Alaca Karan Lik Ku Sagi

270
ALACAKARANLIK KUS ¸A ˘ GI FarukSel¸cuk urkiye ekonomisi ¨ uzerine g¨ ozlem ve yorumlar

Transcript of Alaca Karan Lik Ku Sagi

Page 1: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ALACAKARANLIK KUSAGI

Faruk Selcuk

Turkiye ekonomisi uzerine gozlem ve yorumlar

Page 2: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Faruk Selcuk: Lisans ogrenimini Ankara Universitesi, Siyasal BilgilerFakultesi’nde tamamladıktan sonra City University of New York, The Grad-uate School’dan Ph.D. derecesi aldı. Bilkent Universitesi, Iktisat Bolumuogretim uyesi. Arastırmaları; Zaman Serileri Analizi, Finansal Ekonometri,Risk Yonetimi, Makroekonomi ve Turkiye Ekonomisi konularında yogunlasıyor.Daha once Turkiye ekonomisi uzerine Turkce yayımlanmıs iki calısması var:Turkiye’de Kamu Harcamaları ve Kamu Borclanması, (Anjariitta Rantanenile birlikte, TUSIAD, Istanbul, 1996) ve Con Ahmet’in Devri Daim Makinesi,(Imge Yayınevi, Ankara, 1997)

Akademik calısmaları; Physica A, International Journal of Forecasting,Studies in Nonlinear Dynamics and Econometrics, Applied Economics gibisaygın uluslararası hakemli dergilerde yayımlanıyor. Ortak calısması An In-troduction to Wavelets and Other Filtering Methods in Economics and Finance,(Ramazan Gencay ve Brandon Whitcher ile birlikte, Academic Press, San Diego,2001) dunyanın onde gelen universitelerinde referans kitap olarak kullanılıyor.Editorleri arasında yer aldıgı Inflation and Disinflation in Turkey (Aykut Kib-ritcioglu ve Libby Rittenberg ile birlikte, Ashgate Publishing, Aldershot, 2002)yakında yayımlanacak.

Page 3: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Icindekiler

Alacakaranlık Kusagı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1Herkesin Enflasyonu Baska . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5Euronun Basına Gelenler ve Sepet . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 8Programın Yumusak Karnı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 10Iktisat Elitleri ve Enflasyon . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 12Sanayi Uretimi Kendine Geliyor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 14Calısma ve Calıstırma Vergisi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 17Ham Petrol Fiyatları Korkutmasın . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 19Adil Bir Sozlesme . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 22Fiyatlar Artmasa. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 24DIE’nin Sorumlulugu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 26Tank mı, Tereyagı mı? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 28Antep Fıstıgı Tsunamisi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 30Donme Noktası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 32Karoshi Kurbanları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 35Uretmesek de Olur . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 37Ulusların Zenginligi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 40Girisimcinin Kabusu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 42Havadan Para Kazanma . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 45Fakirlesme ve Ilkeli Iktisatcı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 47Artık Buyume Zamanı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 49Dolar Zengini . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 52Kayıp 15 Milyar Dolar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 54Yuzde 12 Garanti de! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 57Az Daha Dusuyorduk . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 59Esaret Altında . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 62En Iyisini Piyasa Bilir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 64Iktisatcılar Kapısıyor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 67Kamuda Carpıcı Gelisme . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 69“Euro, N’olur Geri Don” . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 72Kritik Esikte 2001 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 74Rusvet Alma ve Verme Endeksi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 77Sozlesmeler Dolar Olunca . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 79Kazaya Ugramak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 82Dıs Dengede Acık Var Panık Yok . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 84Krizin Ayak Sesleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 87Bıcak Sırtında 2000 Yılı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 89Kullanılabilir Rezervler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 92Istatistiklerde Kadınlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 94Tarım Kesimi Gunah Kecisi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 96

3

Page 4: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Degisen Ekonomi ve Sanayi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 99Isci de Haklı Isveren de. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 101Yeni Ekonomi ve Verimlilik . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 104Darısı Basımıza . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 106Emek Platformu ve Parayı Kaptırmak . . . . . . . . . . . . . . . . . . 108Yavas Yavas Toparlanma . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 110Krizler Hasta Ediyor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 112Iyimser Gunler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 114Cifte Capa . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 117Az Daha Latin Amerika . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 119Yoksulluk Kader Olamaz . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 122Umut Yabancı Sermayede . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 124Onemli Olan Maliye . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 127Ithal Araba Cılgınlıgı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 129Yerli Malı Yurdun Malı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 132TL’ye Guven Zor Saglanır . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 134Adayların Tercihleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 137Biraz Tesvik, Biraz Duzenleme . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 139Eller Yukarı! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 141Aksak Rekabetin Aksak Analizi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 143Rusvet Etkinligi Artırır mı? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 145Butce Umut Veriyor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 147Istikrar Programı ve Evlilik . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 150Dıs Ticaret . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 152Hem Buyume Hem Dezenflasyon . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 153Fareler, Insanlar ve Alkol . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 157Cocuklarımız Cok Calıskan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 159Simdi Okullu Olduk . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 162Ozel Sektor Sıkısınca. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 164Olimpiyatları da Seyretmeyiverin! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 166Treni Bir Kez Kacırdık . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 168Amerikan Hazinesinin Sırrı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 171Simdiye Kadar Iyi de. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 173Cuval Cuval Dolarlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 176Eldekini de Kacırıyoruz . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 178Yolsuzluk, Rusvet ve Yabancı Sermaye . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1802001 Daha Iyi Olabilir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 182Yolsuzluk ve Teknoloji . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 185Faiz Degil Yatırım Butcesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 187Yolsuzluk ve Doviz Krizi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 189Sanayiden Erken Uyarı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 191Yolsuzluk ve IMF . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 193Muteahhitler Zor Durumda . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 195Yoksulluk ve IMF . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 197Sanayide Fay Hattı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 199TBTF ve Ahlak Riski . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 202Maliye, Maliye, Maliye . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 204TBTF ve Ahlak Riski-2 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 206Bir Latin Amerika Oykusu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 208TBTF ve Ahlak Riski-3 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 210

Page 5: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Bir yıl aradan sonra... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 212Zemine Cakılan Ekonomi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 213Harcamaları Artırsak mı? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 215Doviz Kurları Nereye? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 218Teflon Tavalar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 220Spekulasyona Davet . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 222Eski Program ve Ahlak Riski . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 224Nereden Baslamalı? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 226Elde Var Huzun . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 228Deja-Vu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 230TCMB ve Kurlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 232Baska Insnaların Parası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 234Lutfen, Biraz Borc Verir misiniz? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 236Sermayeyi Tukettiler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 238TCMB Nereye Bakıyor? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 240TCMB Disini Sıkıyor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 242Depresyon ve “Borc Sarhoslugu Bas Agrısı” . . . . . . . . . . . . . . . 244Bugunlerin, Yarını Var . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 246Cepte Para tasıma Vergisi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 248Resesyon degil depresyon . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 250Safra atmadan yukselis zor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 252Kriz Artık Bitti mi? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 254Sermayeyi Tuketmek Uzereyiz . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 256Ozel Kesim Gorev Zararı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 258Anlamazsak Cok Acı Cekeriz . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 260

Page 6: Alaca Karan Lik Ku Sagi
Page 7: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ALACAKARANLIK KUSAGI

Eylul 2001

Gectigimiz yirmi yılda Turkiye ekonomisi uzerine yazılan bilimsel makale,tez, rapor, kitap, vb. calısmaların baslangıc paragrafı hemen hemen aynıdır:“1980 yılında kapsamlı bir dısa acılma ve liberalizasyon programı uygulamayakoyan Turkiye, ihracata dayalı buyume modeli cercevesinde baslangıcta yuksekbuyume performansı yakalamıs ancak, kamu acıkları ve enflasyonla mucadeledeaynı basarıyı gosterememistir”. Gercekten de “24 Ocak kararları” olarak bilinen1980 yılındaki dısa acılma sonrasında ekonomideki temel reformlar tamamlan-mamıs, ulkeyi kalıcı, surdurulebilir ve adil bir buyume patikasına sokacak poli-tikalar uygulamaya konmamıs veya konulamamıstır. Dolayısıyla ekonomidekiortalama reel buyume oranı zaman icerisinde azalma egilimine girmistir. Oteyandan, aynı donemde kamu kesimi borclanma geregi ve enflasyon merdiven-imsi bir karakter gostererek hızla artmıstır. Bu noktada, bir donem sık duyulan“Turkiye, hem buyume hem de yuksek enflasyonu birlikte basarabilen enderulkelerden biridir” onermesinin yaygın bir yanılsama oldugunu hatırlatmaktayarar var.

Bazı politikacıların ekonomideki gelismeleri degisik uretim rakamlarıylacarpıcı bir sekilde sunmaya calısması artık kanıksadıgımız bir sey: “Su kadarkoye yol gitti, bu kadar ton falanca malı uretiyoruz, su kadar kilovat elek-trik uretiyoruz, bu kadar kilometre yol yaptık, vs.” Ama geriye donup ulkeekonomisinin genel resmine baktıgımızda “bir arpa boyu yol gittigimiz” ortayacıkıyor. Ekonominin genel performansına yonelik bir basarı degerlendirmesimutlak olarak (duzey bazında) yapılabilecegi gibi (“su noktadan su noktayageldik”), goreceli olarak da yapılmalıdır (“biz bu noktaya gelene kadar baskalarısu noktaya geldi”). Goreceli bir degerlendirme yapıldıgında Turkiye’nin “re-faha ulasma” trenini 1980’li yılların sonlarında kacırdıgı anlasılıyor. AvrupaBirligi’nin en fakir iki ulkesi Portekiz ve Yunanistan ile Turkiye arasındaki gelirfarkı o yıllardan bu yana hızla artıyor. Yirmi yıl once 2 bin dolar civarında kisibasına gelir elde eden Portekiz bu yıl bu rakamı 12 bin dolara cıkardı. Ben-zer sekilde, Yunanistan’daki kisi basına gelir 13 bin dolar. Turkiye ise yıllardır2-3 bin dolar civarında bir gelire takıldı kaldı. Hesap basit: Her yıl ust usteyuzde 7 gibi muazzam bir reel gelir artısı saglasak dahi, bugunku Portekiz’induzeyine ulasmamız icin 25 yıl gecmesi gerekiyor. Bu farkı carpıcı bir sekildeortaya koyan yandaki grafigi ekonomi politikalarının belirlenmesinde bir sekildesoz sahibi olan herkesin cerceveletip calısma odalarına asmasını isterdim.

Turkiye son 10-15 yılını kamu harcamalarında dozu artan basıbozukluklabunu finanse etmeye yonelik “sıcak para, hazine bonosu, devlet tahvili”oyunuyla gecirdi. Sonuc olarak, 1988 yılında 4 milyar dolar olan ic borc Temmuz2001’de 74 milyar dolara dayandı. Bu borcun olusmasında ve kamu kesimininbir acmaza suruklenmesinde en buyuk rolun, “erken emeklilik, tarımda hesapsız

1

Page 8: Alaca Karan Lik Ku Sagi

1972 1975 1978 1981 1984 1987 1990 1993 1996 1999 20020

2000

4000

6000

8000

10000

12000

14000

Yunanistan

Portekiz

Türkiye

Sekil 1: Kisi basına milli gelir (cari fiyatlarla, dolar). Donem: 1972 - 2001.

yuksek destekleme fiyatı, kamu istihdamında olcusuz artıs, kaynak dagılımındanepotizm, yolsuzluklara yonelik umursamazlık” ilkelerini kendine siar edinenpolitik iktidarlar/politikacılara ait oldugunu soyleyebiliriz. ama, bugunku nok-taya gelinmesinde aynı derecede sorumlu olanlar arasında ust duzey politika be-lirleyicisi burokratları ve ozellikle 1990’lı yıllarda oynanan oyuna seyirci kalanhatta destekleyen iktisat elitlerini ve diger entelektuelleri de unutmamak gerekir.

Iktisat elitleri ve yuksek burokratların rolune iliskin akla gelen ilk ornek1989 sonrası para ve kur politikalarıdır. Ozellikle 1989 yılında sermayehareketlerinin serbestlesmesiyle birlikte, o donemin para politikası belirleyici-leri Turkiye’de bir aptal cenneti dogmasına yol acmıslardı. Ekonomideki digergelismelerden bagımsız olarak Turk Lirası’nın (TL) yabancı paralar karsısındakidegeri kontrol edilmeye calısılmıs ve kurlardaki yuzde artıslar, yurtici fiyatlar-daki artısların altına cekilmisti. Bu durum, TL borclanmalarında TL cinsin-den sıfır reel faiz olussa dahi, expost gerceklesen faizler yabancı para cinsindenolculdugunde ciddi yuksek faizlerin olusmasına neden oldu. Kamu otoritesiacısından bu politika, yurticinden borclanmayı kolaylastırmıs ve kamu kesimin-deki kacınılmaz reform bir sure daha geciktirilmistir. Bankacılık ve finans kesimiacısından, yurtdısından yapılacak borclanmayla saglanan kaynakların yurticindekamuya borc verilmesi sonucunda borclanılan doviz cinsinden ciddi oranlardakar saglanması mumkun kılınmıstır. Diger ozel kesim acısından ise ortaya cıkantablo, insanların kendilerini daha zengin hissetmelerine neden olmustur. Genelfiyat duzeyindeki artısların kurlardaki artısın uzerinde olması, milli gelir rakam-larını ve ekonomideki toplam serveti dolar cinsinden hızla yukarıya cekmis, baskabir deyisle Turkiye uretmeden zengin olmanın yolunu bulmus(!) ve “Con Ah-met’in Devri Daim Makinesini” calıstırmaya baslamıstır.

1990’lı yılların basında ortaya cıkan siyasi tablo, makro gostergelerdekikacınılmaz duzeltmenin yaklastıgının sinyallerini veriyordu. Ekonomideki temel

2

Page 9: Alaca Karan Lik Ku Sagi

dengesizliklere siyasi iktidar tarafından bazı teknik hataların da eklenmesiyleyasanan 1994 yılındaki kriz, o gune dek izlenen politikalarda anlamlı birdegisiklige yol acmadı. Ekonomideki aktorler “kamu acıkları, sıcak para, hazinebonosu, devlet tahvili” oyununun bastan cıkarıcı cazibesine tekrar kapıldılarve 1995-1999 doneminde devlet ic borclarına odenen faiz, dolar cinsinden yıllıkyuzde 30 olarak gerceklesti.

Izlenen politikaların surdurulemezligi tarafsız gozlemciler acısından acıktı.Nihayet, 1990’lı yılların sonunda, ozellikle dıs dinamiklerin etkisi ve ulus-lararası kurulusların yardımıyla bir “yeniden yapılanma ve reform” programıhazırlanıp uygulamaya baslandı. Daha once 1998 yılında temelleri atılan ve1999 yılında altyapısı olusturulup 2000 yılı basında uygulamaya konulan bu“yeniden yapılanma ve reform” programı, baslangıcta bazı ciddi teknik eksiklik-ler ve zaafiyetler gosterse de esas olarak siyasi nedenlerle sona ermistir. Programsırasında yasanan Kasım 2000 krizinin sorumluları arasında politikacılardandaha cok politika uygulayıcıları on plana cıkmaktadır. Kriz oncesinde 300milyon dolar sermayeye sahip olan ve 7 milyar dolarlık hazine bonosu-devlettahvili tasıyan bir bankanın, portfoyundeki bu kagıtları program suresince kısavadeli yukumluluklerle finanse ettigi anlasılıyor. Bir bankanın bu denli risklibir pozisyon olusturmasında finans kesimini denetleme ve duzenleme gorevitasıyanların ihmali yadsınamaz. Ote yandan bu bankanın Kasım 2000 sonundalikidite krizi yasamasıyla finansal piyasalarda cıkan yangını lokalize edemeyenve yangının sorumlusunu hızla sistem dısına cıkaramayan parasal otoriteler deaynı sekilde sorumlu sayılabilir. Ama, 19 Subat 2001’deki gelismeler Turkiye’ninprobleminin iktisadi olmaktan daha cok siyasi oldugunu acıga cıkarmıstır. Belkide bu nedenle, siyasi bir baglantısı olmayan uluslararası teknokrat KemalDervis’in Subat krizi sonrasında Ekonomiden Sorumlu bakan olarak atanmasıbaslangıcta guclu bir kamuoyu destegi kazanmıstır.

Kemas Dervis’in Turkiye’ye gelmesiyle birlikte umutlar, Turkiye’nin ikti-sadi buyumeyi on plana alan ve 1990’lı yıllarda uygulanan iktisat politikalarınıtamamen terkeden yeni bir yol haritası cizecegi yonunde olustu. Pek cok pro-fesyonel acısından ilk hayal kırıklıgı, Mart 2001’deki uzun tatil donemi son-rasında acıklanan yeni programla yasandı. Program, su anda ekonomininbuyumesinin onundeki en onemli engel olan ve kamu sektorunun ozel sektorudıslamasına (crowding out) neden olan ic borc sorununu kokunden cozmeyeyonelik herhangi bir onlem icermiyordu. Bu sorunu cozmeden tekrar anlamlıbir buyumenin yakalanması imkansız oldugu icin acıklanan program Turkiye’ninbir kez daha “treni kacırdıgı” izlenimini verdi. Simdi, Turkiye’nin uzun yıllarsurmesi muhtemel bir durgunluk ve fakirlesme surecine girdigini, utangac birsekilde olsa da Kemal Dervis dahil, herkes kabul ediyor.

Su anda ekonominin butun enerjisi 75 milyar dolarlık ic borcu cevirmeyeyogunlasmıs durumda. Oysa bu ekonominin bu borc yukunu kaldıramayacagınıaklıselim sahibi herkes kabul ediyor. Bu borcu bir sure daha cevirmekicin uygulanacak para ve maliye politikalarının buyumenin onunu daha datıkayacagı, yoksullugu artıracagı, toplumsal huzuru bozacagı ortada. Baskabir sekilde ifade etmek gerekirse, 2000’li yıllarda Turkiye, 1980’li yıllarda LatinAmerika ulkelerininin gectigi bir surecten gecme tehlikesiyle karsı karsıya. “Borcsarhoslugu sonrasındaki basagrısı” (debt hangover) yasamaya baslayan ekono-minin tekrar saglıgına kavusması acil onlemler gerektirmektedir ve bu surecuzun yıllar alabilir. Ustelik, ozel sektorde de yasanması kacınılmaz olan “borcsarhoslugu basagrısı” henuz butun siddetiyle baslamadı. Bu noktada, “ne yap-

3

Page 10: Alaca Karan Lik Ku Sagi

malı?” sorusuna verilebilecek cevap herhangi bir ozgunluk icermiyor:• Ekonominin tekrar hızlı buyume trendini yakalaması icin oncelikli kosul

kredibilitesini tamamen yitirmis olan bu hukumetin yerine, guclu bir kamuoyudestegi olan bir baska hukumetin is basına gelmesidir. Son secimlerin uc buyukpartisinden olusan ama, ulkedeki sekiz kisiden yedisinin desteklemedigi birhukumetle “istikrar ve guclu ekonomiye gecis” hayal otesi birsey. Dolayısıyla,alınacak herhangi bir onlemin, uygulanacak herhangi bir politikanın basarılıolabilmesinin on kosulu isbasındaki siyasi iktidarın gitmesidir.

• Iktisaden cozulmesi gereken en acil sorun ic borc. Ic borcun reel degeriniciddi olcude dusurerek ve ortalama vadesini uzatarak ekonomiye nefes aldıracakbir “borcun yeniden yapılandırılması” programını adil ve bir defalık bir vergiuygulamasıyla finanse etmek mumkundur. Uzun suredir tasarruf sahiplerini te-dirgin eden ve yurtdısına ciddi olcude sermaye cıkısına neden olan bu kacınılmazvergi sonrasında “ters sermaye akısı” baslayacaktır. Buradaki kritik nokta,Turkiye’nin artık tekrar bir ic borc oyununa girmeyeceginin ve kamu kesimidengesinde kalıcı iyilesmeler saglayacagının sinyallerini guclu bir sekilde vermesive ekonomideki aktorleri buna ikna etmesidir.

• Finans ve enformasyon kesiminde “ayak surunerek” yapılan reform-lar hızlandırılarak bu kesimde sermaye sahipliginin ve sermaye yapısınınguclendirilmesi gerekir. Hukuken; kontratların yaptırım gucunun yuksek ol-ması, ozel mulkiyet hakkının layıkıyla korunması, haberlesme ozgurlugununguvence altına alınması gibi bir piyasa ekonomisinin saglıklı calısması icin gereklialtyapının olusturulması on plana cıkmalıdır.

• Bugunku mevzuatla Turkiye’de kısa vadeli yabancı sermaye giris-cıkısısınırsız bir sekilde serbest, uzun vadeli yabancı sermaye girisi ise adeta yasakolup cıkısı tesvik edilmektedir. Sermaye hareketleri kamu acıklarının finans-manını kolaylastırma amacına degil, ekonomideki toplam yatırım ve uretimiartırma hedefine yonelik olarak yeniden duzenlenmelidir.

• Yeniden hızlı buyumenin yakalanması icin kimi cevreler tarafından onesurulen “kamu harcamalarının artırılması” icinde bulundugumuz durumu dahada agırlastırır ve cozum degildir. Kamuda harcama disiplininin devam etmesisart. Belki harcamaların kompozisyonu (verimsiz harcamalardan yatırım harca-malarına dogru) degisebilir. Ama daha once, kamu kesimince yapılan butun har-camaların butce icerisinde seffaf bir sekilde yer alması saglanmalıdır. Istisnasızbutun harcamaların.

• TC vatandası olan herkese yıllık beyanname verme zorunlulugu getirilme-lidir. OECD icerisinde rekor duzeylere varan butun vergi oranlarında indirimegidilmesi, gecici bir sure icin bazı vergilerin sıfırlanması, omur boyu is garantisiveren “memurluk” sisteminin genis olcude daraltılması kacınılmazdır.

Listeyi daha da uzatmak mumkun. ama, on kosul olarak ortaya cıkan“hukumet, ic borc yapılandırılması” sorunlarının cozulecegine dair en ufak birbelirti olmaması, yazıyı daha fazla uzatmayı gereksiz kılıyor. Yazık, tren bir kezdaha kacıyor ve Turkiye tekrar “alacakaranlık kusagına” giriyor.1

1Bu yazı 11 Eylul 2001’de ABD’de meydana gelen olayların muhtemel etkileri gozonunealınmadan yazılmıstır. Uzulerek ifade etmek gerekirse bu olaylar, “alacakaranlık kusagına”girisi hızlandıracaga benziyor.

4

Page 11: Alaca Karan Lik Ku Sagi

HERKESIN ENFLASYONU BASKA

30 Ocak 2000

Sizin enflasyonunuz kac? Lojmanda oturup, isinize servis ya da makamarabasıyla gidiyor ve aldıgınız maasın buyuk bolumunu mutfak ve giyim har-camalarına ayırıyorsanız sizin enflasyonunuz yuzde 50 civarında.Yok eger kiraveriyor veya kendi evinizde oturuyor, isinize toplu ulasım araclarıyla veya ara-banızla gidiyor, ustelik ozel okulda okuyan cocugunuz falan da varsa, sizin en-flasyon yıllık yuzde 70’i geciyor.

Enflasyon, bilindigi gibi, degisik mal ve hizmetlerin yer aldıgı bir sepetintoplam degerinde meydana gelen yuzde degisme. DIE tarafından yayımlananenflasyon rakamları da, Turkiye’deki ortalama bir hane halkının tuketim ve har-cama kalıbına bakılarak olusturulan bir sepetin degerindeki yuzde degismeleriveriyor.

Sepetteki mal ve hizmetlerden kiminin fiyatının daha hızlı, kiminin de dahayavas arttıgını “farkeden” cin fikirliler, enflasyon “canavarından” kurtulma yol-larını da bulmakta gecikmiyor: Ortalamanın ustunde artıs gosteren mal vehizmet fiyatlarını donduralım! Donduramazsak endeksten cıkaralım! “Y grubuharic TUFE yuzde X arttı” baslıkları yakında kimi ekonomi sayfalarını suslerherhalde.

Dondursak da mı Kurtulsak?!

TUFE icerisinde yer alan Konut ve Kira harcama gurubunun endeksdegerinde meydana gelen yuzde artıslar ozellikle son yıllarda yuksek duzeylerdegerceklesmis. Neden? “Gaddar ev sahipleri” gibi bir acıklama ekonomi-finanssayfalarına pek yakısmıyor. Iktisaden, ozellikle kiralarda meydana gelen yuksekoranlı artıslar ekonomideki reel faiz oranlarıyla dogrudan iliskili bir gelisme.Malum: Sermayenin getirisi kar, topragın (mulkun) getirisi de kira. Nominalfaizlerin yuzde 110-120 duzeyinde seyrettigi bir ortamda kiralarda meydana ge-len artısın da benzer duzeylerde gerceklesmesinden daha dogal bir sey yok.

Bu ay icerisinde, hukumetin uygulamaya koydugu program cercevesinde,nominal faizler yuzde 40 duzeyine geriledi. Kiralarda meydana gelecek yıllıkartısın da bu duzeylere gerilemesi kacınılmaz. Ya gerilemezse? Iste, “ki-raları dondurarak enflasyondan kurtulma” cinligini savunanların korkusu dabu. “Donduralım gitsin” onermesinin arkasında, yıllık yuzde 40-50 duzeyindedahi gerceklesecek bir kira artısının, program hedefi olan yuzde 25’i yakalamayızorlastıracagı dusuncesi var. Daha dogrusu, kira ile faizler arasındaki iliskiyigormeme, belki de gormek istememe var.

5

Page 12: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Harcama Grubu Agırlık 94-95 Agırlık 98-99 1999 Artıs

Gıda-Icki-Tutun 30 31 49Giyim- Ayakkabı 11 10 52Konut-Kira 14 26 86Ev Esyası 6 9 58Saglık 3 3 79Ulastırma 14 9 71Eglence-Kultur 3 3 61Egitim 3 2 86Otel-Lokanta 10 3 70Diger Mal ve Hizmet 6 4 54

Tablo 1: TUFE alt kalemlerinin endeks icindeki agırlıkları ve 1999 yılındaki yuzdeartıs.

Sinyali Bozmak

Eger okulda ogretilenler dogruysa, piyasa ekonomisinin erdemi, nısbi fiyatlarda(bir malın baska bir mal cinsinden fiyatı) meydana gelen degismeler yoluyla kıtkaynakları toplumun istedigi mal ve hizmet uretimine kanalize etmesi. Siz bazımalların fiyatlarını suni olarak asagıda tuttugunuzda ortaya cıkan durum ise“karaborsa”. Dolayısıyla, iktisatcılar fiyat kontrollerini pek sevmez.

Fiyatların (mal, hizmet ya da doviz fiyatları) dondurulmasının mazurgoruldugu durumlar da var: Sok istikrar programları. Bu programlarda cokkısa bir sure icin hemen hemen butun fiyatlar dondurulabiliyor. ama, cokkısa bir sure icin. Aksi taktirde, fiyatların donduruldugu anda nısbi fiyat-ların dengede olma ihtimali cok dusuk oldugu icin, karaborsa doguyor, etkinlikazalıyor, kayıtdısı ekonomi buyuyor, vergi gelirleri azalıyor ve fiyatların don-durulmus olması kendi basına istikrarın onunde bir engel olmaya baslıyor.

Yavas Yavas Istikrar

Gecen yıl ortasından itibaren temelleri atılıp bu yıl basında uygulamaya konu-lan “enflasyonu ve reel faizleri dusurup buyumeyi yeniden yakalama programı”bir sok program degil. Bu nedenle de fiyat dondurması yok. Programın ozu,kamu kesiminde bozulan mali dengelerin tekrar kurulması ve kamunun kendinecekiduzen vermesi. Programın bir parcası (ama, sadece bir parcası) ise dovizkurlarının bir sure onceden belirlenmis sabit bir oranda artması. Ekonomidekidiger fiyatların da dovizdeki bu artıs oranına zaman icerisinde uyum gostermesibekleniyor. Kamu kesimi kararlılıgını surdurdugu ve mali displinle ilgili sozunututtugu surece bu beklentinin gerceklesmemesi icin hicbir neden yok. Simdi, “yadusmezse” korkusuyla bos zamanlarınızda fiyat endekslerini didik didik ederekozel kesimdeki (kira ya da baska) sozlesmelere ve fiyatlara dogrudan mudaheledebulunmak, oncelikle kamu otoritesinin kendi programına pek guvenmediginigosterir. Ote yandan, kamuoyu ile siyasi otorite arasında bir yabancılasmanın dadogması sozkonusu. “Kiraların dondurulması” yasa tasarısının gundeme gelme-siyle birlikte muvazaalı kontratların yaygınlastıgını, degisik kontrat turleriningelistirildigini soyleyebiliriz. Yasanın cıkmasıyla da hukuk sistemine saygılı in-sanlar cezalandırılıp, hukuk dısı islemler tesvik edilmis olacaktır.

6

Page 13: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Herkes kendi isine baksın: Endekslerle oynamakla, ozel kesim sozlesmelerinemudahele ile, kanunla, yasakla, manipulasyonla, enflasyon dusecek olsaydısimdiye kadar coktan duserdi. Politika belirleyicisi kamu kesiminde mali disiplinkonusunda kararlılıgını gostermeye devam etsin, yeter.

7

Page 14: Alaca Karan Lik Ku Sagi

EURONUN BASINA GELENLER VE SEPET

1 Subat 2000

Merkez Bankası tarafından onumuzdeki bir yıllık donem icin degeri acıklanandoviz sepetinde 1 dolar ve 0.77 euro var. Neden? Sepetin icine 0.77 dolar ve 1euro, biraz da sterlin konulabilirdi mesela. Neden ozellikle bu agırlıklar tercihedildi? 2000-2002 kur ve para politikalarıyla ilgili dokumanda “bugune kadarboyle bir sepet vardı, bundan sonra da aynı sepet olacak”, deniliyor o kadar.

Turkiye’nin dıs ticaret kompozisyonuna baktıgımızda euro bolgesinin payıyuzde 40 civarında iken ABD’nin payı yuzde 10. Ilk bakısta, dıs ticaretigozonune alarak yapılacak bir “sepet” icerisinde euronun payı daha fazla ol-malıydı diye dusunuyor insan. Bu kadar detaylı hazırlanmıs bir programda,doviz sepetindeki yabancı paraların agırlıgının dusunulmeden belirlendiginisoylemek zor. Bu belirlemenin arkasında yatan mantıgı bulmaya calıstıgımızdaortaya soyle bir sonuc cıkıyor: Turkiye’nin dıs ticaretinde euro bolgesi ulkelerinagırlıgına ragmen euronun sepet icindeki payı dusuk cunku, program donemindeeuronun dolara karsı deger kazanacagı tahmininde bulunulmus.

Gectigimiz yılın son ceyreginden itibaren, eksantrik bir-kac kisi ve kurumundısında, ilgili herkes 2000 yılı icinde euronun dolara karsı deger kazanacagını tah-min ediyordu. Konsensus tahmin yuzde 15 deger kazanma seklindeydi. Bu tah-min tutarsa 2000 yılı sonu itibariyle bizim sepet 1 dolar = 610 bin TL ve 1 euro= 701 bin TL rakamlarını veriyor. Yani, TL nominal olarak euroya karsı yuzde29, dolara karsı da yuzde 12 deger kaybetmis oluyor. Capraz kur 1.10 bile olsaTL’nin nominal deger kaybı dolara karsı yuzde 15, euroya karsı yuzde 26 olacak.Yıl sonunda programda hedeflenen enflasyonun 3-5 puan uzerinde gerceklesecekbir enflasyon oranıyla dahi, TL’nin euroya karsı reel olarak deger kazanmayacagıanlasılıyor. Anahtar varsayım: Euro dolara karsı deger kazanacak, programhedefi enflasyondan cok az sapma olacak.

Evdeki hesap (simdilik) carsıya uymadı. Gectigimiz hafta “carsı iyicekarıstı”. Euro yuvarlanmıs gidiyor, Avrupa’dan kimsenin sesinin cıktıgı yok!Piyasalarda herkes saskın. Yılbasından hemen sonra dolara karsı bir ara yuzde4 deger kazanan euro, sonra ters dondu ve gectigimiz cuma itibariyle dolarakarsı yılbasına gore yuzde 3 deger kaybetti! Capraz kur 0.97.

Doviz piyasaları en karmasık piyasalardan birisi. Hem diger finansal en-strumanlarla ilgili saglam bilginiz olacak, hem de makroekonomik fundamental-leri iyi bileceksiniz. Piyasaları izleyenler, son gunlerde meydana gelen karmasayıtemel degiskenlerin etkisinden daha cok spekulatif bir hareket olarak nite-lendiriyor. Dedikodulara gore bu hareketin arkasında yuklu miktardaki bazıopsiyonlar var. Yani, heyecanlanacak bir sey yok. Dusus gecici.

Sozun kısası: Piyasalardaki genel egilim, hala, euronun bu yıl dolara karsıdeger kazanacagı yonunde. Bu konsensusu veri alan TCMB’nin de sepet

8

Page 15: Alaca Karan Lik Ku Sagi

icerisinde euronun payını dusuk tutması normal. Elbette boyle bir tahmin ya-parak sepeti olusturdularsa. Yok, eger yapılan acıklamadaki gibi “zaten birsepetimiz vardı, biz devam etsin dedik” diyorlarsa, bilmeden hayırlı bir is yapmısoldular.

9

Page 16: Alaca Karan Lik Ku Sagi

PROGRAMIN YUMUSAK KARNI

6 Subat 2000

“Faiz dısı cari islemler acıgı” kavramını duydunuz mu? 1989 yılından itibarenizlenen malum politikalar (hani su 89’lular klubunun “yok canım, politika falanyoktu, hurafe bunlar, valla biz yapmadık” dedigi politikalar) nasıl “faiz dısıbutce fazlası” kavramını gundemin birinci sırasına koydu ise, simdi izlenen poli-tikalar da “faiz dısı dıs acık” kavramını bir sure sonra gundeme getirecektir.

Uygulamaya konulan “reel faizleri ve enflasyonu dusurerek buyumeyi yenidenyakalama” programının dikkati ceken en onemli hedeflerinden birisi ic borclarayonelik. Programda, aralık sonu itibariyle 23 katrilyon TL (43 milyar dolar)olan ic borcların, bu yıl en fazla Gayrisafi Yurtici Hasıla’daki nominal artıskadar artması ongoruluyor. Yani, Borc/GSYIH oranının 2000 yılında sabitlen-mesi, daha sonraki yıllarda da azaltılması hedefleniyor. Sabitlenmesine calısılanborc stokunun bugunku duzeyi 43 milyar dolar. Bir de bunun uzerine kamubankalarının gorev zararlarını eklerseniz (yapılan acıklamalara gore 20 milyardolar civarında bir buyukluk), ortaya 63 milyar dolarlık bir borc stoku cıkıyor.

Toplam ic borcların GSYIH’ya oranının artmaması, daha sonra da azal-ması, kamu acıklarının finansmanında bir yandan ozellestirme gelirlerinin, oteyandan dıs borcların daha fazla rol oynayacagını gosteriyor. Izlenen politikaya“ic borcların kısmen dıs borca donusturulmesi” politikası da denebilir. Kamukesiminin toplam brut dıs borclarının (Merkez Bankası dahil) 51 milyar dolarcivarında oldugu gozonune alınırsa, bu politika icin belli bir hareket alanı olduguanlasılıyor. Ustelik varolan ic borclara bugune kadar dolar bazında yuzde 30-40faiz odedigimizi de hatırlarsanız, hedeflenen politika anlamlı gorunuyor.

Uluslararası piyasalarda acıkca belirtilmese de, bizim gibi ulkeler icin“kabul edilebilir” bir borc rakamı var. Uluslararası piyasalar, toplam netdıs borcu GSYIH’sının yuzde 70-80’ini asan bizim gibi ulkelere borc verm-eye pek yanasmıyor. Turkiye’nin toplam dıs borcları henuz bu duzeyde degil.Gectigimiz yılın 3. Ceyregi itibariyle 30 milyar doları kısa vadeli olmak uzere104 milyar dolar dıs borcumuz var. Toplam uluslararası rezervleri bu rakamdandustugumuzde, net dıs borcun GSYIH’ya oranının yuzde 50 civarında oldugunubuluyoruz. Yani, henuz dıs borclanmanın ust limitine yaklasmamısız.

1989 yılından baslayarak kamu acıklarının finansmanında tercih edilen poli-tikalar sonucunda olusan bu 63 milyar dolarlık ic borcun (ve bu ic borcun buyılki faizinin) onemli bir bolumunu dıs borca cevirdik diyelim. Varsayalım kinet dıs borcların GSYIH’ya oranı ust limit olan yuzde 70’e geldi

Bir ekonomideki surdurulebilir cari islemler acıgı, bu ust limit ile ekono-minin buyume oranının carpılmasıyla bulunuyor: Diyelim ki; bizim buyumeoranımız yuzde 4.5. O taktirde brut dıs acıgın ust limiti GSYIH’nın yuzde 3’u.Dikkat: Bu bir ust limit. Dıs borclara odenen ortalama faiz oranı iyimser birvarsayımla yuzde 10 olsun. Bu taktirde dıs borc faiz odemeleri GSYIH’nın yuzde

10

Page 17: Alaca Karan Lik Ku Sagi

7’si olacagı icin, faiz dısı cari islemler dengesinin yuzde 4 civarında fazla vermesigerekiyor. Turkiye’de gerceklesen rakamlara baktıgımızda, faiz dısı cari islemlerdengesinde sadece 1993 yılında acık var: 3 milyar dolar. Daha sonraki yıllardaGSYIH’ya oran olarak yuzde 1-3 arasında surekli fazla verilmis. (Elbette, bufazlanın verilmesinde “net hata ve noksan” olarak muhasebelestirilmesi gerekenbir takım doviz girdilerinin gelir olarak kaydedilmesinin de rolu var ama, okonuyu gecelim). Surdurulebilirlilik acısından, bir ekonominin vermesi gerekenfaiz dısı cari islemler fazlası, dıs borc-GSYIH oranı yukseldikce artıyor. Art-mazsa? O zaman literaturde “odemeler dengesi krizi” denilen sey oluyor. Yani,devaluasyon.

1989’la baslayan politikaların dıs denge uzerindeki etkilerini yandaki grafiktegorebilirsiniz. Grafik (bavulsuz) ihracatın ithalatı karsılama oranını gosteriyor.Galiba pek yorum gerektirmiyor.

1984 1986 1988 1990 1992 1994 1996 1998 20000.3

0.4

0.5

0.6

0.7

0.8

0.9

1

1.1

Sekil 2: Aylık ihracatın ithalatı karsılama oranı (kayıt dısı haric). Donem: Ocak 1984- Aralık 1999.

Iste, “ic borcu dıs borca cevirme” politikasının “surdurulebilirlilik” acısındanima ettigi, artık bu oranın artması, bu oranı artıracak politikaların uygula-maya konulması gerekliligidir. Programın yumusak karnı, bu oranı artıracakdegil azaltacak gelismelerin olmasıdır. Bu nedenle, TCMB tarafından acıklananodemeler dengesi rakamları ve Reuters tarafından yayımlanan yeni reel kur en-deksi TRTWIN1 dikkatle izlenmesi gereken gostergeler.

11

Page 18: Alaca Karan Lik Ku Sagi

IKTISAT ELITLERI VE ENFLASYON

8 Subat 2000

Yuksek enflasyonun nasıl basladıgı konusunda hemen hemen herkes hemfikir:Buyuyen kamu acıklarına paralel olarak nominal para tabanında meydana gelenhızlı artıslar yuksek enflasyonla sonuclanıyor. Ama, yuksek enflasyonun bir kezbasladıktan sonra neden dusmedigi ya da uygulanan pekcok istikrar programınınneden basarısız oldugu konusu biraz tartısmalı.

Bir ekonomideki yoneticilerin, karar alıcı ve uygulayıcıların enflasyonkonusunda umursamaz veya yeterli donanıma sahip olmadıgı gibi iddiaların ik-tisat biliminde yeri yok. Yani, simdi bir akademisyen olarak kalkıp “Turkiye’dekronik enflasyon yoneticilerin donanımsızlıgı ve aptallıgı yuzunden yıllardırsuruyor” ana tezi cercevesinde akademik bir makale yazmaya kalkarsanız, hicbirbilimsel iktisat dergisi bunu basmaz. Bu tur iddialar, olsa olsa, kufur etmeyimesgale haline getirmis kimi hacivatların gazete koselerinde yer alır, o kadar.

Teorik olarak enflasyonu aksamdan sabaha durdurmak mumkundur. Kamuotoritesi maliye politikasını tamamen degistirerek mevcut yapıyı kırıp, ekono-minin sıfır enflasyonda dengeye gelmesini saglayabilir. ama, bu teori. “Mev-cut yapıyı kırmak” uygulamada o kadar kolay degil. Kamu kesiminde kalıcıdengeleri saglamanın degisik yolları var. Bu yollardan her biri toplumdaki birkesimin “ayagına basıyor”. Kamuoyunda izlenecek politikalar konusunda genelbir anlasma saglanamayınca, hukumetler de istikrar programlarını geciktiriyorveya eksik bir programla yavas yavas bir istikrar saglamaya calısıyor. Sonuc,kronik enflasyon ve basarısız programlar.

Kronik-yapıskan enflasyonun bir nedeni olan bu “genel anlasmasaglanamaması” konusunda gorev, kamuoyunu olusturmada onemli birrole sahip olan basına ve iktisat elitlerine dusuyor. ama, onların da her zaman“dogru politikalar konusunda kamuoyunu bilgilendirme” gibi bir amaclarıyok. Alınan tavırlarda ve yapılan yorumlarda baska oncelikler rol oynaya-biliyor. Gectigimiz kasım ayında cıkarılan vergi kanunu oncesi ve sonrasındakitartısmaları hatırlayınız: Hangi iktisatcıya sorarsanız sorun (ama, iktisatcılarasorun!): Iktisaden en bozucu vergi “dolaylı vergilerdir”. Eger bir istikrarprogramı uygulanıyor veya uygulanacaksa, ustelik bu arada ekonomidekisermaye stokuna deprem nedeniyle bir sok gelmisse (uretim fonksiyonundakisermayeden bahsediyorum, biriktirilmis kagıt parcalarından degil) cıkarılacakyeni vergi yasalarında dolaylı vergilerin en az olması, uretim araclarınınvergilendirilmemesi gerektigini bir iktisatcı olarak yazıp-cizmeniz gerekir.

Oysa, ekonomi-finans sayfaları ile bu sayfalarda yazan pek cok iktisat elitigectigimiz yılın ikinci yarısından itibaren, “hukumetin KDV artısı gibi vergi-leri cıkarmada gecikmemesi gerektigini, acilen vergiler artırılmazsa programınbasarısız olacagını” yazıyordu. Yasanın icerigi ve genel ekonomi uzerindekisonucları hemen hemen hic tartısılmadı

12

Page 19: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Sonra vergi kanunu cıktı. ama, bir surprizle: Kanun, toplanılacak ek vergi-lerin onemli bir bolumunu, ustelik iktisaden cok saglam gerekcelerle, gecmistecıkarılmıs kamu icborclanma enstrumanlarından saglamayı ongoruyordu. Elitlerfena yakalanmıstı. Bir-kac kisi haric, vergi kanununa sert bir sekilde karsı cıkanve icerisinde agır hakaretler bulunan yazılar yazıldı, yorumlar yapıldı, demeclerverildi. Cunku, hukumet birilerinin “ayagına basmıstı”.

Vergi kanunu, kamoyu karsısına cıkan iktisat elitlerinin pek cogunun amacfonksiyonunda “iktisadi analiz” veya “iktisaden dogru olan konusunda ka-muoyunu bilgilendirme” gibi seylerin degil, baska onceliklerin oldugunu gosterenguzel bir ornek olmustur. Bu ornek, enflasyonun neden yapıskan oldugu,izlenecek politikalarda neden anlasma saglanamadıgı ve hukumetlerin nedenkapsamlı ve eksiksiz bir istikrar programı hazırlayıp tartısmaya acmadıgı,acamadıgı konusunda da biraz fikir verir, belki.

13

Page 20: Alaca Karan Lik Ku Sagi

SANAYI URETIMI “KENDINE GELIYOR”

13 Subat 2000

Tarih, Ekim 1998. Uzak Dogu ve Rusya’da meydana gelen krizlerin hemensonrası. New York’ta bir Turk bankasını tanıtım toplantısının konusmacısı,o donem ekonomiden sorumlu bakanlardan bir tanesi. Bakan, “Bu krizler-den Turkiye’nin kesinlikle etkilenmedigini, Turkiye’nin gerekli onlemleri aldıgınıve krizi kazasız atlattıgını” anlatıyor. Bir katılımcı Bakan’a, “bunlar ne turonlemlerdi?” diye sorunca bakan cevap veriyor: “Bunlar teknik meseleler,kimsenin bunları dinlemek isteyecegini sanmıyorum!” Iste, o “kazasız atlatıldı”denilen krizler, daha sonraki yıllarda yasanan olumsuzlukların tek acıklayıcıdegiskeni olarak kullanıldı, kullanılıyor.

O donemdeki umursamazlıktan olumsuz yonde etkilenen kesimlerin basındasanayi sektoru geliyor. Gectigimiz hafta acıklanan Aylık Sanayi Uretim En-deksi’nin 1999 yılı ortalama degeri 95.6. Endeks daha onceki yıl 101, 1997yılında da ortalama 100 degerini almıstı. Yani, sanayi uretiminde son uc yıl“kayıp yıllar”. Sektorde gectigimiz yıl gerceklesen toplam uretim, dort yıl oncegerceklestirilen uretimin yuzde 11 uzerinde, o kadar.

1990 1992 1994 1996 1998 2000

−0.1

−0.05

0

0.05

0.1

0.15

0.2

Sekil 3: Sanayi uretimi yıllık artıs (yuzde, filtrelenmis seri). Donem: Ocak 1990 -Aralık 1999.

14

Page 21: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Acıklanan rakamlardan cıkarılabilecek olumlu bir sonuc sanayi sektorununartık kendine gelmeye baslamıs olması. Uretimle ilgili aylık buyume rakamlarınabakarak genel bir izlenim edinmek mumkun. Ancak bu oranlarda meydana gelenoynamalar sektordeki genel egilimin belirlenmesini zorlastırıyor. Bu nedenle,eldeki buyume rakamlarının teknik olarak bir “suzgecten” gecirilmesi ve genelegilimin belirlenmesi gerekiyor.

Iki Kez Dibe Vurus

Teknik detaylarına girmeyecegim bir suzgecten gecirilmis sanayi uretimi yıllıkbuyume oranları aylar itibariyle yandaki grafikte gorulebilir. Kullanılan tekniginozelligi, suzgecten gecirilen serilerdeki donme noktalarını mumkun olduguncaaz kaydırması. Dolayısıyla, sektordeki yavaslama, daralma, kendine gelme-canlanma ve genisleme evrelerininin baslangıc ve bitis tarihlerini yaklasık olarakbelirleyebiliyoruz.

1990 1992 1994 1996 1998 2000−30

−20

−10

0

10

20

30

Sekil 4: Sanayi’de iyimser yuzdesindeki degisim. Donem: Ocak 1990 - Aralık 1999.

Sanayi uretimindeki en son yavaslamanın baslangıc tarihi Ekim 1997.Duzenli bir sekilde dusus gosteren uretim artıs hızı Agustos 1998’de, tam daRusya’daki krizin patlak vermesiyle birlikte, eksiye donusuyor. Yani, Turkiyeekonomisi Rusya krizine zaten hassas oldugu bir noktada yakalanıyor. Doneminekonomiden sorumlu bakanının “krizi atlattık” dedigi aylarda da uretim artıshızı artan negatif degerler alıyor, yani resesyon baslıyor.

Gectigimiz yılın Ocak ayı, sanayi sektorunde yasanan resesyonun birinci dipnoktası. Izleyen aylarda kendine gelmeye baslayan uretim, depremin de etkisiyleEylul 1999’da ikinci bir dip daha yapıyor. Yasanan bu resesyonun dikkati cekenbir ozelligi, daha onceki 1994 resesyonundan daha uzun sureli ve tahribatınındaha buyuk olması. Acıklanan son veriler ısıgında, sanayide “U” donusun Ekim1999 tarihinden itibaren basladıgını artık rahatlıkla soyleyebiliriz. Aralık ayı icin

15

Page 22: Alaca Karan Lik Ku Sagi

acıklanan pozitif buyume oranının bu yıl icerisinde de devam etmesiyle uretimdeciddi bir artısın gerceklesmesi buyuk olasılık. Ustelik bu olasılıgı destekleyenbaska gostergeler de var.

Iyimser Artısı

TCMB tarafından derlenen sanayi kesimindeki genel egilimin belirlenmesiniamaclayan “Yonelim” anketinin sonucları, sanayi uretimindeki gelismelerinoncu gostergesi. Ozellikle “iyimserler” oranındaki duzenli artısları sanayisektorundeki olumlu gelismeler izliyor. Bu anketin son aylardaki sonuclarıda, yasanan depreme ragmen, “iyimserler” oranının son 5 ayda bir oncekiyılın aynı ayına gore surekli artıs gosterdigini ortaya koyuyor. Bu gelisme,Aralık-Ocak aylarından itibaren sanayide genisleme donemine girildigi savınıkuvvetlendiriyor. “Enflasyondan kurtulup buyumeyi yeniden yakalama” pro-gramını sekteye ugratacak bir tehlike, bu yıl icerisinde bir daralmanın ya dadusuk oranlı bir buyumenin gerceklesmesi degil. Tam aksine, programı sekteyeugratabilecek gelisme, genel uretimde gozlenecek iyilesmeler sonrasında politikabelirleyicileri ve uygulayıcılarının rehavete kapılarak kamu kesimindeki disiplin-den vazgecmeleri olacaktır.

16

Page 23: Alaca Karan Lik Ku Sagi

CALISMA VE CALISTIRMA VERGISI

15 Subat 2000

Hukumetlerin bizden, bizim hesabımıza topladıkları paraları yok ettikleriniileri surmek icin cok gerilere gitmeye gerek yok. En son ornek, Tasarrufu TesvikFonu. Bu hesapta toplanan paraların akibeti belirsiz. Bu ay son nemalarodendikten sonra ana paranın nereye gidecegini bilen yok. Hesabı tutanlar “geriodenecek” diyorlar ama, nasıl? Program, reform, kredibilite, Avrupa Birligiderken bizim paralar ortadan kayboluyor, galiba.

Cok sukur, Tasarrufu Tesvik Fonu icin yapılan kesintiler artık kalkıyor. Amahukumet “bizim iyiligimizi” dusunmeye devam ediyor. Maaslarımızın yuzde5’i “issizlik sigortası primi” olarak hukumet tarafından toplanacak. Ilerideissiz kalırsak maas odenmek uzere. Bu fona hukumet de katkıda bulunacak.Olusturulan issizlik sigortası fonu 20 ay sure ile herhangi bir odeme yapmaya-cak. Bu sure icerisinde toplanması beklenen para bugunku fiyatlarla 2 katrilyonTL civarında. Yani, 3 milyar doların uzerinde.

Para bizim cebimizden cıktıgı icin, bazı soruları sormak hakkımız. Oncelikle,bu fon nasıl yonetilecek? Ozerk bir yapı olusturularak fonun yonetimi profesy-onellere mi devredilecek? Yoksa her birine ayda 150-200 dolar maas odenecek,ilgili Bakan’ın uygun gordugu 4-5 yonetim kurulu uyesine mi guvenecegiz?

Ikinci soru seffaflık ile ilgili. Yonetim sekli ne olursa olsun, bu fonun hesaplarıkamu denetim elemanlarının yanında, bagımsız denetim sirketlerince de ince-lenerek sonuclar periyodik olarak kamuoyuna acıklanacak mı? Insanın aklınadegisik seyler geliyor. Iki yıldan az bir surede 3 milyar doların uzerinde paratoplayabilen bir fonun meraklısı, basta Hazine olmak uzere, cok olacaktır.

Akla gelen ucuncu soru issizlik maası. Issiz kalmıs bir calısana fondanodenecek maas, odenmis prim gunune baglı olarak 6-10 ay. Odenecek mak-simum isssizlik maası ise son dort ay net maasın yarısı olacak. Ama bu miktarasgari ucretin net miktarını asamayacak. Diyelim ki; asgari ucretle calısan biriscisiniz. Eger yirmi ay sonra issiz kalırsanız, altı ay sureyle daha onceki netucretinizin yarısı kadar bir isssizlik maası almaya hak kazanacaksınız. Egeryuksek ucretle calısıyorsanız, issiz kaldıgınızda alabileceginiz maksimum maasasgari ucretin neti. Sizce, bu sekilde duzenlenmis bir sistem hangi gelir gurubun-daki iscilerin issizlikte gecen surelerinin daha uzun olmasına, is aramamasına,kayıt dısı kalmasına, kacak olarak bir iste ya da evde calısmasına yol acar?

Dorduncu soru issiz kalmayan, ya da kısa sureli issiz kalan calısanlarla ilgili.Hazinenin katkısını bir kenara bırakalım. Prime esas teskil eden en yuksekmaastan calısan bir isci ve isvereni tarafından bu fona her yıl yaklasık 400 dolaryatırılıyor. 25 yıl issiz kalmadan calısan boyle bir kisinin fona katkısı sıfır faizle10 bin dolar. Bu isciye emekli oldugunda fon belli bir maas ya da ikramiyeverecek mi?

17

Page 24: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Bizim onerimiz, bu sigortanın dusuk gelir gruplarının issizlikte gecensurelerini tesvik etmeyecek ve fona katkıda bulunanların net varlıklarınıartıracak bir sekilde duzenlenmesi. Fona katkıda bulunanlara bireysel hesaplaracılarak yapılan katkılar ve getirilerinin zaman icerisinde seffaflıkla izlenmesisaglanabilir. Issiz kalan kisi “hesabından” maas alır. Boylece issizlik maası alankisi, aslında kendi parasal varlıgında bir eksilme oldugunu gorecek ve issizliktegecen sure azalacaktır. Emekli olan kisilere de hesaplarında biriken miktar birsekilde odenir. Aksi taktirde Issizlik Sigortası Primi denilen sey alt gelir gru-plarında issizligi ve aralıklı olarak kayıtdısı kalmayı tesvik eden bir duzenleme,bir tur “Calısma ve Calıstırma Vergisi” olur, o kadar.

18

Page 25: Alaca Karan Lik Ku Sagi

HAM PETROL FIYATLARI KORKUTMASIN

20 Subat 2000

Enflasyonda gorulen yukselis ya da asagıya dogru katılıgı acıklamaya yonelikdemec ve yorumların “favori” unsurlarından biri ham petrol fiyatları. Petrolfiyatlarında meydana gelen artıslar gecmisteki enflasyonun temel nedenleriarasında sayılırken, uygulanmakta olan programın karsı karsıya oldugu risklerarasında ham petrol fiyatlarında meydana gelebilecek artıslar da gosteriliyor.

Son yirmi yıldaki gelismelere bakıldıgında ham petrol (varil) fiyatlarının 1981yılında 38 dolar duzeyinden inise gecerek 1986 yıl ortasında 13 dolara kadardustugunu goruyoruz. Daha sonraki on yıllık donemde fiyatlar (korfez savasıdonemi haric) 15-20 dolarlık bir band icerisinde hareket ediyor. 1996 yılında24 dolara kadar fırlayan ham petrol fiyatları, 1997 yılının ikinci haftasındansonra tekrar dususe gecerek 1998 yılı aralık ayında 9 dolarda “dip” yapıyor.Daha sonra hızla yukselen fiyatlar bugun 30 dolar civarında. Dikkati ceken birnokta, 1997-1998 yıllarında oldugu gibi, ham petrol fiyatlarındaki dususlerinTurkiye’deki akaryakıt fiyatlarına pek yansımaması. Cunku Turkiye’dekiakaryakıt fiyatlarını esas olarak ham petrol fiyatları degil, Akaryakıt TuketimVergisi (ATV) gibi vergiler belirliyor.

Akaryakıt Fiyat Endeksi

Yandaki grafik SBF ogretim uyesi Aykut Kibritcioglu’nun bir calısmasındanalındı. Grafik, TL cinsinden akaryakıt fiyatlarında meydana gelen artıslarınne olcude ham petrol fiyatlarından veya kur artıslarından kaynaklanmıs ola-bilecegini gosteriyor. Cizilen egri, TL cinsinden hesaplanan akaryakıt fiyat en-deksinin, ham petrol ve dolar endekslerine bolunmesiyle elde edilmis. Eger(1982-1986 doneminde oldugu gibi) bu egri duz bir cizgi halinde seyrederse, ilgilidonemde akaryakıt fiyatlarında meydana gelen artısların tamamen dolar kuruveya ham petrol fiyatlarında (ya da her ikisinde) meydana gelen artıslardankaynaklandıgı soylenebilir. Eger egri yukarıya dogru duzenli sekilde hareketediyorsa, akaryakıt fiyatlarındaki artısın ham petrol fiyat artısı veya dolar ku-ruyla acıklanamayacak boyutta oldugunu anlıyoruz.

Dunya ham petrol fiyatlarının dususe gectigi 1997-1998 donemindeArındırılmıs Akaryakıt Fiyat Endeksi hızla yukarıya tırmanıyor. Endeks, 1997yılı basındaki 1.5 degerinden 1998 sonunda 3.5 degerine fırlamıs. Bunun an-lamı, ham petrol fiyatlarının dustugu donemde bu dususun akaryakıt fiyatlarınayansıtılmadıgı ve nispeten yuksek vergi geliri elde edildigi. Yani, akaryakıt fiy-atlarını vergilerin belirledigi.

19

Page 26: Alaca Karan Lik Ku Sagi

1982 1985 1988 1991 1994 1997 20000

0.5

1

1.5

2

2.5

3

3.5

4

Sekil 5: Akaryakıt fiyat endeksi. Donem: Ocak 1982 - Ocak 2000.

Yuzde Kac Etki?

Gectigimiz Cuma gunu Yeni Binyıl’da petrol fiyatlarıyla ilgili bir haber vardı.Haberde verilen bir tabloda akaryakıt urunlerinin rafine cıkıs fiyatları da yeralıyordu. Tabloya gore akaryakıtın rafine cıkıs fiyatı, “pompa” fiyatının yuzde20’si civarında. Yani, rafine cıkıs fiyatında meydana gelecek yuzde 100’luk birartısın, baska bir sey degismiyorsa, pompa fiyatını yuzde 20 artırması gerekiyor.Ama rafine cıkıs fiyatı degistiginde “baska seyler” de degisiyordu. Vergi gibi.Dagıtımcı ve bayi paylarının yanında, akaryakıt urunlerinden “oransal” olarakalınan vergiler ham petrol fiyatlarındaki oynamaların perakende fiyatlara katla-narak yansımasına yol acıyordu.

Hukumet akaryakıt urunlerinden alınan tuketim vergisini oransal olmaktancıkarıp nihayet “maktu” (sabit) hale getirdi. Dolayısıyla, artık ham petrol fiy-atlarında meydana gelecek artısların perakende fiyatlara etkisi cok daha sınırlıolacaktır. Vergilerin maktu hale getirilmesi sonrasında ham petrol fiyatlarıbugunku 30 dolar duzeyinden rekor kırarak 40 dolara kadar fırlasa dahi, bu artısakaryakıt fiyatlarında yuzde 10’nun altında bir artısa neden olacaktır. Bununtoplam enflasyon uzerindeki etkisi ise dikkate alınmayacak derecede kucuktur.Ote yandan dunya ham petrol fiyatları tahmin edildigi gibi 20-25 dolar bandınagerilerse, hedeflenenin de uzerinde bir vergi geliri saglanabilecektir.

Vergi Gelirleri

Akaryakıt Tuketim Vergisinin (ATV) konsolide butce gelirleri icerisinde payı1980’li yılların ortasında yuzde 1 civarında idi. Daha sonraki yıllarda, vergitabanını yaymak ve vergi idaresinde etkinligi artırmak yerine “yakaladıgı kay-naklardan sonuna kadar vergi almak” ilkesiyle calısan Maliye’nin, AkaryakıtTuketim Vergisi’ne yuklendigi anlasılıyor. Gectigimiz yıl Akaryakıt Tuketim

20

Page 27: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Vergisi’nin toplam butce gelirleri icindeki payı yuzde 12’ye ulasmıstı (KDV,Gumruk vergisi gibi vergiler de hesaba katıldıgında, akaryakıttan saglanan vergigelirlerinin butce dengesindeki onemi ortaya cıkıyor).

Bu yıl icin hedeflenen ATV’nin duzeyi, gectigimiz yıla gore yuzde 78’lik birartısla 4 katrilyon TL ve toplam butce gelirlerinin yine yuzde 12’si. MaliyeBakanlıgı’nın vergi geliri tahminlerini nasıl yaptıgını bilmiyoruz. Ortalama en-flasyonun yuzde 40 civarında hedeflendigi bir ortamda yuzde 78’lik ATV artısıgercekci gorunmuyor ama bugune kadarki hedef ve gerceklesmelere bakıldıgındada Maliye’nin hata payı dusuk.

Maktu vergiye gecilirken 2000 yılı butcesindeki 4 katrilyonluk AkaryakıtTuketim Vergisi hedefi mutlaka gozonune alınmıstır diye dusunuyoruz. Aksitaktirde “Ham Petrolden Korkma, ATV’den Kork” dememiz gerekiyor. Hede-flenen gelir saglanamazsa butce dengesi bozulacagı, ATV artırılırsa enflasyonartacagı icin.

21

Page 28: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ADIL BIR SOZLESME

27 Subat 2000

Ekonomideki fiyat artıslarının, kur artısları ve ucretlerle birlikte digersozlesmelerdeki yuzde artıslar tarafindan belirlendigini varsayalım. Boyle bir or-tamda yuksek enflasyondan dusuk enflasyona gecilmesi sırasında “adil sozlesme”imzalamak mumkun mu?

Diyelim ki; benim ucretim calısmaya basladıgım donem basında 100. Yıllıkyuzde 100 enflasyon ortamında bir yıl sonra reel ucretim 50’ye dusecek, telafiicin ucretime tekrar yuzde 100 zam yapılması gerekecektir. Reel ucretim yılicerisinde ortalama 75 civarındadır. Tuketim kararlarımı bu ortalama reel ucretidusunerek veririm.

Bir enflasyondan kurtulma programının yuzde 100’luk enflasyondan yuzdesıfır enflasyona aniden gecisi hedefledigini varsayalım. Eger bu program benimreel ucretimin 100’den 50’ye inmis oldugu tarihte baslarsa, ucretim yuzde kacartırılmalıdır ki ben zarar gormeyeyim? Enflasyon artık “sıfır” olsa bile, ucretimi“ortalama deger” olan 75’e kadar cıkaran bir zam, yani, bana yuzde 50 artısverilmesi adil olur.

Ekonominin genelindeki sıkıntı, herkes birbirine “adil” davranırsa enflasy-onun ongoruldugu gibi yuzde sıfır degil, cok daha yuksek olmasıdır. Biri-lerinin reel olarak kayıplara razı olması, yuzde 50’nin cok altında bir artıslasozlesme imzalaması gerekir ki enflasyon artık yuzde 40-50 degil, cok daha dusukgerceklessin.

Enflasyondan kurtulma programının basladıgı Ocak ayında yıllık enflasyonyuzde 70 civarında idi. Aynı enflasyonun devam edecegi varsayımıyla imza-lanacak sozlesmelerde, gecen yıl meydana gelen deger kaybını telafi edici artısında yuzde 70 olması gerekiyordu. Ama artık enflasyon yuzde 25’e inecek de-nildigine gore, oncelikle sozlesmeyi gecen yılın ortalama reel degerine cıkaracakbir artıs (yuzde 35) gerekir. Daha sonra da hedeflenen enflasyonla uyumlu,reel degerin yıl ortalamasını gecen yılın ortalamasına esit tutacak ek bir artısgerekmektedir. Bu ise bize “adil” bir sozlesmedeki yıllık artısın yuzde 48 olmasıgerektigini gosteriyor. Burada 1999 yılına gore reel bir kayıp ya da kazancınolmamasını “adil” olarak kabul ediyoruz.

Diyelim ki; Turkiye’deki program hedefi tuttu ve enflasyon yuzde 25. Birsonraki yılın enflasyon hedefi yuzde sıfır ise ve eger daha once “adil” bir sozlesmeimzalamıs iseniz, bir sonraki yıl icin de sozlesmede yuzde 12’luk bir artıs gerekirki reel deger sabit kalmıs olsun. Yine toplumdaki cogunluk daha az bir artısarazı olmussa, bir sonraki yıl da enflasyon daha dusuk duzeyde gerceklesir.

Turkiye’de program hedefi tutar da enflasyon yuzde 25 olursa bu, toplumuncogunlugunun yuzde 50’nin cok altında sozlesmelere imza attıgını ve 1999 yılınagore ciddi reel kayıplara ugradıgını ima eder. Sorun, bu reel kayba ugrayankesimlerin kimler oldugu ve ileride nasıl davranacakları.

22

Page 29: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Reel kayba ugrayan kesimler belki simdi degil ama, bu kaybı hissetm-eye basladıkları donemde huzursuzluklarını dile getirmeye baslayacaklardır.Dolayısıyla, uygulanan programın basarısının kalıcılıgı icin bu reel kaybaugrayan kesimlerin ugradıkları kayıpları ileride kısmen de olsa “telafi” edecekenflasyonist olmayan duzenlemelerin yapılması ve bu kesimlerin ikna edilmesigerekir. Program hedefi tutsa bile, bu yıl icin yuzde 25 artıs iceren sozlesmeleriimzalayanlar gectigimiz yıla gore reel kayba ugramalarının acısını bir sekildecıkarmak isteyeceklerdir. Hazırlıklı olmakta fayda var.

23

Page 30: Alaca Karan Lik Ku Sagi

FIYATLAR ARTMASA ENFLASYON DUSECEK!

27 Subat 2000

1950’li yıllarda Adnan Menderes’e hızla artan domates fiyatlarısoruldugunda “N’olmus yani, koylu vatandasımızın geliri artıyor. Iyi degilmi?” seklinde bir cevap vermis. Suleyman Demirel’e Basbakanlıgı donemindeyukselen enflasyon hatırlatıldıgında, “Ispanagı alan da bizim vatandasımızsatan da. Para bir yere mi kacıyor?” demisti. Tarihe gecen bu veciz ifadeleregecen hafta, “Biber pahalanmıs, biber de yemeyin canım! Curusun, ucuzlasın”onerisi de eklendi.

Aslında yukarıdaki alıntılar, politika belirleyici ve uygulayıcılarının enflasyonkonusunda belli bir evrim gecirdigini gosteriyor. Onceleri enflasyon “fakirlerinlehine iyi bir sey” gibi algılanırken, daha sonra “zararsız” oldugu dusunulmus.Simdi ise enflasyonun “kotu birsey” oldugunun kabulu var. Ama enflasyonayonelik algılama ise “fiyatlar artmazsa enflasyon duser” (!) seklindeki bir mantıksaheseri. Fiyatların dusmesini saglamak icin de “teshir ve dondurma” faaliyetlerihız kazandı.

Teshirci Dondurmacılar

Fiyatları “teshir etme” eger tuketicinin bilgilendirilmesine yonelik bir cabaise farklı sekilde yapılmalıdır. Bir ekonomide, fiyatı genel fiyat duzeyindendaha yuksek artıs gosteren mal ve hizmetler daima olacaktır. Butun fiyatlar“hukumet oyle istiyor” diyerek aynı hızla artmaz. Bu, tercih ettigimiz ekonomiksistemin vazgecilmez bir unsuru, belki de en onemli unsurudur.

Fiyatların “dondurulmasına” ya da “teshirine” yonelik kaygı, bu tur uygu-lamalarla ekonominin nısbi fiyat yapısında meydana gelebilecek bozulmalardır.Yandaki tabloda 1994 yılından 1999 yılına kadar gecen sure icerisinde en yuksekve en dusuk artıs gosteren TUFE endeksi alt kalemleri yer almaktadır. Fiyat-ların; saglık, kira, egitim gibi talep esnekligi dusuk (fiyat degismelerine daha aztepki veren, ikamesi zor) mal ve hizmetlerde daha fazla arttıgı goruluyor. Oteyandan talep esnekligi yuksek olan mucevher, eglence, mobilya, mefrusat, evesyaları gibi malların fiyatı daha az artıs gostermis. Tablo, aynı zamanda ekono-mide hangi alanlarda yatırım yapılması gerektigi konusunda da bilgi veriyor.Hangi fiyatların “dondurulması” konusunda degil. Yoksa, 1-2 ay icinde “ki-raları ezdik, sıra saglık hizmetleri ve egitimde” seslerini de duymaya baslarız.Ezilecek olan, bu sektorlere yapılan ve yapılması planlanan yatırımlar olacaktır.

Tuketiciyi bilgilendirme ve talep egrilerini esnek hale getirme, aynı veya bir-biriyle ikame edilebilir mal ve hizmetler arasında nispeten daha yuksek fiyatartısı gosterenleri “teshir” etmekle gerceklestirilebilir. Bunu da pek cok gazete-dergi duzenli olarak yapıyor. Diger ulkelerde bu tur bilgilendirmeler baslı basınabir sektorun isi. Sivil toplum kurulusları, aynı grupta yer alan mal ve hizmetler

24

Page 31: Alaca Karan Lik Ku Sagi

En Yuksek Artıs En Dusuk Artıs

1. Ozel Araba Tamir ve Bakımı Ev Arac ve Gerecleri

2. Konutla Ilgili Diger Giderler Mutfak Esyaları3. Hastahane Hizmetleri Mefrusat4. Tıbbi Hizmetler Mucevher5. Ulasım Hizmetleri Eglence ve Kultur Aracları6. Kira Mobilya ve Yer Dosemeleri7. Gazete, Kitap, Kırtasiye Haberlesme8. Finansal Hizmetler Giyim9. Egitim Hizmetleri Elektrikli ve Elektriksiz Ev Aletleri

10. Icecekler Ev Bakımı ve Hizmetleri

Tablo 2: TUFE alt endekslerindeki toplam yuzde degisime gore yapılan sıralama,1994-1999.

ile alternatiflerinin fiyatlarını kamuyouna duyurarak yararlı olabilir. Yoksa,“biber patatese gore daha fazla fiyat artısı gosterdi, hain biberciler” veya “sekerfiyatları yuzde 20 artarken maya fiyatları yuzde 40 artmamalı” demek, pek okadar anlamlı olmaz.

Ote yandan eger belli bir mal veya hizmet bir “kartel” ya da “tekel”tarafından uretiliyorsa, bu sorun yasa koyucu ve uygulayıcılarının cabalarıylahukuki bir sekilde, “regulasyon” ile cozulur. “Teshircilik” bu tur piyasalardakifiyat olusmalarını hemen hemen hic etkilemez. Belki kamu otoritesinin dikkatinicekmeye ve onu zorlamaya yarar, o kadar.

Bir-kac aydan bu yana ilginin daha da yogunlastıgı TEFE ve TUFE’yiolusturan degisik endeksler var. Bu endeksler de degisik mal ve hizmet-lerin fiyatlarının agırlıklandırılmıs bir ortalaması. Gectigimiz hafta IMF yetk-ililerinin DIE ziyareti sonrasında basına yansıyanlardan anlasılan bu agırlıklarınbazılarının “sıkıntı” yarattıgı. Aslında sıkıntı, fiyatların agırlıklarından degil,bazı mal ve hizmetlerin fiyatlarının digerlerinden daha hızlı artmıs olmasındankaynaklanıyor. Baz yılından uzaklasıldıkca nısbi olarak daha hızlı fiyat artısıgosteren mal ve hizmet grubunun endeks icindeki onemi, endeksi belirlemedekipayı artar. Endekste bu mal ve hizmetler “basat” hale gelir. Dolayısıyla da, en-deks degeri yuksek olan mal ve hizmet grubunda meydana gelen artıslar, “genelenflasyon” olarak algılanan genel endeksteki yuzde artısı belirlemeye baslar.

Iste, “kiraları donduralım” veya “bazı kalemleri cıkarıp endeks hesaplayalım”cinliginin arkasındaki neden bu. Yandaki grafikten de gorulebilecegi gibigectigimiz yıllarda hızla artan Konut ve Kira Endeksi, genel TUFE icerisindebasat hale gelen alt endekslerden birisi olmustu. Uygulayıcının aklına uyan poli-tika belirleyicisi de “o zaman donduralım gitsin” dedi ve yasa cıkardı. Sıradabaska “dondurmalar” da vardır, herhalde.

25

Page 32: Alaca Karan Lik Ku Sagi

DIE FIYAT ENDEKSLERINIGUNCELLESTIRMELIDIR

29 Subat 2000

Gectigimiz hafta incelemelerde bulunan IMF heyetinin Devlet Istatistik En-stitutusu’ne ve sorumlu Bakan’a yaptıgı ziyaret sonrasında, heyet baskanının“kiralar haric” bir TUFE hesaplanmasını istedigi basında yer aldı. Ilgili bakanda konuyla ilgili olarak “Ustunde calısıyoruz. Ama endeksleri degistirmeyidusunmuyoruz” dedi. Kimi gazeteler haberi “IMF: Enflasyonu DogruHesaplayın” seklinde verdi. Sanki birileri yanlıs yapıyormus gibi.

IMF heyeti baskanının “kira haric TUFE” istegini acıklarken “kiralar ulus-lararası ticarete konu degil” gibi bir ifade kullandıgı da basında yer alanhaberler arasında. Herhalde ilgililer kendisine “tuketici fiyat endeksi ile ulus-lararası ticarete konu olan mal ve ve hizmetlerin ne alakası var, efendi?” diyesormuslardır. Sormamıslarsa da bir daha geldiginde mutlaka sorarlar. Ya da,ne bileyim, e-mail falan gonderirler.

Enflasyon, genel fiyat duzeyinde meydana gelen surekli artıslara verilen birisim. Genel fiyat duzeyini gozlemenin imkansızlıgı nedeniyle degisik amaclarayonelik fiyat endeksleri olusturuluyor. DIE tarafından hesaplanan TUFE (yada diger ulkelerdeki tuketici fiyat endeksleri) ortalama bir hanehalkının sabitbir tuketim sepetinin degerini endeks olarak gosteriyor. Endeks, “yurticindetuketime konu olan mal ve hizmetlerin ortalama fiyatını” olcmeye yonelik. Boylebir endeksten “kiraları cıkarıverin canım” gibi bir istegin nedeni konusundaIMF’nin (ya da IMF’nin her lafında bir keramet arayanların) daha doyu-rucu acıklama yapması gerekiyor. DIE tarafından yayımlanan TEFE , TUFEveya diger fiyat endeksleri kapsamlarına gore genel fiyat duzeyi ve enflasyonkonusunda da bir fikir verebilir. Genel fiyat duzeyine yonelik belki de en iyigosterge, Gayri Safi Yurtici Hasıla Deflatoru. Ama bu deflatorun kamuoyutarafından anlasılmasındaki zorluk, TUFE ve TEFE’yi on plana cıkarıyor. Bunedenle de program hedefleri vs. bu endekslere gore yapılıyor.

Fiyat endekslerindeki mal ve hizmet fiyatları belli bir agırlıkla genel endeksegiriyor. Bu agırlıklar da (katsayılar), sozkonusu mal ve hizmetin baz yılındahane halkının toplam harcamaları icerisindeki payı. Tuketiciler zamanla nis-peten pahalı olan mal ve hizmetlerin yerine daha ucuz olanları ikame ediyor.Ama bu fiyat endekslerine yansımıyor. Cunku endeksteki fiyatların katsayılarısabit. Bu nedenle de fiyat endekslerinin baz yılı, yani, fiyatların agırlıkları belliaralıklarla yenileniyor.

Gectigimiz yıl yasanan depremin yanında uygulamaya konulan “enflasyon-dan kurtulma” programı DIE icin tam bir talihsizlik oldu. Bildigimiz kadarıylaDIE gecen yıl fiyat endeksleri TUFE ve TEFE’nin (muhtemelen milli gelirhesaplarının da) temel yılını 2000 yapacak bir calısma baslatmıstı. Ancak de-prem ve program nedeniyle, galiba, yeni endeks calısmaları ertelendi.

26

Page 33: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Oysa endekslerin sık sık guncellestirilmesi, ozellikle bizim gibi ulkelerde, birzorunluluk. Dinamik bir nufus yapısına sahip, nısbi fiyatlardaki oynaklıklarınyuksek oldugu Turkiye’de, DIE gelebilecek tepkilerden hic korkmadan fiyat en-dekslerini daha sık aralıklarla guncellestirmelidir. Su andaki endeksin baz yılı1994 olup endeks katsayıları oldukca eskidir. Endeksin “orası-burasıyla oyna-mak” yerine, yeni endeks calısmalarına baslanmalıdır. Yeni endeks yapılırken“izafi ev kirası”, “vergi haric fiyatlar”, “enerji-gıda-icki haric fiyat endeksi”konuları ya da “aritmetik ortalama mı yoksa geometrik ortalama mı” kul-lanılacagı tartısılır ve uluslararası kriterlere uygun endeksler olusturulur. Oteyandan kamuyouna “enflasyonu dusuremediler, endeksi degistiriyorlar” izlen-imi vermemek icin de eski endeks bir sure daha yayımlanabilir. DIE’nin eskiendeksle oynama degil, yeni endeks olusturma calısmaları destek gorecektir.

27

Page 34: Alaca Karan Lik Ku Sagi

TANK MI, TEREYAGI MI?

5 Mart 2001

Benim formel olarak iktisat ogrenmeye basladıgımda degisik toplumlardakiuretim tercihleri bu soru kullanılarak orneklendirilirdi: “Tank mı uretecegizyoksa tereyagı mı?” Ya da, “Ne kadar tank, ne kadar tereyagı?” Bu giristensonra askeri harcamalara agırlık veren, yurttaslarının tercihlerine aldırmayanyonetim bicimlerinin refah azalısına ve etkinlik kaybına yol actıgı gosterilirdi.Daha sonraları ulkelerin cari uretim ve tuketim tercihlerinin, bugunku tuketimile gelecekteki tuketim arasında bir tercih oldugu analitik cerceve agır bas-maya basladı. Ileride daha cok tuketmek icin bugunku tuketimini kısan, tasar-ruf oranı yuksek, yatırım ve ihracat malı ureten toplumların zaman icerisindedaha yuksek buyume oranına ulastıkları ve nispeten zenginlestikleri genel kabulgormeye basladı. Bu arada, tank ile tereyagı arasında bir tercihin pek anlamlıolmadıgına, sonuc olarak her iki malın da “tuketim” malı olduguna, eger bir so-ran olursa “soyle bir deginilerek” gecildi. Sanırım, bugunku iktisat kitaplarında“tank-tereyagı” tercihi artık pek yok.

Birlesmis Milletler Milli Muhasabe Sistemine gore, askeri amaclagerceklestirilen insaat ve makine-techizat harcamaları gayrisafi sabit ser-maye olusumuna dahil edilmemekte, devletin nihai harcaması olarakdegerlendirilmektedir. Devlet Istatistik Enstitusu yapılan bu tur harca-maları nihai tuketim harcaması olarak kabul ederek milli gelir hesaplamalarınıolusturmaktadır. Savunma Sanayii Gelistirme Fonu’ndan karsılanan askeri nite-likli harcamalar da milli gelir hesaplamalarında nihai tuketim harcaması olarakkabul edilmektedir. THY bir ucak alırsa yatırım, Hava Kuvvetleri bir ucakalırsa tuketim sayılmaktadır.

Ilk bakısta askeri harcamaların “altyapı” harcaması olarak kabul edilmesidaha anlamlı gibi gorunse de gercek, bu harcamaların bir tur “sigortaprimi” oldugudur. Tehlikeye daha fazla maruz kalan, daha yuksek risklekarsı karsıya kalan ulkelerin de daha yuksek “sigorta primi” odemesi dogalkarsılanmaktadır. Risklerin azalması, devletin nihai tuketim harcamalarınınbir bolumunu kısmasına, yatırım ya da diger tuketim harcamalarına daha fazlakaynak ayırabilmesine yol acacaktır. Izmit depremi sonrasında bir Yunanlı’nın“her iki taraf da birer tane savas ucagı siparisini iptal etsin, paralar deprembolgesine gonderilsin” onerisinin ima ettigi gibi.

GSYIH serilerinde Maas-Ucret ve Diger olarak sınıflandırlan devletin toplamnihai tuketim harcamaları, 1998 yılı cari fiyatları ve dolar kuruyla, tarihinin enyuksek duzeyine, 25 milyar dolara ulasmıstı. Alt kalemlerine baktıgımızda buharcamaların yuzde 75’inin “maas-ucret”, geriye kalan yuzde 25’inin ise “diger”cari harcamalar oldugunu goruyoruz. Yani, devlet bir yılda 18-19 milyar dolar“maas-ucret” dagıtırken, yatırım haric diger butun nihai harcamalarına 6-7 mil-

28

Page 35: Alaca Karan Lik Ku Sagi

yar ayırabilmis. Tamamına. Iste, askeri harcamaların toplamı (maas,ucretharic) bu 6-7 milyar dolarlık havuzun icerisinde yer alıyor.

Istikrar programıyla ilgili olarak yapılan yorumlarda “devletin harcamalarınıkısması” gerektigi sık sık ifade edilirken, “hangi harcamalarını kısması gerektigi”konusuna genellikle pek deginilmez. Ama fısıltı halinde, biraz da korkarak,“askeri harcamaların yuksek oldugu” soylenir ve kafalar bilgic bir ifade ileasagı-yukarı sallanır. Rakamlara bakıldıgında cari harcamaların kısılması icindevletin oncelikle, acilen, cok ciddi bir personel reformu, cok ciddi bir istih-dam reformu gerceklestirmesi gerektigi anlasılmaktadır. Askeri harcamalaragelince, karsı karsıya kalınan riskler azaldıkca ekonominin odeyecegi “sigortaprimi de” azalacagı icin sorunun cozumu ekonomiden daha cok, ic ve dıs poli-tikada dugumlenmektedir.

“Kumarhane Aritmetigi”

Enflasyonsuz bir ortamda size her yıl ilanihaye 100 dolar verecek birisine bugunkac dolar verirdiniz? Paranın zaman degerini vurgulamak icin verilen orneklerarasında ilk sıralarda yer alan bu sorunun cevabı, faiz oranlarına baglı. Eger faizoranları sabit kalıyor ve yuzde 10 ise cevap 1000 dolar. Faiz oranları yuzde 5 isecevap 2000 dolar. Cevabı bulmanız icin, sabit nakit akısını (100 dolar) gecerliiskonto oranına bolmeniz gerekiyor. Iskonto oranındaki kucuk degismelerin,vereceginiz cevabı buyuk oranda degistirecegi acık olmalı.

Turkiye’de gecimini finans kesiminden saglamasına ragmen borsanın “ku-marhane” oldugunu ve kesinlikle uzakta kalınması gerektigini soyleyenlererastlıyorsunuzdur. Verdikleri ornek ise son aylarda borsada meydana gelenhareketlilik. “Ekonomide ne degisti ki borsada bu kadar yuksek bir hareketlilikvar?” sık duyulan bir soru-yorum. Muhafazakar iktisat-finans teorilerine gorebir sirketin piyasadaki hisse senedinin degerini belirleyen, o sirketin gelecektedagıtacagı kar paylarının bugunku degeridir. Ilerideki kar paylarının tahminin-deki gucluk bir yana, bugunku degeri bulmada kullanılacak iskonto oranı ekono-miden ekonomiye, yatırımcıdan yatırımcıya degisir. Bunun orneklerini gazeteve dergilerin finans sayfalarında gorebilirsiniz.

Gectigimiz haftalarda Yeni Binyıl’ın ParaBorsa ekinde onde gelen sirketlericin “piyasa degeri” tahminleri yer alıyordu (belki bugunde vardır). Tahmin-ler, saygın kurumların arastırma bolumlerinden alınmıs. Bir aracı kurum birsirketin bugunku piyasa degerini 500 milyon dolar olarak belirlerken, diger birkurum aynı sirket icin 680-900 milyon dolarlık bir tahmin veriyordu. Bir baskasirket icin degisik sayfalarda verilen tahminler 425 milyon dolar ile 779 milyondolar arasında degisiyordu. Anlasılan, arastırmacılar gelecekteki nakit akımlarıve kar tahminleri yanında bugunku degeri bulmada kullandıkları iskonto oranıkonusunda da cok farklı dusunuyorlar. Kimse kesin bir ifade kullanamıyor.

Kesin olan sey, uygulanan “enflasyondan kurtulma” programının Turkiyeekonomisiyle ilgili “iskonto” oranını pek cok yatırımcının kafasında,hesaplarında kokten degistirmis olması. Bir sure sonra sistem tekrar deng-eye gelecek, yatırımcılar belli bir iskonto oranı uzerinde ustu kapalı olarakanlasacaklardır. O gune kadar, borsada calkantının devam etmesinden dahadogal bir sey yok.

29

Page 36: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ANTEP FISTIGI TSUNAMISI

7 Mart 2000

Gectigimiz ay “Enflasyonu bilenlere hatırlatma, bilmeyenlere anlatma,fiyat artıranlara kafa atma” faaliyetleri cercevesinde Gaziantep’te bir toplantıyapılmıstı. Program anlatıldı, insanlar uyarıldı, “sunu-bunu yemeyin”tavsiyeleri yapıldı ama birsey gozden kactı: Antep Fıstıgı! Gaziantep’liler An-tep fıstıgı yiyorlar, yemekle de kalmayıp baklavalara falan katıyorlar, ayrıcadiger illere de satıyorlardı. Gozden kacıp bir koseye sinen Antep fıstıgı,“bakarsınız dondururlar, neme lazım” diyerek fiyatını bir ay onceye gore yuzde20.7 artırıverdi. Antep fıstıgı fiyat sokuna maruz kalan Gaziantep’te diger fiy-atlar hızlı bir sekilde zincirleme reaksiyona girerek bir ayda yuzde 8.1 arttıve bu sehrimiz aylık enflasyonda Turkiye birinciligini ele gecirdi. Sok, yur-dun diger bolgelerine bir tsunami gibi, ama gucu azalarak yayıldı. Bu ne-denle Guneydogu Anadolu yuzde 5.8’lik fiyat artısı ile Turkiye BolgelerarasıEnflasyon Sampiyonu olurken, tepkinin en son ulastıgı Karadeniz ve Mar-mara bolgeleri yuzde 3.4’luk fiyat artıslarıyla en dusuk enflasyonu yasadı. Bubolgelerimizde enflasyonun dusuk cıkma nedeni olarak okuma-yazma oranınınyuksekligi, dogurganlık oranının dusuklugu, nem oranının sabitligi ve bolgelerindenize nazır olması da gosteriliyor. Ancak bu hipotez, Ege bolgesinde aylıkenflasyon oranının yuzde 4.3 olması nedeniyle yeterince doyurucu bir acıklamagucune sahip degil.

Hastahaneden yeni cıkmıs, oksuz ve yetim, bir gozu kor, hep sahipsiz kalmısgariban programı derinlemesine ve kimsenin yardımı olmadan inceleyen Erzu-rum’lular, enflasyona karsı birlik ve beraberlige en fazla muhtac oldugumuz sugunlerde her turlu fedakarlıktan kacınmayan aziz vatanımızın necip vatandaslarıolarak, “butun fiyatlar aynı hızla ileri” komutu cercevesinde hukumet hedefiyleuyumlu, uysal, ornek bir fiyat artısı gerceklestirdi. Erzurum’da yuzde 2.2 olarakgerceklesen sehirlerarası en dusuk enflasyon sonrasında sehrin isminin basına“Muzaffer” eklenmesi yonunde teklifler var.

Ote yandan Yesil Biber’in ulke gundemini fazla mesgul etmesini hazmede-meyen ve kıskanclıkla hemen piyasaya giren Domates, fiyatını bir ay onceyegore yuzde 125.7 artırarak muztehzi bir ifade ile saga-sola bakmaya basladı.Ancak, Domates’in macerasının husranla bitecegi ve ilerleyen aylarda salcalıkduruma duserek manava cıkacak yuzunun olmayacagı ekonomi uzmanlarıtarafından “Sıra-Sana-Gelsin-Sen-de-Beni-Oversin” TV programlarında ucer-ucer ifade ediliyor. Uzmanlar onumuzdeki aylarda Kiraz ve Erik’in, dahasonra da Kavun ve Karpuz’un fiyat artırma histerilerine kapılabilecegini, halmudurluklerine bir tamim gonderilmesini ve Tum Halciler-Kabzımallar DernegiTUH-KADER’e Ulus’taki karargahta brifing verilmesini oneriyorlar.

Dislerin sıkılmasıyla enflasyonun sona erecegine dair sinyaller de alınıyor.Eylul ayından bu yana usumus bir vaziyette sıkılan disler sonucunda Kadın

30

Page 37: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Mantosu ve Kadın Kazagı fiyatları bir ayda tam yuzde 10.5 ve yuzde 10.1’likrekor dusus gosterdi. Fiyat dususu gosteren mallar arasında ucuncu ve dorduncusırada Erkek Kabanı ve Erkek Gomlegi yer alıyor. Cocuk Botundaki fiyat azalısıise yuzde 6.5 ile besinci sırada. Boylece, enflasyonla savasımda kadınların enonde yer aldıgı, arkadan erkeklerin, onların arkasından da cocukların geldigianlasılıyor. Ancak dis sıkmanın bazı sektorlerde yuksek fiyat artıslarına yolactıgı da biliniyor. Nitekim, Tıbbi Hizmetlerin fiyatları Subat ayında yuzde7.4, Hastahane Hizmetlerinin fiyatları da yuzde 5.7 arttı. Uzmanlar, dislerinsurekli olarak sıkılmamasını, yer yer agız acma ve kapama egzersizlerinin busektorlerdeki fiyat artıslarını dizginleyecegini belirtiyorlar. Ankara’da ise bu turyazıların programa yarar degil zarar verdigi, zaten Kultur ve Eglence hizmet-lerindeki fiyat artıslarının Subat ayında yuzde 9 ile birinci sırada yer aldıgı vefena halde sinir bozdugu amirler tarafından memurlarına sert bir dille duyuru-luyor.2

2Bu yazıdaki butun rakamlar gercek olup DIE bultenlerinden derlenmistir.

31

Page 38: Alaca Karan Lik Ku Sagi

HANGI NOKTA DONME NOKTASI?

12 Mart 2000

Son bes yılda iki agır resesyon yasayan Turkiye ekonomisinde resesyon-dan cıkılıp cıkılmadıgı, yani, iktisadi canlanmada “donme noktasının hangi ayoldugu” onem kazanıyor ve tartısılıyor. Bu tartısma, ekonominin “iktisadi de-vreler” yasadıgını ima eden bir tartısma.

ABD’deki unlu arastırma kurumu NBER’ın kurucularından Wesley Mitchell,ekonomideki devresel hareketlerle ilgili olarak su tanımı veriyor: “Iktisadi de-vreler, ekonominin isleyisini girisimcilik yontemine gore duzenleyen uluslarınekonomik faaliyetlerinde gozlenmektedir. Bir devre; pek cok ekonomik aktivit-ede hemen hemen aynı anda olusan bir genisleme donemini izleyen yavaslamave daralma sonrasında, tekrar canlanma-kendine gelme ve bir sonraki devreningenisleme donemine girilmesiyle olusur. Bu ardısık degisimler kendini tekrar-lar ancak, periyodik degildir. Sure olarak bir ekonomik devre bir yıldan bi-raz fazla veya on-oniki yıllık bir donemi kapsayabilir”. Mitchell tarafından1927’de yapılan ve daha sonra 1946’da yeniden formule edilen bu tanım bugunde gecerliligini koruyor.

Tanımda goruldugu gibi iktisadi devrelerin degisiminde pek cok ekonomikaktivitenin aynı anda bir degisiklige ugradıgı kabul edilmektedir. Sorun, buaktivitelerle ilgili gostergelerin elde edilmesinde dugumlenmektedir. 1930 ve1940’lı yıllarda aralarında M. Friedman, G. Haberler gibi unlu iktisatcıların dabulundugu bir takım calısması sonrası ABD icin belli baslı degiskenlerden hangi-lerinin ekonomik devredeki degisimle aynı anda degistigi, hangilerinin daha onceya da daha sonra degistigi belirlenmistir. Belirlenen bu degiskenlere dayanılarakda “oncu gostergeler” gibi endeksler olusturulmustur. Sık sık revize edilen en-deksler duzenli olarak kamuoyuna duyurulmaktadır.

Turkiye’de oncu gosterge ya da ekonomik durum endeksi calısmaları bir araTUSIAD ve TCMB gibi kurumlar tarafından yurutulmus, daha sonra kesintiyeugramıstır. Bugun, bildigimiz kadarıyla, ekonomideki bir devrenin ve bir de-vrede yer alan alt donemlerin baslangıc ve bitis tarihlerini belirlemeye yonelikkamuoyuna yansıyan duzenli bir calısma yok. Arastırmacılar ihtiyac duyduk-larında kendi olanaklarıyla bu devreleri belirlemeye calısmakta ve dogal olarakbir iktisadi devrenin hangi asamasında olunduguna dair degisik gorusler ortayacıkmaktadır.

Ne Zaman Dondu?

Bir devrenin genisleme-yavaslama-daralma-kendine gelme asamalarındanolustugu kabul edildiginde, bu asamaların tarihlerinin belirlenmesi zorunlulugudogmaktadır. Yani, genel ekonomik durumdaki “donme noktalarının” belirlen-mesi gerekmektedir.

32

Page 39: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Ama ekonomideki donme noktalarının bulunması o kadar kolay degil.Degisik aktiviteleri ozetleyen endekslerdeki beklenmedik sokların, mevsimseletkilerin, uzun donem egilimin arındırılması gerekir. Daha sonra ortaya cıkacaktablo genel ekonomik aktivite ile ilgili bir fikir verebilecektir.

1990 1992 1994 1996 1998 2000

−0.1

−0.05

0

0.05

0.1

0.15

0.2

97.01 97/07 98.01 98.07 99.01 99.07 00.01−0.1

−0.05

0

0.05

0.1

0.15

0.2

Sekil 6: Sanayi uretimi yıllık artıs (yuzde, filtrelenmis seri). Donem: Ocak 1990 -Ocak 1999. Alttaki sekil, ilk seklin son kısmı buyutulerek elde edilmistir.

Bir ekonomideki “donme noktası” basında, genellikle daralmadan cıkıldıgını,resesyonun sona erdigini belirlemek icin kullanılıyor. Ornegin her ay yayımlanansanayi uretim endeksini ele alalım. Yapılacak basit bir analizle sanayi kes-imindeki genislemede meydana gelen “yavaslamanın” Ekim 1997 tarihindebasladıgını ve daha sonra sanayi uretimindeki artıs oranının uzun donem artısoranının altına dustugunu goruyoruz. Sanayide “daralmanın” (resesyonun) iseAgustos 1998’de basladıgı anlasılıyor. Sektor, tarihindeki en uzun sureli daral-mayı yasarken Ocak 1999 ve Agustos 1999 tarihlerinde rekor uretim azalıslarıgerceklesiyor. Ekim 1999 tarihinden itibaren ise negatif buyume oranının mut-lak olarak azaldıgı anlasılıyor. En son acıklanan Aylık Sanayi Uretim Endeksi,Aralık ayında gorulen kucuk oranlı uretim artısının Ocak ayında da surdugunugostermekte, ekonomideki resesyonun Aralık ayında sona erdiginin, simdilik,soylenebilmesine olanak saglamaktadır. Baska bir deyisle ekonomideki donmenoktası (resesyonun sona ermesi anlamında) gectigimiz aylarda gerceklesmis,sanayi kesimi kendine gelmeye, canlanmaya baslamıstır diyebiliriz. Canlan-manın genislemeye donusmesi ise bu yılın ikinci ceyreginde gerceklesebilir.

Daha once de belirttim: Uygulanan programın onundeki onemli bir risk,bu yıl gerceklesecek hızlı bir buyume ile rehavete kapılınması ve onemli birtakım reformların geciktirilmesidir. Sık sık iddia edildigi gibi ekonomide “dusukbuyume” ve buna baglı olarak “programdan vazgecme” olasılıgı hemen hemen

33

Page 40: Alaca Karan Lik Ku Sagi

sıfıra yakındır.

34

Page 41: Alaca Karan Lik Ku Sagi

KAROSHI KURBANLARI

14 Mart 2001

Bolsevikler, devrimi kalıcı kılmanın yolunun gunluk yasamdaki takvim, saat,olcu ve tartı aletleri gibi referans noktalarını kokten degistirmekten gectiginibiliyordu. Muhtemelen bu nedenle bir haftayı 5 gun olarak ilan ettiler. Dortgun calısma, bir gun tatilden olusan 4+1’lik bir hafta. Sovyetler aynı zamanda,bizdeki kimi “planlamacıların” pek hosuna gidecegi, bir yontem de bulmuslardı.Haftanın 5 gunune belli harfler, iscilere de belli numaralar veriliyordu. Dahasonra haftanın hangi gunu, hangi numaraların calısmayacagı yayımlanan tablo-larla ilan ediliyordu. Dolayısıyla, bizim anladıgımız anlamda bir “hafta sonu”yoktu. Hazırlanan tablolar hangi numaraların hangi vardiyalarda calısacagını dagosteriyordu. Altı haftadan olusan bir ayda her numara, yani isci, uc vardiyanınucunde de calısıyordu. Daha sonra 1932’de bir haftadaki gun sayısı 6’ya cıkarıldı.Artık 5 gun calısma 1 gun tatil yapılacaktı. Yani, 5+1’lik bir hafta. Yeni sistemkafaları karıstırdı ve protestolar sonrasında 1940 yılında tekrar 4+1’lik haftauygulamasına donuldu. Yıllık izinleri de gozonune aldıgınızda yılda ortalama2000 saat civarında bir calısma suresi.

Gelismis piyasa ekonomilerinde son yıllardaki egilim 4+3’luk bir haftayonunde olsa da, calısılan saat bakımından kimi ulkelerde calısma suresiSovyetler’den pek farklı degil. ILO rakamlarına gore Avrupalılar bir yılda or-talama 1500-1700 saat calısırken ABD’de ki ortalama calısma suresi yılda 2000saat civarında. En az calısanlar arasında Latin Amerika ulkeleri ve Karayipadaları (nedenini tahmin etmek zor degil!) dikkati cekiyor: 1000-1300 saat.Avrupa’da en az calısanlar Iskandinav ulkelerinde: Norvec’te bir yıllık ortalamacalısma suresi 1400, Isvec’te 1550 saat. Ote yandan Avrupa’nın en calıskanıIngilizler: 1730 saat.

En cok calısılan ulke konumundaki ABD calısma saatinin uzunlugu yanındauretkenlikte de pek cok ulkeyi geride bırakıyor. Uretkenlik rakamları, “Nekadar calıstıgınız kadar, ne kadar urettiginiz de onemli” anlayısının baktıgı birgosterge. 1996 yılında ABD’de calısılan saat basına yaratılan katma deger,Japonya’daki calısılan saat basına yaratılan katma degerden 9 dolar, Kanada’dayaratılan katma degerden ise 5 dolar daha fazla. Goreceli olarak daha azcalısılan Avrupa’da ise uretkenlik dusuk olsa da uretkenlik artısı diger butunulkelerin uzerinde. 1980-1997 arasında en fazla uretkenlik artısı gerceklestirenulke Irlanda. Ilk bese giren diger ulkeler ise sırasıyla, Finlandiya, Isvec, Ispanyave Danimarka.

Japonya sanayilesmis ulkeler arasında yıllık ortalama calısma suresi aslındaen yuksek olan ulke. Rakamlara bakıldıgında, isverenler tarafından belirtilenrakam (yılda 2000 saat civarında), calısanlar tarafından verilen rakamın (2300saat civarında) oldukca altında kalıyor. Aradaki farkın “gonullu calısmadan”kaynaklandıgı tahmin ediliyor. Calısmayı bir ibadet gibi goren Japonların

35

Page 42: Alaca Karan Lik Ku Sagi

arasında “isi abartıp” talihsiz sona yakalananlar da cıkıyor: “Asırı calısmanedeniyle olum” ya da Japonların verdigi isimle “Karoshi“. Resmi istatis-tikler Karoshi kurbanlarının sayısını dusuk verse de resmi olmayan rakam-lara gore her yıl binlerce kisi “cok calısma nedeniyle” oluyor. Bir cokulkede gonullu kuruluslar “iskolik” olan ve Karoshi’ye yakalanma tehlikesigosteren insanlara yardımcı oluyor, klinikler acılıyor, tele-yardım hatları 24 saatcalısıyor, dayanısma dernekleri kuruluyor, vs. Eger yılda ortalama 3000 saatcalısıyorsanız, dikkat edin, Karoshi’ye yakalanabilirsiniz.

Ulke olarak bir “Karoshi” sorunumuz, cok sukur, yok. Ote yandan“uzun tatil nedeniyle ekonomide uretim azalıyor, goreceli olarak fakirlesiyoruz”elestirilerine de pek inanmayın. Ben, uzun bayram tatilinin ekonomiye sanıldıgıkadar buyuk bir “katma deger” maliyeti olmayacagını tatilden yararlanankesimdeki bir calısanla yaptıgım konusmada anlamıstım. Kendisine, “Hadigozunaydın, 9 gun calısmak yok” dedigimde, biraz da umursamaz bir tavırla,cevap vermisti: “Ise gelsek de bir sey yaptıgımız yok ki hocam. Oooyle oturuy-oruz“!

36

Page 43: Alaca Karan Lik Ku Sagi

NASIL OLSA BIRILERI URETIYOR

19 Mart 2000

“Turkiye’de bir zamanlar yabancı sigara iceni hapse atarlardı” seklindebaslayan konusmalar, artık nufusun yarısından fazlası icin pek birsey ifade et-meyen can sıkıcı “amca-dayı” konusmaları. Dısa kapalı ekonomi donemi, aradabir orta yas ve ustu kusakta “belki geri gelir” korkusunu uyandırsa da, artıktarih oldu. Buyuklerimizin sık sık gururla belirttigi gibi bugun Turkiye, “yetmismilyar dolarlık dıs ticaret hacmiyle dunyanın onde gelen ulkeleri arasında yeralıyor”. Dıs ticaret hacminin artması 1980 sonrasındaki dısa acılma doneminindogal bir sonucu. Bu donem kendi icerisinde incelendiginde ise son yıllardaki“uretmesek de olur” egilimi dikkati cekiyor.

Serbetli Dıs Denge?

Uygulanmakta olan programın bozucu etkide bulunacagı degiskenlerden birtanesi dıs ticaret dengesi. Turk Lirasının deger kazanmasıyla ulkenin rekabetgucunun azalması ve yuksek dıs acık verilmesi, her ne kadar ulke icinde pektartısılmasa da, programı yakından izleyen pek cok kisi ve kurum tarafından enonemli risk olarak algılanıyor. Bizde ise, son yıllarda hissedilir boyutlarda ciddibir odemeler dengesi problemi yasanmamıs olması bir yandan, 1994 yılındakikrizin “kacınılabilir bir teknik hata” olarak algılanması ve lanse edilmesi oteyandan, pek cok kisinin bu tehlikeyi ciddiye almamasına neden oluyor. Bir tur“bizim dıs dengemiz boyle seylere serbetlidir” anlayısı. Oysa dıs acık verilmesigercekten ciddi bir tehlike, ama hangi dıs acık? Olusabilecek dıs acıgın neredenkaynaklanacagına baktıgımızda, ithal edilen malların niteligi onem kazanıyor.

Gectigimiz yıl 41 milyar dolar olarak gerceklesen toplam ithalatın yuzde65’lik bolumu “ara malları”. Ithal edilen ara malları, ekonomideki canlılıgabaglı olarak degiskenlik gosteren bir kalem. Toplam uretimin artıs egilimindeoldugu donemlerde artan, daralma donemlerinde azalan bir mal grubu. Nitekim,1997 yılında 32, daha sonraki yıl da 29.6 milyar dolar olan ara malı ithalatıgectigimiz yıl 26.3 milyar dolara gerilemisti. Bu yıl toplam uretimde gorulecekbir artısla birlikte ara malları ithalatının 30 milyar doların oldukca uzerinecıkması “normal” bir gelisme olacak. Ara malları ithalatından olusacak bir dısticaret acıgı pek o kadar “alarm zillerinin calmasını” gerektiren bir gelisme degil.Elbette, bu ara mallarının esas olarak ihrac edilecek ya da doviz kazandıracakmalların uretiminde kullanıldıgı, kullanılacagı ve finansman sıkıntısı olmadıgıvarsayımıyla.

Ithalat icerisinde ikinci en buyuk mal grubu sermaye malları. Toplam itha-lat icerisindeki payı gectigimiz yıl yuzde 21 olan sermaye malları, daha onceki11 milyar dolarlık duzeyinden 8.6 milyar dolara gerilemisti. Sermaye malları

37

Page 44: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ithalatını etkileyen degiskenler arasında reel faiz oranlarıyla gelecege iliskin bek-lentiler en onemlileri. Bu iki degiskende bugune kadar meydana gelen olumlugelismelerin yıl icerisinde de surecegi gozonune alınırsa, sermaye malları itha-latının en az 11 milyar dolar duzeyine cıkması beklenebilir. Sermaye mallarıithalatındaki artıs da, ara malları ithalatı gibi, olumsuz bir gelisme degil. El-bette, yine, ithal edilen sermaye mallarının doviz kazandırıcı yatırımlara yonelikoldugu ve finanse edilebildigi varsayımıyla.

Uretmesek de Tuketiriz

Toplam ithalat icerisinde en kucuk paya sahip olan mal grubu tuketim mal-ları. Tuketim malları ithalatını belirleyen en onemli degiskenler reel faizler veyerli tuketim malları ile yabancı tuketim malları arasındaki fiyat farkı. Yani,reel kurlar. Ozellikle 1989 sonrası izlenen politikalar sonucunda toplam itha-lat icerisinde tuketim mallarının payı hızla artmaya baslamıstı. 1989 yılındayapılan 740 milyon dolarlık tuketim malı ithalatına karsın gectigimiz yıl 5 milyardolarlık bir tuketim malı ithal etmisiz. Gectigimiz 10 yılda ara malları ithalatıiki katına, sermaye malları ithalatı uc katına cıkarken tuketim malları ithalatı 7kat artıs gostermis. On yıl once yuzde 5 olan tuketim mallarının toplam ithalaticerisindeki payı gectigimiz yıl yuzde 12’ye yukselmis. Iste bu bir tehlike sinyali.

1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 19990

1000

2000

3000

4000

5000

6000

Sekil 7: Tuketim malları ithalatı (milyon dolar). Donem: 1989 - 1999.

Izlenmekte olan programın yabancı malları nispeten daha da ucuzlat-acagı gozonune alınırsa, tuketim malları ithalatında “bir patlama” yasanılmasıkacınılmaz olacaktır. Sıkıntı, bu “patlamanın” boyutu. Ithal malların enflasy-onun dusurulmesine olumlu katkısı olsa da, dıs ticaretin kompozisyonundakidegisme ileride bas agrıtacak bir gelisme. Simdiden bir kenara yazmakta faydavar.

Bu arada ihracata ne olur diyorsanız, belki farkında degilsiniz ama, biz ihra-

38

Page 45: Alaca Karan Lik Ku Sagi

cata dayalı buyume modelini terk edeli 10 yıl oldu. Daha once kazanılmıs pazarpaylarını kaybetmemeye yonelik gayretler, daha onceden yapılmıs baglantılarsonucu toplam yıllık ihracat son uc yıldır 26-27 milyar arasında dalgalanıyor.Son 10 yıl, Turkiye’nin buyume literaturune katkısı olan “kısa vadeli sermayegirisine dayalı buyume modeli” takip ediyorduk! Bu da bize 1989’luların birhediyesi.

Bayramın Maliyeti

Her bayram ortada bir takım rakamlar ucusmaya baslar. Bir tanesi “trafikkazalarında olen ve yaralanan sayısı”, digeri de “bayramın ekonomiye maliyeti”.Bunlardan birincisi anlasılır bir istatistik. Tıpkı enflasyondaki “domates-biber etkisi” gibi mevsimsel bir olgu. Trafik kazalarının nedenlerine yonelikbir acıklayıcı gucu yok. Yani, “Bayram oldugu icin trafik kazası oluyor”diyemezsiniz. Tıpkı “Turfanda sebze-meyva oldugu icin enflasyon oluyor”diyemeyeceginiz gibi bir sey. Yine de, pahalı oldugunda biber yememenincuzdanınızı korudugu gibi, bayramlarda trafige cıkmamanız sizin kazaya kurbangitme olasılıgınızı dusurur. Ote yandan bayramların ekonomiye maliyeti rakam-larını ise hic anlamıyorum. Mutlaka bir “maliyet” vardır ama bunu hesaplamakhemen hemen imkansız. Hele hele “bayramın maliyeti 8-10 milyar dolar” gibibir rakam one surmek, abartının da otesinde bir sey. Akla ilk gelen soru “Netmi, brut mu?” oluyor. Sunun surasında bu ulkede bir yılda gerceklestirilentoplam katma deger 180 milyar dolar. Aman rakamlara dikkat!

39

Page 46: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ULUSLARIN ZENGINLIGI

21 Mart 2000

Bir devlet baskanı “Merkez Bankasına soyleyin, bana bir kamyon dolargondersin” derse n’olur? Nijerya’da hicbir sey olmamıs. Gondermisler. Sonrabir kamyon daha, bir kamyon daha. Mecazi anlamda degil, gercekten, kamy-onlarla dolar gonderilmis. Kimi zaman kamyonetler de kullanılmıs. Karanlıkbir sekilde yasamı sona eren ve otopsi falan yapılmadan derhal defnedilenNijerya devlet baskanı General Abacha’nın bes yıldan az surede dort milyardolar “goturdugu” soyleniyor. Abacha’nın olumunden sonra “yasa burunen” esiMaryam, General icin dua etmek uzere Suudi Arabistan’a gitmek istedigindeyetkililer Maryam’ın yanında tasıdıgı bavullardan suphelenmisler. Acılan 38bavuldan tıka basa doldurulmus nakit para cıkmıs. Ailenin hikayesi bu haftakiNewsweek dergisinde yer alıyor. Eger “120 milyon kisinin yasadıgı bir ulkedenasıl oluyor da boyle seyler oluyor?” diye sorarsanız toplum bilimleri, kibarca,“toplumsal altyapı” cevabı veriyor.

Stanford universitesi iktisat bolumu ogretim uyelerinden R. E. Hall veC. I. Jones tarafından yapılan bir arastırmada ulkeler arasındaki uretkenlikfarklılıgının nedenleri bilimsel bir cercevede inceleniyor. Calısma, bir ulkeninsahip oldugu fiziki sermaye ve vatandaslarının egitim duzeyinin isci basınayaratılan katma degeri acıklamada kısmen basarılı oldugunu gosteriyor.Yazarlar, ulkeler arasındaki sermaye birikimi, uretkenlik ve bu nedenle de iscibasına uretim farklılılıgını “toplumsal altyapı” adını verdikleri hukumet poli-tikalarının ve ulkedeki degisik toplumsal kurumların belirledigini one suruyor.Calısmada “icsel degisken” olarak kabul edilen “toplumsal altyapının” tarihselbir surec sonunda ulkenin icinde bulundugu cografya tarafından belirlendigi vekullanılan dilde kendini ifade ettigi savunuluyor.

Ulkelerin toplumsal altyapıları hukumet politikalarının ve toplumsal kurum-ların kisilere ve sirketlere sagladıgı “tesviklere” gore sınıflandırılıyor. Mev-cut yapı neyi “tesvik” ediyor? Bazı ekonomilerde yeni malların uretimi,buluslar, uretkenlik, uretken konularda beceri sahibi olma ve birikimi tesvikeden duzenlemeler agırlıklı olarak yer alıyor. Diger bazı toplumlarda ise cıkarsaglama, avanta kapma, keyfi el koyma, kaytarma ve en genis anlamıyla hırsızlıgıtesvik eden bir yapı var.

Iktisatcıların “hırsızlık” ya da “cocuk sahibi olma” gibi seyleri de mod-elleyerek insan davranıslarının arkasındaki guduleri acıklama cabaları meslek-ten olmayanları hep rahatsız etmistir. Hall ve Jones da calısmalarında eger birtarla iyi korunamıyor ve hırsızlıga karsı etkin bir cezalandırma sistemi yoksa,“hırsızlıgın ciftcilige karsı cekici bir alternatif” olabilecegi ornegini veriyor. Budurumda belli sayıdaki potansiyel ciftci hırsız olacak ve uretime katkıda bulun-mayacak, ote yandan ciftciler de zamanlarının bir kısmını hırsızlara karsı onlemalarak gecirecek, tel orgu, silah vs. alacak, bu nedenle de sermaye birikimi ve

40

Page 47: Alaca Karan Lik Ku Sagi

uretim duzeyi dusecektir. Oysa hırsızlıga karsı toplumsal korunum, kisisel ko-runumdan cok daha ucuza mal olur. Bunu saglamanın yolu ise oncelikle egitim(hırsızlık kotudur) sonra da yaptırım gucu yuksek (yakalarsam fena yaparım)ve guvenilirligi olan (yakalanırsam yandım) bir hukuk sisteminden gecmektedir.

Turkiye’de buyuk alısveris merkezlerine, sinemalara, ishanlarına, modernplazalara; kaldırımlardaki calıntı CD, kitap, kaset ve yazılım tezgahlarını gecipgirmek istediginizde o kapıdaki “ozel guvenlik elemanları” karsısında kollarınıziki yana acılmıs, havalanacak bir kartal gibi beklerken “toplumsal altyapı”konusunda ne hissediyorsunuz?

41

Page 48: Alaca Karan Lik Ku Sagi

GIRISIMCININ KABUSU

26 Mart 2000

Once Yeni Binyıl’da, iki hafta sonra da “haber sıkıntısı” ceken bir baskagazetede “ısıtılıp” tekrar sunulan bir habere gore Turkiye sınıfta kalmıstı.Forbes dergisi tarafından alıntılanan bir calısmada 80 ulke degerlendiriliyor veTurkiye 80 ulke arasında 66 sırada yer alıyordu. Bir ulke icin tam da reform-ların hız kazandıgı, enflasyondan kurtulma programının baslatıldıgı bir donemdeboyle bir haber konusu olmak pek ic acıcı degil. Habere konu olan calısma in-celendiginde ise calısmanın gecmisi ozetledigi ve bu yıl uygulanmakta olan pro-gramın oldukca gecikmis bir program oldugunu goruyoruz. Baska bir deyisle,Turkiye’nin buyume ve diger gelismis ulkeleri yakalama sansını kacırmak uzereoldugu bir noktada “yeniden yapılanma ve reform” programının uygulamayakonuldugu anlasılıyor.

Once Kendinize Uretin

Forbes dergisinin alıntıladıgı calısma, bir zamanlar ABD’de “Junk Bond”piyasasının kralı olan, daha sonra piyasada yasadısı islemler yaptıgı icin hapsegiren ve yıldızı son yıllarda tekrar parlayan Michael Milken tarafından kurulanbir arastırma enstitusu tarafından gerceklestirilmis. “Milken Institute”, 1980’liyılların hırslı yatırım bankacılarının “billurlasmıs bir ifadesi” olarak kabul edilenMichael Milken’in 1989’da hapse girmesinden sonra gunahlarının affı icin yaptıgıkar amacı olmayan girisimlerinden birisi.

Enstitu bunyesinde saygın universitelerden doktora yapmıs isimler var.Forbes dergisinin alıntıladıgı calısma da “uluslararası iliskiler”, “siyasetbilimi” ve “siyasi iktisat” alanlarında doktora yapmıs kisiler tarafındangerceklestirilmis. Calısmanın baslıgı iyi bilinen bir slogan: “Yerel Dusun,Kuresel Davran”. Calısma, “gelismekte olan ulkelerin zengin piyasa ekonomi-lerini hedefleyen imalat sanayi uretimlerinin uzun donemde buyume ve canlan-maya yeterli olmayacagı” savıyla baslıyor ve devam ediyor: “Uzun donemli ozelsermayeye erisimin kolaylastırıldıgı ic finansal piyasalar yardımıyla ve yurticigelir ve servet artısı yoluyla canlandırılacak yurtici talep, buyumede onemliolan asıl faktordur”.

Calısmanın cevabını bulmaya calıstıgı soru, ulkelerin finansal piyasalarınıngelismislik duzeyi ve girisimcilerin ihtiyac duydukları sermayeye kolayca erisiperisemedikleri. Baska bir deyisle, ekonominin uretken girisimcilere hangiduzeyde kolaylık sagladıgı bulunmaya calısılıyor. Bulguları ozetlemek icin de80 ulke ekonomisi pek cok kriter kullanılarak tek tek sınıflandırılıyor. Kul-lanılan kriterler; ulkenin kredi derecelendirme kurulusları tarafından aldıgı not,yurtici faizler, ulkedeki sahtekarlık endeksi, halka acılan sirket sayısı gibi pekcok degiskeni kapsıyor.

42

Page 49: Alaca Karan Lik Ku Sagi

98:01 98:07 99:01 99:07 00:010

1000

2000

3000

4000

5000

6000

7000

8000

Sekil 8: Yeni acılan sirket sayısı. Yıllık degerler: 1997 = 67898; 1998= 57377; 1999= 27083. Donem: Ocak 1998 - Subat 2000.

Girismeyin Daha Iyi!

Makroekonomik ortam, bankacılık sektoru, uluslararası sermayeye erisim, ser-maye piyasaları ve kurumsal yapı temel kategoriler. Bu temel kategorilere goreverilen notların biraraya getirilmesiyle de genel bir not ortaya cıkıyor ve ulkeleraldıkları notlara gore sıralandırılıyor. Iste, yazarların “sermayeye erisim endeksi2000” adını verdikleri, Turkiye’yi 80 ulke arasında 66. sıraya koyan endeks busekilde olusturulmus. Ancak endeksin yapılıs teknigi nedeniyle ismin sonuna2000 tarihinin konulması biraz yanıltıcı. Calısmanın dayandıgı verilerin buyukcogunlugu 1994-1998 donemine ait. Yani, Turkiye’de iktisaden hic kimseninhatırlamak istemedigi, ulkenin kabusu olan gectigimiz bes yıl Milken endeksineyansıyor ve Turkiye’nin “o donemde” hangi noktada yer aldıgını gosteriyor.Endeksteki 66. sıra, Turkiye ekonomisindeki genel ortamın gectigimiz bes yıldauretken faaliyetlere ve girisimcilere destek degil kostek oldugunun, uretim veuretkenlik kavramlarının gozden dustugunun ve hep beraber “kagıttan zengin-lik” illuzyonuna kapıldıgımızın bir gostergesi. Endeksteki yerimiz, ozellikle sonbes yılda izlenen politikaların girisimcilere surekli olarak “siz bu ise girismeyin”sinyali verdiginin bir yansıması.

Devlet Istatistik Enstitusu tarafından yayımlanan “yeni acılan sirket sayısı”istatistikleri de girisimcilige vurulan darbenin rakamlara yansıdıgını gosteriyor.1997 yılında toplam 70 bine yakın yeni sirket kurulurken gectigimiz yıl icerisindekurulan toplam sirket sayısı 27 bine dusmustu. Uygulanan ekonomi pro-gramının kendisinden beklenen sonuclara ulasarak girisimcilere tekrar “heves”kazandırmasını ve ekonomide tekrar yatırım,uretim artısı gerceklesmesini umutediyoruz.

43

Page 50: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Kategori Turkiye En Yuksek En Dusuk

Makroekonomik Ortam 4 7 2.25Kurumsal Yapı 3.43 6.43 1Bankacılık Sektoru 1.60 6.20 1Hisse Senedi Piyasası 3.50 5.17 1Tahvil Piyasası 2 6 1Uluslararası Sermayeye Erisim 5.13 6.17 1Dogrudan Yabancı Yatırım 2 7 1Portfoy Yatırımı 5 7 1Genel 3.56 5.41 2.73

Tablo 3: Milken Institute calısmasına gore Turkiye’nin performans notları ve digerulkeler.

Bankacılık F, Sermaye Piyasası C

Ulusca “repocu” oldugumuz ve ekonomide yasanan reel krizi kimi iktisatcıların“ahmak girisimciler” degiskeniyle acıkladıgı son yıllarda, ulkelerin girisimciyeyonelik genel ortamını ozetlemeye calısan Milken endeksindeki “notumuz”degisik kategorilerdeki “notlarımızın” bir ortalaması. Alt kategorilerdeki bazınotlarımıza gelince bunlar aynı kategoride diger ulkelerin aldıgı en yuksek veen dusuk notlarla birlikte asagıdaki tabloda yer alıyor. Tekrar hatırlatalım:Calısma buyuk olcude 1994-1998 doneminin verilerine dayanıyor.

44

Page 51: Alaca Karan Lik Ku Sagi

HAVADAN PARA KAZANMA

28 Mart 2000

Enflasyon duserse sizin haliniz ne olacak? Simdi, enflasyon duserse “herkesdaha iyi konuma gelecek” seklinde “siyaseten dogru” bir cevap vermeyin.Yuksek enflasyondan dusuk enflasyona gecilmesi, hic de sanıldıgı gibi butunkesimleri memnun edecek bir gelisme degil. Eski alıskanlıkları terk etmeninzorluguyla, yuksek enflasyon ortamında ortaya cıkan kimi yapıların yeni or-tama uyum saglamaları biraz zaman alacak. Belki, kimileri hic de uyumsaglayamayarak silinip gidecekler.

Enflasyondan kurtulma ve buyumeyi yeniden yakalama programınınalt yapısının hazırlandıgı gectigimiz yılın sonbaharında bazı kurumlar vearastırmacılar “yuksek enflasyondan dusuk enflasyona gecildiginde meydanagelecek muhtemel gelismeler” konusunda kafa yoruyor, diger ulke orneklerinebakarak ders cıkarmaya calısıyordu. Bunların basında da Turkiye’deki programadogrudan taraf olan IMF geliyor.

Gectigimiz ay yayımlanan Turkiye ile ilgili “IMF Staff Country Report” en-flasyondan kurtulma programıyla birlikte Turkiye’de beklenebilecek gelismelerkonusunda zengin bir basvuru kaynagı. Calısmayı kaynak gostererek veyagostermeyerek “tefrika halinde” okuyuculara sunanlar olsa da, “pek islerinegelmedigi icin” atladıkları bolum aslında en onemli bolumlerden birisi: “Kamuborclanma enstrumanlarını elde tutmanın beraberinde getirdigi havadan parakazanma (windfall gain)”.

IMF raporunda enflasyondan kurtulmanın ilk yılında hukumetin icborclanma senetlerini ellerinde tutanların ne kadar “havadan para kazan-abilecekleri” tartısılarak belli varsayımlarla bir rakama ulasılmaya calısılıyor.Calısma, kendi ifadesine gore, bu kazancın “en azını” bulabilmek icin muhafaza-kar varsayımlar yapıyor. Once bankaların fonlama maliyetleri tahmin ediliyorve fonlama maliyetinin programın baslamasıyla birlikte yavas yavas dusecegivarsayılıyor. Maliyetlere, munzam karsılıkların faiz maliyeti de ilave ediliyor.Sonra, devlet ic borclanma enstrumanlarına 2000 yılı icerisinde ne kadarlık birfaiz odenecegi hesaplanıyor: GSMH’nın yuzde 10’u kadar, yaklasık 18-19 milyardolar. Daha sonra ise yapılacak bu odemenin hangi kesimlere gidecegi tah-min ediliyor. Sonuc olarak, sadece bankacılık kesiminin elde kagıt tutma ne-deniyle bir yıl icinde “havadan kazanacagı” para, GSMH’yı 180 milyar dolarolarak kabul edersek, 6-7 milyar dolar arasında tahmin ediliyor. Kasım ayındacıkarılan “faize ek vergiden” gerceklesecek toplam tahsilat ise 3 milyar dolarcivarında tahmin ediliyor. “IMF hata yapmıstır” diyebilirsiniz. Olabilir. Amaseker pancarı fiyatlarından bugday destekleme fiyatlarının Sikago borsasındakihangi kotaya gore belirlenecegi konusunda fikir veren IMF’in “faiz” konusundahata yapma olasılıgı birazcık daha az.

45

Page 52: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Simdi gidin, kendisini iktisatcı olarak tanıtan kufurbaz hacivatın kosesi bastaolmak uzere bazı kose yazılarında Kasım ayı sonlarında ne yazıldıgına bir bakın.Tarihini de verelim: 26 Kasım ve sonrasındaki bir hafta. Ellerinde kagıt tutan-ların “havadan kazanacagı” tahmin edilen paranın yuzde 20’si kadarını vergiolarak vermelerini ongoren “utangac ek vergi” kanununun cıkmasını takip edenhaftada yazılanlar. Insanın okurken yuzu kızarıyor. Bir de kalkıp “toplumsaluzlası, fedakarlık, destek, ta basından destekledim, muazzam program, karsıcıkan haindir, elestirmeyin” demiyorlar mı! Bayılıyorum!

46

Page 53: Alaca Karan Lik Ku Sagi

FAKIRLESME VE ILKELI IKTISATCI

1 Nisan 2000

Gectigimiz yıl GSMH’da meydana gelen dusus, ikinci dunya savasından buyana yasanan en yuksek oranlı azalma olarak tarihe gececek. Turkiye 1941-1945 yıllarında derin bir resesyon yasadıktan sonra 1946-1999 yılları arasındaen yuksek daralmayı gectigimiz yıl yuzde 6.4’luk negatif buyume ile yasadı.Aynı donemde ikinci en yuksek oranlı daralma eksi yuzde 6.1 ile 1994 yılındagerceklesmisti.

Acıklanan rakamlara gore son elli yılda Gayrisafi Yurtici Hasıla’da meydanagelen azalıs rekoru hala 1994 yılına ait. GSYIH’da gectigimiz yıl gerceklesenyuzde 5’lik daralmaya karsın 1994 yılındaki daralma yuzde 5.5 olmustu. GSYIHbir ulke sınırları icerisinde gerceklesen toplam katma degeri gosteriyor. GSMHise yurt icinde gerceklestirilen toplam katma degere yurtdısından gelen faktorgelirlerinin eklenmesi ve yurtdısına giden faktor giderlerinin cıkarılmasıyla bu-lunan bir rakam. Turkiye’nin ozellikle “yurtdısından net faktor gelirleri” is-tatistikleri biraz saibeli. Bu nedenle ekonomideki genel gidisatı gormek icinGSYIH rakamlarının tercih edilmesi daha dogru bir yaklasım. Gelismis piyasaekonomileri ve uluslararası kurulusların da oncelikli olarak baktıkları gostergeGSYIH.

Hangi gostergeye bakılırsa bakılsın, bir ulke ekonomisinin 10 yılda 3 re-sesyon (1991, 1994, 1999) yasaması pek o kadar sık gorulen bir sey degil.Yasanan her resesyonu bir “bahane” ile acıklamak mumkun olsa da ekonomiyifakirlesme surecine sokan temel degiskenleri bulmaya calısmak daha dogru. Bunoktada, son 10 yılda uretken kesime yonelik alınan olumsuz tavır, uretken kes-imin sorunlarına egilmeme ve surdurulemez politikalarda ısrar karsımıza cıkıyor.Kaynagının hangi iktisat toerisi oldugunu anlamadıgım “basımıza ne geliy-orsa bu buyumeden geliyor” yorumlarını da duydugumuz, ekonomiden sorumlubakanların “yeterince daralamadık, ozur dileriz” demecleri verdigi bir 10 yılyasadık.

Aslında ne olup bittigini IMF’ye verilen niyet mektubunun 5. paragrafıozetliyor: “Sonuc olarak, yuksek enflasyon ortamı, yuksek reel faizler ve is-tikrarsız buyumeden en fazla zarar gorenler yuksek getiri saglayan varlıklarayatırım yapamayan ve sadece calısmaları karsılıgı elde ettikleri gelirle gecinentoplumun daha dusuk gelirli insanlarıdır. Enflasyon ve yuksek reel faiz-lerin azaltılması yalnızca uzun donemde Turkiye’nin buyume beklentileriniyukseltmeyecek aynı zamanda ekonomik kaynakların daha esit ve etkin olarakdagılmasına da onculuk edecektir”.

Turkiye’de son 10 yıldan bu yana izlenen politikaların “surdurulemez”niteligine surekli dikkat cekerek “bu boyle gitmez” anafikri cercevesinde yazıyazanlar belli. Bu tur gorus bildiren insanlara “felaket tellalı”, “kotumser”,“kara lensliler” yakıstırmalarıyla saldıranlar da belli. Turkiye’nin gundeminin

47

Page 54: Alaca Karan Lik Ku Sagi

finansal piyasalarda var olan yapıyı “kazasız-belasız” surdurmek olmamasıgerektigini, izlenen politikaların mali sistemin yapısını bozdugunu surekli dilegetirenler belli. O donemlerde bunu dile getiren insanlara saldırarak “uc aydaha bir sey olmaz” moral hocalıgına soyunanlar da ortada.

Ekonomide hicbir onlem alınmadan, ciddi bir programın parcası olabilecek(ve oldu) “doviz kurlarındaki artısı yavaslatma” dısında hicbir sey yapmamanın“aptal cenneti” yaratacagını, dıs ticareti baltalayacagını, ic borc sorununuicinden cıkılmaz bir noktaya getirecegini, reel faizlerin seviyelerinin agır hasarayol acacagını savunanlar bir tarafta; “Kur yavas, faiz yuksek olacak. Baskaiktisat bilmem, sakın buyumeyelim fena olur” diyen acık pozisyon sovalyeleridiger tarafta yer aldı. Simdi, kimi yazarların desifre olduklarında saga-solasakil kufurlerle saldırırken “ilkeli iktisatcılık” demesi de bir hos oluyor dogrusu.

48

Page 55: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ARTIK BUYUME ZAMANI

2 Nisan 2000

Gectigimiz Cuma gunu acıklanan toplam Gayrisafi Milli Hasıla (GSMH)ve Gayrisafi Yurtici Hasıla rakamları (GSYIH) sonrasında, enflasyondan kur-tulma programının uygulamaya konulması oncesindeki son 12 yılın bir “resmini”yapma olanagı da ortaya cıktı. Bu resmin yapılmasında harcamalar yonundenhesaplanan GSYIH rakamlarını kullanacagız.

GSMH ve GSYIH arasındaki fark, bir ekonominin dıs alem net faktor gelir-lerinden olusuyor. Turkiye’de bu buyukluk ise, bir baska yazının konusu olacaknedenlerle, biraz saibeli. Zaten gelismis piyasa ekonomileri ve uluslararası ku-ruluslar da daha cok GSYIH rakamlarına bakıyor. Cunku, bu buyukluk ekono-mide yaratılan toplam katma degerin ne oldugunu ve nasıl harcandıgını gosterenbir rakam.

Harcamalar yonunden hesaplanan GSYIH rakamlarına gore gectigimiz yılyasanan resesyonu 1994 yılındaki resesyondan ayıran en onemli ozellik toplamtuketim kalemlerindeki gelismeler. Daha once, 1994 yılında, gerek kamu kesimigerekse ozel kesim toplam tuketimlerini ciddi olcude azaltmıslardı. Gectigimizyıl kamu kesimi toplam tuketimini azaltmak bir yana artırmıs. Ozel tuketimdeise 1994 yılı ile karsılastırıldıgında daha az bir daralma yasanmıs. Bu gelismede1998 yılında ozel tuketimde ciddi bir artısın olmaması rol oynamıs olabilir.Sonuc olarak toplam yurtici tuketimde gectigimiz yıl reel olarak meydana gelenazalmanın GSYIH’da meydana gelen azalmaya oranla dusuk boyutlarda kaldıgıanlasılıyor.

Yatırım Fukarası

Acıklanan rakamların ortaya koydugu (biraz klasik olacak ama) “acı gercek”,toplam yatırımlarda ortaya cıkıyor. 1998 yılında reel olarak yuzde 8 daralmagosteren ozel kesim yatırımları, gectigimiz yıl reel olarak yuzde 20 azalmıs. Bunedenle de ozel kesim yatırımlarının gecen yıl reel olarak 1993 yılı duzeyindekaldıgını goruyoruz. Dahası, bu azalma makine ve techizata yapılan yatırımlarınciddi boyutlarda dusmesinden kaynaklanıyor. Gectigimiz yıl makine vetechizata yapılan yatırım 1993 yılında yapılan yatırımın da gerisinde. Bir ulkeekonomisi icin alarm vermesi gereken bir gosterge. Kamu kesimi yatırımları ise1989-1995 arasında neredeyse sıfırlandıktan sonra uc yıllık bir reel artıs son-rasında gectigimiz yıl tekrar azalma gostermis. Daha once 1994 yılında oldugugibi gectigimiz yıl da kamu kesimi “sıkıstıgında yatırımları durdurma” geleneginisurduruyor.

Toplam mal ve hizmet ihracatı olarak acıklanan rakam, faktor gelirleri vehibeler dısında elde edilen doviz gelirlerini gosteriyor. Bu buyuklugun reel olarakilk kez azaldıgını goruyoruz. Hangi dinamikler sonucunda gerceklestigi tahmin

49

Page 56: Alaca Karan Lik Ku Sagi

edilse de bilinmeyen odemeler dengesinin meshur “digerin digeri” kalemindegectigimiz yıl meydana gelen 5 milyar dolarlık azalma, turizm gelirlerindeki 2milyar dolar civarındaki dususle birlikte bu sonuca yol acmıs olabilir. Bu yılturizm gelirlerinde beklenen artıs bir yandan, “digerin digeri” kaleminin olmasıgereken yere cekilmis olması ote yandan, toplam mal ve hizmet ihracatında,en azından rakamsal olarak, kotulesmenin cok ciddi boyutlarda olmayacagınıgosteriyor. Ote yandan, 1998 yılında reel olarak kucuk bir artıs gosteren toplammal ve hizmet ithalatı gectigimiz yıl yuzde 3.7 daralmıstı. Bu yıl ozellikle aramalı ve sermaye malları ithalatından kaynaklanacak bir artıs sonrasında net malve hizmet ithalatında ciddi bir artıs gerceklesecektir. Sonuc olarak, her zamannegatif olan “net ihracat” kalemi degerinin bu yıl mutlak olarak artacagı (dahafazla dıs acık verilecegi) anlasılıyor.

1988 1991 1994 1997 2000−0.1

−0.05

0

0.05

0.1

0.15Özel Tüketim

1988 1991 1994 1997 2000−0.2

0

0.2

0.4

0.6Özel Yatýrým

1988 1991 1994 1997 2000−0.05

0

0.05

0.1

0.15Kamu Tüketimi

1988 1991 1994 1997 2000−0.4

−0.2

0

0.2

0.4Kamu Yatýrýmý

Sekil 9: Harcamalar yonunden GSYIH alt kalemlerinde yıllık reel buyume. Donem:1988 - 1999.

Buyume Zamanı

Gectigimiz 12 yılın tablosu, kamu kesimin “Her ahval ve serait altında”tuketimini reel olarak artırdıgını, sıkıstıgında ise yatırımlarını durdurdugunugosteriyor. Aynı resim, ozel kesimin daha once fırsat buldukca yatırım yapmayacalısırken son iki yıldır “artık yoruldugunu” ve yatırım denildiginde aklına “repove diger kagıtların” geldigini gosteriyor. Benzer sekilde, ozel tuketimin de yuksekreel faizlerden yararlanmak icin ertelenmekten cekinmedigi anlasılıyor.

Yıllardır yuksek reel faiz, repo ve bono yorgunu olan ekonomideki aktorlerintuketim ve tasarruf kararlarını ciddi bir sekilde tekrar gozden gecirmesi, reelfaizlerdeki dususle birlikte karar alma ufkunun genislemesiyle artacak yatırım

50

Page 57: Alaca Karan Lik Ku Sagi

harcamaları sonucunda bu yıl icinde cok ciddi bir reel buyume yasanacaktır.Siz “Buyursek yandık” diyenlere pek bakmayın. Bu yıl gerceklesecek orneginyuzde 5.3’luk bir buyume sonucunda Turkiye ekonomisi ancak 1998 yılındagerceklestirdigi kadar bir katma deger yaratabilmis olacaktır.

1988 1991 1994 1997 2000−0.06

−0.04

−0.02

0

0.02

0.04

0.06

0.08

0.1

Sekil 10: GSYIH yıllık reel buyume. Donem: 1988 - 1999.

Yoksa Fakirlesmedik mi!?

GSYIH iki farklı sekilde tahmin edilebiliyor. Uretim yonunden ve harcamalaryonunden. Toplam tuketim, yatırım, net ihracat ve stoklarda meydana gelendegismeyi topladıgınızda ortaya cıkan buyuklugun, toplam uretim yontemiyletahmin edilen buyukluge hemen hemen esit olması gerekiyor. Iki buyuklukteorik olarak esit olsa da, uygulamada hata yapılması kacınılmaz. Ancak, 1999yılı icin acıklanan rakamlardaki farklılık rekor duzeyde. Harcamalar yonundenyapılan hesaplamaya gore GSYIH 196 milyar dolar. Uretim yontemiyle hesa-planan GSYIH ise 181 milyar dolar. Aradaki 15 milyar dolarlık farkın ner-den kaynaklandıgı elbette bilinmiyor, bilinseydi duzeltilirdi. Ama her haldeDIE’nin “resmi olmayan” bir tahmini vardır. Bilmek isterdik. Degisik ihti-maller sozkonusu: toplam uretim oldugundan daha az tahmin ediliyordur. Veyatoplam yurtici tuketim gerceklesenden daha fazla tahmin ediliyordur. Bir baskaihtimal ise net ihracatın (dıs alemden mal ve hizmet gelirleri eksi dıs aleme netmal ve hizmet giderleri ) oldugundan yuksek tahmin edilmesi. Bu ise, “Acabadıs alemden net mal ve hizmet gelirleri oldugundan yuksek, giderler oldugundandusuk mu hesaplanıyor” sorusunu akla getiriyor. 1990 yılından bu yana sadecebir yıl tuketim yonunden GSYIH uretim cinsinden GSYIH’dan dusuk cıkmıs.Bu durum hesaplamalarda mutlaka bir sistematik hata oldugunu gosteriyor.Guvenilirlik konusunda kamu kurumları arasında saygın bir yeri olan DIE, bukonuyu acıklıga kavusturmak zorundadır.

51

Page 58: Alaca Karan Lik Ku Sagi

DOLAR ZENGINI

4 Nisan 2000

“3 katrilyon 122 trilyon 565 milyar Turk Lirası” denildiginde sizin de aklınıza“Yani, kac para?” sorusu geliyor mu? Turk Lirasının bir paranın temelislevlerinden olan “olcu birimi olma” ozelligini yitirmis olmasının sonucu olarakalternatif bir olcu birimi kullanmak zorunlu hale geliyor. Yazının girisindeverdigim buyukluk de benim icin “su gunlerde 5-5,5 milyar dolar civarında birpara“. Pek cok kisi icin de dolar olcu birimi oldu.

Gectigimiz pazar Yeni Binyıl’ın mansetinde “Kume Dustuk” ifadesi yeralıyordu. Haber, Dunya bankası tarafından derlenen GSMH rakamlarınadayanıyor ve 251 ulke arasında Turkiye’nin “yuksek-orta gelir” grubundan“dusuk-orta gelir” grubuna dustugunu duyuruyordu. Dunya Bankası kisi basınamilli geliri 761-3030 dolar aralıgında olan ulkeleri dusuk orta gelir grubundakabul ediyor.

Toplam ulusal gelirin dolar cinsinden olculmesinin beraberinde getirdigi birtakım tatlı-tatsız surprizler de oluyor. Turkiye’de yaratılan toplam katma deger1989 yılında 102 milyar dolar iken 1990 yılında izlenen kur politikası sonu-cunda 149 milyar dolara fırlamıs, yani, “sikeyle” ligde ust sıralara tırmanmıstık.Donemin ana muhalefet partisi lideri Suleyman Demirel’in “Con Ahmet’in De-vridaim Makinesi” adını verdigi bu durum sonraki yıllarda dusuk kapasitedeolsa da devam etti. Gectigimiz yıl gerceklesen toplam katma deger 196 milyardolar olarak tahmin ediliyor (harcamalar yununden GSYIH). Yani, dolar cinsin-den 1989’a gore yuzde 95 daha zengin gorunuyoruz. Oysa o yıldan bu yana reelolarak toplam katma degerde meydana gelen artıs yuzde 45. Fark, fiyatlardameydana gelen artısın dolar kurunda meydana gelen artıstan yuksek olmasındankaynaklanıyor.

Bu yıl da “Con Ahmet’in Devridaim Makinesi” tekrar calısacak. Reelbuyume sıfır olsa bile dolar kurunda meydana gelen artıs, fiyatlarda meydanagelen artısın mutlaka altında kalacagı icin GSYIH dolar cinsinden en az yuzde15 artacak. En az. Biz de “top oynamadan gol atarak” tekrar ust kumeyeyukselecek ve kendimizi zengin hissedecegiz! Bu nedenle, kimi zaman rakam-ları anlasılır kılmak icin dolar cinsinden ifade etsek de, yıllar arasında GSMHkarsılastırmalarını ve buyume oranlarını dolar cinsinden yapmak pek o kadardogru degil. Dunyada hangi kumede yer aldıgımızı belirlemek icinse kisi basınamilli gelir rakamlarıyla birlikte baska gostergelere de bakmakta fayda var:

• Turkiye’de bir yasın altındaki her 5 cocuktan 1’ine temel asılar yapılmıyor.

• Turkiye’de 10-14 yas arasındaki cocukların yuzde 22’si isgucu piyasasındayer alıyor. Pek cok ulkede bu oran sıfır.

52

Page 59: Alaca Karan Lik Ku Sagi

• Turkiye’de 5-19 yas arasındaki nufus, toplam nufusun yuzde 31’iniolusturuyor. Her yıl universiteye girmek isteyen 1.5 milyon adaydan 450bin kisi bir programa yerlestiriliyor. Bunlardan 150 bini acık ogretimogrencisi oluyor.

• Turkiye’de egitim ve ogretime ozel ve kamu kesimince ayrılan kaynaklarıntoplamı GSMH’nın yuzde 3’unun altında. Kalite ise ayrı bir konu.

• Turkiye’de nufusun erkelerde yuzde 8’i, kadınlarda yuzde 4’u yuksekogrenime sahip. Aynı oranlar ornegin ABD’de sırasıyla yuzde 27 ve 24.

• Turkiye’de trafik kazalarında olen ya da yaralananların sayısı 1000 aracbasına 1980’de 26 iken 1997’de hala 25. Istikrarlıyız! Arac sayısı surekliarttıgı icin de olen ve yaralanan sayısı hızla artıyor.

• Turkiye’de erkek isgucunun yuzde 29’u, kadın usgucunun yuzde 59’u tarımkesiminde calısıyor. Gelismis ulkelerde bu oran yuzde 10’un altında.

Ama siz yine de moralinizi bozmayın. Turkiye, komsusu oldugu ulkelerarasında (Yunanistan haric) refah duzeyi en yuksek olan ulke.

53

Page 60: Alaca Karan Lik Ku Sagi

KAYIP 15 MILYAR DOLAR

9 Nisan 2000

Gecen haftaki yazıda da deginmistim: Devlet Istatistik Enstitusu tarafındanacıklanan Gayrisafi Yutrtici Hasıla (GSYIH) rakamlarında ciddi tutarsızlıklarvar. Iki farklı sekilde tahmin edilen GSYIH arasındaki fark 15 milyar dolar.Iktisadi faaliyet kollarına gore uretim yonunden tahmin edilen GSYIH 181 mil-yar duzeyinde, harcamalar yontemiyle tahmin edilen GSYIH ise 196 milyardolar. Oysa bu iki rakamın hemen hemen aynı olması gerekiyor. Acıklananverilerdeki tutarsızlıklar ulkeye olan guvenilirligi azaltmanın yanında, bu veril-erle yapılan analizlerin de bozulmasına ve sonucların supheyle karsılanmasınaneden olabilir.

Nereden Geliyor?

Kamuyou ve basının izledigi, ragbet ettigi gosterge uretim yonunden GSMHrakamları. Bu buyukluk uretim yonunden GSYIH ile net dıs alem faktor gelir-lerinin toplamına esit. Acıklanan rakamlarına gore gecen yıl GSYIH 181 mil-yar dolar, net faktor gelirlerinin toplamı ise 2 milyar dolar. Daha az ragbetgoren harcamalar yontemiyle tahmin edilen GSYIH rakamları, toplam tuketim,toplam yatırım, stoklardaki degismeler ve net mal ve hizmet ihracatının toplan-masıyla elde ediliyor. Acıklanan verilere gore harcamalar GSYIH’sı 196 milyardolar. Ilk bakısta akla gelen “uretmeden ve borc almadan tuketiyoruz galiba”olabilir. Ama bu mumkun degil. Bir yerde bir hata yapılıyor olması sozkonusu.Degisik ihtimaller var: Toplam uretim, gerceklesen uretimin ciddi olcude altındatahmin ediliyordur. O takdirde Turkiye sanıldıgı kadar fakirlesmemis ve dolarcinsinden kisi basına gelir hala 3000 doların uzerindedir. Belki de toplam har-camalar oldugundan fazla tahmin ediliyordur. Bu taktirde de hangi harcamakaleminin yuksek tahmin edildigi onemli. Tuketim? Yatırım? Son olarak birihtimal daha var: Net mal ve hizmet ihracatı oldugundan fazla tahmin ediliyor-dur.

Odemeler Dengesi

Aslında DIE rakamlarına gore “Net mal ve hizmet ihracatı” TCMB tarafındantahmin edildigi kadar yuksek degil. Bilindigi gibi odemeler dengesi cari islemlerbolumu, mal ve hizmet gelirleriyle yurtdısından karsılıksız transferleri izleye-bilecegimiz bir tablo. Acıklanan rakamlara gore ornegin 1998 yılında odemelerdengesindeki artı kalemlerin toplamı 63 milyar dolar. Yani, mal ve hizmet ihra-catımızla yurtdısından faiz ve kar gelirlerimizle isci gelirleri gibi karsılıksız trans-ferlerin toplamı Turkiye’ye 1998 yılında 63 milyar dolarlık bir gelir saglamıs. Bubuyukluk icerisinden faiz gelirlerini (2.5 milyar dolar), isci gelirlerini (5.5 milyar

54

Page 61: Alaca Karan Lik Ku Sagi

1987 1990 1993 1996 1999

−4

−2

0

2

4

6

8

10

12

14

16

Sekil 11: Farklı sekilde hesaplanan GSYIH arasındaki fark (milyar dolar). Donem:1987- 1999.

dolar) ve dogrudan yatırım gelirlerini (2.5 milyar dolar) cıkardıgınızda bulunanrakamın kucuk bir farkla GSYIH’daki mal ve hizmet ihracatı gelirine esit ol-ması gerekiyor. Yani, 1998 yılı mal ve hizmet ihracatı rakamını 53 milyar dolarcivarında bulmamız gerekiyor. Oysa GSYIH’da karsımıza cıkan rakam 48 mil-yar dolar. Aynı rakamlar 1999 yılı icin odemeler dengesi mal ve hizmet ihracatıgeliri 45 milyar dolar, GSYIH mal ve hizmet ihracatı geliri ise 42 milyar dolarolarak goruluyor. Sonuc olarak odemeler dengesi rakamlarının GSYIH rakam-larına bir fazlalıkla yansımadıgını, belki dusuk bile yansıtıldıgını soyleyebiliriz.Odemeler dengesi mal ve hizmet ithalatı rakamları ile GSYIH mal ve hizmetithalatı rakamları ise hemen hemen aynı.

Tekrar basa donersek, harcama GSYIH’sının uretim GSYIH’sındangectigimiz yıl 15 milyar dolar daha yuksek tahmin edilmis olması hala soruisareti olarak karsımızda duruyor. Kamu kurum ve kuruluslarının acıkladıklarırakamlar eger soru isareti uyandırıyorsa, bu, dikkat cekilmesi gereken bir sey.Bu duruma dikkat cekmek, o kuruma ya da calısanlarına hakaret etmek ya dayalancılıkla suclamak veya hile yaptıklarını soylemek anlamına gelmez. Tamaksine, yapılan elestirinin kurumun daha iyi calısmasına, verilerin daha saglıklıolmasına yonelik, kurum lehine bir yorum olarak algılanması gerekir. DIE 15milyar dolarlık fark icin mutlaka bir acıklama yapmalıdır.

Rusya da Reform Yolcusu

Kimi zaman Turkiye ekonomisinde 1998 sonunda baslayan ve bu yılın ilkceyreginde sona erdigi tahmin edilen resesyonun ana nedenlerinden birisi olarak1998 ylında Rusya’da yasanan kriz gosteriliyor. Dogruluk payı olabilecek birarguman ancak acıklayıcı gucu dusuk. Rusya ekonomisi; gerek 1998’deki Ru-

55

Page 62: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ble’nin reel olarak deger kaybetmesi, gerekse petrol fiyatlarında gorulen rekorartıslar sonrasında 1999 yılında ve bu yıl icerisinde istikrarlı bir konumda. 1998yılında yuzde 7.2 daralan Rusya ekonomisi, 1999 yılında hemen toparlanarak ik-inci ceyrekte yuzde 1.4, ucuncu ceyrekte ise yuzde 5.6 buyumustu. Gectigimizyıl toplam yuzde 3.2 olan yıllık buyume oranının bu yıl daha dusuk ama yinede pozitif olması bekleniyor. Bir yıl once yuzde 103 olan tuketici fiyatlarındakiyıllık artıs da gectigimiz ay yuzde 25’e dustu.

Hafta icerisinde Rusya’daki bir konferansta konusma yapan Stanley Fischer,buyumenin surdurulebilmesi icin yapısal reformların devamının ve yatırım veihracata ozel onem verilmesi gerektiginin altını cizdi. Secimlerden sonra yenibir fırsat yakalandıgını belirten Fischer, Rusya’nın onceliklerinin “kamuda har-cama ve vergi reformu, bankacılık reformu, tarım reformu, sosyal guvenlik agıkurulması, yasaların hakimiyetinin saglanması, ozellestirme ve kamuda personelreformu” olarak sıralıyor. Soru: Bizim reform programımızda bunlardan hangisihic gundeme gelmiyor?

56

Page 63: Alaca Karan Lik Ku Sagi

YUZDE 12 GARANTI DE. . . !

11 Nisan 2000

TUPRAS hisse senetlerinin halka arzı ile kucuk yatırımcıların bazılarındagaliba soyle bir bekleyis var: “Yuzde 12 iskontolu alıyorum. Bugun paramıyatırır, hisse senetleri elime gectiginde satar, boylece kısa yoldan parakazanırım”. Bankalardan tuketici kredisi alanların, es-dosttan kısa vadeli borcisteyenlerin akıllarındaki tek dusunce “bir-iki gunde yuzde 12”. Insallah beklen-tileri gerceklesir, hatta daha fazlasını kazanırlar. Devlet de her ay bir-iki halkaarz yapar ve ulusca kısa surede zenginlesiriz!

Halka arz edilen hisselerin fiyatlarının “gercek degerinde” olup olmadıgınadair en kucuk bir fikrim yok. Bildigim, bir hisse senedinin piyasada “gercek”fiyatını bulana kadar ciddi dalgalanmaların yasanabilecegi. Bu nedenle, kucukyatırımcıların yuksek fiyat hareketleri karsısında panige kapılmamalarını veyaasırı iyimserlikle “muazzam” getiri beklentisi icine girmemelerini tavsiye etmek-ten baska bir sey gelmiyor insanın elinden. Kısa vadede “muazzam getiri” bek-leyislerinin sonunda olusan “balonların” patlamasıyla canı en fazla yananlar dakucuk tasarruf sahipleri oluyor cunku. Tarihsel olarak bu meshur “balonların”basında 18. Yuzyıl Ingiltere’sinde yasanan “South Sea Bubble” geliyor. (“Bub-ble” balon ya da bos konusma anlamına geliyor).

“South Sea Bubble”, ismini South Sea sirketinden alıyor. Sirket 1711 yılındaIngiltere’nin guneyindeki butun denizlerde ticaret yapma tekelini eline amıs.Bunu karsılıgında da Ingiltere hukumetinin ic borclarının bir kısmını karsılamayukumlulugunu ustlenmis. Ispanya ve Ingiltere’nin 1718 yılında savasa girmesisonucunda guney denizlerinde ticaret yapmak pratik olarak imkansız halegeliyor ama bu durum spekulatorleri harekete geciriyor: “Savas bittiginde sirketmuazzam para kazanacak!”. South Sea sirketi yoneticileri spekulasyonu dahada korukluyor. Sirket yoneticileri Nisan 1720’de burokrat ve politikacılaradagıttıkları rusvetlerle (rusvet de sirket hisse senedi!) Ingiltere hukumetininic borclarının tamamını yuklenmeyi kabul ederek ticaret yapma tekelini koruy-orlar ve devletten her yıl sabit bir gelir elde etme hakkı kazanıyorlar. Sirkethisse senedi fiyatları Subat 1720’de 175 pound iken Mayıs’ta 520 pounda fırlıyor.Yukselis, Haziran ayında 1000 pound’un uzerine kadar suruyor ve hisse senedifiyatı “yukarıya dogru direnc noktası olan 1000 pound seviyesinden kar re-alizasyonlarının da etkisiyle donus gosteriyor ve desteksiz dusuyor!”. Aynıyılın Eylul ayında hisse senedi fiyatları 135 pound duzeyinden islem goruyor.Simdi, Turkiye borsasındaki fiyat hareketlerini anımsatarak “fiyatın kısa surede6 katına cıkması balon mu oluyor yani?”, diye sorabilirsiniz. Aslında “SouthSea Bubble”, sirketin piyasalara getirdigi iyimserlik havasıyla “pıtırak” gibi or-taya cıkan yuzlerce arkası bos sirketin ve halka arzların Ingiltere’de yarattıgı“toplumsal cılgınlıga” verilen bir isim.

57

Page 64: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Konu hisse senedi fiyatları ve genel olarak menkul kıymet borsalarıoldugunda, iktisatcıların pratik olarak soyleyebilecekleri pek az sey var. WallStreet’in 29 Ekim 1929’daki tarihi cokusunden iki hafta once “merak edile-cek birsey yok, borsanın bugun oldugu seviyelerin cok uzerinde olmasını bek-liyorum” diyen zamanının en unlu iktisatcılarından Irving Fisher’in cokuste,bugunku fiyatlarla, 150 milyon dolar kaybettigini daha sonra oglu acıklamıstı.Hayatını borsadaki spekulasyonlarla kazanan meshur Keynes’in de yine cokussırasında 1 milyon dolar kaybettigi soylenir. Bu kadar unlu iktisatcıların dahiongormede yanıldıgı borsalarda kagıt bazında islem yapmaktansa isi “uzman-larına” bırakmakta fayda var, eger borsaya cok meraklıysanız.

58

Page 65: Alaca Karan Lik Ku Sagi

AZ DAHA DUSUYORDUK

16 Nisan 2000

Turkiye’yi ic borc acmazından kurtarmak uygulanmakta olan programıntemel amaclarından birisi olarak tanımlanabilir. Bu amac cercevesinde biryandan kamu acıkları azaltılırken, bir yandan da ozellestirme gelirleri ve dısborcların yardımıyla ic borc stoku-GSMH oranının sabit kalmasına calısılıyor.Borc-GSMH oranının sabit tutulmasında faiz dısı fazla verilmesiyle birlikte reelfaizlerin de buyume oranından cok fazla sapma gostermemesi gerekir. Bu acıdanbakıldıgında basarı sansının yuksek oldugunu goruyoruz: Reel faizlerdeki dususve politika belirleyicilerinin iktisadi buyumeye onem vermesi umut veriyor.

“Ic borcu dıs borca cevirme” olarak da bilinen bu politika surecindeTurkiye’nin dıs borcları ve “kendi sınıfındaki ulkeler” arasındaki konumu onemkazanacak. Dunya Bankası tarafından bu ay yayımlanan “Global DevelopmentFinance 2000” isimli calısma, 137 gelismekte olan ulkenin dıs borclarıyla ilgiliayrıntılı bilgi ve analiz icermekte. Calısma, 1998 yıl sonu itibariyle derlenenveri setine dayanıyor. Gectigimiz yıl verileri gozunune alındıgında ise Turkiyeekonomisinin “bıcak sırtındaki” gorunumu ortaya cıkıyor.

Kategorize Etmek

Dunya bankası 137 gelismekte olan ulkeyi degisik dıs borc kriterlerine gore ucgruba ayırıyor: “Az borclu”, “Orta derecede borclu” ve “Agır borclu” ulkeler.Banka, bir ulkenin toplam dıs borc servislerinin bugunku degerini hesaplıyor. Burakam Turkiye icin 1998 yılında 100 milyar dolar olarak hesaplanmıs. Aynı yıltoplam dıs borc ise 102 milyar dolar. Yani, toplam dıs borcla borc servislerininbugunku degeri hemen hemen aynı. Daha sonra ulkelerin bir yılda elde ettikleridoviz gelirlerine bakılıyor. Bu rakam da Turkiye icin 1998 yılında 62.3 milyardolar olarak alınmıs. Hemen hemen cari islemlerdeki butun pozitif kalemlerintoplamı. Dunya bankası, eger bir ulkenin toplam dıs borc servislerinin bugunkudegeri o ulkenin bir yıllık dıs gelirlerinin 2.2 katından fazla ise o ulkeyi “Agırborclu” olarak sınıflandırıyor. Turkiye icin bulunan oran yuzde 176. Dolayısıyla1998 yılında Turkiye “orta dereceli borclu” kumesinde yer alıyor.

Gectigimiz yıl sonu itibariyle Turkiye’nin toplam dıs borcu Hazinemustesarlıgı tarafından 111 milyar dolar olarak acıklandı. Bir onceki yıloldugu gibi, bu rakamın “dıs borc servislerinin bugunku degerine” esit oldugunuvarsayalım. Gectigimiz yıl cari islemlerdeki butun pozitif kalemleri (bavuldahil) topladıgımızda buldugumuz rakam ise 53.3 milyar dolar. Bu durumdadıs borc toplamının doviz gelirlerine oranı yuzde 208 olarak karsımıza cıkıyor.Dunya Bankasının “Agır Borclu” ulkeler icin kullandıgı kritik oranın yuzde 220hatırlanırsa, gectigimiz yıl cari islemlerdeki 1-2 milyar dolarlık ek bir bozulmaTurkiye’yi “Agır Borclu ulkeler” kumesine gonderebilirdi sonucuna varıyoruz.

59

Page 66: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Dıs Borc GSMH’ya Oran Kısa Vadeli BorcMilyar Dolar % Oranı %

1. Brezilya 232 Endonezya 176 Kore 322. Rusya 184 Tayland 76 Tayland 313. Meksika 160 Rusya 69 Turkiye 274. Cin 155 Turkiye 50 Arjantin 255. Endonezya 151 Arjantin 49 Meksika 226. Arjantin 144 Kore 44 Rusya 217. Kore 139 Meksika 42 Endonezya 198. Turkiye 102 Brezilya 31 Cin 189. Hindistan 98 Hindistan 23 Brezilya 13

10. Tayland 86 Cin 16 Hindistan 5

Tablo 4: Degisik ulkelerin dıs borc gostergelerine gore sıralanması. Yıl: 1998.

Buyumeme Modeli

Turkiye’nin kendini “ic borc belasından” kurtarırken bir baska sıkıntının icinedusmemesi icin doviz gelirlerini artırıcı onlemler alması kacınılmazdır. Kabuletmek gerekir ki gectigimiz yıl “sıradısı” bir yıl olmustur. Her yıl duzenli olarakartan turizm gelirleri 1995 yılı duzeyine gerilemis, artık benim tartısmaktansıkıldıgım “digerin digeri” gelirleri de 5 milyar dolar azalmıstır. Ama toplamkayıtlı ihracat son uc yıldır sabit kalarak 26-27 milyar dolar aralıgına takılıpkalmıstır. Bu durum Turkiye’nin “doviz kazanımına baglı buyume” mod-elini son 10 yılda terketmesinin ve “sermaye hareketleri cok onemli, amanurkutmeyelim” felsefesine sarılmasının dogal bir sonucudur.

Uygulanmakta olan programın TL’nin degerlenmesine yol acacagı zatenbiliniyor. Bunun dıs gelirler uzerinde olumsuz etki yapması da beklenen birgelisme. Ama kurlar “hersey” demek degil. Ulkenin genel iktisadi politikasınıntekrar “ihracata dayalı buyume” olarak ozetlenebilecek dıs gelirleri artırıcı birstrateji cercevesinde duzenlenmesi gerekmektedir. “Su enflasyondan kurtulalım,sonra bakarız” anlayısı bir-kac yıl icinde kendimizi istemedigimiz liglerde bul-mamıza yol acabilir.

Urkek Sermaye

Dunya Bankasının “Global Development Finance 2000” calısmasında kısa vadelisermaye hareketlerinin bir ulke ekonomisi icin riskleri ve olası yararları da ince-leniyor. Ele alınan konulardan birisi, toplam ekonomik aktiviteye gelen beklen-medik soklar karsısında kısa vadeli sermayenin tepkisi. Yapılan gozlemlere goregelismekte olan ulkelerde iktisadi hareketlilige gelen pozitif soklar sonrasındabu ulkelere kısa vadeli sermaye girisi artıyor. Yani, buyume oranı ortalamanınuzerine cıktıgında kısa vadeli sermaye girisinde bir artıs gozleniyor. Negatifsoklar sonrasında ise kısa vadeli sermaye cıkısları artıyor. Iktisat literaturundekideyimle kısa vadeli sermaye “procyclical”. Yani, ekonomik devrelerle aynı yondehareket eden bir iktisadi degisken. Dahası var: Tepki simetrik degil. Kısa vadelisermayenin ekonomideki negatif soklara verdigi tepki, pozitif soklara verdigitepkinin iki katı. Ornegin, ekonomiye gelen olumlu sok sonrasında kısa vadeli

60

Page 67: Alaca Karan Lik Ku Sagi

sermaye yuzde 1 artıyorsa, aynı buyuklukteki bir negatif sok sonrasında yuzde2 azalıyor. Calısmada, kimi zaman iddia edildigi gibi, “kısa vadeli sermayebuyumeye yol acıyor, aman urkutmeyin” sonucuna ise ben rastlamadım.

61

Page 68: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ESARET ALTINDA

18 Nisan 2000

Gectigimiz yıl Kasım-Aralık aylarında piyasalardaki bir soylenti “hukumetinbir kereligine yuksek oranlı devaluasyon yapacagı” seklindeydi. Konu, muhteme-len doviz kurlarıyla ilgili estirilen terorun korkusuyla, pek tartısılmadı. (Bazıkonularda insanların uzerinde zihinsel teror olusturulması yaygın bir sey.Ekonomi servislerindeki editorler ya da genc muhabirler ne demek istedigimidaha iyi anlamıstır. Soyle bir ornek verelim: Doviz kurlarındaki degerlenme yada bankaların karlılıgı konusunda bir haber yapmak isteyen genc bir muhabir,zihinsel olarak bagımsız bir haber yazabilir mi, yoksa bilinc altında belli kisilerinkendisine saldırmasından cekinerek haberi erteler ya da kucultur mu?)

IMF ile yapılan Stand-by duzenlemeleri genellikle ulkelerin odemelerdengesindeki sorunların sonucunda ortaya cıkıyor. Ulkenin dıs dengesininsurdurulemez bir noktaya gelip doviz sıkıntısı icine girilmesiyle once yuksekoranlı bir devaluasyon, daha sonra da IMF ile kapsamlı bir program gundemegeliyor. Turkiye’de odemeler dengesi krizi gibi bir sey yoktu. Ama uygu-lanacak olan enflasyondan kurtulma programının ozelligi, doviz kurlarındakiartıs hızının yavaslatılması ve fiyatlardaki artıs hızının buna uyum gostermesininsaglanmasıydı. Bunun dogal sonucunun da TL’deki reel degerlenme ve dısdengeyi bozucu etki olacagını herkes biliyordu. Bu nedenle devaluasyon bek-lentileri olustu. Program baslamadan yapılacak bir devaluasyonla kurların“duzeyi” yukarıya cekilir, daha sonra da “kur degisim oranı” dusurulur veyasıfırlanabilirdi. Bu durumda ekonomideki mal ve hizmetlerin fiyat “duzeyinde”meydana gelecek artıs (enflasyon degil! fiyatlarda meydana gelen ani artıs)kurlardaki artısın altında kalacagı icin de program “TL’de net reel degerkaybıyla” baslar ve dıs dengede bozulma riski daha az olurdu. Kısacası, pro-gramın bir devaluasyonla baslaması, teknik olarak, basarı sansını daha daartırırdı. Ama olmadı. Neden?

Son 10 yılda izlenen politikalar sonucunda ortaya cıkan tablo gosteriyorki Turkiye ekonomisi kısa vadeli borclar tarafından, deyim yerindeyse, “esiralınmıstır”. 1989 sonunda 5.7 milyar dolar olan kısa vadeli borclar dort yılsonra, 1993 sonunda, 18.5 milyar dolara fırlamıstı. Bu buyuklugun 11 milyardoları bankacılık kesimi tarafından yuklenilirken bankacılık dısı kesimin 7 milyardolarlık bir dıs borcu vardı. 1994 yılındaki krizle birlikte 11 milyar dolara inentoplam kısa vadeli borclar sonraki bes yılda hızla artmaya basladı. 1999 yılınınson ceyreginde, enflasyondan kurtulma programının gundeme geldigi sıralarda,bankacılık kesiminin 13 milyar dolar, bankacılık dısı kesimin ise 16 milyar dolarolmak uzere toplam 29 milyar dolar kısa vadeli borcumuz bulunuyordu. Buresmi rakam. Bir de kayıt dısı kısa vadeli borcları ve yurticindeki dolara en-deksli kontratları dusunurseniz, patlayacak “bombanın” buyuklugu gercekten

62

Page 69: Alaca Karan Lik Ku Sagi

de korkutucuydu. Yapılacak bir devaluasyon sonrasında gerek bankacılık kes-iminde, gerekse bankacılık dısındaki ozel sektorde yogun iflasların yasanması,deyim yerindeyse “sistemin gocmesi” kacınılmazdı. Belki, “gocerse sıfırdan ku-rulur, daha iyi olurdu” diyebilirsiniz. Ancak bu riski alacak siyasi otoriteyi hicbir ulkede bulamazsınız.

Turkiye’nin “kısa vadeli sermaye esaretinden” kurtulması icin etkin,yaptırım gucu yuksek onlemler alması gerekmektedir. Diger ulkelerintecrubelerinden yola cıkılarak alınabilecek (bazıları zaten var olan) onlemlerkısaca su sekilde sıralanabilir: Kısa vadeli sermaye girislerine munzamkarsılık zorunlulugu getirilmesi, kısa vadeli sermaye girislerinin dogrudanvergilendirilmesi, bankaların kısa vadeli borclarının bilanco buyukluklerine goresınırlandırılması ve sermaye hareketlerinin kontrolu. Bu onlemlerden bazılarınınya da hepsinin bir karısımının uygulanması, sistem uzerindeki kontrol ve denetle-menin etkinligiyle dogrudan baglantılıdır. Bu nedenle Bankacılık Denetleme veDuzenleme Kurumu’nu yogun bir gundem bekliyor.

63

Page 70: Alaca Karan Lik Ku Sagi

EN IYISINI PIYASA BILIR

23 Nisan 2000

Pek cok kisi tarafından iyi bilinse de kimi zaman unutulan ya da gozardıedilen iktisat kuralına gore, bir sirketin hisse senedinin fiyatı, o sirketin gelecektehisse basına dagıtacagı temettulerin bugunku degerine esittir. Gerek gelecektekinet kar ve temettulerin tahmini, gerekse bugunku degeri bulmakta kullanılacakolan iskonto oranının belirsizligi, tek tek hisse senedi degerlendirilmesindedegisik sonucların alınmasına yol acabilir. Ancak sektor duzeyinde bakıldıgındaekonomideki belli egilimlerin yakalanması daha kolay.

IMKB piyasada islem goren hisse senetlerini degisik guruplar altında biraraya getirerek farklı endeksler hesaplıyor. Bunlar arasında yer alan Mali En-deks, hisse senetleri piyasada islem goren finansal sirketleri kapsamakta. SınaiEndeks de sanayi sirketlerini kapsıyor. Her iki endeksin gunluk degerlerinebakıldıgında mali endeksin daima sınai endeksin uzerinde oldugu goruluyor.1998 yılı sonbaharına kadar sınai endeksin yuzde 50 uzerinde olan mali en-deks, reel sektorde yasanmaya baslanan resesyonu haber verircesine aradaki farkıacarak sınai endeksin yuzde 120 uzerine fırlıyor. Mali endeks gectigimiz bir yılboyunca sınai endeksin iki katı civarında bir duzeyde dalgalanma gosteriyor.

Karlı mı?

Piyasaların mali sektoru daha cekici bulmasının arkasında degisik nedenler ola-bilir ama bunlar arasında “karlılık” en onemli kriter olarak one cıkıyor. IMFtarafından Turkiye ile ilgili yayımlanan rapor, piyaların yıllardır bildigini bukez yazılı hale getiren bir calısma. Finansal sirketler arasında bankaların kon-umunu inceleyen calısma OECD tarafından yapılan baska bir calısmaya atıftabulunuyor. Karlılık kriteri olarak enflasyon etkisinden arındırılmıs vergi oncesikarların toplam varlıklara oranına bakıldıgında Turkiye, diger OECD ulkeleri ilekarsılastırıldıgında yuzde 3 ortalama ile karlılıkta on sıralarda yer alıyor. Aynıoran, ornegin, Avusturya ve Almanya’da yuzde 1’in altında kalırken Meksika’dayuzde 2.6, Polonya’da ise yuzde 3.7

Bankaların bu yuksek karlılıgı isletme masraflarının da goreceli olarak yuksekoldugu bir ortamda gerceklestirmis olmaları dikkat cekici. Bunun anlamıTurkiye’de faiz marjının nispeten yuksek olması. Turkiye’de bankalar toplamvarlıkların ortalama yuzde 3.9’ı kadar isletme masrafı tasırken aynı oranıngelismis piyasa ekonomilerinde yuzde 2 civarında oldugu goruluyor. Personelacısından bakıldıgında ise OECD tarafından kullanılan iki degisik kriter var.Ortalama varlıklara oranla personel masrafı Turkiye’de yuzde 2.8. Calısmadayer alan tablodaki diger ulkelerde ise bu oran yuzde 2’nin altında. Ote yandan1 milyon dolarlık mevduat basına dusen personel gideri Turkiye’de 32 bin dolariken diger ulkelerde bu rakam 22-28 bin dolar arasında degisiyor.

64

Page 71: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Surer mi?

IMF calısması, ekonomide faiz oranlarının aniden dusmesiyle gecis donemindeyuksek karlılık gosterebilecek olan bankaların, daha sonraki donemlerde karlılıkicin “geleneksel bankacılık fonksiyonlarına” donmesi gerekecegini ifade ediyor.Satır arasında soylenen, artık bankacılık kesimi icin “bir devrin kapandıgı”.Enflasyondan kurtulma basarısını gosteren diger ulkelerde yapılan gozlemleregore dusuk enflasyon surecinde ekonomideki kredi hacminde reel olarak bir pat-lama yasanıyor. IMF calısması Turkiye’de son yıllarda toplam kredilerde birartıs olmasına ragmen toplam kredilerin GSMH’ya oranının hala dusuk oldugugozonune alınırsa, benzer bir kredi artısının Turkiye’de de gerceklesmemesi icinbir neden yok sonucuna varıyor. Bunun icin de bir kosul var: Kredi riskinigozleyip olcebilecek altyapıya ve donanıma sahip olmak.

96:01 97:01 98:01 99:01 00.010

5

10

15

20

25

30IMKB Sinai endeks ve Mali Endeks

96:01 97:01 98:01 99:01 00.010

0.5

1

1.5

2

2.5

3IMKB Sinai Endeks−Mali Endeks Rasyosu

Mali

Sinai

Sekil 12: IMKB Sınai ve Mali endeksler (endeks degerleri 1000’e bolunmustur).Donem: Ocak 1996 - Nisan 2000.

Turkiye’de daha dusuk bir enflasyon ortamına gecilmesi ve TL’ye duyu-lan guvenin artmasıyla birlikte finansal derinligin de artacagı kesin. Bastabankalar olma uzere butun finansal kurumların kendilerini “oyunun yeni ku-rallarına” adapte ettikleri surece halıhazırdaki karlılıklarını surdurmemeleri icinhicbir neden yok.

Vehbinin Kerrakesi

1997 yılında Britanya’da Isci Partisini uzun bir aradan sonra tekrar iktidaratasıyan Blair, secim kampanyası sırasında partisinin artık eski Isci Partisiolmadıgını anlatmaya calısıyordu. Kampanya, partinin degistigini ve “ozel

65

Page 72: Alaca Karan Lik Ku Sagi

mulkiyetin kamuya transferi” ya da “kamulastırma” retoriklerinin artık geridekaldıgı mesajını veriyordu. Isci partisi, “yuzde 90’lara varacak gelir vergisiylegelirin yeniden dagılımı” konusunda verdigi sozden de vazgecmisti.

Kampanya suresince Blair’in yanındaki iki numaralı isim Gordon Brown, hal-ihazırdaki kamu harcamalarına konulan limitlerin aynen korunacagını, parasalotoriteye daha fazla bagımsızlık tanınacagını belirtiyordu. Partinin vergikonusunda aldıgı elestirelere cevaben de bireysel gelir vergisinin bes yıl sureyleartırılmayacagı sozunu vermisti. Isci partisinin kampanya suresince vergikonusunda soyledigi tek sey “Windfall Gain Tax” oldu. Isci Partisi detay-larına girmeden “Windfall Gain” vergisi koyma sozu veriyordu. Vergi, dahaonce ozellestirmeye tabi tutulan elektrik, su, gaz sirketleri gibi sirketlerin kar-ları uzerinden “bir defalıgına ek vergi” alınması konusunu gundeme getiriyordu.Secimden once verginin nasıl hesaplanacagı konusunda fazla detaya girilmiyorama; denetleme ve duzenlemede gorulen eksiklikler, sirketin piyasadaki payı vebelki de en onemlisi, ozellestirme sırasında hisselerin degerleri uzerinden yapılaniskonto gibi kriterlerin esas alınacagı belirtiliyordu.

Bizde de “Windfall Gain” vergisi gecen yıl kısmen yasandı. Kasım ayındaki;iki yıl once kazanılan gelirden ek vergi, motorlu tasıtlardan ek vergi, em-laktan ek vergi, cep telefonundan ek vergi, KDV oranının artırılması gibiduzenlemeleri iceren ek vergi yasa tasarısına daha tasarı hazırlanmadan karsıcıkmıstım. Yaptıgım bir ortak akademik calısmada “artırılacak dolaylı vergi-lerin depremin ekonomi uzerindeki olumsuz etkisini daha da artıracagı” sonu-cunu gosteriyorduk. Yani, karsı cıkıs nedeni tamamen iktisadi gerekceleredayanıyordu. Calısma, Eylul ayında yayımlanarak ilgi duyabilecek insanlaragonderildi.

Benim izledigim kadarıyla ek vergi tasarısına baslangıcta ciddi bir tepkigelmedi, hatta desteklendi ve gerekliligi savunuldu. Ta ki, 26 Kasım 1999 sabahısaat 5’e kadar. O saatte tasarıya eklenen bir madde ile kamu ic borclanma en-strumanlarına “Windfall Gain Tax” gelmisti ve toplanacak vergilerin icerisinde“dolaylı vergilerin” payı azalmıstı. Tasarı agırlıklı olarak “servette meydanagelecek ek artısın bir kısmına vergi” hukmunu getiriyordu. Asagı-yukarıyarısına. Butun piyasalarda Hukumetin kararlılıgı olarak algılanan ve niyetmektubuna da giren bu vergi sonucunda “takke dustu, kel gorundu”. Gerisinive daha sonra yazılıp-cizilenleri herkes biliyor.

“Windfall Gain Tax” konusunun Ingiltere’de gundeme gelis nedenihatırlanıldıgında, bizdeki “Windfall Gain Tax” konusuna hala karsı cıkıslardakihırcınlıgın da otesindeki “sakil” davranıs biciminin nedeni daha iyi anlasılabilir.Simdi, yani, durup dururken; daha once ozellestirilmis elektrik sirketlerinden,daha once verilen GSM lisanslarından falan da “Windfall Gain Tax” gundemegelirse? Eyvah eyvah!

66

Page 73: Alaca Karan Lik Ku Sagi

IKTISATCILAR KAPISIYOR

25 Nisan 2000

“IMF, birinci sınıf kalitedeki universitelerden mezun olmus ucuncu sınıf kalit-edeki iktisatcıları bunyesinde bulundurur ve bir ulkeye yardım etmek istedigindebu iktisatcılardan bir heyet olusturur. Ulke heyetindeki iktisatcılar gittikleriulke ile ilgili (5 yıldızlı otellerin dısında) hicbir deneyime sahip degillerdir.Rakamların uzerine egilerek geceyarılarına kadar agır bir calısma temposu icinegirerler ama imkansız bir gorevi ustlenmislerdir: Birkac gun veya hafta icerisindebir ulkenin gereksinimi olan hassas ve kapsamlı bir program hazırlamak.Soylemek gereksiz, biraz rakamları birbirine tokusturmakla butun bir ulusunkalkınma stratejisini belirlemek icin gerekli anlayıs ve donanım saglanamaz.Zaten IMF’nin kullandıgı matematiksel modeller de modası gecmis ve ciddieksiklikleri olan modellerdir. Kalıpcı, hazır recete bir anlayısla calısırlar. Birulke heyetinin rapor hazırlarken baska bir ulke icin hazırlanmıs olan raporuoldugu gibi kopya ettigini, ama kullandıkları bilgisayar programının hata yap-ması sonucunda diger ulkenin isminin gittikleri ulkede dagıttıkları raporun kimisayfalarında yer aldıgını da duydum”.

Bu sozlerin sahibi Joseph Stiglitz. Parlak bir akademik kariyeri olan Stiglitz,1979 yılında ABD’de 40 yasın altındaki en basarılı ve seckin iktisatcı odulunualdı. Oxford, MIT, Stanford, Yale ve Princeton universitelerinde de ders verenunlu iktisatcı, tarafsız cevreler tarafından Nobel odulunu alabilecek iktisatcılararasında gosteriliyor. Joseph Stiglitz 1993 yılında ABD’de baskana danısmanlıkhizmeti veren “Council of Economic Advisers” uyesi secildikten sonra, 1996yılında Dunya Bankası’nda Baskan Yardımcısı ve Basekonomist olarak gorevebasladı ve gectigimiz sonbaharda bu gorevinden ayrıldı.

The New Republic dergisinin 17 nisan tarihli sayısında yer alan uzun biryazısından mealen yaptıgım yukarıdaki alıntı, Stiglitz’in Dunya Bankasındakigorevi sırasında ne kadar “doldugunun” bir gostergesi. IMF tarafından UzakDogu ulkelerine yapılan politika onerilerinin tamamen yanlıs oldugunu ileri surenve uzun suredir IMF ve Dunya bankası politikalarını sert bir dille elestirenStiglitz, en son yazısıyla ortalıgı biraz karıstıracaga benziyor. Stiglitz, “IMF’dekiinsanlarla konusarak ikna etmeye calıstım ama beni kimse dinlemedi” diyerekdert yanıyor. Elestirilerinin temelini ise “IMF’nin istisnasız butun ulkelerdekemer sıkma politikası onermesinin yanlıs oldugunu vurgulamak” olusturuyor.

“Stiglitz’in makalesi gerceklerden tamamen uzak ve kendi kendine hizmetetmekten baska bir ise yaramıyor. Harvard ve MIT’den mezun yeni doktorasahibi olan ogrenciler eger dunyanın en iyi 5 universitesinde is bulamazlarsaIMF ya da Dunya Bankasını secer. Zaten bu okulların en iyi ogrencileri teorikiktisatla ugrasır. IMF ya da Dunya Bankasına ise teorisyen degil uygulamayadonuk iktisatcı gerekiyor. Stiglitz’in, umursamaz ve zuppe IMF calısanlarınınulkelere yanlıs politikalar onerdigi iddiası dogru degil. Ne yani, bankalar batıp

67

Page 74: Alaca Karan Lik Ku Sagi

hukumet GSYIH’nın yuzde 50’si kadar yukumluluk altına girdiginde maliye poli-tikası gevsetilecek, sermaye dısarı kacıp para sistemi gocmek uzereyken faiz oran-ları dusurulecek miydi? Enteresan dogrusu! Istikrar programları populer olmayarısması ya da arastırma semineri degildir. Kendisini IMF’de Dr. Mahatir (suoteki ufurukcu) dısında kimsenin dinlemediginden yakınıyor. Bu surpriz degil.Stiglitz iktisata teorik katkılarıyla Nobel listesinde olsa bile makrokonomi veistikrar konularında uzaktan yakından en ufak bir sey bilmiyor.“

Yukarıda paragraf da bir diger meshur iktisatcı R. Dornbusch’un The NewRepublic dergisinin editorune Stiglitz’in makalesi uzerine yazdıgı mektuptan biralıntı. Bakalım, bir sonraki asamada neler olacak.

68

Page 75: Alaca Karan Lik Ku Sagi

KAMU FINANSMANINDA CARPICI GELISME

30 Nisan 2000

Stand-by duzenlemesi cercevesinde, IMF Icra Direktorleri Kurulu’nunTurkiye’de uygulanan programa yonelik ilk degerlendirmesi, beklendigi gibi,olumlu oldu. Kurulun program uzerindeki tartısmaları konusunda yorumdabulunan Stanley Fischer’in yaptıgı acıklamada altını cizdigi nokta “kamumaliyesinde gorulen iyilesme”. Programın hızlı bir sekilde kredibilite kazandıgınısoyleyen Fischer bu durumun; faizlerin beklenden daha hızlı bir sekilde dusmesi,ozellestirmeye gosterilen ilgi ve ulkenin uluslararası piyasalardan borclanmayeteneginin artması olarak kendini gosterdigini ifade ediyor. Kamu maliyesindegorulen iyilesmeyi “cok etkileyici” olarak nitelendiren Fischer, ilk uc aydakigelismelerin 2000 yılı icin “temel denge” hedefiyle uyumlu oldugunu belirtiyor.

Butce Gelismeleri

Maliye Bakanlıgı tarafından acıklanan ilk uc ay konsolide butce gerceklesmelerigectigimiz yılların ilk uc ayları ile karsılastırıldıgında “etkileyici” gelisme acıkcagoruluyor. Dolar bazında yaptıgımız hesaplara gore 1991-1996 yılları arasındayılın ilk uc ayında 6-7 milyar dolar civarında gerceklesen toplam butce gelirleri,son iki yılın aynı doneminde 9 milyar dolar olarak gerceklesmisti. Bu yılın ilkuc ayındaki toplam gelir ise 13.3 milyar dolar. Gectigimiz yıla gore meydanagelen 4.3 milyar dolarlık artısının yarısı dogrudan vergi gelirlerinden, diger yarısıda dolaylı vergi gelirlerinden saglanmıs. Vergi dısı gelirlerde ciddi bir degisimyok. Gelirden ve servetten alınan vergilerden olusan dogrudan vergilerde gorulen2 milyar dolarlık artısın icerisinde “ek vergilerin” ve “faiz vergisinin” payı 1milyar doların altında. Dolayısıyla gelirlerdeki iyilesme “ek vergilerin” etkisiningecmesi sonrasında “temel dengede” cok ciddi bir bozulma yasanmayacagınaisaret ediyor.

Gelirlerde meydana gelen 4.3 milyar dolarlık artısa karsın aynı donemdetoplam harcamalarda meydana gelen artıs da tam tamına 4.2 milyar dolar.Gectigimiz yılın ilk uc ayında 16 milyar dolar olan toplam harcamalar bu yılaynı donemde 20.2 milyar dolara cıkmıs durumda. Bu durum, butce dengesinde“bir iyilesme yokmus gibi” algılanabilir. Oysa harcamada meydana gelen artısabaktıgımızda toplam faiz odemelerinin bu yılın ilk uc ayında gecen yılın aynıdonemine gore 4.8 milyar dolar daha fazla, tam 11.7 milyar dolar oldugunugoruyoruz. Kamu kesimi borc faizinde meydana gelen bu artısı karsılayabilmekicin bir yandan gelirlerini ciddi bicimde artırırken, ote yandan faiz dısındakiharcamalarını da ciddi boyutlarda kısıyor. Faiz dısı harcamaların icerisinde enyuksek kalem olan toplam personel harcamaları gectigimiz yıla gore 500 milyondolar daha dusuk ve 4 milyar dolar duzeyinde.

69

Page 76: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Sımsıkı Butce

Bu yılın ilk uc ayında 11.7 milyar dolar faiz odeyen ve 4 milyar dolar maasdagıtan kamu kesimi, gectigimiz yıl oldugu gibi bu yılın ilk uc ayında da 4milyar dolar faiz dısı transfer harcaması yapmıs: Bag Kur, SSK, Emekli Sandıgı,Vergi iadesi, KIT’lere transfer, vs. Bu arada, bir SSK’lı olarak insan sormadanedemiyor. Sosyal Guvenlik reformu denildiginde neden SSK’dan baska bir seyakla gelmiyor? Olene kadar is ve maas garantisi veren kamu kesimi, emeklisioldukten sonra ailesine hatta evli degilse kızına maas baglayan Emekli Sandıgıneden hic gundeme gelmiyor? Dikkati cekiyor: Ilk uc ayda butceden SSK’yayapılan transfer, Emekli Sandıgına yapılan transferin yuzde 60’ı!

0

1

2

3

4

5Personel

0

0.1

0.2

0.3

0.4Cari

0

5

10

Faiz

0

0.1

0.2

0.3

0.4

Yatýrým

1985 1989 1993 1997 20010

1

2

3

4

5Diðer Transfer

1985 1989 1993 1997 20010

5

10

15

20

Toplam

Sekil 13: Konsolide butcenin alt kalemlerinde uc aylık toplam harcamalar, milyardolar. Donem: 1985 - 2000.

Kamu kesimi, maas, faiz ve transflerden sonra da 450 milyon dolarlık digercari harcama ve yatırım harcaması yapıyor. Yatırım harcamaları toplam har-camaların yuzde 1’i bile degil. Toplam 13.3 milyar dolarlık gelirler ile toplam8.5 milyar dolarlık faiz dısı harcama arasındaki fark, 4.8 milyar dolarlık faizdısı butce fazlası Fischer’in bahsettigi “yıl sonu temel denge hedefiyle uyumlu”gelisme. Bilindigi gibi kamu sektoru temel fazlası GSMH’nın yuzde 3.7’si olarak,8 milyar dolar civarında hedefleniyor. Ancak konsolide butce dısındaki kamukesimi temel dengesinin 4 milyar dolar civarında acık verecegi tahmin ediliyor.Dolayısıyla konsolide butcedeki temel fazlanın 12 milyar dolar civarında olmasıgerekiyor ki hedefe ulasılabilsin. Ilk uc aydaki 4.8 milyar dolarlık temel fazlahedefin yakalanabilecegini gosteriyor.

70

Page 77: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Iyilesme Nerede?

Bu yılın ilk uc ayında toplam gelir ve gider dolar bazında aynı miktardaarttıgına gore “Iyilesme nerede?” diye sorabilirsiniz. Iyilesme, kamu finans-manında ic borc acmazının artık sona eriyor olmasında. Bu yıl basındanitibaren reel faiz oranlarında meydana gelen hızlı dusus gelecek yıllar icin umutveriyor ve kısır dongunun kırılacagını gosteriyor. Ilk dort ayda gerceklesen icborclanma ihalelerindeki faiz oranları, dolar bazında yıllık bilesik faizin yuzde13-15 civarında gerceklesecegine isaret ediyor. Toplam ic borcların GSMH’yaoranının hedeflendigi gibi yuzde 28 civarında sabitlendigini varsayalım. Toplamborcun vadesi bir yıl olsa dahi onumuzdeki yıllarda karsılasılacak faiz yukununcok ciddi boyutlarda dusecegi anlasılıyor. Bu yıl icerisinde yapılacak 30milyar doların uzerindeki ic borc faiz odemesine karsın, program bu sekildedevam ederse, gelecek yıl konsolide butce icerisinde ic borc faiz yuku maksi-mum 8 milyar dolar olacaktır. Maksimum. Iyilesme ve gelecege yonelik umutiste burada yatıyor. Umarız alınan sonuclar kamu kesiminde rehavete yol acmaz.

71

Page 78: Alaca Karan Lik Ku Sagi

“EURO, N’OLUR GERI DON!”

2 Mayıs 2000

Bir zamanlar iki aylık bir gecikme ile kamuoyuna duyurulan Odemeler Den-gesi istatistikleri, daha sonra anlasılmaz bir nedenle ucer ayda bir acıklanmayabaslanmıstı. Ornegin 1999 yılı ilk uc ay gerceklesmeleri gectigimiz Haziranayında acıklanmıs, gecen yılın Ocak ya da Subat ayı verilerini ogrenmek icinuzun sure beklemek gerekmisti. Ancak, Agustos ayı basında eski uygulamayadonuldu ve veriler tekrar aylık olarak kamuoyuna duyuruldu. Gectigimiz yılıntamamına ait veriler de 31 Mart gunu kamuoyuna acıklandı. Artık yaklasık ucaylık bir gecikmeyle de olsa aylık verileri ogrenecegiz, diye dusunuyorduk. Ol-madı. Nisan ayında acıklanmayan Ocak ayı Odemeler Dengesi rakamları umarızbu hafta duyurulacaktır.

Uygulanmakta olan programın sonucları; enflasyon, butce acıkları,ozellestirme gelirleri gibi degiskenlerde kendini gosteriyor. Bu gostergelerdekigelismeler bugune kadar olumlu oldu. Programın “surdurulebilirligine” yonelikmerakla beklenen asıl gosterge ise Odemeler Dengesi tablosu. Bu nedenle,Odemeler Dengesi rakamlarının gecikmeli olarak acıklanması zihinlerde soruisareti uyandırabilir. Diger bazı makroekonomik gostergeler gibi bu verilerin deonceden ilan edilmis belli bir takvime gore acıklanması gereksiz spekulasyonlarıonleyecektir.

DIE tarafından acıklanan ithalat ve ihracat rakamlarına bakıldıgında Ocakayı dıs ticaret acıgının Odemeler Dengesinde 1 milyar dolar civarında yer alacagıanlasılıyor. Ocak ayındaki turist sayısının bir onceki yılın aynı ayına gore dahadusuk oldugu gozonune alınırsa turizm gelirlerinde gecen yıla gore bir degisiklikolmaması normal. Faiz ve diger gelirlerle birlikte Diger Mal ve Hizmet gelirleritoplamının 1.4 milyon dolar civarında gerceklesmesi beklenebilir. Ote yandan,Diger Mal ve Hizmet giderlerin in de 1 milyar dolar duzeyinde gerceklesmesiyletoplam mal ve hizmet dengesinin 600 milyon dolarlık bir acık verecegini tah-min ediyorum. Bu acıgın 400 milyon dolarlık bolumu karsılıksız transfer-ler (yurdısındaki iscilerin gonderdigi doviz) tarafından karsılanacaktır. Sonucolarak toplam cari islemler acıgının Ocak ayında 200 milyon dolar civarındagerceklesmis olması surpriz sayılmayacaktır. Dikkat edilmesi gereken bir nokta,cari islemler acıgının hesaplanmasında “karsılıksız resmi transferler” rakamının,analitik olarak, dikkate alınmaması gerektigidir. Bu nedenle, bu kalemdeki birpozitif rakam Ocak ayı icin cari islemler dengesinin kagıt uzerinde pozitif ilanedilmesine yol acabilir. Ote yandan dun acıklanan dıs ticaret rakamları Subatayı cari islemler acıgının 1 milyar dolar civarında gerceklesmis olabilecegineisaret etmektedir.

IMF’e verilen niyet mektubunda bu yıl icin GSMH’nın yuzde 1,5-2’sicivarında bir cari islemler acıgı ongorulmektedir. Yani, 3-4 milyar dolar

72

Page 79: Alaca Karan Lik Ku Sagi

civarında bir acık. Acıklanacak Ocak ayı rakamlarının bu yıl sonu hede-fine yonelik olarak pek fazla bilgi icermeyecegi soylenebilir. Ozellikle euronundolara karsı ciddi boyutlarda deger kaybetmis olmasının etkileri bu yılın ikinciceyreginden itibaren dıs ticaret ve odemeler dengesi rakamlarına yansıyacaktır.Izlenen doviz kuru politikasının dogal bir sonucu olarak gectigimiz yıl sonunda545 bin TL olan 1 euro gecen 4 aylık surede yuzde 2.5 civarında bir artısla 560bin TL duzeyinde kalmıstır. Dolayısıyla da TL euro’ya karsı 4 ay gibi kısa birsurede yuzde 13 civarında bir deger kazanmıs durumdadır. Bu gelisme yurticifiyatların stabilize olmasına kısmi katkıda bulunmakta, ancak bolge ulkelerineyapılacak ihracatı olumsuz etkilemektedir. Euronun dolara karsı toparlan-masında meydana gelecek gecikme, bu yıl basında (belki de euro’nun degerkazanacagı varsayımıyla) GSMH’nın yuzde 1.5-2 civarında tahmin edilen cariislemler acıgının yukselmesine ve Turkiye icin kritik esik sayılabilecek GSMH’nınyuzde 3’une cıkmasına neden olabilir. Nitekim, ilk ceyrekte 2 milyar dolarcivarında bir acık gerceklestigi anlasılmaktadır. Bu noktadan sonra sepetinicerisindeki dovizlerin agırlıgının degistirilmesi icin artık cok gec. Programınbaslangıcında oldugu gibi bugun de, “Hep beraber euro icin dua ediyoruz“.

73

Page 80: Alaca Karan Lik Ku Sagi

KRITIK ESIKTE 2001

7 Mayıs 2000

Hatırlayanlar olacaktır. Gectigimiz yıllarda 1995 yılı ve sonrası OdemelerDengesi rakamlarında bir noktaya ısrarla dikkat cekmistim: Cari Islemlerbolumunde yer alan “digerin digeri” kalemindeki gelirlerlerden bazıları “ciftesaymaya” neden olmaktadır. Ozellikle “doviz tevdiat hesabından TL’ye gecis”rakamlarının onemli bir bolumu zaten (turizm gibi) gelir olarak cari islemlerdeyer almaktadır. Bu nedenle “digerin digeri” gelirlerinin bir bolumu “net hatave noksan” kaleminde muhasebelestirilmelidir. Elestirilerimin ozu buydu.

Konuyla ilgili kesimlerin gozunden kacmamıstır: TCMB, bu kaleminmuhasebelestirilmesinde bir degisiklige gidildigini 11 Haziran 1999 tarihindeyaptıgı bir acıklamada kamuoyuna duyurdu. Acıklamada, bankalar arasındaornekleme yoluyla bir calısma yapıldıgı ve yapılan calısmanın sonucunda 1998yılı “diger mal ve hizmet gelirleri, diger” kaleminde 900 milyon dolarlık bir azalısyapılarak bu azalısın “net hata ve noksan” kalemine yansıtıldıgı belirtiliyordu.Acıklamada acık olarak ifade edilmese de artık “DTH’tan TL’ye gecis” rakam-larının eski uygulamaya gore daha dusuk bir oranla “doviz geliri” kabul edilecegianlasılıyordu.

Azalan Digerler

Bir yandan Bavul Ticareti rakamlarındaki azalıs, ote yandan TCMB’nin yenimuhasebelestirme yontemi Odemeler Dengesi’nde kendini gostermeye basladı.Turizm ve faiz gelirleri haric diger mal ve hizmet gelirlerinin (bavul, navlun,girisimci geliri, DTH’dan donen para, vs.) kayıtlı ihracata oranı 1991-1995yılları arasında yuzde 40-45 civarında iken 1996-1998 yıllarında yuzde 70’likbir duzeye cıkmıstı. Gectigimiz yıl bu oranın hızla duserek yuzde 51’e indigianlasılıyor. Bu yılın Ocak ayı odemeler dengesinde ise “diger gelirlerin” gecenyıla gore daha da azaldıgı dikkati cekiyor.

Toplam yıllık kayıtlı ihracatın gectigimiz uc yılda oldugu gibi bu yıl da 26-27milyar dolar aralıgında gerceklesmesi “iyimser” bir tahmin. Turizm ve faiz haricdiger gelirlerin kayıtlı ihracatın yuzde 50’si civarında gerceklesmesi durumunda,buradan toplam 13 milyar dolarlık bir gelir sozkonusu. Turizm gelirlerinin yuzde50’lik bir artısla 7,5 milyar dolara, faiz gelirlerinin de rekor kırarak 2,5 milyardolara cıktıgını varsaysak bile, toplam mal ve hizmet gelirimiz bu yıl 50 milyardoları asmayacaktır. Isci gelirlerinin normal seyrinin uzerinde 5 milyar dolarolarak gerceklesmesiyle cari islemler dengesindeki artı kalemlerin ust limitinin55 milyar dolar oldugunu goruyoruz.

Kayıtlı ithalat haric toplam doviz giderlerinin 15 milyar dolar, toplamithalatın da 1998 yılında oldugu gibi 45 milyar dolar gerceklesecegi iyimsertahminiyle toplam doviz giderlerinin alt limitinin 60 milyar dolar oldugu

74

Page 81: Alaca Karan Lik Ku Sagi

1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 20000

0.1

0.2

0.3

0.4

0.5

0.6

0.7

0.8

0.9

1

Sekil 14: Turizm-faiz haric “diger” gelirlerin toplam kayıtlı ihracata oranı. Donem:Ocak 1993- Ocak 2000.

anlasılmakta. Doviz gelirlerinin ust limitinin 55 milyar dolar, doviz giderlerininalt limitinin 60 milyar oldugu bu yıl cari islemler dengesinin en az 5 milyardolar (GSMH’nın yuzde 2.5’i) acık verecegini soyleyebiliriz. Dikkat edilirsebu tahmin “iyimser” varsayımlara dayananan bir alt sınır. GSMH’nın yuzde3’u civarındaki bir cari acık Turkiye icin “kritik esik” olarak kabul edilmekte.Dolayısıyla Turkiye onumuzdeki yıla odemeler dengesi acısından “nefes nefese”girecektir. Birazcık rahatlama ise galiba Haziran 2001’de gerceklesecek.

Doviz Sepeti Ne Olmalı?

Kurları belirleyecek doviz sepeti, ulkenin dıs varlık ve yukumluluklerinin kom-pozisyonuna gore mi belirlenmelidir, yoksa dıs ticaretin kompozisyonuna goremi? Gectigimiz yıl Eoruzone ulkelerinin toplam ihracatımızdaki payı yuzde 45iken, ABD’nin payı yuzde 9.2’de kalmıstı. Ingiltere’nin toplam ihracatımızdakipayı ise yuzde 6.9. Toplam ithalat icerisinde Eurozone ulkeleri yine yuzde 45civarında bir paya sahipken ABD’nin payı yuzde 7.6, Ingiltere’nin ise yuzde 5.4olarak gerceklesmis. Eurozone, ABD ve Ingiltere’nin toplam ihracat ve itha-lat icindeki payı yuzde 60 civarında. Diger ulkelerin para birimlerinin reeldegerinin dolar ve eurodan olusan esit agırlıklı bir sepete karsı sabit kaldıgıvarsayımıyla, Turkiye’de dıs ticareti gozeten bir kur sepetinin icerisinde euro-nun payı en az yuzde 60, doların payı ise en fazla yuzde 30 olmalıdır. Dovizkuru politikasının belirlenmesinde gosterge niteligi tasıyacak bir sepette dolarınagırlıgının daha fazla olması, kimi zaman, “dıs ticaretimizde dolar cinsindenalıs-veris yapıyoruz” diyerek savunulmaya calısılmaktadır. Oysa reel kurlarıve rekabet gucunu belirleyen degisken odeme yapılan paranın cinsi degil, alısverise konu olan ulkelerin para birimleri ve fiyat seviyeleri arasındaki farklarlauretkenlikte gorulen farklılıklardır.

75

Page 82: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Su asamada “sepet hemen degismeli” tartısması yapmanın pek bir an-lamı yok ama ileride gundeme gelecektir. Turkiye, doviz kuru politikalarınatemel teskil edecek sepetin belirlenmesinde kamu kesimi ve ozel kesimindıs yukumluluklerinin kompozisyonunu degil, dıs ticaretin kompozisyonunugozonune almalıdır. Gelecek yıl Haziran oncesinde duyacagımız “sepet degissinmi?” tartısmalarına bu acıdan bakılmasında yarar var. Ileriye donuk pozisyonalırken de “sepetin ilanihaye sabit kalacagı” varsayılmamalıdır.

76

Page 83: Alaca Karan Lik Ku Sagi

RUSVET ALMA VE VERME ENDEKSI

9 Mayıs 2000

Haber ajanslarının data bankalarına “corruption” (yolsuzluk, rusvet yiyi-cilik) anahtar kelimesini girdiginizde karsınıza cıkan haberler genellikle sınırlısayıdaki ulkeyi kapsıyor. Ulke isimlerinin pek cogu sasırtıcı degil. Bazen Irlandagibi surpriz isimler de goze carpıyor.Yapılan bir ankete gore Irlanda’da kamuoyu11 yıl once iktidardaki partinin iki uyesinin (bir tanesinin simdiki basbakanoldugu iddia ediliyor) elliser bin dolar rusvet aldıgına hala inanıyormus. Oteyandan Arjantin’de gerceklestirdigi reformlarla butun dunyanın ilgisini cekiptakdir toplayan eski baskan Carlos Menem’in uyusturucu trafigine goz yumaraksuca ortak oldugu iddiaları dolasıyor. Menem hukumeti doneminde istifa et-mek zorunda kalan uyusturucuyla mucadele teskilatı baskanı verdigi demecte“hukumetin uyusturucu ticaretiyle savasmadıgını, cunku hukumet uyelerininpek cogunun ise bulastıgını” soyluyor. Teskilat baskanı kendisinin o donemrusvet tekliflerini red etmesi sonucunda uzerindeki baskıların arttıgını ifadeediyor.

Elbette, rusvet yiyen varsa, bir de rusveti veren var. Acaba hangi ulkelerinisadamı ya da sirketleri baska ulkelerde is yapmak istediklerinde rusvet verm-eye daha yatkın oluyor? Transparency International (Ululararası Saydamlık)isimli kurulus icin Gallup International tarafından 14 gelismekte olan ekono-mide 770 degisik yonetici, ticaret odası temsilcisi, sirket temsilcisi, bankalar vehukuk burolarıyla yapılan anket sonrasında elde edilen sonuclar gectigimiz yılacıklanmıstı: Cin, Guney Kore, Tayvan, ve Italya Rusvet Verenler Endeksi’ndeilk sıraları paylasıyor. Ote yandan Isvec, Avusturalya, Kanada ya da Avus-turya’dan birileriyle is yapıyorsanız biraz zor rusvet alırsınız. Yapılan calısmasınırlı sayıdaki ulkeyi kapsıyor ve Turkiye bu calısmanın kapsamında degil.

Rusvet veren ulkeleri sıralamaya sokma becerisini gosteren Transparency In-ternational, rusvet alıcı-yiyici olarak algılanan ulkeler sıralalaması da yapıyor.Kurulus, Dunya Bankası, Economist Intelligence Unit, World Economic Fo-rum, Business International gibi degisik kaynakların yolsuzluk konusuyla ilgilicalısmalarını biraraya getirerek bir endeks olusturup sonuclarını her yıl oldugugibi gectigimiz yıl da kamuoyuna duyurmustu. Bu endekste Turkiye, rusvetalma ve yiyicilik konusunda 99 ulke arasında 45. sırada yer alıyor. Daha once,1997 yılında, 52 ulke arasında 21. sırada iken bir sonraki yıl 85 ulke arasında32. olmusuz. “Rusvet alma ve yiyicilik” konusunda dunya sıralamasında pek deovunulecek bir yere sahip degiliz. Bu konuda en temiz ulkeler Danimarka, Fin-landiya, Isvec gibi kuzey ulkeleri ve Yeni Zelanda. Herkesin malumu olan Nijeryave Kamerun, yiyicilik-yolsuzluk listesinde ilk iki sırayı paylasıyor. Bir donemTurkiye’nin ekonomik geleceginin teminatı olarak gorulen Turki cumhuriyetlerde bu listenin ust sıralarında yer alıyor. Azerbeycan dorduncu, Ozbekistanbesinci, Kırgızistan 13. ve Kazakistan 14. sırada.

77

Page 84: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Yolsuzluk ve yiyiciligin makroekonomi uzerindeki olumsuz etkilerini kanti-tatif olarak olcmek mumkun. Yapılan ampirik calısmalara gore yolsuzlugun tah-min edilebilir ilk etkisi toplam yatırımlar uzerinde: Yolsuzluk arttıkca toplamyatırımların GSMH’ya oranı azalıyor. Ekonomideki yolsuzluk duzeyi GSMH’nınduzeyini de anlamlı derecede acıklayan bir degisken. Rusvet alma ve yiyiciliginyaygın oldugu ulkelerin milli gelirleri daha dusuk. Dolayısıyla da yolsuzlukarttıkca buyume oranı dusuyor. Merak ediyorsanız soyleyelim: “Turkiye’ninyolsuzluk endeksindeki puanı gecen yıl 5 yıl oncesine gore olumsuz yondedegismis”. Ekonomik reform programıyla birlikte hukuk reformunun da artıkgundeme gelmesi pek cok kisinin ozlemi, diye umuyorum.

78

Page 85: Alaca Karan Lik Ku Sagi

SOZLESMELER DOLAR OLUNCA. . .

14 Mayıs 2000

Kur sepetiyle ilgili tartısmalar bir acıdan artık cok gec, baska bir acıdanise cok erken basladı. Merkez Bankası Aralık ayında para ve kur politikasınıacıkladıgında doviz kuru politikasını bir sepetteki dovizlere gore belirleyeceginive sepetin icerigini duyurdu. Bildigim kadarıyla bir-kac kisi haric kimse deo zaman (ya da daha once) “sepet neden oyle olusturuldu?” sorusunu sor-madı. Simdi artık cok gec. Geri donulmesi imkansız bir program basladı ve osepet, o sekliyle, en azından Haziran 2001 tarihine kadar sabit kalacak. Egerdegisiklik yapılacaksa da o tarihten itibaren yapılacak. Aslında TCMB dahaonceki yıllarda da bir doviz sepetini esas alarak kur politikasını belirliyordu: 1dolar + 1.5 DM’lik bir sepet. Euronun yururluge girmesiyle Alman Markı’nıneuro icindeki payı esas alınarak sepet, 1999 basında 1 dolar + 0.77 euro olarakdegistirildi. Ilan edilen, “var olan sepetin devam edecegi” kararı oldu. Subatayındaki bir yazımda “piyasalar euronun dolara karsı deger kazanmasını bek-liyor. TCMB eski kur sepetini surdururerek bilmeden de ols a hayırlı bir isyaptı galiba” yorumunu yapmıstım. Ama eger uzun donemde de (Haziran 2001sonrası) kur politikaları bu sepete dayanılarak belirlenecekse, sepetin iceriginitartısmakta fayda var.

Neden sepette 1 dolar var? Yaygın olarak verilen, ama iktisaden “sakat” bircevap “Turkiye’nin dıs ticaretinde alıs-verise konu olan para biriminin agırlıklıolarak dolar” oldugu seklinde. Bu cevabın neden sakat olduguna gelince.Diyelim ki; Turkiye butun ihracatını Almanya’ya yapıyor, ancak imzalanansozlesmelerin tamamı dolar cinsinden. Turkiye de “sozlesmeler dolar cinsin-den” diyerek doviz kuru politikasını icerisinde sadece 1 dolar olan bir sepetebakarak belirliyor. Yani, parasını dolara baglıyor. Doların Alman markınakarsı deger kazandıgı donemlerde TL de deger kazanacak ve ihrac malları Al-manya icin pahalanacak, sadece kurlardan kaynaklanan bir rekabet gucu kaybıdogacaktır. Oysa kur politikasının belirlenmesinde kullanılan sepette sadece Al-man markı olsaydı, capraz kur oynamaları sonucunda satılacak ihrac mallarınınAlman markı cinsinden fiyatları sabit kalacak ve herhangi bir rekabet gucukaybı olmayacaktı. Sadece dolar cinsinden gelirlerde bir azalıs olacaktı. Ornekuzerinde dikkatlice dusunuldugunde, kur politikası belirlemek icin olusturulacakbir sepette, dıs ticaretimizde agırlıgı olan ulkelerin para birimlerinin agırlıklı yeralması gerektigi gorulur. Dıs ticarette “kullanılan” para biriminin degil. Benzersekilde, reel kur endekslerinin olusturulmasında da “kullanılan para birimine”degil, ithalat ve ihracatta ilgili ulkenin payına bakmak gerekir.

Bir sepetteki malların bir tanesinin (doların) fiyatının daha hızlı artması,o malın sepetin degeri icindeki agırlıgını da artırmaktadır. Uygulanacak pro-gramın ilan edildigi donemde 1 dolar 0.77 euroluk sepetin icinde doların agırlıgı

79

Page 86: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Yıllık Ihracat Yıllık Ithalat

Eurozone 44.7 Eurozone 42.9ABD 9.2 ABD 7.6

Ingiltere 6.9 Ingiltere 6.9

Israil 2.2 Rusya 5.8Rusya 2.2 Japonya 3.4

Tablo 5: Dıs ticaretimizde ulke payları, yuzde. Yıl: 1999

yuzde 55 euro’nun agırlıgı yuzde 45 iken, bugun oranlar capraz kurlarda mey-dana gelen degisme sonrasında yuzde 60 dolar, yuzde 40 euro seklindedir.Turkiye’nin dıs ticaretinde ilk 5’i olusturan degisik para bolgelerinin agırlıklarıyandaki tabloda gorulebilir. Eurozone olarak bilinen Avrupa ulkeleri yuzde 45civarında bir payla birinci sırada yer alırken, ABD’nin dıs ticaretimizdeki payıyuzde 10’u gecmemektedir. Dıs ticaretimizdeki payların tam tersini yansıtanagırlıklarla olusturulmus bir doviz sepetine dayanılarak kur politikasının be-lirlenmesi, dıs ticarette ulke aleyhine bir kur politikası izlenmesine neden ol-maktadır. Benzer sekilde, dıs ticaret agırlıklarını yansıtmayan ve “dıs ticarettekullanılan para birimi” kriteri gibi iktisaden sakat bir kritere gore olusturulanreel kur endeksleri de yanlıs cıkarsamalar yapılmasına neden olmaktadır.

Artık su anda yapılacak bir sey yok. Turkiye kur politikasının belirlen-mesinde kullandıgı sepette ticaret yaptıgı ulkelerin, esas olarak da euronunagırlıgını Haziran 2001 sonrası artırmalıdır. Ileride yapılacak bu degisiklik decok onceden kamuoyuna acıklanmalıdır. Daha da radikal bir karar sepettenvazgecerek TL’yi tek bir para birimine, euroya baglamak olabilir. Ancak busefer de o kararın alındıgı noktada euronun diger para birimlerine karsı uzundonem degeri etrafında bir noktada olması gerektigi onem kazanacaktır. Agırlıkdegistirelim derken fırtınaya yakalanmak da var!

Verimlilik Artmayısı

Bizim finansal piyasaların diger finansal piyasalardan onemli bir farkının,acıklanan temel gostergelere hemen hemen hic tepki vermemesi oldugunusoyleyebiliriz. Odemeler Dengesi, butce gerceklesmeleri, kapasite kullanımoranı, ya da uretimde meydana gelen degismelerin acıklandıgı noktalardafinansal gostergelerde ciddi bir oynamaya genellikle rastlanmaz. Belki deacıklanan rakamların surekli olarak mukemmel bir sekilde tahminiyle surprizeugramamanın bir sonucu!

Yurtdısı piyasalarda durum biraz farklı. ABD’de bu ay basında acıklananbirinci ceyrek “uretkenlik artısı” tahminlerin altında kaldı. Genel beklenti yıllıkyuzde 3.7 civarında bir artıs olacagı yonundeydi. Acıklanan rakam yuzde 2.4Bu rakam ekonomideki genel uretkenligin artısını gosteriyor. Imalat sanayii’nebakıldıgında artıs yuzde 6.9. Dayanıklı tuketim malları ureten imalat sanayiin-deki bir yıllık uretkenlik artısı ise yuzde 10. ABD’de piyasalar bu rakamlardanpek etkilenmedi. Onlar icin pek alısılmadık bir durum yok.

Yandaki grafik, DPT tarafından hesaplanan Turkiye’deki ozel imalatsanayii’nde yıllık verimlilik artısını gosteriyor. Icler acısı bir durum. 1993-1999 yılları arasındaki toplam verimlilik artısı yuzde 10. Kurlardan dert yanan,

80

Page 87: Alaca Karan Lik Ku Sagi

1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000−20

−15

−10

−5

0

5

10

15

20

25

Sekil 15: Ozel imalat sanayii’nde yıllık verimlilik artısı, yuzde. Donem: 1993:I -2000:IV.

tesvik isteyen, kredi kolaylıgı talebinde bulunan ozel imalat sanayii “biraz dakendi uretkenligine baksın” denilebilir. Ama sonuc olarak uretkenligin dayandıgıtemel nokta beseri sermaye. “Barut ıslak” olduktan sonra sanayici ne yapsın?

81

Page 88: Alaca Karan Lik Ku Sagi

KAZAYA UGRAMAK

16 Mayıs 2000

Istatistiklere gore ABD’de trafik kazalarının yarısından fazlası, suruculerinevlerininin merkez oldugu 25 mil yarıcapında bir dairenin icerisindegerceklesiyor. Ev ile 45 millik bir mesafe arasında gerceklesen trafik kazaları isetoplam kazaların yuzde 70-80’ini olusturuyor. “Kaza” buna denir. Baslangıctakucuk bir dikkatsizlik, isinize henuz konstantre olamama gibi nedenlerle olusanistenmedik bir durum. Bizde de benzer bir istatistik tutuluyor mu bilmiyorum.Ama “kaza” olarak sınıflandırılan pek cok olayın “aptal cesareti ve diger kisileriumursamama” sonucunda meydana geldiginden eminim (Hazır yeri gelmiskensoralım: Kamyon, otobus gibi buyuk aracların stop ve sinyal lambaları nedenkucuk aracların stop ve sinyal lambalarından daha ufak olur? Bu tur aracsuruculeri saat 22:00’den once neden farlarını yakmaz ve trafik polisleri de budurumu normal karsılar?).

Tasarruflarını daha yuksek getiri elde etme, vergi kacırma gibi neden-lerle “off-shore” hesaplarda tutan insanların paralarının batması sonucunda or-taya cıkan durum da “kaza” degildir. Bilerek alınmıs bir riskin sonucudur.Hukumetin bu duruma mudahele ederek topladıgı vergilerle bu insanlarınbatırdıkları paraları odemesi “kazaya ugrayan birisine yardım” degil, olsa olsaulufe dagıtmaktır. Bunun sonucu da finansal piyasalarda “moral hazard” ol-gusunun artmasıdır.

Universite giris sınavını kazanarak bir fakulte ya da yuksek okula kayıtyaptıran bir kisinin “okulla iliskisinin kesilmesi” iki nedenle olabilir: Disiplinsucu islemek veya akademik basarısızlık. Disiplin sucu “bir anlık” bir eyleminsonucu olabilecegi gibi, sistematik bir davranısın sonucunda da gerceklesmis ola-bilir. Ama akademik basarısızlık “bir surecin” sonucudur, bir anlık gafletin birsonucu degil. Iliskisi kesilen ogrencinin “basına bir kaza” falan gelmis degildir.Universite, ogrencinin egitim gordugu alanda basarısız olduguna dair somut ver-ilere dayanan yeterli kanı olustuktan sonra “sen kendine baska bir mesgale bul”demektedir. Ogrenci, hangi kosullarda akademik basarısızlık sonucu iliskisininkesilecegini bilir. Zaten okulla iliskisi kesilmeden once de ogrenciye uzun birsure orta zekalı bir insanın anlayabilecegi yeterli sinyal verilmistir.

TBMM her yıl oldugu gibi bu yıl da 1980’li yılların ilk yarısından buyana “hangi nedenle olursa olsun yuksek ogrenim kurumlarından iliskisi kesilenogrencilere yeniden sınav hakkı” veren ve kamuoyunda “ogrenci affı” olarakbilinen bir yasa tasarısını gorusmekte olup muhtemelen tasarı bugunlerde ka-nunlasacaktır. Basında sesini duyurma imkanı bulan universite ogretim uyeleribasta olmak uzere, butun universite camiasının bu yasa tasarısı konusundaortalıgı birbirine katmaları gerekirdi. Her yıl oldugu gibi bu yıl da pek fa-zla ses cıkmadı. Yasa tasarısının ima ettiginin aksine, ogretim uyelerinin ezici

82

Page 89: Alaca Karan Lik Ku Sagi

cogunlugunun ogrencileri degerlendirirken akademik kriter kullandıgından emi-nim. Affedilen nedir?

Cıkarılacak bu kanunun toplumsal faydası sıfırdır. Dahası, universitelereek maliyet yuklemekte ve bir alanda basarısız olacagı anlasılmıs kisilere umutvererek onların da kaynaklarını heba etmesine neden olmaktadır. Halenogrenimlerini surduren ve aylarca suren bir emegin karsılıgında bir derstennot alan ogrencilerle, bir-iki saatlik bir sınav sonucunda aynı dersten not alanogrenciler aynı kefeye konulmakta ve isini layıkıyla yapan insanlara haksızlıkedilmektedir. Tasarının “bize ozgu” oldugunu, ABD kongresi ya da Avam kama-rasında boyle bir tasarının akla dahi gelmeyecegini, kimi yabancıların “AmnestyExam?” diyerek konuyla dalga gecmesini bir tarafa bırakalım. Tasarı, yuksekogrenim kurumlarını bir park yeri olarak goren anlayısın urunudur: Kimi in-sanların bir sure park edildigi ve daha sonra da diploma denilen bir kagıtparcası edindikleri yerler. Bari Anayasa’ya “Bir yuksek ogrenim kurumuna kayıtyaptıran her sahıs, her ahval ve serait altında mezun olur” maddesini ekleyinde, her yıl aynı ızdırabı cekmekten kurtulalım!

83

Page 90: Alaca Karan Lik Ku Sagi

DIS DENGEDE ACIK VAR, PANIK YOK

21 Mayıs 2000

Ulkenin dıs dengesindeki bozulmanın surekliligi ile birlikte dısyukumluluklerinin karsılanmasında zorluk cıkması ihtimalini artıran cariacık duzeyi, “kritik” cari acık duzeyi olarak tanımlanabilir. Daha teknik birifadeyle, dıs dengedeki gelismeler sonucunda ulkenin dıs borclarının GSMH’yaoranının surekli artacagı anlasılıyor ve ileride belli bir sabit deger etrafındastabilize olacagına dair herhangi bir emare bulunmuyorsa ulke “odemelerdengesi” krizine giriyor. Iste o noktadaki cari acık “kritik” cari acık.

Turkiye icin hangi duzeyde bir cari islemler acıgı tehlikeli sayılmalıdır?Zor bir soru. Acıgın ne sekilde finanse edildigi, hangi nedenle acık verildigi,dıs borc stokunun duzeyi ve kompozisyonu, dunya faiz oranlarının duzeyigibi pek cok soruya verilecek cevaba baglı olarak “kritik” duzeydeki cariacık degisecektir. Tek tek ulke bazında yapılacak ekonometrik calısmalarınyanında benzer ulkelerin biraraya getirilmesiyle de konuyla ilgili bir fikir ed-inmek mumkun. Ote yandan ulkenin iktisadi tarihine bakarak hangi duzeydekiacıkların krize yol actıgını inceleyerek bir kritik duzey belirlenebilir.

Kritik Duzey

Hangi yontem kullanılırsa kullanılsın, Turkiye icin bulunacak “kritik” degerGSMH’nın yuzde 3-4’u civarında olacaktır. Dolayısıyla, kritik cari acıgınduzeyinin 7-8 milyar dolar oldugunu soyleyebiliriz. Bu buyuklukte bir cari acıkverir miyiz? Muhtemelen evet. Kriz cıkar mı? Muhtemelen hayır.

Acıklanan odemeler dengesi rakamlarına gore bu yılın ilk iki ayında verilencari acık, daha onceki tahminlerimizin biraz uzerinde, 1.5 milyar dolar olarakgerceklesti. Verilen bu acıga karsın 2.6 milyar dolarlık pozitif sermaye hareketlerisonucunda rezervlerin 1.1 milyar dolar artması dogal ama rezervlerdeki artıs 300milyon dolar da kalmıs. Geriye kalan 800 milyon doların nereye gittigi belli degilve “net hata ve noksan” olarak muhasebelestiriliyor. Ocak ve Subat aylarındadikkati ceken bir gelisme her iki ayda da “net dogrudan yatırımların” negatifdegerler alması. Toplam tasarrufların zaten dusuk oldugu Turkiye, dısarıya netdogrudan yatırım yapan ulke konumuna gelmis. Gerceklesen 2.6 milyar dolarlıknet sermaye girisinin hemen hemen yarısı kamu kesiminin net borclanmasından,diger yarısı da kısa vadeli sermaye hareketlerinden kaynaklanıyor.

Programın Sigortası

Uygulanan Programın “satır arası” hedefleri arasında yabancıların Turkiye’dedogrudan yatırımlarının artması, ulkenin kısa vadeli sermayeye daha az bagımlıhale gelmesi de yer alıyordu. Buna yonelik olarak; tahkimle ilgili duzenlemeler

84

Page 91: Alaca Karan Lik Ku Sagi

yapıldı, ozellestirmeler hızlandı, acık pozisyona yonelik onlemler alındı, vs. Sıksık belirtildigi gibi “cari acık verilecegi zaten biliniyordu”. Biliniyordu amaumut, verilen bu acıgın kısa vadeli sermaye ile degil, uzun vadeli borclanma vedogrudan yatırımlarla finanse edilmesinde yatıyordu. Hala da oyle. Ilk iki ayınverileri bu nedenle can sıkıcı veya Yeni Binyıl’ın haber baslıgında belirttigi gibi“urkutucu“.

Bu boyuttaki bir acıgın krize yol acmaması icin bir yandan acık finans-manında dogrudan yatırımların ve uzun vadeli borclanmanın payının art-ması, diger yandan da acıgın ileride daha da artmayacagına dair isaretlerinalınması gerekiyor. Bu noktada da reel degerlenmenin cok fazla olmaması onemkazanıyor. 2001 yılı ortasında TL’nin dalgalanmaya bırakılacak olması bu ne-denle programın “sigortası”. Iste, bu yıl kritik duzeyde acık verilse dahi herhangibir odemeler dengesi krizi cıkmaması “kur sabitlenmesinin onumuzdeki yıl sonaermesine” ve onumuzdeki donemde yabancıların dogrudan yatırımlarının art-masına baglı. Simdiden panige kapılmaya gerek yok ama dikkatli olmakta dafayda var.

1984 1987 1990 1993 1996 19990

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

Sekil 16: Turizm gelirleri, milyar dolar (2000 yılı rakamı Turizm Bakanlıgı hedefi).Donem: 1984 - 2000.

Pardon, 10 Milyar mı?

Turizm mevsimiyle birlikte, klasik “bu yıl patlayacak” demecleri basında yeralmaya basladı. Turizm gelirlerinde gercekten de rekor bir artıs bekleniyor.Ama gecen yıla gore bir artıs. Malum nedenlerle gectigimiz yıl turizm gelirleribir onceki yıla gore yuzde 28 azalarak 7.2 milyar dolardan 5.2 milyar dolaragerilemisti. Turist sayısındaki azalıs ise yuzde 20 olmustu: Bir onceki yıl 9,4milyon turist gelirken gecen yıl toplam turist sayısı 7.5 milyonda kaldı. Turizmgelirlerindeki yuzde azalısın gelen turist sayısındaki yuzde azalıstan daha fazla

85

Page 92: Alaca Karan Lik Ku Sagi

olması, gectigimiz yıl ozellikle yuksek harcama grubundaki turist azalısına isaretediyor.

Bu yılın ilk uc ayındaki turist sayısı gectigimiz yılın ilk uc ayına gore dahadusuktu. Nisan ayında ise beklenen canlanma gerceklesti: Bu yıl nisan ayındagecen yıla gore yuzde 70’lik artısla 721 bin turist gelmis. Ama 1998’e goreNisan ayındaki turist artısı yuzde 12. Olsun. Yine de olumlu bir gelisme. El-bette, bu yıl 100 milyon dolarlık “promosyon” harcaması yapan Turizm Bakanıfırsatı kacırmadı: Bu yılki hedefin 10 milyon turist oldugunu belirten Bakan(hatırlatalım: 1998’e gore yuzde 6’lık bir artıstır bu) sozlerine “10 milyar dolargelir hedefliyoruz” cumlesini de ilave edince biraz kafamız karıstı. “10 milyar”yuvarlak bir rakam oldugu icin kullanıldı galiba. Yani, simdi, 1998 yılında 9.5milyon turistten 7.2 milyar dolar turizm geliri saglanırken bu yıl 10 milyon tur-istten 10 milyar gelir nasıl saglanacak? Tam “doluya koydum almıyor, bosakoydum dolmuyor” bir durum. Hesaplamalara “ecinniler” karısmazsa bir yıldabu kadar turizm geliri saglanması imkansız.

86

Page 93: Alaca Karan Lik Ku Sagi

KRIZIN AYAK SESLERI

23 Mayıs 2000

IMF’nin 1 Mayıs’ta kendi icinde duzenledigi ust duzey bir seminerinkonusunu “ulkelerin dıs dengede ne kadar hassas konumda olduklarını olcmedeborc ve doviz rezervlerine dayalı gostergeler” olusturuyordu. Seminere esasteskil eden calısma gectigimiz Cuma gunu IMF’in web sayfasında acıklandı.Calısma, bir dizi degiskeni inceleyerek degisik ulkelerde bu gostergelerin 1997yılının ikinci yarısında hangi konumda olduklarını da gosteriyor. Boylece,onerilen gostergelerin kriz ongormede ne kadar basarılı olabileceklerine dair debir fikir veriyor.

Bir ulkenin dıs dengesinde hassasiyetinin arttıgına ve “doviz sıkıntısı”dogabilecegine dair akla gelen ilk gosterge, “doviz rezervlerinin kac aylık itha-latı karsıladıgı” sorusunun cevabı. Ozellikle uluslarası sermaye piyasalarınaerisim saglamada zorluk ceken ulkeler icin bu gosterge buyuk onem tasıyor.Ama genel olarak pek basarılı degil. Calısma, parasal gostergelere dayanılarakolusturulacak baska gostergeleri inceleyerek bu gostergelerin de zayıf yonlerineisaret ediyor: Toplam rezervlerin genis tanımlı para stokuna veya rezerv parayaoranı gibi bir gosterge, para talebinin istikrarlı oldugu ve parasallasmanınyuksek oldugu ekonomilerde yanlıs cıkarsamalara neden olabiliyor. Dovizrezervleri-genis para arzı oranının dusuk olması, yerel paradan kacıs “potan-siyelinin” oldugunu gosterirken, paradan kacıs “olacagına” isaret etmiyor.

Gerek daha onceki IMF calısmaları, gerekse literaturdeki diger calısmalarınen basarılı buldugu gosterge “toplam doviz rezervlerinin kısa vadeli dıs borclaraoranı”. Bu gosterge; Tekila krizinin, Uzak Dogu Asya krizinin ve Rusya krizininen onemli habercisi olarak tanımlanıyor. Cari islemler acıgının GSYIH’ya oranıve reel kurlarda meydana gelen degismeler diger onemli ve basarılı gostergelerolarak kabul edilmis.

Risk yonetiminde ozellikle son yıllarda one cıkan bir kavram “stres testi”.Bu yontemde sistemin degisik senaryolar altında nasıl tepki verecegi incelenerekmuhtemel kayıplara karsı onlem alınmaya calısılıyor. “Doviz rezervi-kısa vadeliborc rasyosu” stres testi icin uygun bir alet. Ornegin; bir ulkenin yıllık cariislemler acıgının toplam rezervlerin yuzde 20’sine esit oldugunu ve uluslararasıfinansal piyasaların bu ulkeye kredi vermedigini varsayalım. Bu taktirde ulkeninbir doviz baskısına karsı koyabilmesi icin, toplam rezervlerin kısa vadeli borclaraoranının yuzde 120 olması gerekiyor.

Ulke hassasiyetine yonelik dıs borclara dayalı gostergeler ayrı bir grup. Bun-lar arasında; dıs borcların ihracata oranı, ya da dıs borcların GSMH veyahukumet gelirlerine oranı ilk sıralarda. “Dıs borc-ihracat” oranının en onemligosterge oldugunu belirten IMF calısmasına gore diger gostergeler de anlamlı veizlenmesi gerekiyor. Calısmanın bir baska bulgusu, dıs borc-ihracat oranıyla dısborclara odenen faiz arasındaki yuksek iliski.

87

Page 94: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Bankaların acık pozisyonu, bankacılık dısı ozel kesimin dıs borclarının kom-pozisyonu ve doviz nakit akısı, ithalat sozlesmeleri, kamu ve ozel kesimde turevislemlerin boyutu gibi gostergelerin de incelendigi calısma, ozellikle Turkiye gibiulkeler icin “ogretici” bir rehber niteliginde. Turkiye icin bu gostergelerdenbazılarındaki muhtemel gelismeler gelecek yazının konusu olacak.

88

Page 95: Alaca Karan Lik Ku Sagi

BICAK SIRTINDA 2000 YILI

28 Mayıs 2000

IMF tarafından onceki hafta yayımlanan “Dıssal kırılganlıga yonelik borc vedoviz rezervleriyle ilintili gostergeler” calısması, degisik ulke deneyimlerindenyola cıkıp bir dizi degiskeni inceleyerek herhangi bir doviz baskısını oncedenhaber veren gostergeleri belirlemeye calısıyor. Incelenen degiskenler arasındaone cıkanlar; “Doviz rezervleri-Kısa vadeli borc oranı”, “Doviz rezervleri- Ithalatoranı” ve “Cari acık-Doviz rezervleri oranı”. Bu degiskenlerin ucer aylıkdonemler itibariyle aldıgı degerler ve belli varsayımlar altında bu yıl icindegerceklesmesi muhtemel degerleri yandaki grafiklerde bulacaksınız. Burada“doviz rezervi” olarak Merkez Bankası’nın “Brut Uluslararası Rezerv” rakam-ları kullanıldı. Daha dogru bir analiz, IMF tanımına gore belirlenmis “dovizrezervi” rakamları kullanılarak yapılabilir. Ancak, boyle bir seri 2000 yılı oncesiicin elimizde yok.

Kısa Vadeli Borclar

Calısmaya gore; dıs dengede olumsuzluk sonrası doviz kurları uzerinde olusacakbaskıları ongormede en guclu degisken, “eldeki doviz rezervinin toplam kısavadeli borcların ne kadarını karsılayabildigini” gosteren oran. Turkiye’de de budegiskenin anlamlı bir “oncu gosterge” oldugu anlasılıyor. Grafikten de acıkcagoruldugu gibi, 1993 yılı 2. Ceyreginden itibaren Doviz Rezervi-Kısa vadeli borcoranı hızla dusmeye baslıyor ve 1994 yılı ilk ceyreginde “dip” yapıyor: Kriz!Daha sonra 1995-1998 yılları arasında toplam brut rezervler, toplam kısa vadeliborcların yuzde 80-yuzde 100’u arasında degismis. Gectigimiz yıl yuzde 80civarında duraganlasan bu oranın azalması beklenebilir. Tahmin: 2000 yıl sonuyuzde 70. Varsayım: Brut rezervler 24 milyar doların altına dusmeyecek ve kısavadeli borclar her ceyrekte 1 milyar dolar dolar artacak. Kritik nokta yuzde 60.Bu oranın yuzde 45’nin altına dusmesi durumunda “artık cok gec” olabilir.

Toplam Ithalat ve Rezervler

Pek o kadar basarılı olmasa da “bakılmasında fayda var” denilen bir baskagosterge, mevcut rezervlerin ne kadar surelik bir ithalatı karsılamaya yeterliolacagı. Turkiye’deki gerceklesmelere bakıldıgında toplam brut rezervlerin birsure 3-5 aylık ithalata yetecek duzeyde kaldıgı goruluyor. Son iki yılda ise 6-8 aylık ithalata yetecek kadar brut doviz rezervi olusmus. Bu degiskenle ilgilitahmin: 6 aylık ithalata yetecek doviz rezervi. Varsayım: Daha onceki varsayımburada da gecerli: Toplam brut rezervler 24 milyar doların altına dusmeyecek,toplam ithalat ise 1998 yılı duzeyini gecmeyecek. Kritik nokta 1.5. Yani, toplamrezervlerin 4-5 aylık bir ithalata yeterli olacak duzeyde kalması. Burada oranın1’in altına dustugu noktada “oyun bitti” denilebilir.

89

Page 96: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Cari Acık ve Rezervler

Ozellikle gorunmeyen kalem gelirlerinin onemli bir yer tuttugu ekonomilerdeithalatın tek basına yeterli bir gosterge olmaması dogal. Bu nedenle de cariislemler dengesinin toplam rezervlere oranına bakılmasını onerenler var. Buoranın Turkiye ekonomisinde anlamlı bir oncu gosterge oldugu anlasılıyor. Ucaylık donemler itibariyle bakıldıgında donemsel cari acık, toplam rezervlerinyuzde sıfır ile yuzde 10’u arasında dalgalanıyor. Tarihi zirve yuzde 30 ile 1993yılı ikinci ceyregi!

0.4

0.6

0.8

1

1.2

Rezervler − KV Borç

0.5

1

1.5

2

2.5

3Rezervler − Ithalat

1991 1994 1997 2000

−0.2

−0.1

0

0.1

0.2

0.3

Cari Açýk − Rezervler

1991 1994 1997 20000

5

10

15

20

25

30Toplam Rezervler

Sekil 17: Uc aylık donemler itibariyle kritik gostergeler. (a) Toplam rezervler- Kısavadeli borc oranı (b) Toplam rezerv-Toplam ithalat oranı (c) Cari islemler acıgı-Toplamrezerv oranı (d) Toplam rezervler. 2000 yılı degerleri tahmin. Donem: 1991:I - 2000:IV.

Bu yıl icin kritik deger yuzde 10. Yuzde 20’nin uzerinde bir gerceklesmeise hemen hemen yuzde 100 olasılıkla “doviz kurlarında bir duzeltme” anlamınagelecektir.

Ne Kadar Rezerv Yeterli?

IMF calısması, Greenspan’in bir onerisine dikkat cekiyor: “Riskteki Likidite“.Bu kavram “Riskteki Deger” (Value-at-Risk, VAR) kavramının bir benzeri.Riskteki degerin hesaplanmasında bir portfoydeki enstrumanların fiyatlarınınbelli bir donemde hangi olasılıkla ne kadar dusecegi hesaplanıyor (“olsa olsa”yontemiyle degil! Sıkı bir “zaman serileri analizi” gerekiyor). Daha sonrada toplam olarak portfoyun degerinde belli bir guvenilirlilik katsayısıyla nekadarlık kayıp olacagı bulunuyor. “Yuzde 95 guvenilirlilik duzeyinde, bu 1 mi-lyon dolarlık portfoy onumuzdeki 1 haftada 10 bin dolar kaybeder” gibi bir

90

Page 97: Alaca Karan Lik Ku Sagi

sonuc. Greenspan, bir ekonomideki muhtemel olaylara ve gelismelere degisikolasılıklar atfedilmesini oneriyor. Mesela, “yuzde 95 guvenilirlilik duzeyinde buulke bir yılda 7 milyar dolar cari acık verir” gibi. Daha sonra da, “genel olarakyuzde 95 guvenilirlilik duzeyinde bu ulke bir yıl dıs borc almasa dahi rezervlerikendine yeter sonucunu veren rezerv duzeyinin yeterli rezerv oldugu sonucunavarabiliriz” diyor. Tabii, burada sorun degisik olaylara ve gelismelere atfedilecekolasılıklar. Peki, Turkiye’nin kullanılabilir rezervleri yeterli duzeyde mi? Birazanlamsız bir soru oldu. Yeterli duzeyde olmasaydı “doviz krizi” cıkardı her-halde. Onemli olan, “kritik rezerv” duzeyi rakamını bulabilmekte. Katılırsınızveya katılmazsınız ama: Niyet mektubuna gore bu duzey 12-13 milyar dolar. Buarada, bahsedilen bu rezervlerin tanımı alısık oldugumuz tanımdan biraz farklı.Bu konudaki yazı da gelecek Salı’ya.

91

Page 98: Alaca Karan Lik Ku Sagi

KULLANILABILIR REZERVLER

30 Mayıs 2000

Ne kadar dogru bilmiyorum: Bir askeri darbe sırasında Maliye’den (veyaMerkez Bankası’ndan) sorumlu ust rutbeli bir subay, yuksek burokratları sabahakarsı uyandırarak toplantıya cagırır ve sorar: “Devletin kasası nerede?”. Subay,kasasının acılmasını ve devletin paralarının sayılarak teslim-tesellum edilmesiniistemektedir. Oyle muazzam bir kasa falan olmadıgını, devletin parasının dahesaben bir yerlerde durdugunu kendisine zor anlatırlar.

Merkez Bankası’nın doviz rezervi rakamları acıklandıgında, nedense, aklımabu burokrat hikayesi gelir. Doviz rezervlerinin buyuk bolumu, elbette,TCMB’de bir kasada falan durmuyor. Hesaben olanı var, nakit olanı var,sıkıstıgımızda gidip alabilecegimiz ulkelerde duranı var, vs. Belki de bu ne-denle, bir donem en cok merak edilen sey “doviz rezervlerinin ne kadarınınkullanılabilir oldugu” idi. Konuyla ilgilinenler kendine gore bir tahmin ya-par; herkes, kimi eski burokratların agzından cıkacak bir cumleye dikkat ke-silirdi. Eh, onlarda bu durumun tadını cıkarır, hangi hesaplama yontemininkullanıldıgına hic deginmeden, hic detaya girmeden, soyle “asagı yukarı” birrakam soylerdi. O da eger canları isterse.

IMF, para otoritesinin doviz rezervlerini “Dıs odemelerde meydana gelebile-cek dengesizlikleri dogrudan gidermek veya bu dengesizlikleri dolaylı olarakolarak duzene sokmak uzere doviz piyasalarına mudahele ederek doviz kurlarınıetkileme ya da baska amaclar icin para otoritesinin hazırca erisebilecegi vekendi kontrolu altında bulunan yabancı varlıkların toplamı” seklinde tanımlıyor.Analizlerde kullanılan “doviz rezervi” tanımı bu. Yoksa, “doviz kuru poli-tikalarının kırılganlıgı” analizlerine temel teskil eden doviz rezervleri icin,“Merkez Bankası’ndaki dovizler, artı bankalardaki dovizler, artı vatandasın ce-bindeki dovizler, artı. . . .” seklinde bir tanım yok.

Hatırlayan olacaktır, gecmiste bir ara doviz kurları uzerinde baskıolustugunda Merkez Bankası “forward kur” ilan etmis ve isteyenlerle forwardislemlere girmisti. Dogru-durust bir analiz yapabilmek icin acıklanan doviz rez-ervi buyuklugunun yanında, eger parasal otorite “forward” turu islemler deyapıyorsa bu islemlerin de surekli olarak acıklanması gerekiyordu. O donem bi-raz kafa karıstı. TCMB simdi artık yaptıgı forward turu islemlerin net bakiyesiniduzenli olarak acıklıyor.

TCMB sadece forward islemlerini degil, bir anlamda “kullanılabilir rezerv”buyuklugunu de acıklıyor. IMF’e verilen niyet mektubu cercevesinde “net ulus-lararası rezervler” bu yılın ilk yarısı icin performans kriteri niteliginde. Brutuluslararası rezervlerden (genellikle gazetelere ve ajanslara yansıyan buyuklukbu, 24-25 milyar dolar) bankaların TCMB’deki doviz mevduatının ve diger kısavadeli yukumluluklerin cıkarılıp, net forward pozisyonun eklenmesiyle bulunanrakam “Net Uluslarası Rezervler” olarak adlandırılıyor. Bir anlamda Merkez

92

Page 99: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Bankası’nın kısa vadede ne kadar cephanesinin bulundugunu gosteren bir rakamve IMF’nin yukarıda verdigimiz “rezerv” tanımına en uygun buyukluk. Mayısayı icerisinde bu rakam 17 milyar doların uzerinde idi. Niyet mektubuna goreperformans kriteri bu ay sonu icin 12750 milyon, yıl sonu icinse 13500 milyondolar.

“Surdurulebilirlik” analizlerinde bu rezerv rakamının kullanılması gerekiyor.Ancak, TCMB tarafından her hafta acıklanan “Stand-By duzenlemesicercevesinde belirlenen bilanco” sadece bu yıl icin mevcut ve gecmise yonelikrakamlar elimizde yok. Bu bilanconun gecmise yonelik detaylı rakamları za-ten hesaplanmıstır. TCMB bu zaman serilerini kamoyuna acıklayarak pek cokarastırmacının hayır duasını alabilir.

93

Page 100: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ISTATISTIKLERDE KADINLAR

6 Haziran 2000

Iktisatcılar her zaman “talep esnekligi” ya da “para arzının genel fiyatduzeyi uzerindeki etkisi” gibi, meslekten olmayanlara sıkıcı gelebilecek konu-larla ugrasmıyor. Bazen “yumurta mı tavuktan cıkar, yoksa tavuk mu yu-murtadan?” turunden ilginc sorulara cevap arayan ekonometrik calısmalar dayapılıyor. American Journal of Agricultural Economics’de yayımlanan bircalısmada iki akademisyen, ABD’deki yumurta ve pilic uretimi rakamlarını kul-lanarak yukarıdaki sorunun cevabını bulmaya calısıyor. Calısmanın bulgularınagore, yumurtalar tavuk uretimini acıklamada anlamlı iken tavuklar yumurtauretimini acıklamada pek o kadar anlamlı degil.

Ekonometrideki bazı yontemlerin ogretilmesinde kullanılabilecek bu turdenorneklerin yanında, toplumsal bazı ozelliklerin genel ekonomi uzerindeki etk-ilerini gosteren calısmalar da ogrencilerin dikkatini cekerek konuya ilgileriniartırabilir: “Daha fazla rusvet alınan ulkelerde daha az refaha ulasıldıgi” yada “Ickiden alınan vergilerin artırılmasının dusuk gelir gruplarındaki istenmeyenhamilelikleri azalttıgı” gibi calısmalar bu konudaki bazı ornekler. Ornek bulmakda pek o kadar zor degil.

Birlesmis Milletler tarafından bu yıl 5-9 Mayıs tarihleri arasında NewYork’da duzenlenen ozel oturumda “kadının toplumdaki yeri” konusu genisbir katılımcı grubu tarafından tartısılacak. “Women 2000: Gender Equal-ity, Development and Peace for the 21st Century” ismini tasıyan buoturuma Dunya Bankası da yaptıgı bazı calısmalarla katılıyor. Yapılanekonometrik calısmalardan bir tanesi “Toplumda kadın-erkek arasındaki cinsiyetayrımcılıgının azalmasıyla rusvet ve yiyiciligin de azaldıgı” sonucuna varıyor.Bir baska ekonometrik calısma ise “Ekonomik kalkınma ve gelir artısıyla bir-likte cinsiyet ayrımcılıgının azaldıgını” gosteriyor. Ancak, tek basına iktisadibuyume toplumda kadın ve erkeklerin esit haklara sahip olmasını, kadınlarakarsı ayrımcılık yapılmamasını garanti etmiyor. Bunun da en iyi ornegi, galibaJaponya.

Meraklısı icin, Dunya Bankası’nın web sayfasında kadının toplumdaki yerive cinsiyet ayrımcılıgı konusunda ekonometrik yontemlerin kullanıldıgı pek cokcalısma var. Bu calısmaların sonuclarından daha cok, calısmalara esas teskileden verileri kullanarak Turkiye’de kadının konumu konusunda bazı istatistik-leri, Birlesmis Milletler’deki oturum vesilesiyle, hatırlatmakta yarar var:

• Turkiye’deki erkeklerin yuzde 8’i okur-yazar degilken yetiskin her dortkadından birisi okuma-yazma bilmiyor. Okur-yazar olmayan kadınnufusun erkek nufustan farkı, yuzde 18. Bu oran, bizim icinde yeraldıgımız orta-gelir grubu ulkelerin ortalamasından (yuzde 13) ve dunyaortalamasından (yuzde 15) daha yuksek.

94

Page 101: Alaca Karan Lik Ku Sagi

• Kız ogrencilerin toplam ogrencilere oranı ilkokulda yuzde 47, lisede yuzde39, yuksek ogrenimde yuzde 38. Bu oranlar orta-gelir grubu ulkelerinortalamasıyla aynı, Avrupa Birligi ortalamasının ise oldukca altında.

• Yuksek ogrenimdeki kadın ogretim uyesi ve ogretim gorevlilerinin toplamicindeki oranı yuzde 33’le oldukca yuksek bir duzeyde. Bu oran AvrupaBirligi’nde yuzde 30.

• Kadınların isgucu arzına katılım oranı yuzde 60 ile dunya ortalamasınınaltında. Ilginc olan bir nokta, bu oranın son 30 yılda hic degismemisolması.

• 15-19 yas arasındaki kadınlarda dogurganlık oranı binde 44. Bu oranda orta-gelir grubu ulkelerin ve Avrupa Birligi’nin ortalamasından dahayuksek. Ote yandan, 15-19 yas arasındaki kadınlarda istenmeyen hamilelikriski tasıyanların oranı yuzde 11. Bir saglık gorevlisinin gozetimi altındayapılan dogum oranı ise yuzde 76.

Istatistikler, icinde bulundugumuz cografyaya gore olumlu bulunsa da,adaletci bir buyume ve kalıcı refah artısı icin kadınların toplumdaki konumukonusunda daha yapılması gereken cok sey oldugunu gosteriyor.

95

Page 102: Alaca Karan Lik Ku Sagi

TARIM KESIMI GUNAH KECISI

11 Haziran 2000

Genel olarak estirilen havaya bakarsanız, Turkiye’nin ozellikle son 10 yıldaicine dustugu acmazın en buyuk sorumlusu tarım kesimi. Pek cok insan tarımkesimine “bol keseden paralar dagıtıldıgını” ve tarım urunleri fiyatlarının baskaulkelerdeki fiyatlardan kat kat fazla oldugunu dusunuyor. Bugday taban fiy-atlarının acıklanmasıyla birlikte yabancı bir ajans gectigi haberde su ifadeyikullanıyordu: “Turkiye, ciftcilerden normal olarak dunya fiyatlarının iki katıbir fiyatla satın aldıgı tahıl urunlerini. . . .”. Turkiye, ciftcilerden dunya fiyat-larının iki katı bir fiyatla tahıl urunu falan satın almıyor. Ornegin, bugday icinacıklanan fiyatlarla dunya fiyatlarının karsılastırıldıgı rakamlar yandaki grafiktegorulebilir. Son uc yılda dunya fiyatlarında gorulen hızlı dususun etkisiyleyurtici fiyatlar dunya fiyatlarının uzerinde seyretmisti. Daha onceki yıllardaise “daima dunya fiyatlarının uzerinde” kanısını destekleyecek kesin bir trendyok.

Rakamlar ortada. Ciftci-koyluye muazzam paralar verildigi savı, bir aksamyemeginde 1-2 ton bugday parasının harcandıgı ortamlarda konusuz kalmıs tatlısu balıklarının ucuz lafazanlıgı. Tarım kesiminde uygulanan fiyat destegi poli-tikasının kamu kesimine birincil maliyeti ise sanıldıgı kadar yuksek degil. Maliyetgectigimiz yıl tarihi zirvesine ulastı: 1.8 milyar dolar. Yanlıs okumadınız, bir-incil maliyet iki milyar doların altında. Hesaplamayı yapan da IMF. Tarımkesiminde sorun, bu kesime muazzam kaynak aktarılmasında degil, uygulananpolitikaların etkin olmamasında dugumleniyor.

Tarım Reformu

Uygulanan politikaların etkin olmadıgı, yapılan desteklerin hedeflenen kitleyegitmedigi, sektorde mevcut kaynaklarla dahi ulasılabilecek uretim duzeyineulasılamadıgı bir gercek. Agızlara sakız olan tarım reformu, acıklanan fiyatlarındunya fiyatlarından fazla sapma gostermemesi anlamına gelmiyor. Konuyla il-gili olarak TUSIAD tarafından gectigimiz yıl sonu yayımlanan “Tarım Poli-tikalarında Yeni Denge Arayısları ve Turkiye” calısması analiz ve onerileriyletemel bir kaynak niteliginde. Calısmanın belirttigi gibi tarım reformu, kamu kes-iminin baska alanlarda oldugu gibi tarım politikalarında da kendine cekiduzenvermesi, akılcı bir politika cercevesinde bu kesimde uretkenligi artıracak uygula-malara gecmesi anlamına geliyor. Tarım reformu, “dagılım politikaları” olarakbilinen fiyat destegi, fark odeme, subvansiyonlu kredi, girdi subvansiyonu,gumruk vergisi gibi politikalardan vazgecilerek, “uretken politikalar” olarak ad-landırılan alıs-veris maliyetini azaltma, altyapı hizmetleri sunma, enformasyonve pazarlama hizmetleri verme, kalite ve standard kontrolu, urun sigortasıgibi iktisadi buyumeyi artırıcı uygulamalara agırlık verilmesi anlamına geliyor.

96

Page 103: Alaca Karan Lik Ku Sagi

1991 1993 1995 1997 19990

50

100

150

200

250

Türkiye

Dünya

Sekil 18: Turkiye’de ve Dunya’da bugday fiyatları, Dolar/Ton. Donem: 1991 - 1999.

Tekrarda yarar var: Tarım kesiminde yapılması gereken degisiklik butceden busektore yapılan harcamaların boyutundan degil, bu sektorde uygulanan poli-tikalardan kaynaklanmaktadır.

Bugday Kac Para?

IMF, destekleme alımları icin acıklanan TL fiyatını, o yılın ortalama dolar ku-ruyla iliskilendirerek destekleme fiyatının dolar degerini buluyor. Ornegin 1997yılında 33000 TL olan bugday destekleme fiyatı, o yılın ortalama kuru 151 binTL oldugu icin IMF’e gore 218 dolar/ton bir fiyata tekabul ediyor. Oysa ciftci,urun bedelini yılın ikinci yarısında alıyor. Yılın ikinci yarısındaki ortalama kur175 bin TL oldugu icin, 1997 yılındaki destekleme fiyatı IMF’in dedigi gibi 218dolar degil, aslında 189 dolar. Yandaki grafikte yer alan rakamlar ilgili yılınikinci yarısındaki ortalama kur kullanılarak hesaplandı.

“Muazzam destek” yargısı IMF uzmanlarını da etkilemis olmalı ki,yayınladıkları raporda 1997-1999 yıllarında bugday icin verilen fiyatla dunyafiyatları arasındaki fark kendi hesaplamalarına gore 69 dolar iken “ortalama80 dolar fark vardı” ifadesini kullanıyorlar. Bizim hesaplamalarımıza gore isesıradısı olan bu yıllarda yutrici-yurtdısı ortalama fiyat farkı 49 dolar.

Eyvah, Buyuyoruz!

Gectigimiz yılın son ceyreginden itibaren bu yıl gerceklesecek buyume oranıkonusunda iki farklı gorus dikkati cekiyor. Birinci gorus “uygulanan pro-gram nedeniyle ekonomide bir daralmanın kacınılmaz” oldugu ana fikrindenyola cıkarak bu yıl dusuk oranlı bir buyume olacagını savunuyor. Bu gorusegore yavas buyume programın onundeki onemli bir risk. Politikacılar yavasbuyumenin beraberinde getirecegi sıkıntı sonucunda programdan vazgecebilir,

97

Page 104: Alaca Karan Lik Ku Sagi

deniyor. Benim de savundugum ikinci gorus ise yuksek reel faiz doneminin sonaermesi ve belirsizligin azalması nedeniyle, ertelenen talebin devreye gireceginive uretimde ciddi bir artıs yasanacagını ongoruyor. Bu goruse gore programınonundeki onemli risk, beklenenin uzerinde bir buyume sonrasında politika belir-leyicilerinin rehavete kapılarak surdurulmesi gereken onlemlerde gevsemeye git-meleri. DIE gectigimiz hafta Aylık Sanayi Uretim Endeksi rakamlarını acıkladı.Rakamlar, ekonomideki canlanmayı “zaten 1999 cok dusuktu, aritmetik oyunu”acıklamasıyla izah edenleri de yanılttı. Endeks, hesaplandıgı donem icerisinde enyuksek Nisan ayı degerine ulastı. Canlanmanın onumuzdeki aylar da da surecegianlasılıyor. “Buyume fobisi” yasayanlardan “ekonomi cok ısındı, sogutmakgerekir, faizler yukselsin” onerilerini duymak sasırtıcı olmayacak.

98

Page 105: Alaca Karan Lik Ku Sagi

DEGISEN EKONOMI VE SANAYI

13 Haziran 2000

Gectigimiz yuzyılın ikinci yarısının baslarında “moda” olan bir iktisadigozlem vardı: Bir ekonomideki buyume-istihdam ve enflasyon rakamlarınabaktıgınızda ters bir iliski ortaya cıkıyordu. Buna baglı olarak “iktisat yasaları”gelistirildi. Ornegin Arthur Okun yasası: “(ABD’de) GSMH’nın yuzde 2.5’inuzerindeki her bir puanlık artısı sonucunda fiyatlar artar issizlik 0.4 puan azalır“.Benzer gozlemlere dayanan cıkarsamalar ABD dısındaki piyasa ekonomileri icinde yapıldı. Buyuk Britanya’daki gozlemler “Phillips Egrisi” olarak adlandırıldıve iktisat literaturunde onemli bir yer aldı.

Iktisat ogrenimlerini ozellikle 1960-1980 arasında tamamlayanlarınmakroekonomi dersinden aklında kalan bir-kac konudan birisi bu “PhillipsEgrisidir”. Bunun dısa yansıması da “ya enflasyon, ya buyume” seklindekendini gosterir. Bir baska “meshur” ise “carpan” formuludur. Hani su,“hukumet harcamalarını 100 lira artırdıgında toplam uretim 500 lira artar, 100lira azalttıgında uretim 500 lira azalır” gibi bir sonuc cıkarılmasına yardımcıolan “sakat” formul.

Son 20-25 yılın iktisat literaturu “Phillips Egrisinin” pek gecerli olmadıgını,“Carpan” denilen seyin de artık “oldugunu” soyluyor. Ozellikle Turkiye gibiyuksek enflasyon ulkelerinde daha dusuk enflasyon ortamına gecilmesiyle bir-likte ekonomide uzun sure yuksek buyume yasanıyor. Turkiye’de de 2000yılından itibaren, uygulanan programın basarılı olması kosuluyla, yuksekbuyume gorulmesi sasırtıcı olmayacak. Bu arada; belki o eski iktisat ogretisininetkisiyle, belki de son 10 yıldır etkili olan yanlıs analizlerin yarattıgı “buyume fo-bisi” sonucunda, uretim artısı karsısında korku duyanlara rastlamak da sasırtıcıolmayacak.

DIE bu yılın ilk uc ayı icin Sanayi Uretim Indeksi sonuclarını dun acıkladı.Sanayi sektorunde bu yılın ilk ceyregi icin uretim artısı yuzde 3.4. ImalatSanayii’ndeki artıs ise yuzde 2.8’de kalmıs. Detaylara bakıldıgında dikkaticeken ilk nokta kamu kesiminde gorulen daralma. Genel olarak yuzde 8 aza-lan kamu kesimi sanayi uretimi, Imalat Sanayii’nde yuzde 14.5’le rekor daralmagosteriyor. Bu gelismeyle “kamu uretimden cekiliyor” yargısına varmak icinhenuz erken. Ozel Imalat Sanayii’nde ise genele yayılan ciddi bir uretim artısıvar. Toplam uretim artısı yuzde 7.9 olarak gerceklesmis. Gerceklesen buyumeyekarsın ilk ceyrekteki toplam sanayii uretimi, 1998 yılının ilk ceyregindeki sanayiuretiminden yuzde 5.5 daha az. Ozel sektor de 1998 yılının aynı donemine oranlabu yıl yuzde 6.5 daha az uretim gerceklestirmis.

Sektorler bazında bakıldıgında toplam uretimde “yeni ekonominin”yansımaları dikkati cekiyor: Buro, Muhasebe, Bilgi Islem Makinaları imalatıyuzde 156’lık rekor artıs gostermis. Gectigimiz yıl yuzde 52 daralan bu sektorde

99

Page 106: Alaca Karan Lik Ku Sagi

bu yıl meydana gelen toplam uretim 1998 yılının yuzde 22 uzerinde. Radyo-TV Haberlesme Cihazları imalatı ise yuzde 40’lık uretim artısıyla ikinci sıradayer alıyor. Bu sektordeki toplam uretim de 1998 yılındaki uretimin yuzde 22uzerinde.

Tasıt Aracları ve Karoseri imalatı yuzde 49 artmıs olmasına karsın gectigimizyıl yasanan yuzde 57’lik daralmanın etkilerini henuz atabilmis degil. DigerUlasım Aracları imalatı neredeyse tamamen durmus. Gectigimiz yıl yuzde54 azalan uretim, bu yıl da yuzde 46 azalmıs ve endeks degeri iki yıl onceki142 degerinden bu yıl 35’e inmis. Durma noktasına gelen bir diger sektor iseDericilik. Son iki yılda yuzde 2 ve yuzde 10 daha az uretim yapan dericiliksektorundeki uretim azalısı bu yıl yuzde 27. Makina Techizat Haric Metal EsyaSanayii de uretim azalısında 3. yılını yasıyor.

Acıklanan uretim rakamları degisen ekonominin sanayideki izdusumu. Burakamların borsa ya da diger finansal piyasalarda neler ima ettigini uzmanlaranaliz edecektir. Genel bir yorum yapmak gerekirse uygulanan programla bir-likte ekonomideki degisim surecinin ve buyumenin devam edecegi soylenebilir.Sanayi kesiminde “yeni ekonominin” etkisiyle gorulen buyume kimseyi korkut-masın.

100

Page 107: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ISCI DE HAKLI, ISVEREN DE. . .

18 Haziran 2000

Uygulanan program cercevesinde fedakarlık istenen kesimlerin basında“isciler” geliyor. Imzalanacak olan sozlesmelerin hedeflenen enflasyon oranıylauyumlu olması oneriliyor ama isci kesimi, haklı olarak, “reel kayba” ugramakistemiyor. Isverenler, ozellikle de dıs ticarete konu olan malları uretenkesim acısından ise sorun, yapılacak sozlesmeler sonrasında uluslararası rekabetgucunde meydana gelebilecek zayıflamalar. Bu nedenle isverenler, muhtemelen,doviz cinsinden odeyecekleri ucretle daha fazla ilgililer.

Daha 10 yıl once, 1989 yılında, Ozel Imalat Sanayii’nde calısılan saat basınaodenen ucret endeksi (dolar cinsinden) 40 iken 1993 yılı sonunda 140 degerinialmıstı. Yani, dolar bazında saat ucreti dort yılda uc katın uzerinde bir artısgostermisti. Daha sonra yarı yarıya azalan dolar bazında saat ucreti, son besyılda yuzde 70 artıs gosterdi. Turkiye’de uygulanan vergi politikalarını dagozonune alırsanız, isverenlerin onumuzdeki donemde kurlarda meydana gelecekartısın uzerinde bir ucret artısına karsı cıkmaları anlasılabilir. Yani, isverenin buyıl icin en fazla yuzde 20-25’lik bir ucret artısında diretmesi, mevcut politikalarcercevesinde, haklı nedenlere dayanıyor.

Hayatını calısarak kazanan isci kesimine gelince. Onlar da haklı! 1994oncesindeki bes yılda reel ucret endeksi ortalama 110 degerini alırken, gectigimizbes yıllık donemde endeks ortalama 100 etrafında dalgalanmıstı. Yani, calısankesimin reel satın alma gucu gecen bes yılda, bırakın ekonomide meydana gelenbuyume ve genel refah artısından pay almayı, daha onceki bes yıla gore yaklasıkyuzde 10 azalmıstı. Simdi tekrar yuzde 10-15’lik bir reel azalmaya razı olmalarıisteniyor.

Peki bir “orta yol” bulunamaz mı? Bulunur. Cozum, imalat sanayii’ndeciddi bir verimlilik artısının gerceklesmesinden geciyor. Ozel sektorun dunyapiyasalarında goreceli ustunluk saglayabilecegi alanları belirleyerek kendisine bir“eylem planı” hazırlaması, kamu kesiminin de isgucunun uretkenligini artıracak,altyapı yatırımlarını hızlandıracak, girisimcinin ve calısanların vergi yukunuazaltacak, toplumdaki bireylerin ileriye daha guvenli bakmalarını saglayacak birhukuk ortamının olusturulmasına kafa yorması gerekiyor. Bunun icinse ozellikleson 10 yıldaki politikaların hangi kesimin goreceli olarak palazlanmasına yolactıgı, bu surecte kimlerin hangi rolu oynadıgı, simdi bu saglıksız gelismeninonune gecmek icin boyle bir programın uygulandıgı insanlara acıkca anlatılaraktaraflar ikna edilmelidir. O donemin ortaya cıkardıgı kimi sozcu cevrelerdengelebilecek sakil saldırılara hic aldırmadan, gectigimiz 10 yılın muhasebesiyapılmalı ve benzer politikalara geri donulmeyeceginin garantisi verilmelidir.Yoksa, “ekonomiyi sogutalım, faizleri artıralım” teraneleriyle bir 10 yıl dahagecer ki hepimize yazık olur.

101

Page 108: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Emekli Sandıgı

Ekonomi gundemine bakıldıgında bazı konuların hic konusulmaması insanı bi-raz tedirgin ediyor. “Galiba“, diyorsunuz, “Benim bir yanlısım var. Bu konucok iyi biliniyor ve onlem alınıyor olmalı. Muhtemelen uzerinde tartısılacak pekbir sey yok“. Daha once de bir-kac kez deginmistim. Sosyal guvenlik reformucercevesinde SSK ile ilgili pek cok karar alındı, tartısmalar yapıldı ama EmekliSandıgı pek gundeme getirilmedi. Oysa Emekli Sandıgına butceden yapılantransferler 2000 yılında SSK’ya yapılan transferlerin iki katı ve GSMH’nın yuzde1.3’u ile 3 milyar dolar civarında. Calıstırdıgı memurlara omur boyu is garan-tisi veren kamu kesimi, memurların emekliligi suresince yuksek maas ve kap-samlı saglık hizmeti sunan ve mali olarak SSK’dan daha berbat durumdakiEmekli Sandıgı konusunu acmaya pek yanasmıyor. Kamu kesiminde personelve emeklilik reformunun gerceklesmesi icin bizdeki politika belirleyici ve uygu-layıcılarının SSK kapsamına alınması gerekecek galiba.

50

100

150Dolar Cinsinden Ücret

1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 199950

100

150Reel Ücret

Sekil 19: Ozel Imalat Sanayii dolar cinsinden ucret endeksi (saatlik ucret, 1997=100)ve reel ucret endeksi (saatlik reel ucret, 1997=100)

Hangi Harcamalar?

Yuksek enflasyon ekonomilerinde iktisaden “ezbere” verilebilecek bir ogut,“kamu harcamalarının kısılması” gerektigidir. Bizde de, uygulanmakta olanprogramın enflasyon uzerindeki etkisi ozellikle tarım urunlerinde meydana ge-len beklenmedik fiyat artısları nedeniyle yeterince hissedilemeyince bu “ezbereogut” tekrar one surulmeye baslandı: “Harcamalar kısılsın”. Iyi de, hangi har-camalar kısılsın? Konsolide butcedeki ilk dort ay harcama gerceklesmelerine

102

Page 109: Alaca Karan Lik Ku Sagi

bakıldıgında toplam 28.5 milyar dola lık giderlerin 22 milyar dolarlık bolumununfaiz ve diger transfer harcamaları, 5.3 milyar doların da personel giderleri oldugugoruluyor. Yatırım ve diger cari harcamalar ise toplam 1.2 milyar dolar.

Yılın tamamı icin hedeflenen toplam harcamaların dagılımına gore faiz vediger transfer harcamaları toplam harcamaların yuzde 67’sini olusturuyor. Per-sonel giderleri ise toplam icinde yuzde 20’lik bir yere sahip. Iste, “harca-malar kısılsın” denildiginde kastedilen buyukluk, geriye kalan yuzde 13. Simdi,GSMH’nın yuzde 5’ine tekabul eden ve bir yılda toplam 3.5 milyar dolarlıkyatırım, 6.5 milyar dolarlık cari harcamaların kısılmasının ekonomiye ne derecebir etkisi olur ona siz karar verin. “Ek onlem alınsın, harcamalar kısılsın” derken,hangi harcamaların kısılması gerektigini ve bunun boyunu da belirtmekte yararvar.

103

Page 110: Alaca Karan Lik Ku Sagi

YENI EKONOMI ve VERIMLILIK

20 Haziran 2000

Dikkatinizi cekmistir: Bilgisayar urunleri, haberlesme ve internet hizmetisaglayan sirketlerin reklamlarında tam bir “patlama” yasanıyor. Daha 3-5 yıloncesine kadar deterjan, margarin ve banka reklamları dısında pek reklam izle-mezken, bugun “yeni ekonomi” urunleri arasındaki kıyasıya rekabete tanık oluy-oruz. Tuketicinin kafasındaki soru ise, ozellikle bilgisayar alımında, dogru za-manlamada bulunarak en son teknolojiyi en ucuz fiyata yakalayabilmek. Oysabu hemen hemen imkansız.

Intel sirketinin kurucu ortaklarından Gordon Moore 1965 yılında birgozlemde bulunmustu: Piyasaya surulen her yeni bilgisayar yongası (chip), bironceki yonganın 2 katı bir kapasiteye sahipti. Ayrıca her yeni yonga ortalama 18aylık bir surede piyasaya suruluyurdu. Daha sonra Moore Yasası olarak bilinenbu gozlemin ima ettigi gelisme “bilgisayarların kapasitelerinin cok az bir maliyetartısıyla her 18 ayda iki katına cıkacagı” seklindeydi. Bu kural, o gunden buyana sasırtıcı bir sekilde dogrulanıyor. Bugun kullanılan en son teknoloji bilgisa-yarlar, 1975 yılındaki bilgisayarlardan 66 bin kat daha fazla islem gucune sahip.Bu hızla gidilirse de 10 yıl sonraki bilgisayarlar 1975 yılındaki bilgisayarlardan10 milyon kat daha fazla islem gucune sahip olacak. Dolayısıyla, “bekleyip eniyisini almaya calısmak” hic bilgisayar almamak anlamına geliyor.

Bilgisayar ve internet teknolojisinde meydana gelen gelismeler “yeniekonomi” adıyla “mikroekonomi” alanında kendini gosterse de, bu gelismelerinmakroekonomi ve makroekonomik politikalar konusunda da etkili olmasıkacınılmaz. Yeni ekonominin ilk etkisi verimlilik ve ekonomik buyume uzerindegoruluyor. Yapılan bir calısmaya gore son 5 yılda ABD ekonomisindeki ver-imlilik artısının yuzde 80’ i enformasyon teknolojisine yapılan yatırımdan kay-naklanıyor. Bu olculebilen verimlilik artısı. Bir de olculemeyen verimlilik verefah artısı var: Masabasından, hic kimseyle konusmadan, alınabilecek en ucuzucak biletini alma, en ucuz otel ve kiralık araba rezervasyonunu yaptırma,aracıya gerek kalmadan tatilinizi planlama, en son CD ya da kitapları anındaedinebilme, kutuphaneye gitmeden bilimsel makalaleleri okuyabilme luksu gibi.Bu yazının dokumunu alıp gazeteye faksını cekmek yerine, bir tusa basarak gidipkahve icmek rahatlıgı GSMH rakamlarına pek yansımıyor. Yine de, acıklananrakamlar ekonomide bazı seylerin degistigine dair ipucları tasımakta.

Devlet Istatistik Enstitusu, Imalat Sanayii’nde en son uretkenlik rakam-larını dun acıkladı. Ozel sektor hemen hemen butun alt sektorlerde, ama esasolarak “yeni ekonomi” sektorlerinde tam bir verimlilik patlaması gosteriyor.Buro, muhasebe, bilgiislem makineleri imalatında verimlik artısı gecen yılın sonceyreginde yuzde 250, bu yılın ilk ceyreginde yuzde 120 olmus. Radyo, TV,haberlesme cihazları imalatında gectigimiz yılın son uc ceyreginde gorulen ver-imlilik artısı bu yıl da suruyor: Ilk ceyrekte meydana gelen verimlilik artısı

104

Page 111: Alaca Karan Lik Ku Sagi

yuzde 58. Yasadıgı agır resesyonu (depresyon?) atlatmaya calısan ozel sektorimalat sanayiinde bu yılın ilk ceyregindeki genel verimlilik artısı yuzde 14.2.Kamu kesimi ise bildiginiz gibi: Gecen yılın ikinci yarısında oldugu gibi bu yılınilk ceyreginde de kamu kesimi imalat sanayii’nde verimlilik azalmıs: Eksi yuzde6.7. Elimizde rakamlar olmasa da imalat sanayii’nde gorulen rekor verimlilikartısının hizmetler sektorunde de yasandıgını tahmin etmek zor olmasa gerek.Tabii, kamu kesimi haric!

105

Page 112: Alaca Karan Lik Ku Sagi

DARISI BASIMIZA. . .

25 Haziran 2000

1997 yılı ortasında patlak veren Asya krizi sonrasında, bir yandan ulkeyoneticilerinin taviz vermeyen tutumları, diger yandan uluslararası yardımlarsonucunda krize mazur kalan ulkeler hızla toparlanmaya basladı. Uzakdogu’dakiulkelerin temel ekonomik gostergelerinin pek cogunda herhangi bir bozulma ol-mamasına karsın krizin cıkması, o donem pek cok iktisatcıyı sasırtmıstı. Krizincıkıs nedeni bugun artık iyi biliniyor: Asırı degerlenen ulusal para, acık pozisy-onlar, buyuk miktarda kısa vadeli yabancı sermaye, finansal piyasalarda olusan“balonlar” ve uluslararası standartlarda denetleme ve duzenlemenin olmadıgıbir finans kesimi.

Krizin cıkmasıyla birlikte Endonezya, Tayland ve Kore’nin yardımına kosanIMF, kendisi 35 milyar dolarlık bir kaynak hazırlarken 85 milyar dolarlık ulus-lararası kaynagın da bu ulkelere yoneltilmesine yardımcı olmustu. IMF’in buulkelerde verdigi ogutlerin, uygulanan politikaların arasında en fazla elestiri alan“daraltıcı bir maliye politikası” gudulmesi oldu. Uygulanan bu “klasik recete”sonucunda Tayland yuzde 6, Kore yuzde 7 ve Endonezya yuzde 14 reel daralmayasadı. Krizin baslangıcında “devaluasyon-enflasyon” fasit dairesine dusmemekicin uygulanan “sıkı para politikası” da bir olcude bu gelismeye katkıda bulundu.

Bolge ulkelerinde durum artık normale donuyor. Yerel paraların devalueolması sonrasında piyasalarda stabilizasyonun saglanmasıyla, bolge ulkelerindekipara politikası, yasanan ekonomik buyumeye paralel olarak kriz donemine goredaha gevsek tutulmaya baslandı. Ulusal paraların reel degeri kriz oncesine goredaha dusuk ve istikrar kazanmıs durumda. Yapısal reformlar surdurulurken,maliye politikasında alınan onlemlerle butce acıkları kalktı ve borcların yurticikaynaklardan finanse edilmesi iyice azaltıldı. Hızlı bir sekilde canlanan Kore’densonra diger bolge ulkeleri de artık ciddi boyutlarda reel buyume yasıyor.

Ne Yapmalı?

Genel olarak iktisatcıların, ozel olarak da IMF’in bu kriz donemindenedindigi en onemli deneyimin finansal sektorle ilgili oldugu soylenebilir.Bu nedenle de yasanan reel buyumenin surdurulebilir ve kalıcı olması icinyapılan onerilerin esasını finansal sektorde yeniden yapılanmanın hızlandırılmasıgerektigi olusturuyor. Para otoritesinin bagımsızlıgı ve seffaflıgın saglanması,piyasa riski ve kredi riski gibi kavramların bilancoların olusturulmasında esasteskil etmesi, icra-iflas kanularında degisiklige gidilmesi, bu ulkelerde yapılmasıbeklenen reformlar. Ote yandan, beseri sermayeye yatırım yapılması, egitim vesaglık harcamalarına onem verilmesi, sosyal guvenlik agı olusturulması klasikoneriler arasında.

106

Page 113: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Uzakdogu ulkelerinde ve Rusya’da yasanan krize reel faizleri rekor duzeylerecekerek tepki veren ve Cumhuriyet tarihinin en buyuk daralmasını yasayanTurkiye’de yeni bir program uygulamaya konuldu. Ama hala bazı cevrelerde“ya buyursek” korkusu hakim. Umarız bu korku politika belirleyicilerinebulasmaz. Diger ulke deneyimlerinden ders alarak yapısal reformlarını surduren,finansal kurum ve kuruluslarında uluslararası standartları uygulayan ve piyasaekonomisinin “birincil” kosulu olan yaptırım gucu yuksek cagdas bir hukukialtyapıyı olusturmus Turkiye, Uzakdogu ulkeleri gibi uzun yıllar yuzde 7-8’lik birreel buyume gerceklestirebilir. Uygulanan program “ciddi” bir eksikle baslamısolsa bile.

107

Page 114: Alaca Karan Lik Ku Sagi

EMEK PLATFORMU VE PARAYI KAPTIRMAK

27 Haziran 2000

Sendikaların estirdigi havaya bakarsanız, Calısanların Tasarruflarını Tesvikhesabındaki para, devlete kaptırılmıs bir paradır. Geri odenmeme riskiyuksektir. Parayla ne yapıldıgı belli degildir. Basta Emek Platformu baskanı ol-mak uzere, degisik isci temsilcileri bu paranın derhal hak sahiplerine verilmesiniistemektedir: “Hemen odesinler, simdi, nakit olarak”.

Hemen odesinler de. . . O kadar parayla ne yapacagız?! Eger konuyla ilgilikanun degistirilerek hesaptaki birikimin “tamamı nakit” olarak hemen odenirseortalık biraz karısacak demektir: Turkiye ekonomisinde dolasıma cıkan paratoplamı (emisyon hacmi) 2.7 katrilyondur. Tasarrufu Tesvik Hesabındaki paraise (nisan sonu ıtibariyle) 3.9 katrilyon. Isci temsilcisi olarak “Bana ne, buparanın hepsi, hemen, simdi, nakit olarak odensin” demek, en hafif tabirle,“izan ve insaf” sahibi olmamak anlamına gelir.

Oncelikle, halen yururlukteki yasaya gore, emeklilik halinde hesaptaki kesintive birikimlerinin tamamı hak sahibine (olum halinde ise yasal mirascılara) ne-masıyla birlikte odenmektedir. Yine yururlukteki yasaya gore, en az 15 yılınıdolduran hak sahiplerinden isteyenlere hesaptaki kesinti, katkı ve nemalarıntoplamının yuzde 60’ı derhal odenmektedir. Aslında odenmemektedir, cunkuhenuz 15 yılını doldurmus hak sahibi yoktur. Yasa 1988 yılında cıktıgına gore15 yılı doldurmak icin en erken 2003 yılının gelmesi gerekir. Eger sisteme ilkgirenlerden iseniz; 2003 yılına gelindiginde isterseniz kesinti, katkı ve nematoplamının yuzde 60’ını alabilirsiniz Yani, emekliliginizi beklemediginiz icin,paranızın yuzde 40’ını gonullu bir sekilde devlete “kaptırırsınız”.

Yok, eger, “ben paramı, simdi, hemen, nakit istiyorum” derseniz ve halenkanun kapsamında degilseniz “sadece sizin ucret ya da maasınızdan yapılankesintiyi” alabilirsiniz. Kanun boyle. Bu taktirde sizin adınıza yapılan katkı ilehesapta birikmis olan nemalardan vazgecmis ve paranızı yine gonullu olarak de-vlete “kaptırmıssınızdır”. Alacagınız toplam para ise, sistemde 10 yıl kaldıgınızıvarsayarsak, yuzde 70 ortalama enflasyonun oldugu bir ortamda bir aylıkmaasınızın yarısı kadar bir buyukluktur!

Isci sendikalarının ve diger sivil toplum kuruluslarının, mevcut yasalarcercevesinde, isteyenin parasını nakit olarak alabilecegi seklindeki bir yasahukmunun altını cizen bir acıklamayı duyunca “Sakın ha!” diyerek derhaluyelerini uyarması, kamuoyunu aydınlatması beklenirdi: “Sakın paranızı devletekaptırmayın!”. Ama oyle olmadı. Basına yansıdıgı kadarıyla Emek Platformu“sevindirik” oldu.

Bu hesapta biriken kesinti, katkı, nema toplamının; seffaflık ilkesicercevesinde, profesyonel fon yoneticileri tarafından piyasa kosullarındayonetilmesi pek cok insanı rahatlatacaktır. Duzenlenmekte olan “bireyselemeklilik” cercevesinde bu fondaki birikimler “bireysel emeklilik” hesaplarına,

108

Page 115: Alaca Karan Lik Ku Sagi

hak sahiplerine emeklilikte odenmek uzere, devredilir. Insanlar ne kadar birikim-leri oldugunu gorur ve istedigi fona gecerek gelecekleriyle ilgili kararlarda kendi-leri soz sahibi olur. Boylece, uzun bir suredir bu fonu en iyi sekilde yonetmeyecalısan kamu mensupları; gereksiz, haksız, elestiri olculerini asan saldırılardankurtulmus olur. Haber sıkıntısı ceken editorler de “Iscilerin paralarını buhar et-tiler” manseti atmak yerine; emeklilik fonlarının performansını izleyen, okuyu-cularına tarafsız fon onerisi yapabilen ekonomi-finans servislerinin sozlerine birazdaha kulak verir, belki.

109

Page 116: Alaca Karan Lik Ku Sagi

YAVAS YAVAS TOPARLANMA

2 Temmuz 2000

Onceki gun acıklanan 2000 yılı birinci ceyrek GSMH ve GSYIH rakam-ları, Turkiye ekonomisinin ozellikle 1998 sonundan itibaren yasadıgı agır sokunetkilerinden henuz tam olarak kurtulamadıgını gosteriyor. Bir ulke sınırlarıicerisinde belli bir donemde yaratılan toplam katma degeri gosteren GSYIHgecen yılın aynı donemine gore yuzde 5.6 artmıs olsa da, toplam katma deger1998’in ilk ceyreginin hala yuzde 4 altında gerceklesmis.

Sektorler bazında bakıldıgında, tarım kesiminde gerceklesen toplam katmadeger son sekiz yılın ikinci en dusuk duzeyinde. Iki yıl oncenin, 1998 yılıilk ceyreginin uzerinde katma deger geceklestiren sektorler devlet hizmetleri(yuzde 10.3, sasırmayın!), mali kuruluslar (yuzde 8.7, bu yorumsuz) ve konutsahipligi. Diger butun sektorler 1998’deki kadar ya da daha dusuk katma degeryaratmıs. Muhtemelen insanlar; yuzde 70 civarında bir kapasiteyle calısan, acık-gizli issizlerle dolu bir ekonomide “ekonomi ısındı” saptamalarını ve “sogutun,acil onlem alın” onerilerini saskınlıkla izliyor.

Ote yandan, ekonomideki “kendine gelmenin” sadece tuketim malı itha-latının ticareti canlandırması sonucunda gerceklestigini soylemek pek o kadardogru degil. Bu noktada daha once acıklanan aylık imalat sanayii uretim endeksirakamlarının gosterdigi bir gelismenin, dogal olarak GSMH’ya da yansıdıgınadikkat cekelim: Ozel sektor, devlet sektorune gore daha hızlı ve gelismeleredaha cabuk ayak uydurabiliyor. Bu yılın ilk ceyreginde ozel imalat sanayi-inde gerceklesen uretim artısı yuzde 10.7 iken kamu kesimi imalat sanayii’ndekitoplam uretim, gecen yılın aynı donemine gore yuzde 16.7 azalmıs! Dolayısıyla,toplam imalat sanayii buyume rakamı yuzde 2.5 olarak gerceklesmis. Bu ise,ilk bakısta sanayide canlanmanın saglanamadıgı yanlıs izlenimini verebiliyor.Canlanmayı beceremeyen kamu kesimi, ozel sektor degil.

Yaralar Sarılıyor

Acıklanan rakamlar reel faizlerle ilgili bir noktayı one cıkarması acısından da ilgicekici. Turkiye ekonomisi reel faizlerde gorulen oynamalara bir ders kitabınagirecek derecede tepki veriyor. Harcamalar yonunden GSYIH rakamlarınabakıldıgında, gectigimiz iki yılda reel olarak azalan dayanıklı tuketim mallarınayapılan harcamaların bu yılın ilk ceyreginde reel faizlerde meydana gelen azal-maya paralel olarak yuzde 22 arttıgı goruluyor. Benzer sekilde, son iki yıldaciddi bir reel azalma gosteren ozel sektor makine ve techizat yatırım harcamalarıda gectigimiz yılın aynı donemine gore yuzde 23’lik artıs gostermis. Bu yılınilk ceyreginde gorulen yuzde 5.1’lik harcamalar yonunden GSYIH reel artısınınarkasındaki ucuncu en buyuk talep etkeni ise stok degismeleri. Yine reel fai-zler nedeniyle gectigimiz yılın ilk ceyreginde negatif olan stok degismeleri bu yıl

110

Page 117: Alaca Karan Lik Ku Sagi

pozitif gercekleserek toplam talebin artısı uzerinde onemli bir etkide bulunmus.Talep yonunden dayanıklı tuketim malları, yatırım ve stok degismeleri kalem-lerinin belirgin rol oynadıgı bu yılın ilk buyume haberi “ekonominin yaralarınınsarılmaya baslandıgını” gosteriyor.

Toplam talepte kamu kesimi-ozel kesim ayrımına bakıldıgında ise pek alısıkolmadıgımız bir durum var: Her sıkıstıgında yatırımları erteleyen ama tuketimharcamalarına pek dokunmayan devlet, bu yılın ilk ceyreginde reel olaraktoplam tuketimini sabit tutarken yatırım harcamalarını kısmamıs, tam aksine,gecen yıla gore yuzde 3 artırmıs. Bu artıs da esas olarak makine ve techizatharcamalarındaki artıstan kaynaklanıyor. Yılın diger donemlerinde de benzergelismelerin olması durumunda kamuda bir zihniyet degisikliginden soz edebili-riz. Ote yandan, devletin nihai tuketim harcamaları alt kalemlerinden maas veucretlerlerde reel artıs olurken cari harcamaların reel olarak azalması, aciliyetbekleyen reformun hangi konuda gerceklesmesi gerektigine de isaret ediyor: Ka-muda personel reformu.

111

Page 118: Alaca Karan Lik Ku Sagi

KRIZLER HASTA EDIYOR

4 Temmuz 2000

Ekonomik ve finansal kriz sonrasında reel gelirin azalması, gelir dagılımınbozulması, yoksullugun artıp genel refah duzeyinin dusmesi bilinen sonuclar.Ya krizlerin vucut saglıgı uzerindeki etkileri? Yasanan ekonomik ve finansalkrizlerin insan saglıgı uzerinde bozucu etkileri oldugunu, en azından ruh saglıgıuzerinde bozucu etkisi oldugunu, kisisel gozlemlerime dayanarak tahmin ede-biliyordum. Gectigimiz hafta NBER tarafından Meksika ile ilgili yayımlananbir calısma, krizlerin saglık uzerinde fiziki olarak da olumsuz etkilerinin olduguve ekonomik krizler sonrasında olum oranlarında ani artıslar goruldugu sonu-cuna varıyor.

Ekonomik krizlerin insan saglıgı uzerindeki etkisi oncelikle reel gelirdemeydana gelen azalmayla birlikte tuketimin azalması, bu arada saglık har-camalarının kısılması seklinde ortaya cıkıyor. Bir aile toplam harcamalarınıkıstıgında yapılan kısıntı aile bireylerine esit olarak yansımıyor. Saglık harca-malarına en fazla ihtiyac duyan yaslılar ve cocuklar, cocuklar arasında da dahacok kızlar, erkek aile reisinin karar verdigi bu kısıntıdan en fazla etkilenenler.

Ekonomik krizler kamu kesiminde kaynakların azalması ve toplam harca-malarda kısıntıya gidilmesiyle sonuclandıgı icin kamu tarafından saglanan saglıkhizmetlerinden yararlanan dusuk gelir gruplarının saglık hizmeti edinme sansısona erebiliyor. Orta, ozellikle de ust gelir duzeyindeki aileler ozel saglıkhizmetlerini kamu saglık hizmetlerine ikame edebiliyor ama en dusuk gelirgruplarındaki ailelerin boyle bir sansı yok. Kriz nedeniyle issiz kalan ya dakayıtdısına itilen “garibanlar” dua ile tedavi olmaya calısıyor. Ekonomik krizsonrasında reel gelirin azalmasıyla birlikte aile bireyleri daha fazla calısmak,daha once isgucune katılmamıssa isgucune katılmak zorunda kalıyor. Bu iseazgelismis ulkelerde daha cok aile icinde gerceklestirilen cocuk ve yaslılarınbakım hizmetlerinin azalmasına ve hastalıkların artmasına neden oluyor.

Rusya ile ilgili yapılan bir calısma, kadın ve erkeklerde beklenen yasamsuresinin 1990 yılında 74-64 iken, kriz sonrasında 71-58 olduguna dikkat cekiyor.Yasam suresindeki bu azalmanın nedeni olarak; toplumdaki belirsizlik, asırısigara ve alkol, kotu beslenme ve ekonomik depresyon gosteriliyor. En-donezya’da 1997 yılındaki kriz sonrasında dusuk gelir gruplarındaki insanlaraulasan kamu saglık hizmetlerinde ciddi azalmalar ve hastalıklarda ani artıslargozleniyor. Tayland, 1997 ylılındaki krizde kisi basına gelir yuzde 30 azalıncakamu tarafından saglanan saglık hizmeti giderlerini yuzde 17 azaltmıstı. Bununsonucunda ozellikle cocuk hastalıklarında ani artıslar gozleniyor. Yasadıgıekonomik krizle birlikte 1992 yılında ABD’nin ambargosuna maruz kalanKuba’da daha once binde 6.4 olan olum oranı hemen binde 7.2’ye yukseliyor.Meksika’da 1982 ve 1987 yıllarında yasanan krizler sonrasında dusuk gelir gru-plarının gelirleri ve buna baglı olarak gıdaya yaptıkları harcamalar buyuk olcude

112

Page 119: Alaca Karan Lik Ku Sagi

azalıyor. Kır ve koylerde cocuk olum oranı 1982 krizi oncesinde sehirlerdekicocuk olum oranının 1.65 katı iken, kriz sonrasında dort katına fırlıyor.

Turkiye’de de 1994 ve 1999 reel krizlerinden en fazla olumsuz etkilenenlerintoplumun en “gariban” kesimi oldugunu tahmin etmek zor olmasa gerek. Buarada, sahi, biz bu 1998 yılının ikinci yarısında baslayıp bu yılın basında sonaermekte olan reel krizi “neyi kurtarmak” pahasına yasadık?

113

Page 120: Alaca Karan Lik Ku Sagi

SON 10 YILIN EN IYIMSER GUNLERI

9 Temmuz 2000

Merkez Bankası tarafından ozel sektorde gerceklestirilen “iktisadi yonelimanketi”, sanayi sektorundeki gelismelerin gercek anlamda bir “oncu gostergesi”.Ankette sorulan sorulardan biri “Sanayi dalındaki genel gidisat konusunda bir ayoncesine kıyasla gorusunuz?” seklinde. Bu soruya “daha iyimser” cevabı veren-lerin oranı yandaki grafikte gorulebilir (ham veriler belli bir “arındırma” teknigikullanılarak serideki egilim acıga cıkarılmıstır). 1994 krizi sonrasında muhteme-len “bundan beter olmazdı” diye dusunen ozel kesimde bir ay oncesine gore dahaiyimser olanların oranı o yıl icinde yukselerek yuzde 30’un biraz uzerine cıkıyor.Daha sonra azalan bu oran yuzde 20 civarında istikrar kazanıyor. Ortada henuzRusya krizi falan yokken, 1997 sonbaharında azalmaya baslayan “daha iyim-serler”, 1998 sonunda neredeyse sıfırlanıyor ve 1999 sonuna dogru tekrar ivmekazanarak hızla yukselmeye baslıyor.

“Bir ay oncesine gore sanayideki gidisat konusunda daha iyimser olanlar”bu yılın Mayıs ayında gectigimiz yılın Kasım ayına gore iki kat artıs du-rumda. Mayıs ayında ankete cevap verenlerin yuzde 43’u “gecen aya goredaha iyimserim” diyor. Bu oran, serinin hesaplandıgı donem icerisinde birrekor. “Yonetenler arasında ben yoksam uygulanan butun politikalar kotudur”icgudusuyle yorum yaparak “ilk altı ayda sevinecek hicbir sey yok, uzulecekcok sey var, oturalım aglayalım” diyenlerin kotumserligi baska nedenlerden kay-naklanıyor olmalı.

Bu zaman serisini Aylık Sanayi Uretim Endeksi rakamlarıylakarsılastırdıgımızda ortaya ilginc bir sonuc cıkıyor: Sanayi uretimindekiyıllık yuzde artıs, sanayideki iyimser oranını 2-3 ay gecikme ile izliyor. 1994yılındaki daralma ve resesyondan cıkma, 1998 yılındaki daralma ve gectigimizyıl sonunda baslayan resesyondan cıkma donemlerinde iyimser oranındakidonme noktaları, sanayideki donme noktalarından once gerceklesmis.

Dun acıklanan sanayi uretimi endeksi Mayıs ayında Imalat Sanayii’nde yuzde3’luk bir uretim artısı gerceklestigini gosteriyor. Aslında durum biraz farklı.Imalat Sanayii icinde kok komuru ve rafine edilmis petrol urunleri imalatı yuzde15’lik bir paya sahip. Bu sektorde gorulen yuzde 25’lik uretim azalısı, toplamimalat sanayi buyumesini eksi 4 puan civarında etkiliyor. Ote yandan, kimyasalmadde urunleri imalatındaki yuzde 8’lik uretim azalısının etkisi eksi 1 puanayakın. Bu nedenle, bu iki sektor dısındaki Imalat Sanayii’nde uretim artısı yuzde8 civarında. Bu artısın onculugunu de daha once degindigimiz “yeni ekonomisektorleri” ve artık kendine gelmeye baslayan tekstil ve giyim sanayii cekiyor.Yıllardır dusuk kapasiteyle calısıp “kagıttan para kazanma” sevdasına dusensanayi kesiminin asli isine donmesi sevindirici. Umarız politika belirleyicileri“buyume fobisi” yasayan “faiz lobisinin” soylediklerini ciddiye almaz ve uretiminonunu kesecek onlem alma telasına dusmez.

114

Page 121: Alaca Karan Lik Ku Sagi

1990 1992 1994 1996 1998 20000

0.1

0.2

0.3

0.4

0.5Daha Iyimser Yüzdesi

1990 1992 1994 1996 1998 2000−0.1

−0.05

0

0.05

0.1

0.15Sanayide Büyüme

Sekil 20: Sanayide iyimser oranı ve uretim artısı. Donem: Ocak 1990 - Mayıs 2000.

Bir Turlu Patlamıyor!

Antalya’da bir taksi soforu, “turizm patladı diyorlar ama bizim pek birsey his-setttigimiz yok. Galiba Ankara’da ve basında patlıyor bu turizm” diyordu.Aslında rakamlar taksi soforunden yana. Turkiye ekonomisi ilk bes ay itibariyle“tarihinde gorulmemis bir turizm canlanması” yasamıyor. Gectigimiz yıl malumnedenlerle azalan turist sayısı bu yıl normale donuyor, o kadar. Ustelik ilkbes ayın verileri, normal kosullarda beklenmesi gereken (trend) turist sayısınınaltında bir rakamın gerceklestigini gosteriyor. 1997 ve 1998 yıllarında 2.8 mi-lyon olan ilk bes aydaki turist sayısı, bu yıl da 2.8 milyon’da kalmıs. Ote yan-dan, havayoluyla gelen turistlerin toplam turistler icerisindeki oranı da azalmaegilimini surduruyor. 1997 yılının ilk 5 ayındaki turistlerin yuzde 72’si havayoluile gelirken bu yıl bu oran yuzde 64’e dusmus. Bunun anlamı, artık goreceliolarak daha az para harcayan turistler geliyor demektir. Turizm Bakanı’nın “10milyar dolar gelir” tahmini zaten bastan tutarsızdı. Simdi, 1998 yılındaki kadargelir elde edersek (7.2 milyar dolar) sukredecegiz galiba.

Neyin Ithalatı Kısılsın?

Gecen yılın sonlarından itibaren “uygulanmakta olan programın kacınılmazsonucunun buyumeme” oldugu one suruluyordu. Gectigimiz yuzyılın ikinciyarısının baslarında moda olan iktisat analizi aletlerine dayanılarak yapılan buongorulerin tutarsızlıgı yılbasından itibaren anlasılmaya baslandı. Ekonomi,yıllardır uzerine coken “yuksek reel faiz” kabusundan uyanarak canlanmaya veeski dinamizmini tekrar kazanmaya basladı. “Bu buyume tutmaz, bu vergi gelir-

115

Page 122: Alaca Karan Lik Ku Sagi

leri toplanamaz” yorumları, bu yılın ikinci ceyreginden itibaren yerini “kamuharcamaları kısılsın” onerilerine bıraktı. Simdi ise “ek tedbirler alınsın, ithalatkısılsın” sesleri yukseliyor.

Oncelikle, ithalatı kısıtlayıcı politikalar uygulanan programın mantıgına tersdusuyor. Dıs ticarete konu olan malların fiyatlarındaki yavaslamaya, dıs ticaretekonu olmayan malların fiyatlarındaki yavaslamanın ayak uydurması programıntemel noktalarından birisi. Ikinci nokta, neyin ithalatının kısıtılanacagı. Toplamithalat icinde ara malların oranı yuzde 67, sermaye mallarının oranı yuzde 20.Bu rakamlar, uretim ve yatırım demek. Bu yılın ilk dort ayındaki toplamtuketim malı ithalatı 1.8 milyar dolar, ihracatı ise 4.3 milyar dolar. Net tuketimmalı ihrac eden Turkiye ekonomisinde “ithalat kısıtlansın” diyenlerin, oncelikle“neyin ithalatı kısıtlanacak?” soruna cevap vermeleri gerekiyor.

116

Page 123: Alaca Karan Lik Ku Sagi

GELECEK YIL CIFTE CAPA

11 Temmuz 2000

IMF Icra Direktorleri Kurulunun Turkiye ile yapılan Stand-Byduzenlemesine iliskin 6 Temmuz’da yaptıgı degerlendirme toplantısı son-rasında Stanley Fischer tarafından yapılan acıklama, uygulanmakta olanprogramın politika aletlerine yonelik onumuzdeki gunlerde onemli acıklamalarınyapılabileceginin sinyalini veriyordu. Fischer, konusmasının bir bolumundesunlar ı soyluyordu: “2000 yılı basında cercevesi cizilen para ve kur poli-tikalarının tam olarak uygulanması enflayonun daha da dusmesinde anahtarrol oynayacaktır. Spesifik olarak, doviz girislerinin sterilize edilmemesi kuralıuygulanan programa ek guvenilirlil ik kazandırdı. Ancak, orta vadede programsurmekte iken, su andaki para politikasının yerini alacak olan para politikasınınne olacagı konusunda bir an once karara varılması, varolan guvenilirliginsurdurulmesine ve uzun vadeli faiz oranlarının daha da dus mesine katkıdabulunacaktır“. Kısacası Fischer (muhtemelen bir fikri var ama!) “Turkiyeonumuzdeki yıl ortasından itibaren nasıl bir para politikası izleyecek?” sorusunusoruyor.

Gelecek yıl ortasından izlenecek olan kur politikası belli: Ucer aylık donemleritibariyle kur sepetinde meydana gelecek aylık yuzde artıslar acıklanıyor. Enson Nisan-Haziran 2001 donemi icin aylık yuzde 0.85 (yıllık bazda yuzde 10.7)artıs olacagı acıklanmıstı. Muhtemelen Haziran -Agustos 2001 donemi icinacıklanacak oran da bu civarda olacaktır. Kur politikasındaki degisiklik, sabitoranda artması ongorulen sepet degerinin yuzde 3.75 altında veya ustunde oy-namalara izin verilmeye baslanması olacak. Yani, “capa” biraz gevsetilecek. Budegisiklik, Merkez Bankası’nın TL’nin ancak i lan edilen olculer cercevesindedeger kazanmasına (ya da kaybetmesine) izin vermesi, gerekirse buyuk boyutlumudahelelerde bulunması anlamına geliyor.

Peki, para politikası? Son 10 yıldan bu yana gerek gelismis, gereksegelismekte olan ulkelerde populerlik kazanan politika “enflasyon hedeflemesi“.Bir sekilde “hedef bir enflasyon oranı” belirleniyor ve para otoritesi bu hedefeulasmak icin elinden geleni yapıyor. Turkiye’de de gelecek yıl ortasındanitibaren “enflasyon hedeflemesi” politikasının uygula nmaya baslanması sasırtıcıolmayacak. Ancak, bir yandan “belli bir bant icinde hareket eden kur“, ote yan-dan “enflasyon hedefleme” politikalarının her ikisinin bir arada yurutulmesininzorlukları var. Ornegin, reel faiz oranları. Hedeflenen enflasyonla uyu mluyurtici reel faiz oranları bazen cok yuksek seviyelere cıkabiliyor. Bu iseciddi bir kısa vadeli sermaye girisine ve ulusal paranın degerlenmesine, yani,doviz kurlarının alt limitinin zorlanmasına yol acıyor. Bu durumda MerkezBankası’nın ciddi bir mal iyeti bulunan sterilizasyon yapması gerekiyor ve en-flasyon hedefini saptıracak “harcama” yapıyor. Ya da tersi durumlar: Kurların

117

Page 124: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ust limitini savunmak icin gereken yuksek faiz oranları hedeflenen enflasyonoranıyla uyumlu olmayabiliyor.

Bir ekonomide “rejim degisikligi” yasandıgı bir donemde, teknik yontemlerikullanarak “nokta tahmini” yapmanın dogru olmadıgını dusunuyorum. Ama en-flasyonun gelecek yılın ikinci ceyreginden itibaren belli bir platoya inecegini veo platoda takılıp kalacagını baska ulke deney imleri ve iktisat teorisi yardımıylatahmin edebiliyorum. Enflasyonu yuzde 15-20’lik o platodan tek haneli rakam-lara cekmek icin nasıl bir para politikası izlenmesi gerektigi, “enflasyon hede-flemesi” politikasının Turkiye icin yararları ve muhtemel zararları sanırım busonbahardan itibaren ekonomi gundemini olusturacak en onemli konulardanbirisi olacak.

118

Page 125: Alaca Karan Lik Ku Sagi

AZ DAHA LATIN AMERIKA

16 Temmuz 2000

Malum, bu yıl basından itibaren “kagıttan para kazanma” donemi sona erdive bir grup insan ellerinde nasıl biriktirdiklerini kendilerinin de anlamadıgıparasal varlıklarıyla “simdi biz ne yapacagız?” sorusunu sormaya basladı.Soruyla birlikte hafif vicdan azabı, belki biraz utangaclık ve nihayet “gariban-ları” hatırlama da sozkonusu galiba. ‘Sahi, o kadarcık parayla nasıl geciniyorlar’.Dikkatinizi cekmistir: Son gunlerde Turkiye’deki gelir dagılımı ve yoksulluk hicbeklemediginiz kose yazılarında gundeme gelmeye basladı. Hayırdır insallah!

Turkiye’de uzun suredir belli aralıklarla gelir dagılımı anketleri yapılıyor.DIE taraından yapılan gelir dagılımı calısmalarına gore, 1968 yılında toplamgelirin yuzde 3’unu elde eden hanehalklarının yuzde 20’lik “en gariban” kısmı,1987 yılında toplam gelirden yuzde 5.2’lik bir pay alıyordu. Ote yandan enyuksek gelire sahip yuzde 20’lik hanehalkının toplam gelirden aldıgı pay 1968’deyuzde 60 iken 1987’de yuzde 50’ye dusmustu. Yani, gelir dagılımı 1968-1987yılları arasında nispeten iyilesmisti. Nitekim, gelir dagılımın mutlak esit oldugudurumlarda 0, mutlak esitsiz oldugu durumda 1 degerini alan “Gini katsayısı”da 1968’deki 0.56 degerinden 1987’de 0.44 degerine dusmustu.

Mevsimsiz Liberalizasyon

Daha sonra “mevsimsiz liberalizasyon” donemi geldi ve olan oldu. Sermayehareketlerini esine az rastlanır bicimde serbest bırakan Turkiye, “aptal cen-netini” kesfetti: “Acık pozisyonlarınızı artırın, karsı cıkan haindir”. Aynıdonem “iktisadi buyumeyi butun kotuluklerin anası olarak” lanse eden koseyazarlarını da beraberinde getirdi. Iktisatcı olmak ve dogru bildigini soylemekdısında kaygısı olmayıp “Bu boyle gitmez” diyenlere, “Kotumserler”, “Karalensliler“, “Felaket tellalları” diyerek saldırıldıgı ve acık pozisyonların “aslan-lar” gibi savunuldugu bir 10 yıl gecti ve “program” kapıya dayandı. Programınbaslamasıyla birlikte belli bir kesim tarafından “havadan kazanılacak” 7-8 mil-yar doların 2-2.5 milyar dolarlık kısmının vergi olarak alınması kararı karsısındaiyice desifre olan “acık pozisyon sovalyeleri” simdi artık ister istemez programınbas savunucusu. Zamanlar degisiyor, uyum gostermek lazım!

Turkiye’deki gelir dagılımı konusunda kapsamlı bir arastırma en son 1994yılını kapsıyor. DIE tarafından yapılan bu calısmanın sonuclarına gore en dusukgelire sahip yuzde 20’lik hanehalkının toplam gelirden aldıgı pay 1987’deki yuzde5.2’den yuzde 4.9’a dusmustu. Ote yandan en yuksek yuzde 20’lik gelir gu-rubunun payı da 1987’deki yuzde 50’den yuzde 55’e cıkmıstı. Gelir dagılımındakibozulma Gini katsayısına da yansıdı: Katsayı, 1987’deki 0.44 degerinden 0.49’ayukseldi.

119

Page 126: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Yıllar En Dusuk Ikinci Ucuncu Dorduncu En Yuksek Gini%20 %20 %20 %20 %20 Katsayısı

1994 4.9 8.6 12.6 19.0 54.9 0.491987 5.2 9.6 14.1 21.1 49.9 0.441986 3.9 8.4 12.6 19.2 55.9 0.461973 3.5 8.0 12.5 19.5 56.5 0.511968 3.0 7.0 10.0 20.0 60.0 0.56

Tablo 6: Turkiye’de hanehalkı gelir dagılımı.

En Dusuk En Yuksek En Yuksek Gini% 20 %20 %10 Katsayısı

Brezilya 2.5 63.8 47.6 0.60Kolombiya 3.0 60.9 46.1 0.57Sili 3.5 61.0 46.1 0.56Meksika 3.6 58.2 42.8 0.54Rusya 4.4 53.7 38.7 0.49Bolivya 5.6 48.2 31.7 0.42

Tablo 7: Bazı ulkelerde gelir dagılımı

Latin Ruzgarları

Gectigimiz gunlerde AC Nielsen Zet sirketi tarafından gerceklestirilen “hane-halkı harcamalarına” yonelik bir calısma basında sıkca yer aldı. Calısma,gelir dagılımına yonelik olmasa da konuyla ilgili ipucları veriyor. Calısmayagore toplam harcamaların yuzde 53’u nufusun yuzde 15’lik kısmı tarafındangerceklestiriliyor. Yuksek gelir gruplarında tasarruf egiliminin nispeten dahayuksek oldugu gozonune alınırsa bu sonuc, calısma kapsamındaki yerlerdenufusun yuzde 15’inin, gelirin en az yuzde 60’ını aldıgını ima ediyor. Nufusunyuzde 30’luk kısmını olusturan ikinci grubun harcamaları, toplam harcamalarınyuzde 25’ini olusturuyor. Bu grubun da belli bir oranda ama dusuk tasarrufyaptıgını varsayarsak, gelir icindeki paylarının yaklasık yuzde 22-23 oldugunusoyleyebiliriz. Nufusun yuzde 55’ini olusturan ucuncu ve dorduncu gruptakihanehalkları toplam harcamaların yuzde 22’sini gerceklestirse de toplam gelird-eki payları en fazla yuzde 18 civarında. Daha anlasılır kılmak icin bu verileriTurkiye geneline uyarlarsak, 33 milyon kisinin yıllık toplam gelirinin 35 mil-yar dolar civarında oldugunu soyleyebiliriz. Yani, nufusun yarısından fazlasınıngunde 3 dolarla gecinmeye calıstıgı bir Turkiye. Calısma, bir gercegi butunacıklıgıyla ortaya koyuyor: Gectigimiz 10 yılda izlenen politikalar sonucundaTurkiye; ozel guvenlik birimleri, sınırları belli zengin mahalleleri, ozel koru-maları ve eskortları ve nihayet her konudaki ceteleri ile “kotu bir Latin Amerikaulkesi” olma surecine girmistir.

Uygulanmakta olan program bu sureci tersine cevirmek icin yakalanan birfırsat. Ozellikle Latin Amerika ulkelerinin yasadıgı tecrubeler, bir ulkenin“gelirin yeniden dagılımı” politikası izleyerek gelir dagılımındaki kotulesmeleridurdurmasının veya tersine cevirmesinin mumkun olmadıgını gosteriyor.Turkiye de, gectigimiz 10 yılda oldugu gibi ici curumus-dısı parlak bir sektoru

120

Page 127: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ayakta tutmayı ya da gelirin yeniden dagılımını hedefleyerek degil, artık iktisadibuyumeyi ve uretkenlik artısını esas alan politikalarla toplumdaki “garibanların”durumunun daha da iyilesmesini saglayabilir. Ama sadece “iktisadi” onlemlerde yeterli olmayacaktır. Sık sık belirttigim gibi, bir piyasa ekonomisi yaptırımgucu yuksek cagdas bir hukuk sisteminin varlıgına dayanıyor. Hukuk sistemindede kapsamlı bir yeniden yapılanma ve reform gerceklestirilemezsek, biz daha cok“capa” atarız.

121

Page 128: Alaca Karan Lik Ku Sagi

YOKSULLUK KADER OLAMAZ

18 Temmuz 2000

Gelir dagılımına yonelik Dunya Bankası calısmaları incelendiginde dikkaticeken bir nokta var. Turkiye’nin icerisinde bulundugu cografyadaki ulkelerinpek cogunda gelir dagılımına dair herhangi bir bilgi yok. Suriye, Irak, Iran, Azer-beycan ve Ermenistan’da gelir dagılımı konusunda hicbirsey bilinmiyor. Rakam-lara gore gelir dagılımının en bozuk oldugu ulkeler ise, tahmin edilebilecegi gibi,bazı Afrika ulkeleri ve Latin Amerika. Brezilya, gelir dagılımı bozuklugunda bir“dunya saheseri”. Ulkenin yuzde 10’luk en zengin kesimi toplam gelirin hemenhemen yarısını alıyor. Diger (bir zamanların) yuksek enflasyon ulkelerinde dedurum Turkiye’den cok daha kotu. Yine de, Turkiye’de “garibanların” gelirdurumunda nasıl iyilesme saglanabilecegine dair tartısmaların artması olumlubir gelisme.

Iktisatcıların onemli bir bolumu, gelir dagılımı konusunda politika belirleyi-cilerinin dogrudan tavır almalarını pek hos karsılamaz. Basta Latin Amerikaulkeleri olmak uzere; degisik ekonomilerde uygulanan “gelirin yeniden dagılımı”(zenginden alıp fakire verme) politikalarının “garibanlar” icin fiyaskoylasonuclandıgı konusunda artık kimsenin suphesi yok. Peki, yoksullugun azal-ması nasıl saglanacak? Soruya cevap vermek icin, yoksullugun azalmasındanne anladıgımızı belirtmek gerekiyor. Tarafsız bir kriter, “toplumdaki en dusukgelire sahip insanların gelirinin zaman icerisinde diger kesimlere oranla daha hızlıartması” seklinde belirlenebilir. Bu anlamda Turkiye’de yoksulluk; 1968-1987doneminde azalmıs, daha sonraki yıllarda, 1989-1999 doneminde ise artmıstır.

“Hangi politikalar gelir dagılımında iyilesmelere, yoksullugun genel olarakazalmasına neden oluyor?” sorusunu cevaplandırmaya calısan arastırmalarınortak bulgusu su: “Iktisadi buyumenin toplumun en gariban kesiminin duru-munun iyilesmesinde net, pozitif etkisi var”. Yani, iktisadi buyume genel olarakgelir dagılımında duzelmelere neden oldugu gibi, en dusuk gelir grubundakihanehalklarının gelirlerinin de daha hızlı artmasına yol acıyor. Dogal olarakbu sonuc, “Peki, iktisadi buyumeyi ne saglıyor?” sorusunu akla getiriyor. Ce-vap listesi cok uzun degil: Dısa acıklık, beseri sermayeye yapılan yatırımlarınartması (egitim, saglık), altyapı yatırımlarındaki artıs, uzun vadeli yabancı ser-maye, yaptırım gucu yuksek bir hukuk sistemi, makroekonomik temel dengelerinsaglandıgı bir ortamda siyasi ve ekonomik istikrar.

Temel gostergelerdeki bozulmalarla birlikte yukek enflasyon yasayanekonomilerin buyume potansiyelinin azaldıgı ve uzun donem buyume oranınındustugu artık iyi bilinen bir gercek. Buyumedeki gerilemenin sonucu da yok-sullugun artması. Bu noktada; bir ekonomide temel dengesizlikleri giderici,enflasyonu dusurucu, uzun vadeli yabancı sermaye cekmeyi amaclayan bir pro-gramın uygulamaya konulmasını, o ekonomide yoksullugun orta ve uzun vad-

122

Page 129: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ede azaltılması yonunde atılmıs en onemli adımlardan biri olarak algılamakgerekiyor. Ama istikrarlı bir ortama gecis pek kolay olmuyor.

Istikrar programlarının bir ozelligi toplumun genis kesimlerini, bir anlamda“silkeleyerek”, uyandırması. Program insanlara; haftada efektif olarak 5-10saat calısıp tam maas almanın, sınırsız is garantisinin, 40 yasında emekli ol-manın, yuzde 40 dolar faizinin, geri odemesiz kredinin, bir yılda 7-8 milyardolarlık havadan para kazanmanın (windfall gain) mumkun olmadıgını “pat”diye soyleyiveriyor. Dogal olarak da insanlar “bagırmaya” veya “homurdan-maya” baslıyor.

Turkiye ekonomisi 1980’li yılların sonundan itibaren izlenen politikalar sonu-cunda “buyumeme ve yoksullasma” surecine girdi. Bu durum 10 yıldır suruyor.Simdi bu sureci tersine cevirme fırsatının yakalandıgı bir ortamda, birdenbire,guya garibanları hatırlayıp iktisatcılara not verme derdine dusenlere sormakgerekiyor: “Daha onceleri nerelerdeydiniz?”.

123

Page 130: Alaca Karan Lik Ku Sagi

UMUT YABANCI SERMAYEDE

23 Temmuz 2000

Gectigimiz hafta bizlerin pek alıskın olmadıgı bir sey oldu: TCMB baskanıuygulanmakta olan programın belki de en onemli gostergesine yonelik samimive gercekci bir tahmin vererek konuyla ilgili goruslerini analitik bir cerceveicerisinde acıkladı. Baskan, odemeler dengesi cari islemler acıgının bu yıl 7-8 milyar dolar duzeyinde gerceklesecegini tahmin ettigini belirterek muhtemelrisklere dikkat cekti ve programın mantıgını basit ama guclu bir cercevede an-lattı.

Bugune kadar bu turden acıklamalara alıskın olmadıgımız gibi, “sorunlaryokmus gibi davranılırsa belki yok olur” mantıgına dayanan analizlere alısmıstık.Odemeler dengesi konusunda da bugune kadar bazı cevrelerin takındıgı tavır,“boyle bir sey yokmus gibi davranalım” oldu. Bu nedenle, Baskan’ın konuyuacık yureklilikle ortaya koyması ve zihinlerde var olan, konuyla ilgili kesimlerinaklından gecirdigi ama (Yeni Binyıl dısında) soylemeye cesaret edemedigi “7-8 milyar dolar acık” tahminini telaffuz etmesi onemli. Bu yaklasım, ekonomiyonetiminin sorunların farkında oldugunu ve “sorunları gormemezlikten gelme,kucumseme” egiliminde olmadıgını gosteriyor.

Neresi Tehlikeli?

Defalarca soylendi. Bir kez daha hatırlatalım: Cari acıgın uygulanan programacısından bir risk teskil etmesi, bu acıgın “surdurulemez” bir nitelik tasıyıptasımadıgına baglı. Daha dogrusu, bir risk olusması cari acıgı finanse eden-lerin, yani, Turkiye’ye borc verenlerin bu acıgı “surdurulemez” olarak algılayıpalgılam adıklarına baglı. Gerek IMF ve diger arastırmacılar tarafından yapılancalısmalarda, gerekse piyasalarda GSMH’nın yuzde 3’u civarında bir cari acıkverilmesi “tehlike esigi” olarak kabul ediliyor. Keske yuzde 5 veya yuzde 7 belir-lenseydi! Degil. Yuzde 3-3.5 cari acık “tehlike sınırı” olarak algılanıyor. Bunubir kenara yazın. Ote yandan bu yıl GSMH’nın 210-220 milyar dolar civarındagerceklesecegi tahminini de bir diger tarafa yazın. Simdi TCMB baskanıtarafından yapılan 7-8 milyar dolarlık acık tahmini rakamını 210-220’ye bolun.Karsınıza yuzde 3.5-4 gibi bir rakam cıkacaktır. Bu, bizim aylardır belirttigimizgibi, Turkiye’nin 2001 yılına bıcak sırtında gireceginin bir gostergesidir.

“Verilen acıgın finanse edilis bicimi belki rahatlatıcı bir unsurdur” diyedusunebilirsiniz. Ne yazık ki pek degil. Dort aydaki 3.5 milyar dolar acıkesas olarak kısa vadeli sermaye ve kamunun dıs borclanmasıyla finanse edilmis.Dogrudan yatırımlar neredeyse sıfır. Mayıs ortasındaki bir yazımda da be-lirtmistim: “Uygulanan programın satır arası hedefleri arasında yabancılarınTurkiye’de dogrudan yatırımlarının artması, ulkenin kısa vadeli sermayeye dahaaz bagımlı hale gelmesi de yer alıyordu. Buna yonelik olarak tahkimle ilgili

124

Page 131: Alaca Karan Lik Ku Sagi

duzenlemeler yapıldı, ozellestirmeler hızlandı, acık pozisyona yonelik onlemleralındı, vs. Sık sık belirtildigi gibi “cari acık verilecegi zaten biliniyordu”. Biliniy-ordu ama umut, verilen bu acıgın kısa vadeli sermaye ile degil, uzun vadeliborclanma ve dogrudan yatırımlarla finanse edilmesinde yatıyordu. Hala daoyle.”

1995 1996 1997 1998 1999 2000

−3000

−2000

−1000

0

1000

2000

3000

I. Çeyrek

1995 1996 1997 1998 1999 2000−4000

−3000

−2000

−1000

0

1000

2000

3000

II. Çeyrek

1995 1996 1997 1998 1999 2000

−3000

−2000

−1000

0

1000

2000

3000

III. Çeyrek

1995 1996 1997 1998 1999 2000

−3000

−2000

−1000

0

1000

2000

3000

IV. Çeyrek

Sekil 21: Donemsel cari acık (ucer aylık donemler itibariyle). Donem: 1995 - 2000.

Ne Yapmalı?

Odemeler dengesindeki bozulmayı engellemek icin faiz oranlarının artırılması veithalatın caydırılması oneriliyor. Ancak, Turkiye’dekine benzer programlarınuygulandıgı ekonomilerde programın basarısız bir sekilde sona erdiginin zımnigostergesi faiz oranlarının yukselmeye baslamasıdır: Faiz oranlarının artmasıylaparasal otorite “surdurulemezligi” anlasılmıs bir politikayı “bir sure daha” de-vam ettirme gayretine kapılmıstır. Dolayısıyla, faiz oranlarının artırılması egerortada bir odemeler dengesi sorunu varsa (ki olacagı anlasılıyor) bu sorununcozumune degil, “mesum” sonun bir sure geciktirilmesine yardımcı olur. Buarada olan, reel sektore olur. Ithalatın caydırılması ise programın mantıgınaters: Tek umudumuz “dıs ticarete konu olmayan mal ve hizmetlerin fiyat-larındaki artısın, dıs ticarete konu olan malların fiyatlarında meydana gelenyuzde artıslara uyum gostermesi” degil mi?

Elbette alınabilecek onlemler var. Oncelikle, 2001 Haziran ayından itibarennasıl bir para ve kur politikası izlenecegi biran once kamuoyuna acıklanmalıdır.Daha sonra da uzun vadeli dogrudan yatırımları ekonomiye cekecek bir dizi

125

Page 132: Alaca Karan Lik Ku Sagi

onlem alınarak ara malı ve sermaye malı ithal eden Turkiye’nin tasarruf acıgınısaglam kaynaklarla kapatacagının sinyali guclu bir sekilde piyasalara verilme-lidir. Turkiye ekonomisinin onundeki acil sorun enflasyondan kurtulurken “kalıcıbuyumeyi” yakalamaktır. Bunun yolu ise faiz ve vergileri artırmaktan degil,ozellikle “yeni ekonomi” alanında ciddi miktarda uzun vadeli yabancı sermayeyiulkeye cekecek bir eylem planının uygulamaya konulmasından gecer.

Yaz Rehaveti

Odemeler Dengesi rakamları yaklasık uc ay gecikmeyle acıklanıyor. Bir yandanbu veri acıklama takvimi, ote yandan cari islemler dengesindeki mevsimsellik,en azından bu yıl sonuna kadar konuyla ilgili bir rehavetin dogmasına nedenolacak. Ucer aylık donemler itibariyle baktıgımızda cari islemler dengesi ilkiki ceyrekte acık verirken ucuncu ceyrekte surekli pozitif degerler alıyor. Eylulayı rakamlarının Aralık sonunda acıklanacagı hatırlanırsa, bu yılın geri kalanbolumunde “cari islemlerde sanki bir sorun yokmus” gibi bir hava esebilir. Bizsimdilik, son ceyrekteki mevsimsel etkinin genellikle ilk iki ceyrekteki etkilerdendaha yuksek olabileceginin altını cizmekle yetiniyoruz.

126

Page 133: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ONEMLI OLAN MALIYE

25 Temmuz 2000

“It is the economy, stupid!”. Clinton’un 1992 yılındaki baskanlıksecimlerinde kullandıgı, “onemli olan ekonomi, salak!” seklinde Turkceyecevirebilecegimiz bu slogan uzun sure zihinlerden cıkmadı. Eger IMF’ye debir slogan gerekseydi, sayısız enflasyonu dusurme proramına sahitlik etmis, pekcogunun olusturulmasına katkıda bulunmus, beceriksiz ulkelerin basarısızlıklarıkendisine fatura edilmis bu kurulusun sloganı, muhtemelen, “It is the fiscalpolicy, stupid!” (onemli olan maliye politikası, salak!) olurdu. Nitekim, IMFsefi Fischer akademisyenlik doneminde, Arjantin’de basarısız olan bir programsonrasında duzenlenen bir panelde “bizim buraya gelerek Arjantin’e ogut ver-memiz yanlıstı. Simdi iktisatcılar olarak hep birlikte, Arjantin bir maliye re-formu yapmadan bir daha buraya gelmemek uzere yemin edelim” demisti. Ar-jantin daha sonra ekonomisinde koklu reformlar gerceklestirdi, kamu maliyesiniduzene soktu, ciddi boyutlarda ozellestirme yaptı ve kalıcı bir buyume yakaladı.Uzun yıllar saglıklı bir buyume gosteremeyen Arjantin ekonomisi, 1990 yılında140 milyar dolar olan Gayrisafi Yurtici Hasılasını 1998 yılında 300 milyar dolaracıkardı.

Turkiye’de uygulanan programın basarılı olup olmadıgının, islerin yol-unda gidip gitmediginin en onemli gostergesi maliye politikası ve reel fai-zlerdeki dususler. Maliye politikasından sadece “Maliye” Bakanlıgını anlama-mak gerekiyor. Maliye politikası, genel olarak kamunun gelir ve harcama poli-tikalarına egemen olan anlayıs ve bu anlayısın uygulamaya yansıması. Yılın ilkaltı ayındaki gerceklesmelere bakıldıgında maliye politikasının alısık olmadıgımızbir bicimde degistigini goruyoruz. Nitekim, IMF Icra Dir ektorleri’nin ikincigozden gecirme toplantısı sonrasında Fischer once para ve kur politikasına, amaesas olarak maliye politikasına, ozellikle de faiz dısı butce fazlasındaki saglıklıgelismelere dikkat cekerek “yetkililer gerekirse maliye politikası alanında ekonlemler alma konusunda kararlıdır” diyordu. Ama nedense, acıklamadaki bucumle bazı gazetelere “gerekirse ek parasal onlemler alınacak” seklinde yansıdı.Programla ilgili yurticinde faizler ya da net ic varlıklar konusundaki onerilerinetkisiyle yapılmıs bir ceviri hatası olabilir diye dusunuyorum.

Gecen yıl sonu ve bu yıl basında toplam talebin kısılması ve faiz oranlarınıncok dustugu, biraz artırılması gerektigine dair yorumlar duyuyorduk. “Faizlerartmalı” yakınmalarını simdi de cari islemler dengesi tartısmaları cercevesindeduyuyoruz. Gelecek yılın butcesinde saglanan 20 milyar dolarlık faiz tasarrufupek cok tası yerinden oynatmısa benziyor. Yakınmalar sonbahardan itibarendegisik kılıklarda ortalıkta daha fazla gorunmeye baslayacak galiba..

Bu gun gelinen noktadan sonra faiz oranlarında meydana gelecek artıslar,ekonomi programının sona erdigini ve uygulayıcıların havlu attıgını gosterir.Yapılan “faiz artsın” onerilerini politika belirleyici ve uygulayıcıları arasında

127

Page 134: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ciddiye alan var mı, bilmiyorum. Piyasalarda bu onerileri ciddiye alarakpozisyon olusturanlar varsa biraz canları yanabilir. Ne zaman acıklanır bilemiy-orum ama, 2001 yılı ortasından itibaren izlenecek para politikasının kamuoyunaacıklanmasıyla birlikte maliye politikasındaki disiplin devam ederse, faiz oran-ları bugunku seviyelerinden daha da asagılara dusecektir. Siz bakmayın “arabaithalindeki artıs” ya da “tuketim kredilerindeki yukselme” yakınmalarına.IMF’nin sloganı (ve bu tur programaların can damarı) belli: “It is the fiscalpolicy, stupid!”.

128

Page 135: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ITHAL ARABA CILGINLIGI(!)

30 Temmuz 2000

“Turizm patladı, sıcaklar bunalttı, karpuz pahalandı, trafik canavarı tatilyapmıyor” gibi haberler, “mevsimsel hareketler” adını verebilecegimiz bir olgu:Her yıl aynı donemlerde kendini tekrar eden haberler bunlar. Bir de iki-ucyılda bir kendini tekrar eden “devresel haberler” var: “Luks araba ithalindepatlama” gibi. Doviz kurları ve reel faizlerdeki gelismelere baglı olarak ertelenenya da one cekilen tuketim veya yatırım kararları sonucunda toplam ithalattagorulen dalgalanmalar bazen bu sekilde bir “heyecana” neden olabiliyor. Songunlerin populer konusu da “luks araba ithaline getirilecek kısıtlamalar”. Sanayibakanlıgının yaptıgı acıklamaların yanında, “galerilerde 3 ay sıra var” haberinide gordugunuzde zannedersinizki hep beraber doviz rezevlerini eritecek duzeydeyabancı marka araba almak icin sıraya girmisiz ve alamama riski karsısındacıldırmak uzereyiz.

Oncelikle belirtmek gerekir ki otomobil ithalinin toplam ithalat icerisindekipayı cok cuzi bir duzeydedir. Bu nedenle luks araba ithaline getirilecekkısıtlamalar toplam dıs ticaret dengesi uzerinde anlamlı bir etkide bulunmaz.Tıpkı, bir zamanların “Cikita muz” ithalinin dıs dengeyi muazzam bozmadıgıgibi. Bu yıl Ocak-Mayıs doneminde gerceklesen 20.4 milyar dolarlık toplam itha-lat icerisinde tuketim malları 2.6 milyar dolar ile yuzde 13 civarında bir payasahiptir. Itiraf etmem gerekirki uygulanan programla birlikte tuketim mallarıithalatında cok daha yuksek boyutlarda bir artıs beklemekteydim. Muhtemelenyurtici malların fiyat artıs oranlarının, ikame edilebilecek ithal malların fiyatartıs oranlarına hızla uyum gostermesi sonucunda beklenen duzeyde bir ithalatgerceklesmedi.

Petrol fiyatlarındaki artısın etkisi haric, dıs ticaret acıgı 1998 yılı ile aynıduzeyde iken bu“ithalata karsı onlem” telası nereden kaynaklanıyor? Galiba bir-inci neden programın ciddi bir eksikle baslamıs olmasının bilincaltında yarattıgırahatsızlık. Dıs ticaret dengesinin bozulacagı ve bozulmanın surdurulemezboyutlar erisebilecegi dusuncesi belli bir rahatsızlıga neden oluyor. Bu ra-hatsızlık sonucunda da kamoyuna “dıs acık konusunda birseyler yaplılıyor”mesajını vermeye yonelik “araba ithaline engel” gibi acıklamalar yapılıyor.Oysa telaslanılması gereken konu farklı. Surekli olarak aynı noktanın altınıcizmeye calısıyorum: Esas olarak ara malı ve sermaye malı ithal eden Turkiyedıs ticaret acıgı vermekten degil, ithal mallarını ihracat yonelik sektorlerekaydıramamaktan ve verilen dıs acıgı uzun vadeli yabancı sermaye ile fi-nanse edememekten korkmalıdır. Bunun icin de politika belirleyicileri itha-latı kısıtlayıcı onlemlere degil, uzun vadeli yabancı sermayenin neden gelmedigikonusuna kafa yormalıdır.

129

Page 136: Alaca Karan Lik Ku Sagi

1996 1997 1998 1999 2000

Ithalat 921 1280 1482 977 1708

Ihracat 353 287 367 570 695

Net Ihracat -568 -993 -1115 -407 -1013

Tablo 8: Kara tasıtları, aksam ve parcaları dıs ticareti (Ocak-Mayıs, milyon dolar).

Net Ihracat

Turkiye kara tasıtları ve bunların aksam ve parcalarını dısarıdan aldıgı gibi,bunları dısarıya da satıyor. Yani, ithalat ve ihracat birbiriyle iliskili. Basitbir ornek vermek gerekirse; otomobil ihracatında meydana gelecek bir artıs,zorunlu olarak o otomobilin ithal edilen parcalarında da bir artısa neden oluyor.Dolayısıyla, bu mal grubundaki net ihracatın zaman icerisinde nasıl bir gelismegosterdigi onemli. Yandaki tabloya gore, mutlak rakam olarak bu mal grubundaOcak-Mayıs donemi itibariyle bu yıl gerceklesen dıs ticaret acıgı, 1998 yılındakiacıgın altında ve 1997 yılı duzeyinde. Ote yandan, yuzde artıslara bakıldıgında1998 yılına gore bu mal grubunda ihracatın yuzde 89 arttıgını, buna karsınithalatın sadece yuzde 15 yukseldigini goruyoruz. Bu ise olumlu bir gelisme.Benzer bir trendin surmesiyle Turkiye bu mal grubunda net ihracatcı olabilir.

1988 1990 1992 1994 1996 1998 20000

10

20

30

40

50

60

70

Sekil 22: Sanayi kesimindeki “daha kotumserler” (yuzde).

Moraller Duzeldi

Hafta icinde ISO tarafından acıklanan 500 sanayi sirketine iliskin verileriYeni Binyıl’a yorumlarken “sanayi kesimi asli isini yapmaya basladı, bu yılailiskin gelecek yıl acıklanacak veriler bunu gosterecektir” demistim. Bu

130

Page 137: Alaca Karan Lik Ku Sagi

arada, “Turkiye 1980’li yılların ortasında yasadıgı iyimserlik ve dinamizmitekrar yakalıyor” dusuncemi biraz abartılı, fazlasıyla iyimser bulanlar da oldu.Yukarıdaki grafik TCMB tarafından ozel sektorde gerceklestirilen IktisadiYonelim Anketinde “bir onceki aya gore daha kotumser” olanların toplamicindeki yuzdesini gosteriyor. 1991 korfez krizi, 1994 odemeler dengesi krizi,1998 Rusya krizi donemlerinde sanayi kesimini saran kotumserlik ve bungunlukrakamlara acıkca yansımıs. Gectigimiz yıl depremle birlikte bozulan moraller,sonbahardan bu yana duzeliyor. Bir onceki aya gore daha kotumser olanlarınoranı bu yıl yuzde 5’e kadar dustu ve stabilize olmaya basladı. Ote yandan“daha iyimser” olanların oranı da nisan ayında yuzde 47 ile rekor kırdıktansonra azalmaya basladı. Surekli olarak “daha iyimser” olanların oranının art-ması veya “daha kotumser” olanların oranının azalması mumkun degil. Zamanicinde islerin yoluna girmesiyle ankete cevap verenler arasında “bir ay onceyegore degisiklik yok” diyenlerin baskın olması normal. Yine de, son gunlerdehız kazanan kamu maliyesindeki iyilesme ve reformlarla birlikte sonbahardagorulecek enflasyondaki ikinci kırılma, ikinci bir iyimserlik dalgasına neden ola-bilir. Umarım politika belirleyicilerinde rehavete yol acmaz.

131

Page 138: Alaca Karan Lik Ku Sagi

YERLI MALI, YURDUN MALI. . .

1 Agustos 2000

“Bu milletin parasını Nescafe icmeye, Cikita muz yemeye harcatmayız“.Orta yas ve uzerindekiler hatırlayacaktır: 1980’li yılların basında dıs ticaretrejiminin degismesiyle birlikte bu turden sert karsı cıkıslara sık rastlanıyordu.Benim cocuklugumda da “Yerli Malları ve Tutum Haftası” duzenlenir veogrenciler bankalardan torpille alınan kumbaralarını, kuru uzum, incir, por-takal ve elmaları okuldaki sıraların uzerine dizerek ogretmenden yerli malı kul-lanmanın erdemlerini dinlerdi. “Yerli Malı, Yurdun Malı, Her Turk Onu Kullan-malı”. Bu haftalardan birinde ben de buldugum bir reklam afisini sınıfa getiripasmıs ve ogretmenimizin takdirlerine mazhar olmustum. Afiste; Anadolu’yabeline kadar gomulmus, adeta topraktan fıskıran atletik bir genc, ayyıldızlı for-masıyla gogsunu kabartarak, pırıl pırıl parlayan bir duduklu tencereyi sol eliylehavaya kaldırıyor, sag eliyle de Edirne sınır kapısından yurduma girmeye calısanvirus gorunumlu yamuk-yumuk teneke duduklu tencerelere gecit vermiyordu:“Ulubatlı Duduklu Tencereleri”. Sonraları, aldıgımız duduklu tencerenin kapaklastiklerinin ithal edildigini ve degistirmek istedigimizde aylarca beklememizgerektigini ogrenince bayagı bozulmustum.

Gecen haftaki “otomobil ithalini caydırıcı onlemler” acıklamasını duyunca da1970’li yılların sonundaki otomobil kuyrukları aklıma geldi. O zamanlar anahtarteslim fiyatı 12 bin dolar civarında olan yerli bir otomobil icin 5 yıllık sıra vardı.Kucuk bir Anadolu sehrine ayda bir kez, o da 6 tane gelen otomobillerdenbir ya da iki tanesi otomobilleri getiren TIR daha ulasmadan bayi tarafındankacırılır, bu otomobillere buyuk bir ilden plaka alınarak sehirdeki “torpilli” dok-tor, avukat her kimse ona satılırdı. Parasını aylar once pesin yatırmıs sıradabekleyen insanlar da “sizinkini gondermemisler kardesim, gelecek ay belki” de-nilerek bastan savılırdı.

Ithalat rejiminde yapılan degisikliklerle tuketicilerin secenekleri, sınırlı olsada, arttı ve yerli ureticiler ister istemez kalitelerini artırmak zorunda kaldı.Simdi, Sanayi ve Ticaret bakanlıgı otomobil ithalatını neden engellemek istiyor?Hafta sonunda Yeni Binyıl’da rakamlarla ortaya koyuldu ki otomobil ithalatınıntoplam ithalat icerisinde payı cok dusuk. “Dıs acık” mazeret olamaz. Ilk besaydaki butun tuketim malları ithalatı 2.6 milyar dolar ile toplam ithalatın yuzde13’u. Binek otomobillerin bu toplam icinde payı cok az. Ote yandan, bu yılınilk bes ayında ithal edilen “Kara Tasıtları, Aksam ve Parcaları” toplamı ise 1.7milyar dolar. Dikkat edilirse bu buyukluk sadece ithal otomobil degil: “ButunKara Tasıtları ve Bunların Aksam, Parcaları”.

Toplam ithalat icerisinde hicbir kıymeti harbiyesi olmayan otomobil itha-latına yonelik onlem alınmasının iktisaden izah edilebilecek hicbir tarafı yok-tur. Pardon. Aslında vardır: Ithalata yonelik merkezi otorite tarafındanyapılan butun caydırıcı-yasaklayıcı onlemler ekonomide bir “rant” dogurur ve

132

Page 139: Alaca Karan Lik Ku Sagi

hukumetler rant dagıtma-edinme mekanizmaları haline gelir. Insanın aklına is-ter istemez “Sırada ne var?” sorusu geliyor. Sırada hangi mal grubu var SayınBakan? “Ulubatlıları” korumak icin, ithal edilebilecek duduklu tencereleri deHabur sınır kapısına gondermeyi dusunuyor musunuz?

133

Page 140: Alaca Karan Lik Ku Sagi

TL’YE GUVEN ZOR SAGLANIR

6 Agustos 2000

Haziran 2000 sonu itibariyle dolasımdaki ABD Doları miktarı 568 milyardolar. Daha bes yıl once, 1995 yılı ortasında, bu rakam 409 milyar dolardı. Burakamlar, ABD’nin 5 yılda ekonomisindeki emisyon hacimini yuzde 45 artırdıgıanlamına gelmiyor: Bu dolarların hepsi ABD’de degil. ABD dısında dolasandolar miktarı konusunda yapılan tahminler, toplamın yuzde 70’i civarında:Yaklasık 400 milyar dolar banknot ABD dısında dolasıyor ve dolara olan talepsurekli artıyor. Baska ulkelerden her yıl yaklasık 20-25 milyar dolarlık yenibanknot talebi var. Doların satın alma gucunde meydana gelen dususu yıllıkyuzde 2 olarak kabul ederseniz, dunyanın ABD’ye odedigi yıllık vergi 8 milyardolar. Boylece, sadece saglam paraya sahip olmanın ABD’ye diger ulkelerdensagladıgı yıllık gelirin 30 milyar dolar duzeyinde oldugunu hesaplayabilirsiniz.“Kagıttan” para boyle kazanılır!

ADB Dolarının uluslararası banknot olarak kabul gormesi sonucunda parakazanan baskaları da var. Bizim doviz bufeleri bunlar arasında sayılabilir.Daha buyuk boyutlarda para kazananlar da var: Sahte dolarlara karsı bironlem olarak basılan yeni 100 dolarlık banknotlar piyasaya suruldugunde Sad-dam Huseyin, eski dolarları yenisiyle degistirmek isteyen Iraklılar’dan devletbankaları kanalıyla yuklu bir komisyon toplamıstı. Yaklasık 20 milyar dolarındolasımda oldugu tahmin edilen Rusya’da da eski dolarların gecersiz olacagıdusuncesine kapılan insanlar, yuzde 2-3 komisyon odeyerek yeni dolarlardanedinmisti. Doların yaygınlasıp para ikamesinin artmasıyla yeni fıkralar daturetildi: ABD’ye yaptıgı bir geziden donen Rus, elindeki 100 dolarlık ban-knotu arkadasına gosterek saskınlıgını belirtir “Su ise bak, onların 100’lukleride tıpkı bizim 100’lukler gibi, hic farkı yok”.

Dolar banknotlarının uluslararası dolasımında gorulen artıs ABD’li yetkilil-erce sevindirici oldugu kadar kaygı verici bir gelisme olarak da kabul ediliyor:Sahte dolarlardan korkuluyor. Sovyetler doneminde Dogu Almanya, Irak,Suriye, Iran basında yer alan supheli kalpazan ulkeler listesini olusturuyor.Nitekim, ABD kongresi Nisan 1996’da gizli servis ve parasal otoritelerin konuylailgili daha fazla gayret gostermeleri konusunda bir karar almıstı. Artık nekadar dogru, ne kadar bir sehir efsanesi urunudur bilmiyorum: Rivayet oki, CIA dunyadaki butun dolarların seri numaralarını elinde bulunduruyorve dolarların dolasım haritasını cıkarıyormus. Boylece, Afganistan’daki biruyusturucu kacakcısının elinde oldugu bilinen 100 dolarlık banknotların iki aysonra Kıbrıs’taki bir kumarhaneye gelisinde izledigi yol belirlenebiliyormus. Buamaca yonelik olarak dolarların icinde cok kucuk bilgisayar yongalarının bu-lundugu ve istenen doların uzaydan takip edildigini iddia edenler de var. Amandikkat!

134

Page 141: Alaca Karan Lik Ku Sagi

1986 1988 1990 1992 1994 1996 1998 20000

0.1

0.2

0.3

0.4

0.5

0.6

0.7

Sekil 23: Turkiye’de para ikamesi: Doviz Tevdiat Hesapları/M2Y orani. Donem: 3Ocak 1986 - 28 Temmuz 2000 (Haftalık).

Butun yuksek enflasyon ekonomilerinde oldugu gibi Turkiye’de de “paraikamesi” yaygın. Ancak, dolasımdaki dolar ve mark miktarı konusunda guvenilirtahminler yok. Dolasımdaki TL miktarının 4.5 milyar dolar karsılıgı TLoldugu hatırlanırsa, dolasımdaki dolar ve mark miktarının da Rusya’daki gibi20 milyar dolar civarında olmadıgı, cok daha dusuk boyutlarda oldugu tah-min edilebilir. Ayrıca, gunluk alısverislerde dolar pek o kadar goze carpmıyor.Iktisat literaturunde; dolasımdaki yabancı para bilinemeyince bir ekonomidekipara ikamesinin gostergesi olarak, toplam doviz mevduatının M2Y adı verilenpara stokuna olan oranına bakılıyor. Turkiye’de bu oran 1994 yılına kadarsurekli artıs gostererek yuzde 60’ın uzerine cıkmıs, daha sonra da gerek caprazkurlardaki oynamalar, gerekse kur ve faiz politikalarının etkisiyle yuzde 40-50bandında dalgalanma gostermisti.

Uygulanmakta olan programın daha ucuncu ayı gecmeden yakınmalar duyul-maya baslandı: “TL’ye guven yok, para ikamesi tersine donmedi, onlem alınsın”.Elbette, programın kararlı bir sekilde surdurulmesiyle bu guven saglanacak vepara ikamesi tersine donecektir. Ancak, bundan once defalarca aldatılmıs veciddi zarara ugrayan ekonomideki aktorlerin “aksamdan sabaha” denilebilecekbir hızla TL’ye donmelerini beklemek, bu ekonomik aktorleri biraz “saf ” yerinekoymak anlamına gelir. Henuz programı anladıgını ve destekledigini iddia edenkesimler arasında dahi hedeflerin tutup tutmayacagı konusunda bir konsensussaglanamamısken, TL’ye donusun baslamamıs olması pek sasırtıcı degil. Kredi-bilite, kazanılması uzun yıllar alan ama kaybedilmesi cok kolay olan bir sey. Bunedenle, son 25 yıldır enflasyon tarafından surekli “dayak yemis” TL’ye guvenkısa vadede biraz zor saglanır. Uygulanan ekonomik programın hukuk reformugibi yapısal degisikliklerle desteklenmesi ve artık kamu kesiminde “oyunun ku-rallarının degistigi” izleniminin guclu bir sekilde zihinlere yerlesmesi sonucunda

135

Page 142: Alaca Karan Lik Ku Sagi

TL’ye guven de “yavas yavas” saglanacaktır.

136

Page 143: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ADAYLARIN TERCIHLERI

8 Agustos 2000

Universite ve bolum tercihlerini yapan adaylar icin son gunler yaklastı.Adaylar konuyla ilgili degisik sorular soruyor. Bunlar arasında “Isletme ileIktisat bolumleri arasında ne fark var?” ile “Iyi bir finans profesyoneli olmakicin hangi bolumu tercih etmek daha dogru?” soruları basta geliyor.

Bunlardan ikinci soruya cevap vermek goreceli olarak daha kolay. Cokyuksek puan almıs ve kantitatif yetenekleri yuksek bir adayın ileride cok iyi birfinans profesyoneli, aranan bir “finans muhendisi” olması icin mutlaka iktisatveya isletme bolumlerine gitmesi gerekmiyor. Belki surpriz olacak ama, secmeliderslerini iktisat ve finans derslerinden olusturan “Fizik” bolumu mezunu birogrencinin “finansal muhendislik” programlarına kabul edilme ve basarılı olmasansı cok daha yuksek. Muhtemelen aday uzerinde ailenin, dershanenin, oku-lun, arkadasların baskısı olacak ve Fizik bolumunden daha populer bir bolumekayıt yaptırması, tercihinde daha on sıralarda diger populer bolumlere yer ver-mesi istenecektir. Suphesiz, Elektrik-Elektronik veya Bilgisayar Muhendisligibolumunden mezun olan ogrencilerin de “finans muhendisi” olarak basarılı olmasansı yuksektir. Ama Fizik bolumu mezunu olmanın avantajı cok daha fazla.

Iktisat ile Isletme arasındaki farka gelince. Her iki bolumdeki ogrencilerilk bir-iki yıl; Iktisata Giris, Bilgisayar, Toplumbilim, Psikoloji gibi aynı der-sleri aldıktan sonra yollar ayrılır. Isletme bolumunde daha cok “isletmelerinproblemleri” uzerinde yogunlasan dersler agırlık kazanır: Uretim planlaması,Muhasebe, Pazarlama, Finans, Uluslarası Finans, Para-Banka, Dogrusal Pro-gramlama, Insan Kaynakları gibi dersler. Iktisat bolumunde ise daha genisbir perspektifle, bir ekonomik sistemin isleyisini ve ekonomik sistemi olusturanaktorlerin davranıslarını formel bir cercevede anlamayı ve acıklamayı hede-fleyen, ogrencilere analitik dusunme ve bagımsız arastırma yapma yetisinikazandırmaya calısan dersler yogunluktadır: Uluslarası Iktisat, Para Teorisi vePolitikası, Kamu Maliyesi, Ekonometri, Finansal Piyasalar ve Kurumlar gibi.Biraz daha fazla “cıkarsama yapma ve soyutlama” yetenegi gerektiren konulardırbunlar. Bu arada Hukuk, Siyaset Bilimi, Iktisat Tarihi, Iktisadi DusuncelerTarihi gibi bir sosyal bilimci icin gerekli olan formasyonu olusturmaya yonelikdersler de programa dahildir. Secmeli ders alma imkanı veren programlardaCevre Ekonomisi, Rekabet Hukuku, Avrupa Birligi Hukuku, Turkiye ve DunyaEkonomisi, Buyume Teorileri, Genel Denge, Oyun Teorisi, Zaman Serileri Anal-izi gibi ogrencinin tercihine baglı dersler de sunulmaktadır.

Mezuniyet sonrasına gelince. . . Butun banka ve aracı kurumlar, onde ge-len sirketler, kamu kurum ve kurulusları bu iki bolum mezunları arasında pekayırım yapmaz. Yine de, profesyonel olarak hayatınız surdurmek istediginiz isalanında iktisat ya da isletmeden mezun olmus olmanız meslek icinde bir avantajsaglayabilir.

137

Page 144: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Tercih yaparken dikkat edilmesi gereken bir baska nokta da ogrenime de-vam edilecek bolumun kalitesidir. Sadece ismine guvenerek gittiginiz bir okuldaogretim uyelerinin uluslararası hakemli dergilerde bilimsel yayın yapma birtarafa, universiteye dahi ugramadıklarını, derslere gelseler de ders anlatmakyerine anekdot ve fıkralarla zamanı doldurduklarını gorerek canınız sıkılabilir(belki de sıkılmaz!). Bu nedenle; universitelerin web sayfalarını ziyaret ederekkutuphane imkanlarını ve bilgisayar donanımlarını, ogretim uyelerinin nerelerdeyayın yaptıklarını, sınıflardaki maksimum ogrenci sayısını, mezunların su andane yaptıklarını ogrenmek, yapılacak tercihte onemli rol oynamalıdır. Butunadaylara basarılar dilerim.

138

Page 145: Alaca Karan Lik Ku Sagi

BIRAZ TESVIK, BIRAZ DUZENLEME

13 Agustos 2000

Uygulanacak bir programla kronik enflasyondan 5-6 ay icinde kalıcı birbicimde kurtulmak mumkun olsaydı, butun dunyada enflasyon sorunu cokonceden cozulmus olurdu herhalde. Ama insanlar biraz aceleci: Temmuz ayıenflasyon rakamlarının acıklanmasıyla da hafif bir telasa kapılma goruldu: En-flasyon “yeterince” dusmuyordu. Neden? Turkiye’de fiyatların seyri, harcamagrupları itibariyle, kısmen yandaki grafikte yer alıyor. Grafik, 1994 yıl basında1 Milyon TL odenerek alınabilecek bir mal ya da hizmetin Temmuz 2000 tari-hindeki degerini harcama grupları itibariyle gosteriyor. Buna gore “saglık har-camaları” en yuksek fiyat artısı gosteren mal ve hizmet grubu. Alt kalemlerebakıldıgında durum daha da carpıcı: 1994 yılında 1 milyon TL odenerek eldeedilebilecek hastahane ve hastahane dısı saglık hizmetlerinin fiyatının gectigimizay 65 milyon TL’ye yukseldigini goruyoruz.

Gectigimiz yedi yıl icerisinde fiyat artısında ikinci sırada yer alan mal vehizmet grubu ise ulasım. Bu grupta ozel ulasım aracları, bunların tamir vebakımı ile ulasım hizmetleri yer alıyor. En yuksek fiyat artısı gosteren ucuncuharcama grubu ise konut. Kira ve konutla ilgili harcamaların yer aldıgı bugrupta 1994 yılında bir milyon TL odeyerek elde edebildiginiz bir mal ve hizmetya da kullanım hakkı icin gectigimiz ay 53 milyon TL odemeniz gerekiyordu.Gectigimiz yedi yılda en yuksek fiyat artısı gerceklesen saglık-ulasım-konut har-cama grubuna karsın en dusuk fiyat artısı ev esyası, giyim ve ayakkabı ile gıda-icki ve tutun harcama gruplarında gorulmus.

Devlet Istatistik Enstitusu tarafından gectigimiz yıl sonunda acıklanan“Imalat Sanayii’nde Yogunlasma” calısmasının sonuclarına gore ulasım araclarıimalat sanayii, yogunlasmanın en yuksek oldugu sektorler arasında yer alıyor.Elimizde yeterli veri olmasa da, ozel hastahane ya da klinik olarak saglıkhizmeti sunan isyerlerinin sayısının da kısıtlı oldugunu, yani, bu sektorde deyogunlasmanın yuksek (rekabetin dusuk) oldugunu soyleyebiliriz. Dolayısıyla“aksak rekabet nedeniyle fiyat artıslarının yavaslamaması” savında belli birgercek payı var. Nitekim, yine DIE verilerine gore fiyat artıslarının en dusukoldugu giyim ve gıdanın uretiminde yogunlasma cok dusuk. Fiyat artıs hızındaucuncu sırada yer alan konut harcama grubundaki gelismeler ise “aksak rekabet”olgusundan daha cok “reel faiz belası” ile acıklanabilir.

Ne Yapmalı?

Eger iktisat kitaplarında ogretilenler dogruysa, aksak rekabet kosullarındacalısan bir piyasada firmaların guclerini urettikleri mallara olan talep belirler.Firmanız “gaz ocagı ignesi” tekelini elinde bulundursa da bu urune olan kısıtlı

139

Page 146: Alaca Karan Lik Ku Sagi

talep, fiyat belirlemede hareket alanınızı oldukca sınırlar, kar marjınızı sıfıra in-direbilir. Talebin varlıgı ve uretilen mal ve hizmetin kolay kolay baska mal veyahizmet tarafından ikame edilememesi bu piyasalarda firmaların fiyat belirlemeguclerini artırır. Nufus artısı ya da gelir artısı nedeniyle talepte meydana gelenartıslar da fiyat artıslarının bu piyasalarda diger piyasalara gore daha yuksekolmasına neden olur. Yani, mal ve hizmetin kolaylıkla ikame edilememesi fir-manın fiyat belirlemede gucunu, talebin artısı ise fiyat artıslarının nısbi hızınıbelirlemektedir.

Ekonomideki politika belirleyicilerinin aksak rekabet kosullarında calısanpiyasalara yonelik olarak alabilecekleri onlemler cesitlilik gosterebilir. Bunlarınbasında “fiyatların kontrolu” akla ilk gelen uygulamadır. Ancak, dikkatli birsekilde yapılmayan bir fiyat kontrolu “karaborsaya” yol acarak durumun dahada kotulesmesine neden olabilir. Bir baska onlem ise bu piyasalarda uretilen malve hizmetlerin baska mal ve hizmetler tarafından ikame edilebilmesini saglayacakpolitikalar uygulamaktır. Dolayısıyla; kamu otoritesi bir yandan enerji dagıtımıgibi dogal tekellerin bulundugu piyasalarda fiyat-kalite kontrolleri yaparken, oteyandan aksak rekabeti azaltmaya yonelik vergi indirimi, tesvik gibi uygula-malarla bu sektorlere yapılacak yatırımların artmasını ve uretilen mal ve hizmet-lerin ikame edilebilirligini artırmayı saglayabilir. Kısacası bu piyasalarda cozum;biraz fiyat duzenlemesi, biraz da tesvikten geciyor.

Kim Artırıyor?

Tuketici fiyat endeksindeki gelismeler, Turkiye ekonomisinde saglık hizmetleri,ulasım ve konut talebinin artmasına karsın bu talebi karsılayacak sunumunsaglanamadıgını gostermektedir. Saglık hizmetleri ve konut kadar olmasa dason yıllarda egitim sektorunde de ciddi bir talep artısı sonrasında ortalamanınuzerinde fiyat artısları gorulmektedir. Nitekim, TUFE’de gectigimiz bir yıldameydana gelen yuzde artıslara harcama grupları bazında bakıldıgında birincilikegitim hizmetlerinde: Yuzde 78. Yıllık artısta ikinci sırayı “konut” grubu alıyor:yuzde 64. Ucuncu sırada da saglık hizmetleri var: yuzde 56.5. Ote yandan, pro-gramın baslamasından bu yana son 7 ayda TUFE yuzde 20.5 artıs gostermis.Ortalamanın uzerinde artıs gorulen harcama grupları olarak yine saglık (yuzde40) ve konut (yuzde 23) dikkati cekiyor. Su asamada yapılması gereken,fiyat degisimlerini bir sinyal olarak algılayıp ekonomideki kaynakların bu har-cama gruplarındaki mal ve hizmetl eri sunmaya yonelik sektorlerde yatırımadonusmesini saglayacak onlemler almaktır. Bu sektorlerde yatırımı caydırıcı-girisimciyi kusturucu fiyat kontrolleri, “kas yapayım derken goz cıkarmaya” ne-den olabilir.

140

Page 147: Alaca Karan Lik Ku Sagi

“METALLERI BOSALTIN, ELLER YUKARI“

15 Agustos 2000

Hem “Bizim de artık buyuk alısveris merkezlerimiz var” havası atmak,hem de biraz vakit gecirmek uzere bir misafiri goturdugum buyuk bir alısverismerkezinin park yerine girmek uzereyken bir ozel guvenlik sirketi uniformasıtasıyan iki kisi arabayı durdurarak arabanın bagajını acmamı istedi: Kontroledeceklerdi. “Bir ihbar falan mı var?” diye sordugumda “Hayır, bu rutin birarama” diye cevap verdiler. Bu arada ucuna buyukce ayna takılmıs uzun bircubukla da arabanın altını kontrol etmeye calısıyorlardı. Arabayı park ettiktensonra yoneldigimiz alısveris merkezinin kapısında yine aynı guvenlik sirketi men-subu oldugu anlasılan uniformalı bir kadın ve bir erkek kapıdakileri durdururakceplerdeki metallerin cıkarılmasını, ellerin iki yana acılmasını, detektorle ust ara-ması yapacaklarını belirtiyorlardı. Bu arada yanımdaki bayanın cantasının dabizzat aranacagı belirtilerek cantayı bayan guvenlik gorevlisine teslim etmemizsoylendi.

Alısveris merkezinden ayrılıp once bir toplantıya, daha sonra da yemegegidecegimiz baska bir arkadası almak uzere bize verilen adrese gittik. Evinyer aldıgı sitenin girisinde tekrar durdurulduk. Yine “araba altı ve bagaj” ara-masından gectikten sonra sitenin kapısındaki ozel guvenlik gorevlisi kendisine birkimlik bırakmamız gerektigini soyledi. Arabanın plakasının yerinde oldugunu,on camda suru-sepet ozel-resmi kurumun park etme ve giris izni tasıdıgımı,kimlik bırakmanın da ne anlama geldigini belirttimse de dinletemedim. Onceuysal bir sekilde amirlerinin boyle emir verdigini, daha sonra da sitenin “her-halde Dingo’nun ahırı olmadıgını” sert bir dille soyledi ve kimligi almaya hakkazandı! Arkadasımı ve kimligimi geri aldıktan sonra toplantının yapılacagıadrese yoneldik.

Icerisinde luks dukkanların da bulundugu cok katlı binanın girisindeki de-tektorlu kapıdan gecmeden once uzerimizdeki butun metalleri bize uzatılan birtepsiye koyduk. Bu kez misafirin cantasını bizzat aramadılar ama havaalan-larında gorulen bir “tarama” makinesinden gecirdiler. Toplantının yapılacagıkata cıktıgımızda asansorun kapısının acılmasıyla birlikte bir baska guvenlikgorevlisiyle burun buruna geldik. Once isimlerimizi aldı, sonra biryerlere tele-fon etti, daha sonra da bizi toplantının yapılacagı odaya goturmek uzere baskabir guvenlik gorevlisine teslim etti. Toplantı sonrasında yemege gittigimiz lokan-tada herhangi bir arama falan yapılmadı ama kapıdaki “gorillerin” gorunumuyeterince carpıcıydı. Yemek sonrası misafiri otele bırakmak uzereyken, ocoktan uzerindeki metalleri cıkarmaya, cantasına ceki-duzen vermeye baslamıstıbile. Otelin girisindeki ozel guvenlik gorevlileri digerlerine nazaran daha kibardavrandılar. Yabancı dil bile biliyorlardı ve “lutfen” diye hitap ediyorlardı!

Bir yemekte 2-3 ton bugday parası harcanan “Beriki” Turkiye’de korkudagları bekliyor herhalde: “Birgun birileri gelecek, dukkanlardaki, ofislerdeki

141

Page 148: Alaca Karan Lik Ku Sagi

herseyi talan edecekler. Jeep’lerimizi, Jaguar’larımızı, antika arabalarımızı,hatta bizi cizecekler. Sisesi 600 dolarlık saraplarımızı kafamıza gecirecekler“!

Turkiye’de kendine, calısanlarına ve diger insanlara saygısı olan yoneticilerbir kez daha dusunsun. Dısarıdan bakıldıgında butun Turkiye’yi sehir geril-lalarının, soyguncuların, capulcuların ortalıkta cirit attıgı bir ulke gibi gosteren,karsısına cıkan herkese “muhtemel suclu-hırsız-terorist” muamelesi yapan amahicbir ise yaramayan bu utanc verici “ozel guvenlik uygulaması” rezilligine, buhaliyle, son verilmelidir.

142

Page 149: Alaca Karan Lik Ku Sagi

AKSAK REKABETIN AKSAK ANALIZI

20 Agustos 2000

Aksak rekabet kosullarındaki bir sektorde firmaların fiyatlandırmadavranıslarını acıklamaya yonelik pek cok teorik model var. Bu modellerarasında, Turkiye’deki piyasalarda fiyat belirlenmesini en iyi acıklayabilecekolanı “mark-up fiyatlandırma” yaklasımıdır diyebiliriz. Yani fiyatları, maliyetibelli bir katsayıyla carparak belirleme davranısı: “Maliyet artı maliyetin yuzde40’ı”, gibi. Firmalar acısından malın fiyatının maliyetin yuzde kac fazlasıolacagını (mark-up oranını) ise esas olarak uretilen mala olan talep ve o malınbaska mallarla kolaylıkla ikame edilebilip edilemeyecegi belirler (Teknik olarakbelirtmek gerekirse, firmanın karsı karsıya kaldıgı talep egrisi ve egrinin egimifirmanın fiyat belirlemedeki gucunu belirler). Bunun yanında enflasyon ile ilgilibekleyisler ve sektordeki diger firmaların fiyatlandırma davranısları da mark-uporanını etkileyecektir.

Bireysel sektorlerdeki fiyatların bir ortalaması olan genel fiyat duzeyininve genel fiyat duzeyinde meydana gelen surekli artısların, yani enflasyonun,belirlenmesinde rol oynayan pek cok faktor arasında, bahsettigimiz mark-uporanı, reel ucretlerdeki degismeler, reel faizler, reel kurlardaki gelismeler, toplamtalepte meydana gelen degismeler ve beklenen enflasyon one cıkmaktadır. En-flasyon duzeyi ile bu degiskenler arasındaki iliski genellikle “dogrusal olmayan”bir iliskidir. Belli enflasyon duzeylerinde bu degiskenlerin bazılarında meydanagelecek kucuk bir degisme, enflasyonda daha buyuk degismeye yol acabilir. Bazıenflasyon duzeylerinde ise aradaki iliski daha zayıftır ve degismelerin etkisi dahadusuk kalabilir.

Fiyatların ve ucretlerin surekli-esanlı belirlenmedigi, periyodik olarak farklızamanlarda degistirildigi aksak rekabet kosullarındaki ekonomilerde enflasyon,benzer ama daha rekabetci kosullarda (dusuk mark-up’la) calısan ekonomil-erdeki enflasyon oranından daha yuksek olacaktır. Meraklısı icin iktisat lit-eraturu orneklerle doludur.

Enflasyonun belli bir duzeyden daha asagıya cekilmesi hedeflendiginde,ekonomideki oligopolistik yapı-aksak rekabet nedeniyle olusmus ve “en-flasyon tarihi nedeniyle kemiklesmis” genel mark-up oranlarında bir kırılmanınsaglanamaması durumunda programın basarılı olma sansı azalır. Mark-uporanını belirleyen faktorler arasında beklenen enflasyon onemli bir yer tu-tar. Uygulanan dezenflasyon programı cercevesinde oligopolistik sektorlerdeenflasyon beklentilerinin kırılmaması durumunda ekonomideki genel mark-uporanı da dusmeyebilir ve genel fiyat duzeyindeki artıslar hedeflenenin uzerindekalarak programın kredibilitesi azalır.

Enflasyondan kurtulma programlarında kimi zaman ucretlerin, mal vehizmet fiyatlarının, kurların bir ya da bir kacının bir sure icin dondurul-ması sozkonusu olmaktadır. Neyin, hangi sureyle dondurulucagı iktisadi

143

Page 150: Alaca Karan Lik Ku Sagi

oldugu kadar politik de bir tercihdir. Turkiye’de uygulanan dezenflasyonprogramında kurlar, hedeflenen enflasyonla uyumlu olarak sabit oranda arta-cak sekilde duzenlenmistir. Mal ve hizmet fiyatları ya da kamunun kontroludısındaki ucretlerde degisim oranının hedeflenen enflasyonla uyum gostermesibeklenmistir. Bu uyumun saglanabilmesi icin kamu otoritesinin beklentileriolumlu yonde etkileyecek “yapısal degisime” yonelik politikalar izlemesininyanında, aksak rekabet kosullarında calısan piyasalarda “mark-up” oranlarınısorgulaması ve ustu acık veya kapalı bir sekilde mudahelede bulunmasındandaha dogal bir sey olamaz. Bu mudahe yapılırken bir yandan “ekonomidekibutun fiyatlara narh geliyor” izlenimi vermemeye dikkat edilirken, diger yandanda aksak rekabet kosullarını ortadan kaldırıcı onlemler alınması yararlı olur.Kısacası, gecen haftaki yazımızın baslıgında oldugu gibi bu sektorlerde “hemduzenleme, hem tesvik” sarttır.

“Aksak rekabetin enflasyonla alakası yoktur” seklinde calakalem yapılmıs bironerme kokten yanlıstır. Arkasında baska bir neden yoksa bilgisizlik urunudur.Bu tur bir onerme ancak iktisat literaturunu yok sayan “aksak bir analiz” sonu-cunda ulasılabilecek bir onermedir.

144

Page 151: Alaca Karan Lik Ku Sagi

RUSVET ETKINLIGI ARTIRIR MI?

22 Agustos 2000

Dugmeye kim, ne zaman bastı bilmiyorum ama “Parasut, Balina, Kartopu,Ahtapot” gibi kod adlı operasyonlarla gerek ozel sektor, gerekse eski veya faalburokratların bir bolumu silkeleniyor. Hayali ihracat, naylon fatura, paravanbankalarda kara para aklama dosyaları tek tek acılıyor. Operasyonlar son-rasında, ipin ucu nerelere kadar uzanıyormus ogreniriz, belki.

Yaygınlastıgı anlasılan yasaları cigneyerek haksız kazanc elde etmenin “gereksartlarından” birisi, bir sekilde rusvet vermek herhalde. Ote yandan, tamamenyasal islerini yaptırabilmek icin rusvet vermek zorunda kalan veya rusvet verm-eye hazır isadamlarımız da vardır mutlaka. Bu noktada, iktisaden sorulabilecekbir soru su: “Yaygın rusvet ekonomideki verimliligi artırtır mı, azaltır mı?”.

Kimi arastırmacılara gore rusvet vermek, “sistemin kuflenmeye baslamıs veartık calısmama tehlikesi gosteren ya da yavas calısan tekerleklerini yaglamak”olarak nitelendirilebilir. Size daha iyi bir masa bulması ve daha iyi servis yap-ması icin garsona yemekten once verdiginiz bahsisle, dosyanızın hızlandırılmasınısaglayan burokrata rusvet vermeniz arasında pek bir fark gormuyor bu yaklasım.

Rusveti sadece “hizmetin kalitesini artırmak icin odenen bir fiyat” olaraktanımlamayıp, bir tur “deregulasyon” fonksiyonunu ustlenen ve bu nedenleekonomideki etkinligi artıran bir olgu olarak sınıflandıranlar da var. Icindencıkılması imkansız hale gelmis mevzuatın bir kısmının size uygulanmaması icinverdiginiz rusvet sonucunda karsı karsıya kalacagınız burokratik yuk azalacakve sanki ekonomide muazzam bir deregulasyon reformu gerceklesmis gibi ola-caktır (Haydarpasa gumrugunden zati esya cıkaranlar ne demek istedigimi iyianlamıstır). Bu tur rusvetin yaygınlıgı ise ekonomideki etkinligi net olarakartırır, deniliyor.

Rusvetin bir ekonomideki etkinligi artırdıgı gorusu literaturde azınlıktakalıyor. Konuyla ilgili yapılan calısmaların hemen hemen tamamı, rusvetin ken-disinden beklenen faydayı (etkinlik anlamında) saglamadıgını gosteriyor. Enson gectigimiz yıl NBER tarafından yayımlanan bir calısma, rusvet vermeyeyatkın firmaların maruz kaldıkları engelleyici mevzuatın azalmadıgını, tam ak-sine arttıgını gosteriyor (NBER, wp7093). Rusvet veren firmaların yoneticileriburokratlarla daha az degil, daha cok vakit harcıyorlar, zaman olduruyorlar.Arastırma, “musteriler” arasında ayırım yapma gucunu elinde bulunduran vemevzuatı yorumlama yekisine sahip rusvete yatkın yuksek burokratların bir“ayrımcı monopolist” gibi davranacagını one suruyor: Yani rusvet, “herkestenodeyebilecegi en yuksek miktarı koparmak” seklinde gerceklesiyor, ama sunulanhizmette pek fazla bir degisiklik yok.

Calısmanın da belirttigi gibi, rusvetin yaygın ve sistemin bir parcasıoldugu ortamlarda is yapan girisimciler, elbette rusvet vererek “irrasyonel”bir davranıs icerisine girmiyor: “Is” yapıyorlar. Ama is cevreleri rusvete karsı

145

Page 152: Alaca Karan Lik Ku Sagi

yasal duzenlemeleri ve uluslararası anlasmaların hayata gecirilmesini hararetledestekleyerek maruz kaldıkları taciz edici davranısların azalmasına ve ekono-mideki etkinligin gercekten artmasına katkıda bulunabilirler.

146

Page 153: Alaca Karan Lik Ku Sagi

BUTCE UMUT VERIYOR

27 Agustos 2000

Konsolide butcede bu yılın ilk yedi ayında meydana gelen gelismeler,hukumetin maliye politikasında isi sıkı tuttugunu ve program hedefleriyleuyumlu bir butce uygulaması icinde oldugunu gosteriyor. Ilk yedi ayda toplambutce gelirleri gecen yılki 24 milyar dolar duzeyinden 31 milyar dolara yukselmisbulunuyor. Toplam gelirlerd eki yedi milyar dolarlık artısın uc milyarlık dolarlıkkısmı ek vergi gelirlerinden saglanmıs. Faiz vergisi, ek gelir vergisi ve ek kurum-lar vergisi toplamı 2 milyar doların biraz uzerinde. Mal ve hizmetten alınan ekvergiler ise 1 milyar dolara yakın. Gelecek yıl (ve daha sonrası) mal ve hizmettenalınan bu ek vergilerin bazılarının kalıcı hale gelmesi sasırtıcı olmayacak.

31 milyar dolarlık gelire karsın toplam harcamalar 46 milyar dolarayukseldigi icin konsolide butce ilk yedi ayda 15 milyar dolar acık vermis du-rumda. Bu ise, gecen yılın aynı donemindeki acıgın altında bir rakam. Toplamharcamaların 24 milyar dolarlık bolumu faiz harcamaları. Uygulanan pro-gramla birlikte bu harcama kaleminde onumuzdeki yıllarda ciddi azalmalargerceklesecek. Dolayısıyla, faiz dısı harcamalarda meydana gelen degismelerdaha da onem kazanıyor. Toplam 22 milyar dolarlık faiz dısı harcama icerisindedokuz milyar dolarla transfer harcamaları dikkati cekiyor. Transfer harca-malarında gecen yılın aynı donemine gore reel bir azalma gerceklesmis olmasınaragmen (bir milyar dolar civarında) ozellikle sosyal guvenlik kuruluslarınayapılan transferler kamu kesiminde kalıcı bir dengenin saglanması icin dahayapılması gereken pek cok sey olduguna isaret ediyor. Personel harcamalarındada gecen yıla gore kucuk bir reel azalma var. Yatırım harcamaları ise reel olaraksabit kalmıs.

Bir yandan gelirlerin artırılması, diger yandan faiz dısı harcamalarda az daolsa bir azalma saglanması sonucunda faiz dısı butce fazlası butun zamanlarınen yuksek degerine ulasmıs durumda. Ilk yedi ayda meydana gelen dokuz mil-yar dolarlık (5.2 katrilyon) faiz dısı fazla, yılsonu icin hedeflenen rakamın (yedikatrilyon) yuzde 75’ine tekabul ediyor. Kamuda aynı disiplinin surmesi duru-munda, bu yılsonunda hedeflenenin oldukca uzerinde bir faiz dısı fazla verilmesisasırtıcı olmayacak. Bu gelisme programa olan guvenin daha da artmasına ne-den olacaktır.

Piyasa Ne Biliyor?

IMKB’nin ic dinamiklerine yonelik kapsamlı bir bilgiye sahip degilim. Bildigimkadarıyla bu tur piyasalardaki fiyat hareketleri, ekonomideki genel iskontooranında meydana gelen degismeleri ve gelecekte dagıtılacak temettulere yonelikbeklentileri yansıtıyor. Ekonomideki genel iskonto oranı verili iken, sektorlerin

147

Page 154: Alaca Karan Lik Ku Sagi

1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 20000

0.5

1

1.5

2

Sekil 24: Mali Endeks - Sınai Endeks oranı. Donem: Ocak 1986 - Agustos 2000

hisse senetleri fiyatlarındaki degismenin farklılık gostermesi o sektorlerdekitemettu dagıtımına yonelik farklı beklentilerin olması seklinde yorumlanabilir.

IMKB’de islem goren hisse senetlerine dayanılarak hesaplanan degisik fiyatendeksleri arasında Mali endeks ve Sınai endeks rakamlarına baktıgımızda, bu yılbasında programın baslamasından bu yana bir sey dikkati cekiyor: Mali sektorlesanayi sektoru hisse senetleri fiyatları arasındaki nısbi iliski, sanayi sektorulehine degisiyor. 1990 yılı sonunda birbirine esit olan iki endeks arasındaki fark1997 yılından itibaren artmaya baslamıs ve 1999 yılı ortasında mali endeks sınaiendeksin iki katının uzerinde bir degere ulasmıstı. Mali endeksi sınai endeksebolerek buldugumuz nısbi endeks, yılbasından bu yana dusus gosteriyor. Yani,sınai endeks mali endekse yaklasıyor. Piyasanın bir bildigi olmalı.

Uygulamaya konulan programla birlikte kendine “ceki-duzen” vermesigereken sektorlerin basında mali sektorun oldugunu IMF’ye verilen niyetmektubunda rahatlıkla gorebilirsiniz. IMF’nin gerek Uzak Dogu’da, gerekseRusya’da yasanan krizlerden edindigi tecrubeler sonucunda Turkiye’deki malipiyasalarda, ozellikle de bankacılık kesiminde yapılmasını istedigi reformlaroldukca kapsamlı ve bankacılık kesimi icin “mesakkatli” isler. Muhteme-len, sektor de durumun farkında ve gerekli degisimler saglanıyor. Yinede, piyasalardaki aktorlerin bir devrin kapandıgına ve oyunun kurallarınındegistigine tam olarak kanaat getirebilmesi icin biraz zaman gecmesi gerekiyorgaliba, malum: “Burası Turkiye, hersey olabilir!”.

Kapasite ve Verimlilik

DIE tarafından yayımlanan Aylık Imalat Sanayii Egilim anketi sonuclarına gorebu yıl Nisan ve Mayıs aylarında gecen yıla gore dusus gosteren kapasite kul-lanım oranı Haziran ayında degismedi, Temmuz ayında ise 2 puanlık bir artıs

148

Page 155: Alaca Karan Lik Ku Sagi

gosterdi. Rakamlara biraz daha dikkatli bakıldıgında ise ozel sektorle devletsektorunun farklı dinamikler gosterdigi anlasılıyor. Bu yılın ilk uc ayında gecenyılın ilk uc ayına gore anlamlı bir degisme gorulmeyen ozel imalat sanayii kap-asite kullanım oranı, Mayıs ayından itibaren artmaya basladı. Gecen yıla gorebu yıl Mayıs ayında gerceklesen 2.5 puanlık artıs sonrasında Haziran ayında 7puanlık, Temmuz ayında da 5.2 puanlık artıslar yasandı.

Kapasite kullanım oranını degistirmeden bu yılın ilk uc ayında yuzde 7.9’lukuretim artısı gerceklestiren ozel imalat sanayiinde ciddi bir uretkenlik artısıoldugu anlasılıyor. Haziran ayında yine DIE tarafından yayımlanan kısmi ver-imlilik endeksi, bu yılın ilk uc ayında ozel sektorde calısan kisi basına ver-imlililigin yuzde 14.2, calısılan saat basına verimliligin de yuzde 10.4 arttıgınıgosteriyordu. Bir yandan verimlilik artısı yasayan, diger yandan da kapasite kul-lanım oranlarını artıran reel sektorun kendine gelmeye basladıgını soyleyebiliriz.

149

Page 156: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ISTIKRAR PROGRAMI VE EVLILIK

29 Agustos 2000

Mikro iktisat denildiginde aklınıza hemen sıkıcı iktisadi konular gelmesin.1992 yılında Iktisat alanında Nobel alan Gary Becker’e odul, iktisatın alanınıiktisadi olmayan insan davranıslarını ve insanların birbirleriyle olan iliskilerinide kapsayacak sekilde genislettigi icin verilmisti. Calısmalarında evlilik, cocuksahibi olma, suc, ceza, alıskanlıkların olusması, tiryakilik gibi konuları mikroiktisatın analitik aletlerini kullanarak inceleyen ve degisik modeller gelistirenBecker’in yaklasımının temelinde “beseri sermaye” kavramı yatıyor.

Becker’in evlilik teorisine gore, sevgi, sefkat, cocuk sahibi olma ve cocukbakımı piyasadan kolaylıkla ikame edilemeyen seyler olup “hanede uretilen”seylerdir. Bu “hane ici uretim” surdukce her iki taraf icin bir fayda dogabilir.Belirsizligin sıfır oldugu ve arama-evlenme maliyetinin olmadıgı bir ortamdakisiler, evliliklerinde bu faydayı maksimize edecekleri karsı cinsten bireyi bul-makta zorlanmaz ve bir denge dogar. Buradaki kritik varsayım “belirsizliginsıfır” olması ve herhangi bir “arama-evlenme maliyetinin” olmamasıdır. Oysahayat belirsizliklerle doludur ve aramanın da, evlenmenin de bir maliyeti vardır.Becker’e gore, belli bir gelire sahip birey evlilikten elde edecegi “beklenen fayda”ile “arama-evlenme maliyetini” karsılastırarak evlenip evlenmemeye karar verir.Bu nedenle, goreceli olarak daha yuksek gelire sahip olanlar daha cabuk, dahagenc yasta evlenir. Yani, evlilik yası gelirle ters orantılıdır.

Bergstrom ve Bagneli soyadını tasıyan iki akademisyen Becker’in teorisin-den farklı bir model one suruyor. Bu modelde, geleneksel toplumlarda evingecimini sadece erkegin temin ettigi ve kadınların isgucu piyasasına cıkmadıgıvarsayılıyor. Bu durumda erkeklerin daha cekici olan eslerle evlenebilme sansınıartırmak icin, kalıcı yuksek gelir elde ettikten ya da yuksek gelir elde edecegisinyalini verdikten sonra evlenecekleri sonucu cıkmaktadır. Kalıcı yuksek gelirelde etmek ise bu tur toplumlarda zaman alır. Bu nedenle; erkekler icin evlenmeyası bu toplumlarda, gelirle dogru orantılıdır. Yani, kalıcı yuksek gelire sahiperkekler goreceli olarak daha gec yasta evlenir. Modelde kadınlar icin yapılanvarsayım, “hane ici uretimdeki” beceri sinyalinin oldukca genc yaslarda acıgacıktıgı seklinde. Dolayısıyla; kadınlar icin evlenme yası, sahip olunan becerilerinbeceriklilik sinyalinin verildigi yastan itibaren bir fonksiyonudur: Daha becerikliolanlar daha genc yasta, daha az becerikli olanlar ise daha gec yaslarda evlenir.Modelin ima ettigi denge; “hane ici uretimde” goreceli olarak daha cok beceriye sahip kadınların, goreceli olarak daha yaslı-zengin erkeklerle genc yaslardaevlendigi bir ortamdır. Dusuk gelir sahibi olan erkekler ise goreceli olarak dahayaslı ve daha az becerili kadınlarla evlenecektir.

Turkiye’de uygulamaya konulan istikrar programı toplumdaki evlenmeegilimi ve evlilik yası uzerinde etkili olabilir. Bergstrom ve Bagneli modelinin

150

Page 157: Alaca Karan Lik Ku Sagi

acıklayıcı gucunun yuksek oldugu kabul edilirse, eger istikrar programı sonu-cunda kalıcı yuksek gelir elde etmek icin gerekli sure azalır ve “hane ici uretim”becerisi daha cabuk edinilirse ortalama evlenme yası gecen yıllara gore aza-lacaktır. Becker modeline gore de, program sonucunda buyume oranındakikalıcı artısla genel gelir duzeyi artacagı icin ortalama evlenme yasında bir dususbeklenebilir. Fırsat buldukca, uygulanan istikrar programının bu tur mikrosonucları uzerinde durmaya devam edecegiz.

151

Page 158: Alaca Karan Lik Ku Sagi

DIS TICARET

30 Agustos 2000

Dun acıklanan dıs ticaret rakamlarına gore, sanayi malları ithalatındayılbasından bu yana gorulen artıs hızındaki azalmanın surdugu, aynı hızla ol-masa da ara malları ithalatındaki artıs hızının da azaldıgı dikkati cekiyor. Bu ikimal grubu en buyuk paya sahip oldugu icin de toplam ithalattaki artıs hızındabir azalma var. Tuketim malları ithalatındaki artıs hızında ise bir azalmayok. Ancak, gerek bu mal grubunda meydana gelen artısların, gerekse aramallarındaki ithalat artısının yurtici fiyat artıs oranlarını azaltıcı yonde etkisiprogram cercevesinde onemli bir rol oynamakta. Toplam ithalat icerisinde yuzde12-13 gibi bir payı olan tuketim malları ithalatı da yurticindeki dıs ticarete konuolan malların fiyatlarının kur degisim oranına uyum gostermeye bas lamasıylabirlikte azalacaktır. Acıklanan rakamlar ısıgında yılsonu toplam ithalatın 50-52milyar dolar arasında gerceklesecegini soyleyebiliriz.

Toplam ihracatın son iki ayda gecen yıla gore kucuk de olsa bir azalısgostermesi elbette olumlu bir gelisme degil. Ozellikle bu yılın ilk ceyregindecok ciddi bir verimlilik artısı gosteren ozel kesim imalat sanayiinin reel kurlar-daki olumsuz gelismeyi telafi ettigini dusunuyordum. Bu nedenle, toplam ihra-cat icinde en buyuk paya sahip tuketim malları ihracatının az da olsa birartıs gostermesini bekliyordum. Bu artıs beklenen duzeyde olmadı. Bu yılıntamamı icin toplam kayıtlı ihracatın gecen yıla gore cok buyuk bir degisimgostermeyecegi ve 26-27 milyar dolar civarında gerceklesecegi anlasılıyor. Burakama 3 milyar dolar civarında tahmin ettigim bavul ticaretini de eklerseniztoplam dıs ticaret acıgının 20-22 milyar dolar civarında olabilecegi anlasılıyor.Bu dıs ticaret acıgının 12 milyar dolar civarındaki kısmının gorunmeyen kalem-lerdeki gelirler ve isci gelirleriyle kapandıgını varsayarsanız ortada 10 milyardolarlık bir cari acık duruyor. Bu rakam, daha once de defalarca belirttigimgibi, Turkiye’nin 2001 yılına bıcak sırtında girecegini gosteriyor.

Turkiye gibi ulkeler icin cari acıgın kritik duzeyi GSMH’nın yuzde 3-4’uolarak kabul ediliyor. Yani, bu yıl Turkiye uluslararası piyasalarda kritik kabuledilen duzeyin biraz uzerinde bir cari acık verecek. Uluslararası yatırımcılarınzihinlerinde olusacak soru isaretlerini silebilmek icin Turkiye; faiz artırımıveya ithalata vergi gibi onlemleri dusunmek yerine, yapısal reformların hayatagecirilmesinde gectigimiz yılın ikinci yarısında gosterdigi kararlıgı ve dinamizmitekrar gostermelidir. Ozellestirmede, kamu bankalarının ozerklestirilmesi vebazılarının ozellestirilemesinde, kamu personel reformunda, ozellikle de uzunvadeli yabancı sermayeyi cekici kılacak hukuki altyapının olusturulmasında yenibir hamle baslatılmalıdır. Turkiye dıs acık vermekten degil, dıs acıgın finans-manında kalıcı uzun vadeli yabancı sermayeyi bulamamaktan korkmalıdır. Za-ten uluslararası finans cevreleri ve kurumlar da “faizlerin yukseltilmesini” ya da“ithalatın kısıtlanmasını” degil, bu reformların hayata gecirilmesini bekliyor.

152

Page 159: Alaca Karan Lik Ku Sagi

]

HEM BUYUME HEM DEZENFLASYON

3 Eylul 2000

Gectigimiz hafta bir dizi makroekonomik gosterge acıklandı: Aylık ImalatSanayii Egilim Anketi, Uc aylık Sanayi Uretim Endeksi, Ithalat, Ihracat,Odemeler Dengesi ve Gayrisafi Milli Hasıla. Herbiri bir yazı konusu olabile-cek bu gostergelerden GSMH ve Odemeler Dengesine yonelik son durum vemuhtemel gelismelerin bir ozetini asagıda sunuyoruz.

Yenilemeye Dayalı Buyume

Bir ekonomide yaratılan toplam katma degeri ve bu katma degerin nasıltuketildigini izlemek uzere pek cok ulke Gayrisafi Milli Hasıla yerine GayrisafiYurtici Hasıla rakamlarına bakıyor. GSMH bir ulkenin vatandaslarının ne kadarkatma deger yarattıgını gosterirken GSYIH bir ulke sınırları icerisinde ne kadarkatma deger yaratıldıgı konusunda bir fikir veriyor. Turkiye’de resmi programve hedefler GSMH kullanılarak olusturuluyor. Buna karsın GSYIH serisininesas alındıgı analiz ve yorumlar son yıllarda artıs gostermeye basladı. Bu ser-iler, nominal (cari fiyatlardan nihai mal ve hizmetlerin tutarı) ve reel (belli biryılın fiyatlarıyla mal ve hizmetlerin tutarı) olarak acıklanıyor.

Turkiye ekonomisi bu yılın ilk altı ayında 1998 yılının ilk altı ayındakikadar bir katma deger yaratabildi. Gectigimiz yıl yasanan agır resesyon ne-deniyle bu yılın buyume rakamları yuksek cıkıyor. Ilk altı ayda gectigimiz yılınaynı donemine gore yuzde 6’lık buyu me gorulen GSYIH’da en yuksek artısticaret sektorunde ve ithalat vergisinde yasanmıs. Yine de, ilk altı ayda ticaretsektorunde yaratılan katma deger 1998 yılının ilk yarısının sadece yuzde 1.2uzerinde. Tarım, sanayi, insaat sektorlerinde yaratılan katma degerler, ikinciceyrekte bir canlanma olsa da, hala 1998 yılının ilk altı ayında yaratılan katmadegerin altında kalıyor.

Uretim yonunden hesaplanan GSYIH ile tuketim yonunden hesaplananGSYIH’nın teorik olarak biririne esit cıkması gerekiyor. Ancak Turkiye’dedurum biraz farklı: Harcamalar yonunden hesaplanan GSYIH, hemen hemendaima uretim yonunden hesaplanan GSYIH’dan daha fazla cıkıyor! Bu yılın ilkaltı ayındaki GSYIH harcamalara gore 89.5 milyar dolar, uretim rakamlarınagore 82.3 milyar dolar! DIE’nin bu konudaki sessizligi suruyor.

Harcamalar yonunden Reel GSYIH’daki gelismelere bakıldıgında dikkatceken iki nokta var: Birincisi, gerek ozel sektor, gerekse kamu kesimi “kendiniyeniliyor”. Her iki kesimde de makina ve techizat harcamalarında reel olarakrekor artıslar var. Ote yandan tuketim harcamaları icerisinde dayanıklı tuketimmallarına yapılan harcamalar da rekor artıs gostermis. Gectigimiz yıl “bunalan

153

Page 160: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ve daralan” Turkiye’nin bu kendini yenileme talebi zaman icerisinde azalmagosterecektir. Insanların her altı ayda bir buzdolabı, otomobil, camasır maki-nası, fabrikaya makina ve techizat almaları beklenemez. Harcamalarda dikkaticeken ikinci nokta ise kamu kesimindeki “cari harcamalar” kaleminde gorulenyuksek artıs. Son bes yılda surekli yıllık yuzde 10’un uzerinde reel artıs gosterenbu kalem, bu yılın ilk altı ayında da reel olarak yuzde 15 artmıs. Bu gelismekamu kesimi cari harcamalarını azaltıcı ek onlemlerin gundeme gelmesine ne-den olabilir. Sonuc olarak, yılın ikinci yarısında ekonominin 1998 yılındakikadar katma deger yaratması durumunda GSYIH’daki artısın yuzde 5.5 olacagıgozonune alınırsa, bu yıl sonu icin GSYIH reel buyume tahminimizi yuzde 6.5’unuzerine cekiyoruz. Umarız program basarıya ulasır ve Turkiye ekonomisi (yan-daki grafikten de goruldugu gibi) “buyume ozurlu” bir ekonomi olmaktan kur-tulur.

1988 1990 1992 1994 1996 1998 2000−0.1

−0.05

0

0.05

0.1

0.15

0.2

Sekil 25: GSYIH yıllık reel buyume. Donem: 1988:I - 2000:II

Cari Acıktan Korkma. . .

Bir ulkedeki yerlesiklerin diger ekonomilerdeki yerlesik kisilerle belli bir donemdeyapmıs oldugu tum mal ve hizmet ticaretinin ve bu ekonominin diger ekonomil-erle olan alacak ve yukumluluklerinin mulkiyet degisim anında kaydedildigitabloya odemeler dengesi deniyor. Tablo esas olarak cari islemler ve ser-maye hareketleri bolumlerinden olusuyor. Cari islemler dengesi, dıs dunya ileolan mal ve hizmet dengesiyle net karsılıksız transferlerin (isci gelirleri gibi)toplamını gosteriyor. Sermaye hareketleri ise cari islemlerden olusan acıgınnasıl finanse edildigini ya da fazlanın neyi finanse ettigini gosteriyor. Bu ikikalemin toplamının sıfır olmaması durumunda doviz rezervlerinde bir degisiminoldugu anlasılıyor. Dolayısıyla, cari islemler dengesi acık verme egiliminde ikenbu acıgın saglıklı bir sekilde finanse edilemeyeceginin anlasılması durumunda

154

Page 161: Alaca Karan Lik Ku Sagi

rezervlerin eriyecegi sonucuna varılıyor ve doviz kuru uzerinde baskı olusuyor.

1984 1986 1988 1990 1992 1994 1996 1998 2000

−2

0

2

4

6

8

10

12

Sekil 26: Cari acik (milyar dolar). 2000 yılı tahmin. Donem: 1984 - 2000.

Acıklanan rakamlara gore bu yılın ilk yarısında kayıtlı ihracat gecen yılınaynı donemine gore yuzde 4.5 artarak 13.3 milyar dolara, bavul ticareti tahminiise yuzde 46 artısla 1.3 milyar dolara yukselmis. Buna karsın toplam ithalatyuzde 38 artısla 24.9 milyar dolara ulasınca toplam dıs ticaret acıgı 9.8 milyardolar olarak gerceklesti. Bu noktada, ithalatımızın yuzde 87-88’lik kısmının aramalları ve sermaye malları oldugunu hatırlatalım. Yılın tamamı icin odemelerdengesi dıs ticaret acıgı tahminimiz 20-22 milyar dolar.

Diger gelirler arasında yer alan yurt dısında saglanan faiz gelirlerinde an-lamlı bir degisme olmazken turizm gelirleri ilk altı ayda yuzde 40’ın uzerindeartarak 1.8 milyar dolardan 2.6 milyar dolara ulasmıs bulunuyor. Bu artıs tren-dinin surmesi bekleniyor. Sabıkalı “digerin digeri gelir” kaleminde ise kucuk birazalma var. Ote yandan, turizm ve faiz giderlerinin gecen yılın aynı doneminegore 300 milyon dolar artmasına karsın “digerin digeri” giderlerin altı ayda 500milyon dolar azalması sonucunda (genel olarak odemeler dengesi giderlerindeartıs olurken bu harcama kaleminini yuzde 10’un uzerinde azalması biraz bek-lenmedik bir durum) diger mal ve hizmet giderlerinde net 200 milyon dolarlık biriyilesme goruluyor. Boylece, mal ticareti dısında gelir dengesi ilk altı ayda 1.7milyar dolar fazla vermis bulunuyor. Yılın ikinci yarısında ozellikle turizm gelir-lerindeki artısla bu fazla 6-7 milyar dolara ulasabilir. Isci gelirlerinin agırlıklıoldugu karsılıksız transferlerden saglanacak ek 5-6 milyar dolar sonucunda cariislemler acıgı 10 milyar dolar civarında gerceklesebilir. Bu, Turkiye icin kritikolarak kabul edilen duzeyin biraz uzerinde.

Daha once de deginmistik: “Cari acık vermekten korkma, bu acıgı saglıklıbir sekilde finanse edememekten kork”. Eger verilen acık uzun vadeli yabancısermaye ile finanse ediliyor ve dıs ticaret acıgına neden olan ithalat fazlası ileride

155

Page 162: Alaca Karan Lik Ku Sagi

doviz kazandıracak sektorlere yoneliyorsa mesele yok. Bunu saglamanın yolu ise“faizleri artırmak” degil. Bunun yolu, dıssatımı ozendirici politikalar izlemek-ten, Turkiye’yi yabancı sermaye icin cekici kılacak bir ulke konumuna getirmek-ten, kamu bankalarını ozerklestirmek ve bir kısmını ozellestirmekten geciyor.Cari acıgı finanse edecek olan yabancı sermaye kozmetik onlemler degil, yapısalreformlara hız kazandırılmasını bekliyor.

156

Page 163: Alaca Karan Lik Ku Sagi

FARELER, INSANLAR VE ALKOL

5 Eylul 2000

Bir sure alkollu icecek verilerek alkole alıstırılan deney fareleri, alkollu icecekfiyatlarında meydana gelen veya ileride meydana gelecek fiyat artıslarına nasıltepki verir? Zor bir soru. Hersey bir yana, alkol fiyatındaki degismeyi farelerenasıl anlatacaksınız? Mikroiktisatcılar bir cozum bulmus. ABD’de yapılan bircalısmada bir kutu icerisine konulan deney faresi, kutunun bir kosesinde yeralan iki pedaldan birine belli sayıda bastıgında bir damlalıktan sabit miktardaalkollu ve besleyici bir sıvı, digerine bastıgında ise yine belli miktarda alkolsuzve besleyici bir sıvı icebiliyor. Mesela, 0.1 miligram alkollu sıvı icebilmek icinfarenin pedala 5 kez basması gerekiyor. Bu sayı, o sıvının fiyatı olarak alınıyor.Farenin aynı miktarda sıvı icin daha fazla pedala basması gerekiyorsa, o sıvınınfiyatı artmıs oluyor. Farenin pedala kac kez basması gerektigini deneyi yapaniktisatcı belirledigi icin, fiyatlar kontrol edilmis oluyor ve farenin fiyatlara tepkisigozlemlenebiliyor. Yapılan deneyde bir seansta farenin toplam kac kez pedallarabasabilecegi sınırlanıyor. Bu da farenin butcesi. Boylece, belli bir butce kısıtıaltında degisik likit sıvılardan elde edecegi toplam faydayı maksimize etmeyecalısan alkolik farenin davranıslarının iktisat teorisinin ongordugu sonuclarlauyumlu olup olmadıgı test ediliyor.

Deneyde, oncelikle farenin alkollu sıvı talebinin fiyat esnekligi olculuyor. Birfiyat artısı sonrasında farenin alkollu sıvı miktarına olan talebinde meydanagelen yuzde azalma, belli bir miktar alkollu sıvı icin basılması gereken pedalsayısında (fiyatta) meydana gelen yuzde artıstan dusuk oldugu icin “alkolluicecek talebinin fiyat esnekligi dusuk” sonucuna varılıyor. Calısmanın bir baskaamacı, bagımlılık yaratan malların tuketiminde gecmisteki tuketimin pozitifbir etkisinin olup olmadıgını olcebilmek. Bulgulara gore, farelerin gecmistekialkol tuketimi cari alkol tuketimi uzerinde onceleri pozitif etki yaparken, bellibir zaman gectikten sonra bu pozitif etki kayboluyor. Bagımlı fare, birsure sonra artık sabit miktarda alkol tuketmeye baslıyor. Calısmada, “birtiryakinin (ya da aksamcının) sadece bugunku degil, ilerideki bir fiyat artısına dabugunku tuketimini azaltarak tepki verecegi” seklindeki hipotez de test ediliyor.Calısmanın bulgularına gore alkolik fareler ilerideki fiyat artıslarına pek tepkivermiyorlar. Ancak bu sonuc o kadar guvenilir degil. Cunku arastırmacılar“gelecekteki fiyat artısı” konusunda fareleri tam olarak egitemedikleri suphesinitasıyorlar.

Uygulanmakta olan istikrar programıyla birlikte toplumdaki pek cok kes-imin reel gelirlerinde bir azalıs oldugu biliniyor. Bu can sıkıcı bir durum.Bunun yanında, ornegin ozellestirme sonucu is kaybetme veya erken emekliolamama gibi nedenlerle insanların gelecege yonelik endiselerinin de kısmenarttıgını soyleyebiliriz. Bu durumda; icki ve sigara gibi bagımlılık yaratan

157

Page 164: Alaca Karan Lik Ku Sagi

mallara olan talepte, salt uygulanmakta olan program nedeniyle, bir artısın ol-ması kacınılmazdır. Bagımlılık yaratan malların tuketiminin toplum icin negatifdıssallık yarattıgı kabul edilirse, politika belirleyicisi meydana gelen bu talepartısını telafi edecek onlemler almalıdır. Bu onlemlerin basında da icki vesigaradan alınan vergilerin makul olculerde artırılması gelmektedir. Bu vergi-lerin artırılmasıyla bir yandan kamu gelirlerinde artıs saglanırken, bir yandan dauygulanmakta olan programın mikroekonomik olumsuz etkileri kısmen bertarafedilmis olur.

158

Page 165: Alaca Karan Lik Ku Sagi

COCUKLARIMIZ COK CALISKAN

10 Eylul 2000

DIE tarafından gerceklestirilen Cocuk Isgucu Anketi, Ekim 1999 sonuclarıonceki gun acıklandı. Daha once 1994 yılı icin yapılan calısmanın da revizeedilmis sonucları kamuoyuna duyuruldu. Genc bir nufusa sahip olmakla ovunen,ama o nufusun niteligi ile pek ilgilenmeyen Turkiye’de 17 yasın altındaki 23.4milyon kisi toplam nufusun ucte birininin biraz uzerinde. Bunlar arasında okulcagında bulunan (6-17 yas grubu) 16.1 milyon kisinin yuzde 10’u, 1.6 milyoncocuk, ekonomik bir faaliyette bulunuyor, calısıyor. Calısan her uc cocuktanikisi koylerde yasamakta.

DIE’nin gectigimiz yıl icin yaptıgı anket 1994 yılı icin yapılan anketlekarsılastırıldıgında calısan cocuk sayısında mutlak bir azalma goruluyor. Ilkanketin revize sonuclarına gore 6-14 yas grubundaki cocukların yuzde 8.5’iekonomik bir faaliyette calısmakta iken, Ekim 1999’da bu oran yuzde 4.2’yedusmus. Ancak , bir noktaya hatırlatmakta fayda var: Anketlerin yapıldıgı heriki yılda da Turkiye ekonomisi cok ciddi bir resesyon yasamıstı. Ekonomik krizdonemlerinde isini en cabuk kaybeden-issiz kalan genellikle kadınlar ve cocuklargibi niteliksiz ve korumasız isgucudur. Bu nedenle, Ikinci Dunya Savası son-rasının en agır bunalımının yasandıgı 1999 yılı icin tahmin edilen “Turkiye’decalısan cocuk sayısı” rakamları minimum olarak kabul edilmelidir.

Turkiye genelinde erkek cocukların yuzde 46.3’u tarım, yuzde 26.9’u sanayisektorunde calısırken, kız cocukların yuzde 75.8’i tarım, yuzde 13.4’u sanayisektorunde istihdam edilmekte. Kentsel yerlerde cocukların daha fazla istih-dam edildigi sanayi sektorunde calısan cocukların dortte ucunu erkekler, dorttebirini kızlar olustururken, tarım sektorunde calısan cocuk sayıları yaklasık olarakesit gorunuyor. Kentlerde calısan cocuklar gercekten “isci” statusunde: Bucocukların yuzde 86’sı ucretli veya yevmiyeli olarak calısıyor.

Okul cagında olup da okula devam etmeyen cocukların sayısı Norvec’inyetiskin nufusu kadar: 3.5 milyon. Okula gitmeme veya okulu yarıda bırakmasebepleri arasında ilk sırada yuzde 30.8’i ile cocugun okula ilgi duymaması yeralıyor. Ancak bu, soruya cevap veren cocukların soru karsısında “ezilmemek”icin verdikleri bir cevap olabilir. Cocukların okula devam etmemesine gerekceolarak; yuzde 23.7 ile okul masraflarının yuksek olmasının ve yuzde 6.9 ile deailenin izin vermemesinin gosterilmesi, “doyurmayacagını doguran” yuzbinlercesorumsuz ebeveynin varlıgına isaret ediyor. Klasik, “buyuyunce ne yapacaksın?”sorusuna 305 bin cocugun birinci tercih olarak “evlenecegim” cevabını vermesiise bu ebeveynlerin sayısının ileride pek azalmayacagını gosteriyor.

Cocukların durumu bir vehameti gosterirken, genclerin durumu da pek icacıcı degil. 18-24 yas grubu arasındaki 8.3 milyon kisiden 4.3 milyonluk kısmıisgucu icerisinde yer alıyor ama bunlardan 700 bin kisi issiz. Bu yas grubunda

159

Page 166: Alaca Karan Lik Ku Sagi

issizlik oranı yuzde 16. Zaten toplumun buyuk cogunlugu da su ya da bu ne-denle calısmıyor. Turkiye’de coluk-cocuk toplam 21.7 milyon calısan, kendi-lerinin yanında nufusun geriye kalan kısmı olan 41.7 milyon kisinin de geciminisaglamaya calısıyor.

Bir Amerikan TV istasyonu kamu yararına anons yapma ilkesi cercevesindevurdumduymaz ailelere yonelik olarak her aksam saat 10’da su duyuruyu ya-pardı: “Saat 10. Cocugunuzun nerede oldugunu biliyor musunuz?”. GalibaTurkiye icin de benzer bir duyuru yapmak gerekiyor: “Turkiye, genc nufustanhaberin var mı? Her nerede uyuyor ya da umursamıyorsan”.

1991 1993 1995 1997 199970

75

80

85

90

95

100

105

110

115

Sekil 27: Sanayi Uretim Endeksi, 1997=100, trend ve gerceklesme (12 aylık ortala-malar). Donem: Ocak 1991 - Haziran 2000.

Simdi Bana Kaybolan. . .

Gectigimiz Cuma gunu acıklanan Aylık Sanayi Uretim Endeksi rakamları, soniki yılda yasanan agır resesyonun sona erdigini bir kez daha dogruladı. An-cak sanayi uretimindeki gelismelere daha genis bir perspektifle bakıldıgındadurum biraz farklı. Yandaki grafik aylık sanayi uretimindeki gerceklesmelerive “1990 yılı sonundan bu yana uretimde istikrarlı bir trend izlenseydi sanayiuretimi ne olurdu?” sorusunun cevabını veriyor. Trend degerini, muhafazakarbir yaklasımla, yıllık ortalama yuzde 5 uretim artısı varsayımıyla hesapladık.Buna gore sanayi uretiminin 1999 ortalama degeri, olası trend degerinin yuzde20 altında gerceklesmis. Tekrarda fayda var: Bu muhafazakar bir degerlendirme.

Gectigimiz on, ozellikle de son bes yılda izlenen politikaların yol actıgı buduruma uzulmemek elde degil. Turkiye ekonomisi yeni is yaratamıyor, nısbiolarak fakirlesiyor. Ama her nedense, sanayi kesiminde 1997 ortalaması kadardahi uretim gerceklesmezken yaygın kanı “cok buyuduk” olabiliyor! Bu resmigordukten sonra, “basımıza ne geliyorsa buyumeden geliyor” diyerek her fırsatta

160

Page 167: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ekonominin “sogutulmasını” isteyenlerin, gectigimiz yıllarda kamu acıklarını so-rumsuzca artıran ve kamu kesimini ic borc acmazına sokarak rekor reel faizlereyol acan politikacıların, izlenen politikaların “cıkmaz sokak” oldugunu hatırlataniktisatcılara “felaket tellalı” diyerek kufretmeyi mesgale haline getirenlerin tekbir soz bile soylemeye hakları yok.

161

Page 168: Alaca Karan Lik Ku Sagi

SIMDI OKULLU OLDUK. . .

12 Eylul 2000

Okullar acıldı, acılıyor. Ogrenciler acısından can sıkıcı seyler olan sınav, evodevi veya donem projesi-rapor hazırlama derdi de baslıyor. Aslında bunlarogretmen ya da ogretim uyeleri acısından da can sıkıcı seyler. Iki ya da uc sınavyapacak ve degerlendirecek, odev verecek, geri toplayıp okuyacak, yazılanlarıanlayacak veya anlamaya calısacak, duzeltmeler yapıp ogrencilere geri vere-cek, tekrar toplayıp, degerlendirip genel bir not vereceksiniz. Buyuk olasılıklaverilen not begenilmeyecek, kimi zaman aileler araya girecek, ogrenci okuldanatılma durumunda oldugunu soyleyip kapınızın onunde size “melul melul” baka-cak, kimisi hızını alamayıp idare mahkemesine gidecek, idare mahkemesi sizinbasarısız dediginiz ogrenciyi basarılı bulabilecek, olmazsa TBMM bir kanuncıkarıp basarısız bulunan ogrencilere bir sınav daha verilmesini emredecektir.“Af sınavı” denilen bu sınava giren ogrenciler de sorulan sorulara itiraz edecek-tir: “Benim zamanımda bu konular ogretilmiyordu efendim! Siz galiba baskakitap okutuyorsunuz!”.

Hem ev odevi ve donem projesi-rapor hazırlayan ogrencilere bir ’iyilik’ yap-mak, hem de “bu ogrenci bu kadar mukemmel bir calısmayı nasıl hazırlamıs”diyen ogretim uyelerinin merakını gidermek icin asagıda bazı web sayfalarınınlistesini veriyorum. Bunlar Ingilizce web sayfaları. Yakında Turkce olanlar dabaslar, belki de baslamıstır.

• www.schoolsucks.com Binlerce ev odevi, donem projesi. Bedava. Birazdaha kaliteli birsey isterseniz sayfasına 9 dolar istiyorlar. Denemek icinTurkiye ile ilgili arama yaptım, 21 degisik hazır rapor cıktı!

• www.cheathouse.com 44 degisik kategoride 9500 rapor var. 1995’tenbuyana 3 milyondan fazla kisiye hizmet verdiklerini belirtiyorlar. Bedavaolan da var ama sitenin tamamındaki 9500 rapora erisebilmek icin yıllık10 dolar odemek gerekiyor. Bedavadan ucuz!

• www.academictermpapers.com 30000’in uzerinde donem projesi, raporvar. Kategorilere gore arama yapabiliyorsunuz. Bu calısmaların sayfası7 dolar.

• www.termpaper-experts.com Paranız var ve ozgun bir donem projesi ya darapor istiyorsanız bu sayfa sizin icin. Doktora ve mastır derecesine sahipcalısanları, sizin belirlediginiz bir konuda sizin icin arastırma yapabiliyor.Sayfası 19 dolar.

Bunlar ve benzeri sayfalarda sunulan hizmetlerin sizin kendi raporunuz gibikullanılması butun okullarda suc. Elbette, ogretim uyeleri de verilen odevlerin

162

Page 169: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ogrencinin kendisi tarafından yapılmasını saglamaya calısıyorlar. Odevlerinparca parca teslimini istemek ve ogrenciyi revizyona zorlamak yararlı biryontem. Ogrenciden yapılan odevin sunumunu istemek ve belli bazı bilgilerinereden edindigini sormak da “kopya” cekenleri yakalamak icin yararlı olabilir.

Kopya cekenler azınlıkta olsa da, diger ogrencileri ve ogretim uyelerinisinirlendiriyorlar. Galiba ogretim uyelerini asıl sinirlendiren uygulanan kopyayontemleriyle kendilerinin “aptal” yerine konuldugunu dusunmeleri. Avuc icine,parmak arasına, kol ya da bacaklara, hesap makinasının arkasına, sıranın yada sandalyenin ustune, arkadasın ensesine, sapkanın golgeligine, T-Shirt’lerin icyuzune yazılan ya da ilistirilen “calısma notları”. Hesap makinası-notebooklardaprogramlama yapanlar. Sınav sırasında burnu kanayanlar. Yaz sıcagında uzunkollu, yunlu bir kazakla sınava girip sol elini kulagından ayıramayan cep tele-fonlu uyanıklar. Cagrı cihazı-cep telefonundan mesaj alanlar. Onceden cevaplaryazılmıs alternatif cevap kagıdı getirenler: En azından “daha zekice” yontemlerbulun da “beseri sermaye” konusunda umudumuzu iyice yitirmeyelim!

163

Page 170: Alaca Karan Lik Ku Sagi

OZEL SEKTOR SIKISINCA. . .

17 Eylul 2000

Ozel imalat sanayii icin kabus gibi olan yıllar 1989-1991 yılları olmalı. Buyıllarda sektorde “dolar cinsinden birim ucret” rekor duzeylere cıkmıstı. dolarcinsinden birim ucret, uretilen bir birim mal icerisinde ucretlerin dolar cinsindenpayını gosteriyor. Ucret ve kurlarda bir degiskenlik yoksa uretkenlik artısı, yani,aynı sayıdaki iscinin daha fazla mal uretmesi, birim ucreti dusuruyor, mal basınaucret gideri dolar cinsinden azalıyor. Ote yandan kurlardaki artısın ucretlerdekiartısa nazaran daha yavas olması mal basına ucret giderini (dolar cinsinden)artırıyor.

Bu yıl uygulanan programın uretken kesim acısından onemli bir riski, birimucretlerde meydana gelecek yuksek artıslardı. Daha onceden imzalanmıs ucretsozlesmeleri veri iken, program geregi kurlarda meydana gelecek yavaslamabirim ucretleri yabancı para cinsiden hızla yukarıya cekebilecek, bu ise ozellikleihracata yonelik sektorlerde ciddi rahatsızlıklara yol acabilecekti. Turkiye icinbir milat sayılabilecek 1989 -1990 yıllarında; bir yandan ucretlerde meydana ge-len yuksek oranlı artıslar, ote yandan bir program cercevesinde uygulanmayandoviz kurlarındaki yavaslama dolar cinsinden birim ucretleri rekor duzeyleretasımıstı. Yandaki grafikte acıkca goruluyor: O donem meydana gelen artıslaryuzde 100’un uzerinde olmustu.

Son yılların verileri incelendiginde birim ucretlerde ciddi bir artısıngerceklestigi anlasılıyor. 1997 yılı icin ortalama 100 degeri alan endeks 1998yılında 127 degerine ulasmıs. Gectigimiz yıl istihdamda meydana gelen azalısınuretimdeki azalıstan daha fazla olması sonucunda birim ucretlerde bir azalmagozlendi. Ama asıl surpriz bu yıl gerceklesti: Uretilen mal basına dolar cinsin-den ucret giderinde bu yılın ilk ceyreginde yuzde 15, ikinci ceyreginde de yuzde9’luk bir azalma gerceklesti. Maliyette meydana gelen bu azalmanın hemenhemen yarısı reel ucretlerde meydana gelen gerilemeden kaynaklanırken, digeryarısı da sektordeki uretkenlikte meydana gelen artısların bir sonucu. Ozelimalat sanayiinde bu yılın ilk iki ceyreginde uretim artısı, sırasıyla, yuzde 8 veyuzde 10 olurken toplam istihdam, yuzde 5 ve yuzde 2 azalmıstı. Dolayısıylasektordeki uretkenlik yuzde 14 ve yuzde 11 arttı.

Ozel Imalat Sanayiinde uretkenligin artması ve dolar cinsinden birimucretlerin azalması, ozellikle ihracata yonelik sektorler icin olumlu bir gelisme.Bu durum, sektorun sıkıstıgında kendisini yeni kosullara adapte edebilmegucunun oldugunun da bir gostergesi. Ancak unutulmaması gereken bir noktavar: Uretkenlik, calısan kisi basına uretim olarak tanımlanıyor. Uretkenligiartırmanın yolu aynı sayıdaki calısanla daha fazla uretim olabilecegi gibi, dahaaz calısanla aynı miktarda uretim de olabilir. Umarız uygulamada uretkenlikartısını “aynı sayıda hatta daha fazla calısanla daha da fazla uretim” yoluylasaglayacak uygulamalar, yani, buyumeyi hedefleyen anlayıs egemen olur.

164

Page 171: Alaca Karan Lik Ku Sagi

1988 1990 1992 1994 1996 1998 200060

80

100

120

140

160

180

200

Sekil 28: Dolar cinsinden birim ucret endeksi, 1997=100, Donem: 1988-I - 2000:II.

Kimin Enflasyonu Yuksek?

Bir sivil toplum kurulusu “Devlet Istatistik Enstitusu tarafından ilan edilen en-flasyon oranlarının yalan/yanlıs oldugunu, dogruyu yansıtmadıgını” iddia ed-erse ne yaparsınız? ITO Baskanı’nın boyle bir iddiası gazetelerde yer aldı.Dogrusu ben “bir bildigi var herhalde” diye dusundum ve ITO tarafındanderlenip kamuoyuna duyurulan “ITO Ucretliler Gecinme Endeksi, 1995=100”rakamlarına baktım ve TUFE ile karsılastırdım. Her iki endekste de donme nok-taları hemen hemen aynı. Ancak baska bir ilginc sonuc var: ITO endeksindekiyıllık yuzde artıs son yıllarda, hemen hemen daima, DIE tarafından kamuoyunaduyurulan TUFE endeksindeki yuzde artısların altında gerceklesmis. Agustositibariyle her iki endeksteki yıllık yuzde artıs aynı. Ote yandan bu yılın ilksekiz ayında TUFE’de meydana gelen artıs yuzde 23.1 iken ITO endeksindekiartıs yuzde 22.2. Kısacası, ITO’ya gore program sonrası gerceklesen enflasyonDIE’nin acıkladıgından daha dusuk! ITO Baskanı tarafından Devlet IstatistikEnstitusu’nun siyasi mudahelelere maruz kalma olasılıgını azaltmak icin dahabagımsız bir konuma getirilmesi onerisi ne kadar yerinde ve dogru bir oneri ise,“Fiyat endekslerine mudahele ediliyor” iddiası da o kadar yanlıs ve temelsiz biriddia.

165

Page 172: Alaca Karan Lik Ku Sagi

OLIMPIYATLARI DA SEYRETMEYIVERIN!

19 Eylul 2000

Bu enflasyonla mucadele programı biraz can sıkmaya basladı!Buyuklerimizin “Pahalıysa biber yemeyin” onerisine simdi de “Olimpiy-atları da seyretmeyiverin” eklendi. Olimpiyatların baslamasıyla birliktekablolu yayında yer alan Eurosport kanalı karardı. Degisik email adreslerineFazlı Koksal adresinden gonderilen Turk Telekom A.S. imzalı acıklamada“Eurosport ile yapılan gorusmeler, Eurosport’un olimpiyatların baslamasındanyararlanarak, yayın lisans ucretini sirketimizin karsılayamayacagı olcude yuksekbelirlenmesini istemesi nedeniyle sonuca baglanamamıstır” deniliyor. Insan isteristemez kızıyor: “Boyle fırsatcılık olur mu? Eurosport’un yaptıgı sey ayıp!” diyedusunurken yapılan acıklamanın devamını da okuyunca gozleriniz yasarıyor:“Ayrıca hukumetimizin enflasyonla mucadele politikası dogrultusunda sozkonusu sirketin talep ettigi ucretin verilmesi mumkun degildir”. Aynen boylediyor acıklama. Enflasyonla mucadele programı cercevesinde Olimpiyatlarıizlemeye son!

Enflasyonla mucadeleye Telekom’dan yapılan katkı, tasarrufun boyutu,konusundaki merakımızı ise Turk Telekom Genel Mudur Yardımcısı Zafer Tek-budak’ın Sabah gazetesinde yer alan acıklamasıyla gideriyoruz: “Eurosport’agecen yıl odedigimiz 1 milyon 400 bin doların altında bir teklif verdik. Onlar iseolimpiyatlara guvenerek, 2.2 milyon dolar istediler. Kabul etmeyince 1 milyon400 bin dolar ve olimpiyatlar icin 260 bin dolar istediler. Bunu kabul etseydikabone basına 18 sent zam yapmak zorunda kalırdık.” Muthis. Turk Telekom biryılda abone basına sagladıgı 120000 (yuzyirmibin) TL tasarruf ile olimpiyatları“ucuruyor” ve enflasyonla mucadelenin on sıralarında kahramanca carpısıyor.

Eurosport tarafından yapılan acıklamada ise “15 Nisan’dan bu yanaTurkceyi de resmi yayın dilleri arasına alan Eurosport’un, Turkiye’deki bircokspor etkinligini yayımlayarak ulke tanıtımına katkıda bulundugu” soyleniyor.Ayrıca, “Sydney Olimpiyatları’nı 24 saat kesintisiz ve Turkce yayınlama”hazırlıgı icerisinde olduklarını da ogreniyoruz. Sirketin Turkiye temsilcisi MetinDalman biraz sasırmıs gorunuyor: “1 milyon 200 bin dolar onerdiler. Biz de hicdegilse gecen seneki parayı verin dedik. Madem bu para coktu, nicin daha onceanlasmayı bozmadılar?”. Bu arada Turk Telekom, “zaten olimpiyatları TRTveriyor, oradan seyredin” onerisinde bulunmayı da unutmamıs. Kamu kurum vekurulusları arasındaki birlik, beraberlik ve dayanısmanın mumtaz bir ornegi olanbu mantıgın sonu yok tabii: TRT haberleri de veriyor, yarısma da yapıyor, guzelguzel sarkılar, turkuler, oyun havaları dinletiyor, koroları var, cok koroları var,muthis diziler, enfes filmler yayınlıyorlar, vs. Bence Turk Telekom, adına yakısırbir sekilde, kablolu TV’de sadece Turk kanallarını gostersin. Hatta sadeceTRT’nin kanallarını gostersin. Enflasyonun beline nasıl vurulurmus dunya alemgorsun.

166

Page 173: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Turk Telekom’un ozellestirilmesine yonelik tartısmalarda Ulastırma BakanıSayın Enis Oksuz, “Sirketin yonetimine yabancıların girmesi gerekmiyor. Buulkede bu sirketi yonetecek pek cok degerli insan var” seklinde bir gorusbildirmisti. Sayın Bakan olimpiyatların baslamasıyla birlikte Eurosport kanalınıiptal eden yoneticileriyle gurur duyuyor olmalı. Herhalde Sayın Basbakan daenflasyonla mucadelede Turk Telekom’un gosterdigi bu gozyasartıcı katkıyı un-utmaz, ilgili ve yetkililere tebriklerini iletir artık.

167

Page 174: Alaca Karan Lik Ku Sagi

TRENI BIR KEZ KACIRDIK

24 Eylul 2000

Gelismekte olan piyasa ekonomilerine yapılan net dogrudan yatırımlarınyıllık toplamı 1990 yılına kadar 20 milyar doları gecmiyordu. Turkiye’nin“kısa vadeli sermaye bagımlısı” haline geldigi (daha dogrusu getirildigi, ge-tirenlerin de hicbirsey olmamıs gibi ortalıkta gezindigi) 1989-1990 sonrasındagelismekte olan ulkelere yapılan dogrudan yatırımlar, yani, uzun vadeli yabancısermaye miktarında bir “patlama” yasandı. Son 10 yılda bu ulkelere ozel sektortarafından yapılan uzun vadeli yatırım 889 milyar dolar ulasmıs, aynı donemdeTurkiye’nin payına dusen ise 6.1 milyar dolar da kalmıstı. Dahası, Turkiye’yeyapılan net dogrudan yatırım miktarı butun dunyadaki trendin aksine yıllaricinde azalıyordu. Gectigimiz yıl bu buyukluk 138 milyon dolarda kaldı. BagdatCaddesinde 10-15 tane binanın degeri kadar bir yıllık net dogrudan yatırım.

“Satın alma gucu paritesine gore dunyanın bilmemkacıncı buyuk” ekonomi-sine, “Adriyatik’ten Cin Seddi’ne uzanan bolgenin lideri olmaya aday” ulkeye,“Genc nufusu ve dinamizmi ile ovunen” Turkiye’ye yabancılar yatırım yapmıyor.Gelmiyorlar. Bir-kac aylıgına borc veriyorlar, hatta borc alan hukumet olursadaha da uzun vadeli borc veriyorlar ama, Turkiye’ye sermayelerini getirip uzunvadeli yatırım yapmıyorlar.

IMF tahminlerine gore gelismekte olan ulkelere bu yıl ve onumuzdeki yılgerceklesmesi beklenen net dogrudan yatırım tutarı 282 milyar dolar. Bizimbu yılın ilk altı ayında cekebildigimiz miktar ise net 170 milyon dolar. Butunumudumuz, gectigimiz yıl secimler sonrasında buyuk bir yeniden yapılanmave reform hamlesi baslatan hukumetin Turkiye’yi yabancı sermaye icin cekicikılacak politikaları uygulamaya koyması (idi). Uluslararası tahkime yonelikduzenlemeler, ozellestirmenin Anayasal bir kavram haline gelmesi gibi konulardahızlı bir baslangıc yapan politika belirleyicileri, galiba, “reform yorgunu” oldu-lar. Bazı Bakanlar “bankalarını” bırakmak istemiyor, ozellestirilmesi dusunulenkurulusların yonetimine yabancıların girmesi dusuncesi diger bazı Bakanların veburokratların uykularını kacırıyor.

IMF tarafından hazırlanan “World Economic Outlook” calısmasına gore,uluslarası sermayenin gectigimiz 10 yılda gorulen “patlaması” artık sona erdi:Gelismekte olan ulkelere yapılacak olan net dogrudan yatırım miktarının buyıl ve gelecek yıl azalması bekleniyor. Turkiye’nin isi simdi cok daha zor.Uzun vadeli yabancı sermaye akısının hızlanması, uygulanmakta olan programındayandıgı temel noktalardan biri olarak gosterilebilir. Ekonominin kendiniyenilemesinden kaynaklanan ithalat patlamasını karsılayacak ihracat artısınıngerceklestirilememesi sonucunda, verilen dıs acıgı finanse edecek uzun vadeli ya-bancı sermayeye gereksinimiz var, ithalatı kısıtlamaya degil. Umarız hukumetluks otomobillere vergi gibi “kozmetik” onlemlerden fırsat buldugunda; yabancısermayeye yonelik burokratik islemleri azaltacak, hukuk sistemini cagdas bir

168

Page 175: Alaca Karan Lik Ku Sagi

1970 1974 1978 1982 1986 1990 1994 1998 20020

20

40

60

80

100

120

140

160

Sekil 29: Gelismekte olan ulkelere net dogrudan yatırım, milyar dolar. Donem: 1970- 2001.

1990 1992 1994 1996 1998 20000

0.1

0.2

0.3

0.4

0.5

0.6

0.7

0.8

0.9

1

Sekil 30: Turkiye’ye net dogrudan yabancı yatırım, milyar dolar. Donem: 1990 -2000.

169

Page 176: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Yıl Vergi Gelirleri Gelir Vergisi Kurumlar Vergisi1996 74.9 70.6 51.21997 76.5 73.3 52.91998 77.7 79.2 50.31999 76.6 76.1 68.52000 84.9 77.8 80.6

Tablo 9: Butce gelirleri tahsilat-tahakkuk oranı, yuzde.

piyasa ekonomisine yarasır bir hukuk sistemi haline getirecek, ozellestirme uygu-lamalarındaki catlak sesleri susturacak politikalar izlemeye baslar ve yabancısermayeyi cekmeye yonelik bir “eylem planı” hazırlar. Son on yılda kimiler-imiz kısa vadeli yabancı sermaye ile rekor duzeydeki dolar faizlerini “kırısırken”,gelismekte olan ulkelere akan 1 trilyon dolara yakın uzun vadeli yabancı ser-mayeden payımızı alamadık, “treni kacırdık”. Bari bu sefer gec kalmayalım.

Butce Hic Boyle Olmamıstı

Gectigimiz haftanın en olumlu haberi butceden geldi: Konsolide butce Agustosayında 3 milyar dolara yakın faiz dısı fazla verdi ve yıl sonu icin konulanhedefe dort ay oncesinden ulasıldı. Bu gelisme, uygulanan programın en kri-tik gostergelerinden birinde “olaganustu” bir performansı gosteriyor. Acıklananverilerde dikkati ceken bir baska nokta, “tahsilat-tahakkuk” oranında meydanagelen ciddi artıslar. Yandaki tablo, Maliye’nin isi gercekten sıkı tuttugunugosteren bir tablo.

Ozel Sektor “Istim Ustunde“

Bu yılın ilk altı ayında ozel imalat sanayii kapasite kullanım oranında gecenyıla gore anlamlı bir degisme olmadan, toplam uretim yuzde 8.8 artmıstı. Bugelisme, sektorde toplam verimliligin arttıgı izlenimini veriyordu. Acıklananisgucu verimlilik rakamları gecen yılın aynı donemine gore verimlikte birsıcrama oldugunu gostererek bu izlenimi dogruladı. Yılın ikinci yarısının ozelimalat sanayii icin ilk yarıya gore daha hareketli gecmekte oldugu anlasılıyor.Sektordeki kapasite kullanım oranları gecen yılın aynı donemine gore Haziranayından bu yana duzenli olarak artmakta. “Istim ustunde” olan sektorlerinbasında yuzde 86 kapasite kullanım oranıyla Giyim Esyası Imalatı geliyor. Tek-stil urunleri imalatı da kapasite kullanımında ilk bes icerisinde (Hani su “asırıyatırım yapıldı” denilen sektor). En dusuk kapasite kullanım oranı ise Basımve Yayım Imalatı. Bu sektorde daha onceleri yuzde 65 civarında olan kapasitekullanım oranı, Agustos ayında yuzde 40’a gerilemis durumda. Matbaalar mıcogaldı, yoksa okuyanlar mı azaldı bilemiyoruz.

170

Page 177: Alaca Karan Lik Ku Sagi

AMERIKAN HAZINESININ SIRRI

26 Eylul 200

Borsa endeksinin yonunu tahmin eden “cok ozel” bir teknik analiz bultenininpostayla size gonderildigini varsayın. Piyasaların dalgalı oldugu bir donemdealdıgınız bu bultenlerin dort hafta arka arkaya beklenmedik bir sekilde borsanınyonunu dogru tahmin ettigini gorurseniz, haftalık olan bu bultenlere aboneolmak ister miydiniz? Mesela bir yıllıgına 1000 dolar odeyerek. Bana so-rarsanız “pek acele etmeyin” derim. Bir “girisimci” hazırladıgı teknik analizbulteninin ozel ulaklarla dagıtımını yaptırabilir. Yalnız, “iki farklı” bultenhazırlamaktadır. Bultenlerin birinde borsanın o hafta “yukarıya” gidecegi iknaedici bir sekilde anlatılmakta, diger bultende de borsanın “asagıya” gidecegi“analizlerle” ongorulmektedir. Her bir bultenden sekiz bin adet bastırılır vedegisik adreslere postalanır. Borsa o hafta yukarıya giderse, sadece “yukarıgidisi ongoren” sekiz bin bultenin gonderildigi adreslerin yarısın a “borsayukarı“, diger yarısına da “borsa asagı” ongoruleri iceren ikinci hafta bultenlerigonderilir. Ikinci haftanın sonunda dort bin kisi iki haftadır dogru ongorudebulunan bulten almıs durumdadır. Ucuncu haftanın sonunda iki bin kisi uc haf-tadır dogru ongoru almakta, dorduncu haftanın sonunda da bin kisi “tam dorthaftadır borsayı bilen” teknik analizlere sahip konumuna gecmektedir. Bu binkisi arasından 1000 dolar odemeye hazır uc-bes yuz kisi cıkarsa “girisimcimiz”ortadan kaybolacaktır. Yoksa, bir hafta daha oyunu surdurup “bes haftadırdogru ongoru alan” besyuz kisiyi ikna etmeye calısacaktır. J. A. Paulos’un “In-numeracy” isimli kitabında bahsettigi ve dolandırıcılık kapsamına giren bu turbir oyunun kurbanı olabilirsiniz.

Bu ornekteki gibi bir oyun dizayn etmeye gerek duymadan milyonlarca dolarıbasit bir sekilde “carpanlar” da cıkıyor. Harvard Law School mezunu, FederalRezerv Baskan Vekilinin (Greenspan’in vekili) eski kocası, Adalet bakanlıgındada calısmıs, Washington’da cok iyi baglantıları olan bir hukukcuya guvenmezmiydiniz? Ekvator’daki bir egitim vakfı guvenmis. Washington’un “isbitirici”hukukcusu Lewis Rivlin, vakfın baskanı Fernando Perez’e “yatırımlarını kısasurede iki, hatta uc katına cıkarma planından” bahsederek Atina’daki birbanka hesabına 1 milyon dolar yatırmasını istemis. Rivlin, “Amerikan Hazi-nesi’nde cok cok gizli bir teknik analiz ve borsada elektronik alıs-veris pro-gramı” oldugunu, bu programa kendisinin de ulasabildigini soyluyor. Plan bu.Rivlin’e gore “Hazine’de sadece bir-kac kisinin bilgisi dahilinde calısan bu pro-gramla Amerikan gizli servisleri korkunc paralar kazanıyor“. Rivlin FED Baskanyardımcısının eski kocası! Perez de adama inanarak 1.7 milyon doları sozu edilenhesaba gonderiyor. Tabii, gonderilen para anlasılmaz bir sekilde “buhar” oluyor!Neyse ki bir mahkeme gecen yıl Rivlin’i parayı geri odemeye mahkum ediyor.

Hisse senedi alım-satımında analiz, hele “teknik analiz” denilince insanlarbiraz daha guven duymaya yatkın. Gecmisteki olaylara yonelik olarak “isine ge-

171

Page 178: Alaca Karan Lik Ku Sagi

leni secerek hatırlama” egiliminde olan insan zihni, “falanca analize gore yapılanonerileri zamanında dinleseydim cok zengin olurdum” onermesini haklı cıkaracakornek bulmakta zorlanmıyor: “Su tarihte A bulteninin ‘al’ dedigi hisselerdenfalancayı alıp, B kurumunun ‘sat’ dedigi hisselerden filancayı satsaydım” senary-olarıyla kagıt uzerinde milyarları kacırdıgınızı hesaplayarak hayıflanmanız herzaman mumkun. Onun icin siz, “onu al, bunu sat, otekini tut” onerilerini bir ke-nara koyup tasarruflarınızı profesyonellere bırakın, onlar yonetsin. En azındanrahat uyursunuz.

172

Page 179: Alaca Karan Lik Ku Sagi

SIMDIYE KADAR IYI DE. . .

1 Ekim 2000

Dıs acık ve dıs acıgın finanse edilis bicimi, uygulanan programın en kri-tik gostergesi olmaya devam ediyor. Bu yılın ilk altı ayının verilerine gore,doviz gelir ve giderlerimiz ile isci gelirleri ve karsılıksız transflerin yer aldıgıcari islemler, tarihindeki en yuksek acıgı veriyor. Yurticindeki malum cevrelerin“ithalat kısılsın, gelecek yıl buyumesek de olur” korosuna karsı IMF’nin gercekpatronu Fischer, “kısa vadeli onlemleri aldınız, ama odemeler dengesindekisorunu gidermek icin uzun vadeli ve kalıcı onlemler almanız gerekiyor” deyiverdi.

Ne demek “uzun vadeli, kalıcı onlemler“? Herhalde “ithal otomobilleringiris gumruklerini degistirmek” ya da bazı fonları ya da vergileri artırmak degil.Odemeler dengesindeki sorunların giderilmesinde “kalıcı onlem”, kısa vadecilik-ten kurtularak ihracat ve turizme agırlık veren, ulkeyi bugun olmasa bile ileridenet doviz kazandırıcı konuma getirecek politikaların uygulamaya konulması de-mek. Bugun aldıgımız doviz borclarını ileride odeyebilecegimizin sinyali verenpolitikalar uygulamak demek. Ithal edilen ara malları ve sermaye mallarınındoviz kazandırıcı sektorlere yonelmesi demek.

Turkiye ekonomisi bu noktaya “aksamdan sabaha” gelmedi. Ozellikle 1989-1990 yıllarında uygulamaya konulan politikalarda “kısa vadecilik, kısa vadelisermayeyi urkutmeme” egemen anlayıs olmaya basladı. Cari islemler, yani ihra-cat, turizm geri plana itildi. Sermaye hareketleri, ozellikle de kısa vadeli sermayehareketleri one cıktı. Turkiye birden bire ihracata dayalı buyume ve dısa acılmapatikasından gunu kurtarma patikasına saptı. O donem “odemeler dengesininust kısmında (cari islemler) bir-kac milyar dolar gelir elde edeyim derken, altkısmından (sermaye hareketleri) milyarlarca dolar gelir kaybınız olabilir” diyenve aldıgı borcu gelir zanneden para politikasında etkin isimler de gorduk. Halada goruyoruz.

Simdi ne olacak? Bu yıl verilen cari acık, simdiye kadar gecmis yıllardaki cariacıklardan farklı bir sekilde finanse edildi. Cari acıgın finansmanında kısa vadelisermaye bu yıl goreceli olarak daha az rol oynadı. Acık, esas olarak uzun vadeliborclanma ile finanse edildi. Bu olumlu bir gelisme. Simdi ekonomi bir tıkanmanoktasına gelebilir. Uzun vadeli kalıcı sermayenin gelmemesi (ozellestirmeninbecerilememesi, yabancı sermayeye yonelik burokratik hantallıgın surmesi) vedoviz kazandırıcı sektorlere yonelik bir “eylem planının” olmaması yabancı fi-nans cevrelerinin tedirginligini artırabilir ve dıs acık finanse edilemez bir noktayagelebilir. O zaman, yine IMF’den bir yetkilinin dedigi gibi, “kendimizi anlat-makta zorluk cekebiliriz”. Icinde bulunulan durumu hem yurutmenin bası SayınCumhurbaskanı, hem de hukumetin kimi uyelerinin iyice anlaması gerekiyor.Eger “yurutme” isleri yurutemeyecekse, kim yurutecek?

173

Page 180: Alaca Karan Lik Ku Sagi

1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000−1000

−500

0

500

1000Cari Açýk

1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000−1000

−500

0

500

1000Kýsa Vadeli Sermaye

Sekil 31: Kısa vadeli sermaye ve cari acık, milyon dolar, altı aylık ortalama. Donem:Ocak 1991 - Haziran 2000.

Fiyatların Belini Kırmak

Enflasyon, fiyat genel duzeyinde meydana gelen surekli artıslara verilen isim.Daha teknik bir ifadeyle enflasyon “fiyat egrisinin zaman icerisindeki egimi“. Bunedenle, enflasyonda meydana gelen dususler ya da sıfır enflasyon, “fiyatlarınbelinin kırılması” olarak da nitelendirilebilir bir gelisme. Uygulanan progr amıntemel ozelligi fiyatların “belini” doviz kurları yardımıyla kırmak. Bu amacayonelik olarak doviz sepetindeki aylık yuzde degisim oranı programın basındahızla asagıya cekilmis ve yapısal reform uygulamalarının da saglayacagı kredi-bilite ile enflasyonun bu orana uyum gostermesi beklenmisti. Doviz sepeti aylıkdegisim oranı 2001 yılı icin aylar itibariyle hemen hemen sabitlendi. Acıklananaylık oranlar yıllık yuzde 11’lik bir degisime isaret ediyor. Ote yandan, TEFEuzerinden hesaplanan aylık enflasyonun kurlardaki degisim oranına beklenen-den daha hızlı uyum gostermeye basladıgı anlasılıyor. Ancak, 2000 yılında“beli kırılan” enflasyonun tamamen “tus” olmadıgını soyleyebiliriz. Gelecek yılicin yıllık enflasyon tahminimi (TEFE) biraz erken olmasına ragmen simdidensoyleyebilirim: yuzde 16-20. Enflasyonun bu duzeylerde direncinin artacagınıve gures deyimiyle “kopruye gelecegini” tahmin ediyorum. Yenilip minderi ter-ketmesi icin daha koklu degisimleri hayata geciren politikaların uygulamayakonulması gerekiyor. Baska bir deyisle, para ve kur politikası elinden geleniyaptı, sıra basta ozellestirme olmak uzere digerlerinde.

174

Page 181: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Turizm Patlamadı Ama. . .

Dıs dengede petrol ve diger hammaddelerin fiyatlarındaki artıs sonucu mey-dana gelen ek bozulma, turizm gelirlerinde “kaybettigimiz culun bulunması”sonucunda kısmen telafi ediliyor. Yılbasındaki “Bu yıl 10 milyar dolar turizmgeliri hedefi” acıklamaları artık duyulmuyor, cunku bu hedefin gercekci olmadıgıanlasıldı. Sektordeki olumlu gelisme, turist sayısının orta vadeli trend degeriniyakalamakta olması. Altın donemini 9.7 milyon turistle 1997 yılında yasayanturizm sektoru, Ocak-Agustos doneminde “butun zamanların en iyi derecesini”yaparak 6.85 milyon turist agırladı. Bu rakam gectigimiz yıl 5.05 milyon, 1997yılında ise 6.5 milyon idi. Bu yılın tamamı itibariyle turist sayısı 10 mily-onun biraz uzerinde cıkabilir. Boylece, turist basına 700-750 dolar harcamavarsayımıyla toplam turizm gelirleri 1997 ve 1998 yıllarında oldugu gibi 7 mil-yar doların uzerinde gerceklesir.

175

Page 182: Alaca Karan Lik Ku Sagi

CUVAL CUVAL DOLARLAR

3 Ekim 2000

Bir ulke para biriminin yururlukten kaldırılması ve dunyada yaygın olarakkullanılan baska bir para birimine gecilmesi onumuzdeki yıllarda daha fazlagundeme gelecek galiba. Bir yandan artan teknoloji ile ulkeler arasındakiticaret hızının artması ve capraz kur belirsizligi, ote yandan pek cok ulkenin“parasının namusunu” korumakta acze dusmesi dunyada “tek bir para” talebinide artırıyor. En son Ekvador, kendi ulusal para biriminden vazgecerekvatandaslarının ellerindeki ulusal paraları ABD Doları ile degistirmeleri icin6 aylık sure tanıdı. Diger ulkelerde de ulusal para birimi dolasımda olsa bile“nakit dolar” talebi surekli artıyor. Rusya’nın aylık ortalama “nakit dolar”talebi 1 milyar dolar civarında. ABD dısındaki dolar miktarı 300 milyar veABD hazinesi cuvallar dolusu para basıp baska ulkelere gonderiyor.

Birisi “bir-kac milyon dolar” derse cok fazla bir meblag degilmis gibi geliyorda, “cuvallar dolusu para” denildiginde insan sasırıyor. Eger sadece 100 dolarlıkbanknotlar kullanıyorsanız, bir milyon dolarlık buyukluk, on bin adet banknotediyor. Her bir banknot yaklasık bir gram agırlıgında oldugu icin de 1 milyondoları bir yerden baska bir yere fiziki olarak nakledebilmeniz icin 10 kilolukbir bavul tasımanız gerekiyor. Hele hele, “uyustucu ticareti” ile ugrasıyorsanız,tiryakilerin favori banknotu 20 dolarlık oldugu icin, 1 milyon dolarlık bir “mal”teslim ettiginizde tasımanız gereken bavulun agırlıgı 50 kiloyu buluyor! Dahasıvar, 50 bin banknotu elle saymaya kalksanız herhalde beceremezsiniz: saniyedebir banknot saysanız 13 saat durmadan para saymanız gerekiyor! Muhtemelenbu nedenle buyuk uyusturucu ticaretinde para destelerinin aynı banknotlardanolusup olusmadıgı “tesadufu ornekleme” ile kontrol edildikten sonra, yapılanodemenin toplam miktarının kilo ile belirlendigi anlatılır: “Yuzluk banknotlar-dan olusan 30 kilo esittir 3 milyon dolar, hesap tamam!” gibi.

Bir kacakcı olarak “bir-kac milyon dolarlık” kilolarca parayı tasımak biryana, bir de bu parayı “temizlemeniz” gerekecektir. Baska bir deyisle, kaynagıyasal olmayan bu parayı sisteme “yasalmıs” gibi sokmanız gerekir. Gercikimi ulkelerde bu o kadar zor degildir. Is “yabancı paraya” geldiginde neyinnereden gelip nereye gittiginin pek sorulmadıgı bu ulkelerde kara parayı zah-metsiz bir sekilde sisteme sokarsınız (Tabii, sonra o yabancı paralar sisteminbutunlestirilmis kimi bilancolarının bazı kalemlerinde “pırt” diye ortaya cıkarama merak etmeyin. O noktaya dikkat cekenlere kufur etmeye hazır saklabanlardaima bulunur). Yabancı iseniz, paranızı o ulkede “temizlemek” icin bir or-tak bulmanız yararlı olabilir, hatta gereklidir. Kilolarca paranın tasınması,elde bavullar banka subelerine gidilmesi sorun olacagı icin, bulacagınız ortagınyurtdısında subeleri olan bankalarla calısıyor olmasında, hatta bankası ol-masında fayda vardır. Her bin kisi basına bir bankanın dustugu kimi adalarda

176

Page 183: Alaca Karan Lik Ku Sagi

yogun rekabetten yararlanarak 1 dolarınızı 1-2 cent komisyonla temizleyecek birortak bulmanız zor degildir.

IMF eski baskanı Camdessus’un tahminine gore butun dunyada bir yılda ak-lanan para miktarı 600 milyar dolar ile 1.2 trilyon dolar arasında degismektedir.Bu buyuklukteki bir aklama sırasında yaratılan “katma degerden” kimin, nekadar komisyon aldıgı muhtemelen hicbir zaman ogrenilemeyecektir. Ornegin,Turkiye ekonomisinin veya Turkiye Cumhuriyeti vatandaslarının “kara para ak-lama” hizmeti karsılıgında ne kadarlık bir gelir elde ettigi konusunda benim hicbir fikrim yok. Ya sizin?

177

Page 184: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ELDEKINI DE KACIRIYORUZ

8 Ekim 2000

Gectigimiz hafta acıklanan Temmuz ayı odemeler dengesi rakamları, cariislemler dengesindeki bozulmanın mevsimsel hareketerler nedeniyle yavaslamısolması sonucunda iyimser bir hava estirdi. Aylık dıs ticaret acıgı beklendigi gibi2 milyar dolar duzeyinde gerceklesirken, ozellikle turizm gelirlerinde gorulenduzelme sonrasında cari islemler acıgı 350 milyon dolar duzeyinde kaldı. Buarada, “diger mal ve hizmet giderleri, diger” baslıgı altındaki “diger ozel resmihizmet giderleri” kaleminin gecen yılın ilk yedi ayında 3.1 milyar dolar iken buyıl 2.5 milyar dolara gerilemis olmasının da bu gelismede payı olduguna dikkatcekelim. Butun harcama kalemlerinde ciddi artıslar gorulurken tek bir kalemdebu boyutta bir azalma “goze batıyor”.

Programın baslangıcından bu yana en az cari islemler dengesi kadar dikkatedilmesi gereken bir baska gosterge daha var: Uzun vadeli sermaye hareketleri.Temmuz ayında gorulen bir gelisme tam anlamıyla can sıkıcıydı. Acıklananrakamlara gore Turkiye’ye yabancı sermaye gelmedigi gibi, var olan yabancı ser-maye de Turkiye’yi terk ediyor. Temmuz ayında yabancıların yaptıkları uzunvadeli dogrudan yatırımlarda 14 milyon dolarlık giris olmasına karsın 711 mi-lyon dolarlık cıkıs gerceklesmis. Sadece bir ayda meydana gelen bu 711 milyondolarlık yabancı sermaye cıkısı, yılın ilk yedi ayındaki girislerin hemen hementoplamına esit. Net rakamlara bakıldıgında ise yurt dısında yerlesiklerin bu yılınilk yedi ayında Turkiye’ye yaptıkları uzun vadeli yabancı sermaye yatırımlarının132 milyon dolar duzeyinde kaldıgı goruluyor.

Bir de Turkiye’de yerlesik olup yurdısına dogrudan yatırım yapan“girisimcilerimiz” var. Bu kesimin yurdısına yaptıgı yatırımların toplamı yediayda 822 milyon dolara ulastı. Bu rakam, 1992 yılından bu yana yurtdısınayapılan yabancı sermaye yatırımlarının yarısı kadar. Baska bir deyisle, yediayda gerceklesen yerlesiklerin uzun vadeli sermaye cıkısı, gecen sekiz yılda mey-dana gelen toplam sermaye cıkısının yarısına esit! Buna karsılık, aynı donemdemeydana gelen 158 milyon dolarlık girisle yerlesiklerin bu yıl yurtdısındaki netyatırımları 664 milyon dolara ulasmıs bulunuyor. Bir acıdan bakarsanız, Turkiyedunyaya acılıyor ve globallesiyoruz! Net sermaye ihracatcısı bir ekonominin tem-silcileri olarak Turkiye’li girisimciler yeni pazarlar kesfediyor ve yurdısında yeniyatırımlarda bulunuyor. Ama aynı gelisme, yerli yatırımcıların dahi “Turkiye’yiyatırım yapılabilir bir ulke konumunda gormedikleri” seklinde de yorumlanabilir.Sonuc olarak, bir yandan cok dusuk boyutlu yabancı sermaye gelisi, ote yandanvar olan uzun vadeli yabancı sermayenin ekonomiyi terk etmeye baslaması sonu-cunda net yabancı sermaye girisi artık negatif degerler almaya basladı. Yediayda net yabancı sermaye girisi degil, cıkısı var: 532 milyon dolar.

Turkiye’de girisimci olmanın zorlukları belli: Ekonomide, yapılacak olanuzun vadeli bir yatırımdan beklenen getiriyi saglayacak ve bu “macerada” be-

178

Page 185: Alaca Karan Lik Ku Sagi

1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 20010

100

200

300

400

500

600

700

800

900

Sekil 32: Turkiye’de yerlesiklerin yurtdısına sermaye yatırımı, Milyon dolar, 2000 Yılı:Ocak-Temmuz.

lirsizlikleri en aza indirecek yapı yok. “Altyapı” da yok, “ustyapı” da yok.Imzalanan sozlesmelerin arkasındaki yaptırım gucunun zayıf, hemen hemen hicolmamasının ve sistemin isleyisini “puruzsuz” bir sekilde saglamakla yukumluotoriteye guven duyulmamasının bu eksiklikler arasında en onemlileri oldugunusoyleyebiliriz. Bir alacagın mahkeme yoluyla tahsil edilme suresinin yaklasık ikiyıl oldugu bir ortamda bir de enflasyon varsa, aklı basında (yerli ya da yabancı)bir girisimcinin yeni bir ise “sevkle” baslamasını beklemek cok zor. Turkiye’dekimevcut altyapının isleyisi ve bu altyapıya bir-kac grubun hakim olması ozellikleyabancı yatırımcının gozunu iyice korkutuyor. Kendinizi bir yabancının yer-ine koyun: Bir bankada hesap acacak, belki kredi alacak, nakit akısınızı bankauzerinden yurutecek, sirketinize telefon baglatacak, cep telefonu alacak, internetbaglantısına gereksinim duyacak, gazete ve dergilere reklam verecek, haberlerekonu olmak isteyecek (veya istemeyecek), bir alacagınızı tahsil edemeyince demahkemeye gideceksiniz. Turkiye’de kendinizi “rahat ve guvenlikte” hissedebilirmisiniz?

179

Page 186: Alaca Karan Lik Ku Sagi

YOLSUZLUK, RUSVET VE YABANCI SERMAYE

10 Ekim 2000

Uzun vadeli yabancı sermaye Turkiye’ye neden gelmiyor? Acaba yatırımyapılacak olan bir ulkede rusvet ve yolsuzlugun yaygın olması, yabancıların oulkeye dogrudan sermaye yatırımlarını olumsuz yonde etkiler mi? Hemen “el-bette olumsuz yonde etkiler” gibi bir cevap akla gelebilir ama aykırı orneklervar. Ornegin Cin. Bilindigi kadarıyla Cin’de rusvet ve yolsuzluk cok yaygın.Ornegin ulkede tuketilen her uc sigaradan birisi yabancı sigara. Ama ya-bancı sigaraların yaklasık yuzde 90’ı gumruk vergisinden kacınmak icin ulkeyekacak olarak sokuluyor. Benzer sekilde, ulkede tuketilen sarapların yuzde 90’ıda kacak. Rusvet ve yolsuzlugun yaygın olmasına karsın Cin, ciddi miktardadogrudan yabancı yatırım ceken ulkelerin basında geliyor. Veya Endonezya’yıdusunun. Baskan Suharto’nun uluslararası lakabı “Bay yuzde 10” idi ve buulkede is yapmak isteyen yabancıların Suharto veya yakınlarına rusvet vermesiadeta bir zorunluluktu (32 yıl gorevde kalan ve simdi 79 yasında olan Suharto,baskanlıgı kaybettikten sonra yolsuzlukla suclanıp mahkemeye verildi ama birsey olmadı. Simdi serbest dolasıyor. Suharto’nun oglu “Tommy” Mandara Pu-tra ise suclu oldugunu kabul edip 18 ay hapse mahkum edildi ama o da halaserbest dolasıyor). Buna ragmen, ozellikle Japonya’dan Endonezya’ya ciddiboyutlarda dogrudan yatırım gerceklesti.

Bu ornekler, “rusvet ve yolsuzlukla yabancı yatırım arasında dogrudan biriliski yok” dusuncesini akla getirebilir. Ama NBER tarafından yayımlanan bircalısmaya gore bir ulkedeki rusvet ve yolsuzluk duzeyi, o ulkeye yapılan yabancıyatırımları olumsuz yonde etkiliyor. Shang-Jin Wei tarafından 1997 yılındagerceklestirilen calısmanın ilginc bulguları var. Bir ulkenin yolsuzluk endeksin-deki puanının artması, cokuluslu sirketler uzerine “ek bir vergi” konulmus gibibir etkiye neden oluyor. Ornegin yolsuzlugun Singapor’daki duzeyden Mek-sika’daki duzeye yukselmesi, sirketler uzerinde yuzde 21-24 ek vergi konulmusgibi bir etki yaratıyor. Dolayısıyla, nasıl yuksek vergi yabancı sermayeyi cekicidegil de itici etkide bulunuyorsa, yolsuzluk ve rusvet de vergi gibi “caydırıcı”bir etkide bulunuyor.

Peki Cin’deki durum nasıl acıklanabilir? Calısma, Cin’e yapılan yatırımlarınbuyuk bir yuzdesinin yurtdısındaki Cinliler tarafından yapıldıgına dikkat cekiyor(Bizdeki “bıyıklı yabancılar” gibi onlarda da “cekik gozlu yabancılar” var!). BuCinlilerin sistemdeki tanıdıkları vasıtasıyla yolsuzluk ve rusvete, yabancılaranazaran, daha az muhatap olabileceklerini akla getiriyor. Uzun vadeli “gercek”yabancı yatırımlarına bakıldıgında Cin, “olması gerekenin altında” bir yabancıyatırım cekebiliyor.

Turkiye’deki dogrudan yabancı yatırımların azlıgında yolsuzluk ve rusvetinde etkisi var ama yolsuzluk en onemli degisken degisken degil galiba. Gectigimizay “Transparency International” tarafından yayımlanan “yolsuzluk” endeksi

180

Page 187: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ulkeleri “temizliklerine” gore sıralıyor. En temiz ulkeler olarak Finlandiya veIskandinav ulkeleri dikkati cekiyor. Yolsuzlukta en diptekiler ise; sırasıyla,Nijerya, Yugoslavya, Ukrayna, Azerbeycan ve Endonezya. Turkiye bu 90ulkeyi kapsayan sıralamada ortanın biraz altında, 50. sırada yer alıyo r. Aynısıralamada Brezilya’nın 49, Arjantin’in 52 ve Meksika’nın 59. sırada oldugunugozonune alırsanız “o kadar da fena degiliz” hissine kapılabilirsiniz ama, Turkiyebu ulkeler kadar yabancı sermaye cekemiyor. Peki, yolsuzluk ve rusvet o kadaracıklayıcı degilse, bu yabancı sermaye neden gelmiyor?

181

Page 188: Alaca Karan Lik Ku Sagi

2001 DAHA IYI OLABILIR

15 Ekim 2000

Nedense kimi iktisatcılar arasında “ekonomi daha iyi bir noktaya gele-cekse hepimizin acı cekmesi lazım” gibi garip bir dusunce var. Aynı ikti-satcılar, Turkiye ekonomisi tarihinde gormedigi daralma yasayıp reel gelir-ler azalırken de “yonetimin ne kadar basarılı oldugu” savını one suruyordu.Turkiye ekonomisinde uygulanmakta olan programla birlikte; bir yandan en-flasyon duserken, diger yandan yuksek buyume hızı yakalandı, ekonomide reelgelirler arttı.

Program cercevesinde, ozellikle kamu maliyesinde, bu yıl saglanan iyilesmelerenflasyondaki dususun kalıcı olabilecegine dair umut veriyor. Bu yıl sonuitibariyle GSMH’nın yuzde 9’una dusmesi beklenen butce acıgı icin hukumetingelecek yıl hedefinin yuzde 5’in altında olması bu umudu daha da artırıyor.Acıklanan 2001 yılı programı, bu yılki gecici vergilerin sona ermesine ragmenvergi gelirlerinde ciddi artıs ongoruyor. Detayları acıklanmayan bu artısın vergialacaklarının tahsilindeki artıslar, Katma Deger Vergisinin bazı kalemlerinde,ozellikle luks malların vergi oranlarında artıslar, gecici vergilerden bazılarının“kalıcı” hale gelmesi ve vergi tabanının genislemesiyle saglanacagı akla geliyor.

Acıklanan hedeflere gore hukumet, buyumeden taviz vermeden enflasyon-dan kurtulma anlayısını surduruyor. Bu yıl icin yuzde 7 civarında gerceklesmesibeklenen reel GSYIH artısı, resesyondan cıkısın etkisinin sona ermesiyle gele-cek yıl yuzde 5-5.5 civarında gerceklesebilir. Hukumetin tahmini GSMH’yayonelik ve yuzde 4.5’luk bir artıs bekleniyor. Acıklanan enflasyon hedefi deprogramın baslangıcında ilan edilen hedefler dogrultusunda. Gelecek yıl or-tasından itibaren yuzde 15-20’lik bir platoda tekrar direngenlik kazanacak olanenflasyonun hedeflendigi gibi daha da asagılara cekilebilmesi icin hukumetinozellestirme ve kamu bankaları konularında ciddi adımlar atması gerekiyor.Petrol fiyatlarındaki artıslara, tarım kesiminde beklenmeyen arz soklarına, eu-ronun degerinde meydana gelen beklenmedik dususlere ragmen basarılı bir yılgeciren Turkiye ekonomisinde 2001 yılı cok daha iyi olabilir.

Bir Kabus Gibiydi

Bazı yorumlara gore Turkiye, Uzak Dogu ve Rusya’da yasanan krizlerden “etk-ilenmedi” ve bu krizleri “basarıyla” atlattı. Oysa krizden Turkiye’nin tamamıdegil, Turkiye’de sadece bir kesim etkilenmedi. Ekonomi yonetiminin o donempek az ulkenin goze alabilecegi bir politika uygulaması sonunda Turkiye, tar-ihinin en agır resesyonunu yasadı. Aslında “resesyon” demek de pek dogrudegil.Turkiye ekonomisi gectigimiz iki yılda “depresyon” yasadı. 1998 yılıbasından itibaren yavaslayan iktisadi aktivite, depremin de etkisiyle gectigimiz

182

Page 189: Alaca Karan Lik Ku Sagi

yılın Eylul ayında “dip” yaptıktan sonra Ekim ayından itibaren “kendine gelm-eye” basladı. Sanayi uretiminde 2000 yılı, muhtemelen, “bir kabustan uyanılanyıl” olarak anımsanacak.

Turkiye ekonomisinde resesyon donemlerinin baslangıc ve bitis tarihlerini be-lirlemeye yonelik kurumsal bir calısma yok. Acıklanan verilerin bazı tekniklerle“elden gecerilmesinden” sonra arastırmacılar kendi tarihlerini kendileri belir-liyor. Burada onemli olan nokta, uygulanan tekniklerle ekonomideki “donmenoktalarının” kaydırılmaması. Bu kriter esas alınarak sanayi uretiminde“kendine gelmenin” 1999 Ekim ayında basladıgını, bu yılın Mayıs ayındanitibaren de canlanmanın surdugunu soyleyebiliriz. Sanayi kesiminde yavaslamaEkim 1987’de baslamıs ve uretim Mayıs 1998’de uzun donem egilimin altınadusmustu. Daralma ve onu takiben depresyonun baslangıc tarihi ise Temmuz-Agustos 1998 olarak belirlenebilir.

1986 1988 1990 1992 1994 1996 1998 200040

50

60

70

80

90

100

110

Sekil 33: Aylık sanayi uretimi endeksi, 1997=100, filtrelenmis endeks. Donem: Ocak1986 - Temmuz 2000.

Issizlige Soguk Cozum

Iktisatcıların issiz tanımı genellikle pek begenilmez. Issiz sayılmanız icinisgucune dahil olmanız gerekmektedir. Oysa mevsim geregi calısmayanlar,is bulma umudunu yitirenler isgucune dahil degildir. Bu nedenle de “issiz”sayılmazlar. Gectigimiz hafta 2000 yılı ikinci ceyregi icin Hanehalkı Isgucu An-keti sonucları acıklandı. Anket sonuclarına gore isgucune katılım oranı erkek-lerde yuzde 75 iken kadınlarda sadece 27. Calısabilecek durumda olan 22.4 mi-lyon kadından sadece 5.7 milyonu calısıyor. Toplam isgucune katılanlar arasında1.4 milyon issiz var. Dikkati ceken bir nokta, bu 1.4 milyon issizden yaklasık300 bin kisinin 15-24 yas arasında lise ve daha yuksek egitimli gencler olması.Bu 300 bin egitimli gencin pek cogu “soguyacak ekonomi” sonrasında muhteme-

183

Page 190: Alaca Karan Lik Ku Sagi

len is bulma umudunu yitirecek, “is aramaktan soguyacak” ve isgucune dahilolmayacaktır. Isgucune dahil olmayınca da “issiz” sayılmayacaklardır. Issizligekarsı bu da bir yontem!

Bir alıntı

“Temel problem, toplumun en alt tabakasında olanların yasam standardınıyukseltmektir. Esitsizligi gidermeye yonelik “gelirin yeniden dagıtımı” poli-tikaları bu noktayı kacırıyor. Su andaki problemimiz toplumdaki bir kes-imin digerlerinden daha iyi durumda olması degil, toplumun modern ekono-miden kopmus en vasıfsız kesimindeki caresizliktir. Bu boyle giderse suc isleme,gayrimesruluk ve fukaralık tesvik edilmis olacaktır. Vasıfsız iscilere olan talebiazaltan asgari ucretin yukseltilmesi veya sendikalı isci ucret tabanının yuksektutulması gibi politikalar genel olarak kotu yaklasımlar. Bu politikalar, zatenbir isi olanın gelirini artırırken en az yetenege sahip kesim arasında esitsizligiartırıp istihdamı azaltıyor.”J. J. Heckman, 2000 yılı Iktisat Nobel Odulu sahibi.

184

Page 191: Alaca Karan Lik Ku Sagi

YOLSUZLUK VE TEKNOLOJI

17 Ekim 2000

Gectigimiz hafta yolsuzluk ve uzun vadeli yabancı yatırım konusunadeginirken, yolsuzlugun Turkiye’dekinden daha yogun oldugu tahmin edilen bazıulkelerin cok daha buyuk boyutlarda dogrudan yabancı yatırım aldıgına dikkatcekerek “belki de yolsuzluk ile dogrudan yabancı yatırım arasında iliski cokguclu degil” dusuncesini one surmustum. Yuzeysel olarak bakıldıgında boyle birdusunce akla gelse bile, konunun biraz detayına girildiginde “yabancı yatırım veyolsuzluk” arasındaki iliskinin dinamiklerinin ulkeden ulkeye buyuk farklılıklargosterebilecegi anlasılıyor. Dolayısıyla bir genelleme yapmak o kadar dogrudegil.

ABD’de yapılan saygın iktisat arastırmalarının onemli bir bolumunuyayımlayan National Bureau of Economic Research (NBER) tarafından bu haftayayımlanan bir calısma, firma duzeyindeki verilerden yola cıkarak yabancılarındogrudan yatırımları ve yolsuzluk arasındaki iliskiyi ele alıyor. B. K. Smarzyn-ska ve S. Wei tarafından yapılan calısma, yatırımın yapılacagı ulkedeki yolsuzlukduzeyine baglı olarak yabancı yatırımcıların o ulkede yerel ortak bulma veyatamamen kendilerinin sahip oldugu bir sirket kurma egilimlerini incelemekte.Ukedeki yolsuzluk duzeyinin yuksek olması ve burokratik seffaflıgın dusuk ol-ması, yerel bir ortagın kıymetini artırıyor. Cunku, yerel ortak agır burokratikengelleri asmada yabancılara gore mutlak bir avantaja sahip olabiliyor. Oteyandan, ulkede yolsuzlugun yuksek olması hukuk sistemi icerisinde yabancılara(yerlilere nazaran) daha az adil davranılmasına yol acabiliyor. Bu durumdaise yabancı ile yerli ortak arasında bir anlasmazlık cıktıgında yabancılar deza-vantajlı duruma dusebiliyor. Dolayısıyla, yerli bir girisimci ile ortak bir sirketkurmak pek o kadar cekici olmuyor.

Calısmanın bulgularına gore, bir ulkedeki yolsuzlugun duzeyi ile o ulkeyeyapılan yabancı yatırımların duzeyi arasında ters bir iliski var. Yolsuzlukne kadar artarsa yabancı yatırımlar o kadar azalıyor. Calısmanın bir baskabulgusu kurulan sirketlerin niteligine yonelik. Yolsuzlugun yuksek olduguulkelerde yabancılar, yerli bir ortakla is yapmayı tercih ediyorlar ve dogrudankendi sirketlerini kurmaktan kacınıyorlar. Yolsuzluk duzeyi sadece yapılanyatırımların boyutunu degil, komposizyonunu da degistiriyor. Fikri haklarınkorunmasında “gevsek” davranan ve yolsuzlugun yuksek oldugu ulkelerde yerlibir ortaga sahip olmak kimi sirketler acısından dezavantaj olabiliyor. Yuksekteknolojiye sahip sirketler, haklı olarak, bu ulkelerdeki ortaklarının urunu“calmasından” ve kopyalarını cogaltarak haksız kazanc elde etmesinden korkuy-orlar. Dolayısıyla, yolsuzlugun yaygın oldugu ulkeler goreceli olarak daha azyuksek teknolojiye sahip yabancı yatırım cekebiliyor.

Ozellikle “bilgisayar yazılımı” konusunda “korsan kopya” sorunu firmalaricin ciddi boyutlarda mali kayıplara yol acmakta. Yapılan tahminlere gore,

185

Page 192: Alaca Karan Lik Ku Sagi

korsanlık sonucunda sirketlerin 1998 yılındaki toplam gelir kaybı 11 milyardolar. Korsanlık oranının en yuksek oldugu ulkeler Vietnam, Cin, Endonezya,ve Rusya. Bu ulkelerdeki her 10 yazılımından 9’u korsan kopya. Bolgeselolarak bakıldıgında ise Orta Dogu ve Afrika ulkeleri, Dogu Avrupa ulkelerininardından ikinci en yuksek korsanlık oranına sahip. Orta Dogu ve Afrika’da her10 yazılımdan 6’sı korsan. Turkiye’de ise korsanlık oranı bazı Arap ulkelerinegore goreceli olarak dusuk ama yazılım sirketlerinin gelir kaybı acısından dikkaticeken bir ulkeyiz. Yazılım sirketlerinin bu bolgede kaybettikleri yaklasık yarımmilyar doların yuzde 55’i Israil, Guney Amerika ve Turkiye’den kaynaklanıyor.Su “banka soygunları” sorununu bir cozelim, sıra fikri hakların korunması falangibi ‘onemsiz’ konulara da gelir herhalde.

186

Page 193: Alaca Karan Lik Ku Sagi

FAIZ DEGIL YATIRIM BUTCESI

22 Ekim 2000

Gectigimiz haftanın en onemli gelismesi gelecek yıla iliskin butce rakam-larının acıklanması oldu. Rakamlar detaylarıyla basında yer aldı ve yorum-landı. Acıklanan hedefler artasında harcama kalemlerindeki gelismeler bir yan-dan umut verirken, diger yandan da onumuzdeki donemin acil sorunlarına isaretediyor. Gelecek yıl icin tahmin edilen yıllık deflatorun (fiyat genel duzeyindemeydana gelen yuzde artıs) yuzde 18 oldugu gozonune alınırsa, verili buyumetahminiyle birlikte personel harcamaları ve cari harcamlardaki artıslar normalduzeylerde kabul edilebilir. Bu harcama kalemlerindeki reel artıslar cok cuzimiktarda kalıyor. Butcedeki asıl sevindirici gelisme, kamu kesiminin tekraryatırım yapmaya baslamıs olması. Gelecek yıl icin butcede yer alan yatırımharcamaları reel anlamda yuzde 30’a yakın artıs gosteriyor. Bu artıs, kamu kes-iminin asli gorevine donmesinin isareti olarak olumlu bir gelisme. Bu haliylegelecek yıl butcesi faiz degil, yatırım butcesi. Yıllardan sonra, nihayet.

Harcama kalemleri arasında faiz harcamalarının yuzde 21’lik azalmagostermesi uygulanan programın dogrudan bir sonucu. Buna karsılık sosyalguvenlik harcamalarında ve diger transfer harcamalarında reel bir dususun ol-maması, hukumet icin ileriye yonelik ev odevi listesinin unsurlarını olusturuyor.En az SSK kadar sorunlu ve “surdurulemez politikalar” icerisinde olan EmekliSandıgı’nın ne zaman politika belirleyicilerinin ve kamuoyunun gundeminegelecegi dogrusu merak konusu. Emekli Sandıgı’ndan maas alacak olanların bukonuda pek gayretli olmamaları dogal ama, o sorun da, orada, oylece duruyor.

Toplam harcamalar, ozellikle faiz harcamalarındaki azalısla, sadece yuzde3.5 nominal artıs gosterirken, toplam gelirlerin yuzde 32.3 artması hedefleniyor.Vergi gelirlerinde toplam yuzde 20 olarak belirlenen artısın gelir, mal ve hizmet-ten alınan vergilerle saglanması hedeflenmis. Mal ve hizmetten alınan vergilerdebeklenen artıs yuzde 30. Ote yandan gelir vergisinin yuzde 31.5 artması, servet-ten alınan verginin ise bu yıla gore azalması bekleniyor.

Rakamların acıklanması sonrasında bir nokta daha dikkati cekti: Hukumetkredibilite kazanmaya devam ediyor. Gectigimiz yıl bugunlerde, hukumettarafından yapılan gelecege yonelik iktisat politikası degisikligi duyuruları veyakonulan hedefler supheyle karsılanmanın otesinde inandırıcı dahi bulunmuyordu.Pek cok yorumcu konulan hedeflere kesin olarak ulasılamayacagını veya politikadegisikliklerinin gerceklesmeyecegini ısrarla one suruyordu. Simdi durum farklı.Hemen hemen butun yorumlar, “hukumet bu hedefleri tutturmak icin hangipolitika araclarını kullanacak, hangi degisiklikleri yururluge sokacak” sorususoruluyor. Yani, hukumetin kararlılıgından pek suphe eden yok. Yine de, kredi-bilitenin tam olarak tekrar kazanılması daha pek cok uygulamanın sonuclarınınalınmasına baglı. Bunlar arasında en onemlisi de kamu bankaları. Bakalım,

187

Page 194: Alaca Karan Lik Ku Sagi

kamu bankalarının once ozerklestirilmesi, sonra da bazılarının ozellestirilmesihangi hızla gerceklesecek?

Ek Faiz Vergisi

Gectigimiz yıl konulan bir dizi ek verginin arasında “faiz vergisi” de vardı. Pekcok kisinin bu vergi konusundaki yorumlarıyla desifre oldugu, politika belirleyici-lerine agıza alınmayacak hakaretler yagdırdıgı hatırlanacaktır. Gectigimiz haftaKonsolide Butce ilk dokuz ay gerceklesmelerini acıklayan Maliye Bakanı, tahsiledilen ek vergiler icerisinde Faiz Vergisi’nin payının yuzde 63 oldugunu acıkladıve vergi yukunun dagılımı konusunda bu yuzdenin dikkate deger oldugunubildirdi.

Vergi yukunun dagılımında ek faiz vergisi ile diger ek vergilerinkarsılastırılması pek o kadar dogru degil. IMF tarafından yapılan hesaplamalaragore program oncesi Hazine Bonosu ve Devlet Tahvilini elinde bulunduranların,program nedeniyle elde edecekleri “windfall gain” (havadan para kazanma) 8milyar dolar civarında. Ek faiz vergisi iste bu “havadan paranın” sadece birkısmının, o havadan paranın kazanılmasına neden olan kesime, yani programıuygulamaya koyan kamu kesimine, “geri verilmesi” anlamına geliyor. Digerek vergiler ise baska. Programın uygulamaya konulmasıyla birlikte araba sahibiolanların veya emlak sahibi olanların herhangi bir “windfall gain” (havadan parakazanma) durumu sozkonusu degil. Ek kurumlar vergisi verenler, ozel iletisimvergisi, ozel islem vergisi odeyenler “windfall gain” sahibi oldukları icin degil,gercekten bir “ek” vergi odediler.

Bir Alıntı

“Greenspan euronun gidisini bir-iki cumleyle ters cevirebilir. Ama o kelimelerinidaha yararlı isler icin saklıyor. Euronun su andaki duzeyi mutlak “dip” degil.Sentetik euronun dolar karsısındaki degeri 0.67 cent/euro idi! Bu duzeye kadardusus imkansız olmasa bile pek olası degil. Daha olası olanı, euronun dusuk0.80’ler duzeyini gormesi ve o duzeyden yavas yavas geri donerek yukselmesi.Aslında zayıf euro o kadar da “acıtıcı” bir sey degil. Eger bu deger kaybı ol-masaydı ekonominin buyume oranı simdiki yuzde 3’un cok altında olurdu.”R. Dornbusch, Mayıs 2000

188

Page 195: Alaca Karan Lik Ku Sagi

YOLSUZLUK VE DOVIZ KRIZI

24 Ekim 2000

Bir ekonomide yolsuzluk ve curumusluk arttıkca, o ekonomide doviz krizicıkma olasılıgı da artar mı? Yolsuzluk ve uzun vadeli yabancı yatırım, yol-suzluk ve uzun vadeli yatırımın kompozisyonu, rusvet ve ekonomideki etkinlikkonularına daha onceki yazılarımızda deginmistik. OECD ve Dunya Bankasıdestegiyle S. Wei tarafından yapılan ve gectigimiz Agustos ayında yayımlananbir calısma, gelismekte olan ulkelerdeki yolsuzlugun boyutu ve bu ulkelerdekidoviz krizleri arasındaki iliskiyi inceliyor.

Iktisat literaturunde Uzak Dogu, Rusya ve Latin Amerika ulkelerindeki dovizkrizlerinin nedenini “kendi kendini dogrulayan bekleyisler” (self-fullfilling ex-pectations) olarak gosteren pek cok calısma var. Ote yandan bu krizlerinarkasındaki temel nedenin, doviz krizine mazur kalan ulkelerdeki sistemin “es-dost kapitalizmi” (crony capitalism) olmasını ileri suren calısmalar da var.Genellikle bu iki gorus birbirine alternatif olarak one suruluyor. Bir gorusu savu-nan arastırmacılar diger gorusu pek kabul etmiyor. Dunya Bankası tarafındanyayımlanan calısma ise bu iki gorusun bir sentezi. Calısmanın ekonometriktahminlerinde 13 sermaye ihrac eden ulke ve 83 borc alan ulke verileri yeralıyor. Bu ulkeler arasında Turkiye de var. Yolsuzlugun gostergesi olarak iseTransparency International Endeksi, Global Competitiveness Report bulgularıve Dunya Bankası calısmaları kullanılmıs.

Calısmanın ilk sonucu surpriz degil: Yolsuzlugun yuksek oldugu ulkelerdaha az dogrudan yabancı yatırım cekiyor. Ama yolsuzlugun yuksek olduguulkeler yabancı bankalardan kredi saglama konusunda pek bir zorluk cekmiyor,hatta avantajlı bile olabiliyor. Bu bulgu, yolsuzluk ile yabancı yatırımlarınkompozisyonu arasında bir iliski oldugunu acıkca gosteriyor: Yolsuzluk arttıkcadogrudan yabancı yatırımların toplam yabancı sermaye icindeki payı azalıyor,yabancı bankalardan alınan borcların payı artıyor. Elde edilen bu sonuc yolsu-zlugun degisik tanımlarına veya degisik ekonometrik spesifikasyonlara ragmendegismiyor. Bu duruma yol acabilecek nedenler konusunda iki olasılık aklageliyor: Dogrudan yatırımlar yolsuzluga bulasmıs yetkililer tarafından istismaredilmeye daha uygun. Oysa yabancı bankalardan alınan borclar istismar edilm-eye o kadar uygun degil. Dolayısıyla, yolsuzlugun yuksek oldugu ulkelere uzunvadeli sermaye daha az, kısa vadeli sermaye daha cok gidiyor. Ikinci bir ne-den ise IMF gibi kurulusların varlıgı. IMF ya da G7 ulkelerinin hukumetleri,gelismekte olan ulkelerdeki banka alacakları konusunda bir tur “garantor” gibibir islev yerine getirirken, uzun vadeli yabancı sermayenin benzer bir “ustu ka-palı” sigortası yok.

Iktisat literaturunde daha onceki calısmalar, goreceli olarak daha az uzunvadeli sermaye cekebilen ulkelerde “kendi kendini besleyen beklentiler” sonu-cunda dogan finansal krizleri yasama olasılıgının daha yuksek oldugunu ortaya

189

Page 196: Alaca Karan Lik Ku Sagi

koymustu. Ote yandan “es-dost kapitalizmi” olan ulkelerde finansal kriz cıkmaolasılıgının yuksek oldugu da biliniyordu. Dunya Bankası ve OECD’nin bucalısmasıyla, “es-dost kapitalizmi” olan ulkelerdeki yolsuzlugun, yabancı ser-maye hareketlerinin kompozisyonunu kısa vadeli sermaye lehine degistirdigi veulkeyi finansal kriz tehlikesine maruz bıraktıgı ortaya konmus oluyor. S. Wei’nincalısması su gozlemle sona eriyor: “Yolsuzluk, finansal gozetim mekanizmalarınızayıflatarak banka ve sirketlerin bilanco kalitelerinin bozulmasına ve boylece fi-nansal krizlere yol acabilir. Bu olasılık, kendi basına, yararlı bir arastırmaprojesi olabilir.” Bizce de!

190

Page 197: Alaca Karan Lik Ku Sagi

SANAYIDEN ERKEN UYARI

29 Ekim 2000

Eger sanayi sektorundeki genel gidisat hakkında bir “Erken Uyarı Sistemi”kurulsaydı, sistem icerisinde yer alacak gostergeler arasında en onemlisi, her-halde Merkez Bankası tarafından derlenen TCMB Iktisadi Yonelim Anketiolurdu. Ankette yer alan “sanayideki genel gidisat konusunda bir ay onceyekıyasla gorusunuz?” sorusuna “kotumser” cevabını verenlerin yuzdesi yandakigrafikte yer alıyor. Kotumserlik; Ocak 1991 (Korfez krizi), Nisan 1994 (malum!)ve Kasım 1998 (kazasız atlatılan Rusya Krizi!) donemlerinde zirveye ulasmıs.

Ankette “daha kotumser olanların yuzdesi” ekonominin icinde bulundugudurumu belirlerken, bu yuzdede meydana gelen surekli artıslar ekonominingenel gidisatı hakkında bir “oncu gosterge” rolunu oynuyor. Ekonomide 1994yılında yasanan krizden 4 ay once, Eylul 1993 tarihinden itibaren kotumserlerinoranı surekli artısa gecmis. Benzer sekilde, Agustos 1997’den itibaren artankotumserlik daha sonra biraz kırılsa da, 1998 Nisan ayından itibaren hızlı birsekilde artmaya baslamıs. Sonrası malum. Muhtemelen ”bundan kotusu ol-maz” seklinde dusunenlerin cogunlukta olması nedeniyle 1998 Kasım ayındanitibaren azalmaya baslayan “daha kotumserler” yuzdesi, 1999 yılında da aynıazalıs trendini surdurmus. Ote yandan “daha iyimser” olanların oranının gecenyıl pek degismedigi ve yıl sonuna dogru hızla artmaya basladıgı goruluyor.

Bu yılın Nisan ayında rekor duzeye cıkan “daha iyimser” oranı daha sonraazalırken, “degisiklik yok” diyenler artmaya baslamıstı. Haziran ayındanbu yana ise daha kotumserlerin oranında kucuk de olsa artıslar gorulmeyebaslandı. Baska bir deyisle, programın uygulamaya baslanmasıyla artan iyim-serlik once yerini “duraklamaya” bıraktı. Simdi ise yavas yavas kotumserlikartıyor. Hukumetin programın surdurulmesine yonelik kararlılıgını gosterenpolitikaların uygulamaya konulmasıyla bu egilim kırılabilir. Kamoyu “bir seyleryapılmasını” bekliyor: Meclisin daha yogun calısmasına yonelik karar alınmasıve bekleyen tasarı ve tekliflerin kanunlastırılması gibi. Ozellestirmeye yonelikkafa karıstıran demeclerin sona ermesi gibi. Koalisyon ortaklarının muhalefetpartisi gibi davranıp her an “kacabilir” imajı vermemesi gibi seyler. Yoksa, art-maya baslayan kotumserligi ters cevirmek pek kolay olmayacak ve programınbasarıya ulasma sansı azalacaktır.

Ankara’nın Dayanılmaz Agırlıgı

Bu yılın butce rakamları, gecmis yıllardaki egilimi degistirmedi: TurkiyeAnkara’nın dayanılmaz agırlıgı altında “eziliyor”. Konsolide Butce ToplamGiderleri’ne iller itibariyle bakıldıgında, en yuksek gider payı Merkez’de: Yuzde70. Ikinci sırada Merkez’in ili Ankara geliyor: Yuzde 5.2. Buna karsılık ulkenufusunun beste birinin yasadıgı Istanbul’un toplam butce giderleri icindeki payı

191

Page 198: Alaca Karan Lik Ku Sagi

1989 1991 1993 1995 1997 1999 20010

10

20

30

40

50

60

70

Sekil 34: Sanayi kesimindeki “daha kotumserler” (yuzde).

yuzde 4.5. Oysa toplam butce gelirlerinin ucte biri Istanbul’dan tahsil ediliyor:yuzde 33.5. Ankara’nın gelirlere katkısı yuzde 11.7. Diger illere bakıldıgındaen “adaletsiz” davranılan ilin Kocaeli oldugu anlasılıyor. Toplam butce gelirler-ine yuzde 11.8 katkıda bulunan Kocaeli’nin butce giderleri icindeki payı sadeceyuzde yarım. Yatırımlar acısından bakıldıgında da Ankara inanılmaz bir sekildediger butun illerden onde geliyor. Dogrusu, Ankara’da ikamet eden birisi olarakmuthis yatırımlar(!) yapıldıgını gorebiliyordum ama, yine de il olarak Ankara’yaIstanbul’dan daha fazla kamu yatırım harcaması yapılmıs olması beni sasırttı.DPT rakamlarına gore 1990-1997 yılları arasında Ankara’ya yapılan yatırım(1998 fiyatlarıyla) 2.6 milyar dolar iken Istanbul’a yapılan yatırım 2.3 milyardolarda kalıyor. Ilk beste yer alan Izmir ve Kocaeli’ne bu donemde yapılanyatırımların toplamı hemen hemen Ankara’ya yapılan yatırımlar kadar: 2.8 mil-yar dolar. Anlasılan, Ankara’nın “bina yapmaktan” basını kasıyacak vakti yok.

Kalkınmada Oncelik

Cuma gunu itibariyle 49 tane “kalkınmada oncelikli” ilimiz var. Bu illerimizdetoplam nufusun yuzde 36’sı yasamakta. Yıllar itibariye bakıldıgında kalkınmadaoncelikli illerin toplam nufus icindeki payında bir azalma gozleniyor. 1990yılında yuzde 38 olan bu oran 1997 yılıında yuzde 36’ya inmis. “Kalkınmadaoncelikli” iller arasında surprizler de var: 10 bin kisiye dusen araba sayısındaTurkiye’de 7. olan Zonguldak gibi, kisi basına banka kredilerinde Turkiye or-talamasının iki katı bir ortalama tutturan Giresun gibi. Biz Dogu Anadoluve Guney Dogu Anadolu’yu kalkınmada oncelikli biliyorduk, Karadeniz debuna katılmıs. Orta Anadolu’da Ankara dısındakilerin cogu “oncelikli” olmus.Ankara zaten “suyun basını tutmus” vaziyette. Biraz calısırsak, pek yakındabutun Turkiye “kalkınmada oncelikli” hale gelir herhalde.

192

Page 199: Alaca Karan Lik Ku Sagi

YOLSUZLUK VE IMF

31 Ekim 2000

“Kamuoyunda adalet sisteminin saglamlıgın duyulan guveni ve adliislemlerde etkinligi artırmak yapısal reformun onemli bir hedefi olup, ekonomininyeniden yapılanmasında anahtar rol oynamaktadır...Bunu gerceklestirmek uzerehazırladıgımız kapsamlı program, adli surecin hızını artırıp seffaflık cercevesindeyolsuzluga daha az imkan veren ve yolsuzluga karısanların yargılanması gibionlemlerle yolsuzlugu guclu bir sekilde caydıracak duzenlemeler icermektedir. . .

Butcenin hazırlanmasında yolsuzluklara karsı agır cezalar ve idari reformyanında, ozellikle ust duzey kamu calısanlarının ucretlerini iyilestirme ilkesinedikkat edilecektir. . . Ozel sektorle kamu sektoru ust duzey yoneticileri arasındakiucret farkı cok yuksek duzeylerde olup bu farkın giderilmesi, yolsuzluga karsıalınacak onlemlerle birlikte, kamu hizmetleri reformunun bir parcasıdır...

Hukumet X bankasıyla ilgili sorusturmanın guvenilir bir seklidesurduruldugune ve benzeri olayların meydana gelmemesi icin sistemin veizlenecek yontemlerin guclendirildigine dair kamuoyunu ve piyasaları iknaetmeye yonelik sert onlemler almıstır. Bassavcılık X bankası meselesinin yolsu-zlukla ilgili kısmında su ana kadar bir mahkumiyetle sonuclanan sorusturmasınısurdurmekte olup, sorusturma ilerledikce benzer sonuclar alınacaktır. . . .Hukumet ozel sorusturmaya tabi olacak bir dizi buyuk sirketin listesinibelirlemis olup, yapılacak incelemelerde bu sirketlerin yolsuzluk ve digerkanunsuzluklara bulasıp bulasmadıkları acıga cıkacaktır. . .

Merkez Bankası X sayıdaki butun bankaların saglam ve saglıklı olmasıkonusunda kararlıdır. Bankaların tamamının sahibi ve yoneticileri uygunluktestlerinden gecirilmis, bu testlerden gecemeyenler uzaklastırılmıs ve yerler-ine yeni atamalar yapılmıstır. Merkez Bankası sermayeleri yuzde X’in altınadusen bankaların sermayelerini bu duzeye yukseltmeleri icin X ay sure tanımısolup bunu gerceklestirmeyen bankalar ve sahipleri hakkında gereken islemi ya-pacaktır. Bankaların sermaye yeterlilik oranlarını X yılı sonuna kadar en azyuzde X’e cıkarma konusunda verdikleri is planları incelenmektedir. Butunbankaların bu is planlarına uyup uymadıgı ucer aylık donemler itibar iyle kon-trol edilmekte olup, hedeflere ulasılamadıgında Merkez Bankası gereken islemiyapacaktır. Hukumetle ortak bir sekilde sermayeleri iyilestirilen ozel bankalarda Merkez Bankası ve Bankacılık Duzenleme Komitesi tarafından ucer aylıkdonemler itibariyle izlenecek ve hedeflerden sapmalar tespit edildiginde gerekenduzeltici onlemlerin alınması icin Maliye Bakanlıgına rapor edilecektir. . .

Otoriteler finansal sistemin guclu ve guvenilir olması konusunda kapsamlıbir yaklasımı benimsemektedir. Merkez Bankası IMF’ye her bankanın aylık veri-lerini X tarihinden itibaren sunacaktır. Merkez Bankası Idare Meclisi bankalarındenetlenmesi konusunda bir mastır strateji planını onaylamıstır. Bu plan,IMF’in de yardımıyla, denetleme ve inceleme faaliyetlerini Basel komitesinin

193

Page 200: Alaca Karan Lik Ku Sagi

temel prensipleriyle uyumlu bir sekilde uluslararası standardlara uygun hale ge-tirmeye yonelik gerekli reformların hayata gecirilmesinde rehber olacak ve bankadenetimine yonelik teknik yardım projelerinin esgudumlu bir sekilde yapılmasınısaglayacaktır. Merkez Bankası kamu bankalarının her birinde ciddi bir yerindedenetim gucu bulunduracaktır. Benzer planlar finansal sektorun diger kesimleriicin de X tarihinde gelistirilecektir. . . ”

Yukarıdaki ifadeler Endonezya hukumeti tarafından 20 Ocak 2000 tarihindeIMF’ye verilen niyet mektubundan Turkce’ye ceviriler. Niyet mektuplarınınnasıl yazıldıgı malum. “Bu IMF her ulkede aynı receteyi uyguluyor yahu!”diyenler haklı galiba!

194

Page 201: Alaca Karan Lik Ku Sagi

MUTEAHHITLER ZOR DURUMDA

5 Kasım 2000

Yurtdısında is yapan muteahhitlerin elde ettigi gelirler 1990’lı yıllarınbasında hızla artarak Turkiye ekonomisi icin onemli bir doviz girdisi olmayabaslamıstı. 1998 yılında bu kalemden elde edilen gelirlerin toplamı 2.5 milyardolara ulastı. Gectigimiz yıl ise toplam gelirler ani bir azalısla 1.2 milyar dolaradustu. Bu yıl gecen yıldan daha kotu: Gectigimiz yılın ilk yedi ayında 734 mi-lyon dolar olan dogrudan yatırım gelirleri bu yılın aynı doneminde 581 milyondolarda kaldı.

Devlet Istatistik Enstitusu gectigimiz hafta Turk muteahhitlerin yurt dısındagerceklestirdikleri muteahhitlik hizmetleri konusunda baslattıgı bir calısmanınilk sonuclarını acıkladı. Konuyla ilgili firmalara soru kagıtı gonderilerek uygu-lanan anketin sonuclarına gore 1998 yılında sozlesmesi imzalanan proje sayısı121, bu projelerin toplam sozlesme bedeli de 2.2 milyar dolar. Gecen yıl imza-lanan 99 projenin toplam sozlesme bedeli ise 1.4 milyar dolarda kalmıs. Bu du-rum, yurtdısında is yapan muteahhitlerin degisik nedenlerle pazar paylarını kay-betmeye basladıklarını ve “ilgi” beklediklerini gosteriyor. Daha acık soylemekgerekirse, politika belirleyicilerine yurtdısındaki ihalelerde sadece kisisel gayret-lerin yeterli olmadıgını ve en ust duzeyde “lobicilik” yapılmasının zorunluoldugunu birilerinin hatırlatması gerekiyor.

Anket sonuclarından, yeni imzalanan sozlesmelerin yanında, sozlesmesi eskiyıllarda imzalanmıs ancak 1998 yılı sonunda tamamlanmamıs 320 projenintoplam sozlesme bedelinin 10.1 milyar dolar oldugu anlasılıyor. Bu projelericerisinde en buyuk pay Bagımsız Devletler Toplulugu (5.5 milyar dolar) veAfrika’ya (2.3 milyar dolar) ait. 1999 yılında imzalanan 99 proje sozlesmesindede en buyuk pay 1.2 milyar dolarla yine Bagımsız Devletler Toplulugu’na ait.Projelerin dagılımına gore 1998 yılı sonunda surmekte olan 320 projeden 240’ınıkonut ve konut dısı insaat, 11’ini otoyol, 5’ini havaalanı insaatı olusturuyor. Buprojelerin tamamının 2001 yılı sonuna kadar tamamlanması bekleniyor.

Doviz gelirlerine her zamankinden daha fazla ihtiyac duydugumuz birdonemde yurtdısı muteahhitlik gelirlerinin azalıs trendine girmis olması kaygıverici. Son aylarda ihracat ve turizm gibi doviz geliri elde eden sektorlerin sorun-larına egilme isareti veren hukumet, umarız muteahhitlerle ilgili de bir eylemplanı hazırlıgı icindedir.

Bankacılık Karlı mı?

Bankacılık sektoruyle ilgili haberler on plana cıkınca, bankacılıgın karlı olupolmadıgına dair tartısmalar da (tekrar) basladı. Asagıdaki yazı 23 Nisantarihinde bu kosede yer almıstı. Tekrar guncellik kazanması nedeniylealıntılıyorum: “IMF tarafından Turkiye ile ilgili yayımlanan rapor, piyasaların

195

Page 202: Alaca Karan Lik Ku Sagi

yıllardır bildigini bu kez yazılı hale getiren bir calısma. Finansal sirketlerarasında bankaların konumunu inceleyen calısma OECD tarafından yapılan birbaska calısmaya atıfta bulunuyor. Karlılık kriteri olarak enflasyon etkisin-den arındırılmıs vergi oncesi karların toplam varlıklara oranına bakıldıgındaTurkiye, diger OECD ulkeleri ile karsılastırıldıgında yuzde 3 ortalama ilekarlılıkta on sıralarda yer alıyor. Aynı oran, ornegin, Avusturya ve Almanya’dayuzde 1’in altında kalırken Meksika’da yuzde 2.6, Polonya’da ise yuzde 3.7Bankaların bu yuksek karlılıgı, isletme masraflarının da goreceli olarak yuksekoldugu bir ortamda gerceklestirmis olmaları dikkat cekici. Bunun anlamıTurkiye’de faiz marjının nispeten yuksek olması. Turkiye’de bankalar, toplamvarlıkların ortalama yuzde 3.9’ı kadar isletme masrafı tasırken aynı oranıngelismis piyasa ekonomilerinde yuzde 2 civarında oldugu goruluyor. Personelacısından bakıldıgında ise, OECD tarafından kullanılan iki degisik kriter var.Ortalama varlıklara oranla personel masrafı Turkiye’de yuzde 2.8. Calısmadayer alan tablodaki diger ulkelerde ise bu oran yuzde 2’nin altında. Ote yandan,1 milyon dolarlık mevduat basına dusen personel gideri Turkiye’de 32 bin dolariken diger ulkelerde bu rakam 22-28 bin dolar arasında degisiyor“.

Enflasyon Direnebilir

Ekim ayı enflasyon rakamları sonrasında, program cercevesinde bu yıl sonu icinhedeflenen yıllık enflasyon oranlarına 1-2 aylık bir gecikmeyle ulasılacagı bir kezdaha anlasıldı. Bu yıl sonu itibariyle gerek TEFE gerekse TUFE uzerindenhesaplanan yıl sonu enflasyon rakamlarının 1987 yılından bu yana gorulen endusuk yıllık enflasyon olacagı da kesinlesti. TEFE’ye gore hesaplanan yıllıkenflasyonun yıl sonunda yuzde 30, TUFE’ye gore hesaplanan yıllık enflasyonunda yine yıl sonunda yuzde 37 olması beklenebilir.

Ekim ayı enflasyon rakamları enflasyonun “direnise” gecebileceginin ilksinyalleri olabilir. Daha once de belirttigim gibi, yıllık enflasyon oranı yuzde 15-25 (aylık yuzde 1.2-1.9) platosunda bir direnc gosterecektir. Enflasyonu dahada dusuk duzeylere cekebilmek icin bugune kadar gosterilen gayretlerden cokdaha fazlasının gosterilmesi gerekiyor.

196

Page 203: Alaca Karan Lik Ku Sagi

YOKSULLUK VE IMF

7 Kasım 2000

“IMF ve Dunya Bankası programları uygulandıkları ulkelerdeki yoksullarınekonomik durumunu daha da kotulestirir”. Hipotez bu. Boyle bir hipotezi“test” etmenin degisik yolları vardır: 1970’li yıllarda iktisat dersi aldıgınızkisilerin sizlere ogrettiklerinden bir sonuca varabilirsiniz. Bu noktada, sizeogretilenlerin “bilimsel” bir temele mi dayandıgını veya o donemin ideolojikkamplarının kaygılarından mı kaynaklandıgını hatırlamanızda fayda var. Yoksa,toplumda kanaat onderi olarak one cıkmıs isminize “iktisaden leke dusme”tehlikesi dogar.

Yazının girisindeki hipotezi test etmenin bir baska yolu konuyla ilgili verileritoplayarak istatistiksel yontemlere basvurmaktır. IMF tarafından 9-10 Kasımtarihlerinde duzenlenen bir arastırma toplantısında sunacagı tebligde DunyaBankası’ndan William Easterly bu ikinci yontemi secmis. Yazar 1980-1998yılları arasında IMF ve Dunya Bankası tarafından verilen her turlu krediylebu kredileri alan 65 degisik ulkedeki yoksulluk rakamlarından yola cıkarakekonometrik bir calısma yapmıs. Calısmanın bulgularına gore, IMF ve Dunyabankası programları “yoksulluk azalımının buyume esnekligini azaltıyor”. Birazteknik bir sonuc ve meslekten olmayanlar icin acmak gerekiyor.

Bir ekonomideki iktisadi buyume ile yoksulluk oranı arasında pozitifveya negatif bir iliski bulunabilir. Bugune kadar yapılan calısmalar, buyukcogunlukla, iktisadi buyume ile yoksulluk oranı arasında ters bir iliski oldugunuortaya koyuyor: Iktisadi buyume ile birlikte ulkedeki yoksulluk oranında bellibir azalma oluyor. Ne kadarlık bir azalma? Bu sorunun cevabı “yoksullukazalımının buyume esnekligi” kavramı tarafından veriliyor. Buyume artısı ilebirlikte yoksulluk oranı hızla azalıyorsa “esneklik yuksek“, iktisadi buyumeile birlikte yoksulluk oranı hızlı azalmıyor veya degismiyorsa “esneklik dusuk”cıkıyor. Iste, Easterly tarafından yapılan calısmanın bulgusu, IMF program-larının bu esnekligi azalttıgı seklinde. Yani, calısma IMF ve Dunya Bankasıprogramlarıyla birlikte yoksulların iktisadi buyumeden daha az pay aldıgınısoyluyor. Iyi mi, kotu mu? Cevap icin aceleci davranmayın.

Esneklik kavramının ima ettigi sey, bir seyin bir baska seyde meydana ge-len degisime karsı verdigi tepki. Eger yoksulluk oranı iktisadi buyumeye pekfazla tepki vermiyor ve neredeyse sabit kalıyorsa, benzer sekilde, ekonomide birdaralma veya resesyon oldugunda da pek fazla tepki vermiyor ve sabit kalıyordemektir. Dolayısıyla, bu esnekligin dusuk oldugu ortamlarda yoksullar ik-tisadi dalgalanmalardan daha az etkilenir ve daha az dalgalı, sert hareketlergostermeyen “yumusak” bir tuketim patikası izler. Bu nedenle, calısmanınsonuclarından yola cıkarak IMF ve Dunya Bankası programlarınını yoksullarıntuketimini yumusatmaya yol actıgını (teknik olarak yoksulların tuketimininvaryansını dusurdugunu) soylemek mumkun.

197

Page 204: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Bulguların yorumlanmasında “yoksulluk” kavramından ne anlasıldıgını daunutmamak gerek: Genel olarak nufusun kisi basına gunluk geliri 2 dolar veyadaha az olan kesimi yoksul olarak tanımlanıyor. Turkiye orneginde bu, 2 cocuklubir ailede 160 milyon TL aylık gelire tekabul ediyor.

Yazının baslangıcındaki hipotezi test etmek icin bir baska yontem daha var:“Olsa olsa yontemi“. Siyasi gorusunuzden, inanclarınızdan, duygularınızdanmumkun oldugunca bagımsız bir sekilde sagduyunuza dayanarak “olsa olsasoyledir” seklinde bir sonuca varmak. Bu yontemi kullanırsanız, sizce neredeyse1 yıldır uygulanmakta program aylık geliri 250 dolar civarında olan aileleriniktisadi durumunu daha da kotulestirdi mi?

198

Page 205: Alaca Karan Lik Ku Sagi

SANAYIDE FAY HATTI

12 Kasım 2000

DIE tarafından derlenen Aylık Sanayi Uretim Indeksi sonuclarına goresanayi uretimi Eylul ayında gecen yılın aynı donemine gore yuzde 6.3 artısgosterdi. Ote yandan Imalat Sanayii’ndeki uretim artısı da aynı donemde yuzde7 olarak gereklesti. Mevsimsel etkilerden arındırılmıs endeks rakamlarına gore,Eylul 1999’da “dip yapan” sanayi uretimi o tarihten bu yana toparlanarak,genislemesini surduruyor.

Gectigimiz on yıllık donemde toplam sanayi uretiminin yuzde 70’lik birartıs gosterdigi anlasılıyor. Bu artıs, sektordeki ortalama buyume oranınınyıllık yuzde 4.7 oldugunu anlamına geliyor. Sozkonu donemde iki agır resesyonyasanmıs olmasına ragmen bu performansın gosterilmis olması, uygun ortamınsaglanması halinde sanayi sektorunun ciddi bir atılım yapabilecegi dusuncesinidoguruyor. Uretim endeksinin yer aldıgı yandaki grafik de bunun bir gostergesi.Acıkca goruldugu gibi, ekonomide yasanan resesyonun bir sonucu olarak 1994ve 1999 yılları sanayi sektoru icin adeta “kabus” yılları olmus. Uretimde mey-dana gelen azalıslar sonucunda endeks bu yıllarda “fay hattı kırılması” gibikırılmalara maruz kalmıs.

Sanayi sektorundeki uzun donem buyume oranı, yanda yer alan uretim en-deksi egrisinin zaman icindeki “egiminden” hesaplanıyor. Yasanan resesyon-lar nedeniyle egride meydana gelen “kırılmalar”, ortalama egimin 1989-2000yılları arasında yuzde 4.6 cıkmasına neden oluyor. Alt donemlerine bakıldıgındaise durum biraz daha farklı. Ocak 1989-Haziran 1993 alt donemindeki orta-lama buyume oranı (egrinin o donemdeki egimi) yıllık 6.7 olarak karsımızacıkıyor. Bir diger alt donem, Haziran 1994-Aralık 1997 tarihleri ararsındakiortalama buyume de yuzde 7.4. Ucuz atlatılan(!) Rusya krizi ve deprem son-rasında sektor, gectigimiz bir yıllık donemde tekrar yuzde 8’in uzerinde bir egimyakalamıs durumda.

Turkiye ekonomisi icin 1989 (iktisaden pek cok seyin milatı olan bir yıldır)-1999 donemi; “basımıza ne geldiyse buyumeden geldi”, ve “aman kısa vadelisermayeyi urkutmeyin” anlayısının oldukca genis bir taraftar kitlesi buldugubir donemdi. Buna ragmen dinamizmini yitirmeyen sanayi sektorunun tekraryuksek bir buyume trendi yakalamıs olması sevindirici bir gelisme. Eskialıskanlıklar kolay terkedilmiyor. Bu nedenle, “ekonomi cok ısındı, sogutalım”onerilerini duymak sasırtıcı olmayacak. Bu onerileri ciddiye almamak gerekiyor.Uygulanan programla birlikte yeniden yapılanma sonucunda Turkiye ekonomisiorta ve uzun vadede yuzde 7-8’lik bir buyume oranı yakalayabilir. Umarız pro-gram basarılı olur ve yeni “fay hattı kırılmaları” yasanmaz.

199

Page 206: Alaca Karan Lik Ku Sagi

1989 1991 1993 1995 1997 1999 200160

70

80

90

100

110

120

Sekil 35: Aylık sanayii uretimi endeksi, 1997=100, filtrelenmis endeks. Donem: Ocak1986 - Ekim 2000.

Dıs Denge Bildiginiz Gibi

Son gunlerde hukumet yetkilileri ve yuksek burokratlar tarafından yapılanacıklamalara gore bu yıl icin cari islemler acıgına yonelik resmi tahmin 8 mil-yar dolar civarında. Yetkililerin, bu yıla kadar alısık olmadıgımız bir sekilde,gercekci tahminlerini kamuoyu ile paylasmaları olumlu bir gelisme. Dıs acıgayonelik yeni veriler edinildiginde gerek resmi gerekse resmi olmayan tahminlerde revize ediliyor. Bu kosede uzun suredir konuyla ilgili herhangi bir tahminya da analiz yer almadı. Cunku, “yeni” bir haber yok. Baska bir deyisle, buyılın ilk iki ayına ait verilerin acıklanması sonrasında Mayıs ayında yayımlanan“Dıs Acık Var, Panik Yok” baslıklı asagıdaki analizimi degistirecek bir gelismeolmadı:

“Kritik cari acık duzeyinin 7-8 milyar dolar oldugunu soyleyebiliriz. Bubuyuklukte bir cari acık verir miyiz? Muhtemelen evet. Kriz cıkar mı?Muhtemelen hayır. . . Bu boyuttaki bir acıgın krize yol acmaması icin bir yandanacık finansmanında dogrudan yatırımların ve uzun vadeli borclanmanın payınınartması, diger yandan da acıgın ileride daha da artmayacagına dair isaretlerinalınması gerekiyor. Bu noktada da reel degerlenmenin cok fazla olmaması onemkazanıyor. 2001 yılı ortasında TL’nin dalgalanmaya bırakılacak olması bu ne-denle programın “sigortası”. Iste, bu yıl kritik duzeyde acık verilse dahi herhangibir odemeler dengesi krizi cıkmaması “kur sabitlenmesinin onumuzdeki yıl sonaermesine” ve onumuzdeki donemde yabancıların dogrudan yatırımlarının art-masına baglı. Simdiden panige kapılmaya gerek yok ama dikkatli olmakta dafayda var.”

200

Page 207: Alaca Karan Lik Ku Sagi

99:01 99:07 00:01 00:070.8

0.9

1

1.1

1.2

1.3

1.4

1.5

Sekil 36: Imalat sanayii kamu-ozel fiyat oranı.

Enflasyonun Sorumlusu

TEFE’nin alt kalemlerine bakıldıgında, program basladıgında bu yana kamukesiminin kendi urettigi mallardaki fiyat artıs oranlarının ozel sektore gore dahadusuk oldugu dikkat cekiyor. Bazı elestiri ve analizler, kamuda fiyat artıslarınınuzun sure bekletilemeyecegini ve kamu kesiminin bir noktada yuklu bir zam yap-mak zorunda kalacagını ongoruyor. Bu analizler kamu kesiminin 1999 yıl icindeyuklu bir zam yapmıs oldugunu gozden kacırıyor. Yandaki grafik imalat sanayi-inde kamu ve ozel sektor fiyat endekslerinin birbirine oranını gosteriyor. Ikiendeks 1999 basında aynı degerlere sahipken kamudaki yuksek fiyat artısları ne-deniyle yıl sonunda kamu kesiminin fiyat endeksi ozel sektorun fiyat endeksininyuzde 40 uzerine cıkmıstı. Program sonrası aradaki fark kapanmaya basladıama hala kamu kesimi imalat sanayii fiyat endeksi ozel sektor imalat sanayiifiyat endeksinin yuzde 30 uzerinde. Dolayısıyla, “kamu kesimi fiyat artısılarınıbekletiyor, yuklu zam gelecek” onermesi pek o kadar dogru degil.

201

Page 208: Alaca Karan Lik Ku Sagi

TBTF ve AHLAK RISKI

14 Kasım 2000

Bilindigi gibi, bankalardaki mevduatlara ve bankanın diger yukumluluklerinegetirilen garantiler (sigorta) bu mevduatlara veya bankanın borclarına odenenfaizin gercegi yansıtmamasına neden oluyor. Daha acık bir ifadeyle, bankanınyukumluluklerine odedigi fiyat, bankanın riskli faaliyetlerinin sonucundaodemesi gereken risk primini icermiyor. Banka da; ustlendigi riske karsın,odemesi gerekenden daha dusuk bir fiyat sinyali aldıgı icin baska kosullarda fi-nanse etmeyecegi daha riskli projeleri finanse etmeye, yani, yuksek riskli kredilervermeye baslıyor. Bu duruma sistemde “ahlak riski” (moral hazard) olusmasıdeniliyor.

Federal Rezerv Bank of Minneapolis’in baskanı Gary H. Stern, ChicagoFED tarafından gectigimiz yıl duzenlenen bir bankacılık konferansında yaptıgıkonusmada, bankacılık sistemindeki “ahlak riski” ve denetleme-duzenleme konu-larına deginiyordu. Stern, bankacılık sistemindeki denetleme ve duzenlemekurallarının tek basına “ahlak riskini” ortadan kaldırmayacagını, piyasalardaolusan sinyallerin dikkate alınması gerektigini one suruyor. ABD’deki Mevd-uat Sigortası (FDI) uygulamasını irdeleyen baskan, bu sistemin ciddi eksikliklericerdigine dikkati cekiyor.

Finansal sistemde “mevduatı sigorta fonu” gibi guvenlik aglarının yazınınbaslangıcında belirttigim sekilde “ahlaki risk” olusturmasını engellemek icin aklagelen ilk onlem bankacılık islemlerinin sıkı bir sekilde denetim ve duzenlenmesioluyor. ABD’de de FDI ve diger bankacılık reformlarıyla bankaların alabilecek-leri risklere belli bir sınır getirilmesi hedeflenmis. Teorik olarak, FDI ile getirilenduzenlemeye gore finansal olarak daha zayıf yapıdaki bankaların daha yuksektasarruf sigortası primi odemesi gerekiyor. Bu duzenleme sonucunda; saglıksızbankalar daha fazla teftis edilmeye baslanıyor, pek cok islemleri sınırlanıyor,risk yonetiminde calısanlar artıyor, denetleme ve duzenleme kurumları dahayuksek kalitede kisileri calıstırıyor, vb. Stern, bu olumlu gelismelere ragmen,denetleme ve duzenlemenin ahlak riskini ortadan kaldırmaya yeterli olamay-acagını one suruyor. Nedenlerine gelince. . .

Ahlak riski, iktisadi aktorlerin eylemleri sonucunda yarattıkları ek maliyetiyuklenmemeleri durumunda ortaya cıkıyor. Denetleme ve duzenleme yetk-ililerinin bu maliyetleri dogrudan odetmeleri mumkun degil. Ornegin X bankasıhakkında dedikodu cıkaran ve o bankanın daha yuksek faiz odemesine neden olanY bankası yoneticisini yakalamak ve faiz farkını odettirmek pek kolay degil.

Denetleme ve duzenleme sonrasında kotu bankaların batık duruma gelme-den once kapatılacagına dair piyasalarda guven eksikligi bulunuyor. Gecikenduzenleyici onlemler, fazlasıyla sıkı yasal ve duzenleyici uygulamalar, bankalarınrisk pozisyonlarını degistirmede cok hızlı davranabilmeleri, maliyeti yuksekbanka batıslarıyla sonuclanabiliyor.

202

Page 209: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Duzenleyici organların bankaların yuklendikleri riskleri tam olarakalgılamaları mumkun olmuyor. Bunun en onemli nedeni de banka ile duzenleyicikurum arasında bulunan bilgi asimetrisi.

Belki butun bunlardan daha onemlisi, bazı bankaların “fona devredile-meyecek, kapatılamayacak kadar buyuk olması” (too-big-to-fail, TBTF) ol-gusundan kaynaklanan “ahlak riski”. TBTF durumunda olan banka sahipve yoneticilerinin bu durumu istismar edecek davranıslar icerisine girmesi, sis-temdeki basat pozisyonlarını “haksız rekabet” aracı olarak kullanması bilin-medik, beklenmedik bir durum degil. Bu nedenle, kimi zaman “ahlak riski”TBTF bankalarda yogunlasıyor. Konuya devam edecegiz.

203

Page 210: Alaca Karan Lik Ku Sagi

MALIYE, MALIYE, MALIYE

19 Kasım 2000

Gectigimiz hafta TBMM’ne sunulan 2001 yılı butce taslagı, hukumetindezenflasyon ve yeniden yapılanma programı konusunda kararlılıgını gosterirkenonumuzdeki donemde yapılması gerekenlere yonelik ipuclarını da tasıyordu.

Gelecek yıl icin yuzde 4.3 artısla 48.4 katrilyon olarak belirlenenen toplamharcamalar yonunden bakıldıgında, uzun yıllardır ekonomiyi “esir” alan veyıldan yıla katlanarak buyuyen faiz harcamalarının artık azalmaya baslamısolması dikkati cekiyor. 2000 yılı gerceklesme tahminleriyle karsılastırıldıgında2001 yılında meydana gelecek azalma GSMH’nın yuzde 5.4’u olarak tahminediliyor. Toplam faiz harcamaları bu yılki 20.2 katrilyon duzeyinden gele-cek yıl 16.7 katrilyona gerileyecek. GSMH deflatorundeki artısın yuzde 18oldugu gozonune alınırsa bu azalmanın reel anlamda ciddi boyutlarda olduguanlasılacaktır. Bu yıl vergi gelirlerinin yuzde 76’sını duzeyinde olan faiz harca-maları, gelecek yıl vergi gelirlerinin yuzde 52’si tarafından karsılanacak. “Faizdısı fazla verme ve geri odediginden daha az borclanma” politikasının surmesisonucunda faiz harcamalarının butce icindeki agırlıgı onumuzdeki yıllarda dahada azalacaktır. Toplam transferler arasında yer alan sosyal guvenlik ku-ruluslarına yapılan transferlerde ise reel anlamda bir azalma degil, tam aksineartıs var. Bu durum, onumuzdeki donemin oncelikli konularından birinin SSKdısındaki sosyal guvenlik kuruluslarının, daha acıkcası Emekli Sandıgı’nın da iyibir sekilde “silkelenmesi” gerektigine isaret ediyor. Transfer harcamaları dısındaen yuksek reel artıs yatırım harcamalarında. Yine de, onumuzdeki yıl icin plan-lanan 3.5 katrilyonluk toplam yatırım harcamaları toplam butce giderleri icindeyuzde 7.5’luk bir payla cok dusuk duzeyde kalıyor. 12 katrilyon olarak plan-lanan personel giderlerinde reel bir artıs olmazken, 4.8 katrilyonluk diger cariharcamalarda yuzde 10’luk bir reel artıs var.

Konsolide butce toplam gelirlerinde reel olarak 3-4 puanlık bir artısla 43.1katrilyonluk bir duzey hedeflenmis. Toplam gelirlerdeki bu artısın vergi dısınormal gelirler tarafından saglanacagı anlasılıyor. Sonuc olarak butce acıgınınbu yılki 11.5 katrilyon duzeyinden gelecek yıl 5.2 katrilyona gerilemesi bek-leniyor. 16.7 katrilyonluk faiz harcaması yapıldıgı icin, gelecek yılın faiz haricbutcesindeki fazla 11.5 katrilyon. Faiz dısı fazlanın GSMH’ya oranı da bu yılhedeflenen yuzde 5.6 yerine yuzde 7 olarak gerceklesirken, gelecek yıl rekor kırıpyuzde 7.5’a yukselecek.

Fon kesintisi, kur capası, net ic varlıklar, rezerv para elbette bir programicin onemli unsurlar ama, maliye politikası enflasyondan kurtulmak isteyen birekonomi icin hayati oneme sahip. Daha onceki bir yazıda da belirtmistim: “EgerIMF’ye de bir slogan gerekseydi, sayısız enflasyonu dusurme proramına sahitliketmis, pek cogunun olusturulmasına katkıda bulunmus, beceriksiz ulkelerinbasarısızlıkları kendisine fatura edilmis bu kurulusun sloganı, muhtemelen, “It

204

Page 211: Alaca Karan Lik Ku Sagi

is the fiscal policy, stupid!” (onemli olan maliye politikası, salak!) olurdu.”Turkiye bu yılki basarılı butce performansından sonra, 2001 icin hazırlananbutceyle bu onemin farkına vardıgını gosteriyor.

Otomobili Alan. . .

Agustos ayı dıs ticaret rakamlarının acıklanmasıyla birlikte dikkati ceken birnokta, tuketim malları ithalatında gorulen ani artıs oldu. Gectigimiz yılın aynıayına gore dolar bazında yuzde 91 artıs gosteren tuketim malları ithalatı bir ayda693 milyon dolara yukselmis bulunuyor. Bu rakam, 1980’li yılların ortalarındaTurkiye’nin yaptıgı toplam aylık ithalata yakın bir rakam. Tuketim malları itha-latının toplam ithalat icerisinde payının dusuk olmasına karsın bu payın uygu-lanan programla birlikte artmaya baslaması endise duyulacak duzeyde olmasada olumsuz bir gelisme. Ancak, ozellikle bazı hukumet uyelerinin “ithal otomo-billere ve tuketim malı ithalatına vergi gelecek” demeclerinden sonra Agustosayındaki bu artısın ilerideki tuketim talebinin one cekilmesiyle olustugu aklageliyor. Agustos ayında yarım milyar dolar duzeyine erisen “kara tasıtları vebunların aksam ve parcaları” mal grubunda meydana gelen artıs, gecen yılın aynıdonemine gore yuzde 143. Vergi koymayı “dusunen” hukumet vergiyi cıkaranakadar, “otomobili alan gumrugu gecti” galiba.

Bir Alıntı:

Literaturdeki bankacılık ve finans modelleri sistemde birden fazladengenin olabilecegini gostermektedir. Bu durumda tek tek kurum-lar ve butun ekonomi ani guven krizlerine karsı cok duyarlı bir halegelebilmektedir. Bu krizlerin etkisi “suru davranısı” nedeniyle dahada buyuyebilir. Bu nokta, son donemdeki literaturde acık bir sekildegosterilmis olup Charles MacKay’in 1841’de yayımlanan “Kala-balıkların Cılgınlıgı ve Olaganustu Populer Yanılsamalar” kitabındada carpıcı bir sekilde ifade edilmistir: “Insanların suru halindedusundukleri sık sık belirtilir. Gercekten de, insanlar suru halindeaniden cılgınlıga kapılmakta, akılları baslarına ise birer birer veyavasca gelmektedir. Stanley Fischer, 15 Kasım 2000, Mexico City

205

Page 212: Alaca Karan Lik Ku Sagi

TBTF ve AHLAK RISKI-2

21 Kasım 2000

Mikro iktisat literaturunde kullanıldıgı anlamıyla “ahlak riski” (moral haz-ard) aslında “ahlaksız” bir durumun ortaya cıkma olasılıgını ima etmiyor. Ahlakriski, ekonomideki aktorlerin satın aldıkları veya kendilerine verilen sigorta yada garantiler sonrasında, bazı kayıpların meydana gelme olasılıklarını (riski)artırmalarına verilen bir isim. Ornegin, normal kosullarda bir insanın evinehırsız girmemesi icin gerekli onlemleri alması beklenir: Kapıları kilitlemek,pencereleri acık bırakmamak, degerli esyaları varsa alarm taktırmak gibi. Bukisinin hırsızlık sigortası alması sonucunda eviyle ilgili guvenlik onlemlerine dahaaz dikkat etmesi evin soyulma olasılıgını artıracak, yani, sigorta sirketi “ahlakriskine” maruz kalacaktır.

“Ahlak riski” genellikle sigortacılık cercevesinde kullanılsa da iktisadi olarakpek cok alanda bu riske rastlanabilmektedir. Genel bir tanımlama yap-mak gerekirse; bir kisiye yapılacak odemeler o kisinin kendi eylemlerine baglıise ve bu eylemler tam olarak izlenemiyorsa ortada bir “ahlak riski” prob-lemi vardır. Bu risk, bilgi asimetrisinden kaynaklanmaktadır. Ornegin, biriscinin uretkenligini veya calısıp calısmadıgını izlemek zor oluyorsa isci daha azcalısabilir ve uretkenligini azaltabilir. Isveren bu “ahlak riskine” maruz kalma-mak icin mumkun oldugunca isciyi izleyerek odenen ucretin yapılan isle orantılıolmasına calısacaktır. “Omur boyu is guvencesi” veren sozlesmeler sonucundaTurkiye’de kamu kesimi yuksek derecede ahlak riski tasımakta, kimi kamu ku-rum ve kuruluslarında uretim yavaslamasını bir kenara bırakın, uretim yapmakdahi calısanın insafına terk edilmis bulunmaktadır.

Bankacılık ve finans acısından “ahlak riski” bir banka ya da finanskurumunun yukumluluklerine (mevduat gibi) getirilen sigortalar sonrasındadogabilmektedir. Yukumlulukler icin var olan sigorta sonrasında banka,varlıklarının kalitesine yeterince ozen gostermemekte ve riskli projeler finanseetmeye baslamaktadır. Turkiye bu ornegi 1994 yılının ortasından itibarenyasamaya basladı ve sonuclarını hep birlikte izliyoruz.

Turkiye’de daha once yuzde 100 olan mevduata devlet guvencesi, bu yıl or-tasından itibaren 100 milyar TL’ye indirilmis, gelecek yılbasından itibaren de50 milyar TL ile sınırlandırılmıs bulunuyor. Zaman icerisinde bu guvencenindaha da indirilmesi sasırtıcı olmayacaktır. Ilk bakısta mevduata guvenceninkalkması veya sınırlandırılmasıyla sistemdeki “ahlak riskinin” azalacagı aklagelebilir. Oysa bu uygulama sonrasında “ahlak riski” ortadan kalkmayıp yerdegistirecektir. Hatırlatmakta yarar var: Bankalarda “ahlak riskini” doguranunsur bankanın yukumluluklerine verilen garanti olup mevduat sigortası bugarantilerden “sadece biridir”. Mevduata guvencenin kalkmasıyla birlikteyukumluluklere verilen diger “ustu kapalı guvenceler” on plana cıkacaktır. Bu

206

Page 213: Alaca Karan Lik Ku Sagi

guvence de o bankanın kamu bankası olması veya el konulamayacak, bat-masına izin verilemeyecek kadar buyuk (too-big-to-fail, TBTF) bir banka olarakalgılanmasıdır. Bugun pek cok tasarruf sahibi, bankaların aktif kalitesinidegerlendirmeden, sadece “o batarsa hepsi batar” dusuncesiyle tasarruflarınıbelli bankalara kanalize etmeye baslamıstır.

“Turkiye’ye uc-bes banka yeter” gorusunu one surenlerin bu durumdadogabilecek “ahlak riskini” goz ardı etmemesi gerekir. TBTF olan finansalkurum ve bankalarda ortaya cıkabilecek “ahlak riski” onumuzdeki yıllardagerek Turkiye’de, gerekse diger ulkelerde onemli bir sorun olarak denetleyici veduzenleyicilerin karsısına cıkacaktır. Gelecek yazıda da bu sorunun cozumuneyonelik onerileri inceleyecegiz.

207

Page 214: Alaca Karan Lik Ku Sagi

BIR LATIN AMERIKA OYKUSU

26 Kasım 2000

Bankacılık sisiteminin liberalize edilmesi sonrasında bu sektorunduzenlenmesine yonelik alınan onlemler acısından Arjantin, Dunya Bankasıtarafından en basarılı ulkeler arasında tanımlanıyor. Yuksek enflasyon veistikrarsız makroekonomik ortam nedeniyle 1980’li yıllarda erimeye baslayanve 1989-1990 yıllarında “darmadagın olan” Arjantin’deki finansal sistem, otarihten bu yana kendini toparlamaya basladı. Ulkede 1991 yılında para kuruluduzenlemesine gecildikten sonra 1992 yılında yeni Merkez bankası kanunucıkarıldı ve mevduat sigortası kaldırıldı. Ekonominin hızlı bir sekilde buyudugu1992-1994 doneminde bankaların sermaye yeterlilik oranları artırıldı ve sektordeyeniden yapılanma basladı.

1994 yılı sonunda Meksika’da yasanan krizle birlikte Arjantin’deki pekcok banka, ozellikle de hazine bonosu-devlet tahvili tutanlar, ciddi sıkıntılaryasamaya basladı. Sistemdeki toplam mevduat kucuk bankalardan buyukbankalara kayıyor, bir kısım mevduat da dolara yoneliyordu. Merkez Bankasıgelismeleri degerlendirerek “bankacılık sektorunde likidite krizi” oldugu sonu-cuna vardı ve munzam karsılıkları azaltarak duruma mudahele etti. Sis-temdeki likiditenin miktarı kadar dagılımı da onemliydi. Bazı bankaların MerkezBankasında yuksek duzeyde rezervleri olmasına karsın diger bazı bankaların rez-ervleri daha dusuk duzeydeydi. Ozel bir “likidite paylasımı sistemi” kurulduysada pek basarılı olmadı. Bunun uzerine Merkez Bankası bazı bankalara ek mun-zam karsılık zorunlulugu getirdi. Merkez Bankası kanununda Subat 1995’deyapılan degisikliklerle de banka tarafından yapılan repo ve reeskont islemlerinindaha uzun sureli olabilmesine izin verildi.

Daha once IMF ile yapılan anlasmada belirlenen 1994 yılı sonu hede-flerini tutturamayan Arjantin yeni bir anlasma da yapmamıstı. Mayıs 1995’teyapılacak olan baskanlık secimleri nedeniyle ulkede belirsizlik iyice artmıs, Car-los Menem’in secimleri rahatlıkla kazanamayacagı anlasılmıstı. Muhalefetin ise,para kurulu sistemine ve ekonomideki liberal uygulamalara pek sıcak bakmadıgıbiliniyordu. Bu belirsizlik ortamında dedikodular, soylentiler hızla yayılmayabasladı. En sık duyulan dedikodu; hukumetin, daha once 1989’da oldugu gibi,tekrar mevduatları donduracagı yonundeydi. Iki hafta icerisinde hızlı bir mev-duat cekilisi yasandı ve 8 milyar dolar sistemi terkederek ulke dısına cıktı. Mart1995 ortasında IMF ve diger uluslararası kuruluslarla yapılan anlasma son-rasında panik durdu ancak, mevduatlardaki azalıs Mayıs ayında baskan secileneve mevduata sınırlı guvence getirilene kadar surdu. Bes ay gibi kısa bir surede,Aralık 1994-Mayıs 1995 doneminde, 8 milyar dolarlık mevduat azalısıyla bir-likte Merkez Bankası da doviz rezervlerinin yuzde 30’unu (5 milyar dolar) kay-betmisti. Tekila krizi olarak bilinen bu kriz sonrasında Arjantin’de 1995 yılıında

208

Page 215: Alaca Karan Lik Ku Sagi

51 finansal kurulus kapandı ve yılbasında 205 olan finansal kurulus sayısı yıl so-nunda 158’e geriledi.

Tekila krizinden ders cıkaran Arjantinli yetkililer, bankalara yonelik olarakBASIC (Bonds, Auditing, Supervision, Information, Credit Rating) planınıuygulamaya koydu. Plan, sistemdeki seffaflıgı artırıcı duzenlemeler yanında,denetleme ve duzenleme otoritesiyle piyasaların farklı bilgilere sahip ola-bileceginden yola cıkarak, bu iki gucu birlestirici onlemler iceriyordu. 2-3 yıl gibikısa bir surede dunyanın en kaliteli bankacılık duzenleme ve denetleme sistem-lerinden birine sahip olan Arjantin’de hala “gulluk- gulistanlık” bir durum yok.IMF ve diger uluslararası kuruluslardan gelecek yıl icin istenen 20 milyar dolarlıkkredi icin Baskan Fernando de la Rua tarafından 10 Kasım’da ilan edilen reform-ların uygulamaya konulması bekleniyor. Gecen hafta, Arjantin’de yayımlananLa Nacion gazetesinde yer alan bir soyleside Stanley Fischer, “Reformları ilanetmek yetmez, uygulamaya konulması gerekir” diyerek uygulama sonuclarınıgormeden kredi verilmeyecegini acıkca ifade ediyordu. Gazete, Fischer’in “re-formlar uygulanmak zorundadır” cumlesini soylesi boyunca 12 kez tekrar ettiginiyazıyor. Anlasılan, bir ulke kredibilitesini 3-5 yılda geri kazanamıyor.

Seffaflıgın Boylesi

Ulkedeki butun bireylerin, sirketlerin ve diger kurum ve kurulusların bir kim-lik numarası var. Merkez Bankası web sayfasına giriyorsunuz. Bu kimlik nu-marasını (numarayı bilmiyorsanız kisinin adını soyadını, veya sirketin adını)Merkez Bankası veri tabanına gonderdiginizde, Merkez Bankası size finansal sis-temdeki herhangi bir kurumdan kredi alan kisi ya da sirketin aldıgı kredilerindetaylarını ve kredileri veren kurumları, o kredi ile ilgili herhangi bir garantivarsa detaylarını ve borcun “kalitesini” bildiriyor. Merkez Bankası borclarınkalitesine yonelik bir puanlama getirmis: (1) kategorisindeki borclar “normal”(5) kategorisindeki borclar “batık”. Istediginiz kisi ya da sirketin borc yapısınıve borc kalitesini bir-kac dakikada ogrenme imkanı veren bu hizmet bedava.Anlattıgımız bu durum bir hayal degil: Arjantin Merkez Bankası bu hizmetisaglayan kurum. Simdi, “seffaflıgın bu kadarı da fazla” diyebilirsiniz ama,duzenleyici otorite ya da piyasa disiplininin saglanması da guvenilir ve saglambilgiden geciyor. Sistemin amacı bir yandan Arjantin finansal sisteminden borcalanlara yonelik seffaflıgı artırmak, ote yandan borc odemelerini tesvik etmek.Ne diyelim, darısı Turkiye’nin basına. Meraklısı icin, Arjantin Merkez Bankasıweb sayfası adresi: www.bcra.gov.ar.

209

Page 216: Alaca Karan Lik Ku Sagi

TBTF VE AHLAK RISKI-3

28 Kasım 2000

Son iki haftadır bu kosede, kamu otoritesi tarafından yukumluluklerineacık ya da ustu kapalı bir bicimde guvence verilen banka ve finansal kurum-lardaki “ahlak riski” (moral hazard) olgusuna dikkat cekmeye calısıyorum.Bu risk, verilen guvenceler sonrasında bankanın kredi ve istiraklerine yeterliozeni gostermemesi, guvence nedeniyle aktif kalitesinin dusmesi, olaraktanımlanabilir. Turkiye’de mevduatlara verilen guvencenin asamalı bir sekildekaldırılması sonrasın da yukumluluklerdeki tek guvence bankanın “batmasınaizin verilemeyecek kadar buyuk” (too-big-to-fail, TBTF ) olarak algılanmasıolacaktır. Literaturde bu tur banka ve finansal kurumlarda dogabilecek “ahlakriskini” azaltmaya yonelik degisik oneriler var. Bunlar arasında en sık rast-lanan, bankaların aktif kalitesine yonelik piyasa sinyallerini yakalayabilmek vebankaların asırı risk almalarını onleyebilmek icin butun bankaları “imtiyazsızborc” (subordinated debt) almaya zorlamak onerisi.

TBTF olan bankalarda “ahlak riskini” yukselten unsurun (bankanınbatmasına izin verilmeyeceginin dusunulmesinin) kolay kolay ortadankaldırılamayacagından yola cıkan oneri, aktif kalitesindeki bozulmanın onunegecmeye calısıyor. Eger bir bozulma varsa da bunu piyasa sinyalleri ile be-lirlemeye ve bankaları piyasaların gucuyle zorlamaya calısıyor. “Imtiyazsızborcların” ozelligi, bankanın “batması” durumunda bu borcu verenlerin ala-caklılar arasında en son sırada, hisse senedi sahiplerinin hemen uzerinde, yer al-maları. Federal Reserve Bank of Chicago ve Atlanta’nın onderliginde gelistirilenve FED tarafından da desteklenen “imtiyazsız borc” planıyla ilgili tartısma veoneriler, Colombia universitesi profesorlerinden C. W Calomiris’in “The Post-modern Bank Safety Net” (The AEI Press, 1997) isimli kitabında ve diger bazımakalelerinde ayrıntılı olarak yer alıyor.

Bankaların nakit dısındaki varlıklarının belli bir yuzdesini, mesela yuzde 2ya da 3’unu, “imtiyazsız borc” alarak finanse etmelerini zorunlu hale getirenbir duzenleme yapıldıgını, bu borca odenecek faizin ust sınırının da hazinebonosu-devlet tahvili faizlerinin bir-kac puan uzerinde oldugunu varsayalım.Bankaya bu duzeyde dusuk bir faizle imtiyazsız borc vermeye razı olacak-ların, bankanın portfoyundeki riskin yeterli derecede dusuk olduguna ikna ol-maları gerekmektedir. Sermaye yapılarının ve yatırımlarının kalitesi konusundaborclanma piyasalarını tatmin edemeyen, bu nedenle de “imtiyazsız borclarını”donduremeyen bankaların risk yapılarını hızlı bir sekilde gozden gecirmeleri,kendilerine ceki duzen vermeleri gerekecektir.

Finansal piyasaların gunden gune daha grift hale geldigi, surekli buluslarlayeni finansal urunlerin gelistirildigi ve bu nedenle de portfoy risklerinin cokhızlı degisebildigi gunumuzde “imtiyazsız borclar” denetleme ve duzenleme so-

210

Page 217: Alaca Karan Lik Ku Sagi

rumlulugunu piyasalara bırakmakta, piyasalar bu sorumlulugu (ustelik kendiparalarını tehlikeye atarak) yuklenmek zorunda kalmaktadırlar.

Elbette, “imtiyazsız borc” uygulamasında aksaklıklar cıkabilir. Bankalar buborcu ustu kapalı veya acık bir bicimde kendileri finanse ederek, uygulamadanbeklenen disipline zorlayıcı piyasa gucunun onunu kesmeye calısabilir. Ancakbu durum, yapılacak yasal duzenlemelerle onlenebilir. Piyasa sinyallerini riskyonetimine katmanın onemli bir aracı olan “imtiyazsız borc” uygulaması, Ar-jantin’de oldugu gibi, Turkiye’de de hızla uygulamaya konulmalıdır. Belki busekilde TBTF olan bankalar biraz daha dikkatli olur ve BDDK hızlı bir sekildebankalarla ilgili sinyalleri yakalar.

211

Page 218: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Kriz Arası

Onceki sayfalarda yer alan yazılardan da anlasılacagı gibi, Eylul 2000 tarihin-den itibaren, ozellikle bankacılık kesiminden gelen sinyaller pek o kadar ic acıcıdegildi. Kasım sonunda yasanan kriz gosterdi ki, gerek siyasi irade ve yuksekburokratlar, gerekse ozel sektorun onemli bır bolumu ne programı, ne de pro-gram sona ererse karsı karsıya kalınacak riskleri anlayıp algılayabilmisti.

Bir yandan akademik calısmalarımdaki yogunlugun artması, ote yandanKasım krizinin dogurdugu halet-i ruhiye ile Yeni Binyıl gazetesindeki yazılarımaara verdim. Turkiye ekonomisine yonelik gozlem ve yorumlarım, Ekim 2001tarihinden itibaren Sabah gazetesinde yayımlanmaya baslandı. Bundan sonrakiyazılar, o yazılar.

212

Page 219: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ZEMINE CAKILAN EKONOMI

20 Ekim 2001

Butce taslagı rakamlarının acıklanmasıyla birlikte “crony commentator”(ahbap-cavus yorumcuları) olarak adlandırılabilecek bir-kac kisinin dısındahemen hemen herkes hosnutsuzlugunu dile getirdi. Nasıl hosnut olursunuzki? Kayıtlı ekonomide yer alıp bir katma deger uretenler, gelirlerinin en azyarısını vergi olarak kamuya “kaptırıyor”. Ortalama bir calısanın odedigi vergi-leri sıralarsak: Gelir vergisi, KDV, ATV, emlak, motorlu tasıt, iletisim, ulasım,seyahat, egitime katkı, ek vergi, muamele vergisi, islem vergisi aklıma ilk ge-lenler. Kamuda is yaptırırken odenen harc, pul, “falanca sandıga yardım” dacabası. Sonunun ne olacagı bilinmedigi ve dogru durust bir hizmet uretemedigiicin bu listeye SSK ve issizlik sigortası primlerini de ekleyebilirsiniz. Yani, birde “calısma vergisi” oduyoruz.

Gelecek yıl icin ortalama dolar kurunu 2 milyon TL kabul ederseniz, butcetasarısına gore hukumet 36 milyar dolar civarında bir gelir elde etmeyi hede-fliyor ve bunun 29 milyar doları vergi gelirleri. Buna karsılık tahmin edilentoplam harcama 49 milyar dolar. Dogal olarak, sıradan bir calısanı ilgilendirensey kamu hizmetlerindeki kalite ve kamu harcamaları icerisinde yatırıma ayrılanbolum. Hani, “Odediginiz vergiler size yol, su. . . .” denilen bolum. Hukumetingelecek yıla iliskin niyetlerinin bir manzumesi olan butceye gore onumuzdeki biryılda yapılacak toplam yatırım harcaması 3 (uc) milyar dolara ulasmıyor. Buyatırım harcamalarının tamamını tunel yapmaya ayırsanız 3 tane Bolu tunelinizor yaparsınız. Karsılıksız verilen para anlamına gelen transfer harcamaları(faiz haric) ise 10 milyar dolara yakın. Personele odenen 11 milyar dolar ile“diger cari” harcamalardaki 4 milyar doları topladıgımızda faiz dısındaki har-camalar toplam 28 milyar dolar. Toplam faiz odemeleri ise 21 milyar dolar. Bubuyuklugun bir bolumu alınan borcun anaparasında meydana gelen asınmalarayonelik odeme olarak kabul edilse bile, kamu kesiminin borcuna odedigi reelfaizin 15 milyar dolar civarında oldugunu rahatlıkla soyleyebiliriz. Reel olaraktoplam vergi gelirlerinin yarısı, toplam gelirlerin yuzde 40’ı borcu bir sure dahacevirmek icin harcanıyor. Bunun ima ettigi durgunlugun surmesi ve gelirinyeniden dagılımı konularında konusmak ise neredeyse yasak.

Gelecek yıl icin ongorulen buyumeye gelince. . .Hukumetin tahmini yuzde4. Bazılarına gore bu bir “canlanma” isareti. Simdi; bir binanın yirmincikatından hızla yere dusen bir kisi, cogu zaman zemine temas ettigi anda yereyapısıp kalmaz. Birazcık yukarıya dogru zıplar. Gelecek yıl icin ongorulenbuyume iste bu turden bir “canlanmaya” benziyor ve Turkiye ekonomisininzemine cakılmakta oldugu gercegini degistirmiyor.

Turkiye’deki kisi basına GSMH rakamlarını Avrupa Birligi’nin en fakir ikiulkesindeki kisi basına GSMH rakamlarıyla karsılastırınca icinde bulundugumuzdurum acıkca ortaya goruluyor. Izlenen politikalar, bu yıl yasanan depresyonun

213

Page 220: Alaca Karan Lik Ku Sagi

gelecek yıllarda daha da artabilecegi izlenimi veriyor. Depresyon yasayan birekonomide “ek vergi” gibi politikalar baska neyi cagrıstırırki?

Bazen, ekonomideki gelismeler ve uygulanan poltikalar karsısında yorumdabulunanlar “iyimser” veya “kotumser” seklinde sınıflandırılıyor. Su, “Bardagınyarısı bos mu dolu mu?” sorusuna verilen cevaba gore yapılan sınıflandırmadaoldugu gibi. Oysa toplumun buyuk cogunlugu ne onune konulan bardagı, ne debardagın icindekini begeniyor ve “Biz baska bir sey istemistik, bu da ne?” diyesoruyor. Onları simdilik dinleyen pek yok galiba.

214

Page 221: Alaca Karan Lik Ku Sagi

HARCAMALARI ARTIRSAK MI?

29 Ekim 2001

Subat kriziyle birlikte acilen yapılması gereken hayati bir operasyonunyapılmaması (ya da yapılamaması) ekonomiyi kilitledi ve Turkiye ekonomisiagır bir depresyona girdi. Artık, “ne yapmalı?” sorusu herkesin zihnini mesgulediyor. Bu arada, bazı eski burokratlar ya da eski ust duzey kamu yoneticilerive politikacılar tarafından yapılan yorumlar ve onerilen politikalar ise tuylerurpertiyor. Yapılan bu yorumların tek bir yararı var: Turkiye ekonomisininyıllarca nasıl bir zihniyet tarafından yonlendirildigini ve bu noktaya nedengeldigimizi daha iyi anlayabiliyoruz.

Sorunun Kaynagı

Kamu borclarının toplamı yaklasık 120 milyar dolar. Toplam borc, yurticindeyaratılan toplam katma degerin (GSYH) yuzde 85’i civarında bir buyukluk. Buborcun 70 milyar dolarlık (105 katrilyon TL ) kısmı ic borc, geriye kalanı dadıs borc. Ic borcun bu yıl cok yuksek oranda artmasının bir nedeni, yıllarcasaklanan ve borc rakamları icinde gosterilmeyen Hazine’nin kamu bankalarınaolan borcunun da (gorev zararları) artık ic borc buyuklugune eklenmis ol-ması. Yani, “saklanan pisliklerin ortaya cıkması”. Eski bir ust duzey hazineburokratının konuyla ilgili ifadesi ise su: “Gercek ic borc toplamı 45-50 katri-lyon lira arasında iken, gorev zararının borc stokuna ilave edilmesi cok buyukteknik bir hata”. Yani? Eski burokrat diyor ki “Kamu borcunun bir kısmınıyokmus gibi gosterebilirdiniz”. Hala anlasılmamıs herhalde: Biz bu noktayabu sekilde dusunen ve “sorun yokmus gibi” davranan sark kurnazları sayesindegeldik.

Dıs borcları bir kenara bırakalım. 70 milyar dolarlık ic borca her yıl bellibir reel faiz odenmesi gerekiyor. Mesela; yuzde 15 reel faiz. Yani, 10 milyardolar reel faiz. Hukumetin biryerlerden 10 milyar dolar bulması gerekiyor kivar olan ic borcu dondurebilsin. Dolayısıyla, toplam gelirlerinin faiz dısındakiharcamalarınından 10 milyar dolar daha fazla olması gerekiyor. Yani, 10milyar dolar “faiz dısı fazla” vermesi gerekiyor. Veremezse? Borc miktarı(eger ek olarak borclanabilirse) daha da artar. Bu arada ekonomi reel olarakbuyumuyorsa, toplam borcun GSYH’ya oranı da artar. Eger borcun GSYH’yaoranı surekli artıs gosterme egiliminde ise o ulkede uygulanan maliye poli-tikalarına “surdurulemez maliye politikaları” denir. Yani, kamu maliyesi birgungelir duvara carpar. Bunu ongoren yatırımcılar ya da uluslararası kuruluslarda bir noktadan sonra o ulkeye borc vermez veya cok yuksek risk primiyleborc verir, durum daha da agırlasır. Iste, Subat ayından bu yana ekonomiyonetiminin gundemindeki birinci madde bir sekilde bu “surdurulebilirligi”saglamaya calısmak oldu.

215

Page 222: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Basitlestirilmis ornekten de anlasılabilecegi gibi, maliye politikasınınsurdurulebilir olmasının kosulu borc-GSYIH oranının artmaması. Buradaki kilitdegiskenler ise: Borc/GSYIH oranı, reel faiz ve ekonominin buyume oranı. Budegiskenler konusunda bir varsayım yaptıktan sonra, borc oranının artmamasıicin gerekli faiz dısı butce fazlası kendiliginden ortaya cıkıyor. Yukarıda bah-settigimiz eski ust duzey hazine burokratının “Turkiye faiz dısı butce fetisindenkurtulmalıdır, bunu da IMF’ye anlatmalıdır” seklindeki gorusu bu nedenletuyler urpertici.

Borc oranı ve reel faizler yuksek ise surdurulebilirlilik icin verilmesi gerekenfaiz dısı butce fazlası da yuksek olacaktır (daha yuksek vergi ve daha dusukharcama). Ote yandan reel faizlerdeki dusus ve ekonominin buyumesiyle birliktede gereken faiz dısı fazla daha az olacaktır (daha az vergi ve daha cok harcama).Mesela yuzde 4-5 buyuyen ve yuzde 1-2 reel faizle borclanabilen bir ekonomideborcun buyuklugu ne olursa olsun kamu kesimi faiz dısı fazla vermek bir yana,acık bile verebilir.

Ne Yapmalı ?

Subat sonundan itibaren ısrarla savundugum hayati operasyon su olabilirdi:Alınacak bir vergi ile (uretken kesimler icin en az bozucu etkisi olması gerekenbu verginin adını siz koyun) ic borcun GSYIH’ya oranı hızla asagıya cekilir(yuzde 50’den yuzde 35-40’a) ve aynı operasyonda mevcut borca odenen reelfaizin de cok daha dusuk duzeylerde olması (yuzde 6-7) saglanabilirdi. Boylece,verilmesi gereken faiz dısı butce fazlası cok daha dusuk, kamu yatırım harca-maları da bugunku duzeyinden 2-3 kat daha fazla olabilirdi (simdiki gibi 3 degilde, mesela 10 milyar dolar). Baska bazı politikalarla da desteklenmesi gerekenbu operasyon sonrasında Turkiye ekonomisi hızlı bir buyume surecine girebilirdi.Elbette, boyle bir operasyonun olmazsa olmaz onkosulu maliye politikalarındadisiplinin sureceginin gosterilmesi, 1990’lı yıllarda oynanan ve kimilerinin halahayalini kurdugu sıcak para-ic borc oyununun bir daha oynanmamasının garantiedilmesiydi. Olmadı. Olmayınca da yasanan depresyon ekonomiden sorumlubakanın ismiyle anılmaya baslandı. Hala boyle bir “kontrollu operasyon” yapmaimkanı var mı? Gecen sekiz ay ogretti ki bu hukumetle, bu siyasi iradeyle peko kadar mumkun degil. Simdiki siyasi iradenin yerine 1990’lı yıllara damgasınıvuran eski siyasi ve burokratik kadronun gecmesi ise durumu daha da vahimhale getirebilir.

Ne Yapıldı?

“Biz bu borcu bu haliyle dondururuz” diyen ekonomi yonetimi, isin matematigigeregi, faiz dısı butce fazlasını artırmayı ve reel faizlerde dusus saglaması umu-lan politikalar uygulamayı yegledi. Ama reel faizler dusmedi, dusmuyor vedusecege de benzemiyor. Bunun arkasındaki en onemli etken, bizatihi ic borcunboyutu. Daha onemlisi ise, mevcut siyasi iradeye zerrece guven duyulmaması.Bir yandan reel faizlerin yuksek seviyelere takılıp kalması ve daha da yukselmeegiliminde olması, ote yandan surdurulebilirligin zorunlu kosulu olarak dahada daraltıcı maliye politikası (yatırım harcamaları anlamında) izlenmesi ekono-mideki depresyonun surecegi izlenimini veriyor.

Bu cercevede bakıldıgında, “kamu kesiminde cari harcamalar artırılsın,memur sayısı azaltılmasın, vergi gelirleri azaltılsın ya da ertelensin, kurlar

216

Page 223: Alaca Karan Lik Ku Sagi

sabitlensin, borcların bir kısmı yokmus gibi davranalım, faiz dısı fetisinden kur-tulalım” onerilerine iktisaden bir anlam vermek mumkun degil (vergi oranlarınındusurulmesi suretiyle vergi gelirlerinin artırılması onerisini tamamen farklı birbaglamda degerlendirmek gerekiyor ve bu onerinin haklılık payı olabilir). Aklıbasında bir iktisat yonetiminin de bunları ciddiye alacagını sanmıyorum. Butur onerileri getirenlerin oncelikle borc-GSYIH oranı, reel faiz ve faiz dısıbutce fazlası varsayımlarıyla beraber surdurulebilirlilik konusundaki gruslerinide belirtmeleri gerekiyor ki, tartısalım. Yoksa, yaptıkları yorumlar, Dervis’ilinc etme gayretlerinin ve ekonomideki depresyon sonucu toplumda yasanansıkıntı ustunden reklam yapmaya yonelik eski burokrat lafazanlıklarının otesinegecmiyor.

217

Page 224: Alaca Karan Lik Ku Sagi

DOVIZ KURLARI NEREYE?

4 Kasım 2001

Son sekiz ayın en cok sorulan sorusu su: “Doviz kurları tavan yaptı mı?”Doviz kurlarındaki gelismelerin yonunu tahmin edebilmek icin bakılacak pekcok gosterge var. Reel kurlar, bunlardan sadece biri. Teknik detaylara girmedenbelirtmek gerekirse reel kurlar, yurticinde uretilen malların fiyatlarının yabancıpara cinsinden ifade edilmesidir. Elbette, diger ulkedeki enflasyonu da gozonunealmak gerekir.

Nominal olarak doların TL karsısında surekli deger kazandıgı bir ortamda,bir iktisatcının “TL bugunlerde reel olarak cok deger kazandı” demesi anlasılmazgelebilir. Bir ornekle acıklamakta fayda var: 1 ABD Doları = 1 milyon TL gibibir kur varsayalım. Bir kilo elma da 1 milyon TL olsun. Eger elmanın fiyatı 2milyon liraya cıkar ama doviz kuru sabit kalır ya da elma fiyatı kadar artmazsa,TL dolara karsı reel olarak deger kazanmıs olur. Cunku 1 dolar Turkiye’de artık1 elma degil, daha az elma alabilecektir.

Reel kurların genel olarak nominal kurların gidisatıyla ilgili bir fikir vermesiaslında basit bir akıl yurutmeye dayanır: Bir para biriminin baska bir parabirimine karsı ilanihaye reel deger kazanması veya deger kaybetmesi mumkundegildir. Dolayısıyla, eger elinizde bir reel kur endeksi varsa bu endekstekisurekli artısların bir gun sona erecegini tahmin edebilirsiniz. Ote yandan, reelkur endeksindeki surekli dususler de bir gun durur.

Reel kur endeksinin hangi noktada dengede oldugunu merak edebilirsiniz.Bu konuda iktisat teorisi kesin bir sey soyleyemez. Belki, dıs dengedeki bozul-malara ve dıs acıgın finansman sekline baglı olarak “asırı reel degerlenme var”diyebilirsiniz. Ote yandan, yine dıs dengedeki gelismelere baglı olarak, “asırı reeldeger kaybı oldu” sonucuna varabilirsiniz. Ama, “asırılıgın” ne kadar oldugudaima tartısmalıdır. Kimi zaman, “endeksin 100 degeri denge degeridir” gibianlamsız bir ifade duyabilirsiniz. Bu dogru degildir. Endeks yapımında birnokta 100 degerini alacaktır ki hesaplamaya baslanabilsin. O nokta ise endeksiyapanın keyfine kalmıs birseydir.

Yandaki grafik Reuters tarafından yayımlanan bir reel kur endeksini veriyor.Endeksteki artıslar TL’nin reel deger kazandıgını gosteriyor. Ornegin Ocak1989- Ocak 1991 doneminde yuzde 33’luk bir artıs goruluyor. Bu doneme “asırıdegerlenme” diyebiliriz. Daha sonra, 1994 krizi sırasında, endeks 77 degerinekadar dusuyor. Bunun asırı bir dusus oldugunu dusunebilirsiniz. Nitekim, en-deks hemen sonrasında yukarıya dogru bir hareketle 80-90 aralıgına tırmanıyor.O donem ekonomi yonetiminin careyi “sıcak parada” bulmasıyla sonraki yıllarda1994 duzeltmesinin etkisi kayboluyor.

2000 yılı programının basladıgı noktada endeks 102 degerinde. Kimilerinegore o noktada TL bir miktar asırı degerli idi. Bence de. Ama IMF ve hukumetoyle dusunmuyordu. Bu nedenle de program bir “on devaluasyon” ile baslamadı.

218

Page 225: Alaca Karan Lik Ku Sagi

1987 1989 1991 1993 1995 1997 1999 200170

80

90

100

110

120

130

Sekil 37: Aylık reel kur endeksi, TRTWIN. Donem: Ocak 1987 - Ekim 2001. Kaynak:Reuters.

Bu, programın en onemli eksigi/zaafıydı. Program suresince beklendigi gibi reeldegerlenme gerceklesti ve endeks 110 degerine ulastı. Sonrası malum.

Ekim ayı TEFE enflasyonunu yuzde 5 ve ortalama dolar kurunu 1 milyon600 TL varsayarak yapılan hesaplamaya gore endeks simdi 80 degerinin birazaltında. Bundan sonraki donemlerde yuzde 5-6’lık bir degerlenme olsa dahi(kurlardaki artıs bir-kac ay enflasyonun biraz altında kalsa dahi) reel kurlarıngeldigi noktada ekonomi avantajlı bir konuma sahip. Sonuc olarak, 1 milyon600-1 milyon 650 bin duzeyindeki bir dolar kuruyla 2001 yılını kapatmak reelkurlar acısından yuksek bir olasılık olarak gozukuyor. Sonrasını ise “yuksekenflasyon-yuksek kur artısı” fasit dairesine girip girmeyecegimiz belirleyecek.

219

Page 226: Alaca Karan Lik Ku Sagi

TEFLON TAVALAR

11 Kasım 2001

Bazı insanlar “teflon tava” gibi. Kendilerine hicbirsey bulasmıyor. Bun-lardan politikacı olanlar ilk fırsatta hemen ortaya cıkıyor ve islerin kendi za-manlarında nasıl yolunda gittigini anlatmaya calısıyor. Sonra da yasanansıkıntının giderilmesine yonelik iddialı sozler veya bir dizi ipe-sapa gelmezoneri. Onceleri sadece politikacı olan bu “teflon tavaların” arasına son yıllardaeski burokratlarla akademisyenler de katılmaya basladı. Yıllardır “sıcak parasovalyeligi” yaparak gecimini saglayanlar birdenbire “dondu” ve “sıcak paradusmanı” oldu. Gecmiste izlenen politikalara elestiri yoneltenlere o zamanlar“kotumserler, kara lensliler” diyenler, simdi ekonomi yonetimiyle birlikte gecen10-15 yılın neden kayıp yıllar oldugunu anlatmaya calısıyor.

Subat ayında “muhtesem” bir sekilde sona eren programın basarısızlıgı gal-iba bazılarının pervasızlıgını da artırdı. “Bırakın faiz dısı fazla fetisini. Benibuyukelci yapsınlar, gidip IMF’ye sunu bir anlatayım da kurtulalım” diyeneski hazineciler, “Turkiye’nin sıcak paradan baska kurtulusu yoktur” diyen eskiMerkez Bankacılar, “Merkez Bankası yalan soyluyor, gizli bilanco var” diyen eskiMerkez Bankası baskanları ortalıgı kaplayınca, ne bugun izlenen politikalarlailgili anlamlı bir tartısma, ne de gecmiste izlenen politikaların muhasebesiniyapmak geliyor insanın icinden.

Ekonominin icinde bulundugu durumu doviz kuru-faiz-enflasyon gibidegiskenlerden daha cok, uretim rakamları acık bir sekilde ortaya koyuyor.Yandaki grafik, Aylık Imalat Sanayi Uretim Endeksi kullanılarak hazırlandı(endeks mevsimsel etkilerden arındırıldı). Bir karsılastırma yapmak gerekirse;Aralık 1993 tarihindeki uretim duzeyinin yuzde 6-7 uzerinde bir uretim seviye-sine ulasmıs bulunuyoruz! Sekiz yılda katedilen mesafe bu.

Simdi “Basbakan” olmaya aday bir parti liderinin Basbakan’lıgında yasanan1994 kriziyle birlikte toplam uretimde gorulen kırılmanın etkileri daha sonrakiyıllarda da suruyor. Gecici oldugu anlasılan 1997 toparlanmasından sonra iseimalat sanayii uretimi once “duruyor”, sonra da asagıya dogru yuvarlanmayabaslıyor.

Uzun sureli bir felaket yasanmadıgı surece bir ekonominin devamlı olarak“asagıya” gitmesi pek rastlanan bir durum degil. Nitekim, acıklanan ver-ilere gore imalat sanayii uretimindeki dususun artık durdugu, uretimin dip ya-parak U donusune gectigi anlasılıyor. Ancak uygulanan politikalarının birincilhedefininin buyume olmaması, kısa vadede hızlı bir uretim artısı yasanmayacagıizlenimini veriyor. Buyumeyi on plana alan bir programla kısa surede toparlan-abilecek sanayi uretimi, eldeki verilere gore, en erken gelecek yıl sonunda ancak1997 sonundaki duzeyine ulasabilecek.

Butun gostergeler 1990’lı yılların kayıp yıllar oldugunu acıkca ortaya koy-makta. Bunda sorumlulugu olanları belirlemek, teshir etmek ve bir daha “or-

220

Page 227: Alaca Karan Lik Ku Sagi

1986 1988 1990 1992 1994 1996 1998 200040

50

60

70

80

90

100

110

Sekil 38: Aylık sanayi uretim endeksi (mevsimsel etkiden arındırılmıs). Donem: Ocak1986 - Ekim 2001.

talarda dolasmamalarını” saglamak gelecek yılların da kayıp yıllar olmasınıonleyebilir. Bunun icin de, uygulanan politikaları elestiren veya “sureti haktangorunup” ekonomi yonetiminin yanında yer alanlara, ulke yonetimine tekrartalip olanlara, alternatif reform programları hazırlayanlara sorulacak tek birsoru var: “Son 15 yılda nerelerdeydiniz, ne yaptınız, ne yazdınız?”

221

Page 228: Alaca Karan Lik Ku Sagi

SPEKULASYONA DAVET

18 Kasım 2001

Hafta icerisinde Sermaye Piyasası Kurulu tarafından alınan bazı kararlarınbasına yansımasında, sık rastlanan bir hata goze carpıyordu. Pek cok hab-erde “spekulasyon” ile “manipulasyon” kelimeleri esanlamlı olarak kullanılmıstı.Daha once doviz kurlarındaki gelismelerde de basta ust duzey ekonomi yonetimiolmak uzere pek cok kisi “suclu” olarak spekulatorleri gosterdi. Su anda ortayacıkan tablo, piyasalarda spekulasyon yapmanın suc, spekulator olmanın da enazından utanılacak bir sey oldugu goruntusunu veriyor. Bu noktada, finansalpiyasalarda “spekulasyon” ve “manipulasyon” tanımlarını ciddi bir kaynaktanvermekte fayda var (Barron’s Dictionary of Financial and Investment Terms):

“Spekulasyon: Muhtemel bir kaybın ortalamadan daha yuksek olacagı ihti-malinin bilincinde olarak, belli bir kazanc ongorusuyle risk almak. Spekulasyon,gerekli ve uretken bir eylemdir. Aldıkları riski degisik sekillerde (acıga satıs, op-siyon alım-satımı, vadeli piyasalarda islem, vs. gibi) “hedge” edebilen profesy-oneller tarafından yapıldıgında uzun vadede karlı olabilir. Spekulasyon terimi,bir girisim ya da yatırım riskinin olculup analiz edilebilecegini ima eder. Biryatırım ile spekulasyon arasındaki farkı alınan riskin derecesi belirler.”

“Manipulasyon: Bir menkul kıymetin yogun bir sekilde alım-satıma konuoldugu goruntusu vermeye yonelik alım-satım yaparak baskalarının da o menkulkıymeti alma ya da satma kararını etkilemeye calısmak. Manipulasyon eyle-minden suclu bulunanlar cezaya carptırılır.”

Teorik olarak finansal piyasalarda spekulatorlerin varlıgı, piyasaların dahasaglıklı calısmasına, bilginin hızlı bir sekilde yayılmasına ve piyasaların dahaetkin olmasına yol acan bir unsur. Gecmiste yasanan buyuk spekulasyonlarkimi zaman toplumsal bir cılgınlıga donuserek mal ya da hisse senedi fiyat-larının cok buyuk oranlarda artmasına ve “spekulatif kopuk” olusmasına yolacmıs. Bu kopuklerin sondugu noktada buyuk miktarda zarar eden kucuk tasar-ruf sahipleri de aslında ”spekulasyon” yaptıklarını kabul etmeyerek zararlarını”manipulasyona” ugradıklarını iddia ederek acıklamaya calısmıs.

Bazen spekulatorler bir ulkenin para birimine karsı ”saldırıya” gecebiliyor.Bir ulkenin para birimine karsı yapılan bu tur atakları tetikleyen sey, o ulkenintemel gostergelerinin ima ettigi kur duzeyi ile sabit tutulmaya calısılan kurduzeyinin uyum gostermemesi. Yani, ulke parasının reel olarak asırı degerliolması. Bu anlamda; bir para birimine karsı yapılan spekulatif atak, oulkedeki temel bir bozukluga dikkati cekiyor, bundan yararlanıyor, ve bubozuklugun giderilmesini hızlandırıyor. Eger gercekten de temel bir bozuklukyoksa spekulatif atagın basarılı olma sansı dusuk kalıyor.

Turkiye’de uygulanan 2000 programının sona ermesinde spekulatif hareket-lerin belirleyici bir rolu var. Bu noktada sorulacak soru, bu spekulatif hareket-leri acıklayacak duzeyde TL’de asırı bir reel degerlenme olup olmadıgıdır.

222

Page 229: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Gectigimiz hafta TCMB tarafından hazırlanıp kamuoyuna duyurulan yeni birReel Kur Endeksine gore Ocak 1995 - Ocak 2000 tarihleri arasında TL’de mey-dana gelen reel deger artısı yuzde 37’dir! Programın basladıgı anda! Simdi,kur-faiz-enflasyon konusunda iddialı analizlerde bulunanlara sorun: “2000 pro-gramı baslamadan once kurlarda bir duzeltme yapılması gerekiyor muydu? Sizo donem neyi savundunuz?”

Yazıyı bir “iktisata giris” sorusuyla bitirebiliriz: “Doviz piyasalarında buyukve tahrip edici spekulatif hareketlere rastlama olasılıgı sabit ya da kontrollu kurrejimlerinde mi daha yuksektir, yoksa dalgalı kur rejimlerinde mi?” Dogru cevapvermeniz icin doktora yapmanız gerekmiyor.

223

Page 230: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ESKI PROGRAM VE AHLAK RISKI

26 Kasım 2001

Bu gunlerde yaygınlasan bir gorus var: “Biz bize benzeriz, bizi IMF an-lamaz, zaten krize onların hatalı programı neden oldu, Ankara isi bilmiyor,Duyunu Umumiye gunleri geri geldi, vs.”. Bu gorus, Turkiye ekonomisininIMF tarafından adeta bir “kobay” gibi kullanıldıgı, dizayn edilen programlargoctukce uygulanan program uzerine gozlemlerin derlenmesinden sonra yeni bir“deneme” yapılarak ulke ekonomisinin daha da bataga saplandıgı iddiasında.Yani; biz zavallı, gariban, dil bilmez, dert anlatamaz hasta; IMF de deney ya-pan kotu doktor! Anlasılan, 1970’li yılların “emperyalistler bizi ham edecekler”hastalıgı tekrar yaygınlasmaya basladı.

IMF veya Dunya Bankası’nın degisik ulkelerdeki basarılı ve basarısız istikrarprogramlarından ders cıkardıgı ve elde edilen bulguları derli toplu bir sekildeyayımladıgı dogru bir gozlem. Nitekim, Dunya Bankası’nın “Global Develop-ment Finance 2002” yayınına temel teskil edecek calısmalardan biri de Turkiyeve Arjantin’deki krizlerden cıkarılabilecek dersler olup olmadıgını inceliyor.University of California, Berkeley’den Profesor Barry Eichengreen’in yaptıgıcalısma, iki ulke arasındaki benzerlik ve farklılıklara dikkat cekerek krizlerdencıkarılacak dersleri sekiz baslık altında toplamıs.

Eichengreen, yeni veya bilinmeyen bir sey soylemiyor ama soyledikleri bu-ralarda pek dile getirilmedigi icin alıntılamakta fayda var. Calısmaya gore,Turkiye’deki programın basarısız olmasının arkasındaki en onemli etkenler-den birisi bankacılık kesimindeki kırılganlık. Programın basladıgı noktadabankacılık kesiminin “hedge” edilmemis yuklu miktarda acık pozisyon tasıması,kurların dalgalanmaya bırakılması durumunda ciddi finansal problemler dogmatehlikesini artırıyor. Programın dalgalı kura 18 aylık bir gecis donemi belir-lemesi, bankacılık kesiminin kendisine ceki-duzen vererek dalgalı kur rejiminehazırlanmasına olanak saglamak icin alınmıs bir onlem. Bir yandan enflasyonkademeli olarak dusurulurken, diger yandan finans kesiminde hızlı bir rehabili-tasyon gerceklestirilmeye calısılıyor. Eger rehabilitasyon gerceklesmezse normalkosullarda bankaların ayakta durma sansları sıfır.

Ama uygulanan programın bir yan etkisi var: Finans kesiminde “AhlakRiski (moral hazard)” doguruyor. Kurları onceden ilan edilmesiyle finans kes-imindeki oyuncular, baslarına birsey gelirse hukumetin kendilerini kurtarmakzorunda kalacagını, kurlara dokunamayacagını dusunerek daha da riskli pozisy-onlar almaya baslıyorlar. Sistemde aklınıza gelebilecek butun riskler hızla art-maya baslıyor. En onemlisi, daha da artan acık pozisyonlar nedeniyle kurriskindeki artıslar ve vade yapısındaki bozulmalar nedeniyle faiz riskindekiartıslar. Bankacılık kesimindeki kırılganlık arttıkca da yetkililerin rehabilitasyongayretleri “Aman bir sey olur” korkusuyla azalıyor. Bu “bir sey olur” korkusu,

224

Page 231: Alaca Karan Lik Ku Sagi

yoneticilerin gecelik faizler rekor kırsa da kurlarda bir duzeltmeye siddetle karsıcıkmalarına da yol acıyor. Tam bir fasit daire.

Yapısal reformları hızlandırmayan politikacılar sık sık krizin sorumlusuolarak one surulur. Peki, bu krizlerde, uygulanan politikalar sonucunda ortayacıkan “ahlak riskini” en alt duzeye indirecek onlemleri almayan, tam aksine, buriskin daha da artmasına yol acan denetleme, duzenleme yetkililerinin sorum-lulugu nerede? Finans kesiminde rehabilitasyona yonelik alınacak onlemleriher fırsatta erteletmeye calısan ve varlık nedeni “dokunmayın bankalara”cıgırtkanlıgı yapmak olanların sorumlulugu ne olacak?

225

Page 232: Alaca Karan Lik Ku Sagi

NEREDEN BASLAMALI?

Aralık 9, 2001

Turkiye’nin uluslararası rekabet gucune n’oldu? TCMB tarafından yeni birreel kur endeksinin hazırlanıp kamuoyuna sunulmasıyla bu konuda farklı birbilgi setine sahip olduk. Endekse gore, TL Ocak 1995 - Aralık 1999 donemindeyuzde 36 gibi rekor duzeyde deger kazanmıs, yani, uluslararası rekabet gucumuzciddi bir yara almıstı. Yine aynı endekse gore Ocak 2000’den itibaren yuzde16’lık ek bir degerlenme daha gerceklesmisti. Endeksin varsayımları bir yana,TCMB’ye gore TL’deki durum bu. Yani, 1995-2000 doneminin reel kurlaracısından bakıldıgında dıs rekabet gucunde bir zayıflama donemi oldugu acık.

Turkiye’nin yurtdısı piyasalarda rekabet gucunu belirleyen, rekabet gucunuetkileyen, pek cok unsur var. Bunlar arasında ”Imalat Sanayii’nde IsgucuVerimliligi” onemli bir gosterge. Gectigimiz gunlerde DIE tarafında yapılanacıklamaya gore, Imalat Sanayii’nde calısan kisi basına verimlilik bu yılın ilk9 ayında gecen yılın aynı donemine gore kucuk de olsa bir dusus gosteriyor.Dikkati ceken bir nokta, verimlilikteki dususun ozel sektorde fazla olması. Dahagenis bir zaman diliminde bakıldıgında ise, hem kamu sektorunde, hem de ozelsektorde 1997 sonundan bu yana yuzde 15’lik bir verimlilik artısı gerceklestiginigoruyoruz. Bu verimlilik artısının dıs rekabet gucunde de bir artıs meydanagetirmesi ise dolar cinsinden ucretlerde meydana gelen degismelere baglı.

Ya Memurlar?

Kamu kesiminde verimlilik artısı saglanmasına yonelik hukumetce alınanonlemlere katılmamak mumkun degil. Ama, kamu otoritesi bu verimlilikartısını saglamak icin “nereden baslamalı?” sorusunun cevabını ararken birazdaha dikkatli olmalı galiba. Simdilik kamu iscileri arasında belli bir yasınuzerine gelmis olanların emekliligi ile verimlilik artısı saglanmaya calısılıyor.Ya memurlar? Malum, bir memuru kolay kolay isten cıkaramıyorsunuz. Bunedenle, kamu kesiminde yeni bir memurun ise alınması, sonsuza kadar faiziodenecek borc almaya benziyor. Ortalama bir memurun kamu kesimine yıllıkmaliyetinin 5-6 bin dolar oldugunu varsayarsanız, bir memuru ise almaklayaklasık 100 bin dolar borclanmak arasında bir fark yok. Ise alınan bir memur,en az 100 bin dolarlık borcun faizini karsılayacak kadar bir katma deger yaratırsane ala. Yoksa kamu otoritesi surekli zararda! Verimlilik ise olculmuyor bile.Kamu iscilerinin en azından bir verimlilik endeksi var. Memurlarda o da yok!

Sosyal guvenlik reformu denildiginde aklına hemen SSK gelen ama EmekliSandıgını unutan politika belirleyicileri, kamu kesiminde istihdam reformu de-nildiginde de kamu iscilerini birinci sıraya koyup diger kamu calısanlarıyla yada onlara saglanan hizmetlerle ilgili konusmaya pek yanasmıyor. Konuyla il-gili bir acıklama, kamu kesimi tarafından saglanan mal ve hizmetlerin fiyat-landırılmasında daha gercekci davranılacagı yonunde oldu. Gorecegiz bakalım,

226

Page 233: Alaca Karan Lik Ku Sagi

bu fiyatlandırma nerelere kadar uzanacak. Bakalım, sadece babaları bir donembelli bir kamu gorevinde bulundu diye 100 bin TL’ye tras olup, 200 bin lirayayemek yiyen ve geceligi 500 bin TL’ye haftalarca tatil koylerinde kalan 45-50yaslarındaki kocaman kocaman adamlar, artık o aldıkları hizmetin fiyatını tamolarak odeyecek mi, odemeyecek mi? Gorecegiz.

227

Page 234: Alaca Karan Lik Ku Sagi

“ELDE VAR HUZUN”

23 Aralık 2001

Arjantin 1990’lı yılların basında; ekonomisinde cok ciddi reformlargerceklestirmis, pek cok alanda donusum saglamıs, enflasyonu yenmis, dahasonra da 1991-1997 doneminde hızlı bir buyume yakalayarak refah duzeyiniartırmıs bir ulkeydi. Benim, Turkiye icin “ornek” olabilecegini dusundugum vebunu her fırsatta belirttigim pek cok uygulamayı hayata gecirmede son derecebasarılı olmus bir ulkeydi.

Kagıt uzerinde bakıldıgında “teknik hata” olarak gorulebilecek bir uygulama(uzun sureli para kurulu), basından beri degisime ayak direnen populist yerelyonetimler nedeniyle bozulan mali disiplin ve “borc belası” buyume surecinitersine cevirdi. Buna; yolsuzluk gibi bir “hastalık” yanında, teknokratların bazıseyleri “onur meselesi” yaparak surdurulemez olanda direnmesi eklenince, ulkeon yıl once basladıgı noktaya geri dondu.

Su andaki durum “huzun verici” ve yapılacak herhangi bir “teknik analiz”sadece can sıkıyor. Asagıda, Arjantin denildiginde akla gelen uc-bes seydenbirisi olan Jorge Luis Borges’in bir denemesinden yaptıgım mealen bir ceviri yeralıyor, Arjantin’e baska bir acıdan bakmak icin:

Kuzey Amerikalıların ve neredeyse butun Avrupalıların aksine, birArjantinli kendisini devletle tanımlamaz. Bu durum, bu ulkedekihukumetlerin genellikle asırı derecede kotu olması veya devletinanlasılması-idrak edilmesi mumkun olmayan soyut bir sey oldugugercegiyle acıklanabilir. Gercek sudur ki; Arjantinli bir bireydir, biryurttas degil. Devlet; kisisel olmayan, hısım-ahbap olmadıgımız,bizim dısımızda birseydir. Bir Arjantinli ancak kisisel iliskilercercevesinde dusunebilir. Bu nedenle, kamuya ait olan kaynaklarıncalınmasını bir suc olarak gormez. Burada ne mazur goruyorum, nede ayıplıyorum, sadece bir gercegi dile getiriyorum. . .

Holywood sık sık, daha sonra polise gammazlamak icin suclularlaarkadaslık eden (genellikle gazeteci) tipleri takdire sayan bir karakterolarak sunar. Arkadaslıgın bir tutku, polisin ise mafia gibi bir seyoldugu Arjantinli icin bu tipler aklın-havsalanın alamayacagı kadarserefsiz davranan kisilerdir. Arjantinli, Don Kisot ile aynı gorustedir:“Hic kimse gunahsız degildir” ve “Iyi bir insan baskalarını infaz edenkisi olmamalıdır”. . .

Avrupalı icin dunya; bir bireyin yerine getirdigi islevle tanımlandıgı,ona tekabul ettigi bir duzenliliktir. Arjantinli icin ise dunya birkarmasadır. Avrupalı ve Kuzey Amerikalı icin, bir kitap herhangibir odul almıssa mutlaka iyi bir kitapdır; Arjantinli, odule ragmen,

228

Page 235: Alaca Karan Lik Ku Sagi

o kitabın fena bir kitap olmayabilecegini kabul eder. Genel olaraksuphecidir. Dunyanın, aynı anda yasayan ama birbirinden haber-siz 36 evliya (the Lamed Vovniks) tarafından gizlice yonetildigihikayesini bilmiyor olabilir. Eger bu hikayeyi duyarsa, bu mubarekadamların sırlarla dolu olması ve kimliklerinin gizliligi onu hicsasırtmaz. Onun populer kahramanı, pek cok seye karsı aynı andayalnız basına savasır. . .

Zamanımızın en acil problemi (neredeye unutulmaya yuz tutmusSpencer tarafından berraklıkla, peygamberimsi bir sekilde onesuruldugu gibi) devletin yavas yavas artan derecede bireyin islerinekarısması ve ona mudahele etmesidir. Komunizm ve Fasizm olarakadlandırılan bu kotuluge karsı savasımda; bugune kadar muhteme-len faydasız, hatta zarar verici olan Arjantin bireyselligi haklı bu-lunabilir ve pozitif bir deger ustlenebilir.

Umutsuzca ve nostaljik bir sekilde, Arjantinli’nin karakteriyleuyumlu, ona yakınlık gosteren bir politik parti olasılıgını hayal ediy-orum. Oyle bir parti ki, mesela, bize gercekten minimum seviyedebir hukumet vaad etsin.

229

Page 236: Alaca Karan Lik Ku Sagi

DEJA-VU

31 Aralık 2001

Dogu Batı dergisi, meraklılarının yakından izledigi ve her sayısınısabırsızlıkla bekledikleri, yılda dort kez yayımlanan saygın bir akademik dergi.Derginin son sayısı ekonomi konusuna ayrılmıs ve Prof. Dr. Halil Inalcık’ın “Os-manlı Para ve Ekonomi Tarihine Toplu Bakıs” isimli bir makalesiyle baslıyor.Dergide yer alan makaleler; bazı politikacıların yanında, tarihci, toplumbilimci,siyaset bilimci ve iktisatcı tarafından kaleme alınmıs. Bu makalelerin arasında;Osmanlı tarihine yonelik arastırmalarda yer alan kimi alıntılar gunumuz ikti-sadi sorunların koklerine yonelik ipucları verirken, simdiki “yeniden yapılanmave reform” cabalarının basarısına yonelik kuskuların da olusmasına neden ol-muyor degil dogrusu. Iste, Bulent Arı’nın makalesindeki bazı alıntılar: Tarih 16Haziran 1860. Istanbul’daki Ingiliz diplomat H. Bulwer’den, Lord J. Russel’ayazılmıs, mali sıkıntı icindeki Osmanlı Imparatorluguna borc verilmesini onerenbir mektup:

Lordum, Burada vaziyet cok ciddidir. Imparatorluk, butun suisti-mallere ve uzerine binen zorlukların agır yukune ragmen ayaktadır.Turk hukumeti de dost ulkelerin himaye ve destegiyle, eger kendi-sine daha iyi sartlarda ve daha iyi sans verilirse kalkınma yolundacalısmaya devam edecektir. . . Turkiye icin gerekli olan ilk sey, maliduzendir; bunun icin de ilk adım butce disiplininin saglanmasıdır. . . .Yapılacak is, bir yandan devlet harcamalarını sıkı bir kontrolaltına alırken ote yandan gelirin toplanma ve dagıtımında iyi birteskilatlanmadır. . . . Burada yeni bir borca neden acilen ihtiyacduyuldugunu acıklayacagım: Turk hukumetinin verdigi yuksek faiz,Istanbul’daki sermayedarları bu hukumete borc vermeye surukledi.Cogu kere, istenen miktarı tamamlamak icin buyuk sermayedarlarkucuk sermayedarlardan borclandılar. Bu sehirde butun tuccar vesermayedarların aynı zamanda dogrudan veya dolaylı olarak devleteborc verdigini soylemek mubalaga sayılmaz. . . . Itiraf etmeliyim ki,kanaatimce bu sartlar altında Turkiye’ye bu yardımın yapılması hemguvenli, hem de siyaseten cok yerinde olacaktır. . . . Ancak, gerekliteminatlar ve gerekli tedbirler alınmadan hicbir sey verilmemelidir.

Bu mektuba Lord Russel tarafından verilen cevaptan:

Vergilerle toplanan para Sultan’ın acgozlu nazırlarının ihtiraslarınaharcandıgı icin surası kesindir ki, yabancı sermayedarlardan borcpara almanın hicbir faydası olmayacaktır. Eger hic para alınmazsabir gun gelir reform yapılabilir. Eger borcla para bulunursa sistemdegismez ve bir gun mutlaka ihtilal olur.

230

Page 237: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Aslında, Bulwer’in onerdigi borcun “care” olup olmayacagına dair ipuclarıo donemde vardır: Osmanlı’da bozulan mali denge sonucunda, daha once,1854 tarihinde alınan yuklu dıs borc biraz rahatlama saglamıstır. Ancak,mali sıkıntının ozellikle Kırım harbi sonrasında giderek artmıs olmasına ragmenpek az kisi durumun vehametindeydi. Yine aynı makalede, Cevdet Pasa’danalıntılanan bolumde, belirtildigi gibi:

Me’murın ay baslarında maaslarını ister. Sultanlar ve kadınlarparanın nereden geldigini bilmeyub heman para deyu saltanatı iz’acederler. Sarraf, ve tuccar ve esnaf dahi para icun devleti tazyik ed-erler. Hazinede para yok. Vukela aciz. Istanbul bir azim buhranicinde idi.

Sadrazam Alı Pasa, vezirlerin birseyler yapması konusunda baskıda bulunanSultan Abdulmecid’e kamuda reform anlamına gelecek onerilerde bulunur vedurumu ozetler:

Devlet-i Aliyyeniz bitdi. Himmet-i sahanenize muhtacdır.

231

Page 238: Alaca Karan Lik Ku Sagi

MERKEZ BANKASI VE KURLARIN YONU

7 Ocak 2002

Once Merkez Bankası’nın 2002 yılı para ve kur politikaları uzerine yaptıgıacıklamada, daha sonra da TCMB Baskan Yardımcılarından birinin medyadayer alan ifadelerinde onemli bir nokta dikkati cekiyordu: “Turk Lirası bu yılicinde reel olarak deger kazanacak”. Baskan Yardımcısı kur tahminiyle ilgilibiraz daha cesur davrandı ve “Eylul ayında baslayan gerileme egiliminin, pro-gramdan vazgecilmedigi ve dıssal soklar olmadıgı surece, devam edecegini” be-lirtti. Tahmin, hemen o gun tuttu(!) ve TL 24 saat icerisinde yuzde 2 nominaldeger kazandı. Hafta sonu gazetelerinin ekonomi sayfaları da manseti bulmustu:“Bozdurun dolarları”.

Konu;TCMB ust duzey yonetiminin kur tahmini yapmasından daha cok,para politikasına yon verenlerin neyi olumlu bulduklarını, neye sıcak baktıklarınıgostermesi acısından onemlidir. Anlasılan, TCMB yonetimi onumuzdekidonemde TL’nin hızlı bir sekilde reel deger kazanmasına sıcak bakıyor. Bankatarafından yapılan acıklamadan alıntılayalım:

Nitekim, 2001 yılının son uc ayında TL reel olarak degerkazanmıstır. Bu olgunun da enflasyonu dusurucu yonde etki ya-pacagı dusunulmektedir. Burada sozu edilen degerlenme TL’ninuzun donem denge degerine dogru bir hareketi ifade etmektedir.

Acıklamadaki son cumleyi bir kenara yazın: “Uzun donem denge degerinedogru bir hareket”. Simdi, gectigimiz ay itibariyle TL’nin reel degerininduzeyine bakalım: Bu duzey; gerek Reuters tarafından yayımlanan TRTWINendeksine, gerekse Merkez Bankası tarafından yayımlanan ve TEFE’yi kul-lanan reel kur endeksine gore 1999 yılı sonundaki degerin yuzde 2-3 altındabir duzeydir.

Onemli bir ayrıntı: Hesaplanan reel kur endeksleri aylık ortalama kurdegerlerini kullanır. Ornegin Aralık 2001 icin dolar kuru 1 milyon 450 binolarak alınmaktadır. Gectigimiz Cuma gunu dolar kuru ise 1 milyon 410 binTL olmus, yani TL nominal olarak yuzde 2.5 deger kazanmıstır.

Bu veriler ısıgında su sonuca rahatlıkla varabiliriz: Turkiye’nin uluslararasırekabet gucu gostergelerinden birisi olan TL’nin reel degeri; 4 Ocak 2002tarihi itibariyle, 2000 yılı programının basladıgı duzeyde, hatta onun birazuzerindedir. Sonra, yukarıdaki alıntıyı hatırlayalım: Merkez Bankası son ay-lardaki degerlenmeyi “TL’nin uzun donem denge degerine dogru bir hareket”olarak nitelendirmektedir. Yani? Yanisi su: Merkez Bankası TL’nin uzun donemdenge degerinin, reel kurların 2000 yılı programı sırasında ulastıgı bir noktadaoldugunu dusunmektedir. Bir hatırlatma yapalım: 2000 yılı programı suresinceTL yuzde 10 civarında deger kazanmıstır.

232

Page 239: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Gerek TCMB acıklamaları, gerekse enflasyon dinamikleri TL’nin kısa suredeciddi olarak reel deger kazanabilecegini gostermektedir. Sonucta; TL’nin reeldegerinin, kısa surede 2000 yılı programı sırasında ulastıgı degerlerin de uzerinecıkma olasılıgı gucludur. Bunun ima ettigi sonucları daha sonra analiz edipdegerlendirebiliriz.

Dikkat edilirse; bu yazıda “TL’nin uzun donem denge degeri” veya“asırı degerlenme ya da asırı deger kaybı” konusunda herhangi bir kisiseldegerlendirmede bulunmadım. Sadece bir saptama yaptım, tekrarında yararvar: Su anda; TL’nin reel degeri 2000 yılı programının basladıgı nok-tanın uzerindedir ve TCMB reel degerlenmenin ciddi oranda surecegini tah-min edip bunun “uzun donem denge degerine dogru bir hareket” oldugunudusunmektedir.

Kayda gecmesi icin.

233

Page 240: Alaca Karan Lik Ku Sagi

BASKA INSANLARIN PARASI

14 Ocak 2002

Bankacılık; insanların paralarını toplayıp baskalarına satarak kar et-mek, deyim yerindeyse, “baska insanların parasıyla para kazanmak” seklindetanımlanabilir. Zor bir is. Bu zorlugu azaltmak icin bankanın yukumluluklerinekamu tarafından karsılıksız bir sekilde garanti verilmesi durumunda ise, “ahlakriski” (moral hazard) denilen sey ortaya cıkar. “Ahlak riski”, bankada “ahlaksız”bir durum oldugu anlamına gelmez. Sadece; bu ornekte, bankanın bilancosunayeterli ozeni gostermemesini, varlıklarının kalitesine dikkat etmemesini, asırıriskli projeleri finanse etmesini ima eder.

“Yukumluluklere getirilen garanti” denildiginde, akla hemen mevduat sigor-tası gelmektedir. Oysa; asıl “ahlak riski” doguran sey, bir bankanın “batmasınaizin verilemeyecek kadar onemli” oldugunun dusunulmesidir. Bankasının “bat-masına izin verilemeyecek kadar onemli” oldugunu dusunen banka sahip veyayoneticileri; hesapsız-kitapsız pozisyon almaya, haddinden fazla riskli projelerustlenmeye ve geri donmeme olasılıgı yuksek krediler vermeye baslar. Bu an-lamda, “kurtarılmaya degmeyecek kadar onemsiz” bankalar finanse ettikleri pro-jelerde cok daha dikkatli, cok daha ozenlidir, diyebiliriz

Gun gelir. . .

Elbette, alınan asırı riskin realize olma ihtimali “onemli” banka sahip veyoneticilerinin canlarını sıkabilir. Bu can sıkıntısını gidermeye yonelik olarak,onları ferahlatacak, moral hocalıgı yapacak, “uc ay daha bir sey olmaz, iyim-serim, gulumserim” diyecek, risklere dikkat cekenlere “felaket tellalı-kara lensli”gibi isimler takacak “agır uzman” bulmak zor degildir. Ama birgun alınan asırıriskler realize olur. Yani; bankanın toplam varlıkları, toplam yukumluluklerinikarsılamaya yetmez. Artık, banka kagıt ustunde batmıs ya da batmak uzeredir.

Iste tam o anda, kamu otoritesi bir karar vermek durumundadır. Bankanınbatmasına izin verilmezse, yani bankaya yukumluluklerini karsılaması icin kay-nak verilirse, var olan problem artarak surer. Cunku; bankanın sahip veyoneticileri, gercekten de, batmalarına izin verilemeyecek kadar onemli olduk-larını gormuslerdir. Eger kaynak verilmezse, finansal sistemin ve buna baglıolarak da ekonominin bir bolumunun bunalıma girme ihtimali vardır.

Kim kırdı bunu?

Kamu otorotesi olarak iyiniyetle, gonulsuz de olsa, gerekli kaynagı verebilirsiniz.O noktada, bankanın o hale gelmesinde sorumlulugu olanları teshis ve “birdaha ortalarda dolasmamalarını” saglayacak sekilde teshir etmeniz gerekir. Ogune kadar yaptıkları isler “kitabına uydurulmus” olsa bile, baska insanların

234

Page 241: Alaca Karan Lik Ku Sagi

parasına ozenli davranmadıkları icin. Sonra herkes gorur: O noktaya gelin-mesinde agır vebali olanlar; iktisat ve finans analizlerini saklabanlık yapmaolarak algılayıp sunanlar, “Turkiye’yi sıcak para kurtarır” onermesi dısındabirsey soylemeyenler, asırı riskli pozisyonların sovalyeligine soyunup saga-solakufredenler, yaptıklarını “ilgili bakan emretti, ben masumum” diyerek savu-nanlar, kamu bankaları uzerinden “akrabalara” kaynak aktarıp “verdiysem benverdim” diyen piskinler, artık bir daha insan icine cıkamaz hale gelmistir.

Simdi kamuoyu bir “banka kurtarma operasyonu” ve milyarlarca dolarlıkkaynak aktarımı konusunu tartısıyor. Herhalde, sistemde sadece “batmasınaizin verilemeyecek kadar onemli” bankalar kaldı! Kaynak aktarılacak o bankalarıo hale getirenler ve moral hocaları hala orada, oyle, hicbirsey olmamıs gibioturacaksa, bu “kurtarma operasyonu kimsenin icine sinmeyecektir”. Cunku;yasanan krizler bazı cilalı karizmaları cizmedikce, biz daha cok kriz goruruz.

235

Page 242: Alaca Karan Lik Ku Sagi

LUTFEN, BIRAZ BORC VERIR MISINIZ?

21 Ocak 2002

Birisinin sizden “borc istemesi” biraz can sıkıcı bir durum. Ne olacagı belliolmaz. Borc verip adamı bir daha gorememek var, gorup de parayı geri alama-mak var,vs. Bir de borc alan size “isler yolunda gitmezse, diger butun borclarımıodedikten sonra sana olan borcumu oderim” demisse, iyice uykularınız kacarherhalde: Ya isler yolunda gitmezse? Bir sekilde o borcu vermisseniz, gozunuzborc alanın uzerinden ayrılmaz, alınan borcun nerede harcandıgını yakındanizlemeye calısırsınız. Borcu alan o parayla gidip “kumar” falan oynuyorsa, 1.5dolar etmeyecek birseye gozu kapalı 3 dolar veriyorsa; ya bir daha borc ver-mez, ya da verdiginiz borcun faizini artırmaya veya o adamdan olan alacagınızıbaskalarına satmaya calısırsınız. Cunku, verdiginiz borcu tahsil edememe riskiartmıstır. Ustelik, borc “imtiyazsız borc” niteligindedir. Yani, herkes parasınıalacak, geriye birsey kalırsa sizin alacagınız odenecektir.

Ne Kadar Risk?

Zor duruma dusen bankaların guclendirilmesi amacıyla cıkarılan kanunun biramacı, zayıflayan bankaların bilancolarının daha seffaf hale getirilmesi ve alınanrisklerin kamu otoritesince butun detaylarıyla bilinmesidir. Elbette, o nok-taya gelinmeden once de bankalar denetlenmektedir. Elden geldigince bankanınustlendigi riskler bulunmaya calısılmakta, bu risklerin gerceklesme ihtimalinekarsı bankadan belli bir karsılık ayırması istenmektedir. Ancak, ne kadar do-nanımlı olursa olsun, denetim elemanlarının yapabilecekleri seyler sınırlıdır.Sonuc olarak; yazılan raporlara “yukarıdakiler” son noktayı koymaktadır. O“yukarıdakilerin” (ya da denetimi yapanların) Cuma gunu istifa edip, takipeden Pazartesi gunu denetim yapılan ya da yapılması gereken yerde dolgun birmaasla ust duzey goreve baslamalarını engelleyen bir sey yoktur Turkiye’de.

Bankaların risk durumunu bankalar kendileri de hesaplayıp acıklayabilir.Meraklısı bilir: Bir finansal kurumun karsı karsıya oldugu risklerin belirlenip burisklerin belli bir olasılıkla realize olması durumunda dogabilecek zararın objektifbir sekilde hesaplanması, sanıldıgından cok daha karmasık bir istir. Bu hesapla-malar, ustun nitelikli yetismis eleman yanında, ciddi ve masraflı bir yatırımgerektirmektedir. Dahası, ortaya cıkan sonucları anlayıp, algılayıp, sorgulaya-bilecek bir ust duzey yonetimi de gerektirir. Kısacası, cagdas risk analizi icinfinansal analiz ve modelleme tekniklerini cok iyi bilen bir ekip ve bunları bilmesede saygı duyan bir banka sahipligi gerekir.

Piyasadan Al Haberi

Su anda bankacılık sistemimizde bu turden kurumlar ve yetismis insan gucuvar. Ama bunlar azınlıkta. Ote yanda, bugune kadar ust yonetimini “burası

236

Page 243: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Turkiye abicim, biz bize benzeriz, IMF falan anlamaz, Turkiye’de model uygu-lanmaz” diyen eski burokrat ve akademisyenler, varlık nedeni “cagdas finansogretisini ve kantitatif analizi asagılamak” olan kifayetsizler ve her nedense eskipolitikacılarla ya da parti adamlarıyla dolduran kurumlar da var. Bu turden ku-rumların risk belirlenmesine yonelik arastırmalarını “dostlar isbasında gorsun”turunden yapmaları buyuk olasılık.

Boyle bir ortamda alınan risklerin ve bankanın muhtemel seyrinin tamanlamıyla izlenmesi ve “gerekenin yaptırılması” cok zor. Iste, bankaların“imtiyazsız borc” almaya zorlanması ve bu borclanma enstrumanlarınınpiyasada alınıp satılması, denetim ve risk izleme gorevini piyasalara bırakanbir duzenleme olacaktır. Toplam varlıklarının belli bir yuzdesi (cok degil, yuzde1!) kadar “imtiyazsız borc” alan bankanın bu borcunun faizi, bankayla ilgiliguclu sinyaller verecektir.

237

Page 244: Alaca Karan Lik Ku Sagi

SERMAYEYI TUKETTILER

25 Ocak 2002

Ozel sektor bankacılık kesiminin onemli bir bolumu son 10 yılda kamuacıkları ve kendi istiraklerinin, gruplarının finansmanına yonelik bir yapılanmaicerisinde calıstı. “Alacaklı oldugum devlet ya da kendim” dusuncesiyle calısılanbir ortamda, herhangi bir risk algılanmadı ve kamu ic borcuyla birlikte yuksekriskli projeler de finanse edildi.

Yukumluluklerde ise mevduat ve alınan kredilerin onemli bir bolumu doviz.Son 10 yılda kurlardaki yuzde artısın varlıklardaki nominal yuzde artıstan dahayuksek olmayacagının bir bicimde garanti edilmesi, sistemin risk algılamasınıtamamen “dumura ugrattı”. Bir de, TCMB’nin 1995 sonrası gecelik borclanmaoranlarına ustu kapalı bir bicimde uyguladıgı “tavan” politikası var. Bu ortamdabazı bankalar, beklenmedik birsey olsa dahi bankalarının kurtarılacagını, 1994ilk ceyreginde oldugu gibi pozisyonların minimum zararla kapanmasına yardımcıolunacagını varsaydı.

Kamu bankalarına gelince... 1994 yılındaki krizde kamu bankalarının kay-nakları ve TCMB kullanılarak ozel sektor bankalarının bir kısmı “kurtarılmıstı”.Buna gorev zararlarını ve politikacıların emirleriyle verilen geri donmeme riskiyuksek kredileri de koyarsanız, kamu kesimindeki tablo ortaya cıkıyor.

Programı Anlamak

2000 yılı programında sistem, ancak kazanılan doviz kadar TL yaratabilecek veprogramın gocmemesi icin asırı likidite yaratılmayacaktı. Bunun anlamı, her-hangi bir nedenle bir likidite sıkısıklıgı oldugunda faizlerin hızla yukselecegi vesistemi dengeye getirecegidir. Oyle bir ortamda, birinci sıraya likidite ve faizriskini koymanız gerekir. Cunku, hukumet programa sadık kaldıgı surece, kısavadeli faizlerin rekor duzeylere fırlama ihtimali cok yuksektir. Eger verdiginizkrediler ve diger alacaklarınız uzun vadeli, borcunuz ve topladıgınız mevd-uat kısa vadeli ise muthis zarar yazarsınız ve sermayeden yemeye baslarsınız.TCMB’nin fazladan likidite saglaması ise “programın bittigi” anlamına gelecek-tir ki o zaman da “kur riski” var. Bu durumda; acık pozisyonlarınızı yavas yavaskapatıp veya makul seviyelere cekip, TL cinsinden varlık ve yukumluluklerinizarasındaki vade farkını mumkun oldugunca azaltmanız gerekir.

Butun bu risklere karsı; bazı bankaların pek bir sey yapmadıgı, hattatam aksi yonde pozisyon aldıgı anlasılıyor. Biz bunu dısarıdan goremeyizama, denetleme-gozetleme yapan kurumlar o zaman goruyordu. Kasım krizinegelindiginde belki de artık cok gec olmustu. O zaman bir ozel banka portfoyundesermayesinin 25 katı kadar bono-tahvil bulunduruyormus ve bunu cok kısa vadeliyukumluluklerle finanse ediyormus. Olacak sey degil. Bu olay ve finans kesi-minin onde gelen akıl hocalarının “sisteme likidite verilseydi kriz cıkmazdı”analizi, programın hic anlasılmadıgını gosteriyor.

238

Page 245: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Subat krizi ile birlikte hemen hemen butun riskler realize oldu. Bir yan-dan kurlardaki artıs, ote yandan faiz oranlarındaki bir-iki gunluk de olsa rekorduzeyler, TL yukumlulukleri cok kısa vadeli olan ve doviz borcu bulunanbankaların yukumluluklerini hızla yukarıya cekti. Aynı oranda artısın; hemenhemen hepsi TL cinsinden, sabit faizli uzun vadeli varlıklarında gerceklesmemesisonucunda da ortaya cıkan zararla bu bankaların sermayesi yok oldu.

Sermayeyi Kediye Yuklemek

Devlet yardımı sistemi guclendirir mi? Yardımın nereye, nasıl yapıldıgına baglı.Asırı riskli, ozellikle kendi grubunun riskli projelerini finanse ederek, butun risk-leri goz gore gore ihmal ederek yonetilen ve bu noktaya gelen kurumlara buyardım yapılacaksa, elbette sistemi guclendirmez, kaynaklar heba olur.

Sistemin guclenmesi icin bu noktaya gelinmesine neden olan anlayısındegismesi gerekiyor. Boyle bir resmin ortaya cıkmasında vebali olanlarınacıkca teshir edilmesi gerekiyor. Oysa, vitrin degisikligi duzeyinde dahi olsa,gostermelik de olsa, herhangi bir degisiklik yok. Son 10 yılda Turkiye, iyiyetismis, donanımlı genclerinin onemli bir bolumunu bu sektore yonlendirdive onlar da kendilerine sunulan cercevede ellerinden gelenin en iyisini yapmayacalıstılar. Sistemin “kotu yola dusmesinde” sucları olmayan bu binlerce insansimdi issiz ve baslarına ne geldigini anlamaya calısıyor. Gercekten cok uzucubir durum ve en ufak gunahı olanların utanıp, en azından “susması” gerekiyor.Oysa baktıgımızda, bu “kotu yola dusme” surecinde payı olanlar hicbir sey ol-mamıs gibi yerlerinde oturuyor..

239

Page 246: Alaca Karan Lik Ku Sagi

TCMB NEREYE BAKIYOR?

28 Ocak 2002

Bir-kac haftadır doviz piyasalarında bir terim daha sık kullanılmayabaslandı: Volatilite. Yani oynaklık. Merkez Bankasından “bir yetkili” deReuters’e yaptıgı acıklamada “Merkez Bankası’nın kurların seviyesinden ra-hatsız olmadıgını” ifade etti ve ekledi: “Eger volatilite yuksekse bu bizi rahatsızeder. Bir suredir volatilite artısı gozluyoruz. Satıslar cok arttı. Bu volatiliteartısını dikkatle izliyoruz”.

Acıklama onemli, cunku Merkez Bankası’nın kafasında bir “volatilite”gostergesi oldugunu ve kur politikasına yonelik kararların bu gostergeye bakarakalındıgını anlıyoruz. Acıklamanın ısıgında, oncelikle, “neyin volatilitesi?”sorusunun cevabını aramak gerekiyor. Doviz kuru fiyatlarının mı yoksa alım-satıma konu olan doviz miktarının mı? Genel kabul gordugu gibi, fiyatlar-daki volatilitenin (oynaklıgın) Merkez Bankası icin gosterge niteliginde oldugunuvarsayalım.

Doviz kurlarındaki oynaklıgı olcmenin pek cok yolu var. Bunlar arasındaen sık kullanılan ve yanıltmayan gosterge, “kurlardaki yuzde degisimin karesi”.Ornegin; doviz kuru yuzde iki artmıssa, oynaklık yuzde dort, kurlar yuzde ikiazalmıssa oynaklık yine yuzde dort. Bu gostergenin kurların nereye gittigine dairbir kaygısı yok. Kurlar asagıya ya da yukarıya gitsin, gidis-gelis hızı artmadıkca,bu oynaklık gostergesi de artmıyor. Zaten TCMB acıklaması da boyle birgosterge ima ediyor: “Kurların seviyesinden degil, volatilitenin yukselmesindenrahatsız oluruz”. Yani, “kurlar asagıya giderse gitsin; yeter ki yavas yavas gitsin”veya “kurlar yukselirse yukselsin, yeter ki yavas yavas yukselsin”.

Yuzde degisimin karesini almak istedigimizde ise, “hangi donemdeki yuzdedegisim?” sorusunu cevaplamak gerekiyor. Ornegin kurlar gun icerisinde nekadar oynarsa oynasın ama gun sonlarında degismesin, siz sadece gunden guneolan degismelere bakıyorsanız, sizin icin oynaklık sıfırdır. Ote yandan, dakikabası kurlardaki yuzde degisime bakarsanız, bu sefer de “basınız doner” ve“kurlardaki oynaklık cok fazla” sonucuna varabilirsiniz.

Saglıklı bir yontem, saatler itibariyle kurlardaki yuzde degisimi hesaplayıpoynaklıgı bulmak, daha sonra da bu gostergedeki genel egilimi incelemek olabilir.Asagıdaki grafik bu mantıkla hesaplandı. Grafik, 4 Haziran 2001-24 Ocak 2002tarihleri arasında saatler itibariyle doviz kurlarının duzeyini (en ustte), saatlikyuzde degisimi (ortada) ve son yuz saatlik (8-10 gunluk) volatiliteyi gosteriyor(en altta).

Grafikte dikkati ceken ilk sey, son aylarda oynaklıgın ciddi olcude azalmısolması. Volatilite gostergesinde gorulen ucgenlerin, yani “oynaklık parla-malarının”, ilki Temmuz, ikincisi de Agustos 2001 ortalarına rastlıyor. Sonucgen ise Kasım 2001 ortasındaki kargasa. Merkez Bankası yetkilisinin ifadeettigi “son gunlerdeki volatilite artısı” ise en grafigin sonundaki hafif yukselme

240

Page 247: Alaca Karan Lik Ku Sagi

0 200 400 600 800 1000 1200 1400 1600 1800 2000

1.2

1.4

1.6

0 200 400 600 800 1000 1200 1400 1600 1800 2000

−2

0

2

0 200 400 600 800 1000 1200 1400 1600 1800 20000

1

2

3

Sekil 39: Saatlik kurlar. TL-ABD Doları. Donem: 4 Haziran 2001 - 24 Ocak 2002.Ust panel: Duzey (milyon TL); orta panel: Saatlik yuzde degisim; alt panel: Ortalamavolatilite (oynaklık, saatlik yuzde degisimin karelerinin 100 saatlik ortalaması).

ve 15 Ocak’ta baslamıs. Ama bu, gecen yaz ve Kasım ayındaki artıslarlakarsılastırınca, “keyfe keder” bir volatilite artısı. Kısacası, doviz piyasasındacok ciddi bir volatilite artısı yok.

TCMB’nin politika kriteri “duzey degil, oynaklık onemli” olunca, suasamada TCMB tarafından kurlara dogrudan bir mudahele, piyasalara izahedilmesi cok zor bir hareket olur. Cunku, denildigi gibi bir volatilite artısıyok. Acıklanan politika degismedikce, kurlara dogrudan bir mudaheleyi kimsebeklemesin. Mudahele gelirse bu, “oynaklık” degil, kurlarda gelinen duzeyinotoritelerce begenilmemesi nedeniyle olacaktır. Biraz daha bekleyip gorecegiz.

241

Page 248: Alaca Karan Lik Ku Sagi

TCMB DISINI SIKIYOR

4 Subat 2002

Merkez Bankası’nın doviz kurlarına dogrudan mudahalesi ne gibi sonuclarayol acabilir? Boyle bir sey Merkez Bankası’nın kredibilitesini ciddi olcudezedeler, hatta sıfırlar. Cunku, ortada verilmis bir soz var: “2002 yılında, tıpkı2001 yılı Agustos ayından itibaren oldugu gibi, Merkez Bankası mudahalelerien alt duzeyde tutulacaktır, Merkez Bankası sadece asırı oynamalara mudahaleedecektir”. Son gunlerde “oynaklık” gostergelerine bakıldıgında ise, asırı birhareket gorulmemektedir. Dolayısıyla, doviz kurlarının duzeyine yonelik her-hangi bir hedefleme icerisinde olmadıgını taahhut etmis olan Banka’nın, “Eh,oyle dedik ama simdi de kurların geldigi yeri begenmedik” diyerek acıkladıgıprograma tamamen ters bir eyleme girismesi kabul edilemez.

Dayanma Sınırı

Banka doviz kurlarına dogrudan mudahale etmezken, kullanmakta oldugu poli-tika aletlerinden birisi, pek de dolaylı olmayan bir sekilde, “kurların yonunu”etkilemektedir. Merkez Bankası kısa vadeli faizleri enflasyonla mucadele arasıolarak kullandıgını soylemektedir. Bu amaca yonelik olarak faiz oranlarının birsure belli bir duzeyde sabitlenmesiyle, asagı ya da yukarı dogru kur hareket-lerinde ciddi olcude kar etme olasılıgı dogmaktadır. Bu da, oynanan oyununkurallarına gore normaldir. Bu hareketler sırasında, aynı zamanda, MerkezBankası bir anlamda “yoklanmakta” ve asagı ya da yukarı yonde Banka’nındayanma sınırı gorulmeye calısılmaktadır. Once bu “yoklama” yukarıya dogruolmus, daha sonra tersine donerek asagı yonde gerceklesmistir. Bu ters hareketinreel kurların “tarihi taban” yapma noktasına yaklastıgında gerceklestiginihatırlatalım. Simdi reel kurlar son 10 yılın zirvesine cıkmıstır ve tersine birhareket, yani nominal kurların tekrar yukarıya donmesi guclu bir olasılıktır.Merkez Bankası’nın bu tur “yoklamalara” cevap vermesi, tercihini “acık” etmesi,izlenen programın mantıgına aykırıdır. Bu nedenle, “bazı yetkililerin” kurlarınduzeyine yonelik “denge degerine dogru bir hareket” gibi “tercih” ima edenifadelerde bulunması yanlıstır.

Bu kosullarda; reel kur ve nominal kurlardaki “duzensiz devreler” (asagı veyukarı dogru hareketler, irregular cycle) surecektir. Bu devrelerin boyunun (am-plitude) zaman icinde azalması beklenebilir. Merkez Bankası piyasalarda alınanpozisyonların kaynagını buyuk olcude bilmektedir. Bu hareketlerin kaynagına(reel ya da asırı spekulatif olmasına) baglı olarak “salınımların boyunu” azal-tacak bazı onlemler alınması da gundeme gelebilir, gelmelidir ve bu onlemlerkesinlikle “kur duzeyine mudahele” olarak algılanmamalıdır.

242

Page 249: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Ya Faizler?

Merkez Bankası bugune kadar programına sadık kalarak mumkun olduguncakurlardaki gelismelere karsı “disini sıkıyor”. Dogru da yapıyor. Banka, “duzeyeyonelik” dogrudan bir mudahele yapmadıgı gibi, kısa vadeli faiz oranlarını dakurlardaki gelismelere degil, enflasyon dinamiklerine gore belirledigini acıklıyor.Dolayısıyla, TCMB’ye yonelik tartısılması gereken nokta, bu faiz oranlarınıngenel makroekonomik hedeflerle uyumlu olup olmadıgı ve ekonomi icin neyi imaettigidir.

Bugunku haliyle kısa vadeli nominal faizler (yıllık bilesik yuzde 80) asırıyuksek reel faiz ima etmekte; tam kapasite ile uretim yapamayan, son ucyılda bir resesyon, bir depresyon yasayan ve henuz gecen yılın bunalımındancıkamamıs bir ekonomide ekonomik buyumenin onunu tamamen kesmekte-dir. Dunku enflasyon rakamlarından sonra Banka’nın yapacagı degerlendirmeyiayrıntılı olarak kamuoyuna acıklamasıyla gorecegiz: Bakalım TCMB ne kadaryıllık enflasyon bekliyor ve kısa vadeli nominal faizler nereye cekilecek? Bunabaglı olarak Banka’nın reel faiz tahmin ve tercihi de acıga cıkacak.

243

Page 250: Alaca Karan Lik Ku Sagi

DEPRESYON ve “BORC SARHOSLUGU BASAGRISI”

11 Subat 2002

Niyet mektubundan bir alıntı: “Reel GSMH’nın 2001 yılında %8.5 aza-lacagı tahmin edilmesine ragmen, yılın ucuncu ceyreginde hafif bir ekonomikduzelme baslamıs olup, bunun 2002 yılında da devam etmesi beklenmektedir”.Dogrusu, “hafif” olarak tanımlansa bile toplam uretim acısından “ekonomikduzelme” gorebilmek icin nasıl bir gostergeye bakıldı merak ediyor insan. Aylıksanayi uretim indeksi rakamları gecen yılın ucuncu ceyreginin ilk iki ceyrekten,son ceyregin de ilk uc ceyrekten daha kotu oldugunu gosteriyor. Dogru,Agustos ve Eylul aylarında gorulen “daralma egilimindeki azalma” bir iyim-serlik yaratmıstı. Ama daha sonraki rakamlar “sanayide canlanmanın baskabahara” kaldıgını gosterdi. Gecen hafta acıklanan veriler 2001 yılında toplamsanayi uretiminde yuzde 10 civarında bir daralma, yani, 1996 yılındaki kadarbir uretim gerceklestigini gosteriyor. Dahası, mevsimsel etkilerden arındırılmısindeksteki egilim “asagıya dogru” ve herhangi bir toparlanma isareti yok.

Yine niyet mektubundan bir alıntıyla devam edelim: “(Hedeflerin)baslıcaları, enflasyonun hedeflenen seviye olan %35 duzeyine indirilmesi, ihra-cata dayalı olması gereken buyumenin yeniden baslaması ve buyumenin sagladıgıgetirilerin dusuk gelir gruplarına daha hızlı yayılmasıdır”. Oysa, uygulanmaktaolan program “buyumeyi”, ozellikle de “ihracata dayalı buyumeyi” hedefleyenbir program degil. Program, “toplam borcların dondurulmesi” anafikri etrafındakamu kesiminde kapsamlı bir degisim ve kamu maliyesinde disiplin amaclıyor.

Niyet mektubuyla cercevesi cizilen reform programı hedeflerine katılmamakmumkun degil. Bu reformların gerceklesmesi icin siyasi iradenin cok guclu ol-ması ve toplumdaki diger kesimlerin onunde yer alması basarı icin “olmazsaolmaz” bir kosul. Oysa, simdiki haliyle, siyasi irade programa yonelik hemenhemen her konuda “gonulsuz” oldugunu gosteren bir tavır takınıyor. Sankibutun reform kararları burokrasi ve bir bakanın zorlamasıyla hayata geciriliyor.Bu “niyetsizligi” bir kenara yazın.

Gectigimiz yıl Mart ayında ic borc sorununun radikal bir sekilde cozulmesiicin bir fırsat yakalanmıstı. Wall Street deyimiyle, ic borclara “temiz bir tras”gerekiyordu. Borcu verenlerin dahi hazır oldugu bu operasyon yapılmadı ya dayapılamadı. Borcun ulusal gelire oranını sabit tutacak bir program, yuklu birborc duzeyi veri alınarak hazırlandı ve yere serilen TL’yi canlandırıp enflasy-onu azdırmamak icin yuksek reel faizlerle birlikte uygulamaya konuldu. Oteyandan, ekonomi uzun suredir agır bir depresyona girdi ve kısa vadede bu de-presyondan cıkılacagına dair bir isaret yok. Buyumeyle ilgili en iyimser tahmin(niyet mektubu), 2002 yılında kisi basına milli gelirin reel olarak yuzde 1-2 ar-tacagını varsayıyor. Bu “buyuyemeyen ekonomi” genel olarak yasanan “borcsarhoslugu basagrısını” daha da artıracak bir sey.

244

Page 251: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Ekonomide buyume gerceklesmeyip reel faizler yukarıda kaldıgı surece, mev-cut borcun surdurulebilir goruntu vermesi icin gereken faiz dısı butce fazlasınındaha da artırılması gerekiyor: Yani, daha fazla vergi, daha az harcama. Bu isedonup tekrar buyume ve reel faizleri olumsuz etkiliyor, “basagrısını” daha daartırıyor. Tam bir “kısır dongu”. Siyasi iradede zaten var olan “niyetsizlik”ile birlikte, buyuyememe ve borcu cevirmek icin daha da artan butce disiplinigeregi programı kırılgan haline getirmis durumda. Umarız bir dahaki sefereyeni program “temiz bir tras” sonrasında uygulamaya konulur. Boylece, yuksekreel faiz ve buyumeme riskleri daha isin basında azaltılarak “niyetlerin yerinegetirilme sansı” artar.

245

Page 252: Alaca Karan Lik Ku Sagi

BUGUNLERIN, YARINI VAR

18 Subat 2002

Gectigimiz gunlerde Kemal Dervis yaptıgı bir konusmada, Turkiye’dekidoviz kuru rejimine yonelik bir ifadede bulundu: “2-3 yıl daha boyle gidecek”.Simdiye kadar politikacıların her soyledigini ciddiye almamayı ogrendik amasoyleyen Kemal Dervis olunca durum biraz farklı. “2-3 yıl daha boyle gidecek”ifadesinden degisik anlamlar cıkarmak mumkun: Dervis doviz kurlarındaki oy-naklıgın 2-3 yıl daha devam edecegini ongoruyor olabilir. Ekonomideki nominaldegiskenlerin istikrar kazanmasıyla birlikte kurlardaki oynaklıgın azalacagını,bunun da 2-3 yıl alacagını ima eden bir ongoru. Bir baska ihtimal ise, dovizkuru rejiminin 2-3 yıl sonra degismesine yonelik bir istegin, niyetin acıga vurul-masıdır.

Doviz kuru, faizler, ekonomik buyume, sirketlerin beklenen karları, gorecelifiyatlar, uretkenlik, istihdam gibi degiskenlerin kendi icsel dinamikleri, birbir-leriyle olan iliskileri ve etkilesimleri “iktisat biliminin” konu alanını olusturuyor.Bu konularda yapılmıs sayısız uygulamalı calısma, cıkıs noktasını uzun yıllarınbirikimiyle olusmus “teorik iktisadi bilgi kumesinden” alıyor. Iktisadi konulardayapılan iddialı analiz ya da onermelerin de temelinde, arka planında, bu “bilgikumesinden” yeterince nasibini almıs, disiplinli dusunme alıskanlıgı edinmis bir“kafanın” olması gerekiyor. Bu anlamda, ekonomiden sorumlu Bakan’ın pro-fesyonel bir iktisatcı olması Turkiye icin bir sans olarak degerlendirilebilir.

Son bes yılda anlamlı bir kisi basına reel gelir artısı saglanamayan Turkiyeekonomisinde, yasanan krizlerle birlikte pek cok insanın toplam varlıgında ve reelgelirinde meydana gelen ciddi azalmalar “iktisat ve finans” konularına olan ilgiyide artırdı. Baska bir deyisle, iktisat ve finans “populer” oldu. Bunun sonucundada; uzun yıllardır iktisatcıların anlayıp, algılayıp, formel bir cerceveye koymaktazorlandıgı pek cok konu ayak ustu sohbetlerde ve cay molalarında yuzde yuz‘kesinlikle’ cozulmeye baslandı! Son aylardaki doviz kuru rejimi tartısmalarıbunun en guzel ornegi.

Bu tartısmaların cogunda, uygulanmakta olan kur politikasının “butunzamanların en iyi, vazgecilmez, sorgulanmaz kur politikası” oldugunu onesurenler bir cephede yer alıyor. Diger cephede ise, belki de son yirmi yılınalıskanlıgını terk edememekten dolayı, doviz kurlarına dogrudan ya da dolaylımudaheleyi savunanlar var. Her iki tarafın da tezlerini savunurken one surduguargumanların pek cogu, “profesyonel iktisatcıların” agızlarını acık bırakacakduzeyde. Ortaya cıkan tablo “ilkokul munazaralarına” benziyor. Sesi dahacok cıkan ve su ya da bu sekilde “seyirciyi yakalayan”; anekdot, fıkra, atasozu,vecizelerle konusmalarını susleyebilen ve gomleginin kolası daha duzgun olanlar“kazanıyor”.

Boyle bir ortamda, simdi uygulanmakta olan kur rejiminin bugunlerde an-lamlı oldugunu ama bir sure sonra degistirilmesi gerektigini one surenleri pek

246

Page 253: Alaca Karan Lik Ku Sagi

dinleyen olmayacak galiba. Icinde bulundugumuz donemde, ozellikle “sıcakpara” politikası alıskanlıgını kırmak icin elzem olan bu kur politikası 2-3 yılsonra degisebilir. Hatta degismelidir de. Bu program bir sure sonra malum ne-denlerle sona erecektir. Bir sure sonra, gecen Mart ayında “secenek” olan bazıseyler artık “zorunluluk” olacaktır. Belki o zaman Turkiye, daha guclu bir siyasiiradeyle, Avrupa Birligi’ne katılım icin kendisine daha kesin ekonomik hedeflerkoyacak, bu hedeflerin gerceklesmesiyle birlikte de para birimi olarak Euro’yusececegini ilan edecektir. Yani, Turkiye bir sure sonra Merkez Bankası’nı kapat-acaktır. Ama o zamana kadar, Kemal Dervis’in dedigi gibi, “2-3 yıl daha boylegidecek”.

247

Page 254: Alaca Karan Lik Ku Sagi

CEPTE PARA TASIMA VERGISI

4 Mart 2002

Galiba enflasyonun “iyi birsey olmadıgı” konusunda hemen hemen herkeshemfikir. Ancak “enflasyon neden kotu?” sorusuna verilen cevaplar kisidenkisiye degisebiliyor ve sorunun bir tek dogru cevabı yok. Yuksek enflasy-onun belirsizligi artırdıgı, yatırımları, dolayısıyla da ekonominin reel buyumesiniyani reel gelir artısını azalttıgı konusunda pek cok bulgu var. Ama enflasy-onun “hemen hissedilen” ilk etkisi, cebimizdeki paranın satın alma gucundemeydana gelen azalma. Ekonomi genelinde dusunursek, enflasyonun ilk etk-isi, dolasıma cıkan toplam paranın satın alma gucunde meydana gelen azalmaolarak tanımlanabilir. Bu ise parayı dolasıma cıkarana, yani devlete odenen birtur “gizli vergi”. Turkiye’de para tabanı 9 katrilyon TL oldugu icin, aylık yuzde5 enflasyon varsayımıyla, her ay odedigimiz “gizli vergi” yarım katrilyon TL’yibuluyor.

Paranın satın alma gucunde meydana gelen azalma sadece bize ozgu bir seydegil. Enflasyonun oldugu butun ulkelerin paralarının satın alma gucu zamanicinde azalıyor. Dolasımdaki para miktarı yuksek ise o devletin topladıgı “gi-zli vergi” de yuksek duzeylere ulasıyor. Ornegin ABD’nin dolasıma cıkardıgıpara miktarı 650 milyar dolar duzeyinde. ABD’deki enflasyon oranı yıllık yuzde3 olsa bile, bu dolasımdaki 650 milyar doların satın alma gucunde meydanagelen azalma bir yılda yaklasık 20 milyar dolar! Ama bu gizli vergiyi sadeceAmerikalılar odemiyor: Dolarların tamamı ABD icinde “dolasmıyor”. Tahmin-lere gore 500 milyar dolar nakit ABD dısında. Dunyanın ABD’ye odedigi yıllık“gizli vergi” de 15 milyar dolar duzeyinde.

Kendi ulke parası yerine ABD parasını tutmayı tercih edenlerin arasında“kara paracılar” on sırada yer alıyor. Bu talebin en onemli nedeni dolarınher ulkede “gecer akce” olması. Rivayet o ki, Amerikan gizli servisleri degisikulkelere ABD’den giden banknotların seri numarlarını saklıyor ve daha sonra buparaların trafigini izleyerek “dunya uyusturucu yol haritası” cıkarabiliyor.

ABD parası tutanlar arasında “kara paracılar” dısında, kendi ulkelerindekienflasyondan kacınmak isteyen insanlar da var. Turkiye gibi enflasyonun yuzde50-60 oldugu bir ekonomide yerel parayı elde tutmaktansa, enflasyonu yuzde 2-3olan baska bir ulkenin parasını elde tutmak daha akıllıca oldugu icin.

“Rakam cambazı” olarak bilinen eski bir Cumhurbaskanı Subat 2001 kriziyleilgili olarak, “krizin cıkması icin bir neden yoktu, kasalar dolar doluydu, halkınbankalarda milyarlarca doları vardı” gibi bir ifadede bulunmustu. Oysa, “halkınbankalarda milyarlarca doları” yok. Halk oyle zannediyor. Cunku, bankalardakidoviz tevdiat hesaplarının arkasında mutlaka “nakit” olarak dolar ya da Eurobulunması gerekmiyor. Hesaplar, “kaydi para”.

Turkiye’de dolasımdaki dolar ya da diger yabancı paraların miktarı tamolarak bilinmiyor. Simdi bu konuda bir fırsat cıktı karsımıza. Son altı aydır

248

Page 255: Alaca Karan Lik Ku Sagi

degisik Avrupa paraları Euro ile degistiriliyor. Muhtemelen TCMB Turkiye’dene kadarlık bir “Euro’ya nakit donusumu” oldugunu biliyor.

Bir suredir yetkililer, “ekonomide ters para ikamesi yasandıgını,yasanacagını” ileri suruyorlar. Bu, uygulanan programın en onemlivarsayımlarından biri. Oysa doviz mevduat hesaplarına bakıldıgında “terspara ikamesi” gorulmuyor. 1999 yılı sonuda 33 milyar dolar olan doviz mev-duat hesapları toplamı, 15 subat 2002 itibariyle 40.5 milyar dolar duzeyinde.Muhtemelen Euro’ya gecmenin bir etkisi var bu rakamlarda. TCMB Euro’yagecisle ilgili ayrıntılı rakamları acıklarsa, “ters para ikamesi” olup olmadıgınıgorecek, dolasımdaki yabancı para konusunda da bir bilgi sahibi olabilecegiz.

249

Page 256: Alaca Karan Lik Ku Sagi

RESESYON DEGIL DEPRESYON

Mart 11 2002

Bir ekonomide ulusal gelirin buyume oranı bir sure, ornegin bir yılın ikiceyreginde arka arkaya, uzun donem buyume oranının altında gerceklesirse oekonominin resesyon yasadıgı kabul edilir. Aynı anlama gelebilecek bir baskatanıma gore ise resesyon, ekonomide gerceklesen toplam katma degerin, yanitoplam uretimin, potansiyel olarak o ekonominin uretebilecegi duzeyin altındagerceklesmesi durumudur.

Tanıma dikkat edilirse ekonomide resesyon olması icin mutlaka “eksibuyume” olması gerekmiyor. Uretimin bir sure potansiyelin altındagerceklesmesi “resesyon” icin yeterli. Eger resesyonun boyutu derin ve suresiuzunsa, o takdirde icinde bulunulan ekonomik durumu depresyon, buhran,olarak tanımlamak daha dogru. Bu nedenle, Turkiye ekonomisi tarihi yazan-ların gectigimiz yıl baslayan ve halen surmekte olan durumu “2001’de baslayanbuhran donemi” olarak adlandırmaları sasırtıcı olmayacak.

Elbette, ortada yasanan bir buhran varsa bu buhranın nedenleri ve bu ne-denler arasında basat olan, agırlıgı daha fazla olan bir ana neden var. Bu, kimiekonomilerde “finansal piyasalarda ve gayrimenkul piyasalarında yasanan fiyatsismeleri”, kimi ekonomilerde “savas”, kimi ekonomilerde de iktisadi sistemindegismesi ve yeni bir sistemin kurulması olarak kendini gosteriyor.

Cumhuriyet tarihinin en agır bunalımını yasayan Turkiye ekonomisinde bubunalımın nedenleri konusunda politika belirleyici ve uygulayıcıları doyurucubir acıklama yapamıyorlar. Toplumdaki kanaat belirleyicilerinin onemli birbolumun one surdugu nedenler de doyurucu degil. Bu arada, yasanan butunkotuluklerin bizim dısımızdaki guclerden kaynaklandıgına inanmaya yatkın birtopluma bir zamanlar “bunun nedeni IMF, emperyalistler” veya “globallesmebizi bu hale getirdi” gibi onermelerde bulunmak prim yapabiliyordu. Artık bukomplocu, romantik marksistlerin onermelerini pek ciddiye alan yok.

Peki, bu buhranın nedeni ne? Turkiye ekonomisi ve siyaseti uzun bir suredir“merkezi rant dagıtım sistemi” olarak yapılandı ve bir sure bu sistemi calıstırdı.Bu rant dagıtım sisteminin ilk akla gelen ogeleri, kaynak dagıtımında nepotizm(akrabacılık), kamuya ait alanların yagmalanması, hicbir katma deger yarat-mayan milyonlarca kisiye omur boyu maas garantisi verilmesi, hesapsız bir tarımdestekleme politikası olarak sıralanabilir. Gectigimiz 10 yılda bu sistemi birsure daha isletebilmek icin bulunan cozum, esas olarak sıcak para politikasınadayanan ic borc politikası olmustu. Gectigimiz yıl yasanan krizle birlikte ortayacıkan gercek, “artık bunun boyle gitmeyecegi” oldu.

Sistemde kalıcı bir yeniden yapılanma baslatılırken, “bir namus meselesi”haline getirilen ic borcların dondurulmesi uygulanan programın ana hedefioldu. Bu ana hedef cercevesinde tasarımlanan programın gundeminde ekonomik

250

Page 257: Alaca Karan Lik Ku Sagi

buyume olmadı. Olması da beklenemez. Turkiye ekonomisi uygulanan pro-gramın mantıgı geregi bir sure daha bu buhranı yasayacaktır. Kimi cevrelerceyapılan “hem program devam etsin, hem de biraz buyumeden yana politikalaruygulansın” onermesi tutarlı degildir.

Baslangıcta dar bir kesimi etkileyen buhran, toplumun tamamına sirayetetmekte, baslangıcta “dustugu yeri yakan ates” simdi ortalıgı yangın yerinecevirmektedir. Yapılabilecek pek fazla bir sey yok. Program gittigi yere kadargidecek, yeniden yapılanma ve rant dagıtım sistemini bozma konusunda yapa-bilecegi seyleri yaptıktan sonra yerini yeni bir programa bırakacaktır. Sadece oyeni programın gundeminin birinci sırasında “buyume” olabilir. Bunun icin de,“ic borc sorununun” kalıcı bir sekilde cozulmesi gerekecektir. O zamana kadar,deyim yerindeyse, “herkes basının caresine baksın”.

251

Page 258: Alaca Karan Lik Ku Sagi

SAFRA ATMADAN YUKSELIS ZOR

18 Mart 2002

Ekonomideki depresyonun olumlu sonuclarından bir tanesi, rantabl olmayan(verimsiz, kaynak ayırmaya degmeyecek, kar getirmeyen) isletmelerin tasfiyeedilmesini hızlandırmak olacaktır. En azından teorik olarak bunu bekleyebili-riz. Ekonomideki butun isletmeleri en kotusunden en iyisine dogru sıraladıgımızıvarsayalım. Layıkıyla isleyen bir piyasa ekonomisinde en kotu isletmelerinpiyasayı hızlı bir sekilde terk etmesi, silinmesi dogaldır. Ote yandan ekonomi“layıkıyla isleyen” bir piyasa ekonomisi olmaktan uzaklastıkca, rantabl olmayanisletmelerin piyasayı terk etme hızı yavaslayacak, hatta bu isletmelerin uzun surehayatta kalma sansı bile dogacaktır.

Finansal krizlerin bir sonucu, bu “verimsiz, kaynak ayırmaya degmez”isletmelerin piyasadan silinmesi surecini hızlandırmaktır. Daha acık bir ifadeylesoylemek gerekirse, finansal krizler sistemin “safra atmasını” saglar. Bu aradaeger finansal sektor borc verdigi isletmelerin karlı olup olmadıgına pek okadar dikkat etmemisse, yani “aslında geri donmeme riski yuksek” krediler bi-lancolarının onemli bir bolumunu olusturuyorsa, ekonomideki kacınılmaz tahri-bat da yuksek olacaktır.

Finansal krizin derinlesmesiyle birlikte, aslında karlı olan, parlak bir gelecegesahip olan bazı isletmeler de zor duruma dusebilir, hatta kapanabilirler. Bu-rada sorun, hangi sirketlerin verimli, karlı, hayatını surdurmesinde faydaoldugunun belirlenmesinde dugumlenir. Bir piyasa ekonomisi mantıgıyla,sorunu piyasaların cozmesi beklenir. Yoksa, bir takım kurulların, bakanların,oda baskanlarının degil: Krizlerle birlikte ozellikle “o” sirketlerin hisse senetleridaha hızlı deger kaybetmeye baslayacak, karlılık-verimlilik analizini ve kredi riskikavramını temel kriter alan bankalar “o” sirketlere kredi vermeyecek, verdiklerikredileri geri cagıracak, parasının kurtarabildigi kadarını kurtaracak ve soruncozulmeye baslayacaktır.

Turkiye’deki depresyonla birlikte baslayan yangın, su asamada, daha cokcalısanları yaktı gibi gorunuyor. Calısanlar gitti ama masalar, tabelalar, bi-nalar duruyor. Yuzbinlerce kisinin isini kaybettigi gecen bir yıllık donemdekapanan sirket sayısı, DIE istatistiklerine gore, diger yıllardan anlamlı birfarklılık gostermiyor. Yani, yasanan depresyon “gelecegi olmayanları tasfiyeetme” islevini pek o kadar yerine getiremedi galiba.

Bizdeki finansal sektorun gerektigi gibi islevini yerine getirdigini soylemekzor. Ilk goze carpan sey, bankacılıkla reel sektorun icice olması; banka sahipligiile fabrika sahipliginin aynı ellerde olması. Boyle bir ortamda kredi verilen,kaynak kullandırılan sirketlere yonelik zihinlerdeki sıralama galiba soyle: Hay-atta kalması elzem olan sirketler arasında birinci sırada patronun sirketleri gelir,sonra patronun yakınlarının sirketleri onemlidir, sonra devletin batmasına izin

252

Page 259: Alaca Karan Lik Ku Sagi

veremeyecegi kadar buyuk sirketler var, sonra . . . Sonuc, “altta kalanın canıcıksın!”

Istanbul yaklasımı, varlık yonetim sirketi, karsılıklar kararnamesinindegistirilmesi, vb. yontemlerle bazı sirketlerin bankacılık sektoru uzerindenyapılacak desteklerle hayatta kalması hedefleniyorsa, bu sirketlerindegerlendirilmesinde verimlilik, karlılık birinci sırada yer almalıdır. Bunun icinde su andaki banka sahiplik ve yonetim seklinin gectigimiz 10 yıldan ciddi birsekilde farklılık gostermesi gerekir. Bu konuda yetkililer manidar bir sekildesuskun davranıyor. Eger alınan onlemler ve uygulanan politikalar verimsiz-asırıriskli yatırımların devamını saglayacak, ekonomi “safra atamayacak”, bunoktaya gelinmesinde vebali olanlar hala ortada dolasacaksa, yuzbinlerce kisineden issiz kaldı?

253

Page 260: Alaca Karan Lik Ku Sagi

KRIZ ARTIK BITTI MI?

25 Mart 2002

ABD’li celik fabrikatoru ve Carnegie Mellon universitesinin kurucusu An-drew Carnegie, 19. Yuzyıl sonlarında ekonomik durumu izlemek icin biryontem gelistirmis. Carnegie, degisik sanayi sehirlerindeki adamlarına tutenfabrika bacalarını saymalarını ve bacaların hergun kac saat tuttugunu kendisinebildirmelerini istermis: Tuten baca sayısı ve suresi arttıkca celik siparislerindemuhtemel bir artıs olacagını ongorup uretim ve stok kararlarını yeniden gozdengecirebilmek icin.

ABD’de genel ekonomik durumdaki degismeleri izlemeye yonelik olarak“baca sayma” otesinde cabalar gectigimiz yuzyılın baslarında arttı. Bugun,ekonominin ilerideki seyrine dair basarılı gostergeler yayımlanıyor. Artık, en az5-6 ay oncesinden bir ekonomik yavaslama ya da canlanmanın sinyallerini almakmumkun.

Son gunlerde ekonominin gundemini “kriz bitti mi, bitmedi mi?” tartısmalarıolusturunca, “kime ve neye gore kriz?” sorusu akla geliyor. Hazine’deki kamufinansmanı veya TCMB’deki doviz ve para piyasaları birimlerine gore, muhteme-len, “kriz” coktan bitti. Ne para piyasalarında yogun bir oynaklık ve asırı be-lirsizlik, ne de kamu finansmanında bir sorun goze carpıyor.

TDK sozlugune gore kriz, “bir toplumun, bir kurulusun veya bir kimseninyasamında gorulen guc donem, bunalım, buhran” olarak tanımlanıyor. Bu an-lamda, bazı kurum ve kurulusların veya bakan ya da bakanlıkların yasadıgı“guc donem, bunalım, buhran” sona ermis olsa da, toplumun yasadıgı krizinsona erdigini gosteren veriler pek yok ortada. Peki, krizin yakın zamanda “sonaerecegine” dair gostergeler var mı?

Bir donem Turkiye’de de “oncu gosterge endeksi” calısmaları yapıldı.1990’lı yılların basında TUSIAD tarafından yayımlanan oncu gostergeler en-deksi 1994 krizini ve krizden cıkısı ongormede basarılı olmus, ancak dahasonra bu gostergenin yayımı durdurulmustu. Benzer sekilde, TCMB tarafındanyayımlanan baska bir “oncu gostergeler endeksi” artık yayımlanmıyor. Ekono-mideki genel gidisat ve yakın gelecekte ne olabilecegi konusunda bir fikir edin-mek icin de; anekdot, hikaye, duyum ve medyada yer alan “esnaf ve sanatkar”roportajları onem kazanıyor.

Iktisadi gostergeler bir yana, sizin de kendi “oncu gostergelerinizi”olusturmanız mumkun. Etrafınıza bir bakın: Tanıdıklardan borc isteyenlerazalıyor mu? Isyerlerinde; tuvalet, lavabo, ofis, dıs cephe temizligi eskisinegore arttı mı? Patlamıs ampuller, kırılmıs kapı kolları, dibi cıkmıs cop kovaları,catlamıs camlar, sıvası/boyası dokulmus duvarlar, sigara izmaritleri azalıyormu? Evde ya da isyerinde “parlak “ bir fikir one surdugunuzde “simdi sırasıdegil” cevabını daha az duyuyor musunuz?

254

Page 261: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Listeyi uzatmak mumkun. Butun bunlara cevabınız olumsuz, ustelik populersarkıların sozleri hala “Neler oluyor bize? Depresyondayım, kendime yeni bir islazım“ ise, kim ne derse desin, kriz hala suruyor.

255

Page 262: Alaca Karan Lik Ku Sagi

SERMAYEDEN TUKETMEK UZEREYIZ

1 Nisan 2002

2001 yılına ait GSYIH rakamları gectigimiz yılın “depresyon” yılı oldugunudogrularken, yasanan buhranın boyutlarını ve ekonominin uretim gucundekitahribatı da gozler onune seriyor. Yasanan buhran, hanehalklarının tuketimkararlarında donemsel bir hareketlilikten ya da ureticilerin yasanan sokkarsısında stok ayarlamalarında bulunmasından cok daha otede gelismelericeriyor. En onemli gelisme toplam yatırımlarda: Gerek ozel sektor, gereksekamu sektorunde makina ve techizata yapılan sabit sermaye yatırımı rekorduzeylerde azalmıs. Toplam yatırımlar yuzde 32 azalırken, makina ve techizatyatırımları kamuda yuzde 39, ozel kesimde yuzde 50 azalmıs. Toplamyatırımların fiziki sermaye ve stoklardaki degisim oldugu hatırlanırsa, gecen yıl“stokları eritip neredeyse sermayeden yeme noktasına geldigimiz” anlasılıyor.Bunun anlamı, ekonominin uretim kapasitesinin agır yara aldıgıdır. Telafisizor bir gelisme. Daha da vahim olanı, gectigimiz yılın son ceyrek rakamlarınıngenel olarak ilk uc ceyrekten daha da kotu cıkması. Bırakın “canlanmayı”,buhranın daha da derinlestigi anlasılıyor. “Hic mi pozitif bir artıs yok?” diyesorabilirsiniz. Var: Kamu kesimi maas ve ucret harcamaları reel olarak artmıs:Yuzde 1.5!

Uretim acısından bakıldıgında da 2001 son ceyrek rakamları umut vermiyor.Hemen hemn tum sektorlerde katma deger azalısı yılın son ceyreginde dahafazla. Daralma acısından sektorler arasında buyuk bir farklılık yok: Yasananbunalım “lokal” degil “global”. GSYIH yuzde 7.4 azalırken, Imalat Sanayii veTicaret sektorlerindeki katma deger azalısı biraz daha fazla olmus. Saka gibigelecek ama, gectigimiz yıl katma deger artısı gorulen ender sektorlerden birisi“Devlet Hizmetleri” (yuzde 1.5).

Onceki gun acıklanan Ocak 2002 dıs ticaret istatistikleri, dun acıklananGSYIH rakamlarıyla birlikte degerlendirildiginde, ekonomideki buhranın buyılın ilk ayında da surdugunu anlasılıyor. Ocak ayında ihracat yuzde 9.3 ar-tarken ithalat yuzde 23 azalmıs. “Dıs acık verme” korkusuyla yasayan birekonomide olumlu bir haber gibi yorumlanabilir. Oysa...

Toplam ihracatın en onemli belirleyicileri olan yabancı ulkelerdeki gelirartısı ve reel kurlar, aylık ihracat uzerindeki etkilerini 4-6 aylık bir gecikme ilegosteriyor. Ozellikle reel kurlardaki degerlenme surecinin gectigimiz yıl Ekim-Kasım aylarında basladıgı hatırlanırsa, bu yılın Ocak ayındaki ihracat artısıpek o kadar sasırtıcı degil. Bu artıs, daha reel kurlardaki bozulma baslamadanonce baglantıları yapılmıs satıslardan kaynaklanıyor olabilir. Kurların dıs ticaretuzerindeki bozucu etkisi ikinci ceyrekten itibaren acıkca gorulecektir.

Turkiye’de sermaye ve ara malı ithalatı toplam ithalatın yuzde 90’ı civarında.Esas olarak uretebilmek icin ithalat yapıyoruz. Tuketim malı ithalatının payı

256

Page 263: Alaca Karan Lik Ku Sagi

dusuk ama bu pay zaman icinde artıyor. Ocak ayındaki ilginc bir gelisme; ser-maye ve ara malları ithalatı rekor duzeyde azalırken (yatırım ve uretimi unutundemektir bu), tuketim malları ithalatındaki artıs. Yani, dıs ticaret rakamları2001 depresyonunun Ocak ayında da surdugunu gosteriyor. Enflasyon uzerindeolumlu etkide bulunan tuketim malı ithalatındaki artıs ise, bu yıl verilecek cariacıgın surdurulebilirligi konusunda supheleri artıracaktır.

Sonuc olarak; 2001’e ek olarak geride bıraktıgımız uc ayda da daralmanınsurdugunu, stoklardan (kaldıysa eger) ve neredeyse sermaden yemenin devamettigini soyleyebiliriz. Tek umudumuz olan ihracat ve turizmin de kurlar-daki olumsuz gelisme ve savas soylentileriyle birlikte beklenen katkıyı yapa-maması sonucunda, herhalde 5-6 ceyrek negatif katma deger atısı yasayan enderekonomilerden birisi olarak da iktisat tarihindeki yerimizi alacagız. Bu durum“sadece iktisat ogrencilerinin hatırlayacagı” bir gelismenin cok daha otesindeolup, ciddi toplumsal sıkıntılar yaratmaya devam edecektir.

257

Page 264: Alaca Karan Lik Ku Sagi

OZEL KESIM GOREV ZARARI

8 Nisan 2002

Uygulanmakta olan programın ana hatları gectigimiz yıl Mart ayındaacıklandıgında; gerek finans sektoru, gerekse reel sektor temsilcilerinden pek sescıkmamıstı. Program; bir yandan ic borcların mevcut haliyle cevrilmesini hede-flerken, ote yandan kamu ve finans kesiminde ciddi bir yeniden yapılanmanınsinyallerini veriyordu. Galiba, pek cok kisi yeniden yapılanmanın “kendiler-ine dokunmayacak birsey” oldugunu zannetti. Simdi anlasılıyor ki bu “yenidenyapılanma” denilen sey herkese dokunuyor, dokunması da gerekiyor.

Bizdeki ic borcun duzeyi ve reel faizlerin muhtemel seyri verili iken; kamumaliyesinin “surdurulebilir” bir goruntu vermesi icin kacınılmaz olan sey,cok ciddi miktarda “faiz dısı fazla” vermektir. Bu bir tercih olmayıp, isin“matematigi” bunu gerektirir. Bunun dogal sonucu da daha az kamu harcamasıve daha fazla vergi demektir. Ekonominin depresyonda oldugu bir donemdeboyle bir uygulamanın buhranı daha da derinlestirecegi, en azından “kendinegelmeyi” geciktirecegi acıktır. Dolayısıyla, programın ilan edildigi donemdeeger canlanmanın gecikmemesi, buyumenin bir an once yakalanması sizin icinonemli idiyse, “surdurulebilirlilik” icin alternatif politikalar onermeniz gerekirdi.Ornegin, “bir defalık adil bir vergiyle ic borcun bir kısmının odenmesi ve borcunduzeyinin asagıya cekilmesi, bu sekilde zorunlu faiz dısı fazlanın daha az, reelfaizlerin daha dusuk olusmasının saglanması” onerisi gibi. Konu, programı ya-panların her dediginde keramet bulan “ahbap-cavus yorumcular” ve calıstıklarısektorun gozlugunu cıkaramayan koseli yazarların da etkisiyle tartısılmadı bile.Simdi, “neden buyumuyoruz?” sorusunu sormak pek anlamlı degil artık.

Bugunlerde “yeniden yapılanmanın” ima ettigi baska bir konu butunagırlıgıyla gundeme geliyor: Bankacılık sektoru. Konuyla ilgili ayrıntılı birbilgiye sahip degiliz. Bu yapılandırmanın boyutu, toplam maliyeti, ileriyedonuk etkileri, vergi odeyenlerin sırtına binecek yuk konusunda detaylı bir bilgiyok. Dısarıdan bakıldıgında gorulen su: Kamu otoritesi, ozellikle de BDDK,bankaların bilancolarını temiz bir sekilde acıklamalarını istiyor. Bu yapılırken;halının altına gizlenmis pisliklerin, tasın altına saklanmıs bortu-bocunun,koselerdeki orumcek aglarının acıga cıkmasında, sıkı bir temizlik ve “dezen-feksiyon” yapılmasında ısrar ediyor. BDDK, muhtemelen, piyasada 3 dolardegerinde olup bilancoda 20 dolar oldugu varsayılan sirketlerin degerinin oldugugibi, 3 dolar olarak kabul edilmesini sart kosuyor. Geri donmeyecek kredilerin“ismini koyun” diyor. Bu temizlik sonrasında acıga cıkacak gercek zararın,benzetmek gerekirse “ozel sektor bankalarındaki toplam gorev zararının”,buyuklugunu gormek istiyor. Sonra da bankaların guclendirilmesi icin bankasahiplerinin ne yapabilecegini, ne yapamayacagını tartısmak istiyor. Sektordebazılarının “yolcu” olacagını ima eden bir sey bu. Durum, en azından buradanoyle gorunuyor.

258

Page 265: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Simdi bu durumda, “BDDK da cok oluyor” demesi gereken en son kisi,herhalde, sayın Basbakan’dır. Bugune kadar izlenen politikalar sonucundaiktisadi bunyemizde olusmus yagların atılmasını, safraların temizlenmesinihedefleyen politikalara temel teskil edecek altyapıyı olusturan bu hukumet,arınmanın en kritik noktasında “ayak surudugunu” ima eden acıklamalardan,demeclerden kacınmalıdır. Zor duruma dusup politikacılardan medet uman,kurtarılmak icin Ankara’ya gelerek karsılarında basbakanı, bakanları gormekisteyen “isadamlarına” soylenebilecek tek bir sey var: “Gecti o gunler. Siz birdaha Ankara’ya gelmeyin artık. Ayıp oluyor”

259

Page 266: Alaca Karan Lik Ku Sagi

ANLAMAZSAK COK ACI CEKERIZ3

15 Nisan 2002

Son zamanlarda Turk ekonomisinden karısık sinyaller geliyor. Biryandan enflasyon, faiz ve dolar dusuyor, bir yandan durgunluk, issizlik artıyor.Once en guncelinden baslayalım. Dolar niye dusuyor?

Merkez Bankası’nın uyguladıgı gecelik faiz oranları yıllık bilesik bazda yuzde70, 75’lerde, aylık olarak da yuzde 4’te seyrediyor. Doviz hareketleriyle piyasayıetkileyebilen yerli ya da yabancı buyuk oyuncular iste bu noktada bir kararveriyor. Dolarınızı Turk Lirası’na cevirip Merkez Bankası’na koyuyorsunuz.Eger dolar fiyatı degismezse, ki simdi uygulanan dalgalı kur politikasına goreMerkez Bankası’nın dolara cok dogrudan mudahalesi olmayacak ve dolayısıyladolarda ani bir artıs yasanmayacak, siz bu bir aylık surede paranıza dolarbazında yuzde 4 faiz saglıyorsunuz. Merkez Bankası’nın yuksek gecelik faiz oran-ları boyle bir arbitraj imkanı veriyor size. Bu nedenle Turkiye’ye gecen eylul,ekimden beri ciddi miktarda kısa vadeli yabancı sermaye giriyor. Turkiye’yegelen dolar miktarı su anda ulkedeki dolar talebinden daha fazla oldugu icin dedolar dusuyor.

Sıcak para Turkiye ekonomisini krize sokan etkenlerden biri olarak hepelestirildi. 2001 Subat krizinde Turkiye’den kacan sıcak paranın simdi tekrargelmeye baslaması gene krize gidildiginin bir isareti sayılmaz mı? MerkezBankası’nın gecelik yuksek faiz politikasıyla sıcak para girisini tesvik etmesi sizcedogru bir politika mı?

Faizleri yuksek tuttugunuzda dogal olarak Turk Lirası deger kazanıyor, dolarise asagıya gidiyor. Merkez Bankası, ‘Benim onceligim kurların bulundugu duzeyya da ekonomik buyume degil. Benim onceligim enflasyonla mucadele. Ben,insanlarda enflasyonun dusecegi beklentisi olustugu takdirde faizleri dusururum’diyor.

Ama Turkiye’de her malın fiyatı artıyor. Dolar fiyatı, enflasyondaki artıskadar artıyor mu? Turkiye’nin, krizlere hep asırı degerlenen Turk Lirası’ylagirdigi dusunulurse, T.L. dolar karsısında gene asırı degerlenmeye mi basladı?

Turk Lirası’nın asırı degerlendigi konusunda hemen herkes hemfikir. Dolarsu anda olması gereken duzeyin cok altında. Kemal Dervis ve Merkez Bankasıdahil ekonominin butun yoneticileri, Turk Lirası’nın degerlendigini kabul ediyor.Turk Lirası dolar karsısında ne kadar degerli diye sorarsanız, ben yuzde 20derim, bir baskası yuzde 25, yuzde 30 der.

3Nese Duzel tarafından yapılan bu soylesi, 15 Nisan 2002 tarihli Radikal gazetesindeyayımlanmıstır.

260

Page 267: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Gene aynı noktaya gelecek idiysek, yasadıgımız butun bu krizleri, acıları bizbosuna mı yasadık?

Gecmisten farkımız var. Bu tablo kalıcı degil cunku dalgalı kur politikasıuyguluyoruz. Ekonominin buyumesi yonunde ilk sinyaller alındıgında dovizetalep artacak, dolardaki hareket tersine donecek. Ekonomik canlanmayla bir-likte ara ve yatırım malına olan ithalat talebi artacagından dolar yavas yavasyukselecek. Sunu gozden kacırmayalım. Uygulanan ekonomik programın bir-inci onceligi Turkiye’nin 200 milyar dolar dolayındaki ic ve dıs borclarınıdondurebilmek. Bu programın onceligi ekonomik buyume ya da enflasyonlamucadele degil. Turkiye gecenyıl subatta kriz cıktıgında, ic borclarının birkısmını servet vergisi koyarak ya da bir bolumunu odemiyorum diyerek kese-bilirdi ve ekonomik programı ic borcu asagıya cekerek baslatabilirdi. Iste ozaman ekonomik buyume cabuk yakalanırdı. Ama Turkiye bu tercihi yapmadıve simdi butun enerjisini borclarını dondurmeye harcıyor. Turkiye bir bıcaksırtında yasıyor.

Nasıl bir bıcak sırtı bu?

Ekonomide buyumenin gecikmesi ekonomik programın devam sansınıazaltıyor. Bu program halkın ve politikacıların dayanabildigi noktayakadar gidecek. Turkiye bu programla borclarını dondurebilecegi yere kadardondurecek. Sonra yeni bir program gundeme gelecek. Iste o programdaekonomik buyume birinci oncelik olabilir.

Peki Turkiye ekonomisi buyurse, borclar dondurulemiyor mu?

Turkiye ancak ekonomisi buyurse borclarını dondurebilir. Ama bugunkuekonomik program buyumeyi dıslayan bir program. Programın ekonomiyiyeniden yapılandırma amacları yuzde yuz dogru ama programın baslangıcdizaynı yanlıs. Turkiye birbucuk, iki yıl kaybettikten sonra ‘Keske subat krizin-den sonra biz bir kerelik fedakarlıkta bulunsaydık ve bu borc belasından kurtul-saydık’ diyecek. Turkiye Mart 2001’de bunu demedi, simdi ‘Birazcık buyuyelim’demek olmaz. Artık gemi limandan cıktı. Hala ozel sektor bir noktayı an-lamıyor.

Neyi anlamıyor?

Bu program, Turkiye’nin yıllar once yapması gereken temel degisimlerihedefliyor, Ankara’daki rant dagıtım sistemini kokunden degistirmeye calısıyor.Bu, sadece politikacıların tanıdıklarına kredi vermesi, kamu bankasına borclubirini getirip o bankanın basına bakan yapması degil. Hazine arazisi uzerindekigecekondulasma da, tarıma verilen taban fiyatları da, kamudaki istihdamda, 38 yasında emeklilik de bir rant dagıtımı. Bu rant dagıtımı sadecepolitikacıların ve Ankara’nın degil, butun toplumun damarlarında dolasıyor.Herkesin DNA’larına girmis bu yapı. Simdi uygulanan program bu yapının bazımekanizmalarını kaldırmaya calısıyor. Bundan boyle bir politikacı cıkıp da kimne verirse ben 5 bin lira fazlasını verecegim dese, ya da kamu bankasından kredidagıtacagına soz verse buna kimse inanmaz. Cunku Turkiye’yi finanse edenuluslararası cevreler artık bu acıkları kapatacaksınız diyor bize. Ama Turkiye’dehic kimsenin ranttan uzaklasmaya niyeti yok. Turkiye bu rant mekanizmasınınsuremeyecegini artık anlamalı.

Anlamazsa ne olur?

261

Page 268: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Cok acı ceker. Turkiye tekrar 1990’ ları yasamayacak. O aptal cenneti, sasaabitti artık. Ne zaman ki ekonomik kesimler ve Ankara’daki karar alıcılar piyasaekonomisinin kurallarına uygun calısmak zorunda olduklarını anlarlar o zamanbu ulke buyumeye gecer. Ama bankacılık sektorunde hala birileri Ankara’yagidip politikacıların uzerinden bazı duzenlemeleri erteletmeye calısıyor. Aynıtavır sendikalar, borsalar ve odalarda da var.

Turkiye’de bankacılık kesiminin bir fecaat oldugu anlasıldı son krizlerde.Simdi kanunlarla bankacılık sistemi duzeltilmeye calısılıyor. Bankacılıkduzelebilir mi?

Finans sektorunde cok hızlı bir temizlik gerekiyor. Bankalar hem gecenyılki krizden, hem de geri donmeyen krediler yuzunden sermayelerini yitirdiler.Bu yuzden kredi veremiyorlar. Veremeyince de piyasa canlanmıyor. Suanda en buyuk sorun, bankaların geri donmeyecek kredilerinin yuksek olması.Bazı sirketler batmıs vaziyette ama bu bankaların bilancolarına hala yansımısdegil. O sirketlerin borcları bilancolarında hala geri donecekmis gibi gozukuyor.Eger bankaların yeniden yapılandırılması, curuk kredilerin temizlenmesi, bi-lancoların gercek haliyle acıklanması ve banka sermayelerinin guclendirilmesihızlı yapılmazsa, sistem tamamen tıkanır. Cunku bankalar, bir sistemdekanın dolasmasını saglayan yapılardır. Eger bankacılık sistemi calısmaz ve kandolasmazsa, ekonomide deflasyon olur. Deflasyon enflasyondan cok daha tehlike-lidir.

Hangi bakımdan?

Turkiye’nin bir deflasyon tecrubesi yok, boyle bir durumda ne yapılacagınıbilmiyor. Turkiye gecmiste hep durgunluk icinde enflasyon yasadı. Deflasyon,Japonya’nın yıllardır icinde sıkısıp kaldıgı bir durum. Turkiye deflasyonunaltından kolay kolay kalkamaz. Deflasyon bir krizdir ve cok daha buyuk birtoplumsal rahatsızlık yaratır. Cunku deflasyonda hem fiyatlar duser, hem deekonomide durgunluk yasanır. O zaman krizden hic cıkamayız iste. Haziranve temmuzdan itibaren Turkiye deflasyon yasamaya baslayabilir, eksi enflasyonrakamlarını gorebilir. Zaten bugun Turkiye’de enflasyon, uretim ya da verimlilikartısı nedeniyle gerilemiyor. Ekonomik sistemin tıkanması yuzunden fiyatlardusuyor. Sirketler ayakta kalabilmek icin ellerindeki malları ‘batan gemininmalları bunlar’ dercesine zararına satmaya basladılar. Eger bankacılıktaki sorunhemen cozulmezse, bu fiyat gerilemesi surer ve deflasyona girilir.

Bankacılık sisteminin saglıklı hale gelebilmesi icin ne kadar paranın enjekteedilmesi gerekiyor?

Su anda bankaların hesapları denetleniyor. Auditing operasyonu bittiktenve bilancolar acıklandıktan sonra bu rakam ortaya cıkacak. Bankacılıgın gercekresmini, hangi bankanın ne kadar zararda oldugunu o zaman gorecegiz. Kamuve ozel bankalara bugune kadar 40 milyar dolar verildi. Simdi de kimine gore15, kimine gore 20 milyar dolar daha verilmesi gerekecek. Bunun yuku devergi verenlerin sırtına binecek. Eger politikacılardan beklenmedik bir mudahalegelmezse BDDK bankacılıgın gercek resmini acıklayacak. Acıklamazsa, rakam-ları IMF ve Dunya Bankası’ndan ogreniriz. Turkiye gercek fotografı ortayacıkarmamakta ısrar ederse, IMF ile program biter ve bir daha icra kurullarıTurkiye’yi konusmak icin toplanmaz.

262

Page 269: Alaca Karan Lik Ku Sagi

Ekonominin diger gostergelerine gelirsek... Yatırımların artması icin fai-zlerin dusmesi gerektigi soyleniyordu hep. Faizler dusuyor ama yatırımlarartmıyor. Niye?

Reel faizler dusmuyor. Merkez Bankası’nın enflasyonla mucadelecercevesinde belirledigi gecelik faizlerin cok yuksek olması sonucunda su andareel faizler inanılmayacak duzeylerde. Dunyada reel faizler yuzde 2, 3’tur. Bizdeyuzde 20. Borcu dondurebilmek icin ortaya konan bir senaryo bu. Yuzde 20reel faiz varken, yerli, yabancı kimse parayı gidip sanayiye yatırmaz.

Hukuk sistemimizin yabancı yatırımcıların gelmemesinde rolu var mı peki?

Uzun vadeli yabancı sermayenin gelmesinin birinci nedeni, bizdeki hukukialtyapının guvenilir olmaması. Turkiye’de yapılan kontratların yaptırım gucuyok. Alacagınızı tahsil etmek istediginizde bile cok ugrasmanız gerekiyor. Birde Turkiye’de yabancı sermayenin uzerinde calısacagı altyapı cok kısıtlı ellerdetoplanmıs durumda. Yabancı sermaye buraya geldiginde bir finans gurubuylacalısacak, bir yerlerden elektrik alacak. Internet baglantısı, telefon konusmasıyapacak, reklam verecek, medyayla iliski kuracak. Bu altyapıdaki tekelci sahip-lik ortamı, yabancı sermayeye guven vermiyor, bunu haksız rekabet olarakgoruyor. Yabancı sermaye altyapıda daha heterojen bir sahiplik yapısı istiyor.

Enflasyon konusuna donersek. Enflasyon dusuyor ama bu arada ekonomigecen yıl yuzde dokuzdan fazla kuculdu. Neredeyse onda bir oranında fakirlestikbiz. Turkiye enflasyonsuz buyuyuyebilir mi?

Turkiye buyurse ancak enflasyonsuz buyuyebilir. Dunyada hicbir ulke en-flasyonla kalıcı bir buyume saglayamadı bugune kadar. Turkiye bugunkuekonomik buhrandan cıkabilmek icin gereken operasyonlara razı olmak zorunda.Ama hala programı uygulayanlarla ozel sektor arasında bir catısma var. Sunuanlamıyorlar. Turkiye dunyadan bagımsız yasayamaz. Dunya buna izin vermez.Siz kendi sorunlarınızla yasamaya razı olabilirsiniz ama sorunlarınızı dunyayaihrac ettiginiz icin artık sizi kendi basınıza bırakmazlar. Zaten globallesme debu. Bizim ice kapanmacı yumulbocelerimiz biraz gunes gorduklerinde hemenkapanmaya calısıyorlar ama oyle bir dunya artık yok. Turkiye’nin icine kapanıpben sorunlarımla boyle yasayacagım demesi dunya duzenine aykırı.

Turkiye’de paraların buyuk kısmının devletin yanlıs orgutlenmesine gittigide anlasıldı son krizlerde. Gerektiginden daha fazla memur calıstırıyor amagerektigi kadar polis kadrosu bulundurmuyoruz ornegin. Bu tur carpıklıklarnereden kaynaklanıyor?

Bunlar, rant dagıtım sisteminin sonucu. Turkiye insanlarını hep bir yeredepoladı. Kamudaki istihdam politikasının ozu, insanları bir yerde depola-maktı. SSK, Bag-kur, Emekli Sandıgı derken bugun devlet 17 milyon kisiyemaas veriyor. Siyasi yapı iste bu kotu dengenin ustunden oy topluyor. Artıkuniversiteden tapuya kamunun tamamında yeniden yapılanma gerekiyor.

Turkiye’nin bir de Avrupa Birligi’ne uyelik sorunu var. Tam uyelikmuzakerelerine baslayıp baslamayacagımıza aralıkta karar verilecek. EgerTurkiye tam uyelik muzakerelerine baslayamazsa, bunun ekonomide etkisi neolur?

Ekonomi asagıya gider. Daha cok surunuruz ve ayaga kalkamayız. Su

263

Page 270: Alaca Karan Lik Ku Sagi

anda yerli ve yabancı yatırımcılar, Turkiye’ye yatırım yapılır mı, mevcutyatırımlarla Turkiye’de kalınır mı diye beklemedeler. Turkiye ev odevleriniyapar ve tam uyelik muzakerelerine baslarsa aynen 1985’lerde Yunanistan vePortekiz’de oldugu gibi ekonomi fırlar. Bugun Y