ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

27
ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE EHL-‹ BEYT SEVG‹S‹ Osman E/R‹ * A Ab bs st tr ra ac ct t T Th he e l lo ov ve e o of f A Al ll la ah h a an nd d E Eh hl l- -i i B Be ey yt t i in n A Al la av vi i a an nd d B Be ek kt ta as sh hi i T Tr ra ad da at ti io on n The love of Allah, Prophet and Ehl-i Beyt which was significant effect in improvement of sufism comprehension had been characteristic emotion on the field of art, literature, military and the work of a tradesman. With pronunciation Hak-Muhammad-Ali lovers and faithfuls had carried this emotion of love on their heart sometimes to lines of poetries and someti- mes to papers with marbleization art. The love of Allah, prophet and Ehl- i Beyt which telling to outside with enthusiasm and excitement had been a common value which combines Alaouities or Sunnies on the accomplice denominator. Blessing the Prophet Muhammad and chanted in unison are our common experiences which are special to us. G Gi ir ri iYap›lan bir dinî/tasavvufî sohbetin, okunan hutbenin, edilen vaaz›n, k›l›- nan namâz›n, yap›lan niyâz›n veya yerine getirilen bir tarîkat erkân›n›n Allah kat›nda ibâdet olarak de¤er tafl›mas› için mutlaka bafl›nda veya içerisinde besmele, hamdele ve salvele okunmas› gerekmektedir. Bu nedenle vâiz ve ha- tipler sözlerine El-hamdü lillâhi Rabbi’l-âlemîn ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ ra- sûlinâ Muhammedin ve alâ ehl-i beytihî ve eshâbihî ecmaîn 1 cümlesini telaf- fuz ederek bafllamaktad›rlar. Bu cümlede Allâh’a hamd edildikten sonra, O’nun Rasûlü Hazret-i Muhammed’e, Ehl-i Beyt’ine ve ashâb›na salât ve se- lâm edilmektedir. Namâz›n teflehhüd k›sm›nda okunan salli ve bârik duâla- r›nda da Hazret-i Muhammed’le birlikte O’nun Ehl-i Beyt’ine salât ve selâm getirilmektedir ki bu duâlar›n okunmas›, namâz›n olmazsa olmaz rüknüdür. Salavât getirmek her tarîkat›n önemli bir erkân›d›r. Bu tarîkat ister Mevlevî- lik, ister Bektâflîlik, isterse Nakflîlik olsun zikir ve sohbete bafllamadan önce salavât getirilmesi zorunludur. Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ‹slâmî ‹limler Dergisi, Y›l 1, Say› 1, Bahar 2006 (213-239) * Doç. Dr. Hitit Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi Ö¤retim Üyesi. 1 Anlam›: “Hamd âlemlerin Rabb’i olan Allâh’a mahsustur. Peygamber’imiz Muhammed’in, O’nun Ehl-i Beyt’inin ve ashâb›n›n hepsinin üzerine salât ve selâm olsun.”

Transcript of ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

Page 1: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE EHL-‹ BEYT SEVG‹S‹

Osman E⁄R‹*

AAbbssttrraacctt

TThhee lloovvee ooff AAllllaahh aanndd EEhhll--ii BBeeyytt iinn AAllaavvii aanndd BBeekkttaasshhii TTrraaddaattiioonn

The love of Allah, Prophet and Ehl-i Beyt which was significant effect inimprovement of sufism comprehension had been characteristic emotionon the field of art, literature, military and the work of a tradesman. Withpronunciation Hak-Muhammad-Ali lovers and faithfuls had carried thisemotion of love on their heart sometimes to lines of poetries and someti-mes to papers with marbleization art. The love of Allah, prophet and Ehl-i Beyt which telling to outside with enthusiasm and excitement had beena common value which combines Alaouities or Sunnies on the accomplicedenominator. Blessing the Prophet Muhammad and chanted in unison are

our common experiences which are special to us.

GGiirriiflfl

Yap›lan bir dinî/tasavvufî sohbetin, okunan hutbenin, edilen vaaz›n, k›l›-nan namâz›n, yap›lan niyâz›n veya yerine getirilen bir tarîkat erkân›n›n Allahkat›nda ibâdet olarak de¤er tafl›mas› için mutlaka bafl›nda veya içerisindebesmele, hamdele ve salvele okunmas› gerekmektedir. Bu nedenle vâiz ve ha-tipler sözlerine El-hamdü lillâhi Rabbi’l-âlemîn ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ ra-sûlinâ Muhammedin ve alâ ehl-i beytihî ve eshâbihî ecmaîn1 cümlesini telaf-fuz ederek bafllamaktad›rlar. Bu cümlede Allâh’a hamd edildikten sonra,O’nun Rasûlü Hazret-i Muhammed’e, Ehl-i Beyt’ine ve ashâb›na salât ve se-lâm edilmektedir. Namâz›n teflehhüd k›sm›nda okunan salli ve bârik duâla-r›nda da Hazret-i Muhammed’le birlikte O’nun Ehl-i Beyt’ine salât ve selâmgetirilmektedir ki bu duâlar›n okunmas›, namâz›n olmazsa olmaz rüknüdür.Salavât getirmek her tarîkat›n önemli bir erkân›d›r. Bu tarîkat ister Mevlevî-lik, ister Bektâflîlik, isterse Nakflîlik olsun zikir ve sohbete bafllamadan öncesalavât getirilmesi zorunludur. Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin

‹slâmî ‹limler Dergisi, Y›l 1, Say› 1, Bahar 2006 (213-239)

* Doç. Dr. Hitit Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi Ö¤retim Üyesi.1 Anlam›: “Hamd âlemlerin Rabb’i olan Allâh’a mahsustur. Peygamber’imiz Muhammed’in, O’nun

Ehl-i Beyt’inin ve ashâb›n›n hepsinin üzerine salât ve selâm olsun.”

Page 2: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

ve alâ âli seyyidinâ Muhammed cümlesiyle ifade edilen salavât-› flerîfede Al-lah, Peygamber ve Ehl-i Beyt bir arada söylenmifl olmaktad›r.

Görüldü¤ü üzere dinî/tasavvufî kültür ve gelene¤imizde genel olarak be-nimsenmifl olan, özelde ise Alevî-Bektâflî gelene¤inde deyimlefltirilmifl olanHak-Muhammed-Ali söylemi, Allah, Peygamber ve Ehl-i Beyt sevgisinin birbi-rinden ayr› tutulamayaca¤›n› veya tutulmamas› gerekti¤ini ifade etmektedir.“Hak” kelimesi tevhîdin kayna¤› olan Allahu Teâlâ’y›, “Muhammed” tevhîdanlay›fl›n›n tebli¤cisi ve uygulay›c›s› olan Hazret-i Peygamber’i ve “Ali” de tev-hîd inanc›n› as›rlar ve mekanlar ötesine tafl›yan Peygamber miras› Hânedân-› Ehl-i Beyt’i anlatmaktad›r. Allah’a inanman›n ötesinde O’na sevgiyle ba¤la-narak, âfl›k ve sâd›k makam›na yükselen mü’minler O’nun Habîb’i (çok sev-di¤i) olan Peygamber’ini ve Ehl-i Beyt’ini birbirinden ay›rmam›fllard›r.

Allah’tan dertlerine derman ve manevî dereceler isterken, Hak-Muham-med-Ali hürmeti hakk› için istemifllerdir. Cem erkân›n› bafllatma gülbânkiflöyledir:

“Bismillâh lâ ilâhe illallâh bism-i fiâh Allah Allah. Akflamlar hayrola, hay›rlar fet-hola, meydan âbâd ola, s›rlar mestûr ola, gönüller mesrûr ola, fakîr fukarâ mâmûrola. Hak-Muhammed-Ali, yard›mc›m›z, gözcümüz ola. Oniki imam, ondört mâsum-u pak, onyedi kemerbest efendilerimiz katarlar›ndan dîdarlar›ndan ay›rmaya. Pîri-miz, üstâd›m›z Hünkâr Hac› Bektâfl Velî, Bal›m Sultan efendilerimiz muîn ve dest-gîrimiz ola. Üçlerin, befllerin, yedilerin, k›rklar›n ve Ricâlü’l-Gayb erenlerinin, Kut-bu’l-Aktâb efendilerimizin hay›r ve himmetleri, safâ nazarlar› üzerimizde hâz›r venâz›r ola. Allah, münkir, münâf›k flerrinden fieytan’›n mekrinden emîn ve h›fz-› hi-mâye eyleye. ‹ki cihanda korktu¤umuzdan emîn, umdu¤umuza nâil eyleye. Dertle-rimize derman, gönüllerimize iman, hastalar›m›za flifâ, borçlar›m›za edâlar nasîbeyleye. Devlet ve milletimizin k›l›c›n› keskin, sözünü üstün eyleye. Gökten hay›rl›rahmetler, yerden hay›rl› bereketler ihsân eyleye. Niyâzlar›m›z›, lokmalar›m›z› ka-bul eyleye. Duâlar›m›z› Dergâh-› ‹zzet’inde kabul eyleye. Dil bizden, nefes Hünkârefendimizden ola. Nûr-u Nebî, kerem-i ‹mâm-› Ali, gülbânk-i Hünkâr Hac› BektâflVelî demine hû.”2

Hakk’a yürüyen kiflilerin e¤er günâhlar› varsa affedilmesi, kabirlerininCennet bahçesi haline gelmesi için de yine dillerin telaffuz etti¤i, gönüllerinderinden hissetti¤i Hak-Muhammed-Ali sevgisidir. Dârdan indirme erkân› s›-ras›nda aflk, heyecan ve göz yafl›yla okunan duân›n bir bölümü flu flekilde-dir: “Yâ Rab! Yüzümüz kara, günâh›m›z çok, dîvân-› dergâhta duâm›z› Senkabûl eyle, red eyleme. Ol Sen’ün Hak’l›¤›n hakk› içün; fezâyil-i muhabbet-iZât hakk› içün; Muhammed Mustafâ hakk› içün; Cemâl-i Pür Nûr’u hakk›içün; Kemâl-i Kudret, aflk-› Mürtezâ hakk› içün; Kelâm-› Kadîm, ilm-i esmâhakk› içün; dahî aynî müsemmâs› hakk› içün; muallâ, arfl, kürsî hakk› içün;

214 ‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹

2 Ömer Uluçay, Alevîlikte Duâ, Gözde Yay›nevi, Adana 1996, ss. 48-49.

Page 3: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

Muhammed Mustafâ ve Aliyyü’l-Murtazâ hürmeti hakk› içün; velîlerin h›rka-s› ve flal› hakk› içün; nebîlerin seyr itdi¤i mi’râc hakk› içün; Mekke ve Medî-ne ve Hac hakk› içün; serâser cümle enbiyâlar hakk› içün; tarîk-i zümre ev-liyâ hakk› içün… Hak Teâlâ Hazretleri ol geçen merhûmun kabrini Cennetü’l-Me’vâ, suâlini âsân eyleye. Azâb› var ise af eyleye. Cümle günâhlar›n› bahfleyleye. Rahmet ve ma¤firet üzere ise, rahmetini ve ma¤firetini günden güneziyâde eyleye. Diyelim: Allah, Allah.”3

Dâr erkân› s›ras›nda okunan bir düvâz imâmlar da ayn› flekilde Allah,Peygamber ve Ehl-i Beyt sevgisinin dile getirildi¤i metinlerdir. Beyitlerdeki et-kileyici naz›m dili, dinleyicilerin yo¤un bir inanç tecrübesi yaflamalar›na ne-den oldu¤u gibi, Hak-Muhammed-Ali sevgilerinin de zirveye ulaflmas›na yolaçmaktad›r. Çok okunan bir düvaz imâm›n bafl taraf› flöyledir:

Allah meded, yâ Muhammed, yâ Ali!Bizi dergâh›ndan mahrûm eyleme,Pîrim Hünkâr Hac› Bektâfl Velî,Bizi dergâh›ndan mahrûm eyleme.

Âdem safiyyullâh atam hakk›yçün,Muhammed Mustafâ Hâtem hakk›yçün,Eyyûb’a sürdü¤ün sitem hakk›yçün,Bizi dergâh›ndan mahrûm eyleme.

Hasan’›n aflk›na k›lar›m zârî,Hüseyin’dir dînimizin serveri,Âlemler cân›s›n Cenâb-› Bârî,

Bizi dergâh›ndan mahrûm eyleme.4

Naz›m dilinde isim olarak telaffuz edilen Allah, Peygamber ve Ehl-i Beytsevgisi, bazen de resim halini alm›fl, onlar› sembolize eden lâle ve gül motif-leri insan›m›z›n gözünden gönlüne akan ilâhî esintilere neden olmufltur. Eb-rû sanatç›lar›m›z yapt›klar› sanat eserlerinin en üst makâm›na Allâh’›n sem-bolü olan “lâle”yi, onun biraz afla¤›s›na Muhammed Mustafâ’y› sembolizeeden “gül”ü yerlefltirmifllerdir. Birbirlerinden ayr›lmayan bu iki motifin he-men alt›ndaki “gül”lerden birisi Aliyyü’l-Murtazâ’y› di¤eri ise Fât›matü’z-Zeh-râ’y› temsil etmifltir. Ebrûdaki güzellik ve bütünlü¤ü tamamlayan ve henüzaç›lmak üzere olan iki adet “gül goncas›” ise Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hü-seyin’e duyulan muhabbetin sanata yans›yan tasvirleridir.

Alevî-Bektaflî Gelenekte Allah, Peygamber ve Ehl-i Beyt Sevgisi 215

3 Bkz. Kitâb-› Dâr, Durmufl Topal Özel Kütüphanesi, vr. 18a-20a.4 Bkz. ‹smail Özmen, Alevî-Bektâflî fiiirleri Antolojisi, Saypa Yay›nlar›, Ankara 1995, 404; Bedri

Noyan, Bütün Yönleriyle Bektâflîlik ve Alevîlik, Ard›ç Yay›nlar›, Ankara 2000, 112.

Page 4: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

Bir olan ve birlik olan canlar, tevhîd kelimesi olan Lâ ilâhe illallâh’› hepbirlikte büyük bir aflk ve heyecanla söylerken, Muhammed Mustafâ’n›n ismian›ld›¤›nda, ellerini gö¤üslerine koyarak derin bir vecd ve sayg› içerisinde sa-lavât getirmifllerdir. Zâkirlerin on iki imâmlar›n isimlerini okuduklar› düvazimâmlar ‹slâm Peygamber’inin evlâd›na olan ba¤l›l›¤› ve yak›nl›¤› ifade etmek-tedir. Mürflid durumundaki dede ve babalara ba¤l› bulunduklar› dergâh ta-raf›ndan verilen ve irflâd için yetkili k›l›nd›klar›n› belirten ‹câzetnâme’lerinhemen hepsinin bafl›nda “nasrun mina’llâhi ve fethün karîb ve beflfliri’l-mü’minîn yâ Allah, yâ Muhammed, yâ Ali” 5 ifadesinin bulunmas› ‹slâm’›n fli-âr› olan bu üç ismi dilde ve gönülde bir arada tutmak içindir. Yard›m›n Al-lah’tan geldi¤ini, fethin de yak›nda bulundu¤unu ifade eden bu âyet, pîr vemürflidlerin kilitli gönülleri açarken müracât ettikleri bir anahtar olmufltur.‹câzetnâme’lerini ellerine alan, Allah, Peygamber ve Ehl-i Beyt sevgisini kalp-lerine yerlefltiren gönül sultanlar› yedi iklim, dört k›taya hakîkat çera¤›n› gö-türmüfllerdir. Fethi müjdeleyen âyetle birlikte telaffuz edilen yâ Allah, yâ Mu-hammed, yâ Ali söylemi kalelerden önce gönülleri fethetmeyi baflarm›fl, hakî-kata susam›fl binlerce, milyonlarca gönül bu sayede ‹slâm’›n güzelli¤iyle ta-n›flma flerefine kavuflmufltur.

Seyyid Hüseyin Gâzî ve Seyyid Battal Gâzî’nin yolundan giden alp-eren vegâzî-dervifllerin kaleleri fethetmek amac›yla gerçeklefltirdikleri fütûhât hare-ketlerinde de en baflta gelen müflevvik unsur hiç kuflkusuz ayn› sevgidir. Mil-letimiz bar›fl an›nda da, savafl an›nda da Hak-Muhammed-Ali aflk›na yafla-m›fl, bir olup birlik olup; ebed-müddet devam eden devletler kurmufl ve ya-flatm›flt›r. Allah ad› ile bafllayan Gülbânk-i Muhammedî’ler Hazret-i Peygam-ber’in nûru ve Hazret-i Ali’nin keremi üzerine infla edilmifltir. Harp meydan-lar›nda “ölürsem flehid, öldürürsem gâzî olurum” diyerek düflman üzerineyürüyen Yeniçeri’nin dilinde ve gönlünde Allah, Peygamber ve Ehl-i Beyt sev-gisi bulunmaktad›r:

“Bism-i fiah, Allah Allah!... ‹llallah!... Bafl üryân, sine püryân, k›l›ç al kan… Bumeydanda nice bafllar kesilür, olmaz hiç soran. Eyvallah, eyvallah... Kahr›m›z, k›-l›c›m›z, düflmana ziyan, kullu¤umuz pâdiflaha ayan. Üçler, befller, yediler, k›rklar.Gülbank-i Muhammedî, Nûr-u Nebî, Kerem-i Alî, Pîrimiz Hünkâr›m›z Hac› Bektâfl

Velî demine devrân›na Hû diyelim! Hû.”6

Bektâflîlikle birlikte, Mevlevî ve Halvetî tarîkatlar›nda da çeflitli vesilelerlegülbânkler okunmufltur. Ahîlik ad› verilen fütüvvet ehli esnaf aras›nda yap›-

216 ‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹

5 Bkz. Osman E¤ri, “Alevî Kaynaklar›n Neflri”, Türkiye I. Dinî Yay›nlar Kongresi, Diyanet ‹flleriBaflkanl›¤› Yay›nlar›, Ankara 2004, 116; âyetin anlam›: “Sevece¤iniz baflka bir fley daha var: Al-lah'tan yard›m ve yak›n bir fetih. Müminleri (bunlarla) müjdele.” Saf, 61/13.

6 Bkz. Noyan, 144.

Page 5: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

lan yâran toplant›lar›yla ç›rakl›k, kalfal›k, ustal›k gibi esnaf teflkilat› mera-simlerinde de gülbângin önemli bir yeri vard›r. Mevlevîlikte sofra-yemek, aflû-re, seyahat, fleb-i arûs, hatim, eflik, seyahat ve cenâzeye dair çeflitli gülbânkmetinleri bulunmaktad›r.7

II.. AAllllaahh SSeevvggiissii

Hak-Muhammed-Ali söylemi bütün gücünü Allah sevgisinden almaktad›r.Allâh’a duyulan sevgi Peygamber ve Ehl-i Beyt sevgisinin özünü, kayna¤›n›oluflturmaktad›r. Tasavvufî anlay›fla göre gizli bir hazîne olan ve bilinmekli¤i-ni murâd eden Allâhu Teâlâ Muhammed Mustafâ’y› kendi nûrundan yarat-m›flt›r. Bütün evreni de O’nun hat›r›na var etmifltir. ‹lâhî sevginin s›n›rlar›n›nHazret-i Peygamber’i ve onun ailesini de kuflatacak bir flekilde geniflletilmesiiki flekilde aç›klanabilir.

Birincisi: Kur’ân-› Kerîm’de Allah, Peygamber ve Ehl-i Beyt sevgisini emir,tavsiye ve tespit eden ifadeler bulunmaktad›r: “Mü’minlerin Allah’a olan sev-gisi daha güçlü bir sevgidir.”8 “Ey Peygamber’in Ehl-i Beyt’i! fiüphesiz Allah,sizden kusûru giderip, tertemiz yapmak ister”9 “Ey Muhammed! De ki: Bensizden buna karfl› yak›nlara (Ehl-i Beyt’ime) sevgiden baflka bir ücret iste-mem. Kim güzel bir ifl ifllerse onun güzelli¤ini art›r›r›z. Do¤rusu Allah, ba¤›fl-layand›r, flükrün karfl›l›¤›n› verendir.”10 Kur’ân’da yer alan bu sevgi talebiHazret-i Peygamber’in hadislerine de yans›t›lm›flt›r. Hazret-i Peygamber birbak›ma Allah’›n “Ehl-i Beyt’e muhabbeti talep et” emrini yerine getirerek;“Ali’yi seven beni sevmifl olur, beni seven de Allâh’› sevmifl olur, Ali’ye bu¤ze-den bana bu¤zetmifl olur, bana bu¤zeden de Allâh’a bu¤zetmifl olur”11 “Ey Ali,ben ilmin flehriyim, sen ise onun kap›s›s›n. fiehire ancak kap›dan var›l›r. Birkimse, beni sevdi¤ini söyleyip sana bu¤z ederse, beni sevmiyordur ve yalan-c›d›r. Zira sen, bendensin ve ben de, sendenim. Senin ve senden gelecek ev-latlar›ndan olan imâmlar›n misali, Nûh’un gemisi gibidir. Her kim gemiyebindiyse, kurtuldu ve her kim muhâlefet ettiyse, helâk oldu”12 buyurmufltur.“Hak-Muhammed-Ali söyleminin teolojik temeli de Hazret-i Peygamber’den ri-vâyet edilen bu hadîslerdir” denebilir. “Hasan ve Hüseyin’i seven beni sevmifl,

Alevî-Bektaflî Gelenekte Allah, Peygamber ve Ehl-i Beyt Sevgisi 217

7 Bkz. Mustafa Uzun, “Gülbânk” D‹A, XIV, 234.8 Bakara, 2/165.9 Ahzâb, 33/33.10 fiûrâ, 42/23.11 et-Taberânî, Mu’cemü’l-Kebîr, XXIII, 380, Hadis No: 901; el-Müttakî el-Hindî “Kenz’ül-Ummâl”

XII, Hadis No: 1264.12 Enis Emir, Fazîlet-i Ehl-i Beyt-i Rasûlillah, ‹stanbul, ts., Der Yay›nlar›, ss. 338-339.

Page 6: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

onlara kin tutan da bana kin tutmufl olur”13 hadîsinde de yine Ehl-i Beyt sev-gisi Peygamber sevgisi ile birlefltirilmifltir.

As›rlard›r halk›m›z taraf›ndan okunan ve pedagojik bir îmân, ibâdet, ah-lâk kitab› olan Kitâb-› Cabbâr Kulu’nda bu konu insanlar›m›z›n anlayabile-ce¤i bir dil ve üslûpla dile getirilmifltir: Cabbâr Kulu, Hazret-i Peygamber’isevmenin dört flahidi bulundu¤unu ifade etmektedir. Bunlar: 1. Gitti¤i yolagitmek. 2. Sünnetini tutmak. 3. Vücûdunu temizleyip, hilâf fleyleri atmak. 4.Hazret-i Peygamber’in evlâd›na (Ehl-i Beyt’ine) sayg› göstermek.14 EserdeHazret-i Muhammed’i seveni Allah’›n da sevece¤i ve çok rahmet edece¤i dilegetirilmektedir. Hazret-i Peygamber ve Ehl-i Beyt sevgisi, hayat›n içinden birörnekle de aç›klanmaktad›r: “Bir kimse gelse sana dise ki, ben senün dostu-num, seni pek severim dise, ammâ senün sözünü tutmasa, senün gitdü¤ünyola gitmese, mal›na e¤rilik itse, evlâd›n› sevmese, sen ol kiflinün sözine ina-nur musun, sen ol kifliyi sever misin?”15 Kitâb-› Cabbâr Kulu’nda Hazret-iPeygamber’in dilinden, âhiretteki yerlerinin Cehennem olmas›ndan korkulanon grup insandan bahsedilmektedir ki bunlardan birincisi Hazret-i Peygam-ber’in ve Hazret-i Ali’nin evlâd›na (Ehl-i Beyt’e) kötülük yapanlard›r.16

‹lâhî sevginin s›n›rlar›n›n Hazret-i Peygamber’i ve onun ailesini de kufla-tacak bir flekilde genifllemesini ikinci olarak flöyle aç›klamak mümkündür:Tevhîd inanc›n›n inanan insan›n iç dünyas›ndaki sevgiyi diriltici ve ço¤alt›c›etkisi, Hazret-i Peygamber ve O’nun Ehl-i Beyt’inden bafllayarak bütün in-sanl›¤› ve eflyay› kuflatan bir sevgi taflmas›na neden olmaktad›r. Bu taflma-n›n temelinde Allâh’a aflk ve sevgiyle ba¤lanma ve yönelme bulunmaktad›r.Tevhîd inanc›, insan› manevî olarak zenginlefltirmekte, onu sevgi üreten birmerkez, hayat›n anlam›n› keflfeden anlaml› bir “özne” haline getirmektedir.Yunus misâli ad› miskin olanlar›n düflman› “kin” olmufltur. Kimseye kin tut-mayan olgunlaflm›fl ve zenginleflmifl gönüller, bütün âleme bir gözle bakm›fl-lard›r.

Tevhîd inanc›n›n z›dd› olan putperestlik ise, sevgi duygusu ile birlikte in-san› varoluflsal olarak fakirlefltiren bir etkiye sahiptir. Fromm, putperestlikgibi inanç sorunlar›n›n insan›n bilgi, duygu ve eylem alanlar›ndaki üreticilikyeteneklerini yok etti¤ini ifade etmektedir. Putperestli¤i, insan›n kendisineyabanc›laflmas› olarak nitelendiren Fromm, tektanr›l› dinlerle çok tanr›l› din-ler aras›ndaki temel ayr›m›n sebebinin, yaln›zca tanr›lar›n say›s› olmad›¤›n›,

218 ‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹

13 Ahmed bin Hanbel, Müsned, I, 136.14 Bkz. Kitâb-› Cabbâr Kulu, Eyüp Öztürk Özel Kütüphanesi, H. 1165, vr. 110b.15 Bkz. Kitâb-› Cabbâr Kulu, vr. 111a.16 Bkz. Kitâb-› Cabbâr Kulu, vr. 21a-21b.

Page 7: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

as›l fark›n kendine yabanc›laflma oldu¤unu söylemektedir. Putperest insan,enerjisini, sanatsal yeteneklerini bir put yapmak için harcamaktad›r. Sonrada kendi insanca çabas›n›n sonucundan baflka bir fley olmayan bu puta tap-maktad›r. ‹nsan›n yaflam güçleri, bir “nesne” ye aktar›lm›flt›r. Bu nesne art›kbir put oldu¤undan, insan›n kendi üretici çabalar›n›n sonunda ortaya ç›km›flbir fley de¤il de sanki ondan kopuk, onun üstünde, ona karfl› olan, insan›ntap›p boyun e¤di¤i bir fley olarak alg›lan›r. Puta tapan insan, kendi elleriyleyapt›¤› fleyin önünde e¤ilir. Put, onun yaflam güçlerinin yabanc›laflm›fl bir fle-kilde ifadesidir. Tek tanr›l› dinde Tanr›, kavranamaz, tan›mlanamaz. O, birnesne de¤ildir. Puta tapan insan, kendi içindeki tikel bir niteli¤in yans›t›lm›flbir biçimi önünde e¤ilir. Ona boyun e¤er. Kendisini canl›, sevgi ve düflünceeylemleri yayan bir merkez olarak görmez.17 Tevhîd inanc› gönül Kâ’be’sinde-ki putlar› k›rd›¤›ndan dolay›, gönüllerini ‹brâhim (a.s.) misâli îmâr eden gö-nül mimarlar› kalp k›rmam›fl, gönül y›kmam›fllard›r. En önemlisi ise hakîkat-› insâniyeyi kavramalar› nedeniyle insan-› kâmil olma yönünde sürekli birilerleyifl, yükselifl içerisinde olmufllard›r.

Bizim kültürümüzü oluflturan, ona as›rlar ötesinden flekil ve mana verenHak âfl›¤› erenlerimiz sevginin insan› insan yapan, baflka bir ifadeyle onu in-sanlaflt›ran, olgunlaflt›ran özelli¤ine dikkat çekmifllerdir. Ehl-i Beyt’ten olanve Pir-i Türkistan olarak an›lan Hoca Ahmed Yesevî “aflks›z kifli insan de¤il-dir, sevgisiz kifli fieytan kavmindendir” sözüyle, sevgiyi insanla özdefllefltir-mektedir. Ona göre sevgisiz bir insan düflünmek mümkün de¤ildir. Her tür-lü olumsuzluk ve kötülü¤ün çaresi; aflk ve sevgidir. Pir-i Türkistan, bu duru-mu flu beyitlerle anlat›r:

“Atefle salsa, ateflten yanmaz âfl›k kifli;Yer ve gö¤ü bostan k›lar akan yafl›;Allah dese, fleksiz parlar içi d›fl›;

Kavrulup yanmak âfl›klara bâzi olur.”18

Yukar›daki m›sralarda Hazret-i ‹brahim’e de bir telmih bulunmaktad›r. Oarac›, vas›ta kabul etmeyen bir aflk ve sadâkatle Allâh’a ba¤lanm›fl ve içineat›ld›¤› atefl mâflûku olan Allah taraf›ndan bir gül bahçesine çevrilivermifltir.Hoca Ahmed Yesevî âfl›¤›n yaflamas› muhtemel dinî deneyimlerden de söz et-mektedir. Âfl›¤›n Allah sevgisinden dolay› gözyafl› dökmesi, içi ile d›fl›n›n birolmas›, yani manevî bir ar›nma gerçeklefltirmesi ve bütün bu süreci yaflarkenyan›p, kavrulmas› aflk›n tezâhürlerindendir.

Alevî-Bektaflî Gelenekte Allah, Peygamber ve Ehl-i Beyt Sevgisi 219

17 Erich Fromm, Sa¤l›kl› Toplum, (trc. Yurdanur Salman), Payel Yay›nlar›, ‹stanbul, 1990, ss. 135-136.18 Ahmed Yesevî, Divân-› Hikmet, (Yay›n› haz›rlayan: Kemal Eraslan), Kültür Bakanl›¤› Yay›nlar›,

Ankara 1993, 235.

Page 8: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

‹nsan›n kendisini gerçeklefltirmesi ve tam insan olmas› üzerine düflünenvaroluflçu psikologlar da sevgi ile birlikte dinî duygu ve deneyimin öneminivurgulam›fllard›r. Maslov’a göre Allah sevgisinden dolay› “gözyafl› dökmek”,“derin bir iç huzûr hissetmek” gibi doruk dinî deneyimi yaflayan herhangi birkimse, kendisini gerçeklefltiren insanlardaki niteliklerin bir ço¤unu geçiciolarak edinir. Yani, deneyimi yaflad›¤› anda, kendisini gerçeklefltiren biriolur. Bu anlar, yaflad›¤› en mutlu ve heyecan verici zaman dilimleri olmaklakalmaz, ayn› zamanda en üst düzeyde olgunlu¤a eriflti¤i, bireyselleflti¤i, bü-tünlendi¤i en sa¤l›kl› anlar olurlar. Kifli, böyle zamanlarda gizilgüçlerini ta-mamen gerçeklefltirmeye, varl›¤›n›n özüne, tümüyle insan olmaya daha yak›nbir durumdad›r.19 Doruk deneyimlerde kifli, kendisini di¤er zamanlara göredaha bütünleflmifl hisseder. Kendisi ile daha bar›fl›kt›r. ‹ç sürtüflme azalm›fl,sinerji fazlalaflm›flt›r.20 Kendisiyle bar›fl›k olan insan pozitif davran›fllar gelifl-tirmeye bafllar.

Kalpte duyulan Allah sevgisi, davran›fllara da sab›r, tahammül, hoflgörüve fedâkârl›k fleklinde yans›r. Hac› Bektâfl Velî’nin “Kendi ay›b›n› görür ol!Kendi nefsinin emrinden kaç›n! Kendini, kendi halinden gafil tutma! Düflmanhakir olsa da hor tutma!21 Îsâr etmek dostluktur. ‹ncinsen de incitme! ‹yili¤ekarfl› kötülük hayvanl›kt›r. Fenal›¤a karfl› iyilik insanl›kt›r. Fenal›¤a karfl› fe-nal›k köpekliktir. ‹yi tabiatl› olmak selamettir”22 fleklindeki sözlerinde Allahsevgisinin de¤ifltirici ve dönüfltürücü etkisiyle, bireyselleflmeden sosyalleflme-ye ad›m atm›fl kâmil bir insan›n davran›fllar› s›ralanmaktad›r. Kendisini ger-çeklefltiren ve aflan insan, iyilikleri a盤a ç›kartan bir ›slahç›d›r.

Maslov’un sözünü etti¤i doruk deneyimler, ‹slam Tasavvufu’ndaki “hâl” ve“makâm”lara benzemektedir. Örne¤in; tasavvuftaki “r›zâ” makâm›na ulaflankifli, evrende ikilik, çeliflme, kötü, çirkin, ac›, gam görmez. O, kendisini tan›-yarak, gerçeklefltirmifl ve aflm›flt›r: Benlikten kurtulmufltur. Allah’a ulaflm›fl-t›r. Derin bir içsel tatmin, adanm›fl bir sevgi, di¤er insanlara karfl› empati, sa-mimiyet ve insanl›¤a sürekli hizmet düflüncesi, r›zân›n görünümleridir. R›zâ,hayat›n oldu¤u gibi kabul edilmesidir. Sûfînin, bir damlan›n okyanusa kat›l-mas› gibi var oluflun ritmine kat›lmas› halidir. Benli¤ini geçmiflin al›flkanl›k-lar›ndan ve gelece¤in arzu ve kayg›lar›ndan kurtarm›flt›r. ‹çinde bulundu¤uan› yaflar ve de¤erlendirir.23

220 ‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹

19 Abraham H. Maslov, ‹nsan Olman›n Psikolojisi, (trc: Gönül Suveren), Kurald›fl› Yay›nlar›, ‹stan-bul, 2001, 104.

20 Maslov, 112.21 Hac› Bektâfl Veli, Kitâbu’l-Fevâid, (Yay›na haz›rlayan: ‹. Ö.), Ayy›ld›z Yay›nlar›, ts. Ankara, ss.

56, 57.22 Hac› Bektafl Veli, Kitâbu’l-Fevâid, ss. 54, 55.23 Kemal Sayar, “Geçmiflin Bilgeli¤i Bugünün Psikoterapileriyle Uyuflabilir mi?”, Sufi Psikolojisi,

Derleyen: Kemal Sayar, ‹nsan Yay›nlar›, ‹stanbul 2002, 26.

Page 9: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

Hac› Bektâfl Velî Makâlât-› Gaybiyye ve Kelimât-› Ayniyye adl› eserinde,kalbi Allah aflk› ile dolu olan bir insan›n, hangi ma’nevî halleri yaflayabilece-¤ini flöyle aç›klam›flt›r: “Dervifl, ilâhî düflüncelere dalmal›, sevgi meyvelerinidermeli, rûhunu tevhîd içinde tutmal›, ilâhî s›rlara ulaflmaya gayret etmeli,bafl›na ihlâs tâc› koymal›, huzûra ç›kma kemeri kuflanmal›, ibâdet bine¤inebinmeli, teklik makam›na erebilmek için kulluk k›rbac›n› eline al›p, gayretat›n› birlik meydan›nda koflturmal›d›r. Gönlünü tevhîd suyu ile beslemeli, rû-hunu Hakk’›n görüntü nurlar›yla ›fl›kland›rmal› insan›n özü benim s›rr›md›r,Ben de onun s›rr›y›m incisine kavuflmak için görüntü denizinde dalg›çl›k yap-mal›d›r.”24

Allah’a ulaflan kifli, O’nun suçlayan, mahkum eden, mutsuzluk ve üzün-tü veren, ya da sars›c› bir güç olmad›¤›n› anlam›fl olur. Allâh’›n bütün eflya-y› kuflatan merhamet ve inâyetine hayran olur. Bu kiflinin muhtemel duygu-lar›, merhamet, yard›mseverlik, incelik, nefle ve belki de Allah’tan ayr› kalma-n›n verdi¤i bir miktar hüzün olabilir. Ad› geçen duygular, tümüyle kendisinigerçeklefltiren insanlar›n dünyaya tepki verirken ve doruk deneyimleri yaflar-ken hissettikleridir.25

Aflk ve sevginin kifliyi haml›k ve çi¤likten kurtar›p, onu piflirerek olgunlafl-maya do¤ru tatl› ve zevkli bir u¤rafl› içerisinde sürükleyip götürmesi, ona ma-nevî seyrini tamamlatmas› tekke ve dergâhlardaki e¤itim-ö¤retimin olmazsaolmaz flart› say›lm›flt›r. Kaygusuz Abdal Kitab-› Miglate adl› eserinde aflk›nderviflin e¤itim sürecindeki bu önemli yerini flu örnek olay› anlatarak dile ge-tirir: “Bir kifli, Hz. Ali’nin yan›na gelip elini öper ve ona; ‘yâ Ali, ben sana mü-rîd olay›m, erkân u tavr› bana ö¤ret, bilmediklerimi bana bildiresin’ der. Hz.Ali de ona; ‘Hofl ola! Evvela kendi irâdenle gelmen laz›m’ diye cevap verir. Kay-gusuz Abdal, bu olay› anlatt›ktan sonra flu yorumu yapmaktad›r: “Bu dergâ-ha her kim ‘aflk’ ile gelirse nasîbini al›r. Aflkla gelmeyen mahrum kal›r.26 Ta-rîkata ba¤l›l›k, mürflîde sadakat ve Allah sevgisini hissedebilmek için “aflk”duygusunu yaflayabilen insanlar, dergâha al›nm›flt›r. Bu konuda bir kay›t veflart konulmam›flt›r. Ancak, aflk ateflinde piflmeyen gönüllerin olgunlaflmas›mümkün görülmemifl olacaklar ki Kaygusuz Abdal taraf›ndan tasavvuf yolu-na girmeye davet edilmemifllerdir...

Alevî-Bektaflî Gelenekte Allah, Peygamber ve Ehl-i Beyt Sevgisi 221

24 Hac› Bektâfl Velî, Makâlât-› Gaybiyye ve Kelimât-› Ayniyye, (Yay›na haz›rlayan: Davut Duman),Gazi Ü. Türk Kültürü ve Hac› Bektafl Veli Arfl.Mrk.Yay›nlar›, Ankara 2004, ss. 3-4.

25 Abraham H. Maslov, Dinler, De¤erler, Doruk Deneyimler, (trc: H. Koray Sönmez), Kurald›fl› Ya-y›nlar›, ‹stanbul 1996, 80.

26 Kaygusuz Abdal, Kitab-› Miglate, (Yay›na haz›rlayan: Abdurrahman Güzel), Kültür Bakanl›¤›Yay›nlar›, Ankara 1983, ss. 87-88.

Page 10: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

Genel olarak tasavvufta, özel olarak da Bektâflîlikte “Allah aflk›”n›n özelbir yeri ve önemi vard›r. Aflk, cana hareket getirir, yakar. Bu aflka, muhab-bet atefli denmektedir.27 Bektâflîlikte “elif” harfi, flekil itibariyle düz olmas›n-dan ve yukar›y› iflaret etmesinden dolay›, ruhûn yukar›ya; Allah’a ulaflmas›-n› sembolize etmektedir. “Cim” ve “dal” çeflitli flekillerde aç›klan›rlar. Cimin“cemâlu”llah, yani Allah’›n güzelli¤i, dal›n da Allah aflk› okyanusuna dalmakanlam›na geldi¤ine inan›lmaktad›r.28

Âfl›klar, söz ve halleri ile insan-› kâmilli¤e kadar giden yolda “öncü” ol-mufllard›r. Kaygusuz Abdal, tâliblere âfl›klar›n yollar›ndan gitmelerini tavsiyeetmektedir: “Elinden geldi¤i kadar, âfl›klar›n yolundan git. Onlar›n söyledik-lerine kulak ver. Çünkü âfl›klar, Hakk’› tan›yan ve do¤ruyu görenlerdir. Âfl›k-lar›n d›fl›nda kalanlar kördürler. Bunlar, dünya için çal›fl›rlar ve âfl›klardanbaflkalar›n› kendilerine köle ederler. Halbuki âfl›klar, hakflinast›rlar. Müflkil-lerini halletmifl olup, hedeflerine ulaflm›fllard›r. Bunlar, dünyay› düflündük-leri gibi âhireti de düflünürler. Peygamber’in izindedirler ve baflkas›na ümitba¤lamazlar. Bunlar›n d›fl›nda olanlar, abesle u¤raflanlard›r. Do¤ru yolu tut-mufl bir insan›n hayalleri, onu bu dünyadan al›r, ulvî dünyaya götürür veHakk’a ulaflt›r›r. Onlar›n yan›nda Hakk’tan baflka bir fley konuflulmaz.29

Âfl›klar, Allah sevgisi ile yaflamaya al›flm›fllard›r. ‹stedikleri, bizzat göründü-¤ü için iddialaflma ve kavgalardan uzaklaflm›fllard›r.30 ‹nsanlar, dünyan›nmal›n›, mülkünü paylaflmak için tart›fl›p dururken, onlar Allah aflk› ile doy-mufllar, ondan baflka fleylere iltifat etmemifllerdir. Muradlar›na kavuflunca,baflka isteklerden kurtulmufllard›r. Kendileri dünyadad›r. Al›rlar, satarlar,kazan›r ve harcarlar. Fakat kalp ve gönülleri sürekli Hak ile beraberdir.

11.. ÂÂflfl››kk vvee DDüünnyyaa SSeevvggiissii

Eserlerinin pek çok yerinde aflk ve aflk›n mekan› olan kalp hakk›nda bil-gi veren Hac› Bektâfl Velî’ye göre, kifliyi aflktan al›koyan yegane engel dünyasevgisidir.31 Kalbini dünya sevgisi ile dolduranlar devaml› onu elde etmek içinmücadele ederler. Birilerini engellemek, birilerinin hesaplar›n› bofla ç›karmakiçin plan ve projeler yaparlar. Hac› Bektafl Veli’ye göre ise dünya; mezbeleden

222 ‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹

27 Hac› Bektafl Velî, Makâlât, (sad. Hüseyin Özbay), Kültür Bakanl›¤› Yay›nlar›, Ankara 1996, 27.28 John K›ngsley Birge, Çeviri: Reha Çamuro¤lu, Bektâflîlik Tarihi, Ant Yay›nlar›, ‹stanbul 1991,

110.29 Kaygusuz Abdal, Dilgüflâ, (Yay›na haz›rlayan: Abdurrahman Güzel), Kültür Bakanl›¤› Yay›nla-

r›, Ankara 1987, 64.30 Seyyid Ahmet R›f’at Efendi, Mir’âtü’l- Mekâs›d fi Def’il- Mefâs›d, ‹stanbul 1293 H. 59.31 Hac› Bektafl Veli, Kitabu’l- Fevâid, 15.

Page 11: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

baflka bir fley de¤ildir ve dünyaperestler de hiçbir zaman ondan ayr›lmazlar.32

Fakat dünyay› tam manas›yla elde etmek de mümkün de¤ildir. Hac› BektaflVeli, dünya hakk›nda flunlar› söyler: “Dünyay› zahmetle elde ederler ve ha-setle muhafaza ederler; hasretle de ellerinden ç›kar›rlar.”33 Ona göre dünya,müslümanlar›n birbirleri ile mücadele etmelerine de¤meyecek kadar de¤er-sizdir. De¤erli olan bir fley varsa o da, Allah ve Allah’›n yaratt›klar›na karfl›sevgi duymakt›r.

Günümüz psikologlar›ndan Erich Fromm, para tutkusunun peflinde ko-flan bir kiflinin bu yöneliflin denetimine girmifl oldu¤unu söylemektedir. Pa-ra, o kiflinin tapt›¤› puttur. Kendi içinde her fleyden soyutlayarak para açl›¤›biçiminde d›flar›ya yans›tt›¤› puttur. Böylece insan, bütünüyle kendi elindenç›kma nesnelerden oluflan bir dünya yaratm›flt›r. Ne var ki kendi eliyle yarat-t›¤› bütün bu fleyler, onun üstüne ç›km›flt›r. Kendisini, yarat›c›l›k gücü olanbir merkez olarak de¤il de, elleriyle yapt›¤› bir robotun kölesi olarak alg›lar.34

Vîrânî Baba Hak âfl›¤›n›n dünya ve onun içindekilerine bak›fl›n› bir beyi-tinde flöyle aç›klamaktad›r:

“Âfl›klar dâr-i dünyan›n ne mâline ne zehrine,Mukayyed olmad› asla hemen aflkt›r murâdullah.”35

Âfl›klar, “terk-ü dünyâ, terk-ü ukbâ ve terk-ü terk” etmifllerdir. Onlar›ntek iste¤i Allah’a ulaflmak (vuslat)t›r. Niyâzî M›srî, bu durumu flöyle ifade et-mektedir:

“Dünyây› nider âfl›k, ukbây› nider sâd›k,M›srî ola gör ay›k sen vuslata erince.”36

Âfl›klar, Allah aflk›n›n doyulmaz tad›na var›nca, bundan mahrum olan in-sanlar› tenkîd etmekten de geri durmam›fllard›r. Çünkü, onlar bilmektedirlerki, kînin, kibirin ve hasedin sebebi, sevgiyi dünyaya yöneltmektir. Yunus,âfl›k olmayan insan›, yemiflsiz a¤aca benzetmektedir. Ona göre aflk, insan›nvaroluflsal tezâhürüdür. Âfl›k olmayan insan, varolufl amac›na uygun yafla-m›yor demektir:

“Âfl›k olmayan Âdem benzer yemiflsiz a¤aca,A¤aç yemifl vermeyince yakarlar kapkarece.”37

Alevî-Bektaflî Gelenekte Allah, Peygamber ve Ehl-i Beyt Sevgisi 223

32 Hac› Bektafl Veli, Kitabu’l- Fevâid, 15.33 Hac› Bektafl Veli, Kitabu’l- Fevâid, 56.34 Erich Fromm, ss. 137-138.35 Afl›k Vîranî Dîvân›, (Yay›na haz›rlayan: M. Halid Bayr›), Maarif Kitaphanesi, ‹stanbul 1957, 59.36 Niyâzî Dîvân›, Maarif Kitaphanesi, ts., 62.37 Yunus Emre Dîvân›, Maârif Kitaphanesi, ‹stanbul 1954, 109.

Page 12: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

Burada insan yemifli olmad›¤› için yak›lan a¤aca benzetilerek, Cehen-nem’deki atefl hat›rlat›lmak istenmektedir. Bu dünyada Yarat›c›s› olan Al-lah’a aflkla ba¤lanmayan, O’nu bilmek ve bulmak için çal›flmayan insan›nhiçbir ifle yaramad›¤› düflüncesiyle âhirette Cehennem odunu olaca¤›na38

dikkat çekilmektedir.

Yunus’a göre aflk, insan›n elinden tutan, do¤ru yolu gösteren bir varl›kt›r.Yine bu anlamda aflk›, camideki imama benzetir. Gönül ise, onun cemaati-dir.39

Allah aflk›, O’na âfl›k olanlar taraf›ndan fliirlerde ifllenmifltir. Niyâzî M›srî,Allah aflk›n›n güzelli¤ini ve vuslata ermeyi o kadar çekici bir dille ifade etmek-tedir ki, bu m›sralar› okuyan veya dinleyen bir tâlibin âfl›kl›ktan baflka bir yoltercih etmesi zor görünmektedir:

“Ey Allah’›m seni sevmek ne güzeldir ne güzeldir,Yolunda bâfl ü cân vermek ne güzeldir ne güzeldir,Visâlin derdine düflmek, yanup aflk oduna piflmek,

Sonunda Sana eriflmek ne güzeldir ne güzeldir.”40

Vîrânî Baba, aflk›n mânevî yolculu¤unda kifliye nas›l yol gösterdi¤ini is-patlamak istercesine Peygamber’lerden örnekler vermektedir. Ona göre aflk,zorluklar› kolayl›¤a çeviren bir yard›mc›d›r:

“Bu aflk eyler kifliyi Hakk’a vâs›l,Halîl’in ateflinin gülzâr›d›r aflk,Kamu aflk ehlinin aflkt›r nemâs›,Mûsâ’n›n “len terâni” nâr›d›r aflk,Muhammed aflk›na var etti Kadîr,

Serâser dü sera izhâr eder aflk.”41

22.. ÂÂflfl››kk vvee KKuurr’’âânn--›› KKeerrîîmm

Hakk âfl›¤› flâirler, âfl›klar›n ay›rdedici özelliklerinden de bahsederek, afl-k› sevdirmeye çal›flm›fllard›r. Aflk›n ve âfl›¤›n mahiyetini aç›klayarak, yolu ko-laylaflt›rmay› düflünmüfl olmal›d›rlar. Âfl›k, öncelikle Mâflûk’u olan Allah’›nHz. Muhammed’e vahyetti¤i Kur’an’a çok düflkündür. Kur’an âfl›¤› oldu¤uHakk’›n kelâm›d›r. Hac› Bektâfl Velî, Makâlât adl› eserinde; kalbi Allah aflk›

224 ‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹

38 “Yapamamazs›n›z -ki yapamayacaks›n›z- o takdirde, inkâr edenler için haz›rlanan ve yak›t› in-sanlarla tafl olan ateflten sak›n›n.” Bakara, 2/24.

39 Bkz. Yunus Emre Dîvân›, 288.40 Bkz. Niyâzî Dîvân›, 162.41 Bkz. Âfl›k Vîranî Divan›, 122.

Page 13: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

ile dolu olanlar›n, bir gün mutlaka Allâh’a kavuflacaklar›n› ifade etmektedir.42

Fakat Allâh’a kavuflmak için âfl›¤›n, gönlünü ve kula¤›n› Kur’ân-› Kerîm’dekimesajlara açmas› gerekmektedir. Âfl›k Kur’ân’› sadece dinlemekle kalmaz,çok sevdi¤i Rabb’inin âyetlerini çok okur; can› ve gönlü ile Kur’an’› sever.43

Vaktini onunla geçirir. Çünkü Kur’an, çok sevdi¤i Rabb’inden, çok sevdi¤iHabîb’i vas›tas›yle insanl›¤a iletilmifltir. Bu yüzden Bektâflî âfl›klar›n›n fliirle-rinde, yüzlerce âyete telmîh bulunmaktad›r. Kur’an’› gece gündüz okuyanâfl›k, aflk›n s›n›r tan›mayan bir deniz oldu¤unu yine Kur’an’dan ö¤renir veflöyle söyler:

“Bu aflk bir bahr-i ummand›r bana hadd ü kenâr olmaz,

Delîlim s›rr-› Kur’an’d›r bunu bilende âr olmaz.”44

Hac› Bektâfl Velî, Kur’ân’›n mâfluktan âfl›¤a bir mektup oldu¤unu söyle-yerek, çevresindekilere flu telkinde bulunmaktad›r: “O halde ey dervifl! Bile-sin ki; Kur’an Allah kelâm›d›r. Hz. Peygamber’e amel etmesi ve elçi olarakhalka bildirmesi için indirilmifl bir kitapt›r. Ey dervifl! Bilesin ki; yüce Allah’›nr›zâs›n› kazanmak ve Hz. Mustafâ’ya itaat etmek Kur’ân’›n emridir. Buna gö-re kendini Kur’ân’a lây›k hale getirmeyen, onunla ayd›nlanmayan, onun rah-metini ve izzetini kazanmayan kör olmufl demektir. Her kim, onu okur, du-yar ve unutursa, onunla amel etmezse, yüce Allah’›n flu buyru¤undan kurtu-lamaz: ‘Benim kitab›mdan yüz çeviren kiflinin dar bir geçimi olur ve k›yametgünü de onu kör olarak haflrederiz.’45 O zaman bu kör adam, “Allah’›m benineden kör olarak haflrettin? Oysa ki ben görüyordum46 diyecek. Allah da bu-yuracak ki; ‘Bizim âyetlerimiz sana geldi¤inde sen onlar› unuttun flimdi debiz seni unuttuk.”47

Hakk’›n sözüne (Kur’an’a) ve hak (do¤ru) söze kulak vermek, kiflinin kal-bini kötü duygu ve düflüncelerden ar›nd›rarak, aflk denizinde yol almas›nayard›mc› olur. fieyh Safî Buyru¤u’nda aflk›n, kalbi temizleyen bu fonksiyonu-na iflâret edilmektedir:

“Hak söze kanmay›nca,Hakk’a dayanmay›nca,Kalbinin pas› gitmez,Aflka boyanmay›nca.”48

Alevî-Bektaflî Gelenekte Allah, Peygamber ve Ehl-i Beyt Sevgisi 225

42 Bkz. Hac› Bektâfl Velî, Makâlât, 29.43 Âfl›¤›n Kur’ân’a ba¤l›l›¤› konusunda bkz. Afl›k Paflay-› Velî, Garibnâme, (Yay›na haz›rlayan:

Bedri Noyan), Ard›ç Yay›nlar›, Ankara 1998, 153.44 ‹smail Özmen, Alevî-Bektâflî fiiirleri Antolojisi, Saypa Yay›n Da¤›t›m, Ankara 1995, II., 499.45 Tâ hâ, 20/124.46 Tâ hâ, 20/125.47 Tâ hâ, 20/126; Hac› Bektâfl Velî, 20-22.48 fieyh Safî Buyru¤u, (trc: Mustafa Erbay), Ayy›ld›z Yay›nlar›, Ankara 1994, 74.

Page 14: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

Hakk’›n sözü olan Kur’ân’› sürekli okuyan âfl›k, Kur’an ahlâk› ile ahlâkla-narak, yürüyen bir Kur’an haline gelir. Art›k onun sözleri de Kur’an’dan bafl-ka bir fley de¤ildir. Âyetle konuflur. Eflyâ ve hâdiselere Kur’an perspektifin-den bakar. Yunus Emre, âfl›¤›n geldi¤i bu mânevî dereceyi flu beyitte dile ge-tirmektedir:

“Sayru olmufl iniler Kur’an ününü dinler,

Kur’ân kendisi olmufl kendi Kur’ân içinde.”49

Hânedân-› Ehl-i Beyt’ten olan Hak âfl›klar›n›n Allah sevgisi ile Kur’an sev-gisini bir araya getirmeleri, sürekli ikisine birden vurgu yapmalar› Hazret-iPeygamber’in “Size, uydu¤unuz takdirde benden sonra asla sap›tmayaca¤›n›ziki fley b›rak›yorum. Kur’ân-› Kerîm ve Ehl-i Beyt’im. Bu iki fley, Cennet’teKevser havuzunun bafl›nda, bana gelip (hakk›n›zda bilgi verinceye kadar) bir-birlerinden ayr›lmayacaklard›r”50 hadîsini akla getirmektedir. Hazret-i Pey-gamber’in tertemiz nesli, dedeleri olan Allah Rasûlü’nün b›rakt›¤› emanetolan Kur’an’›n okunmas›n›, anlafl›lmas›n› ve içerisindeki prensiplerin uygu-lanmas›n› temin etmeye çal›flm›fllard›r. Çevrelerindeki insanlara Allah sevgi-sinin kayna¤›n›n Kur’an oldu¤unu ö¤retmeye gayret etmifllerdir.

33.. ÂÂflfl››kk vvee ‹‹bbââddeett

“Ölmeden önce ölme” s›rr›na eren âfl›¤› bu dünyada Rabb’ine kavufltura-cak ve mâflûku ile buluflturacak yegâne eylem O’na kulluk ve niyâzda bulun-mak, ibâdet ve münâcât etmektir. Gerçek âfl›k, sevdi¤ine hizmette bulunup,isteklerine boyun e¤mek, sevgilisinin yüzüne bakabilmek, sözünü iflitipO’nunla konuflabilmek, her zaman O’nu beklemek, konuflmas›n› bitirdiktensonra, isteklerini yerine getirmesi için O’na yakar›flta bulunmak ister. Âfl›k,bir vaktin namaz›n› bitirdikten sonra, gelecek olan vakti istek ve özlemle bek-lemeye bafllar. Onun için her bir namaz›n vakti, Allah’a vuslat demektir.O’na, O’nun gönderdi¤i Kur’an’› okuyarak ibâdet eder.51 Gül Baba Feyznâ-me’sinde bu olguyu dile getirmektedir:

“Âfl›k olmakd›r Hak’ka k›lmak nemaz,Âfl›k-› hak isen iyle pes niyâz.”52

226 ‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹

49 Yunus Emre Dîvân›, 127.50 Ebû ‹sa Muhammed b. ‹sa b. Sevra, Sünenü’t-Tirmîzî, Menâk›b, 3788, Dâru’l-Kütübü’l-‹lmiy-

ye, Beyrut 1987, V., 62251 Seyyid Ahmet R. Efendi, 169.52 Feyznâme-i Misâlî Gül Baba (II. Bölüm), (Yay›na Haz›rlayan: Hac› Y›lmaz), Hac› Bektafl Velî Der-

gisi, say› 16.,169.

Page 15: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

Çok sevdi¤i Rabb’ine yak›nlaflmak için, farz olan ibâdetler d›fl›nda nâfile-lere devam eder. Büyük Allah dostlar›, iç dünyalar› ile Hakk’a ulaflabilmifliken, d›fl dünyalar› ile de ibâdetlere devam etmifllerdir.53 Rabb’lerini fikir,O’na flükür ve O’nu zikirden geri durmam›fllard›r. Âfl›k Pafla-y› Velî, bunuâfl›k için bir zorunluluk olarak görmektedir:

“Âfl›ka vacibdür flükr’eylemek,

fiükr’ile Allah ad›n zikreylemek.” 54

Önemli olan âbidlik makâm›ndan âfl›kl›k makâm›na yükselebilmektir. Ha-c› Bektâfl Velî, zâhidin yetmifl y›ll›k ibâdetinin ârifin bir saatlik tefekkürüne,ârifin yetmifl y›ll›k tefekkürünün de muhibbin bir saatlik münâcât›na eflit ol-du¤unu söylemektedir.55

Hac› Bektâfl Velî, ibâdetlerin Cennet sevgisi veya Cehennem korkusu içinde¤il, Allah sevgisi için yap›lmas› gerekti¤i görüflündedir. Ona göre; mü’mininu¤rafl›s› üç çeflittir: ‹bâdet, ubûdiyet ve ubûdet. ‹bâdet; Cennet saraylar›, hû-rî-g›lmanlar ve Cennet nîmetlerinden faydalanmak için yap›l›r. Ubûdiyet; Al-lah’a yak›nlaflmak ve uhrevî dereceleri elde etmek için yap›l›r. Ubûdet ise; Al-lah’›n zat› ve sevgisi için yap›l›r.56 Böylece, yap›lan ibâdetler niyetlere göre de-recelendirilmifl olmaktad›r. Önemli olan Cennet ve uhrevî derecelerin ötesin-deki; Allah’›n zât›n› hoflnut etme ve sevgisini kazanma hedefini gözetebilmek-tir.

Hac› Bektâfl Velî, ibâdetleri yukar›daki bak›fl aç›s›yla de¤erlendirmektedir.Namaz›n sonu ilâhî olgunluk, zekât›n sonu gönlü Hak’tan gayri fleylerden te-mizlemek ve samîmiyetle Hakk’›n sevgisine yer vermektir. Orucun sonu ise,Hak’la zenginleflmek ve maddî fleylerden uzak durmakt›r.57 Hünkâr’a göreoruç ibâdetinin halk (flerîat kap›s›ndakiler) derecesinde, seçkinler (tarîkat ka-p›s›ndakiler) derecesinde ve seçkinlerin seçkini (hakîkat kap›s›ndakiler) dere-cesinde olmak üzere üç seviyede yerine getirilmesi mümkündür. Birinci de-recedeki oruçta, kar›n ve cinsel organlar orucu bozan fleylerden korunmak-tad›r. ‹kinci derecedeki oruçta, göz nâ-mahreme bakmaktan, kulak uygunsuzsözleri duymaktan ve dil haks›z yere konuflmaktan korunmaktad›r. Üçüncüderecedeki oruçta ise, gönül Hak’tan gayri her fleyden korunmaktad›r.58 Bi-

Alevî-Bektaflî Gelenekte Allah, Peygamber ve Ehl-i Beyt Sevgisi 227

53 Seyyid Ahmet R. Efendi, 61.54 Âfl›k Paflay-› Velî, Garibnâme, 223.55 Hac› Bektâfl Velî, Makâlât, 48, 49.56 Hac› Bektâfl Velî, Makâlât, (Yay›na Haz›rlayan: Davut Duman), Gazi Ü. Türk Kültürü ve Hac›

Bektafl Veli Arfl. Mrk. Yay›nlar›, Ankara 2004, 18.57 Hac› Bektâfl Velî, Makâlât, 42.58 Hac› Bektâfl Velî, Makâlât, 41.

Page 16: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

rinci derecedeki oruç nefsi ar›nd›rmakta, ikinci derecedeki oruç kalbi temiz-lemekte, üçüncü derecedeki oruç ise, rûhu yüceltmektedir. Nihâî hedef,Hakk’a ulaflmakt›r.

Allah’›n yaratm›fl oldu¤u eflyâdaki hikmet ve incelikleri büyük bir ibret vehayranl›kla seyreder. Halkda Hâlik’› görür. Derin tefekküre dalan âfl›¤›n hay-ranl›¤› katlanarak art›nca, Pâdiflâh› zikretmeden, ad›n› anmadan duramaz.Kendi ismi de âfl›k olan Âfl›k Pafla-y› Velî, bu durumu flöyle anlatmaktad›r:

“Âfl›k›n gönlü dolubdur ibrete,Dili anun yoldafl oldu hikmete,Halik’›n halk›n hemifle fikr’ider,Fikr içinde Padiflah’› zikr’ider,Halka bakmakdan dilek Hâl›k durur,Maksudu Oldur Ana âfl›kdurur.”59

Allah’›n güzel isimlerini devaml› anan âfl›k, nefsini e¤iterek, kalbini kötüduygu ve düflüncelerden ar›t›r. Yunus, aflk›n tâlibi nas›l e¤itti¤ini, “Aflk davâ-s›n k›lan kifli, hiç anmaya h›rs ü hevâ”60 sözüyle ifade etmektedir. H›rs ve he-vâdan kurtulan kifli, ‹lâhî aflk› doyas›ya tadar ve her manevî makâm› geçer-ken “daha yok mu” der.61 Niyâzi M›srî ise, Allah’›n ad›n›n zikredilmesinin âfl›-¤›n her ân›n› dolduran zevkli bir u¤rafl oldu¤unu ifade etmektedir:

“Hakk’› seven âfl›klar›n e¤lencesi tevhîd olur,

Aflk oduna yan›klar›n e¤lencesi tevhîd olur.”62

O, gece gündüz Rabb’ini anmakla meflguldür. Bu yüzden de, gözünde uy-ku yoktur. Yemek yeme gibi bedensel ihtiyaçlar›n›, kendisini yaflatacak ka-dar›yle gidermektedir. Dost’tan baflka hiçbir fleyi anmaz. Onu ne dünya, nede onun içindekiler aldatabilir. En önemlisi ise, Hakk âfl›¤› kimseyi aldatmaz.Çünkü, insanlar› aldatmas›n› gerektirecek tutku, h›rs ve arzulardan kurtul-mufl, hürriyetine kavuflmufltur.

“Dinle flimdi âfl›ka ›flk neyleye,fioldurur kim göze uyku gelmeye,Dutmaya uyku anun gözlerini,Gözleye ol dün ü gündüz yar’ini,Yimek ile uyku anda kim ola,Gönül dostu sevme¤e muhkem ola,Anmaya hiç dosttan ayruk kimseyi,

228 ‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹

59 Âfl›k Pafla y› Velî, Makâlât, 304.60 Bkz. Yunus Emre Dîvân›, 93.61 Seyyid Ahmet R. Efendi, 61.62 Niyâzî Dîvân›, 158.

Page 17: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

Terk ede dost dostlu¤›yçün dünyeyi,Dosttan ayruk kimseye ba¤lanmaya,Cümle alem mülküne aldanmaya.”63

Hünkâr, fierh-i Besmele adl› eserinde ise daha çok Allah’›n esirgeyicilik veba¤›fllay›c›l›k anlamlar›na gelen ve Besmele’nin içinde geçen Rahmân ve Ra-hîm isimleri üzerinde durmaktad›r. Allah’›n Rahmâniyet ve Rahîmiyet’ini biz-zat Allâh u Teâlâ’n›n bir hadîs-i kudsîdeki (metni Hz. Peygamber’e, anlam› Al-lâh’a ait hadîs) ifadesine dayand›rmaktad›r: “Yâ Muhammed! Benim en yücead›m Allah’t›r. Onun içindir ki, Allah’tan ayr› adlar›m varsa, hepsi s›fatt›r. Ni-tekim Hâlik (yaratan) deyince, yarat›c›l›¤›m belirir. Rahmân (esirgeyen) deyin-ce, Rahmet’imin çoklu¤u belirir. Rahîm (ba¤›fllayan) desinler, uçma¤› (Cen-net’i) makam olarak vereyim. Allah desinler, perdeyi kald›ray›m, yüzümü gös-tereyim. Ey korkucular! (Allah’tan korkanlar) Rahmân deyin ki, sizi korktu-¤unuzdan yana güvenli k›lay›m. Ey umucular! (Allah’tan umutlar›n› kesme-yenler) Rahîm deyin ki, umdu¤unuza eresiniz. Ey âfl›klar! Allah deyin ki, düfl-manlar›n eziyetinden kurtulup Dost’a (Allâh’a) kavuflas›n›z.64

Hac› Bektafl Velî, kalbi Allah aflk› ile dolu olanlar›n, Allah’a kavuflacakla-r›n› ifade etmektedir.65 “Dost” yolunun sonunda var›lacak yer “aflk flehri”dir.Aflk flehrine varmak meflakkatlidir. Mücâhede gerekir. Yunus Emre, bu yo-lun sonunda var›lacak aflk flehrinin “yedi kap›s›”ndan bahsetmektedir. Birin-ci kap›da bir kifli vard›r. O, yolcuya “selîm ol sen, miskinlik bulas›n der.” ‹kin-ci kap›da, gelenleri korkutup kaç›ran “iki arslan” vard›r. Üçüncü kap›da ge-lenlere hücum ederek onlar› yoldan döndürmek isteyen “üç y›lan” vard›r.Dördüncü kap›da ise, dört “pîrler” vard›r. Beflinci kap›da, yolcuyu yolundanal›koymak için ona türlü fleyler satmak isteyen “befl ruhban”, alt›nc› kap›daise, yolcuyu yolundan çevirmek isteyen “güzel bir k›z” vard›r. Yedinci kap›daise, “yediler” oturur. Yolcuyu “kurtuldun, gir dost yüzün göresin” diye karfl›-larlar.66 Bütün engelleri sab›r ve sebatla aflmay› baflaran kifli, aflk flehrine gi-rebilecektir. Aflk flehrine varmak isteyen âfl›k, akl› ölçü, aflk› delil, nefsi zelîleder. Ahlâk› Hz. Peygamber’e, hûyu Hz. Ali’ye benzer. Deniz gibi derin, yer gi-bi sakin, atefl gibi piflirici olur. Su gibi daima yola var›r.67

Alevî-Bektaflî Gelenekte Allah, Peygamber ve Ehl-i Beyt Sevgisi 229

63 Âfl›k Pafla y› Velî, ss. 252-253.64 Hac› Bektafl Velî, fierh-i Besmele, (Yay›na haz›rlayan: Rüfltü fiarda¤), Kültür Bakanl›¤› Yay›n-

lar›, Ankara 1993, 65 Hac› Bektafl Velî, Makâlât, s. 29.66 Yunus Emre Dîvân›, s. 230-231.67 Kaygusuz Abdal, Dilgüflâ, s. 73.

Page 18: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

IIII.. HHzz.. PPeeyyggaammbbeerr’’ee DDuuyyuullaann SSeevvggii

Bektâflîlikteki yayg›n din e¤itimi faaliyetlerini etkili hale getiren unsurla-r›n en önemlisi, Hz. Peygamber’e duyulan sevgidir. Tekke ve dergâhlarda ve-rilen din e¤itiminin, e¤itime muhatap olan dervifllere “rol modeli” olarak sun-du¤u en önemli kifli; hiç flüphesiz ‹slâm Peygamberi, Hz. Muhammed’dir. Te-mel Bektâflî kaynaklar›n›n hemen hepsi “besmele, hamdele ve salvele” ilebafllamaktad›r.68 Peygambere olan ba¤l›l›k, Hoca Ahmed Yesevî’den YunusEmre’ye kadar pek çok mutasavv›f›n iflledi¤i önemli konular aras›ndad›r.

fieyh Safî Buyru¤u’nda, Hz. Muhammed hakk›nda flu ifadeler yer almak-tad›r.

“Yüz yirmi dört bin Nebi’ye Muhammed oldu ser,Üç yüz on üç mürseller içinde oldurur server,Yüz yirmi dört velînin evrendesidir ol fiah,

Nice mürseller efli¤inde afitâb çeker.”69

O, bütün nebîlerin ve velîlerin bafl›d›r. Bir Bektâflî için, üstün nitelikleresâhip bir Peygamber’e ümmet olmak, övünç kayna¤›d›r. Hz. Peygamber’e du-yulan bu coflku hâli, pek çok Bektâflî flâiri taraf›ndan m›sralara tafl›nm›flt›r.Tâlib ve dervifllerin ezbere bildikleri bu fliirler, Hz. Peygamber hakk›ndakiduygusal yak›nl›k, sayg› ve sevgiyi sürekli canl› tutmufltur.

Vîrânî, Hz. Peygamber’e duydu¤u sevgi ve ba¤l›l›¤› flöyle ifade etmektedir:

“‹ki âlemde sultand›r Muhammed,Habîb-i nûr-u Rahman’d›r Muhammed,Muhammed’dir flefî’i mü’minân›n,Usûl-ü dîn ü îmand›r Muhammed,Muhammed’den ümîdin kesme dâim,Cemi’i derde dermand›r Muhammed,Muhammed âlini kim sevmez ise,

Onlara külli düflmand›r Muhammed.”70

Niyâzî M›srî, Hz. Peygamber hakk›ndaki düflüncesini daha da ileri boyut-lara tafl›yarak; insanl›¤› bir a¤aca, di¤er varl›klar› yapraklara, Peygamberlerimeyvelere, Hz. Muhammed’i ise a¤ac›n tohumuna benzetmektedir:

230 ‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹

68 Bkz. Menâk›b-› Hac› Bektafl Velî, Yay›na haz›rlayan: Abdülbâkî Gölp›narl›, ‹nk›lâp Kitabevi, ‹s-tanbul 1958, 1; ‹mam Cafer-i Sâd›k Buyru¤u, (Yay›na haz›rlayan: Adil Ali Atalay), Can Yay›n-lar›, ‹stanbul 1998, 11.

69 fieyh Safî Buyru¤u, 62.70 Âfl›k Vîranî Dîvân›, ss. 33-34.

Page 19: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

“Cihan ba¤›nda insan bir flecerdir gayriler yaprak,Nebîler meyvad›r sen zübdesin yâ Rasûlallah.71

Hz. Muhammed, iki âlemin flâh›d›r. Bütün güzelliklerin kayna¤› olan Hz.Peygamber, Allah taraf›ndan kullara vas›tas›z olarak ö¤retilen ilim ve Allah’aait s›rlar anlam›na gelen “ilm-i ledün”ün kayna¤›d›r.72 Âlemin övüncü ve dî-nin flehsuvâr›d›r:

“Fahri âlem flehsüvâr-› mülk-i dîn,Mustafa hatm-i cemî-i mürselîn.”73

Hz. Peygamber, kaynaklarda sadece duygusal yönden konu edilmemifltir.Biliflsel boyutta da mesajlar verilerek, onun örnek kiflili¤ine dikkat çekilmifl;Bektâflî babalar›, kendilerine ait eserlerde Hz. Peygamber’in flahsiyet özellik-lerini ve ahlâk›n› da ifllemifllerdir. Mesela; Veli Baba Menâk›bnâmesi’nde Hz.Peygamber, hilye-i flerîf (Allah Rasulü’nün d›fl görüntüsü)inden bafllanarak74

örnek ahlâk› ile birlikte dervifllere tan›t›lmaktad›r. Burada dikkat çeken, Hz.Peygamber’in daha çok insan iliflkileri ve ahlâk aç›s›ndan tan›t›l›yor olmas›-d›r. Bunun nedeni, flu flekilde izah edilebilir: Bektâflî tekkelerinde psiko-sos-yal hayat›nda uyumlu, verimli ve yüksek ahlâka sahip bir insan tipi yetiflti-rilmek istenmektedir. Dolay›s›yla Hz. Peygamber’in daha çok topluma yöne-lik olarak sergiledi¤i örnek davran›fllar› sözkonusu edilmektedir. Yine VeliBaba Menâk›bnâmesi’ne dönecek olursak, bu eserde Hz. Peygamber’in insan-larla nas›l iletiflim kurdu¤u, iletiflim kurarken öfkelenmeden, tevâzû, sab›r,nezâket ve güleryüzle nas›l konufltu¤u gibi konular ifllenmektedir.75

Gerek dergâh içinde, gerekse dergâh d›fl›nda dervifle en çok laz›m olacakkonular bunlard›r. Dervifl, ‹slâm’› tasavvuf nosyonu içinde çevresine takdimeden, bir nevi din e¤itimi-ö¤retimi yapan bir insan›d›r: Onun herfleyden ön-ce, iletiflim becerilerini gelifltirmeye ihtiyac› vard›r ve bu konuda en büyük ör-nek; Hz. Peygamber’dir.

Menâk›bnâme’de Hz. Peygamber’in insanlar›n istek ve ihtiyaçlar›na nas›lcevap verdi¤i, onlar› hay›rl› ifllere nas›l yönlendirdi¤i, tefrîka ve ihtilâfa sebepolabilecek söz ve davran›fllardan nas›l kaç›nd›¤› gibi mevzûlar da ifllenmekte-

Alevî-Bektaflî Gelenekte Allah, Peygamber ve Ehl-i Beyt Sevgisi 231

71 Niyâzî Dîvân›, Maarif Kitaphanesi, ‹stanbul, 72.72 fievki Koca, Melâmi-Bektâflî Metaforunda ‹rflâd Paradigmas› Mürg-i Dil, Nazenin Yay›nlar›, ‹s-

tanbul 1999, 12.73 Feyznâme-i Misâlî Gülbaba (I.Bölüm), (Yay›na haz›rlayan: Hac› Y›lmaz), Hac› Bektafl Velî Der-

gisi, say› 15., 103.74 Bkz. Velî Baba Menâk›bnâmesi, (Yay›na haz›rlayan: Bedri Noyan), Can Yay›nlar›, ‹stanbul

1995, ss. 181-184.75 Bkz. Velî Baba Menâk›bnâmesi, ss. 184-186.

Page 20: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

dir ki, Veli Baba’n›n bu önemli konularda mürflîd konumundaki “baba”laramesaj verdi¤i düflünülebilir.76 Ashâb›n O’nun meclisindeyken oturma ve ko-nuflma âdâb›n› anlatan77 Veli Baba’n›n flöyle bir yaklafl›m takip etti¤i görül-mektedir: Onun ö¤retim sürecinin bafl›nda belirledi¤i temel amaç, tekke vedergâhlardaki “âdâb ve erkân”›n teflekkülüdür. Bu nedenle, Hz. Peygamber’ianlat›rken seçti¤i konu ve örnekler, daha çok dervifl ve babalar›n tekke ha-yatlar›n› düzenleyecek niteliktedir.

Veli Baba, Hz. Peygamber sevgisini Peygamber ahlâk› ile bütünlefltirmifl-tir. Hz. Peygamber’in rüyada görülmesi konusunu anlat›rken tarîkatla ilgili il-kelere de dikkat çekmektedir: “Rasûlu’llah Efendimiz’i görmek, insan›n içiniher türlü fenâ hûylardan temizlemesi, kalbini flehevî isteklerden ar›nd›rmas›ile mümkün olur. Nitekim Rasûlu’llah Efendimiz buyurmufltur ki; ‘insan ce-sedinde bir et parças› vard›r ki; o et parças› sa¤lam (do¤ru) oldu¤u zaman,cesedin hepsi sa¤lam (do¤ru) olur. O et parças› bozuldu¤u zaman, cesedinhepsi bozulur. Ey ashab›m! O et parças›, insan›n kalbidir.”78 Bu nedenle Ha-san ve Hüseyin soyundan gelen seyyidler, bu hadîs-i flerîfin hükmünü amel-lerinde ilke haline getirmifllerdir. Bütün güçlerini, Hak Subhanehû ve TeâlâHazretlerinin R›zâ’s›n› kazanmaya hasretmifller; Allah’tan baflkas›na meylet-memifllerdir. Tarîkleri, zikir, fikir, az yemek, az uyumak, az konuflmak, flöh-retten çekinmek ve ‘e¤er Allah’› seviyorsan›z, bana tabi olun ki Allah da sizisevsin’79 âyetine uygun olarak, Rasûlu’llah’a ittiba olmufltur. Rasûlu’llâh’a it-tiba O’nun yapt›¤› ibâdetleri yapmak, O’nun terkettiklerini terketmekle olur.Allah’a ulaflmak, Rasûlu’llâh’a uyma flart›na ba¤lanm›flt›r.80

Veli Baba’ya göre Rasûlu’llah’a ittibâ, zâhirî ve bât›nî olmak üzere iki k›-s›md›r. Zâhirî ittibâ, farzlar› yerine getirmek, haramlardan ve mekruhlardankaç›nmakt›r. Muhammed ahlâk› ile ahlâklan›p, kullu¤un gereklerini yerinegetirmek ve dünyevî isteklerden vazgeçmektir. Allah’tan gayr›na sevgi duyma-y› terk ederek uhrevî amelleri yapmak, fakirli¤i tercih etmek, âlimlere sayg›ve insanlara sevgi göstermektir. Bât›nî ittibâ ise, Allah’›n nimetlerini tefekküretmek, Allah u Teâlâ’ya aflk ve muhabbet duyup O’na kavuflmay› istemektir.Korku ile ümit aras›nda olup, her halde Allah’a hüsn ü zan etmek, R›zâ’s›n›talep ve flükretmektir. Allah’a karfl› gelmeme konusunda sebat ve istikâmetüzere olmakt›r. Murâkabe ile, mürflîdin güzel hallerini hat›rlamakt›r. Veli Ba-

232 ‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹

76 Bkz. Velî Baba Menâk›bnâmesi, ss. 189-192.77 Bkz. Velî Baba Menâk›bnâmesi, 191.78 ‹bn-i Mâce, El-Hâf›z Ebî Abdullah Muhammed bin Yezîd, Sünen-ü ‹bn-i Mâce, Mukaddime, Fi-

ten, 14, II, 1319. 79 Âl-i ‹mrân, 3/31.80 Velî Baba Menâk›bnâmesi, 172-173.

Page 21: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

ba, bu hal üzere devaml›l›k sa¤layan ve Ehl-i Beyt’i seven bir kimsenin isti-dât derecesi ve kabiliyetine göre “Kim Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ederse, iflteonlar Allah’›n nimetine erifltirdi¤i Peygamberlerle, flehidler ve iyilerle beraber-dirler. Onlar ne iyi arkadaflt›rlar”81 âyetine muhâtap olaca¤›n› haber vermek-tedir.82 Veli Baba, Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt’e duyulan muhabbetin, onla-r›n yolundan gitme eylemini beraberinde getirmesi gerekti¤i görüflündedir.Aksi takdirde, âhirette onlarla birlikte olmak mümkün olmayacakt›r: “fiu hal-de Cenab-› Allah’a isti¤far ve tazarrû edip günahlar›ndan piflman olmal›s›n.Rasulu’llah Efendimiz’e ve Ehl-i Beyt’ine muhabbet etmeli ve salât ü selam-lar›na kemâl-i h›rsla devam etmelisin. Emirlerini icrâ edip; nehyettiklerindenkaç›narak onlar›n yolunda çal›flmal›s›n ki; Rasûlu’llah Efendimiz ve Ehl-iBeyt ile haflrolas›n.” 83

Bektâflî kaynaklar›nda Peygamber sevgisi ile birlikte Hz. Muhammed’inahlâk› üzerinde de yo¤un bir flekilde duruldu¤u görülmektedir. Bu anlat›m-lar s›ras›nda, dervifllerin ahlâkî e¤itimleri sürecinde, onlara yol gösterecekahlâkî ilkelere a¤›rl›k verilmifltir.

“Gölgesi yere düflmezdi o flâh-› cihân›n,Nur idi bafldan aya¤a o rûh-u musavver,Kim kötülük ederse, ol ona iyilik ederdi,

Saklamazd› kalbinde kudret-i müsekker.”84

Kendisine kötülük edenlere bile iyilik eden Hz. Peygamber, Hz. Ali ile de-vam edecek olan fütüvvet mesle¤inin kayna¤›d›r. Bektâflî Tarîkat›’n›n enönemli erkân› olan dört kap› da, Hz. Peygamber’e dayand›r›lmaktad›r:

“Ol Muhammed Mustafâ’d›r cân›m›z,Rûz-› mahflerde bizim Sultân’›m›z,Hem flerîat, hem tarîkat kân›m›z,

Ma’rifet s›rr› hakîkat cân›m›z.”85

IIIIII.. EEhhll--ii BBeeyytt SSeevvggiissii

Ehl-i Beyt, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in ailesidir. “Ey Peygam-ber’in Ehl-i Beyt’i! fiüphesiz Allah, sizden kusûru giderip, tertemiz yapmak is-ter”86 âyeti nâzil oldu¤unda, ashâb›n Peygamber Efendimiz’e Ehl-i Beyt’in kim

Alevî-Bektaflî Gelenekte Allah, Peygamber ve Ehl-i Beyt Sevgisi 233

81 Nisâ, 4/69.82 Velî Baba Menâk›bnâmesi, 177-178.83 Bkz. Velî Baba Menâk›bnâmesi, 178. 84 fieyh Safî Buyru¤u, 62.85 Âfl›k Vîranî Divan›, 96.86 Ahzâb, 33/33.

Page 22: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

oldu¤unu sormalar› üzerine, Allah Rasûlü Hz. Ali, Hz. Fât›ma, Hz. Hasan veHz. Hüseyin’i yan›na ça¤›rarak, abas›n›n alt›na alm›fl ve onlar›n Ehl-i Beyt’ioldu¤unu ifade etmifltir. Bu olay nedeniyle Ehl-i Beyt, “Âl-i Abâ” olarak daisimlendirilmektedir. Kültürümüzde ise Âl-i Abâ, “befl esmâ” fleklinde telaffuzedilmifltir.

Hz. Ali, sa¤l›¤›nda Hz. Muhammed’in övgüsüne mazhar olmufl bir sahâbî,Hz. Peygamber’in amcas›n›n o¤lu ve damad›d›r. “Ben kimin dostu isem, Alide onun dostudur87, Yâ Ali! Sen dünyada da âhirette de benim kardeflim-sin”88, “Her Peygamber’in nesli kendisinden, benimkisi ise Ali’den olacakt›r”89

hadîsleri, Hz. Ali’nin Hz. Peygamber taraf›ndan ne kadar sevildi¤ini göster-mektedir. Hz. Peygamber, Hz. Ali’yi sadece övmekle kalmam›fl, kendisindendevam edece¤ini söyledi¤i nesli olan Ehl-i Beyt’ini, Kur’an’la birlikte mîrâs b›-rakm›flt›r.90

Hz. Peygamber’in bu mesaj›, tekke ve dergâhlarda iyi alg›lanarak, Hz.Ali’ye karfl› derin ve güçlü bir muhabbet beslenilmifltir. Hz. Ali, ‹slâm Tasav-vuf Düflüncesi’ni derinden etkilemifltir. Onun ilmi, zühd ve takvâs›, yani ibâ-det hayat›na verdi¤i önem, sûfiler taraf›ndan örnek al›nmas›n› beraberindegetirmifltir. Gerek Bektâflî derviflleri, gerekse di¤er tarîkat erbab›nca, Hz.Ali’ye “fiâh-› Velâyet”, “Sultân’ül-Evliyâ” lâkablar› uygun görülmüfltür. Âfl›kVîrânî’ye göre, Hz. Ali’ye duyulan sevgi, Allah’›n inâyetine sebeptir. Çünkü,velâyet kabzas›n› elinde tutan Hz. Ali, Allah’a giden yollar›n ö¤reticisi olmufl-tur:

“Her kim ki sever cân ile fiâh-› Velâyeti,Hakk’›n anad›r çünkim bilesin inâyeti.”91

“Haydar-› Kerrâr”, “fiâh-› Merdân” s›fatlar›yla da an›lan Hz. Ali, ilmi yan›n-da cesâret ve flecaati ile de örnek al›nm›flt›r. Onun ‹slâm’›n yay›lmas› için ca-n› ve mal› ile gayret göstermesi, tâlib ve dervifllere örnek olmufltur. Özelliklesavafllarda gösterdi¤i kahramanl›klar, destanlaflt›r›larak Bektâflî, Kâdirî, Ru-fâî ve Mevlevî tekkelerinde anlat›lm›fl, gönüllerde yer etmifltir. Yemînî, Fazî-letnâme’sinde onun ‹slâm’›n yay›lmas› için yapt›¤› fedâkârl›k ve kahraman-l›klar› flöyle anlat›r:

“Nice putperest ehl- zünnâr (H›ristiyan)Dîn-i Ahmed’e eylediler ikrâr

234 ‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹

87 Tirmizî, Sünenü’t-Tirmîzî, Menâk›b, Dâru’l-Kütübü’l-‹lmiyye, Beyrût-Lübnân Tsz., 20/3713,V., 591.88 Tirmizî, Sünenü’t-Tirmîzî, Menâk›b, 21/3720,V., 595.89 Taberânî, el-Mecmeu’l-Kebîr, no: 2630; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, X, 333.90 Bkz. Tirmizî, Menâk›b, 77, 3790.91 Âfl›k Vîranî Divan›, 110.

Page 23: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

Nice ger zât kifli ateflperestiY›k›p taht›n yüzünü yere bast›

Zülfikâr korkusundan ehl-i zünnârMuhammed dînine etmifltir ikrâr.”92

Hz. Ali ‹slâm’›, Arap yar›madas›n›n d›fl›na kadar götüren bir îman cengâ-veridir. Bu yönüyle, Allah u¤runda savaflan Yeniçeri’ye, bütün Gazî’lere veAlp’lere örnek olmufltur. Yemînî, Hz. Ali’nin s›n›r tan›mayan mücâdele co¤-rafyas›n› flu sat›rlarda dile getirmektedir:

“Ne Türkistan kald› ne Bedehflan,Îmâna davet etti fiâh-› Merdân.

fiehâdet getiren buldu necât›,‹nanmayan gösterdi memât›.

Muhammed dîni ile tuttu kuvvet,Küfür ehlinde hiç kalmad› kudret.”93

Pîr-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevî de, hikmetlerinde Ehl-i Beyt sevgisiniifllemifl bir Hak âfl›¤›d›r. O, ‹slâm’›n yeryüzüne yay›lmas› sürecine önemli kat-k›larda bulunan Hz. Ali’nin kahramanl›klar›n› flöyle destanlaflt›rm›flt›r:

“S›fat kalsam Ali flîr-i Hüdâ’dur,Ki flemflîr birle kâfiri k›radur.

Ali ‹slâm üçün kanlar yutadur,

Ki ‹slâm tu¤›n› muhkem tutadur.”94

Hadîs olarak rivâyet edilen ve Hz. Ali’nin kahramanl›¤›n› anlatan; “Lâ fetâillâ Ali lâ seyfe illâ Zülfikâr” metni95, tekkelerde zevkle okunan Zülfikârnâ-me’lere “redif”96, Yeniçeri Oca¤›’n›n sanca¤›na “sembol”97 olmufltur. “Fetâ(genç, yi¤it, kahraman)” kelimesinden türetilmifl olan “fütüvvet”, Hz. Ali’ninilim, cesâret, kahramanl›k ve ahlâk›n› sembolize eden bir kavramd›r. Vîrânî

Alevî-Bektaflî Gelenekte Allah, Peygamber ve Ehl-i Beyt Sevgisi 235

92 Yemînî, Fazîletnâme, ‹smail Özmen, II, 92.93 Yemînî, 95.94 Hoca Ahmed Yesevî, Dîvân-› Hikmet, (Yay›na Haz›rlayan: Hayati Bice), Türkiye Diyanet Vakf›

Yay›nlar›, Ankara 1993, 56.95 Hadîs olarak rivâyet edilen bu metin hakk›nda yap›lan tart›flmalarla ilgili olarak bkz. el-Aclû-

nî, Keflfü’l-Hafâ, Müessesetü Menehili’l-‹rfân-Mektebetü’l-Gazâlî, Beyrût-D›meflk Tsz., II., 363.96 Zülfikârnâme örne¤i için bkz. Bedri Noyan, Bütün Yönleriyle Bektâflîlik ve Alevîlik, Ard›ç Yay›n-

lar›, III Ankara 2000, 257.97 Bkz. Osman E¤ri, “Yeniçeri Oca¤›n›n Manevî E¤itimi ve Bektâflîlik”, Hac› Bektafl Velî Dergisi,

say› XXIV, 117-119.

Page 24: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

Baba, Lâ fetâ illâ Ali redifli bir dörtlü¤ünde, haflir s›ras›ndaki kurtuluflu, Hz.Ali’ye tâlib olmaya ba¤lamaktad›r:

“Gel dilersen tâlibseb bulmaya ömr-ü necât,Görüne rûflen gözüne âlem içre müflkilât,Hayy olas›n haflr olunca içesin Âb-› Hayât,Vird edip söyle dilinde lâ fetâ illâ Ali.”98

Fütüvvetin s›fatlar› Allah’›n isimleri, yapraklar› Peygamberlerin isimleri,yemifli mü’minin s›fat›, kökü vahdet, dallar› hilim, meyvas› ilimdir.99

Fütüvvetnâme ve Erkânnâme’lerde fütüvvetin on iki flart› oldu¤u ifadeedilmifltir: 1. Eline, beline 2. Diline sahip olmak (edeb) 3. Afl›na, ifline 4. Efli-ne sahip olmak (erkân) 5. Küflâde-i Pîflânî 6. Küflâde-i dil 7. Küflâde-i h›ncaolmak 8. Hamûfl olmak 9. Ay›p pûfl olmak 10. Zehir nûfl olmak 11. Sofras›,aln› ve gönlü aç›k olmak 12. Gazab›n› yutmak, gördü¤ünü örtmek, görmedi-¤ini söylememek.100

Bektâflî dervifli, fütüvvetin Peygamberlerde flu s›fatlarla tezâhür etti¤inikabul eder ve Peygamberleri fütüvvetle alakal› davran›fllar› aç›s›ndan da ör-nek al›r. Hz. Âdem’de saf yüreklilik, Hz. Nuh’da kurtar›c›l›k, Hz. ‹brahim’decömertlik, Hz. Mûsâ’da vefâkârl›k, Hz. Dâvud’da gerçeklik, Hz. Ya’kub’da gö-zü yafll›l›k, Hz. Eyyûb’da sab›rl›l›k, Hz. Îsâ’da insanl›k, Hz. Muhammed’demerhamet. Hz. Ali’de ise, ilim ve cesâret olarak tezâhür etmifltir.101

Hz. Ali’nin fütüvveti ile ile ilgili yaflanm›fl örneklerin sunuldu¤u en önem-li eserler, kuflkusuz Cenknâme’lerdir.102 Cenknâmeler, tekke ve dergâhlardayo¤un bir flekilde okunmufl, Hz. Ali’nin ‹slâm’›n yay›lmas› için yapt›¤› mücâ-deleleri anlatan menkîbeler, dervifllerin zihin ve gönüllerine kaz›nm›flt›r. Der-vifllerdeki cesâret, kahramanl›k, fedâkârl›k ve vefâkârl›k gibi duygular›n ge-liflmesinde bu menkîbelerin tesiri büyük olmufltur. Bektâflî tekkelerinde, Hz.Ali ile ilgili olan ve çok okunan kitaplar flunlard›r: Fazîletnâme (Hz. Ali’nin ke-râmetleri anlat›lmaktad›r)103, Hutbetü’l Beyân (Hz. Ali’nin sözleri yaz›l›d›r),Emirnâme (Hz. Ali’nin Mâlik bin Eflter’e yazd›¤› mektup)104

236 ‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹

98 Âfl›k Vîranî Divan›, 84.99 fievki Koca, Melâmi-Bektâflî Metaforunda ‹rflâd Paradigmas› Mürg-i Dil, Nazenin Yay›nlar›, ‹s-

tanbul 1999, 12., 229.100 Bkz. ‹brahim Arslano¤lu, Yazar› Belli Olmayan Bir Fütüvvetnâme, Kültür Bakanl›¤› Yay›nlar›,

Ankara 1997, 40; Koca, 231.101 Koca, 231.102 Cenknâmeler hakk›nda bkz. ‹smet Çetin, Türk Edebiyât›nda Hz. Ali Cenknâmeleri, Kültür

Bakanl›¤› Yay›nlar›, Ankara 1997.103 Bkz. Özmen, “Yemînî, Fazîletnâme”, II, 52.104 Kutbetü’l-Beyân ve Emirnâme, ‹mam Ali Buyru¤u olarak bilinen eserin içinde bölümler halin-

de bulunmaktad›r. Bkz. ‹mam Ali Buyru¤u (Nehcü’l-Belâ¤a), (Yay›na haz›rlayan: AbdülbâkiGölp›narl›), Yeni fiark Maârif Kütüphânesi, ‹stanbul 1972,

Page 25: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

Bektâflî derviflinin zihninde Hz. Ali, dîn ve îmanla özdeflleflmifltir. Onunahlâk›n› örnek alanlar, örnek olmufllard›r.

Hz. Fât›ma, Hz. Peygamber’in en küçük k›z›d›r. Hz. Peygamber’e vahy gel-mesinden befl y›l sonra, mîlâdî 615 y›l›nda dünyaya gelmifltir. Ona, Fât›ma(kesilmifl) isminin verilmesinin sebebi, Allâh’›n onu ve onu seven dostlar›n›ateflten (Cehennem’den) kesmifl olmas›d›r. Hz. Muhammed, bir hadîsindesevgili k›z› Fât›ma hakk›nda flunlar› söylemifltir: “Hakîkaten Allah, k›z›m Fâ-t›ma’y› ve onun evlâtlar›n› ve onlar› sevenleri ateflten uzaklaflt›rm›flt›r.”105

Kendisine “beyaz, parlak ve ayd›n yüzlü kad›n” anlam›na gelen “Zehrâ” da de-nilmifltir. “Betül” denmesinin sebebi ise, kendi zaman›n›n kad›nlar›ndan fa-zîlet, din ve soyluluk yönünden ayr›lm›fl (seçkinlik kazanm›fl) olmas›d›r.106

Hz. Peygamber, mü’minlerin gönlüne Hz. Fât›ma sevgisinin yer etmesindeönemli bir yeri olan bir baflka hadîsinde de, flöyle söylemifltir: “K›z›m Fât›ma,geçmifl, gelecek, bütün kad›nlardan üstündür. O, vücûdumun bir parças›,gözümün nûru ve kalbimin meyvesidir.”107

Peygamberimizin soyu, Hz. Fât›ma’n›n çocuklar›yla devam etmifltir. Hz.Hasan’›n soyundan gelenlere; “flerîf”, Hz. Hüseyin’in soyundan gelenlere ise“seyyid” denmifltir. Hz. Peygamber’in, torunlar› Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’içok sevdi¤ini ve bu sevgisini de aç›kça ifade etti¤ini kaynaklar nakletmekte-dir. S›k s›k, Hz. Hasan’› sa¤ yan›na, Hz. Hüseyin’i de sol yan›na alarak, on-larla birlikte namaz k›lm›fl, namaz s›ras›nda onlar›n s›rt›na, omuzuna ç›kma-s›na ses ç›karmam›flt›r. Selam verdikten sonra, onlar› kuca¤›na alarak, öpüpkoklam›fl; “Allâh’›m! Ben bu ikiyi (Hasan ve Hüseyin’i) severim ve onlar› se-ven kimseyi de severim”108 buyurmufltur. Bir gün, Hz. Peygamber minberdehutbe okurken, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin, düfle kalka mescide gelmifllerdir.Hz. Peygamber, konuflmas›n› yar›da keserek, afla¤› inmifl, onlar› yan›na otur-tarak, konuflmas›n› kald›¤› yerden sürdürmüfltür. Ama ne ac› ki, Peygamberçiçe¤i olan bu iki yi¤it, fitne ve tefrikalara kurban edilerek flehit edilmifllerdir.Bununla birlikte, onlar›n soyundan gelen seyyid ve flerîfler, Fât›ma anan›nemânetleri olarak görülmüfl, her zaman sevgi ve sayg›ya mazhar olmufllard›r.

Yunus Emre, gönlündeki Ehl-i Beyt sevgisini m›sralara flu kelimelerle ta-fl›m›flt›r:

“fiehîdlerin ser çeflmesi evliyân›n ba¤r› bafl›,Fatma ana gözü yafl› Hasan ile Hüseyin’dir.

Alevî-Bektaflî Gelenekte Allah, Peygamber ve Ehl-i Beyt Sevgisi 237

105 Bkz. el-Müttakî el-Hindî, Kenz’ül-Ummâl, 6, 219.106 Bkz. en-Nihâye, “Betele” maddesi.107 A¤abozorg et-Tehrani, Bihârü’l-Envâr, XXXVIII, 37.108 Bkz. el-Hindî, Kenzü’l-Ummâl, XIII, 648.

Page 26: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

Hazret Ali babalar›, Muhammed’dir dedeleri,Arfl›n iki gölgeleri Hasan ile Hüseyin’dir.”109

Ehl-i Beyt âfl›¤› Niyâzî M›srî, Hz. Muhammed’in Ehl-i Beyt’ine olan sevgi-sini ve onlara revâ görülen eziyetlere üzüntüsünü flu sat›rlarda dile getirmek-tedir:

“Ol Hasan hazretlerine zehr içirdi eflk›yâ,Hem Hüseyin oldu susuzluktan flehîd-i Kerbelâ,‹kisidir asl› nesli cümle âl-i Mustafâ,Ben an›n âl’ine evlâd›na kurbân olay›m.”110

Vîrânî Baba bir baflka fliirinde ise yine Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt’e olansevgi ve ba¤l›l›¤›n› flöyle dile getirmektedir:

“fiehâdet vermiflem ben Mustafâ’ya,Gulâm›m cân u dilden Murtazâ’ya,Ali evlâd›n›n hak bendesiyem,Muhibbem flah Hasan Hulk-i R›zâ’ya.”111

Vîrânî Baba, Ehl-i Beyt’in niçin sevilmeleri gerekti¤ini, onlar›n nitelikleri-ni de anlatarak gerekçelendirmektedir. Onlar› seven, ölse bile diridir:

“fiah Hasan Hulk’r-R›zâ’dan zâhir oldu her s›fat,Hem Hüseyn-i Kerbelâ’dan keflf olur envâr-› zât,Nesl-i fiâh’› sevdi her kim buldu mematta hayat,Sevmiflem cân u gönülden ben hem ‹mam-› Kâz›m’›.”112

SSoonnuuçç

Kur’ân-› Kerîm’de yer alan Allah tasavvurunda bütün yarat›lm›fllarla bir-likte insanlar› çok seven ve onlar taraf›ndan da sevilmeyi murâd eden, Rah-mân ve Rahîm bir Rab inanan gönüllere ifllenmektedir. Bu ilâhî mesaj› çokiyi kavrayan ve kendilerine muhabbetu’llâh› meslek olarak seçen Hak âfl›kla-r› gönüllerini besleyen bu sevgiyi cömert bir flekilde çevrelerindeki insanlarlada paylaflm›fllard›r. Hakk’›n sözünü (Kur’an’›) ve güzel isimlerini (Esmâü’l-Hüsnâ’y›) anarak ve anlatarak, Allâh’› insanlara sevdirmeye çal›flm›fllard›r.Kayna¤›n› Allah sevgisinden alan bir anlay›flla formüle ettikleri Muhammedahlâk›n› güler bir yüz ve tatl› bir üslupla ö¤retim konusu yaparak insanlar›

238 ‹SLÂMÎ ‹L‹MLER DERG‹S‹

109 Yunus Emre Dîvân›, Maarif Kitaphanesi, ‹stanbul 1954, 274.110 Niyâzî Dîvân›,114.111 Âfl›k Vîranî Divan›, 31-32.112 Âfl›k Vîranî Divan›, 72.

Page 27: ALEVÎ-BEKTÂfiÎ GELENEKTE ALLAH, PEYGAMBER VE E …

Allah sevgisini hak eden bir hâle ve makâma kavuflturmaya gayret etmifller-dir. Hiçbir beklentiye girmeden, sadece Hakk’›n r›zâs›n› gözeterek bu mesle-¤i icrâ edenlerin önemli bir k›sm› Hânedân-› Ehl-i Beyt’ten olan gönül sultan-lar›d›r. Onlar›n Hazret-i Peygamber’in incelik, zarâfet, flefkat ve merhametiniyans›tan hofl söz ve davran›fllar› inanan ve inanmayan insanlar› derinden et-kilemifl, pek çok insan ‹slâm’›n bu hofl meltemine kendisini b›rakarak aflk veflevk denizinde zevkli yolculuklara giriflmifltir. Hesap ve kitaba gelmeyen, za-man ve mekana s›¤mayan nice güzellikler Allah, Peygamber ve Ehl-i Beyt sev-gisinin yafland›¤› dönemlerde milletimizi ve insanl›¤› kuflatm›flt›r. Hoca Ah-med Yesevî, Hac› Bektâfl Velî, Hac› Beyram Velî, Mevlâna Celâleddin Rûmî,Yunus Emre, Âfl›k Vîrânî ve Niyâzî M›srî gibi Hak âfl›klar› bu gerçe¤i insanla-ra anlatmaya kendilerini adam›fllar, bu mesle¤e ömürlerini vermifllerdir. Yaz-d›klar› eserlerdeki aflk ve sevgiyi dile getiren cümleler, beyitler anlafl›lmay› veanlat›lmay› beklemektedir.

Alevî-Bektaflî Gelenekte Allah, Peygamber ve Ehl-i Beyt Sevgisi 239