A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör,...

219
A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt A name

Transcript of A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör,...

Page 1: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

A. M. CELÂL ŞENGÖR

zümrütAname

Page 2: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de
Page 3: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

ZÜMRÜTN ÂME

A li Mehm et Celâl Şengör, 24 M art 1955'te İstanbul'da doğ­

du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de A lbany'deki State University of N ew York'tan suntrtta cunı laude derece­

siyle jeolog olarak m ezun oldu. 1979'da aynı üniversiteden

master diploması, 1982'de de doktor unvan ı aldı. 1981'de

ITU M aden Fakültesi, Genel Jeoloji kürsüsüne asistan olarak

atandı. 1984 yılında “Türkiye'nin ve D oğu A kdeniz 'in tekto­

nik gelişim inin incelenmesine yaptığı katkılardan ö türü"

Londra Jeoloji Cem iyeti'n in "Başkanlık O d ü lü "n ü aldı.

1986'da TÜBİTAK'ın Bilim Ö dü lü 'y le ödüllendirilen Şengör,

aynı yıl İTÜ M aden Fakültesi Genel Jeoloji Anab ilim Dalı'n- da doçent oldu. 1988 yılında dağ kuşaklarının incelenmesine

yaptığı katkıların kalitesi ve kapsam ı nedeniyle kendisine İs­

viçre'deki Neuchâtel Üniversitesi Fen Fakültesi tarafından

şeref b ilim doktoru payesi verildi, 1988-1989 akadem ik yılın­

da Royal Society'nin davetli araştırmacısı olarak Oxford

Üniversitesi Yerbilimleri B ö lüm ü'nde çalışan Şengör, 1990"-

da Academia Europaea'ya ilk Türk üye olarak seçildi. Aynı

yıl Avusturya Jeoloji Servisi m uhabir üyeliğine seçildi.

1991'de Avusturya Jeoloji Derneği şeref üyesi oldu. Aynı yıl

Kültür Bakanlığı'nm Bilgi Çağı Ö d ü lü 'n ü kazandı. 1992'de

İTÜ M aden Fakültesi Genel Jeoloji Anabilim Dalı'nda profe­

sörlüğe yükseltildi. 1993'te Türkiye Bilimler Akadem isi ku­

rucu üyesi oldu, Akadem i Konseyi'ne ve aynı yıl TÜBİTAK

Bilim Kuru lu üyeliğine seçildi. Şengör, 1997'de de Fransız

Bilimler Akadem isi tarafından yerbilimleri dalında büyük

ödü l olan Lutaud Ö dü lü 'ne layık görü ldü. 28 Mayıs 1998'de

College de France'm geleneksel madalyası takdim edildi.

1999'da Londra Jeoloji Cemiyeti Şengör'ü Bigsby Madalyası

ile ödüllendirild i.146 araştırma makalesi yazm ış olan ŞengöKün üçu İngilizce biri de Çince olarak yayım lanm ış dört kitabı ve 1990'dan be­ri 50 kadar popüler bilim makalesi bulunuyor. Hasan-Âli Yü­cel ve Türk Aydınlanmasının M etabılinısel Temelleri adlı kitabı ] 998'de Yükseköğretim Kurulu'nca yayımlanmıştır.

Page 4: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de
Page 5: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

A. M. CELÂL ŞENGÖR

ZÜMRÜTN ÂME

Page 6: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Yapı K ie d i Y ay ın ları 1279 C o g itc 88

Z ü m r i i t n â m e / A M C e lâ l Şengö r

K ita p E d itö rü : V eda t Ç o r lu

D ü ze lt i: A le v Ö z g ü n e r

1. Baskı: İs ta nbu l, A ra lık 1999

1ÇPN] 975-08 0156-3

K a p a k T asar ım ı N a h id e D ike l Hasla A lla n M a tb a a c ıl ık L fd Şti.

Y ap ı K red i K ü lt ü r S a n a t Y a y ın c ıl ık T icaret ve S a n a y i A Ş- 1999

Yapı K ie d i K ü ltü r S a n a t Y a y ın c ıl ık T icaret v e S a n a y i A Ş.

Yapı K red i K ü l t ü r M e rk e z i

is t ik la l C a d d e s i N o . 285 B e y o ğ lu 80050 İs ta n b u l

T elefon: (0 212) 252 47 00 (p b x ) Faks: (0 212) 293 07 23

h t t p : / / w w w .y k y k u ltu r .c o m tr

h t t p : / / w w w .s l io p .s u p e r o n l in e .c o m /y k y

e-posta: y k k u ltu ı@ y k y k u lt u r .c o m .t r

Page 7: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

i ç i n d e k i l e r

Önsöz (Orhan Bursalı) • 11

Zümrütten Aksedenler «15

I-Bilim Yalnız Bilmediğini Değil,

Bilemeyeceğini de Bilmektir. • 25

II-Çakıltaşları ve Konglomera • 28

III-Aklın Vekili • 33

IV-Cahit'in Vasiyeti • 34

V-Büyük Coğrafî Keşifler Bitti mi? • 38

Vl-Ustünlük Merkezleri ve Araştırma Grupları •

VII-Newton/ Goethe ve Sosyal BilinileK • \5

VIII-Hasan-Âli Yücel Yılı Bitmesin! • 48

IX-Bilim ve Din: Çin'de Cizvit Deneyi • 51

X-Tiyatronun Hegel'i • 55

XI-Zümrütten Akis Konusu • 58

XII-Ortak ve Gerçek • 61

XIII-Coğrafya: Sürgündeki Kraliçe • 64

XIV-Tartışamamak: Neden ve Sonuçları • 67

XV-Bilim Adamları ve Profesörler • 71

XVI-Masal Deyip Geçme! • 74

XVII-"Nihaî Gerçek" Meselesi • 78

XVIII-Klasiklerin Tercümesi • 81

Page 8: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XIX-17 Nisan! • 85

XX-Çocuk ve Bilim • 88

XXI-Çocuğunu Yiyen Satürn • 91

XXII-Doğu ve Batı • 95

XX[II-BılimseI Bir Kitapta Kendini Gösteren Bilimsel Kafa • 98

XXIV-Sanat, Nesnellik, Bilimsellik, Akıl • 101

XXV-Türkiye'nin Kültür Sorunları • 104

XXVI-Yerbilimlerinin Geleceği • 107

XXVlI-Bir Kitap, Bir Fosil, Bir Rüya • 110

XXVIM-Collegc de France: Karşılıklı güven ve saygı ürünü

yüce bir gelenek «114

XXlX-Bilimler Akademisi (Paris) • 117

XXX- Ve Paris... • 120

XXXl-Deprem Kimi Vurur? • 124

XXXII Güncelcilik mi, Tekdüzecilik mi, Geçmişçilik mi? «128

XXXIII " İnsan Merkezli Düşünceler" ve Sokrates «131

XXXlV-Gazete Aldırmakla Okutmak Arasındaki Fark »134

XXXV-Uygarlık Nedir? • 137

XXXVI-Af erin İsviçre! »140

XXXVII-Cahil Kalma Özgürlüğü Üzerine • 143

XXXVIII-Doğruluk ile Gazetecilik Arasındaki Mesafe »145

XXXIX-Bilimsel Düşünce ve Hatadan Ders Almak • 148

XL-Hata ve Evrim • 151

XLI-''Osman Bey" ve Ekibi • 154

X! .11-Kâtip Çelebi'yi Hatırlamak • 158

XLIII-Yalan, Bilim ve Yalancılar »161

XLIV-Les Alpes • 164

XLV-Tarihi Bir Film veya Bir Diya Gösterisi Olarak

Görmek «167

X1.V!-İstanbvıl'da Depreme Karşı ^ivil Örgütlenme!?!? • 170

Page 9: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XLVII-Uygarlığı Mahkûm Etmek! Peki,

Yerine Ne Koyacağız? • 173

XLVni-Onu Katlettiğimiz Gün • 176

XL1X-Bilimsel Dehâ • 175

L-Tiirk Aydınlanmasının Meşalelerinden Dostum

Hâmit Nâfiz Pamir • 183

LI-C.BTvde İki Yazı, Evrim ve Tarih • 186

LH-Santa Barbara, 4 Aralık ve Geleneğin Yararlan • 189

LlIJ-Her Dağa Tırman • 192

LJV- 101. Yaşında Türk Aydınlanmasının İkinci Mimarı

Hasan-Âli Yücel • 195

LV-Eleştiri ve Suçlama • 198

Notlar • 201

Dizin • 209

Page 10: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de
Page 11: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Bu küçük kitap,

yaşamını halkının refah ve uygarlık düzeyini

yükseltmek için geçirmiş olan

Kâzım Taşkent'in

aziz hatırasına ithaf edilmiştir.

Page 12: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Ci sueno de ,a ra , , , produce m o n M , (Akhn ^

ıavarltir yaratır), Fm n c*co d e Goya y Lucim tcs, l?97- ı 798

Page 13: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Önsöz

Bu kitabın kısa öyküsü, her cumartesi günü Cumhuriyet ga­

zetesiyle birlikte okurlara iletilen Cumhuriyet Bilim Teknik'i (CBT), 10. yayın hayatında yenileme projesiyle başlar.

Proje, CBT'yi daha kapsamlı, daha zengin içerikli, dünya

bilim ini daha çok kucaklayan ve Türkiye'de bilimi, her yönüyle

gelişmesi için daha çok destekleyen bir yayın organına dönüş­

türmeyi hedefliyordu.

Çünkü bilim, genç Türkiye Cumhuriyetimizin üzerinde

kurulduğu sacayaklardan, Türkiye aydınlanma hareketinin, ay­

dınlanma düşüncesinin dayandığı temellerden biriydi.

Cumhuriyet'in kurucusu Mustafa Kemal, bizlere, bizden

sonraki nesillere gerçekten de sadece bilimsel düşünmeyi, eleş­

tirel aklı miras bırakmıştır. Mustafa Kemal, evrenin 15 milyar,

yeryüzünün 4 milyar yıllık devinimiyle uyum lu ve insanlığın

bütün gündelik yaşamına, bütün kuramlarına meydan okuyan,

doğanın geçerli tek devinimini içeren şu sözleri, laf olsun diye

söylemedi:

"Ben, manevî miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir don­muş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasını ilim ve akıldır."

* * *

CBT'yi geliştirme projesi, ülkede en çok ihtiyacım duydu­

ğum uz bilimin, bilimsel düşünmenin, eleştirel akim yaygınlaş­

masına yönelirken, bu ilkeler ışığında Dünya ve Türkiye'deki

bilimsel gelişmeleri yoğuracak, yorumlayacak; tartışmalar aça­

Page 14: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

12 Zümrümâme

cak, yeni bakışlara ve düşüncelere kapılar aralayacak; evreni ve

insan yaşamını bilimsel düşüncenin imbiğinden geçirerek da­

mıtacak, okurlara sunacak yeni yazarlara da yer verilmesini ön­

görüyordu.

Oluşturulacak köşelerde, bilimin ön cephesinde duran de­

ğerli bilim insanlarımızın dönüşümlü olarak yazmaları plan­

lanmıştı.

Celâl Şengör'e ise her hafta yazma önerisinde bulundum.

Bir A4 sayfasının hacmini üç parmak kadar aşan yazılar yaza­

caktı.

Önce duraladı ve "yazamam" dedi.

Güldüm. Tabiî ki yazardı.

Celâl, uzun yazan bir insan. Bir düşünceyi, bir savı, bir

olayı, hak ettiği ölçülerde, hak ettiği derinlikte, üzerinde yapı­

lan bütün tartışmalar ve olayın ilk çıkış kaynaklarıyla birlikte,

bulabildiği bütün referanslarıyla ve dipnotlarıyla zenginleşti­

rerek yazar. Böyle yazmazsa rahat da edemez, tatmin de ola­

maz. Bilimsel çalışmanın disiplini de ona böyle davranmasını

emreder. CBT de yayımlanan Pirî Reis gibi araştırma yazılan,

bu tutumun çok iyi örnekleridir. Ayrıca, tabiî ki, bilimsel dergi­

lerde yayımlanan meslekî bilimsel makalelerini de yine bu di­

siplin içinde yazmak zorundadır. Üzerinde düşüneceğiniz ve

yazacağınız konunun dününü ve bütününü iyi bilmezseniz,

düşüncelerinizi, tezlerinizi sağlam bir temel üzerinde yüksel-

temezsiniz. Hem eksik kalırsınız, hem de geçmişe haksızlık ya­

parsınız.

"Yazamam" derken, Celâl'in duyduğu sıkıntının nedeni

buydu.

İkinci bir görüşmemizde, köşe yazısıyla, geniş araştırma

yazısının farklılıkları üzerinde konuştuk.

Bir köşe yazısındaki düşüncenin ardında da, geniş bir araş­

tırma arka fonu vardı ve olmalıydı. Köşe yazısında düşünceler

biraz sıkıştırılmış' tı.

Ama, Celâl'in köşe yazılarının, araştırmaya dayalı bilim­

sel bir altyapısı zaten olacaktı. O, araştıran, okuyan ve oku­

duklarını da, zengin bilgi birikimiyle ve deneyimiyle yoğur-

Page 15: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Önsöz 13

duktan sonra büyük bir heyecanla dışa vurmaya can atan bir insandır.

O yazamayacaktı da kim yazacaktı!

Yerbilimlerinde, kendi alanında dünyanın en usta az sayı­

da bilim insanları arasında yer alır. Önde gelen bütün yerbilim­

cileriyle tam bir bilimsel ilişki içindedir. Dünyanın en zengin

yerbilimleri yazılı kaynaklarına sahiptir. Amerikalı bilim insan­

ları bile gelirler ve onun evini bir kütüphane gibi kullanırlar.

Kendi alanını çok iyi izler. Yerbilimleri tarihini, bütün çevre bi­

limleriyle birlikte çok iyi bilir. Mesleki dergilerde yayımlanan

verilere bakar, onları yeniden yorumlayarak değerlendirir ve

yeni bilimsel sonuçlara vararak makaleler çıkartır.

Celâl, merakının peşinde koşar.

Bakmışsınız, Hasan-ÂIi Yücel'e dalmış. Yücel üzerine ne

yayımlanmışsa toplamış, evine kapanmış onları okuyor.

Veya Mustafa Kemal'e dalmış.

Veya, hiç okumadığı, ancak ideolojik olarak sinirlendi­

ği Kari Marx'ın Kapital'i ve diğer kitaplarıyla odasına kapan­mış.

Bir gün gazetede sohbet ederken, çeşitli konular arasında

daldan dala sıçramalarına söz dokundurdum ve "Kendi dalın­

dan çok fazla uzaklara gitme" dedim. Niyetim, bazen beni si­

nirlendiren yorum ve değerlendirmelerine taş atmaktı.

"Bilim adamı, neye ihtiyaç duyarsa onun peşinden gider' dedi.

Haklıydı. Uzun zaman uzmanlık alanının sınırları içine zo­

runlu olarak kapanıp kalan ve bunun semeresini de, Nature gi­

bi, dünyada makalesini yayımlayabilmek için herkesin can attı­

ğı bir dergide kapak konusu olabilecek araştırmalara imza at­

makla toplayan Celâl Şengör, bu süre içinde uzak kaldığı konu­

lara aç kurtlar gibi saldırmış, son iiç-beş yıl içinde Türkiye

Cumhuriyeti'ni, Mustafa Kemal'i, bugünün Türkiyesi'nin ger­

çeklerini, politikayı -bu konuda hâlâ emekleme aşamasında!-

vb. keşfetmeye girişmişti!

Sözü uzatmadan bitirmeliyim. Çünkü bu sadece bir önsöz,

bir Celâl Şengör biyografisi değil.

Celâl, kendisine emanet edilen köşeyi, ortak amaçlar doğ­

Page 16: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

14 Zümrütnâme

rultusunda hakkıyla değerlendiriyor. Bu kitapta yer alan yazı­

ları bunun kanıtı.

Belki son bir noktaya daha dikkat çekmek gerekiyor: Ya­

zarken duyduğu heyecan, satır aralarında değil, yer yer yazıla­

rının bütününden dışarı fışkırıyor. Bu heyecan da yazılarını da­

ha büyük bir keyifle okunur kılıyor.

Orhan Bursalı

Page 17: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Zümrütten Aksedenler

Bu kitapta toplanan makaleler, 1997 Aralık ayıyla 1998 yılı

içerisinde Cumhuriyet gazetesinin Bilim Teknik ekinin 5. sahifesin-

deki "Zümrütten Akisler" başlıklı köşemde yayımladıklarımdır.

Bu köşe, Cumhuriyet Bilim Teknik ekinin 560. sayısından itibaren

edindiği yeni çehrenin, ekin yayın yönetmeni Orhan Bursalı'nın

daveti üzerine oluşturulan bir parçasıdır. Bu kitaba ricam üzeri­

ne yazmak inceliğini gösterdiği önsözünde Orhan, bu köşenin

hangi düşünce ve amaçlarla oluşturulduğunu anlatıyor. Onun

bana verdiği görevi, bilimsel düşüncenin temelini teşkil eden

eleştirel aklın, bilimin ve gündelik yaşamın her cephesinden

okurlara anlatılması şeklinde algıladım. Bu kitabı oluşturan de­

neme/ fıkra arası makalelerin hemen hepsinin temelinde eleştirel

aklın tanıtılması, çerçevesinin çizilmesi ve insan yaşamının tüm

cephelerinde ve tüm safhalarında öneminin vurgulanması yat­

maktadır. Aydınlanma Çağı'nın büyük filozof ressamı Francisco

de Goya y Lucientes'in "Aklın uykusu canavarlar yaratır" sözü,

bu kitabın ana temasını çok güzel vurguladığından kitaba vecize

olarak seçilmiştir. Konuların yalnızca "zümrütten aksettikleri"

şekilde ele alınabilmiş olmasının nedenlerini bu kitabın XI. bölü­

münde anlattım. Kitabın adı ise Erhan Karaesmen'in "Züm rüt­

ten Akisler" köşesindeki yazılarıma koyduğu addır.1 Ben de

onun bulduğu ve çok hoşuma giden bu adı kitabıma koydum.

Yazıların bir kısmı okuduğum herhangi bir eserin veya sö­

zün, yahut seyrettiğim bir film in veya televizyon programının

bana verdiği bir ilhamın, diğerleri gündelik olayların, gezilerin

bende çağrıştırdıklarının, bazıları da belirli tarihlerin akla getir­

diklerinin ürünleridir. Bazısı kalemimden döküldüğü gibi ba­

Page 18: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

16 Züm rütnâme

silmiş, bazıları meslektaşlarımla, dostlarımla tartışılıp elden ge­

çirildikten sonra Orhan'a teslim edilmiş, bu kitapta bulamaya­

cağınız bazıları da ya ben tatmin olmadığım, ya da Orhan uy­

gun bulmadığı için hiç basılmamışlardır. Yazılarda verilen bil­

giler elden geldiğince kaynaklara başvurularak kontrol edilmiş,

geliştirilen argümanlar en az bir kişiye daha okutularak man­tıksal bir zayıflığın gözden kaçmamasına çalışılmıştır. Ayrıca

Orhan her makaleyi tek tek okuyarak kontrol etmiş, belirsizlik

gösteren her nokta için benimle temasa geçerek belirsizliğin or­

tadan kaldırılmasını temin etmiştir.Yazıları yazarken önümdeki büyük ve tarafımdan erişilmesi

imkânsız örnekler, A. Adnan Adıvar2, Ekrem Akurgal3, M. Fuad Köprülü4 ve Hasan-Âli Yücel'in5 deneme/fıkra mahiyetinde

yazdıkları yazılarıdır. Birincisi eşine ender rastlanan bir filo­

zof/bilim adamı/devlet adamı sentezi, ondan sonra gelen ikisi büyük birer bilim ve kültür adamı, dördüncüsü de büyük bir fel­

sefeci/filozof/kültür ve devlet adamı ve eğitimci olan yazarların makalelerini hom bilgi edinmek, hem düşünce ilhamı alm ak ,

hem de keyiflenmek için, hatta bazı bedbinlik anlarında tekrar cesaret bulmak ümidiyle, çok değişik yer ve zamanda, tekrar

tekrar okumuşumdur ve okumaya da devam etmekteyim.Yazılarımın dili, gündelik konuşma dilimdir. Bu dil aynı

zamanda İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü'nde on sekiz yıl" dır verdiğim derslerde kullandığım dildir. Ben, hâlâ, İstanbul lehçesinin Türkçenin en zengin, en esnek, en akıcı, en kullanışlı lehçesi olduğu ve Türkiye'de Türkçe öğretimine temel alınması gerektiği görüşünün savunucularındanım. Hem ailemden hem de okulda ben bu lehçeyi öğrendim. Dil nihayet bir düşünce ve iletişim aracı olduğundan, onun zenginliğini, elastikiyetini, akı­cılığını ve bilhassa kullanışlılığını zedeleyecek gereksiz özleştir­melere, sözde sadeleştirmelere, kasıtlı fakirleştirmelere, nedeni ve kaynağı ne olursa olsun, karşıyım6. Bu tür değişimler, hele sık aralıklarla ve dil dışı maksatlı programlar çerçevesinde ya­pılırlarsa, dilin en önemli fonksiyonlarından biri olan iletişim imkânsız hale gelir. Meselâ ben Atatürk'ün 1927 yılında basıl­mış olan Nııtuk'ımu zorlanmadan, elde bir Osmanlıca sözlük bulundurmadan okuyamazken, İngilizce, Fransızca ve Alman-

Page 19: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Zümrütnn Aksedenler 17

Zümrüt'ten akislera m c oı

Uygarlık nedir?

44 I L.y.. | , ^

jı»*»ı4»t* w ıi t-Iü«i mo*« M # flj»V r««* j U « İ M

* U . W . ^ ^ < İ -*

• i ' — « * • * . ı •

yfiNK «/*•< P H / ‘ rf-> - t t t ^

< MmV (ı/9hKl|<^N4uıw< >J j ih« " » * * W « ) • * jh * / “ *> •* J N a rw^<Mf « .W « lifi'* « la l« > - • - « «r ,

> • * ' I *" « ■ *. ı t ı a l ^ g ^

t * » -- h i iA l r i « ı M M İİM W - i ,

A l AutLkU <JfLhW • ->jj t * » ım * r * i) e Ig H

*Tr«lffH IWJ»aW «İM ^ , , 1^ , ,

/•«* <».> HN« — — Jn *tf * .

««imımon alfrttiÇ ^ r** p ( u)ı<m /««a --‘ I*4»rwı **> l-ı■f*i)IW' I 1 1 ’tfi tOtf‘1 +0* m ■ ıMJİ J(w|at W*>*ıy«u /i.fi., ha Vj ü»V3<>i «Miiıı^ul !«<■■ dM d ||rm...t - ,

■V < * W |K>»lH t» luJltJi a « « . M »* <ıuı •* mi • A ana •*■*••! -•*■ •<». *«■%»! ı >■ ~ m .■ J i 1,4 ü fDI1 A. -%ı&l/OOT ı^JıM , ■ ■ * , İ- T J O I4.

■ Jti i.■• 4 - • I r * r t ‘ ' ■ «■ > »■■■ ■ «■» «ta • •■ >. » .

fa. (-_ J I ia A M ■ .. . -- 1 , t ı L

‘ *01 lA O M l UJ ■ * *■“ * * ! «A < ‘k-4*> i| ia i t *«<tl • M J ti v * -J -

«•A » * • • M \ 1~~ jM*tıfr«'r » « O <■ M M .

■«• * « ( * « • » » • *

^ - « « I> iIm .t u n J» Lu

<*!*■*• « V H İ ıd 1 w- M M I ■«*•!<*••» 1 . - „

•«Ijıı t,*«j< İI0II I • gaııifr- v •# »’fiKw— m r * •> ■ 4 * u . r ^ iwkfw a . - «W*

»1 li I M « « M i » y « ( « < A lıt'U ıi ' --- - j- t

■*• *.' » w « « u m I 1

* -!•*•»* •*■ ^ V «i’*â MMfl# *ni|WU

'• 'I*4 J ImIA— ■

»-1 «■ x^iırt «<i« ı•* i s a *4*< *^a» ■ -am* l><«wı « «r«ı>ıu• »•■. ■•«ngiıM(l(>A y*« * n ^ ( U>U|*< M r ı M ■< ıDİK » # ^ f . « . . w « V M »

^ / a 4 i • » t

« I »«<•* 1 ■>» «J ı ^ A . « T ^ i « m > h

l> 1«» ıl ^ u - ^ n k « <

»M fr- W W I . — M »H * » * 1 » t M « « M * » * » ,

i *1 d ıilo #» »ıı*nıii<ı »>ıtt» » ■» t*nınlw|a»M.«lJlAM «*W IM< rt» >»<Vl r<i-* ıü«İM. 4IİM dUl hMİ«m»>M<flİMIİw

# U . I I » W w > ■! M M «— *U H ^ I4 «|l-1-'- -yV -1 f > *>-ı-ı- ■*- ■•|- ^ ^ — -- ^ ^- »— .İMO'Mfctftfti

k >♦>» t> Iif fc ff<n1 t t M İ

üU^ kl gH jl | m İJkM L<^lI . M M L * •» ».T» /• • •* »*— * ^ M * Ö < A â ı j ı ^ « M]

«#%** .. >4»< H 'J1 m| (Jrmât~*ı «ufm ^ u« / « A M « A M ■»>«» * * • » - J M M I j g j — i W ı M * < •

*«»| (« WfM »»t> • • Jl IM/J İIİM İMf Okm ^ Aftrfo *0 p M «n#<aı •mİ* « w ta

«« *****■»■ b b tu m i\ a A «■< ta /an

X tm iüâMArui İMİ •<!« rf>< ı n a » < M )•■ «>>* —h»%U ,**<-*»*- f % f *

— »»» ıy « » r » » » <»*wwi Jİ1UİM (kJıı«ı , M IBM4M

VI tf«MW|İMNaU |U İW M usl

Şek il I. A rsl.m K^ynurd.^'m T/îT >nyı 5 -1

(H Ağustos 1V9») te y.tyıml.ın.ıı\ Uyg-ırl'k

Ih'iiif?" b.ışlıklı y .ızjlll (bk? bu kil.ıp X X X V

Inılutnj u/i'rm J*1 y.ıpli|*ı Turbç»- ^ ik^ lırın tjliT i

A rb l.ııı Dı y brnıın kııl tandırı m kvliu1^,l4.’li•

hı*m»?n bul.ıbıldijp O /iurkçt1 k.ırfilık l.ın

y.ı/m ı>( b.ı/ı deyim, t^mt.ım.ı vb içinde gt^r**

ve K 'lk ı d*.1 bur.iti.ı^ı içerikk*kı kar^ılıkUifilliH

»e gereklisinden l.ım cinin ülnı.ıdıj*!

"rsk i“ ki'lıııu'İL'iı du **ını ıj.ifelıylt* guslerlT>l>.

Tek bir yerde bir k ı'lın vyı geu*k:i/ bulmuş, btr

di)*ı*r yerde de b ulduğu k.ır^tlıkl.ıtı l.ım eıviın

o!m.ıdi)*ını j^ırvl rd rn b ir sıin ı • »*rx ’• ı'k)enn>

v'uk.ujd;» »>.ır\*« elliğ im >jıbı. beınnı A n i,w

Hey'in n ıh 'tlırın elcrlııe eu kııçuk bir ılır.u ım

yokiur A ıu .ık mıun .ık.ıdcm ık bir ekilim

-ojiiulu lervib i'dcgıldigı kelimeler, benm günlük d ilim de k ııllıin n u .ılışk^nlı^ım

ülın.ıy.ın kelimelerdir Aı^l.ın Eky felsefeci

kimlimi ile d ılı ^ iırc ie ır ve inceleyen biı

j’ nıî'un iıyebidır Hl i i ive dili, tı/ ırıııd e çıık

f ı/l.l lıiıiliu n e d e n ktıll.ıının kütlenin bir leın

-* Mim Denım k.ın.ı.ıhm, lıc ııı A r^Lııı Dey'ııı

buı.ıy.ı ı^.ırırl e»lt£ı yom. l^em de benim kul

l.ıııdığTm cr.ki kelimelerin ku ll.ın ih ıı d ilıın ı/de

k.ılnı.ı^nm . Iürkmeyi ^en^mlt’şhrece^idır

1.ı»<fıy»‘Ci zılım yel dili p< rij.ın etmekle k.ılıı\.ı/,

m-Hİleı ve biliseler .ır.iMitd.ıki ile lı^m i d r b.ıl

Lıl.-r (kı Im nur böyle o lduğunu ben o ^ e n o

lenm Ve n^lnın u^enndı •mekii K<ıjiuy<ıniınl

Page 20: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

cada 17. hatta 16. yüzyılda basılmış kitapları rahatlıkla -göz bir

kere yer yer günüm üzdekinden farklılıklar gi>steren imlaya

alıştıktan sonra- okuyabiliyorum.

Ancak, yukarıda söylenenler benim kullandığım dilin eleş-

tirilcmeyecek bir mükemmellikte olduğu iddiasını içermez. Şe­

kil l'dek i tıpkıbasım, sayın dostum felsefeci ve sahaf Arslan

Kaynardağ Beyefendi'nin "Uygarlık nedir?" başlıklı yazım'

üzerinde yapmış olduğu düzeltmeleri göstermektedir. Bunlar

arasında benim kabul edemeyeceğim tek bir düzeltme dahi

yoktur. Bu sayfa, Arslan Bey'in benim yazılarımın pek çoğu

üzerinde büyük bir dikkat ve özveriyle yaptığı düzeltmelerden

yalnızca biridir. Ben Arslan Bey'in düzeltmelerinden pek çok

şey öğrendim. Fakat belki de öğrendiğim en önemli şey, yaş1

benden bir hayli büyük olan Arslan Bey ile aramızda kelime

hâzinesi kullanım ındaki farklılıklardır. Arslan Bey benim kul­

landığım kelimelerin tüm ünü tabiî ki biliyor, ama daha sonra

yaratılmış olan öztürkçe veya öyle olduğu iddia edilen kelime­

leri tercih ediyor. Bu bir eğitim in sonucudur — Arslan Bey'in be­

ni hayrette bırakan bir kişisel disiplin sonucu çoğunu uzun yıl"

lar boyunca kendi kendine verdiği bir eğitimin! Ben ise evimde

ve okulumda öğrendiğim Türkçeyi hiç zorlamadan, tüm zen­

ginlik ve elastikiyetiyle kullanmayı yeğliyorum. Arslan Bey fel­

sefeci ve edebiyatçıdır. Dil, onun esas meşgalelerindendir. Ben

ise doğabilimciyim. Dil benim için yalnızca bir araçtır.

Ben, üstelik 14 yaşımdan beri bildiğim ve en az 25 yıld>r

profesyonel olarak kullandığım İngilizcenin muazzam gücünün

önemli bir kısmını, kelime hâzinesini kaynağına hiç mi hiç aldır­

madan, hatta yerli dillerinden bile kelime devşirerek, genişlet­

mesinden aldığını gördüm. Amerikalı şair ve filozof Ralph Wal"

do Emerson ne diyor? "İngiliz dili gökyüzünün kapladığı her ci­

hetten gelen nehirlerin boşaldığı bir ummandır"8 Ben işte um ­

mana akan nehirlerin hiçbiri üzerine baraj çekmemek taraftarı­

yım. Mesela küçük yaşımdan beri bildiğim Almanca aynı liberal

tutumu sergileyememiştir. Hele Fransızca, kelime hâzinesi açı­

sından İngilizceyle kıyaslanırsa iyice fakirdir.Ancak söylediklerimden üstü kapalı bir şekilde Osmanhca-

yı savunduğum izlenimi asla edinilmemelidir. Osmanhca bir

18 Zümrütnâme

Page 21: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

umman değil, bir bataklıktır. Yapısı yeknesak olmadığı gibi, ba­

zen bir kesiminin diğerleriyle ilişkisi zamanda ve/veya mekân­

da tamamen kesilir. Ne Sinan'ın Sâi Çelebi'nin kaleminden bize

ulaşan Osmanlıcası Nedim'inkine, ne Nedim 'inki Kâtip Çele-

bi'ninkine, ne Çelebi'ninki Şemsettin Sâmi'ninkiııe, ne de onun­

ki Fikret'inkine benzer. Bunların hepsi ayrı kelime hâzineleri,

hatta ayrı yapıları olan dillerdir. Bunun nedeni, tabiî ki Osman­

lI'nın kendi içinde bir arı kovanı gibi işleyen muhtar bir aydın­

lar kütlesinin, onu besleyen geleneksel okullarının ve bunların

kullandıkları bir basın/yayın ürün kaynağının olmamasıdır. Os­

manlıca kendine akan nehirlerin rejimlerini ve çığırlarını düzen­

siz aralıklarla değiştiren depremlerle ve yer kaymalarıyla ikide

bir sarsılan duraysız bir toprak parçası üzerindeki bir, hatta bir-

biriyle ancak arada bir temas eden birkaç su kütlesi gibidir. Ne

kendi yapısı, ne de su rejimi düzenli olabildiğinden burada

meydana gelen su birikintisi de işte ancak bataklık olur. Ata­

türk'ün dil devrimi, bataklığı, düzenli bir okyanus teknesi hali­

ne getirmeyi amaçlıyordu, onu besleyen nehirleri kurutmayı de­

ğil. Bir tek Hasan-Âli Yücel dışında, Atatürk'ten sonra gelen dil

devrimi tutkunlan, bataklığı unutup nehirlere saldırdılar, Ha­

san-Âli Yiicel'in bazen sabrının taşıp feveran ettiği gibi Türkçe

değil, mesela "Ataçça" konuşmaya ve yazmaya başladılar. Bu­

nun pek feci etkileri, Türkiye'de örneğin jeolojide merhum En­

ver Altınlı'nın yazılarında görülür. A ltm lı'nm Türk jeoloji çevre­

lerinde bazen "Enverce" diye betimlenen yayınları ve ders not­

ları nesiller boyu Türk jeologların önemli bir kesiminin ne bir­

birlerini ne de uluslararası fikir akımlarını anlayamamaları so­

nucunu doğurmuştur. Ben bu tür yolları izlemedim. İstanbul'da

öğrendiğim Türkçemden fedakârlık etmeden yazdım.

Okurlarımdan gelen genel tepki de olum lu oldu. Pek çoğu,

yazılarımın akıcı ve anlaşılır bir dille kaleme alınmış o lduğunu

söylediler. Gelen birkaç olumsuz eleştiri, benim dil devrimini

tam izlemediğim gibi ideolojik bir çizgide yoğunlaşmıştır. Bu

eleştiriyi yapanlara verebileceğim tek cevap G. L. Levvis'in

1936'dan sonra Atatürk'ün de kelime hâzinesinde bir ara ciddi­

yetle uyguladığı tasfiyecilikten vazgeçerek, eskiden kullandığı

pek çok Arapça ve Farsça kökenli kelimeyi, Öztürkçe karşılıkla­

Zümrütten Aksedenler 19

Page 22: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

2 0 Züm rürnâm e

rı bulunm uş veya icat edilmiş o lduğu halde, tekrar konuşma ve

yazılarına aldığını belgeleyen çalışmasına bakmalarıdır.9 Ben

de dil devrimini Atatürk ve Hasan-Âli Yücel kadar izlemek

yanlışıyım. Ne daha az, ne de daha fazla.10

Yazılara bir-iki yer hariç dipnot koymadım. Pek çoğu dip­

notlarla zenginleştirilebilirdi. Ancak yazıların yazılış amaçları

--Orhan'ın önsözünde belirttiği gibi- okuru bir sürü kaynağa

götürmek veya bir yazı içinde çeşitli düşünceleri vuvalandır-

mak değildi. Bu kitaptaki makaleler, bilimsel dergilerdeki maka­

leler gibi "mini-kitaplar" değildirler. Burada her makale tek bir

fikri veya tek bir tanıtımı konu edinmiştir. Amaç, bir cumartesi

sabahı okuru, belki kahvesini yudumlarken, bir fikir, bir olay

veya bir kişi etrafında düşünmeye teşviktir. Makale yalnızca bir

araç olduğundan hızla okunarak aradan çekilmeli, dürünce ile

düşünürü karşı karşıya bırakmalıdır. Orasından burasından

dipnotlar sarkan bir makale aradan kolay sıyrılamaz, ya düşün­

cenin ya da düşünenin bir tarafına takılır. Bu, belki fikirler ve

verilerle yüklü bilimsel bir kitapta veya makalede arzulanır bir

hal olabilirse de deneme/fıkra türünde m inik makaleler okurun

defterinde veya kartlarında değil, beyninde işlenmelidir.

Dipnotların ender verilmesine tek istisna, her makaleye ek­lediğim ilk yazılış ve yayımlanış tarihleri ve yerleridir. Her ma­kalenin altındaki ilk (veya, genellikle o lduğu gibi, tek) dipnott.ı önce yazılış tarihi; bir kesir işareti (/) ile bundan ayrılan yayım- lanış tarihi; nerede yayımlandığı (CBT=Cunıhuriyet Bilim Tek­nik); sayı ve sayfa numarası bulunur. CBT kısaltmasının her de­fasında verilmiş olması, kitabın kimi nüshalarının parçalanarak

bazı makalelerin tek başlarına dosyalanma olasılığı karşıs ında

kaynak kaydının kaybolmaması için düşünülm üş bir tedbirdir. İlk yazılış tarihleri diye verdiğim tarihler aslında bilgisayarı­mın kaydettiği son düzeltme tarihleridir. Nadir istisnalar dışın­da bu tarih, makalenin ilk yazılış tarihinden ancak bir veya iki gün uzaktır. İlk yazılış tarihlerinin verilmesindeki ısrarın sebe­bi, yazıların ilham kaynakları ile ilgilenebilecek okura bir daya­

nak noktası sunmaktır.Bu kitapta derlenen yazıların bazıları kimi yayın organla­

rında iktibas edildi. Ben bunların hepsine ulaşamad.ğımdan

Page 23: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Zümrütten Aksedenler 21

beni çok mutlu etmiş olan bu iktibasların burada bir listesini

veremiyorum. Ayrıca yazılarımdaki fikirler çeşitli yayın organ­

larında muhtelif yazarlar tarafından eleştirildi, geliştirildi. Bu

tabiî ki bir yazar için çok hoşa giden bir durumdur, insanın

boşluğa seslenmemiş o lduğunu gösterir. Bir ara bu yazıları da

yazarlarından izin alarak, bazılarına vermiş o lduğum yayım­

lanmış cevaplarla birlikte bu kitaba katmayı düşündüm . Bu d ü ­

şüncemden vazgeçmiş olmam ın iki temel nedeni var: Birincisi,

yazıların uzunluk ve takdim şekilleri açısından büyük farklılık­

lar göstermeleri. Kimileri birkaç paragraflık; kimileri birkaç

sayfalık, resimlerle ve dipnotlarla zenginleştirilmiş; kimileri ise

yalnızca şahsıma yazılmış mektuplar şeklinde. İkincisi, bazı

eleştirilerin polemik şeklinde, bazılarının daha mesafeli, bazı

katkıların benim söylediklerimi geliştiren yazılar olmaları, bu

nedenle kitabın yeknesak havasını ve dolayısıyla okurun oku­

yuş temposunu ve düşünce akışını belki de yalpalatabilecek

farklılıklar sunmaları. Bu yazıların haberdar olabildiklerimin

kaynaklarını detaylı bir şekilde ilgili makalenin bir dipnotunda

göstererek bunları mutlaka okumak isteyen okura kılavuz ol­

makla yetinmeyi tercih ettim sonunda.

Bu kitapta derlenen fikirlerin herhangi bir kıymeti varsa, bu

benim son derece verimli bir ortam içinde çalışma fırsatını bula­

bilen ender şanslı insanlardan biri olmamdan kaynaklanmakta­

dır. 1981'den beri araştırıcılık ve öğretmenlik yaptığım İTÜ Ma­

den Fakültesi Jeoloji Bölümü içindeki çalışma arkadaşlarımla

burada yazdıklarım hakkında çok sık konuşmuş, tartışmışımdır.

Her biri başarılı birer bilim adamı olan dostlarımla pek ender

olarak tamamen aynı fikirde olmuşuzdur. Bu farklılıkların yarat­

tığı tartışma ortamı, kıyasıya yapılan fikir mücadeleleri, bu m ü ­

cadelelerden türeyen bilgi derleme ihtiyacı, benim en önemli teş­

vik kaynaklarım arasındadır. Bu çerçevede bilhassa merhum ho­

cam, büyük bilim adamı ve bilgin İhsan Ketin'i, ülkemizdeki

tüm yerbilimcilerin şu andaki duayeni hocam ve aziz dostum

Sırrı Erinç'i, Türkiye'nin günüm üzde en önde gelen yerbilimci­

leri olan sevgili çalışma arkadaşlarım Naci Görür, Aral Okay ve

Yücel Yılmaz'ı anmak isterim. Aynı gruptan Nüzhet Dalfes'in,

insan bilgisinin bütünlüğünü ve yerbilimlerinin ancak bu bütün­

Page 24: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

22 Züm rütnâm e

lük içinde birşey ifade edebileceğini unutmama 1973 yılından

beri izin vermemesi nedeniyle, ayrı bir yeri vardır. Aykut Barka

ve Mehmet Sakınç'la yapılan pek çok sohbet ve tartışmaların da

bu kitapta yansımaları bulunur. Benzer şekilde, yerbilimleri

dünyasının dışından hocalarım merhum Kâzım Çeçen, M. Cen­

giz Dökmeci, Y. Doğan Kuban, M. N imet Özdaş ve Erdoğan S.

Şuhubi bana hem pek çok bilgi vermiş, hem de pok çok fikri il­

ham etmişlerdir. Türkiye'ye geldiğimden beri Gürol Irzık felsefe

konusundaki en önemli danışmanım ve tartışma ortağım olmuş­

sa da, benim felsefî fikirlerimde kendisinin -otuz yıla varan

dostluğumuza rağmen- en ufak bir günahının olmadığını bura­

da bilhassa vurgulamak isterim. Anabilim dalım ızın araştırma

görevlilerinden Cenk Yaltırak bitip tükenmeyen enerjisiyle Tür­

kiye'de Atatürk'ün düşünceleri hakkındaki fikirleri ve yayınları

izleyebilmemde bana son yıllarda çok yardımcı olmuştur

Nam ık Kemal Pak pek çok konuda tartışma ortaklığı yap­

makla kalmamış, benim bilhassa Hasan-Âli Yücel konusuna

bulaşmamda en önemli rolü oynamıştır. Büyük dâhinin hama­rat, cömert ve bilgili kızı Canan Yücel Eronat da babasının ya­

şamı ve çalışmaları konusundaki eğitim im i üstlenerek elindeki

muazzam ve muntazam arşivi bana bıkıp usanmadan tanıtmış»

bu hâzineden rahatça faydalanabilmemi temin etmiştir.Burada Kemal Gürüz'e bu kitapla ilgili olarak çeşitli yönler­

den ve büyük oranda minnet borcumun olduğunu vurgulayarak

belirtmeliyim. TÜBİTAK başkanı olduğu andan itibaren Kemal benim ve arkadaşlarımın çalışmalarına içten bir ilgi göstermiş, biz* leri her yönden desteklemiştir. Beni, Türkiye'de başka türlü tanı­ma şansımın pek olamayacağı geniş bir çevreye takdim etmiş, eği­tim ile ilgili bazı projelere almış, buralarda bilimin, sesini kısmen

de olsa benim ağzımdan duyurmasını m üm kün kılmıştır. YÖK başkanı olduktan sonra bu ilgisi azalmamış, yardım elini her sı­kıntımızda daha ben ve arkadaşlarım istemeden uzatmıştır Ayrıca özellikle bilim politikası ve eğitim konularında Kemal her zaman keyifli ve yararlı bir tartışma ortağı olmuştur. Bu kitaptaki pek çok makalede onunla yapılan tartışmaların, sohbetlerin izleri vardır

Ailemin katkısını da burada şükranla anmalıyım. Annemle babam yalnızca büyük maddî ve manevî katkılarla benim her

Page 25: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Z ü m rü t te n Aksedenler 2 3

tiirlü entelektüel çabam ı desteklemekle ka lm am ışlar, bilhassa

C um huriye t tarih in in şahit o lm ak bahtiyarlığ ına eriştikleri ge­

niş kesid in i ben im le paylaşm ışlar, bana pek çok kap ın ın aç ılm a­

sını sağlam ışlardır. Fedakâr hayat arkadaşım O y a 'n ın eng in

sabrı, b itip tükenm ek b ilm eyen iyi niyeti, sadece g üç lü b ir ze­

kân ın besleyebileceği b ü y ü k ve şefkatli sevgisi ve b ilim d ış ında

bana hem en h içb ir so rum lu luk b ırakm ayan ham ara tlığ ı o lm a ­

saydı, ben burada tartıştığ ım konu lara kafa yoram az, on ları d ü ­

şünecek rahat ve s ük ûn u b u lam azd ım . O y a ayrıca zam an za­

m an yazılarım ı o kuy up eleştirecek vakti b ile bu lab ilm iştir .

K itabın hatırasına ithaf ed ild iğ i K âz ım Taşkent'in ben im ye­

tişmemde do laylı ve dolaysız hayatî katkıları o lm uştur. A nnean ­

nem in teyzesinin çocuğu o lan K âz ım Ağabey (ailede kendisine

anneannem hariç herkes böyle h itap ederdi; anneannem ve ba­

zen dedem yalnızca Ağabey derdi), R um e li'den her şeyini arka­

da bırakarak gelen a ilenin o tuz lu y ıllarda servet ve top lum da bir

yer kazanm asın ın en önem li âm ili o lm uştur. Ben bu servetten

faydalanarak okuyup yetiştim . Ayrıca K âz ım Ağabey b ize belirli

aralıklarla Yapı ve K red i'n in , Doğan Kardeş'in, Hayat'ın vs. yay ın ­

larını yollardı. B üyük karton ku tu lar iç inde gelen bu k itap lar be­

n im ilk okum a tem elim i o luşturm uşlar, bana ilk coğrafya, tarih

ve doğa b ilim i zevkin i tattırm ışlardır. A nneannem i ve dedem i

görmeye ge ld iğ inde ben çok küçük o ld u ğ u m d a n çok nad iren

sohbeti d in leyeb ilm iş im dir. A m a d in leyeb ild iğ im her seferinde

K âzım A ğabey 'in söyledikleri bana m ü th iş keyif vermiştir. O n u

en son annem le babam ın ev inde gördüm . K ız kardeşi Rabia

(Atagan) Abla ile birlikte annem e ailenin bazı fo toğrafların ı ve

galiba en son kitab ın ı vermeye gelm işti. O ziyarette K afkasya'da­

ki Birinci D ünya Savaşı hatıra larından sonra A ta türk 'le b ir an ıs ı­

nı anlattı: "Eskişehir Şeker Fabrikası'nın inşaatı esnasında A ta­

türk ge ld i" dedi. Şantiyeyi gezerken henüz tem ellerinden y ü k ­

selmemiş o lan fabrikan ın ne zam an biteceğini sorm uş K âz ım

Ağabey'e. "İlk m ahsu lü işleriz Paşam, ded im . A ta türk y an ında ­

kilere dönerek, 'Bu çocuk delidir' ded iyd i. A m a ben ne d ed iğ im i

b iliyordum . Fakat G ü le rc iğ im " diye annem e dönerek devam etti

"bir taraftan da tabancam ı hazırlam ıştım ." K âz ım A ğabey g ittik ­

ten sonra annem in söy led iğ i sözleri h iç unu tam ıyo rum : "Bana

Page 26: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

24 Züm rütnâm e

bak, bu var ya, hakikaten dediğini yapardı ha! O fabrika ilk mah­

sulü işleyemeseydi, Kâzım gitmişti!"

Orhan Bursalı'ya olan şükran borcum ise çok özeldir. Kendisi

bu yazıların yazılmasına sebep olan köşenin yaratılmasını istediği

gibi, yazılarımın vücut bulması esnasında da benim için en güve­

nilir eleştirmen, en faydalı danışman da olmuştur. Orhan'ın bili­

min halka sunulması konusundaki çabalan burada anlatılamaya­

cak kadar bol, ülkemizde bugüne değin yapılamadığı kadar yük­

sek düzeyli ve bütün dünyada ender rastlanılacak kadar fedakar­

cadır. Beni popüler bilime eğilmeye zorlayan Orhan olmuştur.

Sosyal bilim, hele politika bilimi kökenli olması, geniş gazetecilik

tecrübesi ve doğa bilimlerine olan hayranlığı ve hakimiyeti, Or­han'ın çeşitli konulara alışılmışın dışında geniş bir perspektiften

bakmasını sağlamış, beni sosyal tecrübesizliğim ve politik safdil­

liğim nedeniyle bazı çukurlara düşmekten kurtarmıştır. Sosyal bi­

limle politikanın o sisli ve sarp engebeli sınır bölgesinde Orhan ın

emin kılavuzluğu olmasaydı bir gazete eki köşesinin rahatlığ*

içinde bilim dışına sapıvermek işten bile değildi. Hele bir doğnbi- limci için nice tuzaklarla dolu bu bölgeye her yaklaştığımda Or­

han bana büyük bilgin Fuad Köprülü'nün o sınırın ötesine geçti­

ğinde başına gelenleri hatırlatır, kendisine İsrail cumhurbaşkanlı­

ğı teklif edildiğinde "Yapamam, çünkü objektif düşünmeye çok

alıştım" cevabını veren Einstein'ın izinden ayrılmamamı tavsiye ederdi. Bu kitap, bir yerde benim kadar onun da çabalarının ve katkısının sonucudur (ama bu onu benim fikirlerimden sorumlu

kılmaz). Orhan ayrıca bu kitaba bir önsöz yazmak nezaketini gös­

termekle beni bir defa daha kendisine borçlu bırakmıştır.Nihayet bu kitabı Yapı Kredi Yayınları arasına büyük bir

hızla kabul eden Enis Batur'a da en içten hislerle teşekkür et­mek isterim. Onun bilgi düzeyinde bir entelektüelin ve onun

tecrübesine sahip bir yayımcının kitabımı yayıma değer bulma­

sı benim için çok ciddî bir taltif olmuştur.

A. M. C. Şengör A nado luh isarı, 8 Nisan 1999

Page 27: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

I

Bilim Yalnız Bilmediğini D eğil, Bilemeyeceğini de Bilmektir.11

Akla mağrur olma Eflâtun-i vakt olsan eğer. Bir edib-i kâmili gördükte tıfl-ı mektep ol.

NeH

Bilim, bilmeyi gerektirmez mi? Türkçede bilim bilmek söz­

cüğünden türer ve I. Z. Eyuboğlu'nun etimoloji sözlüğüne göre

'bilinen, bellekte iz bırakan" anlamına gelir. Batı dillerinin pek

çoğunda kullanılan scierıce terimi bir Hint-Avrupa dil kökü olan

ve "ayırabilmek, fark etmek" anlamlarına gelen skei-'den türe­

miştir. Latince scientia Yunanca episteme’nin karşılığıdır ki, bu

kelime "anlayış, bilgi, bilim" anlamlarına gelir ve "bir şeyin

önünde durmak, bir şeyle yüz yüze gelmek" anlamında bir

kökten türemiştir. Arapça 'ilm kelimesi bilmeyi belirttiği gibi,

Çince "bilim " anlamına gelen xueshıı (şueşu okunur!) aynı za­

manda "bilgi, öğrenim" anlamındadır ve "öğrenmek, incele­

mek" anlamındaki xue'den üretilmiştir. Bu kısa listede görülen,

tüm büyük kültür dillerinde "b ilim " yerine kullanılan kelime­

nin olum lu bir anlamı olduğu ve bilmeyi simgelediğidir.

Ancak bilim tarihine bir göz attığımızda, bunun belki daha

doğru olarak bir yanılgılar tarihi olarak betimlenebileceğini gö­

rürüz. Bugün, ne eski Yunan'ın görkemli doğa kuramları, ne

Ortaçağ'ın mütevazı keşifleri, ne de bize çok daha yakın olan

Page 28: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

2 6 Züm rücnâm e

Rönesans, A k ıl Ç ağ ı, hatta 19. yüzy ılın bilimsel teorileri, ilk or­

taya çık tık ları şekilde ders k itaplarım ızda yer almaktadır. Pek

çok b ilim da lında , örneğin benim ihtisas da lım olan jeolojide,

b u g ü n oku tu lan temel teorilerin pek çoğunun yaşı kırkı geçme­

mektedir. Kısacası, b ilim sürekli bir yanılgılar silsilesi içinden

geçerek g ün üm üze gelmiştir. Ancak, g ünüm üzde kendimiz,

çevrem iz, d ünyam ız , hatta evrenim iz hakkında bildiklerimiz

a ta larım ız ın b ild ik le rinden o kadar çoktur ki, günüm üzde tüm

insan bilg isi en çok her bir y ılda bir ikiye katlanmaktadır! Bu

h ız , daha geçen yüzy ılın ortasında her yüz yılda birdi. Şimdi şu

soru karşım ıza çıkmaktadır: T üm geçmişi bir yanılgılar tarihin­

den ibaret o lan bir faaliyet nasıl o luyor da bu kadar o lum lu iş­

ler yapabiliyor, bu kadar çok bilgi üretebiliyor? Bu soruya ce­

vap verebilm ek için b ilg in in nasıl ed in ild iğ in i tartışmamız ge­

rekir. Bu da bizlere, insan uygarlığ ın ın , bizleri diğer canlılardan

çok fark lı yapan insan o lm a öze lliğ in in de ö zü n ü gösterecektir.

Tekil nesneleri doğrudan duyu larım ız la bilebiliriz. Bu du­

yu ların sık sık yanılm ası, tekil nesnelerin "b ilinebilm esinde" te­

k ilin d ış ına çıkan genel kavram ların ku llan ılm a zorunlu luğu

(örneğ in cam bir bardağı "b ileb ilm ek" duyu larım ız la algıladı­

ğ ım ız ın da ötesinde cam ve bardak kavram ların ın bilinmesini

gerektirir) güçlük ler çıkarır, ama bu güçlük ler kolay aşılabilir.

A ncak genel kavram ları onları o luşturan tekil nesnelerden ha­

reketle bilem eyiz, zira bun ların hepsini gözlemeye öm rüm üz

ve im kân la r ım ız yetmez (bilimsel bir problem olarak tüm evre­

n in evrim in i d üşünün !). Ö rneğ in yerçekimi kanunların ı, dağ

o lu şu m u n u n nedenlerini, canlıların evrim süreçlerini ancak

kendi uydurduğumuz kuram larla açıklayabiliriz. Bu kuramlar,

u y d u ru ld u k tan sonra eldeki gözlem lerle sınanırlar. Sınavı geçe­

m eyen kuram lar derhal terk edilir, sınavı ş im d ilik geçenler bi­

lim c in in bir âleti olarak ku llan ım da kalırlar; ta ki ters bir göz­

lem , onu da geçersiz kılana kadar. O zam an bilimci, yanlışlanan

ku ram ın aç ık lad ığ ı tüm gözlem leri ve açıklayam adığı gözlem i

de açıklayacak yeni bir kuram uydurm aya çalışır. Bu şekilde

yeni uy du ru lan kuram lar giderek kendilerinden öncekilerden

daha zeng in gözlem demetlerini açıklayan zengin zekâ ürün le ­

ri ve ayn ı zam anda evren yorum ları olarak insan bilgisini zen­

Page 29: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

B ilim Yalnız B ilm ed iğ in i D eğ il, Bilemeyeceğini de B ilm ektir 27

ginleştirmeye devam ederler. Ancak bilimci, b ilim in başdöndü- rticü başarılarına rağmen incelediği nesneler karşısında kendi aczini bild iğ inden, hiçbir zaman son gerçeğe ulaştığını iddia edemez; hatta buna tesadüfen ulaşmış olsa bile bunu fark ede­meyeceğini bilir. Bilim i, insan bilgisine katkı yaptığını iddia eden ve içinde kesinlik iddiaları bu lunan tüm inanç sistemle­rinden ayıran ve onların hepsinden daha başarılı kılan işte bu haddini bilirlik ve aynı zam anda inatçı sorgulamacılık/eleştiri­cilik özelliğidir. İnsan, ilk günlerinden beri halk arasında "de- neme-yanılma yöntem i" de denilen bu yöntemle bilgisini ge­nişletmiş, kesin ve tartışılmaz bilgiye ulaştığını iddia eden hiç­bir otoriteyi ciddiye almayan, ancak her gördüğünü ve duydu ­ğunu sürekli sorgulayıp eleştiren toplum lar tarihte uygar ve müreffeh olabilmişlerdir.

Page 30: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

II

Çakıltaşları ve Konglomera12

16 A ralık 1995 tarihi tüm Türk ve dünya jeologlarının bü­

yük bir acıyla hatırlayacakları bir tarihtir. 16 Aralık 1995 Cu­

martesi g ü n ü sabaha karşı saat ikiye doğru yirm inci yüzyıl en

önde gelen jeologlarından birin i, Türkiye büyük bir evlâdını,

insanlık da başdöndürücü başarıyla engin tevazuu bir bedende

birleştirebilen nad ir centilmenlerinden birini, ITÜ jeoloji profe­

sörü İhsan Ketin'i kaybetti. İhsan Hoca ö lüm süz olalı iki koca

yıl geçti. İki küsur asırlık İTÜ, bu iki yılda iki devini daha yitir­

di: Ketin'in kendilerine b üyük bir sevgi ve saygıyla bağlı oldu­

ğu meslektaşları, dostları, b üyük b ilim adam ları K âzım Çeçen ve Ratip Berker de her İT Ü 'lünün son durağı olan Taşkışla dan dost ve öğrencilerinin elleri üzerinde ebedî istirahatgahlarına uğurlandılar.

Ratip H oca 'n ın cenazesine yurt dışında görevli o lduğum ­

dan katılam adım , am a yolda göreve giderken hep onu ve yol­daşların ı d ü şünd üm : Bir Ratip Berker, bir Bekir D iz ioğ lu , bir

M ustafa İnan, b ir Em in O nat, bir İhsan Ketin, bir K âzım Çe­

çen; daha gerilere gidelim : bir Kari von Terzaghi, bir Philipp Forchheimer, bir Hüseyin Tevfik Paşa; daha da geriye gidelim bir Hoca İshak E fe n d i ve daha niceleri. Her biri, z a m a n ın d a

Türk iye 'n in en b ilg ili, en zeki insanları arasında. Hele hele Ra- tipler, Bekirler, Mustafalar, Eminler, İhsanlar, Kâzım lar, kend i­lerine dünyada saygı d uyu lan adlar. Bugün ITÜ'de hatta daha iyileri b ile var: O n ların öğrencileri, ITÜ'ye mirasları, YÖ K baş­kanı Prof. Kemal G ü rü z 'ü n saygıyla "IT Ü 'nün v ırtüozları" de-

Page 31: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Çakıltaşları ve Konglomera 29

ccLU

UJı/yLU—t

0 Q

Kaya parçaları J ’

Mineral parçaları

Doğalçimento/

KONGLOMERA (=ÇAKILTAŞI)

Ş e k il 2 .A. Bir kttnglomera ııın olucum u. Kayaç kırıntıları ve minemi parçaları ("çakıllar") kum, kil voy.ı kireçtaşındnn uluşnn doğal bir çim ento ile tutturuluraa ortaya ç ıkan yeni kayaca k o n ­

glom era (Latince coıı, rım ı'dan birlikte ve ghıııııs=top haline g elin i; iplik, sözcüklerinden, "bir likte b ir top lıaline gelm ek" anlam ında) adı verilir. Türkçe'de buna çakıltaşı da denm ektedir <rakıltaşları, dolayısıyla, çakılların doğnl bir çim entoyla tulturulınalarından oluşan taştır.

Page 32: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

3 0 Zümrücııâmc

d iğ i, tüm Türk üniversite lerin in g ıpta odak ları o canlı abide­

ler!Gelgelelim İTÜ, Türkiye 'n in o her gencin yüreğinde çar­

pan, başbakanlar, cum hurbaşkan ları doğu ran , bence ün ivers ite

olarak en iyi kurum laşab ilm iş 225 y ıllık dev müessesesi, vasat

bir Batı üniversitesi bile değil. İçindeki v ir tü o z la n n ın muadille-

Şekil 2. B. N orveç'ten (akılları çuk çeşitli kayaç türlerinden oluşan ("p olijc ııik ") bir konglomera örneği (ölçek 1 /2).Burada dikkati çakılların çektiği, onları b ir arada tutan çim en­tonun ise belirgin hiçbir özelliğinin bulunm adığı görü lm ekte­dir. Ancak o "silik " görünüm lü çim ento olm asa, "gösterişli" çakılları birarada tutup konglomerayı yapm ak m üm kün olma/.. İnsan toplum larında dn durum boyledir. Birkaç p arlak kişilik tüm d ikkatleri üzerlerine toplar. D üşünülm ez ki, o kişilikleri bir arada tut.ın toplum çim entosu olm asa on lar o parlak konum larını oluşturam azlar Başarılı toplum lara d ışarıdan bakanlar, d ikkat etm ezlerse sanırlar k i o toplum lar başarılarım yalnızca göze çarpan birkaç parlak kişility- borçludurlar. H albuki hiçbir toplum da birey tek baf ın« bır»ı-y yapam az A m a o parlak birey de olm azsa, toplum g- »tcrıyvU bir kum taşı kütlesi g ib i sıradanlaşır. D olayısıyla hem çim ento hem de çakıllar tam b ir konglom era için gereklidir.

Page 33: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Çakılcaşları ve Konglomera 31

rinin ancak dünyanın en öndeki üniversitelerinde bulunabil­

mesine karşılık, kendisi vasat bir üniversite bile olamamış. Bu

nasıl mümkündür?

Makedonya'ya otomobille giderken, yolda gözümün önün­

de Ratip Berker'in o asil ve kıymetli başı, hep bu muammayı

düşündüm. Düşünürken, birden yolda gözüme bir konglomera

takıldı. İri çakıl tanelerinin doğal bir çimento ile tutturulmasıy-

la oluşan bir kayaç. Ah! dedim birden: İTÜ'de konglomerayı

yapacak çakıl taneleri var da, aradaki çimentoyu oluşturacak

kum, siit, çakıl, su yok! Ender bulunan, zor olan var da, kolay

olan, sıradan olan yok! Ratip'i Mustafa'ya, Mustafa'yı Kâzım'a,

Kâzım'ı İhsan'a bağlayacak öğrenci yok, kütüphane yok, tek­

nisyen yok, insanları bilim düşünmekten alıkoyan fakirliği ber­

taraf edecek ciddî bir maaş yok. Türkiye ha babam nadide çakıl

toplayıp bunları boş bir kovaya atıyor, sonra neden konglome­

ra oluşmuyor diye hayıflanıyor. Çakıllar tek başlarına bir araya

gelerek konglomera yapamazlar. Çok çok, çarpışarak birbirleri­

ni kırar, ufalar, kum ve kil ederler, ortada çakıl kalmaz. Konglo­

mera yapacaksak, çakılları destekleyecek ara çimentoyu oluş­

turmamız şarttır.

Zaman zaman tüm devleti çöküntüden kurtaranlar arasın­

da yerini almış olan 225 yıllık ITÜ'ye, bu en eski üniversitesine,

Türk devleti bu sürede vasat bir üniversite olabilmesi için gere­

ken basit şartlan bile temin edememişse, Avrupalılar acaba bizi

aralarına neden istemezler diye daha uzun uzun sormamıza

gerek yoktur sanırım.

Page 34: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Şekil 3. Kanımca Atatürk'ün Türkiye'ye vermek istediği

yönü en iyi anlayan ve anladıklarını en içtenlikle tatbik

eden kişi, gelmiş geçmiş en başarılı ve en büyük Millî

Eğitim Bakanımız olduğunda hemen herkesin fikir birliği

ettiği Hasan-Âli Yücel'di. Bu resimde Atatürk'ü en iyi

anlayanla en iyi anlatanı yanyana görüyoruz. 1945 yılında

devrin Maarif Vekili Hasan-Âli Yücel Londra Halkevi'nde

o zaman Londra Büyükelçimiz olan Ruşen Eşref

Ünaydın'la (Yücel, H.-Â., 1958, Ingiltere Mektupları, İş

Bankası Kültür Cep Kitapları, 8, Ankara, 105. sayfadan

önceki fotoğraf levhasından alınmıştır.). Daha sonra, Yücel

bakanlıktan, Ünaydın da elçilikten ayrıldıktan sonra, ikisi

bir araya gelerek Atatürk'ün felsefî görüşlerini

anlamamızda önemli rolleri olan Nutuk'tan önceki

kitaplannı yayımlayacaklardır.

Page 35: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Aklın Vekili13

III

Bundan 2500 yıl önce Anadolu'nun batı kıyılan bugünkün­

den daha da girintili-çıkıntılıydı. Bugün artık olmayan girinti­

lerden birini güneyden çeviren bir burnun ucundaki ufak ama

hür şehirde yaşayan iki insan aklın ve duyuların -tüm eksiklik

ve yanıltıcıhklarına rağmen- kendimiz ve içinde yaşadığımız

evren hakkında bize en güvenilir bilgileri sağladığını keşfetti­

ler. Bu keşifleri önce doğa bilimlerini, hemen arkasından da do­

ğa bilimlerine dayanan insan uygarlığını doğurdu. Uygarlık gi­

derek büyüdü ve uygarlaşamamış olan kültürleri bir bir yuttu.

Ne Mısır'ın eskiliği, ne Hint'in zenginliği, ne de Çin'in inzivası

uygarlığı durdurabildi. Uygarlığa direnirim sananlar tarihin

sayfalarından bir bir döküldüler.

Osman'ın o muhteşem mirası uygarlıkla hep iç içeydi, ama

onu yüzyıllar boyunca yok saydı. Ona muhtaç olduğunu fark

ettiğinde artık iş işten geçmişti; tek dişli zannettiği canavarın

marifetli bir pehlivan olduğunu gördüğünde sırtı çoktan yer­

deydi. Osman'ın mirasçılarından sarı saçlı bir adam pehlivanın

oyunlarını o talihsiz güreş olurken gözlemişti: Osman'ın dev

mirası yerde bitkin yatarken o ufak tefek adam doğruldu, iri

pehlivanı yeni bir güreşe davet etti ve galip geldi. Pehlivanla el

sıkıştılar, sarı saçlı adam pehlivana oyunlarını nereden öğrendi­

ğini sordu. Pehlivan döndü, Osman'ın ülkesindeki yeşiJ bir sa­

hil ovasını işaret etti: "Bak!" dedi, sarı saçlı adama, "benim bil­

diklerimi öğretenler bir zamanlar orada yaşıyorlardı. Ben onla-

Page 36: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

34 Zümrütnâme

rın kitaplarını okudum. Senin ataların oraları hep fethettiydi.

Siz onları okumadınız mı?"

Sarı saçlı adam o kitapları Osman'ın mirasçılarının da oku­

maları gerektiğini anladı. Ancak ömrü yeşil ovaya varmaya

yetmedi. Arkasından gelenlerden iri kaşlı güzel gözlü bir genç,

sarı saçlı liderin arayışını sürdürdü. Eskiden deniz olan yeşil

ovada yaşamış bilgelerin kitaplarını arattırdı, bulabildiklerini

Osman'ın mirasçılarının diline çevirttirdi. Onlara o kitapları

okuyabilecekleri okullar, üniversiteler, öğrendiklerini uygula­

yabilecekleri enstitüler, konservatuarlar yaptırdı, bunları anla­

tıp tartışabilecekleri kongreler düzenledi, öğrendiklerini ve bul­

duklarını başkalarına yazabilecekleri dergiler, ansiklopediler

bastırdı. Böylece Osman'ın mirasçıları, sarı saçlı adamın hayal

ettiği gibi pehlivanlar olmaya başladılar.

Ancak yüzü batıdaki yeşil ovaya dönük heyecanla çalışan

iri kaşlı ve güzel gözlü adam, doğudan gelen tehlikeyi göreme­

di. Sırtındaki hançerin sızısını hissettiği zaman iş işten çoktan

geçmişti. Cansız vücudu yüzükoyun sarı saçlı liderin mezarı­

nın dibine düştü. Hançeri tutan pençe, onun atölyesini de da­

ğıtmaya yeltendi, bir kısmını yok etti. Ancak hepsini yok ede­

meden sarı saçlı adamın pehlivanları yetiştiler, onu gırtlağın­

dan yakaladılar, çirkin salyaları o kutsal mezarların üzerine

damlayamadan kenara fırlatıp attılar. Genç pehlivanlar nitelik­

lerini tam anlayamasalar bile, eserlerin kıymetini biliyorlardı.

Ancak en gençleri sarı saçlı liderin dışındaki mezarda kimin

yattığını bilmiyordu - kendisine öğretmemişlerdi.

O gece rüyasında, eskiden deniz olan zümrüt ovayı eski

haliyle gördü. Denizin kenarındaki küçük şehirden iki bilge

çıktı, onun elinden tuttular, içinde kimin olduğunu bilmediği

mezarın başına getirdiler. "Burada" dediler, "akim vekili yatı­

yor. Senin neslinin uygar insanlardan oluşabilmesi için o bir

ömür tüketti. Sarı saçlı lideri en iyi anlayan oydu. Sen iyi bir

pehlivan olmak istiyorsan, onun yolunu ara, bul. Çünkü senin

ülkende ondan beri bizi artık kimse tanımıyor."

Page 37: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

IV

Cahit'in Vasiyeti14

Cahit Arf ölmüş! Akşam eşim annesiyle telefonda konuşur-

■ en birden dudaklarından bu kelimeler döküldü. Üstad epey

*>ır zamandır rahatsızdı. O velût, yaratıcı beyni adeta istirahat

etmek istiyormuşçasına giderek güçten düşen vücutla arasına

mesafe koymaya başlamıştı. Türk matematikçilerinin duayeni,

urk bilim dünyasının karanlık semasına ışık saçan o birkaç

muhteşem yıldızın en parlaklarından biri Cahit Arf, son yılla­

rında sırlarına nüfuz etmek istediği tabiat ile başka bir güreşe

tutuşmuştu. Süresi belli olmasa bile bu dengesiz mücadelenin

sonu herkesçe malumdu. Fakat Cahit Arf m yalnızca varlığı bi­

le pek çok bilim tutkununa cesaret veriyordu. O yüzden onun

ölmüş olduğunu duymak beni birden yerime mıhladı, ebevey­

nini kaybetmiş bir çocuk dehşetiyle kendimi birden pek yalnız

hissettim. Nasıl etmeyeyim ki? Dört aydan az bir zaman içinde

Türk bilim dünyası iki büyük istinat kolonunu, iki devini kay­

betti: Ratip Berker ve Cahit Arf. Her ikisinin de etkisi kendi

alanlarının çok dışına taşmış olan bu iki büyük insan, Türki­

ye de bilimsel düşüncenin, bilimin hâkim kılınması için ömür­

lerini tüketmişlerdir.

Cahit Arf m bilime bakışı tavizsizdi. Bilim, bilmek için, öğ­

renmek, keşfetmek, icat etmek zevklerini tatmak için yapılırdı

ona göre. Zeki bakışlarını çevirdiği her köşede Cahit Hoca mut­

laka çözüm bekleyen bir problem bulur, bunu ancak çocuklar­

da görülebilen bir heyecanla etrafındakilere anlatmaktan zevk

alırdı. Bilimsel faaliyetin etrafım sarmış olan tüm kurumlar, ku-

Page 38: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

36 Zümriirnâme

rumların içinde dal budak veren bürokrasi, bu bürokrasiyi te1'

lara ayıran akademik hiyerarşi, onun gözünde en iyisinden ka<

lanılması belki gerekli olan çıbanlardı. İstanbul Üniversite'

i'nden istifa ederken rektörün, kendisine "Cahit, sem ordinar­

yüs yaptık, daha ne istiyorsun?" şeklindeki sorusuna Işı» 1 0

yüzden gidiyorum" cevabını verdiğini zevkle anlatırdı.

CaHıt Arf m bilimin önceliklıği konusunda en küçük bir

kuşkusu yoktu Kendisini en son gördüğümde de bizlere bu

konuda çok açık bir mesaj daha verdi. Bu mesaj to p lu m u m u Z '

da bilim dünyası dışında bulunanlar kadar ne yazık ki bilimci­

lerimi/m de pek çoğu tarafından tekrar tekrar işitilmesi gerekli

bir cağndır. Bu nedenle bu haftaki yazımı yalnızca o çağrıya

ayırmayı uygun buldum.

Türkiye Bilimler Akademisinin (TÜBA) İstanbul grubu­

nun toplantılarından bırındeydi. ITÜ'nün Maçka'daki sosyal

tesislerinde toplanmıştık. Yemekten once toplanan akademis­

yenler ar ısında heyecanlı bir tartışma başladı. Konu, sosyal bi­

limlerle doea bilimleri arasında bilimsel üretimin kişisel bazda

Ş ck il4 .c> rd l ‘ro< Ur A ı! <1910, Selanik -1997 , İstanbul). TÜ BİTA K /lifim t>r ıcKiıık dorgısı c 31 (1998), no. ile v ıtılcn Cahit Ari Anıtına b.r-lıklı ek t cm.

Page 39: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

karşılaştırılmasının nasıl yapılması gerektiği idi. Akademi'ye

uye seçerken hem konseyin hem de genel kurulun başına sil.

sık dert olan bu konu doğal olarak herkesin ilgisini çekiyordu.

Tartışmanın heyecanlı bir noktasında, daha once konuşmalara

hiç katılmamış olan Cahit Hoca' nın gür sesi birden bizleri ken­

dimize getirdi: "Yahu, burada biraz da bilim konuşalım!" Cahit

Hoca, bilim yapmak için kurulmuş Akademi'nın bilimsel prob­

lem çözümünden çok kendi iç organizasyonu halkındaki ko­

nulara vakit ayırmasına tahammül edememişti. Daha once dr

enzer davranışları nedeniyle onun "realist olmamat la", "ço

cuk gibi davranmakla", "ayakları yere basmamakla" suçlandı­

ğını duymuştum. Ancak Türk bilimi eğer bir gün gerçektc'iı

■unya çapında saygınlığa ulaşacaksa, bilimcilik oyunu olmak

tan 8erçekten bilim olacaksa, Cahit Arf gibi realist olma-

yan, Çocuk gibi davranan, ayaklan yere basmayan, bilim için

as as bağıran tutkunlara ihtiyacı olacaktır.

En r^a'1U k'raz da bilim konuşalım!" Konuşacağız aziz Cahit!

cuk Wln^an kazı arımız konuşacağız! Konuştukça da senin o ço

Rün ^ar teımız ruunu Şad edeceğiz. Belki, kim bilir, belki bir

İece * T ^ 1I7!I ve ilimcileri sana olan şükran borçlarını boy-

ruIT)0, ey0bİ,eceklerdir! Sana rahat uyuyabilirsin demek istiyo- / ama, bilmem ki, seni inandırabilir miyim?

Cahit’in Vasiyeti 37

Page 40: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

V

Büyük Coğrafî Keşifler Bitti mi?'*

Bugün birisine "Büyük Coğrafî Keşifler" hangileridir di­

ye sorarsanız pek değişik cevaplar alabilirsiniz. İyi ve Avrupa

tarzı klasik bir eğitim görmüş bir insan bunları 15. yüzyıl so­

nu ile 16. yüzyılda yapılan ve Afrika, Amerika ve Uzak Do-

ğu'yu AvrupalIlara tanıtan keşifler diye betimleyebilir. Pro­

fesyonel bir coğrafyacı size büyük coğrafî keşiflerin halk ara­

sında yukarıda anlatılan şekilde bilinen keşifler olduğunu,

ancak bunlara eski çağda yapılmış olanlarla, daha sonra 18.

yüzyıla kadar yapılanların da eklenmesi gerektiğini söyler-

Eğer Amerikan eğitimi görmüş sol politika sempatizanı birisi­

ne çatarsanız o da size coğrafî keşif kavramının zırva olduğu­

nu, sözde keşfedilen Afrika, Uzak Doğu ve Amerika gibi ycr"

lerin de keşfedildikleri" tarihlerde meskûn olduklarını ve bu

"keşif" masalının sömürgeci ekonomik düzenin bir u y d u r m a ­

sı olduğunu söyleyebilir. Ben bu yazımda büyük coğrafî ke­

şifleri profesyonel bir coğrafyacının anladığı şekilde ele alaca- ğım.

Büyük coğrafî keşiflerin ne zaman başladığını bilmek do­

ğal olarak mümkün değildir. Alman tarihçisi Richard Hennig Bilinmeyen Yerler adlı büyük eserinde ilk belgelenmiş c o ğ ra fî

keşif gezisi olarak Mısır Kraliçesi Haçepsut'un M.Ö. 1493/2

yıllarında efsanevi Punt ülkesine (bugünkü Somali) yaptığ1

geziyi anlatır. İlkçağ da coğrafî keşiflerde kuşkusuz Akdeniz

Page 41: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Büyük Coğrafî Keşifler B itti m i? 39

halkları en ön saftaydılar. Ortaçağ'da coğrafyanın liderliğ in i

Arapiar ve onlarla birlikte Müslüman kültür top lu luğuna ka­

tılan halklar üstlenmişler, bu şekilde Sibirya sınırına kadar

Asya, Afrika'nın kıyı bölgelerinin tamamı, H int Okyanusu'-

nun tamamı büyük bir hassasiyetle haritalanabilmiştir. Bu b il­

gilerin Bizans, Sicilya ve İspanya kanalıyla 11. yüzyıldan itiba­

ren tedricen batı Avrupa'ya geçmesi yaklaşık dört yüz yıllık

bir "kuluçka" döneminden sonra, Ceneviz ve Venedik gibi

Italyan cumhuriyetlerinin Doğu ile yapılan baharat alışverişi

tekelleri sayesinde hızla zenginleşmelerinin yarattığı bir refah

dönemiyle birleşince burada bir coğrafî bilgi patlamasına yol

açmıştır. Bunlara ilâveten, hümanizmin dirilttiği eski Yunan

bilgilen, fakat daha da önemlisi eski Yunan araştırıcı ruhu,

1 ilgili bazı İtalyan denizcilerin, denizaşırı ülkelerde zeng in lik

arayan İspanya ve Portekiz gibi ülkelerin hizmetine girerek

bilinmeyenlere uzanmalarına neden olmuştur. Bunların en

Meşhuru kuşkusuz insanlığa belgelenmiş ilk okyanus aşırı ke-

Şif gezisini hediye eden denizci/bilimci Kristof K o lom b'dur.

Kolomb, zamanının tüm coğrafya bilgilerini gözden geçirerek

sürekli batıya gidildiği takdirde kısa bir zamanda A sya 'n ın

r °gu kıyılarına varılabileceği tezim geliştirmişti. Bu varsayı­

mını sınamak için İspanya kralı ve kraliçesi kendisine pek k ı­

sıtlı bir imkân verdiler. Kumkapı'da eskiden çalışan kum ta­

kalarından daha küçük üç gemicıkle Atlas Okyanusu nu ge-

Çen bu bilgili ve kahraman adam insanlığa o zam ana kadar

hiçbir zaman hissedemediği bir kendine güven hissi verdi:

Yalnızca bilime güvenerek kendini bilinmeyenin içine atan

Kolomb, varsayımının yanlış o lduğunu öğrenemeden ö ld ü ,

ama yeni bir dünya keşfederek büyük bir zafer kazanm ıştı ve

peşinden sayısız kâşifi ve bilimciyi sürükledi. O nun iz inden

gidenler yeni yöntemler de geliştirerek üç yüzyıl gibi kısa bir

zamanda kutuplar hariç dünyanın tüm denizlerini haritaladı-

lar, tüm kıtalarını birbirlerine bağladılar, kendi ülkelerini zen ­

ginliklere boğdular ve sık sık iddia edilenin tersine, g ittik leri

yerlerdeki halklara da uygarlık götürerek tüm insanlığın bile i ve refalı düzeyini yükselttiler. o

Page 42: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

40 Zümrücnfıme

Büyük coğrafî keşiflerin günümüzde sona erdiği, dünya­

da keşfedilecek yer kalmadığı bugün yaygın bir kanıdır. An­

cak büyük coğrafî keşiflerin günümüzdeki en önemli hedefi

Güneş Sistemi içindeki gezegenlerdir. İnsanlık bu yeni cephe­

de kendi geleceğini aramakta, Güneş Sistemi'nin iskânını düş­

lemektedir. Bu müstakbel sömürgelerde dünyayı zenginleşti­

recek kaynakların olduğu kesindir. Bugün bilimin insanlığı fe­

lakete sürüklediğini iddia eden bilgisiz ve düşüncesiz kişiler,

coğrafî keşiflerin uzandığı bu yeni âlemin insanlığın müstak­

bel yuvası olacağının farkında değildirler. Kristof Kolomb'un

12 Ekim 1492 sabahı (.uanalıanı adasına çıkışı nasıl insanlığa

yepyeni bir gelişme basamağı sunduysa, Neil A r m s t r o n g 'u n

'I 'emmuz 1969 günü Aydaki Sükûnetler Denizi'ne ayak

basması da benzer bir gelişme sıçramasının müjdecisiydi. Bir-

Şcl.ıl i A 12 Ekim 1-192. Kristof Kulomb ymundakileıle birlikte yerlilerin Cu.ıııalıani ndııu

verdıl 'on ad<ıy<ı ayak basarak yalnızca yeni bir kara parçası keşfetmiş olmakla kalmıyor, son

buzul çagmın sona ermesinden ı* y hemen 10.000 yıldır birbiri eriyle hiç teması olmamış

iki ınsaıı topluluğunu «i ı 1 "■■■un ■ l'i Kültürel farklılıklar ve çevre koşullarının

yaşam üzerine y«ıpiigi etki 1 onu I bilgisizlik bu ilk temasın çok acı bazı sonuçlar

« ıırm.v.nı.ı neden tltıı.ıl l.« beraber, uygarlık buyiik coğrafî keşifler sayesinde tum insanlığın

m.ılı «ılı m i-*, her köşesine uzanabılmiştir.

Page 43: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Büyük Coğrafî Keşifler Bitti mi? 41

Şekil 5. B. 21 Temmuz 1969.

Amerika Birleşik Devletleri bayrağı

yanında Apollo 11 astronotu, Bu an

astronotun yaptığı, kendisinden 477

yıl önce Kolomb'un yaptığından hiç

farklı değildir. Her ikisi de uygar

dünya için o ana kadar bilinmeyen

bir diyara, uygar dünyada yaşayan­

ların çabalarının ortak sonucu

olarak -ellerinde kim in bayrağı

olursa olsun- gene uygar dünya

adına ilk adımları atmışlardır. Ay'a

ilk ayak basan Neil Armstrong da,

kendisiyle Ay'a inişten sonra

konuşan devrin ABD Başkanı

Richard Nixon da bu ilk Dünya-Ay

konuşmasında bunun böyle

olduğunun altını çizmişlerdir. Nasıl

ki Kolomb'un zaferinde Yunan,

Roma ve Arap coğrafyacılarının,

Venedikli Marco Polo'nun,

Floransalı Toscanelli'nin,

CompiĞgneli Pierre d 'A illy 'n in payı

varsa, Armstrong'unki de Ingiliz

Nevvton, Amerikalı Goddard,

Alman Oberth ve von Braun ve

daha niceleri tarafından

paylaşılıyordu. Bugün insan

uygarlığı büyük bir heyecan ve

şevkle uzayın sonsuz derinliklerine

uzanmakta, bügisini ve o bilgiye

dayanan güvenini geliştirmeye

çalışmaktadır (bkz. Şekil 6).

Page 44: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

birinden neredeyse 500 yıl uzak bu her iki olayda da, ne acıdır ki, çocuklarına ne o zaman ne de şimdi doğru dürüst bir coğ­rafya eğitimi ve anlayışı verebilen Türkiye'nin katkısı veya

herhangi bir şekilde katılımı yoktu!

^ Zümrütnâme

.uDnıtf.» »U* 1°°°

AOOMEHHD PBOOBAM

ŞeUil f NASA Danışma

K o n se y i ta r a f ın d a n 1986

y ıl ın d a y a y ım la r m ış b ir

rapor: 2oon Yılı ve öteni

İçii»ı Gezegen Keşifleri

R a p o r , çekirdek p ro g ra m

vg ö z e li ile g e n iş le t ilm iş

b ir p r o g r a m d a n o lu ş m a k

ta d ır B u r a p o rd a te k lif

edilenlerin bir kısmı

ge rçek le şm iş , b ir k ısm ı da

ge rçek leşm ek ü ze red ir

Page 45: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

VI

Üstünlük Merkezleri ve Araştırma Grupları16

I urkiye boyutlarında ve nüfusunda bir ülke eğer uzun bir bilim geleneği geçmişine sahip değilse, bilimde üstün başarıya

ulaşması son derece zordur. Bilimde üstün başarı her şeyden ön­

ce üstün nitelikli bir altyapı ister: Zengin koleksiyonlara sahip ve

dünya ile bağlantıları güçlü kütüphaneler, günün ihtiyaçlarına

uygun araştırma mekânları, araç ve gereç, bunları gelişen gerek­

sinimlere göre hızla yenileyebilecek bürokratik yapı ve bütçeler,

dünya ile kolay entegre olmayı sağlayacak seyahat, telefon,

elektronik posta, elektronik konferans imkânları, bilimcileri ve

kütüphaneleri besleyecek uzman kitapçılar, bilimsel âlet edevat

satanlar ve bunların işlerini kolaylaştıracak gümrük mevzuatı ve

nihayet fikirlerin kolayca doğup pişeceği bir ortamın oluşabilme­

si için yeter sayıda birbiri ile sürekli temasta ve iyi beslenen bir

bilimciler nüfusu. Türkiye'nin bunu 70 küsur üniversitesinin ve

diğer bazı resmî ve özel araştırma kurumunun hepsinde derhal

gerçekleştirmesini beklemek hayalin de ötesinde, düpedüz akıl­sızlıktır. Bunun görünen bir istikbâlde olabileceğini söyleyen ya

ahmak ya yalancıdır. Bunu dünyanın en zengin devleti ABD bile

gerçekleştirememektedir. O halde Türkiye ne yapmalıdır?

Bilimsel araştırma ve bunun yönetimi işinden bir nebze an­layan pek çok bilgili ve akıllı kişinin bugüne kadar defaatla

yazdığı ve söylediği gibi, Türkiye, olan azıcık bilimsel gücünü

mümkün olduğu kadar az yere teksif etmelidir. Bu yerler, ola­

bildiğince, pek çok altyapı sorununu zaten halletmiş, diğer so-

Page 46: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

4 4 Z ü m rü tn â m e

run ları da m in im u m a in d irm iş yerler o lm alıd ır. Kısacası, Ang­

losakson â lem inde centres of excellenct (ü s tün lü k merkezleri) di­

ye b ilinen , ancak A lm an la r ın çok daha önce Einstein'ı da kad­

rosunda b a rınd ırm ış o lan Kaiser VVilhelm Enstitüleri ile mode­

lin i ortaya koyduk la r ı yerler gerekm ekted ir Türkiye'ye. Burala­

rın nerelerde o lab ileceğin i b ir başka yaz ım a bırakacağım . Bura­

da ü s tü n lü k m erkezle rin in b ir dezavanta jına d ikkat çekerek bu

dezavanta jın nasıl bertaraf ed ileb ileceğin i an latm ak istiyorum.

Ü s tün lük m erkezleri (üniversiteler, enstitüler, araştırma

merkezleri veya b irim leri) araştırm a g rup la r ından oluşurlar.

A raştırm a g rup ları b ir k o n u n u n değ il, b ir prob lem in etrafında

o prob lem i çözm ek için çalışan b ilim c ilerden oluşur. Bu kişiler

genellikle çok değ iş ik a lan larda u zm an laşm ış , çok değişik ka­

rakterde bireylerdir. Yaygın o larak en kaliteli araştırma grupla­rı, üyeleri b irb ir inden en farklı k işilerden oluşanlard ır. A ncak

bu çeşitliliğ in bir sonucu, araştırm a g rup la r ın ın kısa öm ürlü ol­masıdır. Genellik le üs tünde çalışılan prob lem çözü lünce , hatta bundan bile önce, iş belli b ir safhaya geld i m i g rup dağılır, en az ından bazı üyeler g rup tan ayrılırlar.

Ü stün lük merkezi eğer katı b ir iç yapıya sahipse, erupların u akıcılığına izin veremez ve zam anla iç sürtüşmeler, gereksiz

mücadeleler, çekişmeler başlar ve çok kısa bir zam anda merkez ?a ışarnaz hale gelir. Türk üniversitelerinin güncel prob lem lerin ­

i n n dur. Araştırma grupların ın öm ürlerin in ortalama bir­

an en ' on-onbeş yıl olabileceği hesaplanarak kurulan

ım kS. y;?,Pni nU V k ° nuc*an Ç°k probleme dön ük çalışmaya

nin İci„iU»en If kahcl idarî bölüm lerden çok bilirnci-

b C t t îS S î î T “n bir ştma' knk>mk>~ bölünmu*a n s tın n .l~ m , 1/:ln vermeyecek bir torba bütçe,veren (nnXw f T iy‘ * rte9t,rmeyen, profesyonel idarecilere yer eren (ancak fazla otorite tanımayan) ve idari kadronun her

adımda danışmak zorunda olacağı bilimciler arasındaki rütbelen- meyı yalnızca ve yalnızca b ilim de faziletin ta y in ettiği bir h iy e r a r ­

şi, sanırım Türkiye'deki bilimsel bir üstün lük merkezi için en ide­al şartları oluşturmanın başlangıç koşulları olarak alınabilir Bu

merkezin tüm çalışanlarının şim diki devlet m em uru kanununun dışında tutulması, merkezin başarısı için vazgeçilmez bir şarttır

Page 47: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

VII

Neırtorı, Goethe ve Sosyal Bilimler17

1 -edenlerde bir toplantı için Zürih'teyken, toplantı aralıkla­

rında mutadım olduğu üzere sahhaf dükkânlarını dolaştım. Bu

dükk-'mların birinde meşhur fizikçi VVerner Heisenberg'in

Wandl imgen m den Grundlagen der Natunvissenschaft (Doğa Bili­

minin Temellerindeki Değişimler) adlı eserinin 8 . baskısını bul­

dum lîır haftalık bir seyahatte kolayca okunabilecek boyutta

ol ,n 1 u eseri satın aldım ve İstanbul'a gelmeden okudum.

1 n*l ■ üzerimde büyük bir etki yaptı. Heisenberg bu kitaba

aldığı birçok makalesinde doğa bilimlerinin giderek soyutlaşan

'»'■-İliğine dikkat çekiyor, "Doğayı daha iyi anlamak için çaba­

ladıkça onun somut yanlarından da hızla kopmak zorunda ka-

!■> ■ uz diyordu. Genelin anlaşılması, özel bilgiden feragat et­

mekle mümkün olabiliyordu Heisenberg'e göre. Özel bilgi ise

el tek toplandığı sürece kendi başına genel bir bilgiye götür­

müyordu insanı.Heisenberg bu ikiliğe örnek olarak Goethe'nin Nevvton'un

optik teorisine karşı geliştirdiği renk teorisini veriyordu. Bilin­

diği gibi Nevvton beyaz ışığın değişik dalgaboylarına sahip ye­

di renkten oluştuğunu iddia etmişti. Goethe'ye göre ise bu, do­

ğaya bir aletle (cam prizma) müdahale sonucu elde edilen sunî

bir sonuçtu. Goethe beyaz ışığın insanın algıladığı şekilde ince­

lenmesi ve temel olay (Urphanomen) kabul edilmesi gerektiği

fikrindeydi. Goethe ışığı "anlamak" iddiasındaydı, Nevvton ise

ışığın tüm özelliklerinin önceden kestirilebilecek olaylara bölii-

Page 48: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

4 6 Züm rü tnâm e

Ş e k il 7. S ir Isaac N ew to n (1642-1727).

C harles Jervas'ın tuv a l üzerine

yağ lıb o ya tab losu . 1717 y ılın d a Sir

Isaac ta ra fından 1703'ten beri

b aşk an lığ ın ı y apm ak ta o ld u ğ u Royal

Society 'ye hed iye ed ilm iştir.

n e re k in s a n la r c a k u l la n ı la b i l i r b ir n e s n e o lm a s ın ı s a ğ la '

m ış t r B u G o e th e 'y e g ö re , d ü r ü s t b ir y a k la ş ım d e ğ i ld i . Iş ık , ış ık o la r a k a n la ş ı lm a l ıy d ı .

KI . ^ e^ en^ er8' k itab ındak i b ir m akalesinde , "İnsan Goethe'ye

,• .. ,L|,Ki için değil, itirazını sonuna kadar götür-

tand-in k >n^ " G o e th e , N e w to n 'u n t ü m te o r i le r in in şey ' t a n d a n t ü r e d iğ in i s ö y le m e l iy d i" d iy o r .

Dilthev'ın ° ~ X n H 'e ; ^ antik tanhçilerm, özellikle Wilhelm

ran,, akhm , K-l,„ r!, bU'a" V" s“ h‘ " (anlamak) k e ­

çiler bir olay, "olduüu*»bl~ ™ von.Rankf den beri sosyal tanh- sarabilmek çin tariht.- rol I Z “e^ .as ,nd ,d ,rU r Bunu ba- rektiğıni iHH,n wl,.rı. , a , yan klŞIler'n 'anlaşılması" ge-m ılfb n " r, l- j u aynen Goethe gibi bu "anlaşıl"maktan neyin kastedildiğini, bizlerden önce meydana eelmişolan ve izlerim ancak bölük pörçük bulabildiğim iz o lay la rd a

rol almış kişileri, onların somut izlerini belirli bir soyut m o d e l

çerçevesinde incelemeden nasıl anlayabileceğimizi bir türlü söylemezler. Tarihçilik adeta sihirli bir iş olup çıkar.

I3u durum un yarattığı çaresizliktir ki, kanaatimce, tarihte

Page 49: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Newton, Goethe ve Sosyal Bilimler 47

Şekil 8. Johann VVolfgang von

Goethe (1749-1832). George Dawe

tarafından 1819'da yapılan bu

yağlıboya tablo VVeimer'daki Goethe

Ulusal Müzesi'ndedir.

- el üretmeyi tasvip edilmeyen bir iş haline getirerek mikro-

1 m°dasıyla tarih bilimini bir veri tufanına boğdurmak üze- - -lr- I lalbuki sosyal bilimleri yalnızca deney imkânının kısıtlı

n,ası doğa bilimlerinden ayırır. Bunun dışında, herhangi bir

lr>celemede doğa bilimlerinin akılcı yolunu terk etmek, insanın

1 aşılmasına doğanın diğer öğelerinin anlaşılmasına gidenden

alla başka bir yol olduğunu sanmak, sosyal bilimleri Goet-

le nın renk teorisinin uğradığı hezimete mahkûm eder.Tek tek özellerin birikmesi bilim değil, bilgi yığını oluştu­

rur. Bilgi yığınından bilim in kendiliğinden çıktığı ise görülme­miştir.

Page 50: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Hasan-Âli Yücel Yılı BitmesinZ18

VIII

U N E SC O 1997 yılını büyük Türk aydını ve eğitimcisi Ha­

san-Âli Yücel'i anma yılı olarak ilan etmişti. Geçen yıl hepimiz

Türk aydın lanm asın ın Atatürk'ten sonraki bu en büyük mima­

rın ı b ir defa daha andık ve gördük ki, bugünkü karanlık sema­

m ızd an Ata n ınkinden sonra sızan en güçlü ve ferahlatıcı ışıl*

onunk id ir. Aşağıya bu ışığın birkaç ışınını aldım: Ümit ederim

ki I lasan-Âli Yücel yılı bitmesin, onu bir daha unutmayalım,

onun büyük Atatürk'ünkilere paralel uzanan ve bizleri uygar

insanlığa davet eden ışık huzmelerini artık milletçe izlemeye başlayalım :

Cum huriyet, lâiklik ilkesiyle milletimizin ana meselelerini

ta* ıat üstü görüşten alıp tabiat içi anlayışa getirerek cem iyet

hayatım ızda kesin, verimli bir değişme yaptı... Bugün artık ne

1 1 iy ° rsak' m usPet bilgiden ne istiyorsak, deneyli teknikten çiğ­niyoruz. Bilim in ve tekniğin sustuğu yerden sonradır ki, fixi~

gm ötesine aşıyoruz. Ancak bu alan, tek insanla, tek tanrının

Jir eştiği yerdir. Tek için, kendi varlığında her türlü inanış ve anlayış, bu birleşmede tam serbesttir."

"H ususî itikatlar bir vicdan meselesi olduğuna göre haya­

tın yaratıcılığı içinde serbest ve tabiî bir tarzda olgunlaşan fer­

d in vicdanını muayyen bir dinî inanç şekline uydurmak devle­tin işi değildir."

"Her ilerleme, hiç kimse tereddüt etmemelidir ki, pozitif

b ilim in ışıkları altında olmaktadır. Tarih içinde, Avrupa Röne-

Page 51: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Hasan-Âli Yücel Y ıl ı B itm esin ! 49

sansı'ndan sonraki asırlarda ilerleyen milletlere ayak uydurm a­

da zaman kaybetmiş bir m illet olarak biz, aradaki açığı kapat­

maya mecburuz."

"Medeni bir kütle olarak geçmiş yakın devirlerim izde gör­

düğüm üz en fena alışkanlık yalnız zekâya güvenm ek, yaln ız

sağduyularla yeterlenmek ve deneme esasını kabule yanaşm a­

yan vehimlerle millet hayatında gölge oyunları oynatmaktır.

Pozitif bilim, gün lük hayata girmedikçe, cemiyetin işleri, o işle­

ri bilenlerin toplu fikirlerine dayanm adıkça, hayat, fakir realite­

ler halinde kalmaya m ahkûm dur. O nun için, insan zekâsına en

geniş uçma ve yükselme im kânın ı veren pozitif b ilim , m em le­

ketimizin hayat desteklerinden biri olacaktır."

"Hakikat, ideal sayılmaya değer en nurlu bir amaçtır. Sa­

adetinizi, ona yaklaşmakta bu lunuz , genç arkadaşlarım ."

"Cumhuriyet devrinde orta tahsil müesseselerim izin hedef

Ş < ? k i l 9 Hasan-Âli Y üce l (Ön p la n d a en sağda , bnderr b ıy ık lı) H ü se y in R a h m i G ü r p ın a r 'ın k o lu ­

na g irm iş , O da Peyam i S a fa 'n ııı e lin d e n tu tm u ş , 6 Şub«ıt 1943'te, ilk im za s ın ı en a z e lli y ıl once

Iıirfe bas ın ına verm iş u lan y a za r la r iç in M illî E ğ it im B akan lığ ı'n en d ü z e n le n e n "M u h a r r ir le r

Jüb ile s i"ne g iderlerken . O g iin b ak an o la n H asan-Â li Yüce l, to p la n tıy a g e len pek çok yaşlı

yazarı b izza t karş ılam ış , o n la ra ilt ifa t etm işti

Page 52: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

50 Ziimrütnâme

bildiği ana prensiplerden biri de müspet ilimdir. Hâdiseleri ol­

duğu gibi görmek, onlara hiçbir mistik ve metafizik mülâhaza

karıştırmaksızın kanunlara yükselmek, öğretimde esaslı gaye­

lerimizden biridir. Bununla gençler, tecrübe ve müşahadeye

alıştırılıyor ve boylere dünyevi bir terbiye ve telâkki ile kâinata

bakabilmek melekesini kazanmış oluyorlar. Denemeden inan­

mak, indî mütealarla hayat ve dünyayı görmek sakim usulün­

den kurtuluyorlar Böylece yarınki Cumhuriyet eliti, hem va­

tansever, hem insaniyet dostu, hem ilim sahibi olmuş bir şekil­

de yetişecektir. Yeni programlar ve onun esas hedefleri hulâsa

olarak ^unlardır."

"Yüzü geriye dönük olanlar elbette rahatsızlık duyacaklar­

dır Hayvanına ters binmiş bir yolcu gibi bunların başı döner,

genden uzaklaştıkça eşyayı küçülmeye başlar görürler; sıkıntı­

dadırlar, ıstıraptadırlar ve bazen bunda samimidirler de ... Yü­

zü istikbale dönükler, uzakta küçücük gördükleri ideallerim

ona yaklaşmak için sarf ettik’eri emekle her zaman büyümekte

görürler; onu, daima daha aydın, daha canlı bulurlar. Onun

için iyimserdirler, bahtiyardırlar, hayatları daima verimli olur.

Yürürler ve beraberlerinde başkalarını da yürütürler. Yeni in­

anlar, kendi yarattıkları tanrıların insanlarıdırlar. Bu türlü ide­

allerin doğduğunu duyanlaradır ki, kahraman diyoruz. Onlar

yeni hayata acıkmış yoldaşlarına göğüslerini yarıp kendi elle­

riyle ılık kanlan dolu yüreklerini yiyecek diye verebilenlerdir.

Fedakâr olmadıkça, özgeci olmadıkça bu sırra ermeye, bu mer­

tebeye yücelmeye yol yoktur "

Page 53: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

IX

Bilim ve Din: Çin'de Cizvit Deneyi19

Bilimle dinin işbirliği, hiçbir yer ve dönemde 17. yüzyılda

Çin'de Cizvit tarikatının misyonlarında olduğu kadar içten ve ve­

rimli olmamıştır. Güney Çin'de Guangdong eyaletinin o zamanki

başkenti Zhaoqing'de 1582 yılında ilk defa küçük bir kilise ile işe

başlayan Peder Matteo Ricci (1552-1610) uzun, yorucu ve tehlikeli

uğraşlar sonucu 1601 yılında nihayet Ming Hanedanı'nın 14. im­

paratoru olan VVanli imparatoruna (1563-1620) hediyeler sunarak

Pekin'de Cizvit misyonuna kalıcı bir konak sağlayabildi. Daha

Zhaoqing'deyken Ricci, kültürlerinin eskiliği ve ihtişamıyla mağ­

rur olan Çinlileri Batı uygarlığının bilimiyle etkilemeyi kafasına

koymuştu. Orada kendilerine türlü güçlükler çıkaran mandarine

meşhur kartograf Abraham Ortelius'un (1527-1598) dünya harita­

sını gösterdi. Böyle bir haritayı hayatında ilk defa gören Çinli me­

mur, Ricci'ye niçin Merkezi Ülke'nin (Çin'in Çince adı: Zhonghua)

dünyanın ortasında olmadığını sordu. Ricci haritanın bir küre yü­

zeyinin düzlem üzerindeki projeksiyonu olduğunu anlattı. Çinli

bu haritadan bir tane kendisine Çin karakterleri ile yapmasını is­

tedi. Ricci mandarinin ricasını yerine getirdi, ama bu sefer orta

meridiyeni Çin'den seçerek Çin'i haritanın ortasına yerleştirdi.

İmparatora giden hediyeler arasında dinsel eşya yanında

Ortelius'un Theatrum Orbis Terrarunı adlı atlası, muhtelif saatler,

iki cam prizma, sekiz ayna ve çeşitli boyutlarda şişeler de var­

dı. Hediyeler, hele Çin'de daha önce görülmemiş saatler ve at­

las imparatoru pek memnun etmişti. Ricci Pekin'de kendisine

Page 54: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

5 2 Zümrütnâme

verilen m ekânda derhal faaliyete başladı: d in propagandası ve b ilim eğ it im i kol kola g id iyordu . R icci'nin Ç in 'de yazdığı 19 ki­

tab ın d o k u zu m atem atik , coğrafya ve astronomi üzerineydi.

R icci'den sonra Pekin'e gelen Peder Johann Adam Schall

von Bell (1592-166fS) hatırı sayılır bir astronom ve m atem atik­

ç iyd i. Ç in li yöneticilere Ç in 'dek i Budist ve Müslüman astro­

no m la r ın yöntem lerin in batalı o ld uğunu ispat ederek büyük

otorite kazand ı, Ç in 'in Astronomi Bitrosu'nun (chin tien chien)

ü ye liğ in e kabul ed ild i, hanedan değişikliğine rağmen manda­

rın rütbesine kadar yükseld i, b ir yabancının hayal dahi edeme­

yeceği b üy ü k nişan ve rütbelerle donatıld ı. Schall'in halefi Bel­çikalı Peder Ferdinand Verbiest (1623-1688) imparatorun otori­

tesini temsil eden takv im in yanlış hesaplandığına işaret etti ve

takv im in top latılm asın ı sağlayarak Ç in 'de o güne kadar görül­

m em iş b ir otorite kazandı. Q in g hanedanından aydın Kang Xi

im para to runun (1654-1722) desteği ile ilk defa modern yöntem­lerle Ç in in jeodezisi yap ıld ı, meşhur C izv it Atlası y a y ı m l a n d ı

(1737) y

M I t J . <,.11 ılı<kı (.t/.v ıl d e n e y in in b .ıy ııu ıın ırl.trı; w>lıi.ın ■, - Pcclcr M .ıiivo R ic ıı (6 Ek im 12. M .K i n l . ı ll.tly.t H W->yı 1610,1*^1 m «di l.ı M a lou). Pcd rr Johann A danı

S c h a ll v o ıı B ell (1 M a yıs 1592, K ü ln , A lm a n İm p arato rlu ğu 15 A ğu sto s 1666. P o k ın .Ç in ; Ç ince ad ı T 'a n g Jo -W ang), P eder Ferd in a n d Verbiest (9 Ek im 1623, Pitthem , İspanyol H ollandası. ş im d i B e lç ika 23 O c a k 1688, Pekin , Ç in ; Ç in c e adı N a n H uai-Jen). Peder J B. D\ı H .ılde»n i 7 36 'clii y a y ım la n a n Ut eri}flimi Gcugraphujııe, HistarUjuc, ChronoIogiqttc, Pulitûjuc. et I ,/ıy.n|Hı‘ ıfc J fcnifiirc tie İn Clıine ct ılc İn Ttirfnrie Chiııaise a d lı dört c ilt lik b ü y ü k eserinin 3 cild inden (Ç in ce

ç c v ir iy a z ı VVade-Giles sistem in e fcöre).

Page 55: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Bütün bu bilimsel faaliyet yanında Hıristiyanlık propagan­

dası da yavaş fakat emin adımlarla ilerliyordu. Bizznt impara­

tor ailesinden dine kazanılanlar vardı. Ancak tam Cizvitler

Çin'de zafere ulaşacakken, birden yıllardır gizli gizli Papalık ile

sürdürülen savaş su üstüne çıktı: Dominikan ve Fransikan mis­

yonerleri, Cizvitleri Çinlilerin putperest âdetlerine göz yum­

mak, hatta bunları Hıristiyan tapınımıyia karıştırmaya izin ver­

mek suçuyla, yani küfre hoşgörü ile itham ediyorlardı Cizvit

misyonerleri ise, Çinlilerin kendi atalarına ve Konfüçyüs'e duy-

Bilim ve Din: Çin'de Cizvit Deneyi 53

Şekil 11. Kang Xi imparatoru (1645 1722). Bu resim Peder Du Halde'ın Şekil 10 da bahsedilen

eserirıin T. çild ir d endir

dukları saygının bir tapınma değil, bir anmadan ibaret olduğu­nu savunuyorlardı. Aslında Cizvitler de yaptıklarının tam doğ­ru olmadığını biliyorlardı. Bu yüzden dinden çok bilim yoluyla gönülleri fethe yeltenmişlerdi. Ümitleri Hıristiyanlığın, bilimin

peşinden kendini hissettirmeden Çin'e sızmasıydı. Ama Papa­lık, dine akıldan sonra yer veren bu yöntemi tasdik edemezdi.

Cizvitler birkaç defa sertçe uyarıldılar. Ama iki yüzyıldır ektik­leri hasadı almadan toprağı çevirmeye Cizvitlerin gönülleri el

vermedi. Sonuçta, Cizvit Cemiyeti 1773'te kapatıldı ve yasaklan­dı. Çin'deki büyük başarı vaat eden misyon parça parça oldu

ve Hıristiyanlık Çin'e bir daha giremedi. Cizvitlerin, her gördü­ğünü sorgulayan, her doğruyu edinen ve her adımda yeni gö­

rüş üreten bilimle, kendi dışındaki doğrulara ve yanlışlara bak-

Page 56: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

madan önceden saptanmış belirJi kalıplar içinde kalmak zorun­

da olan dini harmanlayarak din ve kültür propagandasında ve

eğitiminde kullanma deneyleri, tüm bilimsel ihtişamına rağ­

men, geçmişteki pek çok benzen gibi, hem savunulan din, hem

bilim, hem de uluslararası ilişkiler açısından feci bir trajediyle noktalandı.

54 Zümriirnâme

Page 57: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

X

Tiyatro'nurı Hegel'i20

Bu başlık benim değil. Edebiyat uzmanı olmadığım için,

20. yüzyılın en çok tartışılan, kendisi hakkındaki görüşlerin ona

adeta tapanlarla ondan nefret edenler arasında kutuplaştığı Al­

man şairi ve tiyatro yazarı Eugen Berthold Friedrich Brecht'in

(Bertolt veya Bert Brecht) doğumunun 100. yılı nedeniyle yaza­

cağım eleştirel bir yazının başlığını kendim atmaya cesaret ede­medim Buna karşılık bir Brecht uzmanının, T. Hürlimann'ın,

kendi amacıma en uygun bulduğum bir başlığını aldım21. He- gel ve Brecht! Bu iki ismi bir köşede tartışıp karşılaştırmak ne

mümkün? Onun için derhal sadede gelmeliyim.Bilindiği gibi Brecht, bilhassa Kari Korsch'un yanındaki

etütlerinden sonra tiyatroda politik bir tutuma yönelmiş, "bi­limsel çağın tiyatrosu"nun temsilcisi olarak giderek artan doz­da, ilk şekli daha 1918'de kaleme alınan Baal'de bile karşımıza Çıkan "soğuk", bir yoruma göre "nesnel" eserler vermiş bir edebiyatçı, bir toplum eleştirmeni olarak görülmüştür. Şiirlerin­de dahi lirizmi adeta yeniden tanımlamış, kahramanlara ve öz­nel öğelere değil, nesnel düşüncelerle toplumsal, gerçekçi me­sajlara yer vermiş bir şair olarak betimlenegelmiştir. Ancak son yıllarda giderek artan Brecht eleştirisi, felsefede Hegel'inkine benzer bir çizgi boyunca, onun ne sanıldığı kadar nesnel, ne de iddia edildiği gibi bilimsel çağın temel öğesi olan bilimin ger­çekten etkisinde olduğunu belgelemeye başlamıştır.

Benim Brecht ile karşılaşmam Robert Kolej yıllarıma rast-

Page 58: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

56 £ iim riiınâm e

S ek il 12 E ug en B ertho ld

Friedrich B ıc c ^ l in

1£Î56) 1 <33 1 y ılın d a B erlin 'de

Paul H a m a n n tnraf«ndan

çek ilm iş b ir resm i.

lar. O yıllarda tiyatro ku lübü Brecht'in Galile'sini sahneye koy­

muş, büyük bilimciyi daha sonra şöhretli bir tarihçi olan Cemal

Kafadar oynamıştı. Galile'y i okurken ben o zamanlar ister iste­

mez Brecht'in piyesinde alaya aldığı Galile 'n in karşıtlarına da

—kendi tüm eğilim lerime rağmen- sempati duym aktan kendimi

alamamıştım . Bu durum un Brecht tarafından planlanm ış o ldu­ğunu çok sonradan öğrendim . Galile yazılırken Hiroşima'ya atı­lan ilk atom bombası Brecht'i korkutmuş, bilime kuşkuyla bak­

masına neden olmuştu. Brecht'in bu tutum u daha sonra arala­rında bilim düşm anı felsefeci, bir zamanların tiyatrocusu Pauî Feyerabend de olan pek çoklarını etkiledi. Brecht merakım beni onun diğer eserlerini de okumaya ve seyretmeye itince, Brecht in gerçeği eleştirel bir tutum la arayan toplumsal bir göz­lemci değil, inancını eleştiriye taham m ülsüz bir tutum la haykı­

ran bir yazar o lduğunu gördüm . 1930'da yazdığı Önlem adlı

eserinde Brecht, partiye kendi eleştirel süzgecini ortadan kaldı­racak derecede inanmayan genci ölüm e m ahkûm etmeyi savu­

nacak kadar bağnaz; Stalin'in katliamlarını bilmesine rağmen, edıtoru Klaus-Detlef MülleKin yakınlarda vurgulad ığı gibi, Sovyetler Birliği'nin "tarihsel m isyonu" nedeniyle "Büyük Ö n ­

d e re sadakat gösterilmesi gerektiğini 1950'lerde iddia edecek derecede de imanlıdır. Bu tutumda adeta Prusya mutlakiyetini yasallaştırmak için felsefe yapan Hegel'in yansımasını görürüz.

Ancak aynı "inançlı" Brecht, eserlerinde John Fuegi'nin ge­çen yıl yayımlanan kitabında22 belgelediği gibi Elisabeth Ha- uptmann, Margarete Steffins, Ruth Berlau ve daha pek çok sev­

Page 59: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

gilisinin ürünlerini onların adlarını anmadan veya telif hakla­

rından onlara tek kuruş vermeden kullanacak kadar da dürüst­

lükten taviz verebilmektedir.

Bütün bunlardan benim yıllardır varlığından şüphelendi­

ğim bambaşka bir Brecht manzarası çıkmaktadır tamamen öz­

nel, içe dönük nedenlerle oluşturulmuş eleştiriye kapalı inanç­

ların güdümünde, bir zamanlar Hegel'in dediği gibi kendi ya­

rattığının "kendisini nesnel olarak yaratan bir nihaî amacı" ol­

duğu konusunda tereddütü olmayan, "amaç aracı belirler" eği­

liminde bir politik düşünür ve kişisel reklamına düşkün bir ya­

zar. Bu özelliklere sahip bir insan, ne olursa olsun, ne bilimin,

ne de onu temel alan bilim çağının yazarı, şairi veya tiyatrocu­

su olabilir. Gerçeği aramak yerine ona sahip olduğu imanında

olan kişiler, doğal olarak "gerçeğin" her tutum ve davranışı

haklı çıkaracağı kanısında olurlar. Halbuki evrensel gerçeğin

veya gerçeklerin keşfedilmiş olduğu iddiası gayri bilimseldir.

Bilimsel düşünen insanlar, jeolog Charles Lyell veya fizikçi Ric-

hard Feynman gibi edebiyat yaptıkları zaman da, biyolog Jac-

ques Monod veya matematikçi Henri Poincare gibi felsefe yap­

tıkları zaman da, ne nesnellikten ne de dürüstlükten ayrılabil­

mişlerdir. Bilimsel düşünce, yalnız bilim için değil, tüm yaşam

ve uygarlık için asla vazgeçilmemesi gereken bir temeldir. Ama

Brecht'in 1923'te dediği gibi "şairler hep insanın kafasında can­

landırdığından başkadırlar."

Tiyacro’nun Hegel’i 57

Page 60: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XI

Zümrütten Akis Konusu

Bu köşe CBTde yayımlanmaya başladığından beri "Züm­rütten Akisler" ibaresinin nereden geldiği konusunda birçok

soru ile karşılaştım. Hatta bir meslektaşım "bunu İslamcı bir işaret sanan bile var" dedi! Bu merakları tatmin için ben de zümrütten akisleri niçin köşeme isim olarak seçtiğimi an latm a­

ya karar verdim.Önce bu köşenin oluşturulmasını benden isteyen Orhan

Bursalı'nın bana verdiği görevi söyleyeyim: "Bu köşede bilimin her konusunda ilginç ve öğretici bulduğun şeyleri okur ile pay­laşmak!" Görev bu şekilde yöneltilince, ben de Orhan'a bütün bilim tayfma birden bakmanın gözlerimi kamaştıracağını, bu­nun benim yetenek ve bilgimi çok aşan bir iş olduğu gerekçe­siyle itiraz ettim. Orhan her zamanki inanç ve cömertliği ile: "Sen yaparsın" dedi; "ama önce köşene bir ad bul." Ben de "Pe­ki" dedim. "O zaman tüm bilim tayfını bir zümrüt ayna i ç i n d e

seyretmek zorundayım ki, ışık zenginliği benim ancak belirli bir ışık gücüne dayanabilecek olan gözlerimi rahatsız etmesin.' Orhan, bu zümrüt ayna lafının nereden çıktığını sordu. Ben de anlattım.

Konu M.S. 1. yüzyılda meşhur Doğa Tarihi (Historia Natııra- lis; bu adı belki de historia kelimesinin orijinal anlamına göre

Doğu Araştırmaları olarak tercüme etmek daha doğru olacaktır)

kitabını yazan Romalı bilgin devlet adamı Gaius Plinius Securı-

dus'un ("yaşlı Plinius": M.S. 23 veya 24-79) XXXVII. kitabının

Page 61: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Zümrütten A k i s Konusu

i' İT îbpkapı SarayıHazine Dairesi'nde sergilenmekte olan amorf zümrütler. Roma

impaı morlarının kullandıkları züm rüt aynalar muhtemelen bu tür zümrütlerden yapılıyordu

’ paragrafının son cümlesi olan "Nero princeps gladiatorum

pugnas speetabat in smaragdo" cümlesinden çıkmaktadır. Bu

cümle genellikle ekseri elyazmalarında görüldüğü gibi in edatı

I onulmadan "İmparator Neron gladyatörler arasındaki dövüşü

zümrütte seyrederdi" şeklinde tercüme edilmekteydi. Ancak Bristol Üniversitesi Klasikler doçenti D. E. Eichholz, bunu en

eski elyazması olan 10. yüzyıldan kalma Codex Banıbergensis'te

görüldüğü gibi in edatıyla "İmparator Neron gladyatörler ara­

sındaki dövüşü yansıtan bir zümrütte İtam karşılığı ‘zümrüt

üstünde'] seyrederdi" şeklinde düzelterek, zümrütün genellikle sanıldığı gibi bir mercek rolünde değil, fakat bir ayna olarak

kullanıldığını iddia etmiştir. Aynı paragrafta Plinius'un "Gözle­rimiz bir başka nesneye bakarak yoruldukları zaman onları bir zümrüte bakarak dinlendirebiliriz. Plaka şekilli zümrütler düz yatırıldıkları zaman ışığı ayna gibi aksettirirler" cümleleri de Eichholz'un okuyuşunun haklı olduğunu göstermektedir. Ger­çekten de arenada beyaz kum (arena=kum) üzerinde dövüşen

gladyatörlere sürekli ve dikkatli bakışın gözleri kamaştıracağı

Page 62: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

60 Zümrıitnâme

muhakkaktır. Bu kuvvetli yansımadan gözü korumanın bir yo­

lu, gözü dinlendirdiği muhakkak olan yeşil renkli zümrüt ay­nalar kullanmaktır. Zümrüt ayna üzerinde seyredilen akisler

gozu korudukları gibi, bakılan nesne üzerinde dikkatin daha

kolayca teksif edilmesini de sağlarlar. Plinius'un bu paragrafın­

da, Eichholz'un da benim de anlamakta güçlük çektiğimiz söz

"zümrütler doğal olarak mııkavvestirler ve dolayısıyla îjiğ1

teksif ederler" cümlesidir. Belki de Neron gladyatör akislerim

büyütmek için içbükey zümrüt aynalar kullanıyordu. Ancak

bunun .-umrütün doğal bulunuşuyla olan ilgisi açık değil- Bel 1

de Plinius kristalden değil de Topkapı Sarayı'nda da teşhir edi­

lenler gibi amorf zümrütlerden bahsediyordu. Ama bunların

benim bugüne kadar gördüğüm örneklerinde yüzeyler içbükey değil, dışbükeydir.

Zümrütten akis, doğal olarak hiçbir zaman doğrudan göz­

lem kadar güvenilir bilgi veremez; en azından renkler yeşil,e"

mel tarafından değiştirilir, zümrüt üzerindeki çatlaklar görün­

tüyü kırar. Ben /ümrıit ayna mecazını, bilimin göz kamaştın

parlaklığı ile bonim tüm bilim tayfına bakışımda eksiklik ve bo­zuklukların kaçınılmaz olacağım bir arada v u r g u la y a b i lm e k

için seçtim.

Page 63: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XII

Ortak ve Gerçek24

Bir zamanlar Efes'te kral sülâlesinden gelen ve dolayısıyla

krallık unvanını taşıması gereken bir adam, bu şerefi ve ayrıca­

lığı kardeşine terk ederek daha önemli gördüğü bir işle uğraş­

maya karar vermişti. Herakleitos, doğanın gizemleriyle ve in­

sanoğlunun bu gizemleri anlamak için gösterdiği çabayla ilgi­

liydi. M.Ö. 500 gibi bir tarihte, filozofluğu krallığa bu yüzden

tercih etmişti. Fakat ne çağdaşları, ne de ondan sonra gelenle­

rin büyük bir çoğunluğu bu garip Efesliyi anlayabildiler. He­

rakleitos çağdaşlan olan Efeslilere o kadar kızmıştı ki "Hepsini

aşmalı" diyordu. “Doğa Üzerine" olduğu rivayet edilen kitabı­

nı yayımlatacak yerde bu yüzden gitti Artemis tapınağına sak­

ladı.

Kendinden sonra gelenler, hele meşhur Alman filozofu He-

gel'in öğrencileri, Herakleitos'un öğretilerinde diyalektiği bul­

duklarını sandılar; büyük Efesliyi Hegel'in, Marx'ın, hatta Hit-

ler’in öncüsü sayanlar bile oldu - ta ki Herakleitos'un bir ger­

çek meslektaşı, bir büyük doğabilimcisi onu ele alana kadar.

Kuantum fiziğinin babası Ervvin Schrödinger, 1954 yılında

Londra'da University College'da verdiği Shearman konferans­

larında Herakleitos'un derdini kısmen de olsa anlayabildiğini

gösterdi: Herakleitos duyularımızın gerçeğin anlaşılmasında

yeteri kadar güvenli olmadıklarını görmüştü. Dış dünya ile du­

yularımız dışında da bir temasımız olmadığına göre, gerçeğe

nasıl ulaşabilecektik?

Page 64: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Herakleitos duyularımızın —ne kadar eksik olurlarsa olsun­lar- doğarım ufacık da olsa bir kısmını doğru olarak yansıttık­larını kabul ediyordu. Üstelik, her birey doğayı kendi açısın­dan, yani değişik bir başvuru sistemi çerçevesinde tasvir edi­yordu. Kanımca Herakleitos'un en büyük keşfi bu başvuru sis­temlerinin önemini kavraması olmuştur. Pek çok açıdan görü-

62 Zümrücnâme

Ş e k il 1 d R essam ve "ko zm o gra fyac ı" (R önesans term i- ııcılo jisindc "harita y a p a n " ) D o n a ta B ram an tc'n in (1444 1 5 1 4] M ila n o 'd a b u lu n a n P anigaro la Ev i'n d e ya p tığ ı m eşh u r adam fresklerind en b iri o lan " D e ın o k rilo s ve H erakle itos" a d lı hu m eşh u r resim , evde b it k a p ın ın

ü zerinde hu lıı n iti a ktad ır C u rad a H erakle itos i lk defa Soneca'nm bocası olan Sotion tarafından b etim len d iğ i

şek liy le "ağ layım filo zof" Dennokrilos ise C ice ro ve H o ra tiu s tarafından ta n ıt ıld ığ ı g ib i "gü len filo zo f" o larak ka rcım ıza ç ık m a k la d ır Gir başka ifade ile freskte, bir R önesans san atçısın ın e lin d en , ilkça ğ ın iki b ü y ü k d â h isin

don b ir i in sa n lığ ın ap ta llığ ın a ağ laya rak, b iri d c gü lerek

lopki verm ektedir

Page 65: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Ortak ve Gerçek 63

l ir nesnenin doğruya en yakın bir şekilde algılanabilmesi

için. p'-'V , »1 gözlemcinin gözlemlerini anlatması, bunların or­

tak van! irinin birleştirilerek doğruya en yakın olduğu şimdilik

kabul edilebilecek bir ifadenin elde edilmesi Herakleitos'a göre

en akılcı yöntemdi. İşte üzerinde herkesin anlaştığı bu "gerçeğe

en y.'.kın" ifadeye Herakleitos "ortak" adını vermişti. Ancak

Herakleitos "tartışılamaz gerçeğe" ulaşılamayacağı kanaatin- deydi

1 ı •. uV Kfesli gerçeğe ulaşılamayacağı için mi "ortak" bir fi­

kir bir r.nriı peşmdeydi? Herakleitos'a bugünlerde pek moda

olan ve halk kütlelerinin ortak kararlarının en doğru karar ol­

ması gerektiği görüşünü temsil eden bir rölativizmi atfetmek

büyük bir haksızlık olur. Herakleitos'un, bizden bağımsız bir

dıınya, bir gerçek evren olduğu ve bu gerçeğin fikir ve düşiin-

•• rımız hakkmdaki en son hakem olması gerektiği konusun­

da en ufak bir şüphesi yoktu. Ortak ve gerçek aynı şeyler değildi.

■er gerçeğe ancak deneme-yamlma yöntemiyle ve tüm dene­

yimlerimizi birleştirerek yaklaşabilmekteydik. Ancak bir adam,

'e> başma bazı fikirlerin yanlış olduğunu ispat edebilirdi.

Herakleitos'un, fikirlerin tartılmasında insan kütlelerine asla itimadı yoktu. İnsan kütlelerinin faydası, gerçeğin pek çok

oşesini bir anda görerek onun hakikate olabildiğince yakın bir resmim ortaya çıkarmaktı. Bu resmin gerçekle çelişen tek bir

köşesini görmek için tek bir insan yeterdi. Ortakla gerçeğin ay­nı olmadığını gösteren ve bu şekilde bilimle demokrasinin ara

kesidini 2500 yıl önce çırılçıplak ortaya koyan büyük Efesli bu yüzden antidemokratlıkla suçlandı, kendisine sosyalistlikten faşistliğe kadar her türlü felsefe yakıştırıldı. Halbuki o, doğa bi­limlerinden hareketle, demokrasinin bir güruh sloganı olma­

ması gerektiğini, olursa doğanın gerçeklerine çarparak parçala­nabileceğim vatandaşlarına anlatmak istiyordu.

O gün olduğu gibi bugün de Herakleitos'un çığlığı insanlı­

ğın çoğunluğunun sağır kulaklarına çarpıp boşlukta kaybol­

maktadır.

Page 66: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XIII

Coğrafya: Sürgündeki Kraliçe2

Tüm uygar ülkelerde, jeoloji ve jeofizik bölüm leri yerbilimle­

rinde altmışlı yıllarda başlayan ve levha tektoniği devriminın

ilk haberciliğini yaptığı baş döndürücü gelişmeler karşısında

birleşmek ihtiyacını duydular. Adları "yerbilimi bölüm ü" veya

"jeobilimler bö lüm ü" şekillerini aldı. Daha sonra uzaydaki ke­

şif gezileriyle bunların bazıları -ve en gelişmiş olanları- "yer ve

gezegen bilimleri bö lüm ü" diye anılmaya başladılar. Daha son­

ra, yerbilimlerinin atmosfer bilim lerinden ayrılamayacağı, bu­

zullaşma, paleoklimatoloji (eski iklim bilgisi), paleoseanografi

(eski okyanus bilgisi) gibi en klasik bazı sorunların çözümüyle

beraber t ü m eksojen (dış) jeodinamiğin anahtarının a t m o s f e r

bilim lerinde yattığı görüldü. Bu sefer yine bazı bölümlerin ad­

ları değişti: "yer, atmosfer ve gezegen bilimleri bö lüm ü" oldu-

Bu gittikçe uzayan bölüm adlarına Fransız yerbilimcileri niha­

yet bir çare buldular: "kâinat bilim leri" (Sciences de l'Univers)- Buna bugünlerde çevre bilim leri de, insan boyutunu kazandır­

mak işleviyle, katılmak üzeredir.

Sonunda, değişik bir ad altında karşımıza, 19. yüzyılın bü­

yük doğabilimcisi ve "son evrensel d â h i" kabul edilen Alexan-

der von Humboldt'un ölümsüz eseri Kosnıos'ia bizlere s u n d u ğ u

"tüm kâinat bilim inin" çıktığını görüyoruz. Ama daha o zaman

dünya, von Humboldt'un bilim ine bir ad yakıştırmıştı. İlk ça­

ğın büyük evrensel dâhisi Eratostenes'in en önemli kitabına uy­

gun gördüğü bir isim: Coğrafya. Doğal ortam ı, içinde yaşayan

Page 67: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Coğrafya: Sürgündeki Kraliçe 65

etk'*eyen insanla birlikte kucak layan coğrafya , 2500 yıl

dı ^k * te yaPllan ^ bilimsel spekü lasyon ların da komısııy- J, . .r diğer deyişle ilk b ilim d i.

nı 1 1 111 u bin yıllık bir aradan sonra insanlık ttkrar coğrafya-

°ja "j0 ve sosyal bilim leri bir sentez iç inde kucak lam ak

sonu' ,ea^n< e birleşti. Coğrafya artık hemen her d o ğab ilim c in in

nQa ulaşmayı hayal ettiği bir "N irvana" mertebesine geld i.

**k|* ıs. Mı.-™* T . ,KctS'lı, (!,jp s , enBuz U,1 (1875-1950) f ırç a s ın d a n S e y d î A l i

yılında . ” " j İ0kuZ k ild lrsas'ylî> A r a p D e n iz i 'n d e 1554

ahriv Komut

T u fân ı F îl (H ü s n ü T engüz , 1995, O sm an lt

^ ’ ,n ' 'sı Resim A lbüm ü: D e n iz K u vv e tle r i

■skondcTP^|' KUİ,Ur Y nym la r l. S ana t D iz is i, N o . 3, H a z ır la y a n

eotirj / . * * h l7> 05111311,1 d o n a n m a s ın ı b ir e n k a z h a lin e

O s m ü l ■ Sahi,lerine V uran b u fe laket, co ğ ra fya c a h ili

J ls in L>' 111 n dU nyil ln lp a ra to r lu ğ u id d ia s ın ı f iz ik o la ra k ken-

terkrt ° ^ daHa 8ÜÇSÜZ am a co8 ra fya b i lg in i ü lke le re fi m esm ın h a z in a d ım la r ın d a n b ir id ir . N e M ıs ır K a p ta n ı

• 'y rudd in H ız ır B ey 'in 1568 y ılm d a k u ze y S u m a t r a 'd a k i

Ç»n u ltnm A lâ ü d d m ın y a rd ım çağ ır ış ın a cevaben 22 g e m i

* BMışi. ne de M u ra t R e is 'in 17. y ü z y ıld a ta İz la n d a 'y a ve

■ "<-‘W lo u n d la n d 'a kada r y a p t ığ ı d e n iz a k ın la n O s m a n l I 'n ın

Kalıcı b ilg i h âz ines ine tek b ir d a m la ilâ v e edeb ilm iş t ir . Son

okyanusaşırı O sm an lı seferi d e M u ra t Reis ve g e m ile r in in

■İ2H .le N evv found land d ö n ü ş ü b ir f ır tınaya tu tu la ra k k a y ­

bo lm a larıy la no k ta lanm ış tı.

Page 68: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

6 6 Zümrütnâme

Tıp gibi, hukuk gibi, uygar ülkelerde dört yıllık bir eğitimin ken­

disine yetmediği, ancak temel kavramlarının daha ilkokul, orta­

okul sıralarında çocuklara en iyi bir şekilde verilmesi gereken bir

"süper-bilim", bir "yaşam kılavuzu", hatta "ya^am felsefesi" oldu

Ne yazık ki Türkiye'de bilimlerin bu kraliçesi, bu ilk tem­

silcisi, uygarlıkların ve imparatorlukların bu besin kaynağı

şimdilik sürgüne gönderilmiştir. Ne üniversitelerimizin her­

hangi birinde ona lâyık tek bir bölüm, ne de ilk ve ortaöğretim­

de ona lâyık bir eğitim kalmıştır. Bazı başbakanlar, bırakın coğ­

rafyanın modern kavramlarını anlamayı, kendi ülkelerinin şe­

hirlerinin yerini unutacak kadar coğrafya bilmez olmuşlardır-

Her gün karşımıza çıkan ve binlerce vatandaşımızın hayatına

mal olan heyelan, sel, çığ gibi doğal afetler, Kardak kayalıkları

krizinde karşılaştığımız temel kartografya eksiklikleri, şu anda

pislikten ölmekte olan ve üzerindeki ilk çalışma geçen yüzyılda

büyük Rus jeologu Andrusov tarafından Sultan II. Abdülham ıt

tarafından tahsis edilen Selanik adlı gemide yapılan Marmara

Denizi hakkında süregelen bilgisizliğimiz ve umursamazlığı'

mız, bizlere coğrafya bilgisizliğinin ne kadar pahalıya patlaya­

bileceğini her gün gösteren canlı örneklerdir.Bunun muhakkak ticaretimizde de benim bilemediğim

yansımaları vardır. Doğan Kuban'm büyük şehirler için geliştir­

diği ve İstanbul'a uyguladığı "âni çöküş" kuramının temel teti­

ği coğrafya cehaletidir.26 Tüm uygar dünyanın, insanlığın ük' çağdan beri ideali olan bütün kâinatın bilimsel kavranmasını

kendine konu edinmiş olan coğrafyayı -değişik adlar altında

olsa bile- tekrar ilgi odağı yaptığı şu günlerde Türkiye'nin her

düzeyde coğrafya eğitimini çok ciddî olarak gözden geçirmesi­

nin zamanı gelmiştir ve ne yazık ki hızla da geçmektedir.

Page 69: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XIV

Tartışamamak: Neden ve Sonuçları27

Geçenlerde ABD'den sekiz meslektaşımız bir "beyin fırtı­

nası" kapsamında bir bilimsel sorunu detaylı bir şekilde tartış­

mak amacıyla İTÜ Jeoloji Bölümü'nde bizim grubu ziyarete

geldi. Bir iş haftası süren bu ziyaret esnasında benim ITÜ'deki

140 nı 'lik odam kelimenin tam anlamıyla bir arı kovanına dön­

dü. Amerika'dan ve Güney Afrika'dan tecrübeli yerbilimciler

1 urkıye'nin en önde gelen yerbilimcileriyle haritalar, kitaplar,

sismik profiller, ve beyaz tahtalar önünde kıyasıya tartışıyorlar­

dı. Hafta bittiğinde, her birimiz sorunumuz hakkında en azın­

dan ortak bir dil konuşur olmuş, ana problemlerin neler oldu­

ğunda anlaşmaya varmıştık.

Hafta sonunda eldeki doyurucu sonuca bakınca, aklım şöy­

le bir hafta içine doğru geri gitti: Bu verimli beyin fırtınasında en

Çok ne yaptık diye düşündüm. Bulduğum cevap tartışma idi; kı­

yasıya, kıran kırana tartışma! Bu tartışma, odamda sabahın doku­

zundan akşamın yedisine kadar çalışan grubun orada bulunma

sebebi ve tek çimentosuydu. Odamda hafta içinde gördüğüm

manzara ise, ne yazık ki, Türkiye'de kendine bilimsel adını ya­

kıştıran çevrelerde bile pek ender görmeye alıştığım bir manza­

raydı. Hafta sonu, haftalık bilimsel çalışmalarımızın yanı sıra, bu

üzücü gözlemimi de kafamda dolandırdım durdum. Biz millet­

çe niçin verimli bir şekilde tartışamıyoruz? Mesela, milletvekille-

rimiz niye verimli bir şekilde tartışmak yerine ikide bir -hem de

milletin gözü önünde- sille tokat birbirlerine giriyorlar?

Page 70: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

£ « ı.ı ıl ı ti 'Ş t n g o ı 'ü n o d a s ın d a 5 - 9 O c a k 1998 ta r ih le r i a ra s ın d a y a p ıla n , A m erikalı ve Rus y e r b i l i m c i l e r i n 1 i ı l d ı ğ ı t a r t ış m a to p la n t ıs ın d a n b ir sa h n e A j t G re en yere uzanm ış, kendisin*H in le y e n le r * » U ^ riL ı ü y j- r in d c iz a h a t v r rîy n r Y ü ce l Y ı lm a z d a sak alıy la oynayan C elâlŞengoı7* A r f ı n a n l a t t ı k l a r ı n ı y o r u m lu y o r

T ü r k iy e 'd e y e t işe n in s a n la r ın o rta lam a tartışına b e c e r is in in

d ü ş ü k o lm a s ın ın b a ş lıc a sebeb i, k an ım ca , b ize pek küçükten iti­

b a r e n a ş ı la n a n n ih a î b ir gerçeğin o lduğu ve onun insanlar tarafın'

elan b ilin e b ile ceğ i in a n c ıd ır . N ih a î gerçek —her ne konuda olursa

o l s u n in s a n la r ta r a f ın d a n b ilin e b iliy o rsa , k im se onu bilememe

k ü ç ü k l ü ğ ü n ü k e n d in e y a k ış t ıram az . Ya o gerçeği gerçekten bil"

d i ğ i n i s a n a r v e y a en a z ın d a n b i ld iğ i num aras ın ı yapar. B ir laf'

t ı ş m a e s n a s ın d a , k a r ş ıs ın d a k i b i ld iğ in i id d ia ettiği g e r ç e ğ in

d o ğ r u o lm a d ığ ın ı is p a t edecek g ib iyse , o torite kayb ın ı ö n le m e k

i ç in t a r t ış m a y ı o v e y a b u şek ilde kesm ek zo ru n lu lu ğ u hasıl

o lu r . B u y a S e n n e a n la r s ın ? " şek linde b ir küçüm sem e veya

" O n u b e n b i l i r im " ş e k lin d e b ir o to r ite id d ia s ı veya "S e n .... 'dan

iy i m i b i le c e k s in " d iy e b ir ü s t o to riteye m üracaat halinde orta­

y a ç ık a r . B u ş e k i ld e ke s ilen ta rtışm a la r la herhang i bir sonuca

v a r ı l a m a y a c a ğ ı g ib i , ta r tışa n k iş ile r a ras ında d iya log da geçici

o la r a k v e y a s ık s ık ta m a m e n kopar. Yani in san ın en önem li vas­

f ı o l a n a k ı lc ı m u h a v e r e so n b u lu r .

Page 71: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Tartışamamak: Neden ve Sonuçları 6 9

>ckıl 17. 1 .ırt şiTtj I f ta s ım ı sonu: resim de g ö rü le n ek ip T ürk , A m erik a lı, G ü n e y A fr ik a lı v«

Kus jeo loglardan o luşuyor K ara göz lük le r , resm in ortas ında ak saçlarıyla d u ra n Y iicel Y ıtıı.«v 'ı

baba" ro lünde m- ete riyor (N orm a l o larak o ro lü üs tlenen N ac i G ö rü r bu esnada dek an o ld ııftıı

•çln resim Çfl.i*lrk-.-n k im b ilir lıa n g i çok c id d î ko m isy o n veya y ö n e tim k ııru lu top lantısın* laydı!)

Ilıı şekilde bir diyalog kaybı her şeyden evvel çalışma erııj rının kurulamaması sonucunu doğurur, her iş ve atılım

tekil kışııer tarafından yapılmak ve onların imkân ve becerile­riyle sınırlı olmak zorunda kalır. Grupların kurulamaması bu

yV ilde tartışamayanların oluşturduğu bir toplumda kişinin be

cerilerini aşan büyük projelerin planlanıp icra edilmesini im ­

ansız kılar. Ayrıca, işler kişilerle sınırlı olmak zorunda olaca­

ğından genellikle kişinin öm rünü de aşamaz ve bu şekilde za­man içinde sürekli işler yapılamaz. Büyük projelerin oluşama­

ması ve bu tür işlerin bir an için oluşsalar bile sürekliliklerinin

olamaması, kurumlaşmayı olanaksız kılar. Toplum kendini çi­

mentolayacak ve aynı zamanda sürekli kılacak akılcı kontrol

mekanizmasından yoksun kaldığı gibi, içinde yetişen bireysel

yeteneklerin de etkileri hem mekânda hem de zamanda sınırlı

olur.Kanımca, sırf nihaî bir gerçeğin olduğu ve onun insanlar

tarafından bilinebileceği inancı. Türkive'nin ve 1 ürkive eibi se-

Page 72: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

7 0 Z ü m rü tn â m e

ri k a lm ış tü m to p lu m la r ın n iç in geri k a ld ığ ın ı açıklayan sihirli

b ir an ah ta r o la rak karş ım ıza ç ıkm aktad ır. Eğitim , bu inancın

d o ğ ru o lm a d ığ ın ı, y an i n ih a î gerçeklerin —olduklarına inansak

b ile— kesin b ilin m e le r in in hiçbir şekilde m ü m k ü n olmadığını,

b u n la ra ancak tartışarak yaklaşabileceğimizi anlatabilecek şekilde

dü zen le n irse , uaııı bilimsel olursa, tartışam am a hastalığından ve

o n u n la beraber şu a n d a b e lim iz i büken pek çok sosyal hasta lık ­

tan k u r tu la b ile c e ğ im iz b ü y ü k b ir ih tim a ld ir .

Page 73: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XV

Bilim Adamları ve Profesörler28

«sında ve televizyonda sık sık toplumun çeşitli kesimle­

rinden en alttan en üste kadar- pek çok kimsenin "bilim ada­

mından'' bahsederken tüm üniversite öğretmenlerini kastettiği­

ni 'oruyoruz !>ıı yanlış, çıg gibi artan üniversitelerimizin sayı­

larının pek çok katı bir hızla artan üniversite öğretmenlerinin

:>urel !j şişen adedine bakarak ülkemizin bilim adamlarınca da

hızla zenginleşmekte olduğu izlenimini vermekte olduğundan

•anımca son derece zararlı olmaktadır. ITÜ'nün efsanevî hoca­

sından Prof. Dr. Mustafa İnan, bir gün âlimlik taslayan, ancak

bi|ım adamlığı ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bir meslek­

taşına sinirlenerek kendine has Adana şivesi ile, "Bah garda-

Şim demiş, "Einstein de adının önüne Prof. Dr. yazıyordu, sen

de. Sanmayasın ki ikisi aynı şeydir." Rahmetli Mustafa Ho­

ca nın çok çarpıcı bir şekilde dile getirdiği, bazen aynı unvan

altına gizlenen iki kavram arasındaki fark aslında çok önemli­

dir ve gerçek üniversiteler ile üniversite müsveddelerini birbi­

rinden ayırmaya yarar.

Bilim adamı, veya bugünlerde artık "bilimci" dediğimiz ki­

şi bilgi üreten kişidir. Bilgi üretimi büyük ölçüde yaratıcı bir iş­

tir, yani önceden olmayanı yaratmaktır. İnsan bilgi üretmek için

çeşitli yollara başvurabilir. Örneğin, doğrudan bilgi edinmek is­

tediği nesneyi gözleyebilir ve gözlemlerini kaydedebilir. Veya,

bilgi edinmek istediği nesne hakkında bugüne kadar yapılanla­

rı gözden geçirerek, bunlarda yanlış veya tutarsızlıklar olup ol-

Page 74: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

72 Zümrütnâme

madiğim inceleyebilir veya bugüne kadar yapılan incelemeleri

dayanarak incelenen nesne veya süreçlerin yeni özellikleri mİ

keşfedebilir. Bu şekilde ya tasvirî ya da kuramsal olmak üzere

iki değişik tür bilgi üretilebilir.

Tasvirî bilgi, incelenen nesnenin gerçeğe mümkün olduğu

kadar yakın bir betimlenmesi diye tanımlansa bile, her b e t im le

me mutlaka bazı genel kavramlar gerektirdiğinden (örn. blı

bardağı betimlerken cam ve bardak genel kavramlarının gerek

mesi gibi) ve gözlem işlevi bazı yaratıcı unsurlar içermek /o

runda olduğundan (örn. bir portre ressamının yaratıcılığı gibi)

sanıldığı kadar sıradan bir iş değildir. Bu şekilde üretilen tasviri

veya kuramsal bilgi bilimsel yayınlarla dünyanın bilgisine ve

sınamasına sunulur. Bu şekilde bilgi ve değeri onu ürettiğini

iddia edenin şahsından menkul olmaktan kurtulur, herkesin

değerlendirmesine açılmış olur ve bu şekilde bilim âleminin

malı durumuna gelir.

______ t/V/ /"'tCZY-T\nnNJ .. ıı. .. ı. ı ... . ■ ----- -O M t n l l l l l l j r ^

Şekil 18. Turhan Selçuk'un Milliyet gazetesinde doksanlı yılların başında yayımlanmış !>!»

karikatürü. Her profesörün mutlaka bilim adamı ve/veya bilgin olmayacağının en gü/fl

ifadelerinden biri.

İ- BU NE CEHALET YAHU; PROFESÖR MÜSÜN YOKSA SEN?..

Page 75: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Bilim Adamları ve Profesörler 73

Sürekli sınanmayan, yenilenmeyen, yenisi yaratılmayan

l'll)’,ı olduğu gibi kalmaz. Kişiden kişiye geçerken iletişimdeki

I ıi'.ımlmaz eksiklikler nedeniyle aşınmaya uğrar ve pek kısa

ıim.mda yozlaşır. İlk- ve ortaöğretimde yapılamayan bilgi üre-

IMilini üniversite dengeler, buralarda yozlaşmayı önler. Bu ne-

, lı ııle üniversitede "nakl-i ilim" olamaz.

lîilgi üretmeyen kişi, unvanı ne olursa olsun, bilim adamı

"lı 1 1 ,1 ilığı gibi, bilgi üretmeyi öğretemeyeceğinden üniversite

İnn .ılığına da lâyık değildir. Üniversite öğrencileri hocalarını,

i MilIIikacılar üniversite profesörlerini, halk da karşısına muhte-

lıl ortamlarda, hatta siyasî partilerde bile, çıkan "akademik un-

vuıılllım" bilgi üretip üretmediği sorusuyla tartmalı, bunun için

,lı nrtlk ulaşması pek kolay olan muhtelif uluslararası atıf en-

• I* I '.Icrine mutlaka göz atmalıdır. Orada adı olmayanın üniver-

1 1 1 1 ' hocalığında da yeri yoktur.

Page 76: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XVI

Masal Deyip Geçme!29

Bugün, iki hafta önce yayımlammış (14 Mart 1998; CBT no.

573) bir yazıma30 CBT yayın yönetiminin eklediği bir öz cümle­

de yapılan bir yanlışı31 tartışmak niyetindeydim. Eyvah ki

mümkün değilmiş! Eyvah ki 17 Mart Salı sabahı gazetelerde

halkbilimlerindeki büyük bilginimiz Pertev Naili Boratav'ın

ölüm haberini okudum! O Boratav ki, insanoğlunun bilimsel

yöntem kullanmadan veya, en azından, bunu bilinçli bir biçim­

de yapmadan ürettiği akıl ve el ürünlerininin bulunması, top­

lanması, sınıflanması ve yorumlanmasına bir omur vermiş bir

insanoğluydu. O Boratav ki, insanoğlunun fikir ve zevk zen­

ginliğinin ortaya dökülmesi için taban tepmiş, dirsek çürüt­

müştü. O Boratav ki, Atatürk'ün zindandan çıkardığı halkının

unutulmuş akıl ve el emeklerini bilimin korumacılığına almak

için didinmişti. O Boratav ki, Atatürk ve Hasan-Âli Yücel ay­

dınlığından sonra ülkemize çöken o meş'um gecenin ikiz zeba­

nileri aptallık ve cahillik tarafından yerinden, yurdundan, kür­

süsünden edildiği halde, elleri tuttukça, gözleri gördükçe, ku­

lakları duydukça, insanın yarattıklarının peşinden koşmaktan

geri kalmamıştı - yetişemediği, sokulmadığı yerlere sadık ha­

yat arkadaşıyla ulaşmıştı. O Boratav ki, insan olma onurunun

insana saygı duymakla başladığını anlatmak için nefes tüket­

mişti. Az Gittik Uz Gittik'in yazarı, Zaman Zaman içinde çalışan

Boratav'a kuşkusuz pek çok gerçek ağıt, pek çok da tekerleme

d üzülecektir. Ben ne birini ne de diğerini yapabilirim. Kaldı ki

Page 77: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Ş e k il 19. B ü y ü k fo lk lo r b i lg in im iz Pertev N a il i

B oratav (1907 16 M a r t 1998). C u m h u r iy e t

G aze tes i A rş iv i.

onun ilk izcilerinden o lduğu , insan bilgisini genişlettiği alanın

ben doğru dürüst ne dinleyicisi ne de okuru olabild im . Denebi­

lir ki zaten bir jeologun masal âlem iyle ne işi vardır?Benim masal âlem inde çocuk luğum dan sonra yapmaya

başladığım ikinci gezinti Asya kıtasının jeolojik yapısı hakkın-

daki fikirlerin tarihçesini incelerken karşıma çıkan Kaşgarlı

M ahm ud 'un Divân-ı Lûgat- it-Türk'ündeki bir dünya haritasıyla

başlamıştı. 1077 yılında Bağdat'ta yap ıld ığ ı sanılan bu haritada

Belhî ekolü denilen Arap beşerî coğrafyacılarının inkar edile­

mez bir etkisi vardır. Dairesel şekil, bilhassa Asya yı çevreleyen

dünyanın neredeyse şematik denilebilecek çizim i, deniz, nehir,

göl, şehir sembolleri hep insana Belhî, al-İştahri, Ibn f av a ve

Maksidi gibi büyük coğrafyacıları içeren bu ekolun ürünlerim

hatırlatır. Ancak iş Asya'nın iç kısım larını çizmeye gelince, Kaş-

garlı'nm kullanm ış o lduğu açıkça g ö r ü l e n bilgileri hiçbir Arap

coğrafyacısında bulam ıyoruz. Hatta al-Harizmî n in .»«raf a t

(Dünyanın Resmi) adlı kitabında verilen koordinatlardan 1 rot.

Page 78: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

76 Zümrütnâme

Fuat S ezg in 'in baştan

ku rab ild iğ i 9. y üzy ılın

m eşhur Ma'mun harita ­

s ında bile bu b ilg iler

yoktur. K aşgarlı'n ın ha ­

ritası O rta ve K uzey A s­

ya hakk ında şaşılacak

derecede do ğru b ilg ile r­

le do ludur. Bu bilg ileri

insan Ç in kaynak la rın ­

da da bu lam az . Kaşgar-

lı, D iv â ıı'd a ne yazık ki

bu haritan ın k aynak lan

hakk ında h içb ir şey

yazm am ıştır. Kaşgar-

lı'n ın kaynak lan O rta

Asya'da 11. y üzy ıld a

—ve hiç kuşkusuz b u n ­

dan önce de- c idd î b ir

coğrafî b ilg i h a v u zu ­

n u n varlığ ın ı göster­

mektedir. Bu tahm in ,

pek kabaca da olsa,

onun m em leketlis i ve

çağdaşı Yusuf Has Ha-

c ib 'in Kııtııdgu Bilik'ince de doğru lanm aktad ır. E lde başka y.ızılı

kaynak o lm ad ığ ın a göre bu coğrafî hâzineye nasıl ulaşılacaktır?

İşte burada m asallar im dad ım ıza yetişmektedir. Boratav'ııı

söy ley ip yazm ak tan usanm ad ığ ı g ib i, m asallar k âğ ıd a d ökü l­

m em iş ha lk b ilg is in in en zeng in anon im arşividir. Bu nedenle

b üy ük b ilg in yay ın larında "H e m genel olarak masal okurunun ,

hem de ha lkb ilim i incelem elerinde Türk m asa lın ın som ut, yeri

yu rdu belirli belgelerine başvurm ak isteyeceklerin yararlana­

b ilm elerin i sağ lam ak am ac ın ı" gütm üştür. Bu yeri y u rdu belli

masallar, b izlere dağlar, ovalar, nehir ve göller g ib i yerci coğraf­

ya, hatta vo lkan izm a , sel, deprem gibi jeoloji verilerin in halk

b ilinc ine geçm iş şekillerini sunm akta, artık kaynakları kaybol-

Page 79: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Masal Deyip Geçme!

\\

*

Şekil 20. K a ra r lı M.ıhınutl un 1077 yjlımlo Bağdat tn bitiril­

d i sanılan Uiufiıt-t Lügat-it Türk’ü ım n dünyada bilinen tek

yazma nüshası İstanbul’daki Millet Kütüphanesi tidedir ve Ar

4189 numarada kayıtlıdır. Bu tek nüshanın 22. ve 23.

Varaklarında bulunan dünya haritası bir Iü rkü ıı yaptığını

sandığım ız en eski harita olmakla kalmayıp, Orta ve Kuzey

Asya'nın da yer şekillerini yerel bilgiye dayanarak gösteren en

eski haritadır. Ne yazık ki Kaşgarlı, Lügat'ta bu haritanın kay

na kİ arım -kendisinin Türk illerinde çok gezdiğini söylemek

dışında-belirtmemiştir. Eldeki yazılı Ç in ve Arap

kaynaklarına ilâveten Orta Asya'nın masal ve destanlarından

bize ulaşan sözlü coğrafya bilgisi, ancak Pertev Naili Doratav

gibi bilginlerin çok büyük bir sabır ve sebat gerektiren

çalışmaları sayesinde gün ışığına çıkabilmektedir. Buradaki

resim Kültür Bakanlığı tarafından 1990 yılında yayımlanan

Lügat'm bir tıpkıbasımından alınmıştır.

muş eski haritaların

hangi bilgi dağarcı­

ğının eseri oldukla­

rını, hatta bazen bu

bilgilerin nasıl top­

lanmış olduklarını

öğretmektedir.

Boratav bize bilim­

ciyle halkın birbirle­rine el uzattıkları o henüz keşfedilme­

miş, haritalanmamış âlemde kılavuzluk

eden bilgelerden bi­

riydi. Onun kıyme­tini bilmek eserini yaşatmak ve sürdür­

mekle mümkün ola­

caktır. Acaba onu yapabilecek kadar

akıllandık mı?

77

i

Page 80: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XVII

"Nihaî Gerçek" Meselesi32

Üç hafta önce (14 Mart 1998; CBT no. 573; bu kitapta s. 65)

"Zümrüt'ten Akisler" köşemde yayımlanan 'T a r t ış a m a m a k :

Neden ve Sonuçları" başlıklı yazım için CBT yayın yönetiminin

koyduğu öz cümle '"N ihaî gerçeklerin olmadığını ve gerçeklere

sadece tartışarak yaklaşabileceğimizi öğrenmeliyiz" şeklindeydi

(27. dipnota bkz.). Bu köşedeki öz cümlelerin yazar dışında ko­

yulmasının bir faydası, yazarın meramını tam anlatamadığı du­

rumlarda bunun pek çarpıcı bir şekilde ortaya çıkmasıdır, iki

hafta önce de böyle olmuş. Ö z cümle -aslında kendi içinde çeliş­

kili olmasının yanı sıra- benim anlatmak istediğimin yalnız ya'

rısını doğru ifade ediyor. Doğru ifade ettiği yarı, öz cümlenin

ikinci kısmı: gerçeklere yalnız tartışarak yaklaşabileceğimizi ög'

renmeliyiz (tabiî bu da aslında "gözlem sonuçları ışığında tartı-

şarak" olmalı). Yanlış olan kısmı ise "nihaî gerçeklerin olmad1'

ğı" iması. Eğer nihaî gerçeğin peşindeysek, onun olmadığını ön­

ceden iddia etmek, olduğunu iddia etmek kadar yanlış bir dav­

ranıştır. Nihaî gerçeğin olup olmadığını bilmiyoruz. Üstelik, kâ­

inat içinde sonsuz olgu bulunduğuna, en azından bizim gözle­

yebileceğimizden çok fazlası olduğuna göre, kâinatın t a m a m ın ı

içermek zorunda olan nihaî gerçeği bilebilmemiz de ihtimal dı­

şıdır (benim 13 Aralık 1997, CBT no. 560'taki "B ile m e y e c e ğ in i

Bilmek" başlıklı köşe yazıma bkz.; bu kitabın I. bölümü).

Bu durumda iki hareket tarzından biri seçilebilir: Ya nihaî

gerçeği nasılsa bilemeyeceğiz deyip, kâinatın sırlarını aramak­

tan vazgeçmek - ki bu daha rahat, daha emin, daha verimli, da-

Page 81: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

'Nihaî Gerçek’’ Meselesi 79

ha zevkli bir yaşam arayışından vazgeçmekle aynı anlama gelir

ve insan doğasına, hatta biyolojik evrim in yönüne aykırıdır. Ve­

ya, nihaî gerçeğin o lduğu inancı istikametinde onun peşine d ü ­

şülür. Ancak bu ikinci seçim birincisinden çok daha tuzaklı bir

yol içerir. Üzerindeki tuzakların en b üy üğü de bir noktada o

veya şu şekilde nihaî gerçeğin "b u lu n d uğu " zannın ın edin il­

mesidir. Bu zanna düşen kimse ik i hafta önce açıklamaya çalış­

tığım şekliyle şüphe yeteneğini kaybeder ve b u ld uğunu —veya

bir başkası tarafından bulunarak kendisine tebliğ ed ild iğ im

sandığı nihaî gerçeğin de ötesinde bir gerçeğin bulunabileceği

ihtimaline karşı duyuların ı kapam ış olur. İşte bu akıl haline es­

ki tabirle "nasçılık", bugünlerde de "dogm acılık" veya dog­

matizm" diyoruz.N ihaî bir gerçeğe inancın dogm atik inançtan şu farkı var­

dır: Dogmatik olmadan nihaî gerçeğe duyu lan inanç pam uk ip ­

liğine bağlıdır. Kendisine karşı sağlam gözleme dayanan bir fi­

kir geldiği an o iplik kopabilir. Peki bu kadar zayıf bir inancın

ne faydası var diye bir soru gelebilir akla. Once inancın zayıfı­

nın güçlüsünün o lm adığını söylemek isterim, inanç, yeter ı ne

den olm adan bir şeyin o lduğunu kabul etmektir, «eterlı nes.en

olarak yapılan kabuller bilgiyi oluşturur. Yeterli net en o ma

dan bir şeyin o lduğunu kabul etmenin güçlusu zayıfı o lm az

(bu az veya çok hamile olmak gibi bir şeydir! insan ya ham ile

d»r ya değildir, bunun azı çoğu olmaz). N iha î gerçege inanm ak,

aslında bfzim dışım ızda gerçek bir âlem o lduğuna yanm ak la ,

yani realist olmakla aynı şeydir. Böyle bir alem o lduğuna inan­

madan, tabiî ki o âlemi incelemeye kalkışamayız A lem in b .z.m

dışım ızda ve bizden bağımsız varlığına inanm ak ise bize ge­

lem yapma im kânın ın olabileceğim bildirir. Bu da b iz im dışı

m ızdaki âlem ile temas edebileceğimiz, dolayısıyla onu öğrene­

rek kendi amaçlarım ıza u y g u n kullanabileceğim iz anlam ına

gelir: Uygarlığın temeli de bu değil m idir?Bizim dışım ızda bir âlem in o lduğu inancı ise kendi içinde

yanlışlanabilir bir öneri değildir. Bir diğer ifade ile, realizm me

tafizik bir inançtan ibarettir. D iğer inançlara tercih edilmesi ge­

reğinin nedeni de hem kuramsal olarak gelişme ve ilerlemeye

açık bir yaşam program ına (yani bilime) im kân vermesi, hem

Page 82: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

80 Zümrücnâmc

de b u gelişme kuramının tarihten bildiklerimiz tarafından yan-

lışlanmamasıdır. Tüm diğer dogmatik inanç türlerinin ise son­

ları, tarihten bilebildiğimiz kadarıyla, hep hüsran olmuştur. Bu

nedenle, nihaî gerçeğe inanmak, ancak b u inançta dogmatik ol­

mamak ve nihaî gerçeğe tesadüfen ulaşmış olsak bile, kâinatta­

ki olguların sonsuzluğu nedeniyle bunu asla b ilem eye ce ğ im iz i

bilmek bizleri sağlıklı, emin, rahat, verimli ve zevkli yaşam a

götürecek en emin y o ld u r Bu yolun aracı da gözlem ışığında

akılcı, eleştiıel tartışmadır.

Page 83: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Klasiklerin Tercümesi™

XVIII

1 Aralık 1935'te İzmir milletvekili Hasan-Âli Yücel "Okulla­

rımızda ileri memleketler edebiyatını gençlerimize tanıtmak,

büyük eserlerin tercemelerini yaparak geniş ölçüde eser neşret­

mek, seçme ve kritik etme kabiliyetini kazanmış bir okuyucu kütlesi yapacak, yazıcılarımız da bu kütleyi doyurmak için iti­

nalı çalışmaya mecbur kalacaklardır" diye yazmıştı. Türk Ay­

dınlanmasının Atatürk'ten sonraki bu en büyük lideri ve baş mimarı, tercüme faaliyetinin amacını "seçme ve eleştirme yete­

neğini edinmiş bir okuyucu kütlesi yaratmak" olarak belirliyor.

Rir okur kütlesinin bilgi ve fikir kalitesi doğal olarak okumak

için ele geçirebildiği malzemenin düzeyinin bir fonksiyonudur.

( imanlı döneminde Türkçeye yapılan tercümelere bir göz attı­

ğımızda, bunların uygarlığın bilgi ve görüş zenginliğini yansıt­

maktan çok uzak eserlerden oluştuğu dikkatimizi çekiyor. Ken­

di ihtisas dalım olan jeolojiden bir örnek vermek gerekirse, 1853

yılında Meclis-i Maarif üyesi Rusçuk'lu Mehmet Ali Fethi Efen­

di tarafından Arapça'dan (Al-Aqwâl al-Murdiya f i cîlm Bunyat al- Kura al Ardiyya: Kahire H1257/M1841-42) Türkçeye çevrilmiş

olan İlm-i Tabakatü-l Arz başlıklı bir eserin orijinali 1832 yılında

Paris'te yayımlanmış Geologie Elementaire Applicfuee â l'Agricultu- re et a l'Industrie avec un Dictionnaire des Termes Geologiques, ou Manııel de Geologie'dir. Bu minik popüler bilim kitabı, Paris'te bir

mineral ve fosil dükkânı sahibi olan amatör jeolog ve lise öğret­

meni Neree Boubee tarafından yazılmış ve derhal Almancaya,

İngilizceye, İtalyancaya ve Arapçaya çevrilmiştir. Ali Fethi Bey bu eseri çevirmeye, seçildiği Meclis-i Maarife lâyık olabilmek

Page 84: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

8 2Zümrütnâme

i J r & O J L O G Î S

l*OI>l I. VlKi;

' ' ' '"/»/< . r*. , (/\ı*r1.1<>ı 11

i l ! - i\g '?'!3'fil li'CUt & • I İv i Ifcicbu SİTİ t

:NJ!*j !I .:İ!Î!||| Üi-O'l rıBJöjlC.

&F A R I M.

H tı ir tııı 'lı. Aonv<!:ııı Ihill<im i N illlll'u llr İt «■«* iilll llt C«MI'I v

ı< rlı*t İ t . |. w , I —

Ş e k i I 21. A Paris 'te b ir m in e m i vtî fosil d ük k an ı s jlu b ı n lnn iim .ılor jeolog ve lis«? ogreHtı*’111

N eree U cu bee 'n in Genlogie Ulementatre Applûftıee n İ Agricultıııv ut tı 11 m ilisineautıc un '

rfc’s Terme* Geolu^itjıu’ft, ou Mnnııel tte Geolngie' iid lı eserinin 1. baskısı

için karar verdiğini söylüyor. Eser yayımlanınca baş k ısm ın d a

dokuz adet de takriz (övgü) yazısı çıkmıştır. Bu övgü yaz ı la r ın ın

yazarlarının sosyal konumları, kitaba verilen değerin en çarpıt

ifadesidir: 1) Eski Sadrazam Âli Paşa, 2) Serasker Mehmet i aş<>/

1) V id iıı Valisi Sami Paşa, 4) Meclis-ü âlâ üyelerinden Yusuf 1 a

m il Paşa, 5) Meclis i Maarif üyesi Rüştü Efendi, 6 ) Hariciye Nâ-

zırı M ehmet Fuat Efendi, 7) Mekâtib-i Umumiye Nazırı Kemal

Efendi, S) Meclis-i Maarif üyesi Subhi Beyefendi ve 9) Encümen-

i D âniş (Osmaıılı Akademisi!) üyesi Ahmet Cevdet Efendi! Etki­

leyici, ama devrindeki bilim in cephesinin yerini ve tabiatını ifa­deden uzak küçük bir popüler eserin tercümesi, Osmanlı toplu-

m unda adeta dev bir bilim klasiği çevrilmişçesıne memnunluk

ve takdir hisleri uyandırmıştır. Bıınun açık nedeni, hiç kuşku­

suz, O sm anlı top lum unun 19. yüzyıl ortasında bilimin gerçek

Page 85: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Klasiklerin Tercümesi 83

/ V r •* tp<>

*J lJ.1 M-

'* • #

. -p C\ . 4

r / . 4 j .w

J j- t ' f s« ,

• - * ( •-âl'1 * .U . -

. -j»

* 1• J 1 J ■ ^ * u

• • j - , * i » . r ' " 1'-- .

> r

t u . , > - . . » p » *

«4*4 f S j l . » J ' l ■ .:ü

w* £.» • .1

.=» i 1 ' i m I Vy*-. - j-

1

•* . * . , • . ‘ r

«1.1«İM -L . D * . J1

- • * ' * i

t * . <, t . î - Î »A» Y * t

s> * <* *•

Pi/PV aS-M V i’SCtf" J J i f * : *

* * ( ■ - r—< ) •j'ui '1-î u) .j/ 1 ,* 1 , * .J j ■»*-

/n i • ^ M# —jLt-'sl tcjl^î u »jTH J» * - y - ’y - jU S 'Jİ

İJİ -* Jl-j a» - • * . . . .

JWi .

ftÎIL îIi r N eT / ° UbeC'njİ” kİtablnln İlk bask ls ll’ ın Kahirr-dc /II A , , al M u rd iy a f î 'U m Bunyat al Kura al Ardıyya, a d . a lt ın da 1841 ^ 2 y .lm d n y a p ,la n A rap ça tercüm esi.

yüzünden tamamen habersiz olmasıdır. İlginç olan 1852 yılının

aynı zamanda Fransız jeologu Elie de Beaumont'un Notice sur

les Systemes des Montagnes (Dağ Sistemleri Üzerine) adlı klasik

eserinin yayım landığı yıl olmasıdır. Gene aynı yıl bir jeoloji kita­

bı çevirmeye kalkacak kişinin çevirebileceği muhtelif boyutta o

kadar çok önemli, kaliteli, güncel ve muhtelif seviyelerde kitap

vardı ki, bunlardan herhangi birinin Türkçeye kazandırılması,

Türkiye'de yerbilimlerinin talihini çok köklü bir biçimde etkile­

yebilirdi. Ama bu yapılmadı. Osmanlı toplumu pek mütevazı

ve o zamanki jeoloji hakkında genel fakat yüzeysel bilgileri ve­

rebilecek bir eserin ikinci elden çevirisiyle yetinmeyi tercih etti.

Bugün de uygar kültürlerden çeviri, özellikle bilimsel eserle­

rin çevirisi güncel bir sorunumuzdur. TÜBİTAK'ın yürütmekte

olduğu popüler bilim kitapları çeviri serisi her ne kadar takdire

şayansa da, bunlar ortaeğitim düzeyinde bilime heveslendirme

ve üniversite düzeyinde de ihtisas dışı genel kültür arttırması

konusunda faydalıdırlar. Bunlara paralel bir bilim klasikleri çevi­

Page 86: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

84 Zümrütnâme

risi serisi acil bir ihtiyaç olarak karşımızda durmaktadır. Modern

med'den, Strabon'dan, Plinius'tan modern bilimin yaratıcıları Ga-

lile, Descartes, Hooke, Newton, Linneaus, Euler gibilerin eserle­

rinden, Ortaçağ'ın devleri Al-Khwarizmi, Al-Biruni, Al-Haitham,

yüzyılın bilim ortamına uzanan Lavoisier, Hutton, Cuvier, Dalton,

von Humboldt, Lyell, Faraday, yirminci yüzyılın temellerini atan­lar Helmholtz, Virchow, Darwin, Maxwell, Mendel, Koch, Pavlov,

De Vries, Planck, Einstein, ve daha niceleri, derhal çevrilmelidir.

Bu konuda bir kılavuz aranıyorsa buyurun, şuradan başlayın: Horblit, H. D., 1964, One Hurıdred Books Famous in Science (Bilimde

Meşhur Yüz Kitap): The Grolier Club, New York. Ancak bu tür

bilimin ilk öncüleri olan eski İyonyalı "fizikçilerden", Arşi-

Ömer Hayyam, Roger Bacon, aydınlanma çağından ondokuzuncu

\S)jm j - “' ^ j i V W Jj l & J*-

■u:* ^ j . oJ j j

Ulo u-'*’: ‘i ’1 o ljU y * jlşiJj j l i

gerçek klâasikleri oku­

yan beyinlerde Hasan- Ali Yücel'in görmeyi ar­

zuladığı "seçme ve eleş­

tirme yeteneği" gelişebi­

lecektir. Bu yüzden değil miydi ki dâhi Maarif Ve­

kili 1946'dan sonra ap­

tallık ve cehalet tarafın­

dan katledilen klasikler çeviri faaliyetini başlat­

mıştı!

■jti. JUJ üj' *

JU^Lâ ’j

Şekil 21. C. Rusçuk'lu A li Fethi

Efendi'nin N6r£e Boub6e'nin kitabının

Kahire'de yapılan Arapça tercümesin­

den Türkçeye llm-i Tabakatii-l Arz adıyla

yaptığı çevirinin ilk metin sahifesi

(takrizler ve fihrist bu sahifeden

öncedir). Osmanlı böylece ilk defa 19.

yüzyılın ortasında, sıradan bir popüler

jeoloji kitabının ikinci elden bir

çevirisiyle o yüzyılın en popüler bilimi

olan ve özellikle ulusların zenginliğine

büyük katkı yapan jeoloji hakkında bir

kitap sahibi oluyordu. Ancak bundan

sonra da, Osmanlı İmparatorluğu'na

sığınan Avusturya asıllı "Macarlı" Dr.

Abdullah Bey gibi entelektüellerin

gayretlerine rağmen, Osmanlı jeolojide

hemen hiçbir varlık gösteremedi.

Page 87: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

X IX

17 NisanZ34

n I .isan dı! Hem neşe hem de hüzün doluyor insan 17

Nisan'dn Neşe, çünkü 17 Nisan tarihi 17 Nisan 1940'ın, Köy

Enstitük ı i'nın kuruluş kanununun kabulünün yıl dönümüdür.

Bu kanunla, genç Türkiye Cumhuriyeti kendi insanlarının göz­

lemleriyle saptadığı bir temel sorununa, kendi insanlarının yap-

tıcı incelemeden elde ettiği sonuçlar ışığında, kendine has, ancak

evrenselliği de olan bir çözüm getiriyordu. Bu kanunla Anado­

lu nun yüzyıllardır insanlık kavramı ve insan onuruyla alay

•di n seci zindanının kapıları açılıyor, orada ışığı ona hasret ola­

cak kadar bile tanıyamamış olan insanlara adeta güneşten parça-

'ar dağıtılıyordu Anadolu her şeyden önce okuyacaktı! Okuyan

nadolu öğrenecek, öğrendiğini kendi çevresine uygulayacak,

uygarlığı ayağına getirecekti. Uygar olan Anadolu evrensel uygar­

lıkla konuşacak, kendi içinde tartışacak, uygar dünya ile haberle­

şerek birleşecekti. Uygar dünyada yerini alan Anadolu uygarlık

yapıcısı olacak, bilim üretecek, "muasır medeniyet seviyesinin

üzerine çıkacaktı." Köy Enstitüleri kanununu çıkaranlar, Anado­

lu'yu "irşad etmek" iddiasını şiddetle reddediyorlardı. Hayır!

Onlar artık Anadolu'ya hükmetmeyecekler, fakat onunla düşü­

necek, konuşacak, tartışacak, paylaşacak, onun kendisinden giz­

lenmiş hâzinelerini ortaya dökerek Türkiye'yi herkesin malı ve

aynı zamanda herkesin yuvası yapacaklardı. Bu uygarlık susa­

mışlığında oradan buradan alınmış akıldışı ideolojilere yer yok-

Page 88: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

86 Zümrütnâmc

tu. Köy Enstitüleri aslında Anadolu'nun insanlığa hediyesi olan

"aklın" ve "müspet ilimlerin" ürünü olarak doğmuşlardı. Köy

Enstitüleri o büyük Anadolu çocuğu Herakleitos'un dediği gibi,

gerçeği bulabilmek için önce gerekli olan "ortak"ı yaratacaklardı:

herkes uygarlık dilini konuşacaktı, herkes bilimsel düşünecekti.

17 Nisan ne yazık ki neşeyle birlikte hüzün de veriyor insa­

na. Çünkü bu yukarıda sayılanların hiçbiri olamadı. Herakle­

itos'un o en büyük iki düşmanı, aptallık ve cahillik, ondan 2500 yıl

sonra Anadolu'da gene hortladı ve Köy Enstitüleri'ni yok etti -

onlarla beraber Anadolu insanının insanca yaşama ümidinin çok

önemli bir kısmını da. Birisi bir enstitüde şu sözleri görmüş:

Şpkil 11. Köy Enstitiılori'nin

kurucusu M illi Eğilim

Bakanı Hasan-Âli Yticel,

İzmir Kızılçullu Köy

Enstitüsü'ııde bir atölye der

sini teftiş ederken ( 1941

yılında yayım lanan ilk Koy

Enstitüleri başlıklı yıllıktan'

Entelektüel bakanın

şalısmda toplanm ış olan

uygar dünya göriişü,

iiydmlık devlet felsefesi ve

saygılı lıalk sevgisi, başını

okşamakta old ııgu

öğrencinin gözlerinde

ckun-ibîlerı geleceğe d ııyu

laıı engin güven ve ülkesine

duyulan içten ın.ıncın

kaynacıydı I ıy ı m t ılu lc ı».

Al.ıttifk 'ıııı ı in|>. umanım

uygar dünyanm H» parçası

y.npm.ı projesinin en önem li

u zan t ıla r ın ım hırıyd ı ı.ı 1 .

«rh .ll.- tvr a,.l.,||lk y .

o ııl.ırı

Page 89: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

17 N isan! 87

"Bozkırları biz donattık, Tanrı'nın noksanını tam am lad ık" ve

bunu yazan kahrolsun" diye düşünm üş! Herhalde bu zat ken­

dini dindar, okuduğunu da küfür zannediyordu! H iç kuşkusuz

bilmiyordu ki, büyük A lm an jeologu Baron Leopold von Buch

Prusya Bilimler Akademisi'ne seçildiği gün yaptığı konuşm ada

jeologun görevinin "tabiatın eksik bıraktığı işi tam am lam ak" o l­

duğunu bütün dünyaya ilan ediyordu. Tabiî zeki, b ilg ili ve k ü l­

türlü Leopold von Buch, kendi d in in in kitabını iyi biliyor ve Tan­

rı nın insanı "kendi suretinde" yarattığını, ona yeryüzünü kendi­

sine tâbi kılmasını" emrettiğini hatırlıyordu (Tekvin, 1). Goethe

de insana dünyanın küçük tanrısı demiyor m uydu? Büyük b ilg in

l-eopold von Buch kendi d ini gereği bunları biliyordu ama, "Tan­

rı nın noksanını tamamladık" ibaresini okuyarak dehşete düşen

zavallı, kendi dini gereği Kur"an'm insandan A llah 'ın halifesi ola­

rak bahsettiğini bilm iyordu (örn. Bakam, 30, En am, 165). A llah 'ın

dünyayı bir deneme mahalli olarak yarattığını (örn. Enfal, 28), el­

bette bu denemede bizlere eksik-gedik bir sürü şey verdiğini,

bunları tamamlamak için de bizleri akılla donattığını en basit b ir

ün bilgisinin bile verebilecek olmasına karşın, Köy Enstitüleri'ne

saldıranlar, bu kadarından bile mahrumdular. En am, 35, pey­

gambere Tanrı'nın dünyada yaratmadığı şeyleri yapm ayı dene­

mesini salık vermiyor mu? Köy Enstitüleri'ne saldıranlar, insana

yaratıcılığı çok görmekle, gazabından korktukları Tanrı'ya en b ü ­

yük hakareti ettiklerinin farkıda olamayacak kadar en büyük gü ­

nah sayılan cehaletin (Ar'âf, 199; Hûd, 46) pençesindeydiler.

Köy Enstitüleri ve onların ruhu sonunda Tayland'a kadar

gitti ama Türkiye'de kök salamadı. Bugün, 1946'dan g ün üm üze

yaşanan eğitim fiyaskosunu düzeltmek için yola çıkanların b il­

mesi gereken en önemli şey, eğitim in iki amacı o lduğudur: 1 )

öğrenmeyi öğretmek, 2 ) öğrenmeyi öğrenen insanların birbirle-

rıvle iletişim sağlayabilecekleri ortak bir kü ltü rü geliştirmek.

Köy Enstitüleri'nin amacı, 2. Dünya Savaşı'nın fakir Türkiye'si­

nin ortamında bunları başarmaktı. Son yıllarda Türkiye'nin kar­

şılaştığı ve her biri ülkenin emniyetini ve halkın bekasını c idd i­

yetle tehdit eden muhtelif sosyal sorunlar, Köy Enstitüleri'n in

amaçlarına ulaştırılmamış olmalarının Türkiye'ye ne kadar p a ­

halıya patladığının görmesini bilenler için en açık delilid ir

Page 90: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Çocuk ve Bilim35

Büyük Taarruz hazırlanırken, kesin ve hızlı bir sonuca vara­

bilmek için Atatürk çok cesur, ama cesur olduğu kadar da riski

bol bir plan kabul etmişti. Harbiye'den hocası olan 2. Ordu Ko­

mutanı Yakup Şevki Paşa, ülkenin tüm olanaklarını adeta bir

kumara süren bu plana şiddetle itiraz etmiş, hatta bu itirazını

defaatle tekrarlayarak yazıya bile dökmüştü. Tecrübeli ve bilgili

komutan, tecrübesinin ve bilgisinin sesine uyarak ihtiyatı elden

bırakmamak gerektiğini tavsiye ediyor, ama salık verdiği ihti­

yatla ülkenin eninde sonunda elden gitmesinin kaçınılmaz ola­

cağını göremiyordu. Atatürk, sonunda paşaya "Hocam" demiş­

tir, "burada Harbiye'deki harp oyunlarını oynamıyoruz. Mem­

leket için kesin neticeyi almak üzere her şeyimizi tehlikeye at­

maya mecburuz." Daha sonra muzaffer ordu hızla İzmir'e doğ­

ru ilerlerken, yolda Atatürk'ün arabasıyla karşılaşan Yakup Şev­

ki Paşa, "Sen, bizim göremediğimizi gördün" diyerek eski öğ­

rencisinin elini öpmeye teşebbüs etmiştir. Şevket Süreyya Ayde­

mir, daha sonra İzmiı'e girilen gecede, Nifteki karargâhta, Ata­

türk'ün ruh halini şöyle anlatır: "Ve bu gece kendini biraz da sı­

kan bu karargâh havası içinde isyan eden bakışlarla etrafını süz­

dü. Sonra maiyetine bağırdı: 'Yahu, İzmir'e girdiğimiz akşamdır

bu... Bu kadar sessiz mi olacak? Haydi bari biz kendimiz şarkı

söyleyelim...' Ve hep beraber çocuklar gibi şarkılar söylediler."

Page 91: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Çocuk ve B ilim 8 9

Ş *k ıl 23. M us ta fa K em a l y a r ım da y ave r le r in den C ev a t A b b a s G ü re r , k u c a ğ ın d a m in ik Ü lk ü ve

karşısında ik i Kışfca ',ocuk o ld u ğ u h a ld e key ifle b ira s ın ı y u d u m lu y o r ! B ü y ü k le r , a r k a d a ve

uzakta, çocuklar ise o n u n d iz in d e ve d iz in in d ib in d e . B ü y ü k d â h i , k e n d in i ç o k y a k ın h is se tt iğ i

bu k üçük “y aş ıtla r ına " b ırak .ırak g itt i C u m h u r iy e t i. G e rçek ten d e o " ç o c u k la r " d e fa a t le o n u n

b u güvenine lây ık o ld u k la r ın ı gösterd iler. C u m h u r iy e t i ve u y g a r y a ş am id e a ll in , d ö n e m d ö n e m

kafa ka ld ıran ap ta llığ a ve c ah illiğe tes lim e tm ed ile r (B u enfes fo to ğ ra f ın b ir k o p y a s ın ı b a n a

hediye eden k ıym e tli d o s tla r ım Say ın H ü se y in G ü re r B eye fend i'y e ve eşi M e l ik e G ü r e r

M anım efendi'ye teşekkür b o rç lu y u m ).

Belki N if karargâhındaki muzaffer kom utan ın maiyeti,

onun inanılmaz başarısının arkasında yatan cevherin, ona ka­

rargâhta bağıra bağıra şarkı söyleten çocuk yanı o ld u ğ u n u d ü ­şünmemiş, günün birinde İzm it'te bir çay partisinde her tü r lü

protokolü hiçe sayıp anne ve babalarının ellerinden kurtu larak onların dehşet dolu bakışları arasında G az i'n in boynuna atla­yan çocuklar için "onlar benim yaşıtlarımdır" diyeceğini akima

getirmemiştir . 3 6 Ama büyük dâhi, dehânın h ızlı düşünm ek ya­nında aynı zamanda düşündüklerin i aklın do ğru /y an lış bilg i yüküne ezdirmeden şekillendirebilmek o lduğunu da biliyordu.

Bunu yapabilmek için ya o yükü oluşturan bilgileri çok büyük bir hızla yeni düşüncelerle karşılaştırabilmek veya o bilg i y ü ­künden yoksun olmak gerekmektedir. İşte Mustafa Kemal, de­hâ ile çocuğun ara kesidinin yalnızca ve yalnızca dehân ın b ilg i­li olsa bile yaratıcı olabilen, çocuğun ise bilgisi o lm ad ığ ı için

Page 92: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

90 Zümrütnâme

muhayyilesinin yarattıklarını saklamaya ihtiyaç duymadan

tüm çıplaklığı ile dile getirebilen yanları olduğunu anlamıştı.

Yakup Şevki Paşa da onun yaratıcılığını önce çocukluk sanmış,

sonra gerçekle sınanınca dehâ eseri olduğunu takdir etmişti.

Bilim ve bilimsel düşünce, insan toplumunu da içeren ev­

renin yapısını ve evrimini yöneten yasaların, ortaya atılacak ce­

sur varsayımların gözlemle sınanması ile bulunabileceği esası­

na dayanır. Hem bu cesur varsayımlar, hem de onları sınayacak

gözlemler ise yaratıcılık olmadan yapılamaz. İnsan yaratıcılığı,

doğanın sırlarını insan düşüncesinde baştan yaratmak demektir, hatta

bunun da ötesinde doğada olmayanları yaratabilmek, kurgulayabil­

mek anlamına gelir. İşte bu yüzden Atatürk, doğru/yanlış bilgi­

lerle eli-kolu bağlanmamış, hayal gücü "büyüklerinkinin" kat

kat üstünde olan çocuklarda bütün evreni ve hatta daha da faz­

lasını baştan yaratabilecek tanrılar görüyor, geleceğimiz olan

bu tanrılara en büyük saygı ve en içten özenin gösterilmesini

istiyordu. Bu tanrıları körleştirecek her türlü eğitim engelini or­

tadan kaldırmayı kendisinin ve kuracağı yeni Türk devletinin

en önemli görevi olarak kabul ediyordu: "Türk çocuklarının

yüksek kabiliyetine inanım tamdır. Bunun binbir delili görüle­

bilir" diye yazmamış mıydı 2 Kasım 1933'te? İşte bu delillerden

biri ve belki de en anlamlısı, ulusunu geçmişin otoriter baskı­

sından kurtardığı 23 Nisan tarihini küçük tanrılarına adamış ol­

masıdır.

O, büyüklerin çocuklardan kuşkusuz daha bilgili ama asla

daha akıllı olmadıklarını bilen, bu halkın yetiştirdiği en büyük,

en yüce çocuktu.

Bu 2 3 Nisan da daha nice 2 3 Nisanlar yaratacaklarından hiç

kuşkum olmayan Atanın tüm küçük tanrılarına kutlu olsun!

Page 93: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XXI

Çocuğunu Yiyen Satürn37

■i,|e. ı h yÜmdan Türkiye'nin ufku, yoğunluğu ve kalınlığı darlık , artan ^ara bulutlarla sarılmaya başlanmıştı. Sözde din- "lası a'llna' inançlara ulusun bireylerinin kendi başlarınadilin " T * ım^an verebilecek bütün bağları, ona yabancı bir leiın V0 l*,urun baltalarıyla kesen; sözde milliyetçilik adına m il­leri ,U ^ar dünYa ile bağlarını kopararak onu, A tatürk'ün biz- men r ' SX k,p ^ ardl& cehalet ve bağnazlık batağına gö- 0 ]n ' . ı e serbest teşebbüs adına, içinde hiçbir hür düşüncenin lı . r * 1 Ve hal<ikatte bağımsız olmayan bir toplum yaratıp iba 3 UîTlİt„edel:)^ecekleri en üst düzey yaşam ın işte bundan

arei olduğu savını tezgâhlayan bir zihniyet devlete egem en oldu ve ülkeyi yönetti.

Bu zihniyet; demokrasinin çoğunluğun borazanı sanıldığı ’ir ortamda, içine çektiği tüm bireyleri kısa zam anda kendileri­

ne nıe yabancı politik araçlar haline getiren gericilik girdabının aranhğma ülkeyi tamamen çekti sanılırken, hiç beklenmeyen

•■ir şekilde orada burada bu karanlığı yırtan ışıklar yanm aya başladı! 1990 yılında bu ışıklar önce TÜBİTAK'tan yükseldi Kemal Gürüz ve arkadaşları birkaç yıl içinde Türk bilim dün­yasının Haşan-Ali Yücel'den beri görmediği bir iyi niyet ve teş­vik hissini araştırmacılar arasında yaymayı başardılar. Hem en ardından TUBITAK çok ciddî bir tercüme işine girişti. O tarih­lerde Guruz'ün başyardımcısı olan Namık Kemal Pak "Önü muzdekı örnek Hasan-Ali Yücel'in tercüme serisiydi" diyor;

Page 94: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

92 /m ı ın lr n in K

:N

i

Page 95: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Çocuğunu Yiyen Satürn 93

"bizier gençken onlarla büyüdüydük. Yücel'in çapma henüz

gelemedik, ama amaç onun çizgisini tutmaktır."

Ankara'da şafak bu şekilde sökerken, İstanbul kendi ka­

rakterine ve tarihine yaraşır bir sabaha hazırlanıyordu. Burada

güneşin yükseleceği nokta 1773'te OsmanlI'nın çürüyen uzuv­

larına hayat vermek için doğan Miihendishâne, yani ITÜ'ydü.

ITÜ'nün iki başarılı mezunu, iki kaliteli mühendis v l1 aynı za­

manda becerikli iş adamı, İzzettin Silier ve Eriin Arıoelu,

194fı'dan beri, yani Hasan-Âli Yücel'in maarif vekilliğinden ay­

rıldığı andan itibaren, Türkiye'nin uzerrne çöken gecenin artık

bitmesi gerektiğini düşünüyorlardı. İçinde yetiştikleri ortam

onlara bu geceyi yırtacak tek ışığın A tatürk'ün ve Hasan-Âli

Yücel'in tabiriyle "müspet ilim " o lduğunu söylüyordu. Bu

1 34 go cu kların d an b irin i y iyen Satürn. Francisco 1 o y a y Lucientcs'in M ad rid 'in d ış m ahallelerinden

ou inde bulunan ve 27 Şubal 1819'da salın a ld ığı Qııtnhl

•i* urda nun (Sağır A d a m 'm İn z iv a Ev i) alt katine* ,xi ü'iUınuıı girişin in karşı d u varın a yap ılm ış ik i d ik resim - W-n bin olan Satürn, a k lı ezm ek, yok etmek isteyen

■•im ö zgürlük düşm anların ı, aklın karşısın d a yer alan «iim irrasyonel güçleri temsil ediyordu Bu resim ,1 « ız c r temalar işleyen ve Qf<ffita'nm d u varlarına yapılm ış "Kara Resim ler" serisinden biridir. G oya'm n 1 • ı muhteşem resm inden önce de Satürn Ispanya'da 1 ‘lisenin boyu n d uru ğu nd a geçirilen zam anlarda ülkeyi elinde b ulunduran ka ran lık gücü temsil ediyor dit. G oya'nın çağdaşı YVilliam VVordsvvorth İspanyol lartn 18Ü8'de N apolyon'a karşı ayaklandıkları haberi ıızerine "Ispanya'ya Satürn'ün h üküm ranlığ ın ın döneceği" endişesini d ile getirm işti. Aydın lanm anın filozof ressamı olan G o ya, Satürn'de Ispanya'nın kendi çocuklarını y iyen b ir d ev i anım satm asını veya İspanyolların birbirlerin i yem eleri temasını da ifade etmek istemiş olabilir. Bu konuda detaylı b ir tartışma ve literatür için b kz M ueller, P., 1984, Go\/ıı s Binek

Paintings Tnıih a mi Keason in Ugfıt and Libert»/: Hıe H isp anic Society of A m erica, N ew York, 253 ss. Bilhassa, ss. 167-177). G o ya'n ın bu korkunç tabloda duvara boşalttığı his ve düşünceleri, insana ondan neredeyse b ir y ü zy ıl sonra Tevfik Fikret in Tarih-i

Kuttim'inde m ısralara döktüklerin i çağrıştırm ıyor mu?

Page 96: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

94 Z üm rütnâm e

m üspet ilim okul Iaboratuvarlarından, üniversite kütüphanele­

rinden çıkmalı, halka uzanmalı, halkı kucaklamalı ve halkı, ül­

keyi, Ata'nın hayal ettiği gibi, yalnız gecenin değil, tüm "mu­

asır medeniyetin üzerine" yüceltmeliydi.

İşte Silier ve A rıoğ lıı etraflarına topladıkları merhum Kâ­

zım Çeçen eibi hocaları ve dostlarıyla halka bilim i öğretecek bir

Bilim Merkezi kurmak üzere yola çıktılar ve kısa zamanda ina­

nılmaz mesafeler aldılar. Oyle ki, G ürüz ve arkadaşlarının An­

kara'da yarattıkları aydınlık, İstanbul'daki Arıoğlu, Silier ve ar­

kadaşlarının sabahıyla adeta birleşti, devletle vatandaş bilim

için elele verdilerİşte geçen Cumartesi ITÜ’nün tarihi Taşkışla sının 109 nu­

maralı salonunda BUim Şenliği etkinlikleri arasında yapılan

Ömür Boyu Eğitim uluslararası paneline ben bu düşünce ve his­

lerle katıldım. PanelH° Dünya Bilim Merkezleri 2 . Kongresi baş­

kanı ve Calcutta'Haki Bilim Şehri m üdürü Dr. Saroj Ghose de

bize Hindistan'da başarıyla yürütülen bilim merkezleri prog­

ramını anlatırken, bvı çerçevede köylerde yapılan öğretimi ve

köylüye verilen tarım, sağlık, zanaat vb. eğitim ini iftiharla an­

lattı."Aman! Aman!" diye düşündüm : "Bizim Köy Enstitüleri-

'ni anlatıyor adam! Türkiye'de aptallık ve cehaletin b o ğ d u ğ u

Köy Fnstitiileri'ni! Yaşasalardı Türkiye’yi pırıl pırıl aydınlık ya­

pacak o örnek kurum lan!"Ümit ederim ki o feci olaydan ders almışızdır. Umarım ar­

tık bunl.ır lnr *laha olınaz. Türkiye Satürn gibi kendi evlatlarını

yemekten vazgeçer Arıoglu, Silier ve etrafındakiler, serbest

müteşebbisler olarak, artık Türkiye'nin Ata'nın çizdiği akıl ve

bilim yoiunda gitmek istediğinin altını çiziyorlar. Umarım İs­

tanbul Bilim Merkezi, şehrimizdeki pek çok özel müze, özel

okul ve daha başkaları, güçlerini birleştirerek bundan sonra ü l­

kemizde akıl düşmanlığının hortlamasına, hayattaki en hakikî

mürşitten gene ayrılmamıza bir daha izin vermezler.

Page 97: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XXII

Doğu ve Batı38

Türk biliminin insan bilgisine yaptığı en önemli katkılardan

biri ve Bitti adını taşır. Büyük arkeolog, sanat ve kültür ta­

rihçimiz Ekrem Akurgal, 1966 yılında Orient und Okzident adlı

bir eser yayımlamıştı. Bu eser hızla pek çok diğer Batı diline, ba­

cılarına birden fazla, çevrildi ve hâlâ da Doğu-Batı kültür alışve-

nşmin tarihi konusunda dünyada en çok atıf yapılan başvuru

kaynaklarından biri (ama daha Türkçe'ye çevrilmedi!). Bu ese­

rin ana teması, Helen kültür çevresinde 8 . yüzyıldan itibaren

görülen büyük kültürel uyanış, hatta sıçrayışın, malzeme ve esin kaynağının hemen tamamen Ön Asya'da bulunan büyük

doğu kültürleri olduğu idi. Akurgal daha önce geliştirdiği stil

eleştirisi yöntemi ile güzel sanatların Doğu'dan Batı'ya doğru

nasıl geliştiğini büyük bir ustalıkla belgelemişti. Yalnız kanımca

Akurgal'ın bu çok önemli eserini sadece zengin bir arkeoloji bel­

geseli ve enfes bir sanat tarihi kitabının da ötesinde, büyük bir

fikir tarihi sentezi haline getiren özelliği, yazarının Helen sanatı­nın ilham ve malzemesinin doğudan gelmiş olmasına rağmen,

yepyeni bir mentalitenin ve onun kontrolündeki parlak bir ça­

ğın müjdecisi olduğunu görmüş, bu büyük değişikliğin Helen- lerin düşünce sürecinde yaptıkları mucizevî bir buluşun sonucu

olduğunu fark etmiş olmasıydı. Akurgal eserinin sonunda güzel sanatlarda görülen bu büyük atılımın, aynı anda ve aynı yerde şiirde ve tiyatroda da olduğuna ve bunun bugün doğa bilimleri­nin doğuşunu simgelediğini bildiğimiz felsefî hareketle de za­man ve mekânda çakıştığına dikkat çekerek, tüm bu yeniliklerin

Page 98: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

96 Zümrücnâme

nrtak paydasını teşhis etmişti: Bireysel özgürlük üzerinde yükselen

eleştirel akılcı düşünce1 Al urgal, büyük eserinden on yıl önce ver­

diği bir konferansta bireysel hürriyetin Batı'da toplumsal bir

gündem haline gelmesinden sonra Doğu'nun gelişmede Batı'yı

bir daha yakalayamadığının altını çizmişti (Ortaçağ'da Doğu­

'nun Batı'yı işgal ettiğini unutmamak gerekir!).

ORIENT UND O KZID EN T

İMİ. r; I. H U R T d e r o r i k c i i i s c h i n k u n s t

VON

I İ K K E M A K U R G A I .

I IOI . I . I . VI KI.AC i: ' l)KN I' U n

Şekil 25 L’krom Akıırg*ırın Doğu w (O no ıf ıınıf Ukzidcnt) «ıdlı esrri, y.-ılnız Türk

A rkeo lo jis in in ortaya koyduğu <»rijin.il bir arkculojı v. s.ınat tATihı sentezi değil, lum Türk

b ilim dünyacın ın uıcttiğ i eıı önemli ve o /gü ıı düytıiK’P tarihi V.ryitaklarından biridir.

Page 99: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

lJojju ve Batı 9 7

Söm ürgec iliğ in pek çok çirk in y ü z ü n ü n açık seçik ortaya

lökü lm esi, s öm ü rü le n u lus larda kend ilerin i söm üren le rden ayıran her tü r lü ko lektif etikete karşı pek hak lı b ir an tipa ti

uyand ırm ış , söm üren u lus ların ayd ın lar ı da bu an tipa tiy i p ay ­laşmakta gecikm em işlerd ir. D o ğu , orient, an tipa ti d u y u la n bu

terim ler arasındadır. Hatta 20. y ü zy ılın ilk yarıs ın ın sonuna ka­dar b ir b ilim da lı o lan oryantalizm de söm ürgeci güçleri s im ge­

led iğ i için ad ın ı terk etm ek zo runda kalm ıştır.

A ncak son zam an larda g iderek artan doz larda Doğu-Batı sentezinden bahsed ild iğ in i, Batı'y ı ve D o ğu 'y u temsil eden k ü l­

türlerin kaynaşarak ortak, daha zeng in b ir k ü ltü r o luşturacak la ­

rı in anc ın ın d ile ge tir ild iğ in i, do lay ıs ıy la D o ğ u 'n u n rehabilite e d ild iğ in i, d uyuyo ru z . Ö ze llik le ü lkem izde geçtiğ im iz b ir yıl iç inde pek çok ente lektüe lin yazı ve sohbetlerinde — bazen h a lk ı­

m ız ın b ilinen güncel sancılarına atıf yap ılarak— bu inanc ın d ile g e tir ild iğ in i g ö rdüm . Epey bir zam an ın ı A sya 'n ın değ iş ik ü lk e ­

lerinde jeolojik araştırm alar yaparak geçirm iş b ir b ilim adam ı

olarak, bu inancın , kü ltü r le r in de her düşünse l sistem g ib i evrim

geçird ik lerin i, k ü ltü re l öğe lerin , yaşam ın insana s u n d u ğ u so­run lara önerilen çözüm le ri temsil eden h ipotezler o ld u ğ u n u gö-

zard ı ettiğ i kan ıs ınday ım . D em okra tik idare sistem leriy le ancak

g ü n ü m ü z d e tan ışm aya başlayan D o ğ u 'n u n , tüm tarih i boyunca -Helen b ilim in in vârisi 7.-15. y üzy ıl İslâm k ü ltü r çevresi hariç-

b ilim se l b ir gelenek geliştirm em iş, gerek top lum sa l gerekse de

doğa l çevrenin ele a lınm as ında eleştirel ak lı —istisnaî ve çok

önem li bazı bireyler d ış ın d a— k u lla nm am ış ve to p lum a m a l ede­

m em iş o lm ası, b u g ü n hem en tüm D o ğ u 'n u n da kendi isteği ile geleneksel d üşünce tarz ından ayrılarak Batı'nm , yan i bilimsel düşünce tarzına geçmeye başlam ası sonucunu d o ğu rm uş tu r .

Burada da Darvvin 'in evrim m ekan izm as ın ın en ö nem lile r in den

b iri gereği ü s tün o lan d üşünce sistem i, az ge lişm iş o lan ı d o ğa l

o larak tarihe göm m ekted ir. Yanlışla d o ğ ru n u n "sen tez inden "

d o ğ ru n u n ç ıkm ası -k im ne derse desin- m an tıken m ü m k ü n de ­

ğ ild ir. Yanlış doğuracak gayri b ilim se l rom an tik sentezlerde ıs­

rara ka lkm ak , tar ih in defaatle gösterd iğ i g ib i, in san la r ın g ö m ü l ­

m esiy le sonuçlanır. M arife t, in san ları değ il, y an lış lığ ı be lge len ­m iş düşünce leri göm m ektir.

Page 100: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XXIII

Bilimsel Bir Kitapta Kendini Gösteren Bilimsel Kafa39

"1919 senesi Mayısının 19. günü Samsun'a çıktım. Vazıyei

ve manzara-i umumiye:" Bu kelimelerin kendine "kültürlü" sı­

fatını yakıştıran herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına

tanıdık gelmemesi imkân dışıdır. Mustafa Kemal Paşa, 15-20

Ekim 1927 tarihlerinde Cumhuriyet Halk Fırkası İkinci Kurulta­

y ın a altı günde okuduğu ve içinde 1919-1923 yıllarının hesabını

verdiği büyük Nutuk'unu yukarıdaki sözlerle açmıştır Bilhassa

Nutuk 'un içeriğini okuduktan sonra bu açış cümlesi bir diğer

büyük klasiğin, AvusturyalI büyük jeolog Eduard Suess'un bir

doğa bilim i şaheseri olan Arzın Çehresi (Das Antlitz der F.rde) adlı

dev yapıtının açış ifadesini bana hatırlatmıştı: "Gezegenimize

göklerden yaklaşan bir gözlemci, kızılımsı-kahverengi bulutları

kenara iterek gözlerinin altında bir gün esnasında dönerek ken­

d in i ona takdim eden yerkürenin yüzeyinin genel manzarasını

görebilseydi... Suess'ün 1883-1909 yılları arasında dört büyük

cilt olarak çıkan eseri, 19. yüzyıl sonuna kadar yerbilimlerinde

yapılan çalışmaların bir özeti değildi. Suess, dağ kuşaklarının,

kıtaların ve okyanus havzalarının yapısı ve evrimi hakkında

1870 li yılların başından beri geliştirmekte olduğu yepyeni fikir­

lerini o zamana kadar tüm dünyanın yüzeyinde birikmiş olan

gözlem malzemesinin süzgecinden geçirmiş, yer yer bizzat bu

gözlem malzemesini eleştirmiş, fakat büyük ölçüde yapısal je­

olojinin eski kuramsal yapısını tamamen yıkarak yerine yepyeni

bir abide inşa etmiştir. Bu abide yapılırken Suess'in kullandığı

Page 101: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Bilimsel Bir Kitapça Kendini Gösteren Bilimsel Kafa 99

- J J^ AN I I JTZ Dİ U I Km

i I’I \l' i» I I

«■Vıl îa Elı.ştırel «ıkılcı düşünceyle ele aldıkları problemlerin çözüm şekillerini nnhıtnn iki

bilimsel ■ iî.ıp Mustafa Kemal'in Nuh/k'unun (1927) ve Edunrd Suess'ün Düs Ant!it der

f'rrfe’sının birinci cildinin (1883) başlık snhifelerı.

teknikler kendinden önceki jeologların kullandığından farklı de­

ğildi. O da yüzyıllardır biriken taş bilgisini kullanm ış, kayaç

1 iitlelerinin karşılıklı mekân ilişkilerinden, herkesin kullandığı aklıselim kurallarından istifade ederek, zaman ilişkilerine var­

mıştı; Suess'ün elindeki yerküresi fiziği bilgileri herkesinkinden

değişik değildi. Suess de fosilleri herkes gibi tanıyor, herkes gibi

yorumluyordu. Ama meydana çıkardığı eser herkesinkinden o

derece farklıydı ki, yerbilimciler haklı olarak büyük bir bilimsel

devrim ve onu yaratan bir dehâ ile karşı karşıya olduklarını, Ar­zın Çehresi'n in daha ilk cildi yayım lanır yayım lanmaz anladılar.

Neydi Suess'in eserini bu derece değişik yapan? O nasıl

olup da herkesin elindeki imkânları kullanarak hiç kimsenin ya­

pamadığını yapmıştı? Bu soruların cevabının önemli bir kısmı

büyük dâhinin kitabının içinde gizlidir. Suess, açış cümlesinin

de gösterdiği gibi her şeyden önce gerçeği görmek için gözlem

yapıyor, olabildiğince kimsenin aklına gelmemiş yeni bakış açı­

ları yakalamaya çalışıyordu. Hiçbir teoriye bağlılığı yoktu, ama

kendinden önceki tüm teorileri detaylarıyla biliyordu: Suess'ün

Page 102: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

100 Zumrücnâme

bilimsel literatür t -ilgisi efsanevîdir. En zırva fikirleri bile büyük

bir ciddiyetle ele alıyor, ancak en sarsılmaz görülen fikirleri bile

en acımasız bir şekilde eleştiri süzgecinden geçiriyordu. Bıkıp

usanmadan fikir üretiyor, bunları değişik içeriklerde deniyor»

■özlemle çeliştiği su götürmez olanları, üzerinde ne kadar zah­

metle çalışmış olursa oisun, hemen eliyordu. K e n d i s i n e yönelti­

len «-k-şiırileri ancak somut bir yanlış veya tutarsızlık gösteriyor­

larsa ciddiye alıyor, örneğin kendisi ile "o jeolog değil, jeomııha*

b ird ir veya jeoşair" diye alay edenlerin sözleri ise bir kulağında 1

giriyor, diğerinden çıkıyordu. Suess öldüğü zaman kendısiyle

dalga geçenler çoktan tarihin içinde kaybolmuştu, ama onun v ’

rattığı t*scr kendinden sonraki jeolojinin temeli olmuş, Suess e

gelmiş geçmiş en büyük yerbilimci sıfatını kazandırmıştı.

Nutuk'u okuduğum zaman, onun Suess'ün eseri, içindeki

lerin de onun yöntemleriyle gösterdiği benzerlik beni hayr*^L’

düşürmüştü tlo/.lemdeki kapsam, ısrar ve isabet, her fikre hur

met ancak her fikri gözlem ışığında acımasızca eleştiri, başkala

rının gözlemlenin bilmedeki bilginlik ve kullanmadaki maha

ret, gerçeği ve gerçeği arama azmi ve bu azimdeki -kendi fikirlerini de zaman zaman çöpe attıran— h o ş g ö r ü s ü z l ü k ,

Mustafa Kemal'in çalışma yönteminin en belirgin taraflarıdır

ve bunlar Suess'te olduğu Ribı onda da yöntemi bilimsel yap­maktadır O da Suess gibi kendisiyle dalga geçenleri mahcup

etmiş, o da tarihe -bıı .- fer toplumsal içerikli- bir beyaz dev­rim kapandırarak, üstelik, sosyal bilimlerin de doğa bilimleriyle c.ynı yöntemlerle yapılma i zorunda olduğunu göstererek, böy- Iece yalnız Türkleri değil, tüm insanlığı bir adım daha ileri gö-

turerek bu dünyadan şerefle göçüp gitmiştir. Bu yüzden 1Q Mayıs 1919 u, halkına akim vr bilimin yolunu açtığı o kutsal

yunu. insanlara ektirdiği açlardan ötürü tarihe- gommey. ka­fasına koyduğu o ilkel kültür yüzünden h.çh.r zaman öğrene- medıgı doğum gununun yerine kullanmıştır

Page 103: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XXIV

Sanat, Nesnellik, Bilimsellik, Akılw

I ü',ül yaşımdan beri resimde empresyonistlerden itibaren, ırıu/ıl iı- de romantiklerden itibaren gelişen modern akımların

ürünlerinden bir türlü haz alamamışımdır. Bu ürünlerden hoş­

lanan pek çok dostum da benim bunları anlamadığımı, anla­

mak içııı çaba göstermediğimi söyleyip dururlar bana. Ben ise

biilun iyi niyetim ve yeteneğimle bunları anlamaya çalıştığımı

■«oyler, ama bunu başaramadığımı itiraf ederim.

Genellikle hep şu tartışmayla biter konuşmalarımız: sanat sanat için midir, sanat başka şeylere de hizmet etmeli midir?

•'■en, bilhassa 20. yüzyıl sanat dünyasında, bundan daha temel

ır sorun olduğu kanısındayım: Sanat sanatçı için mi, yoksa baş­

kaları için mi? Bir diğer ifade ile, sanat bir iletişim aracı mı,

yoksa yalnızca bir kişisel tatmin vasıtası mıdır? Eğer sanat yal­

nızca bir kişisel tatmin vasıtası ise, bunu bir ikinci kişinin nasıl

değerlendirmesi beklenilebilir? Yani bu durumda resim, mü­

zik, heykel, tiyatro, şiir, nesir, vb yarışmaları yapmanın bir an­

lamı kalır mı? Kalırsa burada kullanılacak kıstaslar nasıl belir­

lenmelidir?Sanat tarihi ve arkeoloji dünyasının klasikleri arasında olan

Doğu ve Batı isimli büyük eserinde Ekrem Akıırgal sanatın evri­

minden bahsederek, Doğu'da binlerce yılda çok yavaş gelişen sanatın, Batı'ya, yani Ege Denizi çevresindeki Yunan dünyasına

gelince birdenbire bir patlama yaptığını ve birkaç yüzyılda çok

gelişmiş bir hal aldığını söylüyor. Nedir Akurgal'ın gelişmişlik kıstası? Tasviri sanatlarda üç boyutluluk, tiyatroda çokseslilik

Page 104: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

10 2 Z üm rü tn âm e

ve heps inde gerçekçilik ı .erçekten bugün de gelişmiş toplum

ların sanat tarih lerine baktığ ım ızda , yukarıda sayılan bu kıstas­

ların "ge lişm iş liğ in " belirteci sayıld ığı görülüyor, mesela mü­

zik te çok seslilik, Orta A.sya ve bazı Afrika müziklerinde (hatta

en ilkel insanlardan o lan pıgmelerde bile) çok sesli müzik bilin­

mesine rağm en, genellik le -ama modern m üzik kuramcıları ta­

ra fından değil!- ge lişm işliğ in kıstası addedilegelmiştir. Ben

A ku rga l'ın ku lland ığ ı kıst.ısl.ırda temel bir gerçeğin bulundu­

ğ u n u hep hissettiğim Halde, bazı sanatkâr ve/veya sanat-bilir

dostla rım bana sanatın bu tür kıstaslarla ölçülemeyeceğini, sa­

natın sanatçın ın kendi â lem in i betim leme tarzı o lduğunu, yani

hepten öznel b ir faaliyet o ld u ğu nu söylemişlerdir. Tabiî bu ta­

m am en doğru o lam az. Doğru ise, sanat yarışmalarının anlamı

ka lm az, sanat m üzelerine ve sergilerine yapılan ziyaretler, kon­

serlere gid işler de bir ak ıl hastanesine yapılan ziyaretlere indir­

genir.Ben b u t ü r tartışmalarla bir yere varamazken, m atem atik

yan ı g üç lü o lan şöhretli bir jeolog dostum , Akdeniz'in 5 m il­yon y ıl önce tam am en k u ru d u ğu n u n kâşifi, Zürih 'teki Federal

Teknik Üniversite (E T H ) profesörlerinden Kenneth J. H sü mü­

zisyen olan oğ luy la ilg inç b :r k e ş if yaptık larını söyledi bana: "M ü z ik , daha doğrusu batı m üz iğ i," dedi Ken, "Beethoven'in sun kuartetlerine kadar fra k ta l geliyor azizim . Onlarla beraber

fra tta l öze llik kayboluyor!" Fraktal, en kısa şekilde bir bütü­n ü n parçaların ın b ü tü n ü n tamam ına olan benzerlik derecesi olarak tan ım lanab ilir Ken'e, "Bu sınır, benim de müzikteki be­ğeni s ın ırım la tam çakışıyor," dedim "Elbette," diye cevap verdi "Ç ü n k ü fraktal m üz iğ in , ıç yapısı klasik m imarî gibi, rasyonel. H albuk i fraktal olmayan m iizik bu iç yapıdan yok­sun, irrasyonel "

O gün bu konuya devam edemedik. Daha sonra da bir d a ­ha ona dönem edik Ama Ken'in ve oğ lunun ilginç gözlemi be­n im u zun zam andır içimde olan bir kanıyı güçlendirdi Sanatın da nesnel kıstasları vardır Oenellikle yaptığım ız gıiııul/akıl uyı- rımı gerçek değild ir Her jey .ikildir Akıl dışı olan nihayet ref­leks ve içgüdüdür. Refleks ve içgüdüyle de xan.ıt yapılabilir; am a onu anlam ak istiyorsak gene akis başvurmak zorundavıv

Page 105: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Sanat, Nesnellik, Bilimsellik, Akıl 103

Hislerine teslim olmak, nihayet hayvanlığa teslim olmak de­

mektir (bu her zaman olumsuzdur demek istemiyorum). Ancak

insandaki âşığı yaratan da, ondaki vahşî yanı ortaya çıkaran,

onu canavar yapan da, işte bu akıl dışı his olduğuna göre, aklın

emniyetinde yaşamak bana daha şayanı tercih geliyor. Bilimde

de, sanatta da, yaşamda da.

Page 106: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

X X V

Türkiye'nin Kültür Sorunları41

Yukarıdaki benim başlığım değil. Ben böyle bir başlığı ve­

rinde gösterebilecek kapsamda bir yazıyı yazabıleo-k ne bilgiye

ne de cesarete sahibim. Başlık, yeni yayımlanmış bir kitaba ait.

Kitabın yazarı da, Türkiye'nin kültür zenginliğinin ad'-ta sem­

bolü olmuş, üstün düzeyli bilimcilik ile geniş alanlı kültür

adamlığını zarif, müşfik ve cömert bir kişilik içerisinde topla­

mayı becerebilmiş, seksenyedinci yaşında da bütün ömründe

olduğu gibi bilimin, insanlığın, ülkesinin ve halkının sorunla­

rıyla yakından ilgisini kesmeden, bunlara çözümler önermek­

ten bıkmadan yaşayan, kelimenin gerçek anlamıyla bir bilge

Uç hafta önceki yazımda, arkeoloji ordinaryüs profesörü hkıvm

Akurgal m Doğu ve Batı adlı klasik eserinden bahsederken

"Akurgal, büyük eserinden on yıl önce verdiği bir konferansta

bireysel hürriyetin Batı da toplumsal bir gündem haline gelme­

sinden sonra doğunun gelişmede Batı'yı bir daha yakalayama­

dığının altını çizmişti" demiştim. 1998 Mart'ında Ankara'da

Bilgi Yayınevi tarafından yayımlanan Türkiye'nin Kültür Sorun­

ları adlı eserin 67. ve 79. sahifeleri arasında, orijinali 1956 yılın­

da Belleten dergisinde yayımlanmış olan "Tarih İlmi ve Ata­

türk" başlıklı bu konferansın tam metni yer alıyor. Ben bu kon­

feransı ilk defa Ekrem Bey'in bana göndermek nezaketinde bu­

lunduğu orijinal Belleten ayrıbaskısında okumuş ve müthiş he­

yecanlanmıştım. 20 Aralık 1954 tarihinde Ankara Üniversitesi

Dil ve Tarih-Coğrafya Fakiiltesi'nde Prof. Akdes Nimet Kurat

tarafından tertiplenen kollokyumlardan biri olarak sunulmuş

Page 107: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Türkiye nin Kültür Sorunları 105

Şekil 27, A tatürk'ün başlattığı

aydınlanma hareketinin yetiştirdiği

en parlak yıldızlardan biri, belki de

en büyüğü Ekrem Akurgal (1911-),

Celâl Şengör ve Nezih Başgelen'le

İzmir1 deki evinde çalışma odasında

(Mart 1997). Ekrem Bey, bana soh­

betlerimizde sık sık, "insan bir

kuyuya girip, öm rü boyunca

yalnızca gökyüzünü kuyunun

dibinden seyrelmemeli" demiştir.

"Kuyudan çıkmaya çalışarak

yeryüzüne ulaşm alı, başka kuyu

larda olu ranlarla ilişki kurmalı,

onların öğrendiklerinden yararlan

malı ve bilgisini genişletip

genelleştirmeli, içinde yaşadığt

âlemi bir bü lün olarak anlamaya

çalışmalı." Ru geniş bakış açısı, sırf

belimlemeye değil, anlamaya yöne­

lik çalışma ve anladığını yalnız

bilimciyle değü tüm insanlıkla

paylaşma arzusuyla kamçılanan bir

öğretmenlik, Akurgal'm başarısının

sırrım oluşturan bileşenlerdir

olan bu konferans, Doğu ile Batı arasındaki düşünsel farkları

detaylı bir tarih ve felsefe temeli üzerinde herkesin anlayacağı

bir dille irdeleyen ve Atatürk'ün çağdaşlaşma ve uygarlaşma

politikasında niçin herhangi bir Doğu-Batı sentezine yer ver­

mediğini bu temel üzerinde açıklayan bir çalışma. Ekrem

Bey'in Doğu ile Batı arasındaki en temel farkı Doğu'da hürriye­

tin olmaması ve demokratik devletlerin gelişmemiş olması şek­

linde özetleyen tezini okuyunca, kendisinden bu konferansı

güncelliği nedeniyle mümkün olan en kısa zamanda tekrar ya­

yımlamasını rica etmiştim. Hoca bir müddet nazlanıyor gibi

göründü. Ben de elbet bunun bir nedeni vardır diye beklemeye

aşladıydım. Geçenlerde "Türkiye'nin Kültür Sorunları"nın

imzalı bir nüshası önüme gelince, gecikmenin nedenini anla­

dım. Ekrem Bey, bu kitapta, bahis konusu konferansını Türki­

ye nin Cumhuriyet'ten ve bilhassa 1946'dan sonra yaşamaya

»aşla'lığı kişilik sorunu ile ilgili yazdığı diğer makalelerinden

Page 108: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

1 0 6 Zümrütnâme

o lu ş a n b ir çerçeve içine alm ış, bu çerçeveyi de Anadolu uygar­

lık la r ın ın ta r ih i içeren ö z lü ve özgün bir sentezin üstüne asmış

E krem Bey 'den "Boğa Boynuzunun Üstündeki Evrvn"den

"O r ta A sya T ürk Sanatı"na , "Batı Kültürü ve Türkler'den

"U lu s a l M im a r lığ ım ız "a , "K ü ltü r I ,olılık.ımız"dan, "Türki­y e 'n in D ışa T an ıtılm ası"na dair yazıları okuyunca insan tevarüs

e t t iğ im iz ve iç inde yaşad ığ ım ız kültürün zenginliği ve çok yön­

l ü lü ğ ü ile hayrete d ü ş tü ğ ü gibi, tamamen uygar bir toplum ola­rak k ü l t ü r ü m ü z ü n D oğu lu elemanlarını da, Batı uygarlığından

ta v iz v e rm eden , yan i ikisini birbiriyle harmanlamaya kalkma­d a n , nas ıl koruyab ileceğim iz , onların keyfine nasıl varabilece­

ğ im iz ortaya çıkıyor. Ekrem Bey, kültür öğelerinin el yordamıy­la d e ğ il, b ilim se l gözlem le, hislerle değil akıl yoluyla/ dar gö­r ü ş lü ro m an tik m illiyetçilik veya ümmetçilikle değil, geniş, u lu s la ra ras ı bak ış açısına sahip rasyonel bir ulusçulukla öğreni­l ip ko runab ile ceğ in i anlatıyor. Sık sık Atatürk'ün b u konularda­

k i g ö rü ş ve po litika ların ı özetleyerek, onlardan yeri geldikçe

ö rnek le r vererek, epey bir zam andır akılcı ve bilim».*! yoldan

sap m ış o lan k ü ltü r işlerim izin nasıl tekrar düzene sokulabilece­

ğ in i b iz lere an la tm aya çalışıyor.Ekrem A kurga l, hem bilim hem de kültür işlerinde bütün

d ü n y a d a b ü y ü k saygın lık kazanm ış bir insandır. Bilimsel kuru­lu ş la rd an a ld ığ ı bilimsel ödüller kadar, muhtelif devletlerin

tem silc ilik le r inden uluslararası kültür alışverişine ve zenginleş­m es ine yap tığ ı katkılar için alınm ış nişanları da herhalde göğ­s ü n ü b irkaç kere kaplayacak kadardır. Dolayısıyla yukarıda

öze tlem eye ça lıştığ ım fikirleri uzun ve çok başarılı bir meslek

y a şa m ın ın deneyim lerinden güçlü bir zekâ tarafından süzül­m ü ş görüşlerd ir. Entelektüelliği, her nasılsa rasyonalitenin ürü­n ü o lan b ilim se l görüşleri değil de, örneğin kültürel rölativizm g;ibi ak ıl d ü şm an ı her türlü romantik fikri savunmak sanan, sa­na t ve k ü ltü r ü n nedense b ilim in —hele doğa bilimlerinin- tama­m e n d ış ın d a o ld u ğ u n u düşünen tüm "aydınlarımıza"(!) Akur- g a l'ın b u enfes potpuris in i okumalarını salık veririm.

Page 109: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XXVI

Yerbilimlerinin Geleceği42

Bu yazıya "Yerbilimleri ve Heisenberg" başlığını vermeyi

ile düşündüm, çünkü konu yerbilimlerinde giderek artan so­

yutlaşmanın bizleri nereye götüreceği sorunu. Yüzyılımızın bü­

yük fizikçilerinden Werner Heisenberg, fizikte doğayı yöneten

kanunlar hakkındaki bilgilerinvz arttıkça somut nesneler hak-

kındaki bilgilerimizin azaldığını iddia etmişti. Örneğin, ato­

mun yapısına giderek artan bir detayda nüfuz edildikçe, bu ya­

pı artık aklımızda canlandırabileceğimiz bir resim değil, bir

matematik ifade şeklini alıyor ve atom bir aklî resim olarak or­

tadan kalkıyor.Yerbilimleri ise, geleneksel olarak, aklî resimlerin egemen­

liğinde inşa edilen modellerin anlayışımızı yönlendirdiği doğa

bilim dallarıdır. Hatta yerbilimlerinde okumak isteyen bir öğ­

renciye üç boyutlu tasavvur yeteneği yoksa, bu işten yol yakın­

ken dönmesi tavsiye edilir. Tarihte Georges Cuvier, Alexander

von Humboldt, Eduard Suess, Emile Argand gibi büyük yerbi­

limciler hep karmaşık üç, hatta dört boyutlu modelleri kurabi­

len kişiler olarak şöhret yapmışlardır (en karmaşık yapıları üç

boyutta düşünme ve çizme yeteneğinden ötürü Argand'ın ho­

cası, kendisi de büyük bir jeolog olan Maurice Lugeon, ona "si­

hirbaz" demişti).

Günümüzde ise, yerbilimleri teknolojideki büyük geliş­

meyi izleyerek giderek daha büyük ve daha küçük olaylarla

uğraşmaya başladı. Örneğin, jeokimya dev hamleler yaparak

Page 110: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

108 Z ü m rü tn âm e

so run la rın ı artık m o lckü le r boyu tla rda tartışıyor, magma evri­

m in d e veya ısı ve basınç a lt ın d a taş başkalaşım ında (meta-

m o rfizm a ) m o lekü le r m ode lle r in ro lün ü öne çıkarıyor. Jeofi­

z ik ise 2900 km . de r in liğ e kadar inen yer m antosu içindeki ya­

p ı ve hareketleri d e n izd e su sa th ındak i santimetre düzeyinde

o lan yüksek lik fa rk lılık la r ın ı ölçerek inceliyor! Kıta defomıas-

yonu , deprem lerdek i fay m ekan izm as ı çözüm lerinden ve uy­

d u jeodezis inden —yan ı u y d u la r ın ö lç tü ğ ü yükseklik ve uzak­

l ı k değerle rinden— hareketle o lu ş tu ru lan m atem atik m o d e l le r ­

le iz len iyor. B ü tün bun la rd a artık taşı elde çekiç d o ğ r u d a n

gözleyen jeologa ayrılan yer g iderek daralıyor Gerçekten de

yerb ilim le r inde esk is inden çok daha fazla temel eğ itim im fi­z ik veya k im yada , hatta m atem atik te yapm ış bilim ciler görü­

yoruz. Peki b u yavaş yavaş jeo lo jin in fizik leştıg ı ve kimyalaş

tığ ı ve do lay ıs ıy la o rtadan ka lkm aya y üz tu ttu ğu anlam ına mı

geliyor?

Böyle b ir ind irgem eci yorum doğru olsa m - hoş o l u r d u !

N ihayet her şey fiziğe ind irgen ir ve b iz kâ ina tın sırlarına niha­

yet u laşm ış o lurduk . A m a ne yazık ki gerçek âlem böyle değil

Heisenberg'in soyut kanun ları bize atom ik düzeyde ve kâina­tın tam am ı ölçeğinde yard ım cı o luyorlar, am a bun lar b i r petrol kuyusu delm ek için b ilinm esi gereken yapıy ı bize söyleyeme­yeceği g ib i, M erih gezegenindeki bir çökün tü a lan ın ın nasıl o lu ş tu ğunu da söyleyemez. Buralarda elde çekiç jeologa veya elde jeofon veya manyetometre jeofizikçiye ihtiyaç en a z ı n d a n

görü leb ilir b ir gelecekte bitmeyecektir. Yalnız bu yerbilimcıleı artık eski usul tabiat âlim leri de olamayacaklardır. Z ira bunlaı yeni geliştirilen fizik, k im ya ve m atem atik temelli m o d e l l e r i

b ilip bun la r ın sonuçların ı arazide sınamak, icap ederse yenile­rini b u lm ak durum undad ır lar . Yani, yeni nesil yerbilimciler es­k is inden çok daha fazla ve üst düzeyde matematik, fiz ik ve k im ya b ilm ek zorundadırlar.

Yerbilim leri geleceğin b ilim lerid ir. G üneş sistem inin keşfi geliştikçe, buradak i gezegenlerin incelenmesinde yerb ilim ci­lere ih tiyaç başgöstermektedir. Bu yerbilimciler, kozmologlar- la b irlik te , artık servis d is ip lin le ri d u rum una gelm iş o lan m a ­tem atiğ in kendilerine su n d u ğu d il ile fizik ve k im yan ın va-

Page 111: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Yerbilimlerinin Geleceği 109

zettiği genel çerçeveli kanunları kullanarak, sınayarak, değiş­

tirerek geleceğin Kristof Kolomb'ları olacaklar, insanlığın ge­

leneksel evinden dışarı açılışında köprübaşlarını kuracaklar­

dır.

Page 112: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XXII

Bir Kitap, Bir Fosil, Bir Rüya*3

Sevgili Mehmet,College de France’ta bir aylık bir der-- vermek ü/ere Paris'e

gelişimin haftası dolmadan burada meşhur bir sahafta Barth£-

lemy Faujas-Saint-Fond'un Hıstoire Naturelle de h Monta%ne de

Saint-Pierre de Maestricht (Maastricht'de Aziz Petrus Dağı’nın

Doğa Tarihi) kitabını44 bulmayayım mı! Cuvier ile birlikte Jar-

dın des Plantes'da (şimdiki Millî Doğa Tarihi Müzesi) jeoloji

profesörü ve müzenin idarecisi olan Faujas ın 1799 yılmda ya­

yımlanmış olan ve ilk defa detaylı bir şekilde bir Mozazor ıs

keletini tanıtan bu eseri zamanında ne kadar meşhur olmuştu

Gerçi zavallı Faujas karşılaştırmalı anatomiden pek anlamadı­

ğı için Mozazor kafatasını bir timsah kafatası zannederek fosili

bir timsah fosili olarak tasvir etmişti. Kitapta, bildiğin gibi, da­ha pek çok denizel sürüngenin ve omurgasız hayvanın fosili­nin tasviri ve enfes gravürleri var. Kitabı satın almadığım tak­dirde beni asla affetmeyeceğini düşünerek yüklü fiyatını saha­fa takdim edip, kıymetli mal koltuğumun altında, dairem’ döndüm.

Ancak kitabı okumaya başladıktan sonra, seni tasvir edi len ilginç fosiller ve bunları gözler önüne seren enfes gravür­

lerden daha çok mutlu edecek bir nokta ile karşılaştım. Moza­zor fosili bulunduktan sonra (bulunuş tarihi tam bilinemiyor; 1770 ile 1774 arasında bir tarih tahmin ediliyor), bunu bulan taşocağı işçileri fosili, fosillerle ilgilendiğini bildikleri Dr. Jo-

Page 113: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Bir Kitap, Bir Fosil, Bir Riiya 111

hann Leonhard Hoffmann'a (1710-1782) veriyorlar. Ama fosilin

değerini duyan ve taşocağınm üzerindeki arazinin sahibi olan

papaz Godding Hoffmann'ı mahkemeye vererek fosili elinden

alıyor. Zavallı Hoffmann kıymetli fosilinin kaybının da verdiği

acıyla 1782 tarihinde ölüp gidiyor. Bu arada Godding fosili

evine yerleştiriyor. "Hak, geç olsa da yerini buldu" diye hikâ­

yesine devam ediyor Faujas kitabının 61. sayfasında: Fransız

ihtilâl ordularından meşhur Sambre ve Meuse ordusu, gene­

raller Duhesme ve Marescot kumandasında 1794 senesinde

Maastricht'in kapılarına dayanıyor. Daha sonra Mısır'da 14

Haziran 1800'de katledilecek olan General Klebeı'in de destek

vermesiyle Maastricht, 4 Kasım 1794'te düşüyor. Ama kuşatma

esnasında sorumlu generale o sırada Kuzey Orduları Bilim Ko­

miseri olan (rütbeye bak!) dostumuz Faujas, papaz Godding'in

evini göstererek orada bulunan kıymetli fosili haber veriyor.

Tarihin adını ne yazık ki kaydetmediği bu asil asker derhal

Maastricht'i dövmekte olan topçu bataryalarına emir vererek

gösterilen eve katiyen nişan alınmamasını, bu evin korunması

gerektiğini söylüyor. İnan, sevgili dostum, Fransız askerleri-

Ş e k il 28 A Uartlıclemy Faujas-Saiııt-Fond'un Utstoırti Nnturelle ttt h Monlagnede Snint-lUerre de

Mnnslricfıt adlı eserinde (yanlış olarak timsah d iye) tanıttığı M ozazor kafatası fosili (Faujas'ın eserinde IV. tablo).

Page 114: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

/'.ümrurnâmc

Şr k il 28 11 Mozazor fosilinin bu lunuşunu gösteren temsilî robiın (FaMps'ın kitabının 37 ıayfa'

sırda başlık süsü).

nin, ülkelerinin bir ölüm kalım mücadelesi vermekte olduğu bir savaşta, bir fosile gösterdikleri bu saygı benim gözlerimi yaşarttı, hatıralarını şükran ve saygı ile andım. MaasUıcht'in düşmesini izleyen dört gün içinde ihtilâl orduları meşhur fosili harp ganimetlerinin arasına katarak 1795'in Şubat ayında Pa­ris'e doğru yola çıkarmış bulunuyorlar. Fosil 23 Şubat'ta Pa­ris'teki yeni evine yerleşiyor ve 23 Haziran'da aralarında Cu- vier'nin de bulunduğu bir komisyon tarafından Maastricht'len gelen sandıklar açılıyor.

Hikâyenin bundan sonrası herkesin bildiği: Fosil 1800'e ka dar yanlış olarak bir timsah olarak tanıtılıyor. 1800'de Adrian Camper Cuvier'ye yazdığı ve yayımlanan bir mektupta bunun iguanaya yakın soyu tükenmiş bir kertenkele türü olduğunu ortaya atıyor. Cuvier 1808'de bunun monitorlara ve iguanalara yakın soyu tükenmiş bir kertenkele olduğunu doğruluyor ve 1822'dc İngiliz jeologu Conybeare bu fosile 'Mozazor' cins adl­ın takıyor. 1829'da da ilk defa İguaııodon'u keşfetmiş olan İngi­liz jeologu Gideon Mantell hayvana Mosasaıırus hoffmannii tür adını veriyor.

Ancak bu mektubun amacı tabiî ki sana bildiğin bir terim

Page 115: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Bir Kitap, Bir Fosil, Bir Rüya 113

tarihçesini anlatmak değildi. Burada yalnızca romantik bir dü­

şün eseri olan Fransız İhtilâli'nin kana buladığı Avrupa'da bir

sürüngen fosilinin akılcı ve akıllı insanlardan gördüğü ilgi ve

saygıyı vurgulamak istedim. Umarım, akıldan giderek uzaklaş­

tığını endişe ile izlediğim toplumumuz içindeki akılcı ve akıllı

insanlar da insanlığın en eski kültür yuvalarından biri olan İs­

tanbul'da oluşturmaya çalıştığımız doğa tarihi müzesi için aynı

ilgi ve saygıyı gösterirler, çocuklarımız içinde yaşadıkları doğa­

yı severek, sayarak, öğrenerek büyürler ve bazen, hayatları pa­

hasına da olsa, onlara bir fosili bombalamayı reddettirecek in­

sanlık şerefine yücelirler. Hasretle gözlerinden öperim, aziz ar­

kadaşım.

Page 116: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XXVIII

College de France: Karşılıklı Güven ve Saygı Ürünü Yüce Bir Gelenek45

Hiç kuşkusu/ yaşayan en büyük yerbilimcilerden olan dos­

tum Profesör Xavier Le Pichon'un teklifi üzerine College de

France, jeolojinin taşkürenin yapısı ve evrimi ile ilgilenen brany

olan tektoniğin gelişmesine Fransız yerbilimcilerinin 19. yüzyıl­

da yaptıkları katkılar hakkında bir seri ders vermem için 1998

Mayıs ayı süresince beni Paris'e davet etti. Bu davet, Paris te

yaşayabilmem için yüklüce bir maaş ve Paris ın en mutena

semtlerinden birinin ortasında dayalı döşeli küçük bir apart­

man dairesini de içeriyordu. Buna karşılık benden istenen yal­

nızca birer saatlik dört ders vermemdi! Bu cömertlik karşısın­

daki hayret ve şükranlarımı ifade ettiğim Kolej Jeodinamik

Kürsüsü profesörü dostum gülerek "Ya benim d u r u m u m a ne

diyeceksin" dedi; "benim College de France profesörü olar.ık

tek sorumluluğum yılda halka açık birer saatlik dokuz ders ver­

mekten ibaret!" Bunun nasıl ve niçin olduğunu s o r d u ğ u m d f ,

Xavier bana dünyada bir eşi daha bulunmayan bu ilginç kuru

mun tarihini ve sorumluluklarını özetledi. Dünyanın önde ge­

len araştırma kurumlarından biri olan ve tarihte Fransa'nın en

önemli bilim adamlarından çoğunu hocaları arasında bulun­

durmuş olan College de France hakkında CBT okurlarının da

bilgi edinmek isteyeceklerini düşünerek, dostumun anlattıkla­

rını burada özetlemeyi düşündüm.College de France 1530 yılında skolastik tutuculuktan kur-

Page 117: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

College de France 115

tulamayan Sorbonne'a (yani Paris Üniversitesi'ne!) karşı bir ay­

dınlanma hareketi başlatanların etrafında toplandıkları kraliyet

kütüphanecisi Guillaume Bude'nin tavsiyesi üzerine halka açık

ders verecek altı "kraliyet öğretmeni"nin (lecteurs wyaux) Fransa

kralı I. François ve kraliçe Navarrelı Marguerite tarafından atan­

masıyla başlıyor: üçü İbranice, ikisi Yunanca, biri de matematik

için (gerçi Kolej'in adını anan ilk vesikanın tarihi 1567!). Zaman

içinde öğretmenlerin de öğretilen konuların da sayısı artıyor,

ama Kolej kendi binasına 18. yüzyıldan önce kavuşamıyor.

Kolej'i kendisi de bir profesör olan bir idarecinin altında

profesörlerden oluşan idare kurulu yönetiyor. Bu kurul yeni pro­

fesörleri atamakla da görevli. Her kürsü atanan profesörle birlik­

te kuruluyor, onun araştırma alanını temsil ediyor ve onun

emekliliği ile ortadan kalkıyor. Bu şekilde kolej belli bir müfreda-

Şckil 29. Celâl Şengör, 1993

yılmda verdiği bir semin erden

sonra annesi Güler Şengör'Ie

Paris'te "Okullar Yolu"

üzerindeki College de France

binasının Önünde (13 Ocak)

Arkalarındaki heykel deney­

sel tıbbın kurucularından

büyük fizyolog Claude

Bernard'ıııdır,

Page 118: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

I Ift Züm rürnâme

ta bn^lı olmadan her konudaki (hem sosyaJ, hem fen) gelişmeleri izleyerek en yeni alanlarda kürsüler ihdas edip o alanın buluna­bilecek en ivı araştırmacısını profesör atayabiliyor; 1992'den beri bunların Fransız olması bile gerekmiyor! Kürsülere bağlı kütüp­hane ve laboratuvariar kurulabiliyor, enstitüler oluşturulabiliyor, bunlara memur ve teknisyenler atanabiliyor. Kürsü profesörleri isterlerse herhangi hır üniversitede normal profesörlük de yapa­biliyorlar, zira Kolej profesörlerinin tek sorumlulukları yılda hal­ka açık birer saatlik dokuz ders vermekten ibaret ki bunların ne sınavı ne diploma derdi var Tabiî hiçbir Kolej profesörü dokuz dersi verip sonra yatmıyor. Her bin pozisyonlarını en hür bir şe­kilde araştırma yapabilmek için kullanıyor. Kolej deneyler, kazı­lar, geziler düzenliyor, misafir senıinerciler çağırıyor (1993'te ben de Kuzey Anadolu Favı hakkında bir seminer vermiştim), misa­fir profesörler getirtiyor, "halta açın" derslerin her biri profesyo­nel toplantı ve sempozyumlar haline dönüşüyor. Bu derslerin

pek çoğundan uluslararası düzeydi* yayınlar türüyor ve her yılın sonunda yayımlanan Kolej Yıllığı'nda (Annuaıre) her kürsü pro­fesörü yıllık faaliyeti hakkında rapor veriyor. Tek başına College de France'ın araştırma potansiyeli bugün herhalde birkaç Türki- ye'ninkine e«it!

İnanılma/, bir özgürlüğe rağmen College de France'ın nere­deyse 500 yıldan beri bırakın yozlaşmayı, bilakis sürekli gelişe­rek dünyanın en saygın eğitim ve araştırma kurumlarmdan biri haline gelmesinin kanımca tek sırrı kürsülerine gerçekten en üstün düzeyde bilim adamlarını atayan ödün vermez seçkinci bir jldeııvğe sahip olmadı Bu gelenek Kolej'de kaliteyi sürekli kılı­yor, kalite de halkın ve onun temsilcisi olan hükümetlerin Ko- loi'e güvenini ve saygısını garantiliyor Ödün vermez seçkinci geleneV. Kolef ın bu güven ve saygıya da en güzel şekilde kar­şılık vernı---ini sağlıyor lUı Rilı-nrl ve «“•‘■■rılen karşılıklı gü ven ve saygıdan bizim öğretim ve Araştırına kurumlarımı/.ın «la, lıalkımı/.ın da, hükümetlerimizin de sanırım öğreneceği pek çok şey «»lm.ılıdır

Page 119: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

X X IX

Bilimler Akademisi (Paris)46

Fransa'da sürdürülen hoş bir gelenek gereği, College de

France'ta misafir profesör olarak kürsü işgal eden bir kimse ol­

mam dolayısıyla Kolej'de benim davet edilmemden sorum lu k i­

şi olan dostum Profesör Xavier Le Pichon tarafından 11 Mayıs

1998 Pazartesi günü saat 15:00'te Fransız M illî Enstitüsü'nü oluş­

turan beş akademinin en b üyüğünü teşkil eden Bilimler Akade­

m isinin olağan toplantısı esnasında Akadem i'ye takdim edil­

dim. 1666 yılında Colbert'in kütüphanesini aralarında Roberval

ve Huygens gibi uluslararası b ilim adam larının da bu lunduğu

bazı entelektüellere toplantı mahali olarak sunmasıyla doğan ve

33 yıl sonra "Güneş Kral" XIV. Louis tarafından "Kraliyet B ilim ­

ler Akademisi" adı altında Louvre Sarayı'na davet olunmasıyla

da resmî hüviyet kazanan bu saygın kurum , Avrupa’nın en eski

ve kuşkusuz en ihtişamlı bilim yuvalarından biridir. Şu anda

içinde bu lunduğu eski College des Quatre Nations (Dört Ulus

Koleji) binasına Akademi 1805 yılında taşınmış. Fransız İhtilâli­

ni yöneten ve "Cumhuriyetin bilginlere ihtiyacı yoktur!" diye

haykırarak, modern kimyanın ve jeolojide fasiyes kavramının

kurucusu olan Antoine-Laurent Lavoisier"nin kıymetli başını

gövdesinden ayıranlar, 7 Ağustos 1793'te Fransa'da tüm akade­

milerin de faaliyetini durdurmuşlardı. Pek çok kıymetli üyesini

ihtilâle kurban veren bu saygıdeğer kurum ancak Napolyon'un

desteği ile tekrar kendine gelebilmiş, akademi adını ise ancak 21

Mart 1816 'daki restorasyondan sonra gene alabilmiştir.

Toplantımızın olduğu salon gerçekten muhteşemdi. Eski-

Page 120: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

I 18 Z iim r iirn â m e

n in sayg ın lığ ı ile yvn in in ü s tü n lü ğ ü n ü n kucaklaştığı bu mekâ­

n ın duvarları adeta b ilim in O ln n p o su g ib iyd i. K im ler yoktu kı

o zevkle l.unbrilenm * duvarlarda : tab lo lar arasında gözüm Pı-

erre de Fermat'yı, Lavois ier'vi, Lagrange'ı, Buffon 'u , büstlerde

C auchy 'i, Letronne'u, G uerın 'i, ad ı duvara yazılan larda Reau-

m ur'ıı, Vicq d 'A zyr'i, M f'ngo îfie r biraderleri, Mallebranche'ı,

M onta igne 'ı, Pap in 'i seçti .. H em en arkam da b ü tün ihtişamıyla

La Fontam e'in bir heykeli d u ruyo rdu . Salon loş o lmasaydı hiç

kuşkusuz dah.ı pek çok tan ıd ığ ı görecektim . A m a ben Akade-

m i'ye takd im ed ild ik ten hem en sonra o top lan tın ın davetli ko­

nuşmacısı bir tepegöz eşliğ inde cinsel çoğa lm ada meydana ge­

len bo zu k lu k l a r hakk ında bir konuşm a yaptı. Meğer bu konu o

toplantı için konferans m evzuu alarak seçilm iş — konuşmacı da

akadem isyen değ ild i Her o lağan top lan tıda böyle bir davetli

konuşm acı b ilim anlatırm ış! A h ! A k lım a rahm etli C ah it Arf gel­

di. O da b iz im Akadem ı'ye "Yahu burada b iraz b ilim konuşa­

lım " ih tarın ı yapm ıştı47

Page 121: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Toplantıdan sonra Akademi'nin kütüphanesine ve arşivine

takdim edildim, istifademe sunulan ve ehil ellerde oldukları

açıkça görülen bu koleksiyonlar Avrupa'nın, dünyadaki bilime

dayalı tek uygarlığın yaratıcısı olan kıtanın, hafızasının önemli

bir kısmını oluşturan hâzinelerdir. Arşiv, 1994'te Lavoisier'nin

katlinin 200. yıldönümünde büyük dâhiyi anmak için sergiler

düzenlemiş, toplantılar yapmış, kitaplar basmış. Bu yıl da Na-

polyon un Mısır seferinin 200. yıldönümü kutlanıyor, o seferi

insanlık için unutulmaz yapan Monge, Fourier, Saint-Hilaire,

Dolomieu, Berthollet, Nouet gibi bilimciler ve katkıları anılıyor.

Fransa insanlığa yaptığı muazzam katkıyla haklı bir kıvanç du­

yarken bu katkıyı mümkün kılan kurumlarına da büyük bir

şefkat ve saygı ile bakıyor, onları yaşatan insanlarını bağrına basıyor.

İlk defa 1 Aralık 1997'de ödül almak için geldiğim Conti

sahilindeki muhteşem binadan dostum Xavier Le Pichon'la ak­

şama doğru ayrılırken gözümün önünde gayri ihtiyari iki hayal

canlandı: Mustafa Kemal Atatürk'le Hasan-Âli Yücel! Onlar

Türkiye'nin de böyle insanları, böyle kurumlan, ve en önemlisi,

böyle katkıları olsun istiyorlardı; her ikisi de bu rüya uğruna

hayatlarını feda etmişlerdi. Bu iki dehânın rüyalarını gerçek

yapmak görevi bugün bizlerindir. Bu sorumluluğun içime aynı

anda doldurduğu ürkeklik ve kararlılık hislerinin kafamda

ateşlediği yangını söndürmek maksadıyla dostumdan ayrıldım

ve Mustafa Kemal ve Hasan-Âli ile birlikte rüzgârlı Seine sahi­linde yürümeye başladım...

Bilimler Akademisi (Paris) [ jq

Page 122: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XXX

Ve Paris...48

Küçücük bir köse yazısında modern uygarlığın yaratıldığı

merkezlerin hiç kuskusu/ en önemlilerinden biri olan koca Pa­

ris şehri tanıtılabilir mı? 7.aten l>u yazının amacı böyle imkânsız

l’ir işe kalkışmak de* idir. Benim bu haftaki maksadım, geçen

Mayıs ayını College d*1 France'ın misafir profesörü olarak için-

<ie geçirdiğim bu muhteşem uygarlık odağının beni yakından

ilgilendiren, ve onun uygarlı} odağı olmasına hiç kuşkusuz

kati ıda bulunmuş olan tek bir özelliğine dikkati çekmektir.

Mayıs başında Paris'e varınca College de France'a ait Hu-

>’,ol Vakfı'nın apartman dairelerinden birinde oturacağım bildi­

rildi. Daire, Üniversite Sokağı 11 numarada. Haritada baktım,

bu sol . 1 k bir yan sokakla derhal Saint-Germain Bulvarı'na bağ­

lanıyor. Oradan da yiırııycrvl. < ollege de France'a gitmek

mümkün. "Eh yarın yürüyerek giderim" diye düşündüm. Erte­

si gün de kalkıp, yürümeve başjadıın. Üniversite Sokağ ı'ndan

Saint-Ceınıaın Bulvarı'na sapıncı ilk gözüme çarpan 1749'da

kurulduğunu bildiğim Ğcole des PonK et Chaussees (Köprüler

ve Yollar Okulu) oldu, hemen karşısında da Üniversite Rene

Descartes'm (eski 'îorbonne'un hir parçası) tıp fakültesi. Bulva­

ra çıkınca 1«4 numarada adını Jules Verne romanlarından bildi­

ğim ve 1821'de kurulmuş olan saygıdeğer Coğrafya Cemiyeti!

Saint-fiermame Bulvarı ile Saint Michrl Bulvarı kesişiyor­

lar. Saint-Midv'l'd.-n de meşhur rue d.>s Ecoles'a (Okullar Soka­

ğı!) dönülüyor O rue des Ecole«'da neler yok1 Bu sene 800 yaşı­

na basan Sorbonne'un ana binası, hemen yanında 500 yıllık

Page 123: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Ve Paris. 121

College de France; az ileride 1795 'te N apolyon un kurdurduğu Ecole Polytechnique. Rue des Ecole hem en ileride son bulunca karşınızda dünyanın belki de en çirkin binalarından biri o ldu ­ğu halde dünyanın en önemli bilim m erkezlerinden birini ba­rındıran Pierre ve M arie C urie Üniversitesi'nin (o da eski Sor- bonne'un parçalarından) tesisi. Çirkin binayı terk edince, bir­den sokak isimleri dikkatinizi çekm eye başlıyor: Linne Sokağı, Geoffroy Saint-Hilaire Sokağı, C uvier Sokağı, Buffon Sokağı, Lacepede Sokağı ... Bunların kucakladığı m uhteşem park ise dünyanın en büyük doğa tarihi m üzelerinden birini barındırı­yor içinde. Eski adıyla "Kralın Bahçesi" yeni adıyla da Ulusal Doğa Tarihi M üzesi": Karşılaştırm alı anatom inin, paleontoloji­nin, biyostratigrafinin, deneysel jeolojinin, hatta uzay jeolojisi­nin içinde doğduğu, bugün de dünyanın en önemli zoolojik, botanik, mineralojik örnek koleksiyonlarını ve dev bir kütüp­haneyi barındıran o kutsal mekân.

Sorbonne ile College de France arasından yokuş yukarı çı­karsanız karşınızda Fransa'nın büyük insanlarını yatırdığı anıt­kabir Pantlıeon'u (Pan-teon=bütün tanrılar!) görürsünüz. Ö nün­de Hukuk Fakültesi, hem en arkasında da Ecole N orm ale Supe- rieure. Ecole N orm ale'den iki adım ileride Jeoloji Cem iyeti, on­dan da gene az ileride m eşhur M adencilik Okulu. Yukarıda saydığım bütün kurumlar benim oturduğum daireden yürüye­rek ulaşılabilecek uzaklıkta. Eğer yürüm ek istem ezseniz arala­rında şehir otobüslerinden ve m etrodan da istifade edebilirsi­niz. Üstelik gene benim oturduğum daireden hem Louvre Mü- zesi'ne, hem Millî Enstitü'ye, hem de Millî K ütüphane'ye de yürüyerek yorulm adan gidebilirsiniz. Bu yetm ezm iş gibi, Pa­ris'in kitapçılarının ezici çoğunluğu da burada anlattığım küçü­cük alan içinde bulunuyorlar.

Fransa bilimcilerine rahatça otomobil alacak kadar m aaş veriyor. Ama bu insanların Paris içinde otomobillerine ihtiyaç­ları genellikle olmadığı gibi, toplu taşımacılık vasıtalarına bile ihtiyaç duym adan birbirleriyle rahatça buluşabiliyor, muhtelif urumlarm imkânlarından yararlanıyorlar. Hem rahat çalışı­

yorlar hem de doğal ortamı pisletmiyorlar. Bir de İstanbul'u ve­ya Ankara'yı düşünün! O ucube Amerikan özentisi "kam püs-

Page 124: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

122/.ümrüttıânıe

Page 125: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Ve Paris. 1 2 3

ler" (kampus: Lâtince "k am p "!!!) arasında otom obille gidip gel­mek İstanbul'da bazen yarım güne ihtiyaç gösterebiliyor! A n­kara'da ise kam püsler arası yü rü m ey e kalkarsanız arazi dene­yimine ihtiyaç başgösterebilir. H ele bir de iyi bir kitapçıya ihti­yacınız varsa, genellikle işiniz uygar bir ülkede yaşayan bir dosta düştü demektir. G ülünç m aaşlar ve akılsızca kurulan yer­leşmelerde bilim yapılsın diye bekliyoruz. Rahm etli dedem "Allah insanın önce aklını alır, sonra da her şeyini" derdi. P a ­ris'e bakınca bizim derdim izin ne olduğu konusundaki inan­cım bir kat daha kuvvetlendi.

Ş e k il 31. l ’a n s m "e n te le k tü e l" k ısm ın ın e n tep esin d ek i P a n th eo n (MıK:*r tanrılar) İ lk b a şta P a ris 'in k o ru y u cu az izesi S a in tc G en o v iev e için kilise o larak y ap ılm aya b a ş la n m ış olan b u m u h teşem b in a , 18. yüzyıl flıuı beri m u h afazak âr d in ciler le la ik le r a ra s ın d a çek işm e l o n u -u olm uştu r V iclor H u g o 'n u n 1885 'd ek i ce n a z esi ve K ato lik k ilises in in şiddetli İtirazlarına rağ m en cen azen in P an th eo n a n ak led ilm esi lâ ik tarafın / a s r in i tem sil ettiğ ind en P aris g a z ete ve d erg ile r in d e o g ü n le r le bu koıvuda k arik atü rler ç ık m ıştır B u rad a H u g o 'n u n ö n ü n d e 1’antheonM an k açm akta o lan b ir p ap azı g österen k a rik a tü rü n a ltın d a "D ezen fek sıy o n -ceh o lct y erin i d eh ây a terk ed iy o r" y az m a k ta d ır H u cn 'm m elind e taşıd ığı Asanın ü zerin d e "ö z g ü rlü k " ibaresi bulunuyor. PantheoıV uıı da üstü nd e bu gün hala d u ra n "V a ta n ın ta k d ir ettiği büyük ad am lara" ibaresi g ö rü lm ek ted ir (Les G m mi es Ilommesdit

Panthctnı ün+rodııction pnr Jean-Franc;ois C lıa n etJ, 1996, E d itio n s d ıı Patrim uine, P aris, s. 1 0 'd an).

Page 126: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XXXI

Deprem Kimi Vurur?49

/ deprem cahillerle aptalları vurur.

Depren ı tabiî l.ı deprem bölgesinde yaşayan herkesi etkiler,

ama yalnızca rahiMerle aptalları "vurur", onların canını, malını,

sevdiklerini ellerinden alır, hayatlarını karartır.

Deprem cahillen vurur, çünkü cahil depremin ne olduğu

nu bilmez, nerelerde olabileceğini kestiremez, hangi aralıklarla

geleceğini tahmin t'demez, geldiği zaman nerede ne tür hareket

oluşturacağını dnşünemez, meydana gelen hareketlerin yere

nasıl bir ivme kazandırabileceğini hesaplayamaz, bu ivmenin

yaşadığı yerlerdeki etkilerinin ne olabileceğini hayal bile ede­

mez. Deprem cahilleri vurur, çünkü cahil depreme dayanıklı

inşaat yapmayı bilmp' yaptığı yapıların ne tür ivmelerle sına­

nacağını öngöremez. uygun y.ıpı malzemelerini seçemez, plan-

layamaz, üretemez, yapılarının dizaynlarını depreme uygun

yapamaz, yapılmış bir di/.ıyn varsa bile onu anlayıp uygulaya-

m.ı/, yapısını ona göre inşa edrrnez, tesadüfen başkaları tara­

fından ııygun yapılmış olan yapılar varsa onlara bakamaz, ona­

ranı iz, bilimsel ve teknik gelişmelere göre yapılarının dizaynla­

rında, bakılma, onarılma yımlı-ml'-rınde gerekli değişiklikleri

yapamaz Deprem cahilleri vurun çünkü cahil oturduğu mekâ­

nı, koyii. kasnhayı, şehri, olası doğa âfetlerine karşı planlayarak

kuramaz suyunu, kanalizasyonunu, elektriğini ve doğal gaz

gibi, petrol >»ibi boruyla nakledilen enerji kaynaklarının şebeke­

lerini depreme dayanıklı bir şekilde yapamaz, yaşam birimi

ıcmde kendi yaşamını koruyacak olan itfaiye, sağlık hizmetleri

Page 127: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

D eprem K im i Vurur;' 1 7 1)

ve diğer kurtarm a kuruluşlarının planlanm asını, eğitim ini, ça ğa uygunluğunu sağlayam az, hab erleşm e ağının d ep rem d e çökmemesini temin edem ez. D eprem cahilleri vurur, çünkü ca hil kendini, dostunu, kom şusunu, ço lu ğu n u , çocu ğu n u deprem konusunda eğitm ek im kânlarından yoksundur, ne u zu n vad e de deprem den nasıl korunacağını öğretebilir, ne d ep rem olur ken neler yapılm ası gerektiğini —kocakarı tavsiyeleri dışında! anlatabilir, ne de dep rem den sonraki k argaşad a en akılcı nasıl hareket edilm esi gerektiğini bilebilir.

Demek depremden korunm anın ilk şartı cehaletin ortadan kald ı­

rılmasıdır!

Deprem cahillerle birlikte aptalları da vurur, çünkü aptal, her şeyden önce cehaletten nasıl kurtulunm ası gerektiğini bir yana bırakın, cehaletten kurtulunm ası gerektiğini bile d ü şü n e­mez. Ç ocuğunu m odern doğa bilim lerinin okutu ldu ğu çağd aş okullar yerine, hurafelerin terennüm edildiği yerlere gö n d er­meye kalkar. Bütün m od em d ü nyanın refah, em niyet ve beka­sını temin eden bilim ve teknolojiye sırt çevirerek detaylarını tarihçilerin bile bilem ediği geçm iş çağların karanlığında üm it Ve kurtuluş aram aya yeltenir. İlerideki refah ve rahatlık için bu­gün biraz sıkıntıya katlanm aya katiyen gelem ez, çünkü ileriyi düşünm e, ileriyi görm e yeteneğinden m ahrum dur. Bu nedenle yıllarını zor okullarda geçirm eye, her yaptığını önceden detaylı bir şekilde düşünüp planlam aya, yani kafacığm ı biraz zorlam a­ya, hatası kendisine işaret edildiği zam an bundan ders çıkar­maya hiç niyeti yoktur. Ç aba gösterip birşeyler öğrenm eden diploma kapıp sefil bir cem iyet içinde krallık taslam aya, kendi­ne olm ayan bilgiler vehm edip bilgiçlik satm aya, her şeyin ve her şeyin yalnızca kendisince m alûm olduğun u etrafına em p o­ze etm eye meraklıdır. Aptal kendisi gibilerle vakit geçirir, iş yapm aya kalkar, akıllıların etrafında bulunm asına taham m ülü yoktur. Aptal, kendisine ve çocuklarına sağlam bir gelecek için modern okullar, gerçek üniversiteler, çağd aş hastaneler, sanat merkezleri, parklar, bahçeler, sevim li ve sağlıklı yaşam ortam ı, akılcı yasalar ve bu yasalara uyulm asını sağlayacak gerçek bir »ukuk sistemi yaratacak uzun vadeli ve gerçekçi düşünen ve unu anlatabilen dürüst, bilgili ve akıllı politikacılara hiç iltifat

Page 128: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Ziimrüc nâm e

Şek jl 32. A dana dep rem inden b ir g ö rün tü

etmez. O yalanla kandırılmak için yaratılmış gibidir, kendim

I andıranlardan da kandırıldığını anlamadığı için hesap bile

sormaz. Bilgi yerine hurafe, okul yerine miskin yuvaları, hukuk

yerine orman kanunu ister ve sanar ki kendisi bu ortamda her­

kesin üstüne çıkacak, herkesi sömürebilecektir. Doğa ile ilgisi

hiç yoktur. Zanneder ki birileri kendisini hep kollayacaktır

! latla doğa arada bir şamarını vurduğu zaman bile kendine > >

lemez. Felaketi fatura edecek gerçek dışı sebepler bulur ve bu­

nu kendisi gibi aptallara heyecanla anlatır. Ona buna yakarılır,

ondan l'undan medet umulur, ama doğaya bakmak, ondan öğ­

renmek hiç aklına gelmez. Felaket aptala ders olamaz, çunku

aptalın zekâsı öğrenmeye müsait değildir.

Dı-ıttek depremden korunmanın ikinci şartı aptala fırsat verilme­

mesidir!

İşte yukarıda anlatılan tür cehalet ve aptallık Atatürk’ün

toplumumuzdan kovmaya çalıştığı en büyük düşmanlardı.

Hunıın için o, en önemli zaferi savaş meydanlarında d'-ğil.

okullarda, üniversitelerde, konservatuvarlarda, sanat atölyel»

rinde bekliyordu. O bir felaketten kurtardığı yurttaşlarının,

Page 129: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Deprem Kimi Vurur? 127

bundan sonra gelecek her türlü felakete hazır olmalarını isti­

yordu. Aptalın cahili kandırmasını görmekten bıkmış, bezmiş­

ti. Halkının gerçek felaketini aptalların hükümranlığında görüyordu,

bu yüzden ona cehaletten kurtulmasını tavsiye etmiş, bunu

yapabilecek imkânların temellerini atmıştı. Adana'da canını

veren 137 yurttaşımı, anasız babasız kalan mini mini yavruları

görmek, beni bizi Atatürk'ün çizdiği modern bilim ve fen yo­

lundan hurafe ve aptallık yoluna çevirerek bu cehalete, bu ac­

ze mahkûm edenlere kalbimin en derin köşelerinden lânet et­

tirdi. Gelin milletçe, Atatürk aydınlanmasını 1946'da Hasan-

Ali Yücel'in bırakmaya zorlandığı noktadan tekrar ele alalım,

sağlıklı, refah ve emniyetli bir geleceğe, Atatürk'ün milletine

lâyık gördüğü, uğruna hayatını verdiği o aydınlığa artık hep

birlikte yürüyelim.

Page 130: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XXXII

Giincelcilik mi, Tekdilzecilik mi, Geçmişçilik mi?50

Doğa bilimleri doğa tarihini de kapsamalarına rağmen,

halkın gözünde doğabilimci, genellikle bugünkü doğayı incele­

yen, yani tarihsel boyutu olmayan bir araştırmacıdır. İngilizce­

de doğa tarihi denince akla hemen tamamen arazide yapılan

zooloji ve botanik gelir. Bunun kuşkusuz bir nedeni Hint-Avru-

pa dillerinde genellikle tarih yerine kullanılan kelime olan Yu­

nanca istoria'nın aslında "araştırarak öğrenmek" anlamına gel­

mesi, buna karşılık Sami v-r-h köküne dayanan tarih kt limesi-

nin belli bir zaman içinde olanların tasviri demek olmasıdır. Ya­

ni rıatural history, doğanın araştırılması diye de yorumlanabilir.

Ancak bir de gerçekten doğanın geçmişiyle, kökeniyle, bu­

günkü halini alıncaya kadar geçirdiği evrimle ilgilenen hakiki

tarihsel doğa bilimleri vardır ki bunların başında jeoloji gelir.

Jeolojinin bir dalı biyoloji ile ortaktır: "Eski varlıklar bilimi an­

lamına gelen paleontoloji yaşamın geçmişini inceler. 1929 yılında

Edvvin Hubble'ın "kızıla kayma"yı keşfetmesiyle tüm kâinatın

geçmişini incelemek de imkân dahiline girmiştir. Bu işle uğra­

şan bilim dalı da kozmolojidir.

Doğanın geçmişi hakkında bilgi sahibi olmanın, insan kül­

türlerinin elimize gelen en eski yazılı belgelerinden öğrendiği­

miz ilk yolu çeşitli nedenlerle uydurulmuş olan efsane, mitoloji

ve dinî inançların içinde bulunan uygun bölümleri dünyanın

ve evrenin geçmişine uygulayarak bir yaratılış öyküsü ku n ı ın k

tır. Bu öykülerin gözleme dayanan bildiğimiz ilk eleştirisi Mi

let'te Anaksimander'in ortaya attığı evrim kuramıdır. Anr.ksi-

Page 131: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

mander'in ortaya attığı kuramın eski fikirlerden tek farkı, bü­

yük Milletlinin dünyanın geçmişinde varsaydığı olayları bu­

günkü benzer olaylara bakarak baştan kurmaya çalışmasıydı.

Örneğin Anaksimander başlangıçta dünyanın sularla kaplı ol­

duğunu farz ediyordu, çünkü en yüksek dağlarda bile bugün

denizde yaşayanlara benzeyen hayvanların fosillerini içeren ka-

yaçlar görmüştü. Bu şekilde geçmişteki olay ve nesneleri bu­

günkü olay ve nesnelerle karşılaştırarak baştan kurmaya çalış­

ma yöntemine jeolojide güncelcilik (aktüalizm) deniyor. Aslında

tarihçiler de açıkça ifade etmeseler bile aynı temel yöntemi kul­

lanarak tarihi incelemektedirler.Tabiî, güncelciliğin katı bir şekilde uygulanabilmesi için

geçmişle günümüz dünyalarının aynı olmaları gerekir. Geçmiş

teki olay ve nesnelerin bugünkülerden farklı olmadıklarını sa

vunan görüşe de tekdüzecilik (üniformitaryanizm) adı verilmek

tedir. Bugün jeolojide de tarihte de katı bir tekdüzecilik uygu­

lanmamaktadır.

Ancak güncelcilik ne kadar akla yakın gelirse gelsin, bazı

doğabılimciler, geçmişin günümüzden tamamen değişik oldu­

ğunu, bu nedenle tarihin yalnızca tarihsel verilere dayanılarak

yapılabileceğini iddia etmektedirler. Sosyal tarihte ilk defa Le-

opold von Ranke tarafından öne sürülen bu görüş, yerbilimle­

rinde de 19. yüzyılın ortasına kadar revaçtaydı. Ancak jeologlar

giderek geçmişten bize kalan bilginin ne kadar eksik olduğu­

nun farkına vardılar. Bu eksikliği tamamlamanın iki yolu vardı:

Birincisi bugünkü dünyayı başvuru standardı olarak kabul et­

mek ve geçmişin ürünlerini bunun ışığında yorumlamaya çalış­

mak. İkincisi de fizik ve kimya gibi temel bilimlerin yardımıyla

elimize yalnızca pek az ürünü geçmiş olan süreçleri anlamaya

Çalışmak. Özetle doğabilimciler, geçmişin ancak günümüzden

hareketle anlaşılabileceğini, geçmişin verilerinin tek başlarına

bize güvenilir bir yorum tabanı vermediğini daha 19. yüzyılın

ortasında anlamışlardı. Sosyal bilimlerde ise von Ranke'nin de­

taylı kaynak eleştirisi, yorumunun arkasında var olan dinî öğe­

yi gizlediği için, sosyal tarihin yalnızca ve yalnızca tarihsel ve­

rilere dayanılarak kurulan bir bilgi türü olduğu zannedilegelılı.

Bu, geçmiş hakkmdaki bilgiyi yalnızca geçmişin kalıntılarında

Güncelcilik mi, Tekdüzecilik mi, Geçmişlilik mi? 129

Page 132: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

130 Züm rücnâm e

a ra m a , y a n i g e ç m iş l i i i k , M a rk s iz m ve N a sy o n a l Sosya lizm gibi

to p lu m s a l teo r ile r in d e te m e lle r in d e n b ir in i o lu ştu rm ak tad ır .

la r ıh se l v e r ile r in a n cak b a ğ ım s ız b ir k u r a m ış ığ ın d a sağlık'

lı bir şe k ild e y o ru m la n a b ile c e ğ i m u h a k k ak tır . Bu iş iç in gerekli

b a ğ ım d ı? k u r a m la r d a g ö z le m tem e li g ü n ü m ü z ü n d üny as ı olan

tem el b il im le r sayes in de o lu ş tu ru la b ilir . B u n u n d ış ın d ak i tüm

g e ç m iş li y o ru m la r , A n a k s im a n d e r öncesi d in se l ö y k ü uydurm a

g e le n e ğ in in k a lın t ı la r ıd ır

Page 133: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

İnsan Merkezli Düşünceler" ve Sokrates51XXXIII

Cumhuriyet gazetesi, Hasan-ÂIi Yücel'in Türk okurlarına

kazandırdığı klasikler serisini tekrar basmakla dev bir hizmetin

altına imza atmış olmaktadır. Bir insana verilebilecek en büyük

zenginlik düşünce becerisi ve bilgi zenginliğidir. İnsan uygarlı­

ğının üzerinde yükseldiği düşünce anıtlarını bir gazete fiyatına

okurlarına sunan Cumhuriyet, 1946 yılında cehalet ve aptallığın

ortak saldırıları sonucu o zaman Atatürk'ün koruyuculuğun­

dan artık mahrum kalmış olduğundan, yıkılan Türk Aydınlan­

masını tekrar ayağa kaldırmak için güçlü bir el uzatmıştır. Ülke­

mizi insan uygarlığının bir parçası yapmak, insanlarımıza bu

uygarlığın nimetlerinden faydalanma imkânını vermek ve on­

ları da bu uygarlığın saygın yapıcıları arasına katmak isteyen

herkes bu eserleri okumalı ve okutmalıdır. Ümidim, serinin

Hasan-Âli Yücel'in listesini de aşıp doğa bilimlerinin biiyük

klasiklerini de, İyonyalı "fizikçilerin" yazılarının eldeki kırıntı­

larını da, İslâm dünyasının, Çin'in ve Hint'in büyük doğa bili­

mi ve coğrafya eserlerini de kucaklamasıdır.

Tabiî, okumak demek, her okunulana inanmak, her okunu-

lanı beğenmek demek değildir. Bazen okuduğunu beğenmeme­

si insanı yeni düşüncelere sevk eder, yeni buluşlara yöneltir.

Ben de bu hafta, başlatılan klasikler serisinin ilk eseri olan Sok-

rates’in Savunması'nın kahramanı Atinalı filozof Sokrates'in ge­

nelde sanıldığı gibi gençliği eleştirel ve bağımsız düşünmeye

teşvik eden ve bilginin tek fazilet olduğunu söylediği halde

kendisinin bildiği tek şeyin hiçbir şey bilmediği olduğunu vur-

Page 134: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

132 Zümrüt nüme

Ş e k il 33. Jacqu<«» L o u is D a v id 'in "Ç o k ra les 'in Ö lü m ü " (W alfe V akfı, 1933-, C « ıtlır ııı« Lorlllard Wo1fe K o lek siyo n u ) S o k ra tes ö lü m ü n d en son ra tanrı ka lın d a so n su za d e k m utlu olacağın d an

em in o lm asay d ı, ö lü m k arşısın d a bu k en d in d en em in tav n o rta y a k o y a b ilir m iy d i1 Bert ra nd

Russell bu .sorunun cev ab ın d an pek em in değ ild ir Bu resim de S c k ıa te s in p e y g a n ib rr-

tarafın ı, Tnüridleıin in o rtas ın d a , çok g ü ze l ifad e etm ek ted ir

gulayan alçakgönüllü bir bilge olduğu tezinin doğru olmadığı­

nı savunacağım. Sokrates -öğrencisi Platon'un diyaloglarından

bildiğimiz kadarıyla- etrafındakilere insanın doğru ve iyiy*

kendi içindeki özel bir hasletle mutlaka bulabileceğini, olumsuz

olduğuna inandığı ruhun zaten bu doğru ve iyi bilgilerle teçhiz

edilmiş olduğunu, insanın tek yapması gerekenin dünyaya ge

liş sonucu bildiklerinin çoğunu "unutan" ruha bildiklerini ha­

tırlatmaktan ibaret olduğunu empoze etmeye çalışıyordu. Bu­

nun için geliştirdiği tekniğe Platon Theaitetos adlı diyalogunda

Sokrates'in annesinin mesleğine atıfla maiotike teline, yani ebelik

tekniği demişti. Bu teknik Sokrates'in karşısındakini sorgulama­

sından ibaretti. Sokrates sorularını öyle seçiyordu ki, sonunda

karşısındaki, ruhunun "unutmuş" olduğu bilgileri "kendiliğin­

den" hatırlıyordu (Platon'un atıamnesisi). mesela Meno adlı d i­

yalogda Sokrates genç bir köleye geometrinin bazı temel kabul­

lerini bu şekilde "hatırlatır" (yani "öğretmez" çünkü her şeyi

zaten bilen ruhun öğrenmeye ihtiyacı yoktur; sadece ebelik tek-

Page 135: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

İnsan Merkezli Düşünceler” ve Sokrates 133

niğinı kullanarak ona "hatırlatmak" yetecektir). Bu yöntem,

I lescartes'ın şüpheciliği ile esasta aynıdır ve her ikisinin de te­

mel varsayımı Tanrı'nın insanı aldatmayacağı fikridir. Descar-

tes da gerçeği bulabilmek için işe her şeyi sorgulaması gerekti­

ğinden başlamış, sonra düşündüğünü bilmenin varlığını ispat

ettiğini ("Düşünüyorum, öyleyse varım!"), bunun da Tanrı'nın

varlığını ispat ettiğini, Tanrı da bizi aldatmayacağına göre, sez­

gilerimizin gerçeğin tek kaynağı olduğunu düşünmüştü. Bu tür

düşüncelerin Sokrates'ten sonra öğrencisi Platon'un totaliter

devlet modeline, oradan da Hıristiyanlık kanalıyla Engizisyon

mahkemelerine, Descartes ve Tanrı'nın otoritesinin yerine du­

yuların otoritesini koymaya çalışan Bacon üzerinden 18. yüzyıl

pozitivizmine, oradan da 20. yüzyılın milyonlarca insanın acı

içinde ölmesine neden olan faşist, komünist ve köktendinci to­

taliter devlet modellerine yol açtığı artık her bilim ve felsefe ta­

rihçisinin bildikleri arasındadır.

Sokrates bu fikirlerine, düşüncelerinin merkezine insan ye­

rine tüm doğayı alan Batı Anadolulu "fizikçileri", Tales'i, Anak-

sımander'i, Anaksimenes'i, Herakleitos'u, Anaksagoras'ı ve di­

ğerlerini eleştirerek varmıştı. Halbuki güya insanı düşünme­

dikleri için eleştirilen o doğa filozofları, açık veya gizli hiçbir

otoriteyi tanımayan, insanın içinde mutlaka doğruyu bulacak

gizli güçlerin varlığına inanmayan, gözleyerek, düşünerek ve

eleştirerek belki yanlışlardan armabileceğimizi, ancak doğruyu

bulmak için hiç kimsenin elinde sihirli değnek olmadığını in­

sanlığa ilk defa öğreterek ona doğanın yalnızca lalettayin bir par­

çası olduğunu, özgürlüğü ve mutluluğu bu mütevazı ama realist

görüş içinde aramasını söyleyen gerçek bilgeler, eleştirel al la

dayalı insan uygarlığının hakikî kurucularıydı. Sokrates ise on­

ların büyük ideallerini anlayamayan, insanı Tanrı gölgesinde

güya yücelten bir Doğu özentisinden ibaretti.

Page 136: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Gazete Aldırmakla Okutmak Arasındaki Fark

XXXIV

Geçen akşam eşim televizyon reklamlarını seyrederken ga­

zete promosyonu olarak dağıtılmakta olan kap kaçağa takıldı.

"Hani bu yasaklandıydı?" diye sordu. "Maksat" dedim, "gaze­

teyi okutmak değil de aldırmak olunca, değil kap kacak, afro*

dizyak dahi dağıtılabilir. Gazete ülkemizde ne yazık ki okuna­

cak bir metin ve eleştirilecek bir fikirler demeti değil, kullanıla'

cak b:r ambalaj kâğıdı olarak görülmektedir. Once okunacak

metinden, ilkel cinsel hisleri uyandıracak bir temaşa malzeme­

sine, nihayet oradan da ambalaj kâğıtlığına indirildi rütbesi-

Bu sabah da Cumhuriyet'm arka sayfasında "okumada sınıl***

kaldık başlıklı minik habere ilişti gözüm: Ülkemizdeki okur

yazar sayısı 1965'tekinin onda birine inmiş, hem de üniversite ve

lise bitirenlerinin sayısının aynı zaman aralığında dört kat art­

mış olmasına rağmen! Nüfusumuzun yalnızca yüzde ikibuçu-

ğunun okuma yazma alışkanlığı varmış. Türkiye'de kitap oku­ma alışkanlığı her geçen gün azalıyormuş.

Bu minik haber en büyük felaketin işaretidir. Günümüzde üze­

rinde yaşadığımız gezegen, yayılmayı öngördüğümüz evren ve

içinde hayatımızı sürdürmek zorunda olduğumuz insan toplu*

mu hakkındaki en basit bilgiler dahi yazılı metinler vasıtasıyla

insanlara ulaştırılır. Bu bilgiler gene yazılı metinler vastasıyla

eleştirilir, değiştirilir, geliştirilir. Bu bilgileri kullanarak, onlara

dayanılarak yapılan yasalar, bu yasaların öngördüğü düzen ge­

ne yazılı metinler kanalıyla tebliğ edilir. Bunları beğenmeyen­ler, yazılı metinlerle fikirlerini beyan eder, geliştirirler. AHna'da

Page 137: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Gazete Aldırmakla Okutmak Arasındaki Fark 135

demokrasi Peisistratos'un bir yayınevi kurarak yazılı metni

halkın evine sokmayı başarmasından sonra filizlenip kök tut­

muştu. Rönesans, Gutenberg'in matbaayı icat etmesinden son­

raki 50 yıl içinde 60 milyon nüfuslu Avrupa'mın 20 milyon ki­

tap basmasıyla amacına ulaşmış, uygar Avrupa doğmuştu.

Matbaayı -hem de hareketli hurufatı- Gutenberg'den yüzlerce

yıl önce icat etmiş olan Çin, Avrupa hızında kitap basmadığı

için muazzam kültürünü uygarlığa çevirememiş, 19. yüzyılın

sonunda Avrupa'nın sömürgesi durumuna düşmüştü. Osman­

lI nın aczi 1729 ile 1928 arasındaki iki koca yüzyılda yalnızca

5.000 kitap basmış olması değil miydi?

Geçenlerde bir ahbap düğünündeydim. Hemen her davetli

zengin, en azından hali vakti yerinde kapitalist-burjuva gru­

bundan. Büyük çoğunluk Rumeli göçmeni. Bir başka ortak

özellik yüksek kültür düzeyi. Sık sık benim Cumhuriyet Bilim

Teknik'teki yazılarım hakkında fikirler duyuyorum: takdir, ten­

kit bir arada - ama çoğu okumuş yazıları. Yetmiş küsur yaşında

bir hanım, altmış küsur yaşında, geniş kültürüne ilâveten en az

uç dili fasih konuştuğunu bildiğim bir sanayici, masada oturu­

yoruz. Bir ara konu şiire geliyor, yaşlı hanım Nâzım Hikmet'in

şiirlerinden pasajlar okuyarak şiir kalitesini övüyor, benim

bunları bilmediğimi keşfedince de sıkı bir azar! Daha sonra Batı

müziğinin Türkiye'de nasıl öğretilmeye çalışıldığını, Atatürk'ün

bu konudaki gayretlerini anlatıyor. Sanayici bey, bu konuşmaya

babasının Atatürk çevresindeki anılarını anlatarak katılıyor,

kültür ve görgünün önemini vurguluyor. Okunmadan hiçbir

yere gelinemeyeceğini söylerken, bilgisiz ve görgüsüz bir top­

lumun Atatürk'ün hayallerini nasıl kısacık bir sürede iki para­

lık ettiğine hayıflanıyor. Çocukken babasının onu Atatürk'ün

bir hocasını ziyarete götürdüğünü hatırlıyor: "Atatürk bu ceha­

let yüzünden ümitsizliğe düştüğü bir anda hocasına 'ben kur­

tuluşu sağlayamadım, yalnızca çöküşü 50-60 yıl geciktirdim'

demiş - ne yazık ki gene haklı çıktı" diyor. "Aah, ah! Atatürk!"

diye hasret ve hüzünle iç geçiriyor yaşlı hanım. Bu düğündeki-

ler Atatürk devrimlerinin destekçisi, taşıyıcısı olmuş bir çevre­

nin çocukları, torunları. Atatürk'tü günlerin burada samimî öz­

lemi çekiliyor, onun fikirleri, görüşleri, zevk anlayışı aranıyor.

Page 138: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

136 Zümrütname

Özlemi çekilen günler, aklın, bilginin, dogmaya, cehalete,

hurafeye galebe çaldığı, çalışkanlığın miskinliğe, durüsîl'ifcün

kapkaççılığa tercih edildiği günlerdi. O . .ünleri yaratanlar okul­

larında, kışlalarında gizli gizli u/.hm.iiji da aydınlanılan diye

elyazması gazete çıkaran adamlardı. < > günlerden c.ıp kacak

dağıtarak gazete aldırmaya çalıştığımız günlere d ü ş tük . Kap kacak dağıtma modası yeni değil. B u yöntem gazete o ku th ıra b il-

seydı, okur yazar sayımız sürekli düşmez' lı Gazeteyi okum ak

için değil, eşya örtmek için alan bir toplum, üzerine kısa bir sü­re sonra gazete kâğıdı örtülmesini hai etmiş bir toplum de­mektir.

Page 139: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Şek il 34- Avrupa ve AvrupalI, entelektüel kavram lard ır İy o ııya 'da doğmuş

üliiıı eleştirel .ik iIcı tu lum u benimseyerek b ilim i k ü llü r iin e tem el y apm ış her

top lum g ü n ü m ü zd e "A v ru p a lı" sı fa t ly İn betim lenir. 15u resim de hem en hem en

gerdek renklerinde görü len A v rupa 'n ın ortasına yerle ştird iğ im , Rafaello

Snıızio tarafıııd iin I50H-I5M y ılk ın a ın sm da V atikan 'da "İm za O d as ı" (Sinnzn

ildin Scgııahtra) için yap ılm ış o lan "A t in a O k u lu " başlık lı tab lo , İ lkçağ 'dan

Kon e s ili ısa kadar uygarlığ ı yaratan (ve Kını esans'ta b ilinen ) tüm Luiyük

düşünürle ri ülke, u lııs d il, ırk, d in , cins ayrım ı y apm ad ım b ir araya

getirm iştir (M üs lüm an E ndü lüs A rabi İbni R iişd bile bu res im de beyaz sarığı

ile kolayca ta um ab ilm ek ted ir). Avrupa uyga rlığ ın ı K a fae llo 'm ın bu tab losun­

dan daha güze l temsil edebilecek bir sem bolü ben b u lam ad ım

Page 140: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de
Page 141: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XXXV

Uygarlık Nedir?53

12 Haziran 1998 Cuma. Air France'm 443 sayılı seferiyle Brezilya'da katıldığım bir jeolojik toplantıdan dönüyorum. Ra-

■'at koltuklarından dışarıyı seyretmekte olduğum narin yapılı

Airbus A 340-300, 1492'de Kristof Kolomb'un mini mini üç ge- n ııc iğ iy le insanlara onların tüm kaderlerini değiştirecek ilk ok-

yanus-asırı keşfi hediye etmek üzere ayrıldığı Cadiz Körfezi

kuzeyinden, 11.900 metre irtifada, Avrupa semalarına girmek üzere. Mahallî saat 04:52; kuzeydoğuya doğru on dakika kadar once ufuk çizgisi yeni doğan günün ilk ışıklarıyla aydınlanma­ya başladı. Avrupa şimdi pırıl pırıl; güneyde Afrika henüz ge­cenin siyah örtüsünü atamamış durumda. Avrupa'nın göklerin­de «ecenin kılavuzları olan yıldızlar yerlerini güneşin her yeri birden aydınlatan ve ısıtan ışınlarına terk ederken Afrika henüz l’irkaç yıldız kandiliyle orada burada delinen soğuk bir karan­lıkla kaplı. Bulutlarla bezenmiş manzaranın insanı büyüleyen güzelliğini doya doya içmeye çalışırken, sembolize ettiği muh­teşem gerçek de zihnimi meşgul etmeye başladı: Avrupa! Uy­garlığın büyüdüğü yuva, insanı insan olmakla onurlandıran şeylerin çoğunun, hem de pek çoğunun doğduğu yer, diğer bü­tün kıtalara ışık saçan o yalnızca 10 milyon kilometre karelik aydınlık toprak parçası. Ama aynı Avrupa, aynı zamanda in­sanlığın en büyük hatalarının, en derin acılarının da kaynak­landığı yer değil mi? Daha yalnızca bu yüzyılda iki defa kendi insanlarını kana, dünyayı da yeis ve endişeye boğan yer de o küçücük kıta değil mi? Bu muazzam tezat, çok iyi ile çok kötü­nün bir arada bu derece yaygın olarak bulunabilmesi, bu mini

Page 142: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

138 Züm rücnâm e

m in i kıtada, Asya'n ın bu sahilleri dantelli yarımadasında nasıl

o lab ilm iş? Bu sorunun cevabını ancak Avrupa'da doğan kotu

ile iy in in nasıl d o ğduğunu inceleyerek verebiliriz.

Avrupa, her şeyden önce birey özgürlüğüne saygı fikrinin,

yani demokrasinin geliştiği yerdir. Bu güzel buluş hemen berabe­

rinde özgür bireylerden oluşan idaresi guç toplum sorununu da

getirmiş, bu soruna çözüm aranırken Avrupa, kitlesel temsilden

Asya tipi despotluğa kadar tüm yöntemleri pek çok gözyaşına ve

hatta cana kıyarak denemiştir. Kişisel özgüriuğ» «l.m d ü ş k ü n n ik

Avrupa'da hiçbir zam an Asya, Afrika, hatta Aztek veya İnka tipi

Amerikan usulü dikta rejimlerine uzun zaman r^in vermediği gi_

bi, burada dinler de dahil her türlü düşünce ürür m ferdin eleşti­

risinden nasibini almıştır. Hıristiyanlık, Avrupa'ya Platon'un ve

onun takipçilerinin felsefesiyle evlenmeden giremediği gibi, As­

ya tipi despotluğu Avrupa'da tanrı adına denemeye kalkınca pa

paz Luther'in tokadıyla parçalanmıştır. Avrupa'yı Avrupa i/ii;*îh özellik, her şeyi eleştirel aklın süzgecinden geçirerek denemek olmuştur.

Avrupa hiçbir otoriteye uzun dönemde boyun eğmemiştir Ken­

disine ve etrafına kendi gözleri ve aklıyla bakmayı yeğlemiş/ bi­tip tükenmek bilmeyen merakını ve daha iyiyi bulma ar/usunu

tatm in için ceviz kabuğu misali takalarla okyanuslara açılaı.ı» kı­talar fethetmek, kendi yaptığı kanatlarla kuşlara rakip olma> ve konserve kutusu misali araçlarla aya gitmeye kalkmak c u n 't ın ı

göstermiştir. Bu merak, bu tatminsizlik, hiç kuşkusuz, onu sık «** yanlışlara sürüklemiş, başına hep dertler de açmıştır. Ama l*u yanlışlar, bu dertler Avrupa'ya yeterli veya yetersiz ders olmuş, her yanlıştan, her dertten eskisinden biraz daha akıllı, biraz daha bilgili, biraz daha becerikli olarak kurtulmuştur.

Işte bu kendi aklını, kendi duyuların ı kullanarak, deneye rek, düşünerek, eleştirerek öğrenme arzusunun, öğrendiğinden,

bu lduğundan asla tatmin olmayarak ne pahasına olursa olsun daha doğruyu, daha iyiyi arama hırsının bir toplumun ortak hasleti olma haline b iz uygarlık diyoruz. Bu şekliyle uygarlık, bir top lum un geleneksel olarak akıl ve his âleminin ürünlerinin ta­m am ın ı oluşturan kültürün bir parçasıdır. Bu nedenle içinde pek çok meraklı, eleştirel akılla düşünen, öğrenme hırsıyla tutuşan birey yetiştirmiş olmalarına rağmen, bu özelliklerin muhtelif ne-

Page 143: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Uygarlık Nedir? 139

derilerle hiçbir zaman toplumsal karakteristik olamadığı büyük

Çin, Hint, İyonya ve 9.-11. yüzyıl İslâmî hariç Ortadoğu, Atrika

ve yerli Amerika kültürleri hiçbir zaman uygar olamamışlardır.

Uygarlık Avrupa'da büyümüş, o da onu bazen tatlılıkla bazen

de zor kullanarak tüm insanlığa yaymıştır. Eğer bugün birey açı­

sından insanlık tarihinin en özgür ve en emin döneminde yaşı­

yorsak, bunu uygarlığı icat eden İyonya ile onu büyütüp dünya­

ya yayan Avrupa'ya borçluyuz. Atatürk'ün bahsettiği ve bizlere

tavsiye ettiği tek ve evrensel uygarlık işte bu Avrupa uygarlığıdır.

Ancak ona sahip olan Avrupa'nın bir parçası olabilir.

Page 144: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XXXVI

Aferin İsviçre!51

Cumhuriyet Bilim Teknik'in U Temmuz 1^8 tarihli S90. sayı­

sının 11. sayfasında İsviçre'de yapılan bir halkoylamasında ge­

netik mühendisliğine kısıtlamalar getirilmesi teklifinin ülkenin 26 kantonunun tamamında reddedildiğini okudum. Bu karar,

basının aksı yöndeki telkinlerini bilim adamlarının yazı yaza-

hlîi- l< e/ lz^on VL’ r£|dyolarda konuşmalar yaparak çürütüp, rmrııH, ’ m"n SorüŞunü başarıyla anlatabilmiş olmalarının so­

r, Verç.1 reyın genetik mühendisliğine sınırlama koyul-

dirric381 *eJ lîUe te( G 1 ^meşinde bilim adamlarının aksi tak-

nomisinın' CVIÇrenm °nblnlerce İŞ yeri yitirebileceğim, eko-

z a: şt r c: r i anlr ış nmalannm da h'kuşku-bevinlprivi ‘ , n IsvıÇrelllerin midelerinden önceRazotedler v7 Sandlklarının ba§ına gittiklerine inanıyorum, büimcilerine^MH annda Nobel ödüllülerin de bulunduğu si, isviçrelilerin düşünüyorum. En önemttr

bilimsel ç a lk a la r u ett,k7cn7 W " " a(tamlan,u"ğine inandıklarını görüyorum f /“ VönI^irilebılece-

n.l.m ve u-kno'0 ,, günümüzde yaşamımızın her"■»fui' etmiş , 7“?«tıumızın fıer safhasına

durum kanaat,mce tüm ınsanlığm övünmesi gereken eöâsü- muzu kabartacak bir vaziyettir. Artık en basit bir iltihap bifleri bir azamızı kaybetmeye veya hatta ölüme mahkûm etmiyor. Doğum, kadınların korkulu rüyası olmaktan çıktı Yıldırım her yüksek binanın belâsı değil artık. 18. yüzy.lm ikinci yarısına

Page 145: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Aferin İsviçre! 141

kadar yapılamayan denizde yer tayini artık çocuk işi. İnsanlı­

ğın en büyük utancı olan bir kurumun yarattığı kölelerin yük­

lendiği işleri, artık aletlerimiz yapıyor. Bir yerden bir yere daha

hızlı, daha rahat, daha emin olarak gidebiliyoruz. Haberleşme­

miz daha hızlı, daha emin. Artan nüfusumuzu daha rahat bes­

leyebiliyoruz, onlara daha faydalı beslenme rejimleri uygulaya­

biliyoruz. Bilim ve teknoloji düşmanlarının bıkıp usanmadan

ileri sürdükleri o feci imha silahlarının yarattığı korku, her aklı­

na esen delinin dünya savaşı çıkarmasına mani oluyor. Bilimin

ve teknolojinin faydalarını burada saymak mümkün mü? On-

larsız artık kim yaşamak ister? Kim onlarsız dünyada bir an ge­

çirmeyi göze alabilir?

Ama bilimin ve teknolojinin iki kenarı keskin bir kılıç oldu­

ğu muhakkaktır. Bilimin ve teknolojinin, cahil elinde bu geze­

geni ve hepimizi bir anda ortadan kaldırabileceği de artık bir

gerçektir. Ben gerçi böyle bir gücü yaratabilmiş insan cemiyeti­

nin üyesi olmakla övünüyorum ama bu cemiyetin bu gücü ger­

çekten kullanmayacak kadar bilimsel düşünebildiğinden de

emin olmak istiyorum. Bunun tek yolu, insanın kendi dışındaki

doğa ile iletişim kurmasını mümkün kılan bir eğitim sisteminin

tüm eğitimin temeli haline getirilmesi, insan yaratıcılığının sı­

nırsız bir şekilde geliştirilmesinin mümkün kılınması ıçm doğa

bilimi eğitiminin nesnel eleştiri içeren akılcı bir sanat eğitimiyle

desteklenmesi, sosyal bilgi disiplinlerinin doğa biliminden ko­

puk olmamalarına özen gösterilmesidir. En önemlisi insanların

hadlerini bilmeyi öğrenmeleri, bilgili veya bilgisiz olaral her

beyan ettikleri fikrin gözlemle sınanacağı veya mantık açısın­

dan irdeleneceğini, yani eleştirileceğini kabullenmeleri ve bun­

dan haz almaları gerekmektedir. Her yanıldıkları kendilerine

işaret edildiği zaman bilmelidirler ki böylece bilgilen artmakta,

dolayısıyla yaşam kalitelerinin bir nebze daha yükselmesi ihti

mal dahiline girmektedir. Doğa hakkındaki her hiikmiin nihai onay

mercii, doğada yapılacak gözlemlerdir. Bu gözlemleri bazen tel bir

kişi yapar, bazen sayısı binleri bulan bilimci/teknisyen tat imla

rı yapar. Ama şurası muhakkak ki, doğa hakkında ifade edile­

cek fikirlerin karar mercii, asla doğa bilimlerinde eğitilmemiş

bir kütlenin vereceği oylar olamaz. İsviçre halkı büyük bir olgun-

Page 146: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

142 Zümriicnâme

hıkla, bilim hakkımia. bilimin nereye kadar gidebileceği veya gitmesi

Kcnktığf hakkında, kararı kendisinin değil, vergileriyle beslediği W'

timciler ordusunun vermesi gerektiğine karar vermiştir. Darısı dün

yanın geri kalan kısmının, bu arada Türkiye'nin de başına!

Page 147: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XXXVII

Cahil Kalma Özgürlüğü Üzerine55

Demokrasinin insanlara bahşettiği özgürlüklerin en önemli

sınırı kendimiz dışındaki bireylerin özgürlüklerine göstermek

zorunda olduğumuz saygıdır. Hiç kuşkusuz özgürlüklerin en

önemlisi yaşama özgürlüğüdür. Kendi yaşamını koruma nedeni

dışında hiç kimse hiçbir nedenle bir başkasının yaşama özgür-

'üğünü elinden alamamalıdır. Yaşama özgürlüğünden hemen

sonra emniyet özgürlüğü gelir. Herkes -başkasının emniyetini

■elıdit etmedikçe- istediği oranda emin yaşama hakkına sahip

olmalıdır. Bu durumda da kendi emniyetimizi korumak için

1 azen başkasının emniyet sahasını ihlâl edebiliriz (mesela emin

seyahatimiz için otoyollar veya demiryollar yaparak, çevrede

yaşayan insanların arazide serbest dolaşma emniyetini sınırla­

rız), ama burada durum yaşam özgürlüğündeki kadar net çiz­

gilerle tanımlanamaz; sınırın yerinin belirlenmesinde karşılıklı

iyi niyet ve anlayış gerekir. Üçüncü derecede önemli olan öz­

gürlük düşünce özgürlüğüdür (bunun üçüncü derecede addedil­

mesinin tek nedeni daha önceki iki özgürlük türünün kişinin

yaşamını ve sağlığını emniyet altına almalarıdır; yaşamın ve

normal halde sağlığın olmadığı yerde düşünceden bahsedile-

meyeceği açıktır). Düşünce özgürlüğünün iki önemli alt sınıfı

vicdan ve inanç özgürlükleridir: "Sana yapılmasını istemediğini

başkasına yapma" önerisi hakkında bireyin ne düşündüğü

onun vicdanı, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler'in gerçek olup

olmadığı hakkındaki fikirleri de inançları ile ilgilidir.

insan birkaç milyon yıl öncesinden itibaren, insan oldu­

ğundan beri yaşamını emniyet altına almak, sağlığını ve sev-

Page 148: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

144 Züm riitnâme

diklerini koruyabilmek ve düşüncelerini geliştirerek tatbik

mevkiine koyabilmek için pek çok âlet ve malzeme icaf ve keş­

fetmiştir. Bunlardan giyim ve yiyecek eşyaları ile barınakları­

mız o kadar kanıksadığımız şeylerdir ki, bunların insan icadı

olduğunu nadiren düşünürüz. Buna karşılık hareketimizi ko­laylaştıran araçlar, gücümüzü arttıran âletler ve makineler, ısın­

mamızı veya soğumamızı sağlayan icatlar, tıbbın hergün kul­landığı ve “ilaç" dediğim iz maddeler, ve daha niceleri hele son

iki yüzyılda öyle başdöndiiriicü bir gelişme göstermişlerdir kf, biraz aklı ve tahsili olan bir kişi bunlar karşısında hayret ve

hayranlık duyulamazlık edemez. Fin keşif ve icatlar bütün insanlı­ğın malıdır, onları herkes kullanabilir ve kullanmaktadır dal

İnsanın geliştirdiği güç ve beceri günüm üzde koskoca bir

gezegeni kontrol edebilecek, hatta onu yok edebilecek düzeye ulaşmıştır Bu gücün gelişmesine paralel gelişen demokrasinin insana sunduğu özgürlük, bu gücü kullanarak dünyayı bir cen­net yapabilecek kapasitededir. Dünyaya bu şe* ilde hükmetme gü­cünü insana yalnızca ve yalnızca doğa bilimi vermiştir. Bu bilimi bil­meden o giice sahip olmaya kalkmak, son model bir yolcu uçağını beş yaşında bir çocuğa teslim etmeye benzer, yani sonucu h e r i rs ıç ır ı kor­kunç bir felaket olur. Nasıl bir uçak beş yaşında bir çocuğa asla teslim edilemezse, bilim ve onun yarattığı teknoloji de hiçbir şekilde bilimi bilmeyene teslim edilmemelidir.

Günümüzde herkese açık olan bilim ve onun eseri ulan tek­noloji yaşamımızın istisnasız her safhasına nüfuz etmiş, onu şe­killendirip yönlendirmiştir. Yaptığımız hemen hiçbir şey yoktıir ki bilim ve teknolojiyi kullanmasın. Bu nedenle, yaşam, emnııt t ve düşünce özgürlüğüne sahip olmak isteyen birey ve toplumlar, bılırn ■ kalma özgürlüğünden feragat etmek mecburiyetindedirler. Okulların da çocuklarına, gençlerine en gelişmiş doğa bilimi yerine başka şeyler öğreten toplumlar, bireyleri bilimsel düşünce dışındaki düşünce şekilleriyle yaşamayı tercih eden milletler, tek tek tarih sahnesinden çekilip gitmekle kalmamış, en son ve en feci örneği daha yarım yüzyıl önce Avrupa'nın göbeğinde görüldüğü gibi, tüm insanlığın beka ve refahını defaatle tehlikeye atmışlardır. Buna bir defa daha göz yumulması beklenemez!

Page 149: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XXXVIII

Doğruluk ile Gazetecilik Arasındaki Mesafe56

Doğruluk ile gazetecilik arasındaki mesafe toplumun bi­

limsel düşünebilme kapasitesi ve becerisi ile ters orantılıdır. Bi­

limsel düşünebilme kapasitesi ve becerisi arttıkça doğruluk ile

gazetecilik arasındaki mesafe azalır. Gazeteci haberi zamanında

yetiştirme zorunluluğunun yarattığı acelecilik ve haber yelpa­

zesinin genişliğinin neden olduğu kaçınılmaz bir sığlık nede­

niyle pek çok kontrolüne rağmen gözünden istemeden kaçmış

olan birkaç hatayla sınırlı olarak haberlerini geçer. Tüm çabala­

rına rağmen gene de önemli bir yanlış baskıya sızmışsa bunu

düzeltmeyi, okurunu yanlış bilgilendirmemeyi, bir onur mese­

lesi addeder. Buna mukabil bilimsel düşünme, yani akıl ve bilgi

ışığında eleştiri yapabilme yeteneği olmayan veya pek az geliş­

miş bulunan toplumlarda "ne yazsan gider" kıstası geçerli ol­

duğundan, gazetecinin doğruyu yansıtma çabası az gelişmiştir.

Bilgisi, çok çok kendisi gibi yazanların gazete yazılarıyla, görsel

ve sesli yayın organlarının aynı düzeydeki programlarından

kulağında kalanlarla ve okuduğu bir-iki düzeysiz popüler ki­

tapla sınırlıdır. Eleştiri hissi ise en çok satanın, en çok bağıra­

nın, hatta sopayı elinde bulunduranın haklı olduğu varsayı­

mıyla belirlenmiştir küçüklüğünden beri.

Bu yazımın amacı Türk gazeteciliğinin bu iki uçtan hangi­

sine yakın olduğunu irdelemek değildir. Zaten akıllı, bilgili ve

görgülü, eleştiri yeteneği gelişmiş olan Türk okurları bu konu­

da temelli bir fikir sahibidir. Benim burada yapmak istediğim

geçenlerde Milliyet gazetesinin 18.218 sayılı ve 3 Ağustos 1998

tarihli nüshasının 3. sayfasındaki "Dinazorun ayak izleri bu-

Page 150: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

146Züm rutnâm e

Şek i 1 35. D m a r a k r l ı m m d icat eden ve

" İn g i l iz C u v ie r 's f d ıy * hılıncrı hııyııb ; ın a tnm <3lr R lcR ^^İ O w « ı (1804-1895] Bu

fnlnğraf 5u esenden alınmıştır: vaı Zilld. K.A , 1901, History of Geology and Pal ■ — a10»

in t he End of t he Nineteenth Century, Çeviren:

M arta M . O g i lv ie - G o r A * , VVajtet Scott,

I o n d n n , « iii + fi 1 + 562 sa (Bu eseıdekl

fn lo ğ ra fla r le rcuu ıe e d en tara fın d an kw >^

dv ığu iç in k i la b in A lm a nc a o r ijin a lin d e yok­

tu r)

lu n d u " baş lık lı haberdek i tek b ir ha tay la ilg ilid ir . H em halk ım ı­

z ı yan lış b ilg ile nd iren , hem de öğ renc ile r im iz ü ze r in de fena te­sir yapan bu yan lış b a s ın ım ız ta ra fın d an o kada r sık tekrarlan­m ak tad ır k i, b iz jeoloji hoca ların ı - b u n u yazarken kahro luyo ­

rum- b u n u n k ay n ağ ın ın gaze tec ile r im iz in öğrenm eye göster­d ik leri d irenç o ld u ğ u sonucuna getiriyor.

H ,*. Ülker,erde art,k m i" ik ilk o k u l öğrenc ile rin in b ile bil-

1 S 2 v î,n H “ k TVC P,ark f ,lm ın d e n sonra!) d inozo r kelimesi Ovven tar f* Vtl“ 'T1gl‘,Z ana to™ ve pa leon to lo ğu Sir Richard Ovven -r..fr u n u ed ilen ve Yunanca "de ,nos '' (korkunç) ve

m us b?r t ir T f ke lim e le rin in b ir leştir ilm esinden oluş-™ e?m tn in ü ’ • a ,fa b « i n i k u l la n a n b ü tü n d il le rd e bu

f ,M Î '4‘* î d' Ve " ° 'd u r <ba*ka h içb ir yerden hat.r-fr ia ^v e r ın M te le v ,*Vo n d a k i T aşdevrt çi z g i f i lm in d en ha-

tır lay .ve r.n !); T u rk çe m ızd e d e d u r u m böy led ir . B u n u d in a z o r

şek lin de y a zm a k c a h ill iğ in d an is k a s ıd ır . T ü rk iy e 'd e askerlik

y a p m ış o la n herkes in b i ld iğ i g ib i, b ir lik b a h çe le r in de k o m u ta n ­

la r ın g ö lg e d e o tu rm a la r ın ı s a ğ la m a k iç in y a p ıla n k am eriyye le re k am e ly a d e m e k k ad a r c ah illik tir , g ö rg ü s ü z lü k tü r .

Page 151: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Doğruluk ile Gazetecilik Arasındaki Mesafe 147

Aynı haberin Yeni Yüzyıldaki (sayı 1327,3 Ağustos 1998, s.

24) şekli dinozorun imlâsını hatasız olarak içerdiği halde, Asso-

ciated Press olduğu belirtilen İngilizce kaynaktaki La t e Cretace-

ous Era'yı Türkçeye çevirememenin sonucu, doğrusu "Geç Te­

beşir Devri" veya "Geç Kretase Devri" olması gereken bir ifade

Türkçe bir cümle içinde Lake Cretaceous Era (Tebeşir Göl Za­

manı) gibi hiçbir anlam taşımayan, zaten profesyonel jeolog ol­

mayan ve İngilizce bilmeyen okurun hiç anlayamayacağı tam

bir zırvalığa dönüşmüş.

Bir kelimeyi düzgün telâffuz edip yazmak o kelimenin kö­

künü bilmeyi gerektirmez; ama eğer kişi ilgili ise, o kökü bul­

mayı kolaylaştırır, kelime ile ifade ettiği anlam arasındaki köp­

rü boylece daha rahat kurulur, kişi kültürünü genişletir. Muhte­

rem gazetecilerimizden ricamız, ekmek paraları olan kelimele­

re, yazılı ifadelere biraz daha saygı göstermeleri, onların arka­

sındaki kavramların okurlarının beyin gıdaları olduğunu hatır­

lamalarıdır. Bilmemek değil, öğrenmemek ayıptır. Güvenebile­

cekleri üniversite hocaları, kütüphaneler onların hizmetindedir,

ihtiyaçları olan bilgi bazen bir telefon hattının ucunda bedava

olarak emirlerindedir. Bu hassasiyeti ve titizliği kendilerine ve

okurları olan muhterem halkımıza lütfen çok görmesinler. Yok­

sa korkunç kertenkele yazayım derken korkunç zırvalıklara im­

za atıverirler, daha da fenası, 1946'dan beri kendi seçtiği hükü­

metlerce cehalet batağına itilen halkımızın beline can simidi de­

ğil, ayağına taş oluverirler!

Page 152: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

X X X IX

Bilimsel Düşünce ve Hatadan Ders Almak57

Bilimsel düşünce kısaca hatadan ders almak olarak tanım­

lanabilir. Bilim, önerileri gözlem raporlarına dayanılarak çüriıtülebı-

len düşünce sistemlerine verilen addır. Bilim varsayımlar ileri sü­

rer. Bunlar gözlemlerle sınanır. Sınava takılan öneriler terk edi­

lir, bunların yerine yenileri geliştirilir. Burada özetlenen yön­

tem yalnızca insan yaşamının her safhasında uygulanmaz. Do­

ğa da bu yöntemi kullanarak değişen fiziksel ortama g id e rek

daha iyi uyum sağlayan canlılar üretir. İnsan düşünceleri de sü­

rekli olarak hatalıların gözlemle sınanması sonucu elenerek ge­

lişir. Buna tek istisna, geçenlerde Arda Denkel'ııı de bu dergide

pek güzel özetlediği gibi58 mantıksal düşüncelerdir. Bunların

yanlış veya doğru olduklarını a priori (önceden) mantık kuralla*

rina dayanarak bilebiliriz: Örneğin "bir yanlış ifade ile bir doğ­

ru ifadenin birliğinden doğru bir ifade üretilemez" gibi

Toplumlar da bireyler gibi hatalardan ders alabilirler, Bu­

nun için belli bir toplumsal bellek oluşturacak kadar kültür dü­

zeyi yüksek bir toplum olması gerekir. Böyle topiumlarda lop-

lum bilimsel düşünebilir", politikacısını ona göre dinler, ga2'”

tesini ona göre okur, oyunu ona göre kullanır. Bilhassa Batı

dünyasında iktidarların sağ ve sol partiler arasında salındığım

görmekle kalmayız, bu partilerin zaman zaman kendi politika­

larında gerek kendi halklarının gerekse de uluslararası baskıla­

rın etkisiyle ufaklı büyüklü değişiklikler yaptıklarını, karşıla­rında duran muhtelif problemleri çözmek için uğraş verdikleri­

ni, seçmen karşısına problem çözmek sözüyle çıktıklarını görü­

rüz. Problem çözemeyen parti iktidardan uzaklaştırılır; prob-

Page 153: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Bilimsel Düşünce ve Hatadan Ders Almak 149

lem tanıyıp çözüm üretemeyen lider devrilir. Uygar ülkelerde

problem çözemediği halde sürekli iktidarda, parti başında ka­

lan, Sakıp Sabancı'nın pek güzel yakıştırmasıyla padişah gibi li­

derler bulunmaz.

Peki uygar olmayan toplumlarda ne olur? Buyrun bir örnek:

"...Mustafa Kemal Paşa'yı Meclis'te en çok rahatsız edenler, Mec­

lis'teki eski İttihatçılar Grubu'ydu ... Bahusus ki bunların başın­

da Enver Paşacı olanlar ve o gelip de ordunun başına geçmeyin­

ce, İstiklâl Savaşı'nın kazanılamayacağını düşünenler vardı" (Y.

K. Karaosmanoğlu, Vatan Yolunda). O Enver Paşa ki, Falih Rıf-

kı'nın terimiyle, "Mehmetçiği kumarda kaybetmişti", Sarıkamış­

'ta 70.000'den fazla askerin bir hiç uğruna telef olmasına sebep

olmuştu. O Enver Paşa ki, 600 yıllık koca bir imparatorluğu bir­

kaç yıl içinde eritip yok etmişti. O Enver Paşa ki hayallerinden

başka hiçbir başarısı olduğu o güne kadar görülmemişti ve tek

bir hatasından bile herhangi bir şey öğrenebilecek bir kapasitesi

olduğunu gösterememişti. Şatafatlı üniformalı, ağzı kalabalık bu

"hiç"ten hâlâ medet umanlar vardı 23 Nisan 1920'de Ankara'da

açılan meclisimizde. İşte bunun nedeni eleştirel, bilimsel düşü-

nememekti. Problem çözümleri yerine adamlara tutunmak, fikir­

ler yerine insanlara itaat etmekti. İnsan cemiyetini de yöneten

anlaşılabilir kurallar olduğunu, bu kuralların doğayı yöneten

kurallar gibi ele alınması gerektiğini anlamamak, insan yöneti­

minin "yaptım, oldu" ile olabileceğini sanmaktı. Mustafa Kemal

Ankara'da bunun böyle olmadığını arkadaşlarına anlatmak için

çok dil döktü, dirsek çürüttü. Kurtuluş Savaşımız'ın en buhranlı

anlarında bile "ille de meşruluk" diye tutturması bu yüzdendi.

İnsan, ordu ve ülke yönetiminin bir bilim olduğunu meclisteki

vekillere anlatmak istiyordu. Yapılan hatalardan ders alınmalıy­

dı. Politika alanında ders alınmalı, yalnız İstanbul hükümetinin

hatalarından değil, örneğin Peygamber'den sonraki dört halife

devrinin hatalarından da ders alınmalıydı. Dört halifenin dördü­

nün de eceliyle ölmemiş olması uygulanılan sistemin duraysızlı-

ğını işaret etmiyor muydu? Askerlik alanında ders alınmalıydı.

Eğitim alanında ders alınmalıydı. Velhasıl, fikirler üzerinde dü­

şünülmeli, fikirler üzerinde konuşulmalıydı. Bu da konuşulacak

şeyler hakkında etraflıca bilgi edinilerek yapılmalıydı.

Page 154: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

150 Zümrütnâme

Günümüz Türkiyesi'nin Atatürk'ten no derece ders aldığı

ortadadır. Enver'in yerme onu koyup gene de fikirler üzerine

eğilmemeyi, öğrenmemeyi becerdik. O bizi bırakıp gidince de o

beceriksizden bu beceriksize sürüklenip durduk. Gerçi onun

cansız naaşı yıkmak istediği bu pederş«ıhi gelenek yüzünden

bizi bir dereceye kadar hâlâ koruyabiliyor, onun hatırası Mec-

lis'in, yeni tür Envercilerin eline tam geçmesine öyle veya böyle mani oluyor. Ama onun arzusu bu değildi. O bizim doğru yolu

onun bunun hatırası aşkına değil, düşünerek, öğrenerek, bilim­le bulmamızı istiyordu, hatalarımızdan öğrenecek kadar uygar­

laşmamızı arzuluyordu. Bütün ömrünü hu umurda cömertçe harcamamış mıydı?

Page 155: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XL

Hata ve Evrim59

Charles Darvvin 1836 yılında Beagle gezisinden döndüğü

zaman, canlı türlerinin zamanla değiştiği fikri kafasında artık

reddedilemez bir hakikat olarak yer etmişti. Dâhi doğabilimci,

bu değişikliğin doğal çevrenin bu çevreye en iyi uyum sağla­

yan canlı türlerinin yaşam savaşını kazanarak, çevreye daha az

uyabilenleri elemesiyle olduğunu da anlamıştı. Ona doğaya ge­

niş bir perspektiften bakmayı öğreten dostu, modern jeolojinin

en büyük kurucularından Sir Charles Lyell'in, ilk baskısı 1830­

1833 yılları arasında yayımlanmış olan Jeoloji'nin Prensipleri adlı

klasiğinde gösterdiği gibi, fiziksel çevre de jeolojik nedenlerden

ötürü sürekli değiştiğine göre, canlılar âleminde de herhangi

bir duraylıhk mevzubahis olamazdı. Aynen fiziksel çevre gibi

ve ona bağlı olarak canlılar da sürekli olarak değişmek zorun­

daydılar.

Darwin'in bu fikirlerini içeren ve tüm insanlık tarihinin en

büyük bilim şaheserlerinden biri addolunan kitabın adı Türlerin

Kökeni'dir. Gelgelelim, bu kitapta tartışılmayan tek konu da tür­

lerin kökeni, yani nasıl ortaya çıktıkları konusudur. Darvvin, ye­

ni bir tür ortaya çıktıktan sonra onun yaşamak için doğada sü­

ren acımasız mücadeleye nasıl katıldığı, nasıl bu mücadelede

çevreye en iyi uyum sağlayanların doğal olarak seçildiği, doğal

olarak seçilenlerin nasıl yeni bir canlı nüfusu oluşturduğu, nasıl

değişen fiziksel ve nüfus şartlarının bu sefer bu yeni grup için­

den yeni elemeleri doğurduğunu ve dolayısıyla ilksel topluluk­

tan çok farklı bir topluluk elde edildiğini anlatmış, bunları son

derece akıllıca ve bilgince seçilmiş sayısız örneklerle destekle­

Page 156: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

152 Zümrütnâme

miştir. Ancak, Darvvin yeni türlerin -veya eskilerin- nasıl ya

tıldığı konusunda tamamen sessizdir, adeta burada tanrıya açı^

I apı bırakmaktadır (her ne hikmetse bütün dünyada tanrıya g'i-

ya yapacak iş bırakmadığı için Darwın'e çatan köktendıncılef

onun kitabındaki bu açık kapıyı bir türlü görememişlerdir).

Ancak Darvvin'in açık bıraktığı kapıyı 20. yüzyılda Hollan-

la ı otanikçi Hugo de Vries kapatmıştır. DeVries, 1906 yılınıİJ

canlı türlerinde yeniliğin, yani yeni türlerin ortaya çıkmasının

r..ıyna&mın genetik bilgi iletişimindeki hatalar olduğunu gö?

ı° rm:ştir \ncak gerek bu halaların oluşumu gerekse de kromo­

zomlar yoluyla iletişimi pek çok küçük faktörün ortak bileşeni

olaraV oluştuğundan önceden kestirilmeleri ancak istatistik

yöntemlerin sınırları içinde mümkün olabilmekte, bir diğer de-

Şekil 36. Charles Darvvın'ı ömrünün son yıllarında gösteren bir fotoğraf

otoğraf şu kitabın başsahifesi karşısındaki bir fotoğraftan

r Vppleman, P. (derleyen), N79. - A Nurlu» Crılical

Mıfii «i i b.nKı W W» Nottun İt ' ■»»»• VurV xvi 8 2 ss; X I,

bölümün ^ ■n»ı»ın.ı kOı.ı y«Vın(i.ın ıl);ılnımt'k isleyen okuyuculara bu enfes antolojiyi ‘kumalarım tavsiye ederim).

Page 157: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Hata ve Evrim 153

yışle yeni türlerin nasıl, nerede ve ne zaman hangi şekilde orta­

ya çiî acagı muayyen bir şekilde bilinememektedir. De Vries bu

genetik hatalara Latince "değişme" anlamına gelen mutare'den

mıttasyon adını vermiştir. Hepimizin bildiği gibi mütasyonlarm

çoğu zararlı sonuçlar verir, hatta bazen değişime uğrayan canlı­

nın (mütant) ölümüne neden olur (iki kafalı buzağılar, beş

ayaklı atlar). Ama pek ender olarak mütasyon çevresiyle başa

çil ma yeteneği benzerlerinden çok üstün olan bir canlı ortaya

çıkarıverir. İşte bu "üstün" canlı yaşam savaşında diğerlerini

alteder ve onun genleri yeni bir tür doğurur.

Bilim de aynen canlılar âlemi gibi çalışır. Bilimde türlerin

yerini fikirler tutar. Yeni fikirler genellikle eskilerle çelişen (do­

layısıyla eskiler açısından "hatalı") düşüncelerden oluşur. Eski

fikirlerle çelişen fikirler çevre ile (yani gözlemlerle) eskilerden

daha büyük bir uyum içindeyseler, o zaman eski fikirler elenir

ve yeniler eskilerin yerini alırlar. Canlılar âleminde çevre nasıl

seçici bir etki yapıyorsa, fikirler âleminde de aynı şey geçerlidir.

Çevre ne kadar geniş olursa, fikirler o derece büyük bir hızla

elenir (ve dolayısıyla değişir, gelişir). Çevrenin dar olduğu yer­

lerde gelişen "endemik" (dar çevreye has) fikirler, çevrenin fa­

kirliğini yansıtacak derecede çelimsiz olurlar. Bu nedenle kapa­

lı toplumlar da gelişemez.Bilgisayarların hata yapmalarına izin verilmediği için bun­

lar yenilik üretemez, yani kendilerini programlayamazlar. An­

cak hata yapan ve bu hatasını çalışma sistemine dahil edebilen

sistemler gelişmeye, yücelmeye açıktır. Hatasız sistemler fosil­

leşmeye, donmaya mahkûmdurlar. Hatasız olmak marifet de­

ğil, züldür. Marifet, hatayı değerlendirebilmektir.

Page 158: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XLI"Osman Bey” ve Ekibi60

"Osman Bey" dünya çapında ün lu arkeolog Prof. Dr.

Manfred Korfmann'a Troia'daki ekibinin lutap tarzı. Yıllar önce

bir köylü kadınımız yakıştırmış ona bu ismi. Biz Troia kazıları

karargâhına gelince iyi bildiği Türkçe ile kendisini "Troia muh

tarı Osman" diye takdim etti.

Troia macerası İstanbul Arkeoloji Müzesı'nin bahçesinde

ki bir akşam yemeğinde başlamıştı. Prof. Kortmann'n dokuz

yaşındaki oğlum Asım 'ın Troia merakını söyleyince "derhal

getirin" demişti. Gerçekten de biz istendiği gibi 15 Ağustos sa­

bah saat 05:30'da Troia kazı karargâhına varınca Trol Korf-

mann Asım'ı bizden alıp arkeolog Devrim Sazcı ya teslim etti

"Bugün ondan uzak durun" dedi bize de. Eşim Oya, şoförüm

Cevdet Mutlu ve benden oluşan üçlüye de Tübingen Üniversi­

tesi master öğrencisi Sinan Ünlüsoy rehber olarak verildi. i * n

Jale İnan'ın Perge kazısından sonra ilk defa bir arkeolojik kazı

alanım gezecektim. Ama bu yazının maksadı kazı alanını tas­

vir etmek değil. Bu konuya ilgi duyanlara Birgit Brandau un

Iroiıı-Eine Stadt und ihr Mythos - Dıe neuesten Entdeckungerı"

(Troia-Bir Şehir ve Mitosu - En Yeni Keşifler) adlı eserini tavsiye

ederim. 1997 yılında Gustav Lübbe Verlag (Bergisch Glad

bach) tarafından yayımlanan bu kitaba Prof. Korfmann güzel

bir önsöz yazmış (bir hayırsever bu enfes kitabı Türkçeye çe-

virse, halkımıza çok çeşitli açılardan büyük bir hizmet yapmış

olacak).Benim bu yazıda vurgulamak istediğim Osman Bey'in ve

Page 159: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

“Osm an Bey” ve Ek ib i 155

ekibinin uluslararası bileşimi ve insanı hayran bırakan profes­yonellikleri. Her şeyden evvel kazının çeşitli evrelerinde çalışan pek çok Türk master ve doktora öğrencisiyle karşılaştık. Profe­sör Korfmann kazı ekibinde Türk öğrenci ve arkeologların bu­lunmasına özel bir önem vermiş. Türklerin yanında benim fark edebildiğim kadar Almanlar ve Amerikalılar önemli yer tutu­yorlar. Sonra İngiliz, Polonyalı, Rus, Bulgar, HollandalI, İsviçre­li araştırıcılar var. Bu uluslararası ekip her gün sabah saat 05:00'te kalkıyor, 05:30'da hep birlikte "ilk" kahvaltı ediliyor ve herkes kazı yerinin başına dağılıyor. Saat 10:00'da "ikinci" kah­valtı için toplanılıyor. Öğle yemeği saat 14:00'de yeniyor. Bu sa­atten sonra işçiler sekiz saatlik mesailerini doldurdukları için ayrılıyorlar. Arkeologlar ve diğer araştırıcılar ise büro ve labo- ratuvar çalışmalarını yapıyorlar. Bu mesai de saat 18:00'e kadar sürüyor. Akşam yemeği 18:00'de yeniyor.

Prof. Korfmann bizlere laboratuvarlarını ve diğer çalışma alanlarını bizzat tanıttı, sonra da kendi kullandığı bir Mercedes

Ş i k ıl 3“ Troia k ı / ı m u ık tr / in iıi b ah çe s inde A s ım , P rof K o r fm a n n 'm a z önce im z a la d ığ ı T roia

m İ ı v u z u h u y aka lam ış , h ay ra n lık la yeni e d in d iğ i " a rk a d a ş ın a " b a k ıy o r U z u n b îr ça lışm a

g i in ü n so n u nda , b ir de m isa fir le r iy le u ğ ra şm a k z o ru n d a k a lm ış o la n Prof K o r fm a n n 'm

y ü z ü n d e ise y o rg u n lu ğ u n u n y a n ın d a , be lk i de arkeo lo jiye yeni b ir transfer y a p m ış o lm a n ın

keyfi « k u r u y o r (15 A ğus tos 1998)

Page 160: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

i V t Züm rüt name

Şek il 38. Bir b ilim adam ı, b ilim e nasıl adam tavlar? A. Asım ve Devrim kazı yerinde Asım

heyecanla Devrim 'in gösterdiği yeri ka/ıyor B. Asım pek keyifli galiba bil ?ey bul,m ı*! C

Asım arkeologlarla öğle yemeğinde. D . Karşılarında “Akhilleus'un mezar. , IV * Korlmann

genç dostuna Troıa'nm -ve insan uygarlığının- ihtişam ım anlatıyor. (Korfmann'-.n bu fotoğraf

çekilirken söylediklerinin b.r kısmı için şu yazıya bkz. Şengör, A M. C , 1998, l.'çuı» u İroıa

savaşını biz kazanalım : Cumhuriyet, 75 yıl, 266.12. sayı [6 Eylül 1998), s. 2).

arazı arabasıyla bizi Troas (Troia bölgesi) içinde dolaştırdı. Kazı

karargahında bulunan malzeme, bilgisayar olanakları, kütüp­

hane gerçekten msanı hayran bırakıyor. Fakat asıl hayran olu­

nacak şey Osman Bey in anlattıkları: "Kimseye burada çalı?’

demek zorunda kalmadım şimdiye kadar," diyor. "Herkes ken

d, sorumluluğunu biliyor. Ben de her gün mutlaka her kazı ye­

rini gu.ıp görüyorum, kazanın raporunu alıyorum. Sabah işçi­

lerimiz olmadığı için kahvaltı servisini kendimiz yapıyoruz.

Ben kamp şefi olarak en istenmeyen gün olan pazartesinin kah­

valtı servisini yapmayı üzerime aldım. Burada profesör ile, öğ­

renci ile, işçi arasında hizmet eşitliği açısından fark yok. Ben

prafesorıtm, öyleyim, böyleıjim, dolayısıyla şu i ş i yapmam diyene bu­rada yer uok "

Böyle bir araştırma kampını idare etmenin bir araştırma

gemisini idare etmekten pek bir farkı olmasa gerek. Bu kadar

değişik kültür, huy, meslek temelinden gelen insanı bu zor şart­

Page 161: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

lar a^mda bu kadar disiplinli çalıştırmak gerçekten alkışlana­

lı* bir şey. Bunu yapabilmenin sırrı insanın yaptığı işe, yani bi­

lme âşık olması ve insanları tanıması. Bunu Troia'yı Prof. Korf-

mann beraber gezerken her adımda hissediyor insan. "Celâl

ey' diyor büyük arkeolog, "burası öyle olmalı ki ben yarın bir

trafik kazasında ölsem, hiç aksamadan kazılar ve araştırmalar

sürmeli. 'Tek lüksüm ve tek servetim kitaplarımdır" diyen bu

1 uyük bilimci aynı zamanda çok büyük de bir Türk dostu, ül­

kemizin dost olarak kazanmış olmakla iftihar edeceği büyük

lr insan. Osman Bey sağ olsun; ona bakarak pek çok Osman

Bey de bu halkın çocukları arasından çıksın. O da zaten o ümit­

le Çabalıyor, genç Türkleri alıp Tübingen'de, Troas'ta eğitiyor,

diğer ülkelerden meslektaşlarıyla tanıştırıyor (Asım'ı bile!).

Bundan iyi dostluk mu olur?

"Osman Bey” ve Ekibi 157

Page 162: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XLII

Kâtip Çelebi'yi Hatırlamak•>’

341 yıl öncp 6 Ekim 1657'de (1067 Zilhicce'nin 27. Cumartes.

gunu ) Katıp Çeleb,, veya £!hl-i D ivan 'm Hacı Halifesi veya Hacı

Kalfa sı, A bdu llah oğ lu Mustafa sabah kahvesini yudumlarken

■ır kalp sektesinden ö lm üştü . H enüz 48 yaşındaydı. Bazı rahat­

l ı k l a r ı daha önce de olm uştu. Tesadüf o akşam ham karpuz

yemiş, sabahleyin de soğuk su ile yıkanm ıştı. Âdeta ö lüm ün ge-

ecegını gorm uş gibi, han ım ına ve uşağına o sabah "Ne aceb bir­

birine m uha lif işler etdik, bir zarardan A llahu Taâla hıfzeyliye"

■ emişti A llah tan koruma dileyen bu henüz genç sayılabilecek

adam , az sonra ö lü m ün pençesind.îvken can havliyle tıp kitap­

larına başvurm ayı düşünüyordu : "...kahve içerken mütegayyir

j ^ atts ız>an ,p) elinden fincan düşer ve bu telâşesi esnasın­

, J* 1 (tıp kitaplarına) müracaat sadedinde ı en kendi dah i füce'ten vefat eder" K im di bu 48 yaşında kalbı-

h ,V hT w 3lurkcn d in ^bap larından , dualardan değil de bir b ilim k itab ından med et um an Osm anh?

> ,. , K ahp Ç elebl' O sm anlı hayranlarına göre b üyük bir âlim, .luK nm m I lalıl Y ınanç'a göre de zam anının Descartes, Leibnız

gibi dahileriyle karşılaştırılınca ancak okur yazar bir a m a t ö r d ü .

Babasının ve kendisinin gayretleriyle okum a yazma, hesap, da­

ha sonra da geleneksel dinsel ve tarihi bilgileri edinmişti. A ncak

çocuk yaşta kendisine hesap öğreten hocanın düzey in in hızla

üstüne çıkm ış olması, zekâca çevresindeki ortalama düzeyin üs­

tünde o ldu ğunun ilk işaretiydi. İlk başlarda tarihe heves saldı ve

doğuya yap ılan seferlere katıldı. Burada ilk defa onun iyi bir

Page 163: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

K â t ip Ç e leb i'y i H a tır lam ak 159

gözlemci, sadık bir betimleyici ve her şeyden önce yorulma bil­mez bir kaynak meraklısı olduğunu görüyoruz. Gittiği yerlerde sahaf ve kütüphanelerde kaynak eserlerini not etmeye başlamış­tı. Daha sonra bu kaynaklar onun en önemli eserlerinden olan dev doğu bibliyografyası Keşfü'z-zunûn an esami l-kütüb ve'l fi* nü unu oluşturacaktır. 14.500 kitap ve risale, 10.Ü0Ü kadar da ya­zar adı anılan bu eserde Çelebi, kitapların adlarını, konularını, onlar hakkmdaki eserleri, atıflarını yapabildiğince vermiş, bu eser 18. yüzyıldan beri çeşitli şekillerde Avrupa'da değişik diller­de çıkan d'Herbelot'nun Bibliotheque Orientale'i gibi kayrak eser­lerinin temelini oluşturmuştur; sonunda Almanca ve Latince bir tam tercümesi Flügel tarafından 7 cilt olarak yayımlanmıştır.

• *11 A - / jV

r y t - ; \»—A » • i* J ‘

•* < 1 •

ı— .r-

J U. , • . . I , k

. # .• Ai . « 4 •«, Al *- - *

»•,** 4 * _ i -----|

ı

• 1 •*

^

gl» II * ---- J ‘

•• * »*.-*/ s

# i , » *

. -A tâ

... ------------- v».-—W .*.,",-..

% A » i- (t___ «

I v l• /l 'M ‘V1 y * r jC-a

Ş e k i l 3<) İb r a h im M ü te fe r r ik a 'n ın 1733 y ı lın d a b a s t ığ ı

Cilıannüına'nm i lk sa h ife s i.

Page 164: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

1 6 ü^ümriirnânıe

rafya ! o ' T ' " Ç M ' ^ “ *b u l'a n ü sh alan a »lm ıs olan v , f,. r , ° * » " nasılsa Istan-^ u . ı n ea tru rn \ ,j-b l-

& T S * wr en 1 ^ ... . -••- . . . ^ r^ n s onn , ? u", «“ "H H su/lu*., düşüyor).n t , , r MD herai 1 M enm ed Efendi ile tanıştırıyor,fin kısası C. Mh' ‘V,0ry ' toıu tercu^ esıne soyunuyorlar. Uzun la- önpm iî ^ l ort"* an bu rad an bulabildiği güvenilir bilgi ile

y a2m ay« başlıyor Haritalar 4 dı- ya ra m la rla süsled iğe içinHe fosillerden bile bahsettiği bu esen,j „ l , usuz O sm anlı nrn en önem li coğrafya eserini bitireme- den olHu gitti Çelebi. A rkasında 20 tam veya b ü y ü k ölçüde bit­m iş, J kısm en bitm iş eser b.rakan Çelebi'nin ilgi alanı, tarihten

, r 1 ' rnntem atikten astronom iye, bibliyografyadan biyog- !? " . Y.G f ^ o ıo jıy e k adar pek çok alana yayılmıştı. Mükrimin

11 ın aevdsjı gibi, kendi çağdaşı Avrupalı entelektüel devlerlevı»lrI?1 35 lri ' ,i,|,ecek hiçbir °ey yapam adı Çelebi. Am a onu bü-

"n u tu lm az yap an, en büyük saygım ıza değer ya-d,klandır, yapm ak arzusuyla öm­

rünü feda e til teridirk,k . S f lebl Ç° Ide n<îm '> bir çiçek değil, verimli bir ağaçtır, çün- htıltM yVC v ,,rdıği m eyveler uygar dünyada kullanıcıs ,,ı V4UŞ' K*‘ katkı yapm ıştır Avrupai, rakiplerinin fizik-V1I, ,,, , ^ n; Vl ,1," kan ,ar*mn ufacık bir kısmına bile sahip olama- İiciM 1 • P*-1-* J^anı' ülkesinin ve kültür çevresinin bilgi fakir- b r e u î ^ er kl leri e,e*tırerek’ bunu yırtmak için umutsuzİ s t ™ ' V f m ücadeleye sonunda kalbı bilediinva ' ' vı M dünyadan alıyor, ulaşmak istediğis vl h n ! gönüllerine, uluslararas, ansiklopedilerinsayfalarına göm üyor. Rahat uyı, Çelebi! Ülkende bilei ve akla susam ış olanlar senin yolundalar, seni unutm adılar 1953'te me­zarın tam ir e d , W dostun A r'n*n A d,var kitabem yenilemişti. Bızler de insan bilgisine katkı yapabildikçe sen dostum uzu şükranla anm aya devam edeceğiz, yapabildikçe gelip seni ziya­ret edeceğiz, yerin hem m ezarında, ama dah^ çok gönülleri­m izde olacak.

Page 165: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XLIII

Yalan, Bilim ve Yalancılar62

Bilim yalanla başlar. İnsanoğlu, ilk defa yalnızca duyularıyla

bilebildiklerinin ötesine uzanma arzusunu duyduğu zaman,

doğada doğrudan gozleyemediği pek çok şey hakkında gözle­

diklerini tamamlayıcı nitelikte varsayımlar uydurmuştur-. Dün­yamızı bir tepsi gibi düz addetmiş, güneşi bir insan ayağından

küçük diye düşünmüş, dünyanın uzayın merkezinde olduğuna inanmış, dağların içlerinin boş olduğunu sanmıştır. Doğum ve ölüm, muhtelif tanrılara atfedilmiştir. İnsanoğlu pek az bir kesi­mini görebildiği, gözlemleyebildiği, inceleyebildiği nesne ve süreçlerin ne oldukları ve nasıl oldukları konusundaki sonsuz merakını bu tür masallarla dindirmeye çabalamıştır.

Bu masallar bir kişi, bir grup veya nesillerin eseri olabilir­ler. Bir kişinin uydurduğu bir masal, onu dinleyenlerin ek bilgi lerinin genişliği, muhayyilelerinin gücü ve hafızalarının kudre­ti nispetinde onlar tarafından değiştirilip, genişletilip yeni bir şekle sokulabilir. Bu şekilde bu tür masallar nesilden nesile ge­çerek, insanın içinde yaşadığı gerçek âlemin yanında bir de bir masal âleminin gelişmesine neden olmuşlardır. Bu masal âlemi hem kişinin, hem de toplumun bekası için gerek ıdir, çünkü içinde yaşadığımız dünya bilemediğimiz, açıklayamadığımız, fakat bizim, yakınlarımızın, sevdiklerimizin yaşamını etkileyen ve bizim kontrolümüz dışında sayısız etkenlerle doludur. Bun­lar karşısında yaşama gücünü bulabilmesi için insanın bunların üstesinden gelebileceğine inanması gerekir - bu doğru olmasa bile. Gerçek âlem yanında insanın geliştırdıgı masal âlemi işte insana bu gücü vermeye yarar.

Page 166: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

1 6 2 Z üm rü tnâm e

A ncak bazen bu masal â lem in in m uhtelif öğeleri insan ya­

şam ın ı kö tü de etkileyebilirler. H ayalı guçl'-rı teskin etmek için

verilen insan kurbanlar, bu güçlerin hiddetinden korum

için örneğin A frika 'dak i kız sünneti gil-ı I Iindistan'daki oien

erkekle eşini de yakm aktan ibaret olan satı gibi, bireyin yaşamı­

n ı körelten, hatta tehlikeye atan vahşi âdetler de vardır. Bu ma­

sal öğeleri, bazen h içbir işe yaram adığ ı kesin açıklayıcı efsane­

ler de olabilir. Ö rneğ in , deprem leri deniz tanrısı Poseidon un,

şimşekleri Zeus 'un yaptığı gibi.İnsan aklı çok, ama çok uzun bir zam an içinde (insanın 1

taya çıktığı 3 m ilyon yıl öncesinden 2500 yıl öncesine kadar

yalana dayalı masalları gerçek âlem le karşılaştırarak bilhassa

kendi yaşam ın ı etkileyenleri terk edip, yerine daha geniş hır gözlem temeli ile uyum lu yeni masallar koym ayı öğrenmiş^11"-

M .Ö . 6 . yüzy ılda , M ilet'te genel süreçler hakkında ort.ıya a tılan

tüm varsayım ların nihayet masal o ldukları fark edilerek bunla­rın m ü m k ü n olan en büyük bir hızla sınanarak daha iyilerinin

geliştirilmesine önayak olmaları sağlanmıştır, insan aklının uy­durduğu masalların mutlaka ve mutlaka gerçek diinya ile s ın a n m a s ı

gereğinin keşfi Milet'te bilimi doğurmuştur. Bilimci, d e m e k kı.

söy lediğ in in yalan o lduğunun çok m uhtem el o lduğunu herke­se ilan eden ve kendi yalanını ortaya çıkaracak kişiye içten şükran duyan kişidir. Bilimde amaç yalan olmayacağı ürnidtU'f varsayım üretmek, ama bunun çok büyük bir olasılıkla yalan olduğu n u fark edip, daha iyisini, doğruya daha yakınını üreteceklere ı/"' dınıcı olmaktır.

Bilimsel olmayan toplum ise kalıcı yalanla yaşayan toplumdur Bu toplum larda yalanı düzeltmek için toplumsal bir çaba gö­rülmez, zira toplum genel olarak yalanın farkında değildir. Böyle toplum larda yalanın peşine düşüp düzeltmek marifet ad­ded ilm ediğ i, hatta "büyüğün yalanını veya yanlışını ç ıkarm ak

ayıptır" gibi aptalca tabular o lduğu için buralarda yalancı bol­luğu başlar. Her düzeyde, her ortamda, her işte yalan bulunur. Gözleme dayalı akılcı tartışma o lm adığ ı için bu toplumlarda kararlar zorbalık tehdidiyle alınır. Bu toplum lar bu nedenle te­sadüfen gerçekle karşılaştıkları zam an çok fena çarpıhrlar, tü m

dokuları parçalanır ve toplum un kü ltürü iflas eder.

Page 167: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Yalan, Bilim ve Yalancılar 163

Akıl ve duyularla ulaşılmaya çalışılan gerçek dışında hiçbir

otorite tanımayan bilim, bu nedenle işe yalanla başladığı halde,

bunu açıkça itiraf ettiğinden yalana karşı en sağlam koruyucu-

muzdur. Yalana hiç bulaşmadığını iddia eden tüm otoriter sis­

temler ise yalan düzeltme mekanizmaları olmadığından tarihte

her zaman yalanın baş koruyucusu olmuşlardır.

Page 168: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

X L IV

Les Alpes63

Bu Fransızca başlık Alpler anlamına gelir. Türkçe bir yazıda

Fransızca başlık atmanın ne anlamı var diye aklınızdan geçiyor- sa, Goethe'nin Faust'ı j n d a Dr. Faust'un genç bir kıza, G retchen e< karşı duyduğu arzuyu dile getirdiğini duyan şeytanın gülerek Şimdi bir Fransız gibi kcnuşuyorsun" dediğini ha tır la y ıv e r in

Aşkın ve iştiyakın Alpler'le ilgisi ise bu yazının konusudur.Uluslararası Jeolojik Bilimlerin Tarihçesi Komisyonu’nun (İN*

H IG E O ) b u seneki y ıllık to p la n t ıs ın ın açış konuşm as ın ı yapmak

iç in 6-17 E y lü l tar ih le ri a ras ında İsviçre 'ye d ave tliy d im . Top-’an-

t ın ın k o n u suy la ilg ili b ir i d o ğ u , d iğ e r i de bati İsviçre'de olmak

^ ere ’k* araz i gezis i y a p ıld ı. D o ğ u d a k in i, belki de yaşayan en

b ü y ü k A lp jeo logu o la n ve k end is ine hocam diyebilmekten

o n u r d u y d u ğ u m Prof. R u d o lf T rüm py, b a tıd a k in ı de A lp jeoloji­

s in in genç kuşak ü s ta t la r ın d an , d o s tum , Lozan Üniversitesi

p ro fesörü H enri M asson yönettiler. G ez ile r esnasında sadece

18. y ü zy ıld a n beri A lp le r 'in jeo lo jik yap ıs ı h a kk ın d ak i keşiflerin

y a p ıld ığ ı yerleri ge z ip y apan la r ı h a tır lam ak la k a lm ad ık , b u lu t­

lu h avan ın m üsaades i n ispe tin de k an ım ca d ü n y a n ın en güzel

d a e la n o lan A lp le r 'i de doya doya seyretme im k ân ın ı b u ld uk

Ben dok to ram ı A lp le ı'd e y ap tım Jeolojiye ilk m erak sarma­

ya baş lad ığ ım çocuk luk y ılla r ım da h akk ın d a yaz ıla r o k u d u ğ u m ,

resim lerim hayran lık la seyrettiğ im ilk dağ la r A lp le ı'd i. Jeolojiyi

o k u ld a öğrenm eye b a ş lad ığ ım zam an , d ağ la rın , hatta k ıtaların

o lu şum u hakk ın dak i ilk b ilim se l teorilerin A lp le r h akk ında orta­

ya a tıld ığ ın ı g ö rd üm . G ü n ü m ü z jeolojisinin ilk habercileri o lan

kuram lar, A lp le ı'in k ucağ ınd a yetişm iş d âh ile r in on lar hakkın-

Page 169: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Les Al pes 165

Sekil 4C A Modern Alp jeolojisinin en

önem li kurucularından kabul edilen

Horace Benedict de Saussure'ün (1740-

1799)bugünlerde tedavülden kalk

makta d a n 20 İsviçre Franklık bankno­

tun üzerindeki resmi.

ddki fikirlerinden oluşmaktaydılar. Alpler'e bakan jeolog onların

0 bitip tükenmek bilmeyen güzelliklerinde üzerinde yaşadığı­

mız gezegenin sırlarını, o sırları açığa vuran büyük jeologların

anılarını ve henüz insanlığın karşısında duran, çözüm bekleyen

bilimsel problemlerin görkem ve çekiciliğini görür.

Veni yağan karın ince tül örtüsünün ardında yapılarının gü­zel çizgilerini daha da çarpıcı yapan beyaz ve koyu hatları tüm

Çapkınlıklarıyla sergileyen o zarif tepelere heyecanla bakarken, grupta bulunan bilim tarihçisi bir Anglikan rahibi yanıma yakla­

şarak bu ihtişamın ve güzelliğin insana kutsiyet ilham ettiğini söyledi. "Hayır, dostum" dedim. "Kutsiyet, anlaşılamayanda,

görülemeyende, temas edilemeyende, esrarengizde varsayılan bir ululuğa, yüceliğe duyulan saygı ve sevgidir. Alpleı'in burada bizleri etkileyen çekiciliği, güzelliği, görkemi, doğanın tüm im­kânlarıyla ve fevkalâde karmaşık süreçler sonucu yaratmış oldu­ğu bu abidenin bilakis anlaşılır olmasından kaynaklanmaktadır.

Bu, anlayabildiğimiz, kucaklayabildiğimiz,

içine nüfuz edebildiğimiz bir güzelliktir.Bizler Alpleı'le konuşabiliyoruz; bildiğiniz

gibi yüzyıllardır onlarla tatlı ve faydalı birsöyleşi içerisindeyiz. Benim fark ettiğiniz şu 9 0 0 0 2 5 7 3 9 5

andaki heyecanım, bu yakışıklı, tatlı dilli, ,yalan bilmeyen, benden önce nesillerce je-oloğun dostu olmuş, benden sonra da nesil-

Şekil 40 B. Şekil 40 A'da gösterilen banknotun arka yüzü. Burada

Saussure ve arkadaşlarının 1787 yılında gerçekleştirdikleri ikinci

Mont Blanc tırmanışı resmedilmiştir. Saussure, bu tırmanışta

Mont Blanc'm yüksekliğini ilk defa barometrik olarak ölçmüştür

Banknotta Mont Blonc zirvesinin üzerine bir Ammoııit fosilinin

hatları çizilmiştir. A lpleı'in jeolojisinin anlaşılmasında en önemli

rolü oynayan bu fosillerin para üzerindeki şekilleri, yaratılan

kompozisyonda jeolojiyi temsil etmektedir.

Page 170: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

166 Zümrütnâme

lerce jeologun dostu olacağı kesin sevgililerim İl- tekrar kucakla-

şabilmekten kaynaklanan bir heyecandır. Onların doğal güzellik­

lerinde ben tabiatın ihtişamını, kucaklarında barındırdıkları kül­

türlerin çeşitliliğinde insan yaratıcılığının sınırsızlığım, hatırala­

rında bilimin banisi olan dâhilerin mirasını, soı unlarında da ge­

lecek bilimci nesillerinin zaferlerini temaşa ederek kelimeleri-.1

ifadesi mümkün olamayacak büyük bir haz ve tatmin hissi du

yuyorum. Alpler tabiatın görkeminin olduğu kadar, insan zekâ­

sının da bir abidesidirler. Gerçek aşk ancak 1 ırbırını tanıyan ve

anlayan taraflar arasında var olabilir. Benim bu açıdan Alpler'e

duyduğum aşkı, bir yabanînin doğal güçler karşısındaki cehale­tinden kaynaklanan aczinin yarattığı kutsiyet kavramı ile bu ne­

denden ötürü asla karıştırmamak gerekir."

V O Y A O E S

D y l N S l E S y l L P E S ■r u f t t l i i ı

D ' U A E S S A I

S U R L ’H I S T O I R E N A T U Z I E L L E.. J * i ' i * •< M t

I) I- I ’ L \ Fi t ı ı • . ,■ - w

7 . 'i r r " t i l i r •:

40 C . Hornce-öeııediet do Saııssurc'ün Alp jeolojisinin

temellerim .*ıtnn on önem li eser­lerden biri olan drirt ciltlik

Aiphrdc Gnnler adlı kitabının birinci cild in in biişsayfnsı

Page 171: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XLV

Tarihi Bir Film veya Bir Diya Gösterisi Olarak Görmek64

Bilgili insan her şeyi bilen insan değildir. Bilgili insan çok

Şey bilen insan bile değildir. Bilgili insan neyi bilmediğini, neyi

nasıl öğrenebileceğini bilen insandır (bilgili insan Sokrates'in

pek böbürlendiği gibi hiçbir şey bilmediğini bilen insan da de­

ğildir, zira bu ifade kendisiyle çeliştiği gibi, bu çelişki dışında

bile doğru olamaz). Bir başka yazımda da ifade ettiğim gibi,

bilginin ne olduğu sorusuna ise iki cevap verilebilir. Bu cevap­

lardan biri ideal cevaptır: Bilgi, herhangi bir nesne ve/veya sürecin

tüm özelliklerinin kodlanmış halidir. Cevapların İkincisi gerçekçi ce­

vaptır : Bilgi, herhangi bir nesne ve/veya sürecin gözlemcinin ilgisini

çeken özelliklerinin kodlarıabilenlerinin tamamıdır. Demek ki biz bir

nesne veya süreç hakkında bilgi edinirken onun ilgilendiğimiz

kısımlarının kodlanabilenlerinin kodlarını belleğimize aktarı­

rız. Bu nedenle hiçbir nesne veya süreç hakkında tam bilgi id­

dia edilemez (zira hiçbir şey tam olarak kodlanamaz). Bilgiyi

tam yapan bizim hayal gücümüzdür. Kafamızda bir kısmını

kodlayabildiğimiz nesne veya sürecin tamamının ne olması ge­

rektiği konusunda oluşturduğumuz "hikâye" ışığında eksik

bilgimizi "tamamlarız". Eğer kafamızdan uydurduğumuz "hi­

kâye" (bilimde buna varsayım (hipotez), kuram (teori) veya doğa

yasası denebilir) tesadüfen gerçekle uyumlu ise bir keşif yapmış

oluruz. Yok değilse yanılmış oluruz. Yanılgı genellikle bizde ye­

ni ilgiler doğurarak yeni gözlem alanları açar önümüze ve bu

şekilde bilgimizi genişletmemize yardımcı olur.

Page 172: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

168 Zümrütname

Bilginin b iz im hayal gücüm üzün yarattığı biı şev olduğu

nun farkında olmayanlar bilgilerinin, bilgi edinmek istedikleri

nesnenin yalnızca pek ufak bir kısmıyla sınırlı o lduğunu göre­

mezler. Her şey apaçık karşılarında duruyor sanırlar. Halbuki,

sorgulamayı bilmeyen, görmeyi d r bilemez. Bu yüzden bak­

mak, görmek için yeterli değildir. Hele kunu geçmiş hakkın-

daki bilgi olunca, iş iyice çetrefilleşir. Geçmişin günümüzden

farkı, geçmiş hakkında hiçbir şeyi doğrudan bilemememızdir

Geçmiş hakkındaki bilgi bize geçmişten kalan yazılı veya ya

zısız belgeler yardım ıyla gelir. Tarih yazılı belgeleri, insan

eliyle yapılm ış anıtları kullanır; paleontoloji l «illerden yarar

lanır; jeoloji kayaç kütleleri içinde geçmişin izlerini arar; koz

moloji ışığın özelliklerinden faydalanarak . amalin gelişimini

inceler. Ancak hiçbir tarihsel belge geçmişin kendisi delildir Tarih

çinin eline geçen belgeler geçmiş yaşamın pek cuz'ı bir kısmı­

nı yansıtır; yaşamış milyonlarca ve milyarlarca canlıdan bir­

kaç on, belki birkaç yüzb in i ancak fosil olarak elimize g^çmiŞ'

tir; aşınma, magma içinde erime, ısı ve basınç altında başka­laşma yoluyla milyonlarca kilometre küp kayaç her an yok ol­

makta veya "hafızası silinmektedir"; ışık hâlâ uzayın d e r in l i k ­

lerinde bize sürprizler yapabilmektedir. Bu şartlar altınd.ı ta­

rihi ancak ve ancak bir diğer yazımda da dediğim gibi belirli

bir varsayımın ışığında eldeki sınırlı belgelerle tutarlı 0 la1 şekilde baştan kurabiliriz. Bu kurguyu da yeni belgeler ar.ı

mak, eldekileri sınamak için kullanırız. Kurgum uz yeni l‘ır

belgeyle çelişince onu terk eder, eski belgelerle birlikte bu ye­

ni belgeyi de açıklayacak daha geniş, daha iyi bir kuramla de­ğiştiririz.

Eldeki eksik belgeleri geçmişin tamamı zannedenler geçmi'

şi olduğundan çok daha kısa, dar, kesikli sanırlar. N e s n e le r d e k i

bütünlüğü, olaylardaki sürekliliği göremezler. İnsanlığın tarih

anlayışı, eldeki belgelerin tarih olmadığı, tarihin bunlarla

uyum lu bir şekilde insan kafasında yaratılması ve sürekli sı­

nanması gereken bir bilgi olduğu anlayışının gelişmesi şeklinde

ilerlemiştir, ilkel ve mitolojik (veya dinsel) tarih anlayışı, tarihin

eldeki sınırlı belgelerin tamamı olduğu ve insanın bunlardan

farkında olmadan ürettiği varsayımların gerçek olduğu zannın-

Page 173: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Tarihi Bir Film veya Bir Diya Gösterisi Olarak Görmek 1 69

dan türemiştir. Eksik bir halk hafızası, birkaç kalıntı, bir iki

anıt, geçmişin tamamı sanılmış, mesela Sümer ve Mısır bütün

dünyanın oluşumunu bir nehirden yükselen kil tepeciği ile

açıklamaya kalkmıştır. Hayvan doğumunun hızını gören insan,

canlıların ortaya çıkışını da benzer bir olaya bağlayarak yaratı­

lış efsanesiyle açıklamaya çalışmış, dünyanın ortaya çıkışıyla

insan neslinin ortaya çıkışını bir tutmuştur. Ancak bilimin eleş­

tirisiyle bu çocuk masalı türünden fikirlerden vazgeçilerek da­

ha geniş, eldeki yeni verilerle daha uyumlu varsayımlara geçil­

miştir.

Tarihi bir sinema filmi olarak düşünmek lâzımdır. Bunun

içinden rastgele seçilen birkaç kareyle belki bir diyapozitif gös­

terisi yapılabilir, ama film oynatılamaz.

Page 174: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

X LV I

İstanbul'da Depreme Karşı Sivil Örgütlenmel?!?65

Her cumartesi sabahı ilk işim Cumhuriyet Bilim Teknik oku­

maktır. 26 Eylül sabahı da aynı işi yaptım. Ancak Orhan Bursa-

lı'n ın İstanbul'da deprem tehlikesi nedeniyle 1 devletin de ça­

lışmalarını izleyecek, güçlü, yetkili bir sivil örgütlenme gerek­

mektedir" diyen başyazısını okuyunca, engel o la m a d ığ ım bir

gülme aldı beni. O kadar ki, sonunda bu eşimin diki .'tini çekti-

"Neye gülüyorsun?" diye sordu. "Orhan'a" dedim, "Hayaletle­

re yazmaya başladı." "Ne hayaleti?" diye bu sefer e n d iş e le n e ­

rek sordu eşim. "İstanbul'da deprem olacak, adam gibi bir -1 ’■11 örgütlenme lâzım diyor!" "Eee? Ne var bunda gülecek? Sen d4-1'

Aykut da, Fazlı Bey de aynı şeyi söyleyip durmuyor m u s u ­

nuz? Komik olan da o ya" diye önleyemediğim kahkahalar

arasında cevap verdim. "Kime söylüyoruz hiç aklımıza g> hyor

mu? Biraz önce sen Cumhuriyet’m 3. sayfasında 'Yoksulluk s ın ı­

rı 224 milyon' diye bir haber okumadın mı bana? Benim ma­

aşım ne, üniversite profesörü olarak? 270 m i ly o n . D o ç e n t in i- 1,

200 milyon. Yani koca bir doçent yoksulluk sınırının altında ya

şıyor. Artık yardımcı doçentleri, asistanları düşün sen. Tabiî, di

yebilirsin ki, canım maaşı boş ver, devlet ona kâğıt, kalem, ki­

tap, araştırma olanağı temin ediyor!!!.. Ay! kasıklarım a ğ r ıd ı

gülmekten... Daha geçenlerde koca ITÜ'nün rektörü k e n d is in e

kâğıt üzerinde devletin verdiği bütçenin 1 / 5 'ini kullanma yet­

kisinin olduğunu, bunun da yıl içinde Maliye Bakanlığı'nca

keyfî bir şekilde tırpanlandığını, ne planlama ne de başka bir

şey yapabildiğini söylüyordu. Sefil üniversite hocası, sefil ün i­

versite içinde, h e m de ülkemizin alnının güya akı, cumhurbaş-

Page 175: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

İstanbul’da Depreme Karşı Sivil Örgütlenme!?!? 1 7 1

kanlan yetiştiren 225 yıllık koca ITÜ 'de! Bir de adlarına utan­madan üniversite denen o gecekondu m üesseselerini düşün A nadolu'da! Koca İT Ü ki kütüphanesi yok! Kitaplığına alabildiği dergi sayısı A BD 'de iyice bir üniversitedekinin ortalam a yüzde biri!!! Kaydında 250.000 kitap gözüküyor, üniversitenin varlığı­nı kanıtlayabildiği ise bunun dörttebiri bile değil! A kşam git bak, ışığı yanan kaç laboratuvar, kaç derslik, kaç büro görür sün. İTÜ ki hiç kuşkusuz ülkem izin en saygıdeğer, en çok bilim üreten üniversitesidir, hiç değilse en tepedeki üç beş üniversite den biridir. TÜBİTAK diyeceksin. Eh o da bugünlerde müflis, kabul edilmiş araştırm a projelerinin m ütevazı paralarım öde­mekten âciz! Zaten birkaç senedir ne yaptığını bilmez bir halde!

D ünyaya açılan gözü kulağı olan, beyni olan, üniversiuerı ni bu hale getiren bir toplum düşünebiliyor m usun ' 1 >u felaket ler dururken, ülkenin beyni bu şekilde uyuşturulurken, örne ğin benim m esleğim in m ühendis odası bununla ilgilenmiyor da, bu konularda bangır bangır bağırm ak ihtiyacını duym uyor da, Am erikan donanm asının altıncı filosuyla ilgileniyor!.. I-u kör dövüşünün içinde, biz diye *.'uz ki. Efendim lstanhul da deprem olacak, örgütlenip sesimizi duyuralım . Bizi yöneten ler, yukarıda anlattığım bu m uhteşem (!) üniversitelerin me­zunlarıdırlar, böyle vazifeşinas (!) meslek odalarının üyeleridir­ler. Birlikte sivil örgüt kurm aya kalkacağım ız diğer vatandaşla­rımızın üniversite okum uşlarının çoğu da öyle. E ız once bunia ra deprem in ne olduğunu anlatabilirsek, yatıp kalkıp şükrede­lim. Depremin yer sarsıntısı olduğunu bilirler — ve işte oradan bir adım ötesini ne bilebilirler ne de anlayabilirler. Zira ondan ötesi bilimsel düşünce gerektirir, sebep-sonuç ilişkisini urab;!- m eyi gerektirir, bu düşüncelerin varsayım lar şeklinde gelişiıgı ni, bunların kontrol edilmesi gerektiğini düşünm eyi gerektirir. Bunları yapm ak için bir bilim topluluğu olması gerektiğinin an­laşılmasını gerektirir. Bilim topluluğunun karnını doyurabılen insanlardan oluşması gerektiği, bunların kütüphanelere, ulusla­rarası iletişim im kânlarına, iyi öğrencilere, gerçek meslek ve bi­lim örgütlerine gereksinimleri olduğunun bilinmesini gerekti­rir. Ülkemizin neredeyse tam am ını temsil eden kırsal kültürün bunları bilem eyeceğini, am a bunun dürüst, vazifeşinas, bilgi ı.

Page 176: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

172 Zümrütnâme

a k ıllı, devle t adam lığ ı va sılla rın a sahip politikacılarca kırsal k ü ltü re a n la tılm a sı ge rek tiğ in in id rak edilmesini gerektirir. Bö y le va sıfla ra sah ip p o litika c ıla rın enayi değil, bilakis imreni­lecek insa n ö rn e k le ri o ld u ğ u n u n b ilinm esin i gerektirir.

İş te b ıitü n b u n la rı b ird e n aklıma getird i O rhan'ın yazısı da

o n u n iç in g ü lü y o ru m . B i r to p lu m u n aklı, so run la rın ı çözmede

g ö ste rd iğ i m aharette ortaya çıkar. B iz im ise 1946'dan bu yana

s o ru n la r ım ız m aşallah katlanarak a rtıyor. Z ira gelişmeyi, kendi

a k lım ı/ ın ya ra tıp dünyaya sund uğ u ü rün le rde değil, İstanbul a kaçak yeri*-şıp o canım, dünya inc isi şehri cehenneme çeviren

k ö y lü adedinde; d e m iry o lu yerine asfalt yo lla r döşem ek g ^ 1

y a p tığ ım ız aptalca seç im lerin b ız ı zo rla d ığ ı, başkasın ın akıl ü rü n le r in i ko p ya la d ığ ım ız çarpık sanayileşm enin r a k a m l a r ı n d a

arayacak k a d a r akıldan m a hrum b ir top lum olduk. Gel bu top

lum da sen deprem g ib i çok ya n lı doğal b ir soruna karşı s iv il ör­g ü t k u r, h a h !"66

Page 177: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XLVII

Uygarlığı Mahkûm Etmek! Peki, Yerine Ne Koyacağız?67

Orta Amerika'nın küçük devletlerinden Honduras'ta vah­

şiler, Kristof Kolomb'u yargılamak için mahkeme kurmuşlar ve

unu adam kaçırma, etnik temizlik, soygun, tecavüz, istilâ, köle

ticareti, soykırım, işkence ve kitlesel ölümden suçlu bularak

ölüme mahkûm etmişler, elleri zincirli görülen bir tablosuna da

ok ve mızrak saplayarak cezayı infaz etmişler! Eh, yakında

Einstein'in nükleer bombalara temel olan çalışmaları, Nobel'in

dinamiti keşfi, Otto Lilienthal ve VVright biraderlerin bomardı-

manlarla savaşta, uçak kazalarıyla da barışta binlerce ve binler­

ce insanın ölmesine neden olan uçağı keşfetmeleri nedeniyle ve

daha nice bilimcinin benzer sebeplerle mahkûm edilmelerine

şahit olabiliriz.

Kristof Kolomb'un Amerika'yı keşfinin hemen akabinde

bu kıtada yalnız bugünkü uygarlık düzeyinden bakıldığı za­

man değil, o zaman bile büyük insanlık suçu addedilen cürüm­

ler işlendiği muhakkaktır. Peki, bunları nereden biliyoruz? Ko-

lomb'la birlikte oraya giden Bartolomeo de las Casas gibi dost­

larının ve daha sonra gene Ispanya'dan oraya giden, Alvar Nu-

fıez Cabeza da Vaca gibi gönülleri insan sevgisi ile dolu, uygar

İspanyolların heyecanla yazılmış eserlerinden biliyoruz. Ameri­

ka'da İspanyollar tarafından işlenen cinayet ve soykırımlar, yal­

nız bir avuç Ispanyol tarafından mı işlenmiştir? Asla! Hem Orta

Amerika'da Cortez, hem Güney Amerika'da Pizzaro, mevcut

yerli düşmanlıklarını akıllıca kullanarak yerlileri birbirine vur-

durmuşlardır. Peki bu birbirine vurulma olayı İspanyolların

Page 178: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

1 7 4 Züm rütnâm e

icat ettiği bir o lay m ıdır? H âşâ! M ayalarla Azteklerin birbirleri­nin can d ü şm a n : oldukları, her fırsatta birbirlerini boğazladık­ları O rta A m erika tarihinin tem el konularındandır. Orta Ameri­ka'n ın çö zü lm em iş sorunlarından biri de Yucatan'daki muaz- /a m şeh irlerin A vrupalIların gelişinden çok önce niçin terk edil­diğidir. P eru 'd a zaten hanedan m ensupları Atahuallpa ve Hu- a sca r birbirlerini yiyorlardı. O zam anki Şili s ö m ü r ü l m e y e dahi d e lm e y e c e k k ad ar fakir bulunm uştu. Bu da Amerika'da vazı­yetin K olom b'un gelişinden once pek de güllük gülistanlık ol­m adığını gösteriyor.

Pek' d u ru m u n vaham eti yalnızca yerlilerin sık sık birbirle­rini vah şice boğazlam asın.» neden olan sosyal ç a l k a l a n m a l a r

m ıyd ı? N e gezer! Kolom b A m erika'ya varm adan çok önce, bu­rad a yanlış tarım teknikleri toprağın artık tarımı t a ş ı y a m a z du­ru m a geldiğini gösteriyordu. Son zam anlarda yapılan arkeolo jik /p ed olo iik (pedoloji=toprakbi!im ) çalışmalar, yerli tarım tek niklerinın onb^-şînci yüzyılda O rta Am erika'da yaşayanları tek­

rar avcılık ve playıcılığa itmek üzere olduğunu haber veri yorlar. D aha kuzeydeki avcılar ise Pleistosen (2 milyon yıl-10 bm yıl aralığı) büyükbaş hayvan topluluğunu büyük ölçüde m katm ış, bir tek bizona kalmışlardı. Tekerleği bile icat edem em iş /

bizonu ehlileştirem em iş bu toplum un daha nice sosyal ve eko­lojik dertleri bulunm aktaydı.

K olom b, A lexan der von Hum boldt'un da y a z m a k t a n

usanm adığı gibi kaliteli bir bilimci, cesur bir kâşifti. A m e r i­

ka'da yapılan ve bizzat kültürlü İspanyolların bile midesini bu­landıran rezillikler, Kolom b'un tayfa diye yanına almak zorun­da kaldığı hapishane kaçkınlarının ve daha sonra Yeni Dün- y a 'y a gidc r* cahil m aceracıların işiydi Bunlar bazen K o l o m b ' u

da tatsız işler yap m aya m ecbur ettiler (hatta Kolomb sonunda bunların bazılarını, bvı ar.ıda birkaç asili, mahkemeye sevk ede­rek idam ettirdi ve bu yüzden İspanya Kralı ile başı derde gir­di) A m a O kyanus Denizi Amir >li, büyük coğrafya bilgini KrıS- tof K olom b'un Amerika keşfinin yalnız Avrupa'ya değil, t ü m

insanlığa yeni bir uygarlık sıçram ası yaptırttığını, inhina o gü­ne katlar bilinm eyen bir kendine güven hissi verdiğini inkâr et­m ek m üm kün m üdür? Honduras'taki vahşilerin kullandığı

Page 179: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

U y g a r lığ ı M a h k û m E tm ek ! P e k i, Y e r in e N e K oyacağ ız?

Seo

!^ekil 41 . B u rad ak i Alnrıan p aras ın ın îtlçıdaıı k o p y a s ı ü zerind e gö rü len profil. O k y an u s D enizi A m irali, A m e rik a 'n ın b ilg in kâşifi K risto f K o lo m b 'u n y aşam ın d a y ap ılm ış o lan be lk i d e tek resm id ir (D y so n , ]. ve C h ristop h er, P„ ly 9 1 , Columbus-For Cohl,

G od , and G lory: \A king/M adison P ress, T oronto , s. 21 'd en alınm ıştır).

mahkeme" ve "insan hakları" kavramlarını Am erika'ya geti­ren bizzat Kolomb değil miydi? Yerlilerin tarımlarını kurtaran Avrupa bilimi değil miydi? Onları büyücü yerine doktorla ta­nıştıran Kolomb değil miydi? Honduras'taki vahşilerin Ko- lomb'a hınçları aslında uygarlığa, akla yapılan bir başkaldır­madır. Nasıl ki daha birkaç gün önce el ele tutuşarak türbana özgürlük isteyenler, aslında Atatürk'ün bu ülkeye getirdiği akıl ve uygarlığa düşmanlığa soyunuyorlarsa, bütün dünyada çe­şitli kisveler ve renklerde özgürlük, hak, hukuk sloganlarıyla cehalet partizanlığı yapanlar gerçekte bu kavram ların -b azen

endiler! farkında bile olm adan- en büyük düşm anıdırlar Honduras tak, sözde mahkeme yalnız büyük kahram an Ko-

a'fSiS 1 Saldln d ' i " - " 1* * ‘Şenmiş

Page 180: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XLVIII

Onu Katlettiğimiz Gün68

Onu katletmekle fâni Mustafa Kemal in bedeninin ortadan

kalkmasını kolaylaştıran etrafındaki cahil ve aptal dalkavuklar­

dan veya milletçe ona verdiğimiz dertlerin onu yıpratmasından

bahsetmeyeceğim. Bu konulan tarihçiler giderek art.ın bir cesa­

ret ve inatla incelemeye başladılar. Atatürk ü katletmekle be­

nim burada kastettiğim onun en çok korktuğu olum tarzıyla

onu öldürmek, yani onun kendi örneği ile halkına en çok ver­

mek istediği şeyi, hür, eleştirel, akılcı düşünceyi, katle» m t ■ tir

Onun en büyük endişesi tanrılaştırılmak, putlaştırılmak, abıdf

leştirilmek ve bu şekilde kendi düşüncelerini kendi anısıyla

gölgelemekti. İkide bir kendisinin fani bedeninin elbet bir £"n

toprak olacağını, ama fikirleriyle kurduğu Türkiye Cumhuriye­tinin ilelebet payidar olacağını söylerken, Cumhuriyet in ilel>‘

bet görmesini ümit ettiği itibarın kendi fikirlerinin fosilleşme­

siyle olamayacağını o herkesten iyi biliyordu; bunu defaatle her fırsatta, çeşitli şekillerde dile getirmişti.

Peki, bu nasıl olacaktı? Türkiye Cumhuriyeti onun bulaca­

ğını muhakkak addettiği payidarlığa nasıl vâsıl olacaktı? Onun vazettiği kanunları aynen uygulayarak mı? Yoksa onun devlet

yönetimine getirdiği çizgileri izleyerek mi? Veya onun toplum

hayatında kurmak istediği dengelere kilitlenerek mi? Yoksa onun rejim kalıplarını koruyarak mı? Bunların hepsinin cevabı­nı bizzat kendisi bir gün Yakup Kadri'ye vermemiş miydi? De­miyor muydu ki doktrin olamaz, zira doktrin hareketi dondurur. Biz donmayan, gelişen hareket istiyoruz. Devrim sürecek - o ka­

dar ki artık o "devrim" olmayacak, "toplum devinimi" olacak,

Page 181: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Jt-kil 42. Mutftafa Kûma! 1^37 Ağuslosu'nda yapılan Trakya m.mev rai arında, aralarında devrin

baybakını Ismel İnönü, Şükrü Kaya ve Tevfık Ruştıı Ar as'ın dd bulunduğu bir grupla birlikte

Herk*# aşnftı dugru bakarken. bir tek u babını kaldırmış, ba$k.ı bir yerlere yukarılara bakıyor*

. j resim onun tüm yaşamını en güzel şekilde oietlemiyor m u1 Bilhassa bu resmt baktıkça, bu

hiç tanımadığım adamı ııo kad.ır özlüyorum, anlatamam (Muhterem dostum,

< uınlıurbaşkanlım Başdanışmanı, kültürel antropolog l’rof F>r Bozkurt Guvenç'm

dudaklarından "bu resimde dehânın yalnızlığını gülüyorum ” sîzleri dokülii vermişti bu

fotoğrafı görür görm ez)

evrim olacak, toplum sürekli değişecek, gelişecek, iyileşecek

Mark şistlerin hayal ettikleri son devrimin (veya Mao nun her

biri feci birer fiyaskoyla biten birbirinden kopuk toplumsal he­zeyanlarının), Hitler'in bin yıllık imparatorluğunun, Budistle-

rtn N irv a n a s ı gibi veya Mesih'in dönüşü ümidi gibi rüyalar ol­duğunu Mustafa Kemal b i ld iğ i için o, doğanın sınır şartlarına

uygun bir evrim modeli içinde toplumunun gelişmesini düşü­nüyordu Bu modelde tek bir Mustafa Kemal'in ilelebet liderliğine, sonradan uydurulan "Ebedî Şef' kavramlarına asla yer yoktu, ola­

mazdı "Atatürkçü düşünce" onca ancak bir saplantı olarak addedile­bilirdi “Atatürkçülük" hiç mi hiç olamazdı. O, bataktan, balçıktan

çekip çıkardığı halkının bitip tükenmeyen bir hazine olduğu inanan­daydı. O sarsılma/, inanç onun göğsünü AnafartalaKda kale, D um lupm ar'da mızrak, Meclis'te kürsü, Sarayburnu'nda kara-

Page 182: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

tahta, Mersin'de dünyaya mesaj tahtası yapmıştı. İcabında ko­mutan, icabında politikacı, icabında devlet adamı, gerektiğinde

öğretmen, hatta manken bile olabiliyordu. Olabiliyordu, çünkü

halkının içinde kendisi gibi düşünecek, kendisi gibi çalışacak Mustafa

Kemaller olduğuna inanıyordu. Verdiği her mücadele, bu Mustafa Kemallerin varlığı aşkınaydı. Vatanı kurtarıp Cumhuriyeti kur­

duktan sonraki tek işi. denebilir ki, bu Mustafa Kemalleri ara

maya, onlara imkân hazırlamaya, onların başanlı o lm a la r ın ;

kolaylaştırmaya, sayılarının artmasını temin etmeye h a s r e d i l ­

mişti. Bütün duvrimierınin nihaî maksadı Mustafa K e m a l le r i

çoğaltmak, daha çok, daha verimli, daha yaratıcı ç a l ı ş a b i lm e l e ­

rini sağlamaktı. O ne bir önder, ne bir başbuğ, ne bir padişah/

ne bir halife, ne de bir peygamber olma heveslisiydi. Bu yönde kendisine yapılan tüm teklifleri tiksinti ile reddetmiştir. Gelge-

lelim Mustafa Kemal de nihayet insandı. Şarkla garbı karşı kar­şıya getireyim derken aile biie kuramadı, demokrat olayım der­ken arkadaşlarından oldu. Ama bir an bile insan zekâsına, in­

san aklına olan inancını kaybetmedi. İnsan aklının eleştiri süz­gecinden sürekli geçmediği takdirde yoktan var ettiği o i n a n ı l ­

maz eserin çok kısa zamanda tarumar olacağından hiç şüph ® » 1

yoktu.

Bu yüzden milletine tek bir vasiyet bırakmaya çalıştı: "Beni hatırlayın ki benim gibilerini, benden çok daha iyilerini yetişti­rebileceğinize olan imanınız sarsılmasın; zekânızı bileyin, aklı­nızı kullanın ve eleştirel aklın hâkim olduğu bilimden başka hiçbir kılavuzu asla tanımayın. Benim bundan başka bir mira sim olduğunu söyleyenlere de sakın ha inanmayın!"

10 Kasım 1938 Perşembe günü saat 9'u 5 geçe büyük dâhi son nefesini verir vermez, biz milletçe bu vasiyeti derhal çöpe

atıp onun artık bize hiçbir şey söyleyemeyecek olan fani bede­nini allayıp pullayıp görkemli bir mezara yerleştirdik, onu Ebe­dî Şef ilan ettik ve işte o an... onu katlettiğimiz gibi milletçe

kendi ölüm fermanımızı da imzalamış olduk!

178 Zümrütnâme

Page 183: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

XLIX

Bilimsel Dehâ69

10 Kasım da hızımı alam adım . O nun için bugün gen e ( ^ndan bahsedeceğim . Bu belki de bir tür avu ntu . K endi ülke­sinde, şehrinde, çevresinde akıllı, bilgili, görgülü insan kıtlığı çeken bir insanın bir hatıra ile yaşam a isteği bu. K uşkusuz s a ğ ­lıklı değil - am a ne yapalım ki pek sağlıklı bir yerd e y aşad ığ ı­mızı iddia edebilecek du ru m d a da değiliz.

Son bir yıldır yazdığım C B T yazılarına şöyle bir baktım . Türkiye'de bilimden mi bahsedeceğim , bu konuda yap ılan en iyi işler hep ya onun zam anında veya onun kafasından çıkan program lar sonucu yapılm ış. Sanattan mı bah sed eceğim , he­men tüm önemli adım ları O attırm ış. Askerlik m i, en iyisini o yapmış. Türkiye'yi dünyada tanıtm ak m ı, en etkilisini ve en yaygınını o becerm iş. Eğitim mi, en akılcısını o planlam ış ve yaptırtmış. Dünya çapında diplom asi mi, ülkem izin en h ay si­yetli dönemini onun zam anında yaşam ışız. G üzel giyinm ek mi, milletine en güzel m ankenliği o etm iş, giyinip kuşanm asını ö ğ ­retmiş. Reform m u, envai çeşidinin en etkili ve kalıcısını o y a p ­mış. Devrim mi, tarihin gelmiş geçm iş en başarılı devrim cisi ol­muş... Bu listeyi bu köşenin sonuna kadar böylece sü rd ü rm ek kabil. Bazen düşünüyorum da acaba bu ad am gökten zem bille mı inmişti diye. N eydi onun sırrı? Nasıl böyle her tu ttu ğ u n u al­tın ediyordu bu ufak tefek, şehlâ bakışlı adam . T rab lusgarp 'ta Çet,e^-' SJellbolu'da taktisyen, Sakarya'da m eydan m uharebesi galibi, Dum lupınar'da stratejisi, A n k ara'd a parti politikacısın-ne^rM SyH her yap “ £ ‘ bî>?a n y>a bitm işti. H em d ene şartlarda. N eydi bu sihirli değnek?

Page 184: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Zümrütnâme

Belki de bunu çevresinde Ondan az başarılı olmuş olanla­

ra bakarak bulabiliriz. Alalım Enver Paşa'yı. Buyuk hayallerin

adam ı olan bu romantik zavallı, başkomutan vekili olduğu ko­

ca bir imparatorluğu perişan etmekle kalmadı, küçük ve önem­

siz bir çarpışmada kendini de yok etti. Sıkıntısı, hayalleriyle

gerçeği bağdaştıramamasıydı. Rüyada yaşadı, gerçek gelip çar­

pınca da telef oldu gitti. Alalım hocası Yakup Şevki Paşa'yı:

Tüm detayları ve gerçeği gören bu kaliteli asker, hayal gücün­

den mahrumdu. Hali çok iyi bildiği halde, iki adım ötesim gı>

remiyordu. Alalım sevgili arkadaşı ismet Inönr'yü: Büyük bir

idareci becerisine sahip olan bu kurnaz adam inisiyatiften yok­

sundu, cesur karar alamıyordu. Alalım büyük bir saygı ile bagiı

o lduğu Fevzi Paşa'yı: İyi yetişmiş, vatansever bir asker olan

Mareşal, gençliğinde edindiği belli kalıpların dışına çıkamayan

tutucu yaradılışta bir insandı. Yenilik ve atılımı beceremiyordu-

A lalım Halide Edip'i: Bir konuya pek çok açıdan hızla bakania-

yan bir tipteydi. Belki de bu açıdan aslında Fevzi Paşa'ya ben­

ziyordu. Alalım Hasan-Âli Yücel'i: Belki de O'nu tam anlaya­

bilm iş tek kişi olan bu dâhi entelektüel, bir türlü, gerçeği labi­

rentler içinde saklama sanatı olan politikayı ö ğ r e n e m e m iş t i

Yukarıda saydıklarımın hepsi büyük insanlardır, büyük bir

ulusun kaderinin çizilmesinde iyi veya kötü rol o y n a m ış la r d ı1'/

bazıları çok büyul< ve faydalı işler yapmışlardır. Ama o n la r ın

hepsi O 'nun gölgesini hile dolduramıyorlar. Çünkü O, gerçeğe

hep dik dik bakmış, engin hayal gücünün ürünlerini hep o ger"

çekle sınamıştı. Bir konuda bir sonuca vardı mı, derhal inisiya­

tifi üstlenip harekete geçerdi. O'nu sınırlayacak hiçbir a l ış k a n ­

lık, hiçbir tabu yoktu - yalnızca eleştirel aklın yönetiminde bilgiyi hareket ederdi. Bir girişimi başarısız mı oldu, derhal geri dönme­

sini bilir, konuyu bu sefer bir başka açıdan hızla ele alır, yeni

görüşler üretir, tekrar aynı cesaretle ileri atılır, o iş için hangi

yöntem gerekiyorsa onu üstün başarıyla kullanırdı tşte burada

göruletı deneme-yanılma yöntemine bilimsel yöntem diyoruz. Yuka­rıda saydığım insanlar nasıl bir Galile, bir Nevvton, bir Einstein

değillerse, bir Mustafa Kemal dt> değillerdir. İtalyanların Le- onardo'su, Galile'si, İngilizlerin Nevvton'u ve Maxwell'i, Fran­

sızların Descartes'ı, Pasteuı'li, Almanların Goethe'si, Einstein ı,

Page 185: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

B ilim sel Dehâ 1 8 1

DanimarkalIların Steno'su, Bohr'u, A vus tu ry a lIla r ın Sue*s'ü, ^chrodınger'i, Rusların Mendeleyev'i, Pavlov'u varsa, b izim de

Mustafa Kemal'imiz var. Bilimsel dâhiler kulübune kaydettire- bıldığımız şimdilik tek üyemiz. Ne dersek diyelim , milletçe bu ­

nun bovle olduğunun pek fakında değiliz. K im im iz onu hâlâ ılitler'le, Mussolini'yle, Franko'yla, k im im iz de Lenin, Stalin veya Mao ile karşılaştırmaya çalışıyor!

Onun üye olduğu ku lüp değişiktir, sevgili yurttaşlarım, ge­lin artık o kulübü ve üyelik şartlarını öğrenmeye çalışalım.

Page 186: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

t-i I

182 Zümrütnâme

Şekil 43. Hâm it Nâfiz Pamir (solda okla işaret edilen)

6-21 Haziran 1941 tarihleri arasında Ankara'da

Maarif Vekili ve yakın arkadaşı Hasan-Âli Yücel'in

(sağda okla işaret edilen) emriyle toplanmış olan

Birinci Coğrafya Kongresi delegeleri arasında. Hâmit

Hoca, jeoloji denilince tüm yerbilimlerini kucaklayan

geniş bir ufuk anlıyordu. Bugün Türkiye'nin en önde

gelen yerbilimcileri arasında onun hem jeolojinin

kurucuları olan Hutton, Lyell, von Humboldt gibi­

lerinin hem de yerbilimlerinin günüm üzdeki lider­

lerinin düşüncesiyle paralel olan bu geniş ufuklu

entelektüel görüşü hâkimdir.

Page 187: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

LTiirk Aydınlanmasının Meş'alelerinden

Dostum Hâmit Nafiz Pamir70

Türkiye'.l jeoloji b ilim in in kurucusu olan O rd. Prof. H â ­

mil Nr.fi/ Pamir'i 1973 yılında tan ıd ığ ım da lise 3. sınıf öğrenci-

iydim. Türkiye Şeker Fabrika ların ın kurucusu , "Şeker K ra lı"

diye bilinen Hayri İpar'ın eşi Tevhide İpar H an ım efendi anne­

mi bir ziyareti esnasında jeolojiye olan m erak ım ı ve H âm it N a ­

fiz Pamir'i tanıma arzum u öğrenince kendisiyle beni telefonda

anıştırmıştı. Tevhide H an ım , Pamir'’in geniş ve kaliteli dost

zümresinin bir üyesiydi. Daha sonra H âm it Hoca'y ı Etiler

Çamlık'taki dairesinde ziyaret ettim . Beni tem iz giysileri iç inde

1 arşılavan, bembeyaz saçları itina ile taranmış, zeki m av i gözle ­

ri ışıldayan bu mis kokulu ihtiyarın o luşturduğu portreyi u n u t­

m am imkânsızdır. Konuşm am ızda bana gösterdiği yak ın lık , ne

yazık ki yalnızca iki buçuk yıl sürebilecek bir dostluğun başlan­

gıcı olmuştu Amerika'ya jeoloji tahsiline giderken elin i öpm e ­

ye gittiğimde "A m an iyi stratigrafi öğren de gel" dem işti.

"Stratigrafi jeolojide her şeyin temelidir ve ne yazık ki Türk i­

ye'de pek az bilinir." Kelime anlam ıy la "katm an tasviri" o lan

stratigrafi aslında jeolojide m ekân ilişkilerini zam an ilişkilerine

çevirmekte kullanılan yöntem lerin o luş tu ru lduğu bir alt branş­

tır ve gerçekten her şeyin temelidir. H âm it Hoca'nm ne kadar

haklı o lduğu , yirm i küsur yıl sonra Türkçe ilk ders k itab ım ı

kendi branşım olan tektonikte değil de stratigrafide M ehm et

Sakınç ile birlikte yazmaya başlam ış o lm am da görülmektedir.

Her iki yazarının da buyuk bir zevkle ald ık ları karar d o ğ ru ltu ­

Page 188: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

184 Zümriitnâme

sunda bu kitap bittiğinde Türkiye'de kaliteli jeohıjj :l«> kitabı

yazım ını da 1928'de Umumî Arziyat başlıklı kitabı ile başlatmış

olan Hâm it Nafiz Pam iı'in aziz hatırasına ılluı! olunacaktır

İstanbul Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü bıı ka­

dirşinaslık örneği vererek Türkiye de jeo.ojinin kurucusu olan

Hâm it Nâfiz Pamiı'i (1893-1976) bir toplanlı ile 11 Kasım 1998

günü andı. Üsküp'te doğup orta ve lise tali .ılım Selanik te y»-

pan Hâm it Hoca, Atatürk'ü de yetiştirmiş o'.ın Rumeli nin ay

din ve verimli çevresinde büyüdü, sonra unıvfrsite tahsili için

Cenevre'ye gitti. Orada kimya lisansını izleyen mineraloji do

torasına başladı. Birinci Dünya Savaşı patlayınca doktorası ı tamamlayamadan ülkeye çağırıldı, İstanbul I >nruifünunu’nda

kendisinden sadece altı yaş büyük olan dâl • Alman jeoloğu VValther Penck'in yanına tercüman-asistan verildi. Esas jeolojiyi burada öğrendi. 1933 reformunda üniversitede bırakılan tek je­ologdu. Profesör yapıldı ve o andan itibaren muntazam tahsili­ni yapamadığı bir konuda, bilim geleneği olmayan bir ülkede,

tüm geleneklerin hızla değiştiği bir anda ve büyük ına«.Mî ola­naksızlıklar içinde jeoloji gibi çok dallı budaklı, gelene*, bağım­lısı bir bilim dalının kurulup teşkilâtlanması görevini omuzla­rında buldu. Yalnız üniversitede değil, Maden Tetkik ve A r a m a

Enstitüsü gibi kuruluşların, Türkiye Jeoloji Kurumu gibi bilim­sel kurumlarm oluşturulmasında en önemli rolü oynadı, or, lara fikir babalığı etti. Yerbilimleri ile ilgili her faaliyette yer aldı, önemli ve olum lu katkılar yaptı. Omuzlarına yüklenen görevi kanımca çok büyük bir başarıyla yerine getirdi.

Türkiye'de benim neslimdekiler de dahil, hiçbir jeolojik fa- aliyet, bilimsel buluş yoktur ki, öyle veya böyle kökü Hâmit Hoca nın çalışmasına, oluşturduğu çevreye veya sağladığı dür tüye bağlanmasın. "Biz jeologlar" diye yazmıştı bir seferinde, ...istersek, ülkenin bütün bilim hayatında yepyeni bir çığır

açabiliriz. Atatürk ün başlattığı aydınlanma hareketine olan inancı tamdı. O hareketi en iyi anlamış olan Hasan-Âli Yücel'in çok yakın dostuydu. Yücel son nefesini Hâmit Hoca'nın kolla­rında vermiştir. Hâmit Hoca aydınlanmayı bir insanlık projesi olarak gördüğünden, Türkiye jeolojisinin uluslararası düzeyde yapılmasına, sonuçlarının uluslararası ortamda duyurulmasına

Page 189: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Dostum Hâmit Nafiz Pamir 1 8 5

■ ■ >ı ın verirdi. Burada da kendisi öncülük etmiş, uygar

ülkelerde!'ı toplantılara katılmış, Fransız Jeoloji Cemiyeti ya­

bana başkanlığını yapmış, eski ve şöhretli Alman Leopoldina

Doı>a Bilimleri Akademisi'ne seçilmişti. Kendisini tanıyan tüm

yabancı bilim adamları ve İhsan Ketin ve Sırrı Erinç gibi büyük

Türk yerbilimcileri bilginliğinin, zekâsının ve kibarlığının üs­

tünlüğünde hemfikirdirler.

6 Haziran 1976 Pazar günü öldüğünde, arkasından onun

kurH.ıgu ortamda Türkiye'nin yetiştirdiği kuşkusuz en büyük

dor »bilimci olan, bir zamanki asistanı İhsan Ketin şöyle seslen-

mistr "Rüyük hoca, bizler ve yetiştirdiğin sayıları binleri bulan

her yajtaki Türk jeologları sana minnettarız. Çok sevdiğin va­

tan topragmda rahat ve müsterih uyu! " 7 1 Buna bugün tüm

Turi yerbilimcileri gönülden katılmaktadırlar.

Page 190: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

LI

CBT 'de îki Yazı, Evrim ve Tarih72

CBT'nin 24 Ekim 1998 tarihli 605. sayısı özellikle iki yazı­

dan dolayı bana çok büyük bir keyif verdi. Yazılardan biri Feza

Akça'nın hazırladığı "Dinozorların ve kuşların ortak geçmişi"

(ss. 8-9) adlı yazı. Diğeri de Ali Polat'ın "Dünyanın karanlık ta­

rihine açılan pencere" başlıklı makalesi (ss. 18-19). Her ikisi de

geçmişin nasıl araştırılacağı konusunda okura öğretici ipuçları veriyor.

Akça'nın yazısı negatif veriden hareket etmenin ne denli

tehlikeli olduğunu belgeliyor. Darvvin evrim kuramını ortaya

attığı zaman, kendisinin de en çok canını sıkan veri kıtlığı "ara

türler" denebilecek bir türden diğerine yavaş yavaş değişmeyi

belgeleyen fosillerin eksikliği idi. Gerçi dâhi doğabilimci, bu

eksikliğin jeolojik geçmişin eldeki kaydının, yani dokümantas­

yonunun, çok çeşitli nedenlerle çok eksik olmasından kaynak­

landığını tahmin ediyordu. Ama Darvvin eksikliği abartmiştı.

Örneğin Tebeşir Devri de denilen ve İkinci Zaman'ın son devri

olan Kretase'yi 300 milyon yıl önce zannediyordu. Halbuki bu

devir yalnızca 65 milyon yıl önce bitmiştir. Dolayısıyla, Dar-

win'in bulunabileceğini tahmin ettiğinden daha çok ara tür bu­

lunmalıydı. Zaten öyle de oldu. Önce 1875'te Viyanalı büyük

paleontolog Melchior Neumayr, Paludina denilen bir tür yu-

muşakçanın Slavonya'daki Pliyosen (5-2 milyon yıl önce) taba­

kaları içinde yassı Vivipar tipinden köşeli Tulotom tipine nasıl

geçtiğini adım adım belgelemiş, evrim teorisine, karşı koyul­

ması güç bir destek sağlamıştı. 1866'da Bavyera'da bulunan

Archaeopteryx de sürüngenden kuşa geçişte köprü sağladığı

Page 191: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

C B T ’de İki Yazı, Evrim ve Tarih 187

için evrim düşmanlarının aptalca saldırılarına hedef olmuş, bu

losilin "sahte" olduğu bile iddia edilmişti (tabiî, sonra sekiz ta­

ne daha bulununca bu salakça iddia ortadan kalktı!). Akça'nın

hazırladığı yazı ise, bu sefer Archaeopteryx ile dinozor arasında

bulunan halkalardan örneklerin bulunduğu ile ilgili. 7 3 Hem de

Caudipteryx adlı resmi de verilen dinozor, temelde Gerhard

I leümann'ın 1927'de yalnızca evrim teorisine dayanarak şeklini

lahmin ettiği ve Protoavis adını verdiği varsayımsal dinozor-

kuş arası tipe cidden çok benziyor. İşte bu önceden kestirme

yeteneği bir bilimsel kuramın en büyük marifetidir. Bu nedenle

de Çin'de yeni bulunan fosiller evrim kuramı için yeni ve muh­

teşem bir zaferdir. CBTnin 604 numaralı (17 Ekim 1998) sayısı-

daki köşe yazımda, 7 4 geçmişin ancak kuramlarla baştan kuru-

Şekil 44. Ali Polat (solda) ve İhsan Ketin 10 Ocak 1992'de, İhsan Ketin'in evinde. Aralarında

yarım yüzyıldan fazla yaş farkı bulunan iki jeolog; genç olan, yaşlının öğrencilerinin öğrencisi.

Ortak yanları: ikisi de başarılı, adları uluslararası bilim dünyasında bilinen adlar. Bilimi, ulus­

lararası düzeyde, bilim in cephesini ilerletmek için yapmak, yaşlının öm ür boyu kendine

kılavuz ettiği prensip. Genç olan bu prensibi yaşlının “okulunda" öğrenmiş, dünyada

yaptıklarını hocalarının hocasıyla tartışmaya gelmiş. Bu sahneler merhum Ketin'e hayatta en

çok haz veren sahnelerdi.

Page 192: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

188 Zümrıitnâme

labileceğini, bu kuramları da onlar ışığında <ınn.ıc.ık vırnı veri­

lerin denetleyeceğini yazmıştım. IşIr kıış/dinozor ıiıŞKilen bu

yönteme görkemli bir örnek sunmal ‘adıı Evrim düşmanlan rihsel bilimlerin nasıl yapılabileceğim düşünmediklerinden, vc'i ek­sikliğini veri yokluğu sanmaktadırlar. lîu yu/ılrn de her yem veri

bulunduğunda başlarını kelimenin tam anlamıyla taşa v rup

iddialarından geri çekilme durumunda kaiın ıktadırlar.ITÜ'deki 17 yıllık hocalık deneyimimde kendilerine ojjr»'*"

menlik etmek bahtiyarlığına eriştiğim en uslun yetenekli ıkı öğ­

renciden biri olan Ali Polat'ın makalesi ise, aynı tarihsel w

yöntemini gezegenimizin ve onun üzerinde! ı yaşamın başİJ' gıcına taşımakta, birkaç bazalt ve ultramaııtte ı (magnezyuı ve silisçe zengin siyah katılaşım kayaçlar) tüm dünya mantosu­

nun (dünyanın 30 ile 2900 km. derinlik arasındaki katmanı) ev­

riminin, birkaç galen ve pirit kristalinden yaşamın ortaya çıkışı­nın sırlarının nasıl arandığını, birkaç on kilometre k.ıre içindeki

mostralarla da geçmişteki kıtaların ne şekilde l'uyuduğunun

nasıl incelendiğini anlatmaktadır. Doğa, Efesli memleketlimiz. Herakleitos'un dediği gibi "sırlarını saklamayı sever." Onları ancak kendisine akıllıca sorular yöneltenlere açar ve yalnızca

onlara saygın bir yaşam imkânı tanır. İnsan yaratıcılığının nrt.ı- ya koyduğu kuramlar işte aslında bu akıllıca sorulardan ibaret­tir. Doğaya yöneltilen o sorular bize bugünkü rahat ve emin ya­şamımızı, kâinat hakkındaki muazzam bilgi hâzinemizi, ve en önemlisi, insan olarak kendimize duyduğumuz savgı ve güve­ni sağlamışlardır.

Bir insan omur boyu bilimle uğraşmaz da daha iyi ne is ya pabılır? işte ben bunu anlayamıyorum!

Page 193: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

LII

ianta Barbara, 4 Aralık ve Geleneğin Yararları75

t Aralı-, Santa Barbara günüdür. "Barbara" mantıkta her üç

terimi ile olumlu olan bir sillogizmi (tasımı) ifade ettiği gibi (örn !-utün hayvanlar ölümlüdür; bütün insanlar hayvandır;

dolayısıyla bütün insanlar ölümlüdür), aynı zamanda "yaban­

cı" anlamına gelen Latince kökenli bir kız ismidir de. Bu isim

benim ailemin >;ok sevdiğim bir üyesinin adı olduğu için, ben

de Rarbara admı hep çok sevmişimdir. Ancak bu adın bana hiç

beklemediğim bir başka cepheden de yakın olduğunu yeni öğ­rendim.

Geçen Eylül ayında İsviçre'de Vaud (VVaadt) kantonundaki ex tuz madenlerini gezerken, burada gördüğüm kadın heyke- ıne once bir anlam verememiştim. Bu heykelin hikmetini so­runca, ev sahibimiz olan madenciler bana bunun Santa Barba­ra nın heykeli olduğunu söylediler. Santa Barbara, Hıristiyan aleminde madencilerin ve jeologların (ve dökümcülerin, metal işçilerinin, topçuların) koruyucu azizesi olan kızdı. Gerçi bu kızcağızın tarihsel kişiliği, hatta varlığı pek şüpheli. O kadar ki, katolik kilisesi 1969 yılında bu azizenin adını azizler takvimin­den çıkarmış. Ama madenciler Kilise'nin bu aşırı titizliğine rağ­men, azizelerini bırakmamışlar. Hâlâ dünyada 4 Aralık günü madenciler tarafından Santa Barbara günü olarak kutlanıyor.

Geçenlerde akşamüzeri fakülteden eve dönmek üzereyken, Prof. Erdil Ayvazoğlu'nun odasında Prof. Şinasi Eskikaya ve Prof. Senâi Saltoğlu'dan mürekkep bir madenci grubunu otur­muş kaynatırken görünce ben de sohbete katılmak için araları­na karıştım. Kendilerine Santa Barbara hakkında öğrendikleri­

Page 194: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

1 9 0 Zümrütnâme

m i an la tınca her üçü de ben im bunu daha una1, hem de bir ma­

den fakü ltes in in öğretim uyesı o la ra l, öğrenmemiş olduğuma

b ir h ay li hayret ettiler. Hatta bana bilmediğim başka başka San­

ta Barbara efsaneleri anlattılar. Ülkenindi' de .| Artılık gut nün

madenciler gürıü olarak kutlandığını da im .n.itiu öğrendim. Ancak

herha lde Türkiye n ü fu sunun çoğun luğunun Müslüman olma­

s ın d an o lacak, bu kutlam alarda Santa Ilarbara'dan bahsedilmi-

yorm uş . A m a üç hocam ın geniş b ilg ilerinin di* ortaya koyduğu

g ib i, Santa Barbara b iz im madenciler arasında da bilinen *>ır

kavram .

Bu sefer ben de hocalarım dan Türkiye'deki madencilik

lenekleri hakk ında bana bir şeyler anlatmalarını rica ettim. P 1

sefer b ilg is iz liğ i itiraf sırası her üçü de tecrübeli madenci

o lan hocalarım a gelm işti. Türkiye'de Avrupa dakıne benzer gt

n iş ve eski b ir m adencilik geleneğini bilm iyorlardı Ama bu va­di da onlar bilmiyor anlamına gelmiyor. Her üç hocamın da suru­

m a cevap verememiş o lm aların ın sebebi, kişisel bilgisizlik!611

değ il, Türk iye'de folkloru, tarihi ve sanatıyla zengin bir maden­

ci ge leneğin in gelişmem iş olm asındandı. Hatta \nadolu ya

T ürklerin gelişinden önce faal olan pek çok maden daha sonra

terk edilm işti. Fatih 'in toplarını döktürtm ek için Kırklat*-

li 'n d en dem ir getirtm iş o lduğu rivayetinin bile yapılan incele* meler sonunda doğru o lm adığ ı görülm üştü . Orada burada «H

bet ufak çapta maden işletilmişti. Am a bunun yaygın bir ır»eS' lek ha lin i a lm ad ığ ı ve bir gelenek oluşturmadığı görülüyordu-

Fakat Şinasi Bey buna rağmen, Türk madenciliğinin tarihçi»! ne de b üy ük bir ciddiyetle eğilinm iş o lduğunun söylenemeye­

ceğini vurguladı. Toplantım ız, Türkiye'de madenciliğin tarin

ne biraz daha ciddiyetle eğilme kararı almamızla dağıldı.K e n d ile r in d e n a y r ıld ık ta n sonra eve g ide rken arabada, ITt

M a d e n F akü lte s i h oca la r ın ın yen i y ay ım lam ış o lduk la r ı bir

d e k la ra s y o n g e ld i a k lım a . B u rada h a k lı o larak m adenc iliğe ya­

p ı la n ve çevrec ilik m askesi a lt ın d a k im is i iy i n iyetli b ir cehalet­

ten , k im is i art n iye tten k ay n ak lan an ç irk in , ü lk em ize zarar ve­

ren s a ld ır ıla r e leştirilerek tü m b u tür tartışm a lar ın b ilim süzge­

c in d e n g e çm e s in in z o r u n lu lu ğ u v u rg u la n ıy o rd u . A ncak b ilim i

k aç k iş i a n la r? Eğer d e d im , k e n d i k end im e , iy i bir m adencilik

Page 195: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

4 i ı liarbara, 4 Aralık ve Geleneğin Yararları 191

geleneğimiz ol-aydı, m ıdenciliğe bilen bilmeyen böyle saldıra-

blttr miydi? Ivi selene* ler, bazen bilimde de, mühendislikte de

pek faydalı o lurlar Km:a ITÜ'yü bu yüzyıl başındaki en feci

günlerinde bile ayakla tutan gelenekten başka neydi? Madenci­

lere de onları halHa y»i ınl ıştıracak gelenek gerek - yoksa ithal bile edilebilir

Page 196: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

LIII

H er Dağa Tırman?”

16 Aralık! Bu yıl İhsan Ketin'in aramızı l.uı ayrıldığı 16 Ara­

lığın üçüncü yıldönümü. Bir gün sonra, y.ını 17 Aralık d?. Ha-

san-Âli Yücel'in doğumunun 101. yıldonumıi Cumhunvei'in

kuruluşundan sonra ülkemize gelen ay imliğin iki meşalesi.

Ketin 1914 doğum lu - demek Hasan-Alı ı ucvl'den 17 « >■ kü­

çük. 1932'de biri talebe müfettişi olarak Atatürk'ün eğitim se­

ferberliğinin hizmetindeyken öteki o seferberliğin bir pnrç»sı

olarak Almanya'ya doğru yola çıkıyordu, kayscri'de Türki'

ye'nin o zaman yalnızca on yedi lisesinden biri olan Kayseri ■ 1

sesi müstahdemi Ali Efendi'nin oğlu İhsan, okuma bile bilme

yen babasının çalıştığı liseyi bitirmiş, devletin yurtdışı ımtıhJ'

nını kazanarak Almanya'ya yollanıyordu. Öğretmen olacak* 1

Okul müdürleri olan Yunus Kâzım Köni kendisine bunu Sflltk

vermişti. İhsan ve arkadaşları ülkelerinde nesillerin goriTH’d iğ 1

bir heyecanla doluydular. Atatürk okullarını ziyaret edeı

onu görmek için okul duvarına tırmanan öğrencilerin ağır' 1

la duvar yıkılmıştı. Ama yıkılan duvarın lafı mı olurdu! C*.r

mek istedikleri sarı saçlı adam koca bir imparatorluğu dev"

mişti, onunla beraber Türk milletini kul köle eden, ele güne re zil eden bir dünya görüşünü devirmişti. Ülkelerini ellerinden

alırız sanan düveli muazzamayı devirmişti, İngiliz İmparator

luğu 'nun hükümetini devirmişti. İhsan ve arkadaşları devrilen,

yıkılan harabelerin üzerinden onun elinden tutarak atlamışla1-' insanlığa, haysiyete, uygarlığa, bilime koşuyorlardı. Bu çocuk ­

larda kendilerine öyle bir güven vardı ki, gittikleri Almanya'da

A lmanların hayranlık dolu bakışları karşısında ev sahiplerini

Page 197: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Her Dağa Tırman 193

bile neredeyse küçük görüyorlardı. Ç ü n k ü ü lke le r inde m is li

görülmemiş bir başarının temsilcisi o lan ve nereye g itt iğ in i b i­

len bir idare, kendinden çok vatanını seven idareciler, id aren in

nasıl olacağını bilen zeki ve b ilg ili bir lider vard ı. Her şeyden

önce o ülkenin insanları olmakla k ıvanç duyan yurttaşları var­

Ne zaman gerçek bir hikâyeyi anlatan The Sonnd or M usic

müzikalinde77 başrahibenin, yaşam ına bir yön arayan genç ra­

hibe adayı Maria'ya bir şarkıyla verdiği tavsiyeyi m ı n id a n sa m

aklıma hep İhsan Ketin'in A tatürk 'ten a lg ılam ış o ld u ğ u n u san ­

dığım tavsiye gelir:78

Her dağa tırman, alçakta ve yüksekte aran.

f ler yolu, bild iğin her patikayı izle.

I ler dağa tırman, her dereyi geç,

I ler gökkuşağının peşinden git;

Ta ki rüyanı bulana dek.

O rüya ki, verebileceğin tüm sevgiyi gerektirecek,

Yaşadığın sürece, yaşam ının her g ünü .

Gerçekten de A lm anya'dan bir jeolog o lu p y u rd u n a d ö n e n

Ihsan, her dağa tırmandı, alçak yüksek dem eden a rand ı, her

yolu, bildiği-bilmediği her patikayı y ü rü d ü , her dereyi geçti,

ber gökkuşağının peşine düş tü ve nihayet hem ke nd is in in h em

de kendisine bu yolu gösteren b üyük d âh in in rüyas ın ı b u ld u ,

bütün dünyayı kendisine ve ülkesine hayran b ırakacak b ir keşif

yaptı. Bütün dünya onun keşfini konuştu , yazd ı, ç izd i -hatta

yerbilimleri tarihinin en büyük devrim i a ltm ışlı y ıllarda yaşa­

nırken, bu devrimi yapanların en önem lile rinden b ir i79 o n d an

esinlenmiş o lduğunu söyledi. Avrupa en b ü y ü k m ada ly a la r ın ­

dan birini80 ona verdi. Bir sürü uluslararası yerb ilim i k u ru lu şu

onu şeref üyesi olarak seçmek için yarıştılar. Ö ld ü ğ ü n d e , ay n ı

devrimin bir başka büyük önderi*1 "y üzy ılın en b ü y ü k jeo log ­

larından birini kaybettik" diye yazdı Ö lü m ü n d e n sonra o n u n

adına ihdas edilen konferansları vermeye d ü n y a n ın en b ü y ü k

yerbilimcileri talip oluyorlar. İhsan Ketin, 1932'de kend is ine ve­

rilen büyük görevi eşine ender rastlanılan bir başarıy la yerine getirmiştir.

Ama bu görevi yaparken... iki oğlu öldü gitti. Birini çocuk,

Page 198: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

1 9 4 Z u m rü cn în u -

d iğerin i koca de lik .in liyken kaybetti. İlk çalıştığı üniversite

ontın iv r A ta 'n ın ) rüyas ın ı an lay am ad ı, Ihsan Ketin oradan ay­

rıld ı. yeni hır yere g itm ek zo runda ka ld ı. H ep kıt kanaat geçi­

neb ild i, b ir apartm an d a i r e m zur a lab ild i. A m a rüyasının ge­

rektirdi^» sevgiyi b ir d irhem h ile esirgem edi, yaşad ığı sürece,

yaşadığı h -r gün ! O sev^ı o nu va tan ına , ailesine, b ilim ine , çev­

resine ve ipsanlıga aynı sıkı bağ la r la b ağ la d ı ve İhsan Ketin,

aşk, m u tlu lu k ve d o y u m lu lu ğ u n tad ı d a m ağ ın d a , gülümseye­

rek, A ta 'sına görev in i yap tığ ı habe rim m üjde leyerek bu dünya­

dan ayrıld ı. N e m u tlu ona!

Page 199: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

LIV101. Yaşında Türk Aydınlanmasının

ikinci Mimarı Hasan-Âli Yücel82

CBTnın il Ocak 1998 tarihli ve 567 numaralı sayısındaki

"ZümrüH<_*n Akisler" yazımın başlığı Hasan-Âli Yücel Yılı Bitme­

sin idi8 3 Orada cumhuriyetle birlikte başlayan büyük aydınlan­

ma haroketinin Atatürk'ten sonra kuşkusuz en görkemli ismi,

hatta bu muhteşem hareketin ikinci mimarı denebilecek derece­

de sorumlusu olan gelmiş geçmiş en büyük, efsanevî Millî Eği­

tim Bakanı Hasan-Âli Yücel'in artık bir daha unutulmamasını

temenni etmiştim. Yücel, Atatürk'ün elinden 10 Kasım 1938

Per/ nıK- günü saat 9'u 5 geçe Dolmabahçe'de düşen, Türk'ü

avdmlatan uygarlık meş'alesini ilk kapan ve onu azîz ölünün

başının üzerinden göklere kaldıran, Türk halkının tüm uygar

'i uslar gibi pırıl pırıl bir aydınlıkta yaşaması için bütün yaşa­

mım feda eden büyük bir medeniyet önderiydi. İçten bir adam- ‘iı Yaptığı her şeyi inanarak, duyarak, yaşayarak yapmıştı. Hal­

kına uygarlık yolunda hizmet etmek, yüzlerce yıldır horlanmış,

insan haysiyetinin temelini teşkil eden bağımsız düşünmeden

menedilmiş olan ulusuna eleştirel akıl yolunu göstermek ve in­

sanın en yüce ürünü olan bilime onu da ortak etmek adeta tek

yaşam sebebiydi. Bu büyük ve asil idealler uğruna çalışır çaba­

larken, çirkin ve kirli politikanın ayağına dolaşabileceğini, gön­

lü gibi aklı da dar insanların önüne çıkabileceklerini düşüne­memişti. Bu akıl fakirlerinin oluşturduğu yığıntı önünü tıkadığı

zaman; büyük önderi ve "dava" arkadaşı Atatürk'ün ulusunu içinden çekip çıkarmak istediği bataklığın kabardığını hissettiği zaman bile küsmedi, işi dervişliğe vurup kalemine kâğıdına sa­

Page 200: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

196 Zumrütnâme

rıldı. Bakanlıktan idare ettiği aydınlanma hareketini yazı masa­

sından körüklemeye koyuldu. Ve 26 Şubat 1961 eunü vuralı

kalbi bu mücadelede nihayet yenik düştü. Hasan-Âli Yücel'ın

fani bedeni Ankara'nın toprağına karıştı, soylu ruhu da koşj

rak Anıtkabir'e, hasretiyle yanıp tutuştuğu Ata'sımn yanına git­

ti. Geçtiğim iz 10 Kasım'da ulusunun şahlanan medeniyet aşfc-

nı A tatürk'ün yanında selamlayanlar arasında o da vardı! Ha

kıvla kimbilir kaçıncı defadır kucaklaşan büyük önderin yanın

da, o da meslek yaşamı boyunca yetiştirdiği, yetiş, irttiğı, üzer

lerine titreciiğı o güzide öğretmenlerin yarattığı milletini, zırva

lığa "Artık dur!" diye bağıran halkını, kıvançla bağrına bası

yordu.

17 Aralık 1897 dâhi Millî Eğitim Bakanımızın doğum günü

olduğuna göre, yaşasaydı bu yıl 101. yaşına basacaktı. Haşan

 li Yücel ne yazık ki bu kadar yaşayamadı. Ama onun fikirleri­

nin, ideallerinin ölmemesini ulusal bekamız açısından gerekli

gören bazı uygarlık bekçileri onun hakkında kitaplar yayımla

maya devam ettiler, onun bazı eserlerinin yeni baskılarını yap"

tılar. Bu çalışmalarda çok büyük bir pay ve yük üstlenen büyük

dâhinin kadirbilir ve çalışkan, vatansever kızı Canan Yücel htv*

nat beni tüm yıl boyunca bunlardan haberdar etmek nezâketim

gösterdi, bana bu eserleri yolladı. Ben de burada Türk Aydın* lanması nın tarihi, şimHiki durumu ve geleceği ile ilgilenen

herkesin mutlaka okuması gereken bu eserleri s ıra lıyorum

Hakkındakı kitaplar: Doğumunun ıoo. Yıldönümünde Hasan-ÂU

Yücel Sempozyumu, Bildiriler (İzmir Üniversitesi Öğretim Ele­manları Derneği, İzmir, 199H), ır.o Doğum Yıldönümünde Hasan-

Âli Yijçi’! < A ta tü rk Kültür Merkezi Başkanlığı/UNESCO Türki­

ye M il l î Kumısyonu, 1998); Yücel'in kendi kitapları: Dinle Ben­

den (Kültür IV kr.n lığ ı, H . Â. Yücel Ktillıy.ıtı VI, 1998); Sızın İç in

(Kültür Bakanlığı, II Â Yücel Külliyatı VIII, 19^8), Sizin 'çır'

(resimli baskı. K ü ltü r Bakanlığı, ÇocuV Kitapları, 1998): iyi Va­tandaş, lyt tnsan 'M illî Eğitim Bakanlığ ı, İnsan Hakları Eğitimi Dizisi, 1998); Geçtiğim Günlerden (2 haslı. !!riı>ım r«**M Millî Eğitimle ilgili Söylev ve Demeçler (2 b.ı»kı. k u lim Bak.mlığı, II

A. Yücel Külliyatı l, 1998); Pazartesi Kı.>nu>nw.'.ırı (H. Â Yücel

Külliyatı; Kültür Bakanlığı, 1998).

Page 201: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Hasan-Âli Yücel 197

Bu kitaplın okuyacaklar Atatürk aydınlanmasının o sıcak,

emin, keyifli havasının tekrar ciğerlerini doldurduğunu duya­

caklar, yıllardır önlerine düşmüş olan başlarının kendiliğinden

tekrar kalktığını hissedeceklerdir. Öğretmenler, kutsal meslek­

lerini ne zamandır hor gören sefilleri Yücel'in o yüce gölgesinin

ezdiğini ".örecekler, küçükler ellerini Atatürk'le beraber tutacak

bir gerçek büyüğü daha yanıbaşlarında hissedeceklerdir. Elle­

rinde çantaları okullarına giden çocuklar başlarını Anıtkabir'e

çevirdiklerinde oradan kendilerini uygarlığa davet eden ışınlar

arasında Y j c i T i tekrar seçebilecekler ve onunla birlikte, Ata­

türk'ün bize gösterdiği akıl ve bilim yoluna sapacaklardır.

Page 202: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

LV

Eleştiri ve Suçlamaw

Yıllardır Türklerin tartışmayı bilmediğini düşünür hayıfla-

ninni Çünkü tartışmayı bilmeyen bir toplumun bilimsel diişürıeme-

uccefr, bilimsel düşiinemeyen bir toplumun da uygar olamayacağı ka­

nısındayım. Uygar olamayan toplumlar da, tarihte Osmanlı,

Çin, Hint ve Aztek, İnka kızıJdenlı kültürleri örneklerinin her-

hangi hır yanlış yoruma neden olamayacak bir açıklıkla göster­

dikleri gibi, mutluluk ortalaması düşük, hasta cemiyetler oluş­

tururlar. eninde sonunda da uygar toplumlarm güdümüne gi­rip sömürülürler

Tartışmayı bilememenin kanunca çok önemli bir öğesi eleştiri ile suçlamayı birbirinden ayıramamaktır. Hangi düzey­

de olursa olsun, yurttaşlarım arasındaki tartışmalarda yanlış­

lardan ziyade, ysnlışı yapanın bulunmaya çalışıldığını, yanlı­

şın düzeltilmesi yerme, suçluyu cezalandırmayı tercih ettiği­

mizi, kendimi/, bir yanlış yaptığımız takdirde ise bunu bir suç bir günahmış tr.hı ..ıklamaya çalıştığımızı g ö z l e m i ş i m d i r .

*' P lakacılarım ı* arasında hemen her gün olan düzeysiz suçlamalar, görevi tartışarak doğruyu bulmak olan bu insan­

ların dahi görevlerini yapabilecek anlayış düzeyinden ne de-

u ' a\ .^d“ klar,.nı göstererek halk, üzüp ümitsizliğe it­mektedir Vellıkle IngılızW arasındaki tartışmalarda ise bu­nun lam UTSine yanlışların belirlonnu-v»* ve bertaraf edilmeye çalışıldığını, kasıtlı ularaV bıı ms.ınn veya ' o p h ım . , /.-»rar ver­

meyecek hallerde ise suçlu aranmamasına bilhassa o,.en eos- »erıldığini gormüşumdııı Kammva bu tark şuradan kaynak lanmaktadın

Page 203: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Eğer hakikatin kişilerce kolayca görülebileceği veya kişile­

re "tebliğ »lilm i?" olduğu düşünülürse, kişinin böyle "açıkta

duran" bir gerçeği görmemekte ısrar etmesi veya kendisine "tebliğ edilen" hakikati göz ardı etmekte ısrar etmesi bir yanlış

değil, istenilerek yapılan bir şeydir. Bir başka ifadeyle, bu işte

bir kötü niyet olduğu düşünülür. Halbuki hakikatin karşım ızda çıplak durmadığmı, hele bunun bizlere "tebliğ edilmesinin" de mümkün olmadığını düşünürsek, gerçeğin ancak zorlu arama­

lardan sonra bulunabileceğini bilirsek, o zaman, onu bu lam a­mış kişilere kar^ı hoşgörümüz artar. O zaman, "bu iş böyledir, sen bunu niçin böyle yapmadın?" şeklinde otoriter ve suçlayıcı bir tavır takınmak yerine, "ben bu işin böyle o lduğunu sanıyo­rum. ama senin bunu başka bir şekilde yapmış o lduğunu görü­yorum. Bana bunu niçin böyle yaptığını anlatır m ısın?" şeklin­de Jaiıa alçakgönüllü, daha uzlaşmacı bir şekilde yaklaşımlar sergileyebiliriz. Gerçekten de karşım ızdaki bizden daha haklı

olabilir O zaman biz de yeni bir şey öğrenmiş oluruz. Aksi tak­

dirde, karşımızdakini kırmadan, onu geri dönülm ez bir savun­maya itmeden, ona yanlışı gösterip, bundan dönmesini sağla­yabiliriz.

Bir toplum yanılmaz otoritenin varlığına bir defa inanm ış­sa, onu yukarıda anlatılan tarz alçakgönüllü ve uzlaşmacı tar­tışmaya alıştırmak çok zordur — ama imkânsız değildir. Örne­ğin, uygar toplumlarııı hepsinde halk Tanrıya, kutsal kitaplara inanır, belirli günler topluca tapınmaya gider. Ama bu toplum- iarda bir de bilim ve bilimsel düşünce vardır. Bilim in top lum un refah ve emniyetinin kaynağı o lduğu buralarda yaygın bir ka­nıdır. Bilim ve dinin çeliştiği yerlerde bilimin hep haklı olduğu artık anlaşılmıştır. Buralarda din, gerçekleri tebliğ eden bir otorite de­ğil, insan vicdanını eğiten bir öğreti olarak görülür. Bu toplum lardan büyük bilim adamları çıkmıştır. Bunların yaşam hikaye­leri, çalışma tarzları, başarı ve başarısızlıkları biyografilerin, b i­lim tarihlerinin, bilim felsefesi tezlerinin, hatta roman, hikaye, piyes veya filmlerin konusu olmuştur. Halk, güvendiği ve on­suz y a ş a y a m a y a c a ğ ı n ı çok iyi b ild iği b ilim in nasıl yapıldığını, kabaca da olsa böyle öğrenir, bilimde en büyük bilginin bile otorite olmadığını, dünün varsayımlarının bugünün gerçekleri

Eleştiri ve Suçlam a 199

Page 204: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

2 0 0 Züm rücnâm e

o ld u ğ u n u , b u g ü n ü n gerçek lerin in de belki yarm ın yanlışlan o la ca ğ ım t.ıkdır eder. G eıçeğ ın ancak gözlem ve akılcı eleştiri y o lu y la •.■îde edilebileceğini, hiç kim senin yanlıştan kaçamaya­cağ ın ı fark eder. A yıp olanın yanlış yap m ak değil, bunu sakla­m ak o ld u ğ u n u görü r. Bunıın için yanlış yapana karşı hoşgörü­lü d ü r. H atta "y an lış y a p m a m ış kişi, hiçbir şey y a p m a m ış t ı r "

sö zü bu to p lu m lard a pek y ay g ın ca söylenir. Kişiler yanlış yap­m a m ış olm ak la d eğ il, bulabildikleri veya k e n d i l e r i n e gösterilen y an lışların ı d ü z e ltm e y e çah şm ış olm akla övünürler.

B öyle bir top lu m olm ayı ö zlu y o rsak , bilim eğitimine, özel­likle d o ğ a bilim lerinin eğitim in e halk içinde her d ü z e y d e bü­yü k ö n em verm eliyiz

Page 205: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Notlar

1 CBT sayı 589, s. 18.

2 Adıvar A. A 1^45, Bıl.-ı Cumhuriyeti Haberleri, Tasvir Neşriyatı, İstan­

bul, 263 ss: AHıva*, A A . 1950, Dur, Düşün: Ahmet Halit Kitabevi, İs­

tanbul, 240 ss, Adıvar, H. E. (derleyen), 1956, Doktor Abdülhak Adnan Adıvar, Ahınet îîj'ıt Yaşaroğlu, İstanbul, 240 ss. (Bu derleme kitaptaki

yazıların çı>ğu Adnan Adıvar hakkındadır. Yalnız 212. ve 223. sahifeler

arasında bazı yazılarından seçmeler, ss. 238-240 arasında da en son

makaİA^i yer almaktadır.)

3 Akun -J. E., 1995, Anadolu Uygarlıkları, 5. Baskı: Net Turistik Yayınlar

A. Ş '»Unhul, ss. 505-637; Akurgal, E., 1998, Türkiye'nin Kültür Sorun­ları Ri!g; Yayınevi, Ankara, 223 ss.

4 Kopruliizade M Fuat, 1934, Türk Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar, Kanaat Kitabevi, İstanbul, VII+311 s.; Halasi-Kun, T. (Toplıyan), 1964,

Demot'un Yolunda/On the Way to Democracy, Publications in Near and

M>H<ile East Studies, Columbia University, Series A, c. III, M outon &

o., London, The Hague, Paris, XXXII+[II]+928 ss.; Köprülü, O. F.

(ilerleyen), 1972, Köprülü'den Seçmeler, M illî Eğitim Bakanlığı Kültür

Yayınları, Devlet Kitapları, M illî Eğitim Bakanlığı Basımevi, İstanbul,

XI+184 ss.5 Yücel, H.-Â., 1937, Pazartesi Konuşmaları, Remzi Kitabevi, İstanbul,

1111+320 ss. (yeni baskısı: T. C. Kültür Bakanlığı Yaymlan/2105, Sanat-

Edebiyat D izis i/170-35, 1998); Yücel, H.-Â., 1938, tçten-Dıştan, Ulus Ba­

sımevi, Ankara, 109+[2] ss; Yücel, H.-Â., 1955, Hürriyete Doğru, İnkılâp

Kitabevi, İstanbul, 302+[2! ss. (bu kitap 1960'ta yayımlanan Hürriyet Gene Hürriyet'in 1.-380. sayfaları arasındaki ilk kısmım kapsar); Yücel,

H.-Â., 1960, Hürriyet Gene Hürriyet, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

seri 1, sayı 14, Ankara, XXXI+671 ss. (yeni baskısı: 1998, Hürriyet Gene Hürriyet l, T. C. Kültür Bakanlığı Yayınları/2093, Kültür Eserleri Dizi- si/220, H. Â. Yücel Külliyatı V, XXIX+671+[3] ss.); Yücel, H.-Â., 1966, Hürriyet Gene Hürriyet, 2. cilt, Eronat, C. Y. (Derleyen), Türkiye İş Ban­kası Kültür Yayınları, Ankara, VII+985 ss. (yeni baskısı: 1998, Hürriyet Gene Hürriyet 11, Eronat, C. Y. {Derleyen}, T. C. Kültür Bakanlığı Yayın-

Page 206: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

202 Züm rütnâm e

la r ı/2 0 9 4 , K ü ltü r Eserleri D izisi/220, H.Â. Yücel Külliyatı V

IX+983+[3] ss.); Yüce l, H.-Â., 1974, Kültür Üzerine Diişünceitr, !| Banka­

sı K ü ltü r Y ay ın lar ı Edebiyat Dizisi: 35, Ankara, 238 ss; Yucrt H Â.,

1995, Öğret men-Öğrenci Köşesi, T. C. Kültür Bakanlığı Yayınları/1791.

T ü rk k las ik le r i D iz is i 41, H . Â . Yücel Külliyatı IV, Ankara, XVI+611 ss;

Y üce l, H .- Â ., 1998, Hürriyet Gene Hürriyet III, Eronat, C. Y. (Derleyen)

T. C . K ü ltü r B akan lığ ı Yaym lan/2095 , Kültür Eserleri Dızısı/220, H A. Y ace l K ü lliy a t ı V, [IJ+410+13] ss.); Hasan-Âli Yücel'in deneme/makale

tü r ü n d e k i y a z ıla r ın d an örnekler görmek isteyenler aynca şuraya da

! a l ab ilir le r: A y doğan , M . (yayına hazırlayan), 1997, Hasaı,' .Ûı U f l-

Koy Enstitüleri ve Köy Eğitimi ile İlgili Yazıları-Konuşmaları, Koy Fnstıtu

l«*rf t^ jg d a ş E ğ it im Vakfı Y ay ın lan Tanıtım Dizisi: 2, Ankara, ss. «>>397

fı A d n a n A d ıv a r 'ın şu satırların ı buraya almadan edemedim. "Altmışını

pçv^.ınıj b ir b ü y ü k baba d ü ş ü n ü n ü z ki hiç bir mecburiyet olma-!jn sırf

« . ı ı ıu n e v ı1 u y g u n lu ğ u n u göstermek için 'torunuma ımtihanUnnıta

m u v a ffa k iy e t in d e n do lay ı hocaları çok alâka gösterıyorlaı' diyecek

ve rde 'to n ıru ım llln sm açlardaki başanlarından ötürü öğretmeni « ı P*

ilg ile n iy o r l« ı desin. Bu bedbaht uzengeç (ben de iğrenç veznırde böy­

le b ir lehlin •• icat ettim ga liba)'iu ne kendi yaşındakiler ne de geMt*"1

ta ra f ın d an .atVıslanacağım sanm ayınız. Çünkü bu zat gençlik için**'

k u vve tli cl«*ğil en zay ıf bir karakter olan uysallığa (Coııformısme) t * ı u‘

yor. ... Belki vaş lı'a r ın gençlik lerinden beri konuştukları ana dillen»

k o n u şm a la r ın d a bir fayda •"•a vardır: Onları dinleyen genç nesi', kim

b il ir be lk i b ir e ü n «-.ki > itap ları okum ağa merak edecek olursa ora

ke lim e ler, tab irler» karşı I »ir ku lak do lgunluğu edinirler." (Adıvaı,

1945, a.g.e s 33)

7 Bu k itap ta XXXV. bo lum

tt "T he Eng lish langtıage i ı 'he sea vvhich receives tributaries from every

reg ıon u nd e r heaven", M rC 'n m K , Cran, W. ve MacNeil, R., 1986, The 'tory o f Inglislı, Elisabetlı Sifton B*v>ks, I’enguin Books, New York, s. 11-

11 l <'wis (, L., 1997, Turkish Lnw>uj|^ rvlorın: the episode of the Sun-

L a n «n gt- Theory, Tıırkic Lnngttugcs, c 1, ss. 25-40. Levvıs burada çok

h a k lı o larak. A ta tü rk 'ün yan ıld ıem ı n lıd ıg ı .ında en sevdiği görüşle­

r in d e n b ile dt-rl«.ı! «I. .tm . -.ı b ilen b üyük bir d!W*ı olduğunu, ancak ken­

d ile r in i o n u n iz inde sayanların pek çnftunun aynı zihin esnekliğini ve

b ilim se l tavrı «m izleyem edik lerin i ilgine orneMoıle vurgulamaktadır.

15u k itap ta da pek rok yerde okuyucu Atıim-ı-'un hiçbir fikrin, hiçbir

g ö rü ş ü n , h içb ir dogm an ın « i n olm adan m ı tm i ve eleştirol dujur-bıl m e ş in in v u rg u la nd ığ ın ı görecektir.

İti f i l i k o nu sunda bir noktaya ilaha .l»>*ımn.-.U-ıı K«%onı«-y»-ıfjvlm sık stk

. luyd ııfcu ın , o k u d u ğ u m "halk d ili" , "halkın ntıl.ıy.....£ı ,|||- Kavramıö z e l b i l im s e l l«Tinınol<>|i 'W- y - ı / ı l n v f vı- am .ıV ınuı. l. .».ıM .ırm ıZ|f.Vl;ı„_ Uf«.**Vlerı e s e r le r in d ı^ ın d .ı, h «-*kr*ın o rtak dilin in d«* ötesinde, ı-nteluk-

Page 207: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

N otlar 203

turllcr dıjuvla, bir dılı kastederse, kanımca halkı küçük görme, hatta

lıalka hak. ret öğelerim içerir. Her ne kadar bir toplum un kendi arasın­

da anlaş-ıbiie- eği tek bir dili olması ideal bir durumsa da, bu ideale

çok çeşitli nedenlerden ölürü pek ender hallerde yaklaşılabilir. Ancak,

ekonomik durumu, sosyal sınıfı veya herhangi bir diğer nedenden ö tü ­

rü, toplumun geri kalan kısmına nazaran kelime ve kavram hâzinesi

fakır kaimi] ifade ?eklı ilkel, hatta hatalı cümlelerin ötesine geçememiş

toplum alt kümelerinin sonsuza kadar bu durumda kalacağını farzede-

rek yalnızca onlara seslenen bir yazın oluşturmak, onları o ilkel halleri­

ne mahkûm etmek demektir. Antrolopog ve sosyal psikolog Robert B.

Kdgerton, mesela, ilkel kültürleri gelişmiş kültürlerle karşılaştırmayı

onları küçümsemek olarak gören antropolojik ve sosyolojik görüşlere

karşı, bilakis ilkel bir toplumu gelişmiş bir toplumla aynı uygarlık d ü ­

zeyinde görmeye kalkmanın, ilkel toplum lan bulundukları ilkellik d ü ­

zeyine mahkum etmek olacağını pek güzel anlatmıştır (bkz. F.dgerton,

R B , t “92, ^ick Socıeties - Challenging the Mylh o f Prinıitive Harmony, The Free Press, A Division of Macmillan, New York, 278 ss.). Yazar ola­

rak da betıım görevim, halkıma yapabileceğimin en iyisini, kendi ihti­

sas dilimi yazılarıma bulaştırmadan, vermektir; yoksa kendi kendime

halkın bulunduğu düzeyi vehmedip, ona göre bir metin oluşturmai değil Yazın dünyasında pek çok beceriksizliğin ve yeteneksizliğin bu

tür özürler arkasına sığındığı da bütün dünyada bilinen bir gerçektir.

11 c. Kasım 1997/13 Aralık 1997; CBT, sayı 560, s. 7.12 24 Kasım 1997/20 Aralık 1997; CBT, sayı 561, s. 5.13 24 Kasım 1997/27 Aralık 1997; CBT, sayı 562, s. 5. ilk yayımlandığı yer­

de bu yazı Hasan-Âli Yücel'in aziz hatırasına ithaf edilmişti.

14 17 Aralık 1997/3 Ocak 1998; CBT, sayı 563, s. 5.

15 27 Ekim 1997/10 Ocak 1998; CBT, sayı 564, s. 5.16 27 Aralık 1997/17 Ocak 1998; CBT, sayı 565, s. 5.

M 24 Kasım 1997/24 Ocak 1998; CBT, sayı 566, s. 5.1 * 19 Ocak 1998/31 Ocak 1998; CBT, sayı 567, s. 5.19 18 Ocak 1998/7 Şubat 1998; CBT, sayı 568, s. 5.20 8 Şubat 1998/14 Şubat 1998; CBT, sayı 569, s. 5.21 Bkz. Hürlimann, T., 1998, "Der Hegel des Theaters - Das Brechtsche

Dramaturgie-System", Nene Ziireher Zeitung, 219. yıl, sayı 31, 7 ./8 Şu­

bat, s. 65.22 Brecht & Co. Biographic: Europaeische Verlagsanstalt, Hamburg, 199723 19 Ocak 1998/21 Şubat 1998; CBT, sayı 570, s. 5.24 24 Kasım 1997/28 Şubat 1998; CBT, sayı 571, s. 5.25 24 Kasım 1997/7 Mart 1998; CBT, sayı 572, s. 5.2 6 B kz. K uban. D., 1 9 9 4 , İs ta n b u l, 'a n i ç ö k ü ş 'ü y a ş a y a n b ir k e n t o ld u - CliT.

s a y ı 3 9 0 (10 E y lü l 1 9 9 4 ), ss . 8 -1 0 , a y r ıc a ö n k a p a k .2 7 18 O c a k 1 9 9 8 / 1 4 M a rt 1 9 9 8 ; CBT, sa y ı 5 7 3 , s. 5.

Page 208: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

204 Z ü m rü tnâm e

28 3 Ocak 1998/21 Mart 1998 CBT, sayı 574, s. 5.29 21 Mart 1998/28 Mart 1998 CBT, sayı 575, s. 5.30 Bu kitapta XIV. bolum.

31 Yazıma yayın yönetim i tarafından eklenen öz cümle şuydu: ""Nihaî gerçek lerin olm adığın ı ve gerçeklere sadece tartışarak yaklaşabilece­ğ im iz i öğrenmeliyiz." Haı'buki ben yazımda yalnızca nihaî gerçeklerin olsalar bile bilinemeyeceğini, bunların tesadüfen keşfedilmiş o»malan I launcie bile bunun farkına varılmasının m üm kün olmadığım söyle­m iştim Bu nedenle öz cüm lenin ilk kısmı benim dediklerimi yansıtmı vordu Renim metafizik inancım bizim dışımızda gerçek bir âlemin Cvrjru "n iha i gerçeklerin") o lduğu yönündedir. Bilimsel olmayan bu gö­rüşü savunacak bir yazıyı, Orhan Bursalı'ya söz vermiş olduğum hal­de ne yazıl kı zaman darlığından yazamadım (bir sonraki dipnota da

bkz).32 27 Mart 1908/4 N isan 1998 C B T . sayı 576, sahife 5. Bu makalem ile ilgi

li olarak hkz. Bursaiı, O., 199P., N ihaî gerçeği aramak: CBT, sayı 57fc, s.3. Bursaiı bu yazısında nihaî gerçegın olduğu konusunu sorgulayarak, bunun bınnnden ziyade ilâhiyatın mevzuu olduğunu söylüyor. Ben kendisiyle aynı kanıda değilim . N ihaî gerçek varsayılmadan -ona ula­

şamayacağım ı»! veya tesadüfen ıılaşsak bile bunu bilmemize imkân ol­m ad ığ ım bile bîj«-- b ilim yapmanın imkânsız olacağı kanaatindeyim O rhan'a kendisine <~F<T sayfalarında cevap vereceğimi söz vermiş ol- mama rağmen, dıger işlerimin ağırlığı ne yazık ki buna olanak tanıma­dı. Bu konuda dovtıtucu bilgi edinmek isteyen okur şu esere başvur­malıdır: Popper, K R., 1983. Realısm nnd the Aim o f Science, Rovvman and I.ıttlefield, Totovva, xxxix+420+l3J ss.

33 14 Mart 1998/11 N lu n CBT, sayı 577, s. 534 M Mart 19 98 /1 8 N iM n 1998 CBT, sayı 578, s. 5.35 21 Nisan 19 98 /2 5 Nisan 1998 CBT. sayı 579. s. 5.36 A tatürk'ün bu sözlerini? paralel b ir tutum unu Mina Urgan anlatıyor:

"M ıı4a(a Kemal 'Hanımefendi bu çocuk kim?* diye sordu. Annem de 'k ızım , rfendını’ demek zorunda kalmıştı Mustafa Kemal, karşıma gel­di, elini uzattı Ben de elini öpeceğime, >ılı sıkı tutup salladım. Annem,op' dercesine, b***1 M irs iz bir harekrt yaptı Mu%iafa Kemal, bunun da farkına vardı Hanımefendi, o l-enım arkadaşım, elimi neden öpsün ki?' dedi. Sonra. 'Yiyecekmiş gibi, neden öyle bakıyorsun bana?' diye sordu. 'Efendim, sızı daha once hiç norm«miytim de ondan' dedim. Mustafa Kemal, 'g-mn»»d«nse senin kabahatin Çankaya'daki evimi bil­m iyor musun? Oraya pekâlft gelebilirdin. Artık beni tanıyorsun. Carun istediği vakit oraya gel. b»-n« görmek >*»rdıfcııu söyle.’" (U rg ın . M . 1W (j, B ir rhnozorun Anılan. Yapı K n J ı Y «ym U n . Imtanbul. * 157)

37 K .ıyd«lilm rtn i| /2 Mayıs I W * CBT. Myı 5*10, •. 538 23 Şubat 1998/«» M ay » I W < «T, sayı 581. s 5

Page 209: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Notlar 205

39 28 Nisan 1998/16 Mayıs 1998 CBT, sayı 582, s. 5.40 28 Nisan 1998/23 Mayıs 1998 CBT, sayı 583, s. 5. Bu makale ile ilg ili

bkz. Tanyeli, U , 1QQfi Uzmanlık ne işe yarar? Arredantento M imarlık, sa­yı 100+4 (Haziran 1908/06), ss. 10-11; Şengor, A. M. C., 1998, U zm an lığ ın tuzakları, Arrednmenlo Mimarlık, sayı 100+6 (Eylül 1998/09), s. 46; Tan­yeli, U., 1998. Sınat ve rasyonalite üzerine, aynı yerde, s. 47; Karaesmen, E . 1998, Bilimse! nesnelliği sanatta aramalı mı? CBT, sayı 589, ss. 18-19.

■I 28 Nisan l<w«/30 M .ıy ıs 1998 CBT, say ı 584, s. 542 28 Nisan 1998/6 Haziran 1998 CBT, say , 585, s. 5.43 15 Mayıs 1998/1^ H.ı/ıran I9Q8 CBT, sayı 586, s. 5. Bu yazı ilk y ay ım ­

landığında 1TU, Maden Fakültesi, jeoloji Mühendisliği Bolüm ü, Genel jeoloji Anabilim T'tlı paleontoloji (eski yaşam bilim i) doçenti sevgili dostum Dr 'ehmet Sakınç a özellikle gençler arasında genelde doğa , özelde de n.ıleontoloji aşkmı çok büyük bir başarıyla yaydığ ı için ithaf edilmiştir

*4 Faup«-Saint !nnd , D 7eme de la R e p u b liq u e [1799], Histoire Na- turelle de la f'Aontagne de Saint-Pierre de Maestricht, H . J. J a n s e n , P a r is ,263 ss

i 18 M jyıs 1998/'20 H az iran 1998 CBT, say ı 587, s. 5.

46 18 May\s 1008/27 H az iran 1998 C B T , s a y ı 588, s. 5.

47 Bkz. yukarıda IV. bölüm.48 23 Haziran 1998/4 T em m uz 1998 C B T , s a y ı 589, s. 5 ­

49 lOT -mnruz 1998/11 T em m uz 1998 C B T , s a y ı 590, s. 5. B u y a z ı 2 7 H a z i ­

ran 19^* Adana-Ceyhan dep rem i m ü n a s e b e t iy le y a z ı lm ış t ır .

50 ?Q Nisan 1998/18 T em m uz 1998 C B T , say ı 591, s. 5.

51 19 Temmuz 1998/25 T em m uz 1998 C B T , s ay ı 592, s. 5. B u m a k a le m le i l ­

gi ı olarak bkz. Ö rs, Y., 1998, Felsefede İy o n y a d o ğ a c ı la r ı v e A t i n a o k u ­

lu, CBT, sayı 600, s. 15; Şengör, A . M . C-, 1998, İy o n y a d o ğ a b i l im c i le r i

ve Atina oku lu üzerine..., C B T , say ı 604, s. 15. Ö r s , V., 1998, F e ls e fe n in

evrimi ve felsefe oku lla r ı, C B T , say ı 611, s. 15. B u r a d a d a Y a m a n Ö r s

■■□ra ile başlattığı pek fayda lı ta r tışm ay a d e v a m e tm e k n iy e t i n d e o l ­

mama rağmen, d iğer iş le r im in a ğ ır l ığ ı b u n a e lv e rm e d i.

52 16 Temmuz 1998/1 A ğustos 1998 C B T , say ı 593, s. 5.

53 23 Haziran 1998/8 A ğustos 1998 C B T , say ı 594, s. 5.

54 8 Ağustos 1998/15 A ğustos 1998 CBT, say ı 595, s. 5.

55 23 Haziran 1998/22A ğustos 1998 C BT, say ı 596, s. 5.

56 12 Ağustos 1998/29 A ğustos 1998 C B T , say ı 597, s. 5.

57 28 Ağustos 1998/5 E y lü l 1998 CBT, say ı 598, s. 5.

58 Denkel, A., 1998, Felsefe, b il im ve d in d a r lık : C B T , s a y ı 593 (1 A ğ u s t o s 1998), s. 18-20.

59 29 N isan 1998/12 E y lü l 1998 CBT, say ı 599, s. 5.60 28 Ağustos 1998/19 E y lü l 1998 CBT, say ı 600, s. 5.61 18 Eylül 1998/26 Ey lü l 1998 CBT, say ı 601, s. 5.

Page 210: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

206 Zümrücnâme

62 28 Ağustos 1998/3 Ekim 1998 CBT, sayı 602, s. 5. Bu yazının y a y la n ­

masından hemen sonra bir iki dostum bana makalemde bilimin »maçı­nın sanki yalan üretmekmiş gibi göründüğünü söylediler Bu kar utıa yazının dikkatsizce okunmasından türediğini sanmakla birini. bili­m in gerçeği bulmak olan amacına varmak için kullandığı en inn üç yöntemden birinin yalan üretmek olduğunun altını çizmek İsla mı Ta-

.1 kı a m a ç y a la n üre tm ek değ il, d o ğ ruy u bulmaktır. Ama her ursa-

v ıı ı yel'-rsiz veriye d ay an an b ir m asa l o ld uğuna göre, varsa* mîan

ü re fe n H 'ım c ıle r , y a z ım d a da söy le d iğ im g ib i, varsayımlarının , * bü-

v ü k bsr olasılık la d o ğ ru o lm ayacağ ın ın bilincindedirler. Varsayın lann

tek v .ırhk ıırdı-nh-rı öncek ile rden daha başarılı b ir şekilde go*lrıri**ı

a ç ık la y ab ilm e le r id ir . H atta bazı p rob lem lerin çözüm üne bir yaklaşını

s a k la y a b ilm e k iç in , d o ğ ru o lm a d ığ ın ı b ild iğ im iz halde kullandırın ,r

v a rs a y ım la r d ü şün ce le r vard ır ki bun la ra hoyristik (bulgusal, ıh

te k ş if î-* v a rsay ım la r veya d üşünce le r den ir (hoyristik= keşfe, anlamaya

y a ray an , yn l gösteren; Y unanca eurisk-ein'den: bulm ak). Orn.: Einste

in , A ., 1905 1 r,->er em en d ıe E rzeugung u n d Verw andlung des Ij«

b e tre ffende 'i h «uris tıschen G es ich tspu ıık t [Işığın üretim i ve değlfiıni

ile ilg il i h o v r is tik b ir b.ıK iş açısı üzerine ), Aıttıaleıı d er Physik, 4. '«iri c

17, s 132-14H A rr-a .Jogru o lm a d ığ ı b ir defa kan ıtlanan hiçbir varsa''»'

b i l im in ka lıc ı v a r lığ ın d a kend ine yer ed inem ez. Bir diğer ifade ile için­

d e y a ş a d ığ ım ız ' I t i m vı-y* o n u n b ir k ısm ın ın gerçek bir betim lenil'

o lm a d ığ ı kes in leşen h ıçh ır h ipo te z b il im in â lem hakkındaki bilgi hazı

n e s in in parçası o lam az B ilim i, m asal, m ito lo ji, d in ve benzeri hayal

ü r ü n le r in d e n veya ah iâk ve h ukuk g ib i temeli ortak anlaşmaya d*y*- " « I l u ra lla r to p lu lu k la r ın d a n ay ıran en önem li özellik bııdur.

63 20 P y lu l 19<J8/10 E l ım 1998 CBT. sayı 603. s. 5

64 8 A ğu s to s 199ti/ i / I kun CW7. sayı 604, s 5.

65 în F .k ım l ‘r»H/24 » k im l'#9H LUr »:ıya M*

66 İ l l i M -ıd a -n I .ıkull<*%ı |« u l U tlu m u ı . i m r l |c<>lı>|i A n a b ılim D alı öğre- *l m u y d c n f K İ t - n J m l u m v e h o c a m P n > ! I ) r l-a x lı Y O k la y , b u y * * * hit- t ı k t r n v » n i ı i h .ın .t ( « t .ın b ııl B u v u k > v h i r l l t i r d i y n ı 'n d e b ir Znnıı» » ı V | " r ı " A r u j 1 1 »im.i M u .lu ılii^ id m m k u r u M u ğ u n u h a b e r v e r d i. B u m u- İ m İm,tu n ı» i 11vıı l ık k a t le iz le m e k h e r ts t a n b u llu n u n can em n iyeti g e ­

r e ğ i d i r !67 2C E k im 1998/31 F H m 1998 CBT. ...yı *06, s. 5.

68 10 E k im 199K/7 K asım 1998 C B T sayı 607, s. 5.

69 10 E k im 199«/14 K asım 1998 C H T ^ y ı 608, s. 5.

70 15 K as ım 1*^98/71 K asım 1998 C B T . ıy ıM M ,s 5.

71 K e tin , 1., 1976 TTırk m o d fr ıı ymılcıjtainin kunı<M*unu yitirdik Alıı/r -ı y ıl 27, -wıyı 10281(21 H a tıra n 1^76). •. 2

7 2 25 E k im l ‘« 8 / 7 H K.»-*ıın l ' « « « UT. say ı 610, s. S Pu m aka lem le ilg ili

ol.trak bkz B u lu tsu z , S . K ilim den iy is i: C B T , sayı b \2, s. |s

Page 211: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Notlar 20 7

73 Yalnız Feza Akça'nın yazısındaki tuy » ■ ğ- fi (s 9) sevgili dostum

Mehmet Sakınç'ın dikkatimi çektiği gt Protarchaeopteryx e ait dtgıl,

Archaeopteryx'e aittir.74 Bu kitapta s. 106.

75 24 Kasım 1998/5 Aralık 1998 CBT, sayı M İ, s 5.

76 20 Kasım 1998/12 Aralık 1998 CBT. sayı 612. * S77 "The Sound of Music" (Müzığm Sesi) Turl^'v*! çok uygunsuz bir ş»*

kilde "Neşeli Günler" başlığıyla çevrilmiş, hasrolleri Julıe Andrevvs ve Chrıstopher Plummeı'ın paylaştıktan muhtfjern film 1966 yılında si­

nemalarda gösterilmişti.78 Bu şarkının sözleri bu yazının CB1 ’d«* ilk baskısı esnasında bir bilgisa­

yar yanlışı nedeniyle hatalı dizilmiştir.

79 Prof. Dr. Dan P. McKenzie80 Almanya'da Geologısche Vereınıgung b V tarafından verilen Gustav-

Steinmann Madalyası. Ketin bu önemli madalyaya 1988 yılınd.» Uy.k

görülmüştü.81 Prof. Dr. VValter C. Pıtman, III82 15 Kasım 1998/19 Aralık 1998 CBT, sayı 613, s. 5.

83 Yukarıda VIII. bölüm.84 10 Ekim 1998/26 Aralık 1998 CBT, say. 614, s. 5.

Page 212: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Dizin

1 ıc a rlı") A b d u lla h B e y 84

Adıvar, M alide E d ip 180

dıvar, A . A d na n 1 6 ,1 6 0

•'■ımet Cevdet E fe n d i 82 d Aiüy, Pie rre 41

Akça, Feza 186-7

■ urgal, Ekrem 1 6 ,9 5 -6 ,101 2 ,104-6 Acın Su lta n ı) A lâ ü d d in 65

Rusçuk lu) A li Fe th i E fe n d i 84 ,c;adrazam) Â li Paşa 82 Anaksagoras 133

Anaksim ander 1 2 9 ,133 Anaksim enes 133 Applem an, P. 152 Aras, Te v fik R ü ş tü 177 A rf, C ahit 35-7,118 Argand, Em ile 107 A rıo ğ lu , E rs in 93-4

A rm stro ng , N e il 40,1

A rşim ed 84

Atagan, Rabıa 23

Atahuallpa 174

Atatürk, Mustafa Kemal 11, 13, ie>

19, 20, 32, 48, 74, 86, 88-91, (Ata)

94, 98, 100, 104-5, 119, 127 135 139, 149, 176-8, 180-1,' 184# 192 195-7

Atay, Falih Rıfkı 149

Aydemir, Şevket Süreyya 88 Ayvazoğlu, Erdil 189

Bacon, Roger 81 , 133

(Santa) Barbara 1 8 9 ,1 9 0

Barka, Aykut 22

Başgelen, Nezih 105

Batur, Enis 24

de Beaumont, Elie 83

Beethoven, Ludvvig von 102 Belhî 75B e ll, Johann A d a m vo n 52 Be rke r, R a tip 28, 31 , 35 B e rla ıı, R u th 56

B e rn a rd , C la u d e 115 a l- B iru n i 84 Bo hr, N ie ls 181

Bonaparte, N a p o ly o n 9 3 ,1 1 7 Boratav, P e rte v N a ili 74-5, 77 Boubee, N eree, 81-3 Bram ante , D o n a to 62 Brandau, B irg it 154 B ra u n , VVernher vo n 41 Brecht, B e rto lt 55-7 Buch, Leo p o ld vo n 87 Bude, G u illa u m e 115 B u ffo n , Com te de 118 B u rsa lı, O rha n 15-6, 24, 58, 170

Chanet, Jean-François 123

Camper, A d ria n 112 de la Casas, Barto lom eo 173

Cauchy, A u g u s tin e -Lo u is 118

Page 213: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

210 Zümrütnâme

Christopher, Peter 175

Cicero 62

Colbert, Jean-Baptiste 117

Conybeare 112

Cortez 173

Cuvier, Georges 84,107,112

Çeçen, Kâzım 22, 28, 31, 94

Dalfes, Nüzhet 22

Dalton, John 84

Darvvın, Charles 97,151-2, 186

David, Jacques Louis 132

Dawe, George 47

Demokritos 62

Denkel, Arda 148

Descartes, Rene 84,133, 158, 180

Dilthey, VVilhelm 46

Dizioğlu, Bekir 28

Dökmeci, M. Cengiz 22

Dyson, John 175

Eichholz, D. E. 59, 60

Einstein, A lbert 24, 71, 84, 173, 180

Eratostenes 64

Emerson, Ralph Waldo 18 Enver Paşa 145,180 Erinç, Sırrı 21,185

Eronat, Canan Yücel 22, 196 Eskikaya, Şinasi 189 Euler, Leonhard 84 Eyuboğlu, İsmet Zeki 25

Faraday, Michael 84

Faujas-Saint-Fond, A. Barthplemy 110-111

de Fermat, Pierre 118 Fevzi Paşa 180 Feyerabend, Paul K. 56 Feynman, Richard 57 Fikret, Tevfik 19, 93 La Fontaine 118 Fourier, Jean 119

Franko 181

I. François 115

Fuegi, John 56

Galile, Galileo 56, 84, 180

(Sainte-) Genevıeve 12-

Ghose, Saroj 94

Goddard, Robert 41

Godding (Papaz) 111

Goethe, Jolınnn Wolfgaı»g 45-7,

164, 180Goyn (y Lucıentes), Francisco •I'’

se) de 15, 93

Görür, Naci 21, 69

Green, Art 68

Guerin, Camille i I 's Gutenberg, Johannes

Gürer, Cevat Abbas 89

Gürer, Hüseyin 89

Gürer, Melike 89 Gürpınar, Hüseyin Rahm: 49

Gürüz, Kemal 22, 28, ■

Güvenç, Bozkurt 177

Haçepsut (Mısır Kraliçesi) 38

al-Haitham 84 Du Halde, J. B. 52-3 Hamann, Paul 56

al-Harizmî 75 Hauptmann, Elisabeth 56

Hayrüddin Hızır Bey 65

Hegel, G. W. F. 55, 56, 57, 61

Heilmann, Gerhard 187 Heisenberg, VVerner 45,107 Helmholtz, Hermann von 84

Henning, Richard 38 Herakleitos 61-3, 86, 133,188 d'Herbelot, 159 (Saint-)Hilaıre 119 Hitler, Adolf 61,177,181 1 loffmann, Johann Leonhard 111 Hooke, Robert 84 Horatius 62 Horblit, H. D. 84

Page 214: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Dizin 2 1 1

rtuascar 174 Hubble, Edvvin 128 1 lugo, Victor 123Humboldt, Alexander von 64. 107.

174I lutton, James 8 4 ,1 8 2 t luygens, Christian 117 Hurlimann, T. 55 ! I»iı ayin Tevfik Paşa 28 Hsü, Kenneth J. 102

Irzık, Gürol 22

İbn Havkal 75 İbn Rüşd 136-7 İnan, Jale 154 İnan, Mustafa 28, 71 İnönü, İsmet 177, 180 İpar, Hayri 183 Ipar, Tevhide 183 al-Iştahri 75

Jervas, Charles 46

Kafadar, Cemal 56 Karaesmen, Erhan 15 Karaosmanoğlu, Yakup Kadri 149,

1/6

Kaşgarlı Malımud 75, 77 Kâtip Çelebi 19, 158 Kaya, Şükrü 177 Kaynardağ, Arslan 17-8 Kemal Efendi 82Ketin, İhsan 21, 28, 185, 187, 192-4 al-Khwarizmi Bkz. al-Harizmî (General) Kleber 111 Koch, Robert 84Kolomb, Kristof 39, 40, 109, 137.

173-5 Konfüçyüs 53 Korfm ann, Manfred 154 Korsch, Kari 55 Koni, Yunus Kâzım 192 Köprülü, M Fuad 16, 24

KtıKtn, Y. Doğ.ın 22, 66 Kurat, A *des Nim et 104

Lagrange, Joseph 118I j i vı ■ ib i i ' t . Anioin«- Lııır< ııl 84, 117-9 Leibniz, VVilhelm l*»8 Lenin 181l.etronne, Jean Antoine 118 L«*wis, G. L. 19 Lilienthal, Otto 173 Lınneaus, Cari von 84 XJ V. Louis 117 Lugeon, M aurice 107 Luther, Martin 138 Lyell, Charles 57, 84, 151, 182

Maksidi 75 M allebranche 118 Mantell, Gideon 112 Mao, Zedung 177, 181 fNavarreh) M arguerite 115 M arx, Kari 61 Masson, Henri 164 Maxwell, James Clerk 84, 180 M ehmet Ali Fethi Efendi 81 Mehmet Fuat Efendi 82 (Serasker) Mehmet Paşa 82 Mendel, Gregor 84 Mendeleyev, Dmitri 181 Mercator, Gerhard 160 Mimar Sinan 19 Monge, Gaspard 119 Mongolfier (Biraderler) 118 Montaigne 118 Murat Reis 65 Mueller, Priscilla E. 93 Mussolini 181 Mutlu, Cevdet 154 Müller, Klaus-Detlef 56

Nâzım Hikmet 135 Nedim 19 N e f î 25 Neron, 59-60

Page 215: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

212 Zümrütnâme

Neumayr, Melchior 186 Nevvton, Isaac 41, 45-6, 84, 180 Nixon, Richard 41 Nobel, Alfred 173

Oberth, Hermann Julius 41Ogilvie-Gordon, Maria M. 146

Okay, Aral 21Onat, Emin 28Ortelius, Abraham 51,160Osman (Bey) 33Owen, Richard 146

Ömer Hayyam 84 Özdaş, M. Nimet 22

Pak, Namık Kemal 22, 91 Pala, İskender 65 Pamir, Hâmit Nâfiz 182-4 Papin, Deniş 118 Pasteur, Louis 180 Pavlov, İvan 84,181

Peisistratos 135 Penck, VValther 184 Le Pichon, Xavier 114,117-9 Pirî Reis 12 Pizzaro 173 Planck, Max 84 Platon 132-3 (Yaşlı) Plinius 58-60 Poincare, Henri 57 Polat, Ali 186-8 Polo, Marco 41

Ranke, Leopold von 46,129 Reaumur 118

Ricci, Matteo 51-2

Roberval, Giles 117 Russell, Bertrand 132

Rüştü Efendi 82

Safa, Peyami 49

Sâi Çelebi 19Sakmç, Mehmet 22,183

Sa ltuğ lu , Se ııâ ı 189(V ıd in Valisi) Samı Paşa 82Sa n z ıo , Kafaellu 136-7de Saussure , Hora ı-Ben .-dict 165-6Sazcı, D e v rim 134Schrödinger, E rw ın 61, ı81Selçuk, Tu rh a n 71Seneca 62Se y d î A li R e is 65Se zg in , Fu a t 76Shearm an 61S ilie r , İz z e tt in 93-4Sok ra tes 131-3S o tio n 62S ta lin , 56 ,181S te ffin s , M argarete ->t>Steno , N ic o la us; (N ıe ls Stensen)

181 S tra b o n 84 S u b h i 82Su e ss, E d u a rd 98-100, \ rl ,

Ş e m se ttin Sâm i 19 (Şengör), A s ım 154-6 Şengör, G ü le r 115 (Şengör), Oya 23 ,15 4 Şey h M ehm ed E fe n d i 160 Ş u h u b i, E rd o ğ a n S. 22

Ta le s 133Ta p p o n n ie r, Pa u l 118 Ta şk e n t, K â z ım 23-4 Te n g ü z , H ü s n ü 65 To sc a n e lli 41 T rü m p y , R u d o lf 164

O na yd ın , R u şe n E ş re f 32 Ü n lü so y , S in a n 154

da Vaca, A lv a r N u n e z Cabeza 173 Verb iest, Fe rd in a n d 52 Vicq d 'A z y r , Fe lix 118 Virchovv, R u d o lf 84 de V rie s, H u g o 84, 152-3

Page 216: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Dizin 213

^atherıne Lorilland 132 ’ svvorth, Wüliam 93 "nSht kaderler) 173

paşa 88,9°, 180 V ' Cenk 22 ' maz, Yücel 21,68-9

man<:' Mükrımin Halil 158,160

Yusuf Has Hacip 76

Yusuf Kâmil Paşa 82

Yücel, Hasan-Âli 13,16,19, 20, 22,

32, 48-9, 74, 81, 84, 86, 91, 93,

119,127, 131,180, 182, 184, 192,

195

Zittel, K. A. von 146

Page 217: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Y A P I K R E D İ

COGITODoğu Avrupa'da Ö z e lle jorme r: Apâlhyvd.Fizik Aristoteles Retorik Aristoteles Seçimden KoaSsyona

Fuad Aleskerov Haşan Ersel Yavuz Sabuncu Yok Felsefesi Gaston Bachelard Gostergebilimsel Serüven Roland Barthes Bilm, Din ve Eğitim Üzerine Düşünceler Hüseyin Batıiıan Bilim ve Şarlatanlık Hüseyin Batuhan Modemizmin Serüveni Enis Batur Güçsüzlük isteği - Uluslararası ve Stratejik Tutkuların

Sonu mu? Pascal Bonıface Tartışılan Modernlik: Descartes ve SpinozaTûlin Bumin Hegel-Bilinç Problemi, KMe-Efendt Diyalektiği,

Praksis Felsefesi Tülin Bumin İnsan Üstüne Bir Deneme Ernst Casslrer Bir Özyaşamöyküsü R.G. Coiiingwood Gazzali ve Şüphecilik İbrahim Agâh Çubukçu Moda, Kültür ve Kimlik Fred Davis Osmanlı Beyliğinin Kuruluyu Sencer Divitcioğlu Euro İçin Küçük SOzlük

Daniel Cohn-Bendit Olivier Duhamei Türkiye'de İşsizlik ve İstihdam

Seyfettin Gürsel - Veysel Ulusoy Felsefe Nedir? G. Deleuze - F. Guattari Ansiklopedi Dıderot-D Aiembert Kurban - Kurbanın Kökenleri ve Anadolu’da Kanlı

Kurban FUtüelteıi Gürbüz Erginer Doğu Avrupa Devrimhrı F. Feher-A.Heller Ders Özelleri Michel Foucault Değişen Dünya Değişen Dil M acıt Gökberk Kant ile Hetder in Tarih Anlayıştan Madt Gökberk Kükürün ABC'sİ Bozkurl Güvenç Hunlar ve Tannnın Kılıcı Atilla Nemeth Gyula UBotajr Olarak Telo* w Bfcn Jurgen Habermas Profesör Heidegger, 1933"te Neler Oldu?

Martin Heidegger ile Söyleşi Felsefe Yazıları Selahattin Hilav Edebiyat Yazılan Selahattin Hilav Kesin Bir Bilim Olarak Felsefe Edmund Husserl Mutlak Albert Jacquard Abbe Pierre Marksizm ve Blçtm Fredre Jameson Dosloyevski den S ırt» a Varoluşçuluk Wafter Kaulmann Pera Peras Poros Haz.: Ferda Keskin - Onay Sözer Yaban Düşünce Claude Levi-Strauss Hüzünlü Dönenceler Claude Levi-Strauss Ûntter Devle! - Bölgeselleşmeyen Küreselleşmeye

Atilla Nalbant Akdeniz'in Kitabı Predrag Matv vıc

http://www.shop

Y A Y I N L A R I

Belirsizin Bilimleri Abraham Moles Türkiye'de Popüler Kültür Ahmet Oktay "Yıkanmak İstemeyen Çocuklar" Otalım Unsal Oskay Avcılık Üstüne Jose Orlega y Gasset Sevgi Üstüne Jose Ortega y Gasset Üniversilenin Misyonu Josö Orlega y Gasset Yeni Toplum Görüşü Robert Owen Osmanlı İmparatorluğunun Tarihsel Coğrafyası

DonaJd Edgar Pitcher Piyasa Güçleri ve Küresel Kalkınma

Haz.: R. Prendergast - F. Stewar1 XX Yüzyılda Dilbilim ve Göstergebilim Kuramları -1. Tarihçe ve Eleştirel Düşünceler

Mehmet Rifat XX. Yüzyılda Dilbilim ve Göstergebilim

Kuramlan - 2. Temel Metinler Mehmet Rifat Din İle Bilim Bertrand Russell İnsanlığın Yannı Bertrand Russell Sartre Sartre'ı Anlatıyor Jean-Paul Sartre ile Söyleşi Beşinci Disiplin Peter M. Sage Doğayla Sözleşme Michel Serres Her Şey Türk İşi Margret Spohn Türk Aydınının Din Anlayışı Necdet Subaşı Zümrutnâme A. M. Celâl Şengör Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri Bülent Tanör ÇokkuNurculük Charles Taylor Yazın Kuramı Derleyen: Tzvetan Todorov Demokrasi Nedir? Alain Touraine Modernliğin Eleştirisi Alain Touraine Denemeli Denemesiz Nermi Uygur İnsan Açısından Edebiyat Nermi Uygur Yaşama Felsefesi Nermi Uygur Salkımlar Nermi Uygur Dilin Gücü Nermi Uygur Güneşle Nermi UygurE d m u n d Husseri de Başkasınn Beni Sonını Nermi UyguBunalımdan Yaşama Kültürü Nermi UygurFelsefenin Çağnsı Nermi UygurKuram-Eylem Bağlamı Nermi UygurKültür Kuramı Nermi UygurTadı Damağımda Nermi UygurBaşka-Sevgisl Nermi UygurAşk Ahlakı Hilmi Zıya ÜlkenKan Davası Artun UnsalAnlatı Yeriemleri Tahsin YücelAhlaki ve Siyasi Hoşgörü Melih YürüşenSonsuz Yanılgılar Karşısında John WaterburyTractatus Ludwig VVıttgensteinGorbaçov Türkiye'de -İstanbul ve Ankara Konferansları

.superonline.com/yky

K R E D İ Y A Y I N L A R I

Page 218: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

L

Page 219: A. M. CELÂL ŞENGÖR zümrüt name A · 2019-02-14 · ZÜMRÜTN ÂME Ali Mehmet Celâl Şengör, 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğ du. 1973'te Robert Academy'yi bitirdi. 1978'de

Züm rütnâm e, d ü n yan ın ö n d e ge len yerbilimcilerinden biri olarak

an ı la n Celâ l Ş e n g ö r ’ ün, 1 9 9 7 - 1 9 9 8 yıllarında kaleme aldığı dene­

mele r in i bir a r a y a getiriyor.

Üretken bir bilim a d am ı olan ve çeşitl i ülkelerde yayımlanmış bilim­

s e l m aka le le r in in yanı sıra, popü ler bilimsel makale ve dene­

m e le r i n d e de bilim ad am ı tavr ından as la ödün vermeyen Şengör,

Zü m rü tn âm e’de b il imin ve bi l imse l düşüncenin özgürleştirici,

aydın lat ıc ı , yol gö ste r ic i o lduğunu bu nedenle de vazgeçilemezliği­

ni s a v u n a n bir bilim d üşünürü olarak çıkıyor karşımıza.

Züm rütnâm e, bilim tar ihinden bilim felsefes ine, gündelik hayatın

y o r u m u n d a n gez i notlar ına; Atatürk ’ten Ihsan Ketin’e, Herak-

le i t o s ’ tan Char les Darvvin’e, Kâtip Çelebi ’den Hasan-Âli Yücel ve

Ekrem A k u rga l ’ a uzanan, d ü şün ce coğrafyasında renkli bir yolculuk.

JO U .T Ü R K İY i: Ç ö l . O l.M A S IN I

( 0 2 1 2 ) 2 8 1 I O 2 7

IS B N 975-08-0156-3