ANAYASA MAHKEMESİ · BAŞVURU SÜRECİ 2. Bavuru, 28/2/2013 tarihinde Ankara 18. Asliye Hukuk...

13
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM KARAR ALİ SUAT ERTOSUN BAŞVURUSU (10) (Başvuru Numarası: 2013/1640) Karar Tarihi: 16/4/2015

Transcript of ANAYASA MAHKEMESİ · BAŞVURU SÜRECİ 2. Bavuru, 28/2/2013 tarihinde Ankara 18. Asliye Hukuk...

Page 1: ANAYASA MAHKEMESİ · BAŞVURU SÜRECİ 2. Bavuru, 28/2/2013 tarihinde Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıtır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

ALİ SUAT ERTOSUN BAŞVURUSU (10)

(Başvuru Numarası: 2013/1640)

Karar Tarihi: 16/4/2015

Page 2: ANAYASA MAHKEMESİ · BAŞVURU SÜRECİ 2. Bavuru, 28/2/2013 tarihinde Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıtır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan

Başvuru Numarası : 2013/1640

Karar Tarihi : 16/4/2015

2

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

Başkan : Alparslan ALTAN

Üyeler : Recep KÖMÜRCÜ

Engin YILDIRIM

Celal Mümtaz AKINCI

Muammer TOPAL

Raportör : Yunus HEPER

Başvurucu : Ali Suat ERTOSUN

Vekili : Av. Rabiya BALKANLI

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, günlük bir gazetede yer alan makalenin kişilik haklarını zedelediği

gerekçesiyle ilgili kişiler aleyhine açmış olduğu manevi tazminat istemli davanın reddine

karar verildiğini belirterek, Anayasa’nın 17., 25., 26., 28., 32., 36., 40., 90. ve 141.

maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 28/2/2013 tarihinde Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla

yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona

sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 21/10/2014 tarihinde kabul edilebilirlik

incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar

verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 6/11/2014 tarihinde kabul edilebilirlik ve esas

incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular 6/11/2014 tarihinde Adalet Bakanlığına

bildirilmiştir. Adalet Bakanlığı görüşünü 9/1/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine

sunmuştur.

6. Adalet Bakanlığı tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş başvurucuya

9/1/2015 tarihinde bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarını 27/1/2015

tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

Page 3: ANAYASA MAHKEMESİ · BAŞVURU SÜRECİ 2. Bavuru, 28/2/2013 tarihinde Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıtır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan

Başvuru Numarası : 2013/1640

Karar Tarihi : 16/4/2015

3

III. OLAYLAR VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, 7 yıl adli yargıda hâkimlik, 14 yıl adalet müfettişliği, başmüfettişliği

ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeliği

yapmıştır. Başvurucu halen Yargıtay 6. Ceza Dairesinde üye olarak görev yapmaktadır.

9. Ulusal düzeyde yayın yapan Radikal Gazetesi'nin 21/7/2009 tarihli nüshasında

yayımlanan Hasan Celal Güzel imzasıyla kaleme alınan “HSYK ve Ergenekon Çetesi” başlıklı

haberde, o dönemde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyesi olan başvurucunun,

Ergenekon adı verilen operasyon kapsamında tutuklanan şüpheli ve sanıklarla olan ilişkisine

değinilerek şu ifadelere yer verilmiştir:

“... Türkiye'de yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını zedeleyen, Adalet Bakanı ve

Müsteşarı'nın Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyesi olmasından ziyade,

yargı organlarının teşekkülündeki ideolojik yapılanmaların etkileridir. İşin aslı,

Türkiye'de siyasetin yargıya baskısından çok, yargının siyasete müdahalesi

olmaktadır.

Şu son yargı skandalına bir bakınız: Hâkimler Kararnamesi iki aydır HSYK'da

bekliyor. 1500 hakim ve savcının tayini, HSYK'nın, usulüne ve hukuka aykırı olarak

bazı savcı ve hakimleri tayin etmek istemesinden dolayı bekletiliyor.

HSYK, Ergenekon Çetesi savcılarını ve hakimlerini değiştirmeye çalışıyor.

Ankara kulislerinde geçen ay, bu savcı ve hakimlerin değiştirilmesi ve Ergenekon

Davası'nın kapatılması için darbenin dahi düşünüldüğü söyleniyordu. Şimdi ise bir

'yargı darbesi' ile karşı karşıya bulunuyoruz.

Ergenekon Soruşturması ve Davası ile ilgili olan ve bir kısım HSYK üyesinin

'korsan liste' düzenleyerek değiştirmek istedikleri savcılar ve hâkimlerin hiçbir atanma

talepleri yoktur ve bunlar hakkında hiçbir disiplin soruşturması da söz konusu

olmamıştır.

Bu hukuk adamlarının değiştirilmesi demek, 2,5 senedir devam eden bu

soruşturmanın ve davaların bitirilmesi demektir. HSYK üyeleri bu gerçeği bilmiyor

olabilirler mi?... Bu takdirde aklımıza, bu üyelerden bir kısmının Ergenekon Davası

ile ilişkili olduğu ya da en azından bu dava hakkında aleyhte değer hükümlerine sahip

bulunduğu geliyor. Nitekim, HSYK üyesi Ali Suat Ertosun'un Ergenekon zanlılarıyla

yakın ilişkisi, fotoğraflarla ve buluşmalarla gösteriliyor. Bu durumda Ertosun'un istifa

etmesi gerekirken pişkinlikle beklemesi ve diğer bazı üyelerden destek görmesi

vahimdir.

Bu skandal eleştirilince HSYK bir de kalkıp 'üzüntü ve kaygısı'nı belirtiyor. Bu

olan bitenleri anlamakta gerçekten güçlük çekiyoruz. Sen kalk 2,5 yıldır devam eden

ve kamuoyuna mal olmuş bir davanın savcılarını ve hakimlerini değiştirerek 'davaya

dışardan müdahale et'; hem de hiç sıkılmadan bundan kaygı duyduğunu açıkla...”

10. Başvurucu, kaleme alınan yazı vasıtasıyla kişilik haklarına saldırıda

bulunulduğunu, asılsız iddialarla karalanmak ve küçük düşürülmek suretiyle kamuoyunun

hakaret ve husumetine maruz bırakıldığını ileri sürerek, 21/7/2010 tarihinde Ankara 13.

Asliye Hukuk Mahkemesinde ilgililer aleyhine manevi tazminat davası açmıştır.

Page 4: ANAYASA MAHKEMESİ · BAŞVURU SÜRECİ 2. Bavuru, 28/2/2013 tarihinde Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıtır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan

Başvuru Numarası : 2013/1640

Karar Tarihi : 16/4/2015

4

11. Mahkeme, 22/3/2011 tarihli kararla “... dava konusu yazının olayın eleştiri

niteliğinde olduğu, özellikle davacının kişilik haklarına saldırı mahiyetini taşımadığı, ...

gazetedeki yazının basın özgürlüğü kapsamında kaleme alınmış ve eleştiri sınırları içerisinde

olduğu, hukuka aykırılık unsurunun gerçekleşmediği...” gerekçesiyle davanın reddine karar

vermiştir.

12. Temyiz üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 2/7/2012 tarihli ilamıyla usul ve

yasaya uygun olan hükmün onanmasına karar vermiştir. Onama kararına karşı yapılan

düzeltme başvurusu, Yargıtay aynı dairesince 20/12/2012 tarihli kararla reddedilmiştir. Ret

kararı, başvurucuya 29/1/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

13. Başvurucu, 28/2/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

14. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Sorumluluk” başlıklı

49. maddesinin şöyledir:

“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle

yükümlüdür.

Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille

başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

15. Mahkemenin 16/4/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun

28/2/2013 tarihli ve 2013/1640 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

16. Başvurucu,

i. Davaya konu yazıda davalının kendisini, görevini kötüye kullanan ve yasa dışı

işler yapan, kamuoyunda Ergenekon olarak adlandırılan silahlı terör örgütünün şüpheli ve

sanıklarını koruyan, onları soruşturan ve yargılayan savcı ve hâkimlerin görevden alınması

için çaba harcayan ve kararname çalışmalarını engelleyen ve kriz çıkaran, ihaleleri takip eden,

şüpheli, taraflı ve derin ilişkiler içerisinde bulunan bir kişi olarak gösterdiğini,

ii. Söz konusu yazıda Ergenekon Terör Örgütünü koruyan biri olarak yansıtılması

nedeniyle başta DHKP-C ve PKK olmak üzere terör ve çıkar amaçlı suç örgütlerinin açık

hedefi haline getirildiğini,

iii. İlk Derece Mahkemesinin ret kararının ve Yargıtayın onama ve karar düzeltme

ilamlarının gerekçeden yoksun olduğunu,

iv. Rızası hilafına ve hukuka aykırı şekilde çekilmiş fotoğraflarının haberde

kullanılarak özel hayatına müdahalede bulunulduğunu,

v. Söz konusu yazıda, ifade özgürlüğünün ve eleştiri yapma hakkının sınırlarının

aşıldığını, kullanılan ifadelerin şeref ve haysiyetine saldırı niteliğinde olduğunu, derece

mahkemelerinin davalının haber ve yorum yapma özgürlüğü ile kendisinin itibarının

korunması arasındaki dengeyi sağlayamadığını ileri sürmüş, Anayasa'nın 17., 25., 26., 28.,

32., 36., 40., 90. ve 141. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Page 5: ANAYASA MAHKEMESİ · BAŞVURU SÜRECİ 2. Bavuru, 28/2/2013 tarihinde Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıtır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan

Başvuru Numarası : 2013/1640

Karar Tarihi : 16/4/2015

5

Başvurucu, ihlalin tespiti ile yeniden yargılama ve 20.000,00 TL manevi tazminat

talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

17. Başvurucu tahkir içeren sözler nedeniyle de şeref ve itibarın korunması hakkının

ihlal edildiğini belirterek Anayasanın 17., 25., 26., 28., 32., 36., 40., 90. ve 141. maddelerinin

ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de başvurucunun şikâyet ettiği koşullar ve şikâyetlerini dile

getirme biçimi dikkate alınarak bu şikâyetlerin Anayasa’nın 17. maddesi bağlamında

incelenmesi uygun görülmüştür.

18. Mevcut davada başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında

koruma altına alınan kişisel itibarın korunmasını isteme hakkı ile ulusal günlük gazetenin

Anayasa’nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü ve bu özgürlükle

bağlantılı olarak Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü arasında

bir denge kurulması gerekmektedir.

a. Genel İlkeler

i. Kişinin Manevi Bütünlüğü

19. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına

sahiptir.”

20. Bireyin kişisel şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17. maddesinde yer alan “manevi

varlık” kapsamında yer almaktadır. Devlet, bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel

şeref ve itibara keyfi olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle

yükümlüdür (Abdullah Doğtaş, B.No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33). Başka bir deyişle kişisel

itibarının korunması hakkı, Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının koruması altındadır

ve şeref ve itibarı etkileyen sözel saldırılar veya basın ve yayın yolu ile yapılan yayınlara karşı

bireyin korunmaması halinde Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal edilmiş olabilir

(Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 36; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574,

30/6/2014, § 42).

21. AİHM, kişisel şeref ve itibara yapılan müdahaleleri Avrupa İnsan Hakları

Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “özel ve aile yaşamına, konuta ve haberleşmeye saygı hakkı”

kenar başlıklı 8. maddesi kapsamında değerlendirmektedir. AİHM’e göre kişisel itibarın

korunması hakkı, Sözleşme’nin 8. maddesi tarafından korunan özel yaşama saygı hakkının bir

parçasıdır (Bkz. X ve Y/Hollanda, B. No: 8978/80, 26/3/1985, § 22; Pfeifer/Avusturya, B. No:

12556/03, 15/11/2007 § 35; Axel Springer AG/ Almanya, B. No: 39954/08, 7/2/2012, § 83).

Aynı şekilde, gazete makalesinde hakaret içerdiği iddia edilen beyanlara karşı bir kimsenin

itibarının korunması hakkı da (White/İsveç, B. No: 42435/02, 19/12/2006, § 19 ve 30) eleştirel

bir gazete makalesine karşı kişinin korunmadığı iddiası da (Minelli/İsviçre, (kk), B. No:

14991/02, 14/06/2005) özel yaşam kapsamında görülmüştür.

22. Kamusal bir tartışma bağlamında ve yayımlanan yazılar nedeniyle eleştirilmiş olsa

bile bir kişinin itibarı, kişisel kimliğinin ve manevi bütünlüğünün bir parçasını oluşturur (Bkz.

Pfeifer/Avusturya, § 35) ve Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının korumasından

faydalanır (bkz. Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 38; İlhan Cihaner, No:

2013/5574, 30/6/2014, § 44).

Page 6: ANAYASA MAHKEMESİ · BAŞVURU SÜRECİ 2. Bavuru, 28/2/2013 tarihinde Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıtır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan

Başvuru Numarası : 2013/1640

Karar Tarihi : 16/4/2015

6

23. Öte yandan Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının olaya uygulanabilmesi

için kişinin itibarına yapılan saldırının belli bir ağırlık düzeyine erişmiş olması ve kişinin

itibarına saygı gösterilmesini isteme hakkından başvurucunun kişisel olarak yararlanmasına

zarar verecek şekilde yapılmış olması gerekir. Ayrıca, öngörülebilir şekilde, kişinin kendi

eylemleri sonucu ortaya çıkabilecek itibarının zedelenmesi olgusundan şikâyet etmek için

Anayasa’nın 17. maddesi ileri sürülemez (bkz. Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015

[GK], § 39; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 45, 56; benzer bir değerlendirme

için bkz. Mater/Türkiye, B. No: 54997/08, 16/7/2013, § 52).

24. İnceleme konusu olan dava gibi davalarda söz konusu olan, devletin bir eylemi

değil ama yargı mercilerinin, başvurucuların kişisel itibarlarına sağladıkları korumanın

yetersiz olduğu iddiasıdır. Anayasa’nın 17. ve Sözleşme’nin 8. maddesi esas olarak kamu

görevlilerinin keyfi müdahalelerine karşı bireyi korumayı amaçlasa da söz konusu maddeler

sadece devletin bu tür müdahalelerde bulunmasından kaçınmasını sağlamayı

amaçlamamaktadır. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında mündemiç negatif

yükümlülüğe, bireyin maddi ve manevi varlığına etkin bir saygının sağlanması için gerekli

pozitif yükümlülükler eklenebilir. Bu yükümlülükler, kişilerin birbirleri ile olan ilişkilerini de

kapsayacak şekilde, kişisel itibarının korunmasını isteme hakkına saygının güvence altına

alınması amacıyla bir takım tedbirler alınmasını gerektirebilir (Sözleşme’nin 8. maddesi

bağlamında benzer kararlar için bkz. X ve Y/Hollanda, B. No: 8978/80, 26/3/1985, § 23; Von

Hannover/Almanya (no 2), B. No: 40660/08 ve 60641/08, 7/2/2012, § 98). Bu tedbirlere,

kişisel itibarın üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı korunması hususunda da başvurulabilir

(bkz. Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 40; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574,

30/6/2014, § 47).

25. Başvuruya konu gazete makalesinde, olayların geçtiği tarihte HSYK üyesi olan

başvurucunun Ergenekon soruşturmaları olarak bilinen bir dizi soruşturmayı ve söz konusu

soruşturmalar kapsamında açılan ceza davalarını yürüten bazı hâkim ve savcıların görev

yerlerinin değiştirilmesi için çaba gösterdiği ileri sürülmüş ve bazı detaylara yer verilmiştir.

Söz konusu makaledeki iddialar ve sözler nedeniyle başvurucunun kişisel itibarının

korunması hakkına müdahale edildiği kabul edilmelidir.

ii. İfade Özgürlüğü ile Basın Özgürlüğü

26. Mevcut başvuruda başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında

koruma altına alınan kişisel itibarın korunmasını isteme hakkı ile ulusal günlük gazetenin

Anayasa’nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü ve bu özgürlükle

bağlantılı olarak Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü arasında

bir denge kurulması gerekmektedir (bkz. Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], §

42; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 49). Bu sebeple, bu özgürlüklerin

kullanımıyla ilgili genel ilkelerin belirlenmesi gerekir.

27. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesi

şöyledir:

“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya

toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi

olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü,

radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine

bağlanmasına engel değildir.

Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin

temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların

Page 7: ANAYASA MAHKEMESİ · BAŞVURU SÜRECİ 2. Bavuru, 28/2/2013 tarihinde Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıtır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan

Başvuru Numarası : 2013/1640

Karar Tarihi : 16/4/2015

7

önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin

açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun

öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak

yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.

Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler,

bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin

sınırlanması sayılmaz.

Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve

usuller kanunla düzenlenir.”

28. Anayasa’nın “Basın hürriyeti” kenar başlıklı 28. maddesinin ilgili fıkraları

şöyledir:

“Basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin alma ve malî teminat yatırma

şartına bağlanamaz.

Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.

Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27 nci maddeleri hükümleri

uygulanır.

…”

29. Anayasa’nın 26. maddesinde ifade özgürlüğünün kullanımında başvurulabilecek

araçlar “söz, yazı, resim veya başka yollar” olarak ifade edilmiştir ve “başka yollar” ifadesiyle

her türlü ifade aracının anayasal koruma altında olduğu gösterilmiştir (bkz. Kadir Sağdıç,

B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 45; B.No: 2013/2602, 23/1/2014, § 43).

30. Anayasa’da basın özgürlüğüne ilişkin olarak daha ayrıntılı düzenlemeler de yer

almıştır. Basın özgürlüğü alanındaki temel düzenleme Anayasa’nın 28. maddesinde yer

almaktadır. Bu madde, basılmış materyalleri kapsayacak, ancak görsel ve işitsel iletişim

araçlarını dışarıda bırakacak şekilde düzenlenmiştir. Nitekim düşünceyi açıklama ve yayma

özgürlüğünün düzenlendiği Anayasa’nın 26. maddesinde “…radyo, televizyon, sinema veya

benzeri yollarla yayımların izin sistemine…” bağlanabileceği belirtilerek, bu iletişim

araçlarının düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünden yararlanabileceği belirtilmek

istenmiştir. Anayasa’nın 28. maddesine ilave olarak 29. maddede süreli ve süresiz yayın

hakkına, 30. maddede basın araçlarının korunmasına yer verilmiştir. Anayasa’nın 31.

maddesinde ise kamu tüzel kişilerinin elindeki basın dışı kitle haberleşme araçlarından

yararlanma hakkı düzenlenmiştir. Ayrıca, Anayasa’nın basın özgürlüğünü düzenleyen

hükümlerinde yer alan “yazanlar”, “bastıranlar”, “başkasına verenler”, “dağıtımı önleme”,

“toplatma”, “süreli yayın” ve “süresiz yayın” gibi ifadeler ancak “gazete”, “kitap”, “dergi”

gibi basılıp çoğaltılabilen kitle iletişim araçları için kullanılabilir. Dolayısıyla, Anayasa’ya

göre basın, kitle iletişim araçlarından biridir; ancak diğer kitle iletişim araçlarından ayrılarak

özel olarak korunmuştur (bkz. Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 46;

Abdullah Öcalan, B.No: 2013/409, 25/6/2014, § 68; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574,

30/6/2014, § 53).

31. İfade özgürlüğü, Anayasa’da yer alan diğer hak ve özgürlüklerin önemli bir

kısmını doğrudan etkiler. Gerçekten de gazete, dergi veya kitap biçiminde basın yayın yoluyla

düşüncenin yayılmasının başlıca aracı olan basın özgürlüğü de ifade özgürlüğünün kullanılma

biçimlerinden biridir. Basın özgürlüğü, Sözleşme’de ayrı bir madde olarak değil ifade

özgürlüğüne ilişkin 10. maddenin altında koruma altına alınmıştır. Sözleşme’nin 10. maddesi,

Page 8: ANAYASA MAHKEMESİ · BAŞVURU SÜRECİ 2. Bavuru, 28/2/2013 tarihinde Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıtır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan

Başvuru Numarası : 2013/1640

Karar Tarihi : 16/4/2015

8

yalnızca düşünce ve kanaatlerin içeriğini değil, iletilme biçimlerini de koruma altına

almaktadır (bkz. Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 47; İlhan Cihaner, B.No:

2013/5574, 30/6/2014, § 54).

32. AİHM içtihatlarında sıklıkla vurgulandığı gibi ifade özgürlüğü demokratik

toplumun temelini oluşturan ana unsurlardan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için

gerekli temel şartlardan birini oluşturmaktadır. AİHM, Sözleşme’nin 10. maddesinin 2.

paragrafı saklı tutulmak üzere, ifade özgürlüğünün sadece toplum tarafından kabul gören veya

zararsız veya ilgisiz kabul edilen “bilgi” ve “fikirler” için değil, incitici, şoke edici ya da

endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerli olduğunu pek çok kararında yinelemiştir.

AİHM’e göre ifade özgürlüğü, yokluğu halinde “demokratik bir toplum”dan söz

edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir. 10. maddede

güvence altına alınan bu hak, bazı istisnalara tabi ise de, bu istisnaların dar yorumlanması ve

bu hakkın sınırlandırılmasının ikna edici olması gerekir (bkz. Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617,

8/4/2015 [GK], § 48; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 55; başka kararlar

yanında bkz. Handyside/Birleşik Krallık, B. No: 5493/72, 7/12/1976, § 49).

33. Buna karşın basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28-32. maddelerinde özel olarak

düzenlenmiştir. Basın özgürlüğü, gazete, dergi, kitap gibi araçlar ile düşünce ve kanaatleri

açıklama, yorumlama, bilgi, haber ve eleştirilerin yayın ve dağıtım haklarını kapsar (bkz.

AYM, E.1996/70, K.1997/53, K.T. 5/6/1997). Basın özgürlüğü düşüncenin iletilmesini ve

dolaşımını gerçekleştirerek bireyin ve toplumun bilgilenmesini sağlar. Çoğunluğa muhalif

olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanabilmesi, açıklanan

düşünceye paydaş sağlanabilmesi, düşünceyi gerçekleştirme konusunda ilgililerin ikna

edilebilmesi çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Bu itibarla ifade özgürlüğü ile

basın özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (bkz. Kadir Sağdıç, B.No:

2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 49; Abdullah Öcalan, B.No: 2013/409, 25/6/2014, § 74; İlhan

Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 56).

34. Özgür bir siyasal sistemde, devletin eylem ve işlemlerinin, adli ve idari yetkililerin

olduğu kadar, basının ve aynı zamanda kamuoyunun da denetimi altında bulunması

gerekmektedir. Yazılı, işitsel veya görsel basın kamu gücünü kullanan organların siyasi

kararlarını, eylemlerini ve ihmallerini sıkı bir denetime tabi tutarak ve vatandaşların karar

alma süreçlerine katılımını kolaylaştırarak demokrasinin sağlıklı bir şekilde işlemesini ve

bireylerin kendilerini gerçekleştirmelerini güvence altına almaktadır (bkz. İlhan Cihaner,

B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 57; benzer yöndeki AİHM kararları için bkz.

Lingens/Avusturya, B. No: 9815/82, 8/7/1986, § 41; Özgür radyo-Ses Radyo Televizyon

Yapım ve Tanıtım AŞ/Türkiye, B. No: 64178/00, 64179/00, 64181/00, 64183/00, 64184/00,

30/3/2006 § 78; Erdoğdu ve İnce/Türkiye, B. No: 25067/94, 25068/94, 8/7/1999, § 48). Bu

sebeple basın özgürlüğü, herkes için geçerli ve yaşamsal bir özgürlüktür (bkz. AYM,

E.1997/19, K.1997/66, K.T. 23/10/1997; Abdullah Öcalan, B.No: 2013/409, 25/6/2014, § 75).

35. AİHM, birçok kararında demokratik bir toplumda basının oynadığı temel rolün

altını çizmiştir. Her ne kadar, özellikle de başkalarının şöhret ve haklarının korunmasıyla ilgili

olarak, bazı sınırları aşmaması gerekse de basının, görev ve sorumluluklarının bilincinde

olarak kamu yararını ilgilendiren her konuyu iletme görevi vardır. Onun böyle konularda bilgi

ve fikir yaymadan ibaret olan görevine kamunun bu fikir ve bilgileri alma hakkı eklenir.

AİHM’e göre bu görevi olmasaydı basın, vazgeçilmez “gözetleyici” (watchdog) rolünü

oynayamazdı (Bladet Tromsø ve Stensaas/Norveç [BD], B. No: 21980/93, 20/5/1999, §§ 59

ve 62; Pedersen ve Baadsgaard/Danimarka [BD], B. No: 49017/99, 17/12/2004 § 71).

Page 9: ANAYASA MAHKEMESİ · BAŞVURU SÜRECİ 2. Bavuru, 28/2/2013 tarihinde Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıtır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan

Başvuru Numarası : 2013/1640

Karar Tarihi : 16/4/2015

9

36. Ayrıca bu tür başvurularda basının yerine geçip belli bir durumda kullanılacak

haber yapma şeklinin ne olacağını belirlemenin yargı mercilerinin görevi olmadığı

(Jersild/Danimarka, B. No: 15890/89, 23/9/1994, § 31) göz önünde bulundurulmalıdır (bkz.

Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 52; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574,

30/6/2014, § 59).

37. Sosyal görevini yerine getirebilmesi için basının özgür olması kadar sorumluluk

bilinci ile hareket etmesi de şarttır. Basın özgürlüğünde belli ölçüde abartıya ve hatta tahrik

yoluna başvurmak mümkün olsa da (Prager ve Oberschlick /Avusturya, B. No: 15974/90,

26/4/1995, § 38) bu özgürlük aynı zamanda ilgililerin meslek ahlâkına saygı göstererek doğru

ve güvenilir bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli olarak hareket etmelerini de zorunlu

kılmaktadır (Bladet Tromsø ve Stensaas / Norveç [BD], B. No: 21980/93, 10/5/1999, § 65;

bkz. Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 53; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574,

30/6/2014, § 60).

38. Gerçekten de kötü niyetli olarak gerçeğin çarpıtılması bazen kabul edilebilir

eleştiri sınırlarını aşabilir. Gerçeğe uygun bir beyana, kamuoyunun gözünde yanlış bir imaj

uyandırabilecek vurgular, değer yargıları, varsayımlar hatta imalar eşlik edebilmektedir.

Dolayısıyla haber verme görevi zorunlu olarak ödev ve sorumluluklar ve basın kuruluşlarının

kendiliğinden uymaları gereken sınırlar içermektedir. Bu durum özellikle basında yer alan

söylemlerde isimleri zikredilen kişilerin ciddi şekilde itham edilmeleri hallerinde geçerlidir

(bkz. Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 54; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574,

30/6/2014, § 61; AİHM kararı için bkz. Mater/Türkiye, B. No: 54997/08, 16/7/2013, § 54-55).

39. Sınırlanabilir bir hak olan ifade özgürlüğü ile onu tamamlayan ve onun

kullanılmasını sağlayan basın özgürlüğü Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklerin

sınırlama rejimine tabidir. Anayasa’nın 28. maddesinin dördüncü fıkrasında basın

özgürlüğünün sınırlanmasında 26. ve 27. madde hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.

Böylece basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü ile ilgili genel hüküm niteliğindeki 26. maddedeki

ve sanatsal ve akademik ifadelerle ilgili 27. maddedeki sınırlama rejimine tabi tutulmuştur.

Basın özgürlüğüne yönelik diğer sınırlamalar ise 28. maddenin beşinci ve izleyen fıkralarında

yer almıştır (Abdullah Öcalan, B.No: 2013/409, 25/6/2014, § 76). Basının, Anayasa’nın 26.,

27. ve 28. maddelerinde sayılan sınırlandırmalardan biri olan “başkalarının şöhret veya

haklarının, özel veya aile hayatlarının” korunması için konmuş olan sınırlandırmalara uyması

gerekir (bkz. Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 55; İlhan Cihaner, B.No:

2013/5574, 30/6/2014, § 62)

40. Son olarak halkın da bu tür bilgileri almaya hakkı vardır. Basın özgürlüğü,

kamuoyuna, çeşitli fikir ve tutumlarının iletilmesi ve bunlara ilişkin bir kanaat oluşturması

için en iyi araçlardan birini sağlamaktadır (bkz. İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014,

§ 63; başka pek çok karar yanında aynı yöndeki AİHM kararları için bkz. Lingens/Avusturya,

B. No: 9815/82, 8/7/1986, §§ 41-42; Erdoğdu ve İnce/Türkiye, Kadir Sağdıç, B.No:

2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 56; 25067/94, 25068/94, 8/7/1999, § 48).

iii. Olgusal İddialar ve Değer Yargıları

41. Somut davanın kendine has koşullarında mahkemelerin başvuranı eleştiri

sınırlarını aşan beyan ve müdahalelerden korumakta yetersiz kalıp kalmadıkları

incelenmelidir. Bu bağlamda somut başvuruda taraflar arasındaki ihtilaf, büyük ölçüde, dava

konusu haberin maddi vakıaların açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilmesi ile

ilgilidir. Bu noktada, maddi olgular ile değer yargısı arasında dikkatli bir ayrıma gidilmelidir.

Maddi olgular ispatlanabilse de, değer yargılarının doğruluğunu ispatlamanın mümkün

Page 10: ANAYASA MAHKEMESİ · BAŞVURU SÜRECİ 2. Bavuru, 28/2/2013 tarihinde Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıtır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan

Başvuru Numarası : 2013/1640

Karar Tarihi : 16/4/2015

10

olmadığı hatırda tutulmalıdır (bkz. Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 57;

İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 64; bkz. Lingens/Avusturya, B. No: 9815/82,

8/7/1986, § 46).

iv. Denge Kurmak İçin Başvurulan Uygun Kriterler

42. Mevcut olaydaki gibi başvurularda başvurunun sonucu, prensip olarak,

başvurunun ihtilaflı makale veya haberi yayımlamış olan gazete tarafından Anayasa’nın 26.

ve 28. maddelerine dayanılarak yapılmış olması ile bu haber veya makaleye konu olan kişi

tarafından Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasına dayanılarak yapılmış olmasına göre

değişmez. Gerçekte bu hakların her ikisi de prensip olarak eşit bir saygıyı hak etmektedirler

(bkz. İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 65; benzer yöndeki AİHM kararları için

bkz. Von Hannover/Almanya (no 2) B. No: 40660/08 ve 60641/08, 7/2/2012, § 106).

43. Yargı mercilerinin bu iki hak arasında Anayasa Mahkemesi içtihadında ortaya

konulan kriterlere uygun bir şekilde bir denge kurmaları gerekir. Basın özgürlüğü ve bu

kapsamda ifade özgürlüğü ile itibarın korunması hakkı arasında bir denge kurulmasıyla ilgili

olarak mevcut olaya uygulanabilecek olan ve mahkememizce daha önceki kararlarda

benimsenen kriterler aşağıda sayılmıştır (bkz. Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015

[GK], § 60-66; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 66-73).

α) Kamu yararına katkı

44. Birinci temel unsur, haber, makale veya fotoğrafların basında çıkmasının kamu

yararına yönelik bir tartışmaya yapacağı katkıdır (Von Hannover/Almanya (no 2) B. No:

40660/08 ve 60641/08, 7/2/2012, § 109). Genel yarar konusu olan hususların belirlenmesi

ihtilaflı yazıların içerikleri ile birlikte somut davanın şartlarına da bağlıdır. Ancak sadece

yayımın siyasi konular ya da işlenen suçlarla ilgili olduğu ( bkz. Egeland ve Hanseid/Norveç,

B. No: 34438/04, 16/4/2009, § 58) durumlarda böyle bir yararın varlığı kabul edilmelidir.

β) Hedef alınan kişinin ünlülük derecesi ve haber veya makalenin konusu

45. Hedef alınan kişinin rol ve fonksiyonu ve haber, yazı, röportaj ve/veya fotoğrafa

konu faaliyetin niteliği bir önceki kriterle bağlantılı önemli başka bir kriter oluşturmaktadır.

Burada sıradan bireyler ile kamusal şahıs ya da siyasi kişilik olarak kamusal alanda hareket

eden bireyleri ayırmak yerinde olur. Kamu tarafından tanınmayan bir kişi kişisel itibarına

saygı gösterilmesini isteme hakkına ve özel hayat hakkına ilişkin özel bir korumadan

yararlanmayı talep edebilirken, kamu tarafından tanınan bireyler için bu derecede bir koruma

söz konusu değildir (kamu tarafından tanınan kişiler için korumanın daha esnek olacağına

ilişkin bir karar için bkz. Minelli/İsviçre (k.k), B. No: 14991/02, 14/6/2005). Mesela resmi bir

görevi yerine getiren siyasi kişilikler hakkında demokratik toplumdaki bir tartışmaya katkı

sunabilecek olaylardan bahseden bir haber ile böyle bir görev yerine getirmeyen bir kişinin

özel hayatıyla ilgili detaylar üzerine yapılan bir haber, bir tutulamaz (Von Hannover/Almanya,

B. No: 59320/00, 24/09/2004, § 63).

46. Anılan birinci durumda basının rolü, bir demokraside kamu yararı bulunan

konularda, bilgi ve fikir iletme yükümlülüğü olan kamusal gözetleyici fonksiyonuyla

örtüşüyorsa da, ikinci durumda bu rol tali önemdedir. Aynı şekilde kamunun bilgilenme

hakkı, kamuda tanınan kişilerin, kamu görevlilerinin ve özellikle de siyasi kişiliklerin, özel

hayatlarının çeşitli boyutlarına belli bazı durumlarda üstün gelebilse de, yayımlanan haberler

ile onlara eşlik eden fotoğraf ve yorumların bu kişilerin sadece özel hayatlarıyla ilgili detaylar

hakkında olması ve belli bir kesimin bu konudaki merakını gidermek dışında bir amaç

taşımaması durumunda, ilgili kişiler belli bir üne sahip olsalar bile, böyle bir üstün gelme

Page 11: ANAYASA MAHKEMESİ · BAŞVURU SÜRECİ 2. Bavuru, 28/2/2013 tarihinde Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıtır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan

Başvuru Numarası : 2013/1640

Karar Tarihi : 16/4/2015

11

durumundan bahsedilemez (Von Hannover/Almanya, B. No: 59320/00, 24/09/2004, § 65).

Bu en sondaki durumda ifade özgürlüğünün daha dar yorumlanması gerekir

(Von Hannover/Almanya, B. No: 59320/00, 24/09/2004, § 66).

47. Mevcut başvurudaki gibi ifade ve basın özgürlüğü ile başkalarının şöhret ve

itibarlarının korunmasının çatışması halinde, eğer şöhreti söz konusu olan kişi kamu görevlisi

ise dengeleme sırasında bu kişinin üstlendiği kamu görevi göz önüne alınmalıdır. Bununla

birlikte, kamu görevlilerinin siyasetçilerde olduğu gibi her türlü söylemlerini yakın denetime

açtıkları da söylenemez. Kamu görevlilerinin, görevlerini hakkıyla yerine getirebilmeleri için

kamu güvenine sahip olmaları gerekir ki bu da ancak onları asılsız suçlamalara karşı

korumakla sağlanabilir (bkz. Lesnik / Slovakya, B. No: 35640/97, 11/6/2003, § 53).

γ) İlgili kişinin önceki davranışı

48. İlgili kişinin haber veya yazının yayımlanmasından önceki davranışı ya da ihtilaflı

bilgilerin daha önce yayımlanmış olması da dikkate alınacak unsurlar içinde yer almaktadır

(Von Hannover/Almanya (no 2) B. No: 40660/08 ve 60641/08, 7/2/2012 § 111).

δ) Yayımın içeriği, şekli ve sonuçları

49. Bir gazetede haberin, röportajın, fotoğrafın veya makalenin yayımlanma şekli ve

hedef alınan kişinin orada sunulma biçimi de değerlendirmelerde göz önüne alınmalıdır (bkz.

Wirtschafts-Trend Zeitschriften-Verlagsgesellschaft m.b.H./Avusturya (no 3), B. No:

66298/01 ve 15653/02, 13/12/2005, § 47). Ayrıca haberin, ulusal veya yerel, tirajı az veya çok

bir gazetede yayımlanmış olmasına göre, yayım genişliği de önemli olabilir (bkz. Karhuvaara

ve Iltalehti/Finlandiya, B. No: 53678/00, 16/2/2005, § 47).

ε) Haber veya makalenin yayınlanma şartları

50. Son olarak, haber veya makalenin yayınlanma şartlarının, söz konusu haberde yer

alan olayların geçtiği dönemde ülkede meydana gelen olaylar ışığında değerlendirilmesi

gerekir. Aynı zamanda hedef alınan kişi bakımından müdahalenin başka bir ifadeyle haberin

yayımlanmasının etkilerinin niteliğini ya da ağırlığını göz önünde bulundurmak gerekir.

b) Bu ilkelerin mevcut olaya uygulanması

51. Başvurucu, şikayet konusu gazete makalesinde “Ergenekon Silahlı Terör

Örgütünün” şüpheli ve sanıklarını koruyan, onları soruşturan ve yargılayan Cumhuriyet

savcısı ve hâkimlerin görevden alınması için çaba harcayan bir kişi olarak gösterildiğini, bu

sebeple şeref ve itibarının korunması hakkının ihlal edildiğini iddia etmektedir.

52. Adalet Bakanlığı görüş yazısında, Anayasa Mahkemesinin görevinin,

başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinde korunan itibarının korunması hakkı ile

Anayasa’nın 26. maddesinde korunan ifade özgürlüğü arasında adil bir denge kurulup

kurulmadığını tespit etmek olduğu belirtilmiştir. Bakanlık yazısında, Anayasa Mahkemesi ve

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları hatırlatılmıştır.

53. Bakanlık görüşüne karşı başvurucu, başvuru dilekçesindeki görüşlerini tekrar

etmiştir.

54. İlk olarak, davalının başvuruya konu sözlerinin olgular temelinde gelişen bir

tartışmaya bir katkı sunup sunmadığı ve içeriğinin kamunun merakını giderme isteğinin

ötesine geçip geçmediği sorularına cevap verilmelidir. Bu bağlamda, bir haber veya yazının

kamuyu bilgilendirme değeri ne kadar yüksek ise kişinin söz konusu haber veya makalenin

Page 12: ANAYASA MAHKEMESİ · BAŞVURU SÜRECİ 2. Bavuru, 28/2/2013 tarihinde Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıtır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan

Başvuru Numarası : 2013/1640

Karar Tarihi : 16/4/2015

12

yayımlanmasına o kadar çok boyun eğmesi gerekir. Aksine, yazının bilgilendirme değeri ne

kadar düşükse kişinin korunan çıkarına da o kadar çok üstünlük tanınması gerekir (bkz. Kadir

Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 67; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014,

§ 74).

55. Başvurucunun, davalının sözlerinin şahsiyet haklarına yönelik bir saldırı olduğu

yönündeki değerlendirmelerine karşı davalı, söz konusu makaledeki bilgilerin gerçek ve

güncel olduğunu ve hukuka aykırı bir yönünün de bulunmadığını ileri sürmüştür. İlk Derece

Mahkemesi de başvurucunun talebini, söz konusu haberin bir bütün olarak görünür gerçeğe

uygun olduğu ve özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı gerekçesi ile reddetmiştir.

56. Davalıya göre Ankara kulislerinde başvurucunun bir “korsan kararname”

hazırlığı içinde olduğu konuşulmaktadır. Gazete makalesinde başvurucunun HSYK üyesi

olduğu belirtildikten sonra Ergenekon yargılamalarında görev alan hâkim ve savcılar ile

başka bazı hâkim ve savcıların görev yerlerinin değiştirilmesi için çaba gösterdiği iddia

edilmiştir.

57. İlk Derece Mahkemesi, başvurucunun olayların gerçekleştiği tarihlerde HSYK

üyesi olduğunu hatırlatmıştır. Mahkeme, davalının sözlerinin eleştiri niteliğinde olduğunu ve

başvurucunun kişilik haklarına saldırı niteliği taşımadığını ve söz konusu yazının basın

özgürlüğü sınırlarını aşmayan eleştirel nitelikte bir yazı olduğunu kabul etmiştir.

58. Basının genel yarar nitelikli bütün sorunlarla ilgili olarak bilgi ve fikir yayma

fonksiyonuna, kamunun bu bilgi ve fikirleri alma hakkının eklendiği hatırlanmalıdır. Şikâyet

konusu gazete makalesinin yayınlandığı dönem, ülkede sivil hükümete karşı darbe hazırlığı

yapıldığına ilişkin iddialar üzerine başlatılan ve Ergenekon soruşturmaları adı verilen bir dizi

soruşturmanın ve davanın devam ettiği bir dönemdir. Dahası başvuruya konu makalede söz

edilen “korsan kararname” haberleri pek çok basın ve yayın organında uzunca bir süre yer

bulmuştur. Söz konusu makalede sarf edilen sözlerin ve iddiaların bir ölçüde, genel yarar

nitelikli bir tartışmaya katkı sundukları kabul edilmelidir. Bu hususla ilgili olarak, basının

genel yarar nitelikli bütün sorunlarla ilgili olarak bilgi ve fikir yayma fonksiyonuna, kamunun

bu bilgi ve fikirleri alma hakkının eklendiği hatırlanmalıdır. Başvurucu fotoğraflarının

kendisinden izin almaksızın kullanılmasından da şikâyetçi olmuşsa da başvuru konusu

makalede herhangi bir fotoğrafın kullanılmadığı not edilmelidir.

59. Adalet sisteminin düzgün işlemesi için görev yapan kamu görevlileri olan hâkim

ve savcılarla yüksek mahkeme üyeleri de diğer kamu görevlileri gibi kamunun güvenine sahip

olmalıdırlar (benzer bir karar için bkz. Saday / Türkiye, B. No: 32458/96, 30/3/2006, § 33).

Bu sebeple adalet sisteminde görev alan hâkimler ve savcılarla birlikte diğer yargı

çalışanlarını asılsız suçlamalardan korumak devletin görevlerindendir. Demokratik bir

toplumda, bireylere, yargı sistemi ve ona dâhil olan kamu görevlilerini eleştirme ve onlar

hakkında yorum yapma hakkı tanınmış olmakla birlikte bu eleştirilerin kişilerin şeref ve

itibarlarının korunmasını isteme haklarını ihlal eder boyuta ulaşmaması gerekir (benzer

değerlendirmeler için bkz. İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 85).

60. Buna karşın başvurucu, makalede sözü edilen Ergenekon soruşturmalarına ve

davalarına bakan Hâkim ve Savcıların görevden alınmasına ilişkin iddiaların dile getirildiği

dönemde HSYK üyesidir ve HSYK’ya Yargıtay üyelerince seçilmiştir. Ayrıca HSYK’nın

idari bir kurul olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.

61. Başvurucunun olayların geçtiği zaman diliminde ve halen Türkiye kamuoyunda

oldukça tanınan bir yüksek bürokrat olduğu ve itiraz götürmeyen tanınmışlık derecesi dikkate

alındığında, onun az bilinen bir kişi olduğu iddia edilemez. Dolayısıyla başvurucu Türk yargı

Page 13: ANAYASA MAHKEMESİ · BAŞVURU SÜRECİ 2. Bavuru, 28/2/2013 tarihinde Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıtır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan

Başvuru Numarası : 2013/1640

Karar Tarihi : 16/4/2015

13

sistemi için son derece önemli olan HSYK üyeliği görevi nedeniyle eleştirilere sıradan

kişilere göre daha fazla katlanmalıdır.

62. Somut olayda İlk Derece Mahkemesi, davalının basın özgürlüğü ve bu bağlamda

ifade özgürlüğü ile başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakları arasında bir denge

kurma işlemi yapmıştır. İlk Derece Mahkemesi, söz konusu yazının genel çıkarı ilgilendiren

bir tartışmaya katkı sunup sunmadığı sorusuna özel bir önem vermiş, ayrıca haberin yapıldığı

şartlar üzerine de eğilmiştir. İlk Derece Mahkemesi davaya konu yazıda geçen olayların

gerçekliği meselesine eğilmiş ve yayınların yapıldığı tarihte meydana gelen olaylarla

yayınların içeriği arasındaki öz-biçim ilişkisinin bozulmadığına ve başvuruya konu sözlerde

geçen olayların “görünür gerçekliğe uygun” olduğuna karar vermiştir.

63. Öte yandan basın özgürlüğünün kapsamının, demokrasi ile yakın ilişkisinin doğal

sonucu olarak, bir dereceye kadar abartıya ve hatta kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş

yorumlanması gerektiği kabul edilmelidir (Radio France ve Diğerleri/Fransa, B. No:

53984/00, 30/3/2004, § 37). Öte yandan Anayasa Mahkemesi veya derece mahkemeleri,

gazetecilik mesleğinin nasıl yapılması gerektiğini ve gazetecilerin haber verme tekniğini

belirleyemez. Bir düşüncenin en iyi hangi üslup ve biçimle aktarılacağına ancak bizzat

düşünceyi dile getirenler karar verebilir. Bu bağlamda Sözleşme’nin 26. maddesinin sadece

ifade edilen haber ve fikirlerin içeriğini değil, fakat aynı zamanda bunların nakledilme

biçimlerini de koruduğunu hatırda tutulmalıdır (bkz. Oberschlick/Avusturya, B. No: 11662/85,

23/5/1991, § 57).

64. Nitekim söz konusu makalede kullanılan üslup başvurucuyu incitmiş olsa bile İlk

Derece Mahkemesi, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü ile bu özgürlüklerin başkalarının

kişilik hakları karşısındaki sınırlarına vurgu yapmıştır. Başvuruya konu gazete makalesinde

yer alan ifadelerin hukuka uygunluk sınırları içerisinde kaldığı kabul edilmelidir.

65. Bu şartlarda, yukarıdaki değerlendirmelerin tamamı ve yargı mercilerinin farklı

çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payları da dikkate alındığında, Anayasa’nın 17.

maddesinin birinci fıkrasında yer alan pozitif yükümlülüklere uyulduğu, derece

mahkemelerince tarafların haklarının değerlendirilmesinde açık bir dengesizlik saptanmadığı

ve bu kapsamda bir ihlalin olmadığı açık olduğundan, başvurunun diğer kabul edilebilirlik

şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul

edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

Başvurunun, “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ

OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 16/4/2015 tarihinde

OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

Başkan

Alparslan ALTAN

Üye

Recep KÖMÜRCÜ

Üye

Engin YILDIRIM

Üye

Celal Mümtaz AKINCI

Üye

Muammer TOPAL