Ateizmi anlamak

43
Önsöz Bu kitap; Daha sonradan eski bir inanan olduğunu öğrendiğim takma isim sahibi Aydın Türk’ün yazdığı Ateizmi Anlamak kitabına adeta bir anti kitap şeklinde yazılmıştır fakat bu anti anlayışın içersinde diğer kitapta olduğu gibi bir inanışın kesinlikle yok edilmesi gerektiği veyahut etkisinin azaltılması gerektiği gibi işlerle uğraşılmamaktadır. Yazılış amacı, diğer kitabın satır aralarından içindeki tuhaflı ğı ortaya koymak, ateizmin kime ne zararı olabilir deyip müslüman yoğunluğu belli olan ülkemizde ateizm propagandası yapan, ateizmi yaymaya çalı şan, anlaşılması vede öğretilmesi gereken bir şey olduğunu savunan bu kitabın yazarının ruh halini az sonra görüleceği üzre okuyuculara sunmaktır.Yoksa yazılış amacı Allah’ın varlığını ispatlamaya çalışmak yada atesitleri saçma sapan insanlar olarak göstermek değildir.Kullanılan tepkisel dil ateistlere değil kitabadır. Potansiyel açıdan geleceğin müslüman adayı olan ateistlere akıllı bir müslümanında tepkisel yaklaşmaması mantıklı bir hareket olucaktır.Tepkisel yaklaşanların nedeni ise kendilerinde bu değiştirebilme yetisini bulamadıklarından dolayıdır. Bu kitap bir e-kitap olarak tasarlanmıştır vede diğer kitabın içinde açılmış her başğa karşı bir anti başlık açma ihtiyacı hissetmemiştir, bununsa nedenleri aşğda sıralanmıştır. Kitapta kullanılan pekçok teknikten biri "asıl soru" aldatmacasıdır ki buna kitabın ufak ufak açılan başlıklarının çoğunun altında rastlayabilirsiniz.Yani yazan çokça karşılaşğını ifade ettiği hemen hemen her türlü soruyu başlık haline getirip adeta onlara bir cevap veriyormuş gibi uzun uzun paragraflar yazarken bu paragrafların 3. 4. cümlelerinde “bu değilde asıl soru şudur” şeklinde konuyu çevirip, başka şeylerin cevabını verme işine girişerek adeta çalışğı yerlerden takılıp her şeyin bir çözümü var ve hepsine vakıfım havası oluşturmaktadır. Kullanılan bir diğer teknikse, kişinin modelini saydığı bütün arabaların sanki uzmanıymış, çoğunla gezmiş vede hepsi hakkında ayrıntılı bilgiye sahipmi şcesine bir ortamda onlardan kısa kısa bahsetmesidir.Doğru yanlış söylenmiş herşeyi kitaba koyup altınada 2 satır yazı yazınca “biz ne yaptığımızı biliyoruz , bunlar duymadığımız , bilmediğimiz şeyler değil ” edasıyla herşeye açıklık getirdiğini sanmaktadır. Ayrıca suçluluk psikolojisinden olan çok konuşma durumuna kitapta oldukça rastlanmaktadır.Kişi bu çok konuşma esnasında suçluya atfedilen bütün suçlarıda

Transcript of Ateizmi anlamak

Page 1: Ateizmi anlamak

Önsöz

Bu kitap;

Daha sonradan eski bir inanan olduğunu öğrendiğim takma isim sahibi

Aydın Türk’ün yazdığı Ateizmi Anlamak kitabına adeta bir anti kitap şeklinde

yazılmıştır fakat bu anti anlayışın içersinde diğer kitapta olduğu gibi bir inanışın

kesinlikle yok edilmesi gerektiği veyahut etkisinin azaltılması gerektiği gibi işlerle

uğraşılmamaktadır.

Yazılış amacı, diğer kitabın satır aralarından içindeki tuhaflığı ortaya

koymak, ateizmin kime ne zararı olabilir deyip müslüman yoğunluğu belli olan

ülkemizde ateizm propagandası yapan, ateizmi yaymaya çalışan, anlaşılması

vede öğretilmesi gereken bir şey olduğunu savunan bu kitabın yazarının ruh

halini az sonra görüleceği üzre okuyuculara sunmaktır.Yoksa yazılış amacı

Allah’ın varlığını ispatlamaya çalışmak yada atesitleri saçma sapan insanlar

olarak göstermek değildir.Kullanılan tepkisel dil ateistlere değil kitabadır.

Potansiyel açıdan geleceğin müslüman adayı olan ateistlere akıllı bir

müslümanında tepkisel yaklaşmaması mantıklı bir hareket olucaktır.Tepkisel

yaklaşanların nedeni ise kendilerinde bu değiştirebilme yetisini

bulamadıklarından dolayıdır.

Bu kitap bir e-kitap olarak tasarlanmıştır vede diğer kitabın içinde açılmış

her başlığa karşı bir anti başlık açma ihtiyacı hissetmemiştir, bununsa nedenleri

aşaığda sıralanmıştır.

Kitapta kullanılan pekçok teknikten biri "asıl soru" aldatmacasıdır ki buna

kitabın ufak ufak açılan başlıklarının çoğunun altında rastlayabilirsiniz.Yani yazan

çokça karşılaştığını ifade ettiği hemen hemen her türlü soruyu başlık haline getirip

adeta onlara bir cevap veriyormuş gibi uzun uzun paragraflar yazarken bu

paragrafların 3. 4. cümlelerinde “bu değilde asıl soru şudur” şeklinde konuyu çevirip,

başka şeylerin cevabını verme işine girişerek adeta çalıştığı yerlerden takılıp her

şeyin bir çözümü var ve hepsine vakıfım havası oluşturmaktadır.

Kullanılan bir diğer teknikse, kişinin modelini saydığı bütün arabaların sanki

uzmanıymış, çoğunla gezmiş vede hepsi hakkında ayrıntılı bilgiye sahipmişcesine

bir ortamda onlardan kısa kısa bahsetmesidir.Doğru yanlış söylenmiş herşeyi kitaba

koyup altınada 2 satır yazı yazınca “biz ne yaptığımızı biliyoruz , bunlar

duymadığımız , bilmediğimiz şeyler değil ” edasıyla herşeye açıklık getirdiğini

sanmaktadır.

Ayrıca suçluluk psikolojisinden olan çok konuşma durumuna kitapta oldukça

rastlanmaktadır.Kişi bu çok konuşma esnasında suçluya atfedilen bütün suçlarıda

Page 2: Ateizmi anlamak

konuşmasına yedirerek eğer başarabilirse bahsettiği bütün konularda da suçsuz

olduğunu ispatlamış bir görüntü oluşturabilir.

Bir diğer aldatmacada “olumsuzun olumsuzu” yla olumlu düşüncesini

oluşturmak, bu çok daha etkili bir yöntemdir vede karşı tarafta ne yaptını biliyor hissi

uyandırır.mesela :"bana bak beni güçsüz sanma" ile "bana bak beni güçlü san" teknik

te aynı manadadır fakat ilk cümlenin verdiği his diğerinkinden çok daha

kuvvetlidir,ayrıca diğer cümle karşı tarafta gülünç bir his bile uyandırabilir.

Ayrıca kitap evrim konusunda “kalabalık gözüksün” mantığıyla ansiklopedik

alıntılarla gereksiz yere uzatılmıştır.

Kitaptaki her başlığa karşı anti bir başlık açılmamasının diğer bir nedenide;

başlıkları bir kenara bırakın aynı konuların kitapta dön dolaş defalarca tekrar

edilmesidir.

Ve son olarak ancak felsefe kitaplarında rastlayabileceğimiz vede sokaktaki

insan açısından okulda gösterilen mantık dersleri kadar saçma olan (hayat acıdır,

biberde acıdır o zaman hayat biberdir türünden) tarihi nitelikteki ve günümüz insanı

açısından “abi sen iyimisin” mantığıyla karşılanıcak “Tanrı’nın Varolduğuna

İnananların Öne Sürdüğü Argümanlar “ kısmında , o ana kadar anlattığı şeyleri

sırf “batı felsefesi olsun ,zengin dursun ” diye tekrar anlattığının farkında olmaması.

İnananların içinde bulundukları durumları anlatabilmek için bir uslup

geliştirdiklerini yerercesine ortaya koyarak kendi kitabında aksini

ispatlamaya kalkışırken bir uslup oratya koyduğunun farkında olmamak

yazandan beklenen nitelikte çelişkilerden biridir. Ayrıca yokluğuna inanmak

için yokluğunu kanıtlamaya gerek yoktur düşüncesini savunarak yokluğunun

inanılabilir ama ispatlanamaz bir şey olduğunu ortaya koymuş olarak bu

kitapta ne yapmaya çalıştığı da muammadır.

Page 3: Ateizmi anlamak

1.BÖLÜM...

Giriş..

İnsan nasıl ki Allah’ın yokluğu inancında iken bu duruma ait çeşitli hislere

sahip ise Allah’ın varlığını hissettiği andan itibarende daha farklı hislere sahip

olmaktadır.

Bir ateist gözüyle bakıcak olursak , Allah’ın varlığındaki hislere sahip olmadıkları

için inananların sahip oldukları inançla alakalı olarak ortaya koydukları yaşam biçimi

hakkında çok mantıklı konuşmayacakları malumdur ve dolayısıyla yokluğunu pekiştirmek

adına çeşitli deliller ortaya koyacaklardırlar.

Bunu bir örnek le açıklayalım :

mesela :

ortada 2 taraf var , örneğin futbol olsun.

birtakım yendiği zaman, karşı takımın taraftarlarının sevinmesini

bekleyemeyiz çünkü karşı takımın taraftarları bu takıma ait olan;

sevinç,üzüntü gibi duygulara sahip değildirler.

ama beklenen bir şey vardır ki ortada olan şeyin adı futboldur vede kişi karşı

tarafın sevincimde, üzüntüsünde hissetmesede anlayabilir. ve ona mantıksız

gözlerle bakmaz.

Özet olarak bu kitapta bu yapılmamıştır.

Az çok bu konularda araştırma yapmış bir kişiyseniz bu kitabın ateizmi objektif

olarak ortaya koymaktan ziyade satanizm dili ve argümanlarıyla; ilahın olmadığını ortaya

koymaktan ziyade onun göndermiş olduğu kitaptan sürekli alıntılar yaparak ateizm adı

altında başka işlerle uğraştığını görebilirsiniz.çünkü normalde inanmıyor olmak insanlara

anlatılması ve hatta yazanında dediği gibi öğretilmesi gereken bir şey değildir kaldıki bu

konu hakkında bir kitap yazılmış olsun, kitap ancak şu şekliye mantıklı gözükecektir ki

mesela ateizm deyip Kuran ayetleriyle uğraşmamak, vede laikliği savunup

inanmayışlığın yayılması gerektiğini savunmamak.

Fakat akıllı bir ateistten beklenen şudur :

- Ben bir ateistim, inanmıyorum ama bu dünyada inananlar var hemde oldukça fazla

sayıda var demekki bu işin içinde bişey var çünkü ben bu kadar akıllıyımda bu kadar

insan mı akılsız ?

Ortada böyle bir durum varken gerçek bir ateistin yapması gerken şey güneşi

balçıkla sıvamak için balçık oluşturmak yerine güneşede, ayada değer vermek

olucaktır.Çünkü karşısındaki kesimin yaptığı onu kabul etmekken onun kalkıpta siz

saçmalıyorsunuz yaklaşımı göstermesi en basit tabirle çocukça kalır.

Bir kişi,diğeri için Allah’ın yokluğuyla alakalı hislerine karşılık onun bu durumunu

Page 4: Ateizmi anlamak

makul görüyorsa, bu kitapta kullanılacak dil içinde bir ateistin buna karşın ,demek ki

buda Allah’ın varlığı hisleriyle yazılmış bir kitaptır diyebilmesinin beklenmesi gayet doğal

olucaktır.Zaten özünde ateizm Allah’ın yokluğuna inanmak demektir fakat bu kitaba

bakıcak olursanız eğer, yapmaya çalıştığı şey daha ziyade islamiyetin açıklarını bulma

derdine girişmektir.aslında özünde ateizmin bir kitaba da ihtiyacı yoktur.Kitapda nadiren

satanizm vurgusunun yapılmasının nedeni de budur çünkü bu inanmıyor oluşun

kitaplaştırılması en çok satanizmde görülmektedir.

Kitab olarak nitelendirilmiş vede kaynağı genelde ateistforum olan bu yazılara

karşı bende yazanın yaptığı gibi toplama bir şekilde aynı siteden kendime ait yazılardan

alıntılar yaparak cevap verme yoluna gitmeyi en uygun yol olarak görüyorum.çünkü

burda orataya konulan konular zaten uzun süre tartışma konusu olmuş vede karşılıklı

olarak sürdürülmüştür ve madem hepsi bir araya getirliyorsa buna verilecek en mantıklı

cevapta aynı yolla olmalıdır.Herşeyi baştan düşünmeye gerek yoktur.Burda göze çarpan

en önemli husus farklı 2 taraftan birinin bu yazılara karşı bakış açısı çok belirli olmasına

rağmen bu kitabı kale alıp okumuş olması vede bunlara bir cevap niteliğinde yazılar

bulmuş olmasına rağmen karşı tarafın bunu yapmakta zorlanıcağı hissini

taşımasıdır.Çünkü yazılarına yapılan negatif yorumlar hakkında kendini en büyük

savunabilme yöntemi "sen kitabı okumamışsınki" olmuştur.

Kitaptan alıntılarla başlıyoruz :

Kendini ateist olarak tanımlayanlarla kendini "ben Allah’a inanmıyorum"

cümlesiyle tanımlayanlar arasında büyük fark vardır.

gerçek bir ateist;

-Allah’a inanan bu kadar insan oluşunun farkına varır,

-İnanmak adına çeşitli sorular sorar ve mantıklı cevaplar arar vede bu esnada bilgilenir.

-Cevaplar onu tatmin etmediği zaman kendini ateist olarak tanımlar ve artık burada

görevi biter.

Buna rağmen bir şeyler yapmaya devam ediyorsa bilinki o ateist değildir.

Ayrıca ben Allah’a inanmıyorum diyen kişi bu kadar bilgi birikim sahibi de değildir.

mesela kitaptan ufak alıntılar yapalım:

Alıntı..

"İnancın asıl kökeni akıl, mantık ve bilim olmadığından, bunlar kullanılarak insanlar inançlarından vaz

geçirilemez. İnanç daha çok sosyal, psikolojik ve duygusal bir konudur. Dolayısıyla da dini inanç tan

kurtuluş bu faktörlerle ilgilidir"

Görüldüğü gibi kitabın ateizmi savunmkatan öte olan amacı satırlar arasında

"yapılamaz ama çaresi budur" vede "istemem ama yan cebime koy" dercesine ortaya

konmakatadır.Ayırca kitap bunu ateizmin çeşitleri adı altına pozitif ateizm başlığı altında

yapılabilir olarak nitelendirip kitabın sonunda da “bizim kime ne zararımız var” diyerek

Page 5: Ateizmi anlamak

bulunduğu ülkenin gerçekleriyle çok fazla alakalı olmadığınıda ortaya koymuştur.

Kitap Türkiyede ki laikliğin yanlışığını savunarak şu cümlelere başlangıçta yerveriyor:

Alıntı..

"Özellikle laikliğin Türkiye için önemi tartışılmaz. Fakat laik aydınların ve laiklik propagandası

yapan kesimin genel eğilimi dini inancı ve İslam dinini eleştirmemek, tam tersi İslam'ın en iyi, en yüce,

en doğru din olduğunu söylemek, fakat buna rağmen insan lardan laikli ği benimsemelerini talep

etmektir.Fakat aklı başında bir inançlı birey için bu söylemde bir terslik, bir anlamsızlık var. Bu dinin

söyledikleri doğruysa, bu dinin emretti ği hükümleri, prensipleri neden devlet yönetiminden, hukuktan,

eğitimden vs çıkarsınlar? Neden sadece manevi dünyalarına hapsetsinler? Öbür tarafın söyledikleri,

yani dinci propaganda yapanların argümanları daha mantıklı oluyor o zaman. Onlar diyorlar ki 'Bu din

Allah katından geldi, insanlar hata yapar ama Allah yapmaz'.O halde buradan çıkan doğal ve

mantıklı sonuç, dini prensiplerin terk edilmemesi gerektiği, devlet yönetimi, hukuk, eğitim dahil

hayatımızın her yönünü bu prensiplere dayalı olarak düzenlememiz gerektiğidir."

Bu yazıya cevap olarak söylenebilirki, laik yönetim devletin her inanca saygı

duyması demektir ama Türklerin bir dini vardır vede bu çok köklü bir gelenektir.

Ayrıca ateizmi anlamak adıyla yazılan bir kitapta ki gizli amacın ne olduğu da yazanın

aşağdıki cümlelerinin içine gizlenmiştir.

Alıntı..

"ama en azından dinin etkinliğinin azaltılıp laikliğin tam anlamıyla benimsenmesini istiyorsak, bu

söylemdeki eksiklikleri dürüst anlatımlarla tamamlamalıyız."

Ayrıca size kitaptan sunacağım bazı cümlelerle yazanın içinde bulunduğu,

gerçeklerle pek örtüşmeyen durumları ortaya koymasıyla ruh durumunun nasıl bi halde

olduğunu sunacağım.

mesela :

Alıntı..

"Kendileri gibi yaşayan, saygın meslekleri olan, yasalara saygılı,ahlaklı, çoluk çocuk yetiştiren vs

kişilerin ateist olabileceğini hayal bile edemez çoğu kişi."

Yazan Türkiyede ateist olmanın zorluklarından bahsederken söylediği doğru

sözlerinin arasına bu gibi bazı bazı cümlelerli de yerleştirerek adeta sanki bunlarında

doğru olma ihtimali varmış gibi bir durum oluşturmaktadır.kitapta da bunu bol bol

yapmaktadır.

Ayrıca yukardaki durumdaki, gariplik anlatıma bile gerek duymadan ortadadır.

Alınıtı...

"bu kitap ve içeriği önemli. Ateizmin ne olduğu, nasıl anlaşılması gerekti ği, ateistlerin nasıl insanlar

olduğu, neye inandıkları ya da inanmadıkları, bunu neye dayanarak yaptıkları vs açıkça anlatılması

ve öğretilmesi gereken konulardır."

Yukardaki alınıtda ki gariplik ateistlerin durumunda sanki bir kapalılık varmış gibi

bir sürü şeyin açıkça anlatılması hatta ve hatta öğretilmesi gerektiğinin

savunulmaısıdır.Kişi aslında dini eiğitimin zorunluluk olmamasını savunduktan sonra öz

Page 6: Ateizmi anlamak

laikliği savunup ardından da ateizmin öğretilmesi gerektiğini savunarak hem kendiyle

çelişmeye başlamaktadır hemde aslında bir atesit olmadığını da ortaya koymaktadır,

ateist demek dinsiz demektir bunun açıkça anlatılmasına ,öğretilmesine gerek yoktur

,kime "dinsiz kişi deyince ne anlıyorsunuz" deseniz, konunun bu kadar kapalı olmadığını

görürsünüz.

Ayrıca yazanın ruh durumunu da çeşitli alıntılarla ortaya koyacaktım mesela bir örnek :

Alıntı..

"Bu yüzden ben, bizi, yani benim gibileri böyle düşünmeye iten ve pek çoğu günümüz toplumunun

çağdaş bireylerinin çoktan ulaşmış olması gereken bilimsel birikimden temel alan düşünceleri olduğu

gibi, net, dobra dobra, çekinmeden, yumuşatmadan, ama aynı zamanda da saygı sınırları

çerçevesinde ve insanların inançlarını incitmeden ve kendilerine hakaret de etmeden sunmaya

çalışacağım.Bunu yaparken ateizm teriminden korkup çekinmeyeceğim. Bu terimden uzak durmak

yerine, terimin taşıdığı önyargılar ve yanlış anlamalarla savaşmaya çalışacağım."

Cümle o kadar uzunki ne yapmaya çalışacağı anlaşılmıyor , bunu sokakta,

kafede birine kursanız " iyimisin " cevabını alabilirsiniz.

-Terimden kokrup çekinmeyecekmiş , yanlış anlamlarla savaşmaya çalışacakmış....

Sanki bir çizgi filimde hayali kahramanlarla

savaşıyor... başka bir örnek :

Alıntı..

"Burada en önemli faktör işin fikirsel yönünün değil, psikolojik ve toplumsal baskıların sebep olduğu

duygusal yönünün aşılmasıdır. Bu aydınlanma sürecini başarabilen bireyler Tanrı iddiasını

reddetmeye başlarlar. 'Ateist' sıfatını kendine yakıştırmaya psikolojik olarak hazır hale geldiklerinde

ise kendilerine 'ateist' demeye başlarlar."

Yukardaki alıntıda sanki herkezin gözü önünde sürekli gerçekleşen bir olayın

nasıl olduğunun o klasik hali anlatılır gibi bir tarz kullanılmıştır vede daha öncede

belirttiğim gibi inanışların sosyolojik ve psikolojik etkikleriyle alakalı bir kaç doğru söz

söyleyip aralarına serpiştirdiği cümlelerle sanki adeta onlarında öyle olduklarının kanıtını

sunarmış gibi bir uslup kullanmıştır:

örneğin yukardaki alıntının içinde "Bu aydınlanma sürecini başarabilen bireyler Tanrı iddiasını

reddetmeye başlarlar" cümlesi geçiyor.

Burda hem durumun sanki hep sürekli bu şekilde gerçekleştiği hissi

oluşturulmaya çalışılmış hemde ateist olmayanların aydınlanma sürecinde karanlıkta

kalan insanlar olduğu orataya konulmuştur, burdaki durum tek kelimeyle açıklanabilir

"hastalık".

Aslında bu durum kitabın bundan sonraki kısımlarında daha da fazla karşımıza

çıkmaktadır.

Page 7: Ateizmi anlamak

Alıntı...

"Yani kendilerini ateist olarak nitelendiren insanlar genellikle bu konuda kafa yorup araştırma

yapmış ve bilinçli bir şekilde Tanrı kavramına inanmamayı seçmiş kişilerdir.Dünyaya kızgın olduğu

için veya Tanrı'dan nefret ettiği için ateist olmak ise sanılanın aksine çoğu ateist için geçerli değildir."

Yukardaki alıntıda ateistleri bilinçli bir şekilde bu konuda kafa yormuş insanlar

olarak nitelendirilmiş vede bu durumun bozulmaması içinde , hayattan hoşlanmayan ,

keyif almayan , hınçlı , bahtsız , çaresiz konumdaki insanların ateizmi seçme olasılığının

olmadığı devrik bir usluple anlatılarak sanki öyleymiş hissi oluşturulmaya çalışılmıştır.

Bakın yazan evrende özel bir düzen olmadığını nasıl ispatlıyor ....(!)

Alıntı...

"Düzenden kastedilen belli doğa kanunlarına uyulması ise, bu doğa kanunları değiştiğinde, yeni

kanunlara göre başka bir düzen ortaya çıkacak demektir.Yani asıl soru neden evrende doğa kanunları

vardır sorusudur.Evren neden kaotik değildir, belli kurallara uyar sorusudur.Bunu anlamak için önce

'doğa kanunu' teriminin kaynağındaki önyargıyı anlamamız gerekiyor. Newton mekanik ve yerçekimini

geliştirdiğinde 'Tanrı tarafından doğaya yerleştirilmiş kanun' fikri Newton'un tüm düşünce biçimine

yerleşmişti (içinde yetişti ği kültürtarafından empoze edilmişti). Bugün bile medyada ve popüler

kültürde bilim bir bakıma 'Tanrı'nın düşüncelerini anlamak'biçiminde yorumlanmaktadır. Dolayısıyla

'kanun'sözcüğünün içinde barındırdığı 'bilinçli biri tarafından icat edilen kural' kavramı, bilimi ve doğa

kanunlarını algılayışımızda insanların zihnine yerleşmiştir. Halbuki doğa kanunlarının koyulan

kurallarla ilgisi yoktur. Doğa kanunları dediğimiz şeyler duyularımız ve cihazlarımızla yaptı ğımız

gözlemleri basit ve ekonomik olarak tasvir etme girişimimizden başka bir şey değildir.Fakat bu

düzen ve doğa kanunu adını verdiğimiz kuralların pek çoğunun aslında doğada gözlediğimiz ve

normalde sözünü dahi etmediğimiz basitlik ve homojenlikleri ifade etti ğini bugün yavaş yavaş

anlamaya başlıyoruz. Örneğin, enerji, momentum ve açısal momentumun korunumu yasalarının

aslında uzay ve zamanın homojenliğinin birer ifadesi olduğu anlaşılmıştır. Uzayda özel bir nokta

olmaması, hepsinin birbirine denk olması momentum korunumu yasası olarak karşımıza çıkmaktadır.

Zamanda özel bir nokta olmaması ise enerji korunumu yasası olarak.Homojen bir evren, ki akla

gelebilecek evrenlerin en basitidir, kaza sonucu oluşması en muhtemel türde bir evrendir. Bu tür

bir evrende pek çok 'korunum' yasaları otomatik olarak oluşacaktır.Dolayısıyla, gözlediğimiz

düzenin bir akıllı tasarımcıya işaret ettiği söylenemez."

Şimdi yavaş yavaş nasıl bir ruh halinde olduğunuda yazılarından ufak ufak

alıntılar yaparak ortaya koyalım

Doğa kanunları değişince yeni düzen kendiliğinden otomatik oluşurla başlamış

yazısına , yani diyorki hava sıcaklığı birden 50 derece artarsa toplamda 70-80 derece

sıcakta yaşamaya vücudumuz kendini otomatik olarak adapte edecektir. burdaki hayal

gücünü size bırakıyorum.

İşte yazan hakkında içinde bulunduğu durumu anlayabilmemiz açısından ilk önemli

açıklaması :

Alıntı...

"Halbuki doğa kanunlarının koyulan kurallarla ilgisi yoktur. Doğa kanunları dediğimiz şeyler

duyularımız ve cihazlarımızla yaptığımız gözlemleri basit ve ekonomik olarak tasvir etme

girişimimizden başka bir şey değildir."

şimdi yukardaki alıntıyı bir inceleyelim ...

Page 8: Ateizmi anlamak

Öncelikle doğa kanunlarının oluyor olmasının nedeni onlara atfedilmiş kurallar

olduğu için değildir diyerek ortada doğaya ait kanunların olduğunu kabul etmiş oluyor

(farkında olduğunu umuyorum)

ve can alıcı nokta :

Doğa kanunları aslında duyularımız ve cihazlarımızla ortaya çıkan şeyleri tasvir etme

girişimimizmiş !

Cümleyi özetliyecek olursak kanunlar bize ait girişim dir. heralde burdaki durum

olsa olsa birinin hiç bi zaman açıklayamıyacağı bir şeyi açıklmaya kalkıştığında yaşadığı

heyecandan ne dediğini bilememesi olabilir.

Bu kısımdan itibaren artık işin amatörlüğü de ortaya çıkmaktadır.

Çünkü hemen hemen en önemli diyebileceiğimiz konulardan birini anlatım bozukluğuyla

izah etmeye kalkışmak ,bileti çok pahalı bir konserde ses tesisatının bozuk çıkması gibi

bir şey.

Ordaki hatayı biz gidericek olursak eğer , kişi şunu demek istiyor :

Aslında doğada kafasına göre işleyen bir düzen var bizde kalkıp onu d=m/v gibi ifadelere

sıkıştırarak sanki ortada bir kanun olduğunu ispatlamış oluyoruz ama d=m/v yi koyan

biziz yoksa öyle bir şey yok, demek istiyor.

Fakat bilmiyorki biz mevcut durumu formulleştirmesek te durum yine aynı vede öyle

kafasına göre değil.Mesela havadaki oksijen oranının dier gazlara oranını bilmediğimizi

düşünelim, hani yazana göre o kanunlar aslında bizim çıkarımımızdı, peki çıkarmayalım

o zaman, sadece değiştirelim vede 3 kat arttıralım bakalım ne olucak ? , belli bir merkez

kaç kuvveti var vede bu kural gezegenler arasında farklı formullerle hesaplanıyor,

Bende diyorumki o işlere hiç girişmeyelim sadece Güneşi olduğundan 2 kat daha

yaklaştıralım dünyaya, acaba göktaşlarının dünya atmosferinde yanarak kaybolmaları

vede bunun sayesinde yerleşim yerlerinde hayatın uzun süre devam ediyor olması

yazanın dediği gibi

"cihazlarımızla yaptığımız gözlemleri basit ve ekonomik olarak tasvir etme girişimi" midir ?

Burdaki akli hatayı görebiliyormusunuz ?

(devrik vede olumuszdan olumluya giden tarzda cümleler kurma konusunda başarılı olan

yazan nasıl olduda burda ne dediğini bilemedi)

Alıntı...

"Fakat bu düzen ve doğa kanunu adını verdiğimiz kuralların pek çoğunun aslında doğada

gözlediğimiz ve normalde sözünü dahi etmediğimiz basitlik ve homojenlikleri ifade etti ğini bugün

yavaş yavaş anlamaya başlıyoruz. Örneğin, enerji, momentum ve açısal momentumun korunumu

yasalarının aslında uzay ve zamanın homojenliğinin birer ifadesi olduğu anlaşılmıştır. Uzayda özel bir

nokta olmaması, hepsinin birbirine denk olması momentum korunumu yasası olarak karşımıza

çıkmaktadır. Zamanda özel bir nokta olmaması ise enerji korunumu yasası olarak.Homojen bir evren,

ki akla gelebilecek evrenlerin en basitidir,kaza sonucu oluşması en muhtemel türde bir evrendir.

Bu tür bir evrende pek çok 'korunum' yasaları otomatik olarak oluşacaktır.Dolayısıyla, gözlediğimiz

Page 9: Ateizmi anlamak

düzenin bir akıllı tasarımcıya işaret etti ği söylenemez.Canlılı ğın ortaya çıkışı da pek çok kişiye

arkasında bilinç olan bir olay gibi gözükse de bugün bilimde bunun bir illüzyon olduğu git gide daha

açık bir biçimde ortaya çıkmaktadır.

Bir resim ressamsız olmaz, bir toplui ğne bile ustasız olmaz, bu evren nasıl sahipsiz olur türü iddialar,

bu konuda inançlı kesimin çocukluktan beri maruz kaldıkları şartlanmaların ürünüdür ve günlük

hayatta karmaşık düzeneklerin insan yapısı olmasının, insanın kendisinin ve tüm evrenin de bilinçli bir

tasarım ürünü olduğu anlamına geleceğini düşünmekten kaynaklanır. Tamemen şartlanmış ve çeşitli

gizli kabullere dayalı bir düşünce tarzıdır bu.Ayrıca, evrenin tasarlanmış olduğu düşünülse bile bu

cevaptan çok soru yaratacaktır. O zaman o tasarımcının kökenini açıklamak icap edecektir çünkü.

Eğer bu dünya ve evren, tasarlandıklarını bize düşündürecek düzeyde düzen ve amaç dolu ise, onları

tasarlayan varlık daha da yüksek bir düzen ve amaç gerektirir demektir bu ve aynı düşünce çizgisi

gereği o varlı ğın da tasarımcısını aramak gerekir o zaman.Dolayısıyla, düzen, amaç ve tasarım

argümanları insanı bir yere götürmez.Sonuçta tasarlanmamış bir şeye dayandırılmak zorundadır her

şey. Bu tasarlanmamış şeyin Tanrı'nın kendisi veya evrenin kendisi olması arasında ise prensip

olarak fark yoktur. Bu yüzden Tanrı gibi açıklamaları gereksiz yere karmaşıklaştıracak ek bir faktöre

ihtiyaç yoktur. Tanrı'sız açıklama daha sade ve daha basittir. Bilimde açıklama bilinmeyenleri arttıran

değil azaltan şeylere denir. Tanrı diye bir kavramı işin içine katmak, bilinmeyenleri azaltmaz, arttırır.

Çünkü bu sefer sadece Tanrı'nın evreni nasıl yarattı ğını değil, aynı zamanda Tanrı'nın nasıl

oluştuğunu (ya da kökenini), Tanrı'nın nasıl bir şey olduğunu, bilinen evren ile nasıl iletişime geçti ğini

vs de açıklamak gerekmektedir. Dolayısıyla Tanrı iyi bir açıklama değildir. Tanrı'sız bir açıklama daha

iyi, daha bilimseldir."

Şimdi size çokça yapılan bir aldatmacadan bahsedeciğim .......

Yukardaki alıntıdan kısa bir alıntı yapıyorum :

"Homojen bir evren, ki akla gelebilecek evrenlerin en basitidir,kaza sonucu oluşması en muhtemel

türde bir evrendir. Bu tür bir evrende pek çok 'korunum' yasaları otomatik olarak

oluşacaktır.Dolayısıyla, gözlediğimiz düzenin bir akıllı tasarımcıya işaret ettiği söylenemez."

Son cümle Allah’ın olmadığını iddia eden bir cümle fakat alıntıya bakacak olursak

çok karmaşık vede muhtemelen yazanında hakim olmadığı konular sanki,

"yani bildiğiniz üzere bu işler böyiedir" uslubuyle yazılmış fakat orda anlatılan nedir diye

baktığımızda kişinin yokluğunu ispatlamaya kalkıştığından daha çok varlığını öğrenmesi

gereken şeylerin olduğu belli.Ayrıca öğrendiği anda çeşitli evren tiplerinin

oluşabileceiğini kabullenmiş olurki bu bile başlı başına bir kanunlar bütünüdür.Doğa

kanunlarını biz uydurduk deyip ardından homojen bir evren akla gelebilecek ilk evren

türüdür demek çelişkide sınır tanımıyorum demektir.

Özet olarak çok ayrıntılı konularda çeşitli bilgileri google layıp ardından sonuç

olarak buraya ulaşırız dediğinizde hangi konu olursa olsun genelde aynı sonucu

alırsınız.öenmli olan kişinin bildiği konularda konuşmasıdır.yoksa bir dediğiyle ötekini

yerle bir eder kendini de rezil eder.

Şimdi bir alıntıyla daha bir yorum yapmak istiyorum :

"Bir resim ressamsız olmaz, bir toplu iğne bile ustasız olmaz, bu evren nasıl sahipsiz olur türü iddialar,

bu konuda inançlı kesimin çocukluktan beri maruz kaldıkları şartlanmaların ürünüdür ve günlük

hayatta karmaşık düzeneklerin insan yapısı olmasının, insanın kendisinin ve tüm evrenin de bilinçli bir

tasarım ürünü olduğu anlamına geleceğini düşünmekten kaynaklanır"

Demek istiyorki , herşeyin bir sahibi vardır hissi doğuştan bize öğretildiği için

bizde vardır halbuki bize kimse bundan bahsetmese bu dünyanın sahipsiz olduğunu

Page 10: Ateizmi anlamak

anlamamız gayet doğal olucaktır.Kişi alenen dünyanın %85 ini oluşturan bir kesim için

çocukluktan beri maruz kaldıkları şartlanmadan bahsediyor.bana kalsa geri kalan %15 in

maruz kaldıklarına bakardım,aslında bu bir öneri.

Devamında :

alıntı..

"Dolayısıyla Tanrı iyi bir açıklama değildir. Tanrı'sız bir açıklama daha iyi, daha bilimseldir"

Demiş fakat şunu belirtmeliyimki Allah’ın varlığıyla alakalı olarak bilgi sahibi olan kişiler

ledünni(dünya ötesi) ilme sahip Allah’ın görevli kıldığı kimselerdir.Onlarda bunu alenen

söylemezler dolayısıyla müslümanları yada inananları kitapta belirtildiği üzre "Tanrının,

nedenler zincirinin sonsuzluğu problemi" ni çözmüş kişiler olarak görmek yanlış bir

düşüncedir.bu ilme sahip olmaksızın bunu açıklamaya kalkışmak kişiyi ya şirke götürür

yada devreleri yakabilir.dolayısıyla ben bu konuda sorulmuş olan sorulara, daha

sonradan cevap vermiş olduğum için rahatsızlık duyduğum cevaplarımı sizlerle

paylaşıcam ve açıklaması zor olan bu konularıda forumdan yazımlarımla size anlatmaya

çalışıcam.

İnanış...

Şimdi öncelikle inanışla alakalı basit bir giriş yapalım...

Kişi herhangi bir ilahi dine kendini yakın hissettiği anda vede kendini daha sonraki

hayatında o dinle tanımlamaya başladığında bir ateistin sandığı gibi,

Allah vede yaratılış hakkında çok ayrıntılı bilgilere sahip olmuyor.

Peki buna rağmen nasıl oluyordu kişi kendini örneğin müslüman olarak tanımlıyor ?

Ateistlerin burda en büyük tepki verdikleri kısım , bunun doğuştan bir zorlama olması

aksi taktirde zorlama olmasa ortada böyle bir şeyin olmayacağı iddiası.

Aslında ortada birbirinden farklı 2 ruh durumu var ve kişi bu diğer ruh durumunda

Allah’ın nasıl bir şey olduğu hissini taşımıyor daha ziyade ondan gelen bir huzur var ve

onu hissediyor, bir sahibi olduğunu hissediyor hatta sevildiğini hissediyor hatta ve hatta

değişik farklı tesbihlerin; yani Allahı öven sıfatların yahut birebir onun isimlerinin veyahut

bazı ayet ve duaların birbirinden farklı hisler ve tatlar verdiğini hissediyor, bu yalan değil

vede dolayısıyla bazı soruların cevabını bulamasa bile bağlılığını yitirmiyor çünkü bu

bağlılık akli bir bağlılık değil.

Kitapta bilimin dinle bağdaşmadığı söyleniyor, bilim ispata dayalıdır , Allah’ın

varlığını ispatlayamazsınız ancak varlığını hissedersiniz.

“madem ispatlayamıyorsunuz o zaman varlığını bilmediğiniz şeye nasıl inanıyorsunuz?’

sorusuna verilecek cevap :

Kişi öncelikle varlığından bi haber olduğu yaratıcısının var olduğunu hissetmeye başlar

Page 11: Ateizmi anlamak

vede bu öyle kuvvetli bir histir ki kişi günaha düştüğü vakit tekrar aynı hissi

yakalayabilmek için gecesini gündüzünü tövbeyle geçirebilir.

Dünyanın %80 civarının bu durumunu psikolojik bir yanılgı olarak açıklamaya

çalışmak pek akıl işi olmasa gerek.Ne yani insanlara hiçliğin verdiği pozitif bir enerjimi

var ?Ama nedense geri kalan %20 lik dilim in o huzuru yakalayabilmek adına yaptıkları

şeyler, içlerinde satanistlerinde olduğunu düşündüğümüz zaman hiçliğin insana olsa olsa

negatif enerji verdiğinin adeta ispatı niteliğindedir.

Yani özet olarak Allah inancı kişi yi kalpte sarar , akıl da oraya ulaşmanın

yollarından biridir ama aklen hiç bir şekilde Allah’ı aramayan bir insanda kalben Allah’ı

bulabilir.

Alıntı...

"Bir şeyin var olmadığını kabul etmek için, var olmadığını kanıtlamak şart değildir."

Var olmadığını kanıtlayamadığınız birşeyin var olmadığını kabul ederek onun var

olmadığını kimseye ispatlayamazsınız aynı şekilde var olduğu kanıtlanamadan var

olduğu kabul edilen Allah’ın var olduğunun ispatlanamaması gibi..fakat kitap Allah’ın var

olmadığını ispatlamayla çalışırken yukardaki söyleminle aslında kendi kendine bile

ispatlayamadığını vede ispatlayamayacağını ortaya koyduğunun farkında değildir.

Bir örnekle açıklayalım:

Herhangi bi yerde silahli bir olaya karışıyorsunuz vede polis herkesi toplayıp

karakola götürüyor, ortada bir ölü var vede sizede olayın zanlısı gözüyle bakıyorlar.

Eğerki o kişiyi sizin öldürmediğinizi kanıtlayamazsanız o kişiyi sizin

öldürmediğinizi de ispatlayamamış olursunuz dolayısıyla siz o kişiyi öldürmediğinizi

kabul etseniz dahi artık insanların gözünde bir katil olma ihtimaliniz hayli yüksek

olucaktır.bu şekilde yıllarca içerde yatanlar olduğunu çok iyi biliyoruz.

Eğerki ispatlamaya gerek yoktur düşüncesi savunuluacaksa kitap komple havada

kalacaktır çünkü o zaman bir müslümandan Allah’ın varlığını ispatlamaya gerek yok

cevabını alması gayet beklenmesi gereken bir durum olucaktır çünkü çıkarımdan kişinin

katil olmadığının sadece kendisi tarafından bilinmesinin yeterli olduğu görülüyor o zaman

bir müslümanda da "Allah bana ispatlı oda bana yeter" cümlesi bir ateist için mantıklı

olmak zorunda kalıyor.

Gelelim evrenle alakalı bazı alıntılara :

"Dolayısıyla, eğer uygun gerekçelerimiz varsa, en azından hayatlarımıza karışan ve kitap, Peygamber

gönderen bir Tanrı'nın var olmadığını teorik olarak söylemek mümkündür.Ayrıca, evrensel bazı

prensipler olduğundan, örneğin mantık ilkeleri gibi, bunlarla çelişen, örneğin tanımında bile

paradokslar olan bir varlığın da, evrenin tamamını dolaşmaya gerek kalmadan var olmayacağını

söyleyebiliriz." Şimdi yukardaki alıntıyı bir öncekiyle birleştirelim...

Olmadığını kanıtlayamadığın bir şeyin olmadığını söylersen, olduğu yönündeki

iddiaları çürütememiş olursun, sonuç boş iş.Devamında ise evrene ait zaten belli

prensipler var tamamını gezmeye ne gerek var gibi bir cümle kurulmuş ki bilim lafını

sürekli tekrar eden bir kitabın; bilimle alakalı olarak gösterdiği bu tavır, bilim lafını laf

Page 12: Ateizmi anlamak

olsun diye tekrar ettiği hissini uyandırıyor.

Kitapta kullanılan “asıl soru” aldatmacasına bir örnek :

Alıntı..

"Hayat mevcut doğa yasalarının zorunlu bir sonucudur. Şartların uygun olduğu bir ortamda, evrendeki

mevcut fizik ve kimya yasaları hayata yol açacaktır. Çeşitlili ğin bu kadar fazla olduğu bir evrende ise

buna uygun ortamlar şurada veya burada mevcut olacaktır. Asıl soru, evren neden böyle yasalara

sahiptir sorusudur. (Yani bazı yerlerde hayatın oluşumuna yol açan yasalar). Bunun ise cevabı

verilemez. Çünkü kimsenin elinde bu sorunun cevabını vermeye yetecek kadar veri yoktur.

Verilebilecek tüm cevaplar spekülasyon olmaya mahkumdur. Fakat spekülasyon da olsa, bir cevap

vermeye kalkarsak, bunun bir olası cevabı, yaşamın altında bir tür zeka arayan bir cevap olabilir

elbette. Bu ihtimal dışı değildir. Fakat gerek bu zekanın ne olduğu, neye benzediği, kaç tane olduğu,

tek mi, yoksa birden fazla mı, ya da büyük bir uygarlı ğın sahip olduğu kolektif zeka mı olduğu,

gerekse, özgür olup olmadığı, koşullara bağlı olup olmadığı, gücünün neye yetip yetmeyeceği, fiziksel

olup olmadığı vs gibi noktaların hiçbiri bilinemez."

Yukardaki kısım herşey tesadüfle açıklanabilirmi başlığıyla açılmış olmasına

rağmen senin sorun değil benim sorum mantığıyla(nasıl bir akılsa) evren neden böyle

yasalara sahiptir sorusuna cevap vermekle uğraşmaktadır fakat kitaba şöle bir göz

gezdirdiğinizde sanırsınız ki yazan bütün bu konulara ateizmin cevaplarını vermektedir

halbuki 2 cümle sonra konu "abi 42 numara siyah spor ayakkabı kalmamış sana 35

numara kösele vereyim" e dönüşmektedir.

Kitabın tümüne birden saçma sapan demek yerine ne kadar saçma sapan

olduğunu göstermek , daha mantıklı bir hareket olucaktır çünkü yazanın en büyük

kozlarından biride ,bunların hepsini uzun uzadıya yazıp birbirine karıştırırsam

sanırım hiç kimse işin içinden çıkamaz yanılgısına düşmesidir.

Gelelim içeriğe :

başlık ,

"herşey tesadüfle açıklanabilirmi"

içinde geçen bir cümlede şu :

"Çeşitliliğin bu kadar fazla olduğu bir evrende ise buna uygun ortamlar şurada veya burada mevcut

olacaktır."

Daha önceki satırlarda belirttiğim gibi sürekli bilim bilim diyen bir kitabın bilmi

tamda açıklamaya muhtaç olduğu anlarda "şurada veya burada mevcut olacaktır"

diyerek açıklamaya kalkışmasının gözlerden kaçıcağının sanılması yazanında gözlerden

kaçak yaşadığının açık bir delilidir, bilim ,şurada veya burada şeklinde izah edilemez.

Şimdi sizi yazanın keşke bunu da yapmasaydım diyeceği bir hatasıyla daha baş

başa bırakıyorum : mesela

ben diyorum:

Allah vardır ,ezeli ebedi yoktur, onu yaratan yoktur,ancak yaratıcıdır,hiç bir güç onun gibi

değildir.

Page 13: Ateizmi anlamak

-soru: açıklarmısın ?

-cevabım : açıklanamaz.

-soru:neden ?

-cevabım : çünkü elimde yeterli veri yok.

şimdi buna benzer bi durum karşısında yazanın ne yaptığına bir bakalım,

Alıntı..

"Asılsoru, evren neden böyle yasalara sahiptir sorusudur. Bunun ise cevabı verilemez. Çünkü

kimsenin elinde bu sorunun cevabını vermeye yetecek kadar veri yoktur"

Burda ki durumu anlayabilme yaşına eriştiği andan itibaren bir ilkokul çocuğuna

okutursanız "ne yani kendi düştüğü çelişkiye başkaları düştüğü zaman saymıyo mu ?"

diyecektir.Ayrıca "Hayat mevcut doğa yasalarının zorunlu bir sonucudur", diyerek veri

eksikliğinden dolayı cevabını veremeyceği konuda olan hakimiyetini gözler önüne

sermektedir.

Yazanın şu anda ortaya koyacağım hatasıyla , ispatlamaya çalıştığı şeyin ateizm

mi yoksa kendi ruh durumu mu olduğu sorusu akla gelebilir :

Yine bir başlık atılmış ve de yukarda belirttiğim tekniklerle olayın gerçek yüzü

hakkında bilgiler veriliyor gibi bir durum oluşturulmuş ama sanki okunmasın diye.

Nedenmi ?

Başlık :

"Evrendeki hassas denge yi nasıl açıklarsınız. ?"

Alıntı...

"Evren'in o derece hassas bir dengede olduğu doğru değildir. Daha doğrusu, o dengeler, kendilerinin

oluşması için bir ayar yapıldığının göstergesi değildir. Herhangi bir süreç, mevcut doğa yasalarına

göre eninde sonunda belli bir denge durumu oluşturur. Kuralları değiştirip, sistemi tekrar kendi

haline bıraktı ğınızda, bu sefer başka bir denge durumu oluşur.

Yeni kurallara, yeni duruma göre. Belli bir denge durumuna ve o duruma uygun olarak meydana

gelmiş oluşumlara bakarak, bunun altında tasarım aramak, meseleyi tersinden görmektir."

Şimdi yukardaki alıntıyı inceleyelim...

Aşırı derece de bilimsel bir konu. vede içinde geçen bir cümle "eninde sonunda belli

bir denge durumu oluşturur" eninde sonunda ne kadar bir zamana denk geliyor ? ayrıca

denmişki "Kuralları değiştirip, sistemi tekrar kendi haline bıraktığınızda, bu sefer başka bir denge

durumu oluşur" sanki windows kuruyor, olaya çok hakim.Evreni şöyle bir karıştırıp sopayı

çıkardığımızda yenisi hoooop karşımızdaaa , neden ? çünkü daha önce bir çok kere

denenmişte ondan.Ve geldik burdan yapılması gereken bilimsel çıkarıma:herşeyi

bozsam bile kendiliğinden düzeldiğini gördüğüme göre Allah’ın olması imkansızdır.Yani

kendi kurduğu kurallarla kendi sonucuna varıp Allah’ın olmadığını ispatladığını sanıyor.

Page 14: Ateizmi anlamak

Ben yazana evini habire dağatmasını öneriyorum çünkü koskoca evren

kendiliğinden toparlandığına göre minnacık oda toparlanmiyacak değildir heralde.

Alıntı...

"Agnostisizm karşısında ateizmin tercih edilmesi için iki gerekçe sunulabilir. Birincisi, mevcut Tanrı

tanımlarının bazıları var olmadığı gösterilebilecek, yani yokluğu kanıtlanabilecek Tanrı'lardır. Örneğin

kutsal kitaplardaki Tanrı var olamaz. Fakat çoğu inançlı kutsal kitabına yabancı olduğu için, ya da

diğerleri de orada anlatılan Tanrı'yı görmezden gelip daha soyut, daha felsefi ve reddedilmesi daha

zor Tanrı tanımlarını benimsedikleri için, kutsal kitaplardaki Tanrı'yla uğraşmak yeterli değil. Başka

tür, daha felsefi Tanrı tanımlarının isebir kısmının yine var olmadığı gösterilebilir "

Yukarda yine sanki bilimsel bir açıklama yapılıyormuşcasına "Örneğin kutsal

kitaplardaki Tanrı var olamaz" cümlesi kullanılmış örneğin lafıyla olay "neden olamaz ?"

durumundan kurtarılmaya çalışılmıştır.İnananlar soyut vede reddedilmesi zor tanrı

tanımını benimsiyor diyor bizde çıkıp inanmayanlar reddedilmesi zor bir Allah yoktur

iddiasını benimsemiştirler desek bu bir kaynak mı teşkil edicek.Ben bir müslümanım ve

hiç te öyle ; bir Rabbim olsun ki kolay reddedebileyim diyen biriyle karşılaşmadım.Kafa

karışıklığında son nokta, sanki adeta şunu demek istiyor: kişi reddedilmesi kolay olan bir

ilah edinse yahut ona hata olarak atfedilen şeyleri kapamaya çalışmasa.Tamamda kişi

gerçekten Allah’ı bulmuşsa onu reddetmeye kalkışmazkı vede onun verdiği huzurla

tabiki sevdiğine gösterdiği özeni göstericektir.

Ayrıca yukardaki kısmın son cümlesiylede ateizmin agnostizme olan üstünlüğü perçinleştirilmektedir(!).

Alıntı...

"daha felsefi Tanrı tanımlarının ise bir kısmının yine var olmadığı gösterilebilir" bu cümleden

anlıyoruz ki agnostizm atezime göre tıraştır.(!)

Yazan kişi hakkında artık yardım mı etsem yermeye devammı etsem duygusu

taşımaya başladım ama şu sayfalar kitabın başları gibi ne yapabilirim devam :

İşte bir konu ve cevabı :

Alıntı ...

"Tanrı'nın varlığına dair kanıt olmamasını anlayabilirim, ama Tanrı'nın yokluğu kanıtlanmadan, ateizm

Tanrı'nın olmadığını neye dayanarak söyleyebiliyor? Vampirlere neden inanmazsınız? Ya da

kurtadamlara? Veya UFO'ların insan kaçırıp üzerinde deney yaptıklarına? Ya da görünmez insanların

etrafta yaşadığına? Bu ve benzeri akla gelebilecek sonsuz sayıda dayanaksız hayal vardır. Bunların

tümü için varsayılan tavır 'ret'tir."

Allah’ın kıyaslandığı şeylere bakarmısınız : vampir , kurtadam, ufo ?

Demek istiyorki nasıki bir ufonun yada vampirin yokluğu ispatlanamadığı halde

yok olmadıklarına inanılıyorsa , ateizmde de Allah’a bakış açısı budur.Peki onların var

olduklarını şu anda hisseden biri varmı ? ufodan geçtim şu anda halihazırda vampirlerle

kurtadamlarla iletişimde olanlar varmı ? e ozaman kural burda çöküyor çünkü

yokluğundan bahsedilen bu örenklerin varlığından bahsetmekte muamma ! yani

yokluklarına inanıyorum ,kanıtıda yok denilen örenklerin varlıklarına dair ortada ne var ki

olay ,Allah’ın yokluğuna inanıyorum ama kanıtlamak zorunda değilimle eş tutulsun.yani

burda Allah’ın varlığıyla kurtadamların varlığı eş tutulmaktadır vede bu kitabın daha

Page 15: Ateizmi anlamak

önceki satırlarında da rastladığımız şekilde sanki bu durum farkedilmeyecekmiş gibi bi

durumla izah edilmeye çalışılmıştır.

Aslında burda kullanılan karma karışık , çok imgeli sanki çok bilimsel miş gibi

duran ama biraz derine inildiğinde aslında hiç bir şey anlatmayan bu uslub benim ilk

defa karşılaştığım bi tarz değildir.

Yeni bir başlık daha:

Alıntı..

"Din ile alıp veremediğiniz ne?

Benim din ile ilgili kişisel olarak eleştirdiğim nokta, ne ibadetler, ne inançlar, ne de masum

görünen herhangi bir şey. Ben inançlının mentalitesiyle ilgiliyim. Problem yaratan faktörün 'düşünce

biçimi' olduğu, dinsel inancın ister istemez içinde taşıdı ğı ve farkında olmadan önerdiği bu 'düşünce

biçimi'nin bilimsellik karşıtlı ğına yol açtığı ve bu yüzden de bu 'düşünce biçimi' ile savaşılması

gerektiği kanısındayım."

Başlığa bakınca cevap olarak sanıyorsunuzki "Yoo benim din ile alıp veremediğim ne olacak" diyecek, ama alıntının sonunda şunu diyor " bu düşünce biçimi ile

savaşılması gerektiği kanısındayım."

Savaşıyor çünkü Allah’ın yaratma eylemi dediğimiz anda onun bilimle açıklmaya

çalıştığı bütün sistem çöküyormüş.Yukardaki alıntılarında bilimi nasıl açıkladığını gördük

arkadaşın.Burada çok büyük bir problem yok ,çoğu bilim adamında görülen tavrı

sergiliyor aslında , yani bilimsel ateist tipiyle karşı karşıyayız burda.

Kitap artık ortalarına yaklaştıkça nedense kendini sürekli tekrar etmeye

başlamıştır.İşin enteresan tarafı sonuna kadarda bu süreklilik devam ediyor, ne gerek

varsa ? Bazı konular varki kitapta en az 4 defa sorulmuş ve cevaplanmış , tutarsızca .!

Ayrıca konu bulunamayan kısımlarda dinle bilim çarpıştırılmış vede dinin bilimsel

olmadığı orataya konularak inansılmasınında akla yatmayacağı izah edilmeye

çalışılmıştır.

-Birisi gelip hiç tanımadığınız birini, onu size anlata anlata sevdirebilirmi ?

Süper bir insan olduğunu ortaya koymasının ne önemi vardırki ?

Zaten birbirini seven insanlar da; biribirlerinde sıfır hata buldukları için birbirlerini

sevmezler. Kitabın nerdeyse yarıya yakınında böyle bir durum var ve

“akla yatmıyor o zaman din geçersizdir”

demeye çalışıyor ama hiç bunu demeye çalışmasın bile çünkü Allah’ın varlığını

kendinize ispatlayarak müslüman olmuyorsunuz sadece bunu hissediyorsunuz.Başka

insanlara ispatlayacağınız şeyde Allah’ın başı, sonu, nerde olduğu, nasıl olduğu gibi

bilgiler değildir ve bunların bilinmiyor olması ortada bir çelişki varmış hissini doğurabilir

ama kişi aslında bilmediği ,görmediği yok olduğunu bildiği birşeye inanıyor değildir

çünkü Allah’ın varlığını hissetmek diye bir his var sevgi gibi ve kişi Allah’ın onu sevdiğini

hissettikten sonra kalkıpta varmıdır yokmudur araştırmasına zaten girişmiyor girişmezde

Page 16: Ateizmi anlamak

Bir ateist bu hissi bilmediği için Allah’a inananların kendisi gibi olduğunu sanmaktadır. Mevcut durum, “aşksız geçen gün ömürden sayılmaz” cümesiyle anlatılabilecek

derecede farklı 2 ruh durumundan oluşmaktadır ki adeta biri diğerine göre yok

hükmündedir ve aşk kavramınında dinde çok fazla kullanılıyor olmasından cümle,

durumu ortaya koymak açısından gayet başarılı bir örnek olucaktır.

Kişinin ruh durumunu kitabından yapılan alıntılarla ortaya koymaya devam edelim.

Alıntı...

"Peygamber Muhammed Ay'ı ikiye bölmüş müdür?

İlgili ayet ve hadislerin doğru tercümesi, Ay'ın iki parçaya bölünüp, Hira Dağı'nın iki tarafına

düştüğünü ima eder. Yani buna göre Ay, Hira Dağı'ndan daha küçüktür. Dünya'ya düşmüş, ama

kimseyi incitmemiştir. Ayrıca aynı kaynaklara göre Mekkeliler buna tanıklık etmişler, fakat buna

rağmen iman etmemişlerdir. Bu konuda astronomik deliller olduğu da dincilerin uydurmasıdır.

Ay ikiye yarılıp dünyaya çarpsa, dünya üzerindeki yaşam sona ererdi. Yani bu iddia doğru

değildir."

Bu konuyu bilipte burda yazıldığı gibi bilen kaç kişi var ? yada başka bir deyişle Ateizmle insanlara doğruyu yanlışı göstericek insanın böyle bir hata yapıyor olması normalde kişiyi o işten alıkoyması gerekir ama burda adeta deli cesaretiyle gerçeklerden kopulduğu anda konulara kendi yorumunu getirmekle “olay zaten mantıksız buda olsa olsa böyle olmuştur”anlayışını katarak konu açıklanmaya çalışılmaktadır, bilen kişiler bunun böyle olduğunu bilir , amatör ötesi .

Sanki kitap aslında gizliden bir şeyi açıklamaktan ziyade kafaları karıştırmak

vede sinir bozmak maksadıyla yazılmış gibidir çünkü olay tutarsızlıktan bilgisizliğe

doğru ilerlemektedir.

Ayrıca Kuran’daki kelime tekrarlarıyla alakalı olarak mealden yapılan

araştırmanın sözünü dahi etmesi , yokluğunu varlığındaki tezatlarla süslemeye

çalıştığı konu hakkında sahip olduğu bilgisininde çok tabanlı ve kökenli

olmadığının ispatıdır çünkü Allah yoktur diyip hafız gibi Kuran’dan sayfalarca ayet

sunma durumuna kitabın ilerki bölümlerinde kendini kaptıracaktır.Aslında en harbi

tavır “oraya bakmam bile çünkü o bir ilahi kitap değildir” olmalıdır

Nerdeyse artık olay " zaten bütün ateistler bu çelişkileri yaşıyor kardeş ,sende

benimkini görmeyiveriver, ayrıca çok meal tefsir falan dedim ama arapçada

bilmem, kusura bakmayasın kardeş " durumuna dönüşmektedir.

Hadi sen bir ateistsin ,arapça bilmeni beklemiyorum zaten ama senin yaptığın bence

ruh yoktur deyip ruh sağlığı uzmanından yarın için numara almaya benziyor.

Tabi , kitabında felsefede sınır tanımamışsın ama benim amacım bu değil sadece

sana kendini gösteriyorum .

Kitapta Kuran’daki çelişkilerden bahsederken yapılan mecazi anlatımlarında bir

hata olduğu ileri sürülmektedir yada Allah’ın böyle bir anlatma uslubunun

olamayacağından.

Page 17: Ateizmi anlamak

Ama mecaz vardır , mecaza örnek Ayetler:

"Çocukları ihtiyarlatan o gün " ( Müzzemmil:17) :Yani Kıyamet günü...,

"yüzünüzü mescid-i Haram'a çevirin " ( Bakara: 149) : Sadece yüz değil, tüm

vücut, "Nefes almaya başlayan sabaha" ( Tekvir: 18 ) Yani ufuktan güneşin

doğuşu sırasında yaydığı ışık

"Onlara elim bir azap müjdele " ( İnşikak: 24 ) :Aslında müjde burada zıt anlamı

ile kullanılmıştır...

Bazen kesin olacağı bildirilen hükümler "mazi" - geçmiş zaman- sıgası yerine

istikbal - gelecek sıgası ile kullanılır: " Sura üflendi."

( Yasin: 51 ), "İki eli kurudu da" ( Tebbet: 1) .

" Şehre sor " ( Yusuf: 82 ): şehir halkına sor

" Dünya hayatı , tıpkı gökten indirdiğimiz bir suya benzer " ( Kehf: 45 ) :Yani

dünya hayatı süratle geçer.

" O , katımızda bulunan ana kitaptır " ( Zuhruf: 4 ) : Yani asıl kitaptır.

" Onlara şefkat kanatlarını ger" ( Hicr: 88 ) : yani merhamet göster.

" Ölü iken kendisini dirilttiğimiz " ( En'am: 122 ) : Yani delalette iken hidayet

verdiğimiz...

" Topluca Allah'ın ipine yapışın " ( Ali İmran:103 ) : Allah'ı güven , teslimiyet,

Kur'an'a uymak...

" Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler "(Bakara:18):Günümüzün deyimi ile üç

maymunu oynayanlar.Bilerek Hak'kı inkar edenler.

" Beyaz iplik, siyah iplikten ayırt edilene dek ..." ( Bakara:187 ) :yani gündüzün

beyazlığı, Tan vakti ...

" Elini boynuna bağlama (cimrilik yapma) ve hepsini açıp saçma (israf etme)": (

İsra:29 )

" Allah'ın iki elide açıktır " (Maide: 64) : Allah cömerttir ( Aynı anlamda hadis :

"Allah'ın sağ eli doludur." ( Buhari: 9/150) )

Kitaptan bir alıntı...

"Tanrı'nın gerçekten var olup olmadığı, ne olduğu ve nasıl olduğu bilinmeden bu açıklamanın

yapılamayacak olmasıdır. Yani bu açıklamayı yapan kişi, Tanrı'nın hem var olduğundan hem de

niteliklerinin neler olduğundan emin olmalıdır ki Tanrı hakkında bize o bilgileri versin. Yani bunları

söyleyebilmesi için, bir kişinin zaten baştan Tanrı'yı görüp bilmesi ve algılaması gerekmektedir. Ve

daha önemlisi Tanrı'nın bilinebilir olması gerekmektedir. Fakat kişi zaten Tanrı'yı açıklarken

bilinemez diye açıkladı ğı için kendi içinde bir çelişkiye düşmektedir.Yani aslında 'Ben bilinemez bir

şeyi biliyorum' demiş olmaktadır.Hiç kimsenin, Tanrı'nın nasıl olduğunu, neye benzediğini ve var

olup var olmadığını bilmeden, Tanrı'yla ilgili herhangi bir söylev vermesi mümkün değildir."

Bu kişi bir söylemde bulunmuş ama Dünyanın %80 civarında ki bir kısmının

Allah’ı görmüş olması gerektiğini de iddia ettiğinin farkında değil.yok eğerki bunu da

iddia etmemiş oluyorsa ozaman geriye kalan %20 nin o %80 den daha akıllı olduğunu

iddia etmiş olur.Sonrada bunu kitabın bir kısmında “çok olan doğrumudur”diye başlık

açıp içindede hayır cevabını verdiği anda çok olanın doğru olmadığını da ispatlamış

olur çünkü neden se yazar evde ekmek olmasa “evde ekmek varmıdır” diye başlık

açıp altında var diyerek ekmek almaktan kurtulmaya muktedir gözükmektedir çünkü

Page 18: Ateizmi anlamak

onun var demesiyle evde ekmek olmaması mümkün bile gözükmemektedir.

Kitabın devamında Kuran’dan bazı ayetler sunularak çelişkiler ve hatalar olduğu

savunulmaktadır kadın hakları, miras,cariyeler vs gibi.

Mirasla ilgili olarak atfedilen hataya ait cevabım

Varsayalım ki, bir adam öldü, geride 162 bin liralık bir miras ve üç kız evlat, bir ana, bir

baba ve eşini biraktı. Bu sefer de yukarıdaki ayetlere göre miras paylaşımı şöyle

olacaktır:

Üç kız evlata mirasın 2/3’ü, ana ve babanın her birine 1/6, karısına 1/8 kalacaktır.

Bu durumda oranları toplayalım:

2/3 + 1/6 + 1/6 + 1/8= 27/24= 1,125.

Bu sefer de oran 1 ’den büyük çıktı. Eğer payları oranında, yani kızlara (162 * 2/3) 108

bin, ana ve babaya toplam 54 bin, karısına da 20.25 bin verirsek toplamı 182.25 bin

ediyor. Halbuki elimizde 162 bin var. 20.25 bin liralık eksi ğimiz oldu. (Karısına verilen

1/8 fazlalık gibi duruyor) Bu parayı nereden bulup vereceğiz?

Cevap :

Allah nisa suresi 11. ve 12. ayetlerde bi durumdan bahsettiğinde geride kalanlar için;

Bahsettiği durumdan geriye kalan miktarın paylaşılacağını ifade etmiştir mesela:

ölenin çocuğu varsa, anne ve babanın payları teker teker 6 da 1 dir demiştir (burda gizli mana; geri kalanlar da çocuklar arasında paylaşılıcaktır demektir)Fakat daha öncesinde çocuklar arasındaki paydan bahsederken, anne ve babadan bahsetmediği için anne ve babanın olmadığı bir durumda, çocuklar arasındaki

paydan bahsediyor demektir genelde yapılan hata bu iksini toplamak olmuştur , yani evvelde geçen durumda anne baba, bahsi geçmediğinden payları sıfırdır aslında

ama; genel toplama, 1/6 + 1/6 şeklinde dahil edilip 1 in üstünde bir değere ulaşılmaktadır

sonrasında geçen;anne,baba payında ki durumlarada(1/6), yukardaki çocukların(2/3)

payları eklenemez çünkü o paylar anne,baba yok ken ki çocukların hak ettikleri

paylardır,daha sonra bahsi geçecektir çünkü anne baba bahsi

o çok meşhur örnek olan:

“Bir adam ölür ve geride bir anne, bir baba, üç kız evlat ve bir de eş bırakır.

Miras nasıl paylaşılacak?”. Bu örneği ortaya atan kişiler çözümü de (!) kendileri verirler:

“1/6 + 1/6 + 2/3 + 1/8 = 1,125”. Yani oran 1,0 dan büyük, o halde Kuran'da matematik

hatası var!

bu örnekte ki 2/3 ün buraya dahil edilmesi yanlıştır

çünkü bunla ilgili hükümde bahsi geçen sadece erkek ve kız kardeşlerdir anne,baba

olduğuna dair hüküm daha sonra geçmektedir çünkü ayet açık olarak mirası, kız ve

erkek arasın bölüştürmekle başlar ve derki erkeğin payı kızın payının 2 katdır

İkiden fazla kadın iseler ölenin bıraktığının üçte ikisi onlarındır,(yani gerisi erkeğindir

demek istiyor)

Page 19: Ateizmi anlamak

(gizli mana şudurki, anne ve baba payı olmadan miras bölüştürülmüş olur ve tam olur)

devamında eğer çocuk varsa, anne ve babanın payları 1/6 dır der, fakat evvelde

bahsedilenlerde çocuklardılar aslında anlıyoruz ki burdan; evveldeki durumların içine

anne,baba bahsi katılmamıştır...burdan kasıt anne,baba varsa payları budur(1/6 dır)

gerisi çocukar arasında pay edilir demektir

yani 1/6 yla 2/3 ü toplayamassınız, 2/3 artık hükümsüzdür ,çünkü 2/3 paranın tamamı

üzerinden bir değerlendirmedir ama artık paranın tamamı, içinden 1/6 çıkarılarak

bozulmuştur 2/3; anne ve baba yokken geçerli olup, olmaları durumunda; anne baba

paylarını alır,kalanıda kıza kalır

kız için geçerli formul (x-((x/6)+x(x/6)+(x/8))) tür oda 13x/24 eder, kızın payı 2/3 değil

13/24 tür

Mirasta diğer yöntemlerle dağıtıldığı taktirde de bir hata oluşmamaktadır , bunun yapılmasının nedeni :

Ayetlerde paranın dağıtılması konusunda tam olarak belirtilmeyen husulardan

dolayı kapalı bir şekilde açıklanmasıdır.çünkü ordan yapılması gereken çıkarımların

hepsi alenen yazılmış olsaydı bu gün bu artan paraların kimlerin elinde ne şekilde

kullanılacağının bilgisi olmamasına rağmen o paraların elden çıkmasına karşı gelmek

dinden çıkmak demek olucaktı.

Aslında artan paranın din yolunda kullanılacağı , fakir fukaraya veyahut dinle alakalı

herhangi bir işte sarfedileceği bellidir fakat gün geçtikçe güvenliecek insan bulmakta

zorlanılmasından dolayı bu paranın bu işlere dağıtılacağından nasıl emin olabiliriz hatta

ve hatta yardım bahanesiyle alınıp başka işlerde kullanılmyacağından ?

Dolayısıyla nerede ne şekilde sarf edileceği belli olmayan paranın çar çur olmasından ziyade hak sahiplerine verilmesi (reddiye) daha mantıklıdır.

İşte bu kapalı anlatımdan dolayı herkesin yaptığı matematik hatasına bir çözüm

getirilmeye çalışılmış, dağıtmak için eldeki paradan daha fazla paraya ihtiyaç duyulduğu

sanıldığında herkesin payından eşit oranda azaltma yaparak(avliye) tekrar dağıtım

sağlanmıştır.

Ama aslında yukarda açıkladığım gibi paranın yetmemesi diye bir şey yoktur.

Cariyeler, şahitlik, mirasta eş tutulmama konuları hakkında cevabım:

Cariyeler hakkında ise şu söylenebilir ;

Savaşta ölen erkeklerin kadınları direk olarak boşta kalacağı için onları savunma

durumu oluşmuştur fakat oluşması muhtemel sapkınlıkların önüne nasıl geçilecektir ?

Eğerki eşleri olmayan bu kadınlar sahipsiz bir şekilde ortada kalırsalar ortaya daha

büyük namus davalarının çıkacağı vede bunun toplumu birbirine düşüreceği

görülmemektedirmi ? Dolayısıyla bu kadınları sahiplenmek hem oluşması muhtemel bu

durumu ortadan kaldırmak hemde savaşta karşı taraf olup müslüman olmayan bu

kadınlara dinin tebliği açısından en mantıklı yol olacaktır.

Ayrıca kökeni islamiyetten önce olan bu olayı keser atar gibi ortadan kaldırmak

yerine bunu sosyolojiye hakim tavırlarla gerçekleştirmek olayı savunuyor olmanın değil

insanların ve hayatın farkında olmanın göstergesidir.

Page 20: Ateizmi anlamak

İslamiyette kadına şahitlik vede miras konusunda negatif ayrımcılık yapılmasının

nedeni ise:

Çünkü;

İslamiyete uyulmasının zorunluluk olduğu ülkelerde kadın baskı altındadır.Giyimi

kuşamı,rahat bir şekilde gezebilmesi, araba kullanabilmesi gibi bir çok konuda

kısıtlamalarla karşı karşıyadır .Sürekli baskı altında olan kimseler akli melekelerini o

baskıyı görmeyen insanlar gibi rahat kullanamazlar çünkü o kişi sürekli hata yaptımmı-

yapıyormuyum kaygısıyla yaşadığı için artık objektif düşünebilme yeteneğini

sürdürmekte zorlanabilir işte 2 kadın şahit istenmesinin nedeni ; kadının içinde

bulunduğu bu durumdan dolayıdır.

Kadına bir aşağılama değil toplumun farkında olmaktır.

Para konusuna gelince , sonuçta bir evin maddi imkanlarının karşılanmasının

yükünün nerdeyse tamamı erkeğin omuzlarındadır ayrıca kadın evlendiği takdirde eşi

tarafından belli bir gelirede sahip olucaktır.

....

Kitap bundan sonra tekrar ateizm deizm vesaire nedir den başlayarak olayı

baştan anlatmaya başlıyor fakat bunu yapmakla hata yaptığının farkında değil çünkü bu

şekilde her kendini tekrarlayışında sanki bir öncekileri yanlışmış hissini uyandırdığının

farkında bille değil.

Kitap bundan sonra konuyu Türkiye ve islamiyet ten dünya ve teizm noktasına

taşıyarak pozitif ve negatif yanlarıyla konuyu irdelemeye devam edip klasik olarak pozitif

olduğu öne sürülen yanları çürütme çabasını sürdüyor.

Bundan sonraki söylemlerde dünyevi bakış açısı hakim olduğu için savunucularıda genelde

Filozoflar oluyor ve konu kişileri ilgilendiren boyutundan çıkıp bir kaynak niteliği taşımaya

doğru ilerliyor ve devamında da kanyak olma niteliğini sürdürürcesine uzunca bir

alıntıyla evrim teorisini ansiklopedik olarak açıklama yoluna gidiyor vede değişik bir

teknikle son söz kısmında yeni yeni başlıklar açarak adeta “ Gördünüzmü anlattığım

herşey doğruydu ”hissi vede hevesiyle sanki çok büyük bir şeyi bitirmişliğinin ardından

gelen tarzda yaşanan mutlulukla cümleler kurmaktadır.

mesela :

"Dini inanç toplumsal bir hezeyan mıdır?

Dini inanç ile toplum psikolojisinin daha başka yönleri arasında benzerlikler bulunmakta, ki bu

bence şaşırtıcı değil.Bir belgeselde ilginç bir deney izledim. Bir grup üniversite öğrencisini bir

odaya toplayıp, 20 dolarlık bir banknotu açık arttırmaya çıkardılar..."

Yukardaki alıntıda bu “bence şaşırtıcı değil”derken “o kadar şey söyledik

heralde çıkıpta artık bence şaşırtıcı değil diyorsak e yani muhakkaki öyledir “demeye

çalışıyor adeta. Farkındaysanız yazan artık o enteresan dili bir kenara bırakıp normale

Page 21: Ateizmi anlamak

dönmüş ve gerçek hayattan örneklerde vermeye başlamıştır.

240 sayfanın sonunda hala din ile toplumsal psikoloji arasında bir bağ olduğunu

sanmaktadır ama aldanmaktadır çünkü bunun için ne bu kadar uzun uzadıya çene

çalmaya gerek vardır nede bu kadar kafa şişirmeye .

Çünkü din ile toplumsal psikoloji arasında bir bağ zaten vardır....

Aslında toplumların sahip oldukları bir çok değer bu şekilde gelişmektedir.

Kişinin , beni rahat bırakın ben aklım başıma gelince neye inanıp neye

inanmamam gerektiğne karar veririm demesi, sürtünmesiz ortamda aynı yükseklikten

bırakılan biri ötekinden daha ağır cisimden hangisi daha önce yere düşer demeye

benziyor.

Her cismin bir sürtünme katsayısı olduğu gibi her ülkenin de laikliğe bakışı tabiki aynı

olmayacaktır.Sen öz laikliği savunuyorsun ve arıyorsun ama kitabında ateizmin

propagandasını yapmaya kalkışarak gene “kafam heralde kumun içindedir”tekniğiyle

saklanarak kimsenin seni görmiyeceğini falan mı sanıyorsun.

Kitabın sonlarına doğru beyninde oluşan “Din artık yok olup gitmeli? çünkü okadar şey

anlattıktan sonra muhtemelen öyle olması gerekir’ düşüncesinden den sonra hiç

birşeyin değişmediğini gördüğü anda yaşadığı hayal kırıklığını gene kendi tekniğinle

yani:

"Din neden yok olup gitmedi?" başlığı açarak gidermeye çalıştığını görüyoruz.

Anlatımdaki ukalalıktan ortaya çıkan tek şey: Sinir..

Yani “din neden hala var “ gibi bir soru sorulmuyor , birine kızdığımız anda

söylediğimiz sözlerden biri olan “ yok ol ” cümlesiyle yazan ruh durumunu orataya

koymuştur.

Artık içeriği ne kadar önemli siz düşünün.

Mesela :

Alıntı..

"Her dinin mensubu için başka bir dine ait ilkel inançların saçmalığı ve ilkelliği aşikardır.

İnsanlar sadece kendi yetiştikleri dinin ilkel inançları konusunda kör oluyorlar. Çünkü işin o

kısmını umursamıyorlar"

Gördünüzmü ne demek istediğimi...

Yazanda önceki nezaketten, anlayıştan eser kalmamış , alıntıda geçen kelimeler

şunlar: “ilkel,saçmalık,kör olmak,umursamamak. ...!”

Ama bakın yazan kitabı yazarken kitabın başlarında nasıl bir söz vermişti :

"Bu yüzden ben, bizi, yani benim gibileri böyle düşünmeye iten ve pek çoğu günümüz toplumunun

çağdaş bireylerinin çoktan ulaşmış olması gereken bilimsel birikimden temel alan düşünceleri olduğu

Page 22: Ateizmi anlamak

gibi, net, dobra dobra, çekinmeden, yumuşatmadan, ama aynı zamanda da saygı sınırları

çerçevesinde ve insanların inançlarını incitmeden ve kendilerine hakaret de etmeden sunmaya

çalışacağım.

Bunu yaparken ateizm teriminden korkup çekinmeyeceğim. Bu terimden uzak durmak yerine,

terimin taşıdı ğıönyargılar ve yanlış anlamalarla savaşmaya çalışacağım."

Yorumu sizlere bırakıyorum...

Sanki yazan beni dinlercesine bir konu daha açmış işte bu :

“İman konusunda fikir değiştirmek”

Aynen yukarda anlattığım ruh durumu geçerli.

Okadar psikolojik baskıydı, sosyolojiydinin ardından en iyisi bende o yoldan

gideyim tekniğini uygulamaktadır.

Alınıtı...

"Ateistforumdaki çeşitli başlıkları inceleyip, dinlerin insan yapısı olduğunu görmek kolaydır"

Kendisi okadar uzun uzadıya,tekrar tekrar anlattı vede sonunda kararsızlığa düştüki

artık bunun ne kadar kolay olduğunu kendinide bir kenara koyarak orataya koyuyor

Müslüman oranı malum olan ülkemiz için arkadaşımız oldukça sosyolojik bir

tespitte bulunmuş. Zaten bu kavramdan sürekli bahsediyor olması konuya olan

hakimiyetinden dolayı.

Büyük bir buluşa imza atmış olan yazan bunu sürekli söylemekten kaçınmıyor.işte :

Alıntı..

"Her şeyden önce anlaşılması gereken temel konu bence inancın kökeninin zihinsel eylemler ve

muhakemeler değil, sosyal ve psikolojik faktörler olduğudur"

Katılmamak elde değil...!

Kitabın sonunda “herşeyden önce” diyerek te sanki hiç bişey yapmamış izlenimi

uyandırıyor. Başarılı.. !

Alıntı...

"bence daha önemli yolu ise, Tanrı denen kavramın bir açıklayıcılığı olmadığını, bu kavramın içi boş

ve sadece psikolojik kaygılara hitap eden bir açıklama olduğunu anlamaktır."

Burdan anlıyoruz ki kişi şaka yapmamaktadır, gerçekten ateisttir....

Son söz deyiz ama habire yeni konular açılmaya devam ediyor ,yazan bu kitap yazma

işin çok sevmiş bırakamıyor.

Artık yazan da çelişkiler, bilgi eksiklikleri,megalomanik haller olduğunun farkına vardık

Gizli bir lider edasıya yazıyı kaleme aldığı gözlerden kaçmıyor.

Page 23: Ateizmi anlamak

Ve işte yeni bir haliyle daha karşı karşıyayız.

Yeni başlık:

Alıntı...

"Ateizmin fikirsel ve kültürel yönü"

"Özellikle genç ateistlerin pek çoğunun rahatça ateist olduklarını bile çevrelerine açıklayamadığı

düşünülürse, genç ya da yaşlı, bu toplumda pek çok oruç tutan, bayram namazına giden, imam

nikahı yaptıran, katıldıkları cenazelerde fatiha okuyan vs ateist doludur."

Artık kişi etrafındaki insanlar hakkında hezeyanlara sahiptir hatta ve hatta iç

dünyalarımda görebilmektedir , uzmanlıklarından biride kimsenin kimseye açıklamadığı

haller dir.

Ayrıca “o kadar kitap yazdık bi etkisi olmuştur heralde” mantığıyla yukardaki alıntıyı

"ateist doludur" şeklinde bitirerek kendine pay çıkarmaya çalışmaktadır.

kitabın bitiriliş bölümünde kullanılan dil adeta ağlıyormuşcasına yazıldığı hissini vermektedir.

Şu anda kitabı bitirmiş bulunmaktayım ve söyleyebileceğim ilk şey eski bir

inanan olduğunu öğrendiğim bu arkdaşımızın burda gösterdiği tavır la yine eski bir

inanan olan turan dursunun zamanında gösterdiği tavır arasında pek bi fark

olmadığıdır.islam inanışında mürted olarak bahsi geçen konudur vede islam inanışını

reddeden kişi manasıan gelir.

klasik olarak şunu söylemem gerekir ki;

Bir mürted bir ateistten daha farklıdır,buna yazımın en başında

değinmiştim.Mürted olan kişi aslında hiç bir zaman islamiyetten çıkamaz vede hayatı

boyunca bunun için çaba gösterir, yazanında bu kitapta aynen turan dursununda

yazılarında yaptığı gibi ne kadar büyük bir çaba gösterdiğini kitabı okuduysanız

görmüşsünüzdür.Amaçları aslında geçmişlerine yapışmış olan o müslümanı silmektir

vede ateist olanlara sesleniyorum ki mürted olanları hiç bir zaman ateist olarak

görmeyin çünkü aynı tavrı bir daha sergileyebilir.

Hepiniz atıyorum fenerli olsanız vede galatasaraylı olduğunu bildiğiniz biri fenerli

olduğunu söyleyip aranıza katılmak istese tavrınız ne olurdu ? aynı şey değilmi.

bir ateiste saygı duyarım fakat mürtede asla çünkü o elindeki büyük bir nimeti itmiştir

vede sizi bir ateist gibi asla dinlemez, dedikleriniz ona gitmez çünkü onlar ateistler gibi

boşlukta değildirler, bir kişide Allah inancı oluştuktan sonra bunu kaybetmesi

durumunda , kavga ettiği arkadaşının bütün sırlarını anlatırmışcasına tavır takınması

yerine sessizliğe çekilmesi vede ateist olucaksa bile bunu iç dünyasında yaşaması çok

aklı başında bir hareket olucaktır.Zaten yazanın yazılarındaki uslube baktığımız zaman

ne kadar kendisinde olmadığı,karşılaştığı herşeyi tanımlayarak sanki hepsini aşmış

Page 24: Ateizmi anlamak

olduğu hissini uyandırmaya çalışmış olduğu malumdur, ayrıca yaşını başına almış

olduğunu düşündüğüm bu kişinin yazılarında şu aşağıdaki cümeleleri kurmaması

gerekir

"çünkü internetteki ateizm tartışmaları konusunda tecrübemiz çoktur. İnternetin ilk yıllarından beri bu

konuların tartışıldığı belli başlı ortamları bilen ve takip eden biriyim çünkü.Ateistforum'dan ne kişiler

geldi geçti şimdiye kadar "

Hani derler ya bırak seni başkaları övsün, arkdaş tarzıyla “ başkaları yokki ” izlenimi

uyandırmaktadır.

Ayrıca aşağıdaki alınıtısıyla da sadece şunu diyeyim , haline üzülüyorum :

"Ve bunu eski bir inançlı olarak söylerim. Gençken ben de inanırdım. Benim ateist oluşum üniversite

yıllarıma rastlar. Kendimi ise ne o zamanlarda ne de şu anda akıl ve mantık açısından sorunu olan

biri olarak görmemişimdir. Dolayısıyla, inancın zeka, akıl ve mantık ile ilgisi olmadığını birinci elden

dahi söyleyebilecek biriyim. O zamanlar daha az zeki değildim. Mantığımda bir kusur yoktu. Daha

akılsız da değildim."

Yukarda ki alıntıda beni üzen şeyin ne olduğunu size bırakıyorum...

Bir mürted neden hiç bir zaman ateist olamaz biliyormusunuz çünkü Allah’ın

varlığı hissini üzerinde taşımıştır.

Kişinin kitabı bitiriş bölümünde adeta haykırırcasına yaptığı yorumda gizli manalar vardır

ve onlar şunlardır.

Yazının bitişinde ateistler için sıraladığı beklentilerin çoğunu bir ateist

sıralamaz çünkü mürtedliğin dışında, kızmasın ama bu arkdaşta biraz saflık var.

çünkü ;

kolay kolay bir insan kendini yukardaki alıntıdaki gibi “lisede daha az zeki değildim"

yada "Kendimi ne üniversite zamanlarda ne de şu anda akıl ve mantık açısından sorunu olan

biri olarak görmemişimdir" şeklinde tanımlamaz

ayrıca ateistlerin genelde toplumda:

"ya en ufak bir ahlaki kaygı duymayan bir sosyopat ve bir toplum düşmanıdır, kendisinden her şey

beklenir. Ya da aklı ve mantığı olmayan, düşünmeyi bilmeyen bir tuhaf yaratıktır. Ya da özenti

sebebiyle dini inancı ve Tanrı'yı reddeden, çok basit ve kolay argümanlarla alt edilebilecek, yüzü

sivilceli bir gençtir."

Olarak bilinyor olması hissini taşımasına rağmen ateistler için özgürlük iddiasında

bulunması bir çelişkidir.şimdi diyecektir ki ben onlardan değilim fakat toplumun genel bir

bakış açısı olduktan sonra vede sende buna vakıf olduktan sonra sen böyle bir toplumda

ateistlere nasıl bir özgürlük talep ediyorsun ?

ben olan biteni yazayım belki biri çıkarda kale alır hem bu sayede tedavi olmuş olurum

mu gayesindesin ?

Page 25: Ateizmi anlamak

Mürtedler din hakkında bilgili oldukları için öz ateistleride rahatsız ederler mesela

Kuran’dan çokça delil sunarlar gerçek bir ateist bunu asla yapmaz, eline bile almaz

çünkü değer vermez bu durumlar kitabın içinde de çok açık bir şekilde zaten ortada dır

ve olaya hakim kişiler tarafından neyin ne olduğu görülür.Bizim kimseye zararımız yok

diyip ardından islamiyetin etksinin azalması gerektiğini vede ateizmin insanlara

anlatılması gerektiğini savunmak birbiriyle çelişen bir durumdur ki arkdaşa bu konuda

artık izin verilmeli vede bu konunda yaptığı hatalar görmezden gelinmeldir.

insanlar tabiki rahatsız olucaktır, sen kalkıp çoluğunu çocuğunu yıllarca belli bir

eğitimi verebilmek için hayatını ortaya koymuş insaların hayatlarını,onların çocuklarının

hayatlarını değiştirmeye çalışarak bozma iddiasını taşı sonrada bizim ne zararımız varki

bize bunu yapıyorlar edebiyatı yap.Kalkıpta diyeceksinki "e bize din empoze edilirken

suç olmuyordu biz insanlara ateizmi anlattığımızda mı suç oluyor" evet.

Nerde yaşadağına bakmadan hareket edersen ne yaptığını bilemezsin.

Normalde ateistlerde olan tutum şudur: dini konular konuşulan yerden

uzaklaşırlar yahut inanmıyor olmalarını bağıra bağıra anlatma ihtiyacı hissetmezler,bunu

yayma kaygısı taşımazlar, Allah’a inanmadıkları için anlaşılmadıkları kaygısını

taşımazlar , bu gibi problemleri sanki canını sıkıyormuşcasına anlatmazlar.Bir atesit bir

inananın yanında kolay kolay ezik durumda hissetnez kendini, çünkü

umursamayışlarından dolayı olayları bertaraf edebilme potansiyelleri yüksektir.Ama

kitabı yazanda bu durumların aksi olan bütün tavırlar vardır.

Ayrıca yazanın kitabında belirttiği gibi daha ahlaklıdırlar daha üst düzeydirler

falan filan vesaire durumlarda kendisinin onlardan olmayışını ortaya koyar çünkü

ateistlerin yaşam tarzlarında, dinde günah olarak kabul edilen şeyler günah olarak kabul

edilmediği için kalkıpta amerikayı yeniden keşfetmeye ihtiyaç yoktur.

Kitabı bel altından vurarak bitirmeye kalkışmakta pek hoş olmamış doğrusu

Zamanında Allah Hz ibrahime de oğlunu kes diye emretmişti, eğerki o anda buna mani

olmasaydı hz. ibrahimde katil olmuş olucaktı fakat öyle olmuş olsa o zaman herkesin

gözünde katil sanılıcak Hz. ibrahimi biz ne diye bilicektik ? Allah’ın verdiği bir emri yerine

getiren Peygamber işte Hz.Muhammed te Allah’ın verdiği emri yerine getirmiştir ayrıca o

dönemde bu emir sadece Hz.Muhammede değil tüm müslümanlara dır sonra her

zamanki gibi kafanı toparlayamayarak (hatta Kendini akıl ve mantık açısından sorunu

olan biri olarak tanımlamıdğını belirtme ihtiyacı duyan?)

denmişki :

"Bu kişinin Muhammed'e 'O bir pedofil'di demesi bir hakaret midir? " cevap : evet

Çünkü pedofili kişin kendini çocuklarla ilişki konusunda engelleyememesidir.

Fakat burdaki durum direkt olarak Allah’ın emridir vede tüm islam aleminedir , konu

nereye gidicek o zaman farkındamısın ?

Bilim bilim deyip sığ sığ düşünmekle hiç bişeye çare bulunmaz, hayattı anlatan

şeyler tanımlar değil, tanımları koyma kabiliyeti olan insanlardır, kalkıpta bu durumun

Page 26: Ateizmi anlamak

tıpta başka karşılığı yok o zaman ona bu şekilde hitap etmek mümkün olamayıcağı için

bu durum bir hakaret değildir demek: hayatı insanlar için değil tanımlar için yaşamaya

kalkışmak demek olur.

Kitabın bundan sonraki bölümünde yazanında çelişkiye düştüğü konuları kendi

anlatımımla sizlere sunuyorum.

2.BÖLÜM...

İslamda kusur gibi gözüken konulara ilişkin yazım :

Allah’ın en sevdiği kulunun hayatının zorluğuna bakarak islam

ülkelerindeki hayatın neden zor olduğunu anlayabiliriz çünkü bu dünyada

zorluk aslında Allah açısından bir ödüldür.Ayrıca zorluk kurallara uymuyor

olmanın bir sonucuda olabilir.

Bilimde ve teknolojide ilerlemiş ülkeler de refah seviyesi yüksektir

fakat Allah ; inananlarına bunu sonsuz hayatında yaşatmak istediğin için bu

dünyada çok fazla yaşatmaz.

Peygamberimizin hayatında kusurlar olduğunu iddia edenler için denilebilirki;

O öyle bir ümmetin Peygamberidir ki tamamen onlar gibi

olmalıdır.bana sorulsa ne gibi hatalar yapmıştır,bence

yapmamıştır,müslümanlıkta birbirinin ayıbını örtmek diye birşey vardır.

Kuran’da hatalar olduğunu iddia edenler için denilebilirki;

Çelişki Kuran’da değil zamanla islamdan kopma yolunda ilerleyen ülkeler

için islamın uyarlanmasında.

Bunu bir örnekle açıklayalım :

mesela ;

Bir gün italya biz müslümanlığa geçiyoruz ama kadınlara baş örtüsü takma hakkını tanımıyoruz dese Kuranla çelişkili bir islam olurdu. O zaman dan yüz yıllar sonra gelen bir italyan da Kuran’da hata var diyebilirdi. O zaman mevcut italyan din alimlerinden biri, biz x mehzebindeniz x mehzebine göre kapanmaktan kasıt, düşüncelerini gereksiz yere

Page 27: Ateizmi anlamak

yaymamak ve onları kapatmak diye bilirdi.

kıyametin kopma nedenlerinden biride aslında islamın bozularak yayılacak

olması.

bunlar doğru işler değil fakat; koca bir ülkenin inancı bir baş örtüsüne kalıcaksa getirisi götürüsünden çok olacağı için taviz verilmek zorunda kalınıyor.fakat Kuran bu bozunmayı savunmadığı için bu değişimlere yer vermiyor,içinde ayet olarak barındırmıyor,bunu istemiyor dolayısıyla Kuran dışı uygulamlar mecburen mehzep yoluyla legalleştiriliyor böyle yapılmayacak olsa ufak bir nedenden dolayı büyük getiriler büyük bir kayıp haline dönüşecektir.ama Kuran’da geçmiyor olmaları aslında gidişatın pekte hayırlı olduğunu göstermiyor çünkü bu bozunum, bir gün, inananları içi boş inananlara dönüşütürecek vede Allah’ın gözünde değer görmeyen bir dünya için sonun başlangıcı , bunlar haliyle zor konular çünkü başka bir açıdanda islamı dejenere eden Allah’ın kendisi olucaktır kaderiyle...

Ayrıca islam 4 temel den oluşur

1-Kitap

2-Sünnet

3-İcmai ümmet

4-Kıyası fukaha

herbirinin kusursuz olması demek bir diğerinin değerini azaltıcaktır.

Bu 4 temel ; islamın yorumlanmasında karşılaşacaklarımız hakkında

Peygamberimizin tavsiyesidir.Ve de az önce söylediğim gibi mesela

Kuran’ın kusuruz olması bir sonraki madde olan sünnete olan ihtiyacı

ortadan kaldırır.Yahut her şeyin Sünnetle çözülüyor olması bir sonraki

madde olan ve ortak karar manasına gelen müslümanların çoğunluğunun

bir konunda aynı davranması durumunuda doğru yolda oldukları durumunu

ortadan kaldırıcaktır.

ayrıca kusursuz olan Allah tan başka olamıyacağına göre yaratılanlardaki

kusur,kusursuzluğun sadece ona ait olduğunun bir ispatıdır.

Eğer eksiksiksiz bir Kuran olsaydı..

-Peygamber bu kadar değerli olmazdı

-Sahabe bu kadar değerli olmazdı

Page 28: Ateizmi anlamak

-Taabiin(sahabeleri gören) bu kadar değerli olmazdı

-Kimse, onların,konuları nasıl çözdüğünü umursamazdı bile

-Mehzepler orataya çıkmazdı, Türkiyede bir kadınla tokalaştığınızda abdest

almanız gerekirdi mesela

-Her zamanı açıklamak zorunda kalırdıki ,bu gelecekten haber vermek

manasını taşırdı vede ozaman bir büyü kitabı olurdu

-Ümmetin içinde ki din adamlarının, camideki hocaların pekte bir hükmü

kalmazdı, önemsizleşirdiler, camiler islam adına bir toplanma yeri olmaktan

yavaş yavaş çıkardı halbuki bunlar bütünlüğü bir arada tutan kişiler ama

kimse onları kale almaz, "Kuran’da yazıyor" zaten derlerdi,birlik duygusu

azalırdı.Allah bu eksikliklerle birliği sağlıyor farkındaysanız...

-Bir baba oğluna dini anlattığında vede nasıl yaşaması gerektiğinden

bahsettğinde "gerek yok baba Kuran’da yazıyor" cevabını alırdı ve ailevi

açıdan da bir kopukluk duygusu gelişirdi

-Kimse kimsenin sözünü dinlemez, Allah’ın dini düşünülmez bir hale gelirdi,

insanlar robot gibi namaz kılıp susardılar çünkü kimsenin kimseyle dini

konuda bir şey paylaşmasına gerek kalmazdı.

-Herkesin kendini bir alim bir hoca,bir müftü,müctehid,kutup,gavs,mehdi

gibi ünvanlarla tanımlamaları ihtimali çok yüksek olurdu.çünkü bilinmeyen

diye bir şey kalmamış olurdu.Dolayısıyla herkesin böyle büyük ünvanlardan

faydalanıp insanları etkileme ve liderlik hayallerine kapılma ihtimalı durumu

oluşurdu.

Bütün bu durumlar “O” nu anlatıcak olan Peygamberimizi değerli kılmıştır.

Peygamber Efendimiz neden bu kadar değerli ?

-İslam onun sahip olduğu değerle yayıldı

-Allah sevgiyi, olduğu halde kalbe göndererek değilde, seçtiği bir kuluyla

kalplerden kalplere dağıtarak yayıyor.

-Eğerki direk kalplere indirseydi, kurallarıda kalplere indirebilirdi Kuran’a

gerek kalmadan..

Page 29: Ateizmi anlamak

-Sözleri Allah katında değer taşımayan,çözüm olarak kabul görmeyen bir

Peygamberi ,düşmanları bile kale almazdı

-Allah, bir şeyi gösteriyor kullarına; "ben bir kulumu çok seviyorum sizde

onu sevin ki bende sizi seveyim",

-Allah Peygamberimizin sözlerini çözüm kabul ederek onu sevdiğini

gösteriyor vede sevgiyi yayıyor aslında

-Peygamberin sözlerinin Allah katında değerli olmadığını gören Halk ta

bencil bir Allah varlığı duygusu oluşurdu

-İslam, yaşanan bir yaşam biçimini ortaya koymaktadır,buda onun sadece

Kuran’la yayılmayıp,neden rasul ile tamamlandığına bir delildir

-Kusursuz bir Peygamber olsaydı ona uyucak olan ümmetinde kusursuz

olması gerekirdi fakat bizler kusursuz değiliz en büyük kusurlarımızdan

biride küçük çocuklarla küçük olmamızdır ,bizim ona olan sevgimizi

gerçekten anlamasını isteyip, kendimizi onun yerine koyup, onun gibi

davrandığımızda aslında yaşımıza göre kusurlu davranırız işte bu kusuru

sırf biz kendimiz orataya koyarız, onun mertebesine inip ona bir şeyler

verebilmek için yoksa kocaman adam edasıyla çocuğu korkutmaktan başka

bir işe yaramayız , toplantıdan çıkmış banka müdürü edasıyla çocukla

konuşursan büyük ihitmalle o senle konuşmaz,kaçar gider , Burdaki söz

konusu bütün kusurlar gerçek kusurlar değildirler,nasıl ki amaç çocuğa

kendini sevdirmek,ona bir şey öğretmek ise aynı amaçtır işte

güdülen.Allah’ın hep insan gibi olduğundan bahsedilir ayetlerinde, Allah

bunları söylemiş olamaz, bu kadar da ayrıntıya girmiş olamaz denir.Sen bir

çocuğun kalbine girmeyi biliyorsunda, Allah senin kalbine girmeyi

bilmiyormu sanıyorsun yoksa çok yukarlarda, çok soyut, çok ulaşılmaz bir

Allah olgusu oluştursaydı bu gün "Allah Aşkına" diye bi tabir kullanmıyor

olurduk

-vede son olarak diyebilirzki:

-Peygamberimizin değersiz olması diye bişeyden bahsedilemez, çünkü

herşey onun hürmetine yaratılmıştır...(onun nurundan)

(Peygamber efendimiz sahabesine “benim nurum siz güç yettirebilesiniz

diye size azaltılmıştır” buyurmuştur.)

Şimdi size eşitsizlik gibi görünen konularda aslında eşitliliğin sonuç

Page 30: Ateizmi anlamak

değil çıkış noktasıyla nasıl sağlandığına dair bir örnek vermek istiyorum.

Mesela :

Allah bir kuluna 100 tl dier kuluna 50 tl vermiş olsun bunlar bu paralarını

yardım uğruna harcadılar diyelim sanki biri ötekini geçmiş gibi görünebilir

fakat Allah 1.kuluna mesela yüzde 60 kader tayin ettiyse dier kuluna

yüzde 20 kader tayin etmiş olabilir.hayatı “kader+irade” şeklinde düşünücek

olursak eğer.

ozaman kaderden geriye kalan oran kendi iradeleri olucağı için

ilk kişi %40 istekle diğer kişi %80 istekle bu yardımlarını

gerçekleştirmiş olucaklardır.

(sonuçta hepimiz aynı işi yaparken bile farklı heveslere sahip

insanlarız) Ozaman;

1. kişi için Allah katında ki yardım miktarı = 100*((100-60)/100)= 40 tl 2. kişi için Allah katında ki yardım miktarı = 50*((100-20)/100)= 40 tl

Görünürde zenginlere ayrıcaklık yapmış gibi bi durum orataya çıkabilir ama Allah’ın neyi nasıl eşitleyeceğini bilemeyiz.

burda çok olarak verilen para değil düşünebilme ,saygı, güzellik, ilim,teknoloji vs.de olabilir

zahiri eşitsizliğe aldanmamak gerekir, batini olanda saklı olabilir gerçek olan...

En önemli soru :

“Allah’ın olduğunu ispatla...”.

Aslında bu yetki birilerinin elinde olmuş olsaydı, onu bütün dünya ya

yayardılar.haklı olduğunuz noktaya geldik işte.Neden çekilen bu düşsel

azaplar...

insanlık bunu bulabilseyedi hinduizme ulaşmazdı heralde deliller ,kanıtlar

her yerde ama arkeolog olmadan taşın toprağın önemi neyse sizede Allah

o.Malesef bu arkeolojieğitiminide Allahveriyor.Senden beklediği sınavı

kazanacakmış gibi hazırlanman sadece tabi bide arkeoloji yazman lazım ilk

tercihinde bu yüzden ucu bucağı gelmeyen, bir türlü bitmeyen, inancı yerler

bir etmeye çalıştığınız yazılara hak vermemek mümkün değil çünkü

kazananlarda oluşan sevinç sayesinde kazanılmadığı zaman yaşanılan

Page 31: Ateizmi anlamak

duygunun ne hazin bir şey olduğu biliniyor o duyguda böyle yazdırır ancak

insana...

Kader..

Kader de Allah’ın bizim adımıza herhangi birşeyi bilmemesinden söz

edilemez.Atomlarımızın içindekiproton ve nötronların sayısınıbilen değil

onları yaratanın ne zaman neyi düşüneceğimizden haberdar olmaması gibi

bi durum sözkonusu dahi olamaz.insan aklı Allah’ı algılayamadığı için ya

çok düşünmediği için yada kişi herkesi kendi gibi bilir atasözünden kasıt

Allah’ı da kendi gibi sandığı için ona basit durumlar atfeder.halbuki aklı

yaratanın akıldan bi haber olması gibi bi durum söz konusu dahi olamaz

insan bunun benzerlerini yaşadığı hayatta göremeye kalksa zaten basit

doğru cevaplara ulaşır.

mesela :

İyi bir programcı yazdığıprogramın kodunu ve nerede ne şekilde

Kullanılacağını ne zaman ne gibi bi durumda neye nası tepki vereceğini

bilemez desen yanlış bişey söylemiş olursun ,düşünme eylemini güzel bir

gezide güzel görüntüler görüp hoşnut olan bir insan ruh haliyle değilde

hayatta birbirine benzer bir sürü durumu karşılaştırıp ve eşleştirerek

yapmalıyız yoksa o güzel gezide güzel görüntülere maruz kalan beyin

aslında çok fazla şey düşünmüyordur sadece keyif alıyodur.Dolayısıyla

böyle bir beyinle sorulan sorularında hangisinin mantıklı hangisinin

mantıksız olduğunda bile haberi yoktur, küçük bir çocuğun önüne gelen

herşeyi merak etmesi gibidir.

Peki madem Allah herşeyi tayin ettiyse biz neyin savaşını veriyoruz

kaderimi değiştiricez diye sorucak olursanız evet insan kendi kaderini tayin

edebilir.Peki bu bazılarının dediği gibi Allah’ın herşeyi bilir oluşunun bir

sonu olmuyormu?

Kader Allah’ın indindeki en yüksek mertebe değildirki kaderin

değişmesi Allah’ın bilgilerini değiştirmiş olsun, Allah senin kaderini

değiştiriceğinide biliyor, yani aslında Allah’ın kişinin yapıcağı herşeyi

bilmesnin adı kader değil, Allah’ın kendi bir özelliğidir, kader Allah’ı

kısıtlamıyor, Allah kader mertebesindeki bir yazının gelişiminin bu şekilde

olmasını isteyip daha üst bir mertebede zaten herşeyi bilmektedir

dolayısıyla Allah’ın koyduğu yaşam düzeni kader ve iradei cüzziye

çerçevesinde gerçekleşmiş olup kişinin istediğini yapabilme hürriyetini Allah

Page 32: Ateizmi anlamak

kuluna vermiştir vede kendinde de bu hakkı saklı tutmaktadır eğerki

kaderden daha üst bir mertebede bir yaşam kılsaydı belki ozaman

değiştiremeyecğimiz biz hayatımız olurdu ama bunun adı kader değil

Allah’ın bilgisidir ve tabiki o değişmez nitekim dini kaynaklarda mübarek

gün ve gecelerde Allah’ın ; kişinin rızkını belirlediğini söylemesi ve bununda

kişinin bu zamanlarda Allah’a olan yaklaşımında bir etken olması onun

tabiriyle kaderin kişinin elinde olduğunun göstergesdir

Açık bi şekilde söylemem gerekirse..

-Kaderde herşey yazılıdır dan kasıt ; Herşeyin önceden tayin edilmiş

olduğudur fakat;

-Kader değişebilir (yani kişide özgürlük vardır)

-Kaderin değişmesi Allah’ın yanlış bir öngörüde bulunduğunun ispatı

değildir

-Çünkü kaderin değişicek olduğunun bilgiside Allah’ta mevcuttur -Ama

kader mertebesinde ki bir yazıda olayların bu şekilde gerçekleşmesini

istemiştir

-Bütün bunlarda; daha üst bir mertebede bilgi olarak mevcuttur

kalplerin mühürlenmesi konusuna gelince...

Bunu önceden söylüyor çünkü kendi hallerine bıraktığı kullarının yine

keyiflerine,zevklerine sefalarına düşüpte cehennemi hakkettiklerini

görmüştür ve zaten olucak olanı söylemektedir Allah.Başka bi açıdan

bakıcak olursak eğer insanların acı çekicek olduğunu söylüyor Allah, çünkü

acının olmadığı tek evren kendi zamandan ve mekandan münezzeh olduğu

evrendir, bu açıdan da bakıldığında biz o evrende yaşamadığımız sürece

acıyla muhakkaki karşılaşacağımız gerekçesiyle Allah bunu önceden

söylemektedir. dolayısıyla Allah herkese islamiyeti nasip etmiyor ama sen

şu andan kaderi bilmediğin için o kişi benim deyipte bana islamiyet nasip

değilmiş deme lüksüne sahip değilsin.

bunun bir haksızlık olup olmadığı konusuna gelince kimse müslüman

olsa bile cehennemde geçireceği sürenin ne kadar olduğunun bilincinde

değildir aynı şeklide müslüman olmayan bir insanda cehennemde şu kadar

süre kalır die bir zaman hesaplama formulu yoktur burda müslüman

olmayanlara haksızlık yapılmış gibi gözükmesine rağmen şu anda

Türkiyede farz olmasına rağmen namaz kılmayan bir sürü insan vardır vede

müslüman olmasına rağmen içki içen vede bilinen diğer günahları

işleyen,halbuki müslüman olmaları bu durumda onlar için bir şans değil

daha da kötü bir duruma dönüşmektedir çünkü yapmaları gerken şeyler

onlara bildirildikleri halde yapmamaktadırlar

Page 33: Ateizmi anlamak

(sen yanıma gel dediğinde gelmeyen insana mı kızarsın yoksa bunu

söylemediğin birinemi)

Mesela bir müslümanın vesvese şeklinde aklına gelen kötü düşünceler

günah sayılmazken mübarek topraklarda vesveseden bile uzak durabilicek

bir saflıkta kalple orada bulunmalıdır yoksa aklına gelenlerde günah

hanesine yazılmaktadır bu durumda onların aslında çok şanslı

olmadıklarımda gösteriyor.

Sen nasıl ki bir yerde amir olup görevlendirmediğin bir insanı

sorgulamaya kalkışmassan yada kısmen görevli olan birine az ceza

vermeye kalkışırsan Allah’ta kaderinde müslümanlığı yazmadığı, islamla

bilgilendirmeyeceğini haber verdiği kullarına karşı bir müslümana gösterdiği

şekilde hesap sorgulamayla sorgulama işlemine girişmeyecektir.dolayısıyla

günah bakımında kimin daha önde olduğunun kesin bi ispatı bile yoktur

aslında vede dini kaynaklarda namazlarını kalben kılmayan müslümanların

bile cennette kalp acısı çekeceklerinden bahsedilmiştir . Bu durum da

onların öteki dünyada bile ayrıcalıklı olmayacaklarının bir ispatı

niteliğindedir ayrıca öteki hayat konusunda çok fazla bilgi verilmemiş olup

müslüman olmayanların cennete giremeyeceğinden bahsedilmiştir ama

bunu müslümanların girdiği cennet olarak düşünecek sek eğer onları bile

cezalarını tamamladıktan sora dünyada işlediği iyikleriniin karşılığını

göreceği bir mekana koyabilir , belki bu mekanı cehennemin içindede

kılabilir sonuç olarak Allah onları 2.hayatta müjdelememiştir çünkü ozaman

şu anda sahip oldukları inançtan vazgeçmemelerine neden olurdu bu

durum...

Page 34: Ateizmi anlamak

Hepimizin cevabını bulmakta zorlandığımız en büyük sorulardan biride eşitlik

konusudur çünkü Allah’ın kulları arasında ayrım yapması kolay kolay kabul edilebilicek

bir durum değildir, peki gerçekten Allah kulları arasında ayrım yapıyormu, acaba bunun

altında bir şey olabilirmi diyorsanız işte size bu konuyla ilgili yazım.

Bu eşitsizlik neden ...

Farkındaysanız, ilahi dinler dünyanın bütün topraklarına yayılmış

durumda değildir .bu durum, orda bulunanlar açısından bir eşitsizlik

oluşturur...

burdan çıkıpta, birinin ateist olduğunu ortaya koyması gayet mantıklı bir harekettir..

çünkü şunu diyor olabilir:"4 dinden geçtimde neden bütün dünyaya değil ?"

peki böyle bir soruya nasıl bir cevap vermeliyiz..

budizmi icat etmek zorunda olanlara bir din mi geldi de acaba inkar ettiler yada taoizm,hinduizm..

buna cevap verebilmenin bir yolunu biliyorum...

Ortada bir eşitsizlik var gibi görünüyor, bu durumda Yaradan adına görünen önemli çelişkilerden biri.İnanmak isteyenlerde genelde hakim olan görüş:"eğer inanılması gereken bir şey varsa içinde çelişki olmayacak vede her kese hitap etmiş olucak" ama Allah bunu yapmıyor...

bir açından bakıcak olursak Allah kendini gizliyor....

bunların hepsinin altında bir şey saklı aslında...

Durumu biraz açıklamaya çalışayım...

Bizim annemize olan sevgimiz; Annemizin bize olan sevgisini

ispatlamış olmasına dayanmıyor.Dayak yerken bile anne diye ağlayan

çocuklar da biliyoruz.Biz annemizden, babamızdan bizden geleceğimizde

oturacağımız evi almasını beklemiyoruz yada aldıkları taktirde onları gerçek

bir ebeveyn yerine koyacak durumda değiliz, işin aslı biz

annemizi,babamızı neden sevdiğimizi bilmiyoruz, çünkü gerçek sevgi

nedeni olmayan sevgidir...

Allah’ın kendini gizlemesinde,eşit olmamasının altında bir neden saklı...

çünkü;

Page 35: Ateizmi anlamak

Olamaz...

Allah’ın eşitliği bozduğu ilk an, kainatı yaratmak için kendinden

ayırdığı “nur”u yarattığı andı , bu durumda bile kendisi ile o “nur” arasında

bir eşitsizlik başlamıştı. bu durum gelecek adına yaşanacak bütün

eşitsizliklerin çıkış noktası...

O “nur”un yaratıldığı anda bizlerden biri çıkıpta "Allah’ım sen eşit değilsin"

dese haklıydı.

Çünkü Allah kendine eşit bir şey yaratamaz...

Dolayısıyla yaratılan herşeyin ona dönmedikçe eşit olması imkansızdır. Burda bazı ateist lerde bir miktar sevinç duygusu oluşabilir."aha yaratamıyo yaşadık... "

Allah’ın kendine eşit olanı ,ancak onun mekan ve zamanın üstünde

olan evrende olması gerekir fakat yaratılmanın başladığı anda zamanın

üstünde bir evren değil altında bir evrende kalır o yaratılan. Biz onlara

melekler diyoruz...

Bir ateist mantığıyla - Allah bir benzerine ol emrini vermiş olsa bile

zamanlı evrenin bir ilahı olurdu ,buda onun bir sonu olduğunu gösterir.Yani

Allah bir gün ortadan kaldırabileceği bir ilah yaratabilir sadece, ateistler çok

isterse.

Biri çıkıpta “nur” ve sen farklısınız Allah’ım sen daha güçlüsün

demesede; bunu “nur” söyleseydi aynısını söylerdi.Diğer bir hisside “nur”un

sahibinden ayrılmakla yaşadığı garipliktir ve buda, bu gün dünyadaki garip

hallerin temelidir, çıkış noktasıdır.Bir işin başlangıcına hakim olan hissin o

işin geneline hakim olduğuyla çok defa karşılaşmışınızıdır en bilindik örnek

olan : hayata ağlanarak başlanıp(doğum) sürekli mutluluk peşinde

koşmak...

mesela:

Neden dünyada açlık var fakirlik,hırsızlık,vs..

Allah neden bu gibi duygularla dünyayı donatmıştır ?

Allah’ın kendinden ayırıpta kainatı yarattığı “nur”da da bu his vardı

çünkü, sahibinden ayrı olmanın verdiği hüzün, dünyada ki hüzün dür...

Allah’ın yarattıkları tam olarak ona dönmedikçe bu hüznü hep taşır melek

olsun insan olsun.

Page 36: Ateizmi anlamak

Neden mi böyle

yapıyor...? çünkü

eşitlik olması için;

Yani...

-dünyadak herkesin mutlu olması -herkesin müslüman olması vs..

Evet, eşitlik olması durumu insanlıktan önce bir ana gider mesela

melekler le başlardı vede insan yaratılmadan da biterdi ... herşeyi bir

birbirine eşit insan , dünyada ki 1 tane insandır çünkü farklı insanlar

birbirine hiç bir zaman eşit olamazlar. mesela nasıl ?

-Allah’ım o benden daha güzel -Allah’ım benden daha yakışıklı -

benden daha zengin -benden daha inançlı -benden daha uzun -

benden daha iyi yerde yaşıyor -benden daha güçlü -benden daha

insancıl vs.

Kişi "Allah’ım eşit ol ve bu eşitsizlikleri ortadan kaldır..." derdi. burda

beklenen Allah’ın eşit bir kainat yaratmasıdır fakat;

melekler le insanlar eşit değildir ki o zaman biri birbirne dönüşmek

zorunda... -hadi melekleri silelim kainattan eşitlik olsun.

-farklı proton ve nötronlara sahip çekirdği olan atomları ne yapıcaz ?

Onlarıda eşitleyip big bang’a mi dönsek acaba?

Evet yaptığımız bu beyin fırtınasında Allahda eşit olma adına bir

şeyler başladı ama ortada insan kalmadı o zaman big bang enerjisine

gidelim ,muhtemelen o enerji Allah’ın yarattığı en büyük enerji olmasa

gerek bir eşitlik talebinde bulunacaktır.

şunu diyebilir:

“Allah’ım benden bir kainat yaratmamı bekliyorsun ama senin kadar güçlü

değilim muhtemelen yapamayacağım , bana eşit bir Allah olduğunu göster

ve gücünü benle eşitle yada benden mantıklı bir kainat oluşturmamı

bekleme eşit davranmıyorsun sen...”

Page 37: Ateizmi anlamak

Yani anlatılmak istenen şey şu dur ki Allah aslında o anda bile eşit değil....

Çünkü eşit olduğu durum için zaman denilen bir kavram yok ta o yüzden...

siz bir hükümet başkanı olun vede hiç şikayet gelmesin

bir okul müdürü olun vede herkes eşit eğitim alsın

bir baba olun vede hiç bir çocuğunuzun bir birinden farklı bir anı olmasın

bir belediye başkanı olun hep sevilin ömrünüz başkanlıkta geçsin

bir takım kurun vede sizi sevmeyen hiç bir taraftar kalmasın... iyi olmak ayrı bir şeydir, aklen, birine yaptığımı herkese yapıcam demekte..

belki ben insan olarak bunu başaramayabilirim ama Allah başarmalıydı

diyebilirsiniz, çok haklısınız...

Afrikada bir deri bir kemik kalmış insanları, çocukları görünce insan bunu

demeden edemiyor

Peki eşitsizlik gibi görünen bu durum Allah’ın eşit olmadığının ispatımıdır ?

Allah’ın ilk yarattığı kendine eşit değildi bu doğru, ordan yaratılan her şeyde

de bu orataya çıkar ki oda doğru,

fakat;

insan aklının düştüğü bir yanılgı var... ne midir:

bir örnek vereyim;

bir yerde belediye başkanısınız.. kadronuzda bir çöpçü birde zabıta aldınız,

vede herbirine farklı birer maaş bağladınız, esnafın ruhsat ile ilgili bir

problemi oldu diyelim

bu işin yapılmaması durumunda kalkıpta çöpçüye hesap soracak değilsiniz.

fakat eşit değildiniz yaptığınız işte çünkü farklı işlere aldınız vede farklı

maaşlar bağladınız siz eşitliği şöyle sağlıyorsunuz;

kime hangi görevi verdiğnizin farkındasınız dolayısıyla kime hangi

sebepten dolayı ceza vermeniz gerektiğini de biliyorsunuz.Çöpçü üstüne

vazife olmayan işten dolayı ceza almıyor... vede çöpleri topladığı sürecede

maaşını alıyor...

Allah’ın yarattığı bu dünya da aslında onunla alakalı bir sürü, onu orataya koyan deliller vardır.Adalet te böyledir ve genelde biz bizden adaletsiz bir Allah olacak zannederiz hep... aslında düşünemediğimiz içindir...

belki bu -çöpçü,zabıta- olayını Allah’ın eşitliğiyle bağdaştıramamış

Page 38: Ateizmi anlamak

olabilirsiniz.

biraz daha genişleteyim:

çöpçü:bir dine mensub kişi

zabıta:farklı bir dine mensub yada inanmayan kişi Belediye başkanı:İlah

Olmuş olsun. ve sorgu zamanı... çöpçü de sıra... soruluyor ..

-neden;

*Beldenin düzeni ve esenliği ile ilgili görevleri

*İmar ile ilgili görevleri

*Sağlık ile ilgili görevleri

*Trafikle ilgili görevleri

*Yardım görevleri

yerine getirmedin ?

diye sorucak zannediyorsunuz dimi Allah’ı. ama sormayacak...

Çünkü Allah zabıtanın görevlerini çöpçüye soracak kadar ne yaptığını

bilmez bir Allah değildir...

gelelim burda kafalara takılan en önemli çelişkiye;

zabıta çöpçüyü zabıta olmaya ikna eder,,

çöpçüde derki "benim çöpçü olarak ölmeyeceğimi nerden biliyon"

bende burda araya girip çöpçüye soruyorum...

sen çöpçü olarak ölüceğini nerden biliyorsun

yani;

belki kaderimde ateist olmak yazılıdır düşüncesi yanlıştır yarınını bilmiyorken kaderini ne zaman gördün de geleceğine kota koydun,

ayrıca Allah değiştirebilir bir kader yaratmıştır,

kader Allah’ın bir yazısıdır fakat Allah’ı kısıtlayan bir yazı değildir.

Allah geleceği kadere bakarak tayin etmiyor ki.Kader bir açıdan Allah’ın

herşeyi farkında oluşudur. dolayısıyla kader değişince Allah bilinçsizliğe

düşmüş demek yanlış olur.

Page 39: Ateizmi anlamak

olsa olsa senin bilincin artmış olur, onun kaderden öte değişmeyenide

vardır. -hayat, Allah’ın vede senin isteklerinden toplamından oluşur.

-Eğerki onun isteği ağırlık kazanmışta seni yanlış yola götürmüşse,sana hata atfederek kendini yargılayacak bir Allah değildir.

-Ama biz onun isteiğinin ağırlık kazanıp kazanmadığını bilemeyiz.

-Dolayısıyla yüzde yüz yönetiliyorum deyip yola çıksan belki yüzde 10 sana

ait olan la bitirdiğin hayatın yüzde 10 luk bir cezası olacaktır.

-Böyle hayatını sonlandıran bir insanın şizofren olması mümkündür mesela,

çünkü ona iradenin çok fazla verilmediği ortada demek ki kader onda

baskın durumdadır.

Allah yaratmada eşit değil evet...

Ama onu eşitlemenin yolu, farklılıkların farkında olmaktan geçiyor ve Allah

bunların farkında evet Allah eşit değil vede bu inanılmaz bir söylem değil

etrafa baktığımızda bunu anlıyoruz.

bu yüzden herkes

müslüman değil hristiyan

değil yahudi değil

hatta ilahi olmayan dinler var

din olmayan inanışlar var satanizm gibi

yada ateizm gibi

peki Allah’ın “Sübhan” sıfatı burda kafaları karıştırmıyormu; bir manada

Allah eşittir de demektir çünkü “Sübhan” temelde 2 manası vardır;

1-Allah kusursuzdur

2-Allah’ım seni tesbih ederim (seni anarım,seni söylerim,her yerde senin

kusursuzluğun var bunu söylerim)

1.maddeden Allah’ın eşit olması gerektiği çıkartılıyor.

peki Allah neden eşit değil ozaman?

çünkü eşitsizliği üzerine kurulan bütün düşünceler dünya hayatı içinde

ondan...

Page 40: Ateizmi anlamak

fakat hayat dünyayla kısıtlı değil, kendi yarattığı eşitsizlikleri büyük ölçüde

giderecek.kullarının oluşturduğu eşitsizlikerse "kader - iradei cüzziye”

birlikteliğinde ne kadar değer taşıyorsa okadar miktarda ceza ile

cezalandırılcak, pozitif manada da bu böyledir,çok zengin biri olarak

yaptığınız bir iyilik, takdiri ilahide olabilir

-Allah yarattığı bütün hayat içinde sübhan(eşit,kusursuz)dır, tek biri için

değil ...

-bir annenin evladına tokat atması onu sevmediğini göstermez,sevgi kusurlu değildir, belki seven,sevilen ler olabilir.

-Allah nasılki yaratılmışların yavrularına bir tatlılık vermişse,insaniyetide o

tatlılıkla birlikte içlerine vermiştir.

son olarak: bir budist büyük ihtimalle islamiyeti bulamayacaktır ama aradığı insanlığı daima içinde bulacaktır ve kendisini kötülüklerden alıkoyan şeyde o insanlığı olacaktır...

Allah ta aslında bunu değerlendiriyor diyebiliriz kısacası...

Onun kaderini, ataları gibi, o topraklarda can veren bir budist olarak kılmışsa eğer; karşısına çıktığı zaman, islamın gereklilikleriyle onu sorgulamayacaktır yada bu konuyla alakalı olarak vereceği ceza bir müslümana vereceği cezadan çok çok az olacaktır bunun sebebide o budistin, dinler üzerinde araştırma yapma hakkı varken bunu yapmamış olması olabilir yani Allah, ona din indirmemekle bir eşitsizlik yapmıyor aslında.Eşit yaratılması mümkün olmayan bir evren de, eşit olmayan kullarına uygun şekilde cezalar,mükafatlar vererek eşitliği sağlıyor.

Bu budist Türkiyede olsaydı islamla hergün çok kere karşı karşıya

olacağı için onu görmezden gelişide zor olacaktı ve sorumluluğu arttığı için

alacağı cezada artacaktı.Eğerki Allah ona müslüman olması için, içinde bir

meğil yaratmışsa vede sırf inat uğruna yada keyfine öyle davranıyorsa işte

ozaman ona tanıdığı farklılığı ortadan kaldıracak ve bir müslümanın namaz

kılmadığı andaki cezasını onada verecektir ,hatta inatla münafıklığa gittiği

için cezası daha da arttılıacaktır... burda akla şöyle bir soru gelebilir:

Ozaman bir müslüman da italya ya gitse, orda hrsitiyan çok diye vede

onların inanışlarına uymadığı için günahkar sayılmazmı yani sorulan soru

şu :

“kim demiş bu inanışların en doğrusu islamdır diye... ” bunu söyleyen

müslümanlardır

Page 41: Ateizmi anlamak

Allah onu herkese nasib etmediği için herkesin onu en doğru olarak kabul

etmesi zaten mümkün değildir diğer gelicek bir soru ise:

"peki müslüman olmayan onun en doğru olduğunu anlayamazmı?"

olucak tabiki...

Burda görev müslümanlara düşmektedir işte bu kendilğinden

anlaşılacak bir şey olsa Allah Peygamberimizi göndermezdi... Dolayısıyla

bir ateistin bir müslüman üzerinde hakkı vardır, ve işte müslümanlar da o

sorumlulukların farkında oldukları için çaba gösterirler bu ortak bir yoldur ve

hoş görü üzerine kuruludur hüküm kalpte geçerlidir,kırılarak geçersiz kılınan

bir kalpte hükümde geçerli olmaz.

Sonuç olarak islamın doğruluğunu ortaya koysak bile onu yaşatması

var kimseyide bir şey yaşamaya zorlayamayacağımız için islamla birlikte

başka bir derdimizin,beklentimizin,hissimizin olduğu ortada

Buda belki kalplerin Allah’la olmasının verdiği mutluluk tur...

Page 42: Ateizmi anlamak

Sonsöz

Bir taraftan bakınca öteki taraf haksız fakat öteki taraftan bakınca bu seferde onların öteki tarafı olan bu taraf haksız... Hak nedir ? -Gerçek , doğru , aitlik ? Belki burda bir sorun vardır... Hayatta bu taraftar tutum hep var ve acaba biz gerçekten yaptığımız seçimlerde hakkımı seçiyoruz yoksa kendimizi içinde bulduğumuz gurubun doğrularını savunmayamı itiyoruz ? Yani iyi polis – kötü polis ten kötü olan , gerçekten kötü duyguları barındıran birisimi ? Hiç sanmıyorum... Önce bir şapkayı öne koyalım... Bir ön değerlendirme... Bilmediğimiz vede kolay kolay bilemeyeceğimiz şeylerden biride sağlıklıyken hastalığın nasıl bir şey olduğudur... İşte bu bilinmezlik içinde karşı takımın elini sıkmayı değilde kurşun sıkmayı makul görmüşüz...! Aydınlanma istiyor tabi bu durum haliyle kolay değil e tabi birazda mutluluktan alır,azaltıcı etkisi vardır... Kendine sakladığın enerjiyi empati uğruna karşı tarafa harcamak her baba yiğidin harcı değildir... Bunun dışında Taraftarlığın sosyolojik , psikolojik , gıcıklık olsun diye , kolaylık olsun diye gibi seçenekleride var tabi...Sağa göre sol, sola göre de sağ mantıksız... Benim fikrim se; bu hayatta oluşmuş , gelişmiş vede çevre toplamış bütün fikir ve akımlar konuşulmaya ve değerlendirmeye değer konulardır çünkü en başında Yaratıcı onlara bir ortam sunmuştur ben aksini yapamam... Yaratıcı demişken ateist ağarlıklı ortamda birden “oda kim ki ?” gibi bir tepkiyle karşılaşmamak mümkün değil doğrusu Cevabıysa: Ben de bilmiyorum... Ama inanmak zorundayım... Çünkü aksini yaptığım zaman işlerim yolunda gitmiyor , ayrıca kimi kimi zamanlarda da varlığından bihaber olduğum bu Yaratıcının var olduğuna dair hisler de kalbimde oluşuyor.. Ben uydurmuyorum bu hisleri... Ama hiç kale almadığım zamanları hatırlıyorumda o zaman bana Yaratıcı dediklerinde ki tavırlarıma bakıyorumda , o zaman ki ben le şimdi ki ben aynı değilim... O zaman ki ben dövüş sanatlarını bilmeden Bruce Lee de kimmiş çıksında karşıma alsın boyunun ölçüsünü diyecek kafada biriymişim.... O yüzden inanmayan birine Allah’ı anlatmanın ne demek olduğunu bilen biriyim.... Hani sevgilin olmazda aşıkları görürsün denizkenarında , konuşmalarınıda duyarsın bazen , toplasan toplasan doğru dürüst anlamlı bir şey çıkmaz ya , İşte aşkın farklı bir dili , dünyası , iletişim biçimi olduğu gibi ve sen onu hiç yaşamamışsan bunu hiç anlamayan gözlerle onları gördüğün gibi görürsün O zamanki hallerimi hatırlıyorumda çok sorular vardı... Çelişkiler, haksızlıklar... Bütün bunların dışında Allah’ın olduğunuda hissetmiyordum... Fakat yoktur deyipte arkamı dönüp yatmadım...Oldurmaya çalıştım... Çok fazla şey anlatmadan diyebilirimki , o zamanlar gülerek baktığım şeyler şu an öyle gülünç gelmiyor bana... Vede ayrıca diyebilirmki Allah’ı ararken yaptığım şeylerin nerdeyse tamama yakını şirkmiş.... Yani oturupta burdan Allah şunu yapabilirmi, yapamazmı, yapmalı deyince... Gün geliyor sen çok fazla oluyorsun ama durumuna da giriyor insan... En doğrusu kocaman bir kainatta senin ne kadar hacme sahip olduğunu iyice bilmek, O zaman kime kafa tuttuğunu anlarsın...

Page 43: Ateizmi anlamak