779 sayılı Resmi Gazete'de • Bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin mal ve hizmet alımları ile mal ve hizmet satışlarının 2008 yılı ve müteakip yıllarda bildirilmesinde uygulanacak usul ve esaslar ile bildirim hadlerinin konusunu oluşturduğu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 381) yayımlanmıştır. 22 Ocak 2008 tarih ve 26764 sayılı Resmi Gazete'de • Borsada rayici olmayan yabancı paraların ve bu paralarla olan senetli ve senetsiz alacak ve borçların değerlemesinde 2007 yılı sonu itibariyle uygulanacak kurlara ilişkin Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 380) yayımlanmıştır. 5 Ocak 2008 tarih ve 26747 sayılı Resmi Gazete'de • 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile ilgili bazı konularda oluşan tereddütlerin giderilmesi-ni ve uygulama birliği sağlanmasını teminen Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 379) yayımlanmıştır.

Bankacılar Dergisi

91

V. Diğer Düzenlemeler 13 Şubat 2008 tarih ve 26786 sayılı Resmi Gazete'de • İşverenlerin elli veya daha fazla işçi çalıştırdıkları işyerlerinde çalıştırmaları gereken özürlü, eski hükümlü ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun ek 1 inci maddesinin (B) fıkrası kapsamındaki terör mağduru çalıştırma oranlarının belirlenmesine ilişkin 27/6/2005 tarihli ve 2005/9077 sayılı Kararnamenin eki Karar'ın, 1/1/2008-31/12/2008 tarihleri arasında da uygulanmasına ilişkin 2008/13196 Sayılı Karar yayımlanmıştır. 28 Ocak 2008 tarih ve 26770 mükerrer sayılı Resmi Gazete'de • Türkiye Cumhuriyeti, Maliye Bakanlığı, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) ile İsveç Krallığı, Finanspolisen Rikskriminalpolisen (NFIS) Arasında Karapara Aklama ve Terörizmin Finansmanı ile İlgili Finansal İstihbarat Değişiminde İşbirliğine Dair Mutabakat Muhtırasının yürürlüğe konulmasına ilişkin olarak Bakanlar Kurulu'ndan 27 Aralık 2007 tarih ve 2007/13064 Sayılı Karar yayımlanmıştır. 22 Ocak 2008 tarih ve 26764 sayılı Resmi Gazete'de • 5582 sayılı "Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"a istinaden, finansal kiralama ve finansman şirketlerinin konut finansmanı alanında yetkilendirilmeleri aşamasında izlenecek usul ve esaslar hakkındaki 7 Haziran 2007 tarihli ve 2204 sayılı Kurul Kararında belirlenen şartlara ilave olarak öngörülen düzenleme ile ilgili olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'ndan 17 Ocak 2008 tarih ve 2452 Sayılı Karar yayımlanmıştır. 9 Ocak 2008 tarih ve 26751 sayılı Resmi Gazete'de • Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik"in yürürlüğe konulmasına ilişkin Bakanlar Kurulu'ndan 10 Aralık 2007 tarih ve 2007/13012 Sayılı Karar yayımlanmıştır. 5 Ocak 2008 tarih ve 26747 sayılı Resmi Gazete'de • Türkiye Cumhuriyeti, Maliye Bakanlığı, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) ile Portekiz Cumhuriyeti, Unidade de Informaçao Financeira (UIF) Arasında Karapara Aklama ve Terörizmin Finansmanı ile İlgili Finansal İstihbarat Değişiminde İşbirliğine Dair Mutabakat Muhtırası"nın yürürlüğe konulmasına ilişkin olarak Bakanlar Kurulu'ndan 17 Aralık 2007 tarih ve 2007/13015 Sayılı Karar yayımlanmıştır.

Türkiye Bankalar Birliği

92

Bankacılığımızda İç Kontrol

Gürdoğan Yurtsever

Yayın No:256

İsteme Adresi: Türkiye Bankalar Birliği Nispetiye Caddesi Akmerkez B 3 Blok Kat 13 80630 Etiler – İstanbul

Tel: (212) 282 09 73 Faks: 282 09 46 Web sitesi: www. tbb.org.tr