ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE...

187
i T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ VE SİYASET BİLİMİ (SİYASET BİLİMİ) ANABİLİM DALI ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE SİYASETİN DÖNÜÜMÜ Doktora Tezi Christos Teazis Ankara-2010

Transcript of ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE...

Page 1: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

i

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ VE SİYASET BİLİMİ

(SİYASET BİLİMİ) ANABİLİM DALI

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ:

TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE SİYASETİN DÖNÜ�ÜMÜ

Doktora Tezi

Christos Teazis

Ankara-2010

Page 2: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

ii

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ VE SİYASET BİLİMİ

(SİYASET BİLİMİ) ANABİLİM DALI

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ:

TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE SİYASETİN DÖNÜ�ÜMÜ

Doktora Tezi

Christos Teazis

Tez Danışmanı

Prof.Dr.Mehmet Ali AĞAOĞULLARI

Ankara-2010

Page 3: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

iii

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ VE SİYASET BİLİMİ

(SİYASET BİLİMİ) ANABİLİM DALI

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ:

TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE SİYASETİN DÖNÜ�ÜMÜ

Doktora Tezi

Tez Danışmanı :

Tez Jürisi Üyeleri

Adı ve Soyadı İmzası

.................................................................... ........................................

.................................................................... ........................................

.................................................................... ........................................

.................................................................... .........................................

.................................................................... .........................................

.................................................................... .........................................

Tez Sınavı Tarihi ..................................

Page 4: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

i

ÖNSÖZ-TE�EKKÜR

Türkiye’ye eğitim için geldiğim 1999 yılından bu yana bir yabancı

olarak gözlemlediğim, kimi zaman da şaşkınlık ve hayretle seyrettiğim Türk

Siyasi Hayatı ve yaşamı hakkında edindiğim bilgi ve deneyimler sayesinde

master ve nihayetinde doktora çalışmamı sona erdirmiş bulunuyorum. Benim

doktora çalışmamın sonuna gelmiş olmam Renkli Türk Siyasi Hayatı’na olan

merak ve ilgimin tabiki sonu olmayacak. Tüm bu deneyim ve birikimle Türkiye

hakkında daha nice çalışmalar yapacağımı ümit ediyorum.

2001 senesinde başlayan ve askerlik döneminde ara verdiğim

doktora çalışmam içinde yaşadığım tüm güzellik, mutluluk ve birikim

süresince benim için çok özel acı kayıplarda yaşadım.Tüm master sürecim

boyunca bana rehberlik eden ve bunun sonucunda beni doktora çalışmam

için yüreklendiren, aynı şekilde doktora çalışmamın başında da bana

rehberlik ve bu uzun yolculuğun başında eşlik eden danışmam Hocam

Yavuz Sabuncu’nun kaybı beni derinden etkilemiştir. Çıktığım yolda bana ilk

ışığı tutup çıkacağım uzun yolculuğun ilk adımlarını atmamamda rehberlik

etmiştir. Kendisini burada sizin değişinizle ‘Rahmetle anıyor’ ve çok

teşekkür ediyorum.

Bu arada askerlik görevimi yerine getirdikten sonra bu yolculuğun

ikinci kısmı Sevgili Hocam <ennur Özdemir ile devam etti. <ennur Hoca’nın

bana açmış olduğu bu yeni ufuk ile olaylara çok yönlü bakmaya ve daha

derin analizlere gitmeye başladığımı hissettim. Doğru bildiğinden hiç ödün

vermeyen ve doğru bildiğini dosdoğru söyleyen Hocam! Sen çok sağ ol!

Defalarca, bıkmadan, usanmadan yaptığı eleştiri ve düzeltmeleri ile

çalışmamın en son şeklini birlikte oluşturduğumuz, danışmanım ve değerli

Hocam Mehmet Ali Ağaoğulları’na samimi yardımları için çok teşekkür

ederim. Ayrıca tez jüri üyeleri, Ömür Sezgin, Can Hamamcı, Merih Öden, ve

Raşit Kaya’ya yaptıkları eleştiriler ile bakış açımı zenginleştirdikleri için ayrıca

teşekkür ederim.

Page 5: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

ii

Kendisi benimle benzer deneyimleri geçiren ama benden hem yaşça

ama daha çok düşünce anlamında daha büyük! olan sevgili dostum, hayat

rehberim, gerektiğinde hocam, gerektiğinde ağabeyim, can insanım Amir

Ahmad Fekri’ye tüm destek, dostluk ve sevgisi için teşekkür ederim.

Teşekkür ederim Emir HocamB Doktoramın son döneminde hayatıma giren,

ama kalıcı olacağına inandığım Sevgili Hicran Yavuz’a bana güvenip bu son

basamaklarda eşlik ettiği için teşekkür ederim.

Dostlukları ile bana vatan hasreti çektirmeyen, ailem gibi benimseyip

sevdiğim sevgili dostlarım Anber Yıldız ve İsmail Safi’ye bana gösterdikleri

dostluk ve insan sevgisi için teşekkür eder, aynı zamanda oluşan fikirlerimi

kendileriyle tartışma zemini yaratarak fikirlerimin olgunlaşmasına yardımcı

oldukları için çok teşekkür ederim.

Tüm eğlenme ve gülmelerimize rağmen kendisiyle yaptığım tüm

bilimsel tartışmalarda keskinliklerimize rağmen, dost elinin her zaman

üstümde olduğuna inandığım arkadaşım, dostum Gökhan Erdem’e de

teşekkür ederim. Her zaman hayata gülerek bakalım dostum!

Mülkiyeli ruhunu birlikte taşıdığım, tüm uyum ve alışma süremde

benim yanımda olan sevgili dostlarım Taşansu Türker, Elif Bayar, Selen

Özcan ve Elvira Borombaeva’ya teşekkür ederim. Ayrıca yaptığı kahveler

kadar sohbetleri ile de mülkiyenin ayrılmaz parçası olan Recep Amca ve

Sulhi ‘ye her şey için teşekkür ederim.

Bana akademik hayatın yaşamın tümünü oluşturmadığını, olayları

kavramak için yaşamı da kavramamı, her şeyden önce yaptığım işi sevmemi,

bilgiye saygı duymayı öğreten, akademik hayatın en üst kesiminde

olmalarına rağmen, araştırmanın ve bilginin sonsuz olduğunu bana yaşantı

ve çalışmalarıyla gösteren, rehberlik edip beni bu yaşama özendiren Sevgili

Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür etsem

azdır.

Bana yabancı bir ülke ve yabancı bir eğitim sistemi içinde olmama

rağmen hiç yabancılık hissettirmeden, özveri ile bana yol gösterip mülkiyeli

olma gururunu taşıtan İlhan Uzgel, Çağrı Erhan, Cem Eroğul’a da tüm

yardımlarından dolayı teşekkür ederim.

Page 6: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

iii

Araştırmalarımda bana kaynaklarını ve gönlünü sonsuz açan

Meclis kütüphanesi Müdür Yardımcısı Tuncer Yılmaz’ a sonsuz teşekkür

ederim. Ayrıca eski Kütüphane Müdürleri Ali Rıza ve İsmet Bayür , şimdiki

Müdür Erol Yılmaz ve Kütüphanede görev yapan sevgili dostlarım Necmettin

Alan, Ayfer Balkesen, Ertan Çevik, İhsan Güler, Engin Keleş, Mahmut Zuşen,

Aydın Tekin, Ziya Kutluoğlu, Serap Artuk ve Nafız Ertürk’e, bana tüm

kaynaklarını cömertçe açan bir diğer kurum olan Milli Kütüphane’de görev

yapan Meral Arıkan’a. Ayrıca Devlet Planlama Teşkilatı’ndan dostum sayın

Metin Duruya gösterdiği kolaylık ve yardımlarından dolayı teşekkür ederim.İlk

geldiğim günler Türkçe öğrenimi ile başlayan, daha sonra ise fikir alanında

konuşup tartıştığım, Türkçemin gelişimine yardımcı olan sevgili Hocam Erdal

Elgin’e. Yazdığım tez üzerine yaptığımız sohbetlerle, beni konuların daha

derinine inip, araştırma gerekliliğini hissettirip, beni geliştiren Hocam Hüseyin

Dağ’a. Dostlukları ile yanımda olan ve araştırdığım konulardaki kaynaklara

kolayca ulaşmamı sağlayan Sevgili Ercan Demirci, Selim Cerrah, Halim

Altunkal, Ulvi Saran, İsmail Hacıfettahoğlu, Yasin Aktay ve Önder Kara’ya

teşekkürü bir borç bilirim. Bazı siyasi fikir ayrılıklarına rağmen rahatça

konuşup, dostça tartıştığım, fikirlerine saygı duyduğum, her zaman arkamda

olup beni destekleyen, sevgili dostum Bekir Berat Özipek’e. SETA Vakfı

eski Müdürü Sayın İbrahim Kalın’a bana vermiş olduğu maddi ve manevi

desteği ve dostluğundan dolayı en içten teşekkürlerimi sunarım. Tüm

yoğunluklarına rağmen zaman ayırıp beni araştırdığım konularda aydınlatan

Sayın Bahri Zengin, Sayın Mehmet Bekaroğlu ve Sayın İsmail Kahraman’a.

Tıkandığım noktalarda ufuklarımı açmayı sağlayan, dostluk ve sohbetini

benden hiç eksik etmeyen Sevgili dostum Gıyasettin Karatepe’ye. Çeşitli

kereler görüştüğüm, yaptığım mülakatlarla beni yazılı kaynaklarda

ulaşamıyacağım bilgileri edinmemi sağlayan ama isimlerinin geçmesini

arzulamayan herkese sonsuz teşekkür ederim. Türkiye’ye geldiğim ve

kendisiyle tanıştığım günden bu yana her türlü bilgi kaynağı ve dostlukla

bana yardımcı olan Tesav Başkanı Sevgili Erol Tuncer’e. Doktora

çalışmamda büyük bir dostluk örneği göstererek kaynaklara ulaşmamı

kolaylaştıran Ahmet Ertürk, Cavidan Tali ve Hayriye <engül’e. FOMGED

Page 7: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

iv

adına, bana maddi ve samimi desteklerinden dolayı Sevgili Mustafa

Kavasoğlu ve Cengiz Durak’a. Bana bir anne şefkati ile yardımcı olup beni

seven, kollayan, her zaman, her konuda yanımda olan Elmas Güler ve Ayşe

Keyf’e çok teşekkür ederim. Türkiye’de kaldığım sürece yardımlarından

dolayı Meral Medrese, ve Murat Yıldız’a çok teşekkür ederim. Ali Kuluhan,

Saffet Hakkı Tarı, Ali Güneş, Mehmet Çakır, Hasan ve İbrahim Kuluhan’a

tüm yardım ve desteklerinden dolayı teşekkürü borç bilirim.

Bana bu ülkede kalıp, eğitimimi ve çalışmalarımı devam ettirebilmek

için uzun süre maddi destekte bulunan, maddi yetersizlikler yüzünden

çalışmak zorunda kalmadan yoğun çalışmama imkan veren Onasis Vakfı’na.

Yunanistan Kilisesi ‘nin Kutsal Sinod’una bana vermiş olduğu maddi

ve duygusal, manevi destekten dolayı minnet duygularımı belirtmek isterim.

Ayrıca Aleksandrupoli Metropoliti Anthimos ve Seres Mitropoliti Theologos, p.

Stefanos Avramidis, p. Prokopios Petridis’e maneviyatımı güçlendirdikleri

için teşekkürlerimi sunarım. Kadim dostum Smaragdi Karagiorga’ya ayrıca

teşekkür ederim tüm dostluk ve desteği için.

Yunanistan’da olmasına rağmen oradan bana inanılmaz bir moral

desteği ve azim aşılayan sevgili arkadaşım, kardeş kadar yakın ,can dostum

Kobotheklas Vasilios’a. Yunanistan’da Türkçe öğrenirken başlayan eş

zamanlı maceramız onunla Türkiye’de de devam etti. Geçirdiğimiz yaşam ve

eğitim zorluklarında beni en iyi anlayan ve destek olan sevgili kardeşim,

arkadaşım Maria Ververidu’ya her şey için teşekkür ederim.

Yunanistan Ankara eski Büyük Elçileri Ioanis Koradis ve Mihalis

Hristidis, Büyükelçi Hristodulos Lazaris, ve Diplomat Maria

Papakonstantinu’ya bana vermiş oldukları güven ve destekleri için teşekkür

ediyorum. Bilimsel alanda ilk profesyonel ortamı birlikte paylaştığım dostum

Yorgos Tsutsos’a ve bu ortamı bize sağlayan değerli bilim insanı Sayın

Vasilis Hristidis’e destekleri ve güvenlerinden dolayı çok teşekkür ediyor,

dostluk ve çalışmalarımızın devamını temenni ediyorum. Sinapı Ailesi’nin

bana olan inancı, dostluk ve sevgilerinden dolayı. Kısa dönem içinde olsa

birlikte çalıştığım, çalışırken kendilerinden çok şey öğrendiğim dostlarım

Page 8: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

v

Costas Ferris ve Thesia Panayiotou’a minnet ve teşekkürlerimi bir borç

bilirim.

Yunanistan’dan Türkiye’ye her zaman dostluk ve sevgi dalgalarıyla,

beni burada hiç yalnız bırakmayan sevgili Tziola ailesi, varlıkları ile bana güç

verdiler. Tüm aile fertlerine çok teşekkür ederim.

Türkiye benim için ilk bürokrasi kaosu ile başladı. Can Hamamcı ve

Merih Öden bu maceranın başlamadan bitmesini önleyerek bana bu

geçirdiğim on seneyi bahşettiler. İdareciliğin aynı zamanda insan ilişkileri de

olduğunun en güzel kanıtları! Her türlü sıkıntım ve sevincimi ilk paylaştığım

sevgili büyüklerim. Hep hayatımda var olun!

Türkiye’de başlayan maceramın biricik müsebbibi sevgili amcam

Efthimios Papadopulos ! Ne yöne gideceğini bilmeyen, ama içinde var olan

korkunç öğrenme isteği ve enerjisi taşıyan bu genç insanın kılavuzu! Ufkumu

bu kadar genişletip, beni bu uçsuz bucaksız bilgi denizine attığın için bilmem

ne demeli!

Ve geldi sıra beni sevgileriyle bencilce dizlerinin dibinde tutmayarak,

maceramda bana her türlü maddi manevi desteği veren, tüm özlemlerine,

hasretlerine rağmen sabreden, sebat eden, tek beklentilerinin benim başarım

ve mutluluğum olduğunu bildiğim, hayatımın en önemli insanları, sevgili

ailem! Sizin desteğiniz ve sevginiz olmadan bu süreci bitirmem mümkün

olmazdı. Sağ olun! Hep benimle olun!

Bu birbirinden değerli insanların dışında şu anda ismini yazmayı

unuttuğum, ama bana yardımcı olan herkese sonsuz minnetlerimi sunarım.

Christos Teazis

Ankara, 2010.

Page 9: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

vi

IÇINDEKILER

ÖNSÖZ-TE�EKKÜR ...................................................................................... i

IÇINDEKILER ............................................................................................... vi

KISALTMALAR ............................................................................................. x

GİRİ� ............................................................................................................. 1

I. BÖLÜM

GEÇMİ�TEN GÜNÜMÜZE BİR HAREKET VE İDEOLOJİNİN SERÜVENİ

A. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin İdeolojik ve Siyasi Kökenleri ...................... 6

1. Osmanlılarda Devlet-Din Anlayışı .................................................... 6

2. Osmanlı İdaresinde Yerellik ............................................................. 8

3. Batı’nın, Osmanlı’dan "Talep"leri ................................................... 10

4. "Dört Akım"ın Ortaya Çıkması ....................................................... 11

B. Adalet ve Kalkınma Partisinin Demokrat-Muhafazakâr anlayışının temeli:

İkinci Grup. .............................................................................................. 14

C. Cumhuriyet Yıllarında İslami Hareket ...................................................... 20

1. İslami Hareketin Batı’ya Eklemlenmesinin Başlangıcı:

Marshall Planı ............................................................................... 21

1.1. Demokrat Parti Döneminde “İslami Hareket”in Konumu .. 24

1.2. 1960’lı Yıllarda “İslami Hareket” ve Milli Görüşe Giden

Yol ................................................................................... 25

1.2.1. 60’lı Yılların Temel Özellikleri ............................. 25

1.2.2. İslami Hareket – 27 Mayıs İlişkisi ....................... 26

2. Milli Görüş ..................................................................................... 28

2.1. Milli Sözcüğünün Etimolojisi ............................................. 28

Page 10: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

vii

2.2. Milli Görüş’ün "Düşünsel" Arkaplanı ................................. 30

2.3. Erbakan’ın Görüşleri ........................................................ 32

3. Millî Nizam Partisi’nden Refah Partisi’ne ....................................... 39

3.1. Milli Nizam Partisi (MNP) ................................................. 39

3.1.1. Milli Selamet Partisi (MSP) ................................. 42

3.1.2. Refah Partisi’nden Saadet Partisi’ne .................. 43

3.1.2.1. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Siyaset

Sahnesine Çıkışı ................................................ 46

3.1.2.1.1. 28 <ubat Kararları ................... 46

3.1.3 İslami Hareketin Penceresinden 28 <ubat........... 48

3.2. Gelenekçilik-Yenilikçik Arasında Adalet ve Kalkınma

Parti ........................................................................................ 51

3.2.1. İslami Harekette Yenilikçiliğin Evrimleşmesi ....... 55

3.2.2. Yenilikçiler ve Erbakan Faktörü .......................... 58

II. BÖLÜM

EKONOMİNİN DÖNÜ�ÜMÜ: TÜRKİYE’DE KAPİTALİZMİN

DERİNLE�MESİ

1. OSMANLI’NIN ÇÖKÜ<Ü: MÜSLIM-GAYRI MÜSLIM KUTUPLA<MASI .. 64

1.1 Emperyalizm kıskacındaki Osmanlı ............................................. 64

1.2. Türk Devletinin Resmî Ekonomik Görüşü: Devletçilik ................. 70

2.1. Anadolu Sermayesinin Tarihsel ve Felsefi Temeli:

Gümüşhanevi Ekolü ................................................................ 74

2.2. Cumhuriyet Yıllarında Anadolu Sermayesi ...................... 76

2.2.1. Demokrat Parti Döneminde ................................ 78

Page 11: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

viii

2.2.2. 1960’lı-1970’li Yıllarda, Anadolu Sermayesi ....... 80

3. 24 OCAK KARARLARI VE NEO-LİBERALİZM ........................................ 84

3.1. Özal Döneminde Anadolu Sermayesinin Konumu ...................... 85

3.2. 90’lı Yıllarda Anadolu Sermayesinin Konumu ............................. 87

3.2.1. Anadolu’nun Sermayesinin Yükselişini Belirleyen Etkenler

................................................................................................ 87

3.2.2. 28 <ubat ve Anadolu Sermayesi ................................... 90

3.3. Adalet ve Kalkınma Partisi: "Kapitalistleşme"ye Doğru ............... 92

III. BÖLÜM

SİYASİ DÖNÜ�ÜM VE AK PARTİ: MODERNLE�ME, SÖYLEM VE

İDEOLOJİ

1. MODERNLE<ME-BATILILA<MA PROJESİ OLARAK TÜRKİYE

CUMHURİYETİ ............................................................................................ 96

2. MODERNLE<MENİN MAHİYETİ ............................................................. 96

2.1. Türkiye’de Modernleşme-Batılılaşma ......................................... 99

2.2. Laiklik Sorunsalı ....................................................................... 102

3. TÜRK SİYASAL SİSTEMİNİN DÖNÜ<ÜMÜ .......................................... 114

3.1. Merkeziyetçilik .......................................................................... 114

3.1.1. 12 Eylül: Dönüşüm Yolunda ........................................ 117

3.1.1.1. "Yeni- Sağ" Anlayışı ..................................... 117

3.1.1.2. Parti Programlarında Türk Siyasi Sistemin

Dönüşümü .................................................................. 121

3.2. Dönüşümü Anayasalardan İzlemek .......................................... 123

Page 12: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

ix

3.2.1. 1924 Anayasası’ndan 1982 Anayasasına Kadar Yapılan

Değişiklikler ........................................................................... 123

3.2.2. 1980 Sonrası Anayasa Değişiklikleri ........................... 128

4. AK PARTİ VE MUHAFAZAKAR-DEMOKRAT SÖYLEMİ ...................... 131

4.1. Milli Görüş-Merkez Sağ Farklılıklar ve Benzerlilikleri ................ 131

4.1.1. Cumhurbaşkanının Halk Tarafından Seçilmesi Söylemi

.............................................................................................. 132

4.1.2. İkinci Grubun Zihniyetinin çıkış yolu: İsimler. .............. 133

4.1.3. Millet-Hizmet Vurgusu ................................................. 138

4.2. Demokrat Muhafazakârlık Anlayışı ........................................... 140

4.2.1. Türk Siyasi Sisteminde Demokrat-Muhafazakarlığın

Serüveni ................................................................................ 141

4.2.2. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Demokrat-Muhafazakârlık

Açılımı ................................................................................... 142

SONUÇ ...................................................................................................... 145

KAYNAKÇA .............................................................................................. 151

ÖZET ......................................................................................................... 171

ABSTRACT ............................................................................................... 173

Page 13: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

x

KISALTMALAR

RP Refah Partisi

DYP Doğru Yol Partisi

MNP Milli Nizam Partisi

MSP Milli Selamet Partisi

ANAP Anavatan Partisi

MKP Milli Kalkınma Partisi

AB Avrupa Birliği

AET Avrupa Ekonomi Topluluğu

a.g.e Adı Geçen Eser

a.g.m. Adı Geçen Makale

a.g.yylt Adı Geçen Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi

a.g.ydt Adı Geçen Yayınlanmamış Doktora Tezi.

FP Fazilet Partisi

SP Saadet Partisi

Page 14: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

1

GİRİ�

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu’ndan arta kalan Anadolu

toprakları üzerinde kurulan bir “doğulu toplum”dur. Bu "doğulu toplum" -Batılı

olmayan toplum- ile Batılı toplumlar arasında temel bir fark görülmektedir.

Sosyal bilimler alanındaki yaygın iddiaya göre Batılı toplumlarda,

modernleşme, iç dinamiklerle gerçekleştirilirken; yani "hareketli toplum"

niteliği belirleyici iken,1 Batılı olmayan toplumlarda, modernleşme, Batı

toplumlarının müdahalesiyle ve tepeden aşağıya doğru gerçekleştirilir.2

Marx, Doğulu toplumları, kapalı toplumlar olarak nitelendirir, Doğulu toplumu,

‘sınıfsız toplum’ olarak, halklarını da, sosyal değişimi yaratacak bir zeminden

yoksun olarak tanımlar: "Asya’nın tarihi yoktur, en azından bilinen bir tarihi"

tarih diye bildiğimiz şey, imparatorluklarını birbiri ardında, dirençsiz ve

değişmeyen toplumların pasif temellerinde kurmuş olan zorbaların tarihinden

başka bir şey değildir."3 Weber ise," "Doğu tipi toplumlarda, rasyonel ve

rekabete dayalı işleyişe sahip piyasa tipi kapitalizm değil, devlet kapitalizmi

türünden farklı modeller çıkacağı yönündedir"".4 Bu çerçevede, yukarıda

ifade edilen iddia bağlamında, Doğulu toplumlar ancak dışsal faktörlerin

etkisiyle dönüşebilirler. Ancak, her ne kadar dışsal faktörlerin etkisi ve önemi

göz ardı edilemezse de özellikle modernist paradigmanın inişe geçtiği

günümüzde farklı sosyo-kültürel bağlamların içsel özelliklerine yoğunlaşmak

da özel bir önem taşır. Bu çerçevede Osmanlı İmparatorluğu’nun “güçlü

1 Levent Köker, Modernleşme Kemalizm ve Demokrasi, 9. Baskı, İletişim yayınları, İstanbul 2005, s. 51. 2 Köker, a.g.e, s. 51. 3 Marx Karl, The Communist Manifesto 1848, Çev. Samuel Moore, New York, 1978, Penguin, s. 81. 4 Göçek Fatma, Burjuvazinin Yükselişi, İmparatorluğun Çöküşü: Osmanlı Batılılaşması ve Toplumsal Değişme, (Çev. İbrahim Yıldız), Ayraç Yayınları, 1999, Ankara, s. 41.

Page 15: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

2

devlet” geleneği mirasına sahip olan Türkiye’de, herhangi bir sosyo-politik

dönüşüm, ancak ve ancak devletin eliyle gerçekleştirilebilirdi. 1980

sonrasında Türkiye, küresel konjonktürün Neo-liberalizm akımının da

etkisinde kalarak sosyo-politik, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik yapısında

önemli değişiklikler geçirmiştir. Bunun sonucunda "yeni”likçi5 bir paradigma

ortaya çıkmıştır. Bu yeni paradigma, Türk siyasi literatüründe, “Yeni Sağ”

olarak irdelenmiş, ele alınmıştır. Bu paradigmanın Türk toplumuna uyarlama

ve yerleştirilmesini üstlenen devletin etkinliği, 1980 sonrası Anayasa

değişikliklerinden anlaşılmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, söz konusu uluslararası

konjonktürlerdeki dönüşüm ve değişimlere bağlı olarak, ulus devletlerin

kuruluş sürecinde gerçekleşmiştir. Nitekim, bu tarihten sonra Cumhuriyet’in

yaşadığı belli başlı dönüşümler, Batı eksenli olarak gerçekleşmiş ve

dönüşümler genel itibarıyla T.C. Anayasalarında ve yeni Cumhuriyet’in resmî

söylemlerinde kendisini ortaya koymuştur: “laiklik”, “Batılılaşma”, “çağdaş

medeniyetler düzeyine ulaşmak” gibi... Nitekim, Türkiye Cumhuriyeti’nde, 5

Kasım 2002 yılına dek yaşanan tüm sosyo-kültürel, sosyo-politik ve sosyo-

ekonomik gelişmeler ve değişimler, Türkiye’de yukarıda belirtilen amaçları

hayata geçirmeye ve prensiplere dönüştürmeye dönük tepeden inmeci

siyasal girişimler olarak nitelendirilebilir. Her ne kadar bu uzun siyasal süreç

içerisinde, laiklik karşıtı bazı siyasal hareketlilikler yaşandı ise de, 5 Kasım

2002 genel seçimlerine kadar ana eksen merkezin resmi ideolojiye sadakati

yönünde olmuştur. Bu tarihte Milli Görüş ve kapatılan Fazilet Partisi’nden

5 28 Şubat süreci sonrası İslami Hareket partilerindeki, “yenilikçi” söylemin, “Yeni” –“Neo” anlayışından hareketle Adalet ve Kalkınma Partisi söylemine dek uzandığı açıkça izlenebilir.

Page 16: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

3

(FP) türetilen, dinsel eğilimiyle laiklik anlayışına yakın durmayan Adalet ve

Kalkınma Partisi’nin aldığı oy oranıyla (%42 oy oranı ve 370 milletvekiliyle

ezici çoğunluğa sahip olmuştur) merkeze oturması Türkiye siyasi yaşamında

taşları yerinden oynatan bir etki ortaya koymuştur.

Adalet ve Kalkınma Partisi6 özelinde derinleşmeyi amaçlayan bu

çalışmanın yanıtlarını araştırmayı amaçladığı sorular ve araştırmanın

sorunsalı şöyledir:

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin merkeze oturmasında içsel

dinamiklerin ve tarihsel sürekliliklerin belirleyiciliğinin ne denli etkili

olduğunun araştırılması.

Bu nedenle çalışmanın ilk aşamasında, Adalet ve Kalkınma Partisi’nden

geriye giderek Parti’nin tarihsel kökleri tespit edilmeye çalışılmıştır. İlk önce,

Fazilet Partisi’ndeki "ayrışma" dönemi incelendi. Fakat Adalet ve Kalkınma

Partisi’nin köklerinin bu denli yüzeyde yatmadığı görüldü. Refah Partisi’nin,

Milli Selamet Partisi’nin ve Milli Nizam Partisi’nin ideolojisini oluşturan Milli

Görüş çizgisini mercek altına almak şarttı. Milli Görüş ideolojisinin en temel

özelliğinin Cumhuriyet’in temel felsefesine ve kurumlarına karşı geliştirilen

söylemlerinde yattığını tespit ettim. Bundan dolayı, araştırmamı 1.

BMM’sinde yer alan 2. Gruba dek geri götürmek durumunda kaldım. Zira,

Cumhuriyet’in kurucu zihniyetiyle ona karşı geliştirilen muhalif zihniyet

billurlaşmış şekilde ilk önce 1. BMM’sinde görülebiliyordu.

6 Adalet ve Kalkınma Partisi’nin tüzüğündeki 3. maddesine göre Parti’nin kısaltılmış adı "AK Parti" şeklindedir. Bu nedenle tezimde bu adlandırmayı kullanacağım.

Page 17: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

4

Bu çerçevede, AHRAR fırkasından başlayan ve Birinci Büyük Millet

Meclisi’nin içinde oluşan II. Grup’ta billurlaşan muhalif zihniyet üzerinde

yoğunlaşılacaktır. Adalet ve Kalkınma Partisi’yle bağlantısı görüldüğü ölçüde

Serbest Cumhuriyet Fırkası, Terakkiperver Fırkası, Demokrat Parti, Adalet

Partisi (özellikle 60’lı yılların Adalet Partisi’nin söylemine bakıldığında, bu

söylemlerin Erbakan’ınki ile ve sonrada Adalet ve Kalkınma Partisi’ninki ile

büyük ölçüde örtüştüğünü görebiliyoruz), ANAP (Turgut Özal dönemi) ve

Milli Görüş temeli üzerine kurulmuş olan MNP, MSP, REFAH, FAZİLET ve

SAADET Partisi’ne de göndermelerde bulunacaktır. Böylece, oluşturuşan

resmi ideolojiye karşıt kesimlerin oylarının neden bu partiler etrafında

yoğunlaştığı anlamlandırılmaya çalışılacaktır.

Sonuç olarak, bu tez araştırmasında, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin

temel özellikleri ve günümüzde gösterdiği seçim başarısı tarihsel yöntem

içinde anlamlandırılacaktır. Literatür ve dergi/gazete taramalarıyla

desteklenen çalışma, AK Partili ve Milli Görüş taraftarı kimi kişilerle yapılan

derinlemesine mülakatlarla zenginleştirilmiştir. Az sayıda olmakla birlikte bu

derinlemesine mülakatlar, tamamen serbest bir şekilde notlar alarak

gerçekleştirilmiş olup uzun saatler süren bir niteliğe sahiptir. Tezin yazımında

yansıtılmamakla birlikte bu derinlemesine mülakatlar dışında çok sayıda AK

Partili veya sempatizanı kişinin görüş ve düşüncelerinden de yararlanılmıştır.

Çalışmanın öncelikli amacı, yukarıda da belirtildiği gibi Adalet ve

Kalkınma Partisi’nin ideolojik kaynaklarını bulup bu köklerin günümüzdeki

yansımalarına ışık tutabilmektir. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin oluşum

sürecini irdelerken göreceğiz ki bu süreçte Adalet ve Kalkınma Partisi

Page 18: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

5

ideolojisini oluşturan muhafazakâr demokrat anlayış, Türk siyasi tarihindeki

Cumhuriyet karşıtı (Cumhuriyet’in resmi ideolojisi anlamında) zihniyetle

temsil edilir. Bu zihniyet 1980 sonrasında iç ve özellikle dış dengelerin

canlandırdığı siyasal ve kültürel ortamdan yaralanarak 2002 yılında Adalet ve

Kalkınma Partisi eliyle iktidara gelmiş ve iktidarını güçlendirecek sosyo-

ekonomik, sosyo-politik dönüşümleri gerçekleştirmeye girişmiştir.

Çalışmanın birinci bölümünün önemli bir kısmı, Milli Görüş ideolojisinin

irdelenmesine ayrılmıştır. Erbakan’a karşı iç muhalefetin talepleri ve

tartışmalar, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin oluşum sürecine ışık tutacaktır.

2. bölümde sosyo-ekonomik dönüşümlerden söz edilecektir. Çünkü

dönüşümün ilk emareleri, genel olarak, ekonomide görülüyor. Zaten

ekonomiden sonra siyasetin dönüşümü doğal bir süreç olarak gerçekleşir.

Bu sosyo-ekonomik dönüşümün önderliğini, Anadolu sermayesi üstlenmiştir.

Anadolu sermayesinin yüklendiği misyonu daha iyi anlatabilmek için, felsefi

ve siyasi kökleri tespit edilip tarihsel gelişimi ele alınmıştır.

3. bölüm, "muhalif akım"ın temsil ettiği ilkelerin, bir paradigmanın

omurgasını nasıl oluşturmaya başladığı ile ilgilidir. Bu yeni paradigmanın ilk

belirtilerini, Anayasa değişikliklerinde ve siyasi partilerin programlarında çok

net görebiliriz. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin "toplumsal merkez" söylemiyle,

bu yeni paradigmanın belirleyici özelliği oluşturulmuştur. Bunu merkez sağ-

milli görüş arasındaki benzerlikler ve farklılıklarda ele alacağız. Bu olgulara

dayanarak, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı sürecinde, Türk siyasi

sisteminin alacağı yeni biçimler hakkında öngörüde bulunmaya çalışacağız.

Page 19: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

6

I. BÖLÜM

GEÇMİ�TEN GÜNÜMÜZE BİR HAREKET VE İDEOLOJİNİN

SERÜVENİ

A. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin İdeolojik ve Siyasi

Kökenleri

Osmanlı döneminin omurgasını oluşturan dinî ve sosyal yapılar kısaca

açıklanacak; daha sonra bu yapıların nasıl bir "zihniyet"e dönüştüğü ve ilk

olarak kendisini 1. Büyük Millet Meclis’inde (BMM) gösteren 2. Grup’tan

günümüzün Adalet ve Kalkınma Parti ideolojisine kadarki serüveni ele

alınacaktır.

1. Osmanlılarda Devlet-Din Anlayışı

Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasal yaşamındaki değişimleri

anlamlandırmada başvurulabilecek temel içsel dinamik olarak güçlü devlet

geleneği7 kabul edilir. 8 Osmanlı devlet örgütlenmesinin tarımsal alanları da

askerî amaçlar yönünde biçimlendirmesi, sulama kanallarının, yolların

açılması, korunması, Asya tipi toplum modeli içinde düşünülürse, bu yapının

hem İslam devletleri modeline hem de Türklerin Asya’dan getirdikleri

geleneğe uygun düştüğü görülür. Bu çerçevede fertler her şeyi devletten

beklerdi. Toplumun beslenmesi, hatta refah standardının yükseltilmesi

devletin vazifesi olarak görülürdü9. Zaten "En kötü devlet, devletsizlikten

daha iyi" diye kabul edilirdi: "Devlet-i ebed muddet" şarttı. Toplumsal ve

7 Ayrıca Bakınız: Metin Heper, Türkiye’de Devlet Geleneği, İngilizceden çeviren: Nalan Soyarık, Doğu Batı Yayınları, Haziran 2006, s. 48. 8 Prof. Dr. Aydın Taneri, Türk Devlet Geleneği, 3. Baskı 2004, Milli Eğitimi Yayınları, s. 116. 9 Mehmet Doğan, a.g.e, s. 31.

Page 20: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

7

siyasi düzenin sarsılmaması lazımdı ve bu sebeple devlet başkanına itaat

zorunluydu. Bu anlayış bir "istikrar" kaynağı idi. Bu özelliklerin kısaca

Osmanlıların devlet anlayışını özetlediğini söyleyebiliriz.

Osmanlı devletinin temel taşı din olmuştur. Bu çerçevede Osmanlı

yönetici sınıfı geleneklere10 ve dine dayanarak, gerektiğinde bu kurumları

kullanarak kontrolü sağlıyordu11. Sorumsuz ve mutlak yetkileri olan Padişah

Kur’an’dan kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmekle de mükellefti.

Devletin bütün erkleri onun yetkisi altındaydı12 ve Padişah, Allah’ın temsilcisi

olarak görülüyordu.

Osmanlı devleti sadece din ve bürokrasi eliyle değil, bütün

kurumlarıyla dengeyi sağlıyordu. Bu kurumlardan herhangi biri, dengeyi

bozar gibi olduğunda, diğer kurum ve unsurlar harekete geçiyor ve dengenin

bozulmasını önlüyordu. Osmanlı anlayışını bu konuda "Din- ü devlet, mülkü

millet" cümlesinde özetlememiz mümkündür. Bütün kurumlar bir "daire-i adl"

içinde, yerleri ile ve işlevleri belirtilerek gösterilmiş, hepsinin temelinde

"akça"nın da kaynağı olarak reayanın emeği konmuş ve bu emeğin adaletle

değerlendirilmesi temel ilke sayılmıştır. Bu bir tür devlet-millet kaynaşmasına

karşılık geliyordu.

Böylece, tarihsel devamlılık çerçevesinde değerlendirildiğinde yeni

Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinde yatan modernleşme ve laiklik

doğrultusunda benimsenen akılcılık ve pozitivizm gibi parametreler, Batı’dan

farklı olarak alt yapıya yerleşmemiş sadece kurumsal düzeyde gerçekleşmiş

10 Metin Heper, a.g.e, s. 57. 11 Metin Heper, a.g.e, s.60. 12 Stanley Lane-Pool, The Story of Turkey, G. P. Putnam’s sons, New York 1893, s. 324.

Page 21: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

8

oldu. Devlet-millet ikinci evresine de böylece girilmiş oldu. Bu husus

konumuz açısından büyük bir önem taşımaktadır. Çünkü devlet-millet

kaynaşması şiarı, Erbakan’ın sıklıkla işlediği bir politik argüman olup, Adalet

ve Kalkınma Partisi de bu söylemi sadece sürdürmekle kalmamış, devlet-

millet uyuşmazlığını ortadan kaldırmak için çaba göstermiş ve göstermeye

de devam etmektedir.

2. Osmanlı İdaresinde Yerellik

Osmanlı idari yapısında yerellik unsurunun büyük bir rol oynadığı

açıktır. Osmanlı’nın yerellik anlayışını iki eksende açıklayabiliriz. Birincisi,

yerellik anlayışının göçebe zihniyetiyle olan etkileşiminden doğan bir

sonuçtur: İnsanlar bir yerde yerleştikleri zaman aidiyet duygusu ortaya çıkar

ve artık bu yerle ilgili "benim toprağım", "benim vatanım", "memleketim" gibi

terimler günlük kullanımdaki yerini alır. İkincisi ise, Osmanlı döneminde, her

ne kadar halkın ezici çoğunluğu Müslüman ise de, farklı inançlardan ve çok

kültürlülükten oluşan bir sistem söz konusuydu. Onun için Osmanlı

idaresinde merkeziyetçilik hakim olsa da, iç barışı toplumsal barışı sağlamak

adına yerel-bölgesel özelliklerin göz önünde bulundurulmasına büyük önem

veriliyordu. Başka bir deyişle Osmanlı’da, her kanun, belirli bir vilayet için ve

o vilayetin sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel ve sosyo-politik ihtiyaçlarına göre

çıkartılıyordu. Bu anlayışla, bir yandan toplumsal barış sağlanıp yerel halk

rahatlatılırken, öbür yandan devletin gücü, her vilayetin yönetici kadrosuyla

net bir şekilde hissettiriliyordu. Osmanlının hukuk sisteminde örf kavramına

geniş yer verilmesi de, bu anlayışın sonucudur.

Page 22: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

9

Etimolojik olarak bakacak olursak, "milli" kelimesinin kökü

incelendiğinde yerellik anlamına da geldiği görülmektedir13. Bu husus,

konumuz açısından büyük bir önem taşımaktadır. Çünkü milli kelimesinin

devlet kavramıyla da ilintisi vardır ve Osmanlı’da devlet her şeyden

üstündür14.

Avrupa ulus-devlet sürecine girince bunun iktisadi, sosyal ve siyasi

alanlarda getirdiği yeni anlayışların Osmanlı İmparatorluğu’nu etkilememesi

mümkün değildi ve Tanzimat15 fermanıyla birlikte Osmanlının devlet felsefesi

kademe kademe bırakılmaya başlandı ve ulus-devlet olarak Türkiye

Cumhuriyeti kuruldu. Ancak devletin güçlü ve otoriter "baba" rolü ortadan

kalkmadı. Yukarıdaki açıklamalar boyunca yapılan atıflarda da görüleceği gibi

Türk siyaset bilimi literatüründe tarihsel devamlılık prensibi çerçevesinde bu

anlayışın Cumhuriyet döneminde de hakim olduğunu ileri süren çalışmalar

çoğunluktadır. Buna göre, "kutsal devlet" anlayışı, Cumhuriyet döneminde

de sürdürüldü.

13 Ayrıntılı olarak Milli Görüş kısmına bakınız. 14 O dönemin belgelerine bakılırsa görülüyor ki, Sultan hem Hakan, hem Padişah, hem Kaiser, hem Halife olarak hitap ediliyordu. Yani Hakan, Türk geleneğini, Padişah İran kültürünü, Kaiser Rum kültürünü ve Halife İslam dinini sembolize eden ünvanlardır. En iyi örnek aşağıdaki belgede görebiliyoruz: "…vâsıl-ı devlet-i ebediye ve nâil-i sa’âdet-i sermediyye oldukları müsellem-i ebrâr-i zevil itibar ve cezm-kerde-i ihyar-ı ulul ebşar-ı olmağın halen dergah-ı sipehri vâsıl-ı devlet-i ebediyye ve nâil-i sa'âdet-i sermediyye oldukları müsellem-i ebrâr-ı zevi'l-itibâr ve cezm-kerde-i ih-yar-ı ulü'l-ebşâr olmağın hâlen dergah-ı sipehri iştibâhî merci'i salâtin-i cihân ve der-adâlet-penâhî mülâz-i havâkin-i zaman olan hurşid-i burc-u evc-i iktidar, dürr-i deryâ-yı yehluku mâ yeşâu ve yehtar, lücce-i bahr-i muhit-i avâtıf-ı ğumâm-ı feyz-i amm-i avârif-i halef-i efâhim-i selâtin-i selef âfitâb-ı kubâb-ı felek-i celâlet ve şeref-i sultanü'l-müşerrifîn ve hakanü'l-mukarrebîn hâdimü'l-Haremeyni'ş-Şerifeyn, bâsıt-ı emn u emân, nâ-şir-i adl u ihsan şevket penâh-i azamet-i destgâh-ı zıll-ı ilâhi şehriyâr-i cemucâh es-sultanü'l-a'zam ve'l-hakanü'l-mu'azzam mâlik-i rikabü'l-umem sultanü'l-Arab ve'l-Acem es-sultan ibni's-sultanü's-sultan ABDULHAMİD HAN ibni's-sultanü'l-merhumu'l-mebur ed-dâricu ilâ medârici rahmeti Rabbihi'l-Ğafur el-Ğazi Sultan Ahmed Han-ı Sâlis edamallahu Teâlâ eyyâme devletehu ilâ nihayetiz-zaman…". 637 nolu defteri, Sultan l. Abdülhamid Han Vakfına ait Muharrem 1195 tarihli vakfiyeden. 15 Tanzimat reformculuğu belirleyen üç temel dinamikten söz edilebilir; 1. Reformları uygulama sorumluluğu ve yükümlülüğü altında olan Osmanlı bürokrasisi, 2. Bu reformları tasarlayan ve kabul edilip uygulaması için sürekli baskı yapan Batılı büyük devletlerin hükümetleri ve diplomatları ve 3. Bu reformların yöneldiği sosyal tabanı oluşturan Müslüman, Hıristyan ve Yahudi milletleri.

Page 23: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

10

3. Batı’nın, Osmanlı’dan "Talep"leri

Tanzimat Fermanı ile birlikte Osmanlı İmparatorluğu batılılaşma

sürecine girdi. Bu çerçevede batılı modern devlet modeli tüm kural ve

kurumlarıyla içselleştirilmeye çalışıldı. Birincisi, tarım toplumundan

endüstriyel topluma, kapalı ekonomiden pazar ekonomisine geçiştir. İkincisi,

Avrupa’nın aydınlanma projesi doğrultusunda, rasyonalizm ve ilerleme

kavramlarının öne çıkarılıp vurgulanmasıdır. Ayrıca liberalizm, sosyalizm gibi

kavramların Osmanlı aydınlarının dil ve düşünce dünyasına girmesini de Batı

modernizminin ürünü olarak değerlendirmemiz gerekiyor.

Modernliğin öbür yüzü Batı egemenliğinin tahakkümünü içermektedir.

Bu çerçevede Avrupalı büyük devletlerin Osmanlı’ya müdahaleleri üç

noktada yoğunluk kazanmaktadır:

a. Batılı büyük devletler Osmanlı yasalarını ve devlet aygıtını

Batının yeni ekonomik sisteminin gereklerine uyacak biçimde değiştirmeye

çalışıyorlardı. Bu yolda baskılar en çok İngiltere’den geliyordu. 1838 Ticaret

Anlaşması, Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı ve Batı’dan aktarılan birçok

yeni yasa, bu yoldaki gelişmelerin ürünleriydi.

b. Büyük Devletler, Osmanlı yönetimindeki Hıristiyan halklara

yakın görünmek istiyorlardı. Bunun için her devlet kendi kilisesine yakın

gördüğü ya da kolayca kazanabileceğini düşündüğü uluslar üzerinde

çalışıyordu. Sözgelimi Fransızlar daha çok Ermenileri kendi taraflarına

çekmeye çalışıyorlardı. Ruslar, Ortodoks ve Ermenileri kendi kiliselerine

yakın sayıyor, İngilizler ise bir süre Yahudileri Protestan yapmaya çalıştıktan

Page 24: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

11

sonra Amerikalılarla işbirliği içinde Doğu Anadolu’daki Ermeniler arasında

Protestanlığı yaymaya çalışıyorlardı.

c. En somut ve kesin müdahale biçimi ise doğrudan doğruya

askerî alanda yapılan müdahalelerdir. Büyük Devletlerin her biri Osmanlı’da

gerçekleştirilecek askeri yeniliklerin mimarı olmak için birbirleriyle rekabet

halindeydiler. Bu aynı zamanda Boğazlara ve oradan sıcak denizlere inmek

çabasındaki Ruslara karşı Avrupa ittifakının önemli doğrultularından biri

olarak görülüyordu.

Uluslararası düzlemde durum böyle şekillenirken, iç siyasetteki

gelişmelere biraz yakından bakmakta fayda var.

4. "Dört Akım"ın Ortaya Çıkması

Osmanlı yöneticileri, henüz 1774 Küçük Kaynarca Antlaşmasından

sonra eski düzenin çürümeye yol açacak boyutlara ulaştığının farkındaydılar.

Bu, Batı’ya giderek artan bağımlılık demekti. Onun için bütün çabalar, “Bu

devleti nasıl kurtarabiliriz?” sorusuna odaklanmıştı. Bu çerçevede bu soruya

yanıt olarak ortaya çıkmış olan Osmanlıcılık, Batıcılık, Türkçülük ve İslamcılık

akımları çerçevesinde Batıcılar’a “Batı’yı kabul edelim; ama devlet bizim

olsun” anlayışı hakimdi. Temel soru da, devleti çöküş noktasına getirenin ne

olduğu idi. Osmanlıcılar, batılılaşmayı temsil eden reformlarla millet sistemini

aşan bir eşitlikle sorunların aşılabileceğini ileri sürerken, Batıcılar her

bakımdan batıya benzemek gerektiğini ileri sürüyorlardı. Türkçüler ise, tarihin

çöküş dönemi atlanarak ve Türk kökenler vurgulanmak suretiyle yeniden

yazılmasından yanaydılar. İslamcılık ise, çöküşü İslam’ın gerçek özünden

Page 25: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

12

kopmuş olmakla açıklıyor ve köklere dönüşü, gerçek İslam’a dönüşü salık

veriyorlardı. (Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyet’inin, bu akımların kimi

özelliklerinin bir sentezi olduğunu söyleyebiliriz.)

Bu süreçte mağlubiyet psikolojisi hakim olduğundan Osmanlıcılık

hemen hemen bütünüyle tasfiye edildi. Bunun yerine İslam’ın siyasi işlevi,16

yani İslamcılık akımı daha çok ivme kazanmaya başladı. Bir başka ifadeyle

“Avrupalıların üstesinden gelebilmemiz için tek izlenecek yol İslamdır.”

düşüncesi bu gruba egemendi:

a. İslam, mani-i terakki değildir; tersine ilerlemeyi, gelişmeyi emreden

bir dindir,

b. Öyleyse, İslam ülkelerindeki gerileyiş ve çöküşün nedenlerini

İslam’ın düşünce ve inanç sistemlerinde değil, Müslümanların gerçek

İslam’dan uzaklaşmalarında aramak gerekir17.

İslamcılık Akımı, 1839 Tanzimat Fermanı ile başlayan Batılılaşma

hareketine ve bunun sonucu olarak, İslami kuralların toplumsal hayatın dışına

itilmesi sürecine karşı bir hareket ve ideolojidir. İslamı ve kurallarını koruma

amacıyla ortaya çıkan, daha sonraları ise Batılı güçlerin İslam coğrafyasını

işgal hareketlerine karşı toplumsal, silahlı kurtuluş savaşlarını organize eden

oluşumlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Daha sonraları bu, günümüzdeki

16 "Siyasal İslam" teriminin büyük ölçüde isabetsiz olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü İslam dininin kendisi siyasi bir karakter taşır ve siyasal İslam denilerek, İslamın kültürel, ekonomik, hatta insanlararası ilişkiler boyutundan mahrum kalınıyor. Onun için çalışmamızda İslam’ın hangi boyutundan söz edersek, onun altına çizmeye çalışacağız. Mesela İslam’ın siyasi eğilimi/boyutu ya da İslam’ın iktisadi boyutu veya İslam’ın kültürel boyutu gibi….

Page 26: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

13

anlamıyla "İslami Hareket"18 denilen ideolojilerin de kökenini oluşturdu. Fakat

“İslami hareket” denildiğinde ne kastediyoruz ve bunu devlet geleneği

içerisinde nasıl anlamlandırabiliriz? “İslami Hareket” ile ilgili şöyle bir tanım

yapabiliriz: İslam dininin bütün kurum ve kuralarıyla bir bütün olarak toplumun

bütününde; hukuki, siyasi, iktisadi, sosyal ve kültürel alanlarda egemen

olması için organize olmuş yapıların tamamına, “İslami hareket” denir. Bir

başka ifadeyle, İslam’ın bir hayat nizamı olduğunu kabul edip, bu nizamın

hayatın bütün aşamalarında uygulanması gerektiğine inanan ve bunun

mücadelesini veren oluşumdur. Bazıları için ise İslami Hareket,

""hakimiyette ve önderlikte bir inkılap olmasıdır; Allah’a ve talimatlarına karşı gelen ve bu yüzden insanlığın bütün rahatsızlıklarının sorumlusu olan bir önderlik, yerini adaletli, Allah’a inanan ve ilahi emirlere boyun eğen bir önderliğe bırakmak zorundadır""19.

Ve bunu başarabilmek için,

""hutbeler ve vaazlar irad etmek, insanları Allah’ın emirlerini dinlemeye ve ona ibadet etmeye teşvik etmek yeterli değildir. Bundan ziyade ahlaklı ve adil insanların birbirlerini araştırıp bulmaları ve toplumu fesattan kurtarabilmek için yeterli kolektif gücü toplamaya çalışmaları icab20eder."

Yani toplumun İslamileştirilmesinden21 söz edebiliriz. Bu amaç,

"tebliğ" ve "irşad" görevleriyle yetinmemekte, örgütlenme ve örgütlü hareket

görevlerini de Müslümanlara yüklemektedir. Bu amacın Türkiye’deki

18 Aslında “İslam inancının” çok eskilere dayandığını söyleyebiliriz. Bu inanca göre ilahi mesaj Hz Ademle başlamış, birçok peygamberle birer evreden geçerek Hz Muhammed’le tamamlanmıştır. Kur’an’a göre Hz Adem müslümandır ve onunla birlikte başlıyor bu süreç. 19 Ebu’l Âlâ El-mevdudi, İslami Hareketin Dinamikleri, İstanbul, Nehir Yayınları, 1986, s. 13. 20 Ebu’l Âlâ El-mevdudi, a.g.e, s. 14. 21 “İslami hareket”in temel amacının toplumun İslamileştirmesi olduğu Erbakan’ın ifadelerinde yer alıyordu. Örneğin bu, İslami harekete yakın olan Bugün gazetesinde sıkça vurgulanıyordu. Ayrıca Mehmet Şevket Eygi, İslami Kalkınma Hareketi, Bugün Gazetesi, 20 Haziran 1969.

Page 27: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

14

karşılığını "dindar" ya da "dinsel" tanımlarında da bulabiliriz. Ama bu

tanımlardan önce İslamcılık, köktendincilik terimlerinin tanımını yapmamız

gerekiyor. Batılı literatüre göre İslamcılık, İslam’ın toplumsal projesini

savunmaktır; yani, toplumda şeriat kanunlarının hakim hale gelmesini

savunmaktır. Bu projeyi savunan kişiye de "İslamcı" denir. Buradan “dindar”ın

tanımına geçecek olursak: Dindar kişi, devletin koyduğu kurallar

çerçevesinde, İslam inançlarını, kültürünü yaşayan, yaşatan kişidir. Türkiye

gibi, Sünni devlet geleneği kuvvetli olan ülkeler, büyük ölçüde “Devlet için

İslam şarttır ve İslam için devlet şarttır.” şiarını benimserler.

Çalışmanın buraya kadar ki kısmında, Osmanlı devlet geleneğini ve bu

çerçevede dinî ve idari yapıları kısaca açıklamaya çalıştık. Bunlar, konumuz

açısından büyük bir önem taşımaktadır. Çünkü bu yapılar,1. BMM’ye

taşınmış ve buradaki tartışmalar içinde billurlaşmıştır. Bu yapılar, 2. Grup’ta

karşılığını bulmuştur ve Cumhuriyet döneminde de Adalet ve Kalkınma

Parti’de bambaşka bir çerçevede karşılığını buluncaya değin süre giden bir

zihniyete dönüşmüştür.

B. Adalet ve Kalkınma Partisinin Demokrat-Muhafazakâr

anlayışının temeli: İkinci Grup.

23 Nisan 1920 tarihinde gerçekleştirilen 1. BMM’nin açılışı ve O’nun

bünyesinde yaşanmış olan rejim tartışmaları22, Türk siyasi hayatında,

günümüze kadar sürüp giden önemli bir yer tutmaktadır. Bu tartışmalar 1.

BMM’sinde iki grup arasında olmuştur; birinci grup Atatürk’ün fikirlerine sahip

22 Ömür Sezgin, Türk Kurtuluş Savaşı ve Siyasi Rejim Sorunu, 2. Baskı, Ankara, İmge kitabevi, Kasım 2005, s. 58.

Page 28: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

15

çıkanlar ve sonraları Cumhuriyet Halk Partisi’nin çekirdeğini oluşturacak

olanlardır. İkinci grup ise Atatürk’ün fikirlerine karşı gelen muhaliflerden23

oluşmaktadır. İkinci grubun temel özelliği, hilafet makamının kaldırılmasına

karşı olmasıydı.24 Fahir Giritlioğlu, ikinci grubun özelliklerini şöyle

özetlemektedir:

"1923 tarihli Anayasaya rağmen: 16 Ocak 1921 tarihinde yeni bir Anayasanın

yapılmış olmasına karşıydılar. Ankara’daki siyasi otoritenin Anadolu’da

geçici olarak ve sadece Millî Müdafaa için bir hükümet kurmasını istiyorlardı.

Ayrıca, bu hükümetin, İstanbul hükümet kanunlarını tatbik etmesini

istiyorlardı. Ve en önemlisi: Milli misak’ın tesisinden sonra, hükümetten

çekilmeyi lüzumlu bir husus olarak ileri sürüyorlardı. Bunun mânası ise:

Anadoluda, ihtilalcı davranışlara açıkça karşı olduklarıydı. Cumhuriyetin

ifadesi mânasına gelen Anyasadaki (Hakimiyetin kayıtsız ve şartsız millet

aittir) tarzındaki hükmüne karşıydılar. Sosyal görüş bakımından, gelenekçi ve

mukaddesatçı, Siyasi görüş bakımından Tanzimat nizamcısıydılar"25.

Belirtilmesi gereken bir husus da ikinci grubun üyelerinin tek bir görüş

etrafında toplanmıyor olmalarıydı. Ama Mecliste tartışma odağı olan heyet-i

vekilenin görev ve sorumlulukları, Meclis üstünlüğü, Başkumandanlık

kanunu’yla başkumandana verilen olağanüstü yetkiler, Vekil seçimlerinde

aday gösterilmesi, Meclis Başkanlık Divanı’nın tarafsızlığı, İstiklal

23 Tevfik Çavdar, Birinci Meclis ve İkinci Grup, Mülkiyeliler Birliği Dergisi, Nisan 1991, S. 130, s. 5. 24 Sezgin, a.g.e, s. 88. 25 Fahir Giritlioğlu, Türk Siyasi Tarihinde Cumhuriyet Halk Partisinin Mevkii, Ankara, Ayyıldız matbaası, 1965, s. 47.

Page 29: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

16

Mahkemeleri ve Temel hak ve özgürlükler konularında sergilemiş oldukları

ortak tutumlar etrafında ikinci grubu oluşturan bir zihniyetten söz edebiliriz.

Bu çalışmada ben ikinci grubun zihniyeti ile AK Parti’ninkinin büyük bir ölçüde

örtüştüğünü ve bu anlamda bir süreklilik arz ettiğini ileri süreceğim. Bu savı

detaylandırabilmek için, iki önemli nokta üzerinde durmamız gerekiyor:

a. İkinci grup üyelerinin, ekonomik anlayış konusunda liberal ve

"evrensel" düşündüklerini söyleyebiliriz. Örneğin grup üyesi olan Celalettin

Arif Bey, Ereğli Bölgesi’ndeki maden yataklarının işletme hakkını İtalyan

şirketi olan "Terni Company"26ye verilmesini önermiştir. Ayrıca "Chester

Ayrıcalığı" ve onun yarattığı tartışmalardan, iki ayrı çizgi çok net

görülebiliyor: İkinci gruba göre, adı geçen İtalyan ve Amerikan şirketleri ile

işbirliği yapıldığı takdirde ülke, dünya pazar ekonomisi içinde aktif bir rol

oynayıp millet refaha kavuşacaktır. Buna karşın birinci gruba bu türlü

faaliyetlerin ülke menfaatlerine zarar vereceği kanısı hakimdir.27 Birinci

grubun bu “ulusalcı ve devletçi” anlayışının sıkı bir şekilde 1980’e kadar

sürdürüldüğü ileri sürülebilir. 1980 sonrasında ise adım adım devletçilikten

uzaklaşılarak neo-liberalizmin ekonomiye getirdiği yeni anlayışa uyum

sağlanmaya çalışılmış ve bu politikalar Adalet ve Kalkınma Parti’si

döneminde doruk noktasına ulaşmıştır.

b. İkinci grup üyelerinin önemle değindikleri bir diğer konu da insan

hak ve özgürlükleri ile demokrasidir. Yukarıda belirttiğimiz gibi 2. grup üyeleri

26 Yahya Sezai Tezel, Birinci Büyük Millet Meclisinde Yabancı Sermaye Sorunu: Bir Örnek Olayı, SBF Dergisi, 1970,C. 25, S. 1, s. 242. 27 Ayrıntılar için bkz. A.g.m, s. 239-251, Yahya Sezai Tezel, Birinci Büyük Millet Meclisi Anti- Emperyalist miydi? Chester Ayrıcalığı, SBF Dergisi, 1970, Cilt 25, S: 4, s. 287-318.

Page 30: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

17

tek bir siyasi görüş etrafında toplanmıyorlardı ama Mecliste yer alan

tartışmalarda takındıkları ortak tutum, pek bir dağınık görünüm vermiyordu.

Örneğin, onaylanmış Masuniye-i Sahşiye yasasına göre, insan hak ve

özgürlükleri "her yönüyle güvence altına alındığı gibi bu hakların ihlali halinde

savcıların doğrudan kamu davası açabilecekleri de kabul edilmiştir".28 Yasa

kabul edildikten sonra mecliste "Yaşasın Hürriyet" sloganları atılmıştır.29

İkinci grubun üyeleri arasında insan hak ve özgürlükleri konusuna en çok

önem veren ve bu konunun üzerine giden Hüseyin Avni Ulaş’tı. Hüseyin Avni

Ulaş ikinci grubun ideologlarındandı ve hatta ikinci grubun programını

hazırlayan kişi de odur. Özellikle ikinci grubun ikinci programı30 bu konu

bakımından önem taşımaktadır. Programda kişi hak ve özgürlükleri konusu

hayli yer tutmaktadır. Hüseyin Avni Ulaş’ın hazırlamış olduğu programın 4.

maddesine göre herkesin kişisel ve medeni özgürlüklerini her türlü saldırıya

karşı güvence altına alınması öngörülüyor ve 5. maddede de inanç özgürlüğü

savunuluyordu.31 Hüseyin Avni Ulaş’ın hazırlamış olduğu programdan

anlaşılıyor ki, ikinci grup, bir muhalif grub olarak din ve vicdan hüriyeti

üzerinde önemle durmuştur. Zaten Hüseyin Avni’ye göre, demokrasi kavramı

"din" ve "iman" kelimelerini çağrıştırıyordu.32 Demokrasi, Ulaş’a göre, "her

şeyden evvel insanlığın kendinde ilahi aydınlığa inanmasından ibaret bir

28 Tevfik Çavdar, a.g.m, s. 5. 29 Tevfik Çavdar, a.g..m, s. 5. 30 Sabanci Üniversitesi, Birinci Meclis, Ed: Doç. Dr. Cemil Koçak, İstanbul, Promat Matbaacılık, 1998, Ahmet Demirel, Birinci ve İkinci Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grupları, s. 127. 31 Ahmet Demirel, a.g..m, 128. 32 Nurettin Topçu, Hüseyin Avni ve Türk Demokrasisi, Bizim Türkiye dergisi, 24 Mart 1948, S. 4, s. 12.

Page 31: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

18

iman hamlesi ve insanlık içinde ferdiyetleri inkişaf ettiren örnek bir hareket

idealidir".33

Bir başka ifadeyle, Hüseyin Avni Ulaş’ın tasavvur ettiği demokrasi

içeriği din zeminlidir veya Ömür Sezgin’in belirttiği gibi "Meclis içindeki

muhalefeti genel olarak toplumdaki egemen dinsel ideolojinin siyasi

düzeydeki yansıması"34 olan bir serbest piyasa ekonomisi modelini

savunuyordu. Yani bir nevi Adalet ve Kalkınma Partisi’ninkine benzer bir

“demokrat-muhafazakâr” anlayış sergiliyordu. Geleneklere bağlı bir

kapitalistleşme özlemi olarak özetlenebilecek bir ortak noktadır bu. Ayrıca

İkinci grup üyelerine demokrasi kahramanı özelliği yakıştırılıyordu.35

Bu "demokrası kahramanı" vasfını, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan

da, 23 Nisan 2004’te yaptığı konuşmasındada 1. BMM’de yer alanların "millî

kahraman" değil, "demokrasi kahramanları" olduğunu belirterek kullanmış ve

şunları söylemiştir:

"Demokrasi bir güven rejimidir. Millete ve milletin tercihlerine güven duyulmasını gerektirir. Millete güvenmeyen, aslında kendisine güvenmiyordur. Kendisi için en doğru olanı, yine milletin kendisi belirlemelidir. Milletin sağduyusuna itimat etmek, demokratik bir idare için zorunludur. Halka tepeden bakmak, halkın görüşlerini, taleplerini, beklentilerini dikkate almadan politika üretmek, günümüz demokrasi anlayışı açısından imkansız hale gelmiştir. Bizler, 84 yıl önce tesis edilen bu milli çatı altında, ilk Meclis'ten aldığımız irade ve ruhla, demokrasinin çağdaş ve evrensel değerlerini savunmaya devam edeceğiz. Bu mukaddes emaneti layıkıyla koruyarak gelecek kuşaklara taşıyacağız. Dünya durdukça o ilk İstiklal Meclisi'nin ruhunu içimizde yaşatacağız"36.

33 Nurettin Topçu, a.g.m, s. 11. 34 Sezgin, a.g.e, s. 135. 35 Cahid Okurer, Karakter Kahramanı: Hüseyin Avni, Hareket dergisi, Nisan 1948, S. 14, s. 8. 36 Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın 24 Nisan 2004 Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramı vesilesiyle, konuşmadan. Kaynak: http://www.akparti.org.tr/basbakan-erdogan-ilk-meclisten-aldigimiz-irade-ve-ruhla-d_2505.html.

Page 32: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

19

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ise, 1. BMM’yi, Türkiye’nin en

demokratik meclisi olarak değerlendirdi37. Bu konuşmadan anlaşılan odur ki,

demokrasi Türk siyasi tarihinde hep bu zihniyetçe temsil edilmiştir. Tabii ki

din konusunda ve bu bağlamda nasıl bir yönetim biçimi istediklerine dair

olarak da 2. grubu referans göstererek kendi konumlarını belirlemeleri, bu

temsilcilerin demokrasi anlayışlarını yeterince açıklamaktadır.

Bilindiği gibi, ikinci grup bir sonraki mecliste dağıtılmıştır. Ama Fahir

Giritlioğlu’nun yazdığı gibi, "ikinci grubun ruhu"38 sürdürüldü. Onun

"sürdülülmesini sağlayan" Hüseyin Avni Ulaş oldu. Çünkü Terakkiperver

Fırkasının programını hazırlayanlardan biri Ulaş’tı.39 Esas önemlisi de çok

partili hayatın ilk partisi olan Milli Kalkınma Partisi’nin programı da Hüseyin

Avni Ulaş tarafından hazırlanmıştı.40

Sonuç olarak, tezimiz bakımından, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin

köklerine doğru gidildiğinde, partinin "Milli Görüş, Demokrat Parti, daha da

derinlere gidildiğinde ikinci gruba dayandığı görülmektedir. Cumhuriyet

yıllarında "dağılmış görüntüsü veren" ikinci grubun bu zihniyeti, bir "muhalif

akım"41 olarak, daha sonraki yıllarda, ağırlıkla İslami hareketin bünyesi

içinde yer alıp Cumhuriyet yıllarında geçici olarak durdurulmuştur ve bir

"dağılma" sürecine girmiştir. Bu "muhalif” zihniyetin toparlanma sürecine

37 Hüseyin Çelik’in 23 Kasım 2005 tarihinde, 4. Dönemindeki AKP Siyaset Akademisindeki konuşmasından. 38 Giritlioğlu, a.g.e, s. 50. 39 Lütfü Bornovalı, Hüseyin Avni Siyasi ve Ahlakı Şahsiyeti, Hareket Dergisi, Şubat 1949, S. 24, s. 11. 40 Lüfü Bornovalı, Partiler Karşısında Hüseyin Avni, Hareket Dergisi, Mayis 1948, S. 15, s. 9. 41 Trabzon, 2 Grubun "muhalefet merkez"i olarak adlandırılıyordu. Kadır Mısıroğlu, Ali Şükrü Bey: Trabzon Meb’usu Şehid-i Muazzez, Sebil Dergisi, 10 Şubat 1978, S. 111, s. 11. Ayrıntılar için ayrıca bakınız: İsmail Akbal, Milli Mücadele Döneminde Trabzon’da Muhalefet, 1. Baskı, Trabzon, Eylül 2008. Özellikle 6. Bölüme bakınız.

Page 33: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

20

girmesi, sanıldığının aksine Demokrat Parti dönemine değil, aslında Marshall

Planı’nın kabul edilip yürürlüğe girdiği tarihe denk düşer. Bu tarihte

Türkiye’nin demokratikleşme sürecine girmesinin temelleri atılır. Buna paralel

olarak İslami hareketin de yavaş yavaş bir toparlanma sürecine girdiğini

görürüz. Bu sürecin tohumları Cumhuriyet Halk Partisi döneminde atılmıştır.

C. Cumhuriyet Yıllarında İslami Hareket

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda, İslami hareket kenara itilmiştir ama

asla yok edilmemiştir. Bu noktada belirtilmesi gereken bir başka husus var.

İslami hareketin yandaşları asla devleti devirmek anlayışı içerisinde

değildiler. Esas gayeleri ulus-devletin getirdiği laik ve pozitivist anlayış ve

uygulamalara karşı tedbirler geliştirmekti. Oysa yaşanan gerçek başkaydı:

Artık din, toplumun her alanında söz sahibi olmayacaktı; dinî alan, kurulan

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kontrolünde ve yönetiminde bulunacaktı.42

Ancak, laiklik prensibi çerçevesinde, ulus-devlette dinin rolünün özel alanla

sınırlanması ve Diyanet dahil kontrol altında tutulması da gerekiyordu43.

Bu esnada hayata geçirilen çok partili sistem ile birlikte İslami

hareketteki dağılmışlık yavaş yavaş toparlanma belirtileri göstermeye

başlamıştır. Onu toparlanmaya yönelten etkenleri, özellikle o dönemin büyük

ölçüde dış dinamiklerinde aramak gerekir.

42 Richard Tapper, Çağdaş Türkiye’de İslam:Din Siyaset, Edebiyat ve Laik Devlet, Çev Özden Arıkan, İstanbul, Sarmal Yayınevi, 1993, s. 8. 43 Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Çev Fatih Taşar, İstanbul, Rey Yayıncılık, 1993, s. 408.

Page 34: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

21

1. İslami Hareketin Batı’ya Eklemlenmesinin Başlangıcı: Marshall

Planı

İkinci Dünya savaşından sonra Marshall Planı, Amerikan Hükümet’i

tarafından verilen mali yardımın ideolojik ve fikrî çerçevesini belirler. Bu mali

yardımın amacı, hem Türkiye’yi komünizm tehlikesinden korumak, hem de

olası bir Sovyet saldırısına karşı, Türkiye’nin askeri güç kabiliyetini maximum

seviyeye getirmektir.44 Türkiye, Marshall Planı’nın kabul edilişiyle birlikte,

Demokratikleşme yani "Amerikalılaşma" sürecine girmiştir ve çok partili

hayata geçişin sinyali de bu yıllarda verilmiştir. Bu süreç, İsmet İnönü’nün 12

Temmuz beyannamesiyle resmileştirilmiştir45. Marshall Planı, sadece askeri

alanı ve dış politika alanını değil, kültürel alanı da kapsıyordu46. Yani bir

"Amerikan tipi insan yaratılmaya çalışılıyordu. Sorgulamayan, tüketen,

sadece kendini düşünen, değerleri, ümitleri olmayan insan tipi yozlaşmayı ve

uzun vadede toplumda dejenerasyonu yaratmıştır"47. Bu sürecin ilk emareleri

Cumhuriyet Halk Partisi’nde görülüp Demokrat Parti döneminde hız

kazanmıştır48. Toplumdaki radikal değişimin ilk belirtileri 1941 yılında ortaya

çıkar: 2. Dünya savaşına katılma ihtimale karşı, silahlı kuvvetlere askeri

vaizlerin girmesine izin verilir.49 27 Ocak 1947 tarihinde ise okul dışı din

eğitimi kabul edilir. Ayrıca 1948’de hacca gidenlere mali yardımda

44 Ayın Tarihi, Mart 1947, S. 160, s. 161-162. 45 Çok partili hayata geçiş süreci başladığında, dini gruplar "Ateist Halk Partisi’nden" kurtuluş günü ilan etmişlerdir. (Muhammed Feroze, Laiklikte Aşırılılık ve Ilımlılık Türkiye’de İslam ve Laiklik, İstanbul, İnsan Yayınları, 1995, s. 37). İslami harekettekilerin bu anlayışı yani laik kesimin ateistlikle eş değer tutulması, günümüzde de sürdürülmektedir. 46 Çetin Yetkin, Karşı Devrim (1945-1950), 4. Baskı, Antalya, Yeniden Anadolu ve Rumeli Mudafa-ı Hukuk Yayınları, 2006, s. 357. 47 Ulaş Altun, Marshall Yardımı ve Türkiye, Yayınlanmamış Yüksek Lisans tezi, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Ankara 2007, s. 124-125. 48 Ulaş Altun, a.g.ylt, s. 125. 49 Doğan Duman, Demokrasi Sürecinde Türkiye’de İslamcılık, 1. Baskı, İzmir, Dokuz Eylül Yayınları, Ağustos 1997, s. 26.

Page 35: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

22

bulunulmuştur. 25 Kasım 1949’da, okullarda seçmeli ders olarak din dersi

okutulmaya başlanmıştır. Haziran 1949’da Ankara’da İlahiyat Fakültesi’nin

kurulması kararlaştırılır. 1950’de İmam Hatip Kursları okullara dönüştürülür.50

Ayrıca tekke ve zaviyelerle ilgili düzenlemeler, 141. 142. ve 162. maddelerle

ilgili düzenlemeler, radyoda dinî neşriyat meselesi, Türkçe Kur’an meselesi

gibi Cumhuriyet Halk Partisinin tavır ve tutum değişikliği, Tekin <eker’in

yayınlanmamış yüksek lisans tezinde ifade ettiği gibi "" CHP de Atatürk ve

devrimlerini bir kenara bırakacak kadar Türkiye’yi ılımlı bir din anlayışıyla

yönetmeyi seçip Türkiye’de bir "dinselleştirme hareketini" başlatacak kadar

demokratik bir kimliğe bürünmüştür"51.

Türkiye’de çok partili hayatın başlaması ve onu izleyen Marshall

Planı’nın getirdikleriyle birlikte başlayan demokratikleşme ("Amerikalılaşma")

sürecinin, İslami hareketin palazlanmasına neden olduğunu söyleyebiliriz.

<emsettin Günaltay, Türkiye’nin, Marshall Planı’yla hem demokratik, hem

iktisadi yönden kalkınacağını T.B.M.M’deki konuşmasında önemle

vurgulamıştı52. Çok partili dönemde Demokrat Parti çatısı altında sesini

duyurmaya başlayan İslami kesimler Marshal Planı’nın ardından varlıklarını

daha da pekiştirdiler. Yani Marshall Planı, İslami hareketin "demokrasi"

şemsiyesi altında güçlenmesine neden oldu. Bu "demokrat",

"demokratikleşme", "demokrasi" gibi kavramlar Türk siyasi hayatı boyunca

her zaman İslami Hareketin ve 80 sonrası Kürtlerin benimsediği kavramlar

50 Hürriyet Konyar, Çok Partili Hayata Geçiş Sürecinde, CHP’nin Laiklik Politikasındaki Değişim, Tarih ve Toplum, Mayış 1994, S. 125, s. 295. 51 Tekin Şeker, Demokrat Parti Dönemi Din Politikaları (1950-1954), yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Dumplupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Ana Bilim Dalı, Kütahya 2006, s. 80. Ayrıca bakınız: Rıza Zelyut, Siyaset ve Din, İstanbul, Yön Yayıncılık, 1996. 52 T.B.M.M Tutanak Dergisi, 8. Dönem, Cilt: 15, 3. Toplantı, Birleşim: 36, 24 Ocak 1949, Oturum: 1, s. 202. (Konuşmasının tüm metninin 198-202 sayfalar arasında).

Page 36: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

23

olmuştur. Bu hareketler bu kavramlar etrafında toplanmışlardır53. Bu

çerçevede demokratlık kavramı, muhafazakârlığa ve İslamcılığa

eklemlenmiş,54 veya Türk sağ siyasetiyle entegre olmuştur. Güçlendikçe de

taleplerini daha dolaysız yollardan ifade etmeye başlamışlardı. Bunu kabul

etmeyen İslamcı oluşumlar da vardı. Örneğin, Ticani Tarikatı’nın mensupları

meclise girip ezan okumuşlardı55. Bu olayın tahlili kanımızca, şunu

gösteriyor: İslami harekettekilerin çoğunluğunun amacı, devlete karşı bir

silahlı direniş olmadan, devlette hâkim hâle gelmek ve onun felsefesini

değiştirip dönüştürmekti. Onun için Marshall Planı’nın verdiği fırsattan

yararlanarak bu politikayı, Batı’ya paralel olarak hareket ederek, sürdürmeye

çalışmışlardır. Zaten Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 2004 yılında Dışişleri

Bakanı sıfatıyla Adalet ve Kalkınma Partisi’nin siyaset akademisindeki

konuşmasında, Türkiye’de "sessiz devrim” gerçekleştirdiklerini ifade etmişti.

İslami hareket, Tanzimat döneminde geleneksel değerlere ve

Osmanlıcılık’a dayanırken, Cumhuriyet yıllarında Batı’nın ürettiği kavramlara

endeksli hareket etmeye başladı. Yani, İslami hareket kendi sahasından

çıkıp Batı sahasında oynamaya başladı.56 Ama her şeye karşın İslami

Hareket, Demokrat Parti döneminde kendisini ancak kısmen ifade

edebilmiştir.

53 Bu noktada belirtilmesi gereken bir hususa daha değinmemiz lazım. Daha önce belirttiğimiz gibi demokrasi kelimesi Müslümanlar ve 1980 sonrasında Kürtler tarafından benimsenirken rejime muhalif olmayanlar Türk demokrasisi ve Cumhuriyet taraftarlığı söylemine sarıldılar. 54 Ayrıntılar için bakınız: Yasin Aktay, İslamcıdaki Muhafazakar Bakiye, Modern Türkiye’de Siyasi Düsünce- Muhafazakarlık, edt: Ahmet Çiğdem, C. 5, İstanbul, İletişim Yayınları, 2003, s. 346-360. 55 Hak-Yol Vakfının Ankara eski başkanı olan Giyasettin Karatepe’yle, 10.07.2009 tarihinde mülakattan. Ayrıca bakınız Mustafa Tekin, Ticanilik, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: İslamcılık, C. 6, 1. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2004, s. 262. 56 Giyasettin Karatepeyle, 10.07.2009 tarihinde mülakattan. Ayrıca bakınız Sami Adil, İslami Hareket ve Parti, İslami Hareket (Aylık Gazete), 20 Temmuz 1979, s. 3.

Page 37: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

24

1.1. Demokrat Parti Döneminde “İslami Hareket”in Konumu

1946 yılında, çok partili hayata geçiş dönemine girildiğinde, CHP’nin

din konusundaki tutumunun kısmen bir yumuşama eğilimine girdiğini

yukarıda belirtmiştik. Bu eğilim, Demokrat Parti döneminde daha çok

pekiştirildi. Halkın dinî duyguları okşanarak bir taraftan İslami Hareket’in

ateşinin söndürülüp, devlete, sisteme entegre olmasına çalışıldı, diğer

taraftan da Müslüman halkın gözünde "devletin kutsallığı" anlayışının

pekiştirilmesi amaçlandı. Çok partili hayata geçiş sürecinin yarattığı liberal

ortam ve dine karşı baskıların azalması tarikatlara serbest bir alan

yaratmıştır57. Bu hususta siyasi planda atılan adımlar şöyle özetlenebilir: İlk

ve belki de en önemli adım, ezanın tekrar Arapça okunması (1950 yılında)

olmuştur. Halkın bu adım karşısındaki memnuniyeti çok büyük oldu.58 Daha

sonra, radyoda Kur’an okutulması (1950), İlkokullarda din derslerinin

programa konulması (1950), 1925 tarihli ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerin

Kapatılmasına Dair Kanunun 1. Maddesi’nin değiştirilerek 19 türbenin

açılmasına izin verilmesi59, İmam Hatip okullarının tekrar açılması (1951),

141. ve 142. maddelerin değiştirilmesi (1951), 163. maddenin tartışılması

(1951), ortaokullara din derslerinin tekrar konulması (1953)60 gibi adımlar

bunu izledi. DP’nin din konusunda gerçekleştirdiği bu açılımların sonucu

olarak, “İslami Hareket” için bir çıkış yolu ortaya çıkmış ve Müslümanlar

57 M. Emin Yaşar, Mehmed Zahid Kotku, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: İslamcılık, 1. Baskı, İstanbul 2004, s. 328. 58 Nuray Mert, Merkez Sağın Kısa Tarihi, 2. Baskı, İstanbul, Selis Kitaplar, Kasım 2007, s. 20. 59 Prof. Dr. Neşet Çağatay, Türkiye’de Gerici Eylemler (1923’den bu yana), A.Ü. İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1972, s. 42. 60 Öbür olayların alıntısı Tekin Şeker’ın tezindendir.

Page 38: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

25

"demokrat" kimliği altında örgütlenmeyi giderek daha fazla benimsemeye

başlamışlardır.

1.2. 1960’lı Yıllarda “İslami Hareket” ve Milli Görüşe Giden Yol

60’lı yıllardaki İslami Hareketin temel özellikleri ve Milli Görüşü

hazırlayan koşullar irdelenecektir. Fakat bunları incelemeden önce 60’lı

yılların temel özelliklerine kısaca bakmakta fayda var:

1.2.1. 60’lı Yılların Temel Özellikleri

60’lı yılların temel özelliğini belirleyen olay, 27 Mayıs askerî

müdahalesi ve onun yarattığı 61 Anayasası’dır. 1961 Anayasası, kişi hak

özgürlükleri alanında özgürlükçü bir ortam yarattı. Bunun sonucunda gerek

çeşitli partilerin ortaya çıkması, gerekse sendikaların güçlenmesine olanak

tanınmasından dolayı çoğulcu bir siyasi ortam oluşmuştur. 1960 öncesine

göre çok çeşitli siyasal ideolojilere sahip siyasi partiler kurulmuştur.

Bunlardan özellikle sosyalist partilerin kurulması Türk siyasi hayatı için yeni

bir evre oluşturmuştur. Türkiye İşçi Parti’sinin kurulması, sol görüşlerin

gelişmesini ve örgütlenmesini sağlamıştır61. Bu, konumuz açısından büyük

bir önem taşımaktadır; çünkü sol hareketin güçlenmesi karşısında, sağ

cepheyi temsil eden milliyetçi ve dinî akımlar62 da güçlenmiştir.

60’lı yıllar böyle şekillenirken, “İslami hareket”in durumu nasıldı?

61 Emre Kongar, 21. Yüzyılda Türkiye, 23. Basım, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1999, s. 179. 62 Bunu o dönemde “İslami hareketi” temsil eden Bugün gazetesinin sayfalarında çok net görebiliriz: 60’lı yıllarda o gazetenin sayfalarında hem milliyetçiler hem de çeşitli dini akımlara mensup kişiler komünizme karşı köşe yazıları yazdılar.

Page 39: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

26

1.2.2. İslami Hareket – 27 Mayıs İlişkisi

27 Mayıs askeri müdahalesi, konumuz açısından büyük bir önem

taşımaktadır. Çünkü İslami hareket, hemen hemen her askeri müdahaleden

sonra, sistemle uyum sağlıyordu..63 Duman’ın ifade ettiği gibi,

""27 Mayıs yönetimi, tek parti dönemindeki militan laiklik politikasına dönmeyi düşünmek yerine, devlet denetiminde ve değişime direnmeyecek bir İslam anlayışının oluşturulmasına çalıştı. Tek parti döneminde olduğu gibi, İslam’ı, bazı yasal düzenlemeler ve yasaklarla reformize etmektense, aşağıdan yukarıya doğru bir reform düşünüldü64."

Öyleyse neden o zaman DP devrildi? Bu nedenler arasında, DP’nin

devrimden uzak kalması ve yarattığı İslam’ı canlandırma ve devrimlere karşı

sergilediği tutum gelir. Ama Ali Bulaç’a göre bunun biricik nedeni, "DP çatısı

altında gittikçe büyüyen İslami muhalefete karşı65" oluştur. Yani "Milli Birlik

Komitesin’deki çoğunluk, muhafazakâr çıkar gruplarının ve siyasi partilerin

elinden İslam’ı alarak devletin millî bir aracına dönüştürmek istiyordu. Bu

yüzden, bir yandan Türk devriminin ilkelerine karşı çıkıp İslam şeraitini

savunanlar, "gerici çevreler" olarak nitelendirilip, bunlara asla taviz

verilemeyeceği belirtilirken, öte yandan da "Vicdan hürriyetininin hazinesi

olan mukaddes dinimizin irticai ve siyasi cereyanlara alet edilmeden saf ve

lekesiz kalması Milli Birlik Komitesinin en büyük emelidir. Vatandaşlarımızın

dini inanç ve ibadetlerine, ne kanunla ne de güçle karışılamaz"66 deniyordu.

Yani 27 Mayıs yönetimi, İslam’a ılımlı yaklaşacak, fakat DP dönemindeki din

63 09/10/2009 tarihinde İsmail Kahraman’la mülakattan. 64 Duman, a.g.e, s. 56. 65 Ali Bulaç, İslam Dünyasında Düşünce Sorunları, 4. Baskı, İstanbul, 1993, s. 75. 66 Duman, a.g.e, s. 53-54.

Page 40: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

27

istismarına kesinlikle izin verilmeyecekti67. Cemal Gürsel’in konuşmalarda

İslam’a gönderme yaptığını görüyoruz68. Örneğin,

"Malatya’da, halktan ekonomik durumu düzeltmek için çaba harcamalarını isterken "İslam, çalışmamızı ve mükemmele ulaşmamızı emreder" demiş, Erzurum’da şunları söylemiştir: "Geriliğimizden dini sorumlu tutanlar yanılıyorlar. Hayır, geriliğimizin nedeni dinimiz değil, dinimizi bize yanlış tanıtanlardır. İslam, dünyadaki en kutsal, en yapıcı, en dinamik ve en güçlü dindir" Fakat yüzyıllarca İslam bize kötü ve yanlış açıklanmıştır. Dünya milletlerinin gerisinde olmamızın nedeni budur69".

Bunun bir başka göstergesi de, imam-hatip okullarının sayısındaki

artıştır.70 Din derneklerinin sayısı da 1965 yılında Adalet Partisi iktidardayken

oldukça artmış görülmektedir71. 27 Mayıs askeri müdahalesi, İslami Hareketi

daha çok güçlendirmiş; buna paralel olarak kapitalistleşme süreci hız

kazanmıştır.72 Böylece, demokratikleşme süreci daha çok “İslami hareket”ten

yana işleyişini sürdürmüştür. Ama aynı zamanda “İslami hareket” bu

dönemde partileşme sürecine girmiş ve Necmettin Erbakan’ın liderliğinde

Milli Görüş ideolojisi Türk siyasi hayatında günümüze değin süren bir etki

yaratmıştır. Milli Görüş ideolojisinin Adalet ve Kalkınma Partisi’nin

ideolojisinin şekillenmesinde de büyük bir rol oynadığını söyleyebiliriz.

67 Duman, a.g.e, s. 54. 68 Kenan Evren’in öncülüğünü yapmış olduğunu savunuyor. Duman, a.g.e, 54. 69 Duman, a.g.e, 54. 70 J. M. Laundau, Türkiye’de sağ ve sol akımlar, Çev: Erdinç Baykal, 2. Baskı, Ankara 1979, s. 250-251. 71 Ahmet Yücekök, Türkiye’de Örgütlenmiş Dinin Sosyo-Ekonomik Tabanı (1946-1968), Ankara 1971, s. 97. 72 Duman, a.g.e, s. 59.

Page 41: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

28

2. Milli Görüş

Milli görüş, bir ideoloji ve hareket olarak her yönüyle irdelenmeye

çalışılacaktır.

2.1. Milli Sözcüğünün Etimolojisi

Türkiye’deki İslamcı gruplar ya da İslam’ın siyaset eğilimiyle kendilerini

şu ya da bu şekilde ilişkilendirmiş topluluklar arasında, diyebiliriz ki kuramsal

dayanakları, dayandığı toplumsal ve sosyo-ekonomik zemin ve nihayet

gerçekleştirdiği örgütsel zemin bakımından en güçlü ve yaygın grubu milli

görüş yandaşları oluşturmaktadır.

Milli Görüş ideolojisini incelemeden önce Milli sıfatına etimolojik açıdan

bakmakta fayda var. Millet73 kelimesinin kökü, "milla" sözcüğünden türemiş

olup "kutsallık atfedilmiş bir kitaba inanarak bir araya gelmiş insanların

oluşturduğu topluluk" anlamına gelmektedir74 ve daha çok dinî içerikli bir

sözcüktür. Osmanlı İmparatorluğunda milla kökünden gelen millet kelimesi,

dini cemaat anlamına gelmekte ve Osmanlı İmparatorluğu bünyesindeki

azınlıkları, etnik kökenleri bakımından değil, dinleri yönünden ayırmaktadır.

Bunu o dönemin tapularında da görebiliriz. Arapçada eş anlamlı din kelimesi

Aramca ve İbranicede hukuk anlamına gelmektedir75. İslami

73 Millet kelimesi bilindiği gibi dini anlamı haricinde, 18. Yüzyılda Fransa’dan başlayan ulus-devlet oluşumu bağlamında ‘ulus’ kavramına karşılık olarak kullanılmaya başlamıştır. Yüklenen bu anlamıyla ‘millet’, bireylerinin çıkarlarının çatışmadığı bir birlik olarak tanımlanır ve milli iradeyi temsil eder (Erdoğan Teziç, 100 Soruda Siyasi Partiler, Divan Matbaası, Ocak 1976, s. 22-24.) Erbakan’ın tabiriyle ise, İslamileştirerek, devlet-millet kaynaşmasının sağlanmasıdır ve aynı söylemi Adalet ve Kalkınma Parti’de de görürüz. Millet kelimesinin dini anlam ile ilgili olarak bakınız: Ali Bulaç, Hadis’te "Millet"- 1, 1400 Hicret: Cemaat’ten Devlete, ty, S: 14, s. 5. Ve Ali Bulaç, Hadis’te "Millet"- 2, 1400 Hicret: Cemaat’ten Devlete, ty, S: 15, s. 5. 74 Bernard Lewis,İslam’ın Siyasal Söylemi, Çev Ünsal Oskay, Ankara, Phoenix Yayınevi, Mayıs 2007 s. 57. 75Bernard Lewis, a.g.e, s.49.

Page 42: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

29

anlamlandırmalarında var olma, yaradılış, topraktan yaradılış ve ölü, /toprağa

dönüşmek ‘’Hak’’tır. Daha doğrusu, ‘somut’a dair her şey ‘’Hak’’tır. Hukuk ise

Hak olan fenomenler arasındaki ilişki anlamına gelmekte, ‘’Hak’’

sözcüğünden türetilmektedir. Yani insanın bastığı toprakta aynı zamanda

hukuku da var. "Hak"76 Farsçada veya "AAk" Kürtçe’de toprak anlamına gelir.

Farsçada "khak" olarak geçer, ayrıca Aramiceye dek gidildiğinde Xaq,

Pehleviçe’de Xaq, orta Farsça’da Xak, toprak insanın yaradılış gerçeği,

dünya ve yeryüzü mülk ve varlığa sebebiyet veren Xak, Xaq, Hax, Haq

genişçe bir kültür ve gelenek ortamı içerisinde ‘’toprak’’ anlamına

gelmektedir. Arapçaya Aramice’den geçtiği kabul edilir.

Bu terimlerin açıklanmasının ardından Milli Görüş’ün dinî görüşe denk

düştüğünü söyleyebiliriz. Prof. Dr Fehmi Yavuz’un, Yankı dergisine verdiği

mülakatta "Milli Selamet Partisi’nin laiklik ilkesi karşısındaki tutumunu nasıl

buluyorsunuz?" sorusuna, cevabı ilginçtir:

"MSP’nin liderlerinin ve sözcülerinin her fırsatta kullandığı «millî» sözcüğünü hiç çekinmeden «dinî» sözcüğüyle değiştirebilirsiniz. Adındaki «milli» sözcüğünü bile MNP’den beri «dinî» olarak görmek mümkündür. «Dini» sözcüğünü kullanmak yasalara aykırı düştüğü için kendi deyimleri ile «suret-i haktan» görünerek «hile-i ser’iyye» yoluna saparak «millî» sözcüğünü bol bol kullanıyorlar"77.

Zaten Prof. Dr Fehmi Yavuz’un belirttiği gibi İslami Harekettekiler 40’lı

yılların ortasından itibaren Türk sağ yelpazesiyle entegre olmaya başladılar.

76 http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst&kelime=hak&ayn=tam. 77 Sadık Albayrak, s. 118.

Page 43: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

30

2.2. Milli Görüş’ün "Düşünsel" Arkaplanı

Milli Görüş (Dinsel Görüş) Türklerin düşünsel dünyasını okşayan, ifade

eden, temsil eden bir görüş, bir tarz duygusu uyandırmaktadır. Bunun

köklerini Osmanlıların Anadolu’ya yerleştikleri devrede aramamız lazım.

Çünkü, bu dönemde Anadolu’nun, siyasal anlamda, İslamlaşması

gerçekleşti, Osmanlılar dev dalgalar halinde Anadolu’ya girdiler ve böylece

Türklerin Fetih zihniyeti kurumsallaşmış oldu. Fetih zihniyetini açıklayabilmek

için, kanımızca, iki noktayı belirtmemiz lazım. Birincisi göçebe geleneğinden

gelen yerleşim tarzı yani bir yer kendisine ait olmasa da oraya gidip

yerleşme, burası benimdir diyebilme zihniyetidir. İkincisi ise göçebeliğin

savaşçı geleneğinin İslamlaşmasıyla Gazâ geleneğinin ortaya çıkmasıdır.

İnsan, Allah katında değerli bir varlıktır ve sorgusuz sualsız cennete girmenin

yolu, Allah adına savaşmak yani, cihat ederek şehit olmaktır. Allah adına

ölen kişiye şehit denir ve o kişi cennetlik sayılır ve savaştan sağ çıkmayı

başaran kişiye ise gazi denir. Cihad kelimesinin iki anlamı var. Birincisi Allah

uğruna kâfirlele savaşmak ve onların memleketini İslam yurdu (Darül İslam)

hâline getirmek (Allah için yapılacak en mühim vazife budur)78. İkinci anlamı

ile cihad kelimesi ceht kökünden türemiştir ve çabalamak anlamına gelir. Bu

anlamda cihad, insanın kötülüğe karşı verdiği iç savaştır. Bu zihniyet

Türklerin bilinç altında yerleşti ve bu değerlerin benimsenmesinin ardından

Osmanlı’dan başlayan ve günümüze kadar süren Devlet baba- kutsal devlet

anlayışı yerleşti.

78 Cihat kelimesi Kuran’da birçok ayette yer alıyor: Bakara Süresi, 190. ve 193. Ayet, Al-i İmran Süresi, 157. Ayet, Enfal Süresi, 15. ve 16. Ayet.

Page 44: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

31

Osmanlı döneminde cihada zemin hazırlayan askerî birliğe Akıncılar

denirdi. Esas ordu taaruza geçmeden önce düşman topraklarına girip ortalığı

darmadağın ederek korku, panik ve bir psikolojik çöküntü yaratıyorlardı.

Milli Görüş adıyla bilinen bu düşüncenin temellerinden bir tanesi İslam-

Türk değerlerlerinin, İslami değerlerin ağırlıklı, egemen olduğu bir devlet

düzeni kurma amacıydı. Başka bir deyişle, İslamcılara göre, Milli Görüş-

dinsel görüş ile toplumun harcı ve devletin omurgası, İslam’a dayalı olacaktır.

Erbakan, Milli Görüşü söyle tanımlanmaktadır: "Milletimizin tarihi, an’anevi ve

bütün manevi değerlerine saygılı olan görüş, milli görüştür."79 Yani,

Erbakan’ın amacı "Müslüman ruhunu canlandırmak ve bin yıllık tarihin,

Türklüğün değil, İslam’ın tarihi olduğunu her fırsatta hatırlatmakdır"80. Bir

başka deyişle Erbakan inanıyordu ki, Sultan Fatih’in İstanbul’u fethettiği

günlerin ruhuna dönmek lazımdır. Bu canlandırılamazsa millet istediği hedefe

erişemeyecektir.81 Belirtilmesi gereken bir husus daha var. Erbakan sıkça

vurguluyor ki, Batı medeniyeti de başarısını İslam’a borçludur. Yani İslam’ın

Batı’ya göre üstünlüğünden söz edilebilir. Erbakan, Avrupa’nın maddi

ilimlerdeki üstünlüğünün kaynağının İslam olduğunu savunuyor. Çünkü

Avrupa ortaçağda ilim konusunda geriydi ve ancak Haçlı seferlerinden dolayı

bir ilerleme kaydetti. 18. ve 19. yüzyıl İslam âlimlerinde ise, mağlubiyet

psikolojisi hakimdi82.

79 Sadık Albayrak, Türk Siyasi Hayatında MSP Olayı, İstanbul, Araştırma yayınları, t.y, s. 82. 80 Tanju S, Tepedeki Dört Adam, İstanbul, yy, 1978, s.112. 81 Prof. Dr Necmettin Erbakan, Milli Ruhu canlandırmak, Milli Gazete, 9 Mart 1973. 82 Maarif-İç Barış-Herkese Refah-Anahtar ve Milli Görüş Temel Görüş, s.10-11

Page 45: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

32

2.3. Erbakan’ın Görüşleri

Yukarıda söz ettiğimiz bu değerlerin egemen olduğu devlet ve toplum

düzeninde 90 yıla yakın süredir savsaklanan manevî eğitimi gerçekleştirmek

ve bununla eşgüdümlü olarak ağır sanayi hamlesini başlatarak Türkiye’yi,

kendi iç dinamikleri doğrultusunda kalkındırmak amaçlanmaktaydı. Amaç

yeniden Büyük Türkiye’yi kurmak, ileri bir sanayi ülkesi hâline getirmektir.

Erbakan’a göre "sanayileşmenin amacı, daha çok tüketim malları sanayine

dönük, nispeten geri üretim teknolojileri kullanan, genellikle küçük üretim

birimlerinden kurulu Türk sanayisinde yapısal bir değişikliği ifade etmektedir".

Yani "fabrika kuran fabrika", "makine yapan makine"83. Erbakan’ın

ekonomideki felsefesi "ürettiğin kadar tüketeceksin ve hiç kimsenin parasını

yemeyeceksin. Helal para kazanacaksın"dır. 84 Bu temel düşüncelerin dış

politikaya yansıması öncelikle NATO ve o dönemin Avrupa Ekonomi

Topluluğu (AET) karşısındaki "Milli duruş"tur. Bu doğrultuda, NATO’yla

ilişkiler karşılıklı menfaatler çerçevesinde yeniden gözden geçirilecek ve

müslüman ülkelerle bir ortak pazar oluşturulacaktır.

Milli Görüş hareketi 26 Ocak 1971’de siyasal bir parti kimliğiyle ve Milli

Nizam partisi (MNP) adıyla Türk siyaset sahnesine girmiştir. Gerek MNP,

gerek Saadet Partisi (SP), gerekse Fazilet Partisi’nin (FP), hem siyasal

programları, hem de siyasal söylemlerine bakıldığında, belirledikleri

hedeflerle sosyolojik anlamda bir sınıf hareketi olmanın bütün özelliklerini

taşıdıkları görülmektedir. Yerli burjuvazi içindeki ticaret ve orta ölçekli

83 Devlet Bakanı ve Başbakan yardımcısı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Ağır Sanayi, 26 Temmuz 1976, ty, s.6. 84 Ruşen Çakır, Milli Görüş Hareketi, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce:İslamcılık, 1. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, C. 6, 2004, s. 562

Page 46: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

33

sanayiyle uğraşan toplumsal kesimlerin, kısaca söylersek Anadolu

sermayesinin sözcülüğüne soyunan bu hareketin temel ideolojisi Milli

Görüş’tür. Milli Görüş’ün sosyo-ekonomik tabanı, ekonomiden pay alamayan

kesimden oluşmaktadır. Milli Görüş’ün ekonomik temellerini bu sosyo-

ekonomik tabanda aramak gerekir85.

Aynı görüşleri İslami harekete yakın yazarlar da paylaşmaktadır.

MSP’nin, taban olarak "küçük burjuvazi"ye ya da "Anadolu burjuvazisi"ne

dayandığını, "gelir dağılımından gerekli payı alamayan kesimlerin, hatta

yığınların ezikliklerini giderdikleri" bir parti olduğunu vurgularlar.86

Manevi kalkınma projesinden, ağır sanayi-milli sanayi87 hamlesine

kadar birçok alanda yön ve strateji belirleyen Milli Görüş’ün mimarı olan

Necmettin Erbakan’ın kitaplarında, bu görüşün temelleri şöyle

özetlenmektedir:

Kapitalistler, hem liberal hem sosyalist hem de komünist olabiliyorlar.

Bunların hepsi "kuvveti üstün tutan", "Batı taklitçisi" ve faizci kuruluşlardır.

Aralarında bir fark görülmemektedir. Siyonizm ve emperyalizm, kapitalizm ve

komünizm de birer araç olarak kullanılmaktadır88. Milli Görüş’ü ise, taklitçi

olmayan, maddi ve manevi değerlerin tahribine yol açmayıp gelişmesini

sağlayan "hakkı üstün tutan" olarak adlandırıyor. Bu zihniyet Müslüman-Türk

değerleriyle örtüştüğü için Milli Görüş olarak adlandırılmaktadır89. Milli Görüş

85 Prof. Dr Alparslan Işıklı, Milli Görüşün temelleri, İktisad Dergisi, Aralık 1996, S. 362, s 78-80. 86 Ali Mehmedoğlu MSP’nin Tabanını Tesbitte Yanlışlık, Düşünce dergisi, s.21 87 Sanayi Davamız, Milli Gazete, 22 Haziran 1973. 88 Prof. Dr Necmettin Erbakan,Türkiye’nin Temel meseleri ve Çözümleri, Ankara, yy, Temmuz 1991, s.21 89 A.g.e. s.6.

Page 47: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

34

hâkim olunca "aldatma düzeni" yerine "adil devlet" kurulacaktır90. Taklitçi bir

düzenin kaçınılmaz akıbeti dört aşamada gerçekleşir. Birinci aşama maddi

ve manevi değerler yönünden yoksullaşarak geri kalmaktır. İkinci aşama,

hem ekonomik hem kültürel yönden sömürülme aşamasıdır. Üçüncü aşama,

her yönden bağımlı duruma düşme ve bağımsızlığı kaybetme aşamasıdır.

Dördüncü aşama ise toplumun kendisine biçim ve ruh veren bütün

değerlerine yabancılaşarak özbenliğini kaybetme aşamasıdır"91.

Milli Görüş, faizi, haksız vergiyi, karşılıksız para basmayı, kambiyoyu,

toplumsal ve ekonomik yapının mikropları olarak görmektedir. Bu mikroplar

toplumsal yapıyı içten içe kemirerek hem maddi sefalet hem de ahlaki

çöküntüye yol açmaktadır. Bu nedenle adil ekonomik düzende faiz, vergi ve

fon yasaları bulunmayacak ve darphanede karşılıksız para basılarak milletin

hakkına el uzatılmayacak92.

Milli Görüş, NATO’yla ve kapitalist Batı dünyasıyla yapılan

antlaşmaların tümünün gözden geçirilmesi gerektiğini söylemekteydi.

Sözgelimi, NATO çerçevesindeki anlaşmalar, fedakârlığı ve maddi külfeti tek

taraflı olarak daima bizden bekleyen birçok maddeyi içermekteydi. Bu

nedenle bu anlaşmalar hızla gözden geçirilmeli ve bir yandan da Müslüman

ülkeler arasında bir Birleşmiş Milletler örgütü kurulurken bir yandan

Müslüman ülkeler savunma ve işbirliği örgütü gerçekleştirilmelidir. Ekonomik

planda ise Müslüman ülkeler arasında bir ortak pazar ve ortak para birimi

90 A.g.e, s.11. 91 A.g.e, s.13. 92 A.g.e. s 23-24.

Page 48: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

35

gerçekleştirilmelidir.93 Bütün bu hamleler manevi alanda yapılacak bir

hamleyle tamamlanabilir. Bunun için de Müslüman ülkelerle kültür işbirliği

kurulmalıdır94.

Erbakan’ın siyasi ajandasında önemli yer tutan bir başka söylem de,

devlet-millet kaynaşmasıdır. Konumuz açısından önemli; çünkü millet

iradesinin özenle vurgulanması sadece Adalet ve Kalkınma Partisi’nin değil,

sağ partilerin de ideolojisinin temelini oluşturmaktadır. Erbakan’a göre

"Anayasa’nın bir ilkesi olarak hâkimiyet millete ait ise, millet kendi kendini

yönetmeli ve milletin istediği olmalıdır. Halbuki tatbikatta güdümlü demokrasi

yürütülmektedir ve güdümlü demokrasi, gerçek demokrasi değildir".

Erbakan’a göre taklitçiler: "Bu millete hürriyet verilmez. Çünkü bu milletin ne

yapacağı belli olmaz, fırsat verirsen gericilik yapar" düşüncesine sahiptir.95

Devlet-millet kaynaşmasını, iç barışın temel şartı olarak gören Erbakan şöyle

devam etmektedir: "Millet, benim ne güzel devletim var diye yürekten severek

söylemelidir. Bunun için Milli Selamet Partisi (MSP) devlet reisini doğrudan

doğruya millete seçtirecektir. Reisicumhuru millet seçecek",96 ve "devlet

idarecileri, halkın hizmetkârı olduğunu bilecek. Millet-devlet kaynaşmasında

bu temel esasların yerleşmesi şarttır".97

Erbakan’ın söylemlerinde esas yer tutan, Cumhurbaşkanının, halk

tarafından seçilmesi ve referandumdur. Referandum önemlidir; Çünkü İslam

göre, "demokrasi sağlanıyor", "kararlar halkın insiyatifine bırakılırsa birlik ve

93 A.g.e, s 32.33.34. 94 A.g.e, s 35. 95 A.g.e s.42 96 Prof. Dr Necmettin Erbakan, Maarif-İç Barış-Herkese Refah-Anahtar ve Milli Görüş Temel Görüş, t.y, s. 39. 97 A.g.e s. 40.

Page 49: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

36

beraberlik sağlanıyor ve buhrandan çıkış yolu oluyor"98 MSP’nin ilk başkanı

Süleyman Arif Emre’nin vurguladığı gibi "Hakimiyet kayıtsız şartsız

milletindir" prensibi kuvveden fiile çıkarılacaktı99. 3. Bölümde ayrıntılı olarak

ele alınacağı gibi referandumun gerçekleşebilmesi için tek dereceli seçim

sistemiyle Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi şarttır. Süleyman Arif

Emre "Türkiye’de başkanlık sistemine gidilmesi"100 gerektiğini açıkça ifade

etmiştir. Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Hüsamettin Akmumcu ve Hüseyin

Abbas, yazdıkları ortak makalede şunları belirtiyorlar: Erbakan, Cumhuriyet’i,

siyasi karakter bakımından iki döneme ayırıyor. Birincisi "tek tabiriyle

birbirinden farklı parti devresi"nden ibaret ve Erbakan’a göre, esas mühim

olan ikincisi, görünüşte "çok partili devre" ama temel hak ve inanç

özgürlüklerinden yoksun bir dönem olduğu için, kargaşaya ve buhranlara

sebep oluyor; bu " tek zihniyet demokrasisi" olarak adlandırılıyor. 12 Mart

muhtırası bunların sonucudur ve artık "hakiki ve samimi demokrasi"ye geçme

ihtiyacı duyulmaktadır. Kimse fikir ve inançlarından dolayı suçlanamaz ve

medeni görüşlerle bağdaşması mümkün olmayan her türlü antidemokratik

"tahakküm", "cebrî şiddet ve anarşik tecavüz hareketleri" kesinlikle yasaktır.

"Hürriyet ve Refah; ama herkese" sloganı bu çerçevede üretilmiştir. Fakat

bunların gerçekleştirilebilmesi için iki önemli değişiklikten söz ediyor: İlki,

Anayasa’da mânâ ve ruh itibariyle mevcut olan esasların aksine hattâ çok

kere tam tersine tatbik edilmemesi için önemli noktalara zaruri açıklıkların

getirilmesi ve ikincisi, Anayasa’nın mânâ, ruh ve temel esaslarına uymayan

98 Hasan Aksay, Halk Oylaması, Milli Gazete, 31 Ocak 1973. 99 Referandum Hakkı Tanınmalı, Milli Gazete, 31 Ocak 1973. 100 Referandum Hakkı Tanınmalı, Milli Gazete, 31 Ocak 1973.

Page 50: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

37

anti demokratik kısımların, Anayasa’nın mânâ, ruh ve temel esaslarına

intibakını sağlamak için lüzumlu ve faydalı düzeltmelerin yapılması:

1. Başkanlık sistemine geçiş; tıpkı Amerika ve Fransa’nın hukuk

sistemine benzer şekilde düzenlenmelidir. Başkanlık sistemiyle, tıkanma

noktasına gelen milletin maddi ve manevi potansiyeli yükselecek ve bütün

antidemokratik düzenlemeler kaldırılacaktır.

2. Referandum imkânı; millete, ülkenin önemli konuları hakkında,

referandum yoluyla sorulması durumunda, Devlet-Millet kaynaşması

gerçekleşmiş olacaktır.

3. Seçim enflasyonunun önlenmesi; Türkiye’de sık sık seçim

yapılması hem milletin bünyesini zedeliyor, hem de ülkeyi istikrarsızlığa

sürüklüyor.

4. Düşünce ve İnanç Hak ve Hürriyetleri sınırlarının açıklığa

kavuşturulması ve devletin millilik vasfının korunması; Erbakan’a göre bu

hürriyetlerin açıklıklarını kapatmadan demokrasi olamaz; olsa da güdümlü

demokrasi olur. Batı’da olduğu gibi Türkiye’de de İnsan Hakları Evrensel

Beyanamesi’nin ilkelerinin benimsenmesi lazım. O’na göre, Anayasa’da

devletin vasıfları arasında sayılan milli, demokratik, laik ve sosyal devlet

nitelikleri, uygulamada hiç kullanılmadı. Bunların gerçek anlamlarıyla

uygulamaya sokulması gerekir.

5. Siyasi hürriyetlerin teminat altına alınması; Anayasa mahkemesi

ve siyasi partiler kanunu antidemokratik olarak nitelendiriliyor ve bunların

üstesinden gelinebilmesi için siyasi partiler kanunundaki açıklıklarının telafi

Page 51: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

38

edilmesi gerekir, deniyor. Anayasa mahkemesi, ancak insan hakları

beyannamesinin ilkeleri benimsendikten sonra daha demokratik bir yapıya

kavuşabilecektir.

6. Mahkemelerin, kanunlar hakkında, yaptikları yorumların hukuki

denetimi101. Erbakan, bu mahkemelerin keyfiyetinin ancak ve ancak Anayasa

değişikliğiyle durdurabileceğini ve toplumun gerçek demokrasiye ulaşacağını

savunuyordu.

Erbakan, Anayasa ile ilgili görüşlerini şöyle ifade ediyor: "Adil

düzende, Anayasa herkese insan hakkı tanıyacaktır. Anayasa hem insan

haklarını koruyacak hem de devletin zulüm yapmasını önleyecek şekilde

siyasi gücün sınırlarını ve hangi adil esaslara riayet edeceğini belirtecektir."

Kuvveti değil, hakkı üstün tutan bir Anayasa, yani saadet nizamı

kurulacaktır"102.

Bu hususta en tartışmalı konu olan laiklik103 hususunda Erbakan’ın

görüşleri şöyledir:

"Laiklik demek herkesin düşünce hürriyetine vicdan hürriyetine, ibadet hürriyetine sahip olması demektir. Kimsenin kimseye inancından dolayı tahakküm yapmaması demektir. Halbuki maalesef bugün memleketimizde tatbikat bu kelimenin tam tersine yürüyor. İnanan insanlara zulüm yapılıyor. İnanmayan insanlar, inananlara tahakküm ederek, laikliği onlar çiğniyorlar. İnanan insanlar da insan hakkına sahip olmak için elbette hakkını isteyecek, alacaklardır"104. Yani laikliğin böyle bir şekilde uygulanması insan hak ve özgürlükleri açısından kabul edilebilir değildir. Bu durum engellemeden demokratik rejimin mevcut olması mümkün değildir.”105

101 Prof. Dr. Necmettin Erbakan-Hüsamettin Akmumcu-Hüseyin Abbas, 8eden Halk Oylaması, Milli Gazete, 6, 7, 8 /04/ 1973. 102 Türkiye’nin meseleri ve çözümleri, s.47. 103 Laiklik konusunda ayrıntılı bir şekilde 3. Bölümde ele alınacaktır. 104 Türkiye’nin meseleri ve çözümleri, a.g.e, s.50. 105 Sadık Albayrak, a.g.e, s.82-83.

Page 52: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

39

Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan yardımcısı Nihat Ergün,

daha ılımlı ifade kullanarak "din-devlet ilişkisinde, birbirlerine saygının esas

olması ve herkesin kendi sınırları içinde hareket etmesi gerektiğini"106

savunmuştur.

Son dönemde "laiklik karşıtı eylemlerin odak noktası" haline geldiği

iddiasıyla Adalet ve Kalkınma Partisi’ne açılan kapatma davası da bu

bakımdan Parti’nin görüşünün Milli Görüş çizgisinden uzaklaşmadığının bir

göstergesi olarak alınabilir. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iddiası, kendilerinin

laikliğe bakışlarının farklı olduğu yönündedir ve Parti son tartışmalarda

AB’nin genişlemeden sorumlu başkanı Rehn’in ortaya attığı "Türkiye

demokratik laikliği benimsemelidir" sözüyle de bu bakışa uluslararası

düzeyde destek sağlama noktasına gelmiştir. Görülüyor ki; Erbakan’ın Milli

Görüş ideolojisi, kendi kurduğu partilerin temel ideolojisini oluşturmuştur.

3. Millî Nizam Partisi’nden Refah Partisi’ne

Milli görüş temeli olan Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah

Partisi, Fazilet Partisi ve Saadet Partisinin tarihçeleri incelenecektir. Bu

partilerin ideolojisi, Milli Görüş’e, dinsel görüşe dayanmaktadır. Konumuz

açısından değerlendirilmesi gereken olaylar, ilgili kısımlarda ele alınacaktır.

3.1. Milli Nizam Partisi (MNP)

1960’tan sonra DP’nin yerine kurulan Adalet Partisi (AP), “İslami

hareket” için bir "sığınak" oldu ve bu hareketin üyeleri siyasi yaşamlarını bu

106 7 Aralık 2005, AKP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Ergün’ün AKP akademisinde yaptığı konuşmasından.

Page 53: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

40

partinin çatısı altında sürdürdüler107. “İslami Hareket”in "bağımsızlaşma"sına

neden olan iki olaydan söz edebiliriz:

a. Okullarda talebelerin namaz kıldığı mescitlerin kapatılması,

vaizlerin konuşmalarına müdahale edimesi, dışarıdan vaizlerin

sesini duyan kişiler, laikliğe aykırı konuşmalar yapılıyor diye

savcılıklara başvuruyorlardı""108. Ve bu tip olaylar din-laiklik

eksenli tartışmaları daha da şiddetlendiriyordu. Bunlara bir tepki

olarak İstanbul’da "toplu namaz"109 kılınmaya başlandı.

b. Erbakan ve Odalar Birliği meselesi. 1966 yılında Erbakan Türkiye

Odalar birliği başkanlığına getirildi ve küçük esnafın temsilcisi olarak

görülmeye başlandı110. Fakat bu kuruluş, büyük sanayinin çıkarlarıyla ters

düştüğünde, Erbakan, Odalar Birliği başkanlığından zorla uzaklaştırılmıştır.

Erbakan bu çatışmanın perde arkasında masonların olduğunu söylüyordu111.

Bu olaylardan sonra Erbakan, Adalet Partisinden ayrılıp Konya’da bağımsız

milletvekili aday oldu. O dönemin "bağımsızlık hareketi"ni Bahri Zengin şöyle

tanımlıyor:

"Aradan sekiz yıl geçtikten sonra, halkın kendi değerlerine, tarihlerine ve inançlarına sahip çıkan ve bunu yaşanabilir hale getirmek için yeni bir mücadelenin başlatılması gerekiyordu. İşte bu yeni mücadele, önce Bağımsızlar Hareketi olarak, daha sonra da yeni kurulan MNP ile başlatıldı. Tabii devletten ve devletin uygulamış olduğu ideolojiden en

107 Şevket Eygi Bugün gazetesindeki bazı köşe yazılarında AP’nin İslamcıları temsil ettiğini yazıyordu. Fakat Necmettin Erbakan’ın Odalar Birliğinden zorla ayrılışından sonra aynı gazete Adalet Partisi’nin masonluğa ve kapitalizme hizmet ettiğini yazmaya başladı. 108 Sadık Albayrak, a.g.e, s. 51. 109 Sadık Albayrak, s. a.g.e, 52. Ayrıca "toplu namaz" konusunda o dönemin Bugün gazetede geniş yer alıyordu. 110 Ali Yaşar Sarıbay, Milli 8izam Partisinin Kuruluşu ve Programının İçeriği, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: İslamcılık, 1. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, C.6, 2004, s. 576. 111 Odalar Birliği ele geçirmek için MASO8LAR her çareye başvuruyor, Bugün gazetesi, 7 Ağustos 1969, Haber.

Page 54: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

41

çok mağdur olan, zulme uğrayan kesim inançlı kesim olduğu için, bu kesim ister istemez MNP’nin çekirdeğini oluşturdu". " MNP ve MSP hareketleri de aslında, rejim itibariyle halkımızın, devletin kendi değerlerine karşı yapmış olduğu baskı uygulamalara karşı, bir özgürleşme talebinden başka bir şey değildir. MNP’den sonra kurulan MSP’nin yöneticileri de milletin hakkını ön planda tuttuğu için en fazla mağdur olan, hakları çiğnenen kesimin de dindar kesim olmasından dolayı seçmeninin dindarlardan oluşması, sadece dindarların haklarını koruyormuş gibi bir görüntü verdi"112.

Bu koşullar altında, MNP, 26 Ocak 1970 tarihinde, Türk siyasi

hayatındaki yerini almıştır. Parti’nin ilk kuruluş toplantısında Erbakan,

MNP’nin milli ruhu ve özbenliği tekrar diriltileceğini113 söylemiştir. Zaten

partinin ilk teşkilatının Malazgirt’te kurulması, tarihin canlandırılmasının bir

göstergesidir114. Partinin programında, temel alınan konulardan bir tanesi,

laiklik anlayışıdır. "Laiklik konusunda partimizin ölçüsü, bu müesseseyi din

aleyhtarlığı şeklinde bir tatbikata döken her nevi anlayışa karşı olmak

şeklinde ifade edilebilir"115. Kısaca söylersek Sadık Albayrak’ın ifade ettiği

gibi "MNP, dinsel bir ideolojiyi demokratik bir ortamda yürütmek istiyordu"116.

23 Ocak 1971 tarihinde MNP’nin 1. Büyük Kongresi yapıldı. Kongre’de

Erbakan, iktidara geldikten sonra yapmak istedikleri icraatları anlattı: Gerekli

Anayasa değişiklikleri gerçekleştirildikten sonra, "Reisicumhurluk ve 112 Yavuz Selim, Yol Ayrımı, 1. Baskı, Ankara, Hiler Yayınları, Eylül 2002, s. 57-58. Bu noktada belirtilmesi gereken bir husus var. "Bağımsız" kelimesi “İslami Hareket” bakımında büyük bir anlam ifade etmektedir. Devletin felsefesine karşı ayrı bir duruş sergilemek Bahri Zengin’in ifadesine göre "ayrı bir felsefe". Ayrıca hukuki olarak herhangi bir partiye ait olmaksızın seçimlere girmek anlamına da geliyor. ( 21 Ağustos Bahri Zenginle yaptığımız mülakattan). Bahri Zengin devam ederek bağımsızın içeriğini tanımlıyor: "Bağımsız Hareketi"yle gelişen bir siyasi çizgi var. Bu siyasi çizginin dışındaki bütün partilere bakın. Bunların temel dayanakları İttihat ve Terakkidir. Özleri itibariyle devletçidir, ırkçıdır ve ateisttir, Yani ateokrasizmdir. Teokrasi, dinin devletleşmesidir; ateokrasi, dinsizliğin devletleşmesidir. Yani dinin kamusal alandan dışlanmasıdır". Selim, a.g.e, s. 66. Bağımsız kelimesine benzer anlamı MÜSİAD’ın açılımındaki "müstakil" kelimesinde de buluyoruz. 113 M8P’nin kuruluş toplantısı, Bugün Gazetesi, 9 Şubat 1970, s. 1 ve 7. 114 M8P’nin ilk teşkilatı Malazgirt ilçesinde kuruldu, Bugün Gazetesi, 12 Şubat 1970, s. 1. 115 Milli 8izam, Bugün Gazetesi, 28/01/ 1970, s.1 ve 7. Parti’nin programı için ayıca bakınız: Bugün Gazetesi 29/01/1970. 116 Sadık Albayrak, a.g.e, s. 68.

Page 55: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

42

Başbakanlık tek şahısta birleşecek, başkanlık sistemi getirilecektir"117.

Parti’nin hayatı uzun süre sürmemiştir, çünkü 20 mayıs 1971 tarihinde,

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında belirtilen laiklik ilkesine aykırı

davranışlarından dolayı, Anayasa Mahkemesince kapatılmıştır118. Parti

kapatıldıktan sonra Erbakan İsviçre’ye gitmiştir. Erbakan dönünce yeni parti

kurmak için hazırlıkları başlattı ve kısa bir süre sonra Milli Selamet Partisi

kuruldu.

3.1.1. Milli Selamet Partisi (MSP)

11 Ekim 1972 tarihinde Milli Selamet Partisi kurulmuştur. Geçici olarak

yeni kurulan partinin genel başkanlığına Süleyman Arif Emre getirilmiştir.

Parti kurulur kurulmaz hemen seçim hazırlıklarına başlamıştır. Örneğin 1.

Büyük kongresinde 42 ilde ve 300’e yakın ilçede teşkilatlanmıştır119. Benzer

çalışmalar 1. Olağanüstü Büyük Kongre’de yapılmıştır. Erbakan partiye 1973

Mayıs ayında katıldı ve 20 Ekim 1973 tarihinde Partinin genel başkanı oldu.

14 Ekim 1973 seçimlerinde 1.2 milyon oy alarak (%11,8), 48 milletvekili ve 3

senatörlük kazandı. Fakat hükümet kurulamayınca, uzun süre siyasi

istikrasızlık yaşandı. Bu kriz, 26 Ocak 1974 tarihinde CHP-MSP ortaklığı120

ile sonuçlandı. Fakat, kurulan koalisyon hem “İslami Hareket” içinde hem de

sosyal demokrat tabanda hoşnutsuzluğa yol açtı121. Bu koalisyonun fırtınalı

117 Ayrıntılar için bakınız: Mason ve Kızıllar DEVLET işinden atılacak, Bugün gazetesi, 25 Ocak 1971. 118 Esas Sayisi: 1971/1 (Parti Kapatılması), Karar Sayısı: 1971/1, Karar Günü: 20/05/1971. 119 Ali Yaşar Sarıbay, Ali Yaşar Sarıbay, Türkiye’de Modernleşme Din ve Parti Politikası: "MSP örnek olayı", Alan yayıncılık, s. 109. 120 Din işlerinden sorumlu devlet bakanlığı, içişleri, adalet, ticaret, gıda tarım hayvancılık, sanayi teknoloji bakanlıklar Erbakan’a verilmiştir. CHP-MSP koalisyon protokol için bakınız: CHP-MSP koalisyon protokolünün tam metni, Bugün gazetesi, 26 Ocak 1974, 27 Ocak 1974 ve 28 Ocak 1974 tarihlerinde. 121 Duman, a.g.e, s. 86.

Page 56: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

43

geçtiği söylenebilir. Genel af konusu, Milli Eğitim bakanı Mustafa Üstündağ

meselesi122, "Güzel İstanbul heykel" meselesi, Kıbrıs sorunu, kadrolaşma,

ahlak derslerinin içeriği ve kimler tarafından okutulacağı, tartışma ve

hoşnutsuzluk yaratan temel meselelerdi. Bu tartışmalar, iki parti arasındaki

gerginliği sürekli tırmandırıp 18 Eylül 1974 tarihinde CHP-MSP

koalisyonunun son bulmasına neden oldu. Sonra Sadi Irmak hükümeti

kuruldu. Fakat güvenoyu alamayınca yeni bir hükümet arayışına girildi. Bu

sefer sağ partiler arasında "Milliyetçi Cephe" olarak adlandırılan AP-MSP-

MHP-CGP koalisyonu kuruldu. 1977 seçimlerinde MSP oylarında gerileme

oldu ve 11,8’den 8,56’ya düştü. Seçimlerinden sonra 2. MC hükümeti

kuruluyor. Milli Selamet Partisi "anahtar" partisi rolünü üstlenmiştir. O

dönemde siyaset sahnesindeki uzlaşmazlık ve istikrarsızlık, sokaklara,

alanlara, hayatın bütün alanlarına sağ-sol kavgası biçiminde yansıtılmış ve

yaratılan kanlı kaos ortamıyla 12 Eylül askeri müdahalesine zemin

hazırlanmıştır.

3.1.2. Refah Partisi’nden Saadet Partisi’ne

12 Eylül müdahalesiyle, siyasi partiler kapatılmıştır. Ancak 1983

yılında partileşmeye yeniden izin verilmiş ve bu dönemde Milli Selamet

Partisi’nin devamı olan Refah Partisi kurulmuştur. Partinin başına Ahmet

Tekdal getirildi. Refah Partisi, 25 Mart 1984 tarihinde belediye seçimlerine

122 Bu iki konu Nakşibendi tarikatı ile Erbakan arasındaki kavganın ana nedeni olmuştu. Mustafa Üstündağ konusunda, Nakşibendi tarikatının şeyhi Mehmed Zahid Kotku, din karşıtı olduğu gerekçesiyle, milli eğitim bakanı olmaması için Erbakan’ı tavır koymaya davet etti. Erbakan, Mehmed Zahid Kotku’ın bu talebini, Üstündağ’ın annesi ve babası dindar diye geri çevirdi. Nakşibendilerle Erbakan’ın tartıştığı bir başka konu af konusuydu. Mehmed Zahid Kotku, afla bütün solcular dışarıda olacaklar diye itiraz etti. Serbest bırakılanların arasında "bizimkiler" de olacak gerekçesiyle Mehmed Zahid Kotku’un bu talebi de geri çevrildi. (Gıyasettin Karatepe’yle 10 Temmuz 2009 tarihinde, yaptığım mülakattan). Erbakan ve Nakşibendiler arasındaki tartışmalar daha derin boyutta ve fırtınalı geçmiştir.

Page 57: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

44

katılıp % 4,76 oy alarak Urfa ve Van belediyelerini kazandı. 1987 yılında

siyaset yasağı kaldırılan, Erbakan 11 Ekim 1987 tarihinde Refah Partisinin

genel başkanı seçildi. Refah Partisi, 1987 yılında yapılan erken genel

seçimlere katıldı ve %7,16 oy aldı. Fakat %10 barajını aşamayınca Meclise

giremedi. Refah Partisi, Milliyetçi Çalışma Partisi ve Islahatçı Demokrat

Partisi ile ittifak kurarak 20 Ekim 1991 erken genel seçimlerine katıldı. Bu

seçimlerde Refah Partisi %16,9 oy oranıyla TBMM’ye 62 milletvekili ile girdi.

Ama esas sıçramayı 1994 yerel seçimlerinde yapıp Ankara ve İstanbul

belediyelerini kazandı. 24 Aralık 1995 genel seçimlerinde %21.38 oy oranıyla

1. Parti konumuna geldi. Uzun görüşmelerden sonra, dönüşümlü başbakanlık

formülüyle RP-DYP koalisyonu kuruldu. 8 Temmuz 1996’da bu koalisyon

TBMM’de 265 ret ve 1 çekimsere karşı 278 kabul ile güvenoyu almıştır. Yeni

kurulan kabinede Erbakan başbakan, Tansu Çiller ise başbakan yardımcısı

ve dışişleri bakanı olmuştur. Hükümet kurulduktan sonra, fırtınalı bir dönem

başladı ve bu dönem 28 <ubat kararlarıyla noktalandı.

Olaylar şöyle gelişti: Taksime Camii projesi, Refahyol-medya gerginliği

ve cezaevi olayları, adli yılın açılış töreninde yaşananlar, Erbakan’ın Libya

gezisi ve darbe söylentileri, İslam <urası, Susurluk skandalı, 10 Kasım’da

toplumun tepkisi, basını susturma çabaları, Yüksek Askeri <ura’nın (YA<)

uyarısı, İran Cumhurbaşkanı’nın Türkiye ziyareti, Başbakanlık’ta tarikat

liderlerine verilen iftar yemeği, komutanların hükümeti uyarma kararı ve

"aydınlık" eylemi, Kudüs gecesi ve tank sesleri123. Bu olayların sonucunda,

123 Olayların ayrıntılı anlatım i için bakınız: Nilüfer Öztürk, 28 Şubat’a Giden Yolda Türk Basını, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Siyaset Bilimi Bölümü, Yayınlanmamıış yüksek lisans tezi, Ankara 2006, s. 52-85.

Page 58: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

45

28 <ubat sürecinde Erbakan istifa etti ve Haziran 1997’de Refahyol hükümeti

sona erdi. 21 Mayıs 1997’de Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, RP

iktidardayken, "Laik Cumhuriyet ilkesine aykırı eylemleri" gerekçesiyle dava

açtı ve 16 Ocak 1998’de Parti Anayasa mahkemesi tarafından kapatıldı.

Daha sonra Refah Partisi’nin mirasçısı olarak Fazilet Partisi kuruldu.

Fazilet Partisi, İsmail Alptekin başkanlığında, Refah Partisi

kapatılmadan önce kuruldu. Refah Partisi kapatıldıktan sonra Refah

milletvekilleri Fazilet Partisine geçtiler ve 14 Mayıs 1998 tarihinde yapılan

kongrede Recai Kutan genel başkan seçildi. Bu kongreden sonra, parti içinde

tartışmalar çıktı ve parti, "yenilikçiler" ve "gelenekçiler" söylemi doğrultusunda

ikiye bölündü. Bu arada 2 Mayıs 1999 tarihinde İstanbul milletvekili Merve

Kavakçı türbanlı kıyafetiyle TBMM’ye girdi. Bu olayın ardından Cumhuriyet

Başsavcısı Vural Savaş kapatma davası açtı124. Bu arada "yenilikçiler"-

"gelenekçiler" söylemini benimseyenler arasındaki tartışmalar, daha belirgin

hale geldi ve 14 Mayıs 2000 yılında, Fazilet Partisinin 1. Kongresinde

gelenekçi kanadını temsil eden Recai Kutan karşısında, Yenilikçileri temsilen

Abdullah Gül adaylığını koydu. Abdullah Gül 521, Recai Kutan 633 oy aldı.

Kapatma kararı 22 Haziran 2001’de açıklandı ve Parti kapatıldı. Fazilet

Partisi kapatıldıktan sonra, 20 Temmuz 2001 tarihinde Saadet Partisi kuruldu

ve Recai Kutan partinin genel başkanı oldu. Bu Parti 2002 genel seçimlerinde

yüzde 2.5 oy oranıyla TBMM dışında kaldı. 11 Mayıs 2003'te yapılan 1

Olağan Kongre'de aday olmayan Recai Kutan'ın yerine Necmettin Erbakan

124 Vural Savaş’ın gerekçeleri şunlardı: Merve Kavakçı olayı, Fazilet’in Refah Partisi’nin devamı olması, Anayasa’nın 68. ve 69. maddelerinin ihlal edilmesi, partinin laikliğe aykırı eylemlerin odağı haline gelmesi.

Page 59: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

46

genel başkanlığa seçildi. Ancak Aralık 2003'te Yargıtay Cumhuriyet

Başsavcısı, Erbakan'ın kesinleşmiş hapis cezası nedeniyle Parti üyeliğinden

ayrılmasını istedi. Bunun üzerine Erbakan 30 Ocak 2004'te Parti üyeliğinden

ve genel başkanlıktan istifa etti. Yerine tekrar Recai Kutan getirildi. 2004

yerel seçimlerinde yüzde 4.77 oy oranıyla 63 belediye başkanlığı kazandı. 8

Nisan 2006'da yapılan 2. Büyük Olağan Kongre'de genel başkanlık görevini

vekâleten yürüten Kutan, bu göreve tekrar seçildi. Parti, 2007 seçimlerinde

yüzde 2.34 ile 2002'deki oy oranının bile altında kaldı. 29 Mart 2008'de

yapılan 3. Büyük Kongre'de Numan Kurtulmuş genel başkanlığa seçildi.

Bu alt başlık altında, Milli Görüş-Dinsel Görüş zeminindeki partilerin

tarihçesi kısaca verilmiştir. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin oluşumuna götüren

olaylar ise bir sonraki kısımda irdelenecektir.

3.1.2.1. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Siyaset Sahnesine Çıkışı

Türk siyasi sahnesinde yaşanan dönüşümün yeni bir aşamanın

habercisi olan 28 <ubat’ın incelenmesi amaçlanmaktadır. Daha sonra Adalet

ve Kalkınma Partisi’nin kurulmasıyla sonuçlanan süreç irdelenecektir. 28

<ubat süreci, bütünüyle iç dinamikler kaynaklı bir süreç olmasına karşın,

örneğin Erbakan’ın Libya ziyareti gibi kimi dış politikadaki davranışlardan da

etkilenmiştir.

3.1.2.1.1. 28 �ubat Kararları

28 <ubat 1997’de alınan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararlarını şöyle

özetlemek mümkündür:

Page 60: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

47

- Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli, Atatürk ilke ve inkılapları

doğrultusunda ve çağdaş bir demokratik sistem içinde çağdaş uygarlık

yolunda ilerlemektedir. Bu amacı güvence altına alan Anayasa’dan ve rejimin

temel ilkelerinden kesinlikle taviz verilemez.

- Cumhuriyetin demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerinin

sağlıklı bir biçimde hayata geçirilebilmesi için huzur, toplumsal güvenlik ve

barış öncelikli önem taşımaktadır.

- Rejimin düşmanlarının ve bölücü odakların laik-anti laik ayrımı,

devleti zaafa uğratmaktadır.

- Laiklik, demokratik rejimin ve toplumsal barışın güvencesi ve bir

yaşam tarzıdır.

- AB üyeliğini öncelikli hedef gören Türkiye, devletin laik ve

demokratik niteliklerini tartışmamalıdır. Bu tür tartışmalar devletin yurt

dışındaki imajını zedelemektedir. Buna yönelik kalkışımlar toplumda yeni

gerginliklere ve ardından yeni yaptırımlara neden olacaktır.

Bu kararlardan sonra irtica ile ilgili Batı Çalışma Grubu (BÇG) kuruldu.

Bu yapılanmanın amacı Türkiye genelinde irtica faaliyetlerini tespit ederek

rapor halinde Genel Kurmay Başkanlığı’na sunmaktı. Tümgeneral Erol

Özkasnak, o dönemde böyle bir şeye ihtiyaç duyulduğunu ve bir sonraki

hükümet döneminde bunun feshedilip Başbakanlık Takip ve İzleme

Kurumuna devredildiğini söylemiştir125. O dönemden itibaren irtica devletin

tehdit algılamasında hep birinci sırada yer aldı. 28 <ubat sürecini İslami

125 Sabah gazetesi, 2 Aralık 2006.

Page 61: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

48

Harekette ve ona yakın çevreler ile bir kısım neo-liberal çevrelerde yarattığı

zincirleme tepkiler, AB sürecinin dayattığı dış koşullarla birlikte Adalet ve

Kalkınma Partisi’nin oluşumunu hızlandıran bir zeminde gelişmiştir. 28 <ubat

sürecini, İslami Harekettekilerin nasıl yorumlandıklarına bakmakta fayda var:

3.1.3 İslami Hareketin Penceresinden 28 �ubat

Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, MGK kararları, Türk devletinin kırmızı

çizgisi olan laiklik ilkesini güvence altına almayı amaçlayan, aynı zamanda

oluşmakta olan olası “Yeni” yaşam tarzına karşı bir bildiridir. “Yeni” yaşam

tarzını D. Mehmet Doğan şöyle ifade ediyor: "İçki içmede Avrupalı olalım.

Dine müdahalede Kemalist kalalım"" ""Benim hayat tarzım senin hayat

tarzındır, ben senin hayat tarzına uymayanların düşmanıyım, hatta onları yok

etmek için savaşıyorum" ve rejimin Batıya verdiği mesaj D. Mehmet Doğan’a

göre şudur: "Ben Türkiye’de senin hayat tarzının mücadelesini veriyorum,

öyleyse rejimime dokunma! Dokunursan benim hayat tarzım sorgulanır.

Alternatif hayat tarzı galip gelebilir. Çünkü az bedelle, toplumsal

dayanışmayla yaşanabilir bir tarzdır"126.

28 <ubat süreci, laik cumhuriyet’in prensiplerinden hareketle söz

konusu prensipleri savunan ve destekleyen; asker, sivil bürokrasi ile TÜSİAD

gibi kurum ve kuruluşların, İslami harekete karşı kullandığı son askerî

görünümlü tepki olarak değerlendirilebilir. O dönemin Fazilet Partisinin

126 D. Mehmet Doğan, Mağlubiyet İdeolojisinin Sonu, 1. Baskı, Ebabil yayıncılık, Şubat 2007, s. 34.

Page 62: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

49

milletvekili <evket Kazan, 28 <ubat sürecini "bize yapılan bir müdahale değil,

millete, halka yapılan bir müdahale" olarak değerlendirdi127.

Bazılarına göre ise 28 <ubat, toplumun merkezi ile çevresi arasındaki

mesafenin azalmasına neden olmuştur128. Ali Bulaç, 28 şubat sürecini "idari-

bürokratik merkezin çevre adını verdiği, aslında toplumsal merkeze karşı son

direnişi” olarak nitelendirmiştir. Yani merkez, (Osmanlı’dan bu yana iktidarı

koruyan seyfiye, ilmiye ve kalemiye; yani askerler, sivil bürokrasi, üniversite,

büyük sermaye, yargı, medya ve sanatçılar), 28 şubat’ta aşağıdan gelen

baskıya karşı son kez direndi129. Halkın duygularını tetikleyen başka bir

nokta da Susurluk meselesi olmuştu: Bankaların iflas ettirilip milyarlarca

doların yurtdışına havale edilmesi, Susurluk skandalı çalkantılarının sürmesi

sonunda merkezî dinamiklerin değeri halkın gözünden düşmeye başladı. Zira

irtica tehlikesine karşı yapıldığı ileri sürülen 28 <ubat’ın nedenlerinden biri de

Susurluk olayının "örtbas"130 edilmek istenmesidir. Susurluk skandalı ve

onun sonuçları, halkın temiz siyaset temiz toplum taleplerinin daha sık ve

ısrarlı biçimde telaffuz edilmesine neden olurken "aydınlık için bir dakika

karanlık eylemi"ne güç katmıştır.

Bu dönemde yerel üretim ağırlıklı bir ekonomiden finans ekonomisine

geçildiği, Türk ekonomisinin artık küresel sermayeyle eklemlendiği ileri

sürülebilir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla başlamış olan modernleşme

127 28 Şubat Postmodern bir darbenin sosyal ve siyasal analizi, 1. Baskı, Birey yayıncılık, 2007, s. 199. Ayrıntılar için bakınız: Şevket Kazan, 10 yıl sonra 28 Şubat, Ekonomik ve Sosyal araştırma merkezi (ESAM) yayınları, Ankara 2 Mart 2005. 128 Diş Tortuları, Yeni şafak, 29/02/2008, köşe yazısı, isim yok. 129 Muhsin Öztürk, Türkiye Muhafazakarlaşmıyor, Aksiyon dergisi, , S. 707, 23/06/2008. (http://www.aksiyon.com.tr/dergiArsiv.do?yil=2008&sayi=707&sayiKn=707). 130 Umur Talu, Ampul Yandı, Sabah Gazetesi, 01/03/2007.

Page 63: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

50

projesi ve onun temsil ettiği ekonomi anlayışı, 28 <ubat sürecinde, düşüşe

geçmiştir. Bazı yazarlar, bunu "tasfiye"131 olarak nitelendirmişlerdir.

İslami hareket bakımından, 28 <ubat süreci, çıkış yolu oldu; çünkü

İslami Hareket 1997 yılına kadar tıkanma noktasına gelmişti. İktidara tek

başına gelme noktasında bir parti, kitlesel olma özelliğini kısmen yitirmişti.

1994 yılındaki yerel seçimlerde başlayan yükselişin iktidar olmaya yetmediği

görülüyordu ve İslami hareket "içten bir değişim"e ihtiyaç duyuyordu.

Bülent Arınç’ın anlatımıyla bu süreç şöyle tasvir ediliyor:

"28 Subata dek, AB’ye düşmandım. Türkiye’nin AB üyeliğinden söz etmeyi vatana ihanet sayardım. Ancak bu bizim gözümüzü açan, adeta turnusol kağıdı gibi bir süreç oldu. Ben 1995te parlamentoya girdim. Bazı olayları bizzat yaşadım. Başkaları yatağında rahat yatarken, ben uyuyamıyordum. Gelişmeleri kendi içimizde değerlendirdik ve bir karara vardık. 28 Subat sürecinde yaşadıklarım, beni AB hedefine gitme konusunda ikna etti. Bu hedefe gitme gereğine inandım"132

Arınç devam ediyor, "Bizde farklı bir devlet anlayışı vardı; leviathan

(eski inançlardaki ejderha) çatık kaşlı, akla jandarma, polis getiren" Anladık ki kutsal devleti reddeden, bireyi daha çok koruyan, ona hizmet götüren anlayış gerekli. Önemli olan bireyin refahı huzurudur. Devlet bunu sağlayacaksa, bireyin hizmetindedir. AB hedefine böyle inandık. Özgür dünyada yer almak, böyle özetlenebilir"133.

Arınç’ın bu sözleri, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin demokrat-

muhafazakâr ideolojisinin özünü yansıtmaktadır.

28 <ubat’ın yanı sıra toplumsal dönüşümü tetikleyen unsurlardan bir

tanesi de Susurluk olayıdır. Bu, Adalet ve Kalkınma Partisi’ni halkın gözünde 131 28 Şubat Postmodern bir darbenin sosyal ve siyasal analizi, a.g.e, s.39. 132 Arınç bu sözleri, 2005 yazında, "Kanal 7’de yayınlanan "İskele Sancak" programında söylemişti. Aktaran: Aslı Aydıntaşbaş, "28 Şubat hesaplaşması", Sabah Gazetesi, 01/03/2007. 133 Arınç’ın konuşmasının devamı için bkz. , Murat Yetkin, “Beni 28 Şubat AB’ci yaptı”, Radikal, 05/06/2005, Murat Yetkin.

Page 64: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

51

meşrulaştıran olayların başında gelir. Onun sonucunda toplumsal muhalefet

oluşmuştur çünkü. Susurluk olayının patlak vermesiyle kutsal devlet-devlet

baba ve onun temsil ettiği kurumlar artık halkın gözünden düşmeye

başlamıştır. Halkın tepkisi "aydınlık için 1 dakika karanlık sloganıyla

ampullerin söndürülüp yakılması şeklinde oldu.

Bu amblemle ilgili İlgi çekici çok önemli bir hususu daha belirtmemiz

lazım: Parti kurulduğunda ampul amblemi yeni çıkmış gibi bir atmosfer

yaratıldı. Fakat işin ilginç tarafı ampul ambleminin 1989 ve 1994 yerel

seçimlerinde, Refah Parti’sinin "Seçtiklerini Denetle" (SD) projesinin amblemi

olarak ampul kullanılmış olmasıdır. Bu kampanyayı yürüten ve kampanyanın

mimarlarından olan Bahri Zengin’in, “Bu ampulün, Adalet ve Kalkınma

Parti’sininkiyle ne farkı var?” sorusuna verdiği cevap şöyledir: “Biz ampulün

enerjisini milletten alıp onu doğru yere takıyoruz. Ama Adalet ve Kalkınma

Partisi, ampulünün enerjisini Amerika’dan alıyor."134 Ampulün, hem Erbakan

hem de Erdoğan tarafından amblem olarak seçilmesi, ortak zihniyetin

sürekliliğinin bir göstergesi olarak düşünülebilir.

3.2. Gelenekçilik-Yenilikçik Arasında Adalet ve Kalkınma Parti

Türkiye’deki İslami partilere bakıldığında, bu partilerin gelenekçilikle

ve muhafazakarlıkla bütünleşen hareketlerin taşıyıcıları olarak son yıllarda

"yenilikçi hareket"ler olarak da tarih sahnesine çıktıkları görülür. Bu anlamda

Türk siyaset sahnesi gelenekçilikle yenilikçiliğin harmanlandığı durumlara

konu olmaktadır.

134 21 Ağustos 2009 tarihinde, Bahri Zengin’le yaptığımız mülakattan.

Page 65: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

52

Page 66: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

53

Page 67: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

54

Buna en iyi örnek 2001 yılında "yenilikçi kanadı" temsil edenlerin

söyledikleridir; Cemil Çiçek: "BBeni yenilikçi olarak nitelendiriyorlar. Ben

geleneklere karşı mı çıkıyorum?...", Ali Coşkun: "BPartilerde lider sultası

dönemi geride kalmıştır. "One man show" dönemi kapandı. <imdi kadro

partisi beklentisi var. FP kazaya uğramazsa istediğimiz kadro partisidir", Salih

Kapusuz: "Bir anlamda hepimiz gelenekçiyiz, bir anlamda hepimiz

yenilikçiyiz. Değerlerimiz, kültürümüz konusunda gelenekçiyiz; bilim, teknoloji

ve çağı yakalamak açısından olaya bakarsanız yenilikçiyiz"135. Başka bir

deyişle, yenilikçilik ve gelenekçiliği sentezleyerek partiye kitlesellik özelliği

kazandırmaya çalışmışlardır. "Merkez Partisi" haline dönüşerek kendilerini

halk nezdinde meşrulaştırmaya çalışmışlardır. Ayrıca, özellikle yenilikçi

kanadı temsil edenler siyasi bir pragmatizm örneği göstererek uluslararası

sistemin değerleriyle de uyum sağlamaktadırlar. Mesela ANAP136 iktidara

geldiğinde dünya, neo-liberalizm dalgalarıyla çalkalanıyordu. Turgut Özal,

dünyaya uyum sağlayarak, 60’lı yıllarda başlayan girişimciliği (küçük ölçekli

esnaf) teşvik ederek, "merkez"e ait olmayan ve kısaca Anadolu sermayesi

dediğimiz yeni bir iktisadi gücün gelişmesine katkıda bulunmuştur. Bu güç

yıllar geçtikçe güç kazanmış ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ekonomik

direği olmuştur.

135 FP’de demokrasi yarışı, Yeni Şafak Gazetesi, 10/02/2000. 136 ANAP- Adalet ve Kalkınma Parti arasında bir benzerlilik daha var. Türk siyasi tarihinde bu iki parti kuruluşlarından kısa bir zamandan sonra tek başına iktidara taşındılar. ANAP’ın kuruluşu tarihi 20 Mayıs 1983 ve 6 Kasım 1983 tek başına iktidarda. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kuruluşu tarihi Ağustos 2001 ve 22 Kasım 2002 tek başına iktidarda.

Page 68: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

55

3.2.1. İslami Harekette Yenilikçiliğin Evrimleşmesi

“İslami hareket” bakımında "yenilikçilik" anlayışı iki temel öğeden

oluşmaktadır. Birincisi, esas düşünceleri, yani Milli Görüşün ideolojisini

sürdürerek kitlesellik özelliği kazanmaktır. İkincisi, bunu başarabilmek üzere

girişilecek bir uluslararası çabada kendisini gösterir. Zaman içinde İslami

hareket uluslararası konjonktürle uyum sağlamanın şart olduğuna ikna olmuş

görünmektedir. Başka bir ifadeyle iktidara gelmek için kitleselleşmenin acil ve

kaçınılmaz olduğunu anlamışlardır. Mehmet Bekaroğlu’nun kitabında yazdığı

gibi "dünyanın gerçekleri"yle yüzleşmektir bu bir bakıma. Bu anlayış,

MNP’den bu yana parti içinde tartışma konusu olmuştur. Aslında kitlesellik

özelliği, o dönemin Nakşibendi tarikatının şeyhi Mehmed Zahid Kotku

tarafından vurgulanmış bir gerçekliktir137. Bu vurgu, Nakşibendilerle Erbakan

arasında anlaşmazlıklara neden olmuştur. Bu konudaki ilk kırılma ve

"yenilikçiliğin" ilk tohumları Milli Selamet Partisi’nde ortaya çıktı.

MSP’nin 15 Ekim 1978 tarihinde yapılan 4. Büyük Kongresi’nde

ortaya çıkarılan listeyle Erbakan’ın listesi delinir. CHP koalisyonundan

başlayıp Kongrede belirgin hale gelen "parti içi muhalefet"in ana mimarı

Korkut Özal’dır138. Kongrede Korkut Özal’ın "deneneni yeniden

denemeyin"139 sloganı, gençler arasında büyük yankı bulur. Gençlerin

arasında o dönemin İstanbul Gençlik Kolları Başkanı olan Recep Tayyip

Erdoğan140 da vardır. Özal’ın listesinde Bülent Arınç141 da yer almaktadır.

137 Gıyasettin Karatepe’yle, 10 Temmuz 2009 yaptığımız mülakattan. 138 Yılın Adamının Hikayesi, Yankı dergisi, 3-9 Ocak 1977, İç olaylar kısmında, S. 303, s. 5. 139 Kenan Akın, MSP Genel İdare Kurulu’nun yarısı değişti, Tercüman Gazetesi, 17 Ekim 1978. 140 Yavuz Donat, AKP’nin ekonometrik hesabı, Sabah Gazetesi, 11/08/2002. Ayrıca bakınız: Yavuz Selim, Yol Ayrımı, 1. Baskı, Ankara, Hiler Yayınları, Eylül 2002, s. 500.

Page 69: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

56

Muhalefetin amacı Erbakan’ın koltuğuna oturmak değil, "revizyon"a gitmek ve

gerekli "yeni tavırları"142 benimsetmekti. "Biz Genel Başkan’a karşı değiliz.

Biz partiyi başarısızlığa götüren bir yönetime karşıyız"143. Bazılarına göre

"Korkut Özal hareketinin ilk aşaması Erbakan’ın çevresine yönelikti. Ancak

ikinci aşamada bizzat Genel Başkan’ın da hedef alınabileceğini

belirtiyorlardı"144. Anlaşılan Korkut Özal’ın isteği, Türkiye’deki bütün sağcı,

milliyetçi, muhafazakâr, hatta kimi sosyal demokrat kesimleri içine alabilecek

bir siyasi hareket oluşturabilmekti. Zaten Anavatan Partisi (ANAP)

kurulduğunda toplumun bütün kesimlerini kucaklamayı amaçlayan bir

sloganla ortaya çıkmıştı: 4 eğilimi birleştiren bir "toplumsal merkez"145 parti

olarak öne çıktı.

70’li yıllarda başlayan ve 2001 yılında, asıl meyvesini veren İslami

Hareket’ine içkin içsel çekişen karşıt eğilim, bu süreçte büyük önem taşımış;

bu durum, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin oluşumuyla ilgili köklerin, 70li yıllara

dek uzandığını göstermektedir.146 Nitekim, Fazilet Partisinin "yenilikçi"

kanadını oluşturan kadrolarının, 70’li yıllarda da aynı anlayışı andıran bir

eğilim ve yaklaşım içinde bulundukları iddia edilebilir. Bu bağlamda

“süreklilik” ile kastedilen, ideolojik açıdan İslami hareketin amacının, toplum

genelinde İslami değerlerin hakim kılınmasıdır147.

141 Erbakan:«Anarşi AP zamanında çıktı», Milliyet Gazetesi, 16/10/1978. 142 Yavuz Donat, MSP’DE Korkut Özal olayı, Tercüman Gazetesi, 20/10/1978. 143 MSP: Erbakan’a uyarı, Yankı dergisi, 23-29 Ekim 1978, S. 197, s. 8. 144 MSP: Erbakan’a uyarı, a.g.d. s. 9. 145 1980 sonrası Türk siyasi literatüründe, “Merkez” kavramı “Devlet” anlamında kullanıldığı bağlamda geliştirilen “Yeni Sağ”, “Merkez Sağ” veya “Toplumsal Merkez” gibi kavramlar, belirli siyasal konum, durum ve egilimleri kavramsallaştırmada kullanılmaya konulmuştur. 146 Bkz. Hangisi yenilikçi?, Sadullah Özcan, Aksiyon dergisi, 04/08/2001, S. 348. (http://www.aksiyon.com.tr/dergiArsiv.do?yil=2001&sayi=348&sayiKn=348). 147 Erbakan’ın bu dönemdeki Toplumun İslamileştirmesinden sık sık bahsetmesi

Page 70: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

57

Ruşen Çakır, gelenekçi-yenilikçi ayrımı konusunda şöyle bir tespitte

bulunuyor: "Gelenekçiler, ideolojik bir kadro partisi isterken, yenilikçiler

ideoloji omurgalı kitlesel bir parti istediler"148.

Mehmet Bekaroğlu’nun görüşüne göre, "28 <ubat bir kırılma

noktasıdır. İslami Hareket dünya konjonktürünün ve iç siyasetin etkisiyle

1990’lı yıllardan itibaren yükselişe geçti. Ama milli görüşün iktidara

gelmesiyle birlikte karşılaştıkları sorunlar da büyüdü ve Türkiye’yi yönetmek

konusunda ciddi zaafları olduğu ortaya çıktı. Gelenekçi-yenilikçi çatışması da

tam bu noktada başladı".149

Gelenekçilerin ve yenilikçilerin ortak özelliği, her iki tarafın da

"teşkilattan"150 yani, Akıncılardan veya Milli Türk Talebe Birliği’nden gelmiş

olmalarıydı. İslami hareketin öncüsü olmak iddiasındaki bir partiyi birleştiren

harç tüzük veya program değil, inanç ve amaçtır; yani "kutsal davaya hizmet

duygusu"dur. Onun için herkes bütün gücüyle, bu davanın olumlu

sonuçlanması için, her konuda fedakârlık yapmak durumundadır151. Zaten

Erbakan’a muhalif Korkut Özal, biraz önce belirttiğimiz gibi, Erbakan’ın

koltuğuna talip değildir; nitekim "MSP yönetiminde etkin olamazlarsa

partiden ayrılmayı düşünüp-düşünmedikleri" sorusuna şöyle cevap verir:

148 Rüşen Çakır, Milli Görüş hareketi, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: İslamcılık, 1. Baskı, İstanbul, C. 6, 2004, s.549. 149 http://netsiyaset.wordpress.com/2007/07/27/değişimi-erbakan-başlattı. 150 Rüşen Çakır, Görüş hareketi, 6. Cilt, İslamcılık, 1. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2004, s.550. 151 Dr Abdullah Manaz, a.g.e s. 478.

Page 71: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

58

"MSP felsefesi ve temel hizmetler devam ettiği müddetçe, bizim için siyasette

hiçbir alternatif söz konusu değildir "152.

3.2.2. Yenilikçiler ve Erbakan Faktörü

Halk ve özellikle devlet, Erbakan’ın siyasi gidişatını ve yıllarca

kullandığı iddialı söylemi153 yakından tanımaktaydı. Onun için İslami

hareketin ihtiyaç duyduğu "yenilik rüzgârları" bizzat Erbakan’dan başlar. Aynı

görüşe, o dönemin gelenekçi kanadını temsil edenlerden Prof Dr. Mehmet

Bekaroğlu’nun da katıldığını onun şu sözlerinden anlıyoruz

""RP ve FP kapatıldıktan sonra şunlar oldu: Bir tane bakanla olsa bile hükümete ortak olalım, tekrar meşrutiyetimizi kazanalım, iktidar olabileceğimizi gösterelim. Bu tartışmalar yapılırken Erbakan’ın pragmatizmi devreye girdi ve köprüyü geçene kadar bazı şeylere "evet" denilebileceği söyledi. Hoca, en çok laik, demokrat, milliyetçi olduğunu söyledi. Abartılı bir şekilde suçlamaları reddetti, mahkemeye çok güvendi ve iltifat etti. Uluslararası dengeleri devreye sokmaya çalıştı. Bir anda AB’ci oldu ve kapatma davasını Avrupa’ya taşıdı. ABD’ye heyetler gönderilmeye başlandı. Yani bu değişimi Erbakan başlattı?"

Bekaroğlu’nun bu soruya cevabı şudur: "Evet, üstelik Adalet ve

Kalkınma Partisi’nin yolunu bunları yaparak Erbakan açtı"154. Ayrıca Mehmet

Bekaroğlu, Erbakan’ın yaptıklarının Adalet ve Kalkınma Partisi’nin işine

yaradığını belirtmiştir155. Erbakan ileriki sayfalarda nedenleri yorumlanacak

olan siyasal bir manevrayla,156 "yenilikçi kanat"a destek vermekle Parti’de

büyük bir şaşkınlığa neden oldu157. Ayrıca, Erbakan söz konusu siyasal

152 Korkut Özal’ın MSP Genel Sekreter adayı olacağı bildiriliyor, Haber, Cumhuriyet, 20 Ekim 1978. 153 Ali Bayramoğlu 28 Şubat bir müdahalenin Güncesi, 2. Baskı 2001, Birey yayıncılık, s.66. 154 http://netsiyaset.wordpress.com/2007/07/27/değişimi-erbakan-başlattı/. 155 Mehmet Bekaroğlu ile 15 Temmuz 2009 tarihinde yaptığımız mülakattan. 156 Bu siyasal manevra Türk siyasi yaşamında “Takiye” olarak kavramsallaştırılmıştır. 157 Sadullah Özcan, Hangisi yenilikçi?, Aksiyon dergisi, 04/08/2001, S. 348. (http://www.aksiyon.com.tr/dergiArsiv.do?yil=2001&sayi=348&sayiKn=348).

Page 72: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

59

manevranın devamında, Adalet ve Kalkınma Parti’sinin ideolojisinin nasıl

şekilleneceğine dair açıklamalarda da bulunmuştur. <öyle ki:

"Türk halkının % 99’u Müslüman’dır. İslami şekilde düşünmek ve yaşamak bu insanların doğal hakları olmalıdır. Nasıl Almanya’da "Hıristiyan demokratlar" varsa, Türkiye’de de "Müslüman Demokratlar vardır"158.

Ama esas şaşırtıcı olay Refah Partisi’nin 4. Büyük kongresinde

olmuştur. "RP’de Değişim" sloganı kongrede büyük ilgi görmüştür. Erbakan

"değişim" ve "muhalefetten iktidara geçme değişimdir"159 sloganlarıyla ortaya

çıkmıştır. Erbakan bu kongredeki konuşmasında devletin, ekonomide,

sağlıkta, eğitimde tekelciliği ortadan kaldırması gerektiğini; devletin müdahil

ve baskıcı olmaması gerektiğini; Refah Partisi’nin serbest piyasacı ve özel

sektörcü160 bir parti olduğunu vurguladı. Ayrıca, merkeziyetçi-bürokratik

sistemin tasfiye edilerek yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerektiğini

savundu161.

Erbakan’ın Kürt sorunu ile ilgili söyledikleri de ilgi çekicidir: Kürt

meselesini, Güneydoğu meselesinden ayırt ederken Kürt sorunun çözümü

için Kürtlere tabii haklarının verilmesi gerektiğini söylüyordu; ana dillerini

konuşma, ana dilleri ile eğitim-öğretim yapma ve medya’dan yararlanma

haklarının verilmesi gerektiğini savunuyordu. Tabi ki bunların

gerçekleşebilmesi ‘İslam kardeşliği’ temelinde olacaktı162. Bahri Zengin,

kendisiyle yaptığım mülakatta Refah Partisi’nin o dönemde bir dönüşüm

158 "Erbakan ile Mülakat", Focus Dergisi, Bonn, 15/01/1996, aktaran Dr. Abdullah Manaz, Dünya’da ve Türkiye’de Siyasal İslamcılık, İzmir, Ulusal Birlik İçin Düşünce-Eylem Vakfı, 1998, s. 388. 159 Sultan Kara- Fehmi Çalmuk, Baskı Devlet yerine hizmet devleti, Vakit Gazetesi, 11/10/1993, s. 1. 160 Vurgulamalar bize aittir. 161 Arif Calban, Refah Partisi 4. Büyük kongreyle yeni bir sayfa açıyor, Milli Gazete, 12/10/1993. 162 Arif Calban, a.g.ky. Önemli bir husus belirtilmesi lazım. Erbakan’ın Kürt sorusu hakkındaki görüşleri, Adalet ve Kalkınma Parti’sinin gerçekleşmiş olduğu Kürt açılımın ve onunla ilgili istenilen talepler ile büyük bir ölçütte örtüştüğünü görüyoruz.

Page 73: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

60

yaşadığını söyledi. Parti bu dönemde sadece dindar kesimi değil, mağdur

edilen herkesi kucaklamayı amaçlamıştır. Yani, Refah Partisi "bütün

insanların hak ve hukukunu ve özgürlüklerini güvence altına almak için

mücadele eden ve dönüşümü yaşayan bir parti olarak sunulmuştur."163

Bu dönemde ayrıca Erbakan’ın kullandığı söylem nedeniyle parti’nin

kitlesellik özelliği kazanamadığı, Hasan Mezarcı tarafından Erbakan’a yönelik

bir eleştiri olarak dillendirilmektedir: "Seçim öncesinde yapılan anketlerde,

Refah’ın oylarının %30’un üzerinde olduğu kesindi. Erbakan, bilerek

isteyerek, kasten bunu geri çekti. Çünkü Erbakan misyonu budur. Misyonu

Müslümanları bölerek, rejime karşı İslami blok oluşturulmasını

engellemektir"164. Abramowitz "Refah Partisi büyüyebilir ama Erbakan

başından alınmalı" derken,165 kimileri de durumu Erbakan’ın karakterine

bağlıyordu. Örneğin Bülent Arınç bu konuda şunları söylüyor:

"Hoca’nın kişiliğini çözmek çok kolay bir şey değil. Hoca çok inançlı, çok azimli bir insan" İslami konularda çok hassas bir insan" Ama ben, işleri noktasında meseleye baktığımda, her insanda olabileceği gibi, çok yanlışlıklar ve hatalar görüyorum. Milli Nizam’dan başlayarak bu güne kadar geldiğimiz noktada, bu siyasi hareketin çok daha başarılı olabilecekken, çok başarılı olmadığını görüyorum. Onun çok başarılı olmasını istemeyen bazı düşüncelerin ve engellerin çıkartıldığını düşünüyorum" "Hoca kendi dünyasında yaşayan ve dünyanın bütün şartlarını, o dünyanın içerisinde varmış gibi kabul eden bir insan. Dış şartlar onu fazla ilgilendirmez""166.

163 Selim, a.g.e s. 58. 164 Hasan Mezarcı, Erbakan Müslümanları Böldü, Siyah Beyaz, 16.01.1996. Aktaran: Dr. Abdullah Manaz, a.g.e. s. 397. 165 Milli Gazete, 11 Ekim 1993, s. 1. 166 Yavuz Selim, a.g.e, s. 53.

Page 74: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

61

Abdullah Gül ise şunları söylüyor: ""Erbakan Hoca’nın da,

arkadaşlarımızın da, partinin de yaptığı bir yanlış vardı bana göre; abartı dolu

benzetmeler yapılıyordu ki, bunlar fayda yerine zarar getiriyordu"."167.

Daha önce de söz edildiği gibi, Türkiye’de bütün İslami partilerin temel

amacı toplumda İslami değerlerin hakim kılınmasıdır. Bunu başarabilmek

için, önce toplumu kucaklayacak bir söylem geliştirip sonra da bu söylemi

uluslararası konjonktürün değerlerine uyarlamaları gerektiğini biliyorlardı.

Bu noktada, hareketin ideolojik ve fikri öncüsü olan Erbakan’ın iki

temel özelliğinden bahsedilmelidir: İlk olarak, dini ibadetlerle siyasi hayatı

içiçe geçirmesidir. Hareketin yenilikçi kanadına tabi kişilerin görüşlerine göre

bunun sonucu olarak İslami hareket bir türlü iktidara ulaşamıyor ve arzulanan

kitlesel söylem bir türlü gerçekleştirilemiyordu. Görüştüğüm Nakşibendi

taraftarı kişinin vurguladığına göre, Erbakan’ın öbür dini oluşumlarla (örneğin

Nakşibendi-Fethullah Gülen gibi) arasındaki temel kavga nedeni de buydu.

İkincisi ise, Erbakan’ın ekonomik sorunları “Milli Görüş” ışığında

çözmeye çalışmış olmasıdır. Fakat 90’lı yıllarda, Erbakan bu sorunları "milli"

anlayış çerçevesinde çözemeyeceğinin farkına varmıştır ve böylece parti bu

yıllarda söylemsel bir değişim/dönüşüm geçirmiştir. (Bu süreç, özellikle Refah

Partisi’nin 4. Büyük kongresi için belirgindir). Her ne kadar fikir kendisinden

çıksa da bu fikirlerin öncü sesi Erbakan olamıyordu, zira bütün bir siyasi

kariyeri boyunca savunduğu fikirleri ardında bırakmak kolay değildi.

Kanımızca, kendisinin dillendiremediği bu yeni iddiaları yetiştirdiği ‘öz

çocukları’nın dile getirmesini bekleyecekti. Nitekim öyle de oldu. Siyasi

167 Yavuz Selim, a.g.e. s. 74.

Page 75: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

62

çocuklarına bu "dava"nın meşalesini devrettiğini söyleyebiliriz. Bir başka

ifadeyle, "dava"ya ulaşabilmek için farklı araçlar, söylemler kullanılacaktı. Bu

çerçevede, Adalet ve Kalkınma Partisi kurulduğunda Erbakan’dan bir kopuş

olmadığı inancına sahibiz. Kopukluk söz konusu olsaydı, o zaman, Adalet ve

Kalkınma Partililerin kullanmış oldukları söylemler Erbakaninkinden farklı

olması gerekirdi, ki öyle bir şey görmüyoruz. Tam tersine, Adalet ve Kalkınma

Partisi’nin yaptıklarından, örneğin referandum, laiklik, Cumhurbaşkanının

halk tarafından seçilmesi konularındaki anlayışları Erbakan’ın 60’lı yıllardan

beri söyledikleriyle örtüşmektedir.

Fazilet Partisi’nde ortaya çıkan, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin de

çekirdeğini oluşturan "yenilikçi" kanat, kitlesellik ve uluslararası konjonktürle

uyum sağlama kriterlerini tamamen yerine getirmektedir. Neo-liberal

konjonktürün Türk siyasi hayatına kazandırdığı Özal, Yeni Sağ, yeni mali

anlayış, yeni vergilendirme sistemi ile özelleştirme gibi hususların yanı sıra,

İslami Kesim ve Hareketin içinde 70li yıllardan beri özlemi çekilen, fakat bir

türlü Gerçekleştirilemeyen “Yenilikçilik” anlayışı da Erbakan desteğinde ve

Erbakan’a rağmen, parti içi muhalefetin siyasal eğilimi olarak İslami siyasi

yaşamının vazgeçilmez söylemi düzeyine yükseltilmiştir. Tabii ki böylesi bir

yaklaşım büyük ölçüde “yenilikçi” kanadın kendisini Erbakan’dan bağımsızca

hareket ettiği savına sığınmasına yeterli zemini hazırlamış gibi

görünmektedir. Dolaysiyla, tezin başında ileri sürdüğüm "süreklilik" savının

bu düzeyde doğrulanmış olduğu söylenebilir. Bir başka ifadeyle "yenilikçilik",

eski siyasi yapılanma içerisinden, onu reddetmeden başlatılan siyasi

eğilimdir. Milli Görüş destekleyen kadro, yeni kadro ile birlikte toplumda

Page 76: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

63

yükselen siyasal paradigmayi ve pragmatizmi benimseyip "yeni" duruşu

(yenilikçi görüşü) sergilemektedir.

Page 77: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

64

II. BÖLÜM

EKONOMİNİN DÖNÜ�ÜMÜ: TÜRKİYE’DE KAPİTALİZMİN

DERİNLE�MESİ

1. OSMANLI’NIN ÇÖKÜ�Ü: MÜSLIM-GAYRI MÜSLIM

KUTUPLA�MASI168

1.1 Emperyalizm kıskacındaki Osmanlı

Türkiye’de kapitalizme girme süreci Tanzimat’la başlamıştır. O

dönemde devletin karar mekanizmalarında etkili olan İngilizlere karşı, tarım

ve küçük el sanatlarıyla geçinen halk katmanlarında bir tepki oluşmuştu.

Gülhane Hatt-ı Hümayunu’nun öngördüğü reformlarla birlikte Hıristiyanlar

Batı Anadolu’daki tarım alanına daha çok ilgi duymaya başladılar. Askerden

dönen Türkler köylerini, köy evlerini tanınmayacak durumda buluyorlardı. Her

yerde Türklerin yerini Hıristiyanlar alıyordu. Eskisi gibi kendi topraklarını

işlemek isteyen Türkler, tefecilerin eline düşüyor ve sonucunda toprağını

satmak zorunda kalıyorlardı. <anslarını başka alanlarda denemek

isteyenlerin topladıkları da yok pahasına satın alınıyordu. Böylece İzmir ve

çevresinde bütün topraklar Hıristiyanların eline geçtiği gibi, İzmir-Aydın

demiryolu yapıldıktan sonra İzmir çevresindeki bu değişim iç kısımlara doğru

genişlemeye başladı. Bütün bunların yöre halkında yarattığı tepkiler o yılların

İngiliz tutanaklarında ve yazışmalarında yer almıştır. Eşkiya yüzünden

köylülerin evlerinden çıkamayıp çiftliklerindeki işleri haftalarca aksattıkları

yolunda birçok rapor vardır. O kadar ki, İngiliz çiftliklerinde çalışan işçileri

168 Bir yandan Batılılaşma örnek alınıyor ama öte yandan Batı etkisiyle güçlenen gayri Müslim nüfusa karşı Müslümanlık kimliği etrafında halk örgütleniyordu. Savaşın ardından nüfus görece homojen bir Müslüman kimliği kazanınca ise laikleşme yönündeki politikalar devreye sokuldu. Çünkü modern sanayi toplumu laik bir hukuk ve yönetim anlayışını gerektiriyordu.

Page 78: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

65

korumak için muhafızlar tutulduğu oluyordu. Bu durumda İngiliz Büyükelçiliği

Batı Anadolu’da toprak satın alan İngilizlerin kendilerini tehlikeye attığını

bildirmek zorunda kaldı (1881). Aynı yıl hükümet, o yöredeki bu tip olayları,

yani halk direnişini bastıramadığı için Aydın Valisini görevden aldı.

Sonuç olarak liberalizm de kapitalizm de Osmanlı İmparatorluğu’nun

sosyal yapısında meydana getirdiği etkilerle, halkın cemaatçi, dayanışmacı

ruhuyla, gelenekleriyle çatışma hâlinde olmuştur. Bu çelişki ve çatışmadan

ötürü Türk sermayeciler halkla ilişkilerinde Batılı anlamındaki liberal değerleri

değil, dinden ve törelerden gelen değerleri kullanmışlardır. Dolayısıyla

Türkiye’de muhafazakarlık, bu tarihsel toplumsal değerlerin muhafaza

edilmesi gerektiğine inanan insanlar tarafından değil, birtakım toplumsal

değerlerin kullanılması gerektiğine inananlar tarafından beslenmiştir. Bir

başka deyişle, 19. yüzyılın sonundan bugüne değin birçok dönemde

muhafazakarlık, politik, ideolojik ve ekonomik bakımdan belirli bir tutumun

ifade biçimi olarak ortaya çıkmıştır. Muhafazakârlık, dine, geleneğe, aileye

önem vermek, otoriteye saygı duymak gibi birkaç temel değere bağlı olarak

anlaşılmış ve açıklanmaya çalışılmıştır. Ne var ki söz konusu bu temel

değerler İslamcılık, Türkçülük gibi başka ideolojiler tarafından da

paylaşılmakta ve savunulmaktadır. Dolayısıyla sadece bu temel değerler

karşısında benimsenen tutumu ölçü kabul ederek muhafazakarlığı anlamak

ve tanımlamak mümkün değildir. Burada sorun muhafazakarlığın, liberalizm

gibi, sosyalizm gibi ilkeleri oldukça açık ve net biçimde ortaya konmuş

akımlar gibi bir akım olmayışıdır. Muhafazakarlığın böyle akımlarla

karşılaştırıldığında çok daha eklektik ve belirsiz bir yapısı vardır. Eğer

Page 79: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

66

muhafazakarlık çoklarının zannettiği gibi sadece dine, geleneğe, aileye ve

benzeri temel değerlere bağlılıktan ibaret olsaydı Cumhuriyet döneminde

Kemalist, pozitivist, seçkinci kadroların dine ve geleneğe vurgu yapan bütün

akımları muhafazakarlık olarak algılamak gerekirdi.

Siyasi ve ideolojik kavramlar farklı dönemlerde farklı koşulları yaşayan

toplumlarda farklı anlamlar kazanmıştı. Bir başka deyişle Türkiye’deki temel

kavramları, Batı’ya endeksli olarak anlamlandırmak yanlış olur169. Türkiye’de

liberal düşüncenin doğuşu ile emperyalizmin Türkiye’ye girişinin eş zamanlı

olması ve Batılı kapitalizmin Türkiye’de bağımsız ve ulusal sermaye

birikimine olanak vermeyişi yeni devletin ideolojisini de belirlemiş ve liberal

anlayış, rejim tarafından tutucu diye nitelenmiştir. Dolayısıyla yansımasını

ulusal pazarlarda bulabilen bir ideolojinin gelişmesi Batılı kapitalizme karşı bir

bağımsızlık savaşı verilmesiyle paralel gelişmiştir. Çünkü yerel toplum

dinamikleri geleneksel değerlere bağlı kalmayı sürdürüyordu. Liberalizm ise

toplumsal dinamiklerin serbest bırakılmasına dayanır.

Türkiye’de liberal düşüncenin maddi temeli olan Batı kapitalizmi ve

onun ürettiği çarpık üretim ilişkileri üzerinde kısaca duralım. Burada "çarpık"

sıfatını kullanırken ülkenin kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan ulusal bir

sermaye birikiminin ve onun sağlayacağı ulusal kapitalist ilişkilerin var

olmayışına vurgu yapmış oluyoruz.

Osmanlı İmparatorluğu’nun serbest kapitalist ticarete açılmasının ilk

aşaması Doğu Akdeniz’de ve Batı Anadolu’da büyük bir etkinlik kazanan

169 Örneğin Osmanlı döneminde ve erken Cumhuriyet yıllarında liberalizm sadece teorik düzeyde kalmıştır. Kaynak: Taner Timur, Osmanlı Mirası, Geçiş Sürecinde Türkiye, Derleyenler: İrvin Cemil Schick, Ertuğrul Ahmet Tonak, 3. Baskı, Belge Yayınları, İstanbul, Ocak 1998, s. 34.

Page 80: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

67

"Levanten şirketler" eliyle başlamıştır. İstanbul, Halep, İzmir olmak üzere üç

önemli merkeze yayılmış olan Levanten şirketler, İngiltere’nin ve İngiliz

sömürgelerinin Osmanlı İmparatorluğu ile yaptığı bütün ticareti tekeline

almıştı. <irket üyesi olmayan tüccarların Doğu Akdeniz ile ticaret yapmaları

kesin olarak yasaklandığı gibi, üye tüccarların ticareti de şirket yönetim

kurulunca sıkı bir biçimde denetleniyordu. Böylece şirketler Osmanlı

İmparatorluğu ile ticaretini çok kârlı bir biçimde yürütüp geliştiriyordu. Bu

durum Batılı kapitalizm içinde çatışmalara neden olmakta gecikmedi.

Ticaretin hiçbir kısıtlamaya bağlı olmadan geliştirilmesini savunan İngiliz

sanayi burjuvazisi, Levanten şirketlerinin tekelci etkinliğinin kaldırılması ve

Osmanlı pazarlarının kendisini güçlenen herkese açık tutması

doğrultusundaki propagandaları yaygınlaştırıyordu. Sonuç olarak İngiltere’nin

Osmanlı topraklarında oluşturduğu eski yapılanmanın yeniden organize

edilmesi kaçınılmaz hâle geldi. İngiliz parlamentosunda liberal ticaret anlayışı

giderek ağırlık kazanmaya başlamıştı. Bir seçkinler kulübü olarak ortaya

çıkan Hristiyan görünümlü Türk tüccarları, bu isteklere boyun eğmek

zorundaydı. Levanten şirketlerin dağılması sonucunda ortaya çıkan boşluk,

pek çok İngiliz şirketi tarafından kısa sürede doldurulmuştur. Özellikle Aydın

demiryolunun yapılmasından sonra İzmir ve çevresinde toprak satın alan

İngiliz şirketlerinin sayısı çok büyük ölçüde artmıştır.

Batılı kapitalizmin daha ilk aşamasında bile Osmanlı ekonomisinin

İngiliz ekonomisine her yönden bağımlı hale geldiği kesindir. O kadar ki,

İngiliz ekonomisinin uğradığı her dönemsel bunalım büyük ölçüde Osmanlı

ekonomisine yansıyordu.

Page 81: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

68

19. yüzyıl ortalarındaki kapitalizm aşamasında birbirlerine çok sıkı bir

biçimde bağlanmış olan emperyalist ülkelerde ortaya çıkan refah etkileri, geri

kalmış ülkelerde de hissediliyordu. Bu bağımlılık tarihsel anlamda daha geniş

kapsamlı (ekonomik, politik, ideolojik) bir bağımlılığı da beraberinde

getiriyordu. <öyle ki, tarihsel gelişim içinde Osmanlı’nın kapitalist ülkelere

olan bağımlılığının ekonomik anlamı, Batılı kapitalizmin Osmanlı’nın üretici

güçlerini kendi çıkarları değiştiğinde yeniden biçimlendirmeleri ve kendi

ekonomilerindeki özellikleri Osmanlı ekonomisine de yansıtmaları demekti.

Bu bağımlılığın siyasal yansımaları ise çok çeşitlilik göstermiştir. Örneğin

1870’li yıllarda Osmanlı’nın kendisine “elçi sultan” dediği Starford Conning

tarafından yönetildiği iddia edilmiştir. Bu dönemde İngiltere’ye değil

düşmanlık göstermek, İngilizlerin iyi niyetinden kuşkulananlar bile vatan haini

sayılabiliyordu170. Yüksek yöneticiler arasında İngiltere’ye bağlılık o ölçüdeydi

ki imzasını "İngiltereli" diye atan bir kabine üyesi Bakanlar Kurulu’nun

görüşmelerinin en gizli metinlerini bile düzenli olarak İngiliz Büyükelçisi’ne

aktarmakta sakınca görmüyor ve bu davranışına şu gerekçeyi gösteriyordu:

"Osmanlı Devleti’nin kendi çıkarlarını gerektiği gibi koruyabilmesi için

İngiltere, devlet sırları da dahil her şeyi bilmek zorunda"171.

Bütün bu gelişmelerin ve değişmelerin bir de halk kesimlerine nasıl

yansıdığına bakmak gerekir. Bu gelişmeler karşısında Batı Anadolu’da

topraklarını ve işlerini kaybeden insanların yol açtığı kendiliğinden halk

hareketleri ayrı bir inceleme konusu olabilecek önemdedir. İngiliz

170 Orhan Kurmuş, Emperyalizmin Türkiye’ye Girişi, 4. Baskı, Yordam Kitabevi, İstanbul 2007, s. 72. 171 Orhan Kurmuş, a.g.e, s. 72.

Page 82: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

69

konsolosluklarına ait belgelerde, eşkiya baskıları yüzünden köylülerin

evlerinden çıkamadıkları ve çiftliklerdeki işlevlerinin bazen haftalarca

aksadığı yolunda birçok bilgi vardır. Batı Anadolu’da baskınların iyice

yoğunlaştığı 1880 yılında çiftliklerinde çalışan işçileri korumak için 43 silahlı

muhafız tutulmuştur. Bu durumda İngiliz Büyükelçiliği Batı Anadolu’da toprak

satın alan İngilizlerin kendilerini tehlikeye sokacaklarını resmen bildirmek

ihtiyacını duydu. 1875 yılında Bergama’da kurulan modern çırçır fabrikasının

sebep olduğu ayaklanma, bu konuda bir başka ilginç örnektir. Elmasoğlu adlı

bir Rum’a ait olan bu fabrikanın kendilerini işsiz, aşsız bırakacağını anlayan

yerli dokumacılar bir taraftan hükümet konağını kuşatıp fabrikanın

kapatılmasını talep ederken, diğer bir grup başka bir fabrikayı temelinden

yıkmaya girişti. Fabrika tümüyle yıkıldığı ve hareket büyük boyutlara ulaştığı

için Balıkesir’den bir tabur asker getirildi. Ayaklanmayı örgütleyenler arasında

4 kadın da vardı. Yakalanarak 19’ar ay hapis cezasına çaptırılmışlardır.

Türkiye Cumhuriyet’nin kurulup ulus-devlet sürecine girilmesiyle

birlikte, yeni devletin kendine özgü bir ekonomik yapıya sahip olması

zorunluluğu belirdi. Bir başka deyişle millî ekonomiye gidilmesi gerekiyordu.

Böylece gayri Müslimlerin sahip oldukları iktisadi konumun yerine Türklerin

geçmesi gerekiyordu172 ve böylece Türkiye millî bir ekonomiye veya milli bir

iktisada kavuşmuş olacaktı. Bu ekonomik anlayış daha sonraları karşılığını

devletçilikte bulacaktı.

172 Korkut Boratav, 100 Soruda Türkiye’de Devletçilik, 1. Baskı, Yelken Matbaası, Mart 1974, s. 20.

Page 83: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

70

1.2. Türk Devletinin Resmî Ekonomik Görüşü: Devletçilik

Devletçilik, Türk Devleti’nin resmî ilkesi olarak kurumsallaşan bir temel

prensip olarak ele alınacaktır. Korkut Boratav, devletçilik ilkesini şöyle

tanımlar: "Devletçilik bir iktisat siyaseti midir? Zaman zaman bu kavramın

liberalizmin karşıtı olarak kullanıldığına tanık olacağız. Böyle hâllerde

devletçilik bir iktisat siyaseti kavramı olan müdahalecilik ile esas olarak

eşanlamlı görülmektedir. Ancak biraz daha yakından bakıldığında, devletçilik

teriminin kapsamı içerisine, müdahaleciliğin özel bir biçiminin, belli ekonomik

faaliyet kollarında (devletleştirmeler veya tesislerin devletçe kurulması

yollarıyla gerçekleşen) devlet işletmeciliği halinde tezahür eden bir biçimin

girdiği anlaşılmaktadır. Farklı bir ifadeyle, devletçilik, genel olarak, devlet

işletmeciliğini de zorunlu bir unsur olarak içeren müdahaleci bir iktisat

politikası anlamında kullanılmıştır."

Mustafa Kemal Atatürk ise devletçiliği şöyle açıklar:

"Türkiye'nin uyguladığı devletçilik sistemi 19. yüzyıldan beri sosyalist

teorisyenlerin ileri sürdükleri fikirlerden alınarak tercüme edilmiş bir sistem

değildir. Bu, Türkiye'nin ihtiyaçlarından doğmuş, Türkiye'ye özgü bir

sistemdir. Devletçiliğin bizce anlamı şudur: Kişilerin özel teşebbüslerini ve

kişisel faaliyetlerini esas tutmak; fakat büyük bir ulusun ve geniş bir ülkenin

bütün ihtiyaçlarını ve (bu uğurda) pek bir şey yapılmadığını göz önünde

tutarak, ülke ekonomisini devletin eline almak. Türkiye Cumhuriyeti devleti,

Türk vatanında yüzyıllardan beri kişisel ve özel teşebbüslerle yapılmamış

Page 84: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

71

olan şeyleri bir an önce yapmak istedi; ve kısa bir zamanda yapmayı başardı.

Bizim takip ettiğimiz bu yol görüldüğü gibi liberalizmden başka bir yoldur"173 .

Devlet, bütün ekonomik faaliyetlere bizzat önderlik edecek, karışacak

ve özel teşebbüsün önemi azalacaktır. Prensipte devlet girişimciliği, bireysel

girişimden üstün olacaktır174. Bu nedenlerle 5 <ubat 1937 tarihinde yapılan

Anayasa değişikliğine göre, Cumhuriyet Halk Fırkası programında yer alan

"altı ok"larından biri olan devletçilik, devletin temel niteliklerinden biri olarak

yerini almıştır.

Devletçilik ilkesinin üzerine oturduğu politik zemin neydi? Ya da yeni

kurulan Türk devletinde ekonomi kimlerin elinde olacaktı? Bu soruların

cevabını Atatürk şöyle verir:

"Bu anda, bundan önceki kurultayları Partimizi doğuran ilk Sivas

kurultayını –ki dış ve iç düşmanların süngüleri altında kurulmuştur-

hatırlamak, geçen 16 yılın bütün hadiselerini göz önüne getirmeyi

kolaylaştırır. Uçurum kenarında yıkık bir ülke" Türlü düşmanlarla kanlı

boğuşmalar... Yıllarca süren savaş... Ondan sonra, içeride ve dışarıda saygı

ile tanınan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet ve bunları başarmak için

arasız devrimler"

Partimizin her kurultayı, denebilir ki, dönem başında toplanmıştır. Bu

kurultayımız ise, geniş ölçüde gelişim içinde bulunduğumuz günlerde

toplanmış oluyor. Akdeniz’i Karadeniz’e demirle bağladık. Anadolu’da özel

şirketler elindeki bütün yolları satın aldık. Geçen dört yılın başlıca işleri

173 http://tr.wikipedia.org/wiki/Devlet%C3%A7ilik. 174 Başvekil İsmet, Fırkamızın Devletçilik Vasfı, Kadro dergisi, 22 Teşrinevvel 1932, s. 4-6.

Page 85: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

72

ekonomi alanında olmuştur. Birçok ülkeler acunsal buhran karşısında

sarsılmış ve umutsuzluğa düşmüşken, biz bu felaket önünde irkilmedik.

Yurdun ekonomisini yeni bir düzene yöneltmiş bulunuyoruz. Asrî ulusal tecimi

denkleştirerek, iç pazarı harekete getirerek kendimizi korumayı başardık. Asıl

önde tuttuğumuz iş, geniş bir endüstri programını gerçekleştirmeye başlamak

olmuştur. Görüyorsunuz ki, yepyeni bir güdümlü ekonomi düzeni kurmakla

uğraşıyoruz"175.

Atatürk’ün sözlerinden, ekonomideki öncülüğün Cumhuriyeti kuran

kadroya ait olduğu anlaşılmaktadır176. Bütün siyasi gücü elinde toplayan

kadroların ekonomik gücü de ellerinde toplamalarını olağan karşılamak

gerekir177.

Bunun nedeni, milli iktisat oluşturma çabalarının devletçi tedbirler

olmaksızın başarısızlığa uğramış olmasıdır. Gerek uluslararası düzeydeki

gelişmelerden alınan destek, gerekse ülkenin ekonomik altyapısının milli bir

ekonomi oluşturmaya elverişli olmayışı, ağırlığın devletçi uygulamalara

verilmesine neden oldu. Bu, bir tür karma ekonomi modeliydi.

1980 sonrasının liberal politikalarıyla birlikte, yaygın anlamıyla bir milli

ekonominin ortaya çıkmasına da tanıklık edildi. Bu süreçte, Türkiye, küçük

esnaf ve zanaatkar konumundaki Anadolu insanının dönüşümüne ve gerek

yerli gerekse uluslararası sermaye ile eklemlenerek modernleşmesine sahne

oldu. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ekonomik dayanığını ‘Anadolu

175 Atatürkün, 1935 yılında CHP kurultayında yaptığı konuşmasından. Aktaran: Bilsay Kuruç, Mustafa Kemal Döneminde Ekonomi, Birinci baskı, Ankara, Bilgi Yayınevi, Aralık 1987, s. 18-19. 176 Bilsay Kuruç, , a.g.e, s. 19. 177 Muzaffer Sencer, Türkiye’nin Yönetim Yapısı, Alan yayıncılık, t.y. s. 112.

Page 86: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

73

Sermayesi’ veya ‘Anadolu Kaplanları’ olarak adlandırılan bu kesim

oluşturmaktadır.

2. ANADOLU SERMAYESİ

Çalışmamızın bu kısmında Anadolu sermayesinin ortaya çıkışı ve

olgunlaşma süreci irdelenmeye çalışılacaktır. Yeni bir orta sınıf hareketi

olarak da görülen Anadolu sermayesinin yeni bir etik ve yaşam tarzının da

olgunlaştırılmasında rol oynadığı ileri sürülmektedir.178 Gerek Adalet ve

Kalkınma Partisi’nin ortaya çıkışında, gerekse günümüz Türkiyesi’nin iktisadi

yaşamında kritik bir rol oynayan Anadolu sermayesinin geçmişi ise oldukça

gerilere uzanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde yerli bir

burjuvazi yaratma çabaları Anadolu’daki etkinlikleri de kapsıyor ve İslam’ın

kapitalizmle bağdaşmaz göründüğü noktalarda ikisi arasında bağlantılar

kurulmaya çalışılıyordu179. Ancak, bu çabaların sonuç vermemesi neticesinde

devletçi seçenek öne çıktı ve bunun paralelinde küçük bir büyük

sermayedarlar grubu yaratıldı ise de, küçük ve orta ölçekli sermayeden

oluşan Anadolu sermayesi işlerini geleneksel zihniyetle yürütmeye devam

etti. Özellikle 80’li yıllar ve sonrasında sermayenin çeşitlenmesi süreci

yaşandı. Sermaye çeşitlenirken Anadolu sermayesi de modern kapitalist

ilişkilerin bir parçası haline geliyor ve bir zihniyet dönüşümü geçiriyordu180.

178 Şennur Özdemir, MÜSİAD: Anadolu Sermayesinin Dönüşümü ve Türk Modernleşmesinin Derinleşmesi, 1. Baskı, Ankara, Vadi Yayınları, Nisan 2006, s. 104-106, 250-254. 179 Zafer Toprak, Milli İktisat-Milli Burjuvazi, İstanbul, Numune Matbaacılık, Eylül 1995, s. 1-9. 180 Şennur Özdemir, a.g.e, s. 101-103.

Page 87: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

74

2.1. Anadolu Sermayesinin Tarihsel ve Felsefi Temeli:

Gümüşhanevi Ekolü

Anadolu sermayesinin Osmanlı’dan kaynaklanan felsefi temeli,

Nakşibendi Tarikatının mensubu olan Ziyaüddin Gümüşhanevi’nin

düşüncelerinde bulunabilir. Gümüşhanevi’nin temsil ettiği düşünce tarzını

açıklamadan, Anadolu sermayesinin ne demek olduğunu ve 90’lı yılların

"millî" anlayışından, "serbest piyasa" anlayışına dönüştürülmesini

kavrayamayız.

Gümüşhanevi’nin esas amacı İslam temelli bir "milli sermaye"

kurmaktı181. Tanzimat Fermanı’yla gelişen olumsuz koşullar karşısında "milli

sermaye" modeli hayata geçirilmeye çalışıldı. Bilindiği gibi Osmanlı

İmparatorluğu’nun Batı sermayesiyle ilişkisi Tanzimat fermanıyla doruk

noktasına ulaşmış, Osmanlı İmparatorluğu artık adım adım Batı sermayesine

entegre olma sürecine girmişti. Gümüşhanevi, Batı ekonomisinin temel

dayanaklarından birinin bankalar, öbürünün de sigorta şirketleri olduğunu

görüyordu.182 Bankalar paranın, sigorta şirketleri de riskinin ticaretini

yapar.183 Banka sisteminin ayrılmaz parçası olan -Müslümanlarca haram

olarak nitelendirilen- faiz meselesinden dolayı, sayıları bir milyonu aşan

Gümüşhanevi’nin müritleri borçlanmış,184 bu nedenden dolayı da

Gümüşhanevi, hem bankaların gücünü kırabilmek için, hem müritlerini

kurtarmak için, hem de toplumu faizden kurtarabilmek için, bir yardımlaşma

181 Soner Yalçın, 8ot Defteri: Dünden Bugüne, İsim İsim Siyasal İslam’ın Gizli Kasaları, Hürriyet Gazetesi, 21/09/2008. 182 Ersin Gürdoğan, Görünmeyen Üniversitesi, 2. Baskı, İstanbul, İz yayıncılık, 1991, s.96. 183 Gürdoğan, a.g.e, s. 96. 184 Ubeydullah Gündüzalp, Gümüşhanevi Ziyaüddin Efendi Hazretleri, İslami Hareket, Aylık gazete, 20 Temmuz 1979, Yil: 2, S: 17, s. 12.

Page 88: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

75

fonu (Karz-ı Hasen) kurmuştur.185 Yani faizsiz ve uzun vadeli borç.186 Bu

fonun amacı, ihtiyacı olan kişiye yardımcı olmaktır. Alınan yardım, daha

sonra, uygun şartlar içerisinde geri ödenecektir. Ayrıca, "yetenekli kişilere

ortaklık yoluyla sermaye sağlanacaktır."187 Böylece millî sermaye korunmuş

olacaktır.188 Anlaşılan Gümüşhanevi, iç üretime endeksli alternatif,

"bağımsız" bir ekonomi modeli sunuyordu189.

Bu ekonomi modeli şu esaslara dayalı idi: <irketleşmenin

özendirilmesi, serbest ticaretin yaygınlaştırılması, özel teşebbüsün teşvik

edilmesi ve imalat sanayi modeli.190 İmalat sanayine geçebilmek için de, kritik

imalat modeli savunuldu. Bu modele göre;

Bir devlet kendi ayakları üzerinde durabilmek için silah ve kağıdı

kendisi üretebilmeliydi. Toplum ise ayakta durabilmek için gıda, tekstil, ilaç

üretebilme kapasitesine sahip olmalıydı.191 Mecbur kalmadıkça yabancı

ürünler alınmamalı, her türlü israftan kaçınmalı ve müsriflere yaklaşılmamalı,

her çeşit ilaç ve yabancı ülkelerden gelen - Müslümanların eliyle

yapılmayan- eşyalara yakın olunmamalı, Müslüman ülkelerin dışındaki

ülkelerden gelen yağ, şeker ve benzeri yiyeceklerle giyeceklerden uzak

durmalıydı.192

185 Gürdoğan, a.g.e, s. 96. Gündüzalp, a.g.m, s. 12. 186 Mehmed Şevket Eygi, Faizsiz Kredi, Bugün Gazetesi, 6 Ocak 1969, s. 7. 187 Gürdoğan, a.g.e, s. 96. 188 Soner Yalçin, 8ot Defteri: Dünden Bugüne, İşim İşim Siyasal İslam’ın Gizli Kasaları,Köse yazısı, Hürriyet gazetesi, 21/09/2008. 189 10.07.2009 tarihinde, Giyasettin Karatepe ile yaptığımız mülakattan. 190 10.07.2009 tarihinde, Giyasettin Karatepe ile yaptığımız mülakattan. 191 10.07.2009 tarihinde, Giyasettin Karatepe ile yaptığımız mülakattan. 192 Gürdoğan, a.g.e, s. 58-59.

Page 89: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

76

Gümüşhanevi, tüketen bir toplum değil, üreten bir toplum fikrini

benimsemişti. Tabii ki bu modelin zemini ancak İslam dini olduğu takdirde

model başarıya ulaşabilirdi.193 Ayrıca Gümüşhanevi’nin bizzat kurduğu vakıf

kütüphanelerle, bilgi ve eylemin iç içe, birlikte büyümesine katkıda

bulunmuştur.194 Gümüşhanevi’ye göre vakıflar, toplumun en iyi

hizmetkarlarıdır.195 Bu ekolden gelen Esat Coşan, "kendi kültürümüze sahip

olmak ve Batı’nın pazarı olmaktan kurtulmak için, temel ihtiyaçlarımızı

karşılayacak bir sanayileşmenin ekonomik ve siyasi bağımsızlığın elde

edilmesinde önemli bir vasıta olduğuna" inanıyordu.196 Erbakan’ın savunduğu

milli görüşün (dinsel görüşün) inandığı ekonominin temelini oluşturan

anlayışın, Gümüşhanevi’nin "milli sermayesi" ile örtüştüğünü görüyoruz.

Gümüşhanevi’nin anlayışını, Mehmet Zahit Kotku ve onun halefi Esad

Coşan sürdürdüler. Örneğin Mehmet Zahid Kotku, memuriyetle uğraşmayın

diyor ve hep ticarete veya şirketleşmeye yönelmeyi teşvik ediyordu.197

Benzer anlayışı Sabahattin Zaim198 de savunuyordu.

2.2. Cumhuriyet Yıllarında Anadolu Sermayesi

Cumhuriyet döneminde hakim anlayış, daha önce açıklamış

olduğumuz üzere devletçilikti ve kalkınma davası, Cumhuriyeti kuran

kadronun elinde olmuştu. Bunun sonucu olarak çoğunlukla tüccar ve esnaf

193 10.07.2009 tarihinde, Giyasettin Karatepe ile yaptığımız mülakattan. 194 Gürdoğan, a.g.e, s. 96-97. 195 Gürdoğan, a.g.e, s. 97. 196 Gürdoğan, a.g.e, s. 98. 197 Mehmet Zahid Kotku, Tasavvufi Ahlak, 2. Kitap, 6. Baskı, İstanbul, Seha yayınları, 1991, s. 112-113. 198 Sabahattın Zaim, İslam-iktisat ilişkileri konusunda çok sayıda makale yazmıştı. Gümüşhanevi ile ilgili bakınız Prof. Dr. Sabahattın Zaim, Türkiye’nin Yirminci Yüzyıl Toplum/İktisat/Siyaset 1. Kitap, Toplum Kalkınmasında "Güzel İnsan" Örneği Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi Hazretleri, İstanbul, İşaret Yayınları, Ocak 2005, s. 22-31.

Page 90: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

77

sınıfını oluşturan Müslümanlar, kalkınma davası dışında kalıp kendi ayakları

üzerinde durmaya çalıştılar. Türkiye çok partili hayata geçtiğinde, ilk kurulan

parti Milli Kalkınma Partisi’ydi. Bizim çalışmamız bakımından böyle bir

partinin kurulması büyük bir önem taşımaktadır; çünkü kurucu üyelerinden

biri olan Hüseyin Avni Ulaş aynı zamanda 2. Grup’un mimarlarından

biriydi.199 Milli Kalkınma Parti’sinin programı "sanayide ve ticarette serbest

rekabet ilkesini200 savunuyordu. Ama esas önemli nokta Parti’nin isim seçimi

idi. Bu isme dikkatle bakacak olursak, ekonomide hiçbir söz sahibi olmayan

kesimlerin bir "istek" ve "arzulanan bir durum"u ifade etmesiydi. Milli

Kalkınma Partisi’nin "milli" kelimesi, 1. bölümde izah ettiğimiz gibi, din

anlamına gelmektedir. Kalkınma kelimesi ise, bir durumun noksanlığını

açıklamaktadır. Yani ekonomiden Müslümanların pay alamadıklarını

göstermektedir.201 Ayrıca Demokrat Parti’nin ve Milli Kalkınma Partisi’nin

1946 yılındaki milletvekilli adayların mesleki durumlarına bakılacak olursa,

Cumhuriyet Partisi’ninkine göre, serbest meslek sahiplerinin ağırlıklı olarak

DP ve MKP’de yer aldıkları görülmektedir. Örneğin DP’de 43 kişidir, MKP’de

23 ve CHP’de ise ancak 2 kişidir.202 Anlaşılan Cumhuriyet yıllarında, Anadolu

sermayesi, bir "dağınıklık süreci" yaşamıştır. Fakat Türkiye, çok partili hayata

girdiğinde, Anadolu sermayesi de bir ölçüde "siyasi toparlanma" sürecine

girdi. Bir başka ifadeyle, Marshall Planı uygulanmaya başlandığında, Türkiye

199 Erol Tuncer, 1946 Secimleri, Tesav yayınları, Ankara 2008, s. 14. 200 Erol Tuncer, a.g.e, s. 26. 201 İsimler konusunda, ayrıntılı olarak 3. Bölümde ele alınacaktır. 202 Erol Tuncer, a.g.e, s. 82, 86-87.

Page 91: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

78

demokratikleşme ya da liberalleşme203 sürecine girdiğinde, bu durum

Anadolu sermayesi için de bir çıkış noktası oldu.

2.2.1. Demokrat Parti Döneminde

1950 yılında Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte ithalat

ağırlıklı bir politika izlendiğinden dolayı,204 Gümüşhanevi’nin temsil ettiği

ekonomi anlayışına ters düşüldü. Buna rağmen Gümüşhanevi ekolünün

şeyhi Mehmed Zahid Kotku, “Gümüş Motor”205 fabrikasını kurdu. Gümüş

Motor fabrikasının kurulması, özel sektörün ağır sanayiye yönelik ilk

teşebbüsüydü206 ve çok ortaklı model üzerine kuruluydu.207 Esas amaç, millî

bir sanayi kurmaktı.208 Yaratılmaya çalışılan "millî sermaye" söylemi anti

Yahudi bir tonlamayı da içeriyordu.209

Fabrikanın Genel Müdürü Necmettin Erbakan’dı ve bu görevi 1956-

1963 yılları arasında yürüttü.210 1950’li yılların bizim konumuz açısından en

önemli olayı Gümüş Motorun kurulmasıdır. Fabrikanın ömrünün ne kadar

olduğu değil; esas önemli olan Anadolu sermayesinin ilk adımlarını atmış

olmasıdır.

203 Cem Eroğul, Demokrat Parti (Tarihi ve İdeolojisi), Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Sevinç matbaası, Ankara 1970, s. 5. 204 Soner Yalçın, 8ot Defteri: Dünden Bugüne, İşim İşim Siyasal İslam’ın Gizli Kasaları, Hürriyet Gazetesi, 21/09/2008. 205 Gümüş kelimesi muhtemelen Gümüşhanevi adından mülhemdir. 206 Ersin Gürdoğan, a.g.e, s. 98. 207 10.07.2009 tarihinde, Giyasettin Karatepe ile yaptığımız mülakattan. 208 Soner Yalçın, 8ot Defteri: Dünden Bugüne, İsim İsim Siyasal İslam’ın Gizli Kasaları, Hürriyet Gazetesi, 21/09/2008. 209 M. Şahap Tan, Müslüman Anadolu Tüccarı, Bugün gazetesi, 27 Ocak 1968, s. 3. Ayrıca bakınız Yahudi Sömürüsüne Karşı, Müslüman Ülkelerle İşbirliği Yapalım, Bugün Gazetesi, 24 Nisan 1968, s. 5. 210 Necmettin Erbakan, Milli Görüş, Dergâh yayınları, İstanbul, t.y, s. 7.

Page 92: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

79

2.2.2. Erbakan’ın Ekonomi Anlayışı

Erbakan’ın ekonomi anlayışı, konumuz bakımından büyük önem

taşımaktadır. 1. bölümde ifade ettiğimiz gibi, Refah Partisi’nin gerçekleştirmiş

olduğu 4. Büyük Kongre’deki Erbakan’ın konuşmasında, serbest piyasa ve

özel sektör terimlerini çok sık telaffuz etmeye başlaması, onun Gümüşhanevi

felsefesinden uzaklaştığının en belirgin göstergesidir. Erbakan, “Anadolu’nun

kalkınabilmesi için, işçilerin katılımıyla Bölgesel Kalkınma <irketleri kurulması

lazım” diyordu211. Tabii ki bu modelin başarıya ulaşabilmesi için, Erbakan’ın

tabirine göre, "devletçilik ufki olarak tatbik edilmeliydi".212 Ufki devletçilik

terimiyle Erbakan’ın ne demek isteğini şu sözler ortaya koyuyor: "Ufki

devletçilik, yani projesinin, alt yapısının, bütün devletçe yapılması icap ed en

her türlü imkanlar devlet tarafından getirilecek yukarıdan aşağıya doğru; fakat

sahibi olmak deyince, devlet sahibi olmayacak, o bölgenin sakinleri olacak.

Devletçilik yukarıdan aşağıya doğru tatbik edilecek. Sakuli tatbikten

maksadımız, aynı zamanda devletin sahip olmasıdır. Biz, ufki devletçilik ile

Anadolu’nun kalkınacağına inanıyoruz. Bundan dolayı da bölgesel

dengesizliğin giderilmesi için bu temel prensibin benimsenmesini şart

görüyoruz".213 Anlaşılan Necmettin Erbakan devletçiliğe, ilke olarak karşı

değil, sadece hakim olduğu felsefesine karşıdır. Bir başka ifadeyle

Erbakan’ın tutumunu belli bir noktaya kadar "millî" olarak değerlendirebiliriz.

O, bu anlayışın ağır sanayi hamlesiyle gerçekleşeceğini savunuyordu. Bu

211Necmettin Erbakan, a.g.e, s. 122. 212Necmettin Erbakan, a.g.e, s. 122. 213Necmettin Erbakan, a.g.e, s. 123.

Page 93: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

80

söylem etrafındaki gayretler de 1960’lı ve 1970’lı yıllarda ivme kazanmaya

başlamıştır.

2.2.3. 1960’lı-1970’li Yıllarda, Anadolu Sermayesi

Yukarıda vurguladığımız gibi, devletin dışındaki ilk ağır sanayi

hamlesi, genel müdürlük görevini Necmettin Erbakan’ın yürüttüğü Gümüş

Motor fabrikasının kurulmasıyla başlatılmıştır. Erbakan bu görevi 1963 yılına

kadar yürütmüştür. Sonra 1966 yılı başında Türkiye Ticaret Odaları, Sanayi

Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Sanayi Dairesi Başkanlığını yapmış ve

1969 yılının Mayıs ayında Türkiye Odalar Birliği Başkanlığına getirilmiştir214.

Erbakan, o dönemin başbakanı Süleyman Demirel ile ihtilafa düşmüş ve

olaylı bir şekilde birliğinden ayrılmak zorunda kalmış ve Konya’dan bağımsız

milletvekili seçilip Milli Nizam Partisi’ni kurmuştur. Milli Nizam Partisi’nin

kurulmasıyla birlikte, Gümüşhanevi dergahı, siyasette adımlar atmaya ve

iktidara gelecek bir millî sermaye hamlesi projesini yürürlüğe koymaya

başlamıştır.215 Fakat bu parti kısa ömürlü olmuş ve Anayasa Mahkemesi

kararıyla kapatılmıştır. Kapatılmanın hemen ardından Erbakan İsviçre’ye

gitmiş ve orada inzivaya çekilmiştir. Bu süreçte kurulan şirketlerin üyeleri

arasında Milli Nizam Partisi’nin mensupları da vardı. Örneğin İPA Gıda ve

İhtiyaç Maddeleri Pazarlama Anonim <irketi’nin yönetim kuruluna katılanlar

arasında Hasan Tahsin Armutuçuoğlu, Mehmet <atoğlu, Orhan Batı,

Abdülkerim Doğru, Enver Muammer Özkan vardı. Bir diğer şirket olan Nidaş

Nizam Neşriyat ve Dağıtım <irketi’nin yönetim kuruluna katılanlar arasında

214 Necmettin Erbakan, a.g.e, s. 8. 215 Soner Yalçın, 8ot Defteri: Dünden Bugüne, İsim İsim Siyasal İslam’ın Gizli Kasaları, Hürriyet Gazetesi, 21/09/2008.

Page 94: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

81

Hasan Aksay, Fehmi Cumalıoğlu, Hasan Tahsin Armutuçuoğlu, Mehmet

<atoğlu, Orhan Batı gibi isimler yer alıyordu.216 Ayrıca o dönemdeki bir diğer

önemli gelişme Anadolu Sermayesi’ni teşvik eden ilk İslamî günlük gazete

olan "Bugün Gazetesi"nin çıkarılmasıdır. Bugün gazetesinin önemini çok

büyüktür; çünkü İslamî sermayeyi teşvik ediyordu. Örneğin, gazetenin sahibi

Mehmet <evket Eygi, Helal Anonim <irketi kurulmasını teklif etti. Katılmak

isteyenlerde aranan koşullar muvaffak bir tacir olması, halen iyi bir işi

bulunması, Müslüman olması, az da olsa sermaye koyabilecek imkana sahip

bulunması, az konuşması, inatçı olmamasıyıdı.217 Bu şirketleşme Milli

Selamet Partisi döneminde de devam etmiştir. Örneğin Mila <irketi, Milsam

Basım Sanayii, EFİTA<, Elif Hayvancılık, Sürtaş, GİPA gibi şirketler. Bu

şirketlerin özelliği partiye üye kişilerin kurduğu şirketler olmaları ve bankalarla

çalışmamalarıydı. Bir başka ifadeyle bu şirketler, gayri resmi bankalar olarak

da işlev görüyorlardı. Milli Selamet Partisi iktidardayken, sanayi konusunda

önemli bazı adımlar atıldığını söyleyebiliriz. "Ağır Sanayi Anadolu Kalkınması

Mitingi" bu dönemde yapılmıştır.218 Malatya’da TEMSAN, MAKSAN

fabrikaları kurulmuştur.219 Kırşehir’de Lastik fabrikası,220 Amasya’da şeker

fabrikası,221 Bolu’da GERKONSAN fabrikası,222 Konya’da TÜMOSAN

fabrikası gibi Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde fabrikalar kurulmuştur.223 Genel

216 Soner Yalçın, Hangi Erbakan, 6. Baskı, İstanbul, Su yayınları, Haziran 1999, s.58-59. 217 Mehmet Şevket Eygi, Kurucular Buyursun, Bugün Gazetesi, 13 Nisan 1968, s. 1 ve 7. Son iki nitelik, ekonomik girişimlerle cemaat etkinliklerinin nasıl iç içe girdiğini göstermektedir. "Az konuşan" yani "ketum insan" isteniyor; cemaatin sırlarını açığa vurmayacak kişiler. Bu kişilerin aynı zamanda "inatçı" olmaması; yani mutî olması da istenmektedir. 218 Erbakan Diyor Ki…, MSP Gençlik Teşkilatı Yayınları, ty, s. 108. 219 Erbakan Diyor Ki…, a.g.e, s. 94. 220 Erbakan Diyor Ki…, a.g.e, s. 116. 221 Erbakan Diyor Ki…, a.g.e, s. 118. 222 Erbakan Diyor Ki…, a.g.e, s. 128. 223 Erbakan’ın Konuşması, MSP Gençlik Teşkilatı Yayınları, ty, s. 49.

Page 95: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

82

olarak fabrikaların ürettikleri ürünlerin seçiminde, Gümüşhanevi’nin devlet ve

toplum kalkınma modelinden esinlenildiği görülür. Bu ağır sanayi hamlesi

projesinin hayata geçirilebilmesinde Devlet Planlanma Teşkilatı’nın (DPT)

önemi büyüktür. Çünkü Devlet Planlama Teşkilatı’nda çalışan üst

kademedekilerden bir kısmı Mehmet Zahid Kotku’nun müritlerinden

oluşuyordu. Örneğin Devlet Planlama Teşkilatı’nda Yabancı Sermaye Dairesi

Başkanı Muammer Dolmacı’nın yanı sıra, Rasim Özdenören, Akif İnan,

Erdem Beyazıt, Alaaddin Özdenören, Bahri Zengin, Hasan Seyithanoğlu,

İsmail Kıllıoğlu, Osman Sarı, Atasoy Müftüoğlu, Yusuf Yazar, Nabi Avcı ve

Ahmet Kot gibi isimler yer alıyordu.224 Gürdoğan, müritlerin özelliklerini şöyle

tanımlıyor: ""bilinen memur tipine kesinlikle uymaz, günün moda değerlerine

ve kurallarına aldırış etmezlerdi. Elden geldiğince Batı’dan bağımsız, tüketim

ekonomisinin tuzaklarına düşmeden, ülkenin gerçek ihtiyaçlarına dönük,

yapay tüketimi körüklemeyen bir ekonomi politikası geliştirilmeye

çalışılıyordu. Daha önemlisi bu ekip, Batı’nın etki alanından çıkmak için

Müslüman Ülkeler arasında işbirliği yapılmasının zorunluluğunu düşünüyor

ve yapılması gerekli ilk hamleleri gerçekleştirmeye gayret ediyordu.

Planlamada çoğunluk, Batı’nın dışında sağlıklı bir güç birliği oluşturmanın

temelde kültürel değerlere dayandığının da bilincindeydi. Bununla birlikte,

ulusal gücü aşan bazı alanlarda Müslüman ülkelerle ortak yatırımlara

gidilmeye çalışılıyordu. Ticaret ve sanayide işbirliğine gitmenin sağlıklı bir

birlik oluşturmada önemli bir başlangıç olabileceği düşünülüyordu. Önerilen

politikalarla Batı’nın ekonomik açıdan gelişmekte olan ülkeler için öngördüğü,

224 Gürdoğan, a.g.e, s. 32.

Page 96: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

83

çağdaşlaşma ve modernleşme gibi değişik kavramlar arkasına saklanarak

benimsetmeye çalıştığı ekonomik ve sosyal yapının dışına çıkılmaya

çalışılıyordu"".225 Zaten o dönemde temel prensibi faizsiz çalışmak olan

"Dünya İslam Bankası" kurulmuştur. Bu banka iki önemli faaliyette

bulunuyordu: İktisadi yatırımlar ile içtimai yatırımlara katılmak.226 Bu kuruluş,

İslam dünyasının IMF’si gibi görülüyordu ve o dönemde Türkiye’de

TÜMOSAN şirketine yardım sağlamıştı.227

DPT’nın kritik isimlerinden biri olan ve sonrasında Başbakanlığa

seçilecek olan Turgut Özal ekonomi icraatıyla Türk ekonomik ve siyasi

yaşamına damgasını vurmuştur. Özal’ın amacı "Türk ekonomisini piyasa

ekonomisi haline dönüştürmek ve özel sektörün ekonomik faaliyetlerini

artırmaktı. Hele Anadolu’da toplanan bir sermayenin yatırıma dönüşmesi

karşısında çocuk gibi sevinirdi".228 Turgut Özal, Türkiye’nin, karma ekonomi

düzen içerisinde, hakimiyetin kayıtsız şartsız milletin olması ilkesine

dayanarak demokratik yollarla kalkınabileceğini düşünüyordu. Ve bu konuda

Devlet Planlanma Teşkilatı’nın rolü çok büyüktü.229 Turgut Özal bu hayalini,

225 Gürdoğan, a.g.e, s. 32-33. 226 Prof. Dr. Sabahattin Zaim, Dünya İslam Bankası, Sebil haftalık gazete, 30 Mart 1979, S. 169, s. 10. 227 Prof. Dr. Sabahattin Zaim, a.g.m, s. 10. Dünya İslam Bankası, faizsiz çalıştığı için, Batının bankacılık sistemine bir nevi meydan okuyordu. "…İktisadi yatırımlara ortak olarak katılır. Tıpkı bizim Sinai Kalkınma Bankası’nın yeni kurulan müesseselerde ortak oluşu gibi… Dünya İslam Bankası da kendisine takdim edilen proje içinde uygun gördüklerini, o ülke devletinin, hükümetinin de rızasını almak şartıyla ele alır, raporlarını inceler ve ona belli bir nisbette katılır. Böylece kredi şeklinde değil, sermaye ortaklığı şeklinde katılır; kâr ve zararına iştirak etmiş olur. İçtimai sahadaki yatırımlara ise karz-ı hasen biçiminde katılmış olur. Dolayısıyla kârlı yatırımlara katılmış olursa bu, tabii bankanın kaynağını geliştirmiş olacaktır. Bu bakımından tabii banka, son derecede dikkatli ve ihtiyatlı şekilde hareket etmektedir" 228 Hasan Celal Güzel, "Yeşil Sermaye"nin Serencamı, Radikal Gazetesi, 02/11/2006. 229 DPT Müsteşarı Özal: Hiçbir hükümetin politikasını müdafaa mecburiyetim yoktur, Bugün Gazetesi, 24 Nisan 1971, s. 8. "DPT, Üzerine düşen Görevini Yapmıştır", Bugün Gazetesi, 25 Nisan 1971, s. 6.

Page 97: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

84

12 Eylül’ün verdiği imkanlardan faydalanarak, 24 Ocak kararlarıyla, hayata

geçirmeye başlamıştır.

3. 24 OCAK KARARLARI VE NEO-LİBERALİZM

Turgut Özal’ın ekonomide uygulamak istediği anlayış ve neo-

liberalizmin Türkiye’ye girmesi eş zamanlıdır. Bunun için iki temel gerekliliğin

sağlanması söz konusuydu. Birincisi, hukuksal, toplumsal, siyasal

pürüzlerden arınmış bir zemin ki bu 12 Eylül ile sağlanmıştır. İkincisi, bu

zemin üzerinde uygulanacak doğru kararların alınması (24 Ocak kararları).

24 Ocak kararlarının uygulanmasıyla birlikte Türkiye neo-liberalizm

dönemine girmiştir. Postmodernizm kitabının yazarı olan Ali Akay’a göre bu

dönemde neo-liberalizme paralel olarak postmodernizm dönemine de

girilmiştir230. Turgut Özal’ın dediğine göre: "Bizim uyguladığımız ekonomik

program, Başkan Reagan’ın programının aynısıdır. Aradaki tek fark bizim

uygulamaya ondan önce başlamış olmamızdır". Yani Türkiye’de

uygulanmaya çalışılan ekonomik model, Reganizmle tamamen

örtüşmektedir231. Bu akımın temel felsefesi, özel teşebbüse önem vermesidir.

Devletçilik ve millileştirme geri plana itilmiştir. Yani "özel iyidir, kamu kötü".232

24 Ocak kararlarına bakıldığında, uluslararası konjonktürün de mümkün

kıldığı bir ortamla birlikte, Türkiye yeni bir döneme girmiştir. Bu dönemde ithal

ikamesi yöntemi yerine, ihracata yönelik sanayileşme modeline geçilmiştir.

Faizin belirlenmesi devlet eliyle değil, piyasa tarafından yapılacak, yabancı

230 Ali Akay, Postmodernizm, 1. Baskı, İstanbul, L&M Yayınları, 2005, s. 12. 231 Fikret Başkaya, Devletçilikten 24 Ocak Kararlarna, 1. Baskı, Ankara, Birlik Yayınları, 1986, s. 205. 232 Andrew Heywood, Siyaset, 3. Bölümü çev Bekir Beraat Özipek, Ankara, Liberte Yayınları, Şubat 2006, s. 70.

Page 98: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

85

sermayeyi özendirmek için önlemler alınacaktır.233 Böylece, 12 Eylül askerî

müdahalesiyle uygulamaya konulan 24 Ocak kararları ile Anadolu sermayesi

ivme kazanmaya başladı. Anadolu sermayesinin ivme kazanmasının mimarı

ve aktörü ise bilindiği gibi Turgut Özal’dı234.

3.1. Özal Döneminde Anadolu Sermayesinin Konumu

Yukarıda bahsedildiği gibi, 24 Ocak kararları, Türk ekonomisinde köklü

değişime neden olmuştur. Öncelikle ithal ikameci modelden, ihracata dayalı

modele geçilmiştir. Bir başka ifadeyle, "devlet merkezli ekonomik işleyişten

toplum ve piyasa merkezli bir işleyişe geçişin alt yapısı hazırlanmıştır".235

Nitekim, bu modele geçişle, tüketici eğilimlerin artacağının sinyalleri

verilmiştir.236 1980’li yıllarda İhracata dayalı ekonomi modeli uygulanmaya

başladığında, iki sorunla karşı karşıya kalındı. Birincisi, Türk ekonomisine

yön veren kurumların yeni ekonomi statüsüne intibak sağlaması gerekiyordu,

yani yapısal dönüşümler söz konusuydu; ikincisi iç tasarrufların yetersizliği ve

dış kaynak sorunuydu.237 Ne var ki, kalkınmayı hızlandıracak geniş sermaye

alanlarına gereksinim vardı. Bunun başarılabilmesi için, çoğunluğu oluşturan

dindar kesimin "yastık altında" sakladıkları parayı ekonomiye dahil etmesi

gerekiyordu. Onun için Özal döneminde, "faizsiz bankacılık" veya "İslamcı

bankacılık" modeli uygulanmaya başlandı. Özal’ın güvenoyu almadan ilk

imzaladığı kanun, faizsiz bankacılıktı.238 16 Aralık 1983 tarihinde çıkarılan

233 Osman Ulugay, 24 Ocak Deneyimi Üzerinde, Hil yayınları, 1984, s. 21. 234 Korkut Boratav, Türkiye İktisat Tarihi, İstanbul, Gerçek yayınevi, 1995, s. 122. 235 Şennur Özdemir, a.g.e, s. 101. 236 Boratav, a.g.e, s. 123. 237 Selçuk Uğur Akalın, Türkiye’de Devlet Sermaye İşbirliğinin Ekonomi Politiği, İstanbul, Set yayınları, 2002, s. 88. 238 İlhan Selçuk, Dinci Bankacılık, Cumhuriyet gazetesi, 11/12/1999.

Page 99: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

86

kararnameyle özel finans kurumlarına izin verildi ve Bankalar yasasının 96.

maddesiyle "bankalar kuruluna tanınan bankalar dışındaki mali kurumların"

faaliyet esaslarını düzenleme yetkisi kullanılarak yeni para odaklarının

temelleri atıldı.239 <öyle ki, Al Baraka Türk ve Faysal Finans 1984 yılında

kuruldu ve 1985 yılında faaliyete geçti. Kuveyt Türk, 1988 yılında kuruldu ve

1989 yılında faaliyete geçti; İhlas Finans Kurumu A<, 1991 yılında kuruldu ve

aynı yıl faaliyete geçti.240 Bu kurumların İslam hukukuna göre yönetildikleri

iddia ediliyordu. Bunların dışında o dönemin başbakanı Turgut Özal, o

günlerde şu düzenlemeleri yapmıştı:

"Kurulan kurumlar T.C yasalarından, bu yasalarla belirlenen mali

yükümlülüklerden muaf tutuldu,

Korkut Özal’ın İslam Kalkınma bankası danışmanı olmasının ardından

Arap-İslam sermayesinin, Türk şirketleriyle eşdeğer haklar elde etmesini

kolaylaştıran yasa değişiklikleri yapıldı,

İslam Konferans Örgütü’ne bağlı Ekonomi ve Ticari işbirliği komitesi

(İSEDAK) kararları doğrultusunda Türkiye’ye İslamî sermaye akışını

kolaylaştırmak için, İslam Kalkınma Bankasının vergi muafiyeti genişletildi.

Türk Bankaları, mevduatlarının yüzde 10-15’ini, Merkez Bankası’na

yatırma zorunluluğundayken, İslam bankalarının Merkez Bankası’na

mevduatlarının %10’unu geçmeyen yatırımlarda bulunması zorunlu tutuldu.

Dahası bu bankaların iştirak hesaplarının sadece %1’i Merkez Bankası’na

yatmaktaydı. Böylece Özal, faizle çalışan geleneksel bankacılığın yerleştiği

239 Özal Kurdu A8AP Yüceltti, Cumhuriyet gazetesi, 25/03/1998. 240 Özal Kurdu A8AP Yüceltti, Cumhuriyet gazetesi, 25/03/1998.

Page 100: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

87

Türk bankalarının aleyhine, İslamî bankaların çıkarına uygun düzenlemeler

yapmış oldu,bu düzenlemelerle mevduat %118 arttı"241.

Özal’ın bu yasal çerçevesinden dolayı, Anadolu sermayesinin

uluslararası ekonomi sistemiyle ilk teması gerçekleşmiş oldu. Artık küçük

şirketler birleşme yoluyla, çok ortaklı şirketlere dönüşüp 1989 yılında büyük

holdingler durumuna geldiler. Onların arasında Konya’da kurulan

KOMBASSAN ve Yozgat’taki YİMPA< da vardır.242 Anadolu sermayesinin

omurgasını oluşturan kesim, yani esnaf, tüccar ile küçük ve orta ölçekli

işletmeler (KOBİ’ler)243, 80’li yıllarda Avrupa Birliği fonlarından destek

sağladılar244. Özal’ın tabiriyle "orta direk" olarak adlandırılan Anadolu

sermayesi, uluslararası konjonktürün yarattığı imkanlarından "faydalanarak"

palazlanmaya başladı.

3.2. 90’lı Yıllarda Anadolu Sermayesinin Konumu

90’lı yıllarda Anadolu sermayesinin "iktidara doğru" tırmanış süreci

irdelenecektir. Özellikle, yükselişi sağlayan etkenler ve siyasetteki duruşları

üzerinde durulacaktır.

3.2.1. Anadolu’nun Sermayesinin Yükselişini Belirleyen Etkenler

Milli Görüş geleneğinden beslenen Özal, iktidara geldiğinde, Türkiye’yi

sürükleyecek bir "orta direk" projesi inşa etmeye başladı. 1990’dan sonra,

241 Türkiye İslami Sermaye Kıskacında, Cumhuriyet gazetesi, 19/10/2005. 242 Miyase İlknur, Siyasal İslamın Para ile Dansı-4: Avrupa’daki Cemaatler, Cumhuriyet Gazetesi, 15/09/2008. 243 Özdemir, a.g.e, s. 103. 244 Avrupa Birliği fonları için ayrıntı bilgi için bakınız: Özlem Yonar, Avrupa Birliği 2004 Genişlemesinin KOBİLER Üzerindeki Olası Ekonomik Etkileri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Başkent Üniversitesi Avrupa Birliği ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Uluslar arası İlişkiler Anabilim Dalı Avrupa Birliği Yüksek Lisans Programı, Ankara 2006.

Page 101: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

88

Özal iktidarının yarattığı yasal çerçeve ile, "teknolojinin ve makineleşmenin

verdiği imkanlardan faydalanılarak sınai üretimine girildi. Bu anlayış yurt

dışına da aktarılmaya başlandı. Sovyetler Birliği’nin çözülmesinden sonra,

başlayan bu süreç ivme kazandı. Anadolu sermayesi bu gelişme ile, Orta

Asya’ya açılmaya; fabrikalar kurmaya ve var olan fabrikaların alt yapılarını

düzenlemeye ve oluşturmaya başlamıştır. Ayrıca Çin’de de fabrika kurulmuş,

Anadolu sermayecilerin bu hareketliliğinin sonucunda da, kalite standartları

yükselmiştir. Malların serbest dolaşımı, aynı zamanda kültür dolaşımını da

beraberinde getiriyordu".245 <ennur Özdemir, uluslararası konjonktürü şöyle

açıklıyor: ""Bu gelişmeler hiç kuşku yok ki genelde İslam ülkelerinde özelde

Türkiye’deki İslami kesimde bir güven unsuru yaratmıştır. Bu güven unsuru

yeni bir İslami ekonomi yaratma veya kendilerine has bir ekonomik işleyişin

çağa uygun dinamiklerini yaratma konusundaki çabalara da öncülük

etmektedir. Bu çabalar başarıya ulaşsın veya ulaşmasın, bütün bunlar

modernite adına hareket eden ulusal ve uluslararası dinamikleri kaygıya

düşüren nedenlerdir"246.

1992 yılında Müstakil İşadamları Derneği (MÜSİAD) kuruldu.

Derneğin açılımında, "Müstakil" kelimesinin yer alması, Anadolu

sermayesinin, devletin ekonomi felsefesinden bağımsızlığını ifade ediyordu.

Artık Anadolu sermayesi veya Özal’ın kullandığı terime göre, orta direk,

sistematik bir şekilde örgütlenmeye başladı.

245 Yaptığım mülakattan, ama kişiler isim vermek istemediler. 246 Şennur Özdemir, Yeşil Sermaye Söylemi, Ekonomik Kurumlar ve Terimler Sözlüğü, Ankara, Özgür Üniversitesi Yayınları, 2007, s. 1358-1359.

Page 102: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

89

Anadolu sermayesinin yükselişinde büyük katkı sağlayan olay 27 Mart

yerel seçimleridir. Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler (KOBİ)’lerin

desteğiyle Refah Partisi 28 büyük kentin belediye başkanlıklarını kazanmıştı.

Milli Nizam Partisi ile Milli Selamet Partisi’nin halefi olan Refah Partisi’nin

yerel seçimlerdeki başarısının arkasında yatan sebebin, büyük-küçük

sermaye ayrımı üzerinden gerçekleştiğini söyleyebiliriz.247

90’lı yıllarda Anadolu Sermayesi’nin yükselişinin bir başka nedeni de

ülke genelinde, hem Ticaret ve Sanayi Odalarının yönetim kurullarında

çoğunluğa hem de organize sanayi bölgelerinin yönetimlerinde söz sahibi

olmaya başlayıp, sanayi bölgelerinin alt yapısını hazırlamış olmasıdır.

Refah Partisi’nin getirdiği bir başka anlayış da imar konusundaydı.

Görüştüğüm kişilerin görüşlerine göre "27 Mart seçimlerinden önce, imar

işleri, toprak sahibi ve laik kişilerce yürütülüyordu. Toprak sahibi olan dindar

kesim, rüşvet alıp verme ilişkilerine de girmedikleri için248, imar işlerindeki

kazançtan mahrum kalıyorlardı. 27 Mart seçimlerden sonra, bir çok büyük

kent, Refah Partisi’nin eline geçince durum değişmeye başladı. Toprak sahibi

olan dindarlar, Refah’lı Belediye Başkanları ile iş yapmaya başladı; böylece

‘hem rüşvet verme zorunluluğu ortadan kalkmış, hem de helal yoldan kazanç

kapıları açılmış’ oldu. Bu nedenler, sonraki yıllarda güçlü ve gelişmekte olan

zengin sınıfı yarattı".

247 Özdemir, a.g.m, s. 1357 248 Yaptığım mülakattan, ama kişiler isim vermek istemediler.

Page 103: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

90

Tabii ki Anadolu sermayesinin yurtiçi ve yurtdışındaki yükselişi,

ülkedeki rahatsızlığı arttırmaya başladı. Bu rahatsızlık en somut ifadesini 28

<ubat sürecinde buldu.

3.2.2. 28 �ubat ve Anadolu Sermayesi

Anadolu sermayesinin birinci ve temel özelliği devletten "müstakil"

olmaktır. Bu tabii ki, devletten bağımsız ekonomik faaliyet anlamına

geliyordu; yani "gayri resmi banka" (veresiye vermek, metotlarından bir

tanesi) işlevi görüyor; birbirleriyle faizsiz işlem yapıyorlardı. Bu kültürün insan

öğesi, ağırlıklı olarak cemaatlerin etkisi249altıda kalmıştı. Görüştüğüm

kişilerin görüşlerine göre, "Artık cemaatler halk üzerindeki etki ve ağırlığını

giderek artırıyordu. Bunu nasıl mı gerçekleştiriyorlardı? Sivil toplum

örgütlerinin içinde aktif bir rol oynamak ve mahalle örgütlenmeleriyle"250.

Anadolu sermayesinin yarattığı serbest mal dolaşımı beraberinde, yeni

bir kültür dünyasını da getirmiştir. Belli bir aile yapısı, giyim ve yaşam tarzı

konusunda öncü rol oynayan bu yeni yükselen sermaye grubu, siyasal

yaşamda başı çeken kişilerin yaşam tarzlarıyla paralel dünyalar yaratıyordu.

Bir başka ifadeyle, bu yeni kültürün "özel yaşam tarzı", "kamulaştırılmaya"

başlandı. Bu yeni yaşam tarzı, mevcut yaşam tarzınca bir tehdit olarak

algılandı. Bu, çok açık olarak 28 <ubat kararlarında şöyle yer almıştır:

"Türkiye’de laikliğin sadece rejimin değil, aynı zamanda demokrasinin ve

toplum huzurunun da teminatı ve bir yaşam tarzı olduğu"251 kaleme

alınmıştır. 28 <ubat kararlarının akabinde, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK),

249 İslami Sermaye, Milliyet Gazetesi, 09/12/1999. 250 Yaptığım mülakattan, ama kişiler isim vermek istemediler. 251 İşte MGK’dan Çıkan Belge, Hürriyet Gazetesi, 01/03/1997. Vurgu bize aittir.

Page 104: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

91

131 suç duyurusunda bulundu ve İslamî Holdinglere karşı bir mücadele

başlatıldı. Böylece Anadolu sermayesi tıkanma noktasına geldi. Adalet ve

Kalkınma Partisi’nin kurulduğu günlerde, Anadolu sermayesi de tekrar

hareketlenmeye başladı. Erbakan’a destek veren holdingler, Erdoğan’a

destek vermeye başladılar. Destekleyenler arasında, YİMPA<,

KOMBASSAN, Kayserili HES Grubu’na bağlı Anadolu Finans, Asya

Finans252, Erbakan’a yakınlığıyla tanınan KALYON Grubu sahibi Hasan

Kalyoncu da vardı.253 Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 yılında iktidara

ulaştığında Anadolu sermayesi, orta sınıf olarak, ekonomide söz sahibi

olmaya başladı. Bir başka ifadeyle, Özdemir’in belirttiği gibi Batılı anlamda bir

orta sınıf ortaya çıkıyordu.

28 <ubattan sonra, Anadolu sermayesi zor bir döneme girmişti. 2001

yılının Maliye Bakanı Kemal Derviş, ekonomik programını açıkladı. Bu

program esnafa, yabancı sermayeye ve özel sektöre teşvik paketini de

içeriyordu.254 Program sonunda şu noktalar vurgulanıyordu: "21. yüzyılda

güçlü ve saygın devlet olabilmek için üretken ve güçlü bir özel sektörün,

sağlıklı bir piyasa ekonomisi için de sosyal destek ve yasal denetleme

görevini yapan bir devletin önemi çok iyi anlaşılmıştır. Güçlü ekonomi, güven

içinde çalışan bir özel sektör, etkin bir devlet ve geniş bir toplumsal

dayanışma yaratacaktır. Özlemimiz, hedefimiz ve Türkiye’nin hak ettiği de

252 "Yeşil Sermaye" Erdoğan’ı Seçti, Cumhuriyet Gazetesi, 23/07/2001. 253 Sermaye de Yenilikçi, Sabah Gazetesi, 04/06/2001. 254http://www.belgenet.com/eko/yeniprogram_2001.html.

Page 105: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

92

budur".255 Kemal Dervişin ekonomik paketi, hem devlet politikası haline geldi,

hem de Anadolu sermayesinin dirilişi için altın bir fırsat yarattı.

3.3. Adalet ve Kalkınma Partisi: "Kapitalistleşme"ye Doğru

Batılı toplumunun temel özellikleri, belirtildiği gibi, sınıflı toplum olma ve

dolayısıyla dönüşümlerini iç dinamiklerine dayalı olarak

gerçekleştirilebilmesidir. Doğulu toplumda ise, dönüşümler dış dinamiklerine

göre gerçekleştirilebilir. Bu temel varsayımdan hareket ederek Marx ve

Weber’in çalışmanın başlangıcında belirttiğimiz teorilerini sentezlemek

suretiyle Türkiye’nin giderek bir Batılı toplumu olma eğiliminde olduğunu

söyleyebiliriz. Marx’ın teorisine göre ekonomik güç hangi sınıfın elindeyse

siyasi güç de o sınıfın eline geçecektir. Yani Marx’ın terminolojisine göre,

altyapı üstyapıyı belirler ve sosyo-politik, sosyo-kültürel kurumlar, yeni sosyo-

ekonomik yapıya endekslidir. Althusser’in ifade ettiği gibi, üstyapıya ait

kurumlar devletin ideolojik aygıtlarını oluştururlar256. Bunu Anadolu

semayesinin gelişim sürecinden çok net anlayabiliriz. Özellikle 90’lı yıllarda

Anadolu sermayesinin güçlenmesinin ardından Adalet ve Kalkınma Partisi

siyasi iktidara taşınabildi. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin üzerinde oturduğu

ekonomik sınıf/güç Anadolu sermayesinin oluşturduğu yeni yükselen orta

sınıflardır.

Weber ise Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu kitabinda, ‘kapitalizm

ancak ve ancak protestantizmin kurallarıyla gelişebilir’ demektedir. Çünkü

255 http://www.belgenet.com/eko/yeniprogram_2001.html. 256 Luis Althousser, İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, 1. Baskı, İthaki yayınları, İstanbul 2003, s. 129-149.

Page 106: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

93

Weber’e göre, her ekonomik organizasyonun bir ideolojiye ihtiyacı vardır.257

Bu anlayış, yani "bu mezhepler şekillenmkte olan modern kapitalizmin yeni

yükselmekte olan orta sınıflarını temsil ediyorlardı ve mezheplere üyelik

yukarıya doğru hareketliliğin önemli bir temelini sağlıyordu".258 Weber’in

felsefesinde önemli yer tutan çalışma etikti. Yani ahlakla donatılımış

girişimci(burjuva) sınıftı. Weber, bu bireyin, kapitalizmin koşullarına uygun bir

orta sınıf oluşturduğunu ileri sürüyor.259 Türkiye’de Weber-İslam ilişkisi

üzerine duran Sabri Ülgener’di. Protestantizmi sekülarizmle eş değer tutuyor

ve İslam’ın buna çok geç entegre olduğunu savunuyordu.260 Bu teorik

çerçeve, 80’lı yıllarda Türkiye’de neo-liberal politikaların kabul edilmesiyle,

ete kemiğe bürünmeye başlandı. Ve Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında,

Batı’da olduğu gibi yukarıdan aşağıya gelen bir orta sınıf varlığını

hisettirmeye başladı.

Bu noktada, Türkiye’deki İslami hareket ve kapitalizm arasında bir

etkileşim olduğunu söyleyebiliriz. Bir taraftan İslami hareket, kapitalizmin

ruhuna bürünüp kendi özelliklerini topluma yaymaya başarırken, öbür taraftan

kapitalist sistemin temel özelliği olan sermaye birikimi, ancak ve ancak

"İslami kılıf"ına bürünmek suretiyle genel ekonomik yapıyı kapitalist sistemle

bütünleştiriyordu. Adalet ve Kalkınma Partisi ise, bu sürecin garantörlüğünü

yapıyordu.

257 Max Weber, Protestan Ahlakı ve Kapitalizmın Ruhu, 1. Baskı, Hil yayınları, İstanbul 1985, s. 29-30. 258 Özdemir, a.g.e, s. 42. 259 Max Weber, Sosyoloji Yazıları, Hürriyet Vakfı yayınları, İstanbul, 1987, s. 239. 260 Sabri Ülgener, Dünü ve Bugünü ile Zihniyet ve Din, Der yayınları, İstanbul 1981, s. 9.

Page 107: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

94

Bu sürecin belileryici unsur veya ileri modernliğin ekonomik yönden

özelliğinin, tüketim olgusu olduğunu söyleyebiliriz. Zira artan üretim, talep

eksikliğiyle birlikte stok fazlasına neden olmakta ve bu durum kapitalizmin

devresel krizlerinin ana nedenini oluşturmaktadır. Arz fazlası veri iken stokları

eritmenin tek yolu talebi canlandırmaktır. Bu nedenle sermayedarlar tüketimi

cazip hale getirmeye çalışmışlardır. Türkiye’de de artan pazar olanakları

eşliğinde çeşitlenen sermaye, tüketim artışını bir zorunluluk olarak üreticilerin

önüne koymaktadır. Cumhuriyet sonrası dönemde tüketim alışkanlıklarının

değişmesinde 50’li yıllar ayrı bir öneme sahip olmakla beraber (1954’de

Migros, 1956’da ise Gima kurulmuştur) asıl belirleyici dönem 80’li yıllar

olmuştur. Bu dönemde iç piyasa yabancı mal, hizmet ve yatırımcılara

açılmıştır. Asıl büyük ivme 90’ların sonundadır: 1998 yılında 2 bin 135 olan

alışveriş merkezi sayısı 10 yıl içinde yüzde 400 artış göstererek 8 bin 252

adede ulaşmıştır261.

Burada nitelendiği haliyle tüketici insan, homoeconomicus tipi insan

olarak maddi ihtiyaçların peşindedir.262 Bu anlayış Batı’da hakim bir

durumdayken Türkiye’deki durum biraz farklıydı. Daha önce de sıklıkla

vurgulandığı gibi, Cumhuriyet yıllarından başlayarak hakim olan ekonomi

felsefesi, girişimciliğe kapalı, bireye ve bireysel farklılıklara uzak duran bir

anlayıştı. Yani birey, devlet için vardı.263 Bu yapı, bireyci olmayan,

dayanışmacı cemaat insanı ile tüketici ve bireyci insan tipini karşı karşıya

261 Emrah, Cengiz, “Perakendecilikte Büyük Alışveriş Merkezleri ve Tüketicilerin Büyük Alışveriş Merkezleri ile İlgili Tutumlarını Tespit Etmeye Yönelik Bir Araştırma,” Cilt 2, Sayı 1, 2002, s.2 ve ayrıca bkz., http://haber.gazetevatan.com (23. Ocak 2010). 262 Özdemir, 2008, a.g.m, s. 1356. 263 Dictionary of Sociology, a.g.e, s. 391.

Page 108: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

95

getirmiştir.264 Tüketici insan belirli bir gelire sahip ve modern anlamda birey

olma vasfı ortaya çıkmış insandır. Bu, belli toplum kesimlerinin cemaat

bağlarının zayıflamasını ve geleneksel toplum özelliklerinden sıyrılmasını da

beraberinde getirir. Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde belirtilen süreç

derinleşerek devam etmektedir. Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde,

insanların tüketim eğilimlerindeki artış gözle görülebilen bir gerçekliktir.

Bu durum, Osmanlı’nın son dönemlerinden beri Batı kapitalizminin

ülkeye girişine direnen toplum kesimlerinin, ekonomiye dahil edilmesiyle,

Türkiye’de modernleşme ve kapitalizmin genişleyip derinleşmesi sonucunu

doğurmuştur.

264 Özdemir, 2008, a.g.m, s. 1355.

Page 109: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

96

III. BÖLÜM

SİYASİ DÖNÜ�ÜM VE AK PARTİ: MODERNLE�ME, SÖYLEM VE

İDEOLOJİ

1. MODERNLE�ME-BATILILA�MA PROJESİ OLARAK TÜRKİYE

CUMHURİYETİ

Türkiye Cumhuriyeti’nin ya da Türk Devleti’nin düşünsel ve kurumsal

öğeleri ile Adalet ve Kalkınma Partisi’nin alternatif modernleşme söylemi ve

bu bağlamda, sadece Türk Devleti’nin değil, aynı zamanda Türk siyasi

sisteminin de nasıl biçimleneceğine ilişkin irdeleme yapılacaktır.

2. MODERNLE�MENİN MAHİYETİ

Batı’da modernizm çok boyutlu ve geniş içeriği olan bir kavram olarak

ortaya çıkmış ve ekonomi, siyaset, felsefe, edebiyat, sanat gibi hayatın her

alanında kendisine özgü anlamlar ve boyutlar kazanmıştı. Söz gelimi Batı’da

modernizm kavramı, felsefede hümanizmi, ekonomide liberalizmi, siyasette

laikliği, demokraside insan haklarını, edebiyatta ise önce romantizmi sonra

da realizmi içine alan, çok boyutlu ve karmaşık bir kavram olarak

tartışılmıştır. Modernizm, aynı zamanda aydınlama hareketiyle de yakından

ilişkilidir. 18, 19. ve 20. yüzyıllara damgasını vurmuş olan bu hareketin içinde

birçok önemli bilim adamı ve filozof yetişmiştir. İnsanın dinsel inanç ve

bağlılığa ilişkin görüşlerden, yaşam biçiminden kendisini kurtararak akıl ve

bilim yolluyla özgürleşmesi aydınlanma hareketinin temel vurgusu olmuştur.

Bunun da gerisinde Rönesans, Reform ve Hümanizm vardır.

Bu dönemin önde gelenlerinden Kant, aydınlanma konusunda akla

vurgu yapan büyük bir düşünürdür: "Aydınlanma için özgürlükten başka bir

Page 110: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

97

şey gerekmez; bunun için gerekli olan özgürlük de özgürlüklerin en zararsız

olanıdır: Aklı kullanma özgürlüğü. Ne var ki bir yandan "düşünmeyin",

"aklınızı kullanmayın" diye bağırıldığını işitiyorum Subay, "Düşünme, eğitimi

yap"B Din adamı "Düşünme, inan" diyor265. Aydınlanma hareketi, insanın

"akla karşı beslediği bu güven ile, geleneklerin köleliğinden kurtulacağına,

kendi kaderini kendi elleriyle düzenleyeceğine, insanın özgürlük ve

mutluluğunun sürekli artacağına inanır"266.

Aydınlanma hareketinin bir başka özelliği, laik bir dünya görüşünü

kendisine temel alması bu görüşü yaşamın her alanında tutarlı olarak

gerçekleştirmeye çalışmasıdır. Böylece aydınlanmacılar Batı toplumlarının

ilahiyatçı temellerine karşı çıkarak dünyasal mutluluğun hümanist ve laik

anlayışını önermektedir.

Modern sözcüğü günlük dilde zihnimizde hep "yeni olan", "eskiden

uzaklaşmak" ve yakın "zamanlara ait", "eskiyi aşmak ve yeniye uymak" gibi

anlamlarla birlikte canlanır. Nitekim, sözcüğün Latince karşılığı olan

"modernus"267 ilk kez 5. yüzyılda Hıristiyan dünyasının Romalı ve Pagan

geçmişten farklılığını vurgulamak için kullanılmıştır. O günden bugüne de

içeriği sürekli değişerek, bu sözcük hep eskiden yeniye geçişi ifade etmek

amacıyla kullanılmıştır. Sanat ve edebiyat alanında bu terim bir anlamda

yeni bir anlayışı ortaya koymaktadır. Bu hareketin temelleri aynı olmakla

birlikte Batı Avrupa toplumlarının tarihsel koşullarına göre farklılıklar

265 Emmanuel Kant, Seçilmiş Yazılar, çev N. Bozkurt, İstanbul, Remzi Kitapevi, 1984, s. 15. 266 Macit Gökberk, Felsefe Tarihi, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1985, s. 327. 267 Μπαµπινιώτης Γεώργιος, Λεξικό της Νεας Ελληνικής Γλώσσας, 2. Έκδοση, Αθήνα, Κέντρο Λεξικολογίας, 2002, σελ. 1120. (Babiniotis Giorgos, Çağdaş Yunanca Sözlüğü, 2 Baskı, Atina, Sözlük Merkezi, 2002, s. 1120).

Page 111: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

98

göstermiştir. Bu hareketle birlikte akılcılık, hümanizm, insan hakları, laiklik,

demokrasi, özgürleşme, bilimsel düşünce, eşitlik gibi anlayışlar ortaya

çıkmıştır.

Böylesine çok boyutlu ve geniş kapsamlı bir kavram olan modernizmi

belirli bir alana sıkıştırmaktansa modernlik kavramının kapsadığı çok çeşitli

konuları belirli başlıklar altında toplamak daha doğru olacaktır.

1. Modernlik Batı toplumlarında endüstri devrimiyle iç içe yaşanan

köklü politik, toplumsal, ekonomik ve moral değerler dünyasının değişmesiyle

ortaya çıkan bir değişim sürecidir.

2. Bu süreçte oluşan modern paradigmanın temel ekseni akıl ve

bilimdir. Bu temel eksen, en güçlü ifadesini pozitivizmde bulmuştur.

3. a. Milliyetçilik ve Ferdiyetçilik: Küçük toplulukların, cemaatlerin

daha da küçülüp ufalanması, yani etkisizleşmesi.

b. Bireyin ve bireyciliğin önem kazanması, âdeta kutsanması

(liberalizm).

c. Geleneğin, kutsallığın, dogmaların azalan gücü (laiklik, pozitivizm).

d. Zaman bilincinin yükselişi (endüstrileşme-bilimsel teknik devrim).

Bu temel değişim alanları, modernizmin hayatın her alanını kapsayan

bir değişim süreci olduğunu göstermektedir. Bütün bunları tek bir cümleye

indirgeyecek olursak modernlik çağdaş Batı toplumlarında iki temel olgudan

kaynaklanmaktadır: Endüstriyel toplum ve Avrupa aydınlanma projesi.

Page 112: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

99

2.1. Türkiye’de Modernleşme-Batılılaşma

Türkiye’nin yakıcı sorunlarının temelinde Tanzimat’tan bu yana

modernlikle ilgili algılayışların önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu bağlamda

modernlik algılamalarının yöneticiler, aydınlar ve siyasal akımlar tarafından

nasıl gerçekleştirildiği ve toplumun çeşitli kesimlerine nasıl sunulduğu büyük

bir önem taşımaktadır. Bu konuda Tanzimat yazarlarından Ahmet Mithat

Efendi’nin Auguste Comte ile mektuplaştığını düşünürsek, Osmanlı-Tanzimat

aydınlarının bu konuların ve sorunların hiç de uzağında olmadıklarını anlarız.

Buna karşın 21. yüzyılın ilk çeyreğinde dahi Türkiye modernizmiyle ilgili

olarak hala şu sorunlar aydınların gündemindedir: Modernlik, gelenekle,

dinle çatışır mı? Modernlik, din karşıtlığıyla özdeş midir? Modernlik,

Batılılaşmak mıdır, ilericilik midir? Modernlik, Batı’nın toplumsal değerlerinin

koşulsuz alınması anlamına mı gelir? Söz gelimi örtünmek, modernliğe

aykırıdır da açılmak modernlik midir?

Bu modernleşme projesinin Tanzimat döneminde Osmanlı aydınlarına

yansıması, yer yer liberalizm tartışmalarını içermekle birlikte, daha çok

eğitime ve ideolojik alanlara yönelik oldu. İşte modern etkinin İslami düşünce

ve siyasetle ilişkisi de bu noktada şekillenmektedir. Çünkü dinin dünya işlerini

düzenlemesi olgusuyla bilimsel düşüncenin ve gelişmenin çatışması

kaçınılmazdır. İslam dünyasında aydınlar, moderniteyi Batı sömürgeciğiyle iç

içe tanıdılar. İngiltere, Hindistan’ın büyük bir bölümünü sömürgeleştirirken,

Fransa 1798’de Mısır’ı, 1830’da Cezayir’i, 1881’de Tunus’u işgal etti. Böyle

bir ortamda İslam dünyası, Batı yayılmacılığını geri püskürtebilecek ve İslam’ı

yeniden diriltebilecek bir güç halinde birleşme amacına yöneldi. Pan-

Page 113: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

100

İslamizm, modernizm etkisi altındaki Müslümanların yaratıp benimsedikleri

bir ülkü oldu. Özellikle Cemalettin Afgani ve ondan büyük bir ölçüde etkilenen

Muhammed Abduh, klasik rasyonalizm ile modern sosyo-politik düşünce

arasında bir sentez oluşturdu. Onların en çok uğraştıkları İslam ve modern

bilim sorunu, bir yandan çağın entelektüel hayatını, öbür yandan da İslam’ın

kültürel mirasını yeniden gözden geçirme ve değerlendirme olanağı

sağlamıştır. Bu çaba, Batı’nın İslam dünyasına meydan okuyuşunu aşmak

noktasında olduğu kadar, böyle bir mücadelede ayağa dolanan gelenek

engelini aşmak yolunda da yeni yöntemler bulmaya yönelmiştir.

Sonuç olarak İslamcı düşünce ve akımlar modernizme karşı çıkmakla

ona ayak uydurmaya çalışmak arasında gidip gelen bir sarkacın boşlukta

çizdiği gelgitlere benzeyen bir gelişme ve değişme süreci geçirmişlerdir. Bir

başka deyişle Türkiye’de modernlik, özgün tarihsel ve ekonomik koşulların bir

ürünü olarak ortaya çıkmamış; aydın ve yöneticilerin önderliğinde adım adım

geliştirilip uygulanan bir proje olmuştur. Modernliğin İslamcı, Türkçü ve Batıcı

yanlarının ortak paydası buydu. Bu ortak paydadan ötürü Türkiye’de

modernlik, bütün entelektüel kesimler tarafından bir toplum mühendisliği

olarak algılanmıştır. Yine bu algılamadan ötürü Türkiye’de modernizm her

zaman "seçkinci" bir niteliğe sahip olmuştur. Çünkü bu toplum mühendisliği,

modern düşünce ve kurumlar, belli bir aydın ve yönetici topluluğu aracılığıyla

topluma aktarılacaktır. Türkiye’nin modernleşme sürecindeki ekonomik,

toplumsal, siyasal pratikler şu temel yapıların bir arada işleyişi içinde

temellenmiştir: Milli Devlet, parlamenter sistem, devletçilik.

Page 114: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

101

Kemalizm’in halkçılık ilkesi bile modernizmin seçkinci niteliği içinde

biçimlenmiştir. Öyle ki aydınlar ve halk kültürü de seçkinci bir bakışla

değerlendirilmiş; halkevleri ve benzeri kurumlar aracılığıyla halka rağmen

halkın kültürü geliştirilip yüceltilmeye çalışılmıştır. Aydından beklenen,

modernizmi hayata geçirecek bir toplum mühendisliğidir. İslamcıların

modernizm karşısındaki tepkilerinden en yaygın ve kalıcı olanı kendi özgün

tarihsel bağlamından soyutlanmış bir İslam anlayışına yönelmek olmuştur.

Niyazi Berkes bu yönelişi "hayali bir Müslümanlık"268 geliştirmek diye niteler.

Bu noktada Türkiye’nin modernleşme projesini köstekleyen bir

dinamikten söz edebiliriz:

Yüzyıllar boyunca bir imparatorluğun tebaası olarak yaşamış insanlar

için "bireysel kimlik" söz konusu olamazdı. Onlar ancak içinde yer aldıkları

tebaanın bir üyesi olarak toplumsal statülerini ve konumlarını

belirleyebilirlerdi. İmparatorluk kültürü içinde egemen sınıf ve zümrelerin

dinsel ideolojisi, aynı zamanda imparatorluğun egemen ideolojisidir. Hep

cemaatçi ilişkiler içinde yaşamış insanlara, bu ilişkilerin ve kültürün dışında

yeni bir kimlik kazandırmak kolay değildi. Cumhuriyet’li yıllar boyunca

yukarıdan aşağıya gerçekleştirilen modernleşmeci reformlarla bu geleneksel

kültürün üstesinden gelinmeye çalışıldı.

"Halk için, halka rağmen", "toplumsal mühendislik" şiarı Türkiye’deki

modernleşmenin özünü oluşturdu. Her ne kadar Batı modernizmini meşru

kılan unsur akıl ise de, Türkiye’de modernizm projesinin meşrulaştırıldığı

diğer bir faktör olarak din ağırlıklı yerini hep korudu. Türk modernleşmesini

268 Niyazi Berkes, Türk Düşüncesinde Batı Sorunu, Ankara, Bilgi Yayinevi, 1979, s. 217.

Page 115: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

102

temsil eden kurumlar (asker-sivil bürokrasi ve siyasal partiler) her ne kadar

pozitivist bir yaklaşıma dayansa da, bir taraftan halktan kopukken, öbür

taraftan dinî, özellikle de Sünnî ağırlıklı söylemleri kullanmaktan geri

durmuyorlardı 269.

Üzerinde durulması ve açıklanması gereken bir nokta da şudur:

Tanzimat ile başlamış olan Türkiye modernleşmesinin siyasi sonuçlarından

en önemlisi devlet otoritesinin merkezileşmesi ve Türk siyasi sisteminin bu

eksende biçimlenmesidir. Bir başka deyişle Türk siyasi sisteminde adem-i

merkeziyetçilik, liberalizm ve açık bir şekilde İslam’ın siyasal eğilimine ağırlık

veren siyasi oluşumlar tasfiye edilmiş veya geçici olarak durdurulmuştur.

2.2. Laiklik Sorunsalı

Türk Siyasi Tarihi’nde siyasi partilerin laiklik tanımlaması aynı

zamanda o partinin rejime karşı tutumunu da belirliyordu. Laiklik ilkesi 5

<ubat 1937 tarihinde ve 2115 sayılı yasa ile Türkiye Cumhuriyeti’nin temel

nitelikleri arasında yer almıştır. Cumhuriyet Halk Partisi’nin 1935 yılında

yapmış olduğu 4. Büyük Kurultay’ında laiklik, "bütün kanunların tüzüklerin ve

usullerin yapılışında ve toplanışında en son ilim ve teknik esasları ile, çağın

ihtiyaçlarına uyulmasını prensip olarak kabul etmiştir. Din bir vicdan işi

olduğundan; parti, dini, dünya ve devlet işleri ile ve siyasetten ayrı tutmayı;

ulusumuzun çağdaş medeniyet yolunda ilerlemesi için, başlıca şartlardan

269 Burhanettin Duran, Cumhuriyet Dönemi İslamcılığı: İdeolojik Konumları, Dönüşümü ve Evreleri, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, İslamcılık, 1. Baskı, İletişim Yayınları, , C. 6, 2004 s. 130.

Page 116: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

103

sayar."270 Bir başka ifadeyle laiklik, devletin "kırmızı çizgi"lerinden bir tanesi

olmuştur.

Burada Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu kararlara göre, laiklik

ilkesine, ne anlam yüklendiği açıklanmaya çalışılıp, Milli Nizam Partisi’nin,

Refah Partisi’nin, Fazilet Partisi’nin ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin,

Anayasa Mahkemesi’nce açılmış olan kapatma davaları kapsamında, laiklik

ilkesine yükledikleri anlam irdelenecektir.

1961 Anayasasının 2. Maddesine göre, "Türkiye Cumhuriyeti, insan

haklarına ve başlangıç’ta271 belirtilen temel ilkelerine dayanan millî,

demokratik, laik ve sosyal hukuk bir devlettir". 26 Ocak 1970 tarihinde

Cumhuriyet Başsavcısı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasa ile belirtilen laiklik

ilkesine aykırı davranışlarda bulunduğu iddiasıyla, Milli Nizam Partisi’ne

kapatma davası açmıştır. Konumuz bakımından bu dava ile Anayasa

Mahkemesi, laiklik ilkesinin içeriğini ortaya koymuştur. Anayasa

Mahkemesi’nin 21.10.1971 gün ve 53/76 sayılı, Milli Nizam Partisinin

kapatma davası hakkındaki kararında lâiklik ilkesinin şu unsurları kapsadığı

belirtilmiştir

270 Fahir Giritlioğlu, Türk Siyasi Tarihinde Cumhuriyet Halk Partisinin Mevkii, Ankara, Ayyıldız matbaası, 1965, s. 108. 271 Başlangıç: "Tarihi boyunca bağımsız yaşamış, hak ve hürriyetleri için savaşmış olan; Anayasa ve Hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs 1960 Devrimini yapan Türk Milleti; Bütün fertlerini, kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde, millî şuur ve ülküler etrafında toplayan ve milletimizi, dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak millî birlik ruhu içinde daima yüceltmeyi amaç bilen Türk Milliyetçiliğinden hız ve ilham alarak ve; “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesinin, Milli Mücadele ruhunun, millet egemenliğinin, Atatürk Devrimlerine bağlılığın tam şuuruna sahibolarak; İnsan hak ve hürriyetlerini, millî dayanışmayı, sosyal adâleti, ferdin ve toplumun huzur ve refahını gerçekleştirmeyi ve teminat altına almayı mümkün kılacak demokratik hukuk devletini bütün hukukî ve sosyal temelleriyle kurmak için; Türkiye Cumhuriyeti Kurucu Meclisi tarafından hazırlanan bu Anayasayı kabûl ve ilân ve Onu, asıl teminatın vatandaşların gönüllerinde ve iradelerinde yer aldığı inancı ile, hürriyete, adâlete ve fâzilete aşık evlâtlarının uyanık bekçiliğine emanet eder".

Page 117: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

104

"a- Dinin devlet işlerinde egemen ve etkili olmaması esasını

benimseme,

b- Dinin, bireylerin manevi hayatına ilişkin olan dini inanç bölümünde

aralarında ayırım gözetilmeksizin, sınırsız bir hürriyet tanımak suretiyle dini

Anayasa güvencesi altına alma,

c- Dinin, bireyin manevi hayatını aşarak, toplumsal hayatı etkileyen

eylem ve davranışlara ilişkin bölümlerinde, kamu düzenini, güvenini ve

çıkarlarını korumak amacıyla, sınırlamalar kabul etme ve dinin kötüye

kullanılmasını ve sömürülmesini yasaklama,

ç- Devlete, kamu düzenini ve haklarının koruyucusu sıfatıyla dini hak

ve hürriyetler üzerinde denetim yetkisi tanıma niteliklerinden oluşmuş bir

ilkedir"272.

1982 Anayasasına göre şöyle bir laiklik tanım yapılmaktadır: "1982

Anayasası’nın 1 inci maddesinde, devlet şeklini “Türkiye Devleti bir

Cumhuriyet’tir.” diyerek belirtmiş ve 2 inci maddede de Cumhuriyetin

niteliklerini saymıştır. <öyle ki:

“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet

anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliği’ne bağlı

başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir

hukuk devletidir.” Değiştirilemeyecek hükümleri düzenleyen 4. madde ile 2.

272 Esas Sayısı: 1971/1 (Parti Kapatılması), Karar Sayısı: 1971/1, Kaynak: http://www.belgenet.com/dava/mnp_dava.html.

Page 118: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

105

madde, cumhuriyetin niteliklerinin değiştirilmez ve değiştirilmesinin teklif dahi

edilemez olduğunu hükme bağlamıştır. Böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin

niteliklerinden olan lâiklik ilkesinin değiştirilemeyeceği açıkça ortaya konmuş,

güvence altına alınmıştır.

1982 Anayasası’nın “Başlangıç” kısmında; “Hiçbir düşünce ve

mülâhazanın Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının Devleti ve ülkesiyle

bölünmezliği esasının, Türklüğün, tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk

milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğin karşısında koruma

göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği kutsal din duygularının, Devlet

işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılmayacağı...”273 ibaresi yer alır.

Anayasa Mahkemesi’nin 25.10.1983 gün ve 2/2 sayılı, laiklik tanım

hakkındaki kararında, Türkiye’deki lâiklik anlayışının batıdaki Hıristiyan

ülkelerinden farklı bir yapı ve düşünce biçimine sahip olduğu belirtilmiş,

ayrıca sosyalist ülkelerin lâiklik anlayışı ile de benzerlik taşımadığı

vurgulanmıştır. Hıristiyan ve İslâm dini inanç ve gereklerinin farklılığına

değinildikten sonra kararda şöyle denilmiştir;

“Dini ve din anlayışı farklı olan bir ülkenin lâikliği, o ülke batı

medeniyetine açık olsa dahi batılı ülkelerdeki anlayış içinde benimsemesi

esasen düşünülemez ve beklenemez.

...Atatürk Devrimleri’nin hareket noktasında lâiklik ilkesi yatar ve

devrimlerin temel taşını bu ilke oluşturur. Başka bir anlatımla lâiklik açısından

273 Esas Sayısı: 1971/1 (Parti Kapatılması), Karar Sayısı: 1971/1, Kaynak: http://www.belgenet.com/dava/mnp_dava.html.

Page 119: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

106

verilecek en küçük ödün, Atatürk Devrimleri’ni yörüngesinden saptırarak, yok

olması sonucunu doğurabilir"274.

Tanımlanan laiklik anlayışına tamamen aykırı düşünceleri ve

eylemleri275 barındıran Milli Nizam Partisi kapatıldıktan sonra, Necmettin

Erbakan Milli Selamet Partisi’ni kurmuş ancak 12 Eylül’ün getirmiş olduğu

siyasi yasaklamalardan dolayı, Milli Selamet Partisi, bütün siyasi partileri

gibi, yasaklanmıştır. 1987 yılında Necmettin Erbakan, Refah Partisi’ni

kurmuş, fakat Cumhuriyet Başsavcı’sı tarafından, "laiklik ilkesine aykırı

eylemlerin odağı haline geldiği" ileri sürülerek Parti’nin kapatılması

istenmiştir. Başsavcı iddianamesinde laiklikten ne anlaşılması gerektiğini

şöyle ifade etmiştir:

“Lâiklik”, ortaçağ dogmatizmini yıkarak aklın öncülüğü, bilimin aydınlığı

ile gelişen özgürlük ve demokrasi anlayışının, uluslaşmanın, bağımsızlığın,

ulusal egemenliğin ve insanlık idealinin temeli olan bir uygar yaşam biçimidir.

Çağdaş bilim, skolâstik düşünce tarzının yıkılmasıyla doğmuş ve gelişmiştir.

Dar anlamda, devlet işleriyle din işlerinin birbirinden ayrılması olarak

tanımlansa, değişik yorumları yapılsa da, lâikliğin gerçekte, toplumların

düşünsel ve örgütsel evrimlerinin son aşaması olduğu görüşü, öğretide de

paylaşılmaktadır. Lâiklik, ulusal egemenliğe, demokrasiye, özgürlüğe ve

bilime dayanan siyasal, sosyal ve kültürel yaşamın çağdaş düzenleyicisidir.

Bireye kişilik ve özgür düşünce olanaklarını veren, bu yolla siyaset-din ve

inanç ayrımını gerekli kılarak din ve vicdan özgürlüğünü sağlayan ilkedir.

274 Esas Sayısı: 1997/1 (Parti Kapatılması), Karar Sayısı: 1998/1, Karar Günü 16/01/1998. Kaynak: http://www.belgenet.com/dava/mnp_dava.html. 275 Ayrıntılar için bakınız: Esas Sayısı: 1971/1 (Parti Kapatılması), Karar Sayısı: 1971/1,

Page 120: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

107

Dinsel düşünce ve değerlendirmelerin geçerli olduğu dine dayalı toplumlarda,

siyasal örgütlenme ve düzenlemeler dinsel niteliklidir. Lâik düzende ise din,

siyasallaşmadan kurtarılır; yönetim aracı olmaktan çıkarılır; gerçek, saygın

yerinde tutularak kişilerin vicdanlarına bırakılır. Dünya işlerinin lâik hukukla,

din işlerinin de kendi kurallarıyla yürütülmesi, çağdaş demokrasilerin

dayandığı temellerden biridir. Kamusal düzenlemelerin dinî kurallara göre

yapılması düşünülemez. Düzenlemelerin kaynağı dinî kurallar olamaz.

Türkiye’de lâiklik ilkesinin uygulanması, kimi batılı ülkelerdeki lâiklik

uygulamalarından farklıdır. Lâiklik ilkesinin, her ülkenin içinde bulunduğu

koşullarla her dinin özelliklerinden esinlenmesi, bu koşullarla özellikler

arasındaki uyum ya da uyumsuzlukların lâiklik anlayışına da yansıyarak

değişik nitelikleri ve uygulamaları ortaya çıkarması doğaldır. Klâsik anlamda,

dinle devlet işlerinin birbirinden ayrılması biçimindeki tanımına karşın, İslâm

ve Hıristiyan dinlerinin özelliklerindeki ayrılıklar gereği, ülkemizde ve batı

ülkelerinde oluşan durumlar ve ortaya çıkan sonuçlar da ayrı olmuştur. Dinî

ve din anlayışı tümüyle farklı ülkelerde lâiklik uygulamasının, aynı anlam ve

düzeyde benimsenmesi beklenemez. Bu durum, koşullar ve kurallar

arasındaki ayrılığın olağan sonucudur. Kaldı ki, aynı dinî benimseyen batılı

ülkelerde de lâiklik anlayışı ayrılıklar göstermiştir. Lâiklik kavramı, değişik

ülkelerde ayrı ayrı yorumlandığı gibi, farklı dönemlerde, kimi kesimlerce de

kendi anlayışları ve siyasal tercihleri gereği değişik biçimde

yorumlanabilmiştir. Yalnızca felsefi bir kavram olmayıp yasalarla yaşama

geçirilerek hukuksal bir kurum niteliğini kazanan lâiklik, uygulandığı ülkenin,

dinsel, sosyal ve siyasal koşullarından etkilenmektedir. Tarihsel gelişiminin

Page 121: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

108

farklılığı nedeniyle Türkiye için özellik taşıyan lâiklik, Anayasa ile benimsenen

ve korunan bir ilkedir"276.

Anayasa Mahkemesi’nin, laiklik hakkındaki görüşleri karşısında, Refah

Partisi 04/08/1997 tarihinde, yapmış olduğu ön savunmasında, laikliğin

tanımını şöyle yapmıştır:

1. İlk tezahürü itibariyle lâiklik, dine karşı değil, kiliseyle feodal yapının

işbirliğine karşı bir hareketin adıdır.

2. “Türkiye’de devletin temel bir niteliği olan lâiklik, sadece din ile

devletin ayrılığını ifade eden bir nitelik değil, ayını zamanda vicdan

hürriyetine imkan veren akılcılığı sağlayan bir temel kuraldır; devletin sadece

dinler karşısında değil, felsefi ve siyasî görüşler karşısında da tarafsızlığını

ifade eder”.

3. Çağımızda mutlak egemen devlet anlayışı zayıflamış, kişiler ve

sınıflar arasındaki dengesizlikler ve eşitsizlikler giderilmeye çalışılmış ve

insan hakları Anayasalarla güvence altına alınmıştır.

4. Artık herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak,

din ve inanç değiştirme özgürlüğü ile açık veya özel biçimde ibadet, öğretim,

uygulama ve tören yapmak suretiyle tek başına veya toplu olarak dinini ve

inancını açıklama özgürlüğünü de içerir.

276 Esas Sayısı: 1997/1 (Siyasi Parti Kapatma), Karar Sayısı: 1998/1, Karar Günü: 16/01/1998. Kaynak: http://www.anayasa.gov.tr/eskisite/kararlar/SPK/K1998/K1998-01.htm.

Page 122: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

109

5. Lâiklik kavramı, Anayasadaki tabirle, hiçbir zaman “dinsizlik” olarak

yorumlanamaz. Lâiklik, her ferdin istediği inanca, mezhebe sahip olabilmesi,

ibadetini yapabilmesi ve dini inançlarından dolayı diğer vatandaşlardan farklı

bir muameleye tabi kılınmaması anlamına gelir.

6. Dolayısıyla lâiklik toplum huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı

içinde insan haklarına saygıyı temin için bir araçtır.

7. Lâiklik konusunda yasak olan, istismar etme ve kötüye kullanma

eylemidir. Böyle bir eylemsel tehlike niteliği taşımayan düşünceleri sırf lâikliğe

aykırı oluşlarından ötürü cezalandırma yoluna gitmekten kaçınmak lazımdır.

8. Lâiklik, ortaçağ dogmatizmini yıkarak aklın öncülüğünü, bilimin

aydınlığı ile gelişen özgürlük ve demokrasi anlayışını... ulusal egemenliğin ve

insanlık idealinin temeli olan bir uygar yaşam biçimidir.

9. Lâiklik, bir düşünce modeli olmayıp, din ve vicdan hürriyetini

güvence altına almaya matuf olarak devlete izafe edilen bir niteliktir, bir

davranış biçimidir.

10. Din hürriyeti ve lâiklik, din ile devleti aynı bir ülkede yan yana ve

barışık bir halde yaşatmak üzere modern devlet hukukunun ortaya koyduğu

prensiplerdir.

11. Din hürriyetinin yalnız bir düşmanı vardır; o da taassuptur.

Taassup, bir kimsenin, kendi inancından ve kendince hakikat kabul ettiği

görüş ve kanaatten başka olan inanç, görüş ve kanaatlere ve bunları

Page 123: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

110

taşıyanlara düşmanlık beslemesidir. Taassup, dini olduğu gibi, Siyasî ve

felsefi de olabilir. Din hürriyetini ve bundan doğan hakları taassuba karşı

koruyacak tek kelime lâikliktir.

12. Lâik rejimde, devlet dine karışmaz demek, devlet, dini teşkilata ve

(ülkede) halkın dini ihtiyaçlarını temine yardım etmez, demek değildir.

13. Temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunulamaz. Din ve vicdan

hürriyeti bu çerçevede yer alan bir hürriyettir.

14. Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması son derece katı

kurallara bağlanırken aksine temel hak ve hürriyetlere konulan engellerin

kaldırılması Devlete Anayasal bir görev olarak tahmil edilmiştir.

15. Siyasî partiler demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları olup,

çalışmaları ve açık propagandalarıyla milli iradenin oluşmasını sağlarlar.

16. Siyasî partilerin her konuda olduğu gibi lâiklik konusunda da gerek

Anayasa’nın devlete yüklediği gerekse halkın dini hizmetlerinin görülmesi

veya layıkı veçhile yürütülüp yürütülmediğinin takibi hususunda Anayasa

açısından farklı görüş ve düşüncelere sahip olması doğaldır.

17. Klasik demokrasi anlayışı sağ ya da sol bütün düşüncelerin

serbestliğine ve bu serbestlik sonunda ortaya çıkacak sonucun en iyi sonuç

olacağına inanır.277

277 Esas Sayısı: 1997/1 (Siyasi Parti Kapatma), Karar Sayısı: 1998/1, Karar Günü: 16/01/1998. Kaynak: http://www.anayasa.gov.tr/eskisite/kararlar/SPK/K1998/K1998-01.htm.

Page 124: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

111

Bu noktada belirtilmesi gereken önemli bir husus, Refah Partisi’nin ön

savunmasında, laikliğin içeriğine yüklendiği yeni anlamın uluslararası

boyutunu, İkinci Dünya Savaşından sonra başlatmasıdır. Refah Partisi’nin ön

savunmasına göre, o dönemden sonra "bütün dünyada demokrasi, insan hak

ve özgürlüklerinin tam ve kâmil manada gerçekleştirilmesi hedef

alınmıştır".278 Yani, Refah Partili’lere göre demokrasi "ayrım gözetmeksizin

herkesin, düşünce, vicdan, din yada inanç hürriyeti"279 anlamına gelmektedir.

Aynı görüşler, Fazilet Partisi’nin kapatma davasının savunmasında da

dile getirilmiştir. Fransa’da dinin kendi başına “kötü”, “zararlı”, “gerici” bir

toplumsal güç olduğu ve bundan dolayı toplumsal ve siyasal “ilerlemenin

ancak "dinden özgürleşmeyle" olabileceğine dayanan laiklik anlayışı

benimsenmeyip; Amerika’daki laiklik anlayışının temelinde yatan "dinin

özgürleşmesi"ni benimsediklerinden, bir başka deyişle, Partililerin ifade

ettikleri gibi, demokrasinin uygulanabilmesi için "çağdaş demokratik dünya

ile bütünleşmesi"nden280 söz ediliyordu. Fazilet Partisi’nin kapatma

davasında, konumuz bakımından, başka diğer ilginç noktalara da

değinilmektedir. <öyle ki:

a. "Devletin varlık nedeni halka hizmettir. Bu anlayış çerçevesinde

devletin hızlı, verimli, kırtasiyecilikten uzak ve vatandaşa güven esasına

278 Esas Sayısı: 1997/1 (Siyasi Parti Kapatma), Karar Sayısı: 1998/1, Karar Günü: 16/01/1998. Kaynak: http://www.anayasa.gov.tr/eskisite/kararlar/SPK/K1998/K1998-01.htm. 279 Esas Sayısı: 1997/1 (Siyasi Parti Kapatma), Karar Sayısı: 1998/1, Karar Günü: 16/01/1998. Kaynak: http://www.anayasa.gov.tr/eskisite/kararlar/SPK/K1998/K1998-01.htm. 280 Esas Sayısı: 1999/2 (Siyasi Parti Kapatma), Karar Sayısı: 2001/2, Karar Günü: 22/06/2001. Kaynak: http://www.anayasa.gov.tr/eskisite/KARARLAR/SPK/K2001/K2001-02.htm.

Page 125: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

112

dayanır biçimde çalışması ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi

önerilmektedir"".281

b. Siyasi söylem bakımından Fazilet Partisi’nin siyasi kimliği ise

şöyle tarif ediliyor: "Fazilet Partisi, diğer tüm siyasi partiler gibi

Cumhuriyetimizin ilk yıllarından beri var olan siyasi bir geleneğin günümüz

şartlarına göre yeniden yorumlanmış bir versiyondur. Bu bakımdan partimiz,

Serbest Fırka, Terakkiperver Fırka, Demokrat Parti, Adalet Partisi, Milli

Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Anavatan Partisi, Doğru Yol Partisi ve

Refah Partisi tarafından oluşturulmuş siyasi mirası, bu partilere hizmet eden

kişileri, bu partiler tarafından ortaya konulan genel ideolojik yaklaşımları şu

ya da bu ölçüde bünyesinde barındıran muhafazakâr bir merkez sağ

partidir".282

Yukarıdaki anlayışın Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kapatma

davasında da hakim olduğu dikkat çekicidir. Açılan bu davada hem

Başsavcılığın daha önceki iddialarının tekrarını, hem de Adalet ve Kalkınma

Partisi’nin laiklik hakkındaki görüşlerinin tekrarını görüyoruz . Başsavcı, laiklik

ilkesini bilime, pozitivizme, aydınlanma felsefesine dayandırırken, Adalet ve

Kalkınma Partisi ise Başsavcının anlayışının "19 yüzyıl pozitivizmin katı

ilerlemeci anlayışına dayandığını"283 iddia etmektedir. Refah Partisi ve

Fazilet Partisi’nde olduğu gibi, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin de laiklik 281 Esas Sayısı: 1999/2 (Siyasi Parti Kapatma), Karar Sayısı: 2001/2, Karar Günü: 22/06/2001. Kaynak: http://www.anayasa.gov.tr/eskisite/KARARLAR/SPK/K2001/K2001-02.htm. 282 Esas Sayısı: 1999/2 (Siyasi Parti Kapatma), Karar Sayısı: 2001/2, Karar Günü: 22/06/2001. Kaynak: http://www.anayasa.gov.tr/eskisite/KARARLAR/SPK/K2001/K2001-02.htm. 283 Esas Sayısı: 2008/1 (Siyasi Parti Kapatma), Karar Sayısı: 2008/2, Karar Günü: 30/07/2008. Kaynak: http://www.anayasa.gov.tr/eskisite/KARARLAR/SPK/K2008/K-2008-2SPK.htm.

Page 126: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

113

ilkesine yüklediği anlam din ve vicdan hürriyettir. Din ve vicdan hürriyeti

sekülerizmin veya protestantizmin284 temel noktasını oluşturur. Bunun en tipik

örneği 26 Mayıs 2005 tarihinde, o dönemin T.B.M.M başkanı Bülent Arınç’ın

George Town Üniversitesinde Müslüman-Hıristiyan merkezindeki

konuşmasıdır:

"Dünyada yükselen uluslararası terör eylemlerinin ve Batı karşıtı tutumların kaynağını araştırırken, İslam dininin temel referanslarının terörü beslediğine yönelik atıfların büyük yanılgı olduğu kanaatindeyim. Aynı şeklide, Batı Avrupa'da, Kuzey Amerika'da ve Kafkaslar’da Müslüman halka yönelik eleştirilerin de Hıristiyan dininin kendisinden kaynaklandığı iddialarını da tutarlı bulmuyorum. İki dinin birbirine karşı hasma ne bir tutumu olmadığı ilahi metinlerde sabittir. Dinler arasında bin yılı aşkın süredir devam eden diyalogların zaman zaman kesintiye uğradığı görülse de, bunun dinsel bir sebepten değil, siyasi sebeplerden kaynaklandığı açıktır. Siyasetin bazen dini kendi çıkarları için yönlendirdiği acı bir gerçektir. Bu her iki din için de geçerlidir. İşte bu yüzden buradaki deyimiyle "sekülerizm" bizde kullanılış biçimiyle laiklik, bir çok ülke için en iyi çıkış yolu olarak gözüktü ve din siyasetin etkisinden kurtulmaya başladı. Amerika'da uygulanan seküler anlayışın Türkiye için, Batı Avrupa'da uygulanan örneklerinden daha uygun olduğu kanaatindeyim. Dine saygılı, inanç özgürlüğünden yana ve bireysel hakları koruma altına alan bir laiklik anlayışının Amerika'da başarıyla uygulandığını görüyorum. Türkiye'de sizlerin de yakından takip ettiği tartışmalarda Amerikan modelinin bir açılım yaratacağını düşünüyorum. Amerika'nın temellerini oluşturan özgürlük ve hoşgörünün, 11 Eylül’den sonra yara aldığını ve özellikle dinlere karşı gösterilen toleransın azaldığını belirten Arınç, "Artık sadece Amerika'da değil bütün Avrupa Kıtası’nda güvenlik, özgürlüklerin ve hoşgörünün önüne geçmiştir."285

284 Protestanizm, 20. yüzyılda, din özgürlüğünün öncülüğünü yapmaya başladı. 1910 yılında Beyrut’taki Amerikan Üniversitesi’nin Başkanı Dodge, Protestanizmin yeni ruhunu çok net ifade ediyor: "… Bizim için Protestanizm din özgürlüğü demektir". Παυλίνα Νάσιουτζικ, Αµερικάνικα Οράµατα Στη Σµύρνη τον 19ο Αιώνα, Αθήνα, Βιβλιοπωλειο Εστία, 2002, σελ. 363. Pavlina Nasıucık, 19 Yüzyılda İzmirdeki Amerika vizyonu, Atina, Estia Yayınları, 2002, s. 363. Vurgu bize aittir. 285 http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tbmm_basin_aciklamalari_sd.aciklama?p1=27182.

Page 127: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

114

Din ve vicdan hürriyeti, demokrasi ile neredeyse eşdeğer tutuluyor; bir

başka ifadeyle söyleyecek olursak, demokrasi veyahut insan haklarından

bahsedildiğinde, din ve vicdan hürriyeti kastediliyordu. Hem Refah Partisi,

hem Fazilet Partisi, hem de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin laiklik hakkındaki

görüşleri, bir "süreklilik" arz ediyor. Ayrıca bu partilerin savunmalarından;

laikliğe yükledikleri anlamın meşrulaştırılma yolunun, "dünyanın değerleriyle

bütünleşmeden geçtiği gerekliliğinin savunulması" olduğu anlaşılıyor . Yani

çağın getirdiği "yeni" anlayışa, özellikle 1980 sonrası neo-liberalizm

uygulanmasına, uyum sağlanması gerekliliğinden bahsediyorlar.

3. TÜRK SİYASAL SİSTEMİNİN DÖNÜ�ÜMÜ

Türk siyasi sisteminin temel unsurlarından olan merkeziyetçilik

irdelenecektir. 80 sonrası toplumun dönüşmeye başlaması; bu dönüşümün

Adalet ve Kalkınma Parti iktidarınca hızlandırılarak merkeziyetçi yapının

kademe kademe tasfiye edilip, yerellik anlayışının öne çıkarılması yolundaki

çalışmalar değerlendirilecektir.

3.1. Merkeziyetçilik

Ulus-devleti oluşturan unsurlarından bir tanesi kuskusuz

merkeziyetçiliktir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda, bu temel unsurun

üzerinden yapılanmış ve partiler bu yapı içinde siyasi hayatlarını

sürdürmüşlerdir286. Türk siyasi hayatında merkeziyetçi anlayışın öncüsü

İttihat ve Terakki Partisi’dir. Adem-i merkeziyetçilik ilkesini benimseyen siyasi

286 Füruzan Husrev Tökin, Türkiye’de Siyasi Partiler ve Siyasi Düşüncenin Gelişmesi, Elif Yayınları, t.y, s.12. Bülent Tanör, Kuruluş, Cumhuriyet Gazetesinin okurlarına armağandır, y.y, Temmuz 1997, s. 74.

Page 128: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

115

oluşumlar ise çeşitli vesilelerle siyaset alanının dışına itilmişlerdir. 12 Eylül

döneminde neo-liberalizmin ilkelerinden bir tanesi olan minimal devlet

anlayışı, Türkiye’nin kapısını çaldığında ve adem-i merkeziyetçilik, yerellik

düşüncesini sürdüren siyasi oluşumlar, yavaş yavaş su yüzüne çıkmaya

başladığında, Adalet ve Kalkınma Partisi için uygun zemin oluşmaya

başlamıştır. Çünkü daha önce yazdığımız gibi Türkiye’deki Milli Görüş-Dinsel

Görüşün şiarlarından biri de yerelliktir ve bu şiari sürdüren Adalet ve

Kalkınma Parti, 80 sonrası neo-liberalizm’in getirdiği minimal devlet

anlayışıyla tamamen örtüşmektedir. Başka bir deyişle Türkiye Cumhuriyeti

kurulduğunda bertaraf edilmiş olan adem-i merkeziyetçilik anlayışı, neo-

liberalizmle kademeli olarak su yüzüne çıkmaya başlamıştır. İlginç olan 80

sonrası kurulan siyasi partilerin, bazılarının, programlarında şu ya da bu

ölçüde yerellik anlayışına yer vermeleri ve yapılan Anayasa değişikleriyle

birlikte siyasi dönüşümün gerçekleştirilmesine katkı sağlayarak Adalet ve

Kalkınma Partisi’nin önünü açmalarıdır. DP dönemi, damgasını vuran iki

önemli olay; Türkiye’nin NATO’ya girişi ve 40’lı yıllarda başlatılan Marschall

planıdır. Bunlar Amerika’nın siyaseti yayılmacılığı için bir fırsat ve zemin

oluşturdu287. Bu süreç sadece dış politika ve ekonomi alanını değil, siyasi

sistemi de kapsıyordu. Bir başka deyişle Türkiye Batı kampına iltihak kararı

aldıktan sonra, artık bir "Amerikalılaşma" sürecine girildiğini söyleyebiliriz. DP

döneminde dikkatlerin, ilgi ve sempatinin Amerika’ya yönelmesi Türk siyasi

hayatında ilk kez "Cumhuriyetçi-Demokrat" yapılanmaya yol açmıştır. "Küçük

Amerika" olma isteği, dönemin cumhurbaşkanınca "milli bir gaye" gibi telaffuz

287 Cem Eroğul, Demokrat Parti: Tarihi ve İdeolojisi, 4. Baskı İmge Kitabevi, Nisan 2003, s. 92.

Page 129: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

116

edilmiştir. Ayrıca Demokrat Parti, Türk halkının dini duygularını okşayan bir

politika izlediği için halkın büyük bir çoğunluğu DP’nin etrafında toplanmaya

başlamıştı. 1. Bölümde ifade ettiğimiz gibi Müslümanlar, "demokrat"

kimliğine büründüler. Bu süreç 27 Mayıs askeri müdahalesiyle kesildi. 1961

Anayasası’nın getirdiği düzenlemeler, siyasi bakımdan büyük bir önem

taşımaktadır. Çünkü yeni Anayasaya göre yeni bir devlet anlayışı ortaya

çıkmıştı. 60’lı yıllarda sol aydınlar "Kemalizm" ilkesini politik ve sosyo-

kültürel bir tartışma konusu olarak gündeme yerleştirmişlerdir. Türk siyasi

sisteminin demokrasi geleneğinin koalisyonlar yoluyla ülkeyi yönetme

esnekliğine ve olgunluğa erişmemiş olması, milli bakiye sistemini bir

istikrarsızlık unsuruna dönüştürdü288. Anayasa hukuku neyi öngörürse

görsün, Türk halkının ortak kültürü, siyasi partilerde liderlik otoritesini öne

çıkartıyor ve irili ufaklı siyasi yapılanmalar içinde yuvalanan bütün klikler,

yönetimdeyken, merkeziyetçi; muhalefetteyken, ademi-merkezci bir niteliğe

bürünüyorlardı.289 Demokratik tutum ve nitelikler, daha uzun bir süre ilkesel

ve stratejik bir konum kazanamayacak, taktik öğesi olarak kullanılacaktır.

Böyle bir yapı içinde siyasi partiler asıl büyük otoritenin, yani " devletin bir

parçası olmak ve devletin bir birimi gibi hareket etme eğilimindedir".290 Adeta

meşruiyetlerini bu yolla sağlamaktadırlar. 60’lı yıllardaki siyasi rekabet, bu

yapı içinde ve "devletin sağ" ile "devletin solu" arasında geçmiştir. Özbudun

288 Doç. Dr. Erdoğan Teziç, 100 Soruda Siyasi Partiler, 1. Baskı, Divan Matbaası, Ocak 1976, s. 111 289 Prof. Dr. Ergun Özbudun, Çağdaş Türk Politikası, 1. Baskı, Doğan Yayınevi, Şubat 2003, s. 82. 290 Özbudun, a.g.e, s. 83.

Page 130: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

117

bu siyasal kategoriye Refah Partisi’ni dahil etmiyor291. Çünkü Özbudun’a göre

Refah Partisi, meşruiyetini devletten alan bir kuruluş değildir.

3.2. 12 Eylül: Dönüşüm Yolunda

Uluslararası konjonktürü iyi okumadan, 12 Eylül’ü tahlil etmek güç

olur. O açıdan uluslararası konjonktürü açıkladıktan sonra Türkiye’ye

yansımalarını açıklamaya çalışacağız.

3.2.1. "Yeni- Sağ" Anlayışı

80’li yıllarda dünya, yeni-sağ292 dönemine girmiştir. Türkiye, 12 Eylül

hareketiyle bu dönüşüme uyum sağlamıştır. Yeni- sağ terimiyle anlatılmak

istenen nedir? Yeni sağ, sağ ideolojisin yeniden dirilmesi, yani

muhafazakâr ideolojinin yeni bir içerik kazanmasıdır. Bu yeni içeriğin temeli,

kolektivizme293 doğru bir anlayış sergiliyor. Bir başka deyişle liberalizm akımı

yeniden dönüştürülüyor ve birey, kendi bireyselliği içinde dönüştürülerek

kolektif çıkarların, kolektif iradenin doğal bir parçası haline geliyor. Bir başka

deyişle; iyi yönetilmiş bireysel çıkarlar kolektif çıkarları oluşturup

291 Özbudun, a.g.e, s. 83. 292 80’li yıllarda, demokrasi yeni bir anlam da ifade ediyor: yerel yönetimler/yerellik. Zaten köken itibariyle Yunanca’da bu anlama da geliyor. Dimokratia, Yunanacası ∆ηµοκρατία bilindiği gibi halkın iktidarı anlamına gelmektedir. Ama günümüzde bir başka anlam da taşıyor: ∆ηµοκρατία iki kelimenin birleşmesinden meydan gelmiştir. ∆ήµος kelimesi yerel merciler anlamına geliyor. Κρατία ise devlet anlamına geliyor; yani yerel yönetimlerin devleti/egemenliğinden söz edebiliriz. Μπαµπινιώτης Γεώργιος, Λεξικό της Νεας Ελληνικής Γλώσσας, 2. Έκδοση, Αθήνα, Κέντρο Λεξικολογίας, 2002, σελ. 471. (Babiniotis Giorgos, Çağdaş Yunanca Sözlüğü, 2 Baskı, Atina, Sözlük Merkezi 2002, s. 471). Bu noktanın konumuz açısından önemi büyüktür, çünkü muhafazakarlaşmayı da içeren yerel/milli unsurlara dayanma anlamına gelmektedir. Demokrasi kelimesi ise ekseriyetle belli siyasi hareketlerin şiarı olmuştu. Örneğin Marshall Planı’nın getirdiği demokratikleşme süreci içinde Demokrasi kelimesi İslami Hareketin ve 1980’li yıllardan itibariyle Kürtlerin benimsendikleri bir kavram olmuştu. Cumhuriyetçiler ise ya Cumhuriyet ya da Türk demokrasisi kavramlarını kullanıyorlar. 293 O’ Sullivan, Contemporary Political İdeologies: Conservatism, 2. Edition, İn R. Eatwell & A. Wright, London and New York: Pinter, 1999, p. 65.

Page 131: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

118

biçimlendirmektedir294. "Kolektif Bilinç" kavramını Durkheim’de bulabiliriz:

"Bireylerin ortak istek ve arzuları"295. Amir Ahmad Fekri bunu şöyle açıklıyor:

"Bu istek ve sınırlar, kültürün formel ve informel norm ve değerlerine içkindir

ve kolektif bilinci oluştururlar. Paylaşılan değer ve normlar, toplum üyeleri

için ortak ideolojik bir zemin hazırlayarak, toplum üyelerinin, kararlaştırılan

doğrultuda eylemde bulunmalarını sağlar".296 Türkiye’de ise, kolektif bilinci

oluşturan unsur, İslam ve özellikle Sünniliktir. Mevdudi’ye göre ""insanları

Allah’ın emirlerini dinlemeye ve ona ibadet etmeye teşvik etmek yeterli

değildir. Bundan ziyade ahlaklı ve adil insanların birbirlerini araştırıp

bulmaları ve toplumu fesattan kurtarabilmek için yeterli kolektif gücü

toplamaya çalışmaları icap eder."297 Benzer anlayışı Bülent Arınç da ifade

ediyor: ""Türkiye’nin geldiği, dünyanın gittiği noktaya baktık. Toplumdaki

değişim ve yenilenme isteklerine baktık. Temel hak ve özgürlüklerin bireysel

insana dayalı sistemlerin hangi noktada olduğuna baktık. Nihayet partimizi

kurarken toplumu kucaklayacak, toplumun bütün kesimlerine dürüst mesajlar

verecek, çözümler önerecek, insan eksenli bir parti olmasına dikkat ettik" "

""Beraber olduğumuz arkadaşlarla bir kolektif anlayışı ifade ediyoruz".298

Bu güçlü, ama minimal devlettir. Liberalizm, hem ekonomide hem de

toplumda laissez-faire299 anlayışını benimsemişti. Yani devletin müdahaleci

rolü, bertaraf edilmeli ki kapitalizm toplumun her alanında gelişsin.

Muhafazakârlık ise 19. yüzyılın toplumdaki muhafazakâr değerleri yeniden

294 Norman P. Barry, The New Right, Croom Helm Yayınları, New York, 1987, s.24. 295 Amir Ahmad Fekri, a.g. ydt, s. 95. 296 Amir Ahmad Fekri, a.g. ydt, s. 95. 297 Ebu’l Âlâ Mevdudi, a.g.e, s. 14. 298 Yavuz Selim, a.g.e, s. 536-537. 299 "Bıraksın geçsinler" anlamına gelmektedir.

Page 132: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

119

canlandırmasını amaçlayıp, 1960’lı yılların gençlik hareketinin sosyal

değerleri reddetmesi karşısında aile kurumunun önemini vurgulamaktadır.300

Neo-muhafazakârlık akımı 1970’li yıllarda ortaya çıkmıştır. Yeni

muhafazakârlığın en belirgin özelliği "antikomünist" olmasıdır.301 Yeni

muhafazakârlığın kurucularından İrving Kristol’a göre, neo-muhafazakârlık

beş ana ilkeden oluşur: "Refah devletini fikrini benimsemek, serbest

piyasanın kaynak dağılımı ve bireysel özgürlüklere katkıda bulunduğu

inancını taşımak, din ve aile gibi değerlere saygı duymak, her şeyin herkes

tarafından eşit paylaşılması gerektiği fikrine karşı çıkmak"tır.302 Dış

politikaya gelince neo-muhafazakârlık anlayışı üç ilkeyi barındırmaktadır:

"Birinci olarak, devletlerin rejimlerin önemli olduğu ve dış politikanın liberal

toplumların değerlerini yansıtması gerektiğini belirtmişler. Yeni

muhafazakârlar, rejimlerin dış politikayı etkilediği görüşünü ve rejim türlerine

bakılmaksızın devletlerin güce ulaşmaya çalıştığı yönündeki realist görüşlere

karşı çıkarak demokratik değerlerin etkilerini belirtmektedirler. İkinci olarak,

ABD gücünün ahlaki amaçlara ulaşmak için kullanılabileceğini ve ABD’nin

uluslararası meselelerle ilgilenmeye devam etmesi gerektiğini ve Yeni

muhafazakâr dış politikanın, ahlaki amaçlara ulaşmak için güç kullanılması

gerektiğini öne sürmüşlerdir. Son olarak, gerek güvenliğe, gerekse adalete

ulaşılmasında uluslararası hukuk ve örgütlerin yasallığı ve etkinliği hakkında

duyulan şüphedir. Yeni muhafazakârlar, Wilsoncu olarak adlandırılmış olsa

da uluslararası hukukun kuralları uygulamayacak veya saldırganlığı

300 Heywood A., Politics, London: Macmillan, 1997, p. 47-48. 301 Doğu Ergil, İdeoloji, Ankara, Sevinç matbaası, 1986, s. 139. 302 Kürşad Korkmaz, Soğuk Savaş Sonrası Amerikan Dış Politikasının Teorik Temelleri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, s. 82.

Page 133: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

120

önlemeyecek kadar zayıf, uluslararası adaletin hem bir hakemi hem de

uygulayıcısı olan Birleşmiş Milletler’i aciz görmektedirler. Birleşmiş Milletlere

duyulan güvensizlik, Yeni Muhafazakârları, NATO ittifakına olumlu

yaklaşmakta ve demokratik ilkelere dayanan müşterek eyleme

inanmaktadırlar".303 Neo muhafazakarlığın felsefi temelini atan Prof. Dr. Leo

Strauss, "Siyasal rejimler bireyleri biçimlendirir ve dünyada iyi ve kötü

rejimlerin bulunduğu ve iyi rejimlerin görevinin kötülere karşı mücadele

etmek" olduğunu vurgulamaktadır. Amerika var olan kötülere karşı savaşan

devlettir".304 Bu, Protestan bir anlayıştır.305 Bu anlayışa göre "dinin

dünyevileştirilmesi" söz konusudur; yani Protestantizmin tüm insan

faaliyetlerine yayılması ve Amerikan ideolojisinin yapıcı unsuru haline

getirilmesi söz konusudur. Bu anlayış, Amerikan kurumlarına kutsallık vasfı

kazandırmaktadır.306 Ancak dünyevileşme ile atbaşı giden bu süreçte

kutsallıkların siyaset alanından bertaraf edilmiş olduğu bir anlayış

vurgulanmaktır.307 308 Toplum kesimlerini birbirine bağlayacak olan tek harç

din değil, eğitim unsuru olacaktır.309

12 Eylül, bizzat devlet eliyle neo-liberalizme ve onun temsil ettiği

ilkelerine girmiştir. Yani 12 Eylül, yeni-sağ politikaların uygulamasının

303 Francis Fukuyama, Neo-Conların Sonu, Yol Ayrımındaki Amerika, İstanbul, Profil yayınları, 2006, s. 58-59. Aktaran: Kürşad Korkmaz, a.g. yylt, s. 85. 304 Kürşad Korkmaz, a.g. yylt, s. 83. 305 Παυλίνα Νάσιουτζικ-Ρωµανού, Οι ιδεολογικές ρίζες της Αµερικάνικης Εξωτερικής Πολιτικής, περιοδικό ΑΝΤΙ, 02/07/1999, σελ. 38. (Pavlina Nasıoutzık- Romanu, Amerika Dış Politikanın İdeolojik Kökleri, ANTI dergisi, 02/07/1999, sy, s. 38.) 306 Nasıoutzik, a.g.e, s. 34. 307 Nasıoutzık, a.g.e, s. 27. 308 Nasıoutzık, kitabında ilginç noktalara değiniyor: Her ne kadar azınlıklara destek verilmesi, Amerikan dış politikasının temel ilkeleri arasında yer almasa da, Amerika tarafından azınlıklara verilmiş olan destek, status quo’nun ya da ulus devletin tasfiye edilmesini istediğini göstermektedir Amerika’nın müdahalesi ile su yüzüne çıkan yeni sosyal ve siyasi güçler yeni bir satus quo ile sonuçlanmaktadır. s. 382 309 Nasıoutzık, a.g.e, s. 42.

Page 134: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

121

teminatı olmuştur.310 Bu dönüşümü Türkiye’de iki temel unsurdan

anlayabiliriz. Parti programları ve anayasalardan.

3.2.2. Parti Programlarında Türk Siyasi Sistemin Dönüşümü

Türkiye 1980 sonrası neo-liberalizmi benimseyince, bu akım sadece

ekonomiyi değil, siyasi sistemi de etkilemişti. Paradoksal bir şekilde 1980

sonrası bütün siyasi partiler yeni realiteye uyum göstermeye başladılar. Onun

için, parti programlarını incelediğimizde şu tespitlerde bulunabiliriz: Adalet

Partisi’nin 1973 yılındaki programına göre, "siyasi partilerin en büyük

sorumluluğu rejime sadakattir".311 1998 yılında ise, Doğru Yol Partisi’nin II.

demokrasi adlı programında "Devletin görev ve sorumluluklarının "tam

demokrasi" ile uyumlu hale getirilmesi."nden söz edilir.312 1973

beyannamesinde, ekonomik faaliyetlerde devletin müdahaleci rolü

benimsenirken,313 Doğru Yol Partisi’nin 2001 yılında çıkardığı programına

göre "devlette merkeziyetçi bir anlayış değil, üniter devlet yapısı içerisinde

adem-i merkeziyetçi bir anlayış vardır. Artık parlamenter demokrasi yerini

katılımcı demokrasiye bırakmaktadır".314 Hatta "başkanlık sisteminin

avantajlarından yararlanacak bir Anayasa yürürlüğe konacaktır."315 Laiklik

konusunda da farklılık görebiliyoruz. Örneğin Adalet Partisi’nin 1973 seçim

beyannamesine göre, "Devlet dine, din de devlete müdahalede

bulunmayacaktır. Hiç kimse, dinî inançlarından dolayı sorumlu

310 Suskunluklar Sona Ermeli, Cumhuriyet Gazetesi, 12/09/2000. 311 Adalet Partisi, Seçim Beyannamesi, yy, 1973, s. 24. 312 http://www.belgenet.com/parti/program/dyp1998-1.html. 313 Adalet Partisi, Seçim Beyannamesi, yy, 1973, s. 28. 314 http://www.belgenet.com/parti/program/dyp2001-1.html 315 http://www.belgenet.com/parti/program/dyp1998-1.html.

Page 135: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

122

olmayacaktır."316 Doğru Yol Partisi’nin 2001 programına göre ise, laiklik,

sekülerizm biçiminde tanımlanmış ve "laikliği", din ve vicdan hürriyetinin

teminatı olarak anlıyoruz"317 ifadesine yer verilmiştir.

Bu karşılaştırmalarda dikkatimizi çeken bir başka ilginç nokta da,

Erbakan’ın 80 öncesinde kurduğu partiler ile 80 sonrasındakilerin isimleriyle

ilgilidir. 80 öncesinde kurulan iki parti’nin de isimlerinin önünde millî sıfatı yer

almaktadır. 80 sonrasında kurulan partilerin hiçbirinde bu sıfat

kullanılmamıştır.

Benzer dönüşümü Milliyetçi Hareket Partisi’nde (MHP) de

görebiliyoruz. Özellikle Alparslan Türkeş dönemindeki programları, Devlet

Bahçeli dönemindeki programlarla karşılaştıracak olursak dönüşümü

gösteren önemli noktaları hemen seçebiliriz. Örneğin 1993 programına göre

Avrupa Birliği’ne katılıp katılmama konusunda halk oylaması istenirken, 2000

programına göre Avrupa Birliği’ne tam üyelik ilkesi benimsendi ve devlet

politikası mahiyetini kazandı.318 Ekonomide ise; 1993 programına göre,

devletçi politika benimsenirken, 2000 programına göre "dışa açık, liberal,

özel sektöre ağırlık veren bir ekonomi görüşü"319 dile getirilmektedir.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) bu dönüşümün dışında kalması mümkün

değildi ve 1994 yılında yürürlüğe giren programında bilinen ilkeler

sıralanırken "çağa uyma" ibaresi de vurgulanmaktadır. Programda, sosyal

adaleti, dayanışmayı, insan haklarını, demokrasiyi, laikliği, bireyi, girişimi,

316 Adalet Partisi, Seçim Beyannamesi, yy, 1973, s. 23. 317 http://www.belgenet.com/parti/program/dyp2001-1.html. 318 Christos Teazis, MHP ve MHP’de Devlet Bahçeli Dönemi, yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi (Siyaset Bilimi) Ana Bilim Dalı, Ankara 2001, s. 98. 319 Christos Teazis, a.g. yylt, s. 99.

Page 136: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

123

bilgiyi ve kültürü temel alan bir siyasal programın, yeni bir siyaset anlayışının,

yeni politikaların geliştirilmesi, giriş bölümünde, dile getiriliyor.320 Büyük Birlik

Partisi’nin (BBP), programına baktığımızda, dikkat çekici noktalar vardır.

Örneğin, din ve vicdan hürriyetinin devletin teminatı altında olması gerektiğini

savunurken, "laikliğin, insanlara değil, devlete özgü bir durum"321 olduğu

ifadesi yer almaktadır. "Partinin temel felsefesi halka hizmettir"322

denmektedir.

3.3. Dönüşümü Anayasalardan İzlemek

1980 sonrası yapılan bütün Anayasa değişiklikleri, genel olarak

demokratikleşmeye yönelik adımlar olarak değerlendirilirken, öbür tarafta

demokratikleşme sürecinin vermiş olduğu anayasal imkanlardan güç alan

İslami hareketin gelişip palazlanması için uygun ortam yaratmıştır. Bütün bu

anayasal gelişmelerin İslami Harekete yakın çevreler tarafından, nasıl

değerlendirildikleri irdelenecektir.

3.3.1. 1924 Anayasası’ndan 1982 Anayasasına Kadar Yapılan

Değişiklikler

1924 Anayasasına bakıldığında, konumuzla ilintili olarak, şunları

söyleyebiliriz: 1924 Anayasası’nın 2. maddesine göre "Türk Devleti’nin dini,

İslam’dır". İslami söylem, bu maddenin devlet-millet kaynaşmasını yansıttığı

ve bu haliyle 3. madde ile örtüştüğü görüşünü dile getirir. 3. madde

"hakimiyetin bila kaydü şart millete ait olduğunu" belirtir. Yani millî

320 http://www.belgenet.com/parti/program/chp1994-1.html. 321 http://www.belgenet.com/parti/program/bbp.html. 322 http://www.belgenet.com/parti/program/bbp.html.

Page 137: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

124

egemenlik kavramı benimsenmiştir. Bülent Tanör’e göre "Kuvvetler birliği ya

da meclisin hakları ve üstünlüğü savunulurken bu ilkeye dayanılmıştır".323

Zaten yemin metinlerinde "kayıtsız-şartsız millet hakimiyetine bağlılık" ibaresi

vardı. Bir başka ifadeyle 1924 Anayasa’sında din ve vicdan hürriyetlerinin

devletin teminatı altında olduğunu söyleyebiliriz. 1924 Anayasası’nın bir

başka özelliği de meclis hükümeti ve parlamenter rejim arasında bir sistem

kurmuş olmasıdır.324 Burada, parlamenter rejimi andıran özelliklerinden biri

de kuvvetler birliği ve görevler ayrılığıdır.325 İslami harekete yakın yazarlar

kuvvetler birliğini şöyle açıklıyorlar: "Türk toplumunda Batılı anlamda sınıf

yoktur. Ordu ve medrese, halkın içinden gelen bilgiye ve savaşa elverişli

kimseler topluluğudur. Ordu ve medrese, "biat" etmeden bir padişah tahta

çıkamayacağına göre, bunlar bir çeşit "müntehip-i saniler" ikinci seçicilerdir.

Atatürk bu temel gerçeği görmüş ve 1924 Anayasası’nı bu gerçeğin tefekkürü

üstüne oturtmuştur. Yani orduyu ve aydını devlet ortaklığından çıkarmış, bu

görevi, halk tefekkürünün mümessilleri sayılabilecek "müntahip-i saniler’e"

ikinci seçicilere kaydırmıştır. Atatürk Anayasası’nın en derin özelliği budur.

Saray’ın kanun yapma ve yürütme yetkisini BMM’ne vermiş ordunun ve

medresenin denetim gücünü "seçim mekanizmasına bağlayarak" ikinci

seçicilere kaydırmış, böylece devleti, en kısa yoldan halka götürmüştür. 1924

Anayasası’nın, güçlerin birleştirilmesi esasına dayanmasının sebebi de

323 Bülent Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, 8. Baskı, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, Nisan 2002, s. 292. 324 Prof. Dr. Ergun Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, 8. Baskı, Ankara, Yetkin Yayınları, 2004, s. 31. 325 Özbudun, a.g.e, s. 31.

Page 138: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

125

budur"326 1924 Anayasası, bizim konumuz bakımından büyük bir önem

taşımaktadır. Çünkü daha sonra belirteceğimiz gibi, yapılan değişiklikler 1924

Anayasası’nın felsefesini de değiştirmiştir. Burhan Kuzu, 1924 Anayasası’nı

en milli327 Anayasa olarak değerlendirir ve sonraki Anayasalar halktan

kopuk, "empoze" edilmiş Anayasalar olarak nitelendirir.328 ANAP’ın ve

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin fikir babalarından olan Korkut Özal, yeni

anayasa tartışmalarına katılır, yeni bir anayasa yapılacak olursa bunun 1924

Anayasası temel alınarak yapılması gerektiğini329 söyleyerek görüşlerini

açıkça ifade eder. Ne var ki 1924 Anayasası’nın yansıttığı anlayış hızla

değişmektedir. Yapılan anayasa değişiklikleri, sistemi laikleştirmeye

yöneliktir; yani, yeni rejimin rengi belli olmaya başlamıştır. Örneğin 10 Nisan

1928’de "Devletin dini, dini İslam’dır" ibaresi Anayasa’dan çıkarılmıştır. 5

Aralık 1934 tarihinde, seçmen yaşı 18’den 22’ye yükseltilmiştir. 5 <ubat 1937

tarihinde CHP’nin" altı ok" ile simgelenen ilkeleri (cumhuriyetçilik,

milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve inkılapçılık), Anayasa’ya alınmış

ve böylece devletin temel niteliklerini oluşturmuştur.330 Bu devletin temel

nitelikleri 1961 Anayasası’nda daha çok pekiştirilmiştir. 1961 Anayasası ile

devletin "kurumlaşma"sından söz edebiliriz. Söz gelimi 1924 Anayasası’nda

yer alan "millet egemenliği" ilkesinden söz edilirken, 1961 Anayasası’nda

"Millet, egemenliğini, Anayasa’nın koyduğu esaslara göre, yetkili organları

326 Tahsin Sınav, 1924 Anayasası’nın Getirdiği Siyasi Rejim ve O Günkü İktisadi Şartlar Arasındaki İlişkiler, Düşünce dergisi, s. 62. 327 Vurgu bize aittir. 328 Doç. Dr. Burhan Kuzu, Türkiye için Başkanlık Sistemi, İstanbul, Fakülteler matbaası, 1997, s. 74-75. 329 Kasım 2008 tarihinde Siyaset Meydanı programında, bu görüşleri ifade etti. 330 Mumtaz Soysal, 100 Soruda Anayasanın Anlamı, 11. Baskı, İstanbul, Gerçek Yayınevi, 1997, s. 36.

Page 139: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

126

eliyle kullanır" denmektedir.331 Egemenlik kavramındaki bu değişikliği, İslami

harekete yakın olan Bahri Zengin şöyle yorumlamaktadır: "Türkiye’yi, yüz

kişiyi bulmayan insanlar idare ediyor. Yetkiler, ihtilallerle halktan, meclisten

alınmış ve bunlara verilmiş. Kim bunlar? MGK" Hakim ve Savcılar Yüksek

Kurulu, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay, YÖK ve YAS üyeleri"

Türkiye’de yetkiler, bunların elinde. Türkiye’yi işte bunlar yönetiyor. Onlar da

Yüksek Hakimler ve Savcılar Kurulu üyelerini belirliyor. Bunlar millet

tarafından seçilmiyor; bunlar millete hesap vermiyor ve bunlar Meclis’in

üstünde yer alıyor. 1961 Anayasası’nda MGK ve Yüksek Askeri Sura

kuruldu. Yani siyasilerin, dolayısıyla Meclis’in Silahlı Kuvvetler üzerindeki

etkileri ve tasarrufları ortadan kaldırıldı" "Daha sonra Planlama Teşkilatı

kuruldu. Siyasilerin ekonomiyle ilgili yetkileri bürokratik bir kuruluş olan bu

kurumların denetimi altına sokuldu. Hatta siyasilerin idari tasarrufları bugün

bile bürokrasinin denetimine tabii. Mesela siz bir genel müdür tayin

ediyorsunuz. Danıştay 'hayır' diyor, kabul etmiyor; 'Genel müdür şu olacak'

diyor" "Türkiye’de YÖK’ün kuruluşu ve rektörlerin seçimi de demokratik bir

uygulama olarak yansıtılmıştır. Aslında bu, bir demokratikleşme, bir

özgürleşme değildir; yapılan, seçilmişlerin elindeki yetkileri sınırlayıp

bürokrasiye vermektedir" "Dolayısıyla "devlet içinde devlet" gibi Meclis’e

de, hükümete de baş kaldırılıyor" " 1961 ve 1982 Anayasaları’nda, milletin

kendi iradesini devre dışı bırakmak ve onun alanını daraltmak için oluşturulan

bir oligarşik yapıdır" ".332

331 Soysal, a.g.e, s. 32. 332 Selim, a.g.e, s. 61-62.

Page 140: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

127

Öte yandan, 1961 Anayasası ile bireyin devlete karşı korunmasını

sağlayan tedbirlerin getirildiği de bir gerçektir (yani özel yaşamın gizliliği,

vicdan ve din özgürlüğü, bilim ve sanat vs). Yargı denetiminin yürürlüğe

girmesi ile siyasal alandan bağımsız bir bürokratik güç oluşturuluyordu; aynı

zamanda sivil toplumun yeşermesine yönelik adımlar da atıldığından bu

dönemde bir tür demokratikleşme sürecine girildiğini ileri sürmek gerekir333.

Demokratikleşme büyük bir önem taşındığına inancındayız. Çünkü

Türkiye’de yaşanan biçimiyle demokratikleşme süreci, İslami hareketin

gelişme süreciyle paralel bir gidiş göstermiştir. 1961 Anayasası ile, her ne

kadar "millet egemenliği" ibaresinin içeriği laik bir zemine oturtulmuşsa da

demokratikleşme yönünden atılan adımlar, en çok İslami hareketin işine

yaramıştır. Çünkü Anayasa Hukuku’nun sağladığı her demokratik olanak,

İslami harekete halkın gözünde meşruiyet kazandırılacak bir zemin oluşturma

yolunda kullanılmıştır. Bu zeminin giderek genişleyen ölçülerde siyasi

mücadelenin içine çekilmesi, uzun vadede, halkın önemli bir kesiminin İslami

hareket doğrultusunda "kanalize" edilmesini de sağlamıştır.

Her ne kadar bu gelişme süreci; 1971 ve 1982 Anayasa değişiklikleri

ile kısmen kesintiye uğramış görünse de, 1980 sonrasında atılan bütün

adımlar bu süreci daha da hızlandırmıştır. Adalet ve Kalkınma Parti

iktidarında sağlanan kazanımlar ise, gelecekte de bu kazanımların gerisine

düşülmeyeceği izlenimi uyandırmaktadır.

333 Cem Eroğul, Çok Partili Düzenin Kuruluşu: 1945-1971, Geçiş Sürecinde Türkiye, Derleyenler: İrvin Cemil Schick- Ertuğrul Ahmet Tonak, 3. Baskı, İstanbul, Belge yayınları, Ocak 1998, s. 147.

Page 141: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

128

3.3.2. 1980 Sonrası Anayasa Değişiklikleri

1987 Anayasa değişikliğinden başlayarak ve çalışmamızla ilintili

olarak, bütün Anayasa değişikleri konumuz yönünden kısaca irdelenecektir.

1987 Anayasa değişikliği ile, seçme yaşı 20’ye indirilmiştir. 1995 Anayasa

değişikliğinde ise 18’e indirildi. Bu iki değişiklik, tezimiz bakımından büyük

önem taşınmaktadır. Çünkü seçmen yaşının küçültülmesi siyasi katılımın

genişletilmesine yönelik adımlar olmuştur. Ali Yaşar Sarıbay’a göre, "siyasal

modernleşme, bir anlamda siyasal katılımın genişlemesi, kitle siyasetinin334

gelişmesi "anlamına gelmektedir.335 Bunlar, İslami hareketi kuvvetlendiren

değişikliklerdi. Çünkü yapılan araştırmalar Türkiye’de genç insanların ailenin

siyasi görüşünü benimsediğini göstermektedir.336

12 Eylül’den sonra, din, toplum ve siyaset hayatında artan ağırlıklı

rolü 337 nedeniyle, önemli ölçüde bireylerin değerlerini biçimlendirmeye

başladı. Siyasi bir işlev de görüyor ve siyasal kültürün biçimlenmesinde

büyük bir rol oynuyordu.338 Böylece, din-dinsellik bir yandan "bireylerin

hayatını düzenlemekte", öbür yandan da "kolektif planda siyasal iktidarı

düzenlenmekte, yönlendirmekte ve ona meşruluk sağlamaktaydı ".339 1987

ve 1995 Anayasa değişiklikleriyle ilgili TBMM’de yapılan görüşmelerde bütün

partiler 18 yaş sınırı konusunda nerdeyse hem fikirdiler ve bunun demokrasi,

katılım bakımından büyük bir adım olduğunu Meclis Kürsüsü’nden

334 Vurgu bize aittir. 335 Ali Yaşar Sarıbay, Türkiye’de Siyasal Modernleşme ve İslam, Toplum ve Bilim, Bahar-Yaz 1985, S. 29/30, s. 45. 336 Sarıbay, a.g.e, s. 49. 337 Cüneyt Arcayürek, 12 Eylülle gelen İslamcı Patlama:Askeri Darbeden sonra imam hatip okulları ve dinci yayınlar çoğaldı, Cumhuriyet Gazetesi, 23/03/ 1990, s. 6. 338 Sarıbay, a.g.e, s. 49. 339 Sarıbay, a.g.e, s. 51.

Page 142: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

129

vurgulamışlardır. O dönemin Doğru Yol Partisi Milletvekili Köksal Toptan,

gençlerin seçmen yaşının 18’e indirilmesi konusunda hem fikir olduğumuzu

belirtti.340 18 yaşını dolduran gencin oy kullanması, siyasi katılım açısından

büyük bir önem taşımaktadır.341 1987 Anayasası’nda "halkoylaması"342

ilkesinin Anayasa’ya alınması, yani millete başvurma ve danışma anlayışının

yerleşmesi, demokratik bir adım olarak değerlendirilmektedir. Zaten bu

ilkenin Turgut Özal tarafından gündeme getirilmesi ayrıca anlamlıdır. Çünkü

Özal, Milli Görüş-Dinsel Görüş geleneğinden beslenen biri olduğu için onun

bu konudaki görüşleri hem Erbakan’ın hem de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin

görüşlerini yansıtmaktadır.343

1993 Anayasa değişikliği de önemlidir. Çünkü bu değişikliğe göre

devletin radyo ve televizyondaki tekeli kırılmış ve 3913 no’lu kanun ile

08.07.1993 tarihinde özel radyo ve televizyon kurulmasına izin verilmiş ve

böylece çok yönlü bilinçlenme sürecinin sağlam temelleri atılmıştır. Bu yolla

Türkiye’de plüralizm anlayışı yerleşmeye başlamıştır. Plüralizmle birlikte artık

e-bilgi toplumuna344 girilmiş ve bunun sonucunda bireyselliğin pekiştirdiği bir

gelişme süreci başlamıştır.

340 TBMM Tutanak, Birleşim: 102, 10.05.1987, Oturum: 1, s. 291. 341 TBMM Tutanak, Birleşim: 127, 22.06.1995, Oturum: 1, s. 298. Konuşan: RP Grubu adına Erzurum milletvekili Lütfü Esengün. Benzer görüşleri o dönemin CHP Grubu adına konuşan Ankara milletvekili Mümtaz Soysal da ifade etti, TBMM Tutanak, Birleşim: 123, 14.06.1995, Oturum: 2, s. 372 ve DYP Grubu adına konuşan Sakarya milletvekili Nevzat Ercan, TBMM Tutanak, Birleşim: 123, 14.06.1995, Oturum: 2, s. 305. 342 Halkoylamasının ne ifade ettiğini ayrıntılı olarak çalışmamızın 1. Bölümünde ele aldık. 343 Abdullah Gül, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin siyaset akademisinde yaptığı konuşmasında, Avrupa Birliği’nin tam üyelik aşamasına gelindiğinde halka başvurulacağının altını çizdi. 21 Ekim 2007 tarihinde, yapılan referanduma göre halkın %69,12 EVET oyu kullanıp Cumhurbaşkanını halkın seçmesine karar verdi. HAYIR oranı ise %30,88’i bulmuştur. 344 Faruk Sönmezoğlu, Uluslararası Politika ve Dış Politika Analizi, İstanbul, Filiz Yayınları, 1995, s.52.

Page 143: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

130

TBMM’de yapılan görüşmelerde, tüm partilerden milletvekilleri aynı

görüşte olduklarını kaydettiler.345 Yukarıda belirttiğimiz gibi, bu bilinçlenme

süreci, İslami harekete yaradı ve 1996 yılına gelindiğinde İslami Hareket’e

yakın olan yayın ve propaganda organlarının sayısı 1000’i aşmıştı.346

2001 yılında yapılan Anayasa değişiklikleri büyük önem taşımaktadır.

Çünkü temel hak ve özgürlükler ile ilgili 07. 11. 1982 tarihli ve 2709 sayılı

kanunun, 13. ve 14. maddelerinin değiştirilmesi ve dernek kurma hürriyeti ile

ilgili T.C. Anayasası’nın değiştirilmesi, temel hak ve özgürlükler bakımından

1961 Anayasası’nın ruhuna dönüldüğü izlenimi uyandırmıştır. Dernek kurma

hürriyeti, kuşkusuz, İslami hareketi kuvvetlendiren gelişmelerden biridir.

Siyasi katılım bakımından 2006 Anayasa değişikliği büyük bir adımdır.

Çünkü seçilme yaşı sınırı 30 yaşından, 25’e indirilmiştir. Aslında,

kanaatimizce, söz konusu Anayasa değişikliklerinden en önemlisi, 101.

maddenin 2007’de değiştirilmesidir. <öyle ki: "Cumhurbaşkanı, kırk yaşını

doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri

veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları

arasından halk tarafından seçilir".347 Bu, çok önemlidir çünkü

Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi, "başkanlık" sistemine giden

yolda önemli bir adımdır. Başkanlık sistemine gidişi gösteren bir diğer

gelişme de 16.05.1996 yılından itibaren meclis iç tüzüğünde gerçekleştirilen

345 TBMM Tutanak, Birleşim: 91, 14.04.1993, Oturum: 1, s. 146-148. Konuşan SHP Grubun adına Malatya milletvekili Mustafa Yılmaz. TBMM Tutanak, Birleşim: 96, 28.04.1993, Oturum: 1, s. 37. Konuşan DYP milletvekili Uğur Aksöz. 346 Dr. Abdullah Manaz, 2 Siyasal İslamcılık: Türkiye’de Siyasal İslamcılık, 1. Baskı, İstanbul, IQ Kültür Sanat Yayınları, Ocak 2008, s. 111. 347 Vurgu bize aittir.

Page 144: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

131

değişikliklerdir. Bu değişikliklerin ortak paydası ""daha kolay ve hızlı işleyen

bir yasama organı hedefine yaklaşmaktadır"348.

Bunlar, adım adım başkanlık sistemine eğilimli gelişmelerdir ve

Türkiye’nin siyasi sahnesinde yer alacak temel unsurlarından biri olarak

görülmektedir. Bahsettiğimiz bütün bu Anayasal gelişmeleri,

"demokratikleşme"ye yönelik adımlar olarak değerlendirecek olursak,

konumuz bakımından önemlidir, çünkü bu gelişmeler doğrultusunda İslami

hareket yükselişe geçti ve onun doruk noktasında da Adalet ve Kalkınma

Partisi olmuştur. Bir başka ifadeyle, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin oluşumu,

bu sürecin bir ürünüdür.

4. AK PARTİ VE MUHAFAZAKAR-DEMOKRAT SÖYLEMİ

Milli Görüş ile merkez sağ’ın farklılıkları ve benzerliliklerinin yanı sıra

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin demokrat-muhafazakâr ideolojisi ele

alınacaktır.

4.1. Milli Görüş-Merkez Sağ Farklılıklar ve Benzerlilikleri

Milli Görüş, dinsel görüş ve merkez sağ349 farklılıkları veya

benzerliliklerini açıklayacağız. Aynı zamanda merkez sağın ne ifade ettiğini

ve 1991 yılından itibaren "erime" sürecine girişini; onun yerine Adalet ve

Kalkınma Partisi döneminde adı konulan ve merkez sağın yerine geçmeye

348 Doç. Dr. Şeref İba, TBMM İçtüzük Değişikliklerinin Anlamı: 1996 Sonrasına Bakış, Yasama Dergisi, Temmuz-Agüstos-Eylül 2007, S. 6, s. 89. 349 Merkez sağ, Adalet ve Kalkınma Partiyle farklılıkları ve benzerliklerine girmeden önce merkez sağ dediğimizde ne anlaşıldığına bakalım. Merkez sağ görüşünü yazarların çoğunluğu DP’den başlatıyorlar. Fakat kökleri Büyük Millet Meclisine ve 2. grubun ideolojisine dayanıyor. Milli Görüşün esas amacı dinsel bir toplum ve toplumun dinsel duygularını hitap yansıtacak bir iktidar yaratmaktadır. B.M.M’nin ilk açılış töreni Cuma günü yapılması ve kurban kesilmesi halkın dinî duygularıyla örtüşüyordu. Ayrıca B.M.M, toplumun bir aynasıydı çünkü toplumun bütün kesimleri ve azınlıkları temsil ediliyordu.

Page 145: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

132

başlayan "toplumsal merkez" anlayışının şekillenmekte olan yeni siyasi

sistemdeki yerini belirlemeye çalışacağız.

4.1.1. Cumhurbaşkanının Halk Tarafından Seçilmesi Söylemi

Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi kuşkusuz, başkanlık

sisteminin belirleyici koşuludur. Kendilerini sağ parti olarak konumlandırılan

siyasi partiler istisnasız Cumhurbaşkanı’nın, halkça seçilmesinden yana bir

tavır sergilemişlerdir. Adalet Partisi’nin devamı olan Doğru Yol Partisi Genel

Başkanı Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanı’nın, halk tarafından seçilmesi

durumunda "halkın bu ülkenin misafiri olmaktan çıkıp sahibi olacağını"

söylüyordu.350 Başbakanlar, Cumhurbaşkanları ve siyasi parti yetkilileri

Başkanlık sistemine yönelik çalışmalar yürütmüşlerdir.351 Anavatan

Partisi’nin bu konudaki söylemi zaten Erbakan’ın söylemi ile tamamen

örtüşmektedir. Gokhan Çapoğlu, Türkiye’de siyasi tıkanıklığı aşabilmenin tek

yolunun Başkanlık sistemine geçilmesi olduğunu savunuyor ve başkanlık

sisteminin avantajlarını şöyle açıklıyor: Demokratik katılım ve denetim

eksikliği, siyasi partilerin oligarşik yapıları, devletin ekonomideki ağırlığı ve

yerel yönetimlerin güçsüzlüğü352 gibi olumsuzluklar, başkanlık sistemini daha

da gerekli kılmaktadır. Bazılarına göre, Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından

seçilmesi, Türklerin bünyesine, kültürel eğilimlerine de uygundur. Başgil bu

konuyu şöyle açıklamıştır: "Biz üstümüzde bir baş görmek isteyen bir milletiz.

Bu başı, kendi içimizden kendimiz seçelim. Fakat ona baş olmanın evsaf ve

350 Cumhurbaşkanını Halk Seçsin, Cumhuriyet Gazetesi, 31/03/1990, s. 9. 351 Prof. Dr. Burhan Kuzu, Neden Başkanlık Hükümeti, Türkiye’de Siyasi Yapılanma ve Tem Siyasi Sorunlar sempozyum’dan, Ankara, Türk Parlamenter Birliği-Toplumsal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı, 11-12 Şubat 2000, s. 47. 352 Gökhan Çapoğlu, Türkiye’de Siyasi Tıkanıklığı Aşmak için, 1. Baskı, Ankara, Stratejik Araştırmalar Vakfı, Eylül 1994, s. 30-50.

Page 146: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

133

icaplarını tanıyalım. 1924’te hilafet ve saltanatın hakkından geldikten sonra;

Türkiye’de yeniden bir şahıs hükümeti fırtınasına tutulmamak için, Büyük

Millet Meclisi diye yüz başlı bir hükümdar yaratmak ve bunun yanı başında

devlet başkanını adeta bir teşrifat memuru vaziyetinde bırakmak istemişlerdir.

Heyhat; irki veraset ve tarihi muinlik kanunları hükmünü icra etmiş ve çok

geçmeden o yüz baş bir başta birleşerek fiiliyatta bu tek baş hükümran

olmuştur".353 Adalet ve Kalkınma Partisinin hukukçularından olan Burhan

Kuzu’ya göre, devletin kurumlarının, milletin taleplerine göre

şekillendirilmeleri, Başkanlık sisteminin bu istikamete uygulanması

lazımdır.354

4.1.2. İkinci Grubun Zihniyetinin çıkış yolu: İsimler.

Birinci bölümde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin köklerinin 2. Grup’a

dayandığını belirtmiştik ve bu zihniyetin temel dayanaklarını kısaca

anlatmaya çalışmıştık. Cumhuriyet yıllarında bu zihniyetin bir kenara itildiğini

görüyoruz. Buna rağmen, bu zihniyet, "Ben buradayım" dercesine varlığını,

isimler, semboller yoluyla hissettirmiştir355. Aynı zamanda Türk siyasi

partilerinin adları, o dönemin sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel ve sosyo-

politik alanlardaki noksanlığı ifade etmektedir. Örneğin " Ahrar Fırkası" adını

alacak olursak, ahrar kelimesi, hür kelimesinin çoğuludur ve özgürler

demektir. Tarık Zafer Tunaya’nın belirttiği gibi "siyasal partiler yelpazesine

353 Prof. Dr. Burhan Kuzu, a.g.e, s. 46. 354 Prof. Dr. Burhan Kuzu, a.g.e, s. 46. 355 Rasim Özdenören, 8ecip Fazıl Kısakürek, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce İslamcılık, 1. Baskı, İstanbul, C. 6, 2004, s. 142.

Page 147: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

134

göre Liberaller demektir"356. Ahrar Fırkasının kurucu üyelerin arasında 2.

Grup’un mimarlarından Celalettin Arif vardı. Ahrar Fırkasından sonra "Mutedil

Hürriyetperveran Fırkası" kurulmuştur. Partinin programı, Osmanlı birliğini

korumaya ve özel girişimciliğe dayanıyordu357. Hürriyet ve İtilaf Partisi

kurulduğu dönemde ne hürriyet ne itilaf vardı.358 Demokrat Parti, o dönemin

demokrasi noksanlığından; tek parti döneminden kaynaklanıyordu. Çok

partili hayata geçildiğinde ilk kurulan parti Milli Kalkınma Partisi olmuştur.

Milli kelimesi 1.Bölüm’de açıkladığımız gibi din-dinsel anlamına gelmektedir.

Kalkınma kelimesi ise ekonomiden pay alamayan Müslümanların özlemlerini

ifade ediyor. Başka bir deyişle Cumhuriyet yıllarında Atatürk’ün ifade ettiği

gibi kalkınma davası Cumhuriyet’in kurucu kadrosunun elindedir. Zaten

kalkınma, refah gibi kavramlar Erbakan’ın ve merkez sağ partilerin liderlerin

söylemlerinde "anahtar" kavram olmuştur. Milli Kalkınma Partisi ile ilgili

değinilmesi gereken iki nokta daha var. Birincisi, partinin kurucuları Cevat

Rıfat Atılhan359 ve Hüseyin Avni Ulaş.360 Hüseyin Avni Ulaş bilindiği gibi 2.

Grup’un ideologlarındandı. İkincisi, parti programının, "devletçiliği

reddetmekte, seçimlerin tek dereceli yapılmasını, Cumhurbaşkanının

millet tarafından seçilmesini361, bir ayan meclisinin (ikinci meclis-senato)

kurulmasını ileri sürüyor ve sanayide, ticarette serbest rekabet esasını

356 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler: Cilt 1. İkinci Meşrutiyet Dönemi 1908-1918, 1. Baskı, İstanbu,l Hürriyet Vakfı Yayınları, Kasım 1984, s. 142. 357 Dr. Muzaffer Sencer, Türkiye’de Siyasal Partilerin Sosyal Temelleri, İstanbul, Gün matbaası, Kasım 1971, s. 52. 358 Hüseyin Çelik’in, 4. Dönemindeki AKP siyaset akademisindeki yaptığı konuşmasından. 23 Kasım 2005. 359 Atılhan hakkında bir sonraki muhafazakar- demokrat kısmında ele alınacaktır. 360 Erol Tuncer, 1946 Seçimleri, Ankara, TESAV Yayınları, Kasım 2008, s. 14. 361 Cumhurbaşkanının milletin tarafından seçilmesi, hem Erbakan hem merkez sağ partilerin temel şiarı olmuştur. Bu konuda milli görüş/dinsel görüş- merkez sağ arasındaki bir benzerliğe işaret etmemiz lazım.

Page 148: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

135

savunuyordu. Dış politika alanında ise İslam Birliği- Sark federasyonu

istemekteydi".362 Madem ki Menderes’in idam edilmesi, toplumun önemli bir

kesiminin vicdanında onur kırıcı, yaralayıcı bir "adaletsizlik" olarak

yankılanmıştır; öyleyse DP’nin yerini alacak olan partinin adı da "Adalet

Partisi" olmalıdır. Erbakan’ın kurduğu partilerin isimlerine geçmeden önce,

önemli bir noktaya değinmemiz gerekiyor. Milli Nizam Partisi kurulma

safhasındayken sorunlardan bir tanesi de partiye ne isim verileceğiydi.

Önerilen isimleri arasında Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisi363 isimleri

de vardı. Her ne kadar 12 Eylül ile birlikte Türk siyasi sistemi sekteye

uğrasa da belirli bir "zihniyet" isimler yoluyla 12 Eylül’den sonra da varlığını

hissettiriyordu. RP kurulduğunda merkez sağ partilerde yer alan kadrolar

kısmen bu partiye iltihak ettiler ve daha sonra kitlesel olarak Adalet ve

Kalkınma Partisi’nin çatısı altında toplandılar. Bunu, rakamsal olarak çok net

görebiliriz. Turgut Özal Anavatan’dan ayrılıp Cumhurbaşkanı olduktan sonra

Parti’nin başına Mesut Yılmaz geçti. Mesut Yılmaz’ın partinin başına

geçmesiyle Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisi, 1991 seçimlerinden

itibaren oy kaybetmeye başladı ve merkez sağ tabanında bir dönüşüm

yaşanmaya başladı.364 Bu dönüşümü rakamlarla söyle ifade edebiliriz Doğru

Yol Partisi’nin oyları, 1991 seçimlerinde % 27,03, 1995 seçimlerinde %

19,65, 1999 seçimlerinde % 12,01, 2002 seçimlerinde % 9,54 idi. Anavatan

Partisi için bu rakamlar 1991 seçimlerinde % 24,01, 1995 seçimlerinde %

362 Tuncer, a.g.e, s. 26. Ayrıca bakınız Füruzan Hüsrev Tökin, Türkiye’de Siyasi Partiler ve Siyasi Düşüncesinin Gelişmesi (1839-1965), İstanbul, Elif yayınları, 1965. Vurgular bize aittir. 363 8. Erbakan Partisini Kuruyor, Bugün Gazetesi, 24/01/1970. 364 Christos Teazis, MHP ve MHP’de Devlet Bahçeli Dönemi, yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi (Siyaset Bilimi) Ana Bilim Dalı, Ankara 2001, s. 84.

Page 149: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

136

19,45, 1999 seçimlerinde % 13,22 ve 2002 seçimlerinde % 5,22’dir. Refah

Partisi 1991 seçimlerinde % 16,88, 1995 seçimlerinde % 21,38, Fazilet

Partisi olarak 1999 seçimlerinde365 % 15,41, ve Saadet Partisi olarak 2002

seçimlerinde % 2,49 oranında oy almıştır. Ayrıca bu seçmen tabanında

rakamsal değişmelerin yanı sıra kadro kayması da söz konusudur. Özellikle

Anavatan Partisi’nin üyeleri Abdülkadir Aksu, Cemil Çiçek, Ali Coşkun, Korkut

Özal, partiden ayrılıp Refah Partisine katıldılar. Bu noktada Birlik vakfının366

önemini vurgulamamız lazım. Birlik Vakfı, Milli Türk Talebe Birliği’nin devamı

olduğu ve vakfın üyelerinin Anavatanın ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin

çekirdek kadrosunu oluşturduğu bilinmektedir. Birlik Vakfı’nın amaçlarından

biri de merkez sağ partilerin İslamcı kadrolarla donatılması367 ve asıl istenen

parti kurulduğunda, bu kadroların merkez sağ partilerden çekilip "yuvalarına

dönmelerini" sağlamaktadır. Hüseyin Çelik, Köksal Toptan, Mehmet

Sağlam gibi isimler bu yolla Adalet ve Kalkınma Partisi’ne dahil olmuşlardır.

İslamî partilerin isimlerine gelince; simgeleştirme, burada da ön

plandadır. Örneğin "Nizam" (dini düzen) kelimesiyle (dini) anayasa

kastedilmektedir; yani kendi açıklamaları doğrultusunda insan haklarını

koruyan bir devletin zulmü önleyeceği, kuvvete değil, halka dayalı bir

365 1999 seçimlerinin temel özelliği MHP’nin yükselişi olmuştur. Çünkü o dönemde Türkiye’de Öcalan’ın yakalanması gündemdeydi ve bu olay MHP’nin işine yaramıştır. 366 Birlik Vakfı’nın kurucu üyeleri ANAP’ın sonar da Adalet ve Kalkınma Partisi’nin üst kadrosunu oluşturuyordu. Kurucu üyeler arasında Recep Tayyip Erdoğan, Ali Coşkun, Cemil Çiçek, Abdülkadir Aksu vs bulunuyordu. Kaynak: http://www.birlikvakfi.net/page.aspx?PageId=34. Dr. Abdullah Manaz, Ali Coskun, Abdülkadir Aksu, Cemil Çiçek ve Korkut Özal hakkında ilginç bir noktaya değiniyor: "Anavatan Partisi’nde İslamcı çizgilerini korumuş milletvekilleri her dönemde kendini gösteriyordu. Refahyol koalisyonu sırasında dikkat çekici bir taktik izlemişlerdir. Kritik sayılan oylamaya önce katılmayan bu dörtlü, koalisyonun güvenoyu alması kesinleşince Meclise girerek kabul oyu verdiler. Bunlardan Abdulkadır Aksu birkaç ay sonra istifa edip RP’ye katıldı. Diğerleri de zaman içinde Anavatan Partisinden ayrıldılar" Kaynak: Dr Abdullah Manaz, a.g.e, s. 282. 367 15 Temmuz 2009 tarihinde, Mehmet Bekaroğlu ile yaptığımız mülakattan.

Page 150: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

137

anayasa sunacağı Saadet Nizamı kurulacağı mesajı verilmektedir368.

MSP’nin amblemi anahtardı. MSP’nin ilk başkanı Süleyman Arif Emre’nin,

amblem hakkındaki açıklamaları şöyledir: "Temel (anahtarın sap kısmı): Bir

kalp şeklinde olup "ahlaki ve manevi değerleri" temsil etmekte ve bunun

temel olarak alınması (ahlakın) temel olduğunu ifade etmekte ve buna

dayanılarak her güçlüğün yenilebileceği ve her hayırlı kapının açılacağı ve

beklenen özlenen inkişafların olacağı ifade edilmektedir. Anahtarın gövde

kısmı, yukarı doğru olup ahlak temeline dayanılarak maddi ve manevi

sahada yapılacak büyük kalkınmayı temsil etmektedir. Anahtarın üst kısmı

olan bayrak, sağa doğru ilerleyerek hareket eden ve dalgalanan bayrağımızı

göstermekte; milletin bütün insanlığa manevi ve maddi sahada ışık tutmak

üzere kuracağı yeni büyük medeniyeti temsil etmektedir369.

Refah, Fazilet ve Saadet isimlerinin kavramsal içerikleri de benzer

özellikler gösterir. Sistemden kaynaklanan adaletsizliğin giderilmesini

ekonomik açıdan herkesin refaha kavuşmasını; ama bu ekonomin temelinin

ahlaka dayalı olması gerektiğini savunur.

<imdi Adalet ve Kalkınma Partisi’nin açılımına baktığımızda yani

Adalet ve Kalkınma kelimelerini anlamlarını çözümlediğimizde, aynı

anlamların Adalet ve Kalkınma Partisi için de geçerli olduğu sonucuna varırız.

Adalet kelimesi, din ve vicdan hürriyeti, ifade özgürlüğü anlamına geliyor.

Kalkınma kelimesi ise hem refahı, hem de demokrasiyi aynı zamanda

yükseltmek gerektiğini ve nihayet "AK" kelimesi temiz siyaseti ifade

368 Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Türkiye’nin Meseleri ve Çözümleri, Program, , Ankara, Temmuz 1991, yy, s.47 369 Milli Selamet Anahtarı Millete Huzur Getirecek, Milli Gazetesi, 12/05/1973.

Page 151: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

138

etmektedir370. Ayrıca Adalet ve Kalkınma Parti, 70’li yıllarda kurulan akıncı

(AK) isimli gençlik örgütünü çağrıştırmaktadır. 90’lı yıllara kadar birkaç

islamci örgütün isimleri de "AK " ile başlamaktadır371.

4.1.3. Millet-Hizmet Vurgusu

Millet ve hizmet kavramlarına, söylemsel olarak istisnasız bütün sağ

partilerde rastlıyoruz. Örneğin Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 22

Temmuz’daki seçim beyannamesinde millet unsurunu vurgulayan

sloganlardan, "Adalet ve Kalkınma Parti, milletin partisidir", "Yetkinin gerçek

sahibi millettir", "Meşruiyetin gerçek kaynağı millettir"372 gibi örnekler

gösteriyor ki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin söylemi bu bakımdan Erbakan’ın

söylemi ile tam olarak örtüşmektedir. Abdullah Gül’ün Adalet ve Kalkınma

Partisi siyaset akademisinde yaptığı konuşmaya göre "halk, artık devletten

herhangi bir konuda hesap sorabilmektedir."373 Ayrıca halk oylaması

noktasındaki anlayışta da bir benzerlik görüyoruz.374 Eğitim Bakanı Hüseyin

Çelik de "Adalet ve Kalkınma Partisi’nin bir devlet partisi değil, millet

partisi"375 olduğunu vurgulamıştır.

370 Hüseyin Çelik’in, 4. Dönemindeki AKP siyaset akademisindeki yaptığı konuşmasından. 23 Kasım 2005. Nihat Ergün de benzer bir görüşü savunmaktadır. Nihat Ergün daha ileri gidip, toplumsal değişim, ancak ekonomik refahla gerçekleştirebilir; demektedir. (4. Dönemindeki AKP siyaset akademisindeki yaptığı konuşmasından, 7 Aralık 2005). 371 Eşad Cosan grubu 1996 Kasımında AK TV ve AK RA (radyo) kurdular, 1989-1990 AK doğuş hareketi, 1991 ve 1992 yıllarında AK-Zuhur, 1995 AK-Devrim ve onlarca bunlar gibi AK kelimesini içeren oluşum vardır: Dünya’da ve Türkiye’de Siyasal İslamcılık, Abdullah Manaz, Ulusal Birlik İçin Düşünce-Eylem Vakfı, İzmir 1998, s. 314, 420. 372 www.akparti.org.tr/arge. 373 Abdullah Gül’ün, 4. dönemdeki AKP siyaset akademisindeki yaptığı konuşmasından, 2005 yılında. 374 Erbakan’ın halk oylaması görüşleri için milli görüş kısmına bakınız. Adalet ve Kalkınma Parti’sininki için, Abdullah Gül’ün 4. dönemdeki AKP siyaset akademisindeki yaptığı konuşmasından, 2005 yılında. 375 Hüseyin Çelik’in, 4. Dönemindeki AKP siyaset akademisindeki yaptığı konuşmasından. 23 Kasım 2005.

Page 152: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

139

Aynı söylemi öbür sağ partilerin de kullandıklarını görüyoruz.

Demokrat Parti’nin kurulmasındaki temel amaç, devlet-halk mesafesini,

halkın lehine, asgarileştirmekti376. DP’nin devamı olan Adalet Partisi ise 1973

seçim beyannamesinde, "iktidar verme ve iktidardan çekme hak ve yetkisini

Millet veya onun adına T.B.M.M kullanabilir"377 ifadesi yer alıyordu. Doğru Yol

Partisi, "Devleti, milletin devleti" ve "Milletin emrinde devlet"378 olarak

takdim etti. Anavatan Partisi ise "Devlet, millete hizmet için vardır", "Devletin

milletle bütünleşmesi esastır" ve "bürokrasinin azaltılması, kamu

hizmetlerinde etkinliğin arttırılması için tedbirler bakımından devletin

vatandaş ile ilişkilerinde itimat esastır" şeklinde kendi perspektifini ortaya

koyuyordu.379 Ayrıca ANAP’ın programının 2. maddesinde devletin milletle

kaynaşmasının esas olduğu çok net bir şekilde ifade ediliyor380.

Burada önemli bir hususun belirtilmesi gerekiyor. Merkez sağ partiler,

Turgut Özal dönemi ve kısmen 60’lı yılların Süleyman Demirel dönemi hariç,

Türk Devleti’nin kırmızı çizgilerini (laiklik, Güneydoğu sorunu vb), aşmamak

koşuluyla bir söylem geliştirdiler. Ama öbür taraftan Türk Halkı’nın düşünce

dünyasını temelinde yer alan dinî ve bazen millî duyguları okşamaya yönelik

bir söylemden de geri kalmadılar.381,382

376 Fahri Aral, Hayrettin Erkmenle DP üzerine, Tarih ve Toplum, s. 30. 377 Adalet Partisi, seçim beyannamesi 1973, s.11. 378 D.Y.P iktidar yolunda, Ankara Doğru Yol Partisi Basın ve Propaganda başkanlığı, 16 Kasım 1988, s.7, 12. 379 Anavatan Partisi, 6 kasım 1983 Seçim beyannamesi, s. 24, 27. 380 http://www.belgenet.com/parti/program/anap-1.html. 381 Nuray Mert, Mekez Sağın Kısa Tarihi, 2. Basım, Selis kitaplar, Kasım 2007, s 39. 382 Alev Erkilet’in kitabında, radikal İslami hareketlerle sağcı hareketler arasındaki temel fark birincilerin İslam dininin esaslarını toplumsal hayata uygulamaya çalışırken; ikincilerin dini gerektiği yerde ve gerektiği kadarıyla sahip çıkıp, iktidarlarını temelde din-dışı ölçütlere dayandırdıklarını vurguluyor, Alev Erkilet, Orta Doğu’da Modernleşme ve İslami Hareketler, 4.Baskı Hece yayınları, Nisan 2004, s. 164. Bu bizim çalışmamız bakımından önemlidir çünkü, Marshall Planı

Page 153: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

140

Adalet ve Kalkınma Partisi ise daha pervasız bir söylemi benimserken,

devlet-hükümet özdeşliğinin gerçekleşmesine yönelik adımlar da atmıştır.

Bunun sonucu olarak devlet, toplumun taleplerine ve ihtiyaçlarına göre

hareket etmeye başladı. <erif Mardin’in merkez-çevre teorisine bakıldığında

merkez kavramına "devlet" anlamını yüklendiği görülür. Çevre ise devlete ait

olmayan unsurlardan ibarettir. Adalet ve Kalkınma Parti, çevreyi merkeze

taşırken, çevrenin söylemini de bir ölçüde merkezin söylemiyle benzeşme

içine sokmuştur. Toplumun çeşitli laik kesimleriyle iktidar arasında görülen

sert tartışmaların çoğunun "üslup" ve "söylem"den kaynaklanıyor olması, bir

rastlantı değildir. Bu durum dile getirdiğinde, Partinin kanaat önderleri, bunun

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin "millete endeksli devlet" anlayışı oluşturma

amacının bir gereği ve sonucu olarak açıklamaktadırlar. Buna göre, milletin

taleplerine göre hareket etmek esastır ve milletin taleplerinin teminatı

olunmalıdır. Milletin değerleri esas İslam’dır. Yani İslam, milleti birleştirecek

temel harç olacak ve bunun üzerinden yeni bir siyasi sistem inşa edilecektir.

Bu binanın malzemeleri, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin demokrat-

muhafazakar ideolojisinden alınacaktır.

4.2. Demokrat Muhafazakârlık Anlayışı

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, demokrat-muhafazakârlık anlayışı,

Adalet ve Kalkınma Parti’yle ortaya çıkmış bir zihniyet ve görüş değildir.

Çünkü bu zihniyet, dönem dönem farklı isimler kullanılarak, 2. Grup’la

başlayan muhalif akımın omurgasını oluşturmuştur.

uygulanmaya başladığında, İslami hareket, daha önce ifade ettiğimiz gibi sağ cephesinde yer almaya başladı ve sistemle bir uyum süreci girdi. Bunun en iyi örneği, son dönemde yapılan Hizb-u Tahrir örgütüne ait üyelerin polisin tarafından tutuklanmasıdır.

Page 154: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

141

4.2.1. Türk Siyasi Sisteminde Demokrat-Muhafazakarlığın

Serüveni

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, demokrat-muhafazakâr kimliğiyle Türk

siyasi sahnesine çıkmasının, kökleri 1920’lere dayanır. Liberal-muhafazakâr

kimliğin tohumlarını da Ahrar Fırkası ile başlayan siyasi oluşumda

buluyoruz383. Bu anlayışa 2. Grup’ta da rastlanmaktadır. Müslüman kalarak

kalkınabilmek ya da dindar kalarak dünya konjonktürüyle uyum

sağlayabilmek. Çok partili hayata geçişte ilk demokrat-muhafazakâr anlayışı

Milli Kalkınma Partisi’nde görüyoruz. Milli Kalkınma Partisi’nin kurucuları,

daha önce belirttiğimiz gibi, Hüseyin Avni Ulaş ve Rıfat Cevat Atılhan’dır.

Atılhan, 27 Ağustos 1951 tarihinde "İslam Demokrat Partisi"ni kuruyor.384

Parti isminden anlaşılıyor ki, İslam ve demokrasiyi sentezlenmeye çalıştı385.

Muhafazakâr demokrat ideolojinin "ilk uygulaması"nı Demokrat Parti

döneminde görebiliyoruz. Çünkü Demokrat Parti, İslamî Hareket’tekileri

toplarken Liberalleşmeye yönelik adımlar da attı. 12 Eylül’den sonra, Türk

383 Dr. Abdullah Manaz, a.g.e, s.273. 384 Çalışmamız bakımından Atılhan’ın kuruduğu parti önemlidir. Parti’nin programına bakıldığında şunlar dikkat çekmektedir: "Maddi ve manevi ölçülerle ve bütün mana ve şümuliyle Türk milletini medeni alemde mümtaz ve tarihi ile şerefli mazisine layık bir refah ve ümran seviyesine çıkartmak ve Türk vatanını en ameli ve yapıcı sistemlerle ve çezri çalışmalarla baştan başa imar etmek. İslam Demokrat Partisi bu bakımdan hiçbir taviz ve fadakarlık mevzuu yapmayacağını bildirdiği şu umdelere dayanmaktadır: 1. Türk milletini tarihe bağlamak, 2. CHP’nin altı umdesi olarak Anayasa’ya girmiş olan demokrasiye zıt bütün kanunları bir anda kaldırmak, 3. Türk milletinin arzu ve temayüllerine, karakterine ve menfaatlerine uymayan, mana ve medulleri açıkça anlaşılmayan, bir çok tevil ve tefsirlere yol açan umde ve prensiplerin kanun yoluyla ve milletin iradesiyle kaldırılmasına çalışmak, 4. Vicdan hürriyetinin bütün şümüliyle kabülü, 5. Komünizm ve farmasonluk gibi gizli ve ihtilacı kuvvetlerin faaliyetini kat’ı surette kuvvetler ayrılığı prensibini ve seçim sisteminde tadilatı derpis etmektedir… …Ticaret mutlak surette serbest olacak, bütün tahditler kaldırılacak…" (Kaynak: Tarik Zafer Tunaya, a.g.e, s. 743-744). Atılhan’ın komünizm ve masonlukla ilgili görüşleri Erbakan’ın görüşleriyle büyük bir ölçütte örtüşmektedir. Yani İslam Demokrasi partisinin milli görüşün/dinsel görüşün öncülüğünü yaptığını söyleyebiliriz. 385 Sadık Albayrak, a.g.e, 26.

Page 155: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

142

devleti, Batı’ya, neo-liberalizm386 politikalarının uygulanacağı güvencesini

verdi. Bu politikalar, ilk etapta Turgut Özal döneminde hayatta geçirildi. Özal

döneminde, demokrat – muhafazakâr anlayış inşa edilmeye başlandı. 1980’lı

yıllarda kurulan Birlik Vakfı’nın kuruculardan İsmail Kahraman, Birlik Vakfının

"Yenilikçi-Demokrat-Muhafazakar" özellikler temelinde yükseldiğini ifade

etti.387

Erbakan 1996 yılında Focus dergisinde verdiği demeçte, "Avrupa’da

Hıristiyan-demokratlar varken, neden Türkiye’de Müslüman–demokratlar

olmasın", diyerek yapılmak isteneni çok açık ifade etmiş oldu. Bugün bu

anlayış, Adalet ve Kalkınma Partisi ile sürdürülmekte ve bu anlayış

doğrultusunda yeni mevziler kazanılmaktadır.

4.2.2. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Demokrat-Muhafazakârlık

Açılımı

Adalet ve Kalkınma Parti Genel Başkan Yardımcısı Nihat Ergün

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin siyaset akademisinde yaptığı konuşmasında

demokrat-muhafazakâr ideolojiyi anlamlandırmaya çalıştı. Ergün’e göre

"muhafazakarlık, devrim yoluyla değil, tedrici yoluyla yani bazı değerleri

koruyarak değişmektir. Muhafazakâr değerlerin korunabilmesi için siyasi

otoritenin meşruiyet kaynağı, millet iradesi ve milletin rızası olmalıdır."388

"Devlet gücünün sınırlı-kontrol altında" olması gerektiğini söylerken ancak

386 Belirtilmesi gereken bir nokta şudur: Post-modern dönem, neo-liberalizmin girişiyle ortaya çıkan bir kavramdır. Türkiye’de neo-liberalizm, Reaganizm, Thacherizm ve Özalizm’e esittir. Çünkü neo-liberalizmin temel unsurlar (minimal devlet/adem-i merkeziyetçilik, küçük ve orta ölçekli esnafın/orta direğin palazlanması, dinin yükselişi) Özal dönemiyle palazlanmıştır. 387 09/10/2009 tarihinde, İsmail Kahraman ile mülakattan. Vurgu bize ait. 388 Geleneklerle bağlantıyı kesip atmayı amaçlayan Cumhuriyet projesinin batıcı devrimciliğine karşı kültürel/dinsel muhafazakarlık ve demokratlık da devletin toplum mühendisliği yaparak halkı modern/laik yaşam tarzına zorlanmasına karşı halkın yanında yer alma tutumudur.

Page 156: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

143

"hukuk389 yoluyla bireyin, devletten korunabileceğini savundu."390 Benzer

ifadeler Adalet ve Kalkınma Parti programının siyasal kimlik kısmında da yer

almaktadır391.

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, görüldüğü gibi, demokrat-muhafazakâr

kimliği büyük bir ölçüde milli görüş ideolojisiyle benzeşmektedir. <imdi Adalet

ve Kalkınma Partisi’nin demokrat-muhafazakâr kimliğini biraz açalım.

Türkiye’deki temel kavramlar Batı’ya göre anlamlandırılamaz. Türkiye’ye

özgü iç dinamiklerinden beslenen anlayışı, Türkiye zemininde açıklarsak

daha anlamlı olur. Özetle, AK Partililere göre, demokrasinin Türkiye’de iki

anlamı vardır: Birincisi, liberalizmin ve bireyselliğin öne çıkmasıdır. Burada

bireysellik temelinde din ve vicdan hürriyeti kastediliyor. İkincisi, sermaye

girişinin daha da kolaylaştırılması ve yerel toplumlardaki dinamikler

geleneksel değerlere bağlı kalmayı sürdürürken, liberal toplum dinamiklerini

serbest bırakmaya dayanıyor. Bu ikisinin sentezi Adalet ve Kalkınma

Partisi’nin ideolojisini özetlemektedir. Bu ideolojinin esas çekirdeği olan milli

görüş-dinsel görüş geleneğini sürdürüyor. Yani Adalet ve Kalkınma Parti

programında yer aldığı gibi, "özellikle demokrasi, hukuk devleti, laiklik ve

insan hak ve özgürlüklerine vurgu yapmaktadır. Serbest piyasa ekonomisi ve

dünya sistemiyle bütünleşen rekabetçi bir iktisadi anlayış savunulmaktadır.

389 Bilim ve Hukuk alanında uluslararası arenada yaşanan değişimler (post-modern söylem, yumuşayan laik politikalar, kültürel haklara yapılan hukuki vurgu vb) Cumhuriyet döneminin aksine İslamcı siyasetin evrensel hukuka sarılmasını mümkün hale getirmiştir. (Ama başörtüsü konusunda AHİM’in olumsuz kararını beklemiyorlardı ve hayal kırıklığında uğradılar. O zaman Tayyip Erdoğan, "hukuk" demedi, "ulemaya sorsalarmış" dedi yani çağdaş hukuk işlerine geldiğinde yüzlerini ulemaya dönebiliyorlar. Ama hukuka yapılan vurgunun bir anlamı da, arzuladıkları değişimi/dönüşümü hukuk kurallarını zorlayarak yapma amacında olduklarıdır. 390 7 Aralık 2005, AKP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Ergün’ün AKP akademisinde yaptığı konuşmasından. 391 www.akp.org.tr/arge.

Page 157: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

144

Devletin özellikle mağdur ve muhtaç kesimler üzerinde sosyal politikalar

sürdürmesi gerektiğine inanılmakla birlikte, özel sektör, gönüllü kuruluşlar

ve sivil toplum kuruluşları ön plana çıkartılmaktadır."392

392 Dr. Yalçın Akdoğan, a.g.e, s. 13.

Page 158: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

145

SONUÇ

Çalışmamızda Türkiye’de gerçekleştirilmekte olan sosyo-ekonomik ve

sosyo-politik dönüşümlerden söz ettik ve bu dönüşümlerin yapılma biçimini

izah etmeye çalıştık. Adalet ve Kalkınma Partisi ile 2. Grup arasında

belirlediğimiz süreklilik, 1980 sonrasının neo liberal politikalarının Türkiye’de

hayata geçirilmeye başlandığı ve bu projenin sürdürülmesinin İslami

hareketle bütünleştiği süreçte bir dönüşüm şeklini almıştır.

Fakat önce sormalıyız, ‘Türkiye’de bir dönüşüm nasıl gerçekleştirilebilir

veya hangi koşullar altında bir dönüşüm ortaya çıkabilir?’ diye. Bu çalışmada

benimsenen görüşe göre, Türkiye gibi güçlü devlet geleneğinin olduğu

toplumlarda dönüşüm uluslararası konjonktürün değişimiyle başlar ve sonra

devlet bu dönüşümü toplumun bütün kesimlerine yansıtır. Burada belirtilmesi

gereken önemli bir nokta var: Bu dönüşüm yepyeni bir devletin inşasıyla

gerçekleştirilmiyor. Mevcut devlet kendini dönüştürüp uluslararası

konjonktüre uyum sağlıyor. Ondan sonra, "yeni" uluslararası konjonktüre

uygun iç dinamikler harekete geçirilyor ve dönüşüm süreci başlamış oluyor.

Bu dönüşüm, 1980 sonrası, Türkiye’de neo-liberal politikalar uygulanmaya

başladığında, hızlı bir şekilde gerçekleşmeye başladı. Bunu, çalışmamızda

belirttiğimiz gibi, 1987 yılından sonra yapılan bütün Anayasa393

değişikliklerinden ve parti programlarından çok net görebiliyoruz. Neo-

liberalizm, anti-komünizm, devletin gücünü sınırlayıp kapitalizmin her yere

girmesi, minimal devlet anlayışı, adem-i merkeziyetçilik, dine önem verilmesi

gibi özelliklerin vurgulanması Türkiye için "yeni" bir paradigma oluşturan

393 Anayasa’yı kriter olarak aldık, çünkü Anayasa, bir devletin rejim haritasını oluşturuyor.

Page 159: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

146

sosyo-kültürel ve sosyo-politik öğelerdir. Osmanlı İmpartorluğu’nda olduğu

gibi, Türkiye Cumhuriyeti’nde de, dinin, toplumun sosyo-kültürel yapısını

belirleyen en temel unsur olduğunu söyleyebiliriz. Bizim konumuz

bakımından, din, sosyo-kültürel yapının belirleyicisi olarak, sosyo-ekonomik

yapıyla eklemlendi. Bunun en iyi örneği Anadolu sermayesidir. Özellikle neo-

liberalizm olgusu Türk ekonomi sistemini etkilerken, sosyo-ekonomik alanda

İslami hareketi destekleyen ve İslami hareketin ekonomik omurgası olan

Anadolu sermayesinin örgütlenmesine neden olmuştur. Ve 90’lı yıllarda, bu

örgütlenme MÜSİAD’ın kuruluşuyla doruk noktasına ulaşmıştır. Durum böyle

şekillenirken, 2001’de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kuruluşuyla, sosyo-

politik yapıda da görünürlük kazandı ve 2002 seçimlerinde Adalet ve

Kalkınma Partisi’nin iktidara gelmesiyle birlikte, siyasi iktidara taşındı. Adalet

ve Kalkınma Partisi bu sosyo-ekonomik, sosyo-politik dönüşüm sürecinin bir

sonucudur.

Çalışmamızda, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ideolojisi ve tarihsel

kökleri ele alındı: Partinin 1. BMM’sinde yer alan ikinci gruba dayandığı ileri

sürüldü. Bir başka ifadeyle ikinci grup zihniyeti yok olmadı, tersine çok partili

hayata geçildiğinde ve özellikle Marshall planı kabul edildikten sonra

güçlenerek varlığını ortaya koydu. Bazi düşünürlere göre, Marshall planı,

"Trunan doktrininin mayıs 1947 tarihinde kabul edilmesinden sonra,

Amerika’nın askerî ve iktisadî yardımı, dış emniyetmizi büyük ölçüde temin

edip kuvvetlendirmişti. Bu tarihten itibaren, demokratik rejim alanındaki

başarılarımız, büyük gelişmeler kaydetti".394 Amerikalılar, Türkiye’deki

394 Giritlioğlu, a.g.e, s. 164.

Page 160: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

147

devletçilik anlayışından memnun değildiler çünkü ülkeyi yabancı sermayeden

ve özel teşebbüsten mahrum bırakıyordu.395 Yani, bireyselleşmeyi

desteklemiyordu. Oysa, kendi ilkelerini, kendi projelerini cesaretle hayata

geçirebilen, kendisine ait "fikir"leri olan girişimci bireyler, toplumsal

dinamizm içinde yer bulmalıydı. Bu çerçevede Osmanlı’dan başlayan ve

Cumhuriyet’le sürdürülen her şeyi devletten bekleyen anlayış yıkılırken,

"Kutsal Devlet", "Devlet Baba" anlayışı da sorgulanmaya başlandı. Bu

anlayış ilk sarsıntılarını Özal döneminde yaşamış ve Adalet ve Kalkınma

Parti’si döneminde de doruk noktasına çıkmıştır.

Bu süreçte, belirtildiği gibi, bireyin girişimci ruhu dünyadaki gelişmelere

de paralel olarak öne çıkarılmıştır. 1980 sonrası, ekonomik bağlamda, özde

modern toplumların ürünlerinin kullanılmasına dayalı bir toplumsal yaşam

tarzı belirdi; insanların yaşam biçimleri ve görüntüleri modern toplumlarla

benzeşmeye başladı.

Dönüşen-evrimleşen Türk siyasi yaşamı içerisinde yaşanılan

demokratikleşme İslami harekete yaradı ve günümüze kadar hareketin daha

örgütlü bir şekilde kendisini güçlendirmesini sağladı. Bu demokratikleşme

süreci, her ne kadar "kesinti"ye uğradığı imajı verse de, İslami hareket için bir

fikri atılım ve güçlenme fırsatı olup hareketçe sistemle sağlanmak istenen

uyumu beraberinde getirmiştir. Bu uyum, 1980 sonrası, neo-liberalizmle

birlikte daha belirgin hâle gelmiştir ve oluşmakta olan yeni paradigmada,

muhalifler, iç siyasetteki söylemlerini (demokrat-muhafazakâr ideoloji),

giderek kitleselleştikleri bir ortamda sürdürürken dış konjonktüre de 395 Max Weston Thornburg, Graham Spry, George Soule, Türkiye Nasıl Yükselir, Nebioglu yayınevi, ty, İstanbul, s. 172, 187.

Page 161: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

148

eklemlemek suretiyle, yenilikçi bir anlayış olarak ortaya çıkmışlardır. Bu

yenilikçi anlayış, İslami hareket için bir tartışma odağı haline gelmiştir. Bunu

Erbakan’a yönelik iç muhalefette çok net görebiliriz. Nitekim, 1993 yılından

itibaren Erbakan "milli"lik anlayışında bir değişikliğe gidiyor; serbest piyasayı

ve özel sektörü öne çıkaran bir anlayış ve söylem sergiliyor. Erbakan’ın bu

yenilikçi söylem ve tutumu, Adalet ve Kalkınma Parti’si misyonunun

çekirdeğini oluşturmuştur.

Çalışmamızda, sosyo-ekonomik dönüşümünden söz ettik. Ulus-devlet

anlayışının içinde barındırdığı ekonomik yapılar Türkiye’de de benimsenmiş

ve bu yapılar gereği, ticaret ve sanayi burjuvazisini devletin desteğiyle

oluşturma ihtiyacı duyulmuştur. 1950’li yıllara kadar toplum ağır aksak da

olsa kapitalizme yönelmiştir; yani devlet kapitalizmi anlamında Türkiye, Batı

toplumu olma yoluna girmiştir.

80’lı yıllara gelindiğinde ise, devlet kapitalizmine karşı küçük ve orta

ölçekli işletmeler harekete geçiyor; MÜSİAD ve onun temsil ettiği Anadolu

Sermayesi, 90’lı yıllarda devlet destekli kapitalistlere karşı varlılıklarını

göstererek rekabete giriyorlar. 2000’li yıllarda ise, devlet destekli kapitalizme

geçip kendilerine bağımlı sınıf ve taban desteği ile 2002 yılında siyasal

iktidara ulaştırıyorlar. Bu noktada, ekonomi konusunda Erbakan’ın İslami

"Milli Görüş" anlayışından, Erdoğan’ın İslami "serbest piyasa" anlayışına bir

geçiş gözlemleyebiliyoruz. Erbakan, ufki devletçilik modelini savunuyordu.

Yani devlet destekli, bir milli ekonomi içinde herkes için refahı amaçlıyordu.

Erdoğan ise, ancak serbest piyasa ekonomisinin ilkelerini benimseyip

Page 162: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

149

dışlanan kesimlere ekonomiden pay vererek ülkenin genel refahını

yükseltmeyi amaçlamaktadır.

İslami kesimin sosyo-ekonomik yapı üzerinde artan etkisi sosyo-politik

alandaki belirleyiciliğini de beraberinde getirdi.396 Bu adım 1980 sonrası, neo-

liberalizmin kabul edilişiyle birlikte gerçekleştirilmeye başlandı. Bunu parti

programlarında ve Anayasa değişikliklerinde çok net görebiliriz. Adalet ve

Kalkınma Partisi birinci döneminde, yürütme erkine hakim oldu. İkinci dönem,

hem yasama hem de devletin kırımızı çizgilerinin yeniden çizildiği bir

dönemdir. Yani, 2002 öncesi, devletin söylemine göre Güneydoğu

sorunundan Kürt sorununa geçiş ve laiklik gibi temel konuların içeriği yeniden

tanımlanıyor. Söz gelimi, tek parti dönemindeki laikliğin içeriği bir ulus devlet

anlayışını temsil ederken, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde laiklik

ilkesinin içeriği, uluuslararası konjonktürün dinamikleriyle endekslendiğini

söyleyebiliyoruz. Kanımızca, eğer, Adalet ve Kalkınma Partisi bir dönem

daha iktidarda kalabilirse, devletin yeni kırmızı çizgilerini belirleyecek, ve yeni

oluşacak herhangi bir oluşum da siyasetini bu yeni çizgiler üzerinden

yürütmek durumunda kalacaktır. Bir başka ifadeyle Türkiye’de, Adalet ve

Kalkınma Partisi döneminde, yeni bir paradigma inşa edilmektedir.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, Türkiye’de İslami hareket, ancak ve

ancak demokratikleşme (Amerikalılaşma) süreci içerisinde kendini ifade

edebildi ve güçlenebildi. Bu nedenle, bu süreçte her yönüyle Amerika’nın

kurumları benimsenmiş ve hayata geçirilmeye çalışılmıştır. Örneğin

Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin, başkanlık sistemine doğru

396 Sezgin, a.g.e, s. 13.

Page 163: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

150

bir adım olduğunu söyleyebiliriz. Bu husus, Anayasa’nın 101. maddesinde

çok net ifade edilmektedir. Bu hayata geçirilirse, o zaman iki partili sistemden

söz edebiliriz. Bu ikili yapıyı oluşturacak partilerden birinin devletçi olmayan

liberal olarak "yenilikçiler" veya "demokratlar" olacağı aşikardır. Öbür siyasi

yapıda ise daha devletçi ve "muhafazakarlar" yer alacaktır.

"Muhafazakâr"’dan kastettiğimiz, 2002 öncesi devletin kırmızı çizgilerinin

muhafazasını isteyenlerdir.

Page 164: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

151

KAYNAKÇA

TÜRKÇE KİTAPLAR

Akalin, Selçuk Uğur; Türkiye’de Devlet Sermaye İşbirliğinin

Ekonomi Politiği, İstanbul, Set Yayınları, 2002.

Akay, Ali; Postmodernizm, İstanbul, L&M Yayınları, 2005.

Akbal, İsmail; Milli Mücadele Döneminde Trabzon’da Muhalefet,

Trabzon, 2008.

Albayrak, Sadık; Türk Siyasi Hayatında MSP Olayı, İstanbul,

Araştırma yayınları, t.y.

Anadolu Sermayesi ve Ekonomideki Yeri, Editör: Dr. Ahmet Akman,

yy, Konya 1999.

Berkes, Niyazi; Türk Düşüncesinde Batı Sorunu, Ankara, Bilgi

Yayınevi, 1979.

Boratav, Korkut; 100 Soruda Türkiye’de Devletçilik, Yelken

Matbaası, 1974.

Boratav, Korkut; Türkiye İktisat Tarihi, İstanbul, Gerçek Yayınevi,

1995.

Bulaç, Ali; İslam Dünyasında Düşünce Sorunları, 4. Baskı, İstanbul,

1993.

Çağatay, Neşet; Türkiye’de Gerici Eylemler (1923’den bu yana),

Ankara, A.Ü. İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1972.

Çapoğlu, Gökhan; Türkiye’de Siyasi Tıkanıklığı Aşmak İçin, Ankara,

Stratejik Araştırmalar Vakfı, 1994.

Page 165: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

152

Doğan, D. Mehmet; Mağlubiyet İdeolojisinin Sonu, Ebabil Yayıncılık,

2007.

Doğan, Mehmet; Türkün Gücü Kaynağı: Devlet Baba Geleneği,

Ankara, Emel Matbaacılık, 1977.

Duman, Doğan; Demokrasi Sürecinde Türkiye’de İslamcılık, 1.

Baskı, İzmir, Dokuz Eylül Yayınları, 1997.

Eliacık, İhsan; İslam ve Sosyal Değişim, 2. Baskı, İstanbul, <afak

kitabevi, 1995.

El-Mevdudi, Ebu’l Âlâ; İslami Hareketin Dinamikleri, İstanbul, Nehir

Yayınları, 1986.

Erbakan, Necmettin; Maarif-İç Barış-Herkese Refah-Anahtar ve Milli

Görüş Temel Görüş, t.y.

Erbakan, Necmettin; Milli Görüş, İstanbul, Dergah Yayınları, t.y.

Erbakan, Necmettin; Türkiye’nin Meseleri ve Çözümleri, Program,

Ankara, Temmuz 1991, yy.

Erbakan, Necmettin; Türkiyenin Temel meseleleri ve Çözümleri,

Ankara, yy, 1991.

Ergil, Doğu; İdeoloji, Ankara, Sevinç Matbaası, 1986.

Erkilet, Alev; Orta Doğu’da Modernleşme ve İslami Hareketler,

4.Baskı Hece yayınları, 2004.

Eroğul, Cem; Demokrat Parti (Tarihi ve İdeolojisi), Ankara, Ankara

Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1970.

Eroğul, Cem; Demokrat Parti: Tarihi ve İdeolojisi, 4. Baskı Nisan,

İmge Kitabevi, 2003.

Page 166: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

153

Feroze, Muhammed; Laiklikte Aşırılılık ve Ilımlılık Türkiye’de İslam

ve Laiklik, İstanbul, İnsan Yayınları, 1995.

Fukuyama, Francis; Neo-Conların Sonu, Yol Ayrımındaki Amerika,

İstanbul, Profil Yayınları, 2006.

Gökberk, Macit; Felsefe Tarihi, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1985.

Gürdoğan, Ersin; Görünmeyen Üniversitesi, 2. Baskı, İstanbul, İz

yayıncılık, 1991.

Heper, Metin; Türkiye’de Devlet Geleneği, Çev: Nalan Soyarık,

Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2006.

Heywood, Andrew; Siyaset, Ankara, Liberte Yayınları, 2006.

Husrev Tökin, Füruzan; Türkiye’de Siyasi Partiler ve Siyasi

Düşüncenin Gelişmesi, Elif Yayınları, t.y.

Hüsrev Tökin, Füruzan; Türkiye’de Siyasi Partiler ve Siyasi

Düşüncesinin Gelişmesi (1839-1965), İstanbul, Elif yayınları, 1965.

Kant, Emmanuel; Seçilmiş Yazılar, çev N. Bozkurt, İstanbul, Remzi

Kitapevi, 1984.

Kongar, Emre; 21. Yüzyılda Türkiye, 23. Basım, İstanbul, Remzi

Kitabevi, 1999.

Kotku, Mehmet Zahid; Tasavvufi Ahlak, 2. Kitap, 6. Baskı, İstanbul,

Seha Yayınları, 1991.

Köker, Levent; Modernleşme Kemalizm ve Demokrasi, 9. Baskı,

İletişim Yayınları, İstanbul, 2005.

Kuruç, Bilsay; Mustafa Kemal Döneminde Ekonomi, Ankara, Bilgi

Yayınevi, 1987.

Page 167: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

154

Kuzu, Burhan; Neden Başkanlık Hükümeti, Türkiye’de Siyasi

Yapılanma ve Tem Siyasi Sorunlar sempozyum’dan, Ankara, Türk

Parlamenter Birliği-Toplumsal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı, 11-12

<ubat 2000.

Kuzu, Burhan; Türkiye İçin Başkanlık Sistemi, İstanbul, Fakülteler

Matbaası, 1997.

Laundau, J.M.; Türkiye’de Sağ ve Sol akımlar, 2. Baskı, Ankara,

Turhan kitabevi, 1979.

Lewis, Bernard; İslam’ın Siyasal Söylemi, Çev Ünsal Oskay, Ankara,

Phoenix Yayınevi, 2007.

Lewis, Bernard; Modern Türkiye’nin Doğuşu, Çev Fatih Taşar,

İstanbul, Rey Yayıncılık, 1993.

Manaz, Abdullah; 2 Siyasal İslamcılık: Türkiye’de Siyasal

İslamcılık, 1. Baskı, İstanbul, IQ Kültür Sanat Yayınları, 2008.

Manaz, Abdullah; Dünya’da ve Türkiye’de Siyasal İslamcılık, İzmir,

Ulusal Birlik İçin Düşünce-Eylem Vakfı, 1998.

Mert, Nuray; Merkez Sağın Kısa Tarihi, 2. Baskı, İstanbul, Selis

Kitaplar, 2007.

Özbudun, Ergun; Çağdaş Türk Politikası, İstanbul, Doğan Yayınevi,

2003.

Özbudun, Ergun; Türk Anayasa Hukuku, 8. Baskı, Ankara, Yetkin

Yayınları, 2004.

Özdemir, <ennur; MÜSİAD: Anadolu Sermayesinin Dönüşümü ve

Türk Modernleşmesinin Derinleşmesi, Ankara, Vadi Yayınları, 2006.

Page 168: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

155

S.,Tanju; Tepedeki Dört Adam, İstanbul, yy, 1978.

Sarıbay, Ali Yaşar; Türkiye’de Modernleşme Din ve Parti Politikası:

"MSP Örnek Olayı", Alan Yayıncılık.

Selim, Yavuz; Yol Ayrımı, Ankara, Hiler Yayınları, 2002.

Selmanpakoğlu, Ali Riza; Günümüz Türkçesi, 58inci Topçu Tugayı

Basım Evi, Burdur 1999.

Sencer, Muzaffer; Türkiye’de Siyasal Partilerin Sosyal Temelleri,

İstanbul, Gün matbaası, 1971.

Sencer, Muzaffer; Türkiye’nin Yönetim Yapısı, Alan yayıncılık, t.y.

Soysal, Mumtaz; 100 Soruda Anayasanın Anlamı, 11. Baskı,

İstanbul, Gerçek Yayınevi, 1997.

Sönmezoğlu, Faruk; Uluslararası Politika ve Dış Politika Analizi,

İstanbul, Filiz Yayınları, 1995.

Taneri, Aydın; Türk Devlet Geleneği, 3. Baskı, Milli Eğitim Yayınları,

2004.

Tanör, Bülent; Kuruluş, İstanbul, Cumhuriyet Gazetesinin okurlarına

armağandır, y.y, 1997.

Tanör, Bülent; Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, 8. Baskı,

İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 2002.

Tapper, Richard; Çağdaş Türkiye’de İslam: Din Siyaset, Edebiyat

ve Laik Devlet, Çev: Özden Arıkan, İstanbul, Sarmal Yayınevi, 1993.

Teziç, Erdoğan; 100 Soruda Siyasi Partiler, Divan Matbaası, 1976.

Tunaya, Tarık Zafer; Türkiye’de Siyasal Partiler: Cilt 1. İkinci

Meşrutiyet Dönemi 1908-1918, İstanbul, Hürriyet Vakfı Yayınları, 1984.

Page 169: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

156

Tuncer, Erol; 1946 Seçimleri, Ankara, TESAV Yayınları, 2008.

Yalçın, Soner; Hangi Erbakan, 6. Baskı, İstanbul, Su Yayınları, 1999.

Yetkin, Çetin; Karşı Devrim (1945-1950), 4. Baskı, Antalya, Yeniden

Anadolu ve Rumeli Mudafa-ı Hukuk Yayınları, 2006.

Yücekök, Ahmet; Türkiye’de Örgütlenmiş Dinin Sosyo-Ekonomik

Tabanı (1946-1968), Ankara, 1971.

Zaim, Sabahattin; Türkiye’nin Yirminci Yüzyıl

Toplum/İktisat/Siyaset 1. Kitap, Toplum Kalkınmasında "Güzel İnsan"

Örneği Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi Hazretleri, İstanbul, İşaret

Yayınları, 2005.

Zelyut, Rıza; Siyaset ve Din, İstanbul, Yön Yayıncılık, 1996.

Marx Karl, The Communist Manifesto 1848, Çev. Samuel Moore,

New York, 1978, Penguin.

Göçek Fatma, Burjuvazinin Yükselişi, İmparatorluğun Çöküşü:

Osmanlı Batılılaşması ve Toplumsal Değişme, (Çev. İbrahim Yıldız), Ayraç

Yayınları, 1999, Ankara.

Ömür Sezgin, Türk Kurtuluş Savaşı ve Siyasi Rejim Sorunu, 2.

Baskı, Ankara, İmge kitabevi, Kasım 2005.

Fahir Giritlioğlu, Türk Siyasi Tarihinde Cumhuriyet Halk Partisinin

Mevkii, Ankara, Ayyıldız matbaası, 1965.

Sabanci Üniversitesi, Birinci Meclis, Ed: Doç. Dr. Cemil Koçak,

İstanbul, Promat Matbaacılık, 1998, Ahmet Demirel, Birinci ve İkinci Anadolu

ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grupları.

Page 170: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

157

Taner Timur, Osmanlı Mirası, Geçiş Sürecinde Türkiye, Derleyenler:

İrvin Cemil Schick, Ertuğrul Ahmet Tonak, 3. Baskı, Belge Yayınları, İstanbul,

Ocak 1998.

Luis Althousser, İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, 1. Baskı,

İthaki yayınları, İstanbul 2003.

Max Weber, Protestan Ahlakı ve Kapitalizmın Ruhu, 1. Baskı, Hil

yayınları, İstanbul 1985.

Max Weber, Sosyoloji Yazıları, Hürriyet Vakfı yayınları, İstanbul,

1987.

Sabri Ülgener, Dünü ve Bugünü ile Zihniyet ve Din, Der yayınları,

İstanbul 1981.

Max Weston Thornburg, Graham Spry, George Soule, Türkiye Nasıl

Yükselir, Nebioglu yayınevi, ty, İstanbul.

Ayın Tarihi, Mart 1947, S. 160.

Başkaya, Fikret; Devletçilikten 24 Ocak Kararlarına, Ankara, Birlik

Yayınları, 1986.

Ulugay, Osman; 24 Ocak Deneyimi Üzerinde, Hil yayınları, 1984.

28 �ubat Postmodern bir Darbenin Sosyal ve Siyasal Analizi,

Birey yayıncılık, 2007.

Bayramoğlu, Ali; 28 �ubat Bir Müdahalenin Güncesi, , 2. Baskı,

İstanbul, Birey Yayıncılık, 2001.

Kazan, <evket; 10 yıl sonra 28 �ubat, Ekonomik ve Sosyal araştırma

merkezi (ESAM) yayınları, Ankara, 2008.

Page 171: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

158

İNGİLİZCE KİTAPLAR

A., Heywood; Politics, London, Macmillan, 1997.

Barry, Norman P.; The New Right, New York, Croom Helm 1987.

Dictionary of Sociology, Ed David, Third Edition, Jary and Julia Jary,

Harper Collins publishers, 2000.

Eisenstadt, S. N.; Protest and Change, Englewood Cliffs, N. J.,

Prentice-Hall, İnc, 1956.

Kautsky, John H.; The Political Consequences of Modernization,

New York, John Wiley and Sons İnc, 1972.

Lane-Pool, Stanley; The Story of Turkey, New York, G. P. Putnam’s

Sons, 1893.

O’ Sullivan, Contemporary Political İdeologies: Conservatism, 2.

Edition, İn R. Eatwell & A. Wright, London and New York: Pinter, 1999.

YUNANCA KİTAPLAR

Μπαµπινιώτης Γεώργιος, Λεξικό της Νεας Ελληνικής Γλώσσας, 2.

Έκδοση, Αθήνα, Κέντρο Λεξικολογίας, 2002.

Παυλίνα Νάσιουτζικ, Αµερικάνικα Οράµατα Στη Σµύρνη τον 19ο

Αιώνα, Αθήνα, Βιβλιοπωλειο Εστία, 2002.

PARTİ YAYINLARI

Page 172: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

159

Adalet Partisi, seçim beyannamesi 1973.

D.Y.P İktidar yolunda, Ankara Doğru Yol Partisi Basın ve

Propaganda başkanlığı, 16 Kasım 1988.

Anavatan Partisi, 6 kasım 1983 Seçim beyannamesi.

Erbakan, Necmettin; Erbakan Diyor Kip, MSP Gençlik Teşkilatı

Yayınları, ty.

Erbakan, Necmettin; Erbakan’ın Konuşması, MSP Gençlik Teşkilatı

Yayınları.

TEZLER

Ulaş Altun, Marshall Yardımı ve Türkiye, Yayınlanmamış Yüksek

Lisans tezi, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Ankara 2007.

Tekin <eker, Demokrat Parti Dönemi Din Politikaları (1950-1954),

yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Dumplupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Tarih Ana Bilim Dalı, Kütahya 2006.

Özlem Yonar, Avrupa Birliği 2004 Genişlemesinin KOBİLER

Üzerindeki Olası Ekonomik Etkileri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,

Başkent Üniversitesi Avrupa Birliği ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Siyaset

Bilimi ve Uluslar arası İlişkiler Anabilim Dalı Avrupa Birliği Yüksek Lisans

Programı, Ankara 2006.

Christos Teazis, MHP ve MHP’de Devlet Bahçeli Dönemi,

yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi (Siyaset Bilimi) Ana Bilim Dalı,

Ankara 2001.

Page 173: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

160

Kürşad Korkmaz, Soğuk Savaş Sonrası Amerikan Dış Politikasının

Teorik Temelleri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale Üniversitesi,

Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı.

Page 174: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

161

MAKALELER VE KİTAP BÖLÜMLERİ.

Abdullah Manaz, Dünya’da ve Türkiye’de Siyasal İslamcılık, , Ulusal

Birlik İçin Düşünce-Eylem Vakfı, İzmir 1998.

Ali Bulaç, Hadis’te "Millet"- 1, 1400 Hicret: Cemaat’ten Devlete, ty, S:

14.

Ali Bulaç, Hadis’te "Millet"- 2, 1400 Hicret: Cemaat’ten Devlete, ty, S:

15.

Ali Yaşar Sarıbay, Milli Nizam Partisinin Kuruluşu ve Programının

İçeriği, İslamcılık, 1. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, C.6, 2004.

Ali Yaşar Sarıbay, Türkiye’de Siyasal Modernleşme ve İslam, Toplum

ve Bilim, Bahar-Yaz 1985, S. 29/30.

Alparslan Işıklı, Milli Görüşün Temelleri, İktisad Dergisi, Aralık 1996,

S. 362.

Başvekil İsmet, Fırkamızın Devletçilik Vasfı, Kadro Dergisi, 22

Teşrinevvel 1932.

Burhanettin Duran, Cumhuriyet Dönemi İslamcılığı: İdeolojik

Konumları, Dönüşümü ve Evreleri, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce,

İslamcılık, 1. Baskı, İletişim Yayınları, , C. 6, 2004.

Cahid Okurer, Karakter Kahramanı: Hüseyin Avni, Hareket dergisi,

Nisan 1948, S. 14.

Cem Eroğul, Çok Partili Düzenin Kuruluşu: 1945-1971, Geçiş

Sürecinde Türkiye, Derleyenler: İrvin Cemil Schick- Ertuğrul Ahmet Tonak,

3. Baskı, İstanbul, Belge yayınları, Ocak 1998.

Fahri Aral, Hayrettin Erkmenle DP Üzerine, Tarih ve Toplum.

Page 175: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

162

Hürriyet Konyar, Çok Partili Hayata Geçiş Sürecinde, CHP’nin Laiklik

Politikasındaki Değişim, Tarih ve Toplum, Mayış 1994, S. 125, s. 295.

Kadır Mısıroğlu, Ali <ükrü Bey: Trabzon Meb’usu <ehid-i Muazzez,

Sebil Dergisi, 10 <ubat 1978, S. 111.

Lüfü Bornovalı, Partiler Karşısında Hüseyin Avni, Hareket Dergisi,

Mayis 1948, S. 15.

Lütfü Bornovalı, Hüseyin Avni Siyasi ve Ahlakı Sahsiyeti, Hareket

Dergisi, <ubat 1949, S. 24.

M. Emin Yaşar, Mehmed Zahid Kotku, Modern Türkiye’de Siyasi

Düşünce: İslamcılık, 1. Baskı, İstanbul, 2004.

Mustafa Tekin, Ticanilik, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce:

İslamcılık, C. 6, 1. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2004.

Nurettin Topçu, Hüseyin Avni ve Türk Demokrasisi, Bizim Türkiye

dergisi, 24 Mart 1948, S. 4.

Rasim Özdenören, Necip Fazıl Kısakürek, Modern Türkiye’de Siyasi

Düşünce İslamcılık, 1. Baskı, İstanbul, C. 6, 2004.

Rüşen Çakır, Görüş hareketi, 6. Cilt, İslamcılık, 1. Baskı, İstanbul,

İletişim Yayınları, 2004.

Ruşen Çakır, Milli Görüş Hareketi, İslamcılık, 1. Baskı, İstanbul,

İletişim Yayınları, C. 6, 2004.

<ennur Özdemir, Yeşil Sermaye Söylemi, Ekonomik Kurumlar ve

Terimler Sözlüğü, Ankara, Özgür Üniversitesi Yayınları, 2007.

<eref İba, TBMM İçtüzük Değişikliklerini Anlamı: 1996 Sonrasına

Bakış, Yasama dergisi, Temmuz-Agüstos-Eylül 2007, S. 6.

Page 176: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

163

Tahsin Sınav, 1924 Anayasası’nın Getirdiği Siyasi Rejim ve O Günkü

İktisadi <artlar Arasındaki İlişkiler, Düşünce dergisi,.

Tevfik Çavdar, Birinci Meclis ve İkinci Grup, Mülkiyeliler Birliği

Dergisi, Nisan 1991, S. 130.

Yahya Sezai Tezel, Birinci Büyük Millet Meclisi Anti- Emperyalist

miydi? Chester Ayrıcalığı, SBF Dergisi, 1970, Cilt 25, S. 4.

Yahya Sezai Tezel, Birinci Büyük Millet Meclisinde Yabancı Sermaye

Sorunu: Bir Örnek Olayı, SBF Dergisi, 1970,C. 25, S. 1.

Yasın Aktay, İslamcıdaki Muhafazakar Bakiye, Modern Türkiye’de

Siyasi Düsünce- Muhafazakarlık, ed: Ahmet Çiğdem, C. 5, İstanbul, İletişim

Yayınları, 2003.

Παυλίνα Νάσιουτζικ-Ρωµανού, Οι ιδεολογικές ρίζες της Αµερικάνικης

Εξωτερικής Πολιτικής, περιοδικό ΑΝΤΙ, 02/07/1999.

KÖ�E YAZILARI

Mehmet <evket Eygi, İslami Kalkınma Hareketi, Bugün Gazetesi,

20/06/1969.

Sami Adil, İslami Hareket ve Parti, İslami Hareket (Aylık Gazete),

20/07/1979.

Necmettin Erbakan, Milli Ruhu canlandırmak, Milli Gazete, 9/03/1973.

Hasan Aksay, Halk Oylaması, Milli Gazete, 31/01/1973.

Necmettin Erbakan-Hüsamettin Akmumcu-Hüseyin Abbas, Neden

Halk Oylaması, Milli Gazete, 6, 7, 8/04/ 1973.

Sultan Kara- Fehmi Çalmuk, Baskı Devleti Yerine Hizmet Devleti,

Vakit Gazetesi, 11/10/1993,

Page 177: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

164

Arif Calban, Refah Partisi 4. Büyük kongreyle yeni bir sayfa açıyor,

Milli Gazete, 12/10/1993.

Umur Talu, Ampul Yandı, Sabah Gazetesi, 01/03/2007.

Aslı Aydıntaşbaş, "28 <ubat hesaplaşması", Sabah Gazetesi,

01/03/2007.

Murat Yetkin “Beni 28 <ubat AB’ci yaptı”, Radikal, 05/06/2005.

Mustafa Özcan, Adalet ve Kalkınma Parti, Kimin kopyası?, Yeni Asya

Gazetesi, 16/08/2001.

Sadullah Özcan, Hangisi yenilikçi?, Aksiyon dergisi, 04/08/2001, S.

348.

İbrahim Acar, Siyasette JET-PA Lobisi, Yeni Yüzyıl Gazetesi,

01/02/1999.

Kenan Akın, MSP genel idare kurulu’nun yarısı değişti, , Tercüman

Gazetesi, 17/10/1978.

Soner Yalçin, Not Defteri: Dünden Bugüne, İsim İsim Siyasal İslam’ın

Gizli Kasaları, Hürriyet Gazetesi, 21/09/2008.

Ubeydullah Gündüzalp, Gümüşhanevi Ziyaüddin Efendi Hazretleri,

İslami Hareket (Aylık gazete), 20 Temmuz 1979, Y.2, S. 17.

Mehmed <evket Eygi, Faizsiz Kredi, Bugün gazetesi, 6/01/1969.

Yavuz Donat, AKP’nin ekonometrik hesabı, Sabah Gazetesi,

11/08/2002

Yavuz Donat, MSP’DE Korkut Özal olayı, Tercüman Gazetesi,

20/10/1978.

Page 178: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

165

Mehmet <evket Eygi, Kurucular Buyrsun, Bugün Gazetesi, 13

/04/1968.

Miyase İlknur, Siyasal İslamın Para ile Dansı-4: Avrupa’daki

Cemaatler, Cumhuriyet Gazetesi, 15/09/2008.

Hasan Aksay, Avrupa’daki İnsanımız VeB (2B), Akit Gazetesi,

04/01/2000.

M. <ahap Tan, Müslüman Anadolu Tüccarı, Bugün Gazetesi, 27

Ocak 1968.

Sabahattin Zaim, Dünya İslam Bankası, Sebil (Haftalık Gazete), 30

Mart 1979, S. 169

Hasan Celal Güzel, "Yeşil Sermaye"nin Serencami", Radikal

Gazetesi, 02/11/2006.

İlhan Selçuk, Dinci Bankacılık, Cumhuriyet Gazetesi, 11/12/1999.

Miyase İlknur, Siyasal İslamın Para ile Dansı-4: Avrupa’daki

Cemaatler, Cumhuriyet Gazetesi, Dizi, 15/09/2008.

Cüneyt Arcayürek, 12 Eylülle gelen İslamcı Patlama:Askeri Darbeden

sonra imam hatip okulları ve dinci yayınlar çoğaldı, Cumhuriyet Gazetesi,

23/03/1990.

Muhsin Öztürk, Türkiye Muhafazakarlaşmıyor, Aksiyon dergisi, , S.

707, 23/06/2008.

Sadullah Özcan, Hangisi yenilikçi?, Aksiyon dergisi, 04/08/2001, S.

348.

Page 179: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

166

GAZETE HABERLERİ

Sanayi Davamız, Milli Gazete, 22/06/1973.

Referandum Hakkı Tanınmalı, Milli Gazete, 31/01/1973.

Yılın Adamının Hikayesi, Yankı dergisi, 3-9/01/1977, S. 303.

Odalar Birliği ele geçirmek için MASONLAR her çareye başvuruyor,

Bugün gazetesi, 7/08/1969, Haber.

MNP’nin kuruluş toplantısı, Bugün Gazetesi, 9/02/1970.

MNP’nin ilk teşkilatı Malazgirt ilçesinde KURULDU, Bugün Gazetesi,

12/02/1970.

Milli Nizam, Bugün Gazetesi, 28/01/1970.

Parti’nin programı için ayıca bakınız: Bugün Gazetesi 29/01/1970.

Mason ve Kızıllar DEVLET işinden atılacak, Bugün Gazetesi,

25/01/1971.

Diş Tortuları, Yeni şafak, 29/02/2008.

FP’de demokrasi yarışı, Yeni �afak Gazetesi, 10/02/2000.

"Yeşil Sermaye" Erdoğan’ı Seçti, Cumhuriyet Gazetesi, 23/07/2001.

Sermaye de Yenilikçi, Sabah Gazetesi, Haber, 04/06/2001.

Erbakan:«Anarşi AP zamanında çıktı», Milliyet Gazetesi, 16/10/1978.

MSP: Erbakan’a uyarı, Yankı dergisi, 23-29/10/1978, S. 197.

Hasan Mezarcı, Erbakan Müslümanları Böldü, Siyah Beyaz,

16/01/1996.

DPT Müsteşarı Özal: Hiçbir Hükümetin Politikasını müdafaa

mecburiyetim yoktur, Bugün Gazetesi, 24/04/1971.

Page 180: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

167

"DPT, Üzerine düşen Görevini Yapmıştır", Bugün Gazetesi,

25/04/1971.

Özal Kurdu ANAP Yüceltti, Cumhuriyet Gazetesi, 25/03/1998.

Türkiye İslami Sermaye Kıskacında, Cumhuriyet Gazetesi,

19/10/2005.

İslami Sermaye, Milliyet Gazetesi, 09/12/1999.

İşte MGK’dan Çıkan Belge, Hürriyet Gazetesi, 01/03/1997.

Cumhurbaşkanını Halk Seçsin, Cumhuriyet Gazetesi, 31/03/1990.

Suskunluklar Sona Ermeli, Cumhuriyet Gazetesi, 12/09/2000.

CHP-MSP koalisyon protokolünün tam metni, Bugün gazetesi, 26,

27 ve 28/01/1974.

Milli Selamet Anahtarı Millete Huzur Getirecek, Milli Gazete,

12/05/1973.

N. Erbakan Partisini Kuruyor, Bugün Gazetesi, 24/01/1970.

Korkut Özal’ın MSP Genel Sekreter adayı olacağı bildiriliyor,

Cumhuriyet Gazetesi, 20/10/1978.

Yahudi Sömürüsüne Karşı, Müslüman Ülkelerle İşbirliği Yapalım,

Bugün Gazetesi, 24/04/1968.

ELEKTRONİK KAYNAKLAR

http://www.belgenet.com/dava/mnp_dava.html.

http://www.anayasa.gov.tr/eskisite/KARARLAR/SPK/K2001/K2001-

02.htm.

http://www.anayasa.gov.tr/eskisite/KARARLAR/SPK/K2008/K-2008-

2SPK.htm.

Page 181: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

168

http://www.akparti.org.tr/haber.asp?kategori=9.

http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst&kelime=hak&ayn=tam.

http://www.bbm.gov.tr/Forms/p_NewsAnouncementDetail.aspx.

http://netsiyaset.wordpress.com/2007/07/27/değişimi-erbakan-başlattı.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Devlet%C3%A7ilik.

http://www.belgenet.com/eko/yeniprogram_2001.html.

http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tbmm_basin_aciklamalari_sd.aci

klama?p1=27182.

http://www.osmanlicaturkce.com/?k=cumhur&t=@.

http://www.belgenet.com/parti/program/dyp1998-1.html.

http://www.belgenet.com/parti/program/dyp2001-1.html

http://www.belgenet.com/parti/program/dyp1998-1.html.

http://www.belgenet.com/parti/program/dyp2001-1.html.

http://www.belgenet.com/parti/program/chp1994-1.html.

http://www.belgenet.com/parti/program/bbp.html.

http://www.belgenet.com/parti/program/bbp.html.

http://www.belgenet.com/parti/program/anap-1.html.

http://www.birlikvakfi.net/page.aspx?PageId=34.

http://www.akp.org.tr/arge.

MÜLAKATLAR

Sn. Giyasettin Karatepe ile, 10/07/2009 tarihinde.

Sn. Bahri Zengin ile, 21/08/2009 tarihinde.

Sn. Mehmet Bekaroğlu ile, 15/07/2009 tarihinde.

Page 182: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

169

Sn. İsmail Kahraman ile 09/10/2009 tarihinde..

KONU�MALAR

Hüseyin Çelik’in, 4. Dönemindeki AKP siyaset akademisindeki

konuşması.

Abdullah Gül’ün, 4. dönemdeki AKP siyaset akademisindeki yaptığı

konuşması.

Nihat Ergün’ün, 4. Dönemindeki AKP akademisinde yaptığı

konuşması.

MECLİS TUTANAKLARI

TBMM Tutanak, Birleşim: 102, 10.05.1987, Oturum: 1.

TBMM Tutanak, Birleşim: 127, 22.06.1995, Oturum: 1.

TBMM Tutanak, Birleşim: 123, 14.06.1995, Oturum: 2.

TBMM Tutanak, Birleşim: 123, 14.06.1995, Oturum: 2.

TBMM Tutanak, Birleşim: 91, 14.04.1993, Oturum: 1.

TBMM Tutanak, Birleşim: 96, 28.04.1993, Oturum: 1.

T.B.M.M Tutanak, Birleşim: 36, 24.01.1949, Oturum:1

RESMİ BELGELER

Anayasa Mahkeme Kararları: Esas Sayısı: 1971/1 (Parti Kapatılması),

Karar Sayısı: 1971/1

Page 183: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

170

Esas Sayısı: 1997/1 (Parti Kapatılması), Karar Sayısı: 1998/1, Karar

Günü 16/01/1998.

Esas Sayısı: 1999/2 (Siyasi Parti Kapatma), Karar Sayısı: 2001/2,

Karar Günü: 22/06/2001.

Esas Sayısı: 2008/1 (Siyasi Parti Kapatma), Karar Sayısı: 2008/2,

Karar Günü: 30/07/2008.

Page 184: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

171

ÖZET

Bu çalışmada, “doğu” kökenli bir toplum olarak Türkiye’nin değişim ve

dönüşümlerini önemli ölçüde dış etkenlere bağlı olarak yaşadığı

varsayımından hareket edilmiştir. Bu çerçevede, Adalet ve Kalkınma

Partisi’nin merkeze oturmasında içsel dinamiklerin ve tarihsel sürekliliklerin

belirleyiciliğinin ne denli etkili olduğu araştırılmaya çalışılmıştır.

Tezin Birinci Bölümünde, Adalet ve Kalkınma partisinin kökleri ve

oluşumu ele alınmıştır. Bu bağlamda, Birinci Meclis’teki 2. Grup ile Adalet ve

Kalkınma Partisi arasındaki sürekliliklerin altı çizilmiştir.

İkinci bölümde ise, Anadolu sermayesinin gelişim süreçleri incelenip

bunun Adalet ve Kalkınma Parti’sinin ortaya çıkışındaki belirleyiciliği ortaya

konmuştur. Zira, bir partinin başarılı olabilmesi, ideolojik ve sosyo-politik,

kültürel unsurlar kadar iktisadi bir dayanağa da ihtiyaç duyar. Hatta, Marxist

bir pencereden bakacak olursak, iktisadi bir dayanağa öncelikle ihtiyaç duyar.

Üçüncü bölümünde, öncelikle Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda,

siyasi sistemin hangi unsurlara endeksli olduğu ortaya konulmuş; daha sonra

Adalet ve Kalkınma Partisi dönemi dahil 1980 sonrası süreç mercek altına

alınmaya çalışılmıştır. Bu çerçevede, devletin kırmızı çizgilerindeki

değişmeler ele alınmıştır. Devletçi politikalardan uluslar arası sistemle

etkileşim içinde yeni bir paradigma olarak neo liberal politikalara geçiş ve üst

yapıda da farklı bir laiklik anlayışına geçiş ve Güney Doğu Anadolu

sorunundan ‘Kürt sorunu’na geçiş olarak özetlenebilecek bir çerçevede

yaşanan değişim özetlenmiştir.

Page 185: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

172

Anahtar sözcükler: Adalet ve Kalkınma Partisi, Milli Görüş, Merkez sağ, Neo-

liberalizm, İslami hareket.

Page 186: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

173

ABSTRACT

This study dwells upon the assumption that, Turkey as a “east

originated society” has lived its changes and transformations largely

depending on external factors. In this context, it is analyzed to what extent

the internal dynamics and historical continuity became determinent in

locating of Justice and Development Party in the center.

In the first part of the thesis, the roots and of formation Justice and

Development Party are dealt with. In this context, the continuities between

the Second Group in the First Assembly (I. Meclis) and Justice and

Development Party are underlined.

In the second part, the development processes of Anatolian capital

are analyzed and its detemining role in the emergence of Justice and

Development Party is established. Since, in order for a political party to be

successful, economic basis is needed as well as ideological, socio-political

and cultural factors. Indeed, the economic basis is primarily needed, if we

look from the Marxist perspective.

In the third part, the study brings up the factors to which political

system was linked when the Republic of Turkey was established; then, the

post-1980 period involving the era of Justice and Development Party was

considered with utmost interest. In this context, the changes in the red lines

of the state were dealt with. The shift from the statist practices towards

neoliberal policies as a new paradigm in accordance with the international

system, the transition to a different understanding of secularism (laiklik) in the

Page 187: ADALET VE KALKINMA PARTİSİ: TÜRKİYE’DE EKONOMİ VE ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/30414/265441.pdf · Hocalarım Hasan Köni ve İlber Ortaylı! Sizlere ne kadar teşekkür

174

superstructure and the change that can be labeled as a transition from

Southeast Anatolian Problem to Kurdish Problem were summarized.

Key words: Justice and Development Party, National Vision, Center-

right, Neo-liberalism, Islamic Movement.