— @TR724COM Trump’a giderken …aynıydı: PKK’ya yakın Kürtler˜n, sınırlarımı- ......

16
Ali Mirza Yazar’ın haber yorumu 2 ve 3’te Trump’a giderken Putin’den olmak D ün El Bab’dan şehit haberleri geldi yine. Bu kez Rus uçakla- rı ‘yanlışlıkla’ Türk mevzilerini bombaladı ve 3 askerimizi şehit etti. 24 Kasım’da da, yani Rus uçağını dü- şürmemizin üzerinden tam bir yıl geç- tikten sonra, Türk mevzileri havadan vurulmuş ve 3 asker şehit olmuştu. Bazılarına göre bu ‘hamle’, Erdoğan’ın Trump’la yakınlaşma çabalarının di- yeti... El Bab, masallardaki ‘içine gi- rince bambaşka bir dünyaya açılan kapı’ya benzedi. Nasıl bir dünyaya çı- kacağımız henüz belli değil. 2017, Tür- kiye’nin Suriye macerası açısından -Allah muhafaza- çok kanlı olabilir… WWW.TR724.COM — @TR724COM GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 101 10 ŞUBAT 2017 CUMA Kemal Ay yazdı ’Hiç mi ümit yok’? Efe Yiğit’in portresi 3 yıl aradan sonra tekrar Falcao rüzgârı esiyor 11 13 08 Faik Can yazdı Biz Hazreti Musa’nın kavmi gibi demeyeceğiz 04 06 Semih Ardıç yazdı Bu hikâye kaç dolar eder? Sefer Can yazdı Kaboğlu’nu kim attı?

Transcript of — @TR724COM Trump’a giderken …aynıydı: PKK’ya yakın Kürtler˜n, sınırlarımı- ......

Page 1: — @TR724COM Trump’a giderken …aynıydı: PKK’ya yakın Kürtler˜n, sınırlarımı- ... IŞİD’˜n dışında El Bab’da karşılaşma r˜sk˜m˜z˜n yüksek olduğu ve

Ali Mirza Yazar’ın haber yorumu 2 ve 3’te

Trump’a giderken Putin’den olmak

D ün El Bab’dan şehit haberleri geldi yine. Bu kez Rus uçakla-rı ‘yanlışlıkla’ Türk mevzilerini

bombaladı ve 3 askerimizi şehit etti. 24 Kasım’da da, yani Rus uçağını dü-şürmemizin üzerinden tam bir yıl geç-tikten sonra, Türk mevzileri havadan vurulmuş ve 3 asker şehit olmuştu.

Bazılarına göre bu ‘hamle’, Erdoğan’ın Trump’la yakınlaşma çabalarının di-yeti... El Bab, masallardaki ‘içine gi-rince bambaşka bir dünyaya açılan kapı’ya benzedi. Nasıl bir dünyaya çı-kacağımız henüz belli değil. 2017, Tür-kiye’nin Suriye macerası açısından -Allah muhafaza- çok kanlı olabilir…

WWW.TR724.COM — @TR724COMGÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 101

10 ŞUBAT 2017 CUMA

Kemal Ay yazdı ’Hiç mi ümit yok’?Efe Yiğit’in portresi 3 yıl aradan sonra tekrar Falcao rüzgârı esiyor

11

13

08Faik Can yazdı Biz Hazreti Musa’nın kavmi gibi demeyeceğiz

04 06

Semih Ardıç yazdı Bu hikâye kaç dolar eder?

Sefer Can yazdı Kaboğlu’nu

kim attı?

Page 2: — @TR724COM Trump’a giderken …aynıydı: PKK’ya yakın Kürtler˜n, sınırlarımı- ... IŞİD’˜n dışında El Bab’da karşılaşma r˜sk˜m˜z˜n yüksek olduğu ve

10 ŞUBAT 2017 CUMA 02 HABER YORUM

Uzunca bir süredir, El Bab diye bir gündemi-miz var. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) bağ-lı askerlerimizin bir kısmı orada. Sultanımız ‘Güneydoğu Seferi’nden bir zafer çıkarama-yınca, atını Suriye’nin kuzeyine sürmeye ka-rar vermişti hatırlarsanız. Aslında maksat yine aynıydı: PKK’ya yakın Kürtlerin, sınırlarımı-zın hemen yanı başında bir ‘özerklik’ kazan-masına karşı ‘devlet hassasiyeti’ gösteriliyor-du. Devletimizin ‘tutarlı’ ol-duğu nadir alanlardan biri-si de, ‘tebaası’ olarak gör-düğü Kürtlerin herhangi bir şekilde ‘devletçilik’ oy-namasına müsaade etme-mek. Allah muhafaza dün-yanın herhangi bir yerin-de ‘Kürt devleti’ kurulur-sa, Güneydoğu’yu komple kaybederiz, diye düşünülü-yor herhalde.

Nereye kadar gider böyle bilinmez.

Zira Suriye’nin geleceğinin konuşulduğu ve Rusya ile Türkiye’nin güya ‘ev sahibi’ olduğu Astana görüşmele-rinde önerilen Suriye ana-yasasında Kürtlere özerk-lik verildiği ‘ortaya çıktı’. Hakikaten ‘ortaya çıktı’ zira Türk dışişleri için de sürpriz olmuş olsa gerek. Çünkü ABD’yle aramız, Suriye’de PYD’li Kürtleri desteklediği için ‘limonî’ ama Rusya’yla aramız iyiydi, niye böyle oldu ki?

Aynı Rusya’nın dışişleri bakanlığı da önce-ki gün çıktı ve “PKK ile PYD’yi terör örgü-tü görmüyoruz” deyiverdi. Tam Rasim Ozan Kütahyalı’nın Beyaz TV’deki mizah progra-mında şaklabanlık (terim anlamıyla) yapar-

ken çıkardığı “Haydaaa” sesinin geldiği nok-ta burası oldu.

8 ASKER ŞEHİT, 21 ASKER YARALI… NEDEN?Derken dün tekrar El Bab’a döndük. Evet, uzunca bir süredir gündemimizdeydi bura-sı fakat tam olarak orada ne yaptığımızı bile-mediğimiz için, dün 8 askerin neden şehit ol-duğunu, 21 askerin neden yaralandığını da çö-

zemedik. Şehit asker Gök-han Kılıç’ın babası Mehmet Kılıç’ın mahzun bakışla-rı yüreğimizi dağladı sade-ce. (Bu arada akşam saatle-rinde TSK’dan gelen açıkla-mada, şehit sayısının sade-ce 3 olduğu iddia edildi.) El Bab’da ne yaptığımız ko-nusu tümden şaibeli zira güvenlik uzmanlarının da artık şüphelendiği üzere, muhtemelen El Bab’ı IŞİD unsurlarından temizleyip Suriye Devlet Başkanı Beş-şar Esad’a teslim edeceğiz. Yani en fazla yapabileceği-miz buymuş gibi görünü-yor. Yoksa Ankara’nın he-sapladığı gibi önce El Bab’ı,

sonra Rakka’yı oradan da varıp Musul’u kont-rol etme imkânımız yok.

Bu arada El Bab’da ne kadar tutunabileceği-miz de meçhul. Dün, Rus uçakları ‘yanlışlıkla’ bizim binalarımızdan birini vurmuş ve 3 aske-rimizi şehit etmiş. Ruslar ‘özür dileriz’ demiş-ler. “Savaş hâlidir, olur öyle” de demişlerdir. İktidara yakın kesimlerden “Rus ordusu için-deki Gladyo unsurlar” açıklaması/fantezisi geldi ama henüz Ankara’dan resmî açıklama/fantezi gelmedi.

Suriye’nin geleceğinin konuşulduğu ve Rusya

ile Türkiye’nin güya ‘ev sahibi’ olduğu Astana görüşmelerinde öneri-len Suriye anayasasın-da Kürtlere özerklik ve-

rildiği ‘ortaya çıktı’.

ALİ MİRZA YAZAR [email protected] | @AliMirzaYazar

EL BAB’DA DANS

Trump’a giderken Putin’den olmak

Page 3: — @TR724COM Trump’a giderken …aynıydı: PKK’ya yakın Kürtler˜n, sınırlarımı- ... IŞİD’˜n dışında El Bab’da karşılaşma r˜sk˜m˜z˜n yüksek olduğu ve

10 ŞUBAT 2017 CUMA 03 HABER YORUM02. SAYFADAN DEVAM

PYD İLE ÇATIŞMA RİSKİ HÂLÂ YÜKSEKÖte yandan biz El Bab’ı aşıp Rakka’ya gelme-yelim diye, tabi bu arada PYD’li Kürtler de ge-lemesin diye, IŞİD El Bab’da orta ölçekte bir birlik konuşlandırıyor. ‘Düzenli ordu’ kullan-mıyor IŞİD malum ama bu ‘birlik’ tanklarımı-zı hedef alıyor, yeri geliyor intihar saldırısı ya-pıyor, yeri geliyor göz korkutmak için asker-lerimizi yakıyor (hükümet hâlâ tatmin edici biçimde askerlerin akıbetini açıklamadığına göre askerlerin vahşice yakıldığını düşünme-miz gerekiyor herhalde).

IŞİD’in dışında El Bab’da karşılaşma riskimizin yüksek olduğu ve operasyonumuzun ismin-den de (Fırat Kalkanı) anlaşılacağı üzere as-lında ‘onları’ durdurmak için adım attığımız El Bab yolunda, PYD ile ‘çatışma’ riski de mev-cut. Her ne kadar ‘Big Brother’ ABD ikimi-zi de peylemek istediği için şimdilik bu ‘çatış-ma’ uzak ihtimal gibi görünse de, eğer Suriye denklemi kurulmaz ve çatışmalar sürerse, ya-rın bir gün El Bab’da TSK ile PYD karşı karşıya gelebilir pekâlâ. IŞİD’e karşı en etkin kara gü-cünün PYD olduğunu ve bizim henüz IŞİD’le sıcak çatışmaya girmeden 67 şehit verdiğimi-zi düşünürsek, zor bir çatışma olacağa benzer (Allah saklasın).

RUSYA’DAN TÜRKİYE’YE MESAJLARBütün bunlar olurken, Rusya’nın önce PKK ve PYD açıklaması yapıp ardından ‘yanlışlıkla’ Türk mevzilerini bombalamasının arkasında başka anlam arayanlar da var.

Bu teoriye göre Rusya’nın bu hamleleri ‘boşa’ değil. Türkiye (aslında Türkiye ya da Ankara derken hep Erdoğan’ı kastediyoruz zira ondan başka aktör kalmadı memlekette) bir yandan anti-Amerikancı söylem tutturup Rusya’yla, Çin’le, tekmili birden Şangay Örgütü’yle anla-şıyormuş gibi yapıyor, diğer yandan da gözü-nün ucuyla çiçeği burnunda ABD Başkanı Do-nald Trump’tan işaret bekliyor. Üstelik her an Trump’ın gemisine atlayıp Rusya’dan uzak-laşacak bir havası var Ankara’nın. Yani Putin böylece ‘ayağını denk al’ mesajı veriyor. (Ha-tırlarsanız 24 Kasım’da, yani Rus uçağının dü-

şürülmesinin yıldönümünde, El Bab’a ilerle-mek isteyen askerimize ateş açılmış ve 3 as-kerimiz şehit edilmişti. Onu kimin yaptığı da meçhul hâlâ…)TRUMP’LA YAKINLAŞMAGeçen akşam Donald Trump’la telefonda tam 45 dakika (bunun en az yarısı İngilizce’den Türkçe’ye, Türkçe’den İngilizce’ye çeviri mas-rafı) konuşan Erdoğan, yeni CIA Başkanı Mike Pompeo’nun Ankara’ya gelmesini sağladı. Dün Ankara’ya gelen Pompeo önce, ‘kanka-sı’ Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’la bay-ramlık gezmelere giden MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la görüştü. El Bab, Rakka operasyonu ve Fethullah Gülen’in iadesi, muhtemel başlıklar.

(Bu arada Mike Pompeo, Twitter hesabın-dan Erdoğan’a ‘İslamcı diktatör’ demişti ama CIA’in başına geçeceği kesinleşince o hesa-bını kapattı. Yine de göreve gelince ‘İslam-cı diktatör’ demesini bekleyemeyiz. ‘Vazi-fe adamı’ olarak tanınıyor ve Trump’ın eki-bindeki pek çok kimse gibi ‘İslamcı terör-den’ nefret ediyor. Erdoğan da Merkel’e ge-çen hafta “İslamcı demeyelim lütfen!” de-mişti. Ama aynı Erdoğan, Trump’ın “Müslü-man yasağı” karşısında suspus oldu. Gördü-ğünüz gibi dengeler, dengeler…)

Washington’u bilen kaynaklar, Trump’ın bu ko-nularda adım atacak bir motivasyonu olmadı-ğını düşünüyor. Gülen davasında “85 koli dos-ya gönderdik” deniyor ama anlaşılan o ki hâlâ 15 Temmuz’la alakalı bir şey yok. Trump’ın şu an Türkiye ile tek alışverişi, Obama’nın plan-larını beğenmediği için yeniden kurgulaya-cağı ve “6 ay içinde temizleriz” dediği IŞİD’i yok etme savaşında Türkiye’nin rolüne dair-dir. Eğer PYD ile değil de TSK ile hareket etme kararı alınırsa, bu durumda Erdoğan bazı ta-leplerde bulunabilir. Ancak böyle bir plana Rusya’nın tepkisi ne olur, onu kestirmek güç.

Her yönüyle El Bab, masallardaki ‘içine girin-ce bambaşka bir dünyaya açılan kapı’ya ben-zedi. Nasıl bir dünyaya çıkacağımız henüz bel-li değil. 2017, Türkiye’nin Suriye macerası açı-sından -Allah muhafaza- çok kanlı olabilir…

Page 4: — @TR724COM Trump’a giderken …aynıydı: PKK’ya yakın Kürtler˜n, sınırlarımı- ... IŞİD’˜n dışında El Bab’da karşılaşma r˜sk˜m˜z˜n yüksek olduğu ve

10 ŞUBAT 2017 CUMA 04 HABER YORUM

Bu hikâye kaç dolar eder?

Varlık Fonu ismini verdikleri ‘paralel Hazine’yi tenkit ederken “Türkiye’nin petrol ve doğal-gazı mı var? Katar ve Norveç’i misal gös-termeniz hiç ikna edici değil” tespitinde bu-lunmuştum. Maliye Bakanı Naci Ağbal hay-li alınmış bu sözlerimden. Cevaben şunla-rı dile getirmiş: “Türkiye’nin Petrol ve gazı yoksa da çok değerli bir hikâyesi, şirketle-ri var. Bunlar ülkemizin göz bebeği. Ülke-miz bugün gelinen noktada bir çekim mer-kezi.”

Güler misin, ağlar mısın? Petrol ve do-ğa lgaz ımız yoksa bu yol-la elde etti-ği milyarlar-ca doları fon kurarak ya-tırıma dönüştüren memleketlerle nasıl bir benzerliğimiz olabilir. Varlık fonuna ya ye-raltı zenginlikleriniz ya cari fazlanız ya da açık vermeyen emeklilik sisteminiz üzerin-den kaynak aktarabilirsiniz. Üç kalemde eksi bakiyesi olan bir ekonomi nasıl fon kurabi-lir? Buna rağmen kuruldu. Pekâlâ fonun ka-sası hangi para ile doldurulacak?

Maliye Bakanı bu suallere cevap veremeyin-ce bir manada sirkatin söylemiş. ‘Petrolü-müz yoksa hikâyemiz var’ cümlesini bilerek kullandı ise hakikaten çok yazık. Türkiye’nin AKP’nin devr-i iktidarında iki hikâyesi var. Birincisi 2003’te başlayıp 12 Eylül 2010’da Anayasa referandumu ile sona erdi. İleri de-mokrasi için altın anahtarı bulduğumuz o ta-rihte ne garip bir tecelli ki kaldığı yerden de-vam etmesi icap eden hikâye tersine döndü.

İkinci hikâye de o tarihte başlamış oldu ve devam ediyor. Her iki hikâyenin kahraman-ları aynı. Karakterler ve işlenen tema ise akla kara kadar birbirine zıt.

AKP’NİN YAZDIĞI İKİNCİ HİKÂYEYE GELİNCE...AKP’nin dünyaya sunduğu ikinci hikâyede yalan, iftira, işkence, zulüm, müsadere, gasp, hırsızlık, rüşvet namına ne ararsanız var. Hak-kaniyet, adalet, müsamaha, liyakat, dürüst-

lük, emniyet, huzur, sev-gi, kardeş-lik, ahenk, f e d a k â r l ı k ve tevazu-dan eser yok. Bu hikâyenin gazetecilere kelepçe vu-

rulduğu, IŞİD’den sabıkalı kimselerin ise eli-ni kolunu sallayarak sokaklarda dolaştığı bö-lümleri mütemadiyen amonyum nitrat ko-kusu, kan, sönen ocaklar ve gözyaşı ile hita-ma eriyor. Kalem, kitap, fikriyat ve beyanat bombalardan, silahlardan daha tehlikeli sa-yılıyor.

‘Komşular’ başlıklı bölüm var ki sıfır mese-leden sırf meseleye savrulan müflis siyaset-çilerin peşlerinden sürükledikleri milyonla-ra söyledikleri bin bir yalanla ve pişkin hal-leri ile dolu satırlar ibretlik. O satırları okur-ken 79 milyonun istikbali adına hayıflanma-mak elde değil. Haritada Suriye’den Libya is-tikametine uzanan güzergâhta illüzyonistle-rin pabucunu dama atan isimlere aynı coğ-rafyada duyulan öfkeye dokunur gibi oluyor insan!

SEMİH ARDIÇ[email protected]

AKP’nin dünya-ya sunduğu ikinci

hikâyede yalan, if-tira, işkence, zulüm,

müsadere, gasp, hır-sızlık, rüşvet namı-

na ne ararsanız var.

Hakkaniyet, ada-let, müsamaha, liya-kat, dürüstlük, em-niyet, huzur, sev-gi, kardeşlik, ahenk, fedakârlık ve teva-zudan eser yok.

Page 5: — @TR724COM Trump’a giderken …aynıydı: PKK’ya yakın Kürtler˜n, sınırlarımı- ... IŞİD’˜n dışında El Bab’da karşılaşma r˜sk˜m˜z˜n yüksek olduğu ve

10 ŞUBAT 2017 CUMA 05 HABER YORUM04. SAYFADAN DEVAM

Müflislerin hikâyesinde; Katil Esed, Mavi Marmara gemisi ve Rabia işareti etrafında ördükleri yalan duvarı ile hususî misyonunu eda eden 21. asrın zalimlerini nasıl bir akıbe-tin beklediğini merak etmek haricinde tesel-li kaynağı yok.

CELLÂTLAR VE EFENDİLERİ HÜLAGÜİkinci hikâyede hukuk devleti, bağımsız mah-kemeler, adil yargılanma ve suçun şahsiliği-ne tahammül yok. Doğum yapan kadınların nezarethaneye atan, 80 yaşında hasta ihtiya-ra kelepçe takan, oğlu yok diye babasını, ba-bası yok diye oğlunu derdest eden cellâtlar ve onların Hülagü efendileri, yaptıkları ile if-tihar edecek kadar insanlıktan çıkmış. Bütün dünya bu cinnet halini dehşetle, endişe ile müşahede ediyor. Alın teri ile kazanılmış malları, şirketleri ceb-ren ve hile ile alıp hısım akrabaya devreden kırk haramilerin saltanatının anlatıldığı kı-sımlarda dünyanın cazibedâr güzelliklerine kapılanların ne kadar acınacak vaziyete düş-tükleri görülüyor. Çalınmış bir üniversitede (İpek Üniversitesi), asıl sahibinin eşi tarafın-dan seçilmiş koltukta tebessüm ederek otu-ran iki başörtülü kadının fotoğrafı din kisve-si altında işlenen günahların mücessem hali sanki.

EKONOMİDE HAZİN SON: ÇÖKÜŞÇift haneli büyümenin yerini küçülmeye bı-raktığı ‘ekonomide hazin son bölümü’ var ki orası tek kelime ile ‘çöküş’.

- Dolar bir senede 70 kuruş artmış,

- İşsizlik yüzde 12’ye fırlamış,

- Turist sayısı 12 milyon azaldığı için yüz-lerce otel satışa çıkarılmış,

- Kalıcı yatırım için yabancı yatırımcı gel-mez olmuş,

- Müteahhitler yurt dışında üç işten ikisini kaybetmiş,

- Kredi notu çöp seviyesine inmiş,

- Enflasyon çift haneye tırmanmış,

- Asgarî ücreti, işçi, memur ve emekli dev-letin resmî rakamlarına göre açlık hududu-nun altında geçim derdine düşmüş,

- Merkez Bankası faizi artırmadan yüzde 10’un üzerine çıkarmayı başarmış,

- TÜİK, millî geliri yüzde 20 artırmada iyi-den iyiye ustalık kazanmış,

- Galip Öztürk, Sedat Peker, Reza Zar-rab, Fadıl Akgündüz ve Londra’daki Hint-li Herif gibi esrarengiz tipler ‘hayırsever işadamlığı’na terfi ettirilmiş,

- Garantili projelerde bile batacak ka-dar beceriksiz işadamlarını kurtarmak için Hazine’nin malları fon çuvalları ile Saray’a nakledilmiş...

Böyle bir hikâye kaç milyar dolar eder?

Maliye Bakanı doğru söylüyor.

Yazdıkları bir hikâye var.

Amma velâkin öyle iftihar edilecek bir muh-teva yok.

Çöküşün, tükenişin hikâyesini kim, niye para verip alsın?

Alın teri ile kazanılmış malları, şirketleri cebren ve hile ile alıp hısım akrabaya devreden kırk haramilerin saltanatının an-latıldığı kısımlarda dünyanın cazibedâr güzelliklerine kapı-

lanların ne kadar acınacak va-ziyete düştükleri görülüyor.

Page 6: — @TR724COM Trump’a giderken …aynıydı: PKK’ya yakın Kürtler˜n, sınırlarımı- ... IŞİD’˜n dışında El Bab’da karşılaşma r˜sk˜m˜z˜n yüksek olduğu ve

10 ŞUBAT 2017 CUMA 06 HABER YORUM

Kaboğlu’nu kim attı?15 Temmuz tuhaf darbe girişiminden sonra Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) 135 bin 356 kişiyi kamu görevinden ihraç etti. Önceki gece yarısı yayınlanan 686 nu-maralı KHK ile bunlara 4 bin 464 kişi daha eklendi. Aralarında bir kısmı tanınmış 330 akademisyenin de bulunması bir kısım ses-lerin yükselmesine sebep oldu. Fakat eleş-tirenlerin büyük çoğunluğu yine teme-le inemediği için işe yaramayacak giyotini durduramayacak. Hâlâ körlerin fil tarifi gibi herkes tuttuğu yeri tarif ediyor. Çok az in-san bunun züccaciye dükkanına girmiş bir fil olduğunu söyleyebiliyor.

‘SALAĞA YATAN’ GRUP

Amiyane tabirle hâlâ ‘salağa yatan’ grup bütün ideolojik kesimlerde en kalabalık kit-le. Başlarını Ahmet Hakan çekiyor; “İbra-him Kaboğlu’nu atmak ancak FETÖ’nün işi olabilir” yazısı tüy dikti. Onunki artık salağa yatmak yerine salak yerine koymak haline geldi. Bakanlar Kurulu kararıyla ya-pılan bir işlemin bile altında cemaati ara-mak ancak Ahmet Hakan’ın başarabilece-

SEFER [email protected] | @can_sefercan

Eleştirenlerin büyük çoğunluğu yine temele

inemediği için işe yara-mayacak giyotini durdura-mayacak. Hâlâ körlerin fil

tarifi gibi herkes tuttuğu yeri tarif ediyor. Çok az insan

bunun züccaciye dükkanına girmiş bir fil olduğunu

söyleyebiliyor.

[email protected] | @can_sefercan

Page 7: — @TR724COM Trump’a giderken …aynıydı: PKK’ya yakın Kürtler˜n, sınırlarımı- ... IŞİD’˜n dışında El Bab’da karşılaşma r˜sk˜m˜z˜n yüksek olduğu ve

10 ŞUBAT 2017 CUMA 07 HABER YORUM06. SAYFADAN DEVAM

ği bir şey. Herhalde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın zihni işgal altında; tıpkı Incep-tion filmindeki gibi. Bu grubun biraz mah-cup takılanları “Nasıl olur, Kaboğlunu na-sıl terörden atarsınız?” seviyesinde kalıyor. Meselenin terör değil, sorgusuz biat oldu-ğunu anlamamış olamazlar. Hem ses çıkar-mış olmak hem de fazla dikkat çekmeme-nin formülünü bulmuş gi-biler. Sıra kendilerine gele-ne kadar bu tiyatro devam edecek.

İkinci grup file değil kırıp döktüklerine göre tutum alanlar. Yıkım kendi rafları-na yöneldiğinde fili fark edi-yorlar. Aksi halde ya duy-mazdan geliyor ya da ıslak çalarak seyre-diyorlar. Bir günlük bebekleriyle gözaltına alınan kadınların terörist olduğu iddiasını sorgulamıyorlar bile. Komşudaki yangına duyarsız kalmak vicdansızlık ama aynı za-manda akılsızlık. O yangın tedbir alınmadı-ğı için eninde sonunda komşuya da sıçrıyor. Hizmet Hareketini hedefe oturtarak başla-tılan cadı avı yelpazenin solundan merke-ze doğru geldi.

SAĞ KESİME DÖNÜK HAMLELERİN ÖNCÜSÜ

Son kararname sağ kesime dönük ham-lelerin öncüsü. Referandumda Erdoğan’ın muhtaç olduğu blok olmasa daha sert dar-belere gözetebiliriz. Bu ihtiyaca rağmen baskı hem siyasal İslamcılar hem de milli-yetçilerin kapısına dayandı. Erdoğan, onla-rın içinden bile biatçı olmayanları cezalan-dırıyor. Erdoğan burada risk alıp kumar oy-nuyor. Bugüne kadar korkutarak sonuç al-manın rahatlığı ile aynı kozu oynuyor. Tes-lim olana iktidar nimetlerinden pay veri-yor. Ancak teslimiyeti tam istiyor. Cengiz Çandar’ın dediği gibi rükuya dahi taham-mülü yok, secde istiyor. Gazeteciler ve trol-ler arasında paralı askerleri ‘eskiden’ İslam-

cılara tercih etmesinin sebebi de bu. Çok bilmiş islamcıların kısık sesli de olsa ‘ama’ demesinden hazmetmiyor. Samimi İslam-cı eleştirilere tahammülsüzlüğü ise yayıl-ma endişesinden kaynaklanıyor. Ömer Fa-ruk Gergerlioğlu ya da Cihangir İslam’ın tenkitlerinin İslamcı mahallede yaygınlaş-ması büyüyü bozabilir. Reis’i eleştirilebilir

bir fani haline getirir kaygı-sı tam da referandum ön-cesinde kalemlerinin kırıl-masını sonuç verdi.

Erdoğan sol ya da liberal kesimden gelecek tepkile-ri bilhassa arzu ediyor. Bu tepkileri kullanarak tabanı-nı korkutuyor ve kemikleş-

tiriyor. Hatta tasfiyeyi bir seferde değil ya-yarak tepkinin ve doğal olarak karşı reak-siyonun devamlılığını sağlıyor.

KİMİN ATTIĞI KARARNAMEDE YAZILI

Listede asıl tartışılması gereken Kaboğlu değil Cihangir İslam. Kararnamenin altın-da imzası bulananların belki hepsiyle ta-nışıklığı var. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’la birlikte Has Partiyi kurdu. 28 Şubat mağduru Merve Kavakçı’nın eşi. Di-ğer bakanlara ve bilhassa Kurtulmuş’a o imzayı attıran güç nedir? Ahmet Hakan da Kaboğlu’ndan ziyade Cihangir İslam’ı tanır. Onu kimin attığını merak etmek gazeteci-lik açısından da daha doğru bir tercih.

Kim atıyor bu insanları dersiniz? Kararna-menin birinci sayfasında cevabı var: Cum-hurbaşkanı başkanlığında toplanan ba-kanlar kurulu diye başlıyor cümle. Sonun-da da Numan bey dahil bütün bakanların isimleri sıralanmış. Ama siz yine de Ahmet Hakan’a sorun: kesin FETÖ atmıştır. Kafayı kumdan çıkarmazsanız sıkıyönetim bildiri-si gibi peşpeşe sıralanan KHK’lar da belki sıra size gelmeyebilir.

Baskı hem siyasal İslamcılar hem de

milliyetçilerin kapı-sına dayandı. Erdo-ğan, onların içinden bile biatçı olmayan-ları cezalandırıyor.

Page 8: — @TR724COM Trump’a giderken …aynıydı: PKK’ya yakın Kürtler˜n, sınırlarımı- ... IŞİD’˜n dışında El Bab’da karşılaşma r˜sk˜m˜z˜n yüksek olduğu ve

0810 ŞUBAT 2017 CUMA YORUM

Kanun Hük-münde Kararname-ler’den (KHK) birisinde ismini gördüğüm, üniversite-sinden atılmış bir arkadaşım, he-nüz soruşturma aşamasındayken şöy-le demişti: “Bu iktidarın, insanların hayatlarını karartma konusundaki pervasızlığı ürkütüyor.”

‘Gözü dönmüşlük’ de denebilir buna. Annem, haddini aşan insanlar için hep “Çok azdı, çok” der. Azmak, azgınlaşmak haddi aşmanın en bü-yük motivasyonudur onun için. Geçenlerde tele-fonda konuşurken de aynı şeyleri söyledi. “Çok azdılar, çok” dedi.

Bu azgınlığın tarihte örnekleri fazla, evet. Ama her ülke, kendine özgü şartlar ve nüanslarla ya-şıyor kaderini. Halkların kendi kaderini tayin hakkı var mı, yok mu bilemiyorum (Fransız İhti-lali’nden beri var ama pek az uygulanıyor). Ama halklar, kendi kaderlerinin sorumlusudurlar, onu biliyorum.

Biz ‘Türkiye halklarının’ sorumluluğu da aslında çok belli. Mesela bu ‘Türkiye halkları’ lafı. Kürtler böyle sesleniyor diye diye, bu lafın daha doğru bir söylem olabileceğini inkâr etmenin lüzumu

var mı? Uzunca bir süre Türkiye’de Kürt yaşama-

dığı, yaşıyorsa da aslında onların Türk olduğu savunul-

du. 2009’da gittiğim ve katılım-cılarından birinin önde gelen bir Kürt

siyasetçi olduğu halka açık toplantıda, MHP’li olduğunu beyan eden birisi, eski Türk kaynakla-rında Kürtlerin “Türklerin bir kolu” olarak geçti-ğini söylemişti.

O sırada, hepimizi güldüren bir şey oldu. Kürt siya-setçi Kürtçe konuşmaya başladı. Salonda, Kürtçe anlamadığı için kontrolü kaybeden ve hayli öfke-lenen insanlar vardı. “Türkçe konuş! Hey, birader!” sesleri yankılandı arka sıralardan. MHP’li olduğu-nu beyan eden kişi de kızdı bu duruma.

Kürt siyasetçi, “Ne oldu şimdi ben Kürtçe konu-şunca, bölündük mü?” dedi.

DEVLET SARAYININ YIKILASI, KÖHNE SÜTUNLARIAma korkular, iktidarlar için besleyicidir. Türkiye halklarının bir bölümü Kürtçe konuşacak, oku-yacak, yazacak olsa bölünmezdik ama ‘bölünme korkusu’ siyaset sarayının sütunlarından biriydi ve onu yıkmak, Kisra’nın sarayının yıkılması an-

Hiç mi

ümit yok

KEMAL [email protected]

’?

Page 9: — @TR724COM Trump’a giderken …aynıydı: PKK’ya yakın Kürtler˜n, sınırlarımı- ... IŞİD’˜n dışında El Bab’da karşılaşma r˜sk˜m˜z˜n yüksek olduğu ve

8. SAYFADAN DEVAM

0910 ŞUBAT 2017 CUMA

lamına gelirdi. Yıktırmazlardı.

Bir başka ‘kullanışlı’ korku, ‘devlete sızma’ mese-lesiydi. 28 Şubat’ta bu sözü devlet erkânı (ki bu erkân içinde sadece yüksek bürokratlar, yargıçlar, askerler değil gazeteciler, yazarlar, hatta sivil va-tandaşlar da vardı; zira bizde devlet geniştir) ken-dince ‘rejim muhalifi’ gördüğü herkese söylerdi.

Ne demekti peki, ‘devlete sızma’? Aslında dev-letimizle, milletimizle alakalı olmayan, fakat bir şekilde oraya gelmiş yerleşmiş insanlardı. Par-don belki de hepsi uzaydan gelmişti.

Devletin toplumdan ayrı bir parça, hatta top-lumdan önce gelen bir organizma olduğunu dü-şünenler için ‘devlete sızma’ tehlikeli bir şeydi ama devlet hiçbir zaman öyle bir ‘yapı’ olmadı. ‘Devlet aklı’ diyebileceğiniz bir şey de yoktu. Sa-ğolsun Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yer-le bir edilen ‘kurumlar’ vardı eskiden ve bunların işlerini yapmaktan ileri gelen bir ‘tavır’ oluşuyor-du. Buna da ‘devlet aklı’ diye uyduruk bir tabir yakıştırmışlardı. Bir takım reflekslerden ibaretti.

Aslolan ‘toplum’ olduğu için de, Fethullah Gülen’i sevdiğini, onu takdir ettiğini, ona bağlı insanlarla oturup kalktığını ifade eden bir insanın, devlette memur olmasının teorikte hiçbir yanlışlığı olma-malıydı. Ama o çok geniiiiş devlet erkânımızın eski alışkanlıkları hortladığı için, memuriyette-ki kişilerin ‘kime bağlı’ olduğu bir anda yeniden çok önemli hâle geldi.

(Bu arada herkes suç işleyebilir, kadrolaşma da bir suç teşkil edebilir. Yeter ki bunlar şeffaf bir biçimde ‘soruşturulsun’. Kimin, ne suçu varsa, adaletle ortaya çıkarılsın. Üzüm yensin, bağcıya ilişilmesin.)

Hâlbuki küçük bir iş yerinde bile, insanların önce-liği işine mi, yoksa kimliğine mi verdiği, kimliğini ön plana çıkarttığı için işine zarar verip vermedi-ği ‘denetlenebilir’. Ama maksadınız, sistemi iş-letmek, bu arada toplumun faydasına çalışmak değil de, Devlet Sarayının eskimiş, köhne ‘sütun-larını’ ikâme etmekse, o zaman ‘korkular’ üzere çalışmaya devam edersiniz. İnsanları ‘ne yaptı-ğına’ göre değil, ‘neci olduğuna’ göre tasnif edip çuvallara doldurup yok etmeye kalkarsınız.

KORKMADAN, ÖZGÜRCE YAŞAMAK MÜMKÜNPeki, korkmamak mümkün de-ğil mi bütün bunlardan? İşte o

da biraz ‘Türkiye halklarının’ sorumluluğu. Yüz yıla yakın Cumhuriyet idaresi altında ‘birlikte’ yaşamak zorunda kalmış ama bir türlü ‘kayna-şamamış’ olmak, evet Cumhuriyet’i idare ettiğini zanneden zevatın problemi biraz, ama en çok da biz sıradan insanların problemi.

Avrupa’da ve ABD’de ‘ırkçılık’ had safhada diye haberler okuyorsunuz sürekli mesela değil mi? Evet, gözle görünür ölçüde bir ‘yabancı düş-manlığı’ var. Ancak şu sıralar ABD’de sokakları tutmuş kalabalıkları görünce, “Vay be, bunu biz de yapabilirdik!” diye içinizden geçirmediniz mi hiç?

Tamam, bir sokak hareketinin kendisini ‘götü-rebileceğini’ düşünen Erdoğan, Gezi Parkı olay-larında gürzünü indirerek, ‘sokağa çıkmadan iki kere düşünün’ demiş oldu. Belki bu sebeple so-kağa çıkmakta zorlanıyoruz. Ama Romanya’yı da gördünüz değil mi? Ya da Brezilya’yı izledi-niz mi hiç? 3 milyon insanın sokakta, “Yolsuzluk yapmayın artık kardeşim!” diye isyan edişine şa-hitlik etmediniz mi?

İlla sokağa çıkmamız gerekmiyordu belki ama mesela şimdi KHK ile işinden atılan koca koca profesörlerin evlerini ‘bayram evine’ çevirebilir-dik. ‘Devletin hayatları karartma konusundaki gözüpekliği’ karşısında, o hayatlara sahip çıkma konusunda daha aktif davranabilirdik. (Birisi, Ce-maat’teki insanların cesaretinin var olan dayanış-madan ileri geldiğini, birçok ‘mahalle’deki insanla-rın bu dayanışmaya sahip olmadıkları için sinmek zorunda kaldığını söylemişti. Haklılık payı var.)

“Susma, sustukça sıra sana gelecek!” çok güzel slogandır. Ama ‘susmamak’ ne demek pek anla-yamadık galiba. ‘Devlet’ yarası, hiçbir yaraya ben-zemiyor. O yara, anne-babadan yenilen fiske gi-bidir, insanın karakterini bile değiştirir. O yüzden ‘hakiki’ kardeşler arasında, anne-babaya karşı gizli bir dayanışma doğar. İyi arkadaş da olabilen kardeşler, dayakçı babaya ya da azarlayan anne-ye karşı birbirini savunur. Gücü yetmiyorsa, gidip odasında ağlarken başını omzuna yaslar.

Bazen kardeşler hatalar yapar. Hiç tasvip etme-diğiniz tercihleri vardır. Ama anne-baba karşısın-da çaresizdir. Zayıftır. Onu anne-babanıza gam-

mazlamanız değil, ona destek olmanız, onun yanında olmanız ve yapayalnız kalıp daha büyük hatalar yapmaktan onu koru-manız gerekir.

YORUM

Ama ‘susmamak’ ne demek pek anlayamadık

galiba.

Page 10: — @TR724COM Trump’a giderken …aynıydı: PKK’ya yakın Kürtler˜n, sınırlarımı- ... IŞİD’˜n dışında El Bab’da karşılaşma r˜sk˜m˜z˜n yüksek olduğu ve

LEVİATHAN’IN KARNINDA…Ancak biz ‘Türkiye halkları’, tabirin çoğulluğun-dan da anlaşılabileceği gibi hiçbir zaman ‘iyi kardeşler’ olmadık. Olmamız da gerekmiyordu belki. Yasalar çerçevesinde, birbirimizin hayatını zehir etmeden yaşayabilirdik. Ama işte, olmadı. Birbirimizi yalnız bıraktık. Kadim iktidar gelene-ği değişmedi: Böldü, parçaladı ve yuttu.

Yine o KHK’da ismini gördüğüm, üniversitedeki işinden atılan arkadaşım, “Şu sıralar burası çok tat-sız. Kimle konuşsam ya işten atılmış, ya bir yakını hapiste, ya da kaçıp gitme planları yapıyor” da de-mişti. (Bu arada KHK listesini okurken, 17 Aralık’tan son-ra Cemaat’e mesafe koyan, “tarafsız kalacağını” ifade eden, ailesi de aslında parti-ye hayli yakın bir arkadaşımı da gördüm, içim burkuldu.)

Şimdi, isterseniz devleti simgeleyen o meşhur ca-navar, Leviathan’ın kar-nında, isterseniz Kur’an’da anlatılan Yunus Aleyhisse-lam’ın kıssasındaki balığın karnında deyin, o karanlık yerdeyiz. Moraller bozuk, alışkanlık üzere yaşamaya devam ediliyor. Ba-zen görüyorum mesela, hâlâ bir Anayasa’mız, Devleti dizginleyebilecek bir gücümüz varmış gibi davrananlar oluyor. “Efendim bu KHK’nın darbeyle ne alakası var?” diyenler çıkıyor. Sanki darbeyle ‘ilişkili’ görünen KHK’lar hukuka, ada-lete, insanlığa çok sığan şeylermiş gibi...

İÇERİDEKİ İYİLİK PES ETMESİN DİYE…Bunca kara, kapkara kelimeden sonra, haklı ola-rak soruyorsunuzdur, “Hiç mi ümit yok?” diye.

Psikologlara gidip problem yaşadığınız kişilerle ilgili olumsuz şeyleri sayıp döktüğünüzde, iyi ni-yetli psikologlar şu soruyu sorar size: “Peki, hiç mi olumlu bir yanı yok?” O an düşünürsünüz ve neden o kişiyle ‘yan yana’ geldiğinizi hatırlarsı-nız. Çoğu zaman bu kişi, ailenizden biridir ve bir bakıma ‘kader’ sizi bir araya getirmiştir. Olumlu taraflara odaklanıp olumsuzlukları ‘yapıcı tartış-ma’ konusu hâline getirdiğinizde sorunların çö-zülmekte olduğunu görürsünüz.

93 gündür Ankara’da, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yla birlikte, dillere destan bir ‘direniş’ ortaya koyan Acun Karadağ’ın şöyle bir tweet’i

var 8 Şubat tarihli: “İhraç edilen ve *DİZ ÇÖK-MEYEN* Solcu-Sosyalist, Mhp’li, Akp’li, Cemaat-çi tüm mağdurlar dostumdur. Akp gittiğinde de dostum olarak kalacaklar.” (Bu arada KHK ile iş-lerinden edilen bu 3 emekçinin alabildiğine sade ama bir o kadar da inatçı direnişleri, o kadar çok şey anlatıyor ki.)

Geçenlerde ilk kez Hrant Dink anmasına katıldı-ğını söyleyen başörtülü genç bir kadının şu söz-lerini de hatırlayın (o anmalarda yıllardır başör-tülü kadınlar vardı, ama bu farklı bir durum):

“İlk defa geldim. Daha önce gelmediğime de pişman oldum. Bu benim için de, kendi içimde bir yolculuk aslında. İçimdeki bazı şeyle-ri tartmak için geldim. Etnik olarak Türk’üm, Müslüma-nım, Hanefiyim. Bu acılara uzağım. Ama yıllarca, bu acılara ortak olamadığımı-zı fark edince çok üzüldüm. Neden gelip ben burada ağlamadım, diye. Yani bu kendimle bir nevi hesap-laşma. Çok bilmiyorum bu çevreyi de mesela. Meseleyi

de medyadan takip ettiğim kadar biliyorum. Ama insanlar arasında bir fark olmadığını, her insanın canının kutsal olduğunu anlamak uzun yıllar aldı maalesef. Çok üzgünüm. Ermeni kardeşlerimizden de, ben mensup olduğum mahalle adına çok çok özür diliyorum. Yani bu ülkede benim kadar rahat yaşama hakkına sahip olana kadar, bundan sonra Allah’ın izniyle yanlış tarafta olmayacağım, doğru tarafta olacağım. Bir daha bu insanların kılına bile bir zarar gelirse, ben inşallah bu insanların yanında olacağım.”

Ne kadar zarif, ne kadar yalın ve ne kadar güçlü değil mi? Buna benzer, güzel gelişmeler de ya-şanıyor aslında ‘balığın karnında’.

Ama eğer bu kadar geniş mağdur kitlesi, bu kez bir araya gelip, sorunları konuşup, yeni bir Tür-kiye için ‘ümit’ olamazlarsa, yine ‘koyu gri takım elbiseli, kötü kravatlı adamlar’ kazanırsa... işte o zaman ‘ümit’ten bahsetmeyebiliriz.

Yine de ümitvar olup karda açan çiçekleri sey-retmek, en azından içimizdeki ‘iyiliğin’ pes et-memesi, ‘masumiyetin’ kararmaması adına el-zem.

Bunca kara, kapkara kelimeden sonra, haklı olarak soruyorsunuzdur, “Hiç mi ümit yok?”

diye. Olumlu taraflara odaklanıp

olumsuzlukları ‘yapıcı tartışma’ konusu

hâline getirdiğinizde sorunların çözülmekte olduğunu görürsünüz.

9. SAYFADAN DEVAM

1010 ŞUBAT 2017 CUMA YORUM

Page 11: — @TR724COM Trump’a giderken …aynıydı: PKK’ya yakın Kürtler˜n, sınırlarımı- ... IŞİD’˜n dışında El Bab’da karşılaşma r˜sk˜m˜z˜n yüksek olduğu ve

10 ŞUBAT 2017 CUMA 11 YORUM

Muhterem Efendim!

Bizler imansızlığın kol gezdiği, anarşinin, terörün gençliği pençesine aldığı karanlık bir dönemde yetiştik. O yıllarda çok şey duyduk, çok şey gör-dük ve nice nice hadiselerin içine girip çalkalan-dık. Ama üzüntüyü atıp huzura eremedik. Duygu-larımızla doyup itminana ulaşamadık. Çünkü ruh-larımız bin bir ihtiyaç içinde kıvranırken o ihtiyaç-ları giderecek bir çare bulamadık.

İslam’a asırlar boyu bayraktarlık yapmış mübarek bir coğrafyanın çocukları olarak imansızlık diken-leri arasında ahlaksızlık hasat ediyorduk. Belki ara sıra ca- miye gidiyorduk ama ibadetlerimiz

folklorun ötesine geçemiyordu. Kur’an’ın üzerinde en çok durduğu

hususlardan biri olan infakı cami çı-kışı yere yayılmış bir kilime attığımız üç

beş kuruştan ibaret sanıyorduk.

Dindar zannedip peşlerine takıldıklarımızın çoğu hakikate karşı alakasız laubalilerdi. Onlar kâinat kitabını okumaktan aciz, iç dünyasının derinlik-lerinden ve iradenin davasından habersiz yaşa-yan nâdanlardı. Sahnedeki boşluklardan istifade ederek halkın karşısına çıkan sahte oyuncular gibi çıktılar karşımıza ve eğlendiler bizimle. Eğlendiler ama hiçbir zaman gönlümüzde taht kuramadılar. Onlar bizim derdimize derman olamadılar. Çün-kü gönüllerimiz şefkate ve sevgiye susamıştı. İn-sanlık ve mürüvvet istiyorduk. İstiyorduk ama her seferinde boynu bükük ve çaresiz bir şekilde sağ-dan sola, soldan sağa itilip kakılıyorduk.

Asırlardır devam eden terk edilmişlik bizim dev-rimizde sayısız musibeti netice verdi. Bizler asrı-mızla hesaplaşacak bir potansiyele sahipken, bü-tün değerlerimizle beraber maddenin, cismani-yetin, nefsaniliğin ve dünyevileşmenin ağır bas-

kısı altında ezilmiş ve tükenmiştik. Bizden hemen önceki nesil de yolunu ve yönünü değiştirmiş şaş-kın bir topluluktu. Kimi dinleyip kime uyacağımı-zı kestiremiyorduk. Bütün eğrilerin doğru ve doğ-ruların eğri gösterildiği çarpık bir toplumda kim-lik bunalımı yaşıyorduk.

Efendim!

İç dünyamızdaki tahribat mı daha büyüktü, dışı-mızdaki yıkım mı onu bilemeyeceğim. Ama koca bir milletin nesli olarak çaresizliklerin ağında bo-calayıp dururken sizin sesiniz nefes oldu bize. Cami avlularındaki küçük teyplerden yükselen o heyecanlı ses kalplerimize ab-ı hayat gibi akma-ya, kurumuş sinelerimizi yeşertmeye başladı. Sizi her dinlediğimizde nurani bir helezona girmiş gibi o güne kadar hiç tatmadığımız manevi lezzetler-le tanışıyorduk.

Sizi tanıyıncaya kadar Efendim, bize uzanan bir inayet eli göremedik. Bize doğruyu ve güzeli gös-terecek insanlarla buluşamadık. Faziletli olmamı-zı salıklayacak bir tesirli kelam işitmedik. Aradığı-mızı sizde bulmuştuk ve kararlıydık, cami kürsü-sünden gönüllere akan o nur menbaından kana kana içecektik. Sizi dinledikçe karamsarlığımızı atıyor, geleceğe daha bir ümitle bakıyor ve insan olmanın idrakine varıyorduk.

“Her gönül eri ümitten bir meşale ile yola çık-mış, bununla tufanları göğüslemiş, fırtınalarla pençeleşmiş ve dalgalarla boğuşmuştur. Her şe-yin bittiği; milletin kaddinin büküldüğü, guru-runun kırıldığı devrede iman ve ümidin dasitâni bir hal alması vardır ki, inancın derecesine göre onu elde eden kâinata meydan okuyabilir. Elli bin defa çarkı, düzeni bozulsa da yoluna devam eder; yoklukta varlık cilvesi gösterip ölü ruhlara can olur…” diyordunuz.

FAİK [email protected]

Yıldızımız düşkündü tali’imiz küskün, Muzlimdi eyyâm-ı hayatımız bütün;Hocamız elimizden tuttular bir gün, Şanlı demler sürdük, devranlar gördük…(Tokadîzade Şekip’ten az bir tasarrufla..)

İslam’a asırlar boyu bayraktarlık yapmış mübarek bir coğrafyanın çocukları olarak imansızlık diken-leri arasında ahlaksızlık hasat ediyorduk. Belki ara sıra ca-

hususlardan biri olan infakı cami çı-kışı yere yayılmış bir kilime attığımız üç

beş kuruştan ibaret sanıyorduk.

Biz Hazreti Musa’nınkavmi gibi demeyeceğiz

Page 12: — @TR724COM Trump’a giderken …aynıydı: PKK’ya yakın Kürtler˜n, sınırlarımı- ... IŞİD’˜n dışında El Bab’da karşılaşma r˜sk˜m˜z˜n yüksek olduğu ve

10 ŞUBAT 2017 CUMA 12 YORUM11. SAYFADAN DEVAM

Efendim!

O güne kadar hiç duymadığımız şeyleri sizden duyuyorduk. “Hak eri olmak” nedir, “rabbânilik” nasıl bir hedeftir, bunu bize siz öğrettiniz. Düşün-cede tevhide, hayatta istikamete, iradenin dava-sını gütme düşüncesine siz ulaştırdınız bizi. Mil-yonlarca genci lakaytlık ve yılışıklıktan kurtarıp idealist insanlar haline getirdiniz. Gülme ve eğ-lenmenin yerine biraz olsun çile ve ızdırap çek-meyi öğrettiniz. “Izdırap en tesirli duadır” diye-rek şarkın şanlı sultanı Selahaddin’i anlattınız de-falarca… Nefisperestlikten ve şahsi menfaat dü-şüncesinden sıyrılarak insan olmayı ve insanı yü-celtme hissini aşıladınız.

Yaşatma yolunda yaşama zevkinden vazgeçmek olarak özetlediniz mefkûremizi. “Başınız yüce dağlar gibi dumanlı, sineniz lavların kaynaş-tığı bir kor yığını olmalı” buyurdunuz. Her şey-den evvel gönül eri olmalı, benliğimizin hislerimi-ze tahakkümüne meydan vermemeliydik. Heybe-lerimizde ne muvaffakiyetlerin gururu, ne zafer-lerin narası olmalıydı. En çok yüceldiğimiz yerde, en fazla muvaffak olduğumuz zamanda başımız-la ayaklarımızı aynı noktada birleştirip yüz yere sürmeliydik.

Daha neler neler dediniz, ne ufuklar açtınız mad-denin dört duvarı arasına hapsolmuş mürde gö-nüllerimize! İmanın “amentüyü” saymaktan iba-ret basit bir mesele olmadığını, ibadetin bir kısım şekillerle sınırlı ritüellerin çok ötesinde bir kurbi-yet rampası olduğunu anlattınız. İmanı, marifeti, muhabbetullahı şerh ettiniz bütün sohbetleriniz-de. Bize en büyük hedef olarak Allah’a kul olma-yı, O’nun kurbiyetiyle şereflenmeyi belirlediniz. Likâullah peşinde koşmayı gayretlerin en şerefli-si olarak tarif buyurdunuz. Tevhidi, teslimi, tefvizi hatta sika ufkunu gösterdiniz bizlere.

Allah Resûlü’nü siz tanıtıp sevdirdiniz. Siz tanıt-tıktan sonra Nebiler Serveri gönül hanemizin baş misafiri oldu. Sizi dinledikçe çocuklarımız sofra-ya bir tabak da Efendimiz için koymaya başladı-

lar. Sahabe efendilerimizi Nebevî tavsife uygun yıldızlar olarak gönül semamıza siz yerleştirdiniz. Kulluk adına doyumsuzluğu, ibadet ü taat nokta-sinda “hel min mezîd” demeyi sizde gördük. Du-ayla bizi siz tanıştırdınız. Gözyaşı dökmenin nasıl erkekçe bir duruş olduğunu siz talim ettiniz. Daha sayamadığım binlerce güzel hasletle yoğurdunuz zift çamuruna bulanmış milyonlarca yüreği.

Biz sizi her dinlediğimizde, yazdıklarınızı her oku-duğumuzda önümüze koyduğunuz hedeflere ulaşma adına yeni bir adım atmış gibi oluyoruz. Sohbetin insibağını bütün latifelerimizle, hücre-lerimizle iliklerimize kadar hissediyoruz. Her soh-betten sonra bir irfan, ihlas, ihsan banyosu yap-mış gibi tazeleniyor ve kirlerimizden arınıyoruz. Zira biliyoruz ki sizin düşünceleriniz iç içe mari-fet peteği ve atmosferiniz huzurdan bir cennettir. Sizden uzak kalan, huzurdan da uzak kalır.

Efendim!

Ne olur ruha gıda, sadre şifa sohbetlerinizden bendelerinizi mahrum etmeyiniz. Şimdilerde bin-bir imtihanla sınanan bu yiğitler topluluğu nam u nişan nedir bilmediler. Makama, mansıba eyval-lah etmediler. Çünkü makamın aldatıcı bir tahte-revalli, mansıbın buz üzerine yazılmış bir yazı olu-ğunu, servetin fırtınalarla yer değiştiren çer çöp-ten ibaret bulunduğunu sizden öğrendiler. İçle-rinde tutuşmasına vesile olduğunuz sonsuzluk ateşi onları her şeyden müstağni kılıyor. O yüz-den zalimler, harcı adanmışlıkla, beklentisizlikle, fedakarlık, hasbilik ve diğerkâmlıkla yoğrulan bu kalenin duvarlarından birkaç çürük tuğladan baş-ka bir şey koparamıyorlar.

Kandan, zulümden, yalan, dolan ve iftiradan baş-ka bir şey bilmeyen ve dört kitabın reddettiği bir yolda yürüyen, hayvandan da aşağı bu zavallılar ne yaparlarsa yapsınlar, bizler asla Hz. Musa’nın kavmi gibi demeyeceğiz. Demeyeceğiz, zira sizi tanımadan önceki karanlığımızla sizi tanıdıktan sonra hayatımızı aydınlatan nuru ayırt edecek ve-fayı, basireti ve feraseti de bize siz kazandırdınız.

Kandan, zulümden, yalan, dolan ve iftiradan başka bir şey bilmeyen ve dört kitabın reddettiği bir yolda yürüyen,

hayvandan da aşağı bu zavallılar ne yaparlarsa yapsınlar, bizler asla Hz. Musa’nın kavmi gibi demeyeceğiz.

Page 13: — @TR724COM Trump’a giderken …aynıydı: PKK’ya yakın Kürtler˜n, sınırlarımı- ... IŞİD’˜n dışında El Bab’da karşılaşma r˜sk˜m˜z˜n yüksek olduğu ve

13

2010-14 arasında, tam 4 yıl, yeşil saha-larda Radamel Falcao fırtınası esti. Rakiplerin korkulu rüyası olan Kolombiyalı golcü 23 Ocak 2014’te oynanan Monaco - Monts Or Azergues maçında Türk asıllı oyuncu Soner Ertek’in dar-besiyle yerde kalmış, gözyaşlarıyla sahayı terk etmişti. Usta oyuncunun 6 ay sahalardan uzak kalmasına sebep olan bu sakatlık, hem onun 2014 Dünya Kupası’na katılmasını engelledi hem de sakatlıktan sonra sıradan bir oyuncuya dönüşmesine yol açtı. Sonraki iki sezonda bek-leneni bir türlü veremeyen Falcao, bu sezon ye-niden zirvede.

ADINI BREZILYALI EFSANE FUTBOLCUDAN ALDI1986 doğumlu Radamel Falcao, babası Gar-cia profesyonel futbolcu olduğu için çok küçük yaşlarda meşin yuvarlakla tanıştı. Babasının değişik takımlarda oynamasından dolayı sık sık okul değiştirmek zorunda kalan Falcao, “Gitti-ğim her okulda futbol maçı için takımlar seçilir-ken, ilk gün son seçilen oyuncu olurdum. İkinci gün ise ilk” sözleriyle babadan gelme futbol yeteneğine vurgu yapmıştı.

Baba Radamel Garcia, tam anlamıyla Bre-zilya’nın ünlü futbolcusu Paulo Roberto Fal-cao’nun hayranıdır. Bundan dolayı oğluna

Falcao adını verir. Baba profesyonel futbolcu olmasına karşılık Falcao’nun çocukluk günle-ri fakirlik içinde geçer. Ailede futbolun önüne geçen konu ise dindir. Özellikle anne Carmenza Zarate, dindar bir Hıristiyan’dır. Sınıf arkadaşla-rının birçoğunun alkol ve uyuşturucu kullandı-ğını ancak dinî yönü ağır bastığı için kendisinin bu kötü alışkanlıkları edinmediğini söyleyen Falcao, çok para kazanmaya başladığında bile gece hayatından uzak durmuş.

INANCI HAYATINDA ÖNEMLI YER TUTUYORBabasının “Futbolcu olmak istiyorsan eğlence-den ve gece hayatından uzak duracaksın” öğü-dünü hiçbir zaman unutmayan Falcao, 1999’da ilk profesyonel imzayı attığında henüz 13 yaşın-dadır. Babasının da top koşturduğu Lanceros takımında profesyonel kariyerine başlayan Fal-cao’nun hayatını değiştiren olay ise Kolombi-ya U17 Millî Takımı’nın formasını giydiği maçta yaşanır.

Maç bitiminde Arjantin’in ünlü kulübü River Plate’in ‘yıldız avcıları’ Falcao’ya reddemeyece-ği bir teklifte bulunur: “Seni River Plate forma-sıyla görmek istiyoruz.” Falcao’nun rüyalarını zaten Riquelme, Martin Palermo, Marcelo Gal-lardo, Ariel Ortega ve Pablo Aimar gibi yıldızla-rın top koşturduğu Arjantin ligi süslemektedir.

SPOR PORTRE

© F

otoğ

rafla

r: A

FP

10 ŞUBAT 2017 CUMA

3 YIL ARADAN SONRA TEKRAR FALCAO RÜZGÂRI ESİYOR

Page 14: — @TR724COM Trump’a giderken …aynıydı: PKK’ya yakın Kürtler˜n, sınırlarımı- ... IŞİD’˜n dışında El Bab’da karşılaşma r˜sk˜m˜z˜n yüksek olduğu ve

1413. SAYFADAN DEVAM

10 ŞUBAT 2017 CUMA

Ailesinin desteğiyle River Plate genç takımının yolunu tutan Falcao, 20 yaşından itibaren River Plate A takımının formasını giymeye başlar. İlk 7 maçında 7 gol atarak tüm dikkatleri üzerine çeken Falcao, ısrarla gece hayatından ve Bue-nos Aires’in cazibesinden uzak durur. Hayatın-da inanç yine önemli bir rol oynamaktadır. Fal-cao, ileride hayat arkadaşı olacak Lorelei Taron ile kilisede tanışır. Daha 20’li yaşlarının başında kendinden iki yaş küçük Taron ile hayatını bir-leştiren Falcao, hiçbir zaman inancını saklama gereği duymaz.

UEFA’DA 17 GOLLE REKOR KIRDIFalcao’nun kalitesini Avrupa’da ilk keşfeden kulüpler ise Portekiz’in devleri Porto ve Ben-fica’dır. Falcao, son dönemde gösterdiği başa-rıdan dolayı tercihini Porto’dan yana kullanır. 3,9 milyon Euro bonservis bedeliyle Falcao, Porto’ya taşınır. Porto, Falcao ile Lyon’a sattığı Arjantinli Lisandro Lopez’in boşluğunu doldur-mayı amaçlamaktadır. Lopez, 4 yıl top koştur-duğu Porto’da çok başarılı bir performans gös-termiş, her 2 maçta 1 gol atmayı başarmıştı. FC Porto, 2011’de UEFA Avrupa Ligi kupasını kal-dırırken, Falcao da attığı 17 golle Klinsmann’ın 1995-96’da UEFA Kupası’nda bir sezonda attığı 15 gollük rekorunu tarihe gömer.

Adı artık Avrupa’nın büyük kulüpleriyle anılan Falcao, sezon başında tercihini Atletico Mad-rid’den yana kullanır. 40 milyon Euro bonser-visle kulüp tarihinin en pahalı oyuncusu olan Falcao, La Liga’da Messi ve Ronaldo’nun gölge-sinde kalmasına karşılık, 23 gol atmayı başarır ilk sezonunda. 2012’de UEFA Avrupa Ligi finali-ne yine Falcao damga vurur. Finalde A Madrid, A. Bilbao’yu 3-0 yenerken, 2 golde Radamel Falcao’nun imzası vardır.

İNGİLTERE’DEKİ KÖTÜ GÜNLERDEN SONRAChelsea, Real Madrid, M United gibi devlerin is-temesine karşılık Mayıs 2013’te 60 milyon Euro bonservis ücretiyle Fransa’nın Monaco takımı-na transfer olan Falcao, yine fırtına gibi eser. Ta ki o talihsiz güne, 23 Ocak 2014’te oynanan kupa maçına kadar. Bu tarihten sonra 6 ay sa-halardan uzak kalan Falcao, 2014-15 sezonunda yeniden takımına kavuşur ancak eski halinden eser yoktur. Aynı sezon Manchester United’e kiralanır ancak çoğu maçta yedek kulübesi-nin müdavimi olur. Koca sezonda sadece 4 gol atar. Ertesi sezon yine kiralık olarak Chelsea’ya giden Falcao, sezon boyunca sadece 1 maçta sahaya ilk 11’de çıkar. Artık adı unutulan bir fut-

bolcu olur.

2016-17 sezonunda yeniden Monaco’ya dönen Falcao, şu ana kadar tüm kulvarlarda 25 maçta 20 gol atarak takımın en skorer oyuncusu oldu. Ligue 1’de 18 maçta rakip fileleri 14 kez hava-landırıp, 2 de asist yapan Falcao, Monaco’nun liderlik koltuğuna oturmasında önemli rol oy-nadı. Falcao, 3 yıl aradan sonra tekrar manşet-leri süsleyip, gol yollarında rakip defansların korkulu rüyası olmaya başladı.

Falcao, 3 yıl aradan sonra tekrar manşetleri süsleyip, gol yollarında rakip defansların korkulu rüyası olmaya başladı.

SPOR PORTRE

Page 16: — @TR724COM Trump’a giderken …aynıydı: PKK’ya yakın Kürtler˜n, sınırlarımı- ... IŞİD’˜n dışında El Bab’da karşılaşma r˜sk˜m˜z˜n yüksek olduğu ve

KÜNYE

Bir grup gazeteci tarafından kendi imkânları ile yayın hayatına başlattığı Tr724.com Basın Meslek İlkeleri ve uluslararası medya etik kurallarına uygun habercilik yapmaktadır. Yayınlanan makale ve yorumlardan yazarları sorumludur. Tr724’de yayımlanan tüm haber, yazı, yorum ve analizler kaynak gösterilerek kullanılabilir.

Genel Yayın Yönetmeni Selim GÜNDÜZ | [email protected]

Haber Direktörü Sefer CAN | [email protected]

Yayın Koordinatörü Ali Mirza YAZAR | [email protected]

Yazıişleri Müdürü Erman YALAZ (Web) | [email protected] Kemal AY (e-gazete) | [email protected]

Tasarım Alper UYANIK | [email protected] Zülfikar ALİ | ZulfikarAli@ Tr724.com

Sosyal Medya Editörü Ömer Özdemir | [email protected]

İmtiyaz Sahibi Temsilcisi ve Hukuk Danışmanı Mehmet YILDIZ | [email protected]

Reklam | [email protected] E-gazete | [email protected]

@[email protected] /Tr724comegazete.Tr724.com www.Tr724.com

ARKA SAYFA

Mintel tarafından yapılan yakın tarihli bir araştır-mada, insanların banyodaki sabununun mikroplar içinde olduğunu düşündüğü ortaya çıktı. Oysa ki, epidemiyoloji ve enfeksiyon bölümünde yapılan araştırmaya göre, sabun, bakterileri derinize ak-tarmaz. Daha çok endişelenmemiz gereken kul-landığınız liftir. Bunlar çok gözenekli oldukları için ölü cilt hücreleri aralara sıkışır. Bu sebeple duşlar arasında keseleri çok ama çok iyi temizlemeyin veya sık sık değiştirin.

Sıcak su, cildinizin doğal yağlarını da atar. Bunun yerine ılık su tercih edin. Cildinizdeki doğal yağ, derinizi korur ve nemlendiricilerden çok daha sağlıklı tutar.

Uzun süre duşta kalmak hoşunuza gidebilir ancak bu pek iyi olmayabilir! Gelecek olan fatura açısın-dan değil tabi. Isı, uzun duşlarda derinizdeki yağ-ları boşaltır. Aynı şey, hamamlar için de geçerlidir.

Duşlar, kısa ve ılıman sıcaklıkta olmalıdır.

Sıcak su gözenekleri açar söylentisini dillendirme-yen yoktur. Gerçek olan bu mu? Hayır. Gözenek boyutu genetiktir ve duşa girdiğinde veya dışarı çıktığınızda değişmez. Cildiniz soğuk suyla duş al-dıktan sonra daha az kırmızılaşırsa, kan damarla-rının büzüşmesi daha olasıdır.

Cildinizi havluyla ovmak yerine sürtünmeyi en aza indirecek şekilde teninizi kurulayın. Nemlendirici kullanmak için tamamen kurumayı beklemek ge-rektiği konusu da bir başka efsane. Bu, kuru cilt riski taşımaktadır. Duştan çıktığınızda nemlendi-rici kullanmak doğru olandır.

Her gün duş yapmalısınız saplantısından kurtulun. Bu cildinizi kurutur. Haftada üç gün makul bir süre. Aynı şekilde saçlarınızı her gün yıkamayın. Bırakın sağlığınız için doğal yağlar başınızda kalsın.

GÜNLÜK E-GAZETE 10 ŞUBAT 2017 CUMASAYI: 101

SAĞLIKLI DUŞ İÇİN EFSANELERDEN KURTULUN

Çoğumuzun neredeyse tüm hayatımız boyunca her gün veya en azın-dan her birkaç günde bir duş aldığımızı düşünürsek, şimdiye kadar bu konuda profesyonel hale gelmiş olmalıyız! Ancak araştırmalar öyle demiyor. Çok sayıda efsane ve yanlış bilgi ortada dolaşıyor.