Ateizmin ilk-kaynaklari-claude-tresmontant

23
ATEİz!\ItN İLK KAYNAKLAnı. BÖLÜM i Claude Tresmontant çcv. Doç. Dr. Hayrani ALTINTAŞ Modcrn Atpizmin anahtarı, Yunan felsefcsinin kaynaklarında bu- lunur. Bn iddiamn gerçekliği bütün hu inceleme boyunca göziikeceği gibi, özellikın 19. Asır atcizmi veya Engels, Hacekll ve Nietzsche'nin ateiımi ineelcnirkcu daha ziyade gözler önüne serilecektir. Bunun için hiz konuya hUl'adan başlayacağız. Amacımız elbettp Sokrat'tan önce gelen filozoflarııı düşüneclprjnin tarihi hir gelişimini sergilemek değildir. Bu konuda daha önce çalışmalar yapılmıştır!. Ancak biz, modern ateiz- min ortaya çıkışını ve tabiatını anlamamıza yaı'dım edeceğinP. inandı- ğımız kozmolojik ve ontolojik bir kaç tezi hatulatmadan geçemeyeeeğiz. Yunan felsefesinin kaynaklarının derinliğinı~ kadar inilirse görü- lürki, Kainat ilahi vı: eanlıdır. Bu doktirin doğu ve antik hden dinlerine uygıııı düşmektedir. Esasen Lu dinlere göre yıldızlar ve tahiat kuvvetleri il£ıııikaynaklı olup- hütün tabiat ilahi olarak değerlendirilir. Tates: Aristo, "Nefs üzerine inceleme" adlı c::icl'inde şIiulan söyler: Bazı dü~ünürlcr nefsin bütün ki\inatla karıştığını ifade ederler. Belki de Talpr;'in düşüncelerinin kaynağı her şı:yin tanrılarla dolu olduğu fikridir. • Bu yazı Claude Tre;;l1loııtnnt'ııın Le. probı~mes de l'utheisme (Paris 1972) adh eserinin ilk b1;ilümüııün tercümesidir. 1 Mesela Edunrd ZELLER, Die Philosophie der Grieclıen in ilırer gesehiclıtlichen Ent. wieklung, r, i: yenibasım 1963, Hildesheim, Theodore GOMPERZ, Les Penseurs de la Grece, i, fran, tere. Augustc Reymond, Pnrisl901; John BURNET, L'Aurore de la philosoplıic grequc, frans. terc. Auguste Reymond, Paris 1919, Paul TANNERY, Pour l'histoire de la science hel. Icne, Paris 1887, Albert RiVAUD, Le Problcıne de devcnir et la NoLionde mntihc dans philo- 80phie gre'Ine depnis les origines jns'Iu'a Tlıeopra;;Lc, Paris 19()6.

Transcript of Ateizmin ilk-kaynaklari-claude-tresmontant

ATEİz!\ItN İLK KAYNAKLAnı.

BÖLÜM i

Claude Tresmontant çcv. Doç. Dr. Hayrani ALTINTAŞ

Modcrn Atpizmin anahtarı, Yunan felsefcsinin kaynaklarında bu-lunur. Bn iddiamn gerçekliği bütün hu inceleme boyunca göziikeceğigibi, özellikın 19. Asır atcizmi veya Engels, Hacekll ve Nietzsche'ninateiımi ineelcnirkcu daha ziyade gözler önüne serilecektir. Bunun içinhiz konuya hUl'adan başlayacağız. Amacımız elbettp Sokrat'tan öncegelen filozoflarııı düşüneclprjnin tarihi hir gelişimini sergilemek değildir.Bu konuda daha önce çalışmalar yapılmıştır!. Ancak biz, modern ateiz-min ortaya çıkışını ve tabiatını anlamamıza yaı'dım edeceğinP. inandı-ğımız kozmolojik ve ontolojik bir kaç tezi hatulatmadan geçemeyeeeğiz.

Yunan felsefesinin kaynaklarının derinliğinı~ kadar inilirse görü-lürki, Kainat ilahi vı: eanlıdır.

Bu doktirin doğu ve antik hden dinlerine uygıııı düşmektedir.Esasen Lu dinlere göre yıldızlar ve tahiat kuvvetleri il£ıııi kaynaklı olup-hütün tabiat ilahi olarak değerlendirilir.

Tates:

Aristo, "Nefs üzerine inceleme" adlı c::icl'inde şIiulan söyler: Bazıdü~ünürlcr nefsin bütün ki\inatla karıştığını ifade ederler.

Belki de Talpr;'in düşüncelerinin kaynağı her şı:yin tanrılarla doluolduğu fikridir.

• Bu yazı Claude Tre;;l1loııtnnt'ııın Le. probı~mes de l'utheisme (Paris 1972) adh eserinin

ilk b1;ilümüııün tercümesidir.1 Mesela Edunrd ZELLER, Die Philosophie der Grieclıen in ilırer gesehiclıtlichen Ent.

wieklung, r, i: yenibasım 1963, Hildesheim, Theodore GOMPERZ, Les Penseurs de la Grece,i, fran, tere. Augustc Reymond, Pnrisl901; John BURNET, L'Aurore de la philosoplıic grequc,frans. terc. Auguste Reymond, Paris 1919, Paul TANNERY, Po ur l'histoire de la science hel.Icne, Paris 1887, Albert RiVAUD, Le Problcıne de devcnir et la NoLionde mntihc dans philo-80phie gre'Ine depnis les origines jns'Iu'a Tlıeopra;;Lc, Paris 19()6.

438 CLAUDE TRESMONTANT-HAYRANİ ALTINTAŞ

"Fakat, diyerek iluve eder Aristo, hu, bazı güçlükleri ortaya çıka-rır: havada ve ateşte olan nefs niçin onlarddn bir hayvan meydanagetirmez? HaUHlki çeşitli unsurlardan meydana gelen vücudarda hunuyapmaktadır: gerçekte o, hava ve ateşte daha mükemmel hir şekildebulunmaktadır. Esasf"1lhavada Indunal1 nefs'in kemaı ve ölümsüzlüktehayvanlarda huhl!1an nefs'e hangi sebeble gall'Le ettiğini sormakgerekir. Şu veya biLşekilde cevap verihe de saçmalıktan ve anlamsızlık.tan kurtuluııamaz. Hayvaııı hava ve ateş olarak tavsif etmek çok te-zattı bir ifade ta,zı ve bir nefs'e sahip bııltm.an varlıklara bu hayvansıfatını vermemek. saçmadırı.

Bıı doktirin kozmik pıhçuluk (animizm) ad, verilen görüştür.Buna göre, kiiinut canlıdır vi' dünyanııı nefsi ilahidir. Dünya ilc tanrıarasıııdaki ınünasebet ııefsle beden arasında lnılunan münasebet gibi-dir. Bu düşünce Eflatun'da hatta Aristo'mııı bazı metinlerinde, dahasoura da Stoalılarda hlılnnur3•

Aynı düşünce Giardono Bnmo tarafıııdan rönesansta ycniden elealındı. Bunu 19. asırda, Schelling'c4 kııdar olan devre de görım~kmümkündür.

Bu çahşma hoyuııca görülecektir ki bu. tür bir anlayış, kaçınılmasıimkansız düşünce tarzlarından biridir; veya tabir caizsc, kainiitm tekvarlık olduğu ve ondan. başkasının bulunmadığını söyleyen her felsefeninl~ğiJimlerindeıı. biridir.

Yahudiler:

Milletli Tales'in M.Ö. 640 yılında doğduğu söylenir. M.Ö. 7. asırdaYahudiler uzun zamandan beri süre gelen ve Tales 'ten tamamen farklıhir varlık bilimi (Ontoloji) ve gök bilimi (Kozmoloii) meydana getirmiş-lerdi. Yahudilere göre Alem ilfıJıi değildir; ;'deme ait hiç bir şey de ilfıhideğildir; yıldızlar iltıhi bir karekter taşımazlar; aynı şekilde tabiat ku,"""tleri, krallar, imparatorlar da jli,hi değildirler. Bu özellikteki Yahudidii:;;üncesi, kesin olarak alemin iltıhi ve kutsal olınadığJllI sergiIem~diğigibi, aynı zamanda alemin nefsi olduğunu da kabuı etmedi.

Bu açıdan Yahudi dii~üncesi, Aııimizm olarak adlandırılan dok.ıjrinin kategorilerine girmez.

2 Arİsto, De rame, i, 5, ,ııı a, fraıı. terc. E. Barbotiıı.3 Krş. Joscph MOREAU, L'Aınc bu Monde, de Plnlon ,mx stoiciens, Paris 1939.,ı SeHELLİNG, Von der Weltscclc.

ATEizMIN iLK KAYNAKLARI 439

Yahudi iHilıiyatıua göre, AHalı kesin olarak alemden ayrıdır. Alemde iıahi cevherin oluşla gerçekleşen bir sonucu değildir. Onun için Alemilahi değerle eşit hir eevher değildir.

Diğer birçok noktada olduğu gibi, bu noktada da Yunan düşüncesiile Yahudi düşüncı~si arasında köklü karşı görüşler hıılunmaktadır.

Ateizmİn İkİ Şekli:

B.u incelemenin haşından sonuna kadar ve hatı düşün.cesinin geliş-mesi sırasında görüleceği gibi, Atcizm veya Aııahtanımazlık, iki şekildetezfıhür etmiştir. Her hfıl-ü-kfırda, Ateizm veya Allahtanımazlık, sadeccfılemin varlığını benimseyip bir başkasının bulunmadığını kabul et-mektir. Alem veya tahiat "varlık gadece budur" dnnektir.

Fakat bu, iki manada anlışahilic. Birincisinoc. tahiatm \'e fılemin'ilahi menşcli olduğunu öğreten antik dinden hareketle anlaşılacakmaniidır. Aneak, hu halde Ateizm veya Allahtanımaz kdimesi herşeyinve tabiatın tamamen ilahi olduğunu kahul edip öğreten hir sistı~m içinuygun düşmemektedir; bilindiği gibi hu daktI'ini tavsif etmek için kul-lanılan kelime Panteizm veya Vahdet-i Vücutculuktur. İkinei haldealemin ilahi ve göklerin canlı olmadığını kabul edl'n görüşten hareketediıdiği zaman anlaşılan maniidır ki, hu halde ortaya katıksız Ateizrnveya Allahtanımazlık çıkar. Buna göıe, hiç bir ilfıhilik ve alemin nefsiolmaksızın sadece madde, alemi meydana getiren her şeyin kaynağı olur.Yunan atomeuluğunun kuruculan ilc 'hirlikte geliştiğini ye ilerde te.kamülünü giircccğ;nıiz, iştc Im gekııektir.

Fakat, görceeğimiz gihi hatı Allahtanımıızlığı, sınsı gelince belirte-ceğirniz sebehlcr dolayısıyla, alem.in hu iki görüntüsü arasında dalgalan-mıştır. Bu açıdan o, ikiyf' ayrılmıştır; hiri göklerin eanlı ve nefsleri ol-duğu görüşü ile bütün [ı!emin özel hayatı olduğunu kabul (~denHilozoiz-mc yaklaşanı, diğc.ri hareket noktası olarak Yunan Atomcularınııı gö-rüşlerini kabul eden eğilimdil". Atcizrn veya Allahtanımazlığı bu iki türgörüş arasında dalgalanmaya meebıır f'den, hu iki doktrip.dtm ayrılmagımümkün olmayan zorluklardıl'. Çünkü bu zOl'lukların müşteJ't~k hir teknoktaları vardır, o da £Ilernin tek varlık olduğu Ye ya1ıudih'rin düşünee-sinde olduğu gibi Allah ilc iilem arasında aymm yapılmaması yani Al.lah'lIl dünyadan ayrı, fılemin yaratıclsı, ayrı hir varlık olm.adığıdjr.

Keliimi Yahudi Doktriııi:

Yahııdi düşüncesinde yaratılış fikri Mernde mevcut ho" ~cyiu, Al.lah'ın hikmeti, aklı, düşüneesi ve keliimıyla yaratıldığı fikri ile açıklanır.

HO CLAUDE TRESMONTANT-HAYRANl ALTINTAŞ

Yani yahudi iliihiyatında tabiatla Allah'ın yaratıcı kelamının, hikmet i-nin ve düşüncesinin kendiliğinden varolma hali mevcuttur. İnsan dün-yayı ve tabiatı inceleyerek hu görüş içinde Allah'ın bu hikmctinden \'eaklından hir şeyler bulmalı; esasen akıl devamlı olarak günümüze kadardün.yada ve tabiatta müessir güç olarak devam edegelmiştir.

Fakat, tabiattaki düşüncenin ve kclamın kendiliğinden var olmahali konusıındaki Yahudi fikri, Yunanlıların alemin bir ncfsi olduğndüşüncesiyle karıştırılmamalıdır.

Çünkü, Yahudi ilahiyatına göre Allah'ın yaratıcı düşüncesi ve lıik-meti dünyanın nefsi değildir. Allah'ın yaratıcı hikm(ti ile dünya arasm-daki ilişki de ııcfslc viicut arasındaki ili~ki değildiı:. Dünya ilahi hir vü-cut değildir ki, onun nefsi yaratılmamış ve ilahi olsun. Dünya yaratıcıbir hikmet ve düşünce ile içerden çalııitırılmaktadır; insan, aklı ile bufaaliyeti ve varlığı anlayabilir. Fakat bu yaratıcı hikmet ve düşünce,içten çalıştırdıkIlin ve üzerlerinde ctkilerini gösterdikleri dünyadan vetabiattan tamamen ayrıdırlar.

Yaratılmamış Kclam'ın tabiattaki eylemi, bir canlandırma değildir."Kclam" dünyanın nefsi de değildir.

Yahudi ilahiyateılar da, Stoisyenler gihi, diğer bazı Yunan filazof-larında olduğu veçhile, tabiatta kendiliğinden mevcut bir kelani'ın (Lo-gos)'un varlığını kabul ederler. Yunanlı ve Yahudilerde müşterek olanhusus budur. Fakat Yunanlı filozoflar için "Kelam" tabiatta bulunankeliimdır. Halbuki Yahudi ilahiyatçılar için bu "Kelam" veya aramicebu meml'a, tabiatta tesirini gösteren fakat tabiat.ın kelarnı (logos) ol-mayan Allah'ın yarat.ıcı kdaın'ıdır.

Sonuç olarak, yahudi t.ek tanneılığı ilc animizm veya modernateizmin kaynaklarından birini meydana getirecek ölan panteist tipİnpanpsişizmi* arasındaki köklü ve ince fark böyledir.

Bu, yahudi kaynaklı tektanrıcılık ilc ebedi tektanrıcılık arasıııdakifarkı meydana get.iren bilgi kaynağının meselesidir. Ebedi tektanrıcı-lığa göre, bilginin kaynağı bizzat tahiatm kendisinde hlıİunur, çünkütabiattan haşka hir mevcut yoktur. Yahudi ilahiyatma göre bilgininkaynağı tabiattan ayrıdır. Bilginin kaynağı Allah ilc tabiat arasında mev-cut bulunan münasehet, nefs ile vücut arasıııdaki münasehet değildir,ancak, o, şair!e şiir, veya hestekarla heste arasındaki müuasehetle mu-kayesc edilelJilir.

• Her Maddenin ruhi bir özü bulundulunu ileri süren doktrin.

ATEizMiN .ILK KAYNAKLARI 4.41

Günüınüzde olduğu gibi daha ünce de asırlarca insan düşüncesinin.ııasıl bu ınesele etrafİnda çarpıştığmı göreceğiz. Savaş henüz bİtmemiş-tir, bu çalışma ilc bu hususdaki konulan hir parça aydınlığa çıkarmakistiyoruz. Her hal-ü-kiirda bazı çağdaş yazarların yaptığı gibi5 yahudiilfıhiyatıııı animizm'İn kategorileri içinde mütalaa etmenin doğru 01-ınadığını belirtmek isterİz; çünkü yahudi düşüncesi, kendi bün.yesindeİlahi bir canlı ve hir hayvan olarak telakki edilmeyen dünyayı kutsalve ilahi olmaktan çıkarmıştır, diğer taraftan ikamet etmemeye, hik-metin mündelııİç <,ylemine düşünceye ve alemdeki yaratıcı kelama aitdoktrinle tahiat, alcminin bir nefsi olduğu hakkindaki doktrİn ile hağ-dazmaz.

Öyle ise hirbirinden tamamen farklı iki doktirini kanştll'mak al-datıcı bir haldir. Alem hakkındaki Yalıudi görüşünü animist olaraktavsif edenler, demokı'it felsefesiniıı gelenekçi görüşlerine hağlı ()lduklarıiçin bUDn böyle yapmaktadırlar, bu görüşe göre, hiç bİr akıı tabita tesiretmez. Mademki, aksin(~ tabiata tesir eden bİr aklın hulunduğu fikrini.doktirİn kabul ediyorlar bunun içİn "bu anİmizmdir. 'ıiyorhu'." Bu bir-birinden tamamen farklı İki doktirini karıştırmaktır.

ı. Birincisine göre, [ı1elıı Gdnlıdır, ve taLiat canlı olmayan matldedahil bir n.efse maliktir, bu salt bir animİzmdir.

2. Dİğer taraftan yahudi, daha sonra da hristiyan doktİrİnine göreahmin aklı olmayan yaratıcı bir düşünce tabiata tesir eder, çünkü iile-min düşüncesi yoktur, fakat dünya olmayan Varlık'm bir düşüncesivardır.

Anak8İmandros:

Ateizm veya Allahsızlık, var oluşıe ve alemin meydaııa gdi~ini açık-lamak için ortaya atılmı~ bir felsefedir .

. Bn bakımdan Miletli Anaksimandrosun (610-5/1,{ M.Ö.) fdsefeside ateizm yö.nünde gelişen bir fel;;efe olarak dcğcrlendiıibbilir. Anak-sim~dros hakkında bildiklerimizin hemen hepsi, onun f:oerlerini göımiiı;olan Teofrası'ın hize naklettiği hilgiIenlir.

T,~ofrast, Anaksimandros'un şöyle sıiylediğini kaydeder: Eşyanınilk elemanı ve madai sebebı "Apciron" adı verilen helirsiz, karmakarı'şıkşeydir. Bu şey maddi sebeh adı ile çağrılan ilk nesne oldu. Bu nesne neşudur, ne de daha önce ortıı.ya atılmış elamanlardan biridir; fakat bun-

5 Mesel••J, Monod. Le Hasar,d el la Neee!siıe, Paris 1970.

4.12 CLAUDE TRESMONTANT-HAYRANİ ALTlr-.'TAŞ

lardan farklı vc helirsi;" bir cc"herdir. Bütün gökler ve onlan içine alanhütün [demıcı' hu eevh.~rdeıı ileri gelmi~lerdir. Anakfiimandros şöyle der:

"O, cı eli ve daima genç olup bütün alemleri çevreler. Kaydedildi-ği gibi, hcl' şcy ilk çıktl~1 kaynağa geri döner. Çünkü onlardan bir kısmızamana göre diğerlerindeki hakfiızlığı tamir edcr, güzeııeştirir. Bundanbaşka ezeli bir hareket vardır ki, alemlerin doğuşu onda tamamlanmış-tır" .

Bize, Plutark'a göre ÇeEarlı Ösep kanalıyla gelen Anaksimandros'uııfikirleri özetlenecek olursa denilebilir ki, belirsiz nesne apeiron kaina-tın varoluş ve yokoluşunun bütün fiebeblerini kendinde taşır. Gökler vealemler bu ilk helirsiz cevherden ayrılmışlardır vc sonludurlar.

Ezelilik, tıpkı çok daha önceden varoluşun sebebi olduğu gibi yok-oluşunda sebebidir; bütün varoluşla!' ve yokoluşlar dairev! hir tarzdameydana gelirıcr"6.

Alhert Rivaud'nun da beıirttiği gibi, Anaksimandros'un apeiron'uHesiod'un kaos'una çok yakındır. Belirli sınırları, ayrı özellikleri yok-tur. Felsefenin ona yakıştırdığı bütün olumsuz niV'iikler biiyledir. Arei-ron düşünen Meme zlttır7•

Modern materyalizm'in "madde" diye adlandırdığı şey, Anaksi-mandros'un 'apcironuna çok benziyor. Dinsiz materyalizmin maddesi,Anaksimandros'un Apeiron'u gi!ıi, yaratılmamış ezeli hir cevherdir.Bu cedıer, dünyayı meydana getiren bütün varlıkları kendr öz kaynak-larıyla üretir. 19. yüzyıl atcizmindeki bu ezeli üretim ilerde görüleceğigihi denidir; !ıitmek tükenmek bilmez.

KsenoCan:

Fikirleri ı\LÖ. 540 yılınd •.•.gelişme gösteren Kolofonlu Kscnofanhakkında Aristo şunlan söyler:

"Kfienofan'a gdince, tekeiliğin en eski müntesiplerinden (çünkü de-nildiğiııe göre Parmcnid onun öğrencisidir) olup hiç bir şeyi açıklığakavıışturınadL İki sebepten hiç birinin tabiatını kavramış gözükme-mektedirR• Fakat maddi aleme hakıp Bir"in Allah olduğuna iııanır9•

ii EUSEBE DE CESAREE, Praep, Evang., I, VIII, i.7 A. RİVAUD, Le Prolıleme du Devenir et La Notion de matiere uans la Philosophie

greque depuis les origines jusqu'iı TheoplıruSle, s. 90.II Ynni madde ye şekiL.9 Aristo, ;o,fetnphysique, ~\.' 5, 986, J. Trieot ter.

ATEİzMİN İLK KAYNAKLARI 443

Paul Tanncl'Y, Ksenofan'ın Tanrısının dünya olduğunu işaret ede-rek şöyle dcr: "tık çağın bütün müşahedeleri kainatın bizzat kendisinintanrı olduğunda müttefiktider". 10 Diğer taraftan, Theodore Gomperz,Ksenofan'm tanrısı hakkında şöyle der: "Bu tanrı kainatın yaratıcısı Al-lah değildir, O, ne alemin dışında, ne de üstünd{'dir; fakat o, kesin olarakbelirlenmesc de gerçekte en azından alemin nefsi, külli ruhtur"! i. Gom-perz ilave ederek der ki; "Halk dini, özü ve prensipleri itibarı ile iabiathayranlığı mahiyetinde bir din olmuştur. Düzenleyici olan aynı zamandaonarıcıdır'. Yunan düşüncesine ait olup Homeros ile Hesiod'un şiirlerinde'ifadesini bulan bu yeni reformatör en yakın dinı ve antropomorfik gö-riişü yıkarak ilkel.bir görüş ortaya çıkardı; bu ilkel görüş Ari ırkın müş-terek inancı olup tabiat dininin görüşü idi."!ı

Heraklit:

Heraklit'in eserlerinden bize kadaı' ulaşan bir metinde helirtildi-ğine göre; "Herkes için aynı olan bu alem, tanrılardan biri veyaonuyapan insanlardan biri değildir; fakat eskiden beri hep vardı, halen var.ve belli oranl~rda yanıp sönen, ebedi olarak yaşayan bir alevolarakvar 0lacaktırl3•

Bütün Yunan felsefesinde olduğu gibi Heraklit'in düşü~eesinde dealem yaratılmamıştır. Olmak ve varlığını sürdürmek için kendindenbaşka' bir tanrıya ihtiyacı yoktur. Heraklit'in incelediği oluş bizimyirminci asırda incelediğimiz oluşla karıştırılmamalıdır. Bizim için oluş,tarihi ve geri döndürülmeyen bir vetire (süreç)dir. Heraklit için oluş,devridir. O, çalkantılar, çarpıntıları, yayılmalari ve büzüşmeleri arasındaebedi olarak aynı k~lan bir kaiııatın periodik (sürekli) hareketidir, Bun-dan dolayıdır ki; Heraklit fehefesi ileride görüleceği gibi, modern ateiz-min bir çok nazariyatçısına ilk örnek (prototype) vazifesini görmüştür.

Parmenid:

Ebedi Parmenides'in fikirleri M.Ö. 500 yıllarına doğru parladı.Parmenides teogoni (tanrıların doğumu) yi kabul etmez. Varlık varlık-tır. Varlık'ın doğuşu, oluşu yoktur. Çünkü Varlık yokuluktan meydanagelemez. Onun Varlık'tan ilNi geldiği de söylenemez; çünkü bu, onunvarolınadan ön.ce varolduğunu farzettirir. O halde onun hakkında söy-

10 P. TANl'iERY, Pour l'histoire de la seieuee hemOlle,5. 130.II Th. GOMPERZ, Les Penseurs de lo Greee. frun. terc ..> s. 171.12 Aynı eser,s. 172.13 H. DtELS, Die Fragmente der Vorsoktutiker, 1951, fragınım, 30, 8. 157.

44.4 CLAUDE TRESMONTANT-HAYRANİ ALTINTAŞ

lenecek olan, onun olduğudur. Onun meydana gelmesine sebep olmuşhiç bir şey yoktur. O, 'yok olamaz, parçalanamaz. Onda oluş yoktur.

Eğer çağdaşı bir yahudi ilahiyatçı Parmenides'in şiirini duysaydıbu şair filozofa şöyle bir soru yöneltebilirdi: "Hangi varlıktan bahse-diyorsun ? Tanrının varlığından mı, yoksa ale~in varlığından ını?Çünkü biz biliyoruz ki; Allah olan mutlak Varlık, ne varolup tükenmeyi,ne başlangıcı, ne oluşu ve ne de yok oluşu kabul eder. Allah hakkındada biz şöyle diyoruz: O, O'dur. O'nun özel ismi şudur: Benim; fakat'alem hakkında aynı şeyi söyleyemeyiz .. Çünkü iilemin bir başlangıcı,bir taıihi, bir oluşu vardır ve belki bir gün yokülacak. Her hal.ü-kardao mutlak Varlık değildir.".

Ezeşiyel mektebiıide yetişmiş yahudi bir ilahiyatçı ile incil litera-türünde "M.O. 6. y.y.'da papaz yasası olarak adlandırılan belgeleri ka-leme alan ilahiyatçıların Parrnenides'e söyleyecekleri işte bunlardır.

Fakat Parmenides Aııah'ın varlığı i~e alemin varlığı arasında bil'ayrılık görm£z; bir tek çeşit V.arlık vardır, o da alemin kendisidir.

Parmenides'in kendisinden bahsettiği Varlık, maddi dünyanınkendisidir .. Bu Varlık da her köşeden yuvarlarlaklaştırılmL~ bir küreyığınına benzemektedir. O her şeydir. Dünya külIi ve hareketsiz birVarlık'tır .

Parm~nides 'in düşünce düzeni aşağıdaki şekilde belirlenir : Varlıkiçin ne başlangıç, ne doğuş, ne oluş. ne de yokluk .öz konusu değildir. Ohalde dünya, bu şekilde anlaşılan bir Varlıktır. Ve Parmenides bundanbaşka bir şey tanımaz. Sonuç olarak da alem yaratılmamış, ezelidir veyokolmaz; gerçekte onda oluşla ilgili hir şey yoktur.

Tabii sonuç: Tecrübelerle anladığımııa inandığımız oluş, oluşumlarve bozuluşların hepsi, gerçckte sadece bir görünüşten ibarettir.

Parmcnides 'in esas fikirleriŞandogya Upanişad 'larda beliı tilengöruşlere çok benzemektcdir: "Dostum, her şeyin bıo.şıangıeında kımdi.di sinden SOnra bir ikincinin bulunmadığı hir tek Varlık vardı. Bir kısıminsanlar şöyle derler: Her şeyin başlangıcında ikincinin olmadığı sadecebir yokluk vardı. Varlık bu yokluktan doğdu. Fakat dostuI!l, bu böyleDılsılolacak ve nasıl devam edecektir ? Varlık yokluktan nasıl doğacaktır?Hakikattc, başlangıçta kendisinden başka bir ikincinin olmadığı sadecebir tek varlık vardı"'4.

14 Şandogya Upanişad, VI. 2, fran. terc. E. S~nart, s. 72.

ATEizMtN ILK KAYNAKLARI 445

Eski Upanişad'larda açıklanan Brahmanlann doktrinini Parmeni •.des'in bilip bilmediğini bilmiyoruz, aneak esas noktalar üzerinde onlar.la aynı fikirleri taşıdığını görüyoruz.

Par men ides tıpkı onlar gibi, Varlık'ın Bir, ezeH, hareketsiz, yok-olmaz, başlangıçsız ve oluşsuz olduğunu, oluş halindeki varlıkJarda gö-rünen çokluğun da dıştaki bir görünüşten ibaret bulunduğunu ifade eder.

Bagavad Gita, Parmenides'in şiirlerinde aynı kelimelerle yenidenifade edilmiş olur; bu aYllıkelim~ler Empedokles'te de görülecek.

"Yokluk için varoluş, varlık için de yokluk yoktur: filo2:o£bilmek-tedir ki birinden diğerine engel aşılamaz Bil ki., yokolamaz niteliği, bukainatın dokusudur; bu, ölümsüzlüktür, Onu yıkmak, hiç kimseniniktidarında değildir. Asla doğuş olmadığı gibi, ölüm de yoktur; varoluşuhiç 'kimse başlatmadı, hiç kimse d.e.onu durduramayacak; başlangıçsız,!lonsuzve ebed! Eski (ezeli), bedenin etkilendiği şeyden etkilenmedi. Onuyokolmuz, ebedi, başlangıçsız .ve ölüınsüz .olarak tanıyan bir kimse,nasılolur da onun öldürttüğünü ve öldürdüğünü düşünebileeektir?"ıs~

Teofrast, Parmenides'in doktrinİni şöyle özetler: "Ksenefon'danhemen sonra gelen Eleli Pires'in oğluParmenides, önce bir yola, sonrabir başka yola gi~di. Bir taraftan kainatm ezcli olduğunu söylerkeıı,diğer taraftan da, eşyanın başlangıcını ve oluşumunu anlamaya çalıştı.'Her iki halde de aynı şekiİde_düşünmedi; fakat kainatın hakikatte bir,oluşuna sebep olunmamış, dairevi olduğunu kabul etti; halbuki herkesinmüşterek olduğu bilgilere göre, olayların ortaya çıkışını ifade için ateşve toprak gibi iki prensip kabul etti; toprak madde, ateş sebep ve failidi:"'6.

Aristo, Parmenides'in esasa .ait ilk girişimini şQyle anlar: "Kendiiıifelsefeye veren, hakikati ve varlıkların tabiatlarını arayan ilk kimseleryollarından saptınldıiar; beceriksizce bir öğretiyle ve ildeta zorla yanlışve kötü yola sürüklendiler. Bu ilk filozoflara göre, hiç bir şey ne oluş-turuldu, ne yokedildi; çünkü oluşumuna sebep olnnanm~cburi olaraky~ varlıktan veyahutta yokluktan varolmaladır; iki faraziye de imkan-. sızdır; gerçekte, varlık, meydana gelmesine sebep olunmuş olamaz;çünkü o.daha önceden vardı; hiç Lir şey yokluktan meydana getirilmişolamaz, ztra böyle bir halde varlığın ken.disine dayandığı bir nesne(?)bulunmalıdır. Sonra, sonuçları daha da kötüleştiren böyle bir görüş

15 La Bhagavad-Git8, fran. ter. E. Senart, II, 16, 9. 6.16 H. -nİELS, r, s, 219; P. TANNERY tercümesi, Pour l'histoire de la Bcience hell~u"e,

9. 239.

446 CLAUDE TRESMONTANT-HAYRANİ ALTINTAŞ

noktasından hareketle itlemde çokluğun olmadığını fakat sadece vaı:-lığınkendisinin olduğunu ileri sürdürler. İşte bu tiir bir doktrini açıkla-mak için, akıl yürütüşleri _böyle oldu "17.

Tabiatın hiç bir şeye bağlı bulunmadığını yaratılmamış, (:zeli veölümsüz olduğunu söylemiş olması itibariyla Parınenides materyaliz-min ve materyalistIerin babasıdır.

Şimdiye kadar tanınmış bütün materyalistler alemin varlık oldu-ğunu ve ondan başka varlığın olmadığını k!1bul ederek onun ebedi veölümsüz olduğQnu söylediler.

Zamanımıza kadar bütün materyalistler materyalizmin esasını teş-kil eden Parmenides'in şu tezini kabul ettiler: Varlık hiç bir şeyden çı-kamaz; öyleyse dünya tek varlıktır. Bu durumda da o, yaratılmamış veezelidir.

Parmenides'ten Engels'e kadar m.ateryalizmin ve ateizmin mecbu-ri bir şekilde kabul ettiği esas tez budur. Hakikat şudur ki, ~imdiyekadar hiç kimse bundan başka birşey düşünemedi. Eğer dünyanın tekvarlık olduğu bir gerçekse, o halde onun yaratılmamış, ebedi ve sonsuzolduğunu kabul etmek gerekh'. Çünkü, madem ki ebedi oıduğu farzedi-liyor, eğer, o eskimeye, yıpranmaya ve yokolmaya elverişli olsaydı,bu iş ezelden beri devam eden bir husus olacaktı. Oysa ki, o meveut.Öyleyse onun eskimez ve yıpranmaz olması gerekir. Aynı şekilde onun~aşlangıcmın ve sonunun olmaması gerekir. Çünkü o, Varlık'tır ve on-dan başka bir Şty yoktur.

Parmenides, tecrübelerimizin dünyası, oluş, doğuş ve yokoluşlarmsadece bir görüntüden ibaret olduklarını sÖylediği ve fikirleri bu. yön-de olduğu için idealizmin de babası sayılır. Upanişad'ların yazarlarıgibi, o da çokluk ve oluş konusunda sahip olduğumuz tecrübenin al-datıcı, boş -bir görüntüden ibaret olduğunu düşüntir. Bu tecrübe sadecebir kanaat veya görüştür.Fakat gerçek Bir'in doktrinidir ..Bu şekildekiParmenides, düşüncesi, daha sonraki Eflatun ve bütü~ idealist geleneğin.öğrettiği fikirler manzumesidir.

Ancak, .Paı:menides'in hem materyalizmin h.em de idealizmin ha-bası ôluşu nasıl izah "edilecek veya nasıl anlaŞııacaktır? Bu tarz bir olaybaşkalarmın başına da gelmiştir. ıleride göreeeğimi~ gibi, 17. asırdaDescartes da idealist felsefı gelenekle, materyalist geleneğin hareketnoktalarında bulunur. O, kendine has "yanıltıcı olduğuna inamlan

17 '\.ri_to, Physique, r, 8, 191 R, Carı.eron tercüme_i.

ATEİzMİN İLK KAYNAKLARI 447

hissi tecrübenin rcddi, sağlam bir hareket noktası olarak ortaya kon-muş düşünüyorum (lc pense) kaziyesi, şüpheli ve ilahi doğruluktans••pma ile ispatlanmış olmayıisteyen dış dünyanın varlığı" görüşüsebebiyıe idealist; Traite du Monde (alemin incelenmesi) a~lı eserindeaçıklanan ve atomistlerinkine çok benzeyen kozmoıojisi ve mekanik-çiliğiyle de fransız materyalizminin babasıdır.

Parmenidos de materyalizm ve idealizm açısından aynı değerdeolan usulü veya .metodu sebebiyle modern materyalizmin ve idealizminbabasıdır.

Bu inceleme boyunc~, sözü edilen bu paradoksun, kendinin gerçekolduğunu ortaya koymaya çalıştığını göreceğiz: Holbah haronu, Marx,Engels, Bakunin Haeckel, Dante'den M. DauviIIier ve M. Kahan'a ka-dar, günüm.üzneki en uzlaşmaz ve en mutlak materyalizm anlayışı, Par-mcnides'in metodu gözön.üne alınırsa her şcyden öncc ortaya konan birkaideden hareket eden dedüksiyon (tümden-gelim) metodundan ilerigelmektedir. Bu metod aynı zamanda idealist metafizikcilerin veyailahi y atcılarm metodudur.

Materyalizm konusunda peşin olarak ortaya konan kaide, aynenParmcnides'in ortaya koyduğu kaidedir, }ani tabiat aleminin bir tekvarlık olduğu şeklindeki kaidc.

Mutlak idcalizm konusunda olduğu gibi, mutlak materyalizm ko-nusunda da, felsefi tahlilin hareket noktası, ileride görüleceği gibi, tec-rübe değildir, fakat hareketin başlancmda ortaya konulan kaidedir,yani bu kaideyi ispatlamadır. , . .

Avrupa düşünce tarihinde, mutlak matetyalizm ve mutlak idealizmmüşterek hir diişün.eeye ve müşterek bir kaideye veya prensibe sahiptir-ler. Onlar bir noktada anlaşıdar. Mutlak materyalizm ve mutlak idealizmher ikisi de yaratılış konusundaki yalın din düşüncesini reddederler. Bu,Fichte'nin ifadeleriyle, bütün yanlış metafizik ve dini doktirinlerinözellikle de yahudi ve çok tanrılı dinlerin ilk prensibi olup mutlak ma-nada hata ürünü bir düşüncedirl8 •

. İleride göreecğimiz gibi, bu k~nu üzerinde, Marx, Engels ve Leninkesin olarak mutabakat halindedir.

16 .l.G. FICHTE, Die Anweisung zuın seligen Lebı:n, F. Meiner Verlag, s. 69. Yaratılı~düşüncesi, yahudi metafiziğinin kaidelerine ~it olsa bile, bir gerçektir. Fakat çok tannh dinlerede ait olduğu söylense bile hiç kimse hiç bir yerde bunun böyle olduğunu gösteremez; çünküçoktanniı dinler asla yaratılıştan söz etmemişlerdir; tamamen aksine oıılar yaratılışı çok kezbilınezler.

/

/'

H8 CLAUDE TRESMONT ANT-HA YRANJ ALTlNT AŞ

Esasen mutlak materyalizm ve mutliık idealizm, her ikisi de yara-tılışın olmadığını yani mutlak veya ilahi varlık ile alemin varlığı arasın-da bir ayrılığın bulunmadığını kabul ederler.

Mutlak. materyalizm gibi, mutlak idealizm için de yaratılış yoktur;o halde sadt'ee bir tek çeşit varlık vardır. Bu konuda mutlak idealizmve mutlak materyalizm yahudi ontolojisine (varoluş inancma) müşte-reken karşı çıkarlar; her ikisi de bunu biliyorlar, çünkü -onu açıkçasöylüyorlar.

Mutlak idealizmil.' mutlak materyalizm arasında ki fark şudur:İdaalizm için. tck ve mutlak vartık, tanrıdır: O halde dünya, sadecc,"benim teeellim"dir. Onun kendinde mevcut bir varlığı yoktur, yalınızbir göriintüdür.

Halbuki materyalizm için mutlak varlık, tabiat alemidir.

İdealizm ve materyalizm müştereken Parmenides'in şu kaidesinikabul ederler: Varlık, ne başlangıç, ne doğuş, ne de yokoluşihtiva edervc'sadece hirtek çeşit varlık vardır. Fakat materyalizm, mutlak Var-lık'ıu tabiat alomi olduğunu söyleyen Parmenides tezini miras olarakkabuı' etmiştir. Halbuki idealizm, "tecrübeler dünyası sadece bir gö.rüntü ve yanılmadır", mahiyetindeki Parmenides felsefcsinin mantıkisonucunu miras olarak kabul etmiştir. Varlık Bir'dir; Çokıuğun gcrçekbir meveudiyeti yoktur.

Materyalizme gerekli olan, şey, mutlak Varlık'ın ne başlangıç, ncdoğuş, ne de tekamül ihtiva etmediğini söyleyen~Parmenides ontoloji-sinin, materyalizm tarafında'n hir gerçek olarak kabul edilen vakıa ileuyuştuğunu, ısbat etmek ve tabiatta bir oluşum ve bir tekamülün bu."lunduğunu Parmcnides'in fikirlerine karşılık olarak ortaya koymaktır.

İriealizmc g~rekıi olan ise, Bir'in (Allah'ın) olduğu gibi kendindekalmadığının, kenv ve fesad aleminde mevcut pek çok çeşitli varlık-larm bizee bilinen görünüşleriilin nasıl anlaşılmasi lazım geldiğinin, bu-görüşü destekleyen Parmenides ile birlikte açıklığa kavuştul'Ulm~sldır.

Bu konuda EfIatun'un soracağı 86ru şu mealdedir: "Eski h'akim-lerçe defalarca tekrarlanıp söylenmiş olan şu problemi çözmek gerekir.Herhangi hir çokluk, bir dyade veya hir miktar Bir'den nasıl varlığageçmektedir? Bir nasıl olupta kendisi de hir olarak kalmıyor? Bu çok-luğu birliğe yeniden döndürüp getirmeyi nasıl düşünüyoruz ?"19.

19 PLOTIN, Ennende., V, I, 6, fraıı. terc. Brehier.

ATEİzMİN İLK KAYNAKLARI 449

Modern materyalizmin bu güç durumdan kendini nasıl çekip kur-tarmaya çalıştığını ilerde göreceğizlo: Eğer dünya mutlak varlıksanasıl olurda bir oluş ihtiva edebilir? Materyalizm 19. asırda, Engels,Haeckel ve 'diğerleri ile birlikte Heraklit'in görüş açısını yeniden elealdı; "Dünya yaratılmamıştır, eıelidir; yok olamaz". Fakat, mademkiaçıkça bir oluş veya tekamül ihtiva ediyor, bu oluş veya tekamm dev-ddir. Kainat eskir ve ebedi olarak kendini yeniler. Kainat tarihinindeğişemeyeceğini kabul eden her fizik reddedilmelidir.

İdealizm kendini, Parmenides fikirlerinin tabii olarak yol açtığıbu güçlükten, Bir' olan Varlık'tan itibaren ezeli ve mecburi bir prosessi-yonun mevcut bulunduğunu ve hu prosessiyonun bir düşüş, bir felaketolduğunu savunarak kurtaracaktır. Tecrübe1erimizin dünyası, Parme-nides'in kabul ettiği gibi, bir görüntüden ibarettır, fakat bu görüntü,yegane eevherin. düşüşünden, inkarından değiştirilmesinden ileri gel-mekt()dir. Filozofa gereken bize dönüş yolunu göstermesidir; bu temsil.den, tecelliden, çokluğun bu görüntüsünden hakikatın bilgisine nasılgeçilir, yani Varlık Birdir, tek Cevher'dir; biz ondan küçük parçalar vedeğişikıikleriz, şeklindeki bir düşün.ceye nasıl ulaşılır? Prensip olaıak,konulmuş Varlık'ın kimliğini Parmenides'lc birlikte yerinde tutmak,muhafaza etmek için idealizm, varlıkların çeşitli oluşlarının tecrübi ha-disesini reddetmeye mecbur kalacak. Eflatun kadar Spinoza ve Fich-tp'nin yapacakları da hudur.

Yaratılış konusundaki yahudi ve hristi} an düşüncelerini reddedenidealizm, onun yerini, bir düşüş, hir felaket veya cevher'in başkalaştml-ması düşüncesiyle değiştirec.ektir; yaratılış düş üv.eesini aynı şekildereddeden materyalizm, dünyanın başlangıcı olduğunu ve onun geridöndürülomez bir tekam.üle uğradığını ifade eden bir düşüncenin ka-, hülüne götürecek b'ütün kozmoloji ve fiziği reddetmek için gayret sar-fedecektir.

Her iki halde de düşünceyi yönlendiren, Parİnenides tarafındanor~aya atılmış kaidelerdir.

, Felsefi kurallar göz önüne alınarak şekillendirilecek Parmimidesdüşüncesi şöyle özetlenebilir:

Eğer ınutlak olarak alınan Varlık'ın ne başlangıç ne kaynak nedoğuş ve ne de yokoluş ihtiva edemediği gerçek.se, ve eğer yalnız birtek çeşit varlığın olduğu ve, dünyanın mümkün ve ger~ek tek varlık

20 Bkz. İkinci kısım.

450 CLAUDE TRESMONTANT-HAYRANİ ALTINTAŞ

olduğu bir bakikatse o taktirde, sonuç olarak denilebilir ki, dünya ııebaşlangıç ne doğuş ne de yokoluş ihtiva edemez. O yaratılmamış veezelidir;

İstidlalin büyük öncrmesinin reddedilmez olduğu görülmektedir:Varlık'ın, varlığın tümünün veya mutlak olarak ele alınmış varlığın birbaşlangıcı olabileceğini düşünmek mümkün olmadığı gibi, hiç kimse deasla bu tarzda düşünme noktasına ulaşmamıştir. Yani mutlak manadaele alınmış varlık, bir ba~langıç ihtiva edemez. Eğer belki hir andahiç bir şey yoksa, ebedı olarak hiç bir ŞfY olmayac •.ktır. Mutlak manadaele alınan varlığın mutlak yokluktan itibaren 1aşlangıeı olduğunu dü-'şüninek mümkün değildir veya bütün varlığ'n yokluğu gerekir.

Bu, materyalistlerin, idealistlerin ve ihrani ontolojisinin pr~nsip'lerini kabul eden realist filozofların yani herkesiiı kabul ettiği bir şeydir.

Bütün mesele, yalnız bir tek çeşit mümkün varlığın bulunduğunun.ve dirnyanın tek bir varlık olduğunun gerçek olup olmadığmiıı bilinme-sidir.

. Eğer bu tez kabul edilirse,. o zaman sonuçlar mecburi olarak ortayaçıkacaktır .•Fakat, bu tezi kahul etmek lazım mı? .

Bu' konuda birbirine temelden zıt- iki ontolojinin (yaratılış naza-rİyesinin) karşısında bulunuyoruz; yahudi ontolojisi ve Parmenidesontolojisi. Parmenides bize Varlık'ın, tck Varlık'ın dünya olduğunusöylüyor. Ml1rx ve Eııgels'e, hatta günümüze kadar, materyaJi7,mİndiline pelsenk ettiği budur, Yahudi ontolojisine göre, -ki bu ontolojiidealist değildir- dünyanın varlığı vardır ve bu gerçektir; biı de AI-lah'ın varlığı vardır. Allah ve dünya vardırlar, fakat. ikisi ayııı mahiyet-te değildirler. Allah, kendi varlığıdır. O, kendisi hakkında şöyle der:Ben, ben olan benim; dünya kendisi için aynı şeyleri söyleyemez; çünküo varlığı kabul edendir.

Parmenides'in bütün akıl yürütmesi bir faraziye, olup bir tck çeşitvarlık vardır, bu da dünyanın varlığıdır •. şeklinde tezahür eden peşinbir hükme ve hükmün veya kaziyenin İsbatına dayanmaktadır.

Bugüne kadar gelen ve gelişen matery.alizm; bu kaziyenin veya,faraziyenin isbatı üzerine bina edilecektir.

Büyük bir ihtima1le, Parmenides, İbrani' outolojisinin asırlardanberİ ortaya koyduğu, dünyanın varlığı ile mutlakVarlık'ın ayrılığınıbilmiyordu.

. ATEİzMİN İLK KAYNAKLARI 451

Fakat Eflatun, tamamen emin olumnamasına rağme.n, belki debu hususu bilmiyordu. Her hal-ü-karda 0, çok sayıdaki varlıkların Birtarafından yaratıldığını açıkça reddetti ve bunun yerine mecburi bir su-dur ve düşüş n.azariyesi ikame etti.

Spinoza, kendisi yahudi yaratılış nazeriyesini- biliyordu, fakat,Marx'ın ye onunla birlikte bütün modern materyalistlerin rcddettiğigibi, o da bu nazariyeyi reddetti.

Dünya Varlık'tır, bir tck varlıktır, ınahiyetindeki Parmenides tezi,bugünkü atcizmin tezidir. Geriye bu tczin doğruluğunu, geçerliğini gös-termek kalır.

Eğer ateizm hakikatse, yani eğer dünya bir tck varlıksa o taktir-de dünyanın başlangıcı vo sonu yo~tur; zira, mademki o, varlık'tır vevarlık ne başlayabilir ne de yok!Jlabilir: öyle ise bir başlangıca ve sonasahip olamaz.

Eğer gök fiziği bizi yarın dünyanın bir başlangıç ihtiva ettiğini,değiştirilemeyecek bir tarzda, onun eskiyecek ve ihtiyarlıyaoak biçimdemeydana getirildiğini kabule zorlarsa bu takdirde ateizIn bir çıkma:r.içine düşeccktir? bu hususta söylenecek en az şey budur.

Materyalizm bunu bilmekte ve bunun içindir ki, dünyanın baş-langıcı olduğu, onun eskidiği ve ihtiyarladığı hakkındaki faraziyeyişiddet ve korku ilc reddetmektedir.

Fakat, daha önee gördüğümüz gibi Parmenidos şiirlerinde ikincibir tez mevcuttur. Dünya olarak kabul edilen Varlık, sadece h~şlarigıcı,doğuşu ihtiva etmemekle kalmaz, aynı zamanda birilerleme, gelişmeve tekamülü dc bünyesinde barındırmaz; çünkü Varlık kendinde olma-yan bir şeyi kcndine veremez, aynen, kendinde daha önceden olan bil'şeyi de veremez. Mutlak .olarak ele alınan varlığın varlığında bir geliş-me, yaratıeı bir tekamü} bulunamaz.

Ve işte bunun için Parmenicles, hcl' yokoluş gibi, her doğuşu da gö-rüntü kategorileri içinde sıralar. '

Parmenides bu konuda mantıklı bir davranış içindedir. Kendi kai-delerine hürm~t ettiği bir anda bundan başkasını da yaı,amaz.

Fakat bugün, 20. asırda, dünyanın tekamül' eden, bir düzen içindegelişen bir sistem olduğunu bize yeni bilgilerle öğreten bir teerübeden ha-reket edersek Parmenides'in sunduğu sonuçlar ne ol~cak?

Eğer Varlık'ın bir d~ğu,;" yaratıcı bir ttkamü1 ihtiva etmediği birgerçekse ve eğer dünyanın bir tck varlık olduğu bir hakikatse, bundandünyanın yaratıcı bir tekftmül ihtiva cdemiyeceği sonucu çıkar.

4'~~- CLAUDE TRESMONTANT-HAYRANİ ALTINTAŞ,Gerçekten, dünyanın yaratıcı tekfımiil yolunda bir sistem olduğu-

nu ınüşfıhede ediyoruz. Eğer istidlillin büyük önermesi gcrçek. ise dü.n-yanın bir tck varlık veya mutlak varlık olarak değerlendirilemeyeceğisonucu çıkar.

Bu tür bir istidlill matcryalist kelimelerc dökülünce şöyle formüleedilir:

Eğer maddenin yaratılmamış, ebedi olduğu gerçekse ve kaynakta,başlangıçta tek varlık olduğu hakikatse, görünüşte kendinde olmayanbir şeyi yani düşünce ve hayatı kendine verebilmiş olacağı nasıl anlaşı-lacaktır?

Materyalist sistemde maddenin kcndi~i olan mutlak Varlık'ındoğuş ve tı.kfımülü nasılanlaşılacaktır? Oii.tolojikman yeterli ve dün-yanın kendisi olan mutlak Varlık'ı~ yaratıcı tekfımülü nasıl anlaşıla-bilecektir ?

Allahsız materyalizm, başlangıcından bugüne kadar, işte bu meseleüzerinde başarısızlığa uğrayacaktır. 20. asırda çok dahayakından tanı-dığımız Allnlı'sız materyalizm, tecrühemizle müşahede ettiğimiz madde-nin tek,1ı11ülünii açıklamak için, .kilinat, hayat ve şuur ile ilgili gelişmelersırasında ortaya çıkacak bu yeniliklerin hususiyetlerini veya özelliklerinikabule mechur olacak veya bu hususiyetleri eı~aza irca etmeğe (indi~ge-mcyo) çalış.<ı<:aktır. . . .

Bu, gerçekIere uymayan ve meseleleri hasite indirgeyİcİ bil' eğilimolacaktır. Veya hayat, şuıır gibi, ondan çıktığını gördüğümüz hcl' şeyi,ezeü ve yaratılmamış oldu~ farzedilen maddeye sıkıştırmak yani hilo-zoİzm (maddecilik) veya ruhculuğun utanç verİcİ kalıbı içine koymakolacaktır. '

Allahsız materyaliım, bugüne kadar ve hugün de asla görülmediğibir şekilde, makul bir kimse için korkunç sayılabilecek .bir altarnatifiçinde ele ahnmaktadır. Bir başka ifade ilc, bu biyolojik ve psişik ger-çeklerin hususiyetlerinc saygı göstermemek, hakikat! gizlemek, gerçeğintabiatmı değiştirmek veya onu kozmik hir animizm ve büyü şeklinesokmaktır. . ,

Gelecek sahifelerde, allahsız materyalizlIl veya materyalist allah-sızlığın bu iki şeklinin, gerçeği makul bi! tarzda anlama hususundakichliyetsizliklerini yeya beceriksizliklerini görcccği?l.

Nihayet hiz, bir kere daha, ~radan zaman geçtikçe ve gitgide; dün-ya, onun tekamülü ve ihtiva ettiği her şey hakkında daha iyi ve dahaileri bilgiiere sahip oluyoruz.

'.

• i

ATEİzMIN İLK KAYNAKLARI 453

Bugün yimrinci asırda, daha başından itibaren, gerçekliğini bizezorla kabul ettiren kainat tekamülünün -bu tckamülün geçici vc aldatıcıolarak değerıeııdirilişi konusundaki görüşler hariç- Parmenidcs düşün-celeriyle uyuşmadığını görüyoruz.

Mutlak V.ırlık'ın ne başlangıç, ne kaynak, nc doğuş ve nc de yok-oluş ihtiva edemeyeceğine inandığı ve dünyanın mutlak Varlık olduğunukabul ettiği andan itibar~n Parmenides, oluş ve doğuşların ancak hireraldatıcı görüntü olabiieeekleri sonucuna. ulaşmaya mecburdu.

Gördüğümüz gibi, bu tarzdaki bir düşüncesinden dolayı o, idealiz-min babasıdır; hu idcalizm, Upnaiı;ad'lar.m ve Eflaturı.'un idealizminehenzer.

Akdenizin öhür köşe~inde, dün) anın tek ve mutlak Varlık olmadığı-m düşünen yahudi ilfıhiyatçılar için, onun hir başlangıcının olması, hiroluş, hir tarih ve hatta bir ~OD.un.un1;ıulunması, kahulü zor bir durumdeğildi. Çünkü onlar dünyanınmutlak Varlık olduğunu söylememişlermeydana gelişleri; haşlangıçlan ve doğuşları bir görüntü olarak değer-lendirmek suretiyle idealizme de sıkışmış değillerdi .

Eml)C(loklcs:

Parmenidcl;'le birıikte gelişen, gerçekte doğuşun, yaraulışıIJ., varol.ma haşlangıcının ve yokoluşun olmadığı şeklindeki doktrin, antik yunandüşüncesinin hir 90k üstadlarında kahul gördü.

Böylece, Sicilya'nın. Agrijent'inden. olan Empedok1es, -fikirleri444'c doğru en' doruk noktasına ulaştı- hu nokta üzerinde israr eder:"Sana hir başka şey söylemek istiyorum; yaratılış, yokolabilen hiç birşey için doğuş (phusis) olmadığı gibi, uğursuzölümde de hir kayı olmayoktur; fakat mevcut olan sade(;e harınan edilmiş' olanın -karışımı, de.ğişikliğidir. Bu konudaki yaratılış, oluş (daima phusis), sadece insan-larca uydurulmuş bir adlandırmadıl". "(fragm.ıı.n 8)21 ... " Önceden ol.mayanın varolduğunu veya hcrhangi hir şeyin tel,~f olup tamamen or-tadan kalktığını düşünenler delidirler -çünkü onlar geniş hir diişüneeyesahip değildirler-o Çünkü hiç hir şeyin hiç hir şekilde mevcut olmayanhir şeyden doğması mümkün değildir. Varolanın yokolmaya mecburolduğu mümkün değildir ve işitilmemiştir; çiinkü bırakıldığı herhangihir yerde daima varolacaktır" (fragınan II. 12)22.

-21'H. niELs,I, s. 312.22 Ayın eser, s. 313.

454 CLAUDE TRESMONT ANT-HA YRANİ .ALTINTAŞ

..

Empedokles Bir'den çokluğa giden, sonra çokluktan Bir'e dönenhareketin ehcdi olarak varolduğunu açıklar:

"Sana ikili bir konu~ma yapacağım. Belli bir zamanda, Bir, Çok-luk şeklini aldı; bir başka zamanda, 0, bölündü ve Bir'den Çokluk çıktı.Yokolabilir eşyanın ikili bir doğumu ve ikİi yokoluşu vardır. Herşeyinbirleşimi, bir nesi i varlığa ulaştırır ve onu yokeder; hir diğeri büyürve şeyler ayrıldığı za~an dağılır. Hepsi Aşk ,tesiriyle, belli bir anda,Bir'le birleşerek ve Kin'in geri tepmesiyle, bir başka zamanda, çeşitliyönlere taşınmış olarak devamı, olarak yer değiştirmekten geri kalmaz-lar. Böylece, Çokluktan Bir'e geçişlerinde olduğu gibi, bir parçalandığızaman bir defa daha Birçok haline gelişkrinde de varoluş alanına girer-ler ve hayatları devaın etmez.

"Fakat, bu ölçü içerisinde yerlerini değiştirmekten asla geri dur-'madıkları kadar, -vQroln~ dairesini katedince- daima hareketsizdirler"(fragmali ] 7)23. .

Benimsediği Parmenides metafiziğinin pr('nsiplcri gereğince var-oluşun gaçek bir başlangıcı yoktur ve biıınetice varlıkların doğuşu ger-çck bir başlangıç teşkil etmemektedir; Empedokles bu husustaki 'düşün-celerinde çok daha .•uzaklara gidecektir. Varhkların doğuşu, ezeldenberi daimi olarak varolan nefislerin, görünUüer s~viyesindc su yüzüneçıkmalarından başka bir şey değildir. Hakiki bir doğuş olmadığı gibi,ölüm de yoktur. Empedokles düşüncelerini Bagavat-Gita gibi anlatır.

~mpedokles, kendisinden kalan ve SimI'lieius tarafından muhafazaed.ilmiş 17 no. lu parçada düşüncderini yeniden ele alır ve onları geliş-tirir: "Belirli bir zamanda, Bir, Çokluk'un şeklini aldı, b}r başka andahölündii ve Birden Çokluk çıktı- Ateş, Su, Toprak ve Hava'nın güçlüyüksekliği. Onlardan başka hiç bir şey varolamaz, onlar da yokolamaz-lar; çünkü, eğer devamlı olarak yokolsalardı şimdi varolmayacaklardı,hu, bütünün çoğalmasına sebep olabilirdi, o ?aman ne olur, ve neredengelebilil'di ?24. .

İleride göreceğimiz gibi, Empedokks'iıı akJı yürütme şekli, 19.ve 20. y. yılda, dünyanın tck varlık olmasını, hinnetice de yaratıcı hil-giyi alamamasını, kaybolmamasıııı, değişme:t. hil" tarzda eskimemefiniistfTcn filo:t.ofJarca ycnidcIl ele alınacaktır.

Bu konudaki akıl yürütme şekli şöyledir: Eğer dünyanın tck ~ar1ık .olduğu fikri peşinn~ konu~ ve eğer bunabıığlı olarak ebcdiliği kabul edi-

23 A.g.e., s. 315, fran. terc. A. Rcymond, J. BURNET, L'Aurorc de laphilosophic greque.2.ı Eınpedokb, fragınan 17; H. lHELS, T, s. 317-318, a.g. tcrc.

ATEizMİN iLK KAYNAKLARI 455

lirseı onu ml'ydana getiren unsurlar ve dünya tamamen yok olabilirolmayacakbrdır; çünkü yokolabilir olsalar dünya ezelden beri yoko!-muş olacaktı. Aynı şekilde, dünya büyüme ve doğuş yolunda olamaz;çünkü dünya bir tek var1ıktır, bu büyürneyi kimden alahilecektir?

Sonuç olarak, daha önce Parmenides'te şimdi de hurada gördü-ğümüz gibi, Empedokles aynı doktirıni yeniden ele alıp geliştirmektenbaşka bir şey yapma)';. Eğer dünya bir tek varlıksa ne doğuş, ne çökme,ne püyüme, ne yaratıcı bir tekiimiil, ne e"kime ve yıpranma veya ihü-yarlama ihtiva edemez.

Bugün tecriiliclerimiz bize gös!ermcktedir ki, dünya iki gelişmeihtiva etmektedir: Zamanla gelişen bilgi artışı ve enerjinin azaldığmıifade eden matematik işlemlerin (entropie) fazlalaşması veya dereceliolanak küçiilme konusundaki düşüncelerin artışı. Her iki vctire veyasüreç birbirine bağlanmış olul' biri diğerine muhalefet etmez ..

Anaksa~ores:

Klazomenes!i Anaksagores M.Ö. 500-496 yıllarma doğru doğmuştı\.Eflatun'un doğduğu 428 yılına doğru da ölmüştür. Felsefeyi yirmi yaş-larında iken Atina'da tahsil etmiştir.

Anaksagores. atomculaı gibi, bir ilk kaosun vaı'lığını kabul eder:"Herşey birbiriyle karmaşık, sonsuz sayıda ve kiiçiikliikte-bulunuyordu;çünkü sonsuz derece küçük vardı. Fakat, herşey karmakarışık, beraberceolduğu ve küçüklüğii scl:cbiyle gözükmüyordu".25.

Bu ilk karmaşıklığa, Akıl, ~oı1s düzen verdi ve kaosu düzenli biralem (kozmoz) haline getirdi. •

Fakat, Anaksagoras. Parmenides, Emııedoklcs \ c atomeular gibi,bu ekolü karakteriZI' eden şu kaideyi kabul eda: Tabiatta gerçek biryaratılış yoktur. Herhangi birşey.i hakikaten yeniliğe götüren bir oluş.yoktur. Herşey ilk mağmada önceden mevcut bulunuyordu: "Oluş veyokoluş hakkında Hellenlcr doğru bir şey söylemezler. Çünkü hiç birşey ne oluşur nc de yokolur; fakat o şey mevcut gerçeklerden itibare))karışımın bir sonucu olarak çıkar veya ayrılır. Ancak bu şekildeki doğrubir açıklama ilc. oluşu, bu karışım eylemi ve yokoluşu da bu ayrılma işiolara k adlandırmak gerekir"26.

Antik yunan felsefesi, bıı ana düşünceyle devamlı olarak meşguloldu; 25 asır sonra BergFlon, Evolutin Creatricc adlı eserinde, tl'nkid

25 Fragınan I, H. DIELS, II. 9. 32.26 Fragınan 17. H. DIELS, II, 9',40.

156 CLAUDE TRESMONTANT-HAYRANİ ALTINTAŞ

etınek gayesiyle, bu görüşü gün ışığına çıkardı. Bir düşüııce ki her şeyiBir'in veya ilk Kaos'un bağrında ebedi kılmaktadır. Her hal-ü-kiirda,söz konusu olan, hcl' yerıiliğin gerçek bir doğuş ve oluş olduğu düşünce-sini kabul etmeyen tam hir önoluşeuluktur (preformationisme).

Aristo, varlıkların oluşumı sıcak ve soğuk, ateş ve toprak, su vehava ile açlİdamayı düşünen ilk yunan filozoflarının fikirlerini sergile-dikton sonra, Anaksagoı:as konusunda şunları söyler:

"Vai-lıkların tabiatını belirlemek için daha önce ortaya- atılmış fa-kat bu konuda yetersiz gör~nen bu tür prensiplerden sonra filozoflar,söylediğimiz gihi, zor.;ki olarak yeniden hir koza] prensibin arayışı içinegirdiler. Gerçekte, eşyada bulunan güzelliğin ve iyiliğin, doğuşun veyamevcudiyetin selıebi, muhtemelen. ne Ateştir, ne Toprak ve ne df buçeşitten başka biT unsUJ'dur; bu filozoflarınsözünü ettiğimiz hususudüşünmüş olahilecekleri de ihtimal dahilinde değildir. Diğer taraftan,bu derece büyük hir eseri, tesadüfe ve şansa atfetmek hiç de akıllıcahir iş deği}dir. Şir kimse, hayvanlarda olduğu gibi, tabiatta da küIlitertip ve nizamm sebebi olan bir' aklın hulunduğunu söylemişse o, ken-dinden önc~ki.leriri.saçmalıkları karşısında sağ duyuya sahip tek kişidir.Şüphe cdilmeyecek şekilde biliyoruz ki, bu şekildeki görüşlerin sahibiAnaksagoras 'tır "27 •

.,Malum olduğu üzere Aristo ve Eflatun,bu gc;rüşü yeniden ele alıp

gcliştirdiler. Maddenin yamnda ve ond~n fazla maddeye düzen, biıgive aklı ileten bir prensibin varlığını kabul etmek gerekir; bu prensip,mecburi olarak maddenin çokluğundan faıklıdır.Madde kendi bilgisinikendisine ,;cremez.

Burada, ateizmin meselesini ve onuıı Allah'la karşı karşıya olma du.rumunu ilgilendiren önemli savaş alanlarından birisi üzerinde bul\!nu-yorıız.

Bütün Im inceleme boyuJlca al1vhsız materyalizmin nasıl iki büyükmektebe ayrıldığını göreeeğiz: biri, madde ve tabiatın düzenini, tahiattamündemiç bii tek Logos'a veren görüşün sahibi; diğeri, kendiliğindenmevcut hcl' türlü logos ve yaratıu akla ihtiyaç hissetmeyt'n fikrin mü-ınessilidir.

Ateiımin farklı bu iki büyük aile~i, daha ()ncc de belirttiğimiz çe-şitll'rdir: animist (ruhçu) veya hilozoist veyahutta panteist gelenek so-nucu ortaya çıkan ateizm, ve Demokrit geleneğini benimseyen ateizm.

27 Aristo, Metaphysique, A, 3, 984 b, Tri£ot terc.

ATEizMİN. iLK KAYNAKLARr' 457

Tabiatta kendiliğinden mevcut 'bulunan (mündçmiç) bir Logos veyaNous'un vaılığını ve fiilini tanımaktan ibaret olan bir üçüncii yol dahavardır; fakat bu yol, tahlil yoluyla, bu logos ve bu yaratıcı aklın, tabİatınaklı ve logos'u olmadığınıda kabul eder. Bu halde, hİlozoİst, anİmist vepanteİst gelenekten uzaklaşılır, tabir eaizie, Allah olarak adlandırabili-necek bir Varlık'ın.meveudiyetini kabül(~ giitüren bir yol üzerinde iICl'le-nır.

Aristo ve Eflatun' mı, ucuna kadar varmaksızııı yani Allah'la düny~arasında akli ve ontolojik bir ayırını koymaksızın yÖneldikleri yol budur.

Aristo ve Eflatl~n, gerçekten, kainatııı akılla teçhiz edilmiş, yaşa-yan bir canlı olduğımu söyleyecekler (Timee 30 b), gök kendi öz değişik-liklerinin pren.sibine sahip olan canlı bir varlıktır (De Cadu, II, 2, 285)n .~ .

Eflatun';ın. dünyası gihi, Aristo'nun dünyası da yaratılmamlş'tır.Dünya yaratılmamış olup, -yokolmazvc ebedidir, çünkü o ilillıidir.

Melis!!ıos:

Samos'lu Melissos'un fikirleri, lVI.Ö. 444 yılma doğru en. yükscknoktasına er;şti. Oda Parmenides doktrİn.ini yenidt'n ele alıp geliştirdi.:"Varoian daima vardı ve varoİacak. Çünkü eğer varlık kazanmışsa var-olmadan önce lIorunlu olarak hiç bir şcy olmayacaktı. İmdi, eğer hiçbir şey değil idiyse, n.e şekilde olursa olsun hiç bir şey, hiç bir şeydençıkamaz "29. '

"Varlık kazanmadığına ve varolduğuna. göre, daima vardı ve ebe-diyen varolacak; ne başlangıcı n.e sonu vardır; fakat sınırsızdır. Çünkü,eğer varlık kazanmış olsa haşlangıcı olacak (zira herhangi bir zaıııandavarlık kazanmaya başlamış olacaktı), sonu da olacaktı (çünkü herhangibir zamanda vadı k kazanma hali dmacaktı); fakat, cğer ne başlangıcınc de sonu yoksa ve eğer daima vardı ve varolacaksa o zaman ne baş-langıcı ne sonu vardır ..."Jo.

"Öyle ise, o ezCıi ve ebedidir, bir'dir vç kesin ol~rak böyledir. Neyok olabilir ne büyüyebilir, ne acı duyar ne de zahmet Ye üzüntü ;hisse-der. Çünkü bu' şeylerden herhangi birini duysaydı Bir olamazdı. Eğergerçek değiştirilebilseydi mecburi olarak her yerde ayn.ı olmazdı, fakat•aksi halde önceden varolan yokolmalı ve varolmayan varlık kazanma-

28 Krş. J. MüREAU, u.g.C ..

29 Fragınan I, H. DIELS, I, •. 268.30 Fragınan 2, aynı eser.

458 CLAUDE TRESMONTANT-HAYRANİ ALTINTAŞ

• lıdır. Eğ.er değ!şseydi, onbin sene zarfında bir saç teli haline gelmeyecekmiydi? Ve zamanla da kaybolmayacak mıydı? .

"Bundan başka, onun düzeninin değişmesi hiç mümkün değildir;çünkü önceden mevcut düzeni değişmez ve önceden varolmaYdn varlıkalanına giremez. Fakat hiç bir şcy ona ilave edilmediğine, yokolmadığınave değişmediğine göre, gerçek herhangi bir şeyin düzeni nasıl değişecek-tir ?"31.

Atomculann fikirlerine geçıneden önce, eski yunan felsefesinin ge-çirdiği fikri gelişimle ortaya çıkan hususu özetleydim. ParmenideEindüşündüğü gibi dünyanm ınutlak Varlık olduğu bir gerçek olsaydı,o zaman dünyanın ne varlık kazanışı ne gelişmesi .ne de sonu olurdu.Zira teogoninin (tanrıların doğumu) düşünülemediği gibi, mutlak Var-hk'ın pıırçalaIlll' yokolması da düşünüıemez. '

. Ateizm veya allalısızhk, asırlar hoyunca Lu kaideye dayanmışolarak hayatta kalacaktır. Sadece, 19. asırda hiyolojik: 20. asırda da.kozmik tekamüle hağlı olarak hir hunalıma düşecektir; ht!: bunalımdanhenüz kurtulmu;;; değildir. 19. asrın sonlarına doğru, allahs;zlık nazaı:.İ-yatçılarının, ilmi verilere karşı, tahiat olarak tavsif edilen ve tektanrıcı-lığı bertaraf etmek için, başlangıçsız, sonsuz ve mutlak Varlık olarakdeğerlen.dirilmiş olmaEı gereken Madde'nin öııeesizliğini kabul edenl'arınenidesci prensibi ayakta tutahilmek gayesiyle. çaba sarfettiklerinigöreceğiz: M~ltlak madde yaratılmamış olup yokolmaz. Mademki, fa-raziyeye göre, dünya veya tahiat mutlak Madde'dir, hel' ne hapahasınaolursa olsun, hatta fizik ve kozmolojidc. gerçekleştirilen yeni buluşlararağmen tahiatın herhangi hir zamanda başlamış olaınayacağının ve bunabağlı olarak dayokolamayacağı prensibinin ayakta tutulması gereke-cektir.İşte Engels, Haeekel ve M. Dauvilier'in sarıldıkları görüş budur.

. Antik yunan felsefesinin çabaları sonuııda ortaya çıkan fikri tec-rübe, çok yüksek bir faydaya matuftur; zira, bu görüş yahudi ilahiyat-eılarınea belirtilen dünyanın varlığı ile mutlak Varlık arasmdaki ayırım

. bilinmeden eereyan eden şeyi gösterir.

Parmenides varlık kavramından hareket edeı'; bu kavranıda mec-buri bir ayırımıgöz önüne getirmez.

Dünyanın varlığı ile mutlak Varlık arasında bir ayırım yapmaya-rak bir olayla karşı karşıya gelir; hu, çokluğun ve dôğuşun tecrübesidir;Parmenides onu kendinc maledemez. O zaman, hu tecrüheyi yanıltıcıbir hal kabul edip reddeder.

.•.31 A. Reymorıd terc.]. BURNET, L'Aurore de la philosophie greque, içinde.

•.

ATEİzMİN İLK KAYNAKLARI 459

Bu, bir metoddur; kavramların dedüksiyonu ile da~a başlangıçtaortaya konmuş bir mefhumdan hareket eden; bütünü itibariyle hiç birsebebe dayanmaksızın peşin hükümlerden ortaya çıkan bir metafizikmetodu. Çünkü dünyanın varlığı ile mutlak Varlık arasında bir benzer-liği ilke olarak kabul etmenin gerekip gerekmediğini incelemek lazımdı.Bu. yapumadı.

Bu dedüksiyon, insanı, t~crübenın kazandırdığı bilgilere karşı çı-kan bir sonuca götürmektedir. İşte o zaman tecrübenin yanlış ve hatalıolduğu söylenir. Çokluk mevcut değildir. Doğuş da yoktur. Varlıklarındoğuşu bir başlangıç değil, ~akat daha önceden mevcut olan bir şeyinbasit bir görünümüdür; ve açıklama böylecedevam eder.

Metafiziktc bir başka metod, bir başka şekilde ortaya çıkış duntmuvardır. Bu, keyfi olarak ortaya konmuş bir kavramdan hareketle değil,fakat titizce hir incel. menin sonunda ortaya çıkan bir tecrübeden ha-reket eden metoddur. Dedüktif ve önceden ortaya konan bir prensiplt'hareket etmek değil, fakat endüktif (tüme varımcı) ve aposteriyori(sonuca ait) bir tarzda hareket eden metod. O, tecrübi ilimler sayesinde \sahip olduğumuz ve kendilerinden faydalandığımız bütün vasıtalarlakeşfedilmiş veya ortaya çıkarılmış bir tecrübenin verilerinden ve butecrübenin ne şekilde ve hangi şartlarda düşünülebilir olduğundan iba-rettir.

Metafiziğin bu metodundan yüzyıllar boyunca çok az faydalanıl-mıştır. Tabiatçı Aristo tarafından kullanılmıştır. Daha sonra 20. yüz-yılda, Henri Bergson tarafından somut olaylar konusunda yeniden elealındı ve geliştiriIdi. Eksiksiz bir rasyonalizm, ateizm ve Allah mesele-riyle ilgili olarak, başlangıçta ortaya konulmuş keyfi bir görüşten hareketeden varoluşa müsaade edemez. Tutarlı bir akılcuığın tek metodu, tec-. rübeden hareket etmek, mutlak ateizmin veya allahsızlığın tecrübegereğince düşünülebilir ol~p olmadığını görebilmektir.

Amaca ulaşmak için, ilmi keşiflerin sonuçlarını inkar etmek veyaönceden meydana getirilmiş felsefi bir sistem içine sokmak gayesiylehakikatı çiğnemek gerekli olsa bile, Parmenides'ten EDgels'e kadar,yüzyıllar boyunca, allahsızlığın yaptığı gibi, ateizmi ihtiva eden ontolo-jik bir öDvarsayımdan haroket etmemelidir; yoksa ya tecrübeyle eldeedilen bilgileri reddetmek veya tecrübeyi, her şeye rağmen, bu önvar-sayımın kapsadığı demir korse içine sıkıştıtıp kapamak ihtiyacı doğa-caktır;