20-30 Eylül 2011

24
Halkın Günlüğü Halkın Günlüğü 20-30 EYLÜL 2011 Yıl: 1 Sayı: 7 Fiyatı 1.5 TL www.halkingunlugu.net e-posta: [email protected] Halkın Günlüğü İstanbul-Van karayolu üzerinde 5 tutsa- ğın ring aracında mahsur kalarak onlarca kişinin gözleri önünde diri diri yanması, devletin “güvenlik” adı altında uyguladığı hapishane politikasının yok etmeye en- deksli olduğunu bir kez daha gösterdi. Halk gençliği üreterek öğreniyor Gençlik Sf. 10-11 5 tutsak devlet eliyle diri diri yakıldı f GÜNCEL 02-03 Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) İstanbul Şube Başkanı Atalık; “Şeker fabrikalarımızın özelleştirilmesi sonucunda pek çok fabri- kamızın, dolayısıyla pancar tarımımızın gerilemesi tüm bu faydaların ve ekonomik canlılığın yok olması anlamına geliyor.” Özelleştirmede usta hamleler f emek 08-09 Ağar’ın halka karşı işlediği suç- ların haddi hesabı yok. Devlet faşizminin simgeselleş- miş ismi Ağar, bizzat talimatı- nı verdiği onca suça rağmen halen devletin ‘iyi halli sade vatandaşı’. Sayfa 02-03 YENİ DEMOKRASİ İÇİN Tescilli katil şimdi devletin ‘iyi halli sade vatandaşı’ İleri demokrasi aldatmacası içerisinde devletin gerçek ni- teliğini halka ulaştırdığımız için 3. kez kapatıldık. Gazetemiz 9 aylık yayın hayatının 3 ayını yayını durdurularak geçirdi. GAZETEMİZ 3. KEZ KAPATILDI Devletin ezilen- lere bahşedeceği tek demokrasi baskı-sansür ve yasaktır NATO’ya kalkan olmayacağız Tarihi devrimci miraslarla dolu olan Kürecik halkı, ABD ve AB emperyalist- lerinin çıkarları için kurulan füze kalkanına izin vermeyecek. Füze kalkanlarına karşı yapılacak eylemler için bir araya gelen Kürecikliler, emperyalist savaşın dünya halklarına kan kusturacak araçlarına karşı ellerinden gelen bütün çabayı sarf edeceklerini açıkladılar. NATO ve Füze Kalkanı Karşıtı Birlik ise daha güçlü eylemler için çağrı yapmaya devam ediyor ABD ve AB emperyalistlerinin NATO şemsiyesi altında “güvenlik” aldatma- casıyla dünya halklarına kan kusturacak savaş araçlarına karşı gücümüzü bir- leştirelim. Emperyalistlerin taşeronu AKP hükümetinin halkımızın karşı çık- masına rağmen onayladığı emperyalist savaş politikalarına dur diyelim AKP hükümetinin saldırı ‘açılımı’ Şemdinli’de gerillalarla asker arasında çıkan çatışmada 3 Kürt köylüsü katledildi. Birçok ilde ise Kürt siyasetçileri yine KCK üyeliği bahane edilip, polis baskınlarıyla gözaltına alınarak tutuklandı. Bölge halkı sokaklara dökülerek tutuklamalara ve ölümlere karşı “teslim olmayacağız” mesajı verdi. SAYFA 04-05 Selahattin Demirtaş KCK adı altında yapılan son tutukla- maları sert bir dille eleştirerek, “Ülkede AKP sorunu var” dedi Aysel Tuğluk devletin savaş başlattığını belirterek, “Bu zih- niyet faşizmden başka bir şey değildir” ifadesini kullandı. Kürdistan Konferansı’nda birlik çağrısı çıktı. Amed’de toplanan konferansta Öcalan’la müza- kereye devam edilmesi istendi. KÜRECİK HALKI FÜZE KALKANI İSTEMİYOR GÜNCEL Yasaklara inat yürüyoruz sf 06 kapak25_Layout 2 9/21/11 11:10 AM Page 1

description

2011’den bu yana yayınlanan Halkın Günlüğü gazetesi.

Transcript of 20-30 Eylül 2011

Page 1: 20-30 Eylül 2011

Halkın GünlüğüHalkın Günlüğü20-30 EYLÜL 2011 Yıl: 1 Sayı: 7 Fiyatı 1.5 TL www.halkingunlugu.net e-posta: [email protected] Halkın Günlüğü

İstanbul-Van karayolu üzerinde 5 tutsa-ğın ring aracında mahsur kalarak onlarcakişinin gözleri önünde diri diri yanması,devletin “güvenlik” adı altında uyguladığıhapishane politikasının yok etmeye en-deksli olduğunu bir kez daha gösterdi.

Halk gençliğiüreterek öğreniyorGençlik Sf. 10-11

5 tutsak devleteliyle diri diriyakıldı fGÜNCEL 02-03

Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) İstanbulŞube Başkanı Atalık; “Şeker fabrikalarımızınözelleştirilmesi sonucunda pek çok fabri-kamızın, dolayısıyla pancar tarımımızıngerilemesi tüm bu faydaların ve ekonomikcanlılığın yok olması anlamına geliyor.”

Özelleştirmedeusta hamleler femek 08-09

Ağar’ın halka karşı işlediği suç-ların haddi hesabı yok. Devlet faşizminin simgeselleş-miş ismi Ağar, bizzat talimatı-nı verdiği onca suça rağmenhalen devletin ‘iyi halli sadevatandaşı’. Sayfa 02-03

YENİ DEMOKRASİ İÇİN

Tescilli katil şimdi devletin ‘iyi halli sade vatandaşı’

İleri demokrasi aldatmacasıiçerisinde devletin gerçek ni-teliğini halka ulaştırdığımız için3. kez kapatıldık. Gazetemiz9 aylık yayın hayatının 3 ayınıyayını durdurularak geçirdi.

GAZETEMİZ 3. KEZ KAPATILDIDevletin ezilen-

lere bahşedeceğitek demokrasi

baskı-sansür veyasaktır

NATO’ya kalkanolmayacağız

Tarihi devrimci miraslarla dolu olan Kürecik halkı, ABD ve AB emperyalist-lerinin çıkarları için kurulan füze kalkanına izin vermeyecek. Füze kalkanlarınakarşı yapılacak eylemler için bir araya gelen Kürecikliler, emperyalistsavaşın dünya halklarına kan kusturacak araçlarına karşı ellerinden gelenbütün çabayı sarf edeceklerini açıkladılar. NATO ve Füze Kalkanı KarşıtıBirlik ise daha güçlü eylemler için çağrı yapmaya devam ediyor

ABD ve AB emperyalistlerinin NATOşemsiyesi altında “güvenlik” aldatma-casıyla dünya halklarına kan kusturacaksavaş araçlarına karşı gücümüzü bir-leştirelim. Emperyalistlerin taşeronuAKP hükümetinin halkımızın karşı çık-masına rağmen onayladığı emperyalistsavaş politikalarına dur diyelim

AKP hükümetinin saldırı ‘açılımı’ Şemdinli’de gerillalarla asker arasında çıkan çatışmada 3 Kürt köylüsü katledildi.Birçok ilde ise Kürt siyasetçileri yine KCK üyeliği bahane edilip, polis baskınlarıylagözaltına alınarak tutuklandı. Bölge halkı sokaklara dökülerek tutuklamalarave ölümlere karşı “teslim olmayacağız” mesajı verdi. SAYFA 04-05

Selahattin Demirtaş KCK adıaltında yapılan son tutukla-maları sert bir dille eleştirerek,“Ülkede AKP sorunu var” dedi

Aysel Tuğluk devletin savaşbaşlattığını belirterek, “Bu zih-niyet faşizmden başka bir şeydeğildir” ifadesini kullandı.

Kürdistan Konferansı’nda birlikçağrısı çıktı. Amed’de toplanankonferansta Öcalan’la müza-kereye devam edilmesi istendi.

KÜRECİK HALKIFÜZE KALKANI

İSTEMİYOR

GÜNCEL Yasaklara inat yürüyoruz sf 06

kapak25_Layout 2 9/21/11 11:10 AM Page 1

Page 2: 20-30 Eylül 2011

Halkın Günlüğü 20-30 EYLÜL 2011güncel02

Devletin bir numaralı olarak tanımlanabi-lecek katillerinin arasında olan MehmetAğar, Susurluk kapsamında yargılandığıdavadan 5 yıl hapis cezası aldı. Ceza yargı-tayda onansa bile Ağar devletin gözünde“iyi halli” biri olduğu için indirimden yarar-

lanarak 2 yıl yatacak.

Ergenekon, Balyoz vb. davalarla karanlıkderinliğini temizleme furyasını halka usta-ca yedirmeye çalışan devlet, toplumsalmuhalefete uyguladığı terörün tetikçiliğini

ve savunuculuğunu yapmış eski üst düzeybürokratlarına yeni sürece destek verme-lerinden kaynaklı emeklilik maaşlarınıbanka hesaplarına yatırarak, rahatça ya-şam sürmelerine izin vermeye devam edi-yor.

Faşizmin simgeleşmiş katiliDevletin halka ve devrimcilere yönelik kat-liam, işkence uygulamalarını meşrulaştı-ran, “devlet adına bin operasyon yaptım”sözüyle kutsal hizmetini öven eli kanlı fa-şist tetikçi Ağar, 1997 yılında İstanbul DGMBaşsavcılığı’nın fezlekesi ile başlayan yar-gılama sürecinin ardından ilk cezasını yıllarsonra aldı.

Yüzlerce insanın ölümünden sorumlu, ha-pishanelerde işkence uygulamalarının başaktörü, yargısız infazların destekleyicisi,devletin üst düzey kurumlarında görev al-mış Mehmet Ağar halkın gözünde faşizminsimgeleşmiş aktörü olarak biliniyor.

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, İçişlerieski Bakanı Mehmet Ağar’a Susurluk dava-sı kapsamında Emniyet Genel Müdürü ol-duğu dönemle ilgili suç işlemek için silahlıçete oluşturduğu gerekçesiyle örgüt yöne-ticiliğinden 5 yıl hapis cezası verdi.

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görü-len davanın karar duruşmasında varestetutulan Mehmet Ağar’ın avukatları Abdul-Kadir Toluç ile Abdullah Egeli ve davayamüdahil olmak isteyen Çağdaş HukukçularDerneği üyesi avukatlar katıldı. DuruşmadaÇağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Avu-

DEVLETiN iYi HALLi SADE

Van’dan İstanbul’a götürülentutsakların bulunduğu ringaracında yangın çıktı. As-kerler kendilerini kurtarır-ken. “kaçarlar” diye dışarıçıkarılmayan 5 tutuklu diridiri yanarak can ver

Hapishanelerde gün geçtikçe ağırla-şan tecrit ve tredman politikaları sa-dece hapishanelerde değil, sevk vesürgünlerde de kendisini gösteriyor.“Güvenlik” adı altında akıl almaz poli-tikalar tutsaklara dayatılmakta, tecritile başta devrimci tutsaklar olmaküzere bütün mahkumların ‘ıslah’ edi-lerek ‘topluma faydalı’ bir hale getiril-meleri amaçlanmakta ve bu politika-lar neticesinde her yıl onlarca tutsaköl(dürül)mektedir.Tutsaklar için mahkemelere gidiş-ge-lişler, sevkler ve sürgün sevkler tambir eziyete dönüşmektedir. Ring aracı-nın içinde birer metrekarede, eller ke-lepçeli ve havasız bir şekilde, bazengünlerce süren yolculuklarda tutsak-lar birçok sağlık problemiyle karşıkarşıya kalıyor. Ring aracında kilitli birortamda, kamera kaydının yapıldığı,araç içinde birçok askerin konumlan-dırıldığı şartlarda, tutsakların ellerininkelepçelenmesi tamamen keyfi ve hu-

kuksuz bir uygulama olarak baskımekanizmasına dönüştürülmüştür.Tüm bu şartları bir arada değerlendir-diğimizde yaşanan ölüm olaylarındakriminal bir takım araştırmalar yapıp‘ihmal’ler tespit etmek gerçeği gizle-mekten başka bir anlam ifade etmiyor. Yukarıda ifade ettiğimiz şartlardameydana gelen ve beş tutsağın ölme-siyle sonuçlanan son örnek Van’da ya-şandı. Van’dan İstanbul’a mahkum gö-türen hapishane aracı, Malatya- Kay-seri karayolunda yandı. Araçtaki 2 şo-för ve 2’si rütbeli 10 jandarma kendile-rini alevler arasından dışarı atıp yaralıkurtulurken, bulundukları bölümünkilidi açılamayan 5 tutuklu ve hüküm-lü yanarak öldü.İstanbul’dan, Van’daki bir davanın du-ruşması için getirilen tutuklu Akif Ka-rabalı (24) ve Abdülsettar Ölmez (35)ile Van Hapishanesi’nde yatan ancakİstanbul’daki bir davanın duruşmasınakatılacak hükümlüler Medeni Demir(47), Sinan Askan (18) ve İsmet Erin(33) adlı mahkumlar 15 Eylül’de 34 BL2564 plakalı hapishane aracıylaVan’dan İstanbul’a gitmek üzere yolaçıktı. Sivas-Kayseri illeri arasında ara-cın motorunda çıkan bir arıza sonucuring aracı alev alarak yanmaya başla-dı. Jandarma ve şoförler araçtan çıka-rak kurtulurken, kilitli bölmede tutu-lan beş tutsak ‘kilit açıl(a)madığı’ içinyanarak öldü.

Küfür, taciz, tecavüz, iletişim,hücre vb “ceza”lar hapishanedetutsakların günlük yaşamınınbir parçası haline geldi. Dahaönce tacize maruz kalan MKPdava tutsağı Özlem Aydın Deniz-li’ye sürgün edildi

Hapishane yönetimleri devrimci tutsaklarıteslim almak ve kimliksizleştirmek için ha-pishane yönetimleri, burjuva feodal kültü-rün ne kadar kirli, yoz, faşist saldırısı varsahepsini uyguluyor. Baskı, taciz, küfür, kabadayak gibi işkence uygulamaları KarataşKadın Hapishanesi’nde yaşanan tecrit saldı-rılarının sadece küçük bir parçası. Hapisha-nede devrimci tutsakları teslim almak vetecride biat ettirmek için elindeki yetkilerisonuna kadar kullanan faşist hapishane yö-netimi, devrimci kadın tutsaklara yöneliksaldırılarını arttırdı.Adana Karataş Kadın Kapalı Hapishanesi yıliçerisinde ikinci defa sürgün sevk gerçek-leştirdi. Daha önce DHKP/C dava tutsakları-nı sürgüne gönderen hapishane yönetimi bukez 9 Eylül tarihinde Maoist Komünist Parti-si dava tutsağı Özlem Aydın’ı sürgün etti. MKP dava tutsağı Özlem Aydın gardiyanlartarafından tacize uğramış ve daha sonra da9 Eylül tarihine kadar hücre “cezası”na ma-ruz kalmıştı. Aydın, cezasının bitimindenhemen sonra kaçırılırcasına apar topar De-nizli D Tipi Kapalı Hapishanesi’ne sürgünedildi.

Özlem Aydınsürgün edildi Devlet ‘güvenliğinde’

İHD: Affı olmayan bir vahşetKonuya ilişkin devlet kademelerinden ‘gü-venlik’ gerekçeli açıklamalar yapılırken,İnsan Hakları Derneği (İHD) ise yaptığıaçıklamada tutsakların ring araçlarındayaşadıkları zorluklara ve hak gasplarınadeğinerek şunları ifade etti; “Bu gece sa-baha karşı Kayseri İli Pınarbaşı İlçesi’ndeyaşanan, İstanbul’dan görülecek bir davaiçin Van’a getirilen ve dönüş yolunda beş

Devletin yetiştirdiği elikanlı tetikçi ve bürokratla-

rın başında gelen MehmetAğar halkın gözünde teşhir

olan bütün katliamlarına,mayfa ilişkilerine rağmendevletin “iyi halli sade va-

tandaşı” olmaya devamediyor

2-3_Layout 2 9/21/11 10:57 AM Page 1

Page 3: 20-30 Eylül 2011

03güncel20-30 EYLÜL 2011 Halkın Günlüğü

kat Selçuk Bozağaçlı eski özel harekatçı ve Su-surluk davası hükümlüsü Ayhan Çarkın’ın İstan-bul ve Ankara Cumhuriyet Başsavcı vekilliğindeverdiği ifadelere dikkat çekerek, Ağar’ın EmniyetGenel Müdürü olduğu dönemde öldürülen avukatFaik Candan’ın ailesinin talebi üzerine müdahillikisteminde bulundu.

Avukat Bozağaçlı, “Katledilen meslektaşımızın ai-lesinin istemi üzerine buradayız” diyerek, AyhanÇarkın’ın “Her şey Mehmet Ağar’ın ve İbrahim Şa-hin’in bilgisi dahilinde yapılmıştır” sözlerini hatır-lattı. Bozağaçlı, Çarkın’ın “Bir ölüm listesi var. İşa-damları bu listeden çıkmak için parayı alıp İbra-him Şahin aracılığıyla Mehmet Ağara veriyordu”sözlerine atıfta bulunarak, mahkemede MehmetAğar için istenilen cezayı kabul edemediklerinibelirtti.

Mahkeme heyeti ise, avukat Bozağaçlı’nın katılmatalebinde bulunanların doğrudan doğruya zarargördüğü hususunun sabit olmadığına karar vere-rek, talebi reddetti. Mahkeme Başkanı Hasan Şa-kır, Savcı Taştan’ın Ayhan Çarkın’ın tanık olarakdinlenmesi talebinin reddedildiğini oy birliğiylekarar verildiğini belirterek, Mehmet Ağar hakkın-daki kararı açıklamak için duruşmaya ara verdi.

Verilen aranın ardından mahkeme Ağar’a onca sa-bitlenmiş suçuna helal getirmeyecek kararı verdi.Söz konusu iddianamede Mehmet Ağar için örgütebilerek ve isteyerek yardım etme suçundan ceza is-

tenmesine rağmen, mahkeme Ağar’ı ustaca örgütyöneticiliği suçundan mahkum etti. Ağar, “silahlıçete oluşturduğu” için aldığı 5 yıl hapis cezası yargı-tayda onananırsa “iy halinden” kaynaklı hapistesadece 2 yıl yatacak.Ağar söz konusu davada cürüm işlemek için si-lahlı çete meydana getirmek, gıyabi tutuklu Ab-dullah Çatlı’nın saklı bulunduğu yeri bildiği haldeyetkili mercilere haber vermemek ve gizlenmesi-ne yardım etmek, Çatlı ve Öz’e silah taşıma izinbelgesi vermek suretiyle görevi kötüye kullan-mak, Çatlı ve Öz’e hususi damgalı pasaport veril-mesini sağlamaktan yargılanmıştı.

Ağar AKP’ye sığındıEski Özel Harekâtçı ve bugünlerde katliam süre-cin en önemli itiafçısı Ayhan Çarkın, 1990’lı yıl-larda işlenen cinayetlerden Mehmet Ağar veTansu Çillerin ‘haberdar’ olduğunu açıklamıştı.Çarkın kendisinin sadece yargılanmasının yet-meyeceğini ‘bu dava Mehmet Ağar’dan TansuÇiller’e kadar uzanmalı’ demişti. Emniyet Müdü-rü ve İçişleri Bakanlığı yaptığı 90’lı yıllarda “Binoperasyon yaptık” söylemiyle kendi gururunuokşayan, Mehmet Ağar, Çarkın’ın verdiği ifadele-rin ardından çıktığı her kürsüden AKP’ye destekverdiğini söylemişti. Başbakan Erdoğan’a övgü-ler dizen Ağar, “Başbakan’ın çok dirayetle irdele-diğini görüyorum. Bundan da büyük memnuni-yet duyuyorum” demişti.

VATANDAŞI

Halkın kanını emmekiçin çete kuranlar, devletiçin katliam yapanlardevletin temin ettiğiemeklilik maaşlarıylarahat rahat gezerken,halkın sorunlarını dilegetirenler tutuklanarakzindanlara atılıyor

Başbakan Recep Tayyip Erdo-ğan’ın 31 Mayıs 2011 günü Art-vin’in Hopa İlçesi’nde düzenledi-ği mitingin ardından çıkan olay-larda, ‘terör örgütü propaganda-sı’ yapmak suçundan ErzurumÖzel Yetkili 4. Ağır Ceza Mahke-mesi’nde yargılanan 7 kişininduruşması 26 Eylül’e ertelendi.

Özel Yetkili 4. Ağır Ceza Mahke-mesi’nde 4.5 yıl hapis cezası is-temiyle yargılanan Ali Aksu, Er-han Köse, Görgü Demirpençe, İb-rahim Aksu, İdris Akbıyık, ÖnderÖner, Şafak Ustabaş hakim kar-şısına çıktı.

‘Polise gül mü atacaktık?’Hopa olaylarında yaşamını yiti-ren emekli öğretmen Metin Lo-kumcu’yu anarak savunmasınabaşlayan sanık Ali Aksu, yargı-nalanması gerekenlerin onlaracehennemi yaşatan polisler ol-ması gerektiğini söyledi. AliAksu şöyle konuştu: “Ortamınbu denli gazla, suyla, copla, kur-şunla terörize edilmesi ve bununsahibi olan polis teşkilatına em-pati içinde gül mü atacaktık? Na-sıl kurtulacaktık? Bir tek yolvardı, durdurmak. Bizlerin veMetin hocanın da yaptığı ‘yap-mayın, etmeyin, gitmeyin’ de-yimlerini kullandık. Hopalılarıyaralayan ve canını alan polis-lerdir. Ben AKP gibi düşünmekzorunda değilim. O gün dereleri-miz üzerine HES kurmak veÇay-Kur’u özelleştirmek isteye-ne, işçiyi sömürmeye devamedene, bize ne kadar zarar verdi-ğini anlatmak istedik.”

Mahir, Hüseyin ve De-niz’i anmak suç mu?Ezilenlerin Sosyalist Partisi(ESP) Parti Meclisi üyesi GörgüDemirpençe de ifadesinde şun-ları kaydetti: “Dev-Yol ile bağ-lantı kurularak dosya hazırlan-mış. Yaşı büyütülerek katledilenErdal Eren ile ilgili yüzlerce insanyargılanmıştır. Aynı Erdal Eren’iBaşbakan Recep Tayyip Erdo-ğan, timsah gözyaşları ile yadediyor suç olmuyor. Mahir, Hü-seyin, Ulaş, Deniz Gezmiş’inisimleri yad edilince suç oluyor.3.5 aydır mağdur edilmemizintek nedeni o gün orada görevalan polis ve başbakandır. Bura-da yargılanması gereken RecepTayyip Erdoğan’dır.”

İddia edillen suçlamaları redde-den İdris Akbıyık polislerin ken-disini tehdit ettiğini ve serbestbırakılması için üç kişi hakkındaifade vermeye zorlandığını söy-ledi.

Savunmaların ardından savcılıkmütalaa için süre istedi. Mahke-me heyeti savcılığın talebi üzeri-ne mütalaanın hazırlanması içinmahkemeyi 26 Eylül tarihine er-teledi.

Davanın seyriBaşbakan Recep Tayyip Erdo-ğan’ın seçim gezisi için 31 Mayısgünü gittiği Hopa’da düzenlenenmitingden sonra çıkan olaylardagözaltına alınarak Erzurum’a ge-tirilen 31 kişiden 12’si tutuklana-rak Erzurum H Tipi Hapishane-si’ne gönderildi. Daha sonra terörsuçlaması kaldırılarak yetkisiz-likle Hopa’ya gönderilen dosyada12 kişinin ‘kamu malına zararverme, görevli memura muka-vemet, toplantı ve gösteri yasa-sına aykırılıktan’ cezalandırıl-ması istendi. Erzurum Özel Yet-kili Cumhuriyet Savcısı RasimKarakullukçu tarafından 11Ağustos günü hazırlanan iddia-nameyle 12 kişiden 7’si hakkında‘terör örgütü propagandası yap-mak’ suçundan dava açıldı.

Hopa davasındabir sonuç yok

beş tutsak öldü

mahpusun yanarak yaşamını yitirmesi, affı ol-mayan bir vahşettir. Tüm görevlilerin kurtulduğuve kaçabilecekleri ihtimali gözetilerek mahpus-ların bulunduğu kısmın kapılarının açılmadığınıve ölüme neden oldukları düşünüldüğünde mah-puslara yapılan uygulamaların boyutu ortayaçıkmaktadır. Beş insanın yaşamlarından sorumluolan tüm görevlilerle ilgili soruşturmanın en kısazamanda yapılması ve bu insanların yanarakölümlerine sebep olanların cezalandırılması ge-rekmektedir. İnsana reva görülen bu muameleyide kamuoyunun iyi bilmesi ve vicdanlarında mu-hasebe yapmasını umut ediyoruz.”

ÇHD: Diri diri yaktılarÇağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD)’de yazılı biraçıklama yaparak yaşanan olayın tamamen dev-letin hapishanelerle ilgili politikaları sonucu ya-şandığını vurguladı. “Bugün sadece tutuklularınölmesiyle sonuçlanan olayın başlıca sorumlularıtutuklulara ağır tecrit koşullarını dayatan ve jan-darmaya ‘GÜVENLİK GEREKÇESİYLE’ ring aracınınkapısını açtırmayan siyasi iktidardır. Beş tutukluve hükümlünün ölümünden AKP hükümeti so-rumludur.” denilen açıklamada tüm sorumlularınhesap vermesi istendi.

2-3_Layout 2 9/21/11 10:57 AM Page 2

Page 4: 20-30 Eylül 2011

Halkın Günlüğü 20-30 EYLÜL 2011güncel04

Türk devleti AKP üzerinden Ortadoğu veAfrika ülkelerinde halkların ezen sınıflarakarşı verdiği mücadeleye destek turları atadursun, ülkemizde ise Kürt ulusuna men-sup insanlar katledilmeye, siyasetçilerinekelepçeler vurularak zindanlarda baskı al-tında tutuluyor.

Hakkari Şemdinli’de gerillanın karakol vepolis noktalarına yaptığı eyleme karşılıkbölgede halkın üzerine bombalar yağdıranTürk devleti 3 kişiyi katletti. Bu eyleminardından ise Hakkari, Adana, Mersin’deBDP yönetcileri ve üyeleri KCK kapsamın-da gözaltına alınarak tutuklandı.

3 kişi katledildiHakkari’nin Şemdinli İlçesi’nde gerillalarlaasker arasında yaşanan çatışmada asker,3 köylüyü katletti. Yaşamını yitiren OsmanErbaş’ın düğünde olduğu sırada açılan ateşsonucu, Necdet ve Tayyar Güreli kardeşle-rin ise Şapatan Köyü’nde evlerine giderkeninsansız hava araçlarının verdiği koordi-natlar sonucu atılan havan topu sonucun-da yaşamını yitirdikleri öğrenildi.

Yine KCK yine Kürt siyasetçilergözaltındaABD’nin Ortadoğu’daki “demokrasi oyu-nu”nda kendisine verilen başrol oyunculu-ğuna ısınan AKP, bugünlerde halklarınkarşısına çıkarak demokrasi, eşitlik, öz-gürlük repliklerini ezbere okurken ülke-mizde halka uygulanan faşizmin bu replik-lerle gizlenemeyeceğini nakşediyor.

Şırnak, Adana ve Mersin’de Kürdistan Top-luluklar Birliği (KCK) öne sürülerek BDP ilyöneticileri ve üyesi 100’e yakın kişi zin-danlara konuldu.

Şırnak’ta BDP il ve ilçe teşkilatıyla BDP’liyöneticilerin evlerine yapılan polis baskın-larında 35 kişi gözaltına alındı.

Polis, aralarında BDP il ve ilçe teşkilatları-nın da bulunduğu savcılığın daha öncedenbelirlediği adreslere eş zamanlı baskınlardüzenledi. Baskınlarda polis, BDP teşkilat-larındaki bilgisayar kayıtları ve belgelere elkoydu. Şırnak Belediye Meclis üyeleri Ma-ruf İke, Aydın Pusat, Temer İdin, Cemil Yor-gun, Cizre Belediye Başkan Vekili HanımOnur, Eğitim-Sen Şırnak Şube BaşkanıSerhat Uğur, BDP Şırnak İl Başkan Yardım-cısı Salih Gülenç, İl Genel Meclisi Üyesi SaraÖlmez, BDP İl Yöneticisi Selman Uysal, DTKŞırnak sözcüsü Temel İdil’in de aralarındabulunduğu toplam 35 kişi gözaltına alındı.

Adana ve Mersin’de yapılan polis baskın-larında ise onlarca kişi gözaltına alınaraksorgudan geçirildi. Ağır silahlarla yapılanbaskınlarda Kürt siyasetçiler apar topargözaltına alındı. Adana’da gözaltına alı-nanlardan 11 kişi “KCK yapılanmasında yeralmak” iddiasıyla tutuklandı.

Mersin’de ise gözaltına alınan Kürt siya-setçilerden 8’i KCK yapılanmasında yer al-dıkları iddiasıyla tutuklandı.

Teslim olmayacağızGözaltıları protesto eden binlerce insanBDP Cizre İlçe binası önünde toplanarak,

devlete “teslim olmayacağız” mesajı verdi.BDP Cizre İlçe binası önünde toplanan kit-leye seslenen BDP Cizre İlçe Başkanı EsatMalkoç, yapılan tutuklamalarla Kürt hal-

kına gözdağı verilmek istendiğini belirte-rek, “Bizler hiçbir baskıya karşı asla onurlumücadelemizden taviz vermeden direnişi-mizi sürdüreceğiz.” dedi.

HüKüMETiN SALDIRI

Türk ordusu 17 Ağustos’ta Güney Kür-distan topraklarına yönelik hava saldı-rısının ardından, şimdi de sınır ötesi

kara saldırısını gündeme almış bulunu-yor. Gerillaya karşı imha konseptiyle hare-

Sınır ötesisaldırı içinhazırlıklarsürüyor

Mazgirt sokakları bakımsız-lıktan kolektif çalışmaylakurtuluyor! İlçe halkı kendiolanaklarıyla Mazgirt’i dahayaşanabilir hale kavuştur-mak için seferber oluyor

İmkansızlıkları örgütlü dayanış-mayla aşan Mazgirt Belediyesi, be-lediye işçileri, Mazgirt halkı, DHF üyeve taraftarlarıyla birlikte yıllarcakaderine terk edilmiş sokakları ça-murdan kurtarmaya çalışıyor.Yurt içinde ve dışında devam edendayanışma kampanyasına, Mazgirthalkı da emeğiyle katkı sunuyor. İkigündür devem eden çalışma boyun-ca çamur olan yollara kilitli parkedöşenirken, yolları çamurdan kur-tulan Mazgirtliler çalışmaya katıla-

rak ve çalışanların ihtiyaçlarını kar-şılayarak ilçelerine sahip çıktı. İlkgün, neredeyse kullanılmaz hale ge-len iş makinesinin bozulması nede-niyle erken sonlanan çalışmaya,ikinci gün daha yoğun katılımla, işmakinesinin tamir edilmesiyle bir-likte devam edildi.

Yaşanabilir bir Mazgirt yaratma he-defi doğrultusunda imkansızlıklarıkolektif çabayla aşmaya çalışanMazgirt Belediyesi, önümüzdekigünlerde çalışmalarına devam ede-cek. Kış gelmeden tamamlanmasıhedeflenen çalışmaların yanı sıra,dayanışma kampanyası kapsamın-da Viyana’da düzenlenecek olan ge-cenin ve aralık ayında Ankara’dayapılacak “Devrimci Halkçı Beledi-yeler” sempozyumu hazırlıkları dadevam ediyor.

İmkansızlıklar halkıngücüyle aşılıyor

Türk devleti Kandil’e yönelik karadan saldırı için hazırlıkları-nı sürdürüyor. İran, Irak bölgesel Kürt yönetimi ve ABD ile gö-rüşmelerini gizliden gizliye sürdüren Türk devleti, Şırnak veHakkari’de askeri sevkiyatı arttırdı

4-5_Layout 2 9/21/11 10:58 AM Page 1

Page 5: 20-30 Eylül 2011

05güncel20-30 EYLÜL 2011 Halkın Günlüğü

121 kişi gözaltına alındıBDP İstanbul İl Örgütü tarafındanTaksim Meydanı’nda Abdullah Öca-lan’ın avukatlarıyla görüştürülme-

mesi ve artan operasyonları protes-to etmek için yapmak istediği basınaçıklamasına polis saldırdı. Saldırı-da 121 kişi gözaltına alındı.

AÇILIMI

ket eden Türk devleti bir yandan kolluk kuvvet-lerini sınır hatlarına yerleştirirken diğer yandanefendisi ABD ile pazarlıkları sürdürerek harekatizni bekliyor.

Barzani’ye karşı ABD kozuTürk devleti yakın zaman içerisinde Ankara’yagelecek olan Neçirvan Barzani’yle olası sınırötesi kara operasyonunu görüşecek. Kara ope-rasyonuna karşı çıkan KDP’nin bu tutumunakarşı Türk devleti efendisi ABD’nin kapısını ça-larak, gerekli izinleri ve teknik desteği almak ni-yetinde.

Her an gerçekleşebilirİçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, sınır ötesi kara sal-dırısı için “her an yapılabilir” dedi. Şahin şöyle dedi:“Yani karada boşluk yok. Görevlilerimiz sürekli ka-rada harekat halindeler. Kara harekatından kasıt,sınır ötesi bir kara harekatı ise o tabii ki ayrı birkonu, onun değerlendirmesi devam ediyor. Ama bi-zim kendi sınırlarımız dahilinde kara harekatımız,karadan kontrol, karadan suç ve suçlularla müca-delemiz devam ediyor. Sınır ötesi harekat da hava-dan olduğu gibi karadan da sınır komşumuz ülkeyleyapılan görüşmelere bağlı olarak her an yapılabilir.”

Devletin Kürtulusunun talep-lerine yöneliksürdürdüğü çö-züm politikalarıkatliam, tutukla-ma ve şiddetiresmediyor. Hak-kari’de 3 Kürtköylüsü katledil-di, Şırnak, Adanave Mersin’deKürt siyasetçilertutuklanarak ha-pishaneye konul-du

DTK, BDP, KADEP veHAK-PAR öncülüğündeAmed’de gerçekleşen“Türkiye’de KürdistanKonferansı”nın sonuç bil-dirgesi açıklandı. Sonuçbildirgesinde, askeri sal-dırıların durması, Öca-lan’la müzakereye devamedilmesi ve yeni anayasaiçin barış ortamının sağ-lanması istendi

Amed’de iki gün süren Kürt ulusalbirliğinin tartışıldığı konferansınsonuç bildirgesi açıklandı. Sonuçbildirgesinde, “Kürt halkının cum-huriyetin kuruluşundan bu yanaüzerinde yaşadığı ve adıyla özdeş-leşen Kürdistan’da her türlü insanive ulusal haklarından yoksun bı-rakıldığı hatırlatılarak, Kürtlerlebirlikte yaşayan Süryaniler, Erme-niler, Mehelmiler, Araplar, Êzîdîler,Aleviler ve Sunni dindarların da

aynı kaderi paylaştığı” belirtildi.Hükümeti barış ortamını sağla-ması için gerekli tüm çabaları veönlemleri almaya çağırılan sonuçbildirgesinde, tüm askeri ve siya-si operasyonların derhal durdu-rulmasının, çözüm zeminininoluşması için en önemli koşullar-dan biri olduğu deklare edildi. So-nuç bildirgesinde, çözümün mu-hatapları şöyle vurgulandı: “Si-lahların susması için PKK lideriAbdullah Öcalan ve farklı dina-miklerle başlatılmış olan görüş-me ve müzakerelerin Kürt halkı-nın özgür iradesiyle seçilmiş veKürtler adına siyaset yapan tümkesimlerin dahil edilerek, kesildi-ği yerden şeffaf bir biçimde de-vam edilmesini arzu eder.”Konferansın ana gündem mad-delerinden biri olan Kürtlerinanayasadaki statülerinin belir-lenmesi noktası da sonuç bildir-gesinde yer aldı. Sonuç bildirge-sinde, yeni anayasa için şu cümlekaydedildi: “Eşitlikçi, özgürlükçü,çoğulcu ve demokratik bir ana-yasa için öncelikli olarak barışortamının sağlanması gerekiyor.”

Amed’de KürdistanKonferansı

Kürt siyasetçilerinin tutuklan-masına sert tepki gösteren BDPEş Genel Başkanı Selahattin De-mirtaş, “50 bin Kürdü tutuklasa-nız da Kürtler özgürlüklerini eldeedecektir. Bu ülkede bir AKP so-runu vardır” dedi.

Şırnak’a gözaltıları incelemekiçin giden BDP Eş Genel BaşkanıSelahattin Demirtaş halkın siya-setçilerini ve gençliğini tutukla-yarak sindireceklerini sananla-rın Botan halkının yakın geçmi-şini unuttuklarını söyledi. Şırnakhalkının katliamlara boyun eğ-mediğini ve bugün de inkar veimha politikalarına sessiz kal-mayacağını vurgulayan Demir-taş, “Mazlum Doğan’a, Beritan’ıve Agit’i teslim alabilseydiniz buhalkı teslim alabilirdiniz. Bu hal-

kın üzerine geldikçe küçülüyor-sunuz. Burada devletin değeri birgaz bombası ve cop kadardır.AKP hükümeti ve devlet gazbombası, coptan başka herhangibir şeyi temsil etmiyor. 50 kişideğil 50 bin kişi tutuklasanız dabu halk mücadeleye devam ede-cek hepimizi tutuklamazsanıznamertsiniz. “ dedi.

Yaşananlar faşizmdirBölgede incelemelerde bulunanDTK Eş Başkanı Aysel Tuğluk ise,“Biz barış, kardeşlik ve birlikteyaşam dedikçe karşımızdakizihniyet halkımıza karşı bir sa-vaş başlatıyor. Bu inkarcı zihni-yet giderek faşizmi sonuna ka-dar uyguluyor” diyerek, bugünyaşadıklarının faşizmden başkabir şey olmadığını söyledi.

Demirtaş: Hepimizitutuklamazsanıznamertsiniz

4-5_Layout 2 9/21/11 10:58 AM Page 2

Page 6: 20-30 Eylül 2011

Halkın Günlüğü 20-30 EYLÜL 2011güncel06

Gazetemizin 10-20 Eylül 2011tarihli 18. Sayısı çıktığı günmahkeme kararıyla toplatıla-rak, 1 ay yayın durdurma ka-rarı aldı. Gazetemizin yayını 3.kez 1 ay süreyle mahkeme ta-rafından durdurulurken, aldı-ğımız “cezalar” nedeniyle 9aylık yayın faaliyetimizin 3 ayıdevletin sansürüne takıldı.

Demokrasi ve özgürlük kelimelerininhakim sınıflarca dillere pelesenk edildiğişu günlerde, bu iki kelimeye inat ezilen-emekçilere yönelik saldırılar yoğunlaşa-rak devam ediyor. Yaşamın tüm alanla-rında cereyan eden bu saldırılardan dev-rimci-sosyalist basın da payına düşenielbette alıyor. Sadece son bir yıl içindebasın-yayın alanında boy gösteren bas-kılara baktığımızda dahi nasıl bir de-mokrasi ve özgürlük anlayışıyla karşıkarşıya olduğumuzu da net bir şekildegörmüş oluruz. Baskısı dahi yapılmamışkitap nüshalarının imha edilmesi, onlar-

ca gazetecinin hapishanelere konulması,birçok gazete-dergi yayınlarına ilişkinpara cezaları, yayın durdurma, toplatmakararı verilmesi vb. birçok baskı yönte-miyle devrimci-muhalif basın susturul-mak isteniyor. Faşizmin kendi gerici ikti-darını devam ettirebilmesi için sadece fi-ziki zora değil aynı zamanda kitlelerin bi-lincini bulanıklaştırarak onları manipüleetmeye de ihtiyacı vardır. Hayata geçir-meye çalıştıkları politikaların kabul gör-mesi için kullandıkları en etkin araçlar-dan birisidir basın. Bu gerçeklikten dola-yı halkın doğru-objektif ve bilimsel ha-ber alma, ülke ve dünya gündemine iliş-kin doğru perspektifleri okuma, devrim-ci-komünistlerin seslerini duyurmaları-nın önüne geçmek için her türlü zorbalı-ğa başvurarak saldırılarını sürdürmek-ten bir an dahi geri durmamışlardır.Devrimci Demokrasi ve öncelleri olanbasın-yayın geleneğinin mirasçısı olarak2011 yılında başladığımız yolculuğumuz-da böylesi saldırılarla sık sık karşı karşı-ya kalacağımızın bilincindeydik. Ziradünle bugün arasındaki tek farkı, bu-günkü saldırıların demokrasi maskesialtında yürütülmesi olarak görmekteyiz.Aradan geçen dokuz aylık zaman dili-

minde hakkımızda birçok dava açıldı, ga-zetemiz üç kez kapatıldı, yazı işleri mü-dürümüz ve birçok çalışanımız gözaltınaalındı, tutuklandı, çeşitli baskılara maruzkaldı. Tüm bu saldırıların devlet katındahukuki(!) gerekçelendirmesi ise ‘terörörgütü propagandası’ olarak gösteril-mektedir. Oysa bizler biliyoruz ki onların‘terörist’ dedikleri sınıfsız ve sınırsız birdünya özlemiyle bilinçlerini ve yürekle-rini devrim ve demokrasi mücadelesineadamış oğullarımız ve kızlarımızdır, dev-rimci-komünistlerdir. Onların adlarınıanmak, seslerine ses katmak ve yürü-dükleri yolda yürümek bizler için çekini-lecek bir olgu değil bilakis onur duyula-cak bir eylemdir.

Bir kez daha ilan ediyoruz ki Halkın Gün-lüğü susturulamaz. Halkın Günlüğü hal-kın sesidir. Gerçekleri, doğruları yazma-ya, devrimci-komünistlerin vermiş ol-dukları bu onurlu kavgaya omuz verme-ye devam edeceğiz.

Bütün çalışanlarımız, okurlarımız, dost-larımızla faşizmin saldırılarını göğüsle-yeceğimizi ilan ediyoruz.

Halkın GünlüğüSUSTURULAMAZ

“Yasadışı örgüt propa-gandası” yapıldığı iddia-sıyla 25 Mayıs 2011 tari-hinde siyasi polislerceyapılan operasyondagözaltına alınan 31 kişi-nin ilk duruşması 19 Ey-lül’de görüldü.

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hü-seyin İnan’ın 6 Mayıs 1972 tari-hindeki idamları ve DiyarbakırHapishanesi’nde 3 ay boyuncaişkence görerek katledilen ko-münist önder İbrahim Kaypak-

kaya’nın anmaları ülke genelindeolduğu gibi Adana’da yapılmıştı.Adana’da toplumsal tarihe malolmuş devrimci önderler için ba-sın açıklaması ve yürüyüş ger-çekleştirilmiş ve devrimci ön-derlerin mücadele yaşamları kit-lelerle paylaşılmıştı.

Bu anmalara katılan aralarında 5DHF’linin de bulunduğu 31 kişi 25Mayıs tarihinde Adana Emniyeti-ne bağlı siyasi polisler tarafındangözaltına alınmıştı. Tutuksuzyargılanan 31 kişinin ilk duruş-ması 19 Eylül tarihinde görüldü.İlk duruşmaya hakkında dava

açılan 28 kişi katıldı.

Duruşmaya katılan 28 kişi yap-tıkları savunmalarda bu eylem-lerin demokratik ve meşru oldu-ğu ifade ettiler. Ayrıca bu eylem-lerin ülke genelinde yapıldığı,herhangi bir suç oluşturmadığıifade edilerek; “gerçekleştirdiği-miz bu eylemlerin kendisini yasadışı olarak ifade eden emniyetteşkilatı eylem esnasında yüzler-ce kolluk kuvvetiyle orada bu-lunmasına rağmen neden her-hangi bir müdahalede bulunma-mıştır? Eğer “suç” olarak görülü-yordu ise neden böyle yaparak bu

suça ortak olundu, öyle ise şu anburada devletin kolluk kuvvetlerive onlara onay veren üstleri deolmalıydı” denildi. Savunmalarıalınan kişilerin ardından savcı“bilirkişiye sorulması” talebindebulundu. Avukatlar tarafındanyapılan savunmalardan sonra,tüm kişilerin eylemlere katılanla-rın kendileri olduğunu net bir şe-kilde kabul etmeleri sebebiyle bi-lirkişi raporu talebinin reddine,duruşmaya katılmayan diğer sa-nıkların da savunmalarının alı-narak mahkemenin 12 Aralık’aertelenmesine karar verildi.

Devrimci önderleri anmak suç değildir

NATO’ABD ve emperyalistler Or-tadoğu halklarına “güven-lik” adı altında kan kustu-racak füzeleri, Malatya’nınKürecik İlçesi’nde konum-landıracak.Geçtiğimiz yıldan itibarenadım adım gündeme sinsi-ce sokulan Füze KalkanıProjesi’nin ülke toprakla-rına konuşlandırılması,resmen karara bağlandı.NATO’nun Füze SavunmaKalkanı kapsamında ülke-mize yerleştirilecek ra-darla ilgili Washington ileAnkara arasında imzalaratıldı. İçişleri Bakanlığıfüze kalkanlarının Malat-ya’nın Kürecik nahiyesinekurulacağını bildirdi.Kürecik halkı istemiyorNATO’nun radar üssünüKürecik’e kurması bölgehalkı tarafından protes-

6-7_Layout 2 9/21/11 10:59 AM Page 1

Page 7: 20-30 Eylül 2011

07güncel20-30 EYLÜL 2011 Halkın Günlüğü

Ankara OSTİM Sanayi Sitesi’ndeyaşanan patlamada 20 işçininyaşamını yitirdiği OSTİM dava-sının ilk duruşması görüldü.İkinci duruşma 11 Ekim’e erte-lendi.

3 Şubat 2011 tarihinde Ankara’da OstimSanayi Sitesi’nde yaşanan patlamada 9 kişihayatını kaybetmiş, 27 işçi de yaralanmıştı.Aynı gün kısa bir süre sonra İvedik Organi-ze Sanayi Bölgesi’ndeki patlamada ise 11işçi hayatını kaybetmiş, 20’den fazla işçi de

yaralanmıştı. Ankara 10. Ağır Ceza Mahke-mesi’nde başlayan davanın ilk duruşması16 Eylül tarihinde yapıldı. Duruşmaya, sa-nıkların yanı sıra her iki patlamada hayatı-nı kaybedenlerin yakınlarıyla taraflarınavukatları katıldı. OSTİM patlamalarındahayatını kaybedenlerin yakınları, sabahınerken saatlerinde Ankara Adalet Sarayıönünde bir araya gelerek burada basınaçıklaması yaptı.Mahkemeye sunulan iddianamade, patla-maların meydana geldiği işyerlerine gazsatışı yapan firmanın ortağı ve yasal yöne-ticisi Kasım Ersoy ile firma çalışanları Ba-hadır Esendik, Burhan Koç, Ali Bayındır,Hüseyin Erdem, Yusuf Kılıç ve Tuncay Ka-

rabenli’nin, “Bilinçli taksirle birden fazla ki-şinin ölümüne ve yaralanmasına neden ol-mak” ve “Tehlikeli maddelerin izinsiz ola-rak bulundurulması ve el değiştirilmesi”suçunu işledikleri iddiasıyla 26’şar yıla ka-dar hapsi istendi. Patlamaların meydanageldiği işyerlerinin yasal sorumluları AydınÖzkan ve Numan Güleç ise “Taksirle birdenfazla kişinin ölümüne ve yaralanmasınaneden olmak” suçlamasıyla yargılandı. İşgüvenliği için hala bir önlemin alınmadığıOSTİM yeni patlamalar olma ihtimalinikuvvetle taşırken, patronlar mahkemedesorumluluğu birbirlerinin üzerine yıkmaçabasındaydı. Dava 11 Ekim tarihine erte-lendi.

Patlamalar tesadüf değil

YA KALKAN OLMAYACAGIZEmperyalistler NATO üzerinden dünya halklarına güvenlik adıaltında kan kusturacak savaş ‘oyuncaklarını’ AKP hükümetiüzerinden ülkemize yerleştirecek. Devrimci, demokrat kurum-lar ise dünya halklarına kan kusturacak füze kalkanlarına karşıbirleşme çağrısında bulundu.

NATO’nun füze kalkanınageçit vermeyeceğizDemokratik Haklar Federasyonu (DHF) ülke-mize kurulan savaş mevzilerinin, ABD ve ABemperyalizminin Ortadoğu işgallerinin yeniaşamaları için kullanılacağını açıkladı.DHF, ABD ve AB emperyalistlerinin silahlı ör-gütü NATO’nun, ülkemizde AKP hükümetieliyle önemli ekonomik, sosyal, siyasi, askerive idari düzenlemelere giderek, ülkemizdenükleer silahlarını konuşlandırmakta olduğu-nu açıkladı.DHF’nin, füze kalkanına ve emperyalistlerinyeni savaş mevzilerine karşı anti-emperyalistmücadeleyi büyütme kararlılığında olduğu-nun belirtldiği açıklamada, “tüm devrimci, de-mokratik halk güçlerini emperyalizme karşıemekçilerin ve ezilen halkların birleşik dev-rimci mücadelesini yükseltmeye çağırır! NATO’nun füze kalkanına geçit vermeyeceğiz!Emperyalist, siyonist cellâtlara “kalkan” ol-mayacak, halklara karşı işlenecek yeni cina-yetlere taşeronluk etmeyeceğiz!Emperyalistlerden ve işbirlikçilerinden, uşak-larından mutlaka hesap soracağız!” denildi.

toyla karşılandı. Kürecikli-ler Yardımlaşma ve Daya-nışma Derneği öncülüğün-de Kürecik Cemevi’nde biraraya gelen bölge halkı ra-dar üssünün kurulmasınıengellemek için çabagöstereceklerinisöyledi. Radar üs-sünekarşı or-ganizeedilentoplantınınaçılış konuş-masını gerçek-leştiren derneğin eski baş-kanı Hüseyin Hazar, Küre-cik ve ülkenin büyük birtehlikeyle karşı karşıya ol-

duğunubelirte-rek,“Çevre-ye ve

yaşama za-rarlı bir meka-

nizmayı bugünKürecik’e kurmaya

çalışıyorlar, biz bunaşiddetle karşı çıkacağız.Kürecik halkı karşı çıkmayıeskiden beri bilen bir halk-tır.” dedi.Dernek Başkanı İbrahimDuman ise hiçbir savaş üs-sünün halka yarar getir-

me-yeceğini vurgu-

layarak, “Biz Kü-recikliler olarak in-

sanlığa zarar geti-recek her türlü şeye

karşı çıkacağımızı söy-lüyoruz. Biz savaşlara kar-şıyız, savaşlara hizmeteden her türlü mekaniz-malara da karşıyız.” dedi.Muhtarlar adına söz alanKürecik Gürkaya muhtarıAli Gürkaya’da, Kürecik’tetehlikeli bir silahın kurul-masına tüm muhtarlar ola-rak karşı çıktıklarını vedüzenlenecek her türlü ey-leme katkı vereceklerinisöyledi.

-

OSTİM’de meydana gelen ilk patlamada hayatını kaybeden Abdullah Kurakulak’ın oğluFatih Karakulak, “Bugün ilk duruşmamız dolayısıyla burada bulunmaktayız. Bütün so-rumlular yargılanıncaya kadar adalet mücadelemizi ve arayışımızı sürdüreceğiz. Yakınla-rını kaybetmiş ve yaralanmış aileler bir araya gelerek, bu memleketin geleceği, iş güvenli-ği, sağlıklı yaşam koşulları ve kanun dışı çalışma koşullarını sona erdirmek için davaları-mızın takipçisi olacağız” diye konuştu. Tek dileklerinin suçluların cezasını bulması oldu-ğunu ifade eden aileler, basın açıklamasında, patlamada yaşamını yitiren işçilerin fotoğ-raflarını taşıdı.

Aileler basınaaçıklamayaptı

6-7_Layout 2 9/21/11 10:59 AM Page 2

Page 8: 20-30 Eylül 2011

Halkın Günlüğü 20-30 EYLÜL 2011emek haber 08

Toplumların yaşamsal değer taşıyan ihtiyaç-larının devletler tarafından özel sermayeyesunularak ülke ekonomisinin neo-liberal dö-nüşümle sürüklendiği politikalar daha fazlakar mantığı güderek kendisini göstermeyedevam ediyor. Eğitim, ulaşım, barınma, sağlıkalanları pervasızca emperyalist güçlere uşakAKP eliyle peşkeş çekiledursun hükümetinşimdiki icraatı da beslenme alanında. Özel-leştirme girişimlerine yıllar önce de maruzkalan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. yenidengündeme alınarak toplamda 10 fabrika özel-leştirilmeye çalışılıyor.

Özelleştirme İdaresi tarafından 14 Eylül 2011tarihli Resmi Gazete’nin 28 bin 054 sayılı ila-nında yer alan Elazığ, Malatya, Erzincan, El-bistan şeker fabrikalarının yer aldığı portföyB grubu ve yine Kastamonu, Kırşehir, Turhal,Yozgat, Çorum, Çarşamba şeker fabrikaları-nın yer aldığı portföy C grubu şeker fabrika-larının portföy grubu olarak bir bütün halinde“Satış yöntemi Varlık Satışı” şeklinde uygu-lanmak suretiyle “Pazarlık usulü” ile özelleş-tirilmek üzere ihale edeceği yayımlandı.

Sendikalardan ‘tepki’ gecikmedi Hak ihlalleri boyutuyla işçi ve emekçilerinbirçok direniş ve eylem pratiklerinde aldığıolumsuz tepkiyle anılan Türk-iş, sürece bü-rokratlığıyla “tepki” gösteren kurumlar ara-sında.

Şeker-İş Sendikası, Türkşeker’e ait 10 şekerfabrikasının özelleştirilmesi için ihaleye çı-karmasına ilişkin Özelleştirme İdaresi Baş-kanlığı kararının iptali ve yürütmesinin dur-durulması istemiyle Danıştay’a dava açtı.

Sendikadan, tepki adına gerçekleştirilen ba-

sın açıklamasında, yapılan hukuksuzluğa de-ğinilerek şu ifadelere yer verildi; “…Özelleştir-me gerekçesi ile TÜRKŞEKER’in ihtiyaç duy-duğu yatırımlara onay vermeyen, kadrolupersonel istihdamı yerine verimsizlik aracıolan alt işveren uygulamasını teşvik eden,şeker pancarı sektörünü olumsuz etkileyendünyada insan sağlığı açısından tartışmalarıdevam eden NBŞ lobisine karşı TÜRKŞEKER’isavunmasız bırakan özelleştirme otoritesikamuya büyük zararlar vermektedir.Şekerfabrikalarının özelleştirilmesi sürecinde yü-rütmekte olduğumuz hukuki ve meşru mü-cadelemiz çerçevesinde, özelleştirme otorite-

sinin hukuka ve kamu yararına aykırı her ka-rarını geçmişte olduğu gibi, günü gününe ta-kip edeceğimizi bildirmek isteriz.” Şaşırtmayan itiraf; “Şeker Fabrikaları, 3’lükoalisyon hükümeti döneminde özelleştirmekapsamına alınmıştır”Sömürü düzenini ezenler cephesine çeker-ken ardıllarıyla yarışan uşak hükümetler, li-beralizm geleneğini ise “suçu” kendilerindençıkarma niyetiyle aktarıyorlar. AKP MalatyaMilletvekili Öznur Çalık, Malatya Şeker Fabri-kası’nın özelleştirilmesi konusundaki tepki-leri değerlendirerek, yapılan yağmayı adeta

ÖZELLEŞTiRMEDEAçık varatama yok2011-2012 eğitim ve öğ-retim yılı bir dizi eksiklebaşladı. İstatistikler ülke-mizde 150 binden fazlaöğretmen açığı olduğunugösteriyor. Bu durumataması yapılmayan öğ-retmenler tarafındanprotesto edildi.

Yeni eğitim ve öğretim yılınınbaşlamasına rağmen, ataması ya-pılmayan 300 bine yakın öğret-men yine ders başı yapamadı.Yeni eğitim ve öğretim yılındaatama bekleyen ancak atamalarıyapılamayan öğretmenler Taksimmeydanında protesto gösterisiyaptı.

Taksim Tramvay Durağı’nda top-lanan öğretmenler, çeşitli pankartve dövizler taşıyarak GalatasarayLisesi önüne kadar bir yürüyüşgerçekleştirdi.

Gerçekleştirilen yürüyüşün ar-dından atanamayan öğretmenleradına basın açıklamasını YaseminÇim yaptı. Çim, yıllarca okudukla-rını, kendilerini eğitime adadıkla-rını ancak plansız ve umut tacirli-ğine dayanan öğretmen atamalarıdolayısıyla hala işsiz olduklarınıdile getirdi.

Açığa rağmen atama yokEski Milli Eğitim Bakanı Nimet Çu-bukçu’nun verdiği 55 bin atamasözünün hala tutulmadığını vur-gulayan Çim, sadece 11 bin atamayapılmış olmasına tepki gösterdi.Bizzat Bakan Ömer Dinçer’in, 150bin öğretmen açığı olduğunu söy-lediğini belirten Çim, 10 bin tanesiİstanbul olmak üzere toplamda 80binin üzerinde ücretli öğretmenolmasının da öğretmen açığınındüşük gözükmesine yol açtığınıifade etti.

Meslekleri öğretmenlikdeğilÜcretli öğretmenlik yapanlarınbirçoğunun mesleğinin öğret-menlik olmadığını belirten Çim,pazarlama mezunu olan kişilerinfen bilgisi öğretmenliği yaptığını,uluslararası ticaret mezunununTürkçe öğretmeni olduğunu, hay-van yetiştiriciliği mezununun sınıföğretmeni olduğunu söyledi.

Durum içler acısıEğitimde durumun içler acısı halegeldiğini belirten Çim, hayvan ye-tiştiriciliği mezunun sınıf öğret-menliği yapmasının ne kadarmantıklı bir iş olduğunu sordu.Ücretli öğretmenliğin kaldırılmasıgerektiğini belirten Çim, bir anönce atamaların yapılmasını talepetti.

Egemenlerin her dönem dile ge-tirdiği fakat bir türlü yerine “ge-tiremediği” kıdem tazminatıdüzenlemesi, bugün AKP eliyleyaşama geçirilmeye çalışılıyor.Emekçiler ise duruma karşı tep-kilerini dile getiriyor

Egemen sınıflar kıdem tazminatı düzenle-mesi adı altında yapılan değişikliklerle işçive emekçilerin elindeki tüm hakları almayıhedefliyor. Yapılan düzenleme ile işten at-maların kolaylaşmasıyla birlikte hiç kimsedüzenli bir iş yaşamına sahip olamayacak.Elbette bu durumda patronun dayattığışartlarda çalışma garanti altına alınmış ola-cak. Ayrıca bu fonda biriken para da yinedevlet tarafından işçi ve emekçilere karşıkullanılmak için devlet erki elinde kullanımserbestisi kazanacak.Sistemin sendikaları avucunun içine almasıve kısacası işçi sınıfının önemli kazanımla-rından biri olan kıdem tazminatı, tam anla-mıyla patronların çıkarları doğrultusundadüzenlenmesi anlamına geliyor. Mevcut sis-

Ülkeyi zarardan kıdem

8-9_Layout 2 9/20/11 4:28 PM Page 1

Page 9: 20-30 Eylül 2011

20-30 EYLÜL 2011 Halkın Günlüğü 09emek

’USTA’ HAMLELER

temin kaldırılmasının zor olacağı vebüyük çapta eylemliliklerin ekonomikyönden ülkeyi zarara götüreceği endişe-siyle yeni bir sistem adı altında fon ku-rulması yönünde çalışmalar başlatıldı.İşçilerin haklarının sözde gasp edilme-mesinin önünü kesmek için para fonuoluşturulacak fakat bu fonun yönetimiyine iktidar tarafından yönetilecek. İşçi-lerin kıdem tazminatlarını haketmeleri-nin ardından artık toplu para ödemesiyapılmayacak. Onun yerine fonda birik-tirilip iktidarın belirlediği şartlar dahi-linde ödemeler yapılacak gibidüzenlemeler getiriyor. Bunun farkındaolan işçiler ve sendikalar çeşitli eylem-ler yaparak kıdem tazminatı üzerindenyapılan hak gasplarını protesto etti.

‘Hakkımıza dokunma!’İşçilerin haklarının gasp edilmesinekarşı ülkenin çeşitli yerlerinde protestoeylemleri başladı. İstanbul’da DİSK’ebağlı Genel-İş Sendikası, kıdem tazmi-natı hakkının gaspına karşı, örgütlü ol-duğu çeşitli belediyelerde 15 Eylül günüeylemler gerçekleştirdi.İstanbul’da Beşiktaş Belediyesi önünde

toplanan Genel-İş Sendikası AvrupaYakası 1.No’lu Şube üyesi işçiler AKP bi-nasına yürüdü. Şube Başkanı HikmetAygün “AKP iktidarı dokuz yıllık süreiçinde yaptığı icraatlari ve ekonomidemeydana gelen cari açıklarını biz işçile-rin, emekçilerin sırtından kazanarak,alın terimizi çalarak kapatmak istiyor.“İktidar sermayenin çıkarlarına uygundavranmış, ülkemiz kayıt dışının yaygınolduğu, gelir dağılımın olağanüstü bo-zulduğu, sendika üyeliği, toplu sözleşmeve grev haklarının kullanılmaz hale gel-diği, iş kazalarında ölümlerde dünyadailk üçe giren, örgütsüz ve güvencesiz birtoplum haline getirilmiştir. Yasal ve de-mokratik talepleri baskı ve şiddetlesusturmayı, tutuklamalarla da ortadankaldırmayı kendine rota edinmiştir. İş-çinin 30 yıllık çalışma sonucunda ka-zandığı kıdem tazminatını elindenalmaya çalışmaktadır” diye konuştu.İzmir’de de Basmane’de toplananGenel-İş İzmir 2 No’lu Şube üyesi işçilerİzmir Büyükşehir Belediye binası önünekadar yürüdü. Belediye işçileri, kıdemtazminatı hakkının gaspına karşı imzakampanyası başlattı. Basın açıklama-

sını okuyan Genel-İş 2 No’lu Şube Baş-kanı Taner Şanlı, “AKP, 1936 yılından bugüne kadar uygulanan kıdem tazminatıhakkını gasp etmeyi hedefliyor. Buyolla işçilerin iş güvencelerine son ve-rerek, köklü bir darbe yapılmak isteni-yor” ifadelerine yer verdi.Trabzon KESK Şubeler Platformu üye-leri kıdem tazminatları için yürüdü. Hü-kümetin programına koyduğu ve kıdemtazminatı sistemini kaldırmayı hedefle-yen yasa hazırlığına tepki gösterenKESK üyeleri hükümeti protesto etti.KESK Dönem Sözcüsü Muhammetİkinci, kamu emekçilerinin var olanyasal haklarının AKP tarafından gaspedildiğini söyleyerek açıklamada şun-ları kaydetti: “Böyle bir yasa ve yakla-şımı kabul etmiyoruz. Grevsiz toplusözleşme, toplu sözleşmesiz sendika ol-mayacağını yapılan tüm görüşmelerdeifade ettik. Emekçilerle alay etmek an-lamına gelen bu taslağı ve yasal düzen-lemeyi asla kabul etmiyoruz.Kazanılmış haklarımızdan, demokratiktaleplerimizden vazgeçecek ya da hü-kümetin insafına bırakacak değiliz.”

tazminatı kurtaracak

masumlaştıran bir edayla da hatırlatmagereği duyup bir yandan da hükümeteköstek olmaya çalışan özbeöz kardeşleri-ne sesleniyor; “Unutulduğunu düşündüğüm için hatır-latmak istiyorum. Şeker fabrikasınınözelleştirilmesi 3’lü koalisyon döneminedenk gelir.Yani, ANAP, DSP ve MHP hü-kümetleri döneminde, 2000 yılında özel-leştirme kapsamına alınmıştır. O günözelleştirme kararına karşı çıkmayanzihniyet bugün kendince tepki koymakadına kamuoyuna açıklamalarda bulunu-

yor. O gün özelleştirmeyi uygun görenzihniyet, bugün neden karşı çıkıyor?Bunu bir sorgulamak lazım.”Geçtiğimiz yıl yayınlanan Şeker-İş, Sayı:115, Ocak-Mart 2010 dergisinde ZiraatMühendisleri Odası (ZMO) İstanbul ŞubeBaşkanı Ahmet ATALIK ile şeker fabrika-larının özelleştirme sürecine dair yapılanröportajda özelleştirmeyle birlikte busektörde çalışan grupların dolaylı veyadolaysız olarak nasıl etkileneceği değer-lendiriliyor. Sürece denk düşmesindendolayı Ahmet Atalık’ın verdiği cevap

önem arzetmekte ve aslında ortaya çıka-cak tabloyu özetlemekte;“Şeker pancarı tarımı;Milli Gelire; buğdaya göre 6, ayçiçeğinegöre 3,5 kat daha fazla katkı sağlıyor.Kendinden sonra ekilen hububatta %20verim artışı sağlıyor.Taşımacılık sektörüne yaklaşık 30 milyonton yük sağlıyor.Tarım alet ve makinaları ile zirai mücade-le ilaçları üreten sanayilerin ülkemizdekurulmasını ve gelişmelerini sağlamıştır.Ekim sisteminin münavebeye dayalı ol-ması, monokültür (aynı ürünün sürekliaynı tarlaya ekilmesi) tarım yapısının po-likültür (değişik ürünlerin bir arada ve sı-rayla yetiştirilmesi) tarım yapısına dö-nüşmesini sağlamıştır.Aynı alanı kaplayan ormana göre 3 katdaha fazla oksijen sağlar.Şeker pancarından elde edilen melas, bazıkimya sanayi kolları ile özellikle alkol vemaya üretiminde kullanılmaktadır.Yaklaşık 450 bin çiftçi ailesi geçimini şe-ker pancarı tarımından sağlamaktadır.Pancar tarımı buğdaya kıyasla 13, mısıragöre 8 ve ayçiçeğine kıyasla 5 kat dahafazla istihdam yaratmaktadır. Bu yönüylenüfusun kırsal kesimde tutulmasına, gö-çün yavaşlatılmasına yardımcı olur.Şeker fabrikalarımızın özelleştirilmesisonucunda pek çok fabrikamızın, dolayı-sıyla pancar tarımımızın gerilemesi tümbu faydaların ve ekonomik canlılığın yokolması anlamına geliyor.”

Sahte sendikayasasınatepkiBinlerce kamu emekçisi, 4688 sa-yılı sahte sendika yasasıyla yapıl-ması planlanan değişiklikleri pro-testo etmek ve grevli toplu söz-leşmeli bir yasa için 15 Eylül’desokaklara çıkarak eylem yaptı.

Meclis’te görüşülecek olan Kumu GörevlileriSendikalar Kanunu’na tepki gösteren KESK;İstanbul, Ankara, İzmir, Malatya, Diyarbakır,Bursa ve Samsun başta olmak üzere ülke ge-nelinde alanlara çıkarak “Sahte sendika ya-sası değil grevli toplu sözleşmeli, örgütlenmeözgürlüğü tanıyan bir yasa istiyoruz” dedi.Ülke genelinde gerçekleştirilen eylemler içinKESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombulbasın açıklaması yaptı. Tombul yaptığı basınaçıklamasında; “Anayasa’nın 53. maddesineyerleştirilen ‘toplu sözleşme’ düzenlemesininkamu emekçileri lehine düzenlemeler içer-mediği, bu değişiklik gerekçe gösterilerek sa-dece 4688 sayılı sahte sendika yasasında ta-dilat yapılmaya çalışıldığını, kamu emekçile-rinin grevli toplu sözleşmeli yasa talebiningörmezden gelinmeye çalışıldığını” ifade etti.Konuşmasını “Yasa taslağının 4688 sayılı ya-sanın özünü koruduğunu, toplu sözleşmenintarafları, kapsamı ve uygulanmasına ilişkinbirçok geri düzenlemeler içerdiğini, grevi hiç-bir şekilde gündeme almadığını, sendikalarınanayasası olan tüzüklerine müdahaleler içer-diğini, “isimsiz” ihbarlara dayanarak sendi-kaları denetim altına almak istendiğini” söy-leyerek sürdüren Tombul, “dayanışma aidatı,tek düzey toplu sözleşme gibi düzenlemelerleyandaş örgütlenmelerin daha da büyütülmekistendiğini” belirtti.“Toplu sözleşmenin kapsamının daraltılma-ması, eşit taraflar ilkesiyle hareket edilmesi-ni, toplu sözleşme masasında kamu emekçi-lerinin ekonomik, sosyal, demokratik, siyasi,özlük ve mesleki tüm hak ve çıkarlarının be-lirlenmesi gerektiğini vurguladı. Toplu söz-leşme masasında uzlaşma sağlanamamasıdurumunda grev hakkımız teminat altınaalınmalıdır” şeklinde konuşan Tombul diğerkonfederasyonlara çağrı yaparak; “Grev vetoplu sözleşme hakkımızın olduğunu sadecelafzi olduğunu söylemek yetmez, aslolan buhakları kullanmak için mücadele etmektir.Hükümetin peşine takılmayın gelin hakları-mızı kullanmak için birlikte mücadele ede-lim” ifadelerine yer verdi.

KiİT’lerin özelleştirilmesi tam gaz devam edi-yor. Şeker Fabrikaları A.Ş yeniden özelleştiri-lecekler arasında yeniden gündeme alınarak,

emperyalist tekellere peşkeş çekiliyor

8-9_Layout 2 9/20/11 4:28 PM Page 2

Page 10: 20-30 Eylül 2011

Halkın Günlüğü 20-30 EYLÜL 2011gençlik 10Emeğin en yoğun bir şe-

kilde harcandığı bu köyçalışması; köylülük ve

köy yaşamı üzerine okudu-ğumuz teorilerin küçük deolsa pratikteki karşılığını bul-mamız açısından oldukça öğ-retici oldu

Demokratik Gençlik Hareketi (DGH), bu yıldördüncüsünü düzenlediği köy çalışmalarınıbaşarıyla tamamladı. Köylük bölgelerdeüretim sürecine dâhil olan ve dört yıldıronlarca üyesini bu alanlara taşıyarak pra-tikte üretim sürecine dâhil eden DGH, kit-lelerden öğreniyor-öğretiyor. DGH köy ça-lışmalarına ilişkin yaptığı açıklamada şun-lara dikkat çekti: “Bu yıl da, 12 ayrı ildenüniversite ve lise öğrencileri, işçi, köylü veişsiz gençlikten oluşan DGH üye ve taraf-tarları köy çalışmalarına katıldılar. Köy ça-lışmalarıyla emekçilerin kaderlerine ortakolan DGH’liler yoğun bir emek sürecini son-landırıp faaliyet alanlarına döndüler. DGH4 senedir örgütlediği köy çalışmalarındanoldukça önemli deneyimler kazanmaktadır.Köy çalışmalarına başladığı ilk senedensonuncusunu gerçekleştirdiği bu zamanakadar tecrübe ettiği, deneyimlediği pratiklerDGH’yi güçlendirmekte, faaliyetçilerini ge-liştirmekte, bir okul işlevi görmektedir. Ül-kemizde bilcümle reformist hareket sonyıllarda yaz dönemlerini okulların kapan-ması ile deniz kenarlarında tatil kamplarıveyahut ‘eğitim kampları’ örgütleyerek ge-çirmektedirler. Reformist ve devrimci birçokgençlik örgütünün halk kitlelerinden veemek süreçlerinden uzaklığı onları, yazdönemlerinde sahil kenarlarına tatil kamp-larına ve ‘eğitim kamplarına’ kadar götür-mektedir. Halk gençliğinin bugünkü ihtiyacıdeniz kenarlarında ‘kolektif üretim’ veyahutsahil kenarlarında bilimsel sosyalist kla-sikler okunarak gerçekleştirilen ‘seminerler’ile önemli tartışmalara girmek değildir.Halk gençliğinin ve gençlik örgütlerinin bupratiklerle devrimci bir faaliyeti gerçek-leştiremeyecekleri çok açıktır. Halk gençliğibir bütün olarak emek süreçlerinden ko-puktur, ihtiyaç onların sınıf çelişkilerinisadece sosyalist klasiklerden değil yaşamıncanlı devrimci pratiğinde görmeleri ve ya-şamalarıdır. Bugün deniz kenarlarına çağrıyapan gençlik örgütleri sınıf mücadelesin-den vazgeçmeye yüz tutmuş, tasfiyeciliğinlimanına yanaşmışlardır.” Böylesi önemli gelişmeler ekseninde DGHtarafından örgütlenen köy çalışmaları daayrı bir önem kazanmaktadır. Bu yıl köyçalışmalarına katılan DGH üye ve taraftar-larının yapılan çalışmaya ilişkin görüşlerinipaylaşıyoruz; Isparta’dan bir katılımcı: Emekçi kitlelerile emeği egemenliği altına alan ve bununüzerinden kendi refah düzeyini yüksektetutmaya çalışan sömürücü kesimler ara-sındaki mücadele, ezen ulusla ezilen Kürtulusu, diğer azınlık milliyetler ve farklıinanç kesimleri arasındaki çelişkiler de-vam ederken halk gençliğinin örgütlü ke-simi olan bizler; köy çalışmasında mı,yoksa çeşitli muhalefet kesimlerinin ör-gütlediği, rakımı sıfıra düşen kent kıyıla-rındaki gençlik kamplarında mı olacak-tık? Veyahut bunların ikisinden de ayrı,yaşam koşullarının savurduğu herhangibir yerde herhangi biri olarak mı kalacak-tık? Ne zaman, nerede, kimlerle ve hangikoşullarda niçin birlikte bulunacağımızıbilinçli bir tercih yapıp ortak bir amaç için

DGH programı etrafında safımızı tuttuğu-muz gün seçmiştik. Keza bu amaç kabacaifade edecek olursak, geleceği emekçikitlelerin lehinde yaratma amacıdır. Adana’dan liseli bir katılımcı: DGH’nin 4yıldır düzenlediği köy çalışmalarına ilk kezkatılıyorum. Çalışmaya katılırken emek-çi-ezilen kitlelerin meşru, devrimci mü-cadelesine dönük, ülkemizde son süreçtesürdürülen tasfiye saldırılarının safları-mızdaki etkisinin emekçi kesimin içerisindekırılacağına olan inancı taşıyordum. Tasfi-yeci saldırılar işçilerin, köylülerin içindeonlarla birlikte üretim sürecine dahil olarak,onlarla iç içe geçerek, emekçileşerek kırı-labilir tespitinin tutarlı pratiği olarak ça-lışmalara katıldım.Ankara’dan liseli bir katılımcı: Emeğinyoğun bir biçimde sömürü altında olduğubu ufak köyde halk gençliği olarak ‘emekseferberliği’ kapsamında köylülerin ara-sına giriyor, onların sorunlarına, yaşam-larına dahil oluyoruz. Köy, köylü yaşamıve köylülerle geçen bu emek süreci, biz-lere köylüleri daha iyi tanıma, köylülerinçelişkileriyle yüz yüze gelme fırsatını ta-

nıyor. 3 yıldır ilmik ilmik örülen bu çalış-manın 4. yılı, bize de duvarın üstüne birtuğla koyma şansı verdi. Tarlalarda, bağ-larda, bahçelerde ya da köy meydanındaher an köylülerin yaşamlarıyla karşı kar-şıya kalmak oldukça öğreticiydiEskişehir’den bir katılımcı: DGH’nin köyçalışmaları adı altında bu yıl 4.sünü dü-zenlediği köy çalışmasına ilk defa katıl-dım. Emeğin en yoğun bir şekilde harcan-dığı bu köy çalışması; köylülük ve köy ya-şamı üzerine okuduğumuz teorilerin kü-çük de olsa pratikteki karşılığını bulma-mız açısından oldukça öğreticiydi. Köylü-lerin sorunlarına eğilme ve köylülere yar-dım etme devrimci anlayışını mütevazıbir şekilde sürdürmemizi sağladı.İstanbul’dan bir katılımcı: Kadınlar olarakbir ananın evinde kalıp kolektif yaşamıngerektirdiklerini ev hayatında uyguladık.Yemek, bulaşık, temizlik vs. gibi işler bellibir sıra yapmaya bile gerek duyulmadanbütün kadınlar tarafından sahiplenildi.Köylülerin geri yanlarıyla uzlaşmamayave onlarda ters tepki yaratmamaya çalı-şarak belli politik sohbetlerle kafalarında

İşçi, işsiz, öğrenci, göçmen gençlik;Emperyalist-kapitalist dünya sistemi, “mutlak”egemenliğini ilan ettiği günden bu zamana ka-dar, ezilen sınıflara hep telkinler yağdırdı. Dün-yamızdaki emeğe dayalı tüm zenginliği yaratanyüz milyonlarca kadın, erkek, genç ve yaşlı ezi-lene, “demokrasi” lütfunde bulunarak, kirli sa-vaşlarla insanları katletti ve doğayı talan etti.“Barış” ve “kardeşlik” gülücükleriyle birlikte,sermaye merkezli yürüyüşünü sürdürürken,sömürü ve baskı zincirlerini güçlendirdi.İnsanlığın bu “tek kutuplu” dünyaya karşı koya-mayacaklarını, sosyalizmin kesin “yenilgisini”ve sınıfların “tarihsel” olarak “son” bulduğu ya-lanını söyleyen bir avuç gericiye cevap, çelişkileryumağı olan ama hep horlanan Kuzey Afrika veOrtadoğu’dan geldi. Ezilen sınıfların öfkeleri sı-nırlar aşarak, herkese şu mesajı verdi: ‘ Ege-menler, ezilenlerin örgütlü gücü karşısında birgecede devrilebilir. Emperyalizm, baki değildir!’Dünyanın “unutulmuş” kara parçasında yaşa-nılan bu gelişmeler, ‘en geri, en ileridir’ belirle-mesinin, emperyalizm ve proleter devrimlerçağındaki devrimci dinamikleri anlamak açı-sından daha iyi özetlemektedir. Tüm bu bilim-sel önermelere bağlı kalarak, Avrupa’nın en ge-risi konumundaki Yunanistan’daki sermayebağımlılığının, AB’ye önderlik eden Almanya-Fransa hegemonyasının sömürgeci doğasın-dan ötürü girdiği çıkmazla birlikte, halk kitlele-rinin çelişkilerinin derinleştiği ve keskinleştiğigörülmektedir.Avrupa Demokratik Gençlik Hareketi olarak,Dünya’da ve Avrupa’da egemenlere karşı aya-ğa kalkan, isyan etmekte meşru olan halklarıselamlıyor, ‘Ortadoğu’dan Yunanistan’a, İsyanıKörükle! Özgür Dünya, Yeni İnsan İdeali İçin,Mücadeleyi Yükselt!’ şiarıyla birlikte, tüm du-yarlı kesimleri 19. olağan kongremize davetediyoruz.ADGH 19. KongresiYer: Haus der JugendDeutschherrnufer 1260594 Frankfurt am MainTarih: 15-16 Ekim 2011Saat: İlk gün 12.00, ikinci gün 10.00

AVRUPA DEMOKRATİK GENÇLİK HAREKETİ18.DÖNEM KOMİSYONU

HALK GENÇLİĞİ ÜRETEREKÖĞRENİYOR

ADGH 19. Kongreçağrısı

10-11_Layout 2 9/20/11 4:42 PM Page 1

Page 11: 20-30 Eylül 2011

11üyük Ortadoğu Projesi, füze kalkanları, ekonomik kriz,Kürt “açılımı”, “terörle mücadele” gibi, burjuva-feodalsınıfların gündemini işgal eden meselelerin gölgesindeyeni eğitim-öğretim dönemi start aldı. Tahmin edileceğigibi, bunca işin içerisinde, gençlik yığınlarının geleceğinibelirleyecek olan hâkim sınıfların, yukarıda saydığımız

ve sayamadığımız siyasal atmosfer dışında bir müfredat düşlemekçocuksu bir hülya olur. ‘Örnek Model’ olmanın getirdiği zorluklarla,atfedilen önemin pratik sahasını örgütlemek üzere biçimsel olarakyeni ama sınıfsal olarak yeni olmayan eğitim-öğretim önemli biryerde durmaktadır. Zira bunca hazırlık, sadece idari önlem üzerindenyapılamaz. Toplumun tekrardan şekillenmesi, kalıba dökülmesizaruridir. Tüm bunlardan ötürü, hâkim sınıf temsilcisi olarak AKP hü-kümeti ve onun güçlü dinamikleri olan tarikatlar, okul alanlarını kendikarargâhlarına dönüştürmek istemektedirler. Otogarlardan kampüslerekadar uzanan seccadenin kıblesi, gerek klik çatışmasında derinleşmeningerekse görev biçilen ‘örnek modelin’ argümanlara cevap olabilmekiçin yükselmektedir.Asgari düzeyde Yeni Demokratik Devrim’i hedefleyen, demokratikhalk gençliği, sistemin ve onun temsilcilerinin “yeni” yönelimlerinigörmüş ve eş güdümlü olarak, taktik politikalarını, gücü oranındahayata geçirmiş durumdadır. Bu taktik politikanın iki önemli yanınaişaret etmek doğru olacaktır. Birinci yanı, geniş gençlik yığınlarıylabuluşma, buluşma esnasında çeşitli materyaller ve sözlü ajitasyonlarla,sistemin niteliğini ve ona bağlı olan eğitim sistemini teşhir etmektir.Diğer bir yan ise, ilişkilendiğimiz kitleyi, yeni “eğitim-öğretim” dönemiboyunca, devrimci eğitim-öğretime tabi tutmaktır.İki aşamalı yürüyen çalışmamızın birinci bölümü olan siyasal teşhir,ortalama olarak her ilerici-devrimci örgüt tarafından yapılmaktadır.Hatta bazı reformist örgütlerin teşhir çalışması, bize göre daha“başarılı” geçmektedir. Ama bizleri reformistlerden ayıran önemlinitelik, sistemi eğitim-öğretim boyutuyla teşhir etme değil, bütünlüklüolarak deşifre etme ve tüm bu teşhir çalışmalarını siyasal iktidarmücadelesine kanalize etmektir. Örneklerle devam edelim.Eğitimin metalaştırılmaması talebi, ilerici bir talep iken, eğitimi me-talaştıran, sermayenin insafına bırakan toplumsal formasyonun neolduğu, hangi sınıfların hizmetinde olduğu, neyi hedeflediğini söyle-meksizin, oku hedefine atmamız mümkün olamaz. Yine üretim araç-larına sahip olan egemen sınıfların, eğitim sistemi de dâhil olmaküzere, siyasal nitelikleri anlatılmadan, teşhirimizin bir ayağı yarımkalır. Demokratik halk gençliğinin, söylediğimiz hususları, gücü oranındave gerektiği gibi yaptığı açıktır.Çalışmalarımızın ikinci bölümünün, gerici sınıfların eğitim ve öğretimsaldırısına karşı, devrimci eğitimin olduğunu söylemiştik. Kendiiçerisinde ayrı bir derinliği kapsayan, bir makale ile geçiştirilemeyecekolan, devrimci eğitimin, yöntembilimini detayları ile açıklamak yerine,muhtevasının kavranması yazımızın temel gayesini oluşturmaktadır.Yeni Demokratik İktidar ile birlikte inşa edilecek olan Yeni DemokratikHalk Liseleri ve Yeni Demokratik Halk Üniversiteleri’nin, iktidar mü-cadelesi gibi, bugünden yarına uzanan bir seyir izlemesi gerekir. Nasılki, bir sınıfı alaşağı etmek ve proletarya önderliğinde ezilen halk kit-lelerinin iktidarını sağlamak için, çetin ve meşakatli bir mücadeleseyrini ve bu seyre uygun hazırlığı mecburi koşuyorsak, Yeni DemokratikHalk lise ve üniversitelerinin kurulması için de bugünden bir hazırlıkiçerisine girilmelidir.Akademik birikimi ne merkezine alan ne de yadsıyan, sağ ve “sol” an-layışlara düşmeden, sadece retorik olmayan ama retorik platformdadahil olmak üzere, gençlik kitlelerinin devrimci enerjisini, reform bu-lamacından çıkararak, devrimci şekillenişe tabi tutan bir eğitimdevrimidir, Yeni Demokrasi güçlerinin savunduğu. ‘Elmanın tadınıöğrenmek mi istiyorsun? O halde onu ısırmalısın’ diyen, bilmek-yapmak diyalektiğinin billurlaşmış yörüngesinde, devrimci eğitimidevrimci çalışmalar içerisinde inşa edilecek içsel bir devrimdir, YeniDemokrasi güçlerinin savunduğu.Karşı devrimci eğitim saldırılarının karşısında, sadece devrimci bilincinyükseltilerek yaygınlaştırılması ile savuşturulacağı kesindir. Alternatifbir dünya projesine sahip olanların, buna uygun olan bir örgüt veçalışma tarzı içerisinde olması “aykırı” görülebilir. Zira aykırı olmasaproblem gözetir. O yüzden tüm “marjinal” sıfatlara rağmen, bazı du-rumlarda “marjinal” olmayı da bilinçli olarak seçerek, büyük toplumsalkopuşun hazırlığı için, devrimci komünizmin ihtiyaçlarına göre bireğitim çalışması, görevlerimiz arasındadır. Demokratik halk gençliği,geçmişte olduğu gibi, “yeni” eğitim-öğretim yılı ile birlikte, ezilengençlik yığınlarına bu gerçeklik üzerinden hazırlığını hızlandırmalı veyıkılması gereken köhnemiş sistemin devrilmesinden evvel, zihinlerdekieski dünyanın yıkımını berdevam kılmalıdır.

B

‘YENİ EĞİTİM’ DÖNEMİNDE DEVRİMCİ EĞİTİM

GENÇ YORUM ≫ sinan çakıroğlugençlik

soru işareti bırakıldı. Bizlerle ilgili şikâyetlere (jan-darmaların sürekli soruşturması, muhtarın so-ruşturması) karşı köylülerle kurulan sıcak ilişkisayesinde bizleri savunan sahiplenen köylülerlekarşılaştık.Kocaeli’nden bir katılımcı: Bu yıl dördüncüsü dü-zenlenen köy çalışmalarında, çalışma havası solu-narak, emeğin gasp ediliş biçimini bir kez dahayakından görerek, yaşam alanlarımızda sıradan-laşmış hale gelen birçok çelişkilerimizi açığa çı-karma pratik eyleminde bulunduk. Emeğin gaspediliş biçimiyle oluşan sosyo- ekonomik yapıylabağlantılı olarak mevsimlik tarım işçilerini, top-raksız köylülerimizin gündelikçi olarak toprak iş-letmelerini, mülksüz köylünün, mazot ve ilaç gibimasraflarının devlet tarafından desteklenmeyipkrediye sürüklendiğini ve parasız geçen bir gününbile değerli olduğunu bu koşullarda deneyimleye-rek gördük.Edirne’den bir katılımcı: Uzunca bir zamandır dü-zenli olarak gerçekleştirilen köy çalışmalarını buyıl da geçmiş dönemlerden alınan mirasın üzerinebir deneyim ekleyerek geçirdik. Tarlalarda tümkatılımcılarla ciddi bir emek süreci yaşadık. Tasfi-yeciliğin ve reformizmin halk gençliği üzerine birkarabulut gibi çöktüğü bir dönemden geçiyoruz.

Yaz kamplarında küçük burjuva ideolojiyle barı-şık, çelişkilerden uzakta sözüm ona “Denizleşen-lerin” olduğu bir süreçte, DGH emekçi halk kitleleriile birlikte üretimin ve emeğin yanında devrimcibir pratik gerçekleştirmiştir.

Bilecik’ten bir katılımcı: Köy çalışması hiçbir şeydeğilse bile kolektif yasamı yoldaşlığı doğru kav-ramayı öğretmektedir. Son olarak bilinmelidir kidevrim konser alanlarında “yaz kamplarında” yada metropollerin kalabalık sokaklarında değilemeğin yoğun yaşandığı yaşam alanlarında alev-lenecektir.

Antalya’dan bir katılımcı; On yıllardır hakim sınıf-lar tarafından gerçekleştirilmeye çalışılan, bir ya-nıyla da başarıya ulaştırılan tasfiye sürecine karşıbaşlatılan köy çalışmaları, gerek gençliği halklaş-tırırken akabinde militanlaştırmaktadır. Tasfiye-ciliğe karşı devrimcileşerek saldırılara göğüs ger-mek gerekmektedir. Herkes bir yaşamın zırhınıgiymiş yalanlarını yaşamın çeşitli alanlarında ört-meye çalışıyor, bizim bu tür insan profiline ihtiya-cımız yok, bunlara gerek de yok.

İstanbul’dan bir katılımcı: DGH’nin örgütlediği köyçalışmalarının biz öğrenci gençliği emekçilerle bu-luşturması ve esasta bizlerde var olan eksiklikle-rin açığa çıkmasında ve eksikliklere müdahaleedilmesi açısından çalışmaları oldukça faydalı gö-rüyorum. Öncelikle kolektif yaşamın bu müdahalenoktasında belirleyici bir yerde olduğunu vurgu-lamak gerekir. Köy çalışmalarında bulunmayıp fa-kat farklı alanlarda bireysel olarak bu çağrıya ku-lak veren yoldaşların belli noktalarda eksiklikleri-nin belli yanlarını fark etmeleri olumlu bir durumiken, çelişkiye müdahale etme noktasında sıkıntı-ların yaşanacağını düşünüyorum. Çünkü kolektifyaşam içerisinde bireyin tek başına olmayıp evde,işte yani günün tüm saatlerinde yoldaşlarıyla bir-likte olmasının, çelişkilerin açığa çıkmasında vemüdahalesinde önemli etkisinin olduğunu ifadeedebiliriz.

Ankara’dan bir katılımcı: Emek seferberliği kap-samında düzenlenen köy çalışmaları, kimi gençlikörgütlerinin kampüs duvarlarıyla sınırladığı, tatilköylerinde Denizleşen, Mahirleşen “devrimcilik”algılarına karşı üretmenin, yaşamı devrimcileştir-menin adı olmaya devam ediyor. Emperyalizminhakim sınıflar eliyle komünist ve devrimci hare-ketlerin tasfiyesini amaçladığı şu günde, yoldaşla-rımızın ve dostlarımızın küçük-burjuva yaşamla-rından üretim alanlarına akması, devrimci müca-delede ısrarın ifadesidir.

Eskişehir’den bir katılımcı: Bir kez daha katıldığımköy çalışmasında yoldaşlarla birlikte üretiminiçinde bulunmak, tarlalarda çalışan yoksul halkı-mızla birlikte aynı sofrayı paylaşmak, onlarla bir-likte ter dökmek, onların yaşadığı çelişkileri birkez daha yaşamak, bizim ve örgütümüzün gelişi-mi için çok önemli yerde duruyor. Geçen seneyeoranla, bazı eksikliklerin giderildiği bu köy çalış-masında bazı hedeflerimizi gerçekleştiremedik.Köy çalışması sadece bir bölgede değil farklı yer-lerde örgütlenmeli ve daha fazla katılım sağlan-malı. Bunda da her bireye önemli bir görev düşü-yor. DGH’nin merkezi politikasını yerellerde halkgençliğine en etkili şekilde anlatmalıyız.

Edirne’den bir katılımcı: Çalışma süresinde kimiolumsuz noktalar olsa da genel olarak olumlu birhavada geçti. Tarladaki mevsimlik işçilerle olsunköydeki köylülerle olsun yeni ilişkiler ve dostluk-larımız oldu, evde yoldaşlarla ilişkilerimiz olumluhavada geçti. Belli konularda yoğun tartışmalaryaşadık, birbirimize kattığımız ve öğrettiklerimizoldu, farkına vardığımız çelişkiler ve hastalıklarnoktasında birbirimize müdahale ettik. Köy çalış-ması içimizdeki çelişkileri netleştirmek ve zaafla-rımızı görmek açısından önemli bir yerde duruyor.Bu noktada bütün yoldaşların bu çalışmaya katıl-ması gerektiğini düşünüyorum. Proletarya veburjuvazinin kavgasında safını netleştirme, mü-cadeleyi ve bilimimizi içselleştirme noktasındabüyük katkı sağlayacaktır.

10-11_Layout 2 9/20/11 4:43 PM Page 2

Page 12: 20-30 Eylül 2011

20-30 EYLÜL 2011 Halkın Günlüğü

KİTLELERİN GÜNLÜK YA

Önderlik çizgisi kitle çizgisini belirlerProletarya Partisi’nin tarihi muhasebe-sini yaparken üzerinde durduğu önemlikonulardan birisi de önderlik konusu-dur. Önderlik çizgisi aynı zamanda kitleçizgisini de belirleyen bir konudur. Kit-lelere dönük bakış açımız ve pratiğimizdoğrudan önderlik sorununu nasıl an-ladığımızla ilgili somut bir durumdur. 31 yıllık tarihi muhasebenin gerçekleş-tirilmesi başlı başına önderlik çizgisininsorgulanması demektir ve ciddi bir bi-linç göstergesidir. Aynı zamanda 31 yıl-lık bir bilgi birikimi ve deneyimi anla-mına gelir. Bulunduğu nokta itibarıylaMaoist Parti her alanda kurumlarınıyaratmış, kitleler içerisinde örgütlü birşekilde kök salmış bir durumda değil.Zaten öyle olsaydı, ortaya konan tarihçalışması muhasebe niteliğinden ziyadeyaşanmış deneyimlerin doğrudan ak-tarıldığı bir çalışma niteliğinde olurdu.Kitleler içerisinde tanınmışlık sorunuyok. Ancak mesele basit anlamıyla bili-nip bilinmeme sorunu değildir. Sorunsıklıkla vurguladığımız gibi kitleleri ör-gütleme, biliçlerini değiştirme sorunu-dur. Bunun en önemli göstergesi de kit-lelerin günlük yaşamını etkileyip etki-leyemediğimiz yani kitlelerin günlükyaşamını değiştirip değiştirememe so-runudur.Açıktır ki varolan kurumlarımız bu se-viyenin gerisindedir. Oysa egemen sı-nıflar, evde, okulda, işyerinde, sokaktakısacası yaşamın tüm alanlarında de-ğişik araçlarla kitlelerin günlük yaşam-

larını kontrol altında tutmaya çalışıyorve yönlendiriyor. Bu yönlendirmenin veetkilemenin merkezi aygıtını ise sonnoktada devlet oluşturuyor.

İdeolojik-politik merkez: PartiBu haliyle, sınıf savaşımı gündelik birsorun olarak ele alınmalıdır ve yaşamınbütünlüğü içerisinde sorunlar anlaşıl-maya ve çözümlenmeye çalışılmalıdır.Bizler için politikanın yoğunlaştığı mer-kez ise Proletarya Partisi olarak algı-lanmalı ve çalışmalar bu anlamıylamerkezileştirilmelidir. Proletarya Parti-si’nin işlevi ve rolü bu şekilde anlaşıl-madıktan sonra, partiden ne beklenirsebeklensin, parti bu beklentileri gerçek-leştiremez. Partinin rolü tek başına sınıfsavaşımını yürütmek değildir, onuyönlendirmek ve gideceği doğrultuyubelirlemektir.Oysa genel anlayış şudur: “Parti şu so-runa niye el atmıyor, bu meseleyi niyeçözmüyor. Parti o alana neden militan-larını göndermiyor vs.” Doğrudur, partibunların bir kısmını yapmalıdır. Ancakaçıktır ki her sorunu partililerin ya daörgütlerinin çözmesi, sorunlara el at-ması imkansızdır. Tüm bunları partidenbeklemek sadece ve sadece idealist biranlayıştır, partiyi bilimsel politik bir ör-güt olarak değerlendirmek yerine kut-sal, tarikatvari bir silahşörler örgütüneindirgemektir, ki aşağı yukarı mevcutbilinçte budur.Bu bilinci Maoistler olarak önce bizlerkıracağız. Proletarya Partisi teorik ola-rak bu anlayışı muhasebede mahkum

etti. Sıra doğru anlayışla politik çizgininuygulanmasına geldi, ki bu da uygula-nıyor. Henüz birçok militanı ve aktivistibu çizgiyi yeterince kavramış değil yada kavramakla birlikte eski alışkanlık-ların esiri olmaktan kurtulamıyor. Bun-lar doğal olmakla birlikte bu yanlış an-layışın kesin suretle kırılacağını bir kezdaha ifade ediyoruz. Çünkü başka birdoğru alternatif yoktur. Proletarya Partisi geçmişteki birçoktartışmayı geride bırakmıştır. Günümü-zün sorunları kollektif olarak neyi nekadar yapıp yapamadığımızın sorunla-rıdır. Her aktivist bunlar üzerinde yo-ğunlaşmalı ve sorgulanacaksa önderlikbu çerçevede sorgulanmalıdır.

Bütün faaliyetlerin odağına önceliklekendimizin, buna bağlı olarak kitlelerinbilinçlendirilmesinin oturtulmasınaönem vermeliyiz. Bunun için okumalı,araştırmalı ve attığımız her adımı uy-gun bir zeminde kollektif olarak tartış-malıyız. Örnek verecek olursak, bir kitleeyleminde atılacak sloganların belir-lenmesinde gerekirse tek tek her slo-ganın üzerinde durulmalı ve tartışılma-lıdır. Sloganın süreçle bağlantısı, hedefivs. üzerinde düşünülmeli, bunların dı-şında kısa ve uzun vadedeki amaçları-mızla uygunluğu vs. ortaya konabilme-lidir. Bu noktada herhangi bir kişi busloganı neden attınız gibi bir soru sor-duğunda bunun cevabını verebilecek

Devrim, devrimci mücadele inanç kavramıylaanlaşılacak, savunulacak olgular değildir.İnanç gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bilin-meyen olaylar ve olgular karşısında insanla-rın ortaya koyduğu düşüncedir. Bizler içinsedevrim, toplumsal yasaların zaruri sonucuolarak gerçekleşecek tamamıyla nesnel birsorundur. O halde devrime, halka ve partiyebağlılık da bilimsel kriterler çerçevesinde ol-malıdır. Marks ve Engels Komünist Manifes-

to’nun adını belirlerken, o dönemde genelolarak bu tür metinlerin amentü gibi adlandı-rılmasına şiddetle karşı çıkmışlardı. Çünkübu şekilde bir adlandırma son noktada Ko-münist Manifesto gibi bilimsel politik birmetnin içeriğini dinsel bir çağrışımla, idea-lizmle bulanıklaştırıyordu. Marks ve Engels’inbu noktadaki itirazları bizim içinde geçerlidir.

Tekrarlayacak olursak, bizler için faaliyetin ya

Teori gerçeğindilidir

Devrimci mücadele kendi içinde inişler çıkışlar yaşar. Bazendurgunlaşır. Bunları tarihimizde gördük yaşadık. Bu tür iniş-çıkışları ancak ve ancak kendi içinde ilkeli ama politik olarakesnek kurumlar ya da bireyler karşılayabilir. Aksi durumdasürecin genel durgunluk ya da iniş özellikleri bizlerin ya dakurumlarımızın ruh halini etkiler ki bu tip durumlarda bilinçfaktöründen yeterince söz edemeyiz.

Page 13: 20-30 Eylül 2011

perspektif

AŞAMINA ODAKLANMAK

bir durumda olmalıyız. Yine bu örnekten yola çıkacak olursak,böylesi bir kitle eyleminden önce veyasonra atılan sloganlar üzerinde kitleler-le tartışmalı sloganların genel olarakbilince çıkarılmasını sağlamalıyız.

Teorik-politik çalışmalarınodağına program oturtulma-lıdırDevrimci mücadele kendi içinde inişlerçıkışlar yaşar. Bazen durgunlaşır. Bun-ları tarihimizde gördük yaşadık. Bu türiniş-çıkışları ancak ve ancak kendiiçinde ilkeli ama politik olarak esnekkurumlar ya da bireyler karşılayabilir.

Aksi durumda sürecin genel durgunlukya da iniş özellikleri bizlerin ya da ku-rumlarımızın ruh halini etkiler ki bu tipdurumlarda bilinç faktöründen yeterin-ce söz edemeyiz. Çünkü devrimci bilinç,her koşulda kendisini yenilemeyi vekendisini her koşulda durumun genelözelliklerine göre geliştirmeyi bilir. Bir kollektif çalışmada bilinç sorunu-nun odağına program oturur. Program-da genel amaçlar, strateji ve taktikleryazılıdır. Bu önemli konular özet ve te-mel yönleriyle programda kısaca belir-tilir. Programın anlaşılması ve savunul-ması tüm teorik ve politik çalışmaları-mızın odağına oturmalıdır. Muhasebe-nin okunması bile, eğer program üze-

rinde yeterince durulmayacaksa çok daönemli değildir. Çünkü bir partinin tari-hi, savunduğu program doğrultusundane kadar başarılı olup olmadığıyla ilinti-lidir.O halde programın okunması, tartışıl-ması ve tartıştırılması önemlidir. Prog-ram, dolayısıyla stratejik çizgi iyi anla-şılmalı ki tüm çalışmalarımızı nasıl dü-zenleyeceğimiz konusunda net fikirle-re, sağlam bir temele sahip olmuş ola-lım.Bunun dışında, yukarıda kitlelerin gün-lük yaşamına hitap etme sorununu aç-mıştık. Programda demokratik halk ik-tidarında yaşamın nasıl düzenleneceği-ne ilişkin maddeler var. Bunlar hedefle-ri ortaya koymaktadır. Bunların büyükbir kısmı ancak demokratik halk ikti-darında ya da kızıl siyasi iktidarlar ku-rulduğunda gerçekleştirilebilecek şey-ler. Böyle olmakla birlikte bunların özü,perspektifi doğru bir şekilde anlaşıldı-ğında günlük yaşamımızın bugünküşartlarda bile nasıl düzenlenebileceğinitemel yönleriyle ortaya koymaktadır. Bizim sorunumuz kitleler adına savaş-mak ya da bir şeyleri savunmak vs. de-ğildir. Kitleleri bizzat günlük yaşamla-rında örgütleyip mücadeleye seferberedemiyorsak, özelikle de programı kit-lelerin benimseyip savunduğu bir prog-ram haline getiremiyorsak doğru birkitle çizgisinden bahsedemeyiz. Kitle-lerin ne için mücadele ettiklerini bilme-si lazım. Bunun için program tartışma-ları yılmadan usanmadan gerçekleştir-memiz gereken tartışmalardır. Programçerçevesinde kitlelerin eleştirilerineaçık olunmalı, bu haklı eleştiriler doğ-rultusunda programın değişebileceğibilinci örgütlü kitlelere verilmelidir. Proletarya Partisi’nin tarihsel muhase-besi göstermiştir ki bugün için bize engerekli olan, ideolojik temelleri üzerinesağlam bir şekilde oturmuş, iki çizgimücadelesini doğru bir şekilde kavra-mış modern bir parti örgütüdür. Prole-tarya Partisi’ni tarihsel gelişimi içerisin-de bu noktaya getirilmesi zorunludur.

Devrim ve devrimcilik soyutkavramlarla açıklanamazİdeolojik-politik seviyemizi ancak so-mut çalışmalar içerisinde yükseltebili-riz ve bireyler olarak da ancak bu şekil-de sağlam kişiliklere dönüşebiliriz.Şunu unutmayalım, politikada niyet ol-maz. Lenin yoldaş sıkça vurgulardı:“Cehennemin yolu iyi niyet taşlarıyladöşenmiştir”. Niyetimiz doğru ve haklıise izlediğimiz pratik, üslubumuz vekullandığımız tüm araçlar ve donanı-mımız da buna uygun olmalıdır. “Benşunu yanlış yaptım ama niyetim şöy-leydi” gibi samimiyet gösterilerinin yada sorgulamalarının politik mücadeledeyeri yoktur. Madem bilimsellikten bah-sediyoruz o zaman kendimizi ve faali-yetimizi değerlendirirken de bilimselölçülere başvurmalıyız. Samimiyet yada niyet gibi kavramlar, soyut ve tamolarak pratikte karşılığı olmayan göre-celi kavramlardır. Oysa bilinç ve bu bi-lincin ortaya konduğu pratik oldukçasomuttur ve bizim almamız gerekenölçü de budur.

İyi bir partili olmak ya da devrimci ol-mak politikayı nasıl kavrayıp uyguladı-ğımızla ilintilidir. Devrimcilik fedakarlıkister, dürüstlük ister, ancak devrimcili-ğin ya da iyi bir partili olmanın kriterleribunlar değildir. Yani ne kadar fedakarolursan o kadar devrimci olmazsın. Sonyıllarda devrimci hareketin yazınınaböylesi idealist yaklaşımlar da girdi. Buyanlış şekillenişin sonucu da devrimci-lik ya da örgütlü mücadele içerisindeolmak ulaşılamaz bir şey gibi algılan-maya başlandı. Mesele cesaret sorunugibi, ahlak sorunu gibi algılanıyor. Oysaki biz bir halkın devrimcileşmesinden,kendi iktidarı için savaşmasından bah-sediyoruz. Peki bir halkın tek tek cesur,dürüst, kararlı insanlardan oluşmasımümkün müdür? Tek tek her bireyinönüne bunlar kriter konursa bu halkınbilinçlenmesinin ne önemi kalır. Cesa-ret de korkaklık da son noktada bilinçsorunudur, inanç değil.

da faaliyetçilerin değerlendirilme-sinde ele alınması gereken kriterlerbilinç ve somut pratiklerdir. Soyutkavram ve kriterlerle örgütü, kitlele-ri değiştirip dönüştüremeyiz.

Bu çalışmalarda amacımız soyut, ge-nel doğruları peş peşe sıralamak dadeğil. Bunun böyle olmadığını bu ya-zıda da ortaya koymaya çalıştık.

Kendi tarihimizi ortaya koyuyoruz,bizzat bize ait sorunları ortaya koy-maya çalışıyoruz. Ancak bu şekildesınıf savaşımının sorunlarını çözebi-lir ve kitlelere doğru bir tarzda ön-derlik edebiliriz. Başta da belirttiği-miz gibi önderlik sorunu aynı za-manda kitle çizgisi sorunudur. Kitle-lere güvenmeyen, kitleleri bir arayagetirip kendi gelecekleri için örgüt-

lenmelerini sağlamayan bir önderlikçizgisi kendisini var edebilir amageliştirmez. Bu tip önderlik örnekleribu topraklarda istemediğiniz kadarçoktur ve bu tarz, küçük burjuvazi-nin tarzıdır.

Proletarya, kurtuluş için bayrağınıgöndere çekmişse geriye kalan tekşey sınıf savaşımının kızgın pratiği

içerisinde kurtuluş bayrağını her ko-şulda kitlelerin görebileceği yüksek-likte tutmaktır. Proletarya Partisiher türlü eksiklerine ve hatalarınarağmen bu görevini yerine getirme-de hiçbir zaman geride kalmamış,uyuşuk davranmamıştır. Kurtuluşbayrağı göndere çekildi, şimdi isedaha da ileriye, yükseğe taşınacak-tır.

Page 14: 20-30 Eylül 2011

Halkın Günlüğü 20-30 EYLÜL 2011yaşam14

Çeşme’nin Ovacık Mahalesi’ndebelediye tarafından evleri yıkı-lan yoksul aileler enkazlarınarasında yaşamlarını sürdür-meye çalışıyor

İzmir’in Çeşme İlçesi’nde bulunan OvacıkMahallesi’nde 27 Nisan tarihinde 14 Kürtailenin evi ruhsatsız olduğu gerekçesiyle,ailelerin açtığı davanın kararı bile beklen-meden belediye tarafından yıkılmıştı. Ya-şadıkları alan belediyenin yeni imar planı-na göre tarım arazisi olarak belirlenmiş veaileler Tarım İl Müdürlüğü’nden yaşadıklarıbölgenin tarım arazisi olmadığına dair ra-por almalarına rağmen evleri yıkılmıştı.Arazilerinin tapulu olmasına rağmen evleriruhsatsız olduğu için yıkılan 14 aileden 4’üçaresiz kaldıkları için enkazların arasında,evlerin üstü kapalı kalan yerlerinde yaşa-maya çalışıyor. Yarı dışarıda yaşayan,elektriği olmayan ve sağlık koşulları kötüolduğu çocukları sık sık hastalan ailelerÇeşme Belediyesi tarafından zor yaşamkoşullarına mahkum edilmiş ve mağduri-yetlerini gidermeye dönük en ufak biradım atılmamış. Aileler kış geldiğinde bu-rada nasıl yaşamaya devam edeceklerinidüşünüyor. Yaşam koşullarının zorluğun-dan kaynaklı rahatsızlanan inşaat işçisiAhmet Akkor, akciğer kanseri olmuş veAntalya’da tedavi görüyor.

Çeşme Belediyesi’nin yaptığı yıkımın ilginçbir tarafı ise bölgede birçok evin aynı du-rumda olmasına rağmen, yıkımın lokalolarak yapılması; yani sadece Kürt ailele-rin evlerinin yıkılması. Yıllardır Kürt Ulu-

su’na yönelik katliam yapan faşist ordu-dan emekli albay Faik Tütüncüoğlu emekliolmasına rağmen, belediye aracılığıylagörevine devam ediyor. ‘Yemedik içmedik bir evimiz olsun istedik’13 yıldır oturduğu evinin yıkılmasına iliş-kin yaşadıklarını anlatan Sema Özkul ev-lerinin bulunduğu arazinin tapulu olduğu-nu belirterek; “Bu araziler hazine malı de-ğildi bize ait. Yıkımdan sonra gidecek yeri-

miz olmadığı için 4 aile burada kaldık. BizBitlis’ten geldik yerleştik buraya. Yemedikiçmedik bir evimiz olsun istedik. Belediyeise bu kadar insanı perişan etti, sokağaattı. Kiraya eve çıkacak durumumuz yok.Eşim inşaat işçisi ve 6 aydır iş olmadığı içinçalışamıyor. 7 tane çocuk var ve mecburkaldığımız için böyle sürünüyoruz. Nereyegidelim.” diyor.‘Kandırıldık’

Yıkımda mağdur olan 5 çocuk annesi Me-lek Öpüş ise kaldıkları yıkık evin sağlıksızolduğundan çocuklarının sürekli hasta-landığını söylüyor. Belediye’nin yıkımdaailelerin direniş göstermesini engellemekiçin oyun kurarak evleri yıktığını belirtenÖpüş; “Belediye Başkanı Faik Tütüncüoğlu27 Nisan’da bu konuyu görüşmek ve soru-nu çözeceğim diyerek sabah 9’da bizi bele-diyenin önüne çağırdı. Biz hepimiz çolukçocuk, komşularla birlikte gittik. Bekliyo-ruz fakat bir türlü görüşmek için dışarıçıkmadı. Meğer biz orada belediye önündebeklerken burada jandarmayla birlikteevlerimizi yıkmaya gelmişler. Kandırıldık,burası yoksulların mahallesiydi, burayı mıyıkmak zorundaydı.” dedi.

Yıkımının ardından belediye evlerin etrafı-nı yaktı

Yıkımdan sonra eşyalarının az bir kısmınıkurtarabildiklerini söyleyen Öpüş; “Burayıyıktıktan sonra ateşe verip çıktılar. Eşya-larımızı bile almamıza izin vermediler. FaikTütüncüoğlu yokluğu görmemiş, insanlığıbilmemiş ki bizi bu hale soktu.

Emekli Albay olan Belediye Başkanı FaikTütüncüoğlu’nun bu şekilde yaşamalarınıda çok gördüğünü belirten Öpüş; “Belediyekalanı da yıkacağız, enkazı da toplamayageleceğiz diyor. Burayı yerle bir edeceğiz,sağlam kalan yerleri de yıkacağız diyor.”

‘Kürtlüğümüzü savunacağız’

Yıkımın Kürtlere yönelik yapıldığını söyle-yen Melek Öpüş ; “Biz bu acıyı Kürt olduğu-muz için çekiyoruz. Çekmeye de devamedeceğiz. 10 tane evimizi yıksalar biz kim-liğimizden vazgeçmeyeceğiz. Kürtlüğü-müzü savunacağız” diyor.

AKP hükümeti doğayı veyaşam alanlarını talanaaçarak peşkeş çekiyor. Ya-pılan son yasal düzenleme-lerle yasal garantisi sağla-nan talan, ormanlık arazile-ri hedef alıyor

Doğa katliamlarına karşı çevrecilerin, köy-lülerin eylemleri ve tepkileri sürerken,yasa değişiklikleri ya da mevcut yasalarınıbile çiğneyerek yoluna devam eden hakimsınıflar da saldırılarına ara vermiyor. HESprojeleriyle akarsuların talana açılması,Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın bazı karar-namelerde yaptığı değişiklerle tarım alan-larının ranta açılması gibi, doğa ve yaşamalanlarında tahribat ve katliam yaratacakolan bir diğer saldırı planı olan 2B Yasa’sın-

da sona gelindi.

Talana açılacak araziler hazırAKP hükümetinin Kanun Hükmünde Karar-nameyle hızlandırdığı 2B arazilerinin tespitiyapıldı. Milli Emlak Genel Müdürlüğü tarafın-dan ülke genelinde yapılan tespitlerde 161 bin120 hektarlık alan 2B arazisi olarak belirlen-di. Bu alanın toplam 121 bin 816 hektarlık bö-lümündeki arazilerin satışıyla ilgili değer be-lirleme çalışmaları tamamlandı.

2B arazilerinin büyük bölümü Antalya, Mer-sin, Balıkesir, Ankara, Adapazarı, Muğla,Bolu, Samsun, Bursa, İzmir, Kırklareli, Adana,Zonguldak, Kırıkkale, Afyon ve İstanbul’dabulunuyor.

İstanbul’da tespit edilen 2B arazilerinin alanı9.251 hektar büyüklüğünde. Bu arazilerin bü-yük kısmı Beykoz, Çatalca, Silivri, Şile, Ümra-niye, Sultanbeyli, Sarıyer, Eyüp, Arnavutköy,Pendik ve Üsküdar ilçe sınırları içinde yeralıyor. İstanbul’daki arazilerin parsel sayısı66 bin 720 olarak belirlenirken arazilerin

2.704 hektarlık alanı TOKİ’ye tahsis edilecek.2B arazilerinin, güzergahı belli olan 3. köprüprojesi kapsamında yapılacak otoyol ve bağ-lantı yollarının bulunucağı öngörülen yerler-de yoğunlaşması dikkat çekiyor. 2B kapsa-mındaki bölgelerin neredeyse tamamı İstan-bul’un kuzey ormanları bölgesinde yer alıyor.

Derinceliler toplantıyı iptal ettirdiİzmit Körfezi’nde bulunan Derince Limanı’naakaryakıt tanklarının kurulması için yapılanÇevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) toplan-tısı protestolar sonucunda yapılamadı.66 bin 155 metreküp kapasiteli akaryakıttanklarının kurulmasına karşı yapılan pro-testolar sonucunda toplantı iptal edildi.Şehircilik ve Çevre Bakanlığı, ÇED Şube Mü-dürlüğü, GS Petrol Ürünleri Ticaret A.Ş.’ninDerince Deniz Mahallesi’ndeki dolum tesisi-nin kapasite artışı amacıyla Derince ZübeydeHanım Kültür Merkezi’nde ÇED toplantısıgerçekleştirmeyi planlıyordu. ÇED Şube Mü-dürü Nursoy Yılmaz ile Osman Demircan ve

Ece Demirel’in yürütücülüğünü yaptığı top-lantıya Derince halk temsilcileri ile Halkevle-ri, Dersimliler Derneği temsilcileri katıldı.

Toplantıda Nursoy Yılmaz akaryakıt tankla-rına karşı çıkan fikirlerin tartışılmasına izinvermedi. Bunun üzerine Derinceliler yanla-rında getirdikleri düdüklerle toplantıyı pro-testo etmeye başladı. Derinceli gençlerin“Tüpraş felaketini unutmadık. Derince’deakaryakıt tankı istemiyoruz” pankart açtığıprotesto sonrasında ÇED yetkilileri toplantıyıiptal etmek zorunda kaldı.

Nursoy Yılmaz toplantının iptal edilmesininengel olmayacağını söyledi. “Toplantının iptaledilmesi bir şey değiştirmez. Biz sadece sizeanlatmak istiyoruz. Dinlemek istemezsenizde bir şey değişmez” diyerek halkın düşün-cesini önemsemediğini ifade etti.

Toplantı sonrasında bir basın açıklaması ger-çekleştirilerek tanklardaki kapasite artırımı-na izin verilmeyeceği ifade edilerek, hukukiyollara da başvurulacağı belirtildi.

ENKAZLARIN ARASINDA YAŞAM MüCADELESi

Talan devam ediyor

14-15_Layout 2 9/21/11 11:00 AM Page 1

Page 15: 20-30 Eylül 2011

15güncel20-30 EYLÜL 2011 Halkın Günlüğü

Tarihe ülkemiz özgülünde ‘açı-lımlar’ dönemi olarak yazılacakolan bir süreçten geçmekteyiz.

88 yıllık TC devleti, üzerine inşa olduğuırkçı-faşist zihniyetin en somut tem-sillerinden olan ‘Tek dil, tek din, tekbayrak, tek millet…’ paradigması geli-nen süreçte işleyemez bir duruma sav-rulduğu için yeni birtakım makyajlarlatazelenip yeni bir şeymiş gibi tekrar-dan ezilen-emekçilere dayatılmakta-dır. ABD emperyalizminin bölgesel ih-tiyaçları doğrultusunda yeniden yapı-landırılmaya çalışılan TC, AKP eliyle‘Açılımlar’ projesine soyunmuş fakataçılım olarak sunulmaya çalışılanın as-lında faşizmin güncele yeniden uyar-lanmasının bir başka adı olduğu da or-taya çıkmıştır. ‘Kürt Açılımı’ olarakisimlendirilip ‘Milli Birlik ve KardeşlikProjesi’ eksenine oturtulan ve büyükbir gürültü ile pazarlanmaya çalışılanKürt ulusal sorununa sözde çözümprojesi, gelinen aşamada çözüm adınaKürt ulusuna ve Kürt Ulusal Hareke-ti’ne tasfiye ve teslimiyet-ihaneti da-yatma projesi olmuştur. Bu ‘Açılımın’Kürt ulusuna faturası ise binlerce tu-tuklama, yüzlerce ölü, azgın devlet te-rörü, bin bir türlü baskı ve zulümdür.‘Kürt Açılımı’ na benzer şekilde planla-nan fakat aynı fiyaskoyla sonuçlanan‘Roman Açılımı’, ‘Alevi Açılımı’, ‘AzınlıkAçılımı’ da hafızalardaki yerini canlı birşekilde korurken AKP’den ikinci ‘AleviAçılımı’ atağı geldi. Türk-İslam senteziüzerinden kurgulanan yapıya paralelolarak şekillendirilen eğitim-öğretimsistemi de eğitim kurumlarının ötesin-de faşizmin beyinlere kodlandığı me-kansal alanlara çevrilmiştir. Başka bir-çok örneğiyle beraber Din Kültürü veAhlak Bilgisi Dersi bu durumun en ya-kıcı örneklerindendir. MüslümanlığınSünni kolu üzerine yapılandırılan veülkemizde yaşayan -Aleviler başta ol-mak üzere- diğer mezheplerin özgün-lüğünü yok sayan bu anlayış ve temsiledildiği yamalı sistem dikiş tutmadığıiçin bu farklılıkları da kendi torbasınaeklemleyerek asimile edip, uysallaştır-maya çalışmaktadır. Alevi Çalıştayla-rı’na ellerinde, Alevi inanışını savunaninsanların kanları olanları davet etme-leri, kandırmaca üzerine kurgulandığıayan olan bu toplantılarda dahi gerçekniyetlerini gizleyemeyerek gerici zihni-yetlerini söz ve eylemleriyle ortayasermeleri, bu kandırmaca-saldırı kon-septini görüp teşhire yönelenlere az-gınca saldırmaları amaçlananın nasılbir ‘ucube’ olduğunu da göstermekte-dir. Gerçekler böylesine sabitken kar-şımıza çıkan yeni gelişmeler devletinasimilasyon saldırılarını yeni, maske-lerle yeniden gündeme taşıyacağını dagöstermektedir.

Alevilik din dersikitaplarındaDevlet adına ‘Alevi Çalıştayları’ nıyürüten ve şimdiki Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanı olan Faruk Çelik yap-tığı açıklamayla “Hükümet olarak Millibirlik ve beraberliğimizi güçlendirmekadına, toplumsal bazı sorunları de-mokrasi, insan hakları, temel hak veözgürlükler zemininde yeniden ele alıpdeğerlendirme amacı taşıyan bir dizigirişim başlattık” diyerek ‘Alevi Açılı-mı’ nın ‘en somut adımı olan’ Aleviliğindin dersi kitaplarına konulacağını ifa-de etti.

Karar altına alınan ve bu yıl itibarıylauygulanmaya konulacak olan Alevili-ğin 4. sınıftan lise son sınıfa kadarDin Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders ki-taplarında yer alacak olması açıkla-dığı andan itibaren büyük tartışma-lara yol açtı.

‘AKP eliyle İlahiyat Fakülteleri öncü-lüğünde hazırlanması’, ‘Mevcut siyasiiktidarın bu konuda samimi olmadı-ğı, amacın Alevilerin kendilerinebenzetilmesi olduğu’, ‘Alevilik Ali’yisevmekten ibaret değil. Kendisineözgü doğa, insan, kadın ve toplumanlayışı olan ve keza kendi gelenekgörenekleri olan, kurumları, tarihiolan bir yol ve felsefedir Alevilik. Butanım doğrudan doğruya AlevileriSünnileştirmenin yolu olduğu’ baş-lıklarıyla yürütülen tartışmalar veders kitaplarında Alevilikle ilgili bö-lümlerde yazılanlara bakıldığındaamaçlanın tam bir asimilasyon oldu-ğu anlaşılmaktadır.

AKP’nin Alevilik düşmanlığıYine oldukça tesadüfü(!) bir şekildeAKP Hükümeti sözcüsü olan HüseyinÇelik tarafından Suriye’de ki geliş-melere ilişkin CHP Başkanı KemalKılıçdaroğlu ile ilgili sözleri de aslındanasıl bir açılım anlayışıyla hareketedildiğini de gösteriyor. Kemal Kılıç-daroğlu’nun Suriye’deki gelişmelerüzerine AKP’yi eleştirmesi netice-sinde açıklama yapan Hüseyin Çelik“Niçin savunuyorsunuz Suriye’dekiBaas’çı rejimi? Açıkçası aklıma başkakötü şeyler de geliyor. Suriye’dekiBaas’çı rejim yüzde 15’lik kitleye da-yanıyor. Acaba Sayın Kılıçdaroğlumezhep yakınlığı dayanışmasıyla mıSuriye’ye bu manada sahip çıkıyor?Bu da aklımıza gelir. Eğer böyle birşey yapıyorsa bu daha da affedilmez-dir.” diyerek Alevilik ve diğer mez-heplere ilişkin yaklaşımını da açıkla-mış oluyor.

Yine R. Tayyip Erdoğan’da Ortadoğuülkelerinde başlattığı ziyaret ‘seferle-ri’ sırasında Mısır basınına yaptığıaçıklamalarda “Suriye’de Aleviler ileSünniler arasında bir iç savaş çık-masından korktuğunu”, “Alevilerinrejim içinde ve güvenlik birimlerindeönemli pozisyonlarda olduğuna” işa-ret ederek “Halkın öfkesi de onlarayönelik” dedi. Tüm bu söylemlerinuzun süredir Suriye’de devrilmeyeçalışılan Esad rejiminin, ülkede birmezhep çatışması çıkartılarak dev-rilmesinin hedeflendiğini amaçladığıve özellikle Suriyede’ki Alevilerin he-def alındığı ortaya çıkmaktadır.

Tüm bu yaşananları analiz ettiğimiztakdirde karşımızda oldukça sinsi birşekilde planlanmış bir saldırı kon-septiyle karşı karşıya olduğumuzdagörülecektir. Maraş, Çorum, Sivaskatliamları ve bu katliamın yeganefaili olan TC, kendisini aklama çabasıve dün zorla yapamadıklarını bugünşekere bulanmış kurşunlarla ‘iyilikyaparak’ başarmaya çalışmaktadır.Fakat özü itibarıyla halka karşı düş-manlık ve zorbalıkla şekillenen TC,emperyalizmin hizmetinde dönem-sel ‘barışçıl’ politikaları hayata geçir-diği izlenimi yaratmaya çalışsa da bu,yalan bina olan yapı üzerinde olduk-ça eğreti bir şekilde durmaktadır.

ALEViLER‘DÜŞMANMEZHEP’

Türk-İslam sentezi üzerinden kurgulanan yapıya paralelolarak şekillendirilen eğitim-öğretim sistemi de eğitim

kurumlarının ötesinde faşizmin beyinlere kodlandığımekansal alanlara çevrilmiştir

14-15_Layout 2 9/21/11 11:00 AM Page 2

Page 16: 20-30 Eylül 2011

Halkın Günlüğü 20-30 EYLÜL 2011dünya yorum16

Başbakan Erdoğan ailece gittiğiSomali’nin ardından şimdi deOrtadoğu’ya gitti. Gitmedenönce başlattığı İsrail’e yöneliksert açıklamalarına buralardada devam etti. Hatta Filistin içinbağımsızlık bile istedi

Ortadoğu’nun yeniden revize edildiği busüreçte Erdoğan’ın bir taraftan İsrail’e“kafa tutması” diğer taraftan da Ortado-ğu’ya seyahat düzenlemesi hiç hayra ala-met değil. Emperyalistlerin açıktan hege-monyası haline gelen Ortadoğu’ya taliplerçoğaldı. Efendileri adına göreve hazır oldu-ğunu İsrail’e “kafa tutarken” ortaya koyanErdoğan, Mısır’da yaptığı konuşmalarda dabu hizmete aday olduğunu tekrar etti. Bur-juva-feodal medya bu geziyi göklere çıka-rarak ne kadar barış yanlısı ve dostaneyaklaştıklarını tekrarlayıp durdu.

Erdoğan Mısır’daki konuşmasında bu ülkehalklarıyla akrabalık ilişkisini çok kadimbir şekilde anlattı. “Öncelikle bizler DoğuAkdeniz’in iki yakasında, binlerce yıllıkmedeniyetlerin zengin kültürel birikimle-rinin mirasçılarıyız. Bu kadar köklü geçmi-şe sahip ülkelerin dostluğu da o nispetleköklü olur. Kaldı ki; biz, aynı zamanda kar-deşiz. Bizler aynı zamanda kıtaları da bir-leştiriyoruz. Kardeşimiz Mısır nasıl Afri-ka’yla Asya’nın birleşim noktasındaysa,her iki kıtanın da birbirine açılan kapısıysa;Türkiye de Asya ve Avrupa kıtalarını ku-caklaştıran bir coğrafyadadır. Kıtaları bir-leştiren ülkelerin dostluğu da güçlü vesağlam olur. Kardeşimiz Mısır, Doğu Afri-ka’nın bereketini Nil Nehri üzerinden Ak-deniz’e taşıyor. Türkiye’de boğazlarıyla

Avrasya’nın enerjisini ve dinamizmini,Seyhan ve Ceyhan nehirleriyle de Anado-lu’nun bereketini Akdeniz’e taşıyor.” Yanidostluk için bağın ana hattını oluşturancoğrafyadaki bütünlük.

Diğer bir mesele ise bu dostluğun hangi te-mel üzerine inşa edildiğidir. Çeyrek asırdırMübarek ile kolkola emperyalizme uşak-lıkta sınır tanımayan Türk hakim sınıflarıve sözcüleri bugün gelinen noktada sıkı birMübarek düşmanı oldular. Tabii Seyhan veNil Nehri Akdeniz’e bereket taşıyor.

Libya Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı Mus-tafa Abdülcelil “Türkiye’nin hem Bingazihem de Misrata’daki yaralıların Türkiye’yegötürülmesi konusunda Kaddafi hüküme-tine karşı göstermiş olduğu dirayeti Libya-lılar hiçbir zaman unutmayacaklar. Ve Lib-yalılar, Cumhurbaşkanı AbdullahGül’ün“Başlangıcından beri kalbimiz Libyadevrimi ile atıyor.” sözünü asla unutmaya-caklar. Recep Tayyip Erdoğan’ın da “Bu zordönemde bir başbakan olarak değil Libyalıbir vatandaş gibi muamele görmeliyiz.” sö-zünü asla unutmayacaklar. Ahmet Davu-toğlu’nun ise “Libya halkı açken biz buradarahat uyuyamayız.” sözünü unutmaya-caklar.” sözleriyle Ortadoğu’da yeni bir dö-nemin Türk devleti üzerinden planlandığı-nı açıkça ifade ediyor.

Hepsi bir yana Filistin için de bağımsızlıkistemesi ve bunun için her şeyi yapacağınıifade ederek “Filistin halkının bu haklı vemeşru mücadelesini bütün gücümüzledesteklemeliyiz” söylemi ise MüslümanAraplar’ın teveccühünü kazanmakla bir-likte efendilerini az da olsa kızdırdı. Amaoraya kadar gitmişken bu kadar kabadayı-lığın üstüne bu söylenmeseydi inandırıcılı-ğı kalmazdı herhalde. Hazır poz vermişkenbir şov daha yapmaktan bir şey çıkmaz.

Dünya basınından yansıyanlarDünya basınında ciddi bir haber ve medya-tik olarak yer alan Erdoğan’a övgüler git-tikçe artıyor. İsrail’le gelişen övgüler şimdide Ortadoğu’daki Müslüman Kardeşler’inde gözünden kaçmayacak kadar büyütül-dü. “Türkiye’nin çağı geliyor, Ortadoğubundan böyle aynı olmayacak” cümlele-riyle değerlendirdiği Recep Tayyip Erdo-ğan’ın Ortadoğu ziyaretleri aslında fazla-sıyla medyatik olmanın yanı sıra “demok-rasi”nin ihraç kanalını akıllara getiriyor.

Türk devletinin bölgenin lider ülkesi, Erdo-ğan’ın İslam dünyasının yeni lideri olarakartık güç ve gövde gösterilerine sahne olu-yor. Guardian gazetesi yazarı MichiganState University’den Prof. MuhammedEyub ise, ‘Türkiye’nin bölgesel bir güç ola-rak ortaya çıkmasıyla Ortadoğu’nun artıkeskisi gibi olmayacağını’ yazmıştı. Eyubyazısında, “Bölgede şu anda yaşananlar İs-rail’in Doğu Akdeniz’de artık rakipsiz ol-madığını gösteriyor. İsrail’in işgal toprakla-rına yönelik politikaları uluslararası fo-

ŞOV BAŞLADI, iZLEYiCiLER

Yaşanan ekonomik krizin etkisidevam eden Yununistan’da krizinfaturası emekçilere çıkarılıyor.Emekçiler ise tepkilerini sokaklaradökülerek gösteriyor

Yaşanan ekonomik krizin faturasını emekçile-re kesmeye çalışan Yunanistan hükümetinekarşı halk sokaklara iniyor. Yunanistan KamuÇalışanları Konfederasyonu (ADEDY) ve üni-versite öğretim üyeleri grev kararı aldı. 1 günsürecek olan grev 6 Ekim tarihinde yapılacak.Açıklamada bulunan ADEDY Genel Sekreteriİliyas İlyopulos, yapılacak grevin bir uyarı greviniteliğinde olduğunu, eğer bu uyarı dikkatealınmasa yeni grev dalgasının başlayacağınıduyurdu. Bu grevlerin Yunanistan İşçi Konfe-derasyonu’nun (GSEE) da katılacağı başkagrevler le sürdürüleceğini söyleyen İlyopulos,

ya bu politikanın değişeceğini ya da halkıntepkisinin bu durumu değiştireceğini kayde-derek hükümetin iki seçeneğinin olduğunuifade etti.Hükümetin saldırı politikaları devam ederkenyüksek eğitim alanında yapmak istediği deği-şikliklere tepki gösteren öğrencilerin, üniversi-telerdeki işgal eylemleri sürüyor. Ayrıca üni-versite öğretim üyeleri de 21 Eylül’de 24 saatlikgrev kararı aldı. Yunan basınında çıkan haberlerde, öğrenci ku-ruluşlarının Atina Hukuk Fakültesi’nde ger-çekleştirdikleri genel kurul toplantısında, ül-kedeki tüm öğrenim kurumları kapatılıncayakadar işgal eylemini sürdürme kararı aldığı be-lirtildi.Diğer yandan 55 yaşında olduğu ifade edilen birkişi hükümeti ve ekonomi politikalarını pro-testo etmek için Selanik’te bulunan ÇimiskiCaddesi’nde hükümet aleyhine eylem yaptık-tan sonra kendini yakma girişiminde bulundu.

Yunanistan’da emekçileryeni grevlere hazırlanıyor

16-17_Layout 2 9/21/11 11:01 AM Page 1

Page 17: 20-30 Eylül 2011

17dünya

rumlarda bundan böyle ciddi sınavlarlakarşılaşacak. Türk dış politikası bağımsızlı-ğını ilan etti” yorumları yer almıştı. İsrail veTC arasındaki ilişkiler kimse için sır değilsede Erdoğan hem Türk hem Arap sokaklarınıtanıyan ve onlardan destek alarak esastagösterişli ve “harikulade bir devlet adamı”imajı vererek emperyalistlerin gözdesi oldu.Bu durumu da basın ve medya yoluyla tümOrtadoğu ve Türkiye-Kuzey Kürdistan hal-kına gösterdi. Yapılacak olan yeni düzenle-melerle ekonomik ve siyasal anlamda deği-

şikliklerin, halkın yararına ve bir devrim ha-vası eşliğinde göstermektedir. Ancak Orta-doğu’da Arap Baharı diye adlandırılan döne-min ardından yaşanan gelişmeler aslında bubaharın nereye denk düştüğü görülecektir. Erdoğan’ın yaptığı geziler ve emperyalistülkelerin bura üzerinden geliştirdiği siyaset,ülkemize kurulan Füze Kalkanı, NATO’nunbura ülkelerini işgali halk isyanlarının geldi-ği noktayı açıklıyor. Yeni bir diktatör yarat-mak için eski diktatörün yıkılması... olup bi-tenin buradan uzağa gitmeyeceği aşikar.Mısır, Tunus ve Libya’da yeni dönem diyeadlandırılan dönem halka karşı saldırılarınpervasızca devam ettiğini göstermektedir.

Devrim mi oldu gerçekten?Aylarca basın organlarından göklere çıkarı-lan Arap ülkelerindeki halk isyanlarının so-nuçları yeni bir diktatörü getirdi. Devrimolacak ya da halk ayaklanmaları diktatörle-ri devirdi gibi yaklaşımlarla methiyeler dizi-len sürecin evrildiği yer yeni diktatörlerinçıkışını kolaylaştırdı.Evet halkın büyük bir isyanla yerle bir ettiğiTunus’ta eski rejimin tekrarı yaşanıyor.Sendikalar yasaklı, eylem yapan kitle ensert saldırıyla karşılaşıyor vb... Mısır’da isegeçen hafta İsrail Konsolosluğu’na yürüyenkitleye sert müdahalede bulunan ordu on-larca kişiyi gözaltına aldı. Libya’da ise sularzaten durulmadı. Hala yer çatışmaların ya-şandığı bilinmekte vs.Halkın talepleri ne kadar meşru olsa daakacağı kanal önemli bir yer oluşturmakta.Bu ülkelerde yaşanan halk isyanları çıkışıitibariyle önemli bir durumda iken geldiğiboyut itibarıyla bu önemi kaybetmiş pozis-yondadır. Zira halkın yaşamında bir deği-şiklik yaşanmıyor. Bunun için kahin olmayagerek yok. Son günlerde yaşanan trafikbunu daha aleni bir hale getirmiştir.

ncelikle belirtelim ki,burada vurgulaya-caklarımız stratejikbir yönelimdir. Ko-nuştuğumuz taktiksiyaset değildir..

Toplumsal bir varlık olan insan, ya-şamında, doğa ve tüm varlıklarla iliş-kide, verili koşullardaki ilişkileri dü-zenlemede, hukuk elbette gereklidir.Komünistler açısından sosyalist dev-lette de hukuk-yasalar olacaktır. Bunuyadsıyan ve ne adına olursa olsun,kendisini hiçbir yasayla sınırlamayatabi tutmayan bir yönetim biçimi sa-vunulamaz. Koşullardan bağımsız,soyut, değişmez bir hukuk yoktur, ol-mamıştır. O, her bir toplumun eko-nomik, sosyal, siyasal kültürel ilişkileritemelinde yükselen toplumsal yaşa-mın bir düzenleniş biçimidir. Bunabakmadan, her hukuk karşısında secdeedilemez. Zira, Hammurabi’nin de,tüm gerici faşist devletlerin de, dininde bir hukuku, kuralları vardır. Fiilitoplumsal yaşam ilişkilerini, mülkiyetbiçimini, üretim ve dağılım ilişkilerinibir kenara bırakıp, 1789 İnsan HaklarıBildirgesi ve sonrası insan hakları be-yannamesiyle insanların eşit hak vehukuka sahip olduğunu vaaz edenleryine revançta. Ezilenler devrim göreviyerine, haksızlıkları adeta “adalet tan-rısı”na havale etmelidirler. Sömürücüdüzenleri ve onun bir yürütülüş biçimifaşizm, yada teokratik rejimlerde salıkverilen şudur; Devlete itaat et! Layıkol!.. Kamu-özel tüm hukuk, bu desturagöre şekillenir. Neo liberal “demokratikuygarlık” paradigmasının seçimler,genel oy hakkı-parlamento ve temsilihükümet retoriği ve ideolojik hego-manya manipülasyonlarının demo-kratik cephe savaşçılarının yaptıklarışey, burjuva devleti yüceltmedir. Şimdide, sıfır kilometre -sivil anayasa- içinsaf tutmuşlardır. Varolmayan sözdeözgürlükler -anayasal- hukuk düzenialdatmacasıyla pazarlanmaktadır.Halk kitlelerini yanılsatmalar strate-jisiyle devrimden koparıp, düzene en-tegre etmeye karşı durulmalıdır. Bur-juva devlet devrimle parçalanıp, halkıneğemenliği tesis edilmeden halk ana-yasası olmaz. Kitleleri kontrolde tutma,sürdürülemez eski statükoyu yürürduruma getirme planı, anayasal oyun-larla icra edilmektedir. Parlamenter-laklakhane- gevezeliğiyle halkın dev-rimle gerçekten egemen olması ön-lenmeye çalışılmaktadır. Anayasal ha-yalleri gerçeğin yerine koyan tasfiye-cilik, formel-biçimsel eşitlik hukuk ya-lanı ve faraziyelerle burjuva egemen-liğin hizmetindedir. Burjuvazi tara-fından ezilen çoğunluk yokmuş gibi,burjuva partiler çoğulculuğunu, burjuvadevlet durumunu, halk için demokrasiolarak gösterenler büyük bir dolan-dırıcılığın oyuncağı durumundadırlar.Silahlı ordusu bürokrasisi-özel mülkdünyası, sömürüsüyle burjuva devletvarken, bu ortamı aşamamış, kitlelerinözgürlüğünden nasıl bahsedilebilinir?Tüm toplumsal sorunları, devrimlebirleşmiş ve bizzat onu sürdüren vetemsili değil iktidarı bizzat icra edenkitlelerin iradesi çözer. Hukuksal be-yanlar ve anayasal hayaller değil. Dev-

rimle burjuvazi arasında yalpalayan,bağımsız devrimci bir alternatif değil,düzen sınırları içinde özgür toplumdüşleyenler, “ikili iktirdarcılar” “yamalıdemokratlar”, devrimden vazgeçişlerinizaten beyan etmiş durumdadırlar.Burjuva rejisörlerin hazırladığı siyasetsahnesinin burjuva liberal fügüran-larının çağrısı, özünde burjuva devletçiftliğinin artıklarıyla beslenme, boyuneğme durumudur. Neo-liberal Türkİslam oligarşik devletinin yeniden ya-pılandırılmasına reformist ceset de-mokrasi diye selam durmaktadır. Dev-letin burjuva-feodal niteliğine rağmenonun koşullarında halk için anayasaham bir hayaldir. Sivil anayasa ile “de-mokratik cumhuriyet”e ortak vatanve kurucu meclis ile özgür topluma,gitme mühendislerinin konsepti, kit-leleri oyalamadır. Kulis odaları, burjuvaeğemenliğin “demokratik” dekleras-yonu parlamenterizm lafazanlığı, or-dunun demokratikleştirilmesi(!) us-talığından halkın anayasası çıkmaz.Türk egemenlik sisteminin rötuşünden,Kürt ulusu ve azınlıklara özgürlük çık-maz. Emperyalist stratejik yenidenyapılandırma çerçevesindeki statükoameliyatları, burjuva düzenin sürdü-rülebilir duruma getirilmesi çabasıdır.Koşullar zaten bunu zorlamaktadır.TESEV, müzakereler, Oslo görüşmeleriile egemenler, Kürt silahını kırma-Kürt’ü tasfiye etme peşindedirler.Olayları kriminal bakış açılarıyla elealmanın, spekülasyonlarla karşılama-nın, skandallar mantığıyla izah et-menin, hayretle şaşırmanın gereğiyoktur. Görüşmeler yıllardır sürüyor.Müzakerelerde, her şey, belli-açık çiz-gilerin mecrasında yürüyor. Uzlaş-ma-antlaşma bu çizgiler temelindeyükseliyor. Dönem-dönem “barış” vebazen de “savaş” söylemlerinin yo-ğunlaşması, genel doğrultuyu görmeyehiç de engel değildir. ABD himayesindePensilvaya”lı Gülen’in projesi bellidir.ABD”nin stratejik bir kartı olarak böl-gede güç olmak bunun için şoven bazısivrilikleri törpüleyerek, Kürtü tavla-mak... Ilımlı denilen emperyalist İslamdemokrasisi ile, fırtınaların devrimeesmesinin önünü kesmek. Rejimi re-organize etmek... Polis, ordu, yargı,burokrasindeki gelişmeler, AKP Kürtüve Alevisi açılımları bu plan doğrul-tusundadır.Kitlelerin demokratik haklar müca-delesini devrime bağlı olarak savu-nacagız. Siyaset sahnesinde meydanıboş bırakmayacağız. Kitlelerin geri-liklerini, onların mücadelesine seyircikalmanın gerekçesi yapanlar skolastiklafazanlardır. Devrimsiz dönüşümcüliberallere ve tüm egemenlere devriminsözü şudur; Kim ne derse desin, bizyolumuzda yürüyeceğiz! Türk demok-rasisi için, silahsız-legal siyaset ka-pılarına, meclise buyur davetlerine,sukünet çağrılarına neden olan halkınbaşkaldırısıdır. Bu başkaldırı, köhnemişkurumsal statükoyu çöpe yolcu et-miştir. Yerine burjuvazinin yenidenüretimini sağlama alma planlarınınkılıçlarına “boynumuzu vurmaları” içinuzatamayız.. Kim ne derse desin senbildiğin yolda yürü.. Devrim ile!..

ÖHUKUK VE ANAYASA

YÖNELİM ≫ kazım cihan

R HAZIR MI?

Avrupa’da yaşayan Türkiye-Ku-zey Kürdistan’lı Sanat-Düşünemekçileri 17 Eylül 2011 tarihindeyaptıkları toplantıyla kuruluşla-rını deklare etti

Avrupa’da yaşayan Türkiye-Kuzey Kürdis-tanlı Sanat-Düşün emekçileri bir bucuk yıl-dır sürdürdüğü Sanat ve Düşün örgütlen-mesi çalışmalarını tamamlayarak 17 Eylül2011 tarihinde gerçekleştirdiği buluşmaylakuruluşunu deklare etti. Yapılan toplantıdaşu ifadelere yer verildi: “REDD adıyla Sanatve Düşün Kolektifi–Avrupa olarak örgütle-nerek önümüzdeki süreçte doğa ve insanmerkezli emek faaliyetlerini sürdüreceğiz.Demokratik Sanatçılar Birliği(DSB) ve En-ternasyonal Sanatçılar Birliği (IWAA) adla-rıyla daha önceki deneyim ve tecrübeler

üzerinden, kolektif irade sonucu gerçekleş-tirdiğimiz kuruluş buluşmasıyla içindengeçtiğimiz süreçte yaşanan örgütsüzleştir-me ve dağınıklığa karşı REDD örgütlenme-siyle yola koyulduk.

Sanatı ve sanatçıyı kutsamıyoruz,ancaköneminin de yeterince farkındayız. Kolektifmuhalifler olarak ezen ve sömürenlere kar-sı görevlerimizin bilinciyle safları sıklaştır-mak için örgütleniyoruz.

Kolektif bir şekilde, demokratik temelde sa-natçının örgütlenmesi ve bu zemin üzerin-den sanat ve düşün insanları-emekçileriolarak bir araya geldik. Kolektif kararlaralıp, işbölümü ile görev ayrışımında buluna-rak yeni örgütlenme mevzisi REDD ile şimdidaha güçlüyüz.

Tüm düşün ve sanat emekçileriyle ezilenle-re uzanan yüreğimizi, emeğimizi ve elleri-mizi birleştirmek icin merhaba...”

REDD Sanat ve DüşünKolektifi kuruldu

16-17_Layout 2 9/21/11 11:01 AM Page 2

Page 18: 20-30 Eylül 2011

Halkın Günlüğü 20-30 EYLÜL 2011okur18

Yayın hayatımıza başladığımız günden iti-baren planladığımız okur sayfamızın uzunsüreli bir gecikmeyle pratikte yaşam bul-ması bizler açısından büyük bir eksiklikolmakla beraber, bu eksikliği bugündengiderecek bir hat tutturmanın öneminindefarkındayız. Bu sayımızdan itibaren okur-larımızın yazılarını sayfalarımızda yayınla-yacağız. Bundan dolayı bütün okurlarımı-zın paylaşımlarıyla gücümüze güç katma-sını ve gazetemizi güçlendirmesini bekli-yoruz. Gazetemizin teknik özellikleri gözönüne alınarak yazıların uzun tutulma-ması hem yayınlamak hemde bir sayıdabirkaç okur yazısına yer vermek açısındanözen gösterilmesi gereken bir durumdur.Bu sayımızda 2011 Haziran ayında 2 yolda-şıyla birlikte ölümsüzleşen Ozan Dermanyoldaşa ilişkin kaleme alınmış yazıyı siz-lerle paylaşıyoruz.

***Ozan yoldaşla yaklaşık 4 yıl önce tanıştım.Aynı alanda kısa bir süre faaliyet yürüt-memize rağmen yoldaşlık ilişkilerimiziadım adım geliştirdiğimiz bir sürece tanık-lık ettik.Genellikle sakin bir duruşu vardı. Yaşam-daki enerjik duruşuyla kendini sürekli ge-liştirme çabasını ve mücadeleye olan bağ-lılığını anlatmadan geçmek onu eksik an-latmak olur. Kendini ileriye taşıma çabasının yanındacoğrafyamızdaki devrimci hareketleri detanımaya ve anlamaya çalışıyordu. Sosya-list basını olanakları ölçüsünde takip et-meye çalışır, okuduğu yayınlarla ilgili bü-tünlüklü değerlendirmeler yaparak sen-tezlere ulaşırdı. Onun en sevdiğim yanla-rından biri, anlatmak istediğini kısa, özlüve net olarak anlatmasıydı. Söylemek iste-diğini dolambaçlı yollara sokmadan direktsöylerdi. Bu özelliği ondaki ideolojik netliğiaçıkça ortaya koyar. İstanbul ÜniversitesiEdebiyat Fakültesi’nde okurken okulu bi-tirme ve güvenli bir gelecek gibi bir kaygı-ya hiçbir zaman kapılmadan devrimci mü-cadele içerisinde yerini aldı ve gözünükırpmadan yaşamı kucaklamak için ölü-me yürümeyi bildi. Bu duruşu da ondakiideolojik netliği gösteren önemli bir veridir. Ozan yoldaş sürekli kendini yenilerkenideolojik konularda derinleşmeye çalışırdı.Bütün bunları da rastgele bir tarzda değil,belli bir plan program üzerinden yürüye-rek yapardı. İdeolojik kavrayışını derinleş-tirebileceği kitapları okumayı da hiçbir za-man ihmal etmezdi.Araştırmaya olan ilgisinin yanında oku-maya da geniş zaman ayırırdı. Dünya kla-siklerinden okumadığı kitap neredeyseyoktu. Birbirimize okuyup beğendiğimizkitapları tavsiye ederdik. Şolohov’un Dur-gun Don romanını okuduğunda çok be-ğendiğini söylemişti. “Neden beğendin”diye sorduğumda “Bu kitapta savaşın takendisi var, bütün çelişkileriyle hayatın takendisi” demişti. Bir araya geldiğimiz zamanlarda şiirlerokumamı isterdi. Özellikle 1994’te şehitdüşen Cömert Kayar’ın 1991 yılında Kara-deniz’de şehit düşen Hasan Toy için yazdığı“Yoldaşa Mektup” adlı şiiri, benden oku-mamı istediği şiirlerden biriydi. Şiiri coş-kulu bir şekilde okurdum. O da heyecanıy-la ve gözlerindeki sıcak gülüşüyle enerjisi-

ni ortamımıza katarak sessizce dinlerdi. Veyeniden bir araya geldiğimizde bu şiirimutlaka yeniden okumamı ister ve dinler-ken aynı heyecanı ve coşkuyu yeniden ya-şardı. Şiirin aşağıda bulunan bölümünüokuduğumda coşkusu giderek artardı.Bunu gözlerinden anlardım. “… Evet Orhan yoldaş, Çıkar Bitlis paketlerini, Çayın çayın da az geldi, Ateşi büyütmen,Çaydanlıkları çoğaltman lazım,Yüz kere bin kere daha demle, demle güze-lim çayı, Ve benden bizden hepinize kızıl selamlar,Güneşe durmuş ak alnınızdan öperim,öperiz.”Kavga siperlerine atılmadan önce yaptığı-mız bir sohbette, devrimcilerin de eksikyanları olabileceğini, onların mücadelesinianlatırken eksikliklerini ve hatalı yanlarınıda görerek değerlendirme yapmak gerek-tiğini söylemişti. İnsanın eksik yanlarınınbilincine vararak kendini ileriye taşımasıgerektiğinden söz ediyordu. Mücadelenin ileri mevzilerine kendini taşı-ma kararlılığı ve özgüveniyle her koşuldasakin yapısını koruyarak atılım gösterdi.Mücadele içerisinde gerektiğinde çok ağırbedeller ödemek gerektiğinin bilincindeolarak yoluna devam etti. Hayatı kucakla-mak için ölüme yürümeyi bildi. Umudun ilmek ilmek örüldüğü savaş si-perlerine adımını atma kararını öğrendi-ğimde sevinmedim diyemem. O dönemler-de sevinci ve coşkusu doruk noktadaydı.Halk Kurtuluş Ordusu (HKO)’nun kavga si-

perlerine giderken enerjisi ve sakinliğiylebütünleşen kişiliğiyle en önümüzdeydi o…Gidişinden kısa bir süre önce doyasıyasohbet ettiğimizde, ondan ayrılacak olma-nın hüznünü yaşarken mücadeleye katıl-dığında yapacağı önemli katkıların bilin-ciyle coşkum daha da arttı. Ozan yoldaşla bir sohbetimiz sırasında“eğer ikimizden biri şehit düşerse yaşayankişi şehit düşen kişinin mücadelesini ya-şatmak için onu anlatan bir yazı kalemealacak” demiştik. Ozan yoldaşa “Beni eniyi sen anlatırsın, eğer mücadele içerisindeşehit düşersem, sen yazarsın benimle ilgilidüşündüklerini” demiştim. Onun gidişininardından soluğunu sizlere taşımak görevibana kaldı. Ozan yoldaşın aramızdan fizikiolarak ayrılmasının acısını yüreğimde ta-şırken gelişmeye açık yanlarıyla aramız-dan erken gidişinin hüznünü yaşıyorum. Yaşamdaki kararlı duruşuyla ve ideolojiknetliğiyle bizlere çok şeyler kattı. 25 yıllıkkısa yaşamına onurlu bir yaşam ve kavga-

da kararlı bir yürek bırakarak şehit düştü.Şairin dediği gibi “…ölümü arzularken ya-şama olan sevdasını…” haykırarak aramız-dan ayrıldı. Ozan yoldaşla birlikte Ova-cık’ta şehit düşen İsmail ve Abidin yoldaş-larımızın mücadelesini geliştirmek ve güç-lendirerek ileriye taşımak bizim öncelikligörevlerimizdendir. Halk Savaşı’nda ka-yıpların olabileceği gerçekliğini atlamadanşehitlerimizin bıraktığı yerden kavga bay-rağını hep daha ileriye taşıma kararlılığı-mız bizlere güç veriyor. Onların yarattığıdeğerleri ve ilkeli yaşamı kavrayarak Kay-pakkaya’dan günümüze verdiğimiz yüz-lerce şehidimizin taşıdığı mücadele azminive kararlılığını yaşatmak bizim esasımız-dır. Onların bıraktığı savaş siperlerini HalkSavaşı’na katılım göstererek doldurmak veKaypakkaya’nın çizdiği kızıl güzergahtahayatı çoğaltmak için mücadeleye omuzvermek hedefini canlı tutmamız gerekiyor.Onları yaşatmanın en iyi yolu sınıf müca-delesini geliştirerek güçlendirmek ve ha-kim sınıfların iktidarına son vermek içinHalk Savaşı’nda ısrar etmektir. Gün nedevrimci lafazanlık yapmanın ne de tesli-miyetin teorisini yapmanın zamanıdır. Günhalkın ordusunda örgütlenerek mücadele-yi büyütmenin günüdür. Ozan yoldaş mücadele içerisindeki ilkeli,kararlı tutumuyla ve ideolojik duruşunda-ki netlikle düşmanın kurduğu hain bir pu-suda son mermisine kadar çatışarak şehitdüştü. O verdiği mücadeleyle tasfiyecilikrüzgarlarının giderek derinleştirilmeyeçalışıldığı günümüz koşullarında, kavga si-perlerinde yerini alarak mücadelenin enönünde Kaypakkaya’nın yolunda ilerleyenönemli bir kilometre taşı olduğunu göster-di. Türkiye-Kuzey Kürdistan halklarınınmücadele coşkusunu büyüterek kitlelerlebütünleştirmek için halk savaşı siperlerin-de gözünü kırpmadan yerini alan mütevazisavaşçılardan biri olarak yaşadı.Ozan yoldaşı Nazım Hikmet’in YaşamayaDair şiirinden bir bölümle sonsuzluğauğurluyorum:“… Diyelim ki döğüşülmeye değer bir şeyleriçinDiyelim ki cephedeyizDaha ilk hücumda daha ilk o anda yüzüko-yun kapaklanıp ölmek de mümkünAcı bir hınçla bileceğiz bunuGene de çıldırasıya merak edeceğiz Belki de yıllarca sürecek olan savaşın so-nunu…” Ozan yoldaşı kavgamızda yaşatacağız…

İstanbul’dan bir okur

Kavgaya sevdalı bir yürek; Ozan yoldaş

KOMÜNİST ÖNDER CAFERCANGÖZ’ÜN ANNESİ FATMA

CANGÖZ 9 EYLÜL’DEYAŞAMINI YİTİRDİ. CANGÖZAİLESİNE VE YAKINLARINA

BAŞSAĞLIĞI DİLİYORUZ

Halkın Günlüğü Gazetesi

18-19_Layout 2 9/21/11 9:47 AM Page 1

Page 19: 20-30 Eylül 2011

19kültür sanatHalkın Günlüğü 20-30 EYLÜL 2011

Tüm Mazgirtliler ve iyiden, gü-zelden yana olan dostlar, sizleridayanışma gecemize omuz ver-meye çağırıyoruz

Mazgirt Halkı ve Belediyesi’yle DayanışmaKomitesi bir açıklama yaparak 16 Ekim’degerçekleştireceği Mazgirt Belediyesi’yleDayanışma Etkinliği’ne katılım çağrısıyaptı. “Daha Güzel ve Yaşanabilir Bir Maz-girt Yaratmak için Umudumuzu ve Emeği-mizi Birleştirelim” başlığının bulunduğuçağrı metninde “Tüm Mazgirtliler ve iyi-den, güzelden yana olan dostlar, sizleri da-yanışma gecemize omuz vermeye çağırı-yoruz. Acılar, yoksulluklar, yok saymalarve elbette ki tüm bunlar karşısında onurluduruşundan taviz vermeyen tarihiyle,Dersim coğrafyasının bir parçası olanMazgirt, göçler ve sürgünlerle insansızlaş-tırılan bir coğrafyada payına düşeni fazla-sıyla alan ve almaya da devam eden bir il-çemizdir. On yılların biriktirdiği sorunlarkarşısında, ‘Halk kazanacak, Halk yönete-cek’ şiarıyla başladığımız çalışmalar bo-

yunca, ister Avrupa’da ister ülkemizde,kendisine devrimciyim, yurtseverim, de-mokratım, sosyalistim diyen ve yüzünü ocoğrafyaya dönüp bakan bütün dostlaraihtiyacımız vardır. Kim hangi penceredenbakarsa baksın, nasıl düşünürse düşün-sün, o coğrafyanın sorunları, sıkıntıları bi-

zim ortak paydalarımızdır. Bu anlamdaAvrupa ve uluslararası boyutta kim neredeyaşıyorsa yaşasın; bütün dostlarımızdan,Dersimliler ve Dersim dostlarının amamutlaka ve mutlaka Mazgirt halkına,umuduna bir umut katmalarını istiyoruz.”ifadeleri kullanıldı.

Zorunlu göçler, baskı ve zulumle biat et-meye zorlanan bu coğrafyanın halkınemeği ve gücüyle inşa olacağı ifade edilenbildiride “örgütlü bir halkı hiçbir kuvvetyenemez” vurgusu yapılarak “Göçler vesürgünlerle topraklarından kopartılanMazgirtlilerin ve Mazgirt’e yüzü dönükolan dostlarımızın dönebilecekleri, gelipkalabilecekleri bir ilçe oluşturmak için,emeğimize emek katan her cana şimdidenteşekkür ediyoruz. Bütün güzel yüreklidostlarımızı ve kurumlarımızı birikimleri-ni, deneyimlerini, önerilerini, küçük büyükdemeden olanaklarını, fikirlerini, emekle-rini, üretimlerini Mazgirt halkıyla paylaş-maya davet ediyoruz.” denildi.PROGRAMOzan EMEKÇİ, Ozan RENÇBER, Pınar SAĞ,Umut ALTINÇAĞ, Ali Haydar ve Devrim,Grup FİAZ, SinevizyonKonuşmacılar: Tekin Türkel ve Mehmet AliÇankayaTarih: 16 Ekim 2011 pazarSaat: 13:00Yer: Mozaik Salonu SchererstraBe 4 A-1210 Wien

Mazgirt Belediyesi’yle dayanışma etkinliği

Bu yıl ikincisi örgütlenen Mezo-potamya Sosyal Forumu “İnsan-lık için, kapitalizme ve sömürüyekarşı, özgürlük kazanacak” slo-ganıyla 21-25 Eylül tarihleri ara-sında Amed’de yapılacak

II. Mezopotamya Sosyal Forumu (MSF)21 - 25 Eylül 2011’de “İnsanlık için, kapi-

talizme ve sömürüye karşı, özgürlük ka-zanacak” şiarıyla Amed’de yapılacak.Foruma, Arjantin, Ekvador, Brezilya, İtal-ya, Almanya, Rusya, Mısır, Tunus, Lüb-nan, Filistin, Yemen, Irak, Federal Kür-distan Bölgesi, İran, Suriye, Ermenistan,Fransa, Cameron ve Nijer gibi ülkelerdençok sayıda gençlik örgütü temsilcilerikatılacak.Tiyatrolar, belgesel gösterimleri, resimsergileri ve açık alan etkinliklerinin de

yapılacağı forumda, “Ekoloji”, “Dil”,“Gençlik” ve “Kolektif Halklar Grubu” adıaltında konular işlenirken, DemokratikGençlik Hareketi (DGH) de yapılacakolan forumlarda görüşlerini ifade ede-cek.DGH, forum süresince Amed’de kuracağı“Demokratik haklarımız için örgütleni-yoruz! Özgürlüğümüz için başkaldırıyo-ruz!” çadırıyla, ulusal ve uluslararası ka-muoyuna mücadelesini aktaracak.

Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi (YÇKM) yeni dö-nem atölye çalışmalarıyla ilgili kayıt almaya başla-dı. 2011-2012 dönemi çalışmaları ekim ayında baş-layacak. Atölyeler arasında keman, bağlama, gitar,yan flüt, tiyatro, fotoğrafçılık, konservatuara hazır-lık, yetişkinler ve çocuklar için tiyatro eğitimi, ye-tişkinler için koro ve halk oyunları kursları bulu-nuyor. Yeni dönemde şan eğitimi, çocuklar içindrama atölyesi, perküsyon (ritim), senaryo ve pi-yano dersleri de verilecek.2 Ekim Pazar günü, Okmeydanı Sibel Yalçın Par-kı’nda yapılacak etkinlikle yeni dönem çalışmala-rını başlatacak olan YÇKM, Grup Munzur, MetinKahraman ve Erdal Bayrakoğlu konserlerinin yanısıra kendi bünyesinde bulunan tiyatro ve halkoyunları topluluklarının da üretimlerini halkla bu-luşturacak.

Yılmaz Güney mezarı başındaanıldıYılmaz Güney ölümsüzlüğünün 27. yıldö-nümünde Paris’teki Père Lachaise Mezar-lığı’nda anıldı. Anma etkinliği AvEG-Kon’abağlı Türkiyeli Göçmen İşçiler Kültür Der-neği (ACTİT), Fransa Demokratik HaklarFederasyonu (FDHF), Bir-Kar, Avrupa Tür-kiyeli İşçiler Konfederasyonu (ATİK), Odakve Alınteri tarafından organize edilirkenGüney’in mezarı başında “Devrimci sanat-çı Yılmaz Güney ölümsüzdür” pankartıaçıldı.Yılmaz Güney şahsında devrim şehitleriiçin yapılan bir dakikalık saygı duruşununardından Güney’in yaşamını anlatan bildiriokundu. Yapılan anma, söylenen marşlarve “Devrimci sanatçı Yılmaz Güney ölüm-süzdür” sloganının atılmasıyla son buldu.

YÇKM’deyeni dönemkayıtları başladı

Mezopotamya Sosyal Forumu Amed’de başlıyor

18-19_Layout 2 9/21/11 9:47 AM Page 2

Page 20: 20-30 Eylül 2011

Halkın Günlüğü 20-30 EYLÜL 2011

Devrimci-halkçı yerel yönetimler sempozyumu ülkemizde pratikadımları atılan yerel yönetimlerin gelişmesinde önemli bir yerde

durmaktadır. Konuya ilişkin Dersim’in Mazgirt ve Hozat ilçelerindesempozyumun ön çalışmalarına katılan akademisyen, sosyolog,şehir plancısı, sendikacı, mühendis, aydın ve yazarların görüşlerineyer veren ve sempozyumu güçlendirdiğini düşündüğümüz dosyaçalışmasının üçüncü ve son bölümünü okurlarımızla paylaşıyoruz.

››

Devrimci-halkçı yerel

Geçtiğimiz yıl Radikal Ga-zetesi’ne yazdığım bir ya-zıda Munzur Doğa ve KültürFestivalini, “küçük kentinbüyük etkinliği” olarak ta-nımlamıştım. Gerçekten de(ve özellikle) önceki yıllarınprogramlarına bakıldığında,festival bir yönüyle ulus-lararası bir kongre hava-sında geçmekteydi. Hemenher yıl konuşmacı ya dadinleyici olarak katıldığımfestivalin bu havası ben deher zaman derin bir sevinçyaratmıştır. Fakat galibakayıtların belgeye dönüş-memesi ve dolayısıyla ya-yına konu olmaması bufestivaller zincirinin ihmaledilen alanları olduğunu dagösteriyor. (Bu vesileyleSosyal Bilimlerin lisansüstüöğrencilerini Munzur Fes-tivallerinin değişik boyut-ları üzerine tez yazmayadavet ediyorum)Son yıllarda festivallereyansıyan ve benim de netşekilde görebildiğim enönemli hususlardan biri, düşünsel yarılmanınfestivali doğrudan etkilemesidir. Bunun görünürbir dizi örneği var. Ayrıca yüzlerce farklı kişiden“festival eleştirisi” dinlemek doğrusu insandaendişe yaratıyor. Bu düşünsel yarılmanın özelliklekimlik meselesinde kendini hissettirdiği göz-lemlenebiliyor.Bu yıl Hozat Belediyesi’nin ev sahipliğinde yap-tığımız ve benim de konuşmacı olarak bulundu-ğum “Dersim’de Kimlik Tartışmaları” başlıklı pa-nele gösterilen ilgi (ve ne yazık ki soru sormayazaman kalmamasının yarattığı gerilim) kenttebu konuya gösterilen hassasiyetin çok yüksekseviyede olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla bu ko-nunun festivalin ana teması olarak ele alınmasınınbir ihtiyaç haline geldiğine işaret ediyor. Dersim’inçoğul kimlikler alanı olduğu gibi temel bir gerçeğimodernist ve milliyetçi bakış açısının dışındanve olgunlukla tartışma ihtiyacımız çok açık olarakgörülüyor.Daha somut olarak söylemek gerekirse bu coğ-rafyanın her zaman baskın bir kimliği vardı (Kı-zılbaş Alevilik) ve fakat bu coğrafya her zamançoğul kimlikler alanıydı. (Kürt, Türk, Ermeni, Alevi,Sunni vb.) Bu nedenle Dersim’deki kimliklerinher birinden söz ederken muhakkak özenli birdil kullanmak gerekir. “Biz bütün kültürlerin ve

dillerin kendilerini üretme-sini saygıyla karşılıyoruz”dedikten sonra “ama” iledevam eden ve bir öncekicümleyi anlamsız hale ge-tiren yeni cümleleri festivalsırasında çokça duymakdoğrusu üzücü ve şaşırtı-cıydı. Bu tartışmada“ama”lar, politik uyanıklığaişaret ediyor olsa da ge-reksizdir.Sanırım özellikle kimlikmeselesinde akademik de-rinlik ve politik olgunluğunhakim olduğu bir atmos-ferde festival programlarıdaha özenle hazırlanabilir;her dilin ve kültürün ön-celikle festival ortamındakendini görünür kılmasınaolanak sağlanabilir ve tamda böyle bir ortamda festi-valin çok önemli etkinlikleriDersim’in sınırları dışındada etkisini gösterebilir.Bu yıl gerçekleşen festi-valde işaret etmek istedi-ğim önemli deneyimlerdenbiri şüphesiz Mazgirt ve

Hozat Belediyelerince örgütlenen Halkçı DevrimciBelediyecilik Sempozyumu girişimiydi. Mazgirt’teaçık alanda konuyla ilgili yapılan toplantıda Be-lediye Başkanı sayın Tekin Türkel’i dinlerken, birtoplumun kendi olanaklarıyla, devletin doldura-madığı hemen tüm boşlukları doldurabilecek birdinamik yaratmış olduğunu gördüm. Sistem, buakış kanallarının özgürce kullanılmasına güvenlibir ortam yaratsa yeter aslında. Yani bu dinamikkendine yetebilir. “Her şeyi devletten bekleme-yelim” diyen liberalizmin tezini düşününce butopraklarda kimsenin devletten bir beklentisi ol-madığı olgusu daha anlamlı hale geliyor.Mazgirt ve Hozat Belediyelerinin öncülük ettiğive yakın bir gelecekte gerçekleşeceğini umduğumsempozyumda tüm sosyalist, demokrat, yurtseverbelediyecilik deneyimlerinin birbirine temas et-mesini, deneyimlerini paylaşmasını dilerim. Budeneyimler üzerinden sınıfsal, kültürel, siyasalyeni pencerelerden bakabilme imkanları da ortayaçıkacaktır. Bu nedenle Hozat ve Mazgirt BelediyeBaşkanlarını bu çalışmalarından dolayı kutlu-yorum; bu süreci ilgili belediyeler adına örgütleyenakademi çevresinden genç arkadaşlarıma ba-şarılar diliyorum. Kişisel olarak bu sürece katkıdabulunmaktan mutlu olduğumu da belirtmek is-terim.

Sözü dolandırmanınâlemi yok; bir yandanbölgesel denge(siz-lik)ler, bir yandandurmaksızın patlayıcıbiriktiren iktisadî ko-şullar, bir yandan daKürt sorununa “dü-zen-içi” bir çözümünolanaksızlığının iyiceaçığa çıkması, bu ül-kenin gericiliğe doğrudümen kırmasına ne-den oldu.Bu koşullar altında,devrimcilerin, sosya-listlerin elinde olduğuyerel yönetimlerin du-rumu hem büyükönem kazanmakta,hem de büyük ölçüdekırılganlaşmaktadır.Önem kazanıyor, çün-kü yönetimdeki dev-rimcilerin, sosyalistle-rin başarısızlıkları butoplumda yerleşikleş-miş olan sola yönelikumutsuzluğu ve gü-vensizliği bir kez dahaperçinleyecek, karam-sarlığı arttıracak, oysabaşarılar, yalnızca yö-netimlerin ilişkili olduğu devrimci/sosyalistkesimler arasında değil, tüm bir devrimci/sos-yalist cenahta özgüveni ve umudu çoğalta-caktır.Kırılganlaşıyor, çünkü bu yerel yönetimler

seleflerinden devasamiktarlarda borç veyolsuzluk mirasındanbaşkaca bir şey dev-ralmadıkları koşullardave yoksul bölgelerde,yoksulların desteğiyle,üstelik de “battıklarını”görmekten fazlasıylasevinecek “düşmanca”bir siyasal iktidara rağ-men, iş başına gelmişdurumdalar. Çoğununkasası tamtakır, borç-ları Demokles’in kılıcıgibi bir “terbiye aracı”olarak tepelerinde sal-landırılıyor; memurlarıen iyi olasılıkla bezginve kayıtsız, vb. vb. Ezcümle, koşulları zor;bu zorlukların aşılmasıise, madunların elinde-ki tek silah olan daya-nışmanın harekete ge-çirilmesine bağlı. Üstelik de söz konusuDersim’in yerel yöne-timleri olduğunda, yal-nızca ulusal/yerel değil,küresel ölçekli bir da-yanışmayı örmek,mümkün.

Birkaç bakımdan: Dersim, eşine pek az rast-lanan bir zulüm ve direniş coğrafyası olarakhak ediyor bu uluslararası dayanışmayı. Kaçkentin (yakın) tarihinde, iktidarın kadın-erkek, yaşlı-çocuk demeden kendi insanları

‘Küçük kentin büyük etkinliği’

Mazgirt ve Hozat Belediyelerininöncülük ettiği ve yakın bir gele-cekte gerçekleşeceğini umduğumsempozyumda tüm sosyalist,demokrat, yurtsever belediyecilikdeneyimlerinin birbirine temasetmesini, deneyimlerini paylaş-masını dilerim.

Şükrü Aslan (Sosyolog)

Sempozyumun, kapitalist yıkım vetalan ortamındaki devrimci/sosyalistyerel yönetimlerin, hayata geçirilebiliralternatifleri tartışarak hem kendiaralarında, hem bu ülkenin devrim-cileri/sosyalistleri arasında, hem deuluslararası planda, kapitalizm karşıtıdinamiklerle dayanışma yaratmayıamaçlayan ve bunu hayata geçirmekonusunda bir adım oluşturan birkurguya dayandırılması.

Sibel Özbudun

Madunların elindeki tek silah

20-21_Layout 2 9/20/11 4:54 PM Page 1

Page 21: 20-30 Eylül 2011

fDevrimci-Halkçı Yerel Yönetimler dosya 20-21

yönetimler için ileri...Dersim belediyelerinin nitelikleri

Kentsel gelişme potansi-yellerinin az olduğu bu il-çelerde yoksulluk da gözardı edilemeyecek boyut-tadır. Yaşlılara, kadınlara,çocuklara ve yoksullaraverilecek hizmetlerle ilgilihedefler ve projeler üre-tilmelidir.

Sempozyum hazırlıkları ikiçalışma halinde değerlendiri-lerek sürdürülmelidir. Çünküdüzenleme komitesindeki be-lediyelerin uygulamaları sem-pozyum hedeflerini yansıta-mayabilir. Birinci çalışma; bir model oluş-

turmayı hedefleyen, üniversitelerin ve akademisyenlerin ağırlıklıçalışmalarıyla şekillenen bir sempozyum düzenlenmesi.İkinci çalışma ise; özellikle sosyalist belediye başkanlarının seçildiğibelediyelerde teknik, mali, idari ve coğrafi konumu itibariyle yeter-sizliklerin giderilmesi bağlamında teknik kapasitenin artırılmasınayapılabilecek katkıların tartışılabileceği çalıştaylar düzenlemek. Belediyelerin sorunlarıyla ilgili çalıştalar;—Teknik altyapı ve fiziksel planlama çalıştayı—Sosyal, siyasal ve çevre sorunları çalıştayı—İktisadi sorunlar çalıştayı şeklinde düzenlenmelidir.Bu çalıştaylar sonucu tespit edilen sorunların çözümleri için hedeflerinbelirlenmesi ve bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için de stratejilerinoluşturulması gerekir. Bu süreçler, belediyelerin özeliklerine göredeğerlendirilerek projelendirilebilir. Özellikle İlçe belediyeleri kırsal nitelileri ön planda olan yerleşim bi-rimleridir. Zorunlu göçün de etkisiyle buralardaki temel sektör tarıma,kısmen de hayvancılığa dayalı iş alanlarıdır. İç güvenlik hizmetleridışında hizmet sektörü yok denecek kadar azdır. Kamu hizmetlerininçoğunda Tunceli merkezine veya çevre illere olan bağımlılık maksimumseviyededir. Dersim il ve ilçelerinde en önemli kentsel gösterge olan “hizmetsektörü” geliştirilmelidir. Mazgirt ve Hozat belediye başkanlarının yaptıkları icraatlarda vehedeflerinde çoğunlukla kırsal alana yönelik hizmetler mevcuttur.Kentsel alanlarda kentsel hizmetlerin artırılmasına yönelik çalışmalaraöncelik verilmelidir. Kentsel gelişme potansiyellerinin az olduğu bu ilçelerde yoksullukda göz ardı edilemeyecek boyuttadır. Yaşlılara, kadınlara, çocuklarave yoksullara verilecek hizmetlerle ilgili hedefler ve projeler üretil-melidir. Teknik elemanı bulunmayan belediyelerde teknik hizmet sunmakimkânsızdır. Teknik kapasite sorunu en kısa sürede geliştirilmelidir.Farklı düzeylerde belediyeler arası ilişkiler, bilgi ve kaynak paylaşı-mı;İdari, mali ve personel düzeyinde tabi olunan yasal sistemde iyiniyetli ve özverili sosyalist belediye başkanlarının inisiyatifi nedüzeyde olabilir?Belediye birlikleri ve kardeş belediyelik sistemleri etkin şekilde kul-lanılmalıdır. Bu ilişkiler Uluslar arası düzeyden komşu ilçeler düzeyinekadar farklı seviyelerde sağlanabilir.Meslek örgütleri ve Üniversitelerle ilişki kurulup ortak çalışmalargerçekleştirilebilir. Geliştirilmek istenen yönetim anlayışıyla karar süreçlerine kenttaşlarınaktif katılımları sağlanmalıdır. Teknik bilgi destekleriyle de uygulanabilirprojeler gerçekleştirilebilir.

üzerine bomba yağdırması, adının ta-rihten silinmesi, evlatlarının bağrındankopartılarak asker ailelerine dağıtıl-ması… vardır? Kaç kent tüm bunlarakarşın adı ve onuru için onlarca yıldirenmeyi bilmiştir? Kaç kent tektipbir inancın baskıcılığında, gözelerini,ziyaretlerini, ibadetlerini kıskançlıklakorurken bir yandan da okuyan genç-leri, yurt dışına uzanan dalları, met-ropollerdeki kültürel faaliyetleri, ye-tiştirdiği bilim insanları, sanatçılar,ozanlar, yazarlarla dünyaya açılabil-miştir?Evet, Dersim bir yandan da iyi yetişmiş,dünyaya açık evlatlarıyla olanaklı kı-lıyor bu dayanışmayı. Şu hâlde Dersim’li yerel yönetimler,sahip oldukları değerler aracılığıylahem ulusal hem de küresel ölçektebir dayanışmayı harekete geçirebilirler:eşine az rastlanan bir zulüm ve direniştarihlerini, akarsularını kapitalist rantkaynağı olarak pazarlamaya çabalayaniktidara ve şirketlere karşı hem yaşamalanları hem de kültürlerini korumakiçin sürdürdükleri mücadeleyi, Cum-huriyet tarihi boyunca çeşitli veçhelerebürünen asimilasyonist çabalar kar-şısında, ve şimdilerde de Fethullah ce-maati eliyle sürdürülen Sünnileştirmegirişimlerine karşı kültürlerini kendileritanımlama yolundaki mücadelelerinianlatarak, kendilerini “Başka bir dünyamümkün” diyenlere açarak sağlaya-bilirler bu dayanışmayı. Son yıllarda yeryüzünün lanetlileriarasında, dünyanın zorba efendilerininegemenliğini alt etmek toprağı, havayı,suyu, kültürü, yani yaşamın bütününü

kapitalizmin egemenliğinden kurtar-ma, halklara yaşam alanı açma ko-nusunda verilen mücadelelerin dene-yimlerini paylaşabilirler, benzer sa-vaşımları sürdürenlerle. Alternatif ta-rım, alternatif turizm, alternatif enerjikaynakları gibi deneyimlere katılarakbir yandan malî darboğazı aşma ko-nusunda yol alabilir, teknik bilgi vedonanımlarını geliştirebilirler, bir yan-dan da “kapitalist olmayan” ve doğave insan yaşamına, çeşitliliğine saygılıyaşam planlarının varlığını, geçerliliğinikanıtlayabilirler, görmek isteyenle-re…Dahası, bizatihî kültürel çeşitliliğininDersimliler için bir zenginlik kaynağıolduğu, 2011 festivaline katılan Ermenikonukların coşkusuyla açığa çıktı. Ye-rel yönetimler, eski sakinlerinin to-runlarına kucak açarak, hem “halk-ların kardeşliği” ilkesini fiilen yaşamageçirebilir, hem de bu ülkenin kördü-ğümlerinden birinin daha çözülme-sinde hepimize yol gösterebilirler.Yapılması tasarlanan sempozyumun,bu gibi konularda somut önerileringeliştirilip tartışılmasını sağlayacağıölçüde, son derece yararlı olacağınıdüşünüyorum. Kanımca sempozyumorganizatörleri, birkaç noktayı dikkatealmalı:Salt akademisyenlere ses verereksempozyum programının aşırı ku-ramsal ve akademik bir yük altındayitip gitmesinden kaçınılmalıdır. Ül-kemizde hemen hiçbiri, harcanan yüz-lerce kiloluk kağıt dışında hemen hiçiz bırakmadan tamamlanan, ve bel-geleri müstakbel araştırıcıların ilgisini

beklerken arşivlerde tozlanan yüzlerce“yerel yönetim” paneli, konferansı,sempozyumu vb. gerçekleştirilmiştir.

Sempozyum, salt yerel yönetimlerielinde tutan sol siyasal yönelimlerarasında ittifak (ya da siyasal hesap-laşma) alanı olarak da görülmemeli,“ideolojik mücadele”ye kurban edil-memelidir.

Nihayet sempozyum, salt yerel yö-netimlere değgin “teknik” konuların(sağlık hizmetleri, kanalizasyon sis-temi vb.) tartışıldığı, ufuk kısırlaştırıcıbir alan olarak da kurgulanmamalıdır.

Kanımca en uygunu, sempozyumun,kapitalist yıkım ve talan ortamındakidevrimci/sosyalist yerel yönetimlerin,hayata geçirilebilir alternatifleri tar-tışarak hem kendi aralarında, hem buülkenin devrimcileri/sosyalistleri ara-sında, hem de uluslararası planda, ka-pitalizm karşıtı dinamiklerle dayanış-ma yaratmayı amaçlayan ve bunu ha-yata geçirme konusunda bir adımoluşturan bir kurguya dayandırılması.Bunun yanı sıra, katılımcılar kuramsalufuklarını zenginleştirirken, hepimizinalternatif medya, ekolojik tarım tek-nikleri, katı atıkların enerji üretimindekullanılması, kadınlar için kent plan-laması, doğaya ve kültürel çevreyesaygılı turizm, vb. merkeze kârı değilde yaşamı yerleştiren somut tasa-rımlar konusunda daha önce bilme-diklerimizi öğrenmiş ve yeni sorularlayüklü olarak ayrılacağımız bir sem-pozyumun, sonuç getirici olacağınıdüşünüyorum.

3DevrimciHalkçı Yerel Yönetimlerçalışmala-

rından .

BÖLÜM

Dr. Binali TERCAN (Şehir ve Bölge Plancısı)

20-21_Layout 2 9/20/11 4:54 PM Page 2

Page 22: 20-30 Eylül 2011

Halkın Günlüğü 20-30 EYLÜL 2011

Soykırım sürecine batılı ülkeler savaşın tarafları,tarafsız ülkeler ve çeşitli uluslararası kuruluşlarkendi meşreplerine göre müdahale(!) ettiklerimalumdur. Bunlar mektup, ültimatom, yüz yüzegörüşmeler şeklinde gerçekleşmiş ancak İttihatve Terakki yönetimi her durumda bu girişimlerisavuşturarak, bu coğrafyanın en kadim halklarınıinsanlığa karşı en büyük suçlarından birini işle-yerek kanla bu topraklardan kazımayı başarmıştır.

Batı 1. büyük savaş sonundaki reel-politik gereğibu suçların cezalandırılmasını gündemden kal-dırıp, 20.yüzyılın ilk büyük soykırımını cezasızbırakarak gelecek soykırımlara gerekçe hazırlamışve soykırım modern tarihin kurumsal, etnik te-mizlik mekanizmalarından biri haline getirmiştir.Batılı güçlerin 20. yüzyılın bu ilk Soykırımı kar-şısındaki duyarsızlığı, diğer soykırımları da ce-saretlendirmiştir. “Tüm olanlara rağmen bugünErmenilerin imhasından bahseden kim kaldı”diyen Hitler, 1939’daki bu sözleriyle Ermeni Soy-kırımının cezasızlığından cesaret aldığını açıkçaifade etmektedir.

Batının savaş sonrası tavrı duyarsızlıktan başkabir şey değildir. Soykırım kurbanlarına savaşsonrası kucak açması ise ucuz ve güvensiz işgücüihtiyacını karşılayarak kurbanları dünyanın dörtbir köşesine dağıtmıştır. Batının bu tavrı dünyanınbirçok yerinde hala devam eden soykırıma vebirçok soykırım suçlularına cesaret verdiği gibicoğrafyamızda 1915 sonrasındaki devam edenuygulamaların da bir anlamda gerekçesini oluş-turmuştur.

Vatikan, arşivinde bulunan Ermeni soykırımınadair belgeleri tek ciltlik kitap halinde yayımlamayıdüşünüyor. Kararı açıklayanVatikan Gizli ArşivleriMüdürü Sergio Pagano, Ermeni soykırımı bel-gelerini “Burada beni insanlığımdan utandıracakbelgeler mevcut. Eğer inancım olmasaydı, gör-düğüm tek şey karanlık olurdu” sözleriyle ifadeetmektedir.

Pagano, Vatikan’ın gizli arşivindeki belgelerinyayınlanmasına ilişkin son kararın Papa 16. Be-nedict tarafından verileceğini söyleyerek özellikleErmeni soykırımına ilişkin belgelerde karşılaştığımanzaraların iç karartıcı olduğunu vurgular.

İki yıl sonra okuyucunun karşısına çıkacak olanVatikan Belgeleri’nden en önemli olan iki belgeyiokyucularla paylaşıyoruz:

Bunlardan biri Papa XV.Benedictus’ın Osmanlı sul-tanına hitaben yazdığı 24 kasım 1915 tarihli mek-tubudur. Mektup her ne kadar diplomatik dille deyazılmış olsa Osmanlı coğrafyasının kadim halk-

larına uygulanan soykırım sürecinin özetidir.İkincisi ise İttihad ve Terakki yönetiminin mec-lis-i vükeladan geçirip, Sultan’a imzalatarak Va-tikan’a verdiği bir anlamda yapılanları teyid edencevap mektubudur. Cevap mektubu İttihatçı Soy-kırım zihniyetinin apaçık ortaya konulması ba-kımından özellikle müsveddesiyle birlikte veril-miştir.Mektuplar gayet açık olup bize fazla söz bırak-mamaktadır.

Bâb-ı Âli24 Teşrinisani 1331[24 kasım 1915]Nezaret-i Hariciye Tercüme Müdiriyetinumara: 1

Atabe-i Ulya-yı hazret-i Padişahiye 10 Eylül1915 tarihiyle haşmetli Papa “onbeşinci Be-nova” hazretleri tarafından tastir olunan

namenin mahal-i âlîsine refve takdim kılınmaküzere Papa Vekili Monsitor Dolçi tarafından Ha-riciye Nezareti’ne tevdi edilen Fransızca sûret-imütercemesinin tercümesidir.Şevket-meabSaltanat-ı seniyye-i kaviyyü’ş-şekîmelerininAvrupa düvel-i muazzamasıyla birlikte girişmişolduğu cidâl-i azîmin elem-i ehvâliyle dil-hûnolduğumuz bir sırada memali-i vesîa-i Osman-niyyede gayr-i kabil-i tarif ve tavsif âlâm ve ız-tırabata dûçar olan bütün bir milletin nalevâniyetibize kadar pek sûzişli bir surette aksediyor.Ermeni Milleti şimdiye kadar evlâdından bir ço-ğunun diyâr-ı ademe gönderildiğini ve içlerindemüteaddid rahipler hatta bazı piskoposlar bilebulunan diğer pek çok evladlarının da habse ilkaveya nefy ve tagrîb edildiğini mûşahade eylemiştir.Şimdi de istihbar ettiğimize göre bir takım bilâdve kuranın tekmîl-i sükkânı mezahim ve ıztıra-bat-ı azîme merakiz-i baîdet-i ictimaatanaklolunmak üzere terk-i dâr ü diyara icbar edil-mektedir ki bunlar oralarda âlâm ve ekdâr-ımaneviyeden başka bir de en müdhiş sefalatinmahrumiyetlerine dahi açlığın evca-i ıztorabatınadahi marûz olacakır.Şevket-penahBiz bu yoldaki şidâtedin hükûmet-i seniyyelerininhilâfı-ı merzîsi olarak vukua geldiğine kail bu-lunduğumuz ciketle kemâl-i i’timadla zât-ı şâ-hânelerine tevcih ederek sâlik olduğu mezhebkendisini zât-ı hûmayunlarına sâdık ve münkadkalmaya saik bulunan bir millete merahim-i iş-fâk-ı ulviye-i mulûkâneleri iktizasınca bi’t-te-

rahhum hakkında bezl-i şefaat buyurmalarınıen hârr bir suretle temenni eyleriz.Ermeniler arasında hâin veya cerâim-i sâire ilemüttehem eşhas bulunduğu halde bunların taht-ı muhakemeye alınmalarına ve ahkâm-ı kanû-niyyeye tevfikan tecziye edilmelerine bir şey de-nilemez. Fakat zât-ı şâhânelerininde mütehallikoldukları his-i ulvî-i adalet-perverî iktizasıncama’sûmînin aynı mücrimîn gibi dûçâr-ı mücazâtolmalarına kail olmamaları ve merhamet ve şef-kat-i mülûkânelerini, râh-ı hakkı savâbdan ademve inhiraf etmiş olanlar hakkında da bî-dirig bu-yurmaları cümle-i temenniyatımızdandır. İstir-ham ve intizar olunan irâde-i nafize ve müesse-re-i afv-ı safh-ı mülûkâneleri şeref-riz olup taErmeni Milleti şedâed ve tenkîlattan masunkalırsa kendi hamisinin ülviyyet nişanını takdiseyleyecektir.Bu bâbdaki ümid ve aşkımıza binaen zât-ı şa-hanelerinin masûsuniyyet-i hümayunları ve te-baa-i mülûkânelerine husûl-i saadet-hane hak-kındaki temenniyat-ı halisanemizi kabul buyur-malarını rica eyleriz.

Bâb-ı ÂliHariciye Nezareti Umûr-ı siyasiye Müdiriyet-i Umûmiyesi Mühimme kalemi SiyasiSadarete tezkireErmeniler hakkında ba’zı ifadat ve te-menniyatı hâvi olarak geçende Papahazretleri tarafından zât-ı şevket-si-mat-ı hazret-i Padişâhîye irsal kılınannameye cevaben kaleme alınan ve mec-lîs-i Vükela’da mütalâa olunan name-ihümâyun-ı mülûkâne müsveddesi ileTürkçe tercümesi leffen takdim kılındı.Hâk-i Pây-i şâhâneye arzıyla tasvîb-ialîye mukarîn olduğu halde Türkçe met-nin ale’l-usûl tebyizen tahrir ettirilmesive imzâ-yı hümâyunla bi’t-tevşih ta-raf-ı âcizaneme tevdi’i husûsuna delâ-let-i celî-i sadaret-penâhileri sekînebuyurulmak babında.

1915 Soykırım sürecinin itirafı olarak Vatikan İleOsmanlı arasındakiyazışmalar1915 Soykırım sürecine ilişkin Vatikan’ın müdahalesine dairVatikan Belgeleri 100 yıl sonra gün ışığına çıkarılacağınageçtiğimiz günlerde karar verildiği açıklanmıştır. İki yıl sonraokuyucunun karşısına çıkacak olan Vatikan Belgeleri’ndenen önemli olan iki belgeyi okuyucularla paylaşıyoruz.

‘SAİT ÇETİNOĞLU

22-23_Layout 2 9/21/11 11:02 AM Page 1

Page 23: 20-30 Eylül 2011

fErmeni soykırımı tarih 22-23

Mühimme kalemi 74179-360 11 teşrinisani331 24 teşrinisani 915Namenin aslı Fransızca tercümesi Ragıp

Baki Beye tevdi’an Papa vekiline gönderilmiştir.28 teşrinisani 331Taraf-ı eşref-i hazret-i padişahîden Papa Onbe-şinci Benova Hazretlerine irsal kılınan namenintercümesidir.Memalik-i şâhânemizin (şahane ahalisinden bu-lunan Ermenilerin hakkında gûya ittihaz) Ermeniahalisinin gûya haklarında ittihaz olunan tedâ-bir-i şedîdeden (ve dûçar oldukları) ve bi’l-mu-kabele icra kılınan muamelâttan (istifa-i mah-bûbâneden) masun bulundurmaları ricasını hâviolarak tarafımıza irsal buyurdukları 10 Eylül 915tarihli name-i haşmatanelerini ahz eyledik. Mem-leketimiz (Memâlik-i şâhânemiz ahalisinden bu-lunan) Ermenilerinin halleri (Ermenilerin ahvali)hakkında Papalık makamına vürûd eden (ha-vadisin hakikatte) haberlerin hakaik-i ahvâlemuvafık olmadığını zat-ı (haşmetlerine) haş-met-penâhîlerine iş’ar eylerim. [Bilâ-tefrik cins

ve mezheb bi’l cümle tebaamız hakkında daimaaynı derece re’fet ve şefkat-pederâne hissiyatıile mütehassis bulunuyoruz.] Mamafih şurasınınbeyanı lâzım edendir ki Ermenilerden ba’zı kı-sımları kendilerinden bi-hakkın intizar etmekteolduğumuz sadakatten ahîren inhiraf etmişlerdir.Memalik-i şahanemizde ahvâl-i meşrutiyetiniade-i te’sisinden evvel ihtilâl komiteleri teşkiletmiş olan Ermeniler bi’l-ahare teşkilâtlarını fır-ka-i siyasiye haline ifrağ-eylemişler idi. (şurası)Maa’l-esef müşahade ettik ki (sabit olmuşturki) işbu tahavvül ancak zâhirî ve sırf şeklî (şe-kilden ibaret) olup hakikatte (ise) talep eylediğibi’l cümle hukûk-ı medeniye ve siyasiyeyi meş-rutiyeti müteakib istihzal etmiş olan bir (ahali)kavim için asla hakka tevfik edilemeyecek olanteşkîlât-ı kadîme-i ihtilâl-kârâne hey’et-i sabı-kasında (ihtilâl-cûyane tamamıyla) muhafazaedilmiş idi. Hudutlarımıza düşman orduları (ta-rafından) (dûçar-ı taaruz olduğu hengâmeden)tecavüz ettikleri andan bi’l-istifade Ermenilerinbu düşman ordularıyla (müştereken hareket et-mişler) ve (bu orduların) bunların mensub ol-

dukları (hükûmâtın teşvîkatiyle) hükûmat ta-rafından müteşevvik oldukları halde bir hare-ket-i ihtilâliye (tertib) ika’eylemişlerdir ki bu ha-reket (ihtilâl-cûyane) memâlik-i şâhânemizin(bulunduğu ahvâli müşkileyi) hâl ve mevkii müş-kiline bir (kat daha tevhim etmiş) fesad-ı vahametgetirmiş ve vatanımızın te’min-i müdafaası mak-sadıyla ittihaz olunan tedâbir-i askeriyeyi (ika’me-vaki ve müşkilât) ta’vik eylemiştir. (Maar-üz –zikr erbâb-ı ihitilâlin (bizzat vuku’ bulan itirafa-tıyla) kendi ikrarlarıyla ve cerâidi ecnebiye (ile)de vaki’ olan neşriyatlar(ından)iyla (bunların öte-den beri tasmîm ve tertib edilmiş) el-yevm gayr-ı kabil-i i’tiraz surette sabittir ki uzun ve mü-kemmel bir taammüdle ve müretteb bir plânatevfikan hareket etmişlerdir (oldukları el-yevmgayr-i kabil-i i’tiraz bir surette rehî-i mertebe-isübût olmuştur. (Ermeni İhtilâl komitelerininAnadolu’nun her köşesinde şu’beleri bulundu-ğundan (bunların tarafından) bunlar tarafındantertib olunan (edilip) düşmanlarımız canibinden(tahrik ve iltizam etmiş oldukları) kıyam teşvikve muavenete mazhar olan umumi bir (şekilde)mahiyette (idi) olmuştur. Böyle bir hal muvace-hesinde kendi halinde yaşayan unsur ile (sakin)intizâm-ı umûmîyi ihlâl eden unsuru yekdiğe-rinden tefrik edebilmek me’mûriyetimizce fi’lengayr-i mümkün (idi) (Binaen aleyh) olduğu cihetlehükûmetimiz (birtakım) tedâbir-i umumiye ittihazetmek ve harekât-ı askeriyeye sahne olan ma-haller (pek karib bulunan havaliyi) kurbundakimenatıkı Ermenilerden tahliyeye mecbur kal-mıştır. Mücrimlerle bî-günah’lar (hakkında bilâ-tefrik) lâ-ale’t-tefrik tedâbir-i tenkilliye tatbikveya haklarında bi’l-mukabele muamelât ihtiyaredilmiş olması mevzû’-ı bahs olamayıp (bununancak) vakı’- hal düşman devletler tarafındanher cihetten tehdit edilmekte olan memâlik-işâhânemizin menâfi’-i aliyyesi icabatından olarak(yalnız) umûmi bir nakl-i mekândan ibarettir.(bulunmuş olduğu der-kârdır. Hükümetimiz arzû-yı şâhânemize tevfik-i hareketle işbu tebdil-imekânın (mahal-i ahara sevk olunan) yerlerideğiştirilen ahaliye zarar (ve ziyanlarını intacedecek) iras edecek bir sûrette vuku’ (bulma-masına) hususunda sû-i efali irtikâb edecek(olan) me’mûrîn ve efradın (te’dib) tecziesine vemekânı tebdil ettirilen kesan ile (kezalik) eşhas-ı sâlisenin menafirlerinin bu bâbda mahsûsanneşr (ve ilan) edilen kanun (mahsus) ahkâmınatevfikan vikaye (muhafaza edilmesi hususlarınanezaret etmekten hâli kalmamış ve kalmamaktabulunmuştur) edilmesine nigâh-ban olmaktanhâli kalmamış ve kalmamakta bulunmuştur.Memâlik-i şahanemizin Ermeni ahalisinin (aha-lisinden bulunan Ermenilerin) bize medyûn-i sa-dakatten fi-ma-ba’d inhiraf etmeyecekleri ûmidiniizhar eder ve zâtı haşmetanelerinin kıymetdarsıhhat ve afiyet ve saadet-i halleri hakkındakitemenniyâtı halisanemizin kabülünü rica eyleriz.

Bâb-ı ÂlîHariciye Nezareti Tercüme MüdiriyetiTaraf-ı eşref-i hazret-i padişahîden PapaOnbeşinci Benuva hazretlerine irsal olunacaknamenin tercümesidir.

Memâlik-i şâhânemizin Ermeni ahalisiningûya haklarında ittihaz olunan tedâbir-işedîdeden ve bi’l mukabele icra kılınan

muamelâttan masun bulundurulmaları ricasınıhâvi olarak tarafımıza irsal buyurdukları 10 Eylül915 tarihli name-i haşmetanelerini ahz eyledik. Memleketimiz Ermenilerinin hakkında papalıkmakamına vürûd eden haberlerin hakâik-i ahvâlemuvafık olmadığını zât-ı haşmet-penâhîlerineiş’ar eylerim.Bilâ-tefrik cins ve mezheb bi’l-cümle tebaamızhakkında daima olduğu gibi aynı derece re’fetve şefkat-pederâne hissiyatı ile mütehassis bu-lunuyoruz. Mamafih (şurasının beyanı lâzıme-dendir ki) Ermenilerden bazı (kısımları) makulenin

kendilerinden bi-hakkın intizar etmekte oldu-ğumuz sadakatten ahiren inhiraf (etmişlerdir)etmiş olduklarının beyanı icab eder. (Memâlikşâhânemizde usûl-i meşrutiyetin iade-i te’si-sinden evvel ihtilâl komiteleri teşkil etmiş olanErmeniler bi’l-ahare teşkilâtlarını fırka-i siyasiyehaline ifrağ eylemişler idi. (maa-l-esef müşahedeettik ki) işbu (tahavvül) zahir ve sırf (şekli) şeklenvaki olup hakikatte ise Ermenilerin teşkilât-ı ka-dîme-i ihtilâl kârenelerini hey’et-i sabıkasındamuhafaza ettikleri maa-t-teessüf müşahadeeyledik. Talep eylediği bil-cümle hukûk-ı me-denniyye ve siyassiyyi meşrutiyeti müteakip is-tihsal etmiş olan bir (kavim için) kavmin şu ha-reketi asla (Tevfik edilemeyecek olan teşkilât-ıkadîme-i ihtilâl-kârane hey’et-i sabıkasında mu-hafaza edilmiştir.) ma’zerete hak ve savab olmaz.Hududumuza düşman orduları tecavüz ettikleriandan bi’l istifade Ermeniler bu ordularla müşterekve onların mensub oldukları hükümât tarafındanmüteşevvik oldukları halde bir hareket-i ihtilâliyeika’eylemişlerdir. Ve bu hareket memalik-i şâ-hânemizin hal ve mevki’-i müşkiline bir kat dahavahamet iras eylemiş ve vatanımızın te’min-imüdafaası maksadıyla ittihaz olunan tedabiriaskeriyeyi ta’vik eylemiştir. Marr-üz-zikr er-bab-ı ihtilâlin kendi ikrarıyla cerâid-i ecnebiyedevâki olan neşriyatlarıyla el-yevm gayr-i kabil-iitiraz sûrette sabittir ki bunlar şu hususta uzunve mükemmel bir taammüdle ve müretteb birplâna tevfikan hareket etmişlerdir.Ermeni ihtilalkomitelerinin Anadolu’nun her köşesinde şubeleribulunduğundan bunlar tarafından tertib olunandüşmanlarımız cânibinden teşvik ve muavenetemazhar olan kıyam, umûmî bir mahiyette ol-muştur. Böyle bir hal muvacehesinde kendi ha-linde yaşayan unsur ile intizam-ı umûmîyi ihlâleden unsuru yekdiğerinden tefrik edebilmekme’mûriyetimizce fi’len gayri mümkün olduğucihetle hükûmetimiz tedâbir-i umûmiye ittihazetmek ve harekât-ı askeriyyeye sahne olan ma-haller kurbundaki menâtıkı Ermenilerden tahliyeetmek mecburiyetinde kalmıştır. Binaen-alâ-zâlik mücrimlerle bi-günahlara lâ-ale’t tefriktedabir-i tenkîle tatbik veya haklarında bi’l mu-kabele muamelât ihtiyar edilmiş olması mevz-bahs olamayıp Vaki-i hal düşman devletlerin(tarafından) her cihetten tehdidleri altında kalmışbulunan (edilmekte olan) memâlik-i şâhânemizinmenâfi-i aliyyesi icabatından olarak umûmî birnakl-i mekândan ibarettir. Hükümetimiz arzû-yı şâhânemize tevfik –i hareketle işbu tebdîli me-kanın yerleri değiştirilen ahaliye zarar irâs edecekbir surette vuku’ bulmasına ve bu hususta sû-iefef’al irtikâb edecek me’mûrîn ve efradın teczieedilmelerine ve mekânları tebdil ettirilen kesanile eşhâsı sâlise menafilerinin bu bâbda mahsûsanneşr edilen kanun ahkâmına tevfikan vikayeedilmesine nigâh bâh olmaktan hâli kalmamışve kalmamakta bulunmuştur. Memâlik-i şâhâ-nemizin Ermeni ahalisinin bize etmeyecekleriümidini izhar eder. Ve zât-ı haşmetanelerininkıymetdar sıhhat ve afiyet ve saadeti-i hallerihakkındaki temenniyatı-ı halisanemizin kabulûnürica eyleriz.

Bâb-ı ÂlîDaire-i Sadaret Umûr-ı Mühimme Kalemi Hariciye Nezaret-i CelîlesinePapa hazretlerine tastir olunan name-i hü-mayun hakkında

Devletlü efendim hazretleri 11 Teşrinnisani331 tarihli ve 360 numaralı tezkire-i aliy-yelerine cevaptır. Papa onbeşinci Benova

hazretlerine hitaben tastir olunup icab-ı âlîsiicra buyurulan name-i hümayun leffen ta-raf-ı devletlerine irsal kılınmış olmakta ifa-yı muktezası siyakında tezkere-i senâverîterkim kılındı efendim.17 muharrem 334. 22 teşrinisani 331 sadrazamnamına müsteşar Emin

‘‘ ‘

22-23_Layout 2 9/21/11 11:02 AM Page 2

Page 24: 20-30 Eylül 2011

Komîteya piştgiriya Şaredariya Maz-gêrdê û Gelê Mazgêrdê peşdarbûnabernameya piştgiriyê ya ku 16 cot-mehê de ku pêk bê bang kir. Daxu-yaniyê de hate kirpandin ku gelekîbirêxistin tu quwet têk nabe û “Ji bosazkirina Mazgêrdeke jiyanbar ûherî baş heviyên xwe û keda xwe bî-nin arekî” hat gotin “Vê navçeya meya biçuk de dostên me yên ku bikeda xwe ve sibeyên me baş dikin ûher demê ku me tenê nahêlin hene.Bi vî awayî em bang dikin ku ev dos-tên me yên ku me tenê nahêlin, yênku bi tecrûbên xweve, komasiyênxwe ve dikarin ku rê nîşanê bidin,em dixwazin ev dostana bi fikr ûpêşniyariyên xwe û projeyên xwe bime re hevparvekin û em dixwazinvan xebatan de berpirsiyariyê hildinû bi hewldana gelê Mazgêrdê re bibinhevpar. Bi hildana berpirsiyariyaMazgêdê ve, bi parastina berjewen-diyên gelên Mazgêrdê û bi xwedîderketina zimanê gelên me, dîrokagelên me û çanda gelên me ve Şare-dariya Mazgêrdê ne tenê ya Mazgêr-dan e; yên ku aliyê başî û rindiyê yeev şaredariya ya wan hemûyan e.”Hat îfadekirin ku “Yên ku bi koçberi-yên ve û bi mişextan ve axa Mazgêr-dê hatine dûr xistin ji bo ku paşve bi-fitilin jiyana xwe nû ve sazbikin nav-çeke nû tê saz kirin. Ev dostên meyên ku tevli vê xebatê dibin em nihave ji wan hemûyan re spas dikin.”

Gotin, raye ûbiryar ji gel re

işaftina û îmhaya ku se-dan sale berdewam dikevê carê bi helavdariyaînkarê nayê pêk anîn.Dema berê ferhengê kudihatin çapkirin peyvaKurdî di nav de tune bû,lê niha jî bi pejirandinê

ve dema îmhakirinê tê dijî. Ev polîtî-kaya komkujiyê ya “nû” ku sosa“Demokrasiyê” dane tê xuyakirin kuhukumeta AKP’ê vê dimeşîne û têxuyakirin ku dev ji “yekitiya nete-weyî” berdaye û operasyonên kudestpêkirine teorîze dike. Angodewleta tirk dev ji gotinên nakaratêku tê zanîn bernade. Ev dema hê serîde diyar bû ku wê waha bibe. Niha jîgengeşiyeke nû destpêkiriye; gelopêşiya demê kê dixitimîne!

Mirov nişkê ve dinêhêre û dixwazebipirse; biborînin kêjan dem? Angoew dema bi heyran dihate behskirinçawabûn pêşiya wan “açilim”an ha-tin xitimandin. Ev yeka bi hela lîbe-ralên me ve tê nîqaşkirin. Tabî kom-kujî jî di siya van nîqaşan de pêşvediçe. Operasyonên siyasî, operasyo-nên leşkerî û dema dawîde jî operas-yona bêjahi ya ku wê Başûrê Kurdis-tanê pêk bê…

Ev dema ku ji me re bi zorê dixineehven-î şer gelo mîna gotina wananû ye an na? Bê guman di navberawê de “nûtiyan”hene. Lê belê nûtiya-na ji bo teoriya komkujiyê pêk hati-ne. Ev nûtiyan ne wek gotinan wanango ji bo “çareseriya” pisgirêka ne-teweyên Kurd e. Bi rastî jî ev yeka dijîkevneşopiya dewleta tirk e.

Wan bûyerên dawî ku mirov binêhê-re tê xuyakirin ku ne dewleta tirkdixwaze vê pirsgirêkê çareser bike,ne jî rastiya wê ya bipergal heye. Digel vê jî ji bo çi çînên serwêr yên tirkdev ji îmtiyazên xwe berdin?Bê guman têkoşîna ku PKK dimeşî-ne ya neteweyî, vê demê têdixe zorêû bi vê wateyê ve pirsgirêka netewe-yê Kurd têdixe rojeva welat û cîhanê.Lê belê daxwazên wan çi dibin bilabibin, armanca hêzên emperyalîst ûçînên serwêrên tirk tasfiyeya vê tê-koşînê ye. Pêşveçûyîna vê demê birasterast waha ye. Di rêya ne raste-rast de jî wê hinek daxwazên wanbên pêşwazîkirin.Dewleta tirk bi êrişan ve dixwaze vêdemê vebigerîne lehê xwe û arman-ca wî ewe kaşê maseya xwe bike.

Dewleta tirk operasyonên xwe didomîne. Hêlekî bi operasyonên leşkerî ve çiya û kevir dibine armanca bombeyan, di hêla din jîdehan kes bi operasyonên siyasî ve tên girtin. Ev operasyonên ne nû nîşanê me dide ku konsepta îmhakirinê berdewam dike

ROJANEYA GEL

1 YILLIK ABONELİK ÜCRETİ: Yurtiçi 54 TL Yurtdışı 108 EUROYENİ DEMOKRASİ İÇİN Halkın GünlüğüHESAP NUMARALARI Ertaş ÖZTÜRK adına İş Bankası İst. Aksaray Şubesi: (TL) 1002 30000 1153314 İş Bankası İst. Aksaray Şubesi: (Euro) 1002 301000 1107308 İş Ban. İst. Aksaray Şubesi: (CHF) 1142699 İş Bank. İst. Aksaray Şubesi: (Sterlin) TR110006400000210021174906

KAR DE LEN BA SIM-YA YIM REK LAM GÖS TE Rİ OR GA Nİ ZAS YON Lİ MİTED ŞİRKETİ Sa hi bi ve Ya zı İş le ri Mü dü rü: Hıdır Gürz Ya yın Tü rü: 10 Günlük Siyasi Gazete-Bölgesel Sü re li- Yönetim Yeri: Şehit Muhtar Mah. Süslü Saksı Sokak NO: 11 Kat: 4 BEYOĞLU/İSTANBUL

Teknik Hazırlık: Kar de len YayımcılıkMahmut Şevket Paşa Mah. Sivas Sok. No:2 Kat:3 Okmeydanı/İSTANBUL Tel-Fax: (0212) 238 37 96

Bas kı: SM. Matbaacılık Adres: Çobançeşme Mah.Sanayi Cad. Altay Sokak NO:10 A- Blok YenibosnaBahçelievler-İST Tel ( 0212) 654 94 18

Jargonên îmha û înkarkirinê yên ‘nû’

P

24_Layout 2 9/21/11 11:06 AM Page 1