Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer...

30
Savunma Bilimleri Dergisi The Journal of Defense Sciences Kasım/November 2016, Cilt/Volume 15, Sayı/Issue 2, 107-136. ISSN (Basılı) : 1303-6831 ISSN (Online): 2148-1776 Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler Cenker Korhan DEMİR 1 z n m z d vl lrnn n n ml v nl k u ra lar ndan r olan r r zml m cad l , m n ayaklanmalarla m cad l l ra r nd n n olarak sl nm k dr dd n oyu lar ar nda v sorun yurt d ndan kaynakland nda ask r kuvv l r n kullan lmas ise bir gereklilik haline gelmektedir. Tehdidin yaps v oyu lar zla d rk n ask r kuvv l r n yap , dok r n v m u zla d mmk dr u al mada, ayaklanmalarda ask r r l r n nas l rn l c kl r ara r lm r u amaca varmak zr, ransa, rl k Krall k v ADnn m n nmz ayaklanmalarla m cad l d kulland klar yn ml r v kar la klar sorunlar, s rd kl r l rl m l r kar la rmal anal z d lm r Çal ma l ayaklanmalar n k nd l r n as do as olduklar v l n ks l sava larda ld d l n cr l r n o unlukla u a ma p n uyum sa lamad r lm , d n dlr y y r lm ld rl r v sn k r l rl c vap v rl l c sonucuna ula lm r Anahtar Kelimeler: Ayaklanmalarla m cad l , r r zm, ask r r l rd r nm Learning Military Organizations from Counterinsurgency to Counterterrorism Abstract One of the most contemporary s cur y pro l m o oday s ov rnm n s is terrorism. However, terrorism or counterterrorism as an academic field has been sprang from insurgency or counter insurgency that have abound academic literature. Yet, the use of military forces to suppress them is a common instrument when the violence spreads and the insurgent organization based in a failed state. Despite the fast changes in intensity, 1 Dr., Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi, Güvenlik Bilimleri Enstitüsü, Ankara, [email protected].

Transcript of Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer...

Page 1: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

Savunma Bilimleri Dergisi

The Journal of Defense Sciences

Kasım/November 2016, Cilt/Volume 15, Sayı/Issue 2, 107-136.

ISSN (Basılı) : 1303-6831 ISSN (Online): 2148-1776

Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye

Öğrenen Askeri Örgütler

Cenker Korhan DEMİR1

Öz

Günümüz devletlerinin en önemli güvenlik uğraşılarından biri olan

terörizmle mücadele, geçmişin ayaklanmalarla mücadele literatüründen

geniş olarak beslenmektedir. Şiddetin boyutları arttığında ve sorun yurt

dışından kaynaklandığında askeri kuvvetlerin kullanılması ise bir gereklilik

haline gelmektedir. Tehdidin yapısı ve boyutları hızla değişirken askeri

kuvvetlerin yapı, doktrin ve eğitimi bu hızla değişmemektedir. Bu çalışmada,

ayaklanmalarda askeri örgütlerin nasıl öğrenebilecekleri araştırılmıştır. Bu

amaca varmak üzere, Fransa, Birleşik Krallık ve ABD’nin geçmişten

günümüze ayaklanmalarla mücadelede kullandıkları yöntemler ve

karşılaştıkları sorunlar, gösterdikleri ilerlemeler karşılaştırmalı analiz

edilmiştir. Çalışma ile ayaklanmaların kendilerine has doğası oldukları ve

geleneksel savaşlarda elde edilen tecrübelerin çoğunlukla bu çatışma tipine

uyum sağlamadığı görülmüş, değişen tehditlere iyi yetiştirilmiş liderler ve

esnek örgütlerle cevap verilebileceği sonucuna ulaşılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Ayaklanmalarla mücadele, terörizm, askeri örgütlerde

öğrenme.

Learning Military Organizations from Counterinsurgency to

Counterterrorism

Abstract

One of the most contemporary security problem of today’s governments is

terrorism. However, terrorism or counterterrorism as an academic field has

been sprang from insurgency or counter insurgency that have abound

academic literature. Yet, the use of military forces to suppress them is a

common instrument when the violence spreads and the insurgent

organization based in a failed state. Despite the fast changes in intensity, 1 Dr., Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi, Güvenlik Bilimleri Enstitüsü,

Ankara, [email protected].

Page 2: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

108 | Demir

methods and discourses of insurgent organizations; the organizational

structure, culture, and methods of military do not evolve in a quick manner.

In this study it is studied to find how armies learn and react effectively in

different insurgency or terrorism circumstances. In order to reach the

particular aim, the comparative case method with the cases of France,

United Kingdom, and the USA has been used. It is not possible to implement

the fighting methods used in conventional wars to the unconventional wars,

because of the varied dimensions of insurgencies. Although each of them

has its own idiosyncratic peculiarities, the readiness level of armies to the

fast changing threat environment might be possible by flexible

organizational structure and well-informed leaders.

Keywords: Counterinsurgency, Terrorism, Learning in military

organizations.

Giriş

Günümüzün en önemli güvenlik sorunlarından biri olan terörizm,

sebeplerinden mücadele yöntemlerine en çok tartışılan çalışma alanlarından

birisidir. Bu sorunla etkili mücadele ise birçok akademik çalışmanın ilgisini

çekmiş ve özellikle uluslararası literatürde ayaklanmalarla mücadele

alanından faydalanmıştır. Terörizm gibi siyasal şiddet tiplerinden biri olan

ayaklanmalarla mücadelede elde edilen bilgi ve tecrübenin özellikle

günümüzdeki gibi geniş tabana hitap eden terörist örgütlerle yapılan

mücadeleye belli koşullarda transfer edilebilmesi mümkündür.

Öte yandan, mücadele konusunda benzerliklerin olabileceği ifadesi

ayaklanmalar ya da terörizm kavramının birbirinin yerine kullanılabileceği

anlamına da gelmemelidir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında sıklıkla görülen

ayaklanmalar, bir hükûmete, işgalci bir kuvvete ya da emperyalist bir güce

karşı halkın desteğini sağlamak amacıyla propaganda ve psikolojik savaş

çabalarını da içine alan geniş katılımlı silahlı direniş olarak tanımlanabilir

(Hoffman, 2006: 35). Terör ise, süregelen tartışmalar bir tarafa bırakılırsa,

çok genel bir ifadeyle “şiddet kullanma ya da şiddet tehdidi içeren normal

dışı yollarla siyasal davranışları etkilemek üzere tasarlanmış sembolik fiil”

olarak tanımlanırken (Thornton, 1964: 73); terörizm, örgütlü, sistemli ve

sürekli terör kullanılmasını ifade etmek anlamında kullanılır.

Bununla beraber terörizm ile ayaklanmalar arasında çok kesin

çizgilerle ayrılabilen sınırların bulunmadığı belirtilmelidir. Örneğin terör

saldırıları ayaklanma hareketlerinde bir araç olarak kullanılabileceği gibi,

Page 3: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

Savunma Bilimleri Dergisi, Kasım 2016, 15 (2), 107-136. | 109

yeterli toplumsal desteği aldığında ayaklanma formuna da dönüşebilir.

Fakat kavramsal tartışmalar bir tarafa bırakılırsa, farklı ölçek ve

yoğunluklarda yaşanan siyasal şiddet örnekleri olan ayaklanmalar ve

terörizm, ortaya çıkmalarına sebep olan faktörlerden mücadelede alınacak

tedbirlere kadar benzerlikler taşırlar. Bunlardan birisi ayaklanmalarla

mücadelede önemli bir yöntem olarak dikkat çeken askeri kuvvetlerin

kullanılmasının tehdidin yoğunluğu ve yerine göre terörizmle mücadelede

de tercih edilmesidir.

Modern ordular günümüz güvenlik ortamında geleneksel

tehditlerden daha çok terörizm ve organize suçlar gibi geleneksel olmayan

tehditlerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Tehdit yapısındaki bu değişimin

geleneksel silahlı çatışmalara karşı örgütlenmiş ve hazırlıklı olan orduların

yerleşik örgütsel yapısı, görevleri, kültürü ve algılarına meydan okuduğu

söylenebilir. İşte bu araştırma, günümüz ordularının operasyonel başarı için

çevrelerindeki fırsat ve tehditleri gözlemleme, analiz etme, buna göre

kendilerini geliştirme, uyum sağlama ve yenileşmeye ihtiyaçları olduğu

kabulünden yola çıkmaktadır. Çalışmanın temel amacı, ayaklanmalarla

etkin mücadelenin temel özelliklerini araştırmak, ayaklanma ve terörizm

gibi geleneksel olmayan tehditlere karşı askeri örgütleri öğrenen askeri

örgütlere dönüştürmenin nasıl olabileceğini tartışmaktır. Çalışmanın

amaçlarına ulaşmak üzere nitel araştırma yöntemlerinden karşılaştırmalı

vaka çalışması tekniği kullanılmıştır. Makale, askeri örgütlerde öğrenmenin

kavramsal ve kuramsal açıdan tartışmalarıyla başlayacak, askeri örgütlerde

öğrenme süreci ve bu süreçte yaşanabilecek sorunlarla devam edecek,

ayaklanmalarla mücadelede askeri örgütlerde öğrenmenin nasıl gerçekleştiği

üç örnek olay üzerinde incelenerek sonuçlandırılacaktır.

Askeri Örgütlerde Öğrenme2

Askeri örgütlerde öğrenmeyi tanımlamak için sıklıkla yenilikçilik ya

da uyum gibi kavramlar kullanılmaktadır. Aralarında büyük farklılık

bulunmamasına rağmen birtakım nüanslara değinmek gerekir. Örneğin,

askeri yenilikçilik Grissom (2006: 907) tarafından “askeri etkililikte önemli

bir artışa yol açan operasyonel uygulamalarda değişiklik” olarak

tanımlanmaktadır. Ayrıca yenilikçilik potansiyel düşman algısına karşı barış

2 Bu konudaki literatür Yönetim Bilimleri, Sosyoloji ve Uluslararası İlişkiler gibi

farklı akademik alanlardan beslenmektedir. Her biri kendine has yöntem, kuram ve

kavramlarla konuya yaklaşsa da, güvenlik sorunu merkeze alındığından bu

çalışmada Uluslararası İlişkiler bakış açısı tercih edilmiştir.

Page 4: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

110 | Demir

zamanında yapılacak faaliyetlerken, uyum ise savaşın değişen koşullarına

yine savaş içinde uyum sağlanması faaliyetleri olarak görülmektedir

(Murray, 2011: 2). Bu yaklaşıma göre savaşlar başladığı ya da ilk başta

öngörüldüğü gibi bitmez. Savaşların içinde taktik seviyeden stratejik

seviyeye kadar birçok değişimin yaşanması mümkündür. Dolayısıyla

askerler de bu değişimlere uyum sağlamak zorundadırlar. Fakat, uyum

kavramı, örgütsel inanç veya hedefler tekrar değerlendirilmeden ya da

değiştirilmeden, beliren sorunun mekanik bir değişim yapılarak çözülmesi

şeklinde ortaya çıkmaktadır (Haas, 1991: 72-73). Başka bir deyişle, uyum

sürecinde var olan yapı içinde soruna çözüm aranmakta; değişen durumun

kapsayıcı bir şekilde yeniden değerlendirilmesi ve yeni uygulama ya da

fikirlerin üretilmesi bu süreç içerisinde düşünülmemektedir.

Askeri örgütler çatışmalarda ortaya çıkan beklenmedik gelişmelere

esnek bir yapı ve değişime açık kültüre sahip olunduğunda ancak etkinlikle

cevap verebilir. Bu durumda taktik düzeyde beliren sorunlara aşağıdan

yukarıya uyum gösterilerek, çözülemeyen sorunlarda ise stratejik yönetim

kademelerinin kontrolünde yenilikçilik yapılarak yukarıdan aşağıya doğru

değişim gerçekleşebilir. Uyum ve yenilikçiliğin kaynaştığı bu süreç ise

“askeri öğrenme” olarak adlandırılır (Ucko, 2009: 292). Bu çalışmada,

kavramların arasındaki farklılıklara girmeden bütün sürecin “öğrenen askeri

örgütler” yaklaşımıyla ele alınması hedeflenmektedir.

Askeri Örgütlerde Öğrenme Üzerine Tartışmalar

Askeri örgütlerde öğrenmenin kaynağı Uluslararası İlişkiler disiplini

açısından farklı yaklaşımlarla ele alınmaktadır. Bunlardan birinde,

öğrenmenin ancak sivil yönetimin baskısıyla gerçekleşebileceği iddia edilir

(Posen, 1984; Van Evera, 1984; Sagan, 1986; Snyder, 1984). Bu kuramın

savunucuları, askeri örgütlerin geniş ve yaygın, alanında uzmanlaşmış,

hiyerarşik bir yapıya sahip oldukları kabulüyle başlar ve yapıları, sistemleri,

normları ve yerleşmiş prosedürleri sebebiyle değişime karşı direnç

gösterdiğini iddia ederler (Davidson, 2010: 11; Murray, 2011: 3-4). Askeri

örgütlerin karakteristik özellikleri olan disiplin ve mutlak itaat, yeni fikirler

üretilmesi ya da örgütün yeni şartlara uyum sağlamasına olumsuz etkide

bulunabilir (Murray, 2011: 3).

Bu yaklaşımın savunucuları orduların kendilerine has tutucu bir

kültüre sahip olduğunu iddia ederler. Örgütsel kültür, korumacı davranışlara

neden olabilir ve yenilikçi düşüncelerin örgüt içine girmesini

Page 5: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

Savunma Bilimleri Dergisi, Kasım 2016, 15 (2), 107-136. | 111

engelleyebilir.3 Bu nedenle, yenilikçi askeri düşünürlerin görüşlerini ileri

sürebilmesi için kurumsal olarak onları destekleyen örgütsel kültüre sahip

olmaları şarttır. Bu yaklaşıma göre, örgütsel kültürün değişime engel

olmaması ancak genç liderlerin fikirlerini öne sürebilecek şekilde

desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak başarılı

olarak gerçekleşebilir (Luttwak, 1984).

İkinci grup düşünürler askeri kurumların doktrinel yenilikçilikler

yapabileceğine ve dolayısıyla değişimin öncü rolünü oynayabileceğine

inanırlar (Huntington, 1957; Rosen, 1991; Avant, 1991). Bu yaklaşımın en

önemli temsilcilerinden biri olan Huntington (1957), askeri kurumların

kendilerine özgü örgütsel kimlikleri ve uzmanlaşmış silahlı çatışma bilgileri

sayesinde kendilerini ilgilendiren kararları sivillerden daha iyi alabileceğini

düşünmektedir. Askeri kurumlarda profesyonelleşme olarak adlandırılan bu

yaklaşıma göre, ordular kararlarını yerleşmiş ve yapılandırılmış yöntemle

alırlar. Bu görüşe katılan Avant (1991), askeri kurumların tehditlere kendi

algıladıkları biçimde cevap verdikleri görüşüne katılır, fakat askeri yapının

sivil ve askeri kurumlarca beraber oluşturulduğuna dikkat çeker.

Diğer bir yaklaşıma göre ordularda değişimin kaynağı olarak farklı

analiz seviyelerindeki aktörler arasındaki iletişim önem kazanmaktadır. Bu

anlayış, değişimin iç siyasi faktörlerle uluslararası gelişmeler arasındaki

etkileşim sonucu doğduğunu iddia eder. Örneğin, hasım askeri kuvvetlerde

yaşanan değişim ülkelerin kendi silahlı kuvvetlerinde değişimi tetikler

(Zisk, 1993). Ülke dışında yaşanan her türlü farklılık ülkelerin iç politika

yapıcılarının değerlendirmeleri sonucunda cevap verilmesi gereken bir

unsur olarak değerlendirilirse ordularda değişim gerçekleşir.

Günümüz güvenlik ortamında tehdidin çoğu rakip bir devletten

değil, sınır aşan organize suç örgütlerinden ve terörist örgütlerden

gelmektedir. Bu sebeple hiçbir devlet geçmişin anlayışıyla rakip bir devlete

karşı yeteneklerini geliştirerek kendini güvende hissedemez. Bu, ancak

tehdit ortamının doğru tahayyül edilmesi, değerlendirilmesi ve cevap

verilmesiyle mümkün olabilir. Nitekim, Downie (1998: 5) bu üç kurama

eklektik bir yaklaşımla cevap verir ve değişimin ancak dış etkilerle

kurumsal değişkenlerin etkileşmesiyle mümkün olabileceğini iddia eder. Dış

koşullarda yaşanan farklılıklar ile örgütün kurumsal yapıları ve algıları

kendilerine has bir öğrenme süreci oluşturarak değişime cevap verirler. Bu

3 “Örgütsel kültür” örgüt tarafından paylaşılan ve örgüt üyeleri arasında kullanılan

temel varsayımlar ve değerler seti olarak tanımlanabilir (Kier, 1993).

Page 6: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

112 | Demir

değişim uluslararası seviye, devlet düzeyi ve kurumsal düzeydeki aktör ve

değişkenlerin etkileşimiyle gerçekleşir (Downie, 1998: 7).

Öte yandan, orduların ayaklanmalarla mücadelede kendine has

öğrenme güçlükleri çektikleri kabul edilen bir husustur. Bunun

sebeplerinden ilki devletlerin sorunu olduğu şekliyle kabul etmeye

yanaşmamaları ve buna salt silahlı unsurlarla mücadele gözüyle

bakmalarıdır. Ayaklanmalarla mücadeleye savaş mantığıyla bakılması bu

düşünce yapısına etki eder. Örgüt kültüründe karşısındaki düşmanı etkisiz

hale getirme mantığı olan ordular için savaşmak dışında her şey ikincil

öneme sahiptir (Kiszely, 2006: 19).

Askeri örgütlerin öğrenme sorunu biraz da işin doğasındaki

paradokstan kaynaklanmaktadır. Askerler mesleklerini barış zamanında

öğrenirler ve öğrendiklerinin geçerliliğini ancak savaş zamanında test

edebilirler. Dolayısıyla çatışma ortamının tüm boyutlarıyla önceden

tahayyül edilmesi ve bu şartlara göre hazırlanma başarılarında önemli role

sahiptir. Fakat bu iki yönden sorunlu bir durum ortaya çıkmasına neden olur

(Murray 2011: 8-9). Birincisi ordular karşılaşacaklarına değil de bir önce

gördükleri çatışma ortamına hazırlıklı olurlar. İkincisi, her çatışma ortamı

kendine has özellikler taşımasına rağmen barış zamanında yapılan eğitimler

ve üretilen doktrinler orduların önceden belirlenen hareket tarzlarını

uygulamasını öngörür. Talimname dışına çıkmama olarak belirlenen bu

refleks ise ayaklanmalar gibi şartların önceden kestirilemediği,

belirsizliklerin oldukça fazla olduğu bir ortamda tepki vermekte çok geç

kalmalarına neden olur (Kiszely, 2006: 19).

Askeri Örgütlerde Öğrenme Süreci

Stratejik seçim yaklaşımına göre örgütler, örgüt içinden ya da

çevresinden gelen bilginin değerlendirilmesi sonrasında fırsatlar ve

problemlerin neler olduğunu belirler, bunların müzakere edilmesinin

neticesinde eylem planı hazırlar ve uygularlar, sonrasında bunun sonuçları

tekrar değerlendirir. Örgütlerde öğrenme süreci, birbiriyle ilişkili hareket

eden iç ve dış döngülerle harekete geçirilebilir. Organizasyon tasarımıyla

ilgili olan iç döngü, örgütün yapısı, iş yapma rutinleri, kullandığı teknoloji

ve ölçeği ile ilgilidir. Dış döngü ise örgütlerin çevresini etkilemek, işbirliği

yapmak ya da çevresindeki değişimleri takip etmek adına çalıştırılır. Her iki

döngü de değişimle sonuçlanabilir. Örgütler bu döngüleri etkili bir şekilde

çalıştırdıkları takdirde ancak değişim yönünde proaktif hareket edebilirler

(Child, 1997).

Page 7: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

Savunma Bilimleri Dergisi, Kasım 2016, 15 (2), 107-136. | 113

Askeri örgütlerde öğrenmenin nasıl gerçekleştiği konusunda alanda

öncü isimlerden olan Downie (1998: 38)‟nin çizdiği çerçeve stratejik seçim

yaklaşımıyla benzerlikler taşımaktadır. Bu süreç, bireysel farkındalık ya da

olaylara dikkatin yöneltilmesi, örgütsel performans sorunlarının

tanımlanması, örgütsel eylem alternatiflerinin araştırılması, alternatif çözüm

konusunda fikir birliğinin oluşması, örgütsel yorumun doktrin ya da

talimname şeklinde yayımlanması ve son olarak örgütsel davranışta değişim

gibi unsurlardan oluşur.

Bu anlamda, örgütler personelin kişisel deneyim ve bilgisinden

faydalanmalı ve bu kişisel birikimi örgütsel hafızaya aktarabilmelidir.

Örgütler ancak öğrenen bireyler vasıtasıyla öğrenirler, fakat bunun tersi

doğru değildir, yani bireysel öğrenme hiçbir zaman örgütsel öğrenmenin

gerçekleşeceğinin garantisini veremez (Senge, 1990: 139). Çünkü,

bireylerin örgütsel performansın gelişimi için edindikleri değerli tecrübe ya

da bilgi kurumsal doktrine dahil edilmediği sürece bireyin örgütü terk

etmesiyle beraber yok olacaktır. Bu sebeple, deneyimlerinden öğrenmeye

çalışan bir örgüt, örgüt üyelerinin edindikleri bireysel tecrübeleri kabul

etmeli, değerlendirmeli ve yorumlayarak örgütsel bilgi birikimine transfer

edebilmelidir (Downie, 1998: 24).

Örgütsel öğrenmenin delilleri, onun kurumsal hafızasında

bulunabilir. Kurumsal hafızanın yansımaları ise örgütün doktrin,4 normlar

ve standart iş yapma prosedürlerinde görülür (Downie, 1998: 23). Özellikle

doktrinlerin yayımlanması sürecinde askeri bürokrasinin çeşitli

kademelerinde gözden geçirilmesi, tekrar düzenlenmesi ve sonucunda

onaylanarak yayımlanması örgütsel öğrenmenin önemli bir belirtisi olarak

sayılabilir. Sahadaki sorunlara cevap verebilen, esnek askeri örgütler

çatışma sırasında kazanılan tecrübelere yönelik sıklıkla “öğrenilen dersler”

notları yayımlar ve alanda görevli birlik personelini yeni teknikler ve

silahlar konusunda eğitime tabi tutar. Bu tip davranışlar, doktrin geliştirme

ve uyum sağlama yönündeki ilk aşamalar olarak kabul edilir ve örgütlerin

esnekliği ve öğrenme arzusu konusunda ipuçları verir (Nagl, 2005: 7).

Doktrinler ve talimnameler savaşlardaki belirsizliği azaltmak ve

askerin görevlerini ve yapacaklarını belirlemek amacı taşısa da bunu

4 Doktrin, askeri örgütlerde nasıl savaşılacağıyla ilgili kurumsallaşmış

prensiplerden oluşur. Bu kapsamda doktrinin temel görevlerinden biri, savaşın

doğasında olan belirsizliği azaltmak maksadıyla öncelikleri belirleme ve çabaların

yöneltilmesidir. Başka bir görevi, askeri liderlerin nasıl savaşacaklarına yönelik

kullanılır bir rehber oluşturmaya çalışır (Posen, 1984: 13-14).

Page 8: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

114 | Demir

tamamen ortadan kaldırmak mümkün değildir. Ayrıca, sadece doktrinel

değişim yaşanması örgütsel öğrenmenin gerçekleştiği anlamına da gelmez.

Bunun kurumsal öğrenme olarak değerlendirilebilmesi için yaşanan

değişimin örgütün iç değerlendirme sürecinden geçmiş olması, halihazırdaki

soruna çözüm sunması ve örgütsel performansta artışla sonuçlanması

gerekir (Downie, 1998: 27). Bilginin örgütsel olarak kabul edilebilmesinde

strateji ve hedeflerin kurumsal olarak yeniden tanımlanması, rol ve

sorumlulukların belirlenmesi, kuvvet kompozisyonu ve organizasyon

yapısında değişim, ayaklanmalarla mücadelenin sosyal, siyasi ve ekonomik

boyutlarının da içine alındığı fakat kendi içinde birleşik ve uyumlu bir

yapıya sahip olunması gibi şartlar sayılabilir (Downie, 1998: 21-22).

Orduların öğrenme delilleri, askeri eğitim programlarında da

bulunabilir (Ucko, 2009: 28-29). Çünkü, sahada yaşanan sorunlar ve

bulunan çözümler askeri okulların müfredatına ve eğitim kurumlarının

programlarına yansıtılmalıdır. Askeri eğitim programları, güncel

operasyonel gerekliliklerine yönelik liderlere yenilikçi yöntemlerle cevap

verme bilgi ve yeteneği kazandırmalıdır.

Sonuç olarak ayaklanmalar gibi halk tabanının etkin olduğu silahlı

çatışmaları kazanmak sadece askeri anlamda ve alt seviyede yenilikçiliğe

açık olmakla mümkün olmaz, politik, stratejik, operasyonel ve taktik

seviyede değişime açık olmayı gerektirir (Murray, 2011: 7). Bu boyutların

uyumla yürütülmediği durumlar başarısızlık getirir. Birçok noktada

benzerlik arz eden terörizmle mücadelenin karmaşık doğasına etkili uyum

sağlamak için askeri örgütler deneyimlerden dersler çıkarabilmeli ve süratle

kendini değiştirebilmeli ve yenilikçi uygulamaları bünyesine transfer

edebilmelidir (Downie, 1998: 9).

Ayaklanmalarla Mücadelede Ülke Tecrübeleri

Çalışmanın bu bölümünde ayaklanmalar ve terörizmle mücadele

eden üç batılı ülke örneği ele alınacaktır. Bunlardan Fransa ve İngiltere

geçmişin sömürgeci ülkeleri olması sebebiyle, Amerika Birleşik Devletleri

(ABD) ise günümüzde bu tip harekatları en fazla icra eden ülke olduğundan

çalışmanın kapsamına dahil edilmiştir.

Fransız Örneği

Fransa‟nın ayaklanmalarla mücadele geçmişini Fransız İhtilali‟ne

kadar götürmek mümkündür. Burada ortaya çıkan kalkışmalar direnek

Page 9: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

Savunma Bilimleri Dergisi, Kasım 2016, 15 (2), 107-136. | 115

noktaları oluşturulması ve bunların hızlı reaksiyon gösterebilecek birliklerle

takviye edilmesi suretiyle bastırılmıştır. Ülke dışı ilk tecrübelerden biri ise

Napolyon Ordularının devrimden sonraki ilk hedeflerinden biri olan

İspanya‟nın işgali sonrasında gerçekleşmiştir. Dönemin İspanyol kimliğinin

en önemli iki belirleyicisi olan Katolik kilisesi ve Kral‟a bağlılık

duygularını dikkate almayan Fransa, yalnızca iki ay sonra, Madrid‟de

başlayan halk ayaklanması ile karşı karşıya kalmıştır. Bu girişime oldukça

sert tepki verilmiş, işkenceye varan eylemlerde bulunulmuş ve hatta

kiliselere dahi saldırılmıştır. Halkın artan tepkisi kiliselerin Fransızlarla

savaşmanın meşru ve gerekli olduğunu belirten açıklamalarıyla birleşince

ülkenin her yerinde ayaklanma görülmeye başlanmıştır (Polk, 2008: 24).

Ayaklanmacı grupların Fransızları geleneksel savaşla yenmesi

mümkün olmadığından, günümüzde çok iyi bilinen fakat o zaman için yeni

bir silahlı çatışma yöntemini, gerilla5 savaşını uygulamaya başlamışlardır

(Polk, 2008: 27). Bu durumda Fransızlar, birliklerin gerilerine ve

lojistik/ikmal hatlarına yapılan saldırılarla karşı karşıya kalmıştır. Bunlara

yine büyük birliklerle yapılan operasyonlarla cevap vermeye çalışan

askerler ayaklanmacılarla karşılaşamamışlar, fakat büyük zayiatlar

vermişlerdir. Oldukça etkisiz kalan bu strateji zaman geçtikçe birliklerin

tükenmesine neden olmuştur (Harmon, 1992: 30).

Bundan bir süre sonra Cezayir‟de ayaklanmalarla mücadele eden

Fransa ilk başta aynı hataları tekrar etmiş, ancak operasyonu 1840‟da

komuta etmeye başlayan General Bugeaud ile ayaklanmanın ivmesi

azalmıştır. Bu dönemde, birliklere hareketlilik kazandırmak esas alınmış,

enerjik liderler iş başına getirilmiş, operasyon teçhizatı hafifletilmiş ve hafif

silahlar tercih edilmiştir. Bütün bu uygulamalar neticesinde Cezayir‟deki

ayaklanma askeri açıdan, en azından bir süreyle, bastırılmıştır (Harmon,

1992: 30).

Üzerinden uzun zaman geçmesine rağmen, Birinci Hindiçini Savaşı

ya da Vietnam Savaşı (1946-1954)‟nda da benzer sorunlar yaşandığı

söylenebilir. Bunun temel sebeplerinden biri, İkinci Dünya Savaşı‟nda önem

kazanan geleneksel savaş tarzının ayaklanmalarla mücadelede elde edilen

esneklik ve hayal gücü yeteneklerini ikinci plana itmesidir. Vietnam‟la ilgili

5 Gerilla sözcüğü İspanyolca kökenli guerilla kelimesinden gelmektedir. Daha

önce Fransızcada la petite guerre ifadesi bulunuyor ve bu ifade düzenli ordulara

yardım eden ve çoğunlukla yabancı askerlerden oluşan gruplar için kullanılıyordu.

Fakat guerilla normalde günlük işleriyle meşgul olan yerli halk anlamına

gelmekteydi (Polk, 2008: 27).

Page 10: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

116 | Demir

başka bir neden ise ayaklanmanın doğasında yaşanan değişimdir. İdeolojik

olarak Çin‟den etkilenen ve silah teçhizat olarak da destek alan ayaklanmacı

unsurlar Mao‟nun stratejisindeki değişimi benimsemiş ve silahlı grupları

birbirine bağlayan, bütünleştiren bir politik yapı oluşturulmuş ve uzun süreli

savaş stratejisini uygulamaya başlamışlardır (Harmon, 1992: 30-33).

Fransa ise bu stratejiye cevap veremediği gibi önceki tecrübelerini

de unutmuş, geleneksel büyük birliklerle arazi arama operasyonlarına

yönelmiş, gündüz vakitlerinde birlik hareketleri icra edilmiş, ateş gücünün

kullanılmasına yoğunluk vermiş, önceden tahmin edilebilir rutin hareketler

yapmışlardır (Harmon, 1992). Fransa‟nın bu hatalarına direnişçilerin

Çin‟den aldığı desteğin kesilmemesinin eklenmesi ayaklanmaların

bastırılamamasına neden olmuştur (Boot, 2014: 325). Sonunda Dien Bien

Phu muharebesiyle yenilen Fransızlar bunun hemen ardından bölgeyi terk

etmiştir.

Fakat Fransa‟yı bir başka sorunlu bölge olan Cezayir beklemektedir.

Bağımsızlık hareketine öncülük eden FLN (Front de Libération Nationale),

ise ayaklanmanın sembol örgütü haline gelmiştir. Soğuk Savaş koşullarının

ve daha önceki tecrübelerin de etkisiyle Cezayir‟deki çatışmalar uzun süre

komünist ayaklanma olarak görülmüştür. Bu sebeple sorunun üstesinden

gelmek için bu bağlantının ortadan kaldırılması gerektiği düşünülmüştür. Bu

yaklaşıma Fransız subaylarının, savaşın savaş alanında kazanılacağına

yönelik inançlarının eklenmesi mücadelenin askeri boyutunun ön plana

taşınmasına neden olmuştur (Scheipers, 2014: 891-892).

Öte yandan, Vietnam‟da öğrenilenlerden bazılarının FLN ile

mücadeleye aktarıldığı da ifade edilmelidir. Bunlardan biri olan, halktan

gönüllülerin FLN ile savaşmasının sağlanması Fransızların yürüttüğü

mücadeleye katkıda bulunmuştur.6 Askeri açıdan birliklere destek olan yerli

halk güç çarpanı etkisi yaratmış; istihbarat toplama ve psikolojik operasyon

faaliyetlerinde faydalanılan bu unsurlar halk ile silahlı grubun ayrılmasına

imkan vermiş; siyasi açıdan ise halkın FLN‟ye karşı olduğu gösterilmiştir

(Harmon, 1992: 32; Porch, 2008: 107). Ayrıca helikopterlerin ve özel

kuvvetlerin müşterek kullanımı hareketliliği artırmış, etkin istihbarat

çabaları operasyon sahasında inisiyatifin askerlere geçmesine neden

olmuştur (Harmon, 1992: 33).

6 FLN ile mücadeleye katılan ve Harkis adı verilen bu yerli grupların sayısının

1961‟de yaklaşık 200.000‟e ulaştığı iddia edilmektedir (Merom, 2003: 87).

Page 11: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

Savunma Bilimleri Dergisi, Kasım 2016, 15 (2), 107-136. | 117

Bunun yanında, Cezayir‟de yürütülen operasyonlarda psikolojik

harekat faaliyetlerine önem verildiği de ifade edilmelidir. Bu kapsamda

5‟inci büro adıyla kurulan birimle bu faaliyetler koordine edilmiştir (Ouellet

ve Pahlavi, 2011). Ayrıca, örgütün pasifize edilmesi amacıyla oluşturulan

timler ile insan istihbaratı görevi yürütülmüş ve sağlık hizmetleri, eğitim,

yerel idare, yeniden yapılanma gibi hizmetlerde bulunulmuştur (Ouellet ve

Pahlavi, 2011: 813).

Uygulanan bu strateji Fransa‟ya askeri alanda başarı getirmesine

rağmen, FLN istediği hemen her şeyi elde etmiştir. Bunda yürütülen

harekatın siyasi boyutlarının ve medyanın rolünün ihmal edilmiş olması

önemli rol oynamıştır. Fransız askerlerinin ayaklanmaları bastırma harekatı

sırasında işkence yaptıkları, vahşete varan eylemlerde bulundukları medya

vasıtaları ve siyasi çevrelerde delilleriyle gündeme getirilmiştir. Konunun

BM Genel Kurulu‟nun gündem maddeleri arasına girmesi Cezayir‟in kendi

kaderini tayin etme ve bağımsızlık hakkı olduğunun ilan edilmesiyle

sonuçlanmıştır (Resolutions Adopted on the…, 1960).

Ayaklanmalarla mücadele tecrübeleri Fransa‟nın askeri

organizasyon ve talimnamelerde değişikliklere sebep olmuştur. Bu

bağlamda, geleneksel savaş için teşkil ettiği birliklerle bu operasyonlarda

kullanılacak birlikleri birbirinden ayırdığı ve ayrı eğitim ve kuruluş

uyguladığı ifade edilmelidir.7 Öte yandan, yakın bir tarihe kadar

ayaklanmalarla mücadele konusuna özel bir talimname yazılmamış, ancak

2009‟da “Doctrine de contre-rebellion” (FT-13)‟in yayımlanmasıyla

Fransız ordusu bu hususa özel bir doktrine kavuşmuştur (Durand, 2010: 23).

Bu talimnamede özellikle büyük birliklerle yapılan arama/tarama

faaliyetlerinin gereksizliği belirtilmiş ve politik boyutun her zaman

operasyonel endişelerden önce geldiği vurgulanmıştır. Ayrıca talimnamede,

istihbarat, sosyal yapının tanınması, insan haklarına saygı, silahlı çatışma

kuralları ve medyanın önemi gibi hususların altı çizilmiştir (Durand, 2010:

24-25).

Subay adaylarına 1954-55‟den itibaren ayaklanmalarla mücadele

konusunda eğitimler verildiği bilinmektedir. Fakat bu eğitim programları,

ayaklanmalara komünist ideolojinin ürünü olarak yaklaşmaları ve

Fransa‟nın haklılığını vurgulamaları sebebiyle ideolojik ve pragmatist

olmakla eleştirilmektedir (Ouellet ve Pahlavi, 2011: 810-811).

7 Eski adlarıyla “Foreign Legion”, “Regiments Coloniaux” olan birlikler

“infanterie” ya da “artillerie de marine” adlarıyla yeniden teşkil edilmiş;

sonrasında “Force d’Action Rapide” birlikleri kurulmuştur (Durand, 2010: 23).

Page 12: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

118 | Demir

Fransız ayaklanmaları bastırma ekolünün bu literatüre kazandırdığı

en önemli kavram “yağ damlası” yöntemidir. Bu fikrin öncüleri Galliéni ve

Lyautey isimli iki Fransız askeridir. Bu yönteme göre ayaklanmaları

bastırırken arazi kazanma ancak geri/önceki bölgede örgütlenme ve

yönetilme sorunlarının aşılmasıyla mümkün olabilir. Dolayısıyla ilerleme

ancak ele geçirilen bölgenin teşkilatlanması sonrasında yapılmalıdır. Halk

merkezli olan bu modelle toplumun güvenliğini sağlama, halkın sosyal ve

ekonomik olarak örgütlenmesi, isyancıların marjinalize edilmesi

mücadelenin birbirini tamamlayan parçaları olarak önerilmektedir. Bu

anlayışa göre askeri seviyede başarı elde etmek için öncelikle yerel seviyede

yapılacak toplumsal ve idari çalışmalarla siyasal destek sağlanmalıdır.

Birleşik Krallık Örneği

Birleşik Krallık, ayaklanmaları en fazla tecrübe eden ülkelerdendir.

Bunlardan biri olan Malaya‟da ayaklanma ilk ortaya çıktığında İngiliz

kuvvetleri hazırlıksız yakalanmışlar, bir çok konuda yetersizlik

göstermişlerdir. Bunların başında stratejik yönlendirme yoksunluğu ve

istihbarat zafiyetleri gelmektedir. Bu nedenle ilk başlarda jenerik

operasyonlar yapılmış ve sert tedbirler uygulanmıştır. Büyük birliklerle

süpürme harekatları, delil olmadan uzun süreli gözaltına alma; bütün

yetişkinler için kimlik kartı taşıma zorunluluğu, ateşli silahların sıkı

kontrolü ve bunlara uymayanların şiddetle cezalandırılması mücadelede

uygulanan tedbirler arasında bulunmaktadır (Hack, 2009; Nagl, 2005: 68).

Hatta bu sert tedbirler zamanın operasyon direktörü tarafından daha

ileriye taşınmış ve sonrasında “Briggs Planı” olarak adlandırılan

uygulamalarla özellikle ormana yakın bölgelerdeki köyler boşaltılmış ve

içinde yaşayan çoğunlukla Çinli nüfus yeniden iskana tabi tutulmuştur.

Yeniden inşa edilen bu köylerde sağlık ve eğitim hizmetleri iyileştirilmiş,

güvenlik genellikle yerli halk tarafından sağlanmış, ayaklanmacı gruplarla

köylüler arasında irtibat koparılarak sızmaların önüne geçilmiş, eleman

kazanma ve lojistik desteğin kesilmesi amaçlanmıştır. Bunun yanında

devriye görevi yapan birliklerin eleman sayısı düşürülmüş, istihbaratla ilgili

birimler kurulmuş ve teröristlerin bulunduğu bölgelerde operasyon yapacak

hareketli birlikler oluşturulmuş (Hack, 2009: 388), gıda kontrolü

uygulanmıştır (Harmon, 1992: 36; Stubbs, 2008: 116).

Göreve Şubat 1952‟de tek yetkili olarak başlayan Templer, “işin ateş

etme kısmı meselenin sadece %25‟ini oluşturuyor, geri kalan %75‟i bu

ülkenin halkını kendi safımıza çekmekte yatıyor.” ifadesiyle mücadelenin

Page 13: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

Savunma Bilimleri Dergisi, Kasım 2016, 15 (2), 107-136. | 119

farklı boyutlarını işaret etmiştir (Boot, 2014: 343). Bu anlamda sosyal,

politik, ekonomik, polis ve askeri tüm alanlarda işbirliği gerçekleştirmenin

önemine vurgu yapılmıştır. Örneğin, güvenlik kuvvetlerine yardımcı olarak

ayaklanmacıların etkisiz hale getirildiği bölgelerde “beyaz alanlar”

oluşturulmuş ve buralarda güvenlik tedbirleri en az düzeyde uygulanırken

olağanüstü tedbirler de kaldırılmıştır (Stubbs, 2008: 123). Bunun yanında

devletin ve örgütün yaptıklarını anlatmak ve halkı etkilemek adına farklı

propaganda teknikleri kullanılmış, el broşürleri dağıtılmış, radyo

programları ve görüntülü medya vasıtalarından istifade edilmiştir. Bu

uygulamalarla devlete yardım edenlerin güvenli ve rahat bir hayata sahip

olacakları düşüncesi halkta oluşturulmuş, teslim olanların sayısı ve

dolayısıyla nitelikli istihbarat artmıştır (Stubbs, 2008: 124; Harmon, 1992:

36-37). Fakat ayaklanmacılarla beraber olanlar ise sert uygulamalara maruz

kalmaya devam etmişlerdir.

Ayaklanmalarda mücadelede stratejik yönetim zafiyeti 1952‟den

sonra giderilmiştir. Bu yıla kadar idari ve operasyon direktörlükleri ayrıyken

sonrasında bu iki görev birleştirilerek bir kişi tarafından yürütülmeye

başlanmıştır (Harmon, 1992: 36-37; Nagl, 2005: 77). Ayrıca mücadelede

görevli tüm birimlerin faaliyetlerinin koordine edilmesini amaçlayan

“Federal Savaş Konseyi”nin kurulmasıyla çabaların birleştirilmesi ve

etkinliğin sağlanması çalışılmıştır. İstihbarat konusuna önem verilmiş,

“Federal Müşterek İstihbarat Danışma Komitesi” kurulmuş ve sivil, asker ya

da polis hangi kaynaktan gelirse gelsin istihbarı bilginin elde edilmesi,

analizi ve dağıtımı görevlerinin koordine edilmesi ve birleştirilmesi

hedeflenmiştir (Boot, 2014: 341; Nagl, 2005: 71-72).

Bunun dışında, askeri anlamda başlatılan yeniliklerden biri

helikopterlerin operasyonlarda tıbbi sebepler dışında etkili olarak

kullanılmaya başlanmasıdır (Nagl, 2005: 99). Ayrıca sahadan bilgi

alabilmek amacıyla “Operasyon Araştırma Timleri” oluşturulmuş, bunlarla

birliklerin raporlarında8 bulunan ham veriler bilimsel yöntemlerle analiz

ederek istatistik verileri oluşturma, olayların muhtemel paternlerini ortaya

çıkarma ve gelecek operasyonlar için alınacak dersleri önermek

hedeflenmiştir. Uygulamaların doğruluğu ve harekatın gidişatı kurulan

birimler vasıtasıyla haber vermeksizin denetlenmiş ve tekrar düzenlenmiştir.

8 Form ZZ adı verilen bu raporlar harekat alanındaki birliklerin karşılaştıkları

durumla ilgili kim, ne, nerede, nasıl gibi sorulara cevap vermektedir (Nagl, 2005:

95-96).

Page 14: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

120 | Demir

Ayrıca, uygulama alanında öğrenilenleri güvenlik birimlerine

yaygınlaştırmak adına yapılan bazı faaliyetlerden de bahsedilmelidir.

Bunlardan birisi “Malaya‟daki Anti-Terörist Operasyonların İcrası” başlıklı

dokümanın oluşturularak bütün güvenlik görevlilerine dağıtılmasıdır. Sık

aralıklarla güncellenen bu kitapta harekat alanıyla ilgili son bilgiler yer

almaktadır (Nagl, 2005: 95-97). Bunun yanında, çeşitli eğitim merkezlerinin

açıldığı görülmektedir. “Uzak Doğu Kara Kuvvetleri Eğitim Merkezi (Far

East Land Forces Training Centre/FTC)” ya da askerler arasındaki ismiyle

“Ormanlık Alanda Çatışmalar Okulu (Jungle Warfare School)”, “İstihbarat

(Özel Branş) Okulu”, “Malaya‟da Antiterörist Operasyonların Uygulanması

(The Conduct of Anti-Terrorist Operations in Malaya/ATOM)” bunlar

arasında sayılabilir. Bu eğitim merkezlerinde bölgeye ilk gelenler eğitimden

geçirilmiş, öğrenilen tecrübeler paylaşılmış ve tehlikelere karşı uyarılarak

dikkat edilecek hususlar belirtilmiştir (Stubbs, 2008: 125-126). Sadece

İngiliz birlikleri değil, örneğin İstihbarat Okulu‟nda “Özel Branş” timlerine,

ordudan, polisten ve halktan seçilenlere eğitim verilmiştir (Hack, 2009:

396).

Ayaklanmalarla mücadele literatüründe Birleşik Krallık ordusunun,

özellikle Malaya‟daki tecrübelerinin, öğrenen örgüt özelliklerini taşıdığı

iddia edilmektedir (Nagl, 2005). Bunun temel özellikleri şu faktörlere

dayandırılmaktadır: Gereken en az kuvvet kullanılması, “gönüller ve

zihinler” (hearts and minds) stratejisi, ayaklanmalarla mücadele

operasyonlarının tek elden yönetilmesi, sivil asker işbirliği, siyasi ve askeri

istihbarata önem verilmesi, taktik esnekliktir (Harmon, 1992: 35-36). Siyasi

açıdan, halka daha iyi ve dokunulabilir bir alternatif olan bağımsızlık

vaadinin verilmesinin etkili olduğu (Boot, 2014: 343); askeri anlamda ise

bölge şartlarına göre eğitilmiş askerler, az mevcutlu devriyeler, etkin

istihbarat ağı, hedefin halktan ayrılabilmesi, gıda kontrolü, grupların

iletişiminin engellenmesi, ateş gücünün gerektiğinde kullanılması gibi

faktörlerin sonuca olumlu etki ettiği ifade edilebilir. Ayrıca mücadelede

yerel halktan faydalanıldığı, devriye görevi yapan birliklere rehberler,

tercümanlar ve Malaya‟lı polis ve askerlerin eşlik ettiği eklenmelidir

(Harmon, 1992: 36).

Tam bu noktada, Strachan (2007: 8)‟ın da vurguladığı gibi,

“gönülleri ve zihinleri kazanma” stratejisinin, halka sadece iyi davranmak

anlamına gelmediği belirtilmelidir. Bu stratejide otoriteye vurgu yapılır ve

gerektiğinde devletin gücünün gösterilmesi önerilir. Siyasal ve sosyal

reformlar ise bu stratejiyle beraber uygulanır. Halkın gönlünün kazanılması,

ayaklanmaların bastırılmasında gösterilecek başarıyla halkın çıkarları

Page 15: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

Savunma Bilimleri Dergisi, Kasım 2016, 15 (2), 107-136. | 121

arasında ilişki olduğunun gösterilmesiyle; zihninin kazanılması ise, devletin

gücünün onları koruyabileceği ve buna direnmenin mantıksız olduğu

yönünde ikna edilmeleriyle gerçekleşir (Dixon, 2009: 365). Dolayısıyla

halkın rızasını, saygısı, hoşgörüsünü ya da korkusunu kazanmak için ödün

vermekten çok, otorite ve şiddetin kullanıldığı, Birleşik Krallık‟ın

başarısının altında yatanın bu olduğu iddia edilmektedir. Malaya ve Kenya

tecrübelerinin, ayaklanmalarla mücadele operasyonlarının sadece hukuk

kuralları içinde kalarak başarılmasının mümkün olamayacağını gösterdiği,

bu operasyonlardaki başarının altında yatan temel faktörlerin güç kullanma

ve “böl ve yönet” stratejisi olduğu iddia edilmektedir (Dixon, 2009: 371;

Strachan, 2007: 10-11).

Birleşik Krallık‟ın Malaya‟daki operasyonlarda başarılı olduğu kabul

edilse de bunu hepsine genellemek mümkün değildir. Çünkü her olay

kendine has koşullara sahiptir. Örneğin, Kuzey İrlanda tecrübesi ilk başlarda

hatalarla doludur. Bunlardan birkaçı operasyonun başlarında oldukça taraflı

olan yerel polis kuvvetlerine güvenilmesi, yargısız göz altına alma ve infaz,

yetersiz istihbarat, büyük askeri birliklerle arama tarama faaliyetleri olarak

sayılabilir (Kiszely, 2006: 18; Thornton, 2007). Ancak silahlı çatışmaların

azalmaya başlamasıyla beraber ordunun yanlışlarını düzelttiği, asker ve

polisin etkili olarak koordinasyona başladığı görülmektedir. Bu noktadan

sonra müşterek operasyonlar planlanmış, rutin faaliyetlerden vazgeçilmiş,

taktiksel değişim ve gelişim sağlanmış, özellikle keşif ve keşfe karşı koyma,

patlayıcılara karşı müdahale ve kamu düzeninin sağlanmasına yönelik

operasyonlar daha profesyonel şekilde yapılmaya başlanmıştır (Alderson,

2010: 38).

Irak‟da yapılan mücadeleyi de başarılı olarak görmek çok güçtür.

Üstelik Birleşik Krallık sorumluluk alanına bırakılan Irak‟ın güneyinin,

ülkenin diğer bölgelerine göre daha sakin bir görüntü vermesine rağmen

ordu operasyonlarda başarıya ulaşamamıştır. Bunun en önemli

sebeplerinden birisi olarak, Irak‟ın başarısız devlet yapısına sahip olması

nedeniyle kurumların hiçbirinin etkili çalışmaması gösterilmektedir.

Dolayısıyla ordu hemen her alanda yeniden yapılandırma faaliyetlerine

girişmiş, fakat yetersiz kalmıştır. Irak‟a gelen birliklerin bölge halkını ve

kültürünü hiç tanımaması ise bu nedene etkide bulunmuş ve sonuçlarını

ağırlaştırmıştır. Başka bir sebep ise ayaklanmaların değişen yapısına

ordunun ayak uyduramaması olarak gösterilmektedir. Irak‟da Britanya

ordusu hazırlıklı olmadığı şehir savaşlarına itilmiş, ideolojik olarak ise sol

ideolojinin yerine etnisite ve dini motivasyonlu gruplarla mücadele etmeye

başlamıştır (Chin, 2008: 121-122). Güvenlik sorunlarının büyüklüğüne

Page 16: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

122 | Demir

rağmen yeterli kuvvet bulunmaması ise suç oranlarının artmasına ve

silahların toplanamamasına neden olmuş, Irak ordusunun dağıtılması ve

polisin yetersizliğinin birleşmesi bu sorunların artmasına katkıda bulunmuş,

halk kendi güvenliğini sağlamaya çalışmıştır. Dolayısıyla güvenlik alanı

azamanla Birleşik Krallık‟ın kontrolünden çıkmıştır (Chin, 2008: 128-131).

Birleşik Krallık ordusunun en önemli askeri deneyimi düzensiz savaş

üzerine olmasına rağmen 1961‟e kadar Harp Okulu müfredatında geleneksel

olmayan savaşla ilgili bir husus olmadığı iddia edilmektedir (Harmon, 1992:

35). Ayrıca bu tecrübesini ayaklanmaların bastırılması doktrini şeklinde geç

formüle ettiği dikkat çekmektedir. Ancak 1990‟larda yazılı metinlere

yansımaya başlayan bu doktrinin, nokta operasyonları şeklinde minimum

kuvvet kullanılması, sivil-asker işbirliği, istihbarat ve taktik esneklik gibi

dört karakteristiğe sahip olduğu ifade edilmelidir (Alderson, 2010: 28).

İngiliz ayaklanmalarla mücadele talimnamesi kuvvet kullanmanın

gerekliliğine vurgu yapmasına rağmen, bunun ancak amacın erişilmesine

kadar kullanılmasına izin verir, daha fazlasını gereksiz bulur. Yeterince

kuvvet kullanılmaması ile fazla kuvvet kullanılması eşit derecede yanlış

görülür (British Army Field Manual, 2009: 3-13). Kuvvet, ancak bozulan

düzeni yerine getirecek kadar gereklidir. Burada vurgulanması gerek

konulardan biri İngilizlerin olaya sadece kuvvet kullanılması gözüyle

bakmadıkları, yürütülen mücadelenin her yönünde kararlılık gösterilmesine

inanmalarıdır.

Genel olarak Birleşik Krallık‟ın ayaklanmalarla mücadele

anlayışının iki İngiliz generalinin düşüncelerinden etkilendiği söylenmelidir.

Bunlardan biri olan Robert Thompson (1987: 50-58) beş ilke öne sürmüştür.

Birincisi, bağımsızlık ve özgürlük gibi açık bir politik hedefin olmasıdır.

İkincisi, hükûmet ne kadar baskı altında kalsa da yasaların dışına

çıkmamalıdır. Diğer ilke, ayaklanmalarla mücadelede politik, ekonomik,

idari ve güvenlik hususlarının koordine edildiği kapsamlı bir planın

olmasıdır. Dördüncüsü, ayaklanmalarda öncelik silahlı unsurlar ile

savaşmak değil, hareketin dayandığı politik altyapının etkisiz hale

getirilmesidir. Son ilke ise, güvenli üs bölgeleri tesis edilmesidir. Bunun

üzerine eğitimi ekleyen Frank Kitson (1991: 165-167) ise askerlerin

ayaklanmalarla mücadelede başarılı olması için çok farklı bilgi ve

yeteneklere sahip olması gerektiğini belirtmiş ve bunu gerçekleştirmek için

de öğrenmenin önemine vurgu yapmıştır.

Bu hususların Birleşik Krallık‟ın ayaklanmalarla mücadeleyle ilgili

son talimnamesinde etkileri açıkça görülmektedir. Bunlara ek olarak, insan

Page 17: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

Savunma Bilimleri Dergisi, Kasım 2016, 15 (2), 107-136. | 123

doğasının ve sosyal yapının anlaşılmasına, istihbarata ve özellikle harekat

sırasında öğrenme ve uyum sağlamanın gerekliliğini işaret edilmiştir

(British Army Field Manual, 2009: 3-18-20).

ABD Örneği

Günümüzde ayaklanmalarla mücadele harekatlarında askerleri en

fazla görev alan ABD‟nin ilk öğrenme tecrübelerinden birini Filipinler‟de

yaşadığı söylenebilir. Özellikle genç siyasiler ve alandaki askerlerin

görüşünün alınarak mücadele stratejisinin belirlendiği Filipinler başlangıç

için iyi bir örnek görüntüsü vermektedir. ABD‟nin, burada öğrendikleri

istihbarat, psikolojik savaş ve küçük birlik operasyonlarının önemi olarak

özetlenmektedir (Harmon, 1992: 41).

ABD‟nin bundan daha uzun süren ve sonucu başarısızlıkla biten

diğer tecrübesi Vietnam‟da yaşanmıştır. Vietnam‟daki ayaklanmaya bir an

önce bastırılması gereken askeri bir sorun olarak yaklaşan ABD, “araştır ve

yok et” mantığıyla hareket etmiştir. Sivil asker işbirliğinin yeterince

sağlanamaması ayaklanmanın politik, ekonomik ve psikolojik yönlerinin

ihmal edilmesine neden olmuştur. Başka bir sorun ise operasyonlarda

görevli alt birimlerin alanda yaşadıklarını üst makamlara iletmelerinde

yaşanan problemden kaynaklanmış, harekât sahasını tam kavrayamamış üst

komutanlığın operasyonel gerçeklerle örtüşmeyen emirler verdiği

görülmüştür. Diğer bir sorun ise Amerikan ordusunun gündüz operasyonlara

çıkması ve geceleri korunaklı üs bölgeleri/kışlalarına çekilmesidir. Bu

taktik, iki açıdan olumsuz sonuçlanmıştır. Birincisi, ordunun halkla arasına

duvarlar örmesi ayaklanmalarda en önemli faktörlerden biri olan toplum

desteğinin kaybolmasına neden olmuştur. Diğeri ise geceleri inisiyatif

ayaklanmacılara geçmiştir. Böylelikle, ayaklanmacılar halk üzerinde etkili

olabilmişler ve kışlalarına çekilen askerlere gerek üs bölgelerinde gerekse

kışlalarından çıktıktan sonra sürpriz saldırılar yapabilmişlerdir (Dunn,

2011).

Malaya‟da başarılı olan ve Amerika‟nın Vietnam‟da uyguladığı

yeniden iskan politikası (strategic hamlets) ise beklenenin aksine olumsuz

sonuçlar doğurmuştur. Bunun temel sebepleri arasında Vietnam halkının

toplumcu yaşamı benimsemiş olmaları nedeniyle akrabalık ilişkilerine önem

vermeleri, hatta köylerin ekonomik ve güvenlikle ilgili meselelerde

ortaklaşa karar almaları gibi geleneklerinin bulunması yer almaktadır (Polk,

2008: 151). Yıllardır içinde yaşadıkları fiziki ve kültürel ortamın bozulması

onların saldırganlığını artırmış, ideolojik düşüncelerin de yardımıyla gruplar

Page 18: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

124 | Demir

ayrılmaya ve radikalleşmeye başlamıştır. Ayrıca Malaya‟nın aksine

Vietnam‟da bu strateji daha hızlı yürütülmeye çalışıldığından yeniden iskan

bölgelerinin güvenliği sağlanamadan ilerlenmiş ve bu durum halkın

ayaklanmacıların kucağına düşmelerine neden olmuştur (Harmon, 1992:

39).

Bunun yanında, Vietnam‟da taktik anlamda bazı yeniliklerin

getirildiği de ifade edilmelidir. Bunlardan birisi helikopterlerin bu tip

operasyonlarda kullanımının yaygınlaşmasıdır. Ayrıca, piyade taburlarının

yapılarında değişiklik yapılarak dört bölüklü hale getirilmiş, bunlardan birisi

üs bölgesinin emniyetini alırken diğer üçü operasyonel faaliyetlerle meşgul

olmuştur (Nagl, 2005: 199).

Öte yandan, ABD‟nin bu tecrübelerini günümüz problemli alanları

olan Afganistan ve Irak‟a tam olarak transfer ettiği söylenemez. Hatta

Afganistan‟ın işgalinden 2006‟lara kadar sorunun doğasının dahi tam

anlaşılamadığı, sadece güvenlik sorunu olarak görüldüğü, politik, sosyal ve

ekonomik problemlerin farkına varılmadığı iddia edilmektedir (Marston,

2008). Afganistan‟da ayaklanmalarla mücadele harekatı çok uluslu olarak

ve NATO‟nun komutasında yürütülmektedir. Buraya birlik ya da personel

gönderen ülkelerin görevlileri arasındaki koordinasyon eksikliği çabaların

birleştirilmesini engellemiş; Afgan ulusal politikasındaki belirsizlikler,

yönetim kademelerindeki yolsuzluklar ve istikrarsız devlet yapısı

çözümsüzlüğe katkıda bulunmuştur (Farrell ve Gordon, 2009: 683).

Afganistan gibi hasmın kesin yenilgisiyle sonuçlanan bir savaşla

başlayan Irak müdahalesinde yaşananlar farklı değildir. Bölge halkının

tanınmaması ve bunlar içinde var olan mezhepsel farklılıklarının

bilinmemesi ve bunlara dikkat edilmemesinin harekat başlarken en önemli

sorunlar olduğu rahatlıkla söylenebilir (Malkasian, 2008: 241). Amerikan

askerlerinin savaş sonrasında ortaya çıkan ayaklanma hareketlerini büyük

birlikler halinde ve ateş gücünü yoğun olarak kullanarak bastırmaya

çalışması yeni mağduriyetler ortaya çıkararak faal silahlı örgütlerin

tabanının genişlemesine katkıda bulunmuştur (Malkasian, 2008: 243).

Askerlerin beklenmeyen durumlara karşı iyi eğitilmediği iddia edilmekte ve

buna rağmen personel rotasyonunun çok sık yapıldığı, deneyimsiz

personelin sahada aynı sorunlarla karşı karşıya kaldığı belirtilmektedir.9

ABD, ayaklanmaların şiddeti artarken yerel idari ve güvenlik birimlerini

inşa edip eğiterek süratle Irak‟dan çıkmayı hedeflemiştir. Fakat bu durum

9 Bir iddiaya göre subayların meslek hayatının ancak % 30‟u alanda, kalan bölümü

ise okullarda ya da karargahlarda geçmektedir (Boot, 2005: 109).

Page 19: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

Savunma Bilimleri Dergisi, Kasım 2016, 15 (2), 107-136. | 125

otorite boşluğu doğurmuş, yerel silahlı unsurlar kendi egemenlik alanlarını

yaratmışlar, yerli halk da hayatta kalabilmek için ayaklanmacılara ve

teröristlere destek vermiştir (Burton ve Nagl, 2008: 322-323).

Ancak 30 Kasım 2005‟de açıklanan “Irak‟da Zafer İçin Ulusal

Strateji” ile değişimin başladığı görülmektedir. ABD, bundan sonra, temizle

(clear), tut (hold) ve inşa et (build) olarak formüle edilebilecek stratejisini

alanda uygulamaya başlamıştır (The White House, 2005). Bu statejinin

gereği, öncelikle saldırgan hareket edilerek ayaklanmacılar etkisiz hale

getirilir ve ellerindeki bölgeler kurtarılır. Sonrasında temizlenen bölgelerde

Irak‟ın yerel güvenlik birimlerinin kontrolü sağlanır. Son olarak bu

bölgelerdeki kurumlar yeniden yapılandırılır ve sivil toplum inşa edilir

(Burton ve Nagl, 2008: 308). Fransızların “yağ damlası” metodundan

esinlenen bu strateji sahaya temel önermesinden uzaklaşarak yüksek ateş

gücüyle askeri operasyonların artırılması şeklinde yansımış ve

operasyonların başarısızlığına katkıda bulunmuştur.

Asıl değişimin, 2007‟den sonra Orgeneral David Petraeus‟un görevi

devralmasıyla yaşandığı ifade edilmelidir. Bu noktadan sonra stratejinin

temeli Irak halkının korunması yönünde değiştirilmiştir (Ricks, 2009: 133).

Amerikan askerleri halktan izole edildikleri büyük üslerden çıkarılarak

halkın yoğun yaşadığı merkezlerdeki daha küçük güvenlik istasyonlarına

yerleştirilmiştir. Devriyeler de geçmişte yapılan araçla devriyelerden yaya

devriyeye dönüştürülmüş ve görev yapılan yerlerde halka beraber askerlerin

konuşlanması sağlanmış, mahalleler ve yaşayanları ile iletişim günlük

hayatın gereği haline getirilmiştir (Ricks, 2009: 141). Önceleri yaya

birliklere yönelik saldırıların ve can kayıplarının arttığı görülse de zamanla

bu eğilim tersine dönmüş, örgütler ve muhtemel eylemleri hakkında daha

doğru bilgi alınmaya başlanmıştır (Boot, 2014: 481-482).

Ayrıca operasyonların etkililiğini artırmak ve sivillerle askerler

arasında komuta birliğinin sağlanması amacıyla faaliyetler merkezden

koordine ve senkronize edilmiştir (Burton ve Nagl, 2008; Ricks, 2009: 201).

Mezhep çatışmaların önüne geçmek için ise şehirlerde beton bariyerlerle

güvenli bölgeler inşa edilmiş, girişlerde kontrol noktaları oluşturulmuş ve

bu bölgeler içinde yaya devriyelerin sayısı artırılmıştır. Bu uygulama halkın

birbirinden ayrıldığı ve devlet eliyle ayrımcılık yapıldığı iddialarına yol

açmasına rağmen, güvenliğin alınmasına katkı sağlamıştır (Ricks, 2009:

173).

Bilginin paylaşılması kapsamında, Irak‟ta görevlendirilen Tugay,

Alay ve Tabur komutanları bölge şartları, güncel tehdit durumu ve istihbarat

Page 20: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

126 | Demir

ile ilgili bilgilendirmek amacıyla Bağdat‟ın kuzeyinde Taji‟de kurulan

eğitim merkezinde (Phoenix Academy), bunun kapanmasından sonra ise

farklı isim ve merkezlerde Irak ve ABD‟de eğitime tabi tutulmuşlardır

(Malkasian, 2008: 252). Operasyonları yapan ya da halkla hemen her gün

karşılaşanın en alt seviyedeki askerler olduğu düşüncesinden hareketle bu

seviyedeki askerlerin eğitimine önem verilmiş (Petraeus, 2006: 2-12), halkın

güvenliğini sağlamanın öncelikli olduğu ve hiçbir şekilde kötü

davranılmayacağı bu dokümanlarda vurgulanmıştır (Malkasian, 2008: 252).

Irak‟da yürütülen mücadelede önemli dersler alınmıştır. Bunlardan

en önemlisi askeri önlemlerin hiçbir zaman sorunu çözebilecek tek yöntem

olarak düşünülmemesi; ayaklanmalarla mücadelenin politik, ekonomik,

eğitim ve diplomasi yönlerinin ihmal edilmemesi gerekliliğidir. İşgalci

kuvvetler ne amaçla orada bulunursa bulunsunlar dışarıdan gelmişlerdir, bu

toplumların kültürlerine yabancıdırlar ve hatta düşman olarak

görülmektedirler. Bu sebeple işgal uzun sürmemeli, bölge halkı kendi

sorunlarını kendilerinin tanımlamalarını ve güvenliklerini kendilerinin

alması konusunda eğitilmelidir. Operasyonların istihbarat ve hedef temelli

yapılması ve sonrasında etkilenen halka ne yapıldığını ve neden yapıldığı

anlatılmalıdır (Petraeus, 2006). Ayaklanmalarla mücadelenin ağırlıkla bilgi

savaşı olduğunu ifade eden Petraeus medyanın etkili olarak kullanılmasına

gayret etmiş, ast komutanlarını da bu konuda teşvik etmiştir (Ricks, 2009:

133).

Aslında Irak‟da yaşanan sorunların öncülleri Vietnam‟da

görülmesine ve kabul edilmesine rağmen rağmen siyasi ve askeri karar

vericilerin bunları ortadan kaldırmak için önemli bir konsept değişimine

gitmemesi dikkat çekicidir (Downie, 1998: 72). Her ne kadar çeşitli resmi

dokümanlarda ve özellikle ABD Savunma Bakanlığı tarafından 2001‟de

yayımlanan stratejik hedefler ve potansiyel askeri tehditlerin tanımlandığı

raporlarda, kuvvet dönüşümünün ordunun yeni stratejik yaklaşımının

kalbinde olduğu iddia edilse de (Quadrennial Defense Review, 2001;

Sullivan ve Harper, 1997: 28-31), ordular sahada yaşadıkları değişime hızlı

tepki verememişlerdir.

Öğrenmeyi tetikleyecek değişim, öncelikle karşılaşılan problemin

tanımlanmasıyla başlar, süreç içerisinde tıkanıklık olmaması durumunda

kuram ve doktrin çalışmalarıyla çalışmalarla devam eder ve operasyonel

faaliyetlere yansır. Bu anlamda Irak örneğinde ancak 2004‟lerde bu uyanışın

başladığı görülmektedir. Askeri dergilere dikkat edildiğinde bunun delilleri

görülecektir. Military Review dergisinde ayaklanmalarla mücadeleyle ilgili

Page 21: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

Savunma Bilimleri Dergisi, Kasım 2016, 15 (2), 107-136. | 127

2004‟de dokuz makale yayınlanırken, 2005‟de bu sayı 29‟a çıkmış;

Parameters ise aynı konuyla ilgili 2004‟de üç, 2005‟de 11 makale

yayımlanmıştır (Ucko, 2008). Bunlar Irak‟taki sorunun ayaklanma formuna

dönüştüğünün geç idrak edilmesine örnek oluşturur.

ABD‟de geleneksel savaş dışında çatışmalarla ilgili hazırlanan ilk

talimname Deniz Piyadeleri tarafından kaleme alınan 1940 tarihli Small

Wars Manual olmuş, bunu 1962‟de yayımlanan Operations Against

Guerilla Forces takip etmiş, aynı yıl yayımlanan bir başka talimnamede

(Field Service Regulations: Operations) ise “düzensiz savaş” ile ilgili iki

bölüme yer verilmiştir. Bundan beş yıl sonra “Karşı-gerilla Operasyonları”

(Counterguerilla Operations) adlı bir talimname yayınlanmıştır. Sonrasında

düşük yoğunluklu çatışma Amerikan ordusunun ilgi alanına girmiş ve

yaklaşık 20 yıl sonra “Düşük Yoğunluklu Çatışma” (Low Intensity Conflict)

adıyla bir talimname yayımlanmış, 1986‟da ise “Düşük Yoğunluklu

Çatışma Merkezi” kurulmuştur (Ucko, 2009: 32). Amerikan ordusunun,

“Ayaklanmalarla Mücadele” adlı talimnamesi ise ancak 2006‟da

yayımlayabilmiştir. Eski Fransız subaylarından David Galula‟nın eserlerinin

etkisinin hissedildiği bu talimname Orgeneral Petraeus ve ekibi tarafından

keleme alınmıştır. Talimnamede, ayaklanmalarla mücadelede halkın

kazanılmasının esas olduğu defalarca vurgulanmış ve askeri örgütlerde

öğrenmenin gerekliliği işaret edilmiştir (Counterinsurgency, 2006). Nitekim

bundan sonra Irak‟a görevlendirilen Petraeus bu talimnamenin ana fikrini

önceki satırlarda belirtildiği şekilde sahada uygulamıştır.

Amerikan askeri okullarında 1960‟larda ayaklanma ile ilgili dersler

olsa da bunların derinliğinin olmadığı, 1976‟larda dahi bu konudaki en

önemli isimlerin dahi anılmadığı dikkat çekmektedir (Harmon, 1992: 40).

Harp Akademisi‟nde verilen derslerin 2006‟da sadece % 6,2‟si, toplam ders

saatinin ise % 4,8‟i doğrudan ayaklanmalarla mücadeleyle ilgili olması ilgi

çekicidir (Ucko, 2008: 301). Harp Okulu‟ndaki durum ise çok farklı

değildir. Okulun dört yıllık müfredatında ancak dört seçmeli derste

doğrudan ayaklanmalarla ilgili konulara değinildiği görülmüştür (United

States Military Academy, 2016).

Amerikan ordusunun ayaklanmalarla mücadele yaşadığı

başarısızlıklara rağmen uzun süre değişime direnmesinin altında geleneksel

savaşlarda elde ettiği başarılar ile silah, teçhizat ve teknoloji olarak rekabet

edilemez bir güç olmasının etkisi vardır. Ayrıca ordunun karşı karşıya

kaldığı her hasmı güç kullanarak etkisiz hale getirme kültürüne sahip olması

bu faktörleri güçlendirici yönde etkide bulunmuştur.

Page 22: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

128 | Demir

Sonuç

Güncel güvenlik ortamının farklı ve daha önce bu sıklıkla

rastlanmayan tehdit aktörleriyle işgal edilmiş olması askeri örgütlerin

yeteneklerinin geliştirilmesini gerektirmekte ve bu tehditlerin değişim hızı

orduların hazırlık süresini kısaltmaktadır. Bunlardan en sık rastlananlardan

biri haline gelen terör örgütleri devletlerin silahlı kuvvetlerine göre daha

küçük yapılara sahip olduklarından çevrelerinde yaşanan değişikliklere hızla

cevap verebilmekte, yapılarında, eylem ve söylemlerinde değişime giderek

hayatta kalmaya çalışmaktadırlar (Demir, 2008). Bu gibi değişimler askeri

örgütlerin de süratle çevrelerine uyum sağlamalarına ve yeteneklerini

artırmalarına ihtiyaç doğurmaktadır.

Ayaklanmacıların hızlıca taktik ve tekniklerini değiştirdiği bir

ortamda askeri örgütlerin buna uyum sağlaması ve başarılı olmak için öne

geçmesi şarttır. Bu nedenle, öncelikle askerlerin ayaklanmanın doğasını ve

temel özelliklerini tarihten alınan örneklerle anlamaları sağlanmalıdır.

Sonrasında sahada karşılaşılan sorun ve edinilen tecrübelerle ilgili

bilgilendirme/yetenek kazandırma üzerinde durulmalıdır. Fakat bu bilgi ve

yetenekler bile sahada karşılaşılan değişime cevap vermede yeterli

olamayabilecektir. Özellikle halkla iç içe olan ve çatışmalarla doğrudan

karşılaşan birlikler gelişen duruma göre inisiyatif alıp anında cevap

verebilmeli, uyum sağlamalıdır.

İşte tam bu noktada öğrenmenin önemi ortaya çıkar. Öğrenmek bir

noktada unutmak ile eş anlamlıdır. Yapılan işleri daha iyi yapmak başarıyı

getirmez. Aksine örgütlerin etkisizleşmesine neden olabilir. Ancak bu

faaliyetler gelecekteki tehdit ortamını hedeflediği takdirde askeri örgütler

ayakta kalabilirler (Sullivan ve Harper, 1997: 47). Dolayısıyla eski

geleneklere ve taktiklere bağlı kalınırsa ve bunların geçmişte başarı getirdiği

sürekli tekrarlanıp durulursa o zaman yenilikçilik yapmak zorlaşır.

Geleneksel olmayan savaşlarla ilgili taktik ve strateji geliştirilmesi

geleneksel savaşlara değil tarihteki benzer çatışmalarda elde edilen

tecrübelere dayanmalıdır. Bu çalışmada incelenen örneklerde görülebileceği

gibi askeri örgütlerdeki değişim çoğunlukla kendi içlerinden başlamaktadır.

Dolayısıyla günümüzdeki askeri liderlerin öngörülenlere değil, önceden

tahmin edilemeyen görevlere hazır olması gerekir. Bu da onların yönetim,

tarih, siyaset, psikoloji, sosyoloji, antropoloji ve ekonomi gibi alanlarda

bilgi sahibi olmalarını gerektirir. Fransız Generali Lyautey “sadece asker

olan kişi kötü bir askerdir”, iyi bir asker “her şeye karşı açık fikirli olan bir

Page 23: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

Savunma Bilimleri Dergisi, Kasım 2016, 15 (2), 107-136. | 129

insandır” ifadeleriyle kendini yetiştiren askerlerin özellikle bu mücadeledeki

önemini çarpıcı bir şekilde vurgulamaktadır (Boot, 2014: 162).

Kaynakça

Alderson, A. (2010). Britain, (iç.) T. Rid ve & T. Keaney (ed.),

Understanding Counterinsurgency: Doctrine, Operations, and

Challenges (ss. 28-45), London: Routledge.

Avant, D.D. (1991). The Institutional Sources of Military Doctrine: The

United States in Vietnam and Britain in the Boer War and Malaya,

(yayımlanmamış doktora tezi) San Diego: Kaliforniya Üniversitesi.

Boot, M. (2005). The Struggle to Transform the Military, Foreign Affairs,

84(2), 103-118.

Boot, M. (2014). Görünmeyen Ordular: Gerilla Tarihi, (çev. Fethi Aytuna),

İstanbul: İnkılap Kitabevi.

British Army Field Manual Volume 1 Part 10: Countering Insurgency.

(2009).

Burton, B. ve Nagl, J. (2008). Learning as we go: the US army adapts to

counterinsurgency in Iraq, July 2004–December 2006, Small Wars &

Insurgencies, 19(3), 303-327.

Chin, W. (2008). Why Did It All Go Wrong? Reassessing British

Counterinsurgency in Iraq, Strategic Studies Quarterly, 119-135.

Damanpour, F. (1991). Organizational Innovation: A Meta-Analysis of

Effects of Determinants and Moderators, Academy of Management,

34(3), 555-590.

Davidson, J. (2010). Lifting the Fog of Peace: How Americans Learned to

Fight Modern War, Michigan: The University of Michigan Press.

Demir, C.K. (2008). “Öğrenen Örgütler ve Terör Örgütleri Bağlamında

PKK”, Uluslararası İlişkiler, 5(19), 57-88.

Dixon, P. (2009). „Hearts and Minds‟? British Counter-Insurgency from

Malaya to Iraq, The Journal of Strategic Studies, 32(3), 353-381.

Downie, R.D. (1998). Learning From Conflict: The U.S. Military in

Vietnam, El Salvador, and the Drug War, London: Westport

Connecticut.

Dunn, P. M.(2011). The American Army: the Vietnam War, 1965-1973, I.

W. Beckett ve J. Pimlott (ed.), Counter-Insurgency: Lessons from

History, Barnsley: Pen & Sword Books.

Farrell, T. (2008). The Dynamics of British Military Transformation,

International Affairs, 84(4), 777-807.

Page 24: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

130 | Demir

Farrell, T. (2010). Improving in War: Military Adaptation and the British in

Helmand, 2006-2009”, The Journal of Strategic Studies, 33(4), 567-

594.

Farrell, T. ve Gordon, S. (2009). COIN Machine: The British Military in

Afghanistan, Orbis, 665-683.

Grissom, A. (2006). The Future of Military Innovation Studies, Journal of

Strategic Studies, 29(5), 905-934.

Haas, E. (1991). Collective Learning: Some Theoretical Speculations, (iç.)

George Breslauer ve Philip Tetlock (ed.), Learning in U.S. and Soviet

Foreign Policy (ss. 62-99), Columbia: Westwiev Press.

Hack, K. (2009). The Malayan Emergency as Counter-Insurgency

Paradigm, The Journal of Strategic Studies, 32(3), 383-414.

Hage, J.T. (1999). Organizational Innovation and Organizational Change,

Annual Review of Sociology, 25, 597-622.

Harmon, C. (1992). Illustrations of “Learning” in Counterinsurgency,

Comparative Strategy, 11(1), 29-48.

Hoffman, B. (2006). Inside Terrorism, New York: Columbia University

Press.

Huntington, S.P. (1957). The Soldier and the State, Cambridge: Harvard

University Press.

Kier, Elizabeth. (1993). Culture and Military Doctrine: France between the

Wars, International Security, 19(4).

Kiszely, J. (2006). Learning About Counter-Insurgency, RUSI Journal, 16-

21.

Kitson, F. (1991). Low Intensity Operations: Subversion, Insurgency,

Peace-keeping, Londra: Faber and Faber.

Luttwak, E. (1984). The Pentagon and the Art of War: The Question of

Military Reform, New York: Simon and Schuster.

Malkasian, C. (2008). Counteinsurgency in Iraq: May 2003-January 2007,

(iç.) D. Marston ve C. Malkasian (ed.), Counterinsurgency in Modern

Warfare (ss. 241-259), New York: Osprey.

Marston, D. (2008). Lessons in the 21st Century Counterinsurgency:

Afghanistan 2001-2007, D.Marston ve C.Malkasian (ed.),

Counterinsurgency in Modern Warfare (ss. 220-240), New York:

Osprey.

Merom, G. (2003). How Democracies Lose Small Wars, New York:

Cambridge University Press.

Murray, W. (2011). Military Adaptation in War, New York: Cambridge

University Press.

Page 25: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

Savunma Bilimleri Dergisi, Kasım 2016, 15 (2), 107-136. | 131

Nagl, J. (2005). Learning to Eat Soup with a Knife: Counterinsurgency

Lessons from Malaya and Vietnam, Chicago: University of Chicago

Press.

Ouellet, E. ve Pahlavi P.C. (2011). Institutional Analysis and Irregular

Warfare: A Case Study of the French Army in Algeria, Journal of

Strategic Studies, 34(6), 799-824.

Petraeus, D. (2006). Learning Counterinsurgency: Observations from

Soldiering in Iraq, Military Review, 2-12.

Polk, W.R. (2008). Violent Politics, New York: Harper Perennial.

Porch, D. (2008). French Imperial Warfare 1945-62, (iç.) D. Marston ve C.

Malkasian (ed.), Counterinsurgency in Modern Warfare (ss. 91-112),

New York: Osprey, 91-112.

Posen, B.R. (1984). The Sources of Military Doctrine: France, Britain, and

Germany between the World Wars, Ithaca: Cornell University Press.

Quadrennial Defense Review Report. (2001). http://archieve.defense.gov

/pubs/ qdr2001.pdf.

Resolutions Adopted on the Reports of the First Committee. (19 Aralık

1960).

http://www.un.org/french/documents/view_doc.asp?symbol=A/RES/1

573(XV)&TYPE=&referer=/french/&Lang=E.

Ricks, T.E. (2009). The Gamble, New York: The Penguin Press.

Rosen, S.P. (1991). Winning the Next War: Innovation and the Modern

Military, Ithaca: Cornell University Press.

Sagan, S.D. (1986). 1914 Revisited, International Security, 11(2), 151-175.

Scheipers, S. (2014). Counterinsurgency or irregular warfare?

Historiography and the study of „small wars‟, Small Wars &

Insurgencies, 25(5-6), 879-899.

Senge, P.M. (1990). The Fifth Discipline: The Art and Practice of the

Learning Organization, New York: Currency Doubleday.

Snyder, J.L. (1984) Ideology of the Offensive: Military Decision-Making

and the Disasters of 1914, Ithaca: Cornell University Press.

Strachan, H. (2007). British Counter-Insurgency from Malaya to Iraq”,

Royal United Services Institute Journal, 152(6), 8-11.

Sullivan G.R. ve Harper M.V. (1997). Umut Bir Yöntem Olamaz, (çev. A.B.

Dicleli), İstanbul: Boyner Holding Yayınları.

The White House, President Outlines Strategy for Victory in Iraq, 30 Kasım

2005, https://georgewbush-whitehouse.archives.gov/news/releases/

2005 /11/20051130-2.html.

Page 26: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

132 | Demir

Thornton, T.P. (1964). Terror as a Weapon of Political Agitation, (iç.)

Herry Eckstein (ed.), Internal War: Problems and Approaches, New

York: The Free Press.

Thornton, R. (2007). Getting it Wrong: The Crucial Mistakes Made in the

Early Months of the British Army‟s Deployment to Northern Ireland-

August 1969 to March 1972, The Journal of Strategic Studies, 31(1),

73-107.

Thompson, R. (1987). Defeating Communist Insurgency, Hampshire:

Macmillan Press.

Ucko, D. (2008). Innovation or Inertia: The U.S. Military and the Learning

of Counterinsurgency, Orbis, 52(2), 290-310.

Ucko, D. (2009). The New Counterinsurgency Era: Transforming the U.S.

Military for Modern Wars, Washington: Georgetown University

Press.

United States Military Academy West Point Course Catalog. (2016).

http://www.westpoint.edu/curriculum/SiteAssets/SitePages/Course%2

0Catalog/RedBook_GY2017_20150501.pdf.

Van Evera, S. (1984). The Cult of the Offensive and the Origins of th First

World War, International Security, 9(1). 58-107.

Zisk, K.M. (1993). Engaging the Enemy: Organization Theory and Soviet

Military Innovation, 1955-1991, Princeton: Princeton University

Press.

Page 27: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

Savunma Bilimleri Dergisi, Kasım 2016, 15 (2), 107-136. | 133

Extended Summary

Learning Military Organizations from Counterinsurgency to

Counterterrorism

According to Carl von Clausewitz, the father of modern military

thought, military learning and military change were a simple matter: “If, in

warfare, a certain means turns out to be highly effective, it will be used

again; it will be copied by others and become fashionable; and so, backed

by experience, it passes into general use and is included in theory.” In other

words, if something works, militaries will change their doctrine and their

practice accordingly (Davidson, 2010: 9). So, it can be assumed that

military transformation is a matter that continues incremental and

continuously.

The existential purpose of military is to defend its citizens against

apparent and possible threats, and to neutralize adversaries. In order to attain

this, the armies have to be capable in terms of quantity and quality not only

for today‟s threat environment but also for the future. However, modern

armies mostly encounter unconventional security threats such as terrorism,

and transnational organized crime rather than conventional ones in

contemporary security environment. Particularly, the failed or collapsed

states, which are not exceptional after the end of Cold War, endanger

international security environment as well. Multinational peace operations

with involvement of armies have been mounted as a result of these threats.

Since armies have been established and prepared for conventional armed

conflicts, the changing security environment engenders serious challenges

for their organizational structure, mission, and threat perception as well. For

this reason, the military must monitor and analyze opportunities and risks

emanating from its environment, and develop, adapt, and innovate itself for

operational success.

The main purpose of this study is to scrutinize the features of

learning military organizations and how it can be possible to transform the

military organization to a learning one in order to respond unexpected needs

and unconventional threats. The literature on military‟s learning is multi-

disciplined such as organization and management, international relations,

and sociology. Although each of them approaches the problem with its own

methodology and concepts, the international relations perspective has been

selected in order to reach the study‟s aims.

Page 28: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

134 | Demir

Learning in Military Organizations

Downie (1998: 29) states that the sources of change and innovation

in military doctrine can be gathered in three categories in the international

relations theory. The first group of theorists argues that doctrinal change

occurs when a civilian leadership exerts external pressure on the military

They believe that the military doesn‟t innovate or change doctrine on its

own because militaries are large, specialized, hierarchical organizations in

which each armed service pursues its organizational interests and seeks to

maximize its budget, institutional prestige, and autonomy from external

control; this situation forces political leaderships to pressure military

organizations to innovate in military issues (Posen, 1984; Van Evera, 1984;

Sagan, 1986; Snyder, 1984).

The second group holds that military institutions can produce

doctrinal innovation, and view military institutions as the source of doctrinal

change (Huntington, 1957; Rosen, 1991; Avant, 1991). Huntington (1957),

the best representative of this group, argues that the military, with its

specialized knowledge of warfare and corporate identity, had the expertise

necessary to make better military decisions than civilians. He approaches

the question with the perspective of professionalization, and contends that

military institutions make their decisions through structured and settled

ways.

The third group focuses on the interaction between variables at

different levels of analysis as the source of doctrinal change. This

perspective holds that doctrinal change without external pressure is possible

only under certain circumstances, and results from the interaction of

international influences and domestic political factors. Kimberly Martin

Zisk (1993) argues that military forces will react to changes in the doctrines

of opposing militaries. She asserts that military organizations are likely to

develop innovative doctrines in the absence of civilian intervention when

they interpret that foreign doctrinal shifts threaten the success of current war

plans.

However, the definition of enemy has tended to change in current

threat environment. The spectrum of threat alters from state to

organizational level such as transnational organized crime groups and

terrorist organizations. Since no country could completely protect itself

from this emerging risks, they should oversee to take precautions timely

against these illegal formations. Indeed, Downie (1998: 5-9) presents an

eclectic approach by stating that doctrinal changes occurs from the

Page 29: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

Savunma Bilimleri Dergisi, Kasım 2016, 15 (2), 107-136. | 135

interaction between external and institutional influences. He focuses on

doctrinal change and continuity as the result of a dynamic relationship

involving external conditions that make doctrinal change necessary and the

timing and development of the military‟s cyclical institutional learning

process in responding to those conditions. Doctrinal change reflects the

interaction between international systemic threats, state-level influences and

institutional factors. Doctrinal change is not necessary until external

influences or conditions change, leaving the military unable to successfully

perform its missions with existing doctrine. The military may respond to

these systemic influences through a process of doctrinal or organizational

change. If the military‟s institutional learning cycle is sufficiently advanced

and aligns appropriately, doctrinal change will occur. To adapt effectively to

the complex demands of LIC (Low Intensity Conflict), militaries must be

able to capture lessons from experience and rapidly innovate or change

doctrine to reflect that learning.

The Experiences of States in Counterinsurgency

France, United Kingdom, and the USA have been selected to

examine the learning organizations in counterinsurgencies. France and

United Kingdom, as ex-imperial powers, have experienced insurgency in

many different locations, while the USA has been involved in contemporary

threat environments.

The most important concept of French counterinsurgency approach

is the “oil spot” method. Galliéni ve Lyautey, as the pioneers of the method,

believes that in order to gain the territory, armies should organize and

administer in the rear. According to the model, securing the population,

organizing it socially and economically, and marginalizing the “rebels”

must go hand in hand (Durand, 2010: 13). However, French army neglects

the method in some counterinsurgencies. For example, in Vietnam the

military had failed to understand the local conditions and to build civil

relations with the population. On the other hand, the insurgency in Algiers

have been suppressed successfully in military manner, but the psychological

and media aspects, and public relations of it neglected. And the

counterinsurgency as a whole failed. So, it shows that the dimensions of

counterinsurgency have varied and need to be taken care of them at the

same time.

The British approach‟s main argument is to use force as necessary,

and it is formulated as “winning hearts and minds” of people. The

Page 30: Ayaklanmalardan Terörizmle Mücadeleye Öğrenen Askeri Örgütler · desteklendiğinde ve kariyer ilerleme fırsatı verildiğinde ancak baarılı olarak gerçekleebilir (Luttwak,

136 | Demir

experiences of United Kingdom point out that the authority of the state

should been shown in every corner of the location, and the operations have

to be carried out by timely and effective intelligence. The integration and

coordination of the counterinsurgency efforts are essential to use all the

methods effectively.

The USA has approached insurgencies as solely fighting with rebels

or terrorists, and it tended to disregard all of its other dimensions. So, the

doctrine or field manual of army for counterinsurgency has been published

relatively late. The manual, which is impressed mainly from French soldier

Gallula, implies the importance of population centric methods, foot patrols,

intelligence, and the relation with the public. The organizational culture of

the American military seems to be changing to the learning one.

Conclusion

Contemporary security environment shortens the time of military

organizations to be ready for any threat. Since the terrorist or insurgent

groups have small organizations comparing to military institutions, they can

learn from their environment (Demir, 2008), and even armies, and transfer

them easily to the operational tactics. The learning occurs in reciprocal

ways. In order to respond these emerging threats effectively, armies should

give operational initiative and incentive to junior leaders, who face

“enemy/insurgent/terrorist” in the operational area, that they could change

and adapt the tactics of countering them. The tactical

transformation/adaptation/innovation that experienced in the field should be

carried through the organizational line of command, and supported by

organizational culture. Since many armies may tend to resist to changes,

organizational culture and supportive management have decisive

importance. This process is very essential because many armies may resist

to accept. The organizational culture of organization is important to handle

the problem. So it is not just the building of organization but it also needs

supportive management.