Çağdaş Epistemolojide Temelci Yaklaşıma Getirilen ... · ETHOS: Felsefe ve Toplumsal...

19
ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences Temmuz/July 2014, 7(2), 43-61 ISSN 1309-1328 43 Çağdaş Epistemolojide Temelci Yaklaşıma Getirilen Eleştiriler ve Dışsalcı Çözümler [Criticism Against Foundationalism and Externalist Solutions in Contemporary Epistemology] Ahmet Cüneyt GÜLTEKİN Dr. Araştırma Görevlisi, Ankara Üniversitesi, Felsefe Bölümü [email protected] ÖZET Bu makalede çağdaş epistemolojide bilgi ve gerekçelendirmeye ilişkin yaklaşımlar olarak temelciliğin ve dışsalcılığın ana savları ele alınacaktır. Temel olarak epistemik gerekçelendirme sorununa ilişkin temelci yaklaşım açımlanacak ve bu yaklaşıma getirilen eleştiriler incelenecektir. Bu eleştiriler çerçevesinde dışsalcı yaklaşımın temelcilikle olan bağlantısı ve eleştirilere karşı geliştirdiği çözümler önem kazanmaktadır. Anahtar Sözcükler: Temelcilik, dışsalcılık, güvenilircilik, epistemik gerekçelendirme, epistemik gerileme. ABSTRACT In this paper, main arguments of foundationalism and externalism will be examined as a critical approach about knowledge and justification. The main goal is to explicate the foundationalist account on the problem of epistemic justification and to present the criticisms made against to it. Within this framework, it is important to show the externalist strategy and solutions to these problems. Keywords: Foundationalism, externalism, reliabilism, epistemic justification, epistemic regress.

Transcript of Çağdaş Epistemolojide Temelci Yaklaşıma Getirilen ... · ETHOS: Felsefe ve Toplumsal...

Page 1: Çağdaş Epistemolojide Temelci Yaklaşıma Getirilen ... · ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences Temmuz/July 2014,

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar

ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences

Temmuz/July 2014, 7(2), 43-61 ISSN 1309-1328

43

Çağdaş Epistemolojide Temelci Yaklaşıma Getirilen Eleştiriler ve Dışsalcı Çözümler

[Criticism Against Foundationalism and Externalist Solutions in

Contemporary Epistemology]

Ahmet Cüneyt GÜLTEKİN

Dr. Araştırma Görevlisi, Ankara Üniversitesi, Felsefe Bölümü

[email protected]

ÖZET

Bu makalede çağdaş epistemolojide bilgi ve gerekçelendirmeye ilişkin yaklaşımlar olarak

temelciliğin ve dışsalcılığın ana savları ele alınacaktır. Temel olarak epistemik gerekçelendirme

sorununa ilişkin temelci yaklaşım açımlanacak ve bu yaklaşıma getirilen eleştiriler incelenecektir.

Bu eleştiriler çerçevesinde dışsalcı yaklaşımın temelcilikle olan bağlantısı ve eleştirilere karşı

geliştirdiği çözümler önem kazanmaktadır.

Anahtar Sözcükler: Temelcilik, dışsalcılık, güvenilircilik, epistemik gerekçelendirme, epistemik

gerileme.

ABSTRACT

In this paper, main arguments of foundationalism and externalism will be examined as a critical

approach about knowledge and justification. The main goal is to explicate the foundationalist

account on the problem of epistemic justification and to present the criticisms made against to it.

Within this framework, it is important to show the externalist strategy and solutions to these

problems.

Keywords: Foundationalism, externalism, reliabilism, epistemic justification, epistemic regress.

Page 2: Çağdaş Epistemolojide Temelci Yaklaşıma Getirilen ... · ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences Temmuz/July 2014,

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar

ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences

Temmuz/July 2014, 7(2), 43-61 ISSN 1309-1328

44

Giriş

Çağdaş epistemolojide bilgi sorunu, geleneksel ya da standart bir analiz olarak, „gerekçelendirilmiş

doğru inanç‟ sorunu olarak ele alınır. Bu doğrultuda önermesel bilginin geleneksel analizi, bilgiyi

inancın bir türü olarak konumlandırır (Moser, Mulder & Trout, 1998, s. 14). Bu şekilde belirlenmiş

bilgi tanımı, bilmek için inanmayı zorunlu bir koşul olarak sunmakta ve inançlarımızın bilgi

statüsünü nasıl kazandığını ya da nasıl kazanabileceğini bir sorun olarak gündeme getirmektedir.

Bilgi sahibi olduğumuzu düşünmemiz için iyi nedenlere sahip olup olmadığımız sorusu da,

gerekçelendirmeyi zorunlu bir koşul olarak ortaya koyar.

Bir koşul olarak ortaya konulan söz konusu „epistemik gerekçelendirme‟, diğer gerekçelendirme

türlerinden farklı olarak, uygun „epistemik‟ standartları karşılayan bir neden ya da güvence

sağlayan bir prosedür olarak karşımıza çıkar. Örneğin bir edimin gerekçelendirilmesi söz konusu

olduğunda, nasıl moral bir standarda başvurmak gerekiyorsa, bilginin gerekçelendirilmesi için de

bilgiye ilişkin, yani epistemik bir standarda başvurmak gerekir. Epistemik gerekçelendirme,

edimlere ya da kararlara ilişkin değil; inançlara ya da yargılara ilişkin bir gerekçelendirmedir.

Dolayısıyla inançların gerekçelendirilmesi söz konusu olduğunda gerekli olan şey, epistemik

gerekçelendirmedir ve bu prosedür, epistemik olmayan başka türden gerekçelendirmelerden faklıdır

(Lemos, 2007, s. 13). Epistemik gerekçelendirmenin, pratik, pragmatik ya da sağduyunun

kullanıldığı gerekçelendirmelerden en önemli farkı; bilgi kavramını ve doğruluğu merkeze

almasıdır.

Dolayısıyla gerekçelendirilmiş doğru inanç olarak tanımlanan bilgi yaklaşımındaki en önemli unsur,

gerekçelendirme koşulu olmaktadır. Hatta bilginin açıklanmasına ilişkin kuramların birçoğu,

inançların ne zaman ve ne şekilde gerekçelendirilmiş sayılabileceğini ortaya koyan gerekçelendirme

kuramlarıyla örtüşmektedir (Morton, 2003, s. 7). Bu çerçevede çağdaş epistemoloji temelde, “S,

p‟yi bilir” şeklindeki bir kalıba sokulabilen tümcelerin kullanımları ve anlamlarına ilişkin genel bir

araştırma alanına dönüşmüştür. Söz konusu sorun şu formülasyon içinde gösterilebilir: S, p‟yi bilir

= S, belirli bir C koşulunu sağlayan gerekçelendirilmiş bir doğru inanca (p) sahiptir. İşte

epistemolojideki çağdaş tartışmalar, bu C koşulu üzerinde yoğunlaşır. Bu tanım çerçevesinde

Page 3: Çağdaş Epistemolojide Temelci Yaklaşıma Getirilen ... · ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences Temmuz/July 2014,

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar

ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences

Temmuz/July 2014, 7(2), 43-61 ISSN 1309-1328

45

gündeme gelen koşulun ne olduğu ya da ne olması gerektiğine ilişkin soruşturmalarda birçok farklı

görüş ortaya konulmuştur. Bu noktada incelenmesi gereken ve esas sorunun etrafında döndüğü

nosyon, gerekçelendirilmişlik (justifiedness) nosyonu olarak belirlenir (Castañeda, 1988, s. 211).

Tek başına doğru inanç, destekleyici nedenler olmaksızın bilgi için yeterli olmamaktadır; yani

gerekçelendirilmemiş doğru inanç, şanslı bir tahminden öteye geçmemektedir (Steup, 1998, s. 4).

Dolayısıyla sorun, ne türden bir gerekçelendirme koşulunun inançların gerekçelendirilmiş olma

durumunu sağladığıdır.

Epistemolojide inançların epistemik olarak gerekçelendirilmesi, doğruluk üretmeyi hedefleyen bir

prosedür olarak karşımıza çıkmaktadır; yani epistemik olarak gerekçelendirilmiş inançlar,

hedeflenen doğrulukla ilişkilidir ve ancak bir gerekçe ile birlikte sunulan inançların doğru olduğunu

düşünebiliriz. Bu noktada epistemolojinin en önemli görevi olarak konumlandırılabilecek bir

sorunsal karşımıza çıkar. Gerekçelendirme ve doğruluk arasındaki açıklığı kapatma ve bu ikisi

arasındaki ilişkiyi kurma sorunsalı.

Audi‟ye göre söz konusu bağıntı her ne olursa olsun, gerekçelendirme kendi başına doğruluk

içermemektedir. Aslında epistemik gerekçelendirme ve doğruluğun birbiriyle olan bağıntısı,

gerekçelendirmenin doğruluğu hedeflemesiyle ilgilidir. Bu bağlamda Audi, gerekçelendirmenin

niteliği ve süreci olmak üzere iki yaklaşımda bulunulabileceğini söyler. Bunların ilki ontolojik,

ikincisi ise teleolojik yorumlardır (Audi, 1988b, s. 3). Ontolojik yaklaşıma göre bir şey bir inancı

gerekçelendirdiğinde, o inanç doğru kabul edilmektedir. Teleolojik yaklaşıma göre ise,

gerekçelendirme ile doğruluk arasındaki kavramsal bağıntı gerekçelendirmenin doğruluğu

hedeflemesi anlamına gelir. Bu yaklaşım, gerekçelendirmeyi doğruluğu arama pratiğiyle

ilişkilendirmek demektir. Yani ontolojik yaklaşım, söz konusu inancın doğruluğunu ilişkili bir

takım olgu durumlarında temellendirirken; teleolojik yaklaşım, doğruluk peşinde inançların taşıması

gereken entelektüel özellikleri açığa çıkarmaya çalışır.

Bu bağlamda bir inancı gerekçelendirme etkinliği ile bir inancın gerekçelendirilmiş olma niteliği

arasındaki fark önemli görünmektedir. Bir inancı gerekçelendirme etkinliğine girildiğinde, inancı

destekleyen neden ya da kanıtlar ortaya konulmaya ya da açıklanmaya çalışılır. Hedeflenen şey

kişinin başkasını ya da kendisini, söz konusu inancın gerekçelendirilmiş olduğuna ikna etmektir. Bu

açıdan bir nitelik olarak gerekçelendirme ile etkinlik olarak gerekçelendirme arasındaki ilişki

konusunda iki nokta öne çıkmaktadır. İlki, kişinin belirli bir inancının, herhangi bir

gerekçelendirme etkinliğine girilmemiş olsa bile, gerekçelendirilmiş olma niteliğine sahip

Page 4: Çağdaş Epistemolojide Temelci Yaklaşıma Getirilen ... · ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences Temmuz/July 2014,

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar

ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences

Temmuz/July 2014, 7(2), 43-61 ISSN 1309-1328

46

olabileceğidir. İkincisi ise, belirli bir inanç gerçekte gerekçelendirilmiş olsa bile, kişinin bu inancın

nasıl gerekçelendirilmiş olduğuna ya da nasıl gerekçelendirilebileceğine ilişkin hiçbir fikrinin

olmayabileceğidir (Steup, 1998, s. 10). Örneğin kişinin kitap okurken kitap okuduğuna ilişkin

inancını düşünecek olursak, bu inanç gerekçelendirilmiş bir inanç olarak görülebilir. Bu

gerekçelendirmenin sağlanabilmesi için, bu inancı destekleyen nedenlerin bir başkasına açıklanma

ihtiyacı yoktur. Yani böylesi bir durumda bir gerekçelendirme etkinliğinden söz etmek

gerekmeyebilir. Ya da bir epistemoloji sınıfında, ilk derste profesörün öğrencilerine var olduklarına

ilişkin inançlarını gerekçelendirmelerini sorduğunu düşünelim. Öğrencilerin ilk tepkisi bir şaşkınlık

olacak ve soruya hemen bir karşılık vermekte zorlanacaklardır. Ancak yine bu durum, var

olduklarına ilişkin inançlarında gerekçelendirilmemiş olduklarını göstermemektedir; çünkü bir

inanç için gerekçelendirilmiş olmak ile inanan kişinin inancını gerekçelendirmesi farklı şeylerdir.

Burada önemli olan nokta, ontolojik yorum doğrultusunda inançların gerekçelendirilmiş olma

nitelikleridir. İşte bu gerekçelendirilmiş olma niteliğinin nasıl sağlanabileceğine ilişkin bir yaklaşım

olarak temelciliğin, temelcilikle ilişkilendirilebilen dışsalcı yaklaşımın ve bir dışsalcılık versiyonu

olan güvenilirciliğin ele alınması, sorunu açık kılmak için tutulabilecek bir yol olarak

görünmektedir.

Temelcilik

Temelcilik, epistemik gerekçelendirmenin standartlarına ilişkin geliştirilen bir yaklaşımdır. Bu

yaklaşımın temeli, bilgi dizgesinin genel gerekçelendirme yapısıyla bağlantılıdır. Temelcilik,

gerekçelendirmenin olanağı için özel statüsü olan bir inanç kümesinden söz eder.1 Bu inanç kümesi,

dolaysız olarak gerekçelendirilmiş inançlardan oluşmaktadır ve bunlar temellendirici inançlar

olarak iş görür. Dolaysız olmayan gerekçelendirilmiş inançlar da, bu inanç kümesine bağımlı olarak

gerekçelendirilebilmektedir (Audi, 1988a, s. 87).

Epistemolojik temelciliğin iki ana tezi, BonJour‟a göre şu şekilde özetlenebilir:

1 Bu türden bir gerekçelendirmenin en iyi örneklerinden birisi, Descartes‟ın epistemolojisinde ortaya konulmuştur. Bu

türden bir yaklaşımda, belirli bir inancın gerekçelendiricisi inanan kişiye doğruluğun garantisini sağlamadıkça,

gerekçelendirilmiş sayılmamaktadır. Literatüre klasik temellendiricilik olarak geçen bu Kartezyen görüşte,

gerekçelendiriciler olarak özel statüdeki temel inançlar yanılmaz (infallible) olmalı ve temel-olmayan diğer inançlar da

yanlış olması olanaklı olmayan bu temel inançlardan çıkarım yoluyla elde edilmelidirler (Steup, 1998, s. 105).

Descartes, İlk Felsefe Üzerine Meditasyonlar‟da dış dünyanın varlığını “Varım” ve “Düşünüyorum” gibi yanılmaz

kesinliklerden yola çıkarak kanıtlamaya girişmiştir.

Page 5: Çağdaş Epistemolojide Temelci Yaklaşıma Getirilen ... · ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences Temmuz/July 2014,

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar

ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences

Temmuz/July 2014, 7(2), 43-61 ISSN 1309-1328

47

(a) Bazı empirik inançlar, diğer empirik inançlar yoluyla gerekçelendirilmeye

bağımlı olmaksızın, kendiliğinden dolaysız bir şekilde epistemik gerekçelendirme

kriterine sahiptirler.

(b) Bu „temel inançlar‟ tüm empirik bilginin nihai gerekçelendirilme

kaynağıdırlar. Bu görüşe göre diğer tüm empirik inançlar, epistemik olarak özel

statüde olan bu „temel inançlar‟la uygun çıkarımsal ilişkiler aracılığıyla türetilerek

gerekçelendirilirler. Ve bunlar empirik bilginin dayandığı temeli oluştururlar

(1985, s. 17).

Bu genel açıklama modeli doğrultusunda temelcilik, epistemik gerekçelendirmenin yapısını

açıklama iddiasında olan en yaygın yaklaşımlardan birisi olarak kendisini göstermektedir. Kuramı

adlandırmak için kullanılan terim de, açıklama biçimine uygun bir şekilde yapısal bir metafor olarak

görülmektedir (Fumerton, 2002, s. 210). Bu bağlamda temelci yaklaşıma göre gerekçelendirme,

doğruluğun bir garantisi olarak görülmektedir.

Çağdaş epistemolojide temelcilik bir bakıma geleneksel kutuplaşmalardan farklı bir doğrultu

izlemektedir. Temelci yaklaşım, hem rasyonalist hem de empirist kuramın ortak olarak

paylaşabildiği bir kavrayışı ifade eder. Empiristler, deneyimin temel inançların garantisi olduğunu

iddia ederler. Rasyonalistler ise temel inançların garantisinin akıl olduğunu iddia ederler. (Lehrer,

1990, s. 42). Gerekçelendirme konusunda temel inançlara biçilen bu işlev, her iki kutbu

birleştirmektedir. Bilgi ve gerekçelendirmeye ilişkin empirist kurama göre, temel inançların

içeriğini oluşturan empirik önermeler vardır. Bu önermelerin doğru olduğuna ilişkin inanç,

kendinden gerekçelendirilmiş bir temel inanç olarak ele alınır. Yani bu türden empirik önermelerin

kabulü temelde durmaktadır. Farklı empirist yaklaşımların duyu deneyiminin nesnesinin ne

olduğuna ilişkin (fiziksel nesne, görünüş ya da duyu-verisi gibi) farklı görüşleri olmasına karşın,

temelci tutumları değişmemektedir. Ayrıca temelci yaklaşımın, mantıksal ya da tarihsel olarak

yalnızca empirizmle sınırlandırılması da söz konusu değildir (1990, s. 41). Epistemolojik olarak

temelci bir özellik gösteren rasyonalist kuramlar da bulunmaktadır. Bu türden bir rasyonalizme göre

ise, temel inançlar ve bunların diğer inançlar için sağladığı gerekçelendirme akıl yoluyla elde

edilmektedir.

Epistemik Gerileme Sorunu

Page 6: Çağdaş Epistemolojide Temelci Yaklaşıma Getirilen ... · ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences Temmuz/July 2014,

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar

ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences

Temmuz/July 2014, 7(2), 43-61 ISSN 1309-1328

48

Temelciliğin daha iyi anlaşılabilmesi için, temel inançlar düşüncesiyle ilişkili olan epistemik

gerileme sorununu açımlamak gerekmektedir. Empirik bilgiye bir temel ya da dayanak bulunmasına

ilişkin girişim, klasik epistemik gerileme sorununa çözüm bulmayı talep eder. Bu sorun bilginin

koşulu olarak gerekçelendirme sorunuyla doğrudan bağlantılıdır. İnançların yeterli bir şekilde

gerekçelendirilebilmesi için ihtiyaç duyulan gerekçelendirici argümanın sonsuz gerilemeye

düşmesi, kuşkucu sorunları beraberinde getirmekte ve inançların gerekçelendirilmesini olanaklı

olmaktan çıkarmaktadır. En temelde bilgi sahibi olduğumuz iddiası, birtakım önermeleri bildiğimiz

düşüncesini içerir. Dolayısıyla P gibi bir önermeyi bildiğimizi iddia edebilmemiz için, bu P

önermesini bir takım kanıtlar sağlayarak destekleyen bir Q nedenine ihtiyaç duyulmaktadır. Ve bir

önerme ancak kendisini destekleyen bir başka önerme varsa bir neden olarak işlev görebilir. Bu

durumda Q önermesini destekleyen bir başka R nedenine sahip olmak gerekir ki; bu durum böyle

sürüp gidecektir (Cling, 2008, s. 402). Yani sonsuz bir gerileme nedeniyle, P önermesini gerçekten

de gerekçelendirecek bir destek sağlayamayacağımıza göre, P‟yi bildiğimiz iddiası geçersiz

kalmaktadır.

Audi, inançların birbirlerini destekleyerek her birinin bir öncekine bağlandığı ve bir şekilde bilgi

oluşturma iddiası içinde olan bu yapıya „epistemik zincir‟ demektedir (Audi, 2003, s. 188).

Dolayısıyla bu epistemik zinciri oluşturan halkalar olarak inançların statüsü, bu doğrultuda

belirlenmelidir. Bu noktada empirik bilgi, epistemik gerekçelendirmenin kısır bir döngüsü ya da

sonsuz bir gerilemesi nedeniyle tehdit altındadır; çünkü her inanç ancak ve ancak kendisine

dayandırılan öncül inanç gerekçelendirilmiş ise gerekçelendirilebilir. Epistemik olarak öncül olan

inanç da, yine daha önceden bir başka gerekçelendirilmiş inanç yoluyla gerekçelendirilmiş

olmalıdır. Böylece çıkarımsal karakterdeki gerekçelendirme hiçbir zaman başlayamaz. Sonuç olarak

bu yaklaşıma göre, empirik bir gerekçelendirme ve dolayısıyla empirik bilgi olanaksız olarak

görünmektedir. İşte tam da bu noktada, temellendirici argüman bu kuşkucu sonuçtan kaçınmanın bir

stratejisi olarak işlev görmektedir.

BonJour temelci yaklaşımın pozisyonunu daha ayrıntılı olarak açımlamak için, gerekçelendirmenin

söz konusu epistemik gerilemesi konusunda olası dört durum ortaya koyar:

1- Gerileme daha önceki inançlar için sunulan gerekçelendirici öncüllerde son

bulabilir, fakat bu öncüller için daha fazla herhangi bir gerekçelendirmeye

ulaşılamaz.

Page 7: Çağdaş Epistemolojide Temelci Yaklaşıma Getirilen ... · ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences Temmuz/July 2014,

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar

ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences

Temmuz/July 2014, 7(2), 43-61 ISSN 1309-1328

49

2- Gerileme yeni empirik öncül inançlar ortaya kondukça, belirsiz bir şekilde

geriye doğru sürebilir; fakat bu sıralamada ne herhangi bir inanç yinelenir ne de

herhangi bir sona ulaşılabilir.

3- Gerileme kendi üstüne doğru kapanabilir, yani gerekçelendirme yeteri kadar

ilerletildiği zaman, gerekçelendirici argüman zinciri sırasında daha önceden

öncüller olarak ortaya çıkmış olan inançlar (bunlar da bir başka inanç tarafından

gerekçelendirilmişlerdir), yeniden gerekçelendirici öncüller olarak kullanılırlar.

4- Gerileme nihayet son bulabilir; çünkü „temel‟ empirik inançlara ulaşılmıştır ve

bu inançlar diğer empirik inançlara çıkarımsal olarak bağımlı olmayan bir şekilde

epistemik gerekçelendirme özelliğine sahiptirler. Böylece daha öte bir empirik

gerekçelendirmeye ihtiyaç duyulmaz (1985, s. 21).

Temelci yaklaşım sonuncu alternatifi öngörür ve diğer alternatiflerin kaçınılmaz bir şekilde

kuşkuculukla karşı karşıya kalacağını iddia eder. Bu doğrultuda empirik bilgi söz konusu

edilecekse, epistemik gerileme sorununu çözen tek yaklaşım temelcilik olarak ortaya koyulur. İşte

dördüncü durum, temelciliğin ana iddiasını dile getirmektedir. Bilgiyi oluşturan inançlar, epistemik

zincirin son halkasında bulunurlar (Audi, 2003, s. 192). Temel inançlar, gerekçelendirme zincirinde

diğer inançlar için geçerli bir neden olarak işlev görürler. Temelcilik, temel empirik inançların sahip

olduğu iddia edilen çıkarımsal olmayan epistemik gerekçelendirme özelliğinin derecelerine göre üç

farklı versiyonda karşımıza çıkmaktadır.

Temelcilik Türleri

Temelciliğin ılımlı versiyonunda, temel inançların sahip olduğu çıkarımsal olmayan güvencenin

kendisi, bilgi için gerekçelendirme koşulunu yeterli bir şekilde sağlamaktadır. Yani temel inanç

kendi başına diğer empirik inançların gerekçelendirilmesinde kabul edilebilir bir öncül olarak

konumlandırılır. Temel inanç, gerekçelendirilme ihtiyacı konusunda diğer empirik inançlardan

bağımsız olduğundan, açık bir şekilde temel olma işlevini taşır (BonJour, 1985, s. 26).

Page 8: Çağdaş Epistemolojide Temelci Yaklaşıma Getirilen ... · ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences Temmuz/July 2014,

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar

ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences

Temmuz/July 2014, 7(2), 43-61 ISSN 1309-1328

50

Bu inançların sadece yeterli bir şekilde kendinden gerekçelendirilmiş olduğunun değil, aynı

zamanda mantıksal olarak da yanılmaz (infallible), kesin ve kuşku götürmez olduğunun iddia

edilmesi ise, güçlü temelcilik versiyonunun iddiasıdır. Ancak temelci yaklaşımın ilk

savunucularının temel inançlara yanılmazlık ve kesinlik atfetmesi, yandaş ve karşıt görüşler

arasında birçok tartışmaya neden olmuş ve asıl temelciliğin ana iddiasını taşıyan ılımlı temelcilik

versiyonunun kabul edilebilir olup olmadığı sorununu kısmen de olsa gündemden düşürmüştür.

BonJour‟a göre, temel inançlara mantıksal yanılmazlık özelliği atfetmek çok güçlü ve aşırı bir iddia

taşımaktadır ve epistemik gerileme sorununa bir yanıt olarak getirilmiş olan temelci yaklaşım için

gerekli de değildir; çünkü asıl önemli ve yeterli iddia, temel inançların kendinden

gerekçelendirilmiş olduğu iddiasıdır (1985, s. 28).

Üçüncü versiyon olan zayıf temelcilik ise, ılımlı temelci yaklaşımın temel inançlara atfettiği içsel ve

çıkarımsal olmayan gerekçelendirme özelliğini de gerekli bulmamaktadır. Buna göre temel inançlar

yalnızca düşük düzey bir epistemik gerekçelendirme özelliği taşımaktadır ki, bu gerekçelendirme

derecesi bilgi için yeterli gerekçelendirme koşulunu sağlayamamakta ve kendilerinden çıkarılması

olanaklı diğer inançlar için kabul edilebilir öncüller olarak görülmemektedirler. Zayıf temelcilikte

bu inançlar ancak başlangıçta geçici olarak güvenilir sayılırlar. Fakat yine de bu yaklaşımın

temelciliğin bir versiyonu olarak ele alınmasının nedeni, görece düşük düzeyde de olsa

gerekçelendirici temel inançları varsayıyor olmasıdır. Yalnız bu temel inançlar, epistemik gerileme

sorununa son noktayı koyan, kendinden gerekçelendirme özelliği taşıyan ılımlı temelciliğin temel

inançları olmadığından; aynı zamanda temel olmayan inançların da desteğine başvurulmak zorunda

kalınır. Kendilerinden diğer bütün inançların gerekçelendirilebileceği temel inançlar olduğu

iddiasını benimsemeyen zayıf temelci görüş; böylelikle, gerekçelendirmenin temel ve temel-

olmayan inançların bağdaşımı yoluyla olanaklı olabileceği iddiasını ortaya atar (BonJour, 1985, s.

29). Bir bakıma başlangıçtaki yarı-temel inançlar diğer inançlarla olan bağdaşımı yoluyla

güçlendirilmektedir. Sonuç olarak zayıf temelci yaklaşım, ılımlı temelcilik ile bağdaşımcı kuramlar

arasında bir ara versiyon olarak görülebilir.

Bu noktada gerekçelendirme ve bilgi sorunu; epistemik gerileme sorununa verilmiş bir yanıt olarak

ele alınmış olan temelci yaklaşımın en temel iddialarını içeren ılımlı temelcilik doğrultusunda ele

alınacaktır. Bu temel iddialar doğrultusunda temelci yaklaşıma getirilen bir takım eleştiriler söz

konusudur.

Page 9: Çağdaş Epistemolojide Temelci Yaklaşıma Getirilen ... · ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences Temmuz/July 2014,

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar

ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences

Temmuz/July 2014, 7(2), 43-61 ISSN 1309-1328

51

Temelcilik Eleştirisi

Bilgiye güvenilir bir temel sağlayacak ve gerekçelendirmenin sonsuz gerilemesinin önüne geçecek

temel empirik inançların varlığı, ılımlı temelciliğin ana iddiasıdır. Ancak bu temel inançların varlığı

iddiası, epistemik olarak paradoksal bir yapı içermektedir. Daha fazla empirik öncüle gerek

duyulmaksızın bu temel inançlar nasıl gerekçelendirilmektedir ya da kendinden gerekçelendirilmiş

sayılmaktadırlar? Bu temel inançlar için çıkarımsal olmayan gerekçelendirme nereden

sağlanmaktadır? Epistemik gerekçelendirmenin temel işlevi bilginin doğrulukla ilişkilendirilmesi

olduğundan ve empirik bilgi için gerekçelendirme standartlarının doğruluğa yönlendirecek özellikte

olması gerektiğinden; temel inançların da doğru olduğunu düşünmek için iyi nedenler bulunması

gerekmektedir.

Temel inançların doğru olduğunu düşünmek için gerekli olan gerekçeler nasıl sağlanacaktır?

BonJour ılımlı temelcilikle ilgili sorunları açımlamak için, her durumda temel inançları sıradan

empirik inançlardan ayıran bir özellik olması gerektiğini ortaya koyar (1985, s. 31). Ona göre eğer

bu özelliğe ö dersek ve B‟yi temel bir inanç olarak belirlersek; kabul edilebilir bir temelci görüş,

aşağıdaki argümanın öncüllerini gerekçelendirebiliyor olmalıdır:

(1) B, ö özelliğine sahiptir.

(2) ö özelliğine sahip olan inançlar yüksek olasılıkla doğrudur.

O halde, B yüksek olasılıkla doğrudur.

Argümana göre, eğer B temel bir inanç ise ilk öncül doğru olmalıdır. Fakat asıl sorun, B‟yi temel

bir inanç olarak kabul etmemizi sağlayan ve diğer inançları gerekçelendirmek için kullanmamızı

meşru kılan nedenlerin ne olduğudur.

Öncüllerden birincisi ö özelliğine bağlı olarak a priori temelde gerekçelendirilebiliyor olarak

düşünülse de, her iki öncülün de bu şekilde gerekçelendirilebileceğini iddia etmek olanaklı değildir.

Bu noktada BonJour, kabul edilebilir bir temelci yaklaşıma göre öncüllerden en az birisinin empirik

olması gerektiğini söyler. Bir diğer sorun ise; B inancının belirli bir A kişisi için

gerekçelendirilebilmesi için, A kişisinin bu gerekçelendirmenin kognitif olarak farkında olması

gerektiğidir. Yani gerekçelendirme basamaklarının soyut bir şekilde var olması bir şey ifade

etmeyecektir. Gerekçelendirmeye kognitif olarak sahip olmak demek de, (1) ve (2) öncüllerine

inanmak ve onları gerekçelendirebiliyor olmak anlamına gelmektedir. Bu koşul sağlanmadıkça;

Page 10: Çağdaş Epistemolojide Temelci Yaklaşıma Getirilen ... · ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences Temmuz/July 2014,

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar

ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences

Temmuz/July 2014, 7(2), 43-61 ISSN 1309-1328

52

yani A kişisinin söz konusu gerekçelendirmeye ve argümantasyona kognitif erişimi olmadıkça,

inançların kabul edilmesinde epistemik sorumluluktan söz edilemez (1985, s. 31). Tüm bunların

ışığında BonJour‟a göre, B‟nin gerekçelendirilmesi için, bir başka empirik inanca duyulan

ihtiyaçtan dolayı, B artık temel inanç olarak görülemeyecektir. Dolayısıyla ılımlı temelcilik de,

gerileme sorununa karşı geçerli bir yanıt olmaktan çıkmaktadır.

BonJour tarafından formüle edildiği şekliyle, temelcilik karşıtı bu argümanın daha ayrıntılı olarak

ele alınması; gerekçelendirme sorunuyla bağlantılı olarak dışsalcılığın ürettiği çözümü anlamak

açısında önemlidir.

(1) Temel empirik inançlar olduğunu varsayalım; bunlar a) epistemik olarak

gerekçelendirilen empirik inançlar ve b) gerekçelendirilmesi başka herhangi bir

empirik inanca dayanmayan empirik inançlar olsun.

(2) Bir inancın epistemik olarak gerekçelendirilmesi için, bu inancın doğru

olduğuna ilişkin bir neden gereklidir.

(3) Bir inancın belirli bir kişi için epistemik olarak gerekçelendirilmesi için, bu

kişinin bu nedene kognitif olarak erişimi olması gerekir.

(4) Böyle bir nedene kognitif olarak erişim içinde olmanın tek yolu, inancın doğru

olduğu çıkarımını sağlayan öncüllere gerekçelendirme yoluyla inanmaktır.

(5) Empirik bir inanç için, bu türden bir gerekçelendirici argümanın öncülleri

tamamen a priori olamaz; en azından bir öncül empirik olmalıdır.

O halde; söz konusu temel empirik inancın gerekçelendirilmesi, en azından bir

diğer empirik inancın gerekçelendirilmesine bağımlı olmaktadır ki; bu (1) ile

çelişir. Bu durumda, temel inançlar olanaklı değildir (1985, s. 31).

Temelcilerin bu argümanın sonucunu reddetmeleri için; öncüllerden birisini ya da daha fazlasını

reddetmeleri gerekmektedir. Öncül (1) temelci yaklaşımın ana tezidir. Öncül (2) de,

gerekçelendirmenin bir bakıma anlamı ve amacını ifade etmektedir. Empirik bilgi ve empirik

inançlar söz konusu olduğundan, öncül (5)‟in reddedilmesi de düşünülemez. Dolayısıyla temelci

yaklaşımın kabul edilebilir olması için, geriye öncül (3) ya da (4)‟ün reddedilmesinden başka bir

yol kalmamaktadır.

Page 11: Çağdaş Epistemolojide Temelci Yaklaşıma Getirilen ... · ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences Temmuz/July 2014,

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar

ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences

Temmuz/July 2014, 7(2), 43-61 ISSN 1309-1328

53

Geleneksel temelci yaklaşım, temelcilik karşıtı argümanın (4) numaralı öncülünü reddeder. Buna

göre, bir inancın temel olması için söz konusu kişinin gerekçelendirmeye kognitif erişimi olması

gerekir; ancak inanan kişinin gerekçelendirmeye ilişkin kognitif kavrayışı, gerekçelendirme

gerektiren daha öte bir empirik inancı gerekli kılmaz. Yani inancın doğru olduğunu sağlayan daha

fazla öncüllere ve bunların da gerekçelendirilmesine ihtiyaç yoktur. Söz konusu olan şey,

gerekçelendirme gerektirmeyen daha temel türden bir kognitif durumdur (BonJour, 1985, s. 33). Bu

kognitif durumlar epistemik gerekçelendirmenin nihai kaynakları olarak sunulur. Bir bakıma temel

inançlara koşut olarak temel kognitif durumlar (sezgi, dolaysız kavrayış, doğrudan farkındalık vb.)

gündeme getirilmektedir.

Ancak son zamanlarda temelci yaklaşımın birçok temsilcisi daha yaygın olarak öncül (3)‟ü

reddetmektedir. Bu versiyona göre, bir inancın gerekçelendirilmesi ve aynı zamanda temel olması

için yukarıdaki argüman belirli bir anlamda sağlanmalıdır; ancak temel inançla ilişkilendirilen

kişinin bu argümanın öncüllerini bilmesi ya da gerekçelendirerek inanması, hatta sadece inanması

bile gerekli değildir. Gerçekte herhangi bir kişinin bu öncülleri bilmesi ya da gerekçelendirerek

inanması zorunlu değildir. Bu görüşe göre, temel inançlar için söz konusu öncüllerin, herhangi bir

kişi farkında olsun ya da olmasın, sadece doğru olması yeterlidir (BonJour, 1985, s. 33). Bu

yaklaşımın en önemli savunucusu David Armstrong, bu görüşe dışsalcılık adını verir; çünkü temel

bir inancı gerekçelendiren şey, inanan kişinin duruma ilişkin kavrayışına dışsal olan uygun

olgulardır.

Temelci yaklaşımın dışsalcılıkla bağlandığı bu noktada, dışsalcılığın motivasyonu daha açık bir

şekilde ortaya çıkar. Dolayısıyla dışsalcılığın bu yolla daha anlaşılır bir şekilde ele alınmasının

zemini oluşturulmuş olmaktadır. Bu bağlamda dışsalcılığın en önemli temsilcilerinden birisi olan

Armstrong‟un görüşleri ele alınmalıdır.

Dışsalcılık

Gerekçelendirmenin sonsuz gerilemesi sorunu karşısında, temelci yaklaşımın ortaya attığı iddiayı

güçlü bir zemine oturtmak adına geliştirilen dışsalcılık; çağdaş epistemolojide son dönemlerde

Page 12: Çağdaş Epistemolojide Temelci Yaklaşıma Getirilen ... · ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences Temmuz/July 2014,

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar

ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences

Temmuz/July 2014, 7(2), 43-61 ISSN 1309-1328

54

formüle edilmiş ve hala güçlendirilmeye uğraşılan bir yaklaşımdır. Daha fazla gerekçelendirilmeye

ihtiyaç duymayan basit ve temel inançların bir şekilde açıklanması gerekliliği; dışsalcı bir alternatif

yaklaşımın üretilmesine neden olmuştur. Yani esas sorun, inanan kişinin söz konusu temel

inançlarının doğru olduğunu düşünmesinin bir gerekçesi olarak, yeniden gerekçelendirilmiş

inançlara duyulan ihtiyacın önüne geçme sorunudur.

Bu bağlamda dışsalcılık, bilen öznenin bilgi alanı içinde olması gerekmeyen dışsal bir

gerekçelendirme koşulu arayışına girmiştir. Dolayısıyla temelcilik karşıtı argümanın (3) numaralı

öncülünün reddedilmesi de bu anlama gelir:

(3) Bir inancın belirli bir kişi için epistemik olarak gerekçelendirilmesi için, bu kişinin bu nedene

kognitif olarak erişimi olması gerekir.

Ancak bu önermenin reddedilmesi, hala bir inancın neden doğru olduğuna ilişkin bir gerekçeye olan

ihtiyacı ortadan kaldırmamaktadır; çünkü (2) numaralı öncüle göre, bir inancın epistemik olarak

gerekçelendirilmesi için, bu inancın neden doğru olduğuna ilişkin bir neden gereklidir.

İşte dışsalcılık, (2) numaralı öncülün gerekli olduğunu iddia ettiği koşulu ortaya koyma girişimidir.

Bu neden ya da gerekçenin temel karakteristiği ise, inanan kişiye „dışsal‟ olmasıdır. “Temel empirik

bir inancın epistemik gerekçelendirilmesi; inanan kişi ile dünya arasındaki nedensel ya da

nomolojik karakterdeki uygun bir ilişkinin sağlanması yoluyla olanaklıdır” (BonJour, 1985, s. 34).

Bilgi ve doğruluk arasındaki ilişki böyle kurulmaktadır. Temel inanç, inanca sahip olan kişinin

kavramasının gerekli olmadığı bir neden ya da ilişki yoluyla gerekçelendirilmektedir. Böylece temel

inançların gerekçelendirilmesi için, daha başka bir inanca ya da kognitif duruma ihtiyaç

kalmamakta ve epistemik gerilemeye ilişkin temelciliğin sorunu çözülmüş olmaktadır. Bu yolla

temelciliğin, dışsalcılıkla olan bağlantısı açıkça görülmektedir.

İnançların gerekçelendirilmesi söz konusunda olduğunda en önemli sorun epistemik gerileme

sorunu olduğundan, dışsalcılığın bu sorun karşısındaki yaklaşımı ve bu soruna karşı geliştirdiği

strateji kritik bir değer taşır. Bu bağlamda dışsalcılık, özellikle temelcilikle ve epistemik gerileme

sorunuyla ilişkisinde ele alınmalıdır.

Page 13: Çağdaş Epistemolojide Temelci Yaklaşıma Getirilen ... · ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences Temmuz/July 2014,

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar

ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences

Temmuz/July 2014, 7(2), 43-61 ISSN 1309-1328

55

Dışsalcılık2 bu açıdan, genel olarak ancak birtakım dışsal koşulları sağlayan temel inançların,

epistemik olarak gerekçelendirilmiş olduğunu iddia eder. Armstrong bu dışsalcı yaklaşımı, İnanç,

Doğruluk ve Bilgi adlı yapıtında ortaya koyar. Ona göre temel bir inancın gerekçelendirilmesi,

inanan kişi ve inancı ile dünya arasındaki dışsal ve yasa benzeri bir ilişkiye başvurularak

yapılmaktadır.

“Olgu durumları olarak Bap (a‟nın p‟ye inanıyor olması) ile „p‟yi doğru kılan olgu durumları

arasında yasa-benzeri bir bağlantı olmalıdır. Yani Bap söz konusu olduğunda; durum da, „p‟

olmalıdır” (Armstrong, 1973, s. 166). Armstrong bu açıklamaya çıkarımsal olmayan bilginin ya da

gerekçelendirmenin “termometre modeli” adını verir. Nasıl ki güvenilir bir termometrenin

ölçümleri sıcaklığı yasal olarak yansıtıyorsa; kişinin temel inançları da bunları doğru kılan olgu

durumlarını yasal olarak yansıtmaktadır. Bu durumda inançları bu koşulları sağlayan kişi, güvenilir

bir kognitif araç olarak konumlandırılır. Bunun için Armstrong herhangi belirli bir inanan kişiyi şart

koşmasa da, yine de inanan kişinin ve inancının belirli özellikleri taşıması gerektiğini söylemek

durumundadır.

Kişinin inancı, ancak ve ancak bu özellikleri sağladığı zaman yasa-benzeri bağlantı yoluyla

gerekçelendirilmiş sayılır. Bu bakımdan inanç ve bu inancı doğru kılan nomolojik bağlantı,

güvenilir bir göstergeye dayanmalıdır (Armstrong, 1973, s. 182). Yani inancın bilgi sayılabilmesi

için, inancın doğruluğunun doğa yasaları yoluyla garanti edilmesi ve inancın doğruluğu için,

nomolojik olarak yeterli özelliklere sahip olması gerekmektedir. Armstrong‟un güvenilir bir işaret

düşüncesi, çıkarımsal olmayan bilgi konusundaki yaklaşımında belirleyicidir. Buna göre bilen kişi,

bildiği şey hakkında bir kanıt sahibi olmak durumunda değildir. “Kişinin kendi inanç durumu,

içinde bulunduğu koşullarla birlikte, bir başkası adına tamamen güvenilir bir kanıt olarak işlev

görebilir ve özellikle inandığı şeyin doğruluğuna ilişkin tamamen güvenilir bir işarettir”

(Armstrong, 1973, s. 183). Armstrong‟a göre bilginin güvenilir göstergesi, ancak bu şekilde

sağlanabilir. Kişinin inancına ilişkin, yani inancının doğru olduğuna ilişkin, inancının karşılık

geldiği olgu dışında bir şeye sahip olmasını gerektirmeyen bu yaklaşım, dışsalcılığın temel iddiasını

taşımaktadır.

2 „Dışsalcılık‟ terimi, ilk defa Armstrong (1973) tarafından bilgiye ilişkin bir görüş olarak ortaya konulmuştur. BonJour,

Armstrong‟un kullandığı bu terimi kendi düşüncesine uyarlayarak bir gerekçelendirme anlayışı çerçevesinde ele

almıştır.

Page 14: Çağdaş Epistemolojide Temelci Yaklaşıma Getirilen ... · ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences Temmuz/July 2014,

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar

ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences

Temmuz/July 2014, 7(2), 43-61 ISSN 1309-1328

56

Armstrong, dışsalcı savını şu şekilde netleştirir: “Öznenin inançları bir nedene dayanmaz, fakat

bunu iddia etmek makuldur (gerekçelendiricidir); çünkü o bir göstergedir, tamamen güvenilir bir

gösterge, var olduğuna inanılan durumun gerçekten de var olduğunu ortaya koyan bir göstergedir”

(1973, s. 183). İnanç ve olgu arasındaki yasal bağlantı yoluyla, daha öte bir gerekçeye ihtiyaç

duyulmaksızın, gerekçelendirmenin gerilemesi sonlandırılmış olmaktadır. Yani Armstrong‟un

gerileme sorununu çözümü, basit algı yargıları olarak sınırlandırılan bir inançlar kümesinde

temellenen bir bilgi yaklaşımıyla geliştirilmektedir. A‟nın p‟ye inanıyor olması, yani Bap

durumunda söz konusu olan inanç, bir algı yargısıdır. Bu inanç, Bap olgu durumu ile p‟yi doğru

kılan olgu arasındaki yasa-benzeri bağlantı ile bilgi statüsünü kazanır.

Armstrong‟un bu yaklaşımında yasa-benzeri bağlantının varlığı, inancın doğruluğu için yeterlidir,

yani geçerli bir gerekçelendirme sağlamaktadır. Aynı zamanda bu bağlantının varlığı, özneye inancı

konusunda yeterli bir kanıt sağlamak zorunda olmamakta, hatta öznenin bu bağlantının varlığına

inanması bile gerekmemektedir (Zalabardo, 2006, s. 138). Böylece söz konusu gerileme sorununu

çözmek adına; gerekçelendirme için öznenin herhangi bir kanıta ihtiyacının olmadığını ortaya

koyan dışsalcı bir yaklaşım söz konusudur. Dışsalcı gerekçelendirme yaklaşımı, tamamen öznel

kavrayışa dışsal olarak kendisini göstermekte ve gerekçelendirme etkinliğinde inanan kişinin rolünü

ortadan kaldırma eğilimini sergilemektedir.

Güvenilircilik

Armstrong‟un ortaya koyduğu dışsalcı yaklaşıma paralel iddialar geliştiren güvenilircilik3 de,

temelciliğe getirilen eleştirilere bir yanıt ve çözüm getirme girişimi olarak kendisini göstermektedir.

Dışsalcı yaklaşımın önemli bir versiyonu olan güvenilirciliğin ana hatlarını, yaklaşımın önemli

isimlerinden olan Alvin Goldman, “What Is Justified Belief” adlı makalesinde, gerekçelendirmeye

ilişkin bir kuram ortaya koyma girişiminde bulunarak belirlemiştir. Bu bağlamda dışsalcı

yaklaşımın gerekçelendirme hakkındaki tezleri, güvenilirci gerekçelendirme yaklaşımının ele

alınmasıyla daha net bir şekilde ortaya konulabilir.

3 „Güvenilircilik‟, başlangıçta bilgi için gerekçelendirme gerekliliğini reddeden bir kuram olarak ortaya atılmıştır.

Armstrong‟a göre bilgiye ilişkin bu türden bir yaklaşımda bilgi için gerekli olan şey, dünya ile uygun bir şekilde

bağlantı içinde olan doğru inançlardır (Kornblith, 2001b, s. 2). Fakat sonrasında güvenilircilik genel olarak bir

gerekçelendirme kuramı olarak geliştirilmiştir. En önemli temsilcilerinden olan Goldman (1979), güvenilirciliği

gerekçelendirmenin en uygun kuramı olarak savunmuştur.

Page 15: Çağdaş Epistemolojide Temelci Yaklaşıma Getirilen ... · ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences Temmuz/July 2014,

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar

ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences

Temmuz/July 2014, 7(2), 43-61 ISSN 1309-1328

57

Goldman öncelikle gerekçelendirmenin nasıl anlaşılmış olduğunu ortaya koyar. Buna göre kişi

gerekçelendirilmiş bir inanca sahip olduğunda, inancının gerekçelendirilmiş olduğunu ve

gerekçelendirmenin ne olduğunu bilmektedir. Goldman‟a göre bu yaklaşımda gerekçelendirme;

inancın desteklenmesinde bir argüman, savunma ya da bir dizi neden olarak işlev görmektedir. Yani

kişi, inancının gerekçelendirilmesi konusunda bir iddia ve açıklama sahibi olarak

konumlandırılmaktadır. Ancak Goldman bu görüşlerin aksine; bir inanç gerekçelendirildiği zaman,

inanan kişinin bunu bilip bilmediği konusunu bir kenara bırakır.

Aynı şekilde, bir inancın gerekçelendirilmiş olduğu durumda, inanan kişinin bu gerekçelendirmeye

ilişkin bir farkındalık sahibi olup olmadığıyla da ilgilenmez (Goldman, 1979, s. 2). Yani ona göre,

bir inancın gerekçelendirildiği düşünüldüğü zaman; inanan kişinin sahip olduğu ya da inanan

kişinin bilincinde olduğu „gerekçelendirme‟ denilebilecek bir şeyi varsaymaya gerek yoktur.

Önemli olan inancın gerekçelendirilmiş olma özelliğidir.

Bu bağlamda Goldman‟ın güvenilirciliği, inancın gerekçelendirilmesini güvenilir bir inanç-üretme

sürecine bağlamaktadır. Bu işlem yeterli derecede yüksek doğruluk oranına sahip olduğunda

güvenilir olarak belirlenir (Altschul, 2011, s. 258). Kişinin inancı, gerekçelendirilme statüsünü, onu

gerekçelendirilmiş kılan işlemden almaktadır. “Bir takım gerekçelendirme-oluşturan işlemler ya da

özellikler olmalıdır. Fakat bu durum, inanma noktasında inanan kişi tarafından sahip olunan bir

argüman, neden ya da başka bir şey olması gerektiği anlamına gelmez” (Goldman, 1979, s. 2). Bu

durumda dışsalcı yaklaşımı belirleyen şey, inancın gerekçelendirilebilmesi için inanan kişinin öznel

erişiminin olmasına gerek olmayan birtakım işlemler ya da özelliklerin yeterli olduğu iddiasıdır.

Söz konusu inanç-üretme işlemleri Goldman‟a göre organizmanın sinir sisteminde gerçekleşmekte

ve öznenin bu olayların farkında olması gerekmemektedir. Yani inanç-üretme işlemlerinin güvenilir

olması gerekçelendirmeyi sağlamakta ve bu işlemlerin güvenilirliğine öznenin inanıp inanmaması

gerekçelendirmenin geçerliliğiyle ilişkili olmamaktadır (Swinburne, 2001, s. 11-12). Bu doğrultuda

Goldman‟ın temel savı şöyledir: “Bir inancın gerekçelendirilme statüsü, ona neden olan işlem ya da

işlemlerin güvenilirliğinin bir fonksiyonudur ve güvenilirlik bir işlemin yanlış inançlardan çok,

doğru inançlar üretme eğiliminden ibarettir” (1979, s. 10). Yani gerekçelendirilmiş inançlar yüksek

olasılıkla doğru olmaktadırlar.

Aynı zamanda temelci bir özellik de gösteren yaklaşıma göre, inançtan bağımsız işlemler ve inanca

bağımlı işlemler sonucu oluşmuş olmak üzere, iki farklı türden gerekçelendirilmiş inanç vardır.

Page 16: Çağdaş Epistemolojide Temelci Yaklaşıma Getirilen ... · ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences Temmuz/July 2014,

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar

ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences

Temmuz/July 2014, 7(2), 43-61 ISSN 1309-1328

58

Bunların ilki, inanç-olmayan „veri‟leri uyaran olarak alan beynin „yazılımı‟ tarafından üretilmiş

olan inançlardır. İkincisi ise, bu ilk türden inançları „veri‟ olarak alan işlemler tarafından üretilmiş

olan inançlardır. Bu modele göre, belirli duyu verileriyle karşılaştığımızda; dolaysız ve refleksif

olmayan bir şekilde dışsal nesneler hakkında sonuçlara ulaşabilecek şekilde evrimleşmiş güvenilir

mekanizmalara sahip olduğumuz ve bu yolla üretilmiş olan inançların çoğunlukla doğru olduğu bir

dünyada yaşadığımız varsayılmaktadır (Fumerton, 2002, s. 220).

Bu anlamda inançların güvenilir bir biçimde üretilmiş olmaları, gerekçelendirilmiş olmalarını

sağlamaktadır ve bu türden bir dışsalcı yaklaşımda bu şekilde oluşturulmuş olan inançlar

çoğunlukla doğrudur. Doğru olmaya yakın olan bu inançlar; refleksiyona, iç gözleme ya da öznenin

herhangi bir erişimine de açık değildir (Alston, 2004, s. 43).

Sonuç

Gerekçelendirme sorunuyla ilişkisinde dışsalcı yaklaşımı savunan Armstrong ve Goldman, temelci

yaklaşıma getirilen eleştirileri kabul etmemekte ve söz konusu sorunları ortadan kaldırmaya dönük

bir strateji geliştirmektedirler. Sonuç olarak Armstrong inançların gerekçelendirilme statülerini,

karşılık geldikleri dışsal olgulara bağlarken; Goldman ise inanç-üretme mekanizmalarının

güvenilirliğine bağlamaktadır. Bu noktada dışsalcı yaklaşım, temelcilik karşıtı argümanın (3)

numaralı öncülü olan gerekçelendirmeye kognitif olarak erişim iddiasının gerekliliğini

reddetmektedir. Böylesi dışsalcı bir destekle temelci yaklaşımın epistemik gerekçelendirmeye

ilişkin açıklaması daha sağlam bir zemine oturmaktadır.

Page 17: Çağdaş Epistemolojide Temelci Yaklaşıma Getirilen ... · ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences Temmuz/July 2014,

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar

ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences

Temmuz/July 2014, 7(2), 43-61 ISSN 1309-1328

59

Page 18: Çağdaş Epistemolojide Temelci Yaklaşıma Getirilen ... · ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences Temmuz/July 2014,

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar

ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences

Temmuz/July 2014, 7(2), 43-61 ISSN 1309-1328

60

KAYNAKÇA

Alston, William P. (2004) “The Challenge of Externalism”, The Externalist Challenge (Current

Issues in Theoretical Philosophy, Vol. 2), Edited by Richard Schantz, Walter de Gruyter, s.

37-52.

Altschul, Jon (2011) “Reliabilism and Brains in Vats”, Acta Analytica, Vol. 26, No. 3, Springer, s.

257-272.

Armstrong, David (1973) Belief, Truth and Knowledge, Cambridge University Press.

Audi, Robert (1988a) Belief, Justification and Knowledge, An Introduction to Epistemology,

Wadsworth Publishing Company.

Audi, Robert (1988b) “Justification, Truth and Reliability”, Philosophy and Phenomenological

Research, Vol. 49, No. 1, International Phenomenological Society, s. 1-29.

Audi, Robert (2003) Epistemology, A Contemporary Introduction to the Theory of Knowledge,

Routledge.

BonJour, Laurence (1985) The Structure of Empirical Knowledge, Harvard University Press.

Casteñeda, Hector-Neri (1988) “Knowledge and Epistemic Obligation”, Philosophical

Perspectives, Vol. 2, Ridgeview Publishing Company, s. 211-233.

Cling, Andrew D. (2008) “The Epistemic Regress Problem”, Philosophical Studies: An

International Journal for Philosophy in the Analytic Tradition, Vol. 140, No. 3, Springer,

s. 401-421.

Fumerton, Richard (2002) “Theories of Justification”, The Oxford Handbook of Epistemology,

Edited by Paul K. Moser, Oxford University Press, s. 204-233.

Goldman, Alvin (1979) “What is Justified Belief”, Justification and Knowledge, Edited by George

S. Pappas, D. Reidel Publishing, s. 1-23.

Kornblith, Hilary (2001) “Internalism and Externalism: A Brief Historical Introduction”,

Epistemology: Internalism and Externalism, Edited by Hilary Kornblith, Blackwell

Publishers, s. 1-9.

Page 19: Çağdaş Epistemolojide Temelci Yaklaşıma Getirilen ... · ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences Temmuz/July 2014,

ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar

ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences

Temmuz/July 2014, 7(2), 43-61 ISSN 1309-1328

61

Lehrer, Keith (1990) Theory of Knowledge, Westview Press.

Lemos, Noah (2007) An Introduction to the Theory of Knowledge, Cambridge University Press.

Morton, Adam (2003) A Guide Through the Theory of Knowledge, Blackwell Publishing.

Moser, Paul K. & Mulder, Dwayne H. & Trout, J. D. (1998) The Theory of Knowledge: A Thematic

Introduction, Oxford University Pres.

Steup, Matthias (1998) An Introduction to Contemporary Epistemology, Prentice Hall Inc.

Swinburne, Richard (2001) Epistemic Justification, Oxford University Press.

Zalabardo, Jose L. (2006) “BonJour, Externalism and the Regress Problem”, Synthese, Vol. 148,

No. 1, Springer, s. 135-169.