AVRUPA BIRLIGI'NE • GIRIŞININ DINBOYUTUisamveri.org/pdfdrg/D097578/2003/2003_DONDURENH.pdf ·...
Transcript of AVRUPA BIRLIGI'NE • GIRIŞININ DINBOYUTUisamveri.org/pdfdrg/D097578/2003/2003_DONDURENH.pdf ·...
@ DİYANET İŞLERİ·BAŞKANLIGI YAYlNLARI ~ if
1'LER\ ,,_.. •
•• • • TURKIYE'NIN
' • t\Jt ••••
AVRUPA BIRLIGI'NE GIRIŞININ •
DINBOYUTU
(SEMPOZYUM) 17 - 19 Eylül 2001
DÜZENLEYEN DİYANET İŞLERi BAŞKANLIGI İŞBİRLİGİ
İLE ÇANAKKALE ONSEKiZ MART ÜNİVERSİTESİ
iLAHiYAT FAKÜLTESi
ANKARA- 2003
> Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Girişinin Din Boyutu Sempozyumu
GAYRi MÜSLiM ÜLKEDE.OiN VE TiCARET iLiŞKiLERi Prof. Dr. Harndi DÖNDÜREN*
islami açıdan dünya ülkeleri genel olarak, islam ülkesi ve gayri müslim ülkeler olmak üzere ikiye ayrılı r. Bunlardan, müslümanların hakim olduğu ülkeye "darulislam", gayri müslimlerin hakim olduğu ülkeye de "darulharp" denilmiştir.1 Biz bu konuda "islam ülkesi" ve "Gayri müslim ülke" deyişlerini kullanacağız. Diğer yandan Imam Şafii'ye (ö.204/819) göre, tarihte bir defa bile olsa, müslüma!lların eline geçen topraklar, daha sonra onların ellerinden çıksa bile, "darulislam" sayılır.2
Günümüzde, islam ülkelerinin de içinde bulunduğu "ekonomik işbirliği", "gümrük birliği", "Avrupa birliği" gibi antlaşmalar çerçevesinde birçok ülke işbirliği sürecine girmiş bulunmaktadır. Gerek ülkemizin "Avrupa Birliği"ne girme sürecinde olması ve gerekse, milyonları aşan müslüman kitlenin işçi, esnaf, tüccar veya eği-
' tirnci olarak çeşitli gayri müslim ülkelerde yaşaması yüzünden "din- ticaret ilişkisi" önem kazanmıştır. Biz konuyu gayri müslim bir ülkede faizli muameleler, diğer ticaret muameleleri ve yeni bir finansman modeli olan Mudarabe-Venture Capital ilişkisi olmak üzere beş ana başlık halinde inceleyeceğiz.
1- iSLAM'DAN ÖNCEKi DiNLERDE TiCARET HAYATI
Eski çağlardan beri insanların ihtiyaçları çeşitli san'at ve mesleklerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. ilk insan ve ilk peygamber Adem (a.s)'in dokumacılık, idris peygamberin terzilik, lbrahim (a.s)'in kumaş ticareti, Nuh ve Zekeriyya peygamberlerin marangozluk, Hz. isa'nın ise kunduracılık mesleğinin öncüleri olduğu nakledilmiştir. Yine Musa (a.s)'ın, Şuayb peygambere 8-10 yıl çobanlık yaptığı, birçok peygamber ve Allah dostu velileri n de bu mesleği yaptıkları bilinmektedir. 3
Kur'an-ı Kerim'de Davud peygambere demiri kalıba döküp, ona şekil verme ve zırh yapma san'atının öğretildiği4 bildirilmiş, Süleyman (a.s)'a Yüce Allah tarafından büyük medeniyet ve saltanat verilmiştir. Mucize olarak rüzgar enerjisinden yararlanmış, göz kamaştıran saraylar inşası onun saltanatın ın simgesi olmuştur. Nitekim Saba' Kraliçesi Belkis'in Yemen'deki ünlü tahtının göz açıp kapayıncaya kadar, fizik olarak Kudüs'e getirilebilmesi, günümüzde eşyayı "ışınlama yoluyla nakletme" çalışmalarına ışık tutabilecek güçtedir.
Yine Medyen'e peygamber olarak gönderilen Şuayb (a.s)'ın, "Ölçü ve tartıyı ek-
• U.Ü. ilahiyat Fakültesi, islam Hukuku Öğretim Üyesi 1 es-Serahsi, Şerhu's-Siyeri'I·Kebir, Kahire 1971, IV, 1253, ei-Mebsüt, X, 81; Kuhistani, Camiu'r
RumOz (Şerhu'n-Nikaye), lsıanbul1300, ll, 311. 2 Nevevi, Ravdatu't-Talibin, 1386/1966, y.y., V, 433; Şirbini, Muğni'I-Muhtac, Kahire 1967, V, 454;
Bilmen, Kamus, lll, 371. . 3 ei-Kasas, 28/27,28; Aliyyu'I-KM, Aynu'l-llm Şerhi, 1, 192. 4 Sebe', 34/10, 11; el-Enbiya, 21/80.
237 . •. --·-·
> Türkiye'nin Avrupa Birliği 'ne Girişinin Din Boyutu Sempozyumu
sik tutmayın. Ben sizi bolluk ve bereket içinde görüyorum."5 "Ey kavmim! Ölçü ve tartıyı adaletle ve tam olarak yapın. insanlara eşyalarını eksik vermeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın."6 sözleri islam'da da ölçü alınan evrensel nitelikli ilkelerdir.
Kur'an-ı Kerim'de zulüm ve haksızlığın sembolü olarak gösterilen Karun da, toplumun prçblemleriyle ilgilenmeyen, yoksulları gözetmeyen zenginler için kötü bir örnektir. Karun, Musa {a.s)'ın kavminden büyük hazinelerin sahibi olan bir tüccardır. Hazinelerinin anahtarlarını büyük bir topluluk ancak taşıyabiliyordu. Karun; "Bu servet bana, ancak bende bulunan bir ilim sayesinde verilmiştir." der, herşeyin emek, yetenek ve sermayeden ibaret olduğuna inanırdı.7 Sonunda bütün serveti elinden alınmıştır.8
Yusuf (a.s) da Mısır hükümdarının malt ve ekonomi.k işlerini yürütmekle görevlendirilmişti. Kur'an-ı Kerim'in bildirdiğine göre, M.Ö. 1600 yıllarında yaşayan Mısır hükümdan şöyle demişti: "Ben rüyamda yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yediğin.!, yedi yeşil başak ve bir o kadar da kuru başak gördüm. Ey ileri gelenler! Eğer rüya tabirini biliyorsanız, bu rüyamı tabir ediniz." dedi.''9 Başkalarının yorum yapamadığı bu rüyayı Yusuf (a.s) şöyle açıkladı: Mısır ve çevresinde yedi yıl bolluk olacak, ondan sonra da bunu yedi yıl kıtlık izleyecek. Yusuf (a.s) bu ekonomik bunalımlı yıllar için çare olarak da, bolluk yıllarında fazla ürünün depolanmasını, kıtlık yıllarında düzenli bir şekilde bunlarla ihtiyaçların karşılanmasını önermişti.10 Ancak kraldan görev isteyerek: "Beni ülkenin hazinelerinin başına getir. Çünkü ben, · iyi muhafaza eden ve iyi bilen birisiyim."11 demişti.
Hatta bazı iktisat tarihçileri, arkasında standart değerler bulunan ilk kağıt para (temsili para) uygulamasını Mısır yöresindeki bazı tecrübelere dayandırırlar. Bu ise Yusuf peygamberin dönemine rastlar. Nitekim, iktisat tarihçisi J. Dobretsberger12 Mısır'da M.Ö. 1600 yıllarında banknot tedavül ettiğini söyler. Bu ülkede devlet hazine ve depolarının emanet kabul etmesi usuldendi. Halk, elindeki altın, mücevherat ve hububatı saklanmak üzere buralara tevdi eder ve kendilerine emanet bıraktıkları şeyin değerini belirten bir makbuz verilirdi. Elinde böyle bir makbuz olan kimse, belge üzerinde yazılı cins ve miktardaki malı dilediği zaman çekebilirdi. Ticaretle uğraşanlar bu makbuzları mal veya para yerine kabul ediyorlardı. Hatta bu belgeler Fenike ve Mezopotamya'da da tedavül·ediyordu.13
5 HOd, 11/ 84. 6 HOd, 11/ 85. 7 ei-Kasas, 28/ 76-78. 8 ei-Kasas, 28/ 81, 82. 9 YOsuf, 12143. 10 YOsuf, 12147-49. 11 YOsuf, 121 55. 12 Avusturyalı bir ekonomi profesörO olup bir ara l.ü.lktisat Fak. de hocalık yapmıştır. 13 Feridun Ergin, lktisat,lstanbul1964, s.569.
238
> Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Girişinin Din Boyutu Sempozyumu
Diğer yandan ekonomik hayatta risk.dengelerini ve maliyet unsurlarını bozarak haksız kazançlara yol açanfaizinde islam'dan önceki toplumlarda ortaya çıktığı, Yahudi toplumunda yasaklandığı ve Hıristiyan toplumunda da başlangıçta çirkin görüldüğü bilinmektedir.14
Sonuç olarak ekonomide toplum dengeleri, riziko, haksız kazanç, ölçü ve tartıda hile, aldatma, ekonomik gücünü kötüye kullanma gibi, yapanı Yüce~ Allah'ın rızasından uzaklaştıran haller her dönemin ekonomik problemleridir. Bu yüzden islam da aynı yolu izleyerek haksız kazancı önlemek için gerekli tedbirleri almıştır.
11-IŞl.AM'DA TICARET HAYATI Kur'an-ı Kerim'de ticaret hayatına ilişkin yukarıda örneklerini sunduğumuz geç
miş ümmetiere ilişkin uygulamalardan söz eden surelerin tümü, 13 yıl süren Mekke döneminde inmiştir. 622 M. yılında Medine'ye hicret edilince artık, doğrudan islam toplumuna yönelik vahiy ve sünnet mesajı varid olmuştur.Aşağıda Medine dönemin~ ait bir kaç örnek vererek geçeceğiz.
Medine'ye hicret sırasında yolda indiği nakledilen Mutaffifin Suresi"nin ilk ayetlerinde "ölçü ve tartıda hile yapanların" kınanması, Hz. Davud'un kavmine olan öğütleri ile tam olarak örtüşür.15 Gerek bu ayetler ve gerekse aşağıda vereceğimiz ayetlerde ortak nitelik, ticari ve iktisadi hayatta haksız kazancı önlemek ve risk ilkesini hakim kılmaktan ibarettir.
Kur'an'da şöyle buyurulur: "Karşılıklı rızaya dayanan ticaret yolu dışında, mallarınızı aranızda batı! (haksız ve haram) yollarla yemeyin."16 "Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir bölümünü haram yollardan· y'emeniz için o malları hakimiere (ve yöneticilere) vermeyin." 17 "Hahamlardan·ve rahiplerden birçoğu insanların mallarını haksız yollardan yerler ve insanları Allah'ın yolundan engellerler. Altın ve gümüşü yığıp da Allah yolunda harcamayanlar yok mu, işte onlara can yakıcı bir azabı müjdele"18
Kur'an'da, Musevilere de falzin yasaklandığı, ancak buna uymadıkları bildirilir.19 Hristiyanlıkta kilise M.13. yüzyılın ortalarına kadar faizli krediler aleyhine tavır almıştır. Bu olumsuz yaklaşım ve "paranın para doğurmayacağı" ilkesi, Aristo'ya (384-322 MÖ.) kadar dayanır. Ancak hıristiyanlıkta faizin meşru ilan edilmesi Katoliklerin büyük simalarından Saint Thomas d'Aquin'in (1225-1274) "ticaret ve kredi rizikosunu göze almış ve .parasını tehlikeye atmış kimseler lehine kar ve kazanç hakkı tanımanın gerektiğini" söylemesiyle gerçekleşmiştir.20
Faiz yasağı ile ilgili olarak da şöyle buyurulur: "Faiz yiyenler, kabirierinden ken-
14 bk. en-Nisa, 4/160, 161; Tevraı, Levililer, XXV, 35-37, Yeremya, XV, 10, Tesniye, XXIII, 19-20. 15 bk. Mutaffifin, 83/ 1-3. 16 en-Nisa, 4/ 29. 17 eı-Bakara, 2/ 188. 18 et-Tevbe, 9/34. 19 en-Nisa, 4/160, 161. 20 Feridun Ergin, Iktisat, 38, 39.
239
> Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Girişinin Din Boyutu Sempozyumu
dilerini şey1an çarpmış gibi kalkarlar. Bu durum onların "faiz de alım-satım gibidir" demeleri yüzündendir. Halbuki Allah alış-verişi helal, faizi ise haram kılmıştır. Bundan sonra kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir ve artık onun işi Allah'a kalmıştır. Kim yeniden faize dönerse, işte onlar cehennemliktir, orada sürekli olarak kalırlar."21
islam'da .ilk faiz yasağı, Hicret 3. yılında "katlanmış faizin yasaklanması" ile başlatılmıştır.22 Bundan sonra Haybar'in fethi yılında {7/629) inen Bakara Süresi 275-279 arası ayetlerle uygulama genelleştirilmiştlr. Hz. Peygamber'in hadisleri faizin kapsamını genişletmiş ve uygulama şartlarını belirlemiştir. Bu ayetlerin sonu şöyle biter: "Ey iman edenler! Allah'tan korkun. Eğer gerçekten inanıyorsanız, mevcut faiz alacaklarını terkedin. Eğer_ böyle yapmazsanız, Allah'a ve Rasülüne karşı savaş açmış olduğunuzu bilin. Eğer tevbe edip, vazgeçerseniz anaparalarınız sizindir. Böylece ne haksızlık etmiş ve ne de haksızlığa uğramış olursunuz. Eğer borçlu darlık içindeyse, eli genişleyinceye kadar ona süre vermek vardır. Eğer bilirseniz bunu sadakaya saymanız, sizin için daha hayırlıdır."23
Hz. Peygamber {s.a)'in ticari ve iktisadi hayatla ilgili bir çok söz, fiil veya takrirleri vardır. Aşağıda bunlara bir kaç örnek vererek geçeceğiz: "Sözü ve muamelesi doğru tüccar, kıyamet gününde arşın gölgesi altındadır."24 "Bir kimse gıda maddelerini toplayıp günün rayiç fiyatı ile satsa, sanki onu yoksullara ve ihtiyaç sahiplerine ücretsiz dağıtmış gibi ecir alır."25 "Ey tüccar topluluğu, alış-verişe boş söz ve yalan yere yemin çokça karıştığı için bunu sadakalarınızla telafi ediniz." 26 "Dürüst, sözüne ve işine güvenilen tüccar, nebiler, sıddlklar ve şehitlerle beraberdir."27
Hz. Peygamber kendisi de biz.zat alış-veriş yapmış, borçlanmış, rehin vermiş,
ortaklık yapmıştır. O, insanlar çeşitli ticaret muameleleri yaparlarkan peygamber olmuş ve onları ticaretlerinde serbest bırakmıştır. Ancak ticaret hayatında faiz, karaborsacılık, yalan, hile, gabin ve garar gibi haksız kazanca yol açabilen şeyler yasaklanmış, hak sahibinin hakkını alabildiği ve haksızlık yapmak isteyenin dışlandığı bir ekonomik sistem hedeflenmiştir.28
lll- GAYRI MÜSLIM ÜLKEDE DIN VE TICARET ILIŞKILERI Müslümanın gayri müslimle alış-veriş yapabileceği konusunda gö'rüş birliği var
dır. Çünkü ticaret konusunda düzenleme yapan ayet ve hadisler, müslim, gayri müslim arasında bir ayırım yapmamıştır. Ancak müslümanların kendi aralarında ti-
21 ei-Bakara, 21 275. 22 Alu lmran, 3/130. 23 ei-Bakara, 21 278-280. 24 ibn Mace, Tıcarat, 1. 25 ibn Mace, Ruhün, 16. 26 Ebü Davud, Buyü', 1. 27 Tirmizi, Buyü', 4; ibn Mace, Ticarat, 1; Darimi, Buyü', 8. 28 es-Serahsi, ei-MebsOt, 3. Baskı, Beyrut 1398/1978, XII, 108.
240
> Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Girişinin Din Boyutu Sempozyumu
careti yasaklanan içki, domuz eti, kan gibi necis sayılan şeylerin bir islam ülkesinde gayri müslimlere de salılmaması gerekir.
Ebu Hanife (ö.150/767) ve imam Muhammed (ö.189/805)'e göre gayri müslim ülkede, müslümanla o ülkenin vatandaşı arasında, bunların alım satımı da caiz görülmüştür.
Ancak şunu da belirtelim ki, gayri müslimlerin mallarından olan bu yararlanma yalan, hile, zorlama, gasp ve hırsızlık gibi rızayı kaldıran bir yolla olmamalıdır.
Üç mezhep ve Ebu Yusuf'a göre ise, haram her yerde hara~dır. Müslim ve gayri müslim ülke ayırımı bu konuda etkili olmaz. Çoğunluğun bu görüşünü de dikkate alarak, gayri müslim ülkede fasit muameleleri, sadece zaruret veya ihtiyaçta sınırlı tutmalıdır. Orada domuz çiftliği kurma veya şarap üretimi gibi konulara girmemelidir.
Müslümanla gayri müslim arasında, mutlak eşitlik esasına dayanan ve bütün ortakların birbirinin hem vekili ve hem de kefili olmasını gerektiren "Mufavaza" ortaklığı kurulamaz. Çünkü bu ortaklıkta, ortakların tasarrufianna bir sınırlama getirilmez. Bunun dışındaki "inan (sermaye ortaklığı)", "Mudarabe (Emek- sermaye ortaklığı)", "VucOh (Sermayesiz malı pazarlayıp karı paylaşma ortaklığı)" veya "Sanayi (iş ve mesleklerini birleştirip ortaklık kurma)'" şirketi gibi ortaklıklar müslümanla gayri müslim arasında da kurulabilir. Ancak böyle bir şirketin ana sözleşmesine müslümanın bir takım çekinceler koyması gerekir. Mesela, şirketin a) Faizli bankacılık işine girmemesi , b) içki üretimi ve ticaretini yapmaması, c) Kumarhane işletmemesi, d) Domuz üretimi ve domuz eti satışı yapmaması gibi çekinceler bunlar arasında sayılabilir.
EbO Hanife'ye göre, bir kimsenin başkasına vekalet vermesi durumunda, vekilin durumu esas alınır. Mü~IOmanın bir gayri müslimi içki veya domuz ticareti için vekil kılması caizdir. Çünkü gayri müslim inanç olarak bu muameleleri yapabilecek durumdadır.29
Malikilere göre, bir müslümanın gayri müslimi alım, satım veya selem akdi yapmak üzere vekil tayin etmesi caiz değildir. Aksi durumda, islam'a göre caiz olmayan ticaret muamelelerine kapı açılmış olur. Yine müslümanda olan alacağını tahsil etmek için gayri müslimin vekil kılınması da caiz değildir. Bununla, gayri mOslimin müslümana üstünlük sağlaması önlenmiş olur.30 Diğer yandan müslümanla gayri müslimin emek-sermaye (mudarabe) ortaklığı kurması, faiz gibi haram muamelelere girilmemesi çekincesi konulmak şartıyla, kerahetle birlikte caiz olur. 31
29 ZOhayli, a.g.e, IV, 162. 30 ei-Cezairi, Mirih;ku'I-Müslim, 8. Baskı, 1976 y.y., s. 345. 31 ZOhayll, a.g.e, IV, 843.
241
> Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Girişinin Din Boyutu Sempozyumu
IV- GAYRi MÜSLiM ÜLKEDE FAizLi MUAMELELER
A) Eb O Hanife ve imam Muhammed'in görüşü:
Bu iki müctehide göre, gayri müslim ülkede vizeli pasaportla (emfm) kalmakta olan bir müslümanla, o ülkenin gayri müslim vatandaşı arasında faiz muamelesi caizdir. Bunun yanında fasit sayılan alış-verişler, kan, domuz eti satmak, ya da kumar çeşidine giren bir oyundan elde edilecek kazancı almak da caizdir. Gayri müslim ülkede müslüman olup da henüz islam ülkesine hicret etmemiş olan yerli halk veya islam ülkesinden gelen pasaportlu zimml gayri müslim de, gayri müslim ülke vatandaşı ile sözü edilen muameleleri yapabilir. 32 Ancak bütün bu muameleterin müslümanın lehine olması gereklidir. Ünlü hanefi hukukuçusu es-Serahsl (ö.490/1097) bu konuda şöyle demiştir: · "Müslüman, gayri müslim bir ülkeye eman (pasaport) ile girdiğinde, onların mallarını rızaları bulununca, hangi yolla olursa olsun almasında bir sakınca yoktur. Faiz, kumar veya domuz ya da ölmüş hayvan etine ait satış bedeli olması arasında bir fark bulunmaz. Müslüman emanla girdiği için, onların mallarını, rızaları dışında alması caiz olmaz. Kısaca karşılıklı rızanın ve bir sözleşmenin bulunması, malın müslümana mubah olması için yeterlidir."33
Gayrimüslim ülkede faiz konusunda, Caferiyye mezhebi de hanefilerle aynı gö-rüştedir.34
EbO Hanife ve imam Muhammed'in dayandığı deliller:
1) Gayri müslim ülkede, faizi n müslümana caiz olduğunu bildiren hadisler;
Hadiste şöyle buyurulmuştur. "Müslümanla harbl arasında darulharpte faiz ce-reyan etmez."35 Bu hadis için, her ne kadar uzmanlarınca "mürsel" veya "garib" denilmişse de, hadisin ravisi MekhOI EbO Abdiilah (ö.112/730), sika (güvenilir) bir fakihtir. Böyle bir ravinin mürsel (sahabeyi atlayarak naklettiği) hadisi de delil olarak alınmıştır.36
Hz. Peygamber, Veda Hutbesi'nde şöyle buyurmuştur: " ... Şüphesiz, cahiliyye dönemine ait faiz kaldırılmiştır. ilk kaldırdığı m faiz de arncam Abbas ibn Abdilmut-
32 es-Serahsi, ei-MebsCıt, X, 28, 95, Şerhu's-Siyer, IV, 1329, 1410; ei-Kasani, ei-Bedayi', V, 192, 193, VI, 132; lbnu'I-Humam, Fethu'I-Kadir, VI, 177, 178; ei-Fetava'I-Hindiyye, lll, 248; ibn Abidin, a.g.e, lll, 247, IV, 188; Ahmet Özel, islam Hukukunda Ülke Kavramı, istanbul1988, 169, 170 vd.
33 es-Serahsi, ei-MebsCıt, X, 95, Şerhu's-Siyer, IV; 1329, 1410; bk. ibn Abidin, a.g.e, IV, 188; eiFetava'I-Hindiyye, lll, 248.
34 Caferiyye bu konuda kendi naklettikleri şu hadise dayanır: "Hz. Peygamber söyle buyurdu: Bizimle harp ehli arasında faiz yoktur. Onlardan bir dirheme bin dirhem alabiliriz. Onlardan alırız, onlara vermeyiz." bk. Mağniyye, Fıkhu'l-lmam Ca'feri's- Sadık, 1. Baskı, Beyrut 1956-1966, lll, 278; TCısi, en-Nihaye, Tahran 1342, ll, 381.
35 Zeylai, Nasbu'r-Raye, IV, 44. Beyhaki, Ma'rife'de naklettiği bu hadise "Mürsel (tabii nin sahabeyi atlayarak naklettiği hadis)" demiş, Imam Şafii "bu haber sabit değildir" demiş, lbnu'I-Humam ise "Garib" olduğunu söylemiştir. MekhCıl bunu Hz. Peygamber'den nakletmiştir. Halbuki kendisi tabiilerdendir. bk. Selman Başaran, Bütün Yönleriyle Faiz Hadisleri, Bursa 1986, s.57, 58.
36 Serahsi, ei-MebsCıt, X, 28; ibnu'I-Humam, a.g.e, VI, 128.
242
,... Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Girişinin Din Boyutu Sempozyumu
talib (ö.32/652)'in faizidir."37 Hz. Abbas4n Bedir (2/623) veya Hayber { 7/628) savaşından önce islam'a girdiği, ancak Hz. Peygamber'in uygun bulmasıyla Mekke'de ikamet ettiği nakledilmiştir.38 Katlanmış faizi yasaklayan ayetin 39 Uhud (3/625) gazvesi sırasında indiği ve kesin faiz yasağının da Hayber fethi (7/628) sırasında geldiği 40 düşünülürse. Hz. Abbas'ın Mekke'de yasağa rağmen müşriklerle faiz muamelelerine devam ettiği anlaşılır. Çünkü fetihten {8/ 630) önce Mekke darulharpti. Hz. Peygamber Veda Hutbesi'nde, daha önce alınmamış bulunan faizlerden vazgeçilerek, yalnız anaparanın alınabileceğini bildirmiştir. Nitekim Kur'an'da "Ey iman edenler Allah'tan korkun ve gerçek mü'minler iseniz, faizden kalanı bırakın."41 buyurulur. Sonuç olarak Hz. Peygamber'in Mekke.'de oturan Abbas (r.a)'ı fetihten önce faizden menetmemesi ve bu dönemde aldığı faizlerin geri verilmesini istememesi, darulharp'te müslümanın harbiden faiz almasının caiz olduğunu gösterir.42
2) qayrimüslim ülkede, bu ülke vatandaşına ait malın temelde müslümana mubah sayılması;
Gayri müslim ülke vatandaşına ait malın müslümana caiz sayılmaması, müslümanın oraya emanla {vizeli pasaport) girmesi yüzündendir. Çünkü bu ülkede yasal oturum hakkı elde etmesi, onların mal ve caniarına zarar vermemesini gerektirir. Ancak müslüman gerek faiz ve kumarla ve gerekse müslümanların kendi aralarında yapmaları caiz olmayan bir takım ticari muameleleri {fasit akitler) yoluyla, onların temelde mubah olan maliarına malik olmuş bulunur. Burada karşılıklı rızanın bulunması ve bir sözleşmenin yapılması yeterli görülmüştür.43
3) Gayri müslim ül~ede, kumar niteliğindaki "bahs"in müslümanla o ülke vatandaşı arasında caiz görülmesi;
Hz. Peygamber Mekke döneminde, bir müşrik olan Rukane'nin teklifi üzerine onunla güreş tutmayı kabul etmiş ve onu üst üste bir kaç kere yenmiştir. Rukane bahis olarak başlangıçta koyunlarının üçte birini koymuştu. Üst üste yenilip bütün sürüsünü kaybedince; "Beni yenen sen olamazsın, işin içinde analayamadığım bir güç var" deyince Allah'ın Rasülü koyunlarını geri vermiştir.44
Bu konuda başka bir delil, Hz. Ebü Bekir'in bir müşrikle bahse girmesidir. Kur'an-ı Kerim'de haber verilen olay şöyle cereyan etmiştir:
Mekke döneminde inen RCım Süresi'nin ilk ayetlerinde iran karşısında yenilen
37 EbO Davud, BuyO', 5, lll, 629; lbn Hışam, IV, 251; Hamidullah, ei-Vesaik, 307. 38lbn Hışam, Sire, ll, 281, 301,1V, 42; Taberi, Tarih, Mısır 1960-1968, ll, 461. 39 Alu lmran, 3/130; Serahsi, Şerhu's·Siyer, IV, 1488. 40 bk. Beyhaki, Sünen, V, 291-293. 41 ei-Bakara, 21 278. 42 Serahsl, ei-Mebsüt, X, 28, XIV, 57, Şerhu's-Siyer, IV, 1487, 1488; Cassas, Ahkamu'I-Kur'an,
lstanbul1335- 38, ı. 470, 471. 43 özel, a.g.e, s.172. 44 Serahsl, ei-Mebsüt, XIV, 57, Şerhu's-Siyer, IV, 1412.
243
> Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Girişinin Din Boyutu Sempozyumu
Bizansllların birkaç yıl içinde galip gelecekleri bildirilmişti.45 Kureyş müşrikleri bunun gerçekleşmeyeceği konusunda Hz. EbO Bekir (ö.13/ 634) ile mal karşılığında bahse girdiler. Ancak birkaç yıl sonra çıkan bir savaşta iranillar yenilince, Hz. EbO Bekir bahsi kazandı ve elde ettiği hayvanları, Allah Elçisi'nin emri ile tasadduk etti. O tarihlerde Mekke darulharp olduğu için, kumar çeşidine giren böyle bir bahse izin verilmiştir. Diğer yandan Hz. EbO Bekr'in bahsi kazanacağı ayetle sabit olduğu için, mu.amelenin müslümanın lehine olduğunda şüphe yoktur.46
B) Çoğunluğun görüşü:
Şafii, Maliki ve Hanbeli mezhepleri ile hanefilerden EbO Yusuf'a ve Zahirilere göre, müslümanların gayri müslim bir ülkede, faiz alıp vermeleri caiz değildir. islam'ın yasakladığı bir şey, ülke ayırımı söz konusu olmaksızın her yerde yasaktır.47
Dayandıkları deliller:
1) Faiz yasağı bildiren ayet ve hadislerin islam ülkesi ile gayri müslim ülke arasında bir ayırım yapmaması;
Faiz yasağı bildiren ayet ve hadislerin genel anlamı, ülke ayırımı yapılmaksızın faizin heryerde caiz olmadığını ifade eder. "Allah alış- verişi helal, ribayı ise haram kılmıştır."48 "Ey iman edenler, Allah'tan korkun ve gerçek mü'minler iseniz, faizden arta kalanı bırakınız."49 ayetleri ile altın, gümüş, buğday, arpa, hurma ve tuz'dan ibaret olan altı maddenin örnek olarak zikredildiği hadisin devamında Müslim (ö.261/874)'in naklettiği şu ilaveyi örnek verebiliriz: "(Bu m;;ıddelerde aynı cinsin değişiminde veya aynı cinsten borçlanmada) kim artırır veya artırmayı isterse, şüp
hesiz faize düşmüş olur. Bu konuda alan da veren de eşittir''50 Bu ve benzeri nass'lardaki genel ifade, gayri müslim ülkeleri de kapsamına alır.
islam ülkesinde haram olan bir şey gayri müslimlerin hakim olduğu ülkede de haramdır. Yasaklarda ülke ayrılığının bir etkisi olmaması gerekir.
Aksi görüşte olan hanetilere göre ise, yukarıda da belirttiğimiz gibi, darulharp'te, o ülke vatandaşı olan gayri müslimle faiz muamelesi veya fasit bir akitle, harbinin rızası alınmış olacağından, onun malı müslüman için mubah hale gelir, bundan sonra da "ahz ve istila (alma ve el koyma)" yoluyla bu mala malik olur.51
2) islam'daki yasakların gayri müslimleri de kapsaması;
45 bk. ROm, 30/1-4. 46 Serahsi, ei-MebsOt, XIV, 57, Şerhu's-Siyer, IV, 1411; lbnu'I-Humam, a.g.e, VI, 178. 47 Malik, ei-Mudewene, Mısır 1323, IV, 271; lbnu'I-Arabi, Ahkamu'I-Kur'an, Beyrut 139211972, ı,
516; Şafii, ei-Ümm, VII, 326; lbn Kudame, ei-Muğni, IV, 162, 163; es- Serahsi, ei-MebsOt, XIV, 56; ei-Kasani, ei-Bedayi', V, 192, VII, 132; lbn Hazm, ei-Muhalla, VIII, 514, 515.
48 ei-Bakara, 21 275. 49 ei-Bakara, 21 278. 50 Müslim, Musakat, 82; bk. A. ibn Hanbel, lll, 49, 66, 97; EbO Davud, BuyO', 12; Beyhaki, V, 277. 51 es-Serahsi, ei-MebsOt, X, 95; ei-Kasani, a.g.e, V, 192; Özel, a.g.e, s.169, 175, 176.
244
)> Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Girişinin Din Boyutu Sempozyumu
islam'ın faiz yasağı, hangi ülkede bulunursa bulunsun, müslümanları muhatap aldığı gibi gayri müslimleri de muhatap alır. Çünkü, ilke olarak islam'ın haram kıldığı şeylere gayri müslimler de muhataptırlar. Nitekim Kur'an'da şöyle buyurulur: "Yahudilerin zulmü sebebiyle, bir de çok kimseyi Allah yolundan çevirmeleri, menedildikleri halde faizi almaları ve haksız yollarla insanların mallarını ye)Tleleri yüzünden kendilerine (daha önce) helal kılınmış bulunan temiz ve iyi şeyleri onlara haram kıldık; ve içlerinden inkara sapanlara acı bir azap hazırladık"52
3) Hz. Peygamber'in bir müşriğin cesedinin, yakınlarına para kar~ılığında verilmesine karşı çıkması;
Hendek harbinde, hendeğin içinde kalan bir müşriğin cesedini yakınları para ve mal karşılığında satın almak istemişlerdi. Hz. Peygamber böyle bir satışa izin vermemiştir.53 Bu uygulamayı delil olarak alan EbO YOsuf (ö.1821798) şarap, domuz eti vb. bir şeyi gayri müslim ülke vatandaşına (harbi) satmanın caiz olmadığını söylemiştir.54
Aksi görüşte olan hanefi fakihlerine göre ise, Hz. Peygamber bir müşriğe ait cesedin satışını, haram olduğu için yasaklamamış, belki müslümanların onlarla mal için değil, dinin yücetmesi ve Allah rızası için savaştıklarını bilmeleri için bu satışa izin vermemiştir.55
Gayri müslim bir ülkede yaşayan müslümanlar arasında faiz muamelesi:
EbO Hanife, Ebu Yusuf ve Muhammed eş-Şeybani'ye göre gayri müslimlerin hakim olduğu bir ülkede bulunan müslümanların kendi aralarında faiz alıp-vermesi veya fasit ticaret muamelelerinde bulunmaları caiz değildir. Bunların gayri müslim ülkeye pasaportla girmesi veya yerli halktan olup da müslüman olması sonucu etkilemez. Ancak EbO Hanife pasaportlu müslümanla, islam ülkesine hicret etmemiŞ bulunan yerli müslüman arasındaki bir faiz muamelesini rnekruh sayar56
Sonuç olarak, hanefilerde ağırlıklı görüş, gayri müslim bir ülkede, bir müslümanın faiz almasının caiz olduğu yönündedir. Ancak ilk temel kaynaklarda faiz alma veya verme ayırımının yapılmadığı dikkate alınarak, yapılacak faiz muamelesinin veya fasit bir ticaret ilişkisinin, dış görünüş ve tecrübetera göre "müslümanın lehine olması" gerekir. Buna göre, Avrupa ülkelerinde gayri müslim bankalara yalırılan dövizin faizi alınabileceği gibi, dış görünüşe ve tecrübelere göre yıllık %3-5 gibi çok düşük bir faizle verilen mesken, iş kurma, işi büyütme ya da kendi ülkesine transfer edilebilme gibi nitelikleri bulunan kredilerin müslümanın lehine olduğunda
52 en-Nisa, 4/160, 161. 53 lbn Hışam, Sire, lll, 265; Taberi, Tarih, ll, 574. 54 es-Serahsi, ei-MebsOt, X, 22, XIV, 56. 55 es-Serahsi, a.g.e, X, 22, XIV, 57. 56 Serahsi, a.g.e,XIV, 58, XXII, 131, XXIII, 121; Şerhu's-Siyer, IV, 1400; ei-Ka.sani, a.g.e, V, 192; ei
Fetava'I-Hindiyye, lll, 248; ibn Abidin, a.g.e, IV, 188.
245
> Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Girişinin Din Boyutu Sempozyumu
şüphe yoktur. Ancak bununla birlikte islam'ın üzerinde çok durduğu ve ağır yaptırımlar koyduğu faiz meselesini sürekli bir gelir kaynağı olarak düşünmemelidir. Özellikle hangi ülkede olursa olsun, bir mü'minin faizli bankacılık, kumarhane, içki üretimi ve dağıtımı, içkiliyerlerin işletilmesi veya domuz üretme çiftliği kurma gibi ticari faaliyetlerden uzak durması gerekir. Bunların gayri müslimlerle ortak olarak işletilmesi d.e sonucu değiştirmez.
Yukarıda belirttiğimiz, gayri müslim ülkede faizi meşru sayan ilk görüşün, mü'min için yalnız zaruret veya ihtiyaç durumunda yararlanılabilecek bir ruhsattan ibaret olduğu düşünülmelidir. Bu konuda çoğunluğun görüşünü esas almak ihtiyata ve takvaya daha yakındır.
Diğer yandan mü'minler, gayri müslim ülkede kazandıkları toplam olarak asıronomik rakamlara ulaşan döviz tasarruflarını, kendi ülkelerinde güvenilir müteşebbisler eliyle yatırımlara dönüştürmenin yolunu bulmalıdırlar.
V- EMEK- SERMAYE ORTAKLlGI (MUDARABA) VE RiSK SERMAYESi "(VENTURE CAPiTAL) iLiŞKiSi
A) Emek-Sermaye Ortaklığı
Bir tarafın iş gücünü, diğer tarafın sermayeyi koyarak oluşturdukları şirket türüne "Mudaraba" denir. Böyle bir ortaklıkta, karın paylaşılma oranları sözleşmeyle belirlenirken, zarara yalnız sermaye tarafı katlanır. Ancak zarar olursa emek tarafı bir şey alamayacağı için onun emeği de boşa gitmiş olur. Zararın meydana gelmesinde işletmecinin (emek tarafı) kasıt, kusur veya ihmali .(teaddi) nin bulunmaması gerekir. Aksi durumda, ortaya çıkacak zarara işletmeci katlanır. Mudarabade sermaye sahibi yapılacak ticaret çeşidi, yerle ilgili sınırlama ve süre koyma gibi bir takım şartlar belirlemişse, işletmecinin bunlara uyması gerekir. Ayrıca sermaye sahibi, işletmecinin anlaşma esaslarına uyup uymadığını her zaman denetleme hakkına sahiptir.
Mudarabenin meşruluğu Kitap, sünnet, sahabe uygulaması ve teamül delillerine dayanır. Kur'an-ı Kerim'de, genel olarak ticaretten söz eden ayetlerin mudarabeyide kapsadığı kabul edilir.57 Abdullah ibn Abbas (ö.68/687) şöyle demiştir: Abbas (ö.32/652), mudarabe yoluyla sermaye verdiği zaman, ortağına bu sermaye ile deniz yolculuğuna çıkmamasını, tehlikeli bir vadide konaklamamasını ve canlı hayvan ticareti yapmamasını şart koşardı. Eğer bunları yapar ve zarar ederse anaparayı tazmin edecekti. Onun mudarabade öne sürdüğü bu şartlar Allah elçisine ulaşmış ve O buna izin vermiştir." 58
Diğer yandan Hz. Ömer'in (ö.23/643) yetimlere ait malı, Hz. Osman'ın (ö.35/655) ise kendi malını mudarabeye verdiğ i , Cabir ibn Abdiilah (ö.74/693)'in
57 b k. eı-MOzzemmiı, 73/20; ei-Cum'a, 62/1 O; ei-Bakara, 2/198; Kureyş, 106/1-4. 58 Zeylai, Nasbu'r-Raye, IV, 114; Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, IV, 161.
246
> Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Girişinin Din Boyutu Sempozyumu
mudarabe ortaklığındabir sakınca görn'rediği nakledilmiştir.59 Hz. Ömer'in halifeliği sırasında mudarabenin devletle fert arasında da uygulandığı görülür. Nitekim Irak valisi EbO Musa ei-Eş'ari' (ö.44/664), merkeze göndereceği bir kısım parayı Ömer'ın iki oğluna sermaye olarak vermiş, Irak'tan alacakları ticaret mallarını Medine'de sattıktan sonra, anaparayı beytülmale teslim etmelerini istemiştir. Hz. Ömer, kimi sahabilerin görüş bildirmesi üzerine bu kredi işlemini "emek- sermaye ortaklığı" olarak yorumlamış, bunun bir sonucu olmak üzere anaparayı ve karın yarısını beytülmale gelir kaydetmiş, karın diğer yarısını ise iki oğlu, ar~larında pay-laşmıştır. 60 ·
B) Girişimci Bilimadamı- Sermaye Ortaklığı (Risk Sermayesi -Venture
Capital):
Mudarabe ortaklığı yöntemi 10. M. yüzyıldan itibaren "Commenda" adı ile Avrupa'y~ geçmiş ve Avrupa ticaret hukukunda diğer ortaklık çeşitlerine de öncülük etmiştir. 61 Emek-sermaye ortaklığının 20. yüzyılda en önemli halkası risk sermayesi ile tamamlanmıştır.
Risk sermayesi 19JO'Ii yıllardan bu yana özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde büyük ölçüde başvurulan ve en son teknolojik yeniliklere yönelip bu tip projelerin finansmanını sağlayan bir finansman kullanma yöntemidir. Venture Capital adı verilen bu modelin ortaya çıkışı şöyle olmuştur: ABD ve diğer gelişmiş bazı ülkelerde bilim adamları keşif ve icat sayılan ve patent hakkı doğuran projelerini önceleri belirli bir bedel karşılığında sermaye sahiplerine satarken, 1950'1erden sonra, satış yerine "emek-sermaye ortaklığı" teşkil etmeye başlamışlardır. Keşif ve icadın sahibi olan bilim adamı beyaz eşya, motor, elektronik alet, bilgis.ayar, bilgisayar programı vb. projesini sürekli olarak geliştirmeyi üstfenerek ortaklığın "emek" (mudarib) tarafını oluşturmuş, bu projelere yatırım yapıp üretimini sağlayan sermaye sahipleri de sermaye tarafını (rabbu'l-mal) oluşturmuştur. Böylece ABD, ingiltere, Japonya, Kanada ve Almanya gibi ülkelerde risk sermayesi modeli ileri teknolojiyi geliştiren itici bir güç olmuştur. Çünkü bilim adamının bilanço karından %20 dolaylarında pay alması, hergün yüzlerce yeni proje üretilmesinde etken olmuştur.
ABD'de emek-sermaye ortaklığının öncüsü sayılan Harvard Üniversitesi işletme Fakültesi Dekan Yardımcısı General Oorlot şöyle der: "Yaratıcı ve uzak görüşlü genç insanları arayınız. Bu insanların proje ve fikirlerine sermaye ile, hatta sermayeden de önemli olarak, onların teknoloji üretme vasttiarına duyacağınız saygı ile hayat veriniz. Amacımız yeni keşif ve icat yapabilen insanlar ve bu insanların şirketlerini yoktan var etmek olmalıdır. Kar, amacımız değil mükafatımızdır ... " Do-
59 Zeylai, a.g.e,IV, 114,115. 60 Malik, Muvatta', Kraz, 1; Zeylai, a.g.e, IV, 113. 61 Bk. Tansu Çiller- Murat Çizakça, TOrk Finans Kesiminde Sorunlar ve Reform Önerileri, Neşr. iso.
istanbul 1989, s.152.
247
> Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Girişinin Din Boyutu Sempozyumu
riot'un yönettiği risk sermayesi şirketi (ARDC), 1957'de Digital Equipment Co. (D.E.C) isimli girişimci şirketi desteklemeye karar verir. Destektenecek şirket, başlangıçta yalnız fikir ve proje üreten yoksul fakat yetenekli iki mühendisten ibarettir. Oorlot'un şirketi, girişimci şirketin (D.E.C) %78 hissesini 70 bin dolar karşılığında almış, 15 yıl sonra yani 1972'de kar payı olarak 350 milyon dolar kazanmıştır. Bu, anaparanın dolar hesabıyla beş bin katına yükseldiği anlamına gelir.62
Risk sermayesi şirketleriyle islam'daki mudarabe arasında büyük bir benzerlik vardır. Risk sermayesi şirketi kamu veya özel sektörden sermayeyi, titizlikle saçeceği projelere yatırır. Buna göre iç içe çalışan üçlü bir şirket yapısı ortaya çıkar. Risk sermayesi şirketi mudarib (işletmeci), proje üreten girişimci şirket ya da bilim adamı alt mudarib (2. işletmeci), finansman sağlayan kamu veya özel sektör de sermaye sahibi (rabbu'l-mal) durumundadır. Meydana gelecek zarara ise mudarabade olduğu gibi, risk sermayesinde de sermaye sahipleri katlanır. Proje üreten şirket, kendisi sermaye koymamışsa, meydana gelecek zarara sadece emeğinin karşılığını atamamak şeklinde katlanır.
Risk sermayesinde Demokles'in kılıcı gibi daima zarar etme ihtimalinin bulunması, onu faizli kredilerden ayırır. Nitekim ABD'de Venture Capital sektörünün gelişmesi faizli kredi kullanan şirketler eliyle değil, özellikle emekli sandığı fonlarının doğrudan doğruya risk sermayesi şirketlerinin yatırım fontarına katılmasıyla gerçekleşmiştir. Risk sermayesi şirketinin, faizli krediyi, belli bir zamanda faiziyle birlikte geri ödemek zorunda olması. uzun dönemli, ancak büyük kar potansiyeli olan projeleri finanse etmesine engel oluyordu.
Bir araştırmaya göre ABD'de 400'den fazla yükse'k teknolojiye yönelik Risk Sermayesi şirketi bulunmaktadır. Büyük sermaye ihtiyaçları bu şirketleri birleşmeye
zorlamış. önce yatırım havuzları kurulmuş. bu da yetmeyince Risk Sermayesi şi rketleri, anonim ortaklıklar haline gelerek, borsaya kaydolmuş ve halka açılmışlar
dır. Bu yolla şirketlerden her biri 15 ila 800 milyon dolar arasında sermaye topla-mıştır.63 ·
Kanada'da devlet, Risk Sermayesi şirketlerine faizli kredi vermek yerine, Canadian Development Corporation (CDC)'un %48 hissesini satın alarak bu büyük şirkete ortak olmuş, CDC'de doğrudan doğruya girişimci şirketlerin hisse senetlerini satın alarak bu şirketlere faizsiz finansman sağlamıştır.
Proje üreten ve emeği ile şirket ortağı olan girişimci şirket faizli kredi ile yatırım yapmaya kalkışırsa, Almanya örneğinde olduğu gibi olumlu sonuç elde edemez. Çünkü emeğinden ve hazırladığı projelerden başka sermayesi bulunmayan girişimci şirket ortağı bilim adamlarının , projenin gecikmesi halinde, vadesi gelen fa-
62 Harndi DöndOren, •islam Bankacılığı ve Reform Önerileri", Islami Araş. Dergisi, C.VI, S. 1, yıl, 1992; Çiller- Çizakça, a.g.e, s. 128, 129.
63 Çiller- Çizakça, a.g.e, s. 173.
248
> Türkiye 'nin Avrupa Birliği'ne Girişinin Din Boyutu Sempozyumu
izli kredileri ödeme imkanları bulunmaz.. işte gerçek Risk Sermayesinde zarar halinde riziko yalnız sermayeye aittir. Emeği ile ortak olan girişimci kişi veya şirket ise, zarar halinde yalnız emeğinin karşılığını alamamış olur. Aynı özelliklerin Mudarabe'de de bulunduğunu yukarıda belirtmiştik:
ABD'de 1982 yılında 218 Venture Capital şirketinin yatırım portföylerine göre elde ettikleri yıllık kar oranı aşağıdaki şekilde belirlenmiştir: Yatırım yüzdesi ; %14,7 tüm zarar; %24,8 kısmen zarar; %29 -%100-%200 arası kar; %19,7- %200-%500 arası kar; %8,3-%500-%1000 arası kar; %3,2- %1000'den fazla kar.
Bu verilere ek olarak ABD'de 1964-1984 arası 20 yıllık dönemde Venture Capital yatırımlarının ortalama yıllık karlılık oranının %25 civarında olduğu ve ayrıca aynı dönemde sermaye piyasasında işlem gören menkul değer yatırımlarında yıllık ortalama karlılığın ise %8 civarında (bu dönemde yıllık enflasyon oranı %7 civarında) bulunduğu belirtilirse, venture capital yatırımlarının ne kadar karlı olduğu ortaya çıkar. 64
Yine ABD'de 1984 yılındaki verilere göre çeşitli kaynakların risk sermayesi sağlamadaki payları şöyledir: Emekli fonları %34, yabancı fonlar %18, bireyler (aileler) %15, şirketler% 15, sigorta şi rketle ri %13, vakıflar ve diğer hayır kurumları %5. Buna göre risk sermayesi için en yüksek fon kaynağı %34'1ük payı ile emekli sandıkları fonlarına aittir. ikinci sırada da yabancı kişi ve kuruluşlar yer almaktadır. 65
ingiltere, Japonya, Almanya, isveç ve Hollanda'da risk sermayesi uygulaması faizli krediler karşısında önemli bir finans kaynağı olarak uygulanmakta olup, olumlu sonuçlar elde edildiği belirlenmiştir.66
Sonuç olarak, ekonomik bakımdan kalkınmış ülkeler, yeni dünya düzeninde faizli kredilerin yerine, risk sermayesi yöntemine yönelmiş bulunmaktadır. Bu model islam'ın asırlar önce uyguladığı emek-sermaye ortaklığından (Mudarabe) başka bir şey değildir.
Buna göre günümüz bilim ve teknolojisinin gelişmesinde islam'ın Mudarabe modelinin itici bir güç olduğunu söyleyebiliriz. islam ülkelerinin de bu öz değerlerine sahip çıkması gerekir. Çünkü 21. yüzyılın paranın parayı doğurmayacağı, paranın doğrudan üretim ve bir mübadele aracı olarak algılanacağı bir asır olması beklenir.
SONUÇ
1) islam evrensel bir dindir. Bu yüzden ticaret hayatına ilişkin yalan, hile, korkutma, karaborsacılık, tekel oluşturma ve faiz gibi "haksız kazanç" yollarını kapa-
64 Halil Sarıasıan, Venture Capital (Risk Sermayesi) Finansman Modeli ve TOrkiye'de Uygulama · Olanakları, Ankara Sanayi Odası (ASO), rapor ve Batterson, LeonardA. Raising Venture Capital and Entrepreneur (Englewood Cliffs, N.J., Prentice-Hall, 1986)den naklen.
65 Sarıaslan, a.g.rapor, s. 3, 4. 66 bk. Sarıaslan, a.g. rapor, s. 9 vd.
249
> Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Girişinin Din Boyutu Sempozyumu
ması, insan ve toplum için zararlı olan kimi ticaret ve oyunlara karşı önlemler alması da bu evrenselliğin gereğidir.
2) "Haksız kazanç" ı önlemede, dinler arasında buyük bir benzerlik hatta tarihi kökenierinde tam bir örtüşme olduğu görülür.
3) Gayri müslim ülkede yasal olarak kalma hakkını elde eden bir müslümanın hırsızlık, gasp, tehdit, yalan ve hile söz konusu olmaksızın, o ülke vatandaşının yasal rızasına dayalı olarak yapacağı ticaret muameleleri EbO Hanife ve imam Muhammed'e göre geçerlidir. Ancak bu işlem müslüman lehine haklar doğuracak nitelikte olmalıdır.
4) Çoğunluk islam hukukçuları ''yasak olan bir şey, her yerde ve her dinden olan kimseler arasında yasak olmalıdır' - ilkesini benimsemiştir. Bu çoğunluk görüşünü de dikkate alarak, EbO Hanife ve imam Muhammed'e ait görüşe yalnız "zarOret ve ih~iyaç" durumlarında başvurmak daha uygun olur. Müslümanın gayri müslim ülkede açtığı süper marketine satışı artırmak amacıyla içki veya domuz eti ürüriü koyması "ihtiyac"a girebilir. Yine onlardan olan bir alacağını, yalnız şarap olarak alma imkanının bulunması da "zarOret" kapsamına girebilir. Bunun dışında sürekli olarak yalnız şarap üretimi veya ticareti yapmada bir zararet veya ihtiyacın bulunduğu söylenemez.
5) EbO Hanife ve imam Muhammed' e göre "Gayri müslim ülke vatandaşları ile, tecrübelere göre müslümanın yararına sonuç verabiieceği düşünülen her çeşit ticaret muamelesinin yapılabilmesi" Avrupa Birliği'ne giriş sürecinde olan Türkiye için büyük bir kolaylık getirmektedir.
6) Faizlikredi karşısında, yeni ve modern bir finansman modeli olan "Venture Capital (Risk Sermayesi)" islam'da Mudarabe yöntemi ile aynı niteliktedir. Finans sektörünün bu alana yönelmesi, faizli bankacılık sektörünün içinde bulunduğu çıkmazlarakarşı da yeni bir açılım getirebilir.
250
,.... Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Girişinin Din Boyutu Sempozyumu
BiBLiYOGRAFY A
Abdulbaki, Muhammed Fuad, ei-Mu'cemu'I-Mufehres li Elfazı'I-Kur'ani'l. Kerim, Kahire 1958.
Ahmed ibn Hanbel (241/855), Müsned, 2. Baskı, Çağrı Yayınları, istanbul1992.
el-Ayni , Bedruddin EbO Muhammed Mahmud b. Ahmed (ö.855/1451), Umdetu'I-Karr ff Şerhi Sahihi'l- Buhar~ et-Amira 1308-1311.
Başaran, Selman, Bütün Yönleriyle Faiz Hadisleri, Bursa 1986.
ei-Beyhaki, EbO Bekr Ahmed b. ei-Huseyn (ö.458/1 065), es-Sunenu'I-Kubra, · C. I-X, Haydarabad 1352/1933. ·
Bilmen, Ömer Nasuhi, Hukuk-I islamiyye ve istilahat-1 Flkhwye Kamusu, C. 1-VI-11, istanbul 1967.
ei-Buhari, EbO Abdiilah Muhammed b. ismail (ö.256/869), ei-Camiu's-Sahih, 2. ,Baskı , Çağrı Yayınevi, istanbul 1992.
ei-Ceziri, Abdurrahman, ei-F1kh ala'/- Mezahibi'l- Erbaa, C. 1-V, 6. Baskı, Mısır, t.y.
Çiller, Tansu-Çizakça, Murat, Türk Finans Kesiminde Sorunlar ve Reform Önerileri, Neşr. iso., istanbul, 1989.
ed-Darimi, EbO Muhammed b. Abdlrrahman (ö. 255/868), es-Sunen, 2. Baskı , Çağrı Yayınevi, istanbul 1992.
Döndüren, Hamdi, islam Hukukuna Göre Alim Sat1mda Kar Hadleri, Balıkesir 1983, Günümüz Ekonomik Problemlerine islami Yaklaşimlar, istanbul 1988, Delilleriyle Ticaret ve iktisat ilmihali, istanbul 1993, Delilleriyle islam ilmihali, istanbul 1992, "islam Bankaelfiğı ve Risk Sermayesi', islamT Araş. Der. ,S. 6, yıl , 1992.
EbO Davud, Süleyman b. el-Eş'as es-Sicistani (ö.275/888), es-Sunen, 2.baskı, Çağrı Yayını, istanbul 1992.
Ergin, Feridun, iktisat, Hamle Mat., istanbul 1964.
Ergin, Osman Nuri, Mecelle-i Umar-i Belediye, istanbul 1337/1919.
el- Fetava'J- Hindiwe, c.ı-vı , Bulak 1310/1892.
ibn Abidin, Muhammed b. Emin (ö.1252/1836), Reddu'I-Muhtar ala'd-Durri'IMuhtar, Mısır, t.y.
ibnu'I-Arabi, EbO Bekr Muhammed b. Abdiilah ei-Maliki (ö.543/1147), Ahkamu'I-Kur'an, C.I-IV, Beyrut 1392/1972.
ibn Hazm, EbO Muhammed Ali ei-EndüiOsi (ö.456/1063), ei-Muhalla, Mısır 1347-1352 H.
ibnu'I-Humam, Kemaluddin b. Abdilvahid (ö.861/1457), Fethu'I-Kadir, 1. Baskı, C.I-VI, Mısır-Bulak 1316/1898.
251
> Türkiye 'nin Avrupa Birliği'ne Girişinin Din Boyutu Sempozyumu
ibnu' l-Kayyim, Şemsüddin EbO Abdiilah Muhammed b. Ebi Bekr el-Cevziyye (ö.751/1350), i'lamu'/-Muvakki'n an Rabbi'I-Aiemin, Beyrut,t.y., Kahire 1326/1908.
ibn Kudame, Muvaffakuddin Abdullah b. Ahmed (ö.620/1223), ei-Muğni, 3. Baskı, C.I-X, Daru'l- Menar, Kahire 1970.
ei-Kasani, Alauddin EbO Bekr b. Mes'Od (ö.587/1191 ), f!edayiu's-Sanayi' ti Tertibi'ş-Şerayi', 2. Baskı, C.I-VII, Daru'I-Kitabi'I-Arabi, Beyrut 1394/1974.
ei-Kutubu's- Sittetu ve ŞurCıhuha, 2. baskı , C.I-XXIII, Neşr. Daru Sahnün ve Çağrı Yayınları, istanbul1992.
Malik b. Enes (ö. 179/795), ei-Muvatta', 2. Baskı, Çağrı Yayınevi, istanbul1992.
en-Nevevi, Ravdatu't-Talibin, 1386/1966, y.y., V.
Sarıaslan, Halil, "Venture Capital (Risk Sermayesi) Finansman Modeli ve Türkiye'de Uygulama Olanak/an", Ankara Sanayi Odası, Rapor, s.1-16.
~s-Serahsi, Muhammed b. Ahmed EbO Sehl (ö.490/1097), e/-MebsOt, 3. Baskı, C.I-XXX, Daru'I-Ma'rife, Beyrut 1398/1978, Şerhu's-Siyeri'I-Kebir, C.I-IV, Thk. Salahaddin ei-Muneccid, c.l-111, Kahire 1958-60, Abdulaziz Ahmed, c. IV-V, Kahire 1971.
Şa'ban, Zekiyyüddin, UsO/ü'I-Ftkh, Terc.ibrahim Kafi Dönmez, Neşr. TDV., Ankara 1990.
Şafak, Ali, "Mukayeseli Hukuk Açtsmdan Factoring ve Komisyonculuk işlemleri", Bildiri, ı. Uluslararası Islam Ticaret Hukukunun Meseleleri Kongresi, Neşr, Kombad, Konya 1997, s. 663-699 ..
eş-Şafii, Muhammed b. idris (ö.204/819), ei-Ümm, C. 1-VII, Mısır 1329/1911.
et- Tirmizi, Muhammed b. isa (ö.279/892), es-Sunen, 2.baskı, Çağrı Yayınevi, istanbul 1992.
ez-Zühayli, Vehbe, ei-Ftkhu'l-islami ve Edilletuh, 2. Baskı, C. 1-VIII, Dımaşk 1405/1985.
252