6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

172

description

6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Transcript of 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Page 1: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010
Page 2: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010
Page 3: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010
Page 4: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010
Page 5: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010
Page 6: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

HA

BE

RL

ER

Hazırlayan: Hande BÜYÜKKEMAHLI ~ [email protected]

SONY’ den Amatörler İçin Profesyonel Çözüm: NEX-3 ve NEX-5

Optik bakaç ve ayna barındırmayan kompakt gövde, APS-C boyutlu algılayıcı, değişebilir objektif sistemi, amaca uygun objektifler ve aksesuarlardan oluşan NEX karşınızda!

Değişebilir objektifli kompakt makineler olan NEX-3 ve NEX-5, optik bakaç, perde ve ayna ba-rındırmamaları sayesinde oldukça küçük boyutlarda. Perde ve aynanın yokluğu her ne kadar fotoğraf çekerken meydana gelen sarsıntıları ortadan kaldırmış olsa da, serinin boyutlarını küçük tutmak adına sarsıntıyı giderme işi objektife devredilmiş. Gövde tasarımında magnezyumun kullanılması hafiflik sağlarken sağlamlık hissini de artırmakta.

NEX-5’in boyutu NEX-3’e göre daha ince ve küçük ayrıca daha kullanışlı bir tutacağa da yer veril-miş. NEX-3 benzer çizgileri taşısa da küçük kardeş olmanın verdiği dezavantajla bazı tasarım farklılık-larına uğramış. Yine de her iki gövdenin de birbirinden oldukça uzak olmadıklarını söyleyebiliriz.

DSLR kullanıcıları ya da kompakt gövdelerden daha fazlasını bekleyenlerden yola çıkılarak üretilen NEX serisinde, Sony’nin Exmor APS HD olarak adlandırdığı 23,4 x 15,6 mm{APS-C} boyuta sahip, 14,2 milyon piksel kayıt kapasiteli CMOS algılayıcı kullanılmış. Video kaydı ve hazır çekim seçenek-leri dışında teknik bir farklılık barındırmayan gövdelerden NEX-5, AVCHD ile 1920 x 1080i 60/50fps (17Mbps) video kaydını, NEX-3 ise MP4 1280 x 720p 29.97fps (9 or 6 Mbps) video kaydını olanaklı kılmakta.Gövde boyutlarının küçüklüğü Alpha yerine E-Mount adı verilen yeni objektif yuvasının kullanılmasına ve ona uygun objektiflerin tasarlanmasına neden olmuş ve bu nedenle Alpha objektif yuvasının desteklediği Konica, Konica-Minolta ve Alpha serisi objektifler “NEX” üzerinde kullanılmak istenildiğinde LA-EA1 adlı çeviriciye ihtiyaç duyulmakta.

Bir DSLR gövdeye veya sınıfındaki benzer makinelere göre oldukça az kontrol öğesi bulunduran tasarımına karşı makineyi tamamen “manuel” olarak kullanmak mümkün. Tasarımdan kaynaklanan yer darlığı nedeniyle aynı anda harici mikrofon, optik bakaç ve flaş kullanımına imkan vermemektedir.

1

Page 7: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

3 inç büyüklüğünde tasarlanmış, 80 derece yukarı / 45 derece aşağı dönebilen LCD ekran ise elektronik bakaç eksikliğini bir nebze de olsa azaltmakta. NEX serisi küçük olsa da üst seviye kompakt makine almak isteyenlerin tüm ihtiyaçlarını fazlasıyla yerine getirebilecek nitelikte.

2

Page 8: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Alpha NEX-3:

• Exmor APS HD Cmos (23.4x15.6mm) algılayıcı ile 14.2 milyon piksel kayıt• Bionz imaj işlemcisi• E objektif yuvası• ISO 200 - 12800 algılayıcı ışık duyarlılığı• 1280 x 720p 29.97fps (9 veya 6 Mbps), 640x480 29.97fps MP4 video kayıt• 2.3fps ardıl kayıt• 10x dijital yakınlaştırma yetisi• 25 noktalı otomatik netlik sistemi• 49 noktalı ışık ölçüm sistemi• 3 inç büyüklüğünde, 921000 piksel, 800 yukarı/450 aşağı hareket edebilen XtraFine TruBlack LCD• Usb 2.0, HDMI• Siyah, gümüş ve kırmızı renk seçenekleri• 17.2 × 62.6 × 33.4 mm boyutlar• 239gr ağırlık Alpha NEX-5: • Exmor APS HD Cmos (23.4x15.6mm) algılayıcı ile 14.2 milyon piksel kayıt• Bionz imaj işlemcisi• E objektif yuvası• ISO 200 - 12800 algılayıcı ışık duyarlılığı• 1920 x 1080i 60/50fps (17Mbps) AVCHD, 1440 x 1080p 30/25fps (12Mbps) MP4 video kayıt• 2.3fps ardıl kayıt• 10x dijital yakınlaştırma• 25 noktalı otomatik netlik sistemi• 49 noktalı ışık ölçüm sistemi• 3 inç büyüklüğünde, 921000 piksel, 800 yukarı/450 aşağı hareket edebilen XtraFine TruBlack LCD• Usb 2.0, HDMI• Siyah ve gümüş renk seçenekleri• 110.8× 58.8 × 38.2 mm boyutlar• 229gr ağırlık

3

Page 9: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

NEX Serisi İle Uyumlu Lensler

Sony E 18-200mm F3.5-6.3 OSS: • 35mm”de 27-300mm”ye eşdeğer odak aralığı • 76-8 ° görüş açısı • f3.5-6.3, f22-f40 • 7 bıçaklı diyafram • 0.3-0.5m min. netlik mesafesi • 75.5mm × 99mm • 524gr

Sony E 18-55mm F3.5-5.6 OSS: • 35mm”de 27-82.5mm”ye eşdeğer odak aralığı • 76-29 ° görüş açısı • f3.5-5.6, f22-f32 • 7 bıçaklı diyafram • 0.25m min. netlik mesafesi • 62.0mm × 60mm • 194gr

Sony E 16mm f 2.8: • 35mm”de 24mm”ye eşdeğer odak aralığı • 83 ° görüş açısı • f2.8-22 • 7 bıçaklı diyafram • 0.24m min. netlik mesafesi • 62.0mm × 22.5mm • 67gr

4

Page 10: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Samsung NX100 İle Rekabet Sürüyor

“Ayna barındırmayan objektifi değişebilir makineler arasında NX serisiyle yeralan Samsung, yola bakaç barındırmayan bir modelle devam ediyor.”

Sony’nin NEX serisi ile katıldığı ve gün geçtikçe rekabetin arttığı ayna barındırmayan fakat DSLR göv-deler gibi objektifi değişebilen kompakt gövdelerde bu kez bayrağı Samsung NX100 ile devralıyor. Kompakt makinelerin çoğunda ve özellikle de SLR benzeri kompaktlarda görmeye alışık olduğumuza yakın bir fonksi-yon sunan i-Function, üzerinde İFN düğmesi barındıran objektiflerle örtücü hızı, diya objektifin diyafram ve pozlama telafisni, netlik halkası üzerinden kontrol etmeye olanak tanıyor. Makineyle birlikte duyurulan iFN düğmesine sahip 20mm F2.8 ve 20-50 mm F3.5-5.6 ED dışında 2011’in ilk çeyreğinde 60 mm Macro ve 18-200 mm odak aralıklı objektiflerin, ikinci çeyreğinde ise 16mm, 85mm ve 16-80mm odak aralıklarına sahip objektiflerin duyurulması bekleniyor.

APS-C boyutlu CMOS algılayıcısıyla 14,6 milyon piksellik fotoğraf çekebilen NX100, 720p videoları

H.264 olarak kayıt edebiliyor, harici flaş yuvasına GPS ve elektronik bakaç aparatları takmaya olanak sağlı-yor. 3 inç boyutlu AMOLED ekran barındıran gövde, kullanıcıya maksimum ISO 6400 seviyesinde fotoğraf çekmesine izin veriyor.

Teknik Özellikler:

•APS-C boyutlu{23.4 x 15.6mm} CMOS algılayıcı ile 14,6 milyon piksel• 720p, H.264 video kayıt• NX objektif yuvası• ISO 100-6400 algılayıcı ışık hassasiyeti• 3 inç, VGA AMOLED ekran• SD/SDHC kart desteği• Opsiyonel GPS10 ile birlikte coğrafi etiket desteği• 120 x 71 x 35mm• 282gr

5

Page 11: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Standard Zoom 20-50mm F3.5-5.6 ED • 35mm eşleniği 30,8-77mm olan odak aralığı• 8 grupta 9 optik eleman• 1 asferik, 1 ED mercek• Maksimum F3.5-5.6, minimum F22• 0,28mt minimum netlik mesafesi• 40,5mm filtre çapı• 64 x 39,8mm• 119gr

Pancake 20mm F2.8 • 35mm eşleniği 30,8mm olan odak aralığı• 4 grupta 6 optik eleman• 1 asferik mercek• Maksimum F2.8, minimum F22• 0,17mt minimum netlik mesafesi• 43mm filtre çapı• 62,2 x 24,5mm• 89gr

GPS10 • 2 AAA pil ile yaklaşık 13 saat çalışabilme• 128MB dahili hafıza• 53 x 66 x 31,8 mm• 61,7gr

EVF Vizör

• 49,7 x 29,7 x 38,5 mm• 23gr• 300 x 224 piksel• 0,83x büyütme• %98 görüş alanı• 17mm göz mesafesi SEF15A Flash • 55 x 45,5 x 73,6 mm• 80,4gr• Gn. 15• A-TTL• 35mm”de 28mm odak uzaklığı

6

Page 12: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

İFSAK 22. Fotoğraf Günleri Başlıyor

İFSAK’ ın 1984 yılından bu yana her yıl, 2004’ten bu yana ise iki yılda bir düzenlediği uluslararası orga-nizasyonu İFSAK Fotoğraf Günleri, 1 Kasım - 12 Aralık 2010 tarihleri arasında fotoğraf severlerle buluşmaya hazırlanıyor. Temasının ‘Buluşmalar’ olarak belirlendiği ve bu yıl 22’ncisi yapılacak olan Fotoğraf Günleri, yine yurtiçi ve yurtdışından pek çok sanatçıya ev sahipliği yapacak. Organizasyon kapsamında 14 sergi, 3 gösteri ve 4 söyleşi gerçekleştirilecek.

Yurtdışından gelecek sanatçılar arasında İranlı fotoğraf sanatçısı Peyman Hooshmandzadeh, Ermeni fo-toğraf sanatçısı German Avagyan, Ermeni fotoğraf sanatçısı German Avagyan, Danimarkalı fotoğrafçı Birger Bentsen ve Gürcü fotoğrafçı Yuri Mechitov yer alacak.

Türkiye’den de Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Beyhan Özdemir’in danışmanlığında 9 öğ-rencinin kendi buluşmalarının yer aldığı sergi, Sema Özevin’ in ‘Pişmaniye’ sergisi, Yücel Zorlu’nun ‘Bekleyiş’ sergisi ve Çanakkale Üniversitesi’nden Onur Özen’in sergisi, Fotoğraf Günleri’ne renk katacak. Bahçeşehir Üniversitesi öğrencilerinin ‘Mekân ve Sonsuzluk’ sergisi Fotoğraf Günleri’nde yer alacak. Ayrıca Fotoğraf Günleri içerisinde İFSAK’ ın geleneksel etkinliklerinden “Fotomaraton” un 16’ncısı ve “Fotoğrafınla Gel” in 12’ncisi, yer alacak.

Program için ayrıntılı bilgi: http://www.ifsak.org.tr/index.php?mid=479

İFOD “Kadın” Fotoğraf Sergisi

Ethem Onur Parlar ve Mete Okumuş’ un ortak projesi olan “Ka-dın” isimli fotoğraf sergisi Avrupa Başkenti İstanbul 2010 bünyesinde düzenlenmekte olan Uluslararası İstanbul Kadın Buluşması kapsamın-da İstanbul’da. Sergi 5 Kasım 2010 tarihinden itibaren organizasyon süresinde İstanbul Kongre Merkezinde gezilebilir.

Program için ayrıntılı bilgi: http://www.ifod.org/ifod/haberler/fotograf-sergileri/kadin-fotograf-sergisi.html

7

Page 13: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Yarışma: Aşk… Her Yerde!

Boyner Holding’in bu yıl 5.sini düzenleyeceği ulusal fotoğraf yarışmasının konusu“Aşk”. Aşkı en güzel yorumlayanları ödüller bekliyor. Son katılım 1 Mart 2010.

Ayrıntılı bilgi için: www.boyner.com.tr

“Sariyer” Fotoğraf Yarışması

Sarı Platform tarafın-dan İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve Sarıyer Belediyesi’nin destekleri ile düzenlenen “Sarıyer” konulu fotoğraf yarışması, Sarıyer’in ya-şamını ve doğal, kültürel değerlerini tanıtmayı, ka-tılımcıların fotoğraf sanatı yoluyla farklı izlenimler sunarak Sarıyer’in geçmişiy-le, bugünüyle, tüm mevsimleriyle, yaşamıyla, kül-türüyle geleceğe kalması için arşivleme ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen yarışmaya katılan fotoğraflardan albüm yapılacaktır. Son katılım 26 Kasım 2010.

Ayrıntılı bilgi için: www.sariplatform.com www.tulaycellek.com

Bornovanın Belleğine Fotoğraflarla Yolculuk

İzmir’in en güzel ilçelerinden olan Bornova’nın fotoğraf sanatının görsel gücü ile tanıtılmasına katkı sağlamak amacıyla Bornova Belediyesi tarafından düzenlenen “Bornova-Kentin Belleğine Yolculuk” isimli fotoğraf yarışması için son başvuru tarihi 26 Kasım 2010. Bornova’nın doğal güzellikleri, geç-mişten geleceğe kentsel dokusu ve modern yapısı, fotoğraf sanatı ile yansıtılacak ve seçilen fotoğraflarla Bornova’nın tanıtılması için bir de özel arşiv oluştu-rulacak.

Doğada Özgürlük Fotoğraf Yarışması

Bu yıl Zirve Dağ-cılık ve Doğa Sporları Kulübü tarafından 2.si düzenlenecek olan çiçeği burnunda fotoğraf yarışması-nın konusu “Doğada Özgürlük”. Tüm doğa severler fotoğraf ma-kinalarını yanından ayırmasın.Son katı-lım: 10 Kasım 2010.

Ayrıntılı bilgi için: www.zirvedagcilik.net

8

Page 14: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

1. Kula Foto Maratonu

1.Kula Foto Maratonu 15-17 Ekim 2010 tarihleri arasında Kula Belediyesi ve Anadolu Fotoğraf Dergisi iş birliği ile Manisa’nın Kula ilçesinde gerçekleşmiştir. 16 Ekim’de güne birlikte kahvaltı yaparak başlayan fotoğrafçılar Kula sokakla-rında ve Kula’nın köylerinde zaman geçirerek bütün bir günü fotoğraf-lamışlardır. Sanatla iç içe olan Kula insanı yaklaşık 200 foto maraton-cunun en iyi fotoğrafı elde etmesi için ellerinden geleni yapmışlar ve onlara ikramlarda bulunarak misa-firperverliklerini göstermişlerdir. Üç gün boyunca çeşitli aktiviteler eğlenceler düzenlenerek katılımcıların eğlenceli zaman geçirmesi sağlanmıştır.

Günümüzde kültürel doku yavaş yavaş kaybolurken Kula tarihi mirasına sahip çıkmış ve bunu adım attı-

ğınız her sokakta size hissettirmektedir. Kula’da günümüzde artık yavaş yavaş kaybolan zanaatlara rastlamak mümkündür. Semercilik, kalaycılık, demircilik, bakırcılık, bunlardan yalnızca bir kaçıdır. Bu işlerle uğraşan zanaatkarlar, artık çırak yetişmemesini ve modern gereksinimleri karşılayamaması nedeni ile mesleklerinin yavaş yavaş kaybolduğunu belirtmektedirler. Kula Evleri “Türk Evi” olarak tabir edilen mimarisi ve süsleme-leriyle Osmanlı Sanatı’nın başarılı örnekleri arasındadır. Bu evler genellikle iki katlı olup ahşap olarak inşa edilmişlerdir. Sokakların ise ancak bir yük hayvanının geçebileceği kadar dar oluşu evlerin sokak kenarında sıralar halinde yer alması karakteristik bir kale içi dokusunun oluşmasına neden olmuştur.

Bu kadar kültürel mirasın içerisinde

kalan fotoğrafçılar neredeyse gördükleri her kareyi fotoğraflamışlar ve yarışmaya sunmak için 5 fotoğraf seçmekte bir hayli zorlanmış-lardır. Jüri üyesi olarak Selim ASKIN – Kula Belediye Başkanı, Ömer Lütfü BAKAN – Profesyonel fotoğrafçı ve Fotoğraf Sanatçısı, Ecz. Memduh EKİCİ – Fotoğraf Sanatçısı, A.Beyhan ÖZDEMİR – İFOD Başkanı - D.E.Ü Fotoğraf Bölüm Başkanı, Hamit YAL-ÇIN – Profesyonel fotoğrafçı ve Fotoğraf Sanatçısı, Levent YAVUZ – Fotoğraf Sanatçısı - Kula Belediyesi Kültür ve Sanat Koordinatö-rü, Özge AKBULUT iPEKÇi – Yüksek Mimar - Restorasyon Uzmanı bulunduğu foto ma-

ratonda birbirinden değerli onlarca fotoğrafın içerisinden dereceye giren fotoğrafları seçmekte büyük dikkat göstermişlerdir. Kula’da baktığınız her yerde fotoğraf adına güzel bir kare çıkarmanız mümkündür. Emin olun Kula halkı da size bu konuda yardımcı olacaktır. Eğer şimdiye kadar bu güzide ilçeyi ziyaret etme fırsatı bulamadıysanız en yakın zamanda görmenizi tavsiye ederim. Gerek kaplıcaları, gerek peri bacaları, gerekse Kula sokakları ile sizi kucaklayacaktır. Kula Fotomaratonunda ki etkinlik karelerini bizimle paylaşan fotoğraf sanatçısı Hamit YALÇIN’a çok teşekkür ederiz.

Hazırlayan: Okan METİN [email protected]

Page 15: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

10

Page 16: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Birincilik: İbrahim DUMAN - Mersin

İkincilik: Refik KARACAOĞLU - Aydın11

Page 17: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Üçüncülük: Osman ÖNDER - Bursa12

Page 18: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

PO

RT

AJ

ALİ ÖZ

Fotoğrafa 1979 yılında başlayan foto muhabir Ali Öz, 30 yılı aşkın bir süredir hayatı ve olayları fotoğraflamaya devam ediyor. “İnsan açlığa katlanabiliyor ama sevgisizliğe, tutkusuzluğa ve amaçsızlığa katlanamıyor. Benim de insan sevgimin odaklandığı en dolaysız ve somut bir sesleniş aracı oldu fotoğraf sanatı.” diyen Ali Bey, fotoğrafa ve insana olan sevgini, tutkusunu bu sözleriyle dile getiriyor.

Güzel bir kahvaltı sonrasında, keyifli bir şekilde gerçekleştirdiğimiz röportajımızı okurken: üstadın hayata bakış açısına ve fotoğraflarının arkasındaki hayatlara tanık olacaksınız...

13

Page 19: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Haber fotoğrafçısı, üstat Ali Öz sözlerine şöyle başlıyor;

İnsanın bir şeyi değiştirmek, düzeltmek gibi bir derdi olması lazım. “İnsan” kavramına ben böyle bir anlam yüklüyorum. Bu aslında bir yaşam kültürü; so-kağa ağaç dikmek, haksızlıklara itiraz etmek, yanlış-lıklara sessiz kalmamak... Kişisel bakış açım fotoğraf-larıma aynen yansıyor. Fotoğraflarımda; itiraz eden, bir şeyleri düzeltmeye, insanın bir derdini anlatmaya çalışan ve bunları gösteren, gösterirken de estetik kaygısı gözeten bir anlayışım var. İyi bir içerik, iyi bir estetikle daha da anlam kazanmış olur. Bu da anlat-mak istediğimi en etkili biçimde anlatmamı sağlar.

Dolayısıyla benim fotoğraflarıma bakan kişi, okuma yazması olmasa da, entelektüel bir insan olsa da hemen etkileniyor ve anlatılmak istenileni hemen anlıyor. Kısacası; fotoğrafın bir derdi olmalı, düşün-dürmeli, eğitmeli ve aynı zamanda gülümsetmeli, o ironi hep var olmalı.

Topluma karşı olan bu duyarlılığınızı yaşadığınız bir olayın veya bir dönemin etkisiyle mi oldu?

Temelinde aileden aldığım yoğun bir sevgi an-layışı var. Bu sevgi anlayışının, bilinç altında yaptığı etkiler var. Bunların yanında bir de 78 kuşağı olmak var. Bu kuşağın etkilenmeleri çok fazla. Şu anda bun-ca iletişim aracı varken, Beyoğlu’nda eylemler onar kişilik gruplar halinde yapılıyor. Oysa biz iletişim araçlarının bu kadar çok olmadığı günlerde bile or-ganize olarak Kızılay’da on bin kişi ile eylem yapabi-liyorduk. Çünkü insanların birbirlerine karşı güveni, birbirleriyle ilişkisi daha farklıydı. Dostluk farklıydı, idealler farklıydı, yaklaşımlar farklıydı, idealist bir kesim vardı.

İletişim araçlarının fazlalığı insanları birbirinden uzaklaştırdı diyebilir miyiz?

Başka türlü açıklaması olabilir mi bilmiyorum. Mesela internet ile o kadar çok fotoğraf izleniyor ama izleyenlerden bir dönüş, bir tepki olmuyor. 10-15 kişinin geri dönüşüne sevinir hale gelindi. Bir tepki-sizlik, bir zamansızlık var. Ama kimseyi suçlamıyo-rum, eleştirmiyorum. Çünkü bilgi çağındayız o kadar çok bilgi bombardımanı var ki hangi birine tepki gösterilecek. Eskiden idealler vardı, dostluklar vardı ve o ortamda kolayca birleşebiliyorlardı. Şimdi ise on

binlerce ideal oldu, fikir oldu insanlar çok parçalan-dı. Çözümünü bilmiyorum ama çağımızın sorunu bu bence.

Neden anlatmak istediklerinizi fotoğraf yoluyla anlatmak istediniz?

Ankara Basın Yayın’da iyi bir eğitim aldım ben. Mümtaz Soysal, Muammer Aksoy, Bahri Savcı, Turan Erol gibi hocalardan eğitim aldım. Üniversite yılla-rında fotoğraf dersi alıyorduk, o derslerde fotoğrafla tanıştım. Fotoğrafı çok sevmiştim, çok hevesliydim. Mesela o dönemde daha fotoğraf yaygın değilken fotoğraf yarışmalarına katılmıştım. Katıldıklarımdan hep ödüller almıştım.

Ankara Basın Yayın duvarlarında ilk fotoğraf sergisini ben açtım, ikincisini de ben açtım. O dö-nemdeki Vietnam Savaşı fotoğraflarının, Japonya’da bir havaalanı direnişindeki kadınların fotoğraflarının insanlar üzerinde yaptığı etki beni fotoğrafın gücü konusunda etkiledi. Çünkü bizim gibi az gelişmiş ül-kelerde görsel eğitim, görsel iletişim çok önemli. Bu bağlamda fotoğraf benim için en yalansız dolansız, doğrudan söylemek istediğimi aktardığım bir alan olarak karşıma çıktı.

“Savaşa karşı olduğum için savaş fotoğrafı çekiyo-rum, açlığa karşı durabilmek için de açlığın fotoğraf-larını çekiyorum, ezilmişlerin haksızlığa uğramışların fotoğrafını çekiyorum” demişsiniz. Bu açıdan fotoğraf sizin için bir protesto aracı mı?

Dediğim gibi benim bir derdim var fotoğrafla. İyi bir dünya, insancıl bir hayat olsun istiyorum ve hayatı olumlulaştırabilmek için fotoğrafı bir araç olarak görüyorum. Bazıları dünyaya geliyor ne ol-duğu belirsiz yaratıklar olarak öbür dünyaya gidiyor, ben ise becerebildiğim kadar o insanlaşma sürecini yaşamaya çalışıyorum. Burada da benim elimden gelen en iyi iş fotoğraf ve bu insanlaşmayla fotoğrafı birleştirmiş durumdayım.

Fotoğrafla becerebildiğim kadar, yapabildiğim kadar insanların sorunlarını yansıtmaya, göstermeye, toplumun gözüne sokmaya çalışıyorum. Dolayısıyla bir insan düşünün ki 30 yıl çizgisinden sapmadan, değişmeden tek başına inandığı gibi fotoğraf anlayı-şını uygulamaya çalışıyor…

14

Page 20: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Vehbi KOÇ Cenazesi 199615

Page 21: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

16

Page 22: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Pahalılık Mitingi 200817

Page 23: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

18

Page 24: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Bülent ECEVİT Cenazesi 200619

Page 25: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

20

Page 26: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Esnaf Eylemi 200121

Page 27: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

22

Page 28: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Haber fotoğrafçılığının şu anki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ondan önce şunu konuşmak gerekli; benim serüvenim niye böyle oldu? Biz, Aziz Nesin’ in deyi-miyle, hafızasız bırakılmış bir toplumuz. Geçmişle yüzleştirilmeyen bir toplumuz. Ben şunu gördüm; 80’lerden sonra bizim 78 kuşağındakilerin hiçbir belgeseli, fotoğrafı yok. Yaşadıklarımızın hiçbir anısı, kanıtı kalmamış. Çünkü o dönemde çekilen fotoğ-rafların, filmlerin çoğu kaybedilmiş veya yakılmış. Ben buradan yola çıkarak şuna inandım; gücümün yettiği kadar, becerebildiğim kadar bu güzel ülkemin yaşadıklarını doğru bir temelde nesnel olarak, slogan atmadan, her yönüyle, her boyutuyla belgelemeye çalışacağım dedim. Bu inanç uğruna çok ağır bedel-ler ödedim, çok zor bir mücadele verdim. Defalar-ca ölümden döndüm, vücudumun her yerinde bu ıstırapların izini taşıyorum. Bana herhangi bir gazete şunu yapacaksın dediği vakit, ben istifamı verip çeker giderdim.

Benim her zaman dediğim gibi gazetelerin yarısı yazıyla, yarısı fotoğrafla çıkar. Biz eskiden fotoğrafı-mız gazetede yayınlandığı zaman ilk önce imzamız var mı diye bakardık. Çünkü bir foto muhabir için bu çok değerlidir. Eskiden imzamızın olmadığını gördüğümüzde hemen itirazımızı eder, düzelttirirdik. Ama şimdi fotoğraflar gazetede bir süs unsuru olarak kullanılıyor. Fotoğraflarda, fotoğrafı çeken foto mu-habirinin imzasını göremiyoruz.

Bunun nedeni nedir?

Bunun asıl nedeni geçimin çok zorlaşmasıdır. Ayrıca dijital teknolojiyle herkesin fotoğraf çekmesi de var. Örnek olarak, şimdi bir gazete hiçbir foto muhabir kullanmadan sadece ajanslardan gelen fotoğraflarla çıkabiliyor. Benim yıllarca anlatmaya çalıştığım meslektaşlarımın meslek onurlarına sahip çıkmamasından dolayı bu noktadayız, bir sebebi bu. İkinci sebep ise dediğim gibi teknolojiyle günümüzde görüntü bombardımanı yaşıyoruz. Bu sebeplerden fotoğraf muhabirliği günümüzde çok tehlike altında.

Bu bağlamda “doğru fotoğraf ” üzerine de konuş-mak gerek. Örnek olarak bir foto muhabiri, Özal’ın ya da Ecevit’ in cenazesini takip ediyor. Bütün odak-landığı nokta o cenaze ve çevresinde dönen olaylar. Ama fotoğrafın temel görevi, insanların göremedi-

ğini göstermek olmalıdır. Ancak şimdi internetin de sayesinde birbirine benzer o kadar çok fotoğraf görmeye başladık ki; mide bulandırıcı bir hale geldi.

Dolayısıyla fotoğrafçının; hınzır olması, biraz yırtıcı, zeki olması lazım. Çok hızlı karar verebilmeli. Ara Güler’in de dediği gibi “Beyoğlu’nda gezerken bile hemen 500 tane fotoğraf görüyorum”… Günü-müzde taklit fotoğraflarla, benzer fotoğraflarla fotoğ-rafçılık bir gün tıkanacak, tıkandı da zaten. Bir çok önemli fotoğrafçı, fotoğraf çekmeyi bırakıp projeci-lik veya kursiyerlik yaparak hayatlarını kazanmaya çalışıyorlar. Ama bizim işimiz fotoğraf çekmek, bizim gibi insanlar fotoğraf çekmeli ve gençlere bu şekilde yol göstermeliyiz. Hayatın bir parçası olmayı değil, yanlışlara karşı durabilmeyi göstermeliyiz. Kalıcı güzel işler bu şekilde oluşur.

Benim gençlere her zaman dediğim; “Seviyorum, seviyorum diyorsun ama neyi seviyorsun, onun için ne yapıyorsun? Emek, özveri, çaba; bu unsurlardır sizi ve yaptıklarınızı değerli kılan.”

Savaş anı gibi can güvenliğinizin tehlikeli olduğu durumlarda can güvenliğini nasıl sağlıyordunuz?

Bu konuda tek sığınağımız Allah’ tı. Çünkü ma-alesef ne bir kurumumuz, ne bir cemiyetimiz, ne de bir derneğimiz yanımızda oldu. Gazetecinin, fotoğ-rafçının o anlarda reflekslerinden, korunma duygu-sundan başka bir şeyi yok. 92’de İzzet Kezer öldürül-düğünde, Metin Göktepe 96’da öldürüldüğünde ne sigortaları vardı ne de başka bir şeyleri, öldükleriyle kaldı.

Görevinizi yerine getirirken olaylar içinde fotoğ-rafçı kimliğinizin dışına çıkıp yaralı birine yardım etmek gibi bir durumda kaldınız mı?

Gazetecilik kamusal bir iş ve biz de kamuya çalı-şan insanlarız. Dolayısıyla yaptığımız işi çok önemsi-yorum, binlerce insanın gözü kulağı oluyoruz. Örnek vermek gerekirse; biri köprüde intihar etmek istiyor ve orada bir tek ben varsam, fotoğraf makinemi bıra-kır o adamı kurtarmak için elimden geleni yaparım. Ancak eğer orada ben başka bir çok gazeteci, fotoğ-rafçı, polis, kurtarmaya gelen insan varsa; ben orada mümkün olduğunca flaş kullanmadan, olayı provoke etmeden işimi yapmaya, fotoğraf çekmeye çalışırım.

23

Page 29: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

24Iraklı Kadın

Page 30: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Tekel İşçilerinin Direnişi 201025

Page 31: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

26

Page 32: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Cumhuriyet Mitingi 200727

Page 33: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

28

Page 34: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

96 Kadıköy 1 Mayıs’ ında yanımdaki biri çatıdan nokta atışı ile vuruldu. Cankurtaran falan geldi ama yapılacak bir şey yoktu, adam ölmüştü. O anki ruh halimi siz düşünün... O sırada akılsız kızın biri, her şeyi bırakıp laleleri, çiçekleri dövmeye başladı. De-dim “Senin aklın başında mı, iyi misin! Niye çiçek-ler? Git başka bir şeye saldır! niye çiçekler?” dedim. O anda foto muhabirlerden biri laleleri döven kızı çekti ve o fotoğraf 1 Mayıs 96’nın simgesel fotoğrafı oldu. Bunu şunun için anlatıyorum; bırakın insan hayatını, çiçeklerin hayatını kurtarmaya çalışan salak bir gazeteci konumunda kaldım. Ama bunda hiç pişmanlık duymuyorum ve yüksünmüyorum. Ancak tabii ön planda olması gereken insan hayatı.

İşiniz gereği birçok anınız olduğunu biliyoruz, bize bunlardan birini anlatabilir misiniz?

Biz canlı kalkanlarla Bağdat’ a gittik. O anda genç arkadaşlarımdan biri dedi ki “Ali Abi sen slogan atmıyorsun, sadece fotoğraf çekiyorsun”. Ben de “Yıllarca Aydın Doğan fotoğraf çek dedi diye fotoğ-raf çekmedim ki, fotoğrafın gücüne inandığım için fotoğraf çektim” dedim. Çünkü oraya fotoğraf çek-meye gitmiştim. Nitekim orada çektiğim fotoğraflar, 1 Mart teskeresinde döviz olarak taşındı, o fotoğraflar savaş karşıtı hareketin bir parçası olarak kullanıldı.

Demek istediğim, bizim sözümüz fotoğrafla olmalı. Slogan atmak istiyorsan git sloganını at, ona saygı duyarım. Ama biz derdimizi, anlatmak istedi-ğimiz hikayeyi fotoğrafla anlatmalı, onu fotoğrafla insanlara ulaştırmalıyız.

Karşı Sanatın desteği ile geçen sene açtığınız 1982-2010 Türkiye politik belgeselini içeren serginizden bahseder misiniz? Bu sergiye olan ilgiyi nasıl buldu-nuz?

Muhteşem bir sergiydi. 6 saat televizyon yayını oldu, en az yazan gazete yarım sayfa yazdı. Günlük izleyici sayısı 100-150 kişiydi. Sergi defteri son yapra-ğına kadar doldu. Bir anlamda rekor kırdı diyebiliriz. Ama biz bu sergiyi desteksiz yaptık. Maalesef kendi imkanlarımızla, arkadaşlarımızın yardımı ve Karşı Sanat’tan Feyyaz Yaman’ ın Don Kişotça, yürekli öz-verisi ile yaptık. Kokteyli bile yardımla yaptık düşü-nün yani. Daha sonra Anadolu’yu dolaşmaya başladı. Olağanüstü zor koşullarda, az desteklerle işi kotardık. Çanakkale tarihinde çok güzel bir sergi oldu. Onlar

da her türlü şeyi karşıladılar. Trabzon’daki arkadaşla-rımızın özverisi ile güzel sergiler oldu. Alanya’da 130 fotoğrafla, Alanya tarihinin en büyük sergisi oldu. Ama bütün bunlar tabii çok yorucu.

Bir gözlemimi paylaşayım. Bu sergi bir yüzleş-me sergisi. Herkes kendini görüyor bir kere, kendi meselesini, yanındakinin meselesini görüyor. Herkes karşısındakinin meselesini görüyor. Yani dövüştüğü, karşı olduğu, karşıt olduğu insanın problemlerini görüyor. Bu anlamda, bu sergi bunca geniş izleyici kitlesine rağmen olumsuz hiçbir tepki almadı. Bütün kesimler bu projeye olumlu baktılar. Ama maalesef bu ülkede ben bu serginin kitabını ya da daha da ka-liteli sergisini yapamıyorum. Bu da bizim ülkemizin çıkmazı. Üzüldüğüm yegane konu bu. Ben insanlık adına yapabilecek olduğumun çok fazlasını yaptım. İnsanın iyiliğine, insanın problemlerini anlatmak ve göstermek anlamında vicdanen çok huzurluyum. Ama maalesef öyle bir ülkede yaşıyoruz ki; sanat gelişmemiş, doğru sanat algılaması yok. Kimsenin böyle iyi şeyleri önemsemek gibi bir derdi yok...

Haber fotoğrafçılığı dışında çektiğiniz fotoğraflar da var. Bale üzerine örneğin. Onlar hakkında neler söyleyebilirsiniz?

İyi bir basın fotoğrafçısının çektiği fotoğrafın, düz gazete fotoğrafından biraz farklılık yaratabilme-si için iyi bir içeriğin ve iyi bir estetik anlatımının olması lazım. Biz gazetecilerin elinde bir sürü olanak var. Mesela ben neredeyse 25 yıldır İstanbul Film Festivali’ni izliyorum. Tiyatro festivalini, dans festi-valini izliyorum. Onca acı olayı çektikten sonra gidip dans fotoğrafı çekiyorum.

Burada iki şey benim için önemli. Birincisi onca stresi yaşadıktan sonra ruhumun dinlenmesi ve tedavisi çok önemli çünkü o stresin altından başka türlü kalkılmaz. İkincisi ise o sahnedeki ışık, kompo-zisyon, renk, hareket, ahenk, benim basın fotoğrafımı da etkiliyor. Estetiğimi güçlendiriyor. Bunca zaman zarfında, bu kadar yoğun çalışmanın altında ben bir de bu ülkenin kültürünü çektim, belgeledim. İstan-bul’ a gelen dünyanın belki yüzlerce ülkesinin dans grubunu fotoğrafladım. Bu az bir şey değil. Küba devlet balesiyle başlayan 83’teki serüvenim bugüne kadar devam ediyor. Çünkü sanat, kültür çok önemli hayatımızda.

29

Page 35: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Şeker Bayramı Gözaltı 199730

Page 36: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Güneydoğu 199131

Page 37: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

32

Page 38: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Kurt Kadın 199433

Page 39: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

34

Page 40: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Canlı Kalkan Otobüsü Bağdat 200335

Page 41: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

36

Page 42: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Tekel İşçilerinin Direnişi 2010

37

Page 43: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

38

Page 44: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Fatih Çarşamba Seçimler 199639

Page 45: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

40

Page 46: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Uğur MUMCU Cenazesi 199441

Page 47: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

42

Page 48: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Herkes Giyecek 199643

Page 49: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Son olarak bize söylemek istedikleriniz nelerdir?

Geldiğim noktada kendimle çok barışığım. Kendimi çok seviyorum. Bu ego anlamında değil, yaptığı işe, kendine inanmak; vicdanına, kendi gücüne inanmak anlamında... Ama tabii umutsuzluklarım, karamsar-lıklarım da var. Toplum her gün iyiye mi gidiyor, kötüye mi gidiyor bu tartışılır. Evet insanların yaşı uzuyor, nispi olarak zenginleşiyorlar. Ama insanlar eskiye göre daha mı mutlu, daha mı mutsuz? Bilmiyorum... Her-halde daha mutsuzlar. Bu dünyada biz de geldik, yaşayıp gideceğiz. Yaptıklarımız; bizim vicdanımız, sesimiz, gözümüz, yaptığımız işler de; insanların belleği olacak. Zaten benim fotoğrafa bu kadar inanmamın sebebi bu. Toplumu değiştiremeyeceğimizi ve düzeltemeyeceğimizi de biliyorum artık. Bunun için de böyle yaparak kendimi mutlu ve huzurlu hissediyorum. Çünkü yapabilecek olduğumun azamisini yapmış sayıyorum kendi-mi. Hayat bugünde başlamıyor. İnsanlar fotoğrafla ilgili bugün bizim yaptığımız tartışmaları 1900’lü yıllarda yapmışlar. Biz hala küçük gruplar halinde yapmaya çalışıyoruz ya da herkes köşesine çekilmiş, birbirine küs-müş. Ben bunu anlamakta zorlanıyorum. Bizim yaptığımız işin bir sonucu olmalı, bir etkilenme, bir değiştir-me gücü olmalı. Herkes kendi kümesinde bir şey yaptığı vakit tabii etki gücümüz azalıyor. Tarih bilinci, bilgi-si çok önemli. Bugün bir Ara Güler’i bilmemek, bir dünya fotoğraf tarihini bilmemek, gelişmeleri bilmemek... Bu belki ağır bir eleştiri ama özellikle genç kuşakta gördüğümüz şey; fotoğraf tarihinin, fotoğrafın kendileri ile başladığını sanıyorlar. Bu iş bu kadar kolay mı? Picasso neden o zaman “40 yıl artı 1 dakika” diye o sözü kullanmış. Dolayısıyla bizden önce de fotoğraf çekildiğini bilmek durumundayız. Hiçbir şey bizimle başlama-dı. Sınıf mücadelesi, insanlık mücadelesi bugün başlamadı. İnsanlık mücadelesi binlerce yıldır yaşanılan bir olgudur. Başarılı olmak için nesnel olmak lazımdır. Tarih bilinci lazım, geçmişle yüzleşmek, geçmişteki olan olayları algılayıp bugün üzerine düşünmek lazım. Üç beş tane insanın popüler kültür içerisinde birbirinin arkasını sıvazlaması sanat değil. Gerçek sanat toplumun, kitlelerin kabul etmesidir. Gerçek sanat yaptığın işle insanlardan aldığın tepkidir. Eğer ki insanlar bir şeye bakıp unutup geçiyorsa, etkilenmiyorsa, ben onu fo-toğraf saymıyorum. Yani fotoğraf iz bırakmalı, düşündürmeli, değiştirmeli, eğitmeli, gülümsetmeli. Fotoğraf tokat atmalı. Fotoğrafın bir derdi olmalı, bir konuya parmak basmalı.

Ali ÖZ internet sitesi: www.alioz.net Hazırlayanlar: Osman ŞAHİN [email protected] İrem KARACİN [email protected]

44

Almanya İşçileri 1982

Page 50: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

PO

RT

AJ

BARIŞ KOCA

Doğayı ve onun en güzel parçalarından biri olan vahşi yaşamı, fotoğraflarıyla ölümsüzleştiren Barış KOCA; içindeki doğa sevgisini fotoğraf sanatıyla başarıyla birleştirebilenlerden.Barış Beyle doğa ve doğa fotoğrafçılığından, gerçekleştirdiği ve gerçekleştirmek istediği projelere kadar bir çok konudan bahsettiğimiz keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

45

Page 51: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Her fotoğrafçının fotoğrafla tanışması bir açıdan hep geçmişi ile ilgilidir. Sizin hikayeniz nedir?

Henüz küçük bir çocukken her fırsatta Büyük Dünya Atlası’ndaki fotoğrafları izlediğimi hatırlarım. Farklı coğrafyalara ve sıra dışı canlılara ait kareler beni hep cezbetmiştir. Görselliğe olan ilgime dair ilk belirtiler bunlar. Sonrasında ilk ve ortaokul yıllarında pastel ve karakalem resim çalışmalarına ilgi duymaya başladım. Ancak, bu ilgim lise yıllarında üniversiteye hazırlık çalışmaları arasında maalesef kendine yete-rince yer bulamadı. Sonunda, 2001 yılında fotoğrafla tanışma fırsatım oldu. O dönemlerde her fırsatta arkadaşlarla doğaya çıkıp, pratik kazanmaya çalışı-yordum. Özellikle hem gezmeye hem de görselliği bir arada sunduğu için bu uğraşının resme göre bana daha çok hitap ettiğini fark ettim. Özetle hayata dair benim için yeni bir pencere açtığını söyleyebilirim.

Doğa fotoğraflarına olan ilginiz doğaya olan ilginizden dolayı mı gelişti yoksa başka etkenlerde var mıydı veya bu alanda uzmanlaşmaya nasıl karar verdiniz?

Öncelikle geçmişe şöyle bir göz attığımda, fotoğrafla beraber görselliğe olan ilgim tekrar dep-reşti diyebilirim. Öte yandan, iş yıllarındaki stresi atmak için başladığım gezilerin içeriği gitgide doğaya kaymaya başladı. Zamanla daha çok doğada olmak adına kendime bazı doğa sporlarını uğraş edindim. Ama ne zaman ki fotoğrafla doğayı birleştirdim işte o zaman hayatım daha bir anlam kazandı diyebilirim. Bu andan sonra doğa fotoğrafçılığı benim için bir tutkuya dönüştü. Konunun içine girdikçe ve pratik kazandıkça beni daha çok içine çekti.

Doğa fotoğrafçılığını kariyer olarak seçmemde etkin olan diğer unsurlarsa; ülkemizin tüm Avrupa ve Ortadoğu’daki en zengin içerikli doğal yaşama sahip olmasına rağmen, tanıtım adına yeterince gör-sel kaynak olmaması ve olanların da büyük oranda yabancı fotoğrafçıların kareleriyle hazırlanmış olması oldu.

FSK’ de aldığınız doğa fotoğrafçılığı atölyesi gibi fotoğraf ile ilgilenmek isteyenlerin belli bir programda eğitim alması sizce gerekli mi?

Fotoğraf, ama gerçekten iyi bir fotoğraf, elde et-mek dışarıdan zannedildiği gibi kolay bir iş değildir,

ilgi ve sabır ister. İşin teorisi ve kullanılan teknikler konunun uzmanlarından özel olarak ya da dernekler aracılığıyla edinilebilir.

Öte yandan ilgi alanınızı belirlemeniz ve özellik-le o konuda çekimler yapmanız gelişmeyi hızlandırıcı bir unsurdur. Öyle ki; ilgi duyduğunuz bir konuda fotoğraf oluşturmak için zihniniz size gereken ilhamı verme eğilimindeyken, zoraki bir konuda fotoğraf oluşturmaya çalışırsanız sıra dışı bir görüntü elde etmeniz çok zor olacak ve maalesef büyük olasılıkla iyi bir kopyadan öteye geçemeyecektir.

Siz neden bu tip bir eğitim tercih ettiniz?

Benim doğa fotoğrafçılığı atölyesine katılmamda iki unsur söz konusuydu; ilk olarak doğaya ve doğa fotoğraflarına olan tutkum nedeniyle bu konuya dair daha detaylı bilgi almak, ikincisi ise atölyeyi veren hocam Tansu Gürpınar’ın doğayı tanımaya dair ders almak isteyeceğim kişilerin başında gelmesi.

Birer doğasever olarak doğa fotoğrafı çekerken hangi önceliklere yer vermemiz gerektiği hakkında bize bilgi verebilir misiniz?

Çok güzel bir saptama, doğa fotoğrafı çekecek kişinin öncelikle bir doğa sever olması gerekir. Eğer gerekli bilgiye ve hassasiyete sahip değilseniz, hırsını-za yenik düştüğünüz bir anda çekeceğiniz bir fotoğraf bir cana bile mal olabilir. Örneğin; bazı kuş türleri yuvasının etrafında insan kokusu alırlarsa yuvaya bir daha uğramayıp, yavruyu ölüme terk edebilirler.

Bu nedenle çekim yaparken bu tip tehlikeleri akıldan çıkarmamak gerekir. Sonuçta çalışma alanı-nız olan doğada olması gereken en son varlık sizsiniz.

Doğa fotoğrafçılığında, makro çekimlerde hep ekipmanın önde olduğu söylenir. Siz bu fikre ne derece katılıyorsunuz?

Bana göre, iyi bir fotoğraf için gereken başlıca unsurlar olan estetik, ışık, kompozisyon ve verilmek istenen mesaj sadece ve sadece fotoğrafı çeken kişi tarafından olması gerektiği gibi derlenebilir. Dona-nımınızın ne kadar iyi olduğunun bununla hiçbir ilgilisi yoktur. Bir de, vahşi yaşam fotoğrafçılığından bahsediyorsak, az da olsa, şansın da bir faktör oldu-ğunu unutmamak gerekir…

46

Page 52: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Öte yandan, iyi bir lens özellikle “keskin” bir görüntü için önemlidir. Elinizde iyi bir donanım varsa ve siz de bunu iyi kullanabiliyorsanız; mesela iyi bir makro objektifle bazı konuların çekimini, az ışık altında bile, “daha yakından” yapabilir veya iyi bir gövde ve tele objektifle bazı konuların çekiminde başarıya “daha çabuk” ulaşabilirsiniz.

Doğa fotoğrafçılığında temel etik kurallardan birisi, görüntülenecek olan canlının rahatının, çeke-ceğiniz fotoğraftan daha önemli olduğudur, görüşü hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bir önceki sorunun cevabında da belirttiğim gibi öncelik her daim canlılardadır. Ancak bazı istisnai durumlar söz konusu olabilir. Günümüzde yaban hayatın karşısındaki en büyük tehlike, avcılıktan da öte, yaşam alanlarının daralmasıdır. Durum böyle olunca eskiden olduğu gibi canlıların yaşam alan-larıyla ilgili bilgilerin gizli tutulması yarardan çok zarar getirmeye başlamıştır. Çünkü bir doğal yaşam alanındaki canlıların varlığını kamuoyuna göstere-mezseniz, alanın her an rant uğruna yok edilmesi tehlikesiyle karşı karşıya kalabilirsiniz ki bu durum o alanda yaşayan canlıların yurtlarını terk etmesine ve hatta endemik türlerin yok olmasına kadar süre-cek bir süreç başlatır. Mesela bir doğal yaşam alanın varlığı ve buna bağlı olarak biyo-çeşitlilik tehlike altındaysa, yapılacak çekim de bu konuda olumlu bir etki oluşturma imkanına sahipse, bireylerin rahatı arka planda kalabilir. Yine de, mümkün olan en az rahatsızlıkla çekimleri yapmak önemli.

Fotoğraflanacak canlının önceden tanınmasını, biyolojik döngülerini, davranışlarını ve yaklaşabile-ceğiniz mesafelerle ilgili araştırma yapılmasını hatta eğitim alınması gerekliliğine katılıyor musunuz?

Tüm bu söyledikleriniz başarılı bir çekim ve doğa etiği açısından çok önemli. Bu işi yapan veya yeni başlayacak kişilerin bu bilgileri bilerek alana gitmesi hem yaptığı işten daha fazla zevk almasını sağlayacak hem de kendisinin ve canlıların güvenliği açısından olumlu olacaktır. Eğer fotoğraflamayı düşündüğünüz hayvanın nerede görülebileceğini, günün hangi saa-tinde daha rahat izlenebileceğini, hangi mevsimlerde ne gibi özelikler gösterdiğini ve güvenlik mesafeleri hakkında bilgi sahibi olmazsanız, yukarıda bahset-tiğim iyi fotoğraf için gereken unsurlardan sadece “şansa” güvenmeniz gerekir…

Doğa fotoğrafçılığının değişik coğrafyaları tanıt-mak gibi bir misyonu da olduğundan fotoğraf için yap-tığınız gezilerden ve bunların zorluklarından bahseder misiniz?

Evet, doğa fotoğrafçılığı yeri gelince uzun mesa-feler kat etmeyi, yeri gelince de uzun süreler doğada olmayı gerektiriyor. Bu durumla ilgili olarak, benim yaşadığım en büyük zorluksa ailemden, özellikle de kızımdan uzak kalmak oluyor...

Genel olarak ele alırsak; gidilecek coğrafyanın dağlık, ormanlık veya sulak arazi olması gibi kendine has özellikleri, yılın hangi döneminde çekim yapı-lacağı, görülmesi gereken yerler ve türler hakkında ön bilgi olup olmaması gibi faktörler lojistik destek açısından, mesela yanınıza alacağınız kıyafetlerin özelliği gibi farklı hazırlıkların gereksinimini önemli kılıyor. Bir de, özellikle arazi çekimlerinde çekim noktasına yürüyerek gitme zorunluluğu varsa, her ihtimale karşı tüm donanımınızı yanınızda taşımanız söz konusu ki, bu da geniş açıdan tele objektife kadar olan lensler, gövdeler, tripod, sırt çantası ve flaş vs. gibi diğer yardımcı donanımlarla beraber yaklaşık 25 kg’lık bir ağırlıkla yürümeniz anlamına geliyor.

En çok karşılaşılan sıkıntılardan biri de, arazide kamuflaj altındayken başkaları tarafından özellikle de çevrede avcı, asker gibi silahlı kişiler varsa, fark edildiğinizde tanımlanamayan bir cisim muamelesi görme tehlikesiyle karşı kaşıya olmanızdır. O anda karşıdaki kişinin soğukkanlılığı hayatınızı kurtaran unsur olabilir. Bir de, her ne kadar çekim öncesinde hava tahminleri alınıyorsa da, tahminlerdeki yanıl-gılara bağlı olarak artan çekim sürelerini ve bunun getirdiği ekstra çekim maliyetlerini ekleyebiliriz.

Doğa fotoğrafı çekmek, müdahale edilebilen sınır-

lı bir alana denk geldiğinden zamanla tekrara düşmeyi beraberinde getirir mi?

Müdahalede bir sınırlılık söz konusu olsa da işin cezp edici yanı da burada saklı. Konuya ve ışığa müdahale edemediğiniz sürece farklı konuları ve ışık koşullarını bulabileceğiniz yerleri ve dönemle-ri kollarsınız ve bu durum sizi doğanın ve hayatın döngüsüne daha yakınlaştıracağı gibi, işin zengin-liğini ve heyecanını da katlayan bir etken oluşturur. Bu bağlamda doğadan daha uygun bir çalışma alanı bulamazsınız bence.

47

Page 53: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

48

Page 54: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

49

Page 55: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

50

Page 56: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

51

Page 57: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

52

Page 58: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

53

Page 59: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

54

Page 60: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

55Sığırcık Cini

Page 61: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

En çok hangi bölgelerde/şehirlerde çekim yapmayı seviyorsunuz?

Dediğim gibi Anadolu doğası dünyada eşi-ne az rastlanır güzellikler içeriyor ve doğal yaşam çeşitliliği bakımından da hem Avrupa’nın hem de Ortadoğu’nun lideri konumunda. Her bölge çok değerli. Şahsen, şu ana kadar yaptığım çekimlerin belli bölgelerde yoğunlaşıyor olması daha çok fırsat ve imkanlarla ilgili olsa da uzun vadede tüm Anado-lu’ yu çalışmak var hedefimde. Ancak, uzakta veya yakında olsun, yaptığım işin iyi bir amaca hizmet etmesine dikkat ediyorum. Bu nedenle ana çalışma bölgem yaşadığım kent olan Ankara ve çevresini içeriyor. Çekim için şehir dışına gitmediğim zaman-larda buradaki canlı çeşitliliğini ve doğal güzellikleri görüntüleyebilmek ve insanları haberdar edebilmek benim için ayrı bir öneme sahip.

Küresel ısınma sonucu dünyada meydana gelen

doğa olaylarından hangisi sizi derinden etkiledi? Biraz anlatır mısınız?

Küresel ısınma bir süreç ve oluşmasında etkili olan çok fazla zincirleme unsur söz konusu. O ne-denle tek bir olaydan ziyade konuya olan genel yakla-şımımı ifade etmek isterim izninizle. Küresel ısınma zincirin en büyük parçalarından biri hiç kuşkusuz ki kontrolsüz sanayileşme. Hayatı kolaylaştırmak adına yapılan hatalı seçimlerin böyle bir tehlikeye sebep olacağı o dönemlerde bilinemezdi belki ama tehlikenin varlığı netleştikten sonra bile aynı hataları sürdürerek, zincirin tüm halkalarını kendi üzerimize aldık diyebilirim. Kişisel çıkarları ön planda tuttuğu-muz ve toplumsal bir bilinç geliştirmediğimiz sürece de cehennemi dünya gözüyle yaşamaya mahkum olacağız kanaatindeyim.

Fotoğrafçılar olarak bu (küresel ısınma) konusun-da ne gibi bir misyonumuz olabilir/olmalıdır?

Bana göre, bu konu ele alınırken, öncelikle insanlarda yaratabileceği umutsuzluk ve buna bağlı psikolojik çöküşü dikkate alarak, sadece yok edi-ci özelliklerinden bahsedilmesi yerine nasıl önüne geçebileceğimiz konusunda bilgilendirmelerde bu-lunulması gerekir. Olası çözümler sadece teoride kal-mamalı toplumun uygulayabileceği ve bir yaşam şekli haline getirebileceği şekilde ifade edilmelidir. Eğer atık piller bir tehlikeyse yerel yönetimler bunların

toplanmasına yardımcı olacak çözümler üretebilmeli ve uygulayabilmeli, hatta bu tutum ülkeler bazında genel bir politika haline gelmelidir. Sadece fotoğraf-çılar olarak değil toplumun her kesimindeki imkan sahibi kişiler de belirlenecek bu politikaya uygun çalışmalar içinde olursa bu konuda başarı sağlama olasılığının artacağına inanıyorum.

Doğayı yaşamın özü olarak kabul etmiş birisiniz. Gerçekleştirmeyi düşündüğünüz doğa projelerinizden bahseder misiniz?

Anadolu doğası müthiş bir potansiyele sahip. Ke-sinlikle ilgilenilmesi lazım. Uzun vadede Anadolu’da-ki doğal mirasımızın korunması ve tanıtımına yö-nelik faydalı olacağını düşündüğüm, görsel ağırlıklı projelerim de mevcut. Ancak bunların gerçekleşmesi, gerekli ve yeterli imkanları bulabilmeye bağlı. Mesela ilk albüm-kitap çalışmamı geçen aylarda tamamla-dım ancak basımı için halen destek bekliyorum.

National Geographic, GEO gibi dergilere fotoğraf

gönderirken nasıl bir seçim yapıyorsunuz?

Bahis geçen dergiler tüm dünyada kendini ispat-lamış dergiler. Kullandıkları fotoların üst seviyede ol-masına özellikle dikkat ediyorlar. Her dergi bu kadar titiz davranmıyorsa da fotoğraf seçerken herhangi bir ayrım yapmamaya çalışıyorum. Sonuçta yayınla-nan tüm fotoğraflar sizin referansınız konumunda. Durum böyle olunca seçim aşaması da oldukça zorlu geçiyor diyebilirim.

Bazen çekim için harcadığım zamandan bile uzun sürebiliyor. Bu aşamada özellikle dikkat etmeye çalıştığım şey insanların haberi olmadığını düşün-düğüm görüntüleri sunmaya çalışmak oluyor. Ancak bunu yaparken dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta, çekim sırasında ne kadar zorlanılırsa elde edilen karenin de o kadar güzel olduğu gibi bir hataya düşmemek. Çünkü o aşamadaki zorlukların yansıması karede görülmüyorsa, izleyenlerin bunu anlaması mümkün olmayacak ve sıradan bir görüntü gibi değerlendirilecektir.

56

Page 62: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

57

Page 63: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

58

Page 64: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

59

Page 65: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

60

Page 66: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

61

Page 67: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

62

Page 68: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Fotoğraflarınız birçok uluslararası arenada ödül sahibi olmuşlar. Bu ödüller sizi nasıl teşvik etti?

Yurt dışındaki bazı doğa fotoğrafçılığı yarışma-ları çok aşamalı yapılmakta ve yarışma sonunda her katılımcıya, eğer elendiyse, hangi seviyede elendiğine dair geri dönüş yapılmakta. Bu bilgi birçok ulustan, farklı bakış açılarına sahip kişiler arasında kendi teknik ve sanatsal yönünüzü değerlendirebilmeniz açısından önemli.

Sanırım herkes için, fotoğraflarının ulus ötesi yarışmalarda, çok farklı değerlerle yaşayan ve farklı bakış açılarına sahip onlarca millete ait katılımcıya ait fotoğraf arasından seçildiğini görmek heyecan vericidir. Öte yandan, yarışmalardan, doğa fotoğ-raflarındaki sanatsal ifadelerin gelişimini ve doğa fotoğrafçılığının dünyadaki gidişatını izleyebilme noktasında da faydalanabiliyorum.

Tansu Gürpınar’ ın Eymir ve Mogan göllerinin,

doğal varlıklarının tanınması açısından yararlı ve de-ğerli bir yapıt olarak söz ettiği kitabınızdan bahseder misiniz?

Doğa fotoğrafçılığıyla uğraşınca, insan bir süre sonra fotoğrafların belli bir amaca hizmet etmesi ge-rektiğini düşünmeye başlıyor. Bu fotoğrafların payla-şıldıkça değerlenmesi gibi bir gereksinim. 2008 yılın-da böyle bir hissiyatla kitabın çalışmasına başladım ben de. Konu olarak da yaşadığım kent Ankara’nın en değerli doğal yaşam alanı olan Mogan Gölü, Ey-mir Gölü ve bunların çevresindeki sulak alanlardaki doğal yaşamı seçtim. 2010 yılının “Biyoçeşitlilik Yılı” ilan edilmesiyle kitabı bu yıl içerisinde bastırmayı planladım. İki buçuk senelik çalışma sonunda, bu alanlarda yaşayan kuş, memeli, sürüngen, çift yaşam-lı, böcek, çiçek türlerine ait örneklerle, doğa manza-ralarından oluşan 110 karelik bir görsel albüm-kitap hazırladım. Türkiye’nin ilk kuş gözlemcilerinden ve yaban hayat uzmanı olan Tansu Gürpınar hocam da, sağ olsun, kitapla ilgili görüşünü bu şekilde belirtme nezaketini göstermiş.

Bu kitabı hazırlamanıza neden olan etmenler nelerdir?

Bunun başlıca üç sebebi vardı; ilki, bir kent mer-kezine bu kadar yakın olup da bu kadar canlı çeşitli-liğini bünyesinde barındıran, dünya çapındaki ender

yerlerden biri olmasına rağmen, hakkında henüz geniş içerikli bir görsel kitap hazırlanmamış olması; ikincisi, Mogan, Eymir ve sulak alanların bir su site-mi oluşturuyor olması ve biyolojik denge açısından hepsinin bir arada ele alınmasın daha doğru olacağı-nı düşünmem; üçüncüsü de, alanın rantiyeye kurban edilme tehlikesine karşı duyarlı bir vatandaş olarak bir şeyler yapmak istememdi.

Günbatımındaki sığırcıkları görüntülediğiniz “Sığırcık cini” adlı fotoğrafınızın hikayesini bizimle paylaşır mısınız?

Mogan’da her kış görsel bir ritüel yaşanır. Belki milyonlarca sığırcığın her akşam gün batımına doğru Mogan’daki sazlıklara tünemeye gelmesiyle başlayan bir şölendir bu. Herkesin izleyebileceği bir ortamda gerçekleşmesi ise Ankaralılar için büyük bir şanstır bence…

2008 Şubat’ında, fırsat bulduğum bir ara sığır-cıkları çekmek üzere yine Mogan’a gitmiştim. Ancak istediğim gibi bir kareyi çekmem çok soğuk bir gün-de Mogan’ın sularının donmasıyla gerçekleşti. Çünkü ancak o zaman donmuş göl üzerinde ilerleyip, bu şöleni farklı açılardan çekme imkanı yakalayabildim. “Sığırcık Cini” de böyle bir ana denk geldi. Gölün donmuş olması sayesinde sazlıkların yaklaşabildim ve kadrajda onlara da yer vererek, gökyüzünde yeni bir şekil oluşmasını bekledim. Tam o sırada binlerce sığırcık bir araya gelip bir kuş figürü oluşturmaya başladılar. Kesinlikle hayatta bir defa denk gelinebi-lecek bir andı ve ben de bunu fotoğraflama imkanı bulmuştum.

Ancak, o gün istediğim gibi bir kare elde et-menin yanında beni en çok etkileyen şey, bir ara üzerimden milyonlarca kuş geçiyor olmasına rağ-men, kanatlarından çıkan sesten başka bir gürültü olmaması olmuştu. Tam bu sırada fotoğraf çekmeyi bir yana bırakıp, insanı rahatlatan o ana konsantre olmaktan kendimi alamadım.

İnsanların doğaya karşı bu kadar duyarsız olması veya elindeki güzelliklerin farkına varmaması çok üzüntü verici. Bizim aracılığımızla onlara ne söylemek isterdiniz?

İnsanlarda, maalesef, doğayla ilgili bazı yanlış ve eksik düşünceler ve bilgiler söz konusu. Bunlardan

63

Page 69: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

bir tanesi doğada ne tür bir yıkım yapılırsa yapılsın doğanın kendini tamir edebileceği şeklindeki düşün-cedir. Bu düşünce bir noktaya kadar doğru olmakla beraber bir eşik değeri olduğunu da bilmemiz gere-kir. Bu eşik değeri geçildiği zaman doğanın yaptığı şey bozulan düzeni onarmak yerine, yeni düzeni koruyacak şekilde hareket etmek oluyor. Yani olması gereken düzen daha çok bozuluyor.

İkinci bir düşünceyse; kentleşmenin artmasıyla beraber kendini daha çok gösteren rantiye ve insa-nın diğer canlılar üzerindeki üstünlüğünü ilkel bir şekilde kullanarak, doğayı istediği gibi tüketebileceği şeklinde olanıdır. Evet, insan üstün varlıksa ilkel dürtülerinden kurtulabilmeli ve kendinden da zayıf olanı koruma ve kollama sorumluluğunun kendine ait olduğunu unutmamalıdır. Üstünlüğünü, tüm can-lıların yaşam hakkına saygı gösterme ve ortak yaşam çözümleri üretmek üzerine kullanmalıdır.

Son olarak da, bilinmeyene karşı duyulan korku-nun doğada da kendini göstermesi sonucu zararsız pek çok canlının görüldüğü yerde öldürülmesidir. Bu korku daha çocukluk döneminde ebeveynler veya aile büyükleri tarafından sokak hayvanlarına veya yabani hayvanla karşı verilen tepkilerle başlamakta-dır. Bu sorunu gidermede en büyük görev yine ebe-veynlere düşmektedir bence. Kendileri de büyükleri tarafından öyle yetiştirilmişse bile, yetişkinliğin ken-dilerine kazandırdığı mantık sayesinde canlılara daha farklı bir gözle yaklaşabilme olgunluğunu gösterip, en azından çocuklarını bu gereksiz korkulardan uzak tutarak, doğayla barışık yetişmelerini sağlayabilirler. Böylece, yabanıl karşılaşmalarda bile hem kendileri hem de çocukları korku yerine heyecan duyarak, hayatı daha zengin yaşayabilirler...

Barış KOCA internet sitesi: www.bariskoca.com

Hazırlayan: İrem KARACİN [email protected]

Page 70: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

PO

RT

AJ

CİHAN ÖNCÜ

Çok küçük yaşlarda fotoğraf ile tanışanlardan biri olan Cihan Öncü, fotoğraf ile olan bağını hiç koparmadan geldiği bugünlerde, çalışmalarına ara vermeden devam ediyor. Yeni taşındığı stüdyosunda da başarılarının devamını diliyoruz.

65

Page 71: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

1986 yılında Adıyaman’da doğdum. Küçük yaşlardan itibaren babamın doğaya, antikaya olan ilgisi bende sanata ilgiyi doğurdu. Ben henüz 10-11 yaşlarında iken dayımın fotoğraf stüdyosu açması ile benim onun yanında çalışmaya başlamam içimde ki fotoğraf tutkusu ile tanışabilmemi sağladı. Yaşım ilerledikçe dayımdan yavaş yavaş fotoğrafın teknik kısımlarını alıyordum. Ben o yaşlarda karanlık odayı izler, oradaki teknikleri gözlemler, fotoğraf çekmeyi, baskı yapmayı gözlemlerdim. Ancak dayım fotoğra-fın sınırı olduğunu, belirli kuralları olduğunu düşü-nürdü. Benim de o yıllarda fotoğraf konusundaki tek örnek aldığım kişi o olduğu için fotoğrafın sınırları olduğuna inandım.

Liseyi bitirdiğimde stüdyoda fotoğraf çekmeye aynı zamanda kendimi bulmaya, farklı tekniklerde ve ışıklarda fotoğraf çekmeye başlamıştım. Üniversite eğitimim ise sonradan çok pişman olacağım üzere o yaşın vermiş olduğu rehavetle sınıf öğretmenliği bölümünde oldu.Her ne kadar fotoğraf sanatında bi takım şeylerin eğitim ile kazanılmayacağını düşün-sem de eğitimimin, gönül verdiğim ve meslek olarak devam ettirdiğim fotoğraf sanatı alanında olmasını isterdim.

Üniversite yıllarında çevreme farklı bakmam, farklı yorumlamam, farklı şeyler görmem beni zen-ginleştirdi. Tekrar fotoğraf makinası aldım ve oteller-de fotoğraf çekmeye başladım. Oradaki çalışmaların da bir sınırı vardı. Bu sınırlar sebebiyle otellerde çalışmayı bırakıp araştırmalara başladım. Sürek-li fotoğrafla ilgili seminerlere, sergilere katıldım. Sürekli ışık çalışmaya başladım. O zamanlarda Hedi SLIMANE’ nin fotoğraflarını görme fırsatı buldum. Çalışmalarıyla çok yakından ilgilenmeye başladım. Bu süre zarfında hep fotoğraf çekiyordum, sürekli çalışıyordum.

Çevremde modellikle ilgilenen arkadaşlarımla kafamda kurguladığım çekimleri gerçekleştirmeyi denemeye başladım. Daha sonra bu fotoğrafları nasıl değerlendireceğimi düşünmeye başladım ve bir sergi açmaya karar verdim. Sergimi Adıyaman Üniversi-tesi’ nde açtım. Sergiye vali, belediye başkanı, rektör olmak üzere 5000 e yakın kişi izledi. İnternet kanal-ları dışında ilk defa izleyicimle buluştum. Çok fazla eleştiri aldım. Bu sergi hevesimi ve merakımı artırdı. Beni fotoğrafa daha çok bağladı, daha çok çekmeli-yim dedim.

Moda fotoğrafçılığına geçişiniz nasıl oldu?

Üniversite yıllarında araştırma dönemimde Karl LAGERFELD çalışmalarını tanıma fırsatı buldum. Onun modaya bakış açısını, yaptığı her işi beğenmeye başlamıştım. Onun renkleri benim renklerim olmuştu. Sonra onun fotoğrafları ile kendi fotoğraflarımı karşılaştırmaya başladım. Moda fotoğrafı alanında çalışma isteği duydum. Bende moda fotoğrafçılığına doğru bir geçiş başladı.

Ancak İzmir’de bulunmam benim için büyük bir engeldi. Çünkü moda İstanbul’ da yapılıyor İzmir’ de sergileniyordu. İstanbul’ a gelmeyi iste-dim çünkü; fotoğraf konusunda daha çok beslen-ebilmek, daha çok fırsat bulmak, ilerlemek ve bu işi layıkıyla yapmak istiyordum. İstanbul’a gelişim ve çalışmalarıma başlamam böyle oldu. İstanbul’ da birçok fotoğrafçıyla tanıştım. Bunlardan özellikle bahsetmek gerekirse Yaşar SARAÇOĞLU’ ndan bahsetmek isterim. Kendisiyle tanışıp tecrübeler-inden yararlanma fırsatı bulduğum için kendimi şanslı sayıyorum. Kendisinin söylediği her kelimeyi kendime katıp yolumda öyle ilerledim. Bu şekilde hayranlık duyduğum severek izlediğim bir başka sanatçı ise tabiki Ara Güler’ dir.

Moda fotoğrafçılığı denince sizin için önemli olan unsur nedir?

Benim için önemli olan unsur ışık ve renktir. Bence bir moda fotoğrafçısının kendine ait bir rengi ve ışığı olmalıdır.

Moda fotoğrafçılığı dışında başka bir alanda sizi görebilecek miyiz?

Şimdilik sanmıyorum, çünkü ben bu işi yaptığım için çok mutluyum. Ama belki çok ileriki bir dönem-de kurgusal fotoğraflarıma devam edip moda ötes-inde göstermek, yansıtmak istediklerimi çekebilirim. Ama moda fotoğrafçılığına bir süre daha devam etmek istiyorum çünkü bu alanda yapacaklarım daha bitmedi, aksine daha yeni başladım, yapmak istediğim bir çok şey var. Çünkü moda sürekli gelişiyor, moda geliştikçe de sizin fotoğraflarınız gelişiyor.

66

Page 72: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

67

Page 73: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

68

Page 74: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

69

Page 75: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

70

Page 76: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

71

Page 77: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

72

Page 78: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

73

Page 79: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

74

Page 80: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

75

Page 81: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

İleride yapmak istediğiniz işler nelerdir?

Yakın zamanda gerçekleştireceğim bir proje var. Bu proje üç ayaktan oluşuyor ve bu üç ayak birbirinin devamı niteliğinde. Her bir ayakta bulunan fotoğraflar da bir seri şeklinde olacak. . Türkiye ve dünyada unu-tulmaya başlanmış benim için özel bir ilgi kaynağı olan Roman kültürünü ve yaşayışını ele alacağım.Toplum olarak romanların o şaşalı yaşamlarının arka planında kalan zorlukları yansıtacağım

İkinci ayakta ise Türkiye’ de yaşayan farklı kültürleri anlatan bir proje yapmak istiyorum. Üçüncü aya-ğın içeriğini ve ismini vermek istemiyorum çünkü eğer ilk iki ayak başarılı olur ve beğenilirse üçüncü ayağı yapacağım.

Bunun dışında senaryolar yazıyorum ve ileride bu senaryolarımı sinemaya uyarlamak isterim. Tabii bu tam kararlaştırılmış bir şey değil ama zaman ne gösterecek belli olmaz.

Cihan ÖNCÜ internet sitesi: www.cihanoncu.com

Hazırlayan: Osman ŞAHİN [email protected]

76

Page 82: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

77

Page 83: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

78

Page 84: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

79

Page 85: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

80

Page 86: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

PO

RT

AJ

ESMAHAN ÖZKAN

81

Fotoğrafla bazen küçük yaşlarda tanışılır. Bazen de zaman geçer, fotoğraflama tutkusu esir alır sizi. Esmahan Özkan’ da içindeki fotoğraf tutkusuna kapılanlardan... Her karesiyle kendisini tanımaya, anlamaya çalışan ve “en büyük eleştirmenim kendimim” diyen Esmahan’ a fotoğraf hayatında başarılar diliyoruz...

Page 87: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Kendini biraz tanıtabilir misin?

Ben Esmahan ÖZKAN, 23 yaşındayım ve Ankara’da yaşıyorum. Gazi Üniversitesi’ nin İktisat bölümünden yeni mezun oldum.

Fotoğraf ile tanışman nasıl oldu?

Evde kompakt filmli bir makine vardı. Ailemde anı fotoğrafı dışında kimse fotoğrafla ilgili değildi, hatta ben bile. Üniversiteye yeni başlamıştım, hazır-lık sınıfıydı. Bir şey dürttü beni; fotoğraf çekmelisin dedi. Kimseden etkilenmedim. İçten gelen bir şey oldu bu. İnternette gördüğüm fotoğraflardan etkilen-dim belki de. O yıllarda doğru düzgün bir fotoğraf makinası yoktu elimizde. Ablam sürekli bilgisayar dergileri alırdı, görsel tasarımcı kendisi. O dergilerin arkasında makine reklamları olurdu, fotoğraflar. Bakar bakar iç geçirirdim:) Belki de bunlar etkilidir. Dediğim gibi tam adını koyamadığım bir şey dürttü beni. Sonrasında dijital kompakt makinam, ablam-dan ısrarcı bir şekilde istememle oldu. Sonra dslr ma-kinam oldu. Onu da öğrenci kredilerimi biriktirerek ve yine ablamın desteği ile aldım.

Sonrasında ne oldu peki?

Aslında başlarda makro mu soyut mu belli ol-mayan bir tarzın içinde yüzüyordum. Karamsar bir yapı vardı, sürekli siyah-beyaz. Evde odaya kapanır. Kendi düzeneğimi oluşturur, ışığımı tutar; makara, iğne, zımba çekerdim:) O zamanlar kelimeler yada çağrışımlar üzerine yoğunlaşırdım. Kendimi tanıma ve fotoğraf nedir onu anlamaya çalışma çalışmala-rımdı onlar, hala da öyleyim aslında.

Tubitak’ ın sitesinde 2006 ve 2007 yıllarında fotoğ-rafların yer alıyor. Fotoğrafa başlar başlamaz büyük bir heves oluşmuş gibi?

O şöyle bir şey oldu; her ay sanal sergi yapılı-yordu, ben de oraya yollamıştım. Neredeyim onu görmek içindi bunlar. Yani bir çok paylaşım sitesine koymam da bu amaç doğrultusunda. Seçilip yayın-landı birkaç tanesi.

Yoruma her zaman açık oldun yani?

Kesinlikle, hala da öyleyim. En büyük eleştirme-nim de kendim oldum. Ben hep kendimi aşmak için

uğraşıyorum. Birisi ya da birilerine benzemeye ça-lışmadım. Hep fotoğraflardan, tonlamalardan, biraz ondan biraz bundan esinlendim.

Fotoğraf başladığında yararlandığın neler vardı? O başlangıcı nasıl değerlendirdin?

Dslr makinamı aldığım yer; fotoğraf makine alanlara 1 aylık ücretsiz eğitim veriyordu. Ben ona iki hafta katıldım. En temel başlangıcım bu olmuştur. Photoshop’ u ise tamamen kendim öğrendim. Sor-dum, araştırdım, ne yapmak istediğime karar verdim ve o doğrultuda gittim.

Karar verdim derken; şu anki tarzını ne zaman, nasıl belirledin?

Portre çekmek istiyordum. Bu bana daha yakın geliyor. Dslr makinamı aldıktan sonra bundan haz al-dım. Sonra çok fazla fotoğraf izliyorsun, Photoshop’ ta tonlamaları deniyorsun, izlediğin fotoğrafın hangi lens ile çekildiğine dikkat ediyorsun.

Yakın gelmesini açıklayabilir misin?

Bu kadın portresi ilk portresini çektiğim in-sandı. O gün bu ninemden çok etkilendim. O gün sarılmıştı bana, konuşmuştuk, hikayesini anlatmıştı. Hikayesi çok etkilemişti beni. Birilerinin hikayeleri-ni anlatmak, onlara ortak olmak ya da sadece kendi hikayelerimizi anlatabilmekti istediğim. Bunu sadece ifadelerde yakalayabilirdim. Bu yüzden portre bana en yakın olan olmuştur.

Fotoğraf benim hayal defterim. Ona hikayele-rimi, görmek istediklerimi çekiyorum, yapıştırıyo-rum belki de. Bazen bir melodi aklıma geliyor onun fotoğrafını çekiyorum bazen de başka bir şey. Ben zihnimde kadrajlar ve yüzler oluşturuyorum ve tek istediğim o görüntüye ulaşabilme çabası. Sonra müzikler ve kelimeler, okuduğum romanlarda geçen bir paragraf. Bazen o bir paragrafın betimlemenin fotoğrafını çekebilme kaygısı, arzusu, bazen de bir melodi oluyor. Duygu, his, her bakanın zihninde farklı farklı hikayeler belirmeli bence. Teknik kaygı-lara takılmıyorum fotoğrafta. Tabii bu olmamalı mı demek, hayır.

82

Page 88: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Fotoğrafların neden genellikle siyah-beyaz tonlar-da?

Siyah-beyazı seviyorum:) Ben hiçbir zaman renkli biri olmadım, melankoliğim. Biraz hüzün var-dır kadınlarda, fotoğraflarımda.

Modellerini nasıl seçiyorsun, kimler oluyor?

Arkadaşlarım, arkadaşlarımın arkadaşları ama herkesi çekmem. Çekmek istediğim hikayeye uygun bir yüz olmalı, seçiciyim bu konuda.

Üniversitedeyken okulunda bulunan fotoğraf kulübüne dahil oldun mu?

Evet dahil olduğum bir tane vardı. Okul boyun-ca oraya üyeydim. Aktivitelerimiz olurdu ancak ben fazla katılmazdım:)

Peki okul kulüpleri ve dışarıdaki kulüpleri nasıl buluyorsun? Gelişmeye yardımcı mı?

Katkı sağlamıyor desem yalan olur. Çok bilgili gerçekten gönül veren insanlar var. Kulüpler dışında internet ortamında oluşturulan gruplar da öyle. Ama buraların faydalı olması, karşıdaki kişinin ne almak istediğine ya da o ortamı nasıl kullandığına bağlı. Ben bu tür gruplardan çok faydalandım, ama fayda-lanmayıp amacından sapan kişiler de vardı.

İnternet demişken, internet sayesinde çok fazla fotoğraf çeken kişi ve fotoğraf görür olduk. Bunu nasıl değerlendiriyorsun?

Fotoğrafın marjinal faydası düşüyor. Artık herkes fotoğrafçı kimliğine bürünüyor, zamanında gerçekten iş yapanların kıymeti biliniyordu, şimdi ise gerçekten iş yapanları da ayırt edemez olduk. Ama ben hiçbir zaman fotoğrafçıyım demedim, kendimi yolun başında biri olarak görüyorum.

Buna nasıl bir çözüm bulunabilir?

Aslında internetlik bir şey yok. Sergi olayı daha mantıklı. Türkiye’de sergi, baskı mantığı pek yok. İnternetin coşkusu bunu biraz engelliyor sanırım. Ben sevdiğim bir sanatçının internette hiç yayınlan-mamış fotoğraflarının olduğu bir sergiye katılmayı çok isterim.

Hangi fotoğraf sanatçılarını beğendiğini öğrenebi-lir miyiz?

Şöyle başlamak gerekirse; çok iyi iş çıkaranlar var bunun yanında hiçbir değeri olmayan işi çıkaranlar da var. Ben iyiye bakar, kötüyü geçerim. Özellikle yurtdışında gerçekten çok iyi iş çıkaranlar var. Türki-ye’ de de belli bir tarzı oturtmaya ya da benimsemeye çalışıyorlar.

Francesca Woodman, Annie Leibovitz, Niki Eli-ara çalışmlarını beğendiğim sanatçılar. Türkiye’de ise Erdal Kınacı, Elif Karakoç çalışmalarını beğendiğim sanatçılardan birkaçı.

Francesca Woodman’ ın fotoğraflarında; model-lerini kullanış dilini, soyut öğeler olması, iç dünyasını sakınmadan anlatması, bunun için bedenini kullan-ması beğendiğim unsurlar olmuştur.

Son olarak ileride gerçekleştirmeyi düşündüğün proje veya sergileri öğrenebilir miyiz?

Difot’ un bu sene Mayıs ayında”yakın” teması ile yapmış olduğu etkinliğe; küçük bir sergi ile katıl-mıştım. Belki bunun devamı niteliğinde daha geniş düşündüğüm bir sergi projesi var aklımda. Ellerin, ayakların olduğu; dokunmayı, hissetmeyi konu alan detaya dair bir sergi düşünüyorum.

Esmahan ÖZKAN internet sitesi:

ekhoz.deviantart.comnahamse.deviantart.comwww.flickr.com/esmahan

Hazırlayan: Osman ŞAHİN [email protected]

83

Page 89: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

84

Page 90: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

85

Page 91: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

86

Page 92: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

87

Page 93: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

88

Page 94: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

89

Page 95: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

90

Page 96: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

91

Page 97: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

92

Page 98: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

93

Page 99: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

94

Page 100: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

95

Page 101: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

96

Page 102: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

97

Page 103: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

98

Page 104: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

99

Page 105: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

100

Page 106: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

1987 Antalya doğumlu olan Tuncay ÇETİN Süleyman Demirel Üniversitesi Endüstriyel Otomasyon bölümünü bitirdikten sonra Akdeniz Üniversitesi Fotoğraf bölümünü kazanmıştır. Şuanda da orda öğrenimini devam ettiren yetenekli arkadaşımız ayrıca ANFAD üyesi olmakta-dır.

Birçok sergileme ve dernek işi ödüllere sahip olan arkadaşımıza fotoğraf yolunda daha nice başarılar diliyoruz.

PO

RT

FO

LY

O

TUNCAY ÇETİN

101

Page 107: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Merhaba, ben Tuncay ÇETİN. 1987 Antalya doğumluyum. Size kendim hakkında ‘şu kadar yıldır fotoğ-rafçılıkla uğraşıyorum’ gibi bir tanım sunamayacağım ancak fotoğraf ile tanışmamın çocukken; babama ait Nikon F-601 sayesinde gerçekleştiğini söyleyebilirim. Hatta sık sık filmi yaktığım için azar işitirdim. Ancak bu babamın fotoğrafçı olduğu ve baba mesleği olarak kendime fotoğrafçılığı seçtiğim anlamına gelmiyor.

Fotoğrafın nasıl ve ne zaman hayatım haline geldiğini hatırlamıyorum. Profesyonel olarak kendime fotoğrafçılığı seçtiğimi anladığımdan beri farklı dallarda fotoğrafçılıkla ilgilenmeye çalıştım. Bana ilk dijital makinemi alma fırsatı sunan ve lise yıllarıma tekabül eden asistanlık döneminde ilk çekimim, bir kuyumcu firması içindi. Bir dönem basın fotoğrafçılığı yaptım. Stüdyo fotoğrafçılığı, doğa fotoğrafçılığı, profil çekim-leri ve daha bir çok alanda kendimi geliştirmeye tecrübe kazanmaya çalıştım ki hala gelişecek çok yönüm olduğunu düşünüyorum. Mümkün olduğu kadar sergilere katılmaya, kendi fotoğraflarımı diğer fotoğraflarla kıyaslamaya, başarısız bulduğum yönlerimi ortaya çıkarmaya çalışıyorum. İlk sergime katıldığımda henüz liseden mezun bile olmamıştım. Tabii bu sergilerde en büyük desteği Antalya’da Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu’na bağlı tek kurum olan Anfad’ tan aldım. Fotoğraflarım Türkiye dışında A.B.D, İspanya ve Avusturya’da sergilendi. Sadece TFSF destekli yarışmalara katılıyorum. FIAP patronajına sahip 30’un üzerin-de sergileme ve ödülüm mevcut.

Kendimi ‘Ben şunu anlatmak istiyorum’ gibi belli kurallara hapsetmeyi sevmiyorum. Yani fotoğrafları-mın ne anlatacakları deklanşöre bastığım o an belirleniyor. Kendini sınırların, belirli kuralların ardına hap-setmemeli insan. Kurallar bir yere kadar. Sanat yaparken bile kendimizi hapsedeceksek ne anlamı kalıyor ki anlatmak istediklerimizin?

Tuncay ÇETİN internet sitesi: www.tuncaycetin.com/ tuncaycetin.deviantart.com/ www.facebook.com/birfotograf

Hazırlayan: Nihan UTKAN [email protected]

102

Page 108: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

103

Page 109: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

104

Page 110: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

105

Page 111: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

106

Page 112: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

107

Page 113: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

108

Page 114: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

109

Page 115: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

110

Page 116: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

111

Page 117: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

112

Page 118: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

113

Page 119: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

114

Page 120: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

115

Page 121: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

116

Page 122: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

1991 İstanbul doğumlu olan Mervecan Saral Şükran Ülgen Meslek Lisesi Grafik ve Fotoğraf-çılık mezunudur. Bu yıl Güzel Sanatlara hazırlanan genç arkadaşımızın umarız her şey gönlünce olur ve eminiz ki adını çok iyi yerlerde duyacağız.

PO

RT

FO

LY

O

MERVECAN SARAL

117

Page 123: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Hani hep annem babam sanatla uğraşır, ya da küçüklükten beri fotoğraf çekiyorum derler ya benim ki öyle değil, ben fotoğraf ile lise de tanıştım. Aslında tüm hayalim resim üzerine okumaktı. Fotoğraf, anlık ve çok yalın bana göre. Çok farklı, duyguları gösterebilmek açısından fırından yeni çıkmış kocaman bir kek gibi. Çoğu zaman soğuk. Renkler, duygular soğuk, ölü. Soğuk hava, donuk insanlar kurguyu tadından yenmez hale getiriyor bence. Ve fazla amatör olmak çok eğlenceli. Farklı insanlar tanımak, öğrenmek, genç olmak. Konuşmamak, hep dinlemek. Fotoğraf benim için tam anlamıyla bir duygu. Bu yüzden insanların gerçek hayatta gizledikleri duygularını fotoğraflarda görebiliyorum.

Amatör olmayı seviyorum ve hep amatör kalacağım duygusuna kapılmak beni korkutmuyor. Çektiğim fotoğrafların beğenilmesi 35, 50, 65 her yaşımı hissetmeme neden oluyor, büyüyorum. Ben kesinlikle fotoğ-rafçı değilim.

Yalnız olmayı çoğu zaman seviyorum ve fotoğraf çekerken bu duygu çok yoğun hissettiriyor kendini. Bu nedenle fotoğraf çekiyorum. Kimse beğenmese, ilgilenmese, hiç bir şey hissetmese bile yine fotoğraf çeker-dim kesinlikle. Çok fazla fotoğraf izliyorum. Amatör fotoğrafçılar aslında o kadar mükemmel işler yapıyorlar ki, “Ya falanca yine ne güzel işler yapmış.” dediğim çok oluyor. Fakat hiç bir zaman kimseyi örnek alamıyo-rum. Bilinçaltımda saklanmış kareleri çıkarmak için savaştığım çok oluyor. “Şöyle bir dışarıya çıkıp fotoğraf çekeyim.” deyince de kendimi kaybediyorum. “Olmuyor işte, ben o değilim.” deyip üzülüyorum bu sefer.

Mervecan SARAL: mervecan.deviantart.com www.flickr.com/photos/mervecan

Hazırlayan: Nihan UTKAN [email protected]

118

Page 124: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

119

Page 125: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

120

Page 126: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

121

Page 127: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

122

Page 128: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

123

Page 129: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

124

Page 130: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

125

Page 131: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

126

Page 132: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

127

Page 133: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

128

Page 134: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

PO

RT

FO

LY

O

PETER KEMP

Dergimizin bu ayki portfolyo konuğu Hollanda’dan serbest fotoğrafçı Peter Kemp. Peter Kemp bir taşla iki kuş vuruyor: yüzler tebessüm, hafızalar hikayelerle doluyor onun fotoğraflarıyla. Gün boyunca aklına gelen -ya da meşgul olduğu- sanatsal fikirleri önceden resimle somutlaştıran Kemp, bugünlerde dijital fotoğrafçılığın nimetlerinden yararlanıyor.

129

Page 135: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

KLASİK ATMOSFER...

1960’lı yıllarda doğan Kemp’ in; 1930 ile 1970 arasındaki dönem ilgisini çekmiş ve bu dönem ile çalışmak için kolları sıvamış. Bu süreçte, o dönemin insanlarını, mobilyalarını, kıyafetlerini, renkleri, sahne elbiselerini ve müzikleri mercek altına almış ve çalışmalarında dönemin ruhunu doğru şekilde yansıtmaya çalışmış.

His Master’s Voice

130

Page 136: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Sanatçı, Vintage Atmosphere serisi ile ilgili olarak şunları fısıldadı kulağımıza: “Klasik hava, fotoğrafları-ma büyüleyici ve tutkulu dokunuşlar katmamı sağladı. Eserlerimde biraz tutku biraz da gizem barınmalı bana göre.. Bunu gerçekleştirmek içinse çalışmalarıma Hollandalı usta ressamların -Johannes Vermeer gibi- eserle-rinde görülen “eski ışık” etkisini vermeye çalıştım.”

82... My Best Friend

131

Page 137: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Hem Vermeer’ in hem de Peter Kemp’ in yaşadığı şehrin aynı olduğunu hatırlayınca ister istemez bir çıkarımda bulunuyorum: Belki de Delft şehrinin ‘klasik atmosferi’ nden kaynaklanıyor bu tarz.

Pearls

132

Page 138: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

At Sigmunds

133

Page 139: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

134

Page 140: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

TAKIM ÇALIŞMASI.. CİDDİ BİR ÖNHAZIRLIK..

Kemp’in fotoğraflarında ilk bakışta renkler ve dekorlar dikkat çekici. Aslında fotoğrafa daha uzun ve derinden bakarsanız; bunların aslında başka yolculuklara açılmış kapılar olduğunu göreceksiniz. Detaylara odaklanmayı seven sanatçının eserlerinde gelişigüzel konulmuş bir şey bulamazsınız. Nelerin kullanılacağı, nereye konulacağı deklanşöre basılmadan önce en ince ayrıntısına kadar düşünülmüştür...

His Emperor’s Wife

135

Page 141: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Peter Kemp hikaye anlatma sürecinde modellerinin ona çok yardımcı olduğunun altını özellikle çiziyor. Öncelikle modelliği kabul etmeleri, bunun yanı sıra çalışmalara katkıları ve içten dostlukları için minnettar olduğunu belirtiyor sanatçımız modellerine.

Russian Spy

136

Page 142: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Asıl büyü bulunduğun yerde değil ona giderkenki yolculuğundur” diyen Kemp, modeller ve makyözlerle kavramlar hakkında konuşup, ortak karara varmayı ve çalışmalarını takım işine dönüştürmeyi tercih eder.

Fu.. Them All

137

Page 143: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Nude Photography

138

Page 144: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

ABUR CUBUR HAYATLAR...

Bu serisinde Kemp, bugünlerde hayatımızın hızlı ve çabuk tükenen alışkanlıklar ve davranışlardan oluş-tuğunu vurgulamak ve çalışmalarında bunun tersini vermek istiyor. Peki ama nasıl mı? Zamanı durdurmak gibi… Fotoğraflarına bakanları ‘kendi dünyasına’ çekmek ve orada tutsak etmek gibi ya da…

Happy Easter

139

Page 145: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

Ve insanların fotoğraflarından kendi hikayelerini yaratabilmelerini umuyor. “Eğer yaparlarsa.. İşte o zaman amacıma ulaşmış olurum... ”diyor sanatçı. İşte siz de Peter Kemp’ in fotoğraflarıyla kendi hikayenizi yaratmak için minik bir yolculuğa çıkın: Peter KEMP’ in internet sitesi www.peterkemp.nl

Hazırlayan: Cansu BAYRAM [email protected]

Sunlight

140

Page 146: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

6G

EN

’D

EN

Yazar: İrem KARACİN ~ [email protected]

Elimde makinam, içimde fotoğraflama arzusu, yanımda bana eşlik eden arkadaşlarımla şehrin arka sokaklarına doğru çıkılan bir yolculuk daha başlamaktaydı. Acaba bugün neleri göreceğim, nasıl kareler yakalayacağım sorularıyla, bir şehrin saklı kalmış köşelerini, sokaklarını keşfetmek, daha önce sürekli görülen ancak farkedilmeyen ayrıntılarını fotoğraflayarak belirgin kılmak, hep tatlı bir heyecan yaratmıştır içimde. O gün de böyle hissettiğim günlerden biriydi. Tatlı bir sohbetin eşlik ettiği telaşsız adımlarımızla ilerlerken , o şehirde öğrencilik dönemlerini geçiren arkadaşlarımla ancak ilk o gün, birlikte keşfettiğimiz sokaklar, hafif bir tebessümle hatırlanacak anılar arasına girmekteydi. Uzun bir yürüyüşün ve çekilen kurgu fotoğraflarının ardından yorgunluğun vermiş olduğu mayışıklıkla ilerler-ken, 2 katlı bir evin bahçe duvarından sokağa doğru uzanan, meyve ağacının dalındaki davetkar nar dikkatimi çekti. Tanelerinin güzelliğini vurgulamak ister gibi ayrılıvermişti kabukları. Birisinin gelip kendisini toplamasına ve ağız sulandıran güzelliğini keşfetmesini bekleyememiş gibi bir acelecilikle tüm güzelliğini gözler önüne sunmuştu. Bu güzelliği kaçırmak istemedim ben de ve onun bu davetkar pozunu yakalayıverdim. İşte güzelliklerini ve doğallıklarını gözler önüne sermeye hevesli meyve ve sebzelerin çağrısını anlayıp, fotoğraflamaya ilk o gün başladım.

Sonrasında arkadaş ziyareti için gidilen Gökçeler Köyü’nü gezerken, geniş bir alanda birkaç tane Ayva ağacı olarak sürdürdükleri mücadeleyi anlattı ayvalardan bir tanesi tüm ihtişamıyla... Olgunlaş-mayı büyük bir sabırsızlıkla bekleyen cevizler, ham çağlarının olağanca güzelliğinin keyfini sürmek-teydiler.

Doğanın çağrısına kayıtsız kalamayan herkesin, bir zamanda, bir şekilde hayal ettiği kendi bahçe-sinde, kendi ürünlerinin yetiştirildiği bir hayal bahçesindeydim bu sefer de... Sihirli değnekle do-kunsanız muhteşem bir arabaya dönüşecekmiş gibi duran bal kabağını, daha henüz büyümeye fırsat bulamamış, görenleri kıskandıran güzellikteki çiçeğinin arkasına saklanan küçük bamyaları, mısırın iç içe geçmiş o güzel kıvrımları ve daha niceleri yansıdı karelerime... Her kare ile daha da bir hayran kaldığım doğanın bu muhteşem mucizelerine sevgilerimle... :)

Topraktan Gelen Mucize

141

Page 147: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

142Bal Kabağı

Page 148: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

143

Page 149: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

144Bamya Ve Çiçeği

Page 150: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

145Mısır

Page 151: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

146

Page 152: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

147

Page 153: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

148Ayva

Page 154: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

149

Page 155: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

150Ceviz

Page 156: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

151Nar

Page 157: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

152

Page 158: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

6G

EN

’D

EN

Yazar: Nihan UTKAN ~ [email protected]

Değişim! Değişimi hepimiz sor-gulamışızdır. Olduğumuz, olmadıkla-rımız. Yaşadıklarımız, yitirdiklerimiz bazen bizleri farklı yerlere sürükler. Hiç düşünemediğimiz kendimizi ko-yamadığımız bir yola girmiş buluruz kendimizi. Amacımız neydi? Neredey-dik? Bir değişim bir arayış… Nereden başlanmalı?

Soru işaretleri, nedenler başlar ve en basit gerçeklerden kaçış yöntemi kendini gizlemek, farklılaştırmak de-ğiştirmektir bazen. Bu değişim bazen yüzümüze kondurduğumuz yalancı bir tebessüm şeklinde olur için kan ağlarken bazense yüzüne sürdüğün bir parça boyayla işte sana yeni bir maske daha...

Uzun bir analog serüveninden sonra aldığım dijital makinamla oluşturduğum ilk seri çalışmam olan değişim başlar dediğim gibi bir baş-langıçtı sadece. Bu serilerin devamı-nın önümüzdeki aylarda geleceğini belirtmek istiyorum. Zaten tüm parça-ların birleşmesiyle asıl anlatılmak istenilen de ortaya çıkmış olacaktır. Yardımlarından dolayı arkadaşlarım Ecem Gürdaş ve Emre Soykan’a çok teşekkür ediyorum.

ve değişim başlar...

153

Page 159: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

ve değişim başlar...

154

Page 160: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

155

Page 161: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

156

Page 162: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

157

Page 163: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

158

Page 164: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

159

Page 165: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

160

Page 166: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

161

Page 167: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

162

Page 168: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

TE

ME

L

LG

İL

ER

Alan derinliği, fotoğrafın ön planındaki en net nokta ile geri plandaki en net nokta arasındaki mesafeye denir.Yani, netliğin ayarlanmış olduğu yüzeyin berisinde ve ötesinde uzanan netlik bölge-sidir. Net alan derinliğinin kontrolü fotoğrafçının vazgeçilmez olanaklarından biridir. Başlangıçta önemsiz gibi düşünülse de fotoğraf çekimi sırasında sık sık varlığını hissettiren bir kavramdır. Alan derinliği, bir lens sisteminin obje üzerine odaklanırken net olarak görüntü oluşturabildiği uzaklık dilimidir. Sonuçta fotoğrafta bu dilim içinde kalan nesneler net, arkada veya önde olan nesneler ise bulanık görülür. Örneğin fotoğraf makinesine üç ayrı uzaklıkta bulunan ve arka arkaya duran üç obje-nin sadece biri net diğerleri flu ise bu fotoğrafta alan derinliği dar demektir. Objelerin üçü de net ise; alan derinliği geniş demektir.

İstediğimiz alan derinliğini diyafram ayarını kullanarak sağlayabiliriz. Diyafram açık ise alan de-rinliği az, diyafram kısık ise alan derinliği çoktur. Az açık diyafram (f:16, f:22 vb.) değerlerinde çekilen fotoğrafta net olan kısımlar daha çoktur. Geniş açılı objektifler, dar açılı objektiflere göre daha büyük alan derinliği mesafesine sahiptirler. 450 mm’lik bir objektif kullanılıyorsa, diyafram 5,6’ya, metraj bi-leziği 3 metreye ayarlandığında, sadece 3 metre ötedeki nesneler net çıkmayıp 2,5 metre ile 3,8 metre arasındaki nesnelerin net çıktığı görülür.

Alan derinliği kontrolünü etkileyen faktörler üçe ayrılır. Bunlar:

1. Diyafram açıklığı,2. Netlik mesafesi,3. Objektifin odak uzaklığıdır.

ALAN DERİNLİĞİ

Hazırlayan: İrem KARACİN ~ [email protected]

163

Page 169: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

1. Diyaframla Kontrolü: Diyafram açıklarının, objektiften geçen filme etki eden ışık miktarını ayarlama-sıyla gerçekleşir. Diyafram açıklığı küçüldükçe alan derinliği de artar. Diğer bir deyişle diyafram rakamları büyüdükçe alan derinliği artar. Tersi durumda ise objenin önündeki ve arkasındaki objeler netsiz olarak filme yansır.

2. Netlik Mesafesiyle Kontrolü: Objenin makineye olan uzaklığının ayarlanmasıdır. Netliği yapılan obje makineden ne kadar uzaksa alan derinliği de o kadar fazlalaşır. Ne kadar yakınlaşırsa da o kadar azalır.

3. Objektifin Odak Uzaklığıyla Kontrolü: Alan derinliğini kontrol etmek için, objektif odak uzaklıkların-dan da faydalanılır. Kısa odak uzaklığına sahip objektifler kullanıldığında alan derinliği artar. Uzun odaklı objektifler kullanıldığında ise alan derinliği azalır.

164

Page 170: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

165

Page 171: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010

166

Page 172: 6GEN Fotoğraf Dergisi Kasım 2010