A İİ İ - ktu.edu.tr · Bir ekosistem, evrendeki genel hayat ortamının bir parçası olup,...
Transcript of A İİ İ - ktu.edu.tr · Bir ekosistem, evrendeki genel hayat ortamının bir parçası olup,...
ORMAN EKOLOJİSİ
Orman ekolojisi, orman ile ormanın yaşama ve gelişmesini
sağlayan tüm faktörlerin oluşturduğu sistemi inceleyen ve bu
sistemdeki karşılıklı etki ve ilişkileri araştıran bir bilim dalıdır.
ORMAN EKOLOJİSİNİN UĞRAŞI ALANI VEYA GÖREVLERİ 1. Orman ekosistemlerini oluşturan klimatik, edafik, fizyografik ve biyotik faktörlerin incelenmesi
ve tanıtımı,
2. Orman ekosistemini oluşturan faktörler arasındaki karşılıklı etki ve ilişkilerin nitel ve nicel olarak
ortaya çıkarılması,
3. Orman ekosistemlerinin sınıflandırılması,
4. Orman ekosistemlerinin verimlilik esaslarının saptanması,
5. Ormanların iyi ve kötü artımına sebep olan çevre faktörlerinin ortaya çıkarılması önlemlerin
alınması
6. Orman toplumlarının yapı, bileşim ve dünya yüzündeki yayılış nedenlerinin incelenmesi.
EKOSİSTEM VE ORMAN EKOSİSTEMİ Doğada yaşayan varlıklar ile
cansız çevre arasındaki ilişkiler
o kadar karışıktır ki bir ekoloji
bilgini bu karışıklığın derecesini
şu şekilde ifade etmektedir: Bu
ilişkiler ağı yalnız
düşündüğümüzden değil,
düşünebileceğimizden de daha
çapraşıktır. Doğadaki canlı ve
cansız varlıkların aralarındaki
karşılıklı bağlar ile
oluşturdukları sisteme
“EKOLOJİK SİSTEM” veya
“EKOSİSTEM” denmektedir.
Okyanus bir ekosistem olarak
kabul edilebileceği gibi bir
akvaryum, bir çalılık veya bir
orman da birer ekosistemdir.
EKOSİSTEMLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ VE YAPILARI
1. Ekosistemlerin dinamiğini doğum, gelişim, ölüm ve ayrışma olayları ile
madde dolaşımı ve enerji akımı simgeler. Yani ekosistemler değişebilen bir
yapı ve organizasyona sahiptirler.
2. Ekosistemlerin sınırları doğada sabit değildir, onun için açık sistemlerdir.
3. Ekosistemler;
1. Cansız varlıklar:
2. Üreticiler:
3. Tüketiciler:
4. Ayrıştırıcılar:
4. Bir ekosistem, evrendeki genel hayat ortamının bir parçası olup, diğer
ekosistemler ile sınırlanmıştır ve onlar ile zincirleme bağlantıları vardır.
5. Ekosistemler zamanla değişir. Bu değişim iki şekilde olur:
Süksesyonla ve antropojen ekosistemler
6. Ekosistemler karakteristikleri bakımından çok çeşitlidir. 1 cm2’lik bir alanda
0.084 gr ağırlığında mercan ve alg ekosisteminden okyanus ekosistemlerine
kadar çok çeşitli ekosistemler vardır.
ORMAN EKOSİSTEMİNİ OLUŞTURAN FAKTÖRLER
Orman ekosistemlerini, orman ağaçları ile birlikte
fizyografik, klimatik, edafik ve biyotik faktörler oluşturmaktadır.
1. FİZYOGRAFİK FAKTÖRLER
Mevki, bir ekosistemin dünya üzerindeki ve belirli bir bölgedeki yerini ve jeomorfolojik
özelliklerini belirtmeye yarayan bir deyimdir. Böylece bir yerin konumu tanıtılmakla o yerin
genel iklim karakteri ile bitki örtüsü hakkında da genel bir bilgi verilmişi olur. Mevki, “Genel
mevki” ve “Özel mevki” olmak üzere ikiye ayrılır.
• Genel Mevki Tanıtımı
Bir ekosistemin genel mevkisi tanıtılırken şu özellikler belirtilmesi gerekir.
1. Ekosistemin bulunduğu yöreye göre verilmiş olan ismi belirtilir. (Trabzon-Sisdağı
ormanları, Gümüşhane-Örümcek ormanları, Kastamonu-Küre dağı Göknar ormanı
v.b).
2. Enlem ve boylam dereceleri arasında bulunduğu belirtilir. Giresun-Akılbaba serisi
4879'41''-4921'77'' doğu boylamları ile 4919'02''-5051'41'' kuzey enlemleri
arasında bulunmaktadır vb.)
3. Denizden olan yatay uzaklık (Denizden uzaklığı 20 km’ye olan kadar olan arazilere
“Kıyı arazisi” denir.
4. Jeomorfolojik arazi oluşum şekillerinden hangisine ait olduğu saptanır; şöyle ki:
Ovalar veya alçak yaylalar: Deniz düzeyinden yükseklikleri 300 m’ye kadar olan düz
araziler bu şekilde isimlendirilir.
Yüksek ovalar ve yüksek yaylalar: Deniz düzeyinden yükseklikleri 300 m’yi aşan geniş
düzlük arazilere bu isim verilir.
Tepelik arazi: Deniz düzeyinden yükseklikleri 500 m’ye kadar olan ve girintili çıkıntılı bir
morfolojiye sahip bulunan arazi şekilleridir.
Orta dağlık arazi: Deniz düzeyinden yükseklikleri 500–1600 m olan girintili çıkıntılı bir
morfolojiye sahip bulunan arazi şekilleridir.
Yüksek dağlık arazi: En yüksek tepesi 1600 m’den daha yüksek olan arazi şekilleridir.
Özel Mevki (Lokal Mevki) Tanıtımı
Özel mevki bir ekosistemin üzerinde bulunduğu yerin arazi yüzü şekli ve
karakteristiklerini belirtmeye yarayan bir deyimdir. Özel mevki tanıtımı
için o yere ait şu bilgilerin verilmesi gereklidir.
Yöresel isim (Antalya-Çığlıkara ormanı, Kahramanmaraş-Fıstık çamı
ormanı vb.)
Denizden yükseklik (255 m, 1110 m)
Bakı (Kuzey, Güney-Doğu, Batı, Kuzey-Doğu vb.)
Arazi eğim derecesi ( %30, %45, 10, 45 vb.)
Reliyef (Arazi yüzü şekli) (Sırt, etek, plato, vadi vb.)
Komşu çevre (Çevresinde göl, baraj, faklı türden oluşan bir orman vb.
olup olmağı)
Denizden Yükseklik
Denizden yükseklik ya eşyükselti eğrileri olan haritalardan belirlenir ya
da altimetre (yükselti ölçer) denilen alet ile saptanır.
Yağışlar ve sıcaklık, denizden yüksekliğe göre önemli derecede
değiştiğinden bu faktörün tanıtımı ekoloji bakımdan büyük bir önem taşır.
Bakı
Bir arazi parçasının 8 kısımlık rüzgar gülü yönünden hangisine baktığını
ifade eden bir deyimdir. Bakı yine eşyükselti eğrileri olan bir haritadan
belirlenebileceği gibi arazide pusula yardımı ile de saptanabilir.
Arazi Eğimi
Bir arazinin eğimi sayısal değer olarak eşyükselti eğrileri bulunan
haritalardan belirlenebileceği gibi arazide klizimetre (cep meyil ölçer) denen
basit aletler ile ölçülebilir.
Arazi eğimi erozyon, toprak derinliği, toprağın tekstürü, yüzeysel akış,
sıcaklık iklimi gibi bazı faktörler üzerinde etki yaptığından tanıtılması
gerekmektedir. Hatta bu önemli etkileri nedeni ile araziden yaralanma
sınıflarının ayrımı için gerekli ölçütlerden birini oluşturmaktadır.
Arazi Yüzü Şekli
Bir arazinin sırt, tepe, ova, çukur, yamaç vb.
deyimler ile tanıtılmasıdır. Arazi yüzü şekli bir
yerin iklim özellikleri ile toprakların su ve
besin maddesi ekonomisi üzerinde önemli
derecede etkili olduğundan tanıtımı
yapılmaktadır. Tanıtım, arazi parçasının
bulunduğu yere ve yüzünün şekline göre ova,
plato, vadi, yamaç, teras, sırt, tepe üstü, etek,
çukur vb. deyimler ile tanıtılır. Büyük alanlar
kaplayan yamaçların daha ayrıntılı olarak
tanıtılması ekolojik açıdan büyük önem taşır.
Komşu Çevrenin Tanıtılması
Ekosistemin kurutucu rüzgarlara veya yağış getiren hava akımlarına
karşı olan durumu, etraftan soğuk havanın akma tehlikeleri, gölgelenme
durumu v.b. özellikler hakkında bir bilgi edinilmiş olur.
Bütün Bunlardan Çıkarılacak Sonuç,
Gerçekten kuzey yarım küresinde kuzeye bakan yamaçlar daha serin,
dolayısı ile buharlaşma daha az ve bunun sonucunda da güney bakılara
kıyasla daha nemlidirler. Bu nedenle kuzey yamaçlarda don tehlikesi daha
az ve vejetasyon devresinin başlangıç zamanı daha geçtir. Ülkemizde
Karadeniz’de kuzeye bakan, Akdeniz’de de güneye bakan yamaçlar daha
çok yağış alır.
Eğim derecesi arttıkça yüzeysel akış artar, erozyon tehlikesi çoğalır,
toprak özellikleri kötüleşir. Eğim derecesi arttıkça kuzey yamaçlarda daha
serin ve nemli, güney yamaçlar da daha kurak ve sıcak bir karakter
kazanır.
Denizden yükseldikçe belirli bir yüksekliğe kadar yağışlar artar,
sıcaklık azalır, bunun sonucunda da yağış etkenliği artar. Bütün bunlar
lokal mevki tanıtımının ne kadar önemli olduğu göstermektedir.
Mevki Faktörleri İle Diğer Faktörler Arasındaki Karşılıklı Etki ve İlişkiler
Mevki faktörleri bir ekosistemin iklimi, toprak özellikleri, dolayısıyla bitki örtüsü
üzerinde etkili olmaktadır. Bu faktörlerin saptanması ve tanıtımı kolay
olduğundan, bunlar sayesinde büyük güçlüğe uğramadan çeşitli ekosistemleri
birbirleri ile karşılaştırabilme olanağı doğar.
Genel Mevkiye Ait Karşılıklı Etki ve İlişkiler
Genel mevkiinin, enlem ve boylam dereceleri, denizden uzaklık, jeomorfolojik
özellikler ile tanıtıldığı evvelce açıklanmıştı. Bunların özellikle iklim ve bitki
örtüsü üzerindeki etkileri şöyledir:
Enlem Derecelerinin Diğer Faktörler Üzerindeki Etkisi
Enlem dereceleri bir yerin özellikle sıcaklık iklimi üzerinde önemli etkilere
sahiptir. Enlem derecesi ekvatordan kuzey ve güneye doğru büyüdükçe
sıcaklık düşmektedir; hatta yağış miktarı ve rejimi de düşmektedir. Buna bağlı
olarak da dünya üzerindeki bitki toplumları enlem derecelerine göre ayrı
özellikler kazanmaktadır. Bu nedenle enlem derecelerine bağlı olarak dünya
üzerinde “Büyük hayat zonları” denilen birbirinden farklı hayvan ve bitki
toplumları meydana gelmektedir. Bu zonların enlem derecelerine göre sınırları
ile klimatik özellikleri ve bitki örtüsü karakteristikleri kısaca şöyledir;
Tropikal Kuşak
Kuzey ve güney yarım küresinde olmak üzere ekvator (0° enlem) ile dönenceler (23° enlem) arasında yayılmaktadır. Topografik duruma göre bazı yerlerde 28° enlem derecesine kadar uzanmaktadır. Bu kuşak sıcak ve yağışlı bir iklime sahip olup sıcaklık hiç bir ay 20 °C’nin altına düşmez; bol yağış alır. Bitki örtüsü olarak tropik yağmur ormanları bu kuşağı simgeler.
Sıcak-Ilıman Subtropikal Kuşak
23/28°-30/40° enlem dereceleri arasında uzanır. Ortalama sıcaklıkları 20 °C’nin üzerinde olan aylar sayısı 4-11 dir. Yüksek dağlarda yağış bol olup, bazı bölgelere ise ekstrem derecede az yağış düşer. Onu için bu kuşağın bitki örtüsünü subtropikal ve dağlık bölge yağmur ormanları ile çöller ve yarı çöllere ait vejetasyon oluşturur.
Serin-Ilıman Kuşak
30/40°-50° enlem dereceleri arasında yayılır. Yılın 4-12 ayının ortalama sıcaklığı 10-20 °C arasındadır. Sert yapraklı ormanlar ile kurak mıntıka ormanları ve stepler bu kuşağın bitki örtüsünü oluşturur.
Soğuk-Ilıman Boreal Kuşak
Bu kuşak 50°-66.5° enlem dereceleri arasında yer alır. En soğuk ay ocak ortalaması 8 °C ile 9 °C arasındadır. 1-4 ayın sıcaklık ortalaması 10-20 °C, 8-11 aynı sıcaklık ortalaması 10 °C’den azdır. Daimi yeşil iğne yapraklılar ile yazın yeşil geniş yapraklı ormanlar kuşağıdır.
Subpolar ve Polar Kuşak
Bu kuşak 66.5°-90° enlem dereceleri arasındadır. En sıcak ay ortalaması bile 10 °C’in altında olup kar-buz iklimi egemendir. Ağaçsız kutup kuşağıdır.
BİYOTOP (BİOME):
Ekolojik anlamda yeryüzünde geniş alanlara yayılmış bitki ve hayvan
topluluklarının doğal olarak sınıflandırılmasıdır. Bunlara dünyadaki büyük
yaşam koşulları denmektedir. Önceleri 9 tane olan bu kuşaklar
günümüzde 11’ e çıkarılmıştır. Bunlar;
-Tundralar
-Boreal ve Taigalar (Kuzey bölgesinin iğne yapraklı
ormanları)
-Ilıman bölgenin yaprağını döken ormanları ve yağmur
ormanları
-Ilıman bölge çayırları (Bozkır vb)
-Fundalık ya da Makilikler
-Çöller
-Dağlık Bölgeler
-Tropikal çalılıklar ve Savanlar
-Tropikal Yağmur Ormanları
-Tropikal yaprağını döken ormanlar
-Tropikal cüce (çalı) ormanlar
Tundra:
Çok soğuk iklim
Düşük biyolojik
çeşitlilik
Kısa büyüme
dönemi
Drenaj problemi
Basit bitki örtüsü
Arktik tundra
Alpin tundra
Savanlar:
Tropik yağmur ormanları ile kuru çöller arasındaki geçiş bölgesinde yer alan geniş çayırlara savan denir. Bu bölge dünyanın en ilginç yabanıl hayvan türlerinden bazılarının yaşaması için uygun bir ortam sağlar. Avrupa ve Asya'nın görece kurak stepleri ile Kuzey Amerika'nın geniş çayırları da otlak olarak kullanılan alanlardandır. Coğrafi bölgelerin kesin sınırları olmadığından bunlar geçiş bölgeleriyle çevrilidir. Bu durum bitki örtüsü kuşakları için de geçerlidir. Büyük ormanların yetişmesi için yeterli olmamakla birlikte belirli ölçüde yağış alan bölgelerde geniş çayırlar uzanır. Bu çayırlara tropik bölgelerin daha az yağış alan kesimlerinde savan, kıtaların iç kesimlerinde ise step denir.
Savan Step
Çöller: Yeryüzünün yedide birini kaplayan çöller yaşamın olanaksız olduğu bölgelerden sayılır. Bununla birlikte yeryüzünün en etkileyici doğa parçaları arasında bazı çöller de vardır. Buralarda yaşayan hayvan ve bitkiler bölgeye uyum sağlayarak varlıklarını sürdürmeyi başarmışlardır. Bölgede yaşayan insanlar ise vahalar oluşturarak ve hayvancılık yaparak geçimlerini sağlamaktadırlar.
Taigalar (Kuzey bölgesinin iğne yapraklı ormanları)
Özellikle Kanada, Kuzey Avrupa ve Sibirya’da bulunan kuzey konifer ormanları biomudur. Ladin, göknar, melez ve çamlardan meydana gelmiş iğne yapraklı ormanlara, Sibirya’da, “tayga” denir. Sert Karasal iklimin nemli bölgelerinde (60o enlemlerde) görülür. Sıcaklığın düşük olmasından dolayı iğne yapraklı ağaçlardan oluşur. Bu ormanların görüldüğü yerlerdeki yıllık yağış miktarı 500 mm. civarındadır. Tayga bitki topluluğunun yaygın olduğu sahalarda fizyolojik kuraklık kendini gösterir. Bu sahalarda kâfi derecede yağış olmasına rağmen, senenin büyük kısmında toprak donmuş halde bulunduğundan, bitkiler topraktaki sudan tam olarak faydalanamazlar.
Ilıman bölge ormanları
Kışın yapraklarını döken ormanlar, Orta Kuşağın kış mevsimi soğuk geçen yerlerinin hâkim bitki formasyonudur. En iyi geliştikleri yerler ise, bu kuşağın her mevsimi yağışlı serin bölgeleridir. Mesela Trakya ‘da Istrancalar’ın kuzey yamaçlarındaki kışın yapraklarını döken ormanların esas ağacı kayındır. Kayın, bu ormanlarda hâkim durumdadır. Meşe ve gürgen gibi diğer ağaç türleri, kayın ormanları içinde azınlıkta ve dağınık olarak bulunurlar. Böylelikle bu sahalarda, daima yeşil iğne yapraklı ağaçlarla kışın yapraklarını döken yayvan yapraklı ağaçların bir arada bulundukları değişik bir bitki formasyonu görülür ki, bu tür ormanlara “karışık ormanlar” denir.
Tropikal Yağmur Ormanları Bu ormanlar, daima yeşil tropikal yağmur ormanları ile Orta Kuşağın aynı cins ormanları arasında bir geçiş formasyonu oluştururlar. Fakat sıklık derecesi ve boy bakımından Orta Kuşak ormanlarından ziyade, tropikal yağmur ormanlarına benzerlik gösterirler. Liyanlar ve epifitler yine çoktur. Bu ormanları teşkil eden ağaçların boyları çoğunlukla 25–30 m. arasındadır. Subtropikal yağmur ormanları sahasında, araya kuraklığın ve don olaylarının sebep olduğu, kısa bir dinlenme devresi girer. Bunun sonucu olarak, yetişme devresi bütün sene devam etmez. Yetişme devresinin az da olsa kısalması, bu bölgelerde ağaç katında tür zenginliğinin azalmasına sebep olur. Subtropikal yağmur ormanlarının, tropikal yağmur ormanlarından diğer bir farkı, bu ormanların elemanları arasına iğne yapraklı ağaçların girmesidir. Daima yeşil subtropikal yağmur ormanları, nemli fakat araya kısa bir kurak devrenin girdiği iklim kuşağının ormanlarıdır. Küre üzerinde yaygın oldukları yerler, tropikal yağmur ormanlarının yakın çevresidir.
Daima yeşil sert yapraklı ormanlar
Daima yeşil sert yapraklı ormanlar, subtropikal bölgelerin kışı yağışlı, yazı kurak geçen yerlerinin bitki formasyonudur.
Boyları 15–20 m. yi bulan ağaçlardan meydana gelmiş bu ormanlar, bundan evvel sayılan orman tiplerinden farklı olarak
devamlı bir kuşak halinde olmaktan çok, arada boşlukları bulunan parçalı bir bitki formasyonudur. Bu ormanlarda
ağaççıklar ve fundalıklar geniş yer kaplar. Ağaçların yapraklarının sertliği, yetiştikleri bölgelerde hüküm süren iklimin bir
sonucudur. Yazların kurak geçmesi, buralarda yetişen ağaçların buharlaşmayı azaltmak için yapraklarının sertleşmesine,
bazılarının balmumum yahut reçineli maddelerle örtülmesine yahut alt yüzlerinin tüylenmesine, yaprak kenarlarının
dikenleşmesine sebep olmuştur. Kışların sert geçmemesi, dolayısıyla don olaylarının olmayışı, ağaçların yaşama
faaliyetlerini engellemez. Diğer bir ifadeyle araya dinlenme devresi girmediğinden, yetişme devresi bütün seneyi kaplar.
Ancak yazların çok kurak geçtiği ve kışların serinleştiği bazı kesimlerde, belli belirsiz kısa bir dinlenme devresi kendini
gösterir. Bu ormanlarda, sarmaşıkları artık, otsu cinsler teşkil ederler. Orman altı sık, fakat yarı kurakçıl karakterdedir.
Daima yeşil sert yapraklı ormanlar, bu bitki formasyonunun istediği iklim şartlarının (subtropikal yahut Akdeniz iklimi)
hâkim olduğu yerlerde görülürler. Bunun içindir ki, küre üzerinde bugün en fazla, Akdeniz İkliminin var olduğu sahalarda
yaygındırlar. Akdeniz memleketleri ve Kuzey Amerika’da California bu tür bitki formasyonlarının iyi geliştiği yerlerdir.
Denizden Uzaklığın Diğer Faktörler Üzerindeki Etkisi
Genel mevki faktörlerinden biri olan denizden uzaklık da bir yerin iklimi üzerinde etkili
olur. Denizden uzaklığı 20 km’ye kadar olan arazi parçaları genellikle deniz iklimi
özelliklerine sahiptir. Daha uzak olan yerlerde karasal iklim koşulları baskındır.
Denizden olan yatay uzaklık iklimi, bitki örtüsünü ve toprak özelliklerini etkiler. Çünkü
deniz kenarlarından iç kesimlere doğru gidildikçe gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkı
artar, nispi rutubet (bağıl nem) artar, ekstrem sıcaklık artar (yazın çok sıcak, kışın soğuk).
Toprak özellikleri değişir. Sığ ve taşlı topraklar oluşur. Çünkü ayrışma koşulları değişir,
topraklarda yıkanma olmaz bunun sonucunda da baz karakterli topraklar oluşur.
Jeomorfolojik Özelliklerin Diğer Faktörler Üzerindeki Etkisi
Bir ekosistemin arazi şekli de o ekosistemin iklim ve toprak özelliklerini, dolayısıyla
vejetasyon yapısını etkiler. Ova ve yaylara düz oldukları için genellikle derin topraklara
sahip olup, yağış sularının yüzeyden akışla kaybı azdır. Erozyon yok denecek kadar azdır.
Buna karşılık yüksek dağlık bölgeler, alçak yörelere kıyasla genellikle daha serin veya
soğuk olup daha çok yağış alır. Yüksek bölgeler erozyon olasılığından kayaların
ayrışmasına kadar farklı edafik ve hidrolojik koşullara sahiptir. Çok yüksek sivri tepeler
ile, çukur, kapalı havzalar bu sayılan özellikler bakımından o kadar ekstrem özelliklere
sahiptirler ki bitkilerin yetişmesine sınır çekebilirler.
Özel Mevki İle Diğer Faktörler Arasındaki Karşılıklı Etki ve İlişkiler
Denizden Yüksekliğin Diğer Faktörleri Üzerindeki Etkisi
Denizden yükseklik bir yerin iklim, toprak özellikleri ve vejetasyon yapısı üzerinde etkili olmaktadır.
Denizden yükseklik artıkça atmosfer tabakalarının kalınlığı azaldığından karasal radyasyon ile güneş radyasyonu artmaktadır. Bunun sonucunda da yüksek yerlerde birim alana düşen güneş enerjisi (ısı) artmakta, karasal radyasyon hızlı olduğu için karalar daha serin olmaktadır. Çeşitli bölgelere göre denizden her 100 m yükseliş için hava sıcaklığı, 0,4-0,6 °C arasında azalmaktadır. Bunun sonucunda da vejetasyon devresi kısalmaktadır. Nemli rüzgarların geldiği yöne bakan dağ yamaçlarının belirli yüksekliğe kadar olan kısımları ve bu yamaçtaki derin vadiler bazen dağın alt kısımlarına kıyasla daha çok yağış alır. Nemli rüzgarın geldiği yönün aksi tarafında olan dağ yamacı hiç yağış almayabilir, buraları ancak nemini bırakmış kuru rüzgarlar yalayıp geçer.
Denizden yüksekli arttıkça belirli bir yüksekliğe kadar (genellikle 2000-2500 m) yağışlar da
artar, bu artış, her 100 m yükseklik için yaklaşık olarak yılda 50 mm’dir.
Yüksek kısımlarda düşük sıcaklık ve fazla nem toprak özellikleri üzerinde de etkili olur.
Topraktan bazlar yıkanır, reaksiyon asit olur ve podsol tipi topraklar meydana gelebilir.
Toprakta biyolojik aktivite yavaşlar veya tamamen durabilir. Bunun sonucunda da ham humus
halinde kalın bir ölü örtü toprak üzerinde birikebilir. Böylece doğal gençleşeme güçleşir,
ağaçların beslenmesi iyi olmaz. Buralarda rüzgarında hızını artırdığı düşünülürse ağaç
boylarının dağ üzerine doğru niçin küçüldüğü ve şekillerinin bozulduğu kolayca anlaşılır.
Denizden olan yüksekliğin sıcaklık
ve yağış iklimini önemli derecede
etkilemesi, dağ yamaçlarında
ekolojik istekleri farklı olan bitki
kuşaklarının basamaklar halinde
birbirinin üzerinde yayılması
sonucunu doğurur. Bunlara “düşey
orman zonları” denir.
Yüksek dağ kısımlarındaki orman
sınırına yakın meşcereler seyrektir.
Rüzgar fizyolojik kuraklık meydana
getirmek suretiyle tepe kurumalarına
sebep olabilir. Hızlı gelişen türler
bunda özellikle daha çok zarar
görür. Onun için yüksek
bölgelerdeki ağaçlandırmalarda ve
gençleştirmelerde tıraşlama
kesiminden ve hızlı gelişen türlerden
kaçınmalıdır.
Bakının Diğer Faktörleri Üzerindeki Etkisi
Arazinin bakısı, o yerin özellikle sıcaklık ve yağış iklimini etkiler.
Ülkemizde de genel olarak gölgeli bakılar (kuzey, kuzeydoğu, kuzeybatı ve doğu) daha
serin, güneşli bakılar ise (güneydoğu, güney, güneybatı ve batı) daha sıcaktır. Nem getiren
rüzgarlara bakan yamaçlar (Karadeniz’de kuzeye bakan yamaçlar, Akdeniz’de güneye bakan
yamaçlar) hada çok yağış alır. Serin olduğu için evapotranspirasyon da daha az olacağından
gölgeli bakılarda toprak, aynı bölgedeki güneşli yamaçlara kıyasla daha nemlidir. Bir
taraftan gündüzleri fazla ısınma, diğer taraftan fazla su kaybı nedeni ile güneşli bakılarda
don tehlikesi gölgeli bakılara kıyasla daha fazladır. Gölgeli bakıların kar örtüsünün güneşli
bakılardan daha fazla olması da bu hususta rol oynar. Çünkü kar örtüsü aşırı sıcaklık kaybını
ve değişimini önler. Ağaçlandırmalarda, ağaç türü seçimi bakımından bu özellik daima göz
önünde tutularak bilhassa yüksek bölgelerde güneşli bakılar dona karşı duyarlı ağaç türleri
ile ağaçlandırılmamalıdır.
Gölgeli bakılarda karlar yavaş yavaş eridiğinden toprağa sızan su miktarı da fazla olur,
yüzeyden akış azalır. Gölgeli bakılarda vejetasyon devresi daha geç başladığı için bitkilerin
ilkbahar donlarından zarar görme olasılığı daha azdır.
Toprak nemi yeterli olan bölgelerde vejetasyon devresi güneşli bakılarda daha uzun sürer.
Arazi Eğim Derecesinin Diğer Faktörleri Üzerindeki Etkisi
Arazi eğim derecesi bir yerin iklim ve toprak özellikleri ile araziden yaralanma şekilleri üzerinde etkilidir.
Eğim derecesi arttıkça yağış sularının yüzeysel akışı artar. Buna paralel olarak erozyon şiddetli olur ve toprak derinliği azalır. Böylece çok eğimli yerlerde iskelet içeriği zengin, sığ ve kurak topraklar oluşur. Eğim derecesi az olan yerlerde ise bu söylenenlerin aksi koşullar vardır.
Eğim derecesi arttıkça soğuk hava aşağılara doğru kolayca akacağından fazla eğimli yamaçlarda don tehlikesi azdır.
Çok eğimli yamaçlar besin maddesi ve su ekonomisi bakımından elverişsiz olan kurak ve fakir yerlerdir. Çukurlar ve düzlükler ise, ince toprak, organik madde ve bazlar bakımından zengin, derin, su tutma kapasitesi iyi olan yerlerdir.
Eğim derecesi fazla olan yerlerde yapılacak ağaçlandırmalar özel bir teknik gerektirmektedir. Ülkemizde olduğu gibi genellikle yarı kurak ve kurak iklim tiplerine sahip dik yamaçlı yerlerde ağaçlandırma yapılırken yağış sularının yüzeysel akışla fazla oranda kaybına engel olmak, diğer bir anlatışla toprak içine sızacak su miktarını artırmak için yamaçta teraslar açılır. Yamaç arazilerden yaralanma olanaklarını artırmak için buralarda erozyonu engelleyecek teraslar açılır. Bu terasların aralıklarının kaç metre olacağını doğrudan doğruya eğim derecesi dikte ettirir.
Çok eğimli yerlerde ormana uygulanacak silvikültür işlemleri de özellik gösterir. Bu yerlerde “seçme ormanı işletmeciliği” veya “koruma ormanı rejimi” uygulanmaktadır. Aynı zamanda eğim, diğer faktörler ile birlikte araziden yaralanma sınıflarının ayrılmasında önemli bir ölçüt olarak kullanılmaktadır. Genel olarak eğim derecesi %0-20 olan alanlar tarıma elverişli araziler olarak ayrılmakta, eğim dereceleri %20 ve daha yüksek olan alanların da mera ve orman arazisi olarak kullanılması gerekmektedir.
Arazi Şeklinin Diğer Faktörleri Üzerindeki Etkisi
Aynı yamaç üzerinde bile çeşitli verimlilikte zonlar görülür. Özellikle sırt ve sırta yakın
yamaç kısımlarında topraklar iskelet bakımından zengin, sığ ve besin maddelerince fakir ve
kurak olurlar.
Çukur araziler ise yamaçlardan gelen ince toprak materyali, yamaç sızıntı suları veya
yüzeysel akış suları ile doldurulur. Buralarda soğuk hava bitki yetişmesini engelleyecek
kadar fazla miktarda toplanıp kalabilir.
Tepe, sırt, su ayrımı, don çukuru, kokurdan gibi ekolojik bakımdan elverişsiz arazi
şekillerinde ekonomik ağaçlandırmalardan vazgeçilmelidir.
Küçük boylu ağaçların bolca
bulunduğu alanlardır. Önemli
miktarda ışığın zayıf ve az bir
kapalılığa girmesi söz konusudur.
Genel itibariyle bu zonda iğne
yapraklılar bulunur.
Ağaç yoktur
İyi gelişmiş bir kapalılık ve içerilere
giren ışığın çok az olduğu, orta
boylu ağaçların bulunduğu yoğun
bir zondur. Genellikle iğne
yapraklılar bulunur
Farklı boyutlarda ve yaşlarda farklı
ağaç türlerinden oluşurlar. Orman
altı otların ve çalı türündeki
bitkilerin yetişmesi için gerekli ışığı
sağlayan kapalılığa sahip iğne
yapraklı ve bazı sert odunlu ağaç
türlerinden oluşur.
İğne yapraklı ve yapraklı ağaç
türlerinin bir arada bulunduğu,
Orman altı otların ve çalı türündeki
bitkilerin bolca bulunduğu ve
yetiştiği alanlardır.
Yosunlar
Kurak mıntıka
çalılıkları ve
yosunları
Nemcil mıntıkalarda
yaşayan çalılıkları, ot,
eğreltiotu ve yosunları
Nemcil mıntıkalarda
yaşayan çalılıkları, ot,
eğreltiotu ve yosunları
ALT
VEJETASYON
TİPLERİ
ÜST
VEJETASYON
TİPLERİ
TOPRAK SUYU
REJMİ
Orman ekosistemi olmayan
liken ve yosunluk
İKLİM FAKTÖRÜ
İklim, bir yerde uzun süre devam eden atmosferik olayların ortalamasıdır. İklim
ölçme değerleri o yöreye en yakın meteoroloji istasyonlarından alınır ve belirli bir
bölge için “makro iklimi” karakterize ederler.
Belirli bir canlılar toplumunun etrafını saran atmosfer iklimi ve üzerinde yaşadığı
toprağın iklimi ile o bölgenin makro iklimi arasında önemli farklar olabilir. Bir makro
iklim bölgesi içinde özellik gösteren ve belirli bir canlılar toplumunu önemli derecede
etkileyen iklime “lokal iklim” veya “mikro iklim” denmektedir. Mikro iklim kavramı,
özellikle nem koşulları ile sıkı sıkıya ilgilidir. Zira nem kısa aralıklar ile çok değişen
bir faktördür. Bunu en tipik örneği ağaçların kuzey taraflarının yosun ile kaplı olduğu
hallerde, çoğu zaman güney taraflarının yosunsuz oluşudur.
Meteoroloji istasyonları tarafından ölçülen verilere göre bir orman ekosisteminin
iklimi kabaca bazı terimler ile tanıtılmakla beraber, o ekosistemin üzerinde bulunduğu
arazi şekli ve toprağa ait özellikler ile bitki örtüsü de iyice incelenerek mikro iklim
karakteristikleri ortaya çıkarılmaya çalışılır.
İklim Elemanları ve Bunların Tanıtımı
İklim elemanlarında önemli olanları ve bu ders kapsamında üzerinde durulacak
olanlar; Işık, Sıcaklık, Hava nemi, Yağışlar ve Hava hareketleri’dir.
IŞIK
Işığın ana kaynağı güneştir. Bunun dışında ay ve yıldızlar da birer ışık kaynaklarıdırlar.
Güneşin ışın yaymasına “güneş radyasyonu” veya “güneş ışıması” denmektedir. Güneş
ışınları, canlılar için çok önemli olan sıcaklık ve aydınlık enerjisi ile birçok biyokimyasal
olayların kaynağıdır. Işık çok az sayıdaki bazı canlılar dışında bütün insan, bitki ve
hayvanlar için gerekli ve çok önemli olan bir faktördür. Işığın en önemli fonksiyonu, yer
yüzünde hayat için gerekli olan enerjinin kaynağını oluşturmasıdır.
Güneşten gelen bütün ışınlar elektromanyetik dalgalar halindedir. Bu ışınların dalga boyları
290-5000 milimikron arasında değişmektedir. Işınların dalga boylarına göre isimleri,
özellikleri, bitki hayatı bakımından oynadıkları rollerde değişir. Güneş ışınları dalga
boyarına göre 3 sınıfa ayrılır, bu sınıflara güneş ışınlarının spektrum bölümleri veya ışın
enerjisinin spektrum bölümleri denmektedir. Bunlar,
Ultraviole (mor ötesi) Işınlar: Dalga boyları 120–400 milimikron arasında olan ışınlardır.
Çok kısa dalga boylarına sahip olduklarından görülmezler. Atmosferdeki ozonun
perdeleme etkisi ile yeryüzüne gelmeleri engellendiğinden yeryüzündeki ışın enerjisinin
ancak %2’sini oluşturabilirler. Normal bitki gelişimi için bu ışınlara gereksinin yoktur,
fakat bazı kimyasal reaksiyonlar için aktif rol oynarlar.
Görünen Işınlar: Dalga boyları 400–760 milimikron arasında olan ve gözle görülebilen
ışınlardır. Onun için bunlara ışık enerjisi veya aydınlatma enerjisi de denmektedir. Total
güneş enerjisinin %40-60’ını oluştururlar. Bir prizmadan geçirilirse dalga boylarına göre 7
renge ayrıldıkları görülür. Oluşan renkler mor, lacivert, mavi, yeşil, sarı, turuncu ve
kırmızıdır.
Görünen ışınlar bitki hayatında, özellikle
fototropizm (ışığa yönelim), fotomorfoz (ışığa
göre şekillenme), fotosentez (asimilasyon)
olayları için çok önemli rol oynarlar.
Fotosentez için en çok kullanılan ışınlar mor-
mavi arası ile turuncu-kırmızı arasıdır. Yeşil
ışınlar fazla yansıma ve yayılma nedeni ile az
bulundukları için fotosentezde fazla etkili
görünmemektedir.
Kırmızıötesi (Infrared) Işınlar: Dalga boyları
760–3000 milimikron arasında olan ışınlardır.
Bu uzunluk, gözün görebilme duyarlılığının
dışına çıktığı için bunları gözle görmek olanağı
yoktur. Bu ışınlar sıcaklık etkisi dolayısı ile
biyolojik bakımdan çok önemlidir. Katı
cisimlere çarptığında sıcaklığa dönüşen bu
ısınlar sıcaklığın kaynağını oluştururlar.
Işın enerjisinin ölçü birimi iki tanedir.
Bunlardan biri enerji birimi olan gram-kalori
diğeri de aydınlatma birimi olan metre-mum
veya Lux’tür
İklim İle Ekosistemin Diğer Faktörleri Arasındaki Karşılıklı Etki ve İlişkiler
İklim ile ekosistemi oluşturan diğer öğelerden fizyografik, edafik ve biyotik faktörler
arasında karşılıklı olarak etki ve ilişkiler vardır. Bir arazi parçasının denizden yüksekliği,
bakısı ve arazi şekli o yerin iklimini etkilediği gibi, bir yerdeki iklim koşulları toprak
oluşumundan, canlıların yaşamasına kadar çeşitli çevre özellikleri üzerinde önemli derecede
etkili olur. Örneğin kurak iklimlerde tuzlu ve tozlu topraklar, nemli iklimlerde sarı, kızıl,
laterit, kahverengi ve kara topraklar çok nemli iklimlerde ham humus ve podsol toprakları
oluşmaktadır.
Ancak, iklim tipleri veya sınıflamalarının hiç biri toprak tipleri ile orman ve vejetasyon
tiplerinin dağılışını tam anlamıyla açıklayamamıştır. Bunun nedeni, bitkilerin dağılışında
iklim yanında daha birçok faktörlerin rol oynaması ve iklim özelliklerinin diğer faktörler
fizyografik ve edafik faktörler tarafından değiştirilebilmesidir. Ayrıca bir yerin sıcaklık iklimi
anataşı ve bakı ile değiştirilebilmektedir.
Işık İle Ekosistemin Diğer Faktörleri Arasındaki Karşılıklı Etki ve İlişkiler
Her ekosistemde olduğu gibi orman ekosisteminde de ışık ile diğer faktörler arasında önemli
karşılıklı etki ve ilişkiler. İlk önce ışık üzerinde etkili olan faktörler, daha sonra da ışığın diğer
faktörler üzerindeki etkileri açıklanacaktır.
Işık Şiddeti Üzerinde Etkili Olan
Faktörler
Güneş ışınlarının tamamı yer yüzüne
ulaşamaz. Çünkü atmosferdeki gazlar, katı
parçacıklar ve bulutlar tarafından güneş
ışınlarının bir kısmı absorbe edilir, bir
kısmı da yansıtılır. Bu engelleri aşıp da yer
yüzüne doğru ilerleyen ışınların bir kısmı
ise vejetasyon ve bizzat yeryüzündeki kara
ve sular tarafından aynı yolla kayba
uğratılır.
Genel olarak denebilir ki güneş ışınlarının
yer yüzündeki radyasyon şiddeti, güneşin
ufuktan olan yüksekliği ile artar; onun
içinde enlem derecesinin yükselmesi,
atmosferin yoğunluk ve kalınlığı ve
bulutlarla azalır; günün çeşitli saatlerine ve
reliyefe göre de değişir.
Atmosfer Tabakalarının Işık Şiddeti Üzerine Etkisi
Atmosfer içindeki gazlar, özellikle azot ve oksijen, gelen kısa dalgalı ışınların az bir kısmını
absorbe eder ve dağıtır. Azot ve oksijenin aksine havadaki nem (bulut halinde veya görünmez
halde) ışın enerjisinin yayılmasında kuvvetli bir engeldir. Bundan dolayı ışın şiddeti, kurak
iklimlerde nemli iklimlere kıyasla çok daha yüksektir. Gaz molekülleri su damlacıkları
tarafından dağıtılan ışınlar “diffuz ışın” veya “gök ışın” haline dönüşür. Böylece absorpsiyon
ve yansıtma ile atmosfer içindeki su buharının yer yüzüne gelen ışın enerjisi miktarı üzerinde
önemli derecede etkili olduğu anlaşılmaktadır. Atmosferin üst kısımlarında bulunan ozon,
özellikle çok kısa dalga boyuna sahip ultraviole ışınlarının tamamına yakın bir kısmını
absorbe ettiğinden bunlar yer yüzüne ulaşamaz.
Su Tabakalarının Işık Üzerindeki Etkisi
Su altındaki canlılar karasal ekosistemde yaşayan canlılara kıyasla daha az ışık alır. Bunun nedeni su
yüzeyine gelen ışınların bir kısmının yansıması diğer bir kısmının da suyun üst tabakaları tarafından
tutulmasıdır. Suyun yeşilimsi ve mavimsi renkte görülmesi, özellikle bu renk spektrumundaki ışınların
(420-550 milimikron) yansıtıldığını gösterir. Temiz bir suda ışınların %50’si 18 m derine kadar geçebilir.
Işınların su tarafından tutulması atmosfer tabakalarına kıyasla daha fazla olur. Özellikle kırmızı ötesi
ışınlar çok tutulur. Güneş ışınları kar içinden oldukça fazla miktarda geçer. Bu nedenle bazı bitkiler, ilk
baharda kar kalkmadan gelişime başlayabilir.
Suda ve Havadaki Küçük Katı Parçacıkların Işık Üzerine Etkisi
Havadaki toz ve dumanı meydana getiren katı parçacıklar ile sulardaki kil, toz,
plankton, bataklık kolloidleri gibi parçalar güneş ışınları için büyük bir engelleme
yeteneğine sahiptirler. Büyük kentlerde duman, ışığın %90’ını tutabilir.
İngiltere’de daimi yeşil iğne yapraklı ormanlarda 1 km2 ye 19 tondan daha fazla is
(duman maddeleri) düşmesi durumunda ormanların gelişemediği saptanmıştır.
Vejetasyonun Işık Üzerindeki Etkisi
Güneş ışınlarının yer yüzüne varan miktarı üzerinde vejetasyonunda azaltıcı etkisi
oldukça önemlidir. Bitkiler toprak üstü kısımlarına kadar gelmiş olan güneş
ışınlarının bir kısmını absorbe eder, bir kısmını yansıtır, bir kısmının da yönünü
değiştirir. Bitkilerin üst kısmına kadar gelmiş olan güneş ışınlarının miktarı “100”
kabul edilirse bunların altındaki toprak yüzünde bu miktar çok düşük oranda (%1-
%75) olabilir. Bu hususta bitki örtüsünün kapalılık derecesi önemli rol oynar.
İsviçre’de girift kapalı bir ladin ormanı altında ortalama olarak açık sahadaki güneş
ışınlarının %2.5’i kadar bir ışık miktarı ölçülmüştür. Ülkemizdeki bir çok saf göknar
ormanları için aynı durum söz konusudur. Normal kapalı, aynı yaşlı bir çam meşceresinde
bu miktar %10-15 olarak bulunmuştur. Tropik ormanlarda ise bu değer ancak %1
kadaradır. Güneş ışınlarının ormanın tepe çatısındaki boşluklardan ışık demeti halinde
geçerek orman ölü örtüsüne vardığı yerde bu miktar çeşitli ormanlara göre %35-84
arasında değişir. Kışın yapraksız haldeki bir kayın ormanında ise bu değer %50-80’dir.
Işığın vejetasyon tarafından %20’nin altına düşürüldüğü durumlarda bu azaltıcı etki
ekolojik bakımdan büyük önem kazanır.
Işığın vejetasyon tarafından tutulan ve yansıtılan miktarı, meşcere kapalılığı, günün
saatleri ve buna benzer faktörlere göre değiştiği gibi ormanların geniş yapraklı ve iğne
yapraklı türlerden oluşmasına göre de değişir. Özellikle kırmızı ötesi ışın spektrumuna
sahip yakın dalga boyuna sahip ışınlar geniş yapraklılar tarafından, iğne yapraklılara
kıyasla önemli derecede daha fazla yansıtılır. Orman ölü örtüsünün yüzeyine kadar gelmiş
olan ışık miktarları sıcaklık ve nem alış verişini etkiler. Orta yaşlı her tip meşcerede tepe
tacı civarında 45 000-50 000 lux miktarında ışık vardır. Bu miktar düzgün bir çap artımı
için yeterlidir. Olgunluk çağına yaklaşmış veya bu çağı geçmiş meşcerelerde ışık koşulları
değişimi büyüme üzerinde önemli bir rol oynamaz. Fakat bu husus gençlik için çok
önemlidir.
Arazi Şekillerinin Işık Üzerindeki Etkisi
Arazi yüzünün eğim derecesi ve bakısı güneşlenmenin şiddeti ve süresi üzerinde etkili olur. Çok eğimli ve ekvatora bakan yamaçlarda güneşlenme (ışık alma) düz yerlere oranla hem daha şiddetli hem de daha uzun sürelidir. Bunun nedeni güneş ışınlarının eğimli araziye daha dik gelmesidir.
Güneşlenme enerjisi bakılara göre de değişir. Kuzey yarıkürede güney ve batı bakılar diğerlerine kıyasla daha yüksek güneşlenme enerjisine sahiptir. Yüksek yerler alçak yerlere kıyasla daha çok ışınlanma enerjisine sahiptir. Çünkü yüksek yerlerde atmosfer kalınlığı az olduğundan absorbsiyon yolu ile daha az ışın kaybı olur ve böylece yüksek yerlerdeki radyasyon daha çok olur.
Mevki ve Zamanın Işık Üzerindeki Etkisi
Enlem derecesi ışığın şiddet ve süresini etkilemektedir. Enlem dereceleri büyüdükçe güneş enerjisi azalır. Güneş ışınlarının yeryüzündeki radyasyon şiddeti güneşin ufuktan olan yüksekliği ile artar. Bundan dolayı, güneşten gelen ışınların ufukla (yatayla) yaptığı açı ne kadar darsa, radyasyon şiddeti de o kadar az olur.
Kış mevsimi ile güneşin doğuşu ve batışı esnasında ışık şiddeti azdır. Çünkü bu zamanlarda güneş ışınlarının geçtiği yol çok uzun olup özellikle kısa dalgalı ışınlar bu geçiş esnasında (mor ötesi ve görünen ışınlar) absorbe edilir. Güneş ufukta olduğu zaman güneş ışınlarının geçip geldikleri hava tabakası kalınlığı, güneş zenitte (öğleyin) iken geçip geldikleri hava tabakası kalınlığının 20 katıdır. Dünyadaki ışık ilişkileri en azından yılın belli sürelerinde canlılar için yetecek durumdadır. Bu yüzden bitki ve hayvanlar bit kutuptan diğerine kadar geniş alanlara yayılmış bulunmaktadır. Diğer taraftan ışık hiçbir yerde canlıların yaşamasını engelleyecek kadar çok şiddetli veya çok zayıf değildir. Ancak bazı türlerin yayılış veya gelişimini sınırlayacak şekilde çok artmış veya eksilmiş olabilir.