130530 nr67 pusulahayat 001000 4 01 web

16
Haziran / Juni 2013 - Nr. 06/67 OKUMADAN BİLEMEZSİNİZ! www.pusulaonline.ch Hot Spot İstanbul Sergisi Zürih`de Görücüye Çıkıyor 6 Haziran-22 Eylül 2013 tarihleri arasında Zürih’de yer alan Haus Konstruktiv Müzesi, 1940’tan günümüze kadar olan Türk soyut, somut ve kavramsal sanatı sergisine ev sahipliği yapıyor. ‘Hot Spot Istanbul’ isimli bu projenin çıkış noktasını, 1940’lı yılların sonlarından bu yana gelişen Türk soyut ve kav- ramsal sanatı ve bunun etkisinde kalan, genç jenerasyon sanat- çılar oluşturuyor. Sonsuz İham Kaynağı Olarak Göçmenler... İsviçre Göçmen ve Nüfus Araştırmaları Forumu ile Neun- burg Üniversitesi tarafından hazırlanan “L’étranger à l’affic- he”, ‘Afişlerdeki Göçmenler’ sergisinde 1918-2010 yılları ara- sındaki siyasi afişler sergilenmekte. 1 Eylül’e kadar sürecek olan sergi, bir müze yerine Neuenburg gölü kıyısında ziyaret- çilerini bekliyor. Cern’de Leonhard Euler Ruhu Dünyaca ünlü fizikçi ve matematikçi İsviçreli bilim adamı Leonhard Euler’ın hayat hikayesini sizlerle paylaşmak istiyo- ruz. Leonhard Euler birçok ünlü kavram ve ikinci dereceden evrikliği keşfetti. Mükemmel sayıların öklid formunda olması gerektiğini ispatlayan buluşlara imza attı. Euler’in o kadar çok alanda çalışması vardır ki herhangi bir konuda referans olarak adına rastlamak şaşırtıcı olmaz. Gaziantep`in Seçkin Lezzetleri, Zeugma Antep Sofrasında Gün boyunca yüzlerce konuğu ağırla- yan restoranın özenle hazırladığı yemekler ve müşterilere sunulan canlı müzik keyfi, herke- sin beğenisini topladı. Borusan Quartet ve Parlayan Genç Bir Yıldız Keyifli bir pazartesi gününde, klasik müziğin evrenselliği ve etkileyiciliğinin farklı kültür ve dil- de ki insanları birbirine nasıl yakınlaştırdığını gör - mek için iyi bir fırsat yakaladım. 20 Mayıs 2013’de resmi tatil dolayısıyla uzun bir haftasonunun keyfini çıkaran klasik müzikseverler, Türkiye`nin önde ge- len oda müziği topluluğu Borusan Quartet`i ve piya- nonun genç yeteneği Iraz Yıldız`ı izlemek üzere saat 11.00`de Zürih Tonhalle`de buluştular. İsviçre Ticaret Ofisi İstanbul’da Açıldı İsviçre’nin ihracatını arttırmak amacıy- la Switzerland Global Enterprise (eski adıyla Osec) tarafından, İstanbul’da “İsviçre Ticaret Ofisi” açıldı. İstanbul’daki temsilciliğin yöne- ticiliğini Mehmet Yıldırımlı üstlenecek. Mayıs ayında İsveç’te yapılan Dünya Buz Hokeyi Şampiyonası finalinde ev sahibi İsveç’e yenilen İsviçre, 1935 yılından bu yana ikinci kez gümüş madalya sahibi oldu. İsviçre Erkek Buz Hokeyi Milli Takımı, Amerika Birleşik Devletleri’ni yarı fi- nalde 3-0 yenerek 78 yıl sonra finale çıkmayı başarmıştı. 12 5 4 7 3 4 İsviçre Buz Hokeyinde Altın Madalyayı Kaçırdı 4 8 Ahmet Enes ‘Cennet bana bambaşka kapılar açtı’ Onu radyocu kimliğiyle ta- nıyanlar var. Bazıları televiz- yon programlarından ha- tırlıyor. Kimi de söz ya- zarı olarak biliyor...

description

Pusula Hayat Nr. 67

Transcript of 130530 nr67 pusulahayat 001000 4 01 web

Page 1: 130530 nr67 pusulahayat 001000 4 01 web

Haziran / Juni 2013 - Nr. 06/67OKUMADAN BİLEMEZSİNİZ!www.pusulaonline.ch

Hot Spot İstanbul Sergisi Zürih`de Görücüye Çıkıyor

6 Haziran-22 Eylül 2013 tarihleri arasında Zürih’de yer alan Haus Konstruktiv Müzesi, 1940’tan günümüze kadar olan Türk soyut, somut ve kavramsal sanatı sergisine ev sahipliği yapıyor. ‘Hot Spot Istanbul’ isimli bu projenin çıkış noktasını, 1940’lı yılların sonlarından bu yana gelişen Türk soyut ve kav-ramsal sanatı ve bunun etkisinde kalan, genç jenerasyon sanat-çılar oluşturuyor.

Sonsuz İham Kaynağı Olarak Göçmenler...

İsviçre Göçmen ve Nüfus Araştırmaları Forumu ile Neun-burg Üniversitesi tarafından hazırlanan “L’étranger à l’affic-he”, ‘Afişlerdeki Göçmenler’ sergisinde 1918-2010 yılları ara-sındaki siyasi afişler sergilenmekte. 1 Eylül’e kadar sürecek olan sergi, bir müze yerine Neuenburg gölü kıyısında ziyaret-çilerini bekliyor.

Cern’de Leonhard Euler Ruhu Dünyaca ünlü fizikçi ve matematikçi İsviçreli bilim adamı

Leonhard Euler’ın hayat hikayesini sizlerle paylaşmak istiyo-ruz. Leonhard Euler birçok ünlü kavram ve ikinci dereceden evrikliği keşfetti. Mükemmel sayıların öklid formunda olması gerektiğini ispatlayan buluşlara imza attı. Euler’in o kadar çok alanda çalışması vardır ki herhangi bir konuda referans olarak adına rastlamak şaşırtıcı olmaz.

Gaziantep in Seçkin Lezzetleri, Zeugma Antep Sofrasında

Gün boyunca yüzlerce konuğu ağırla-yan restoranın özenle hazırladığı yemekler ve müşterilere sunulan canlı müzik keyfi, herke-sin beğenisini topladı.

Borusan Quartet ve Parlayan Genç Bir Yıldız

Keyifli bir pazartesi gününde, klasik müziğin evrenselliği ve etkileyiciliğinin farklı kültür ve dil-de ki insanları birbirine nasıl yakınlaştırdığını gör-mek için iyi bir fırsat yakaladım. 20 Mayıs 2013’de resmi tatil dolayısıyla uzun bir haftasonunun keyfini çıkaran klasik müzikseverler, Türkiye nin önde ge-len oda müziği topluluğu Borusan Quartet i ve piya-nonun genç yeteneği Iraz Yıldız ı izlemek üzere saat 11.00`de Zürih Tonhalle de buluştular.

İsviçre Ticaret Ofisi İstanbul’da Açıldı

İsviçre’nin ihracatını arttırmak amacıy-la Switzerland Global Enterprise (eski adıyla Osec) tarafından, İstanbul’da “İsviçre Ticaret Ofisi” açıldı. İstanbul’daki temsilciliğin yöne-ticiliğini Mehmet Yıldırımlı üstlenecek.

Mayıs ayında İsveç’te yapılan Dünya Buz Hokeyi Şampiyonası finalinde ev sahibi İsveç’e yenilen İsviçre, 1935 yılından bu yana ikinci kez gümüş madalya sahibi oldu. İsviçre Erkek Buz Hokeyi Milli Takımı, Amerika Birleşik Devletleri’ni yarı fi-nalde 3-0 yenerek 78 yıl sonra finale çıkmayı başarmıştı.

12

547

3

4

İsviçre Buz Hokeyinde Altın Madalyayı Kaçırdı

4

8Ahmet Enes ‘Cennet bana bambaşka

kapılar açtı’ Onu radyocu kimliğiyle ta-

nıyanlar var. Bazıları televiz-yon programlarından ha-

tırlıyor. Kimi de söz ya-zarı olarak biliyor...

Page 2: 130530 nr67 pusulahayat 001000 4 01 web

Haziran / Juni 2013 | Nr. 06/67 | www.pusulaonline.ch2 Kültür ve SaNat

Pancar Ekicileri Kooperatifle-ri Birliği (PANKOBİRLİK) Ge-nel Başkanı Recep Konuk yaptığı açıklamada, Konya Şeker'in üret-tiği ürünlerin Avrupa başta ol-mak üzere Asya, Afrika ve Orta-doğu'daki 41 ülkeden sonra çikola-tanın ana vatanı İsviçre'ye de ihraç edildiğini söyledi.

İthalatçı firmanın ürün numu-nelerini talep etmesiyle sürecin başladığını belirten Konuk, ürün-lerin İsviçre pazarına giriş için ara-nan kalite ve lezzet standartlarına sahip olduğunun bildirilmesiyle ih-racatın gerçekleştiğini kaydetti.

İhracat kapsamında sert şeker, çikolatalı bar ve stick çikolatadan oluşan ürünlerin olduğunu anla-tan Konuk, ''Konya Şeker bir üre-tici kuruluş ve biz topraklarımızda üretilen her ürünün mutlaka birkaç kez işlendikten sonra sınırlarımı-zın dışına çıkması gerektiğine ina-

nıyoruz'' dedi.Türk çiftçisinin ürettiği tarım-

sal ürünün mamul ürüne dönüştü-rülmesinin önemli olduğunu vur-gulayan Konuk, şöyle konuştu:

''Çikolatanın ana girdilerin-den biri hariç hepsi bizim toprak-larımızda üretiliyor. Şeker bizim pancarımızdan, süt bizim çiftçi-mizden, fındık, fıstık burada yeti-şiyor. Geriye bir tek bunları kakao ile harmanlamak kalıyor. Bu temel girdilerden elinde sadece biri, iki-si olan ülkeler, fındığı fıstığı Tür-kiye'den taşıyıp, kakaoyu okyanus-lar aşarak getirip dünyadaki paza-ra hakim oluyorsa, kalite standar-dını belirliyorsa, onların markala-rı küresel pazarlara hakim oluyor-sa, bunun üzerinde düşünmemiz lazım. Hatayı nerede yaptığımızın cevabını bulmamız lazım. Yani un var, yağ var, şeker var ve helvayı karacak ustaya ihtiyaç var. Konya

Şeker olarak işte biz o ustalığa so-yunduk ve son usta olarak ustalık ürünlerimizi de işin ilk ustalarına gönderdik.''

İsviçre'nin nüfus olarak büyük bir pazar niteliği taşımadığını, an-cak çikolata sektörü için önemli bir ülke olduğunu belirten Konuk, sözlerini şöyle sürdürdü:

''İsviçre, çikolatanın vitrini, ana vatanıdır. Bir çikolata markası için orada vitrinde yer almak, raf-larda olmak Oscar töreninde kür-süye çıkmak gibi bir şey. O kü-çük ama etkili pazar, başka pazar-lar için tanıtım ve marka presti-ji açısından önemli. Sektörde yeni bir markayız ve kısa sürede çiko-latanın ana vatanı İsviçre'de tüketi-ci ile buluştuk. Bunu bir başlangıç olarak görüyoruz. İlk etapta sert şeker, çikolatalı bar ve stick çikola-tadan oluşan 5 ton ürünü İsviçre'ye gönderiyoruz.''

İsviçre'ye Türk çikolatası ihraç ediyorlar

Bir çiftçi kuruluşu olan, toz şeker üreminden ürün yelpazesini kısa süre için-de geliştirerek ikramlık şeker, sıvı şeker ve çikolata üretimine de yönelen Kon-ya Şeker, İsviçre'ye çikolata ihracatına başladı.

Hülya RüstStil & İmaj Danışmanlığı Knigge Koçluğu

www.hulyarust.ch

KÖŞE

YAZ

ISI

Örneğin bir kokteylde ilk iletişi-mi, büfeden içeceğinizi alırken ora-da bulunan diğer kişileri selamlaya-rak veya bir gruba yaklaşarak başla-tabilirsiniz. Yaklaşacağınız grubun «açık» olması, yani kendi aralarında koyu bir sohbete dalmış «kapalı» bir grup olmaması, sizin en kısa zaman-da bu gruba katılmanızı kolaylaştı-racaktır. Gruptakilerin sohbetlerine ara vermesini firsat bilip, önce ken-dinizi tanıtın. Bunu yaparken de te-bessümü yüzünüzden eksik etmeyin.

Yeni tanışılan kişilerle iletişim kurabilmek, havadan sudan konular bile olsa konuşulacak birşeyler bul-mak, yüksek iletişim becerisi ister. Ama bu konuda bazı noktaları dik-kate alan herkes kolaylıkla bu duru-mun üstesinden gelebilir.

Ayaküstü, "havadan sudan ko-nuşma« dediğimiz kısa sohbetlere, İngilizce'de "small talk« denir. İçeri-ği çok bir şey ifade etmese de, gün-lük hayatımızda small talk, nezaket bakımından önemli bir rol oynar. Small talk'ta, konuşma konularını doğru seçmek de önemlidir. İlginç konular bulun. Güncel olaylara ya-kın olmak, sizi enteresan bir konuş-macı yapar. Her davetin günlük or-tak bir teması vardır, kutlamalar, ser-giler gibi. Günün ortak teması hak-kında , organizasyon veya mekan-la ilgili yorumlar yaparak diğer kişi-leri konuşmaya çekebilir, daha son-ra da konuyla ilgili sorular sorabilir-siniz. Sorularınıza tek kelimeli (evet, hayır gibi) cevaplar almamak için; 'nasıl, nerede, ne zaman, ne' gibi açık uçlu cümleler kurun. Örneğin, «Şu konuda ne düşünüyorsunuz?« gibi. Buna benzer sorular, sohbetin deva-mını getirir.

Tabii ki girdiğiniz gruplarda size yabancı olan konularla da karşılaşa-

bilirsiniz. Konuyu iyi dinleyip anla-maya çalışın.

Ayak üstü sohbetlere uygun ko-nulardan bazıları:

Dünya olayları, görülmeye de-ğer yerler, hava durumu, seyahatlar, hobiler, spor, TV, sinema, meslekler, cemiyet işleri, kültür - sanat, edebi-yat.

Tabu konular:Politika, hastalık, ölüm, din,

para, özel sorunlar veya iş problem-leri.

Bilinmesi gereken diğer nokta-lar:

Karşınızdakine karşı açık olun, ilgi gösterin.

Konuştuğunuz kişiye odaklanın, onu iyi dinleyin ve geribildirimde bulunun. Göz temasını devam etti-rin. Sizinle konuşulurken gözlerini-zi, etrafta gezdirmeyin.

Sürekli konuşanlardan veya su-sanlardan olmayın.

Karşınızdakinin fikirlerine, dü-şüncelerine saygı gösterin. Tartış-mayın.

Başka insanlar hakkında kötü konuşmayın.

Herkesin önünde başkasını eleş-tirmeyin.

Karşınızdakine iltifat etmekten, değer vermekten kaçınmayın.

Hoş olmayan, olumsuz ve çekiş-meli konulardan uzak durun,. Uzun hikayelerden veya detay vermekten kaçının.

Konuştuğunuzdan daha fazla dinleyin.

Konuşmanızı nazik bir şekil-de sona erdirin. (5-10 dakika son-ra özür dileyerek ayrılabilirsiniz).

Modern Görgü ve Davranış Kuralları

Davetli olduğunuz bir mekana gidiyorsunuz ve et-rafta hiç kimseyi tanımıyorsunuz. Sizi başkalarına tanıştırabılecek ev sahibi veya başka bir kişi de o an görünürlerde yok. “Eyvah, ben şimdi nasıl davra-nacağım?“ diyenlerdenseniz, aşağıdaki bazı kurallar size bu konuda yardımcı olacaktır.

Page 3: 130530 nr67 pusulahayat 001000 4 01 web

Haziran / Juni 2013 | Nr. 06/67 | www.pusulaonline.ch 3Kültür ve SaNat

İsviçre Başkonsolosluğu himayesin-de, Switzerland Global Enterprise Üst Yöneticisi (CEO) Daniel Küng, İsviç-re Ticaret Ofisi Direktörü Mehmet Yıl-dırımlı ve KOSGEB Başkanı Mustafa Kaplan'ın ev sahipliğinde düzenlenen basın toplantısında temsilciliğe ilişkin detaylar paylaşıldı.

Açılışta Türkiye ve İsviçre arasın-daki ekonomik ilişkiler ve ilerleyen sü-reçte yaşanan gelişmeler hakkında de-ğerlendirmelerde bulunan Daniel Küng, yeni açılan temsilciliğin her iki ülkenin taraflarını aktif bir şekilde bir araya ge-tireceğini belirtti. Bu birlikteliğin ülke-

leri ve ekonomileri birbirine daha sıkı bağlayacağını söyledi.

Küng, İsviçre'nin en rekabetçi ül-kelerden biri olduğuna vurgulayarak sözlerine devam etti:

"İsviçre'nin yenilikçilik açısından da dünya şampiyonu bir ülke olduğu çok fazla bilinmez. Global ölçekte yaşa-nan ekonomik sıkıntılar olmasına rağ-men, İsviçre şu an 2008 yılındaki sevi-yeye ulaşmayı başardı. İhracat ve itha-lat oranları gittikçe daha hızlı gelişmek-te olan ülkelere kayıyor. İsviçre ve Tür-kiye açısından bir değerlendirme yap-

mam gerekirse, Türkiye'deki ekonomi son derece istikrarlı. Geçen yıl ufak bir yavaşlama olmakla beraber ülkede çok büyük yatırımlar var. Türkiye'deki pa-zar çalışmalarında ve gelecekte büyüye-cek pazarlara açılma konusunda, yerin-de ve doğrudan vereceği destekle Swit-zerland Global Enterprise stratejik bir adım daha atmıştır. Türkiye, İsviçre için potansiyeli yüksek olan önemli bir ihraç ülkesidir. Türkiye'nin ayrıca Kuzey Af-rika, Ortadoğu ve Asya ile yapılan tica-retin merkezi olması bizim ilgimizi çe-kiyor."

Her iki ülkenin gittikçe azalan borç-lanma oranının da altını çizen Küng, "Türkiye doğru yönde, son derece sağ-lıklı büyüyen ve önemli lokasyona sa-hip bir ülke. İsviçreli şirketler açısından Türkiye, geleceğin önemli pazarların-dan biri," dedi.

Toplantı sonunda soruları yanıtlayan Küng, gelen bir soru üzerine Zürih Üni-versitesi ile Türkiye'den bir üniversite arasında bir işbirliği yapılması için ça-lışmaların devam ettiği bilgisini verdi.

İsviçre Ticaret OfisiToplantıda paylaşılan bilgilere göre,

İstanbul Ticaret Ofisi, İsviçre ve Liech-tenstein kökenli küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ) Türkiye pazarına girmelerinde destek olacak.

İsviçre'nin ihracatını arttırmayı he-defleyen ve İsviçre Başkonsolosluğu bünyesinde bulunan bu yeni temsilcilik, İsviçreli ve Liechtenstein kökenli KO-Bİ'lerin Türkiye pazarına başarılı bir gi-riş yapmaları için gerekli desteği vere-rek, iki ülke arasındaki ticari ilişkileri arttırmayı hedefliyor.

İsviçre Ticaret Ofisi İstanbul'da Açıldıİsviçre'nin ihracatını arttırmak amacıyla Switzerland

Global Enterprise (eski adıyla Osec) tarafından, İstan-bul'da "İsviçre Ticaret Ofisi" açıldı. İstanbul'daki temsil-ciliğin yöneticiliğini Mehmet Yıldırımlı üstlenecek.

Gün boyunca devam eden sa-ğanak yağmura rağmen katılım-cılar Türkiye ye desyteğini esir-gemedi. "Her yer Taksim her yer direniş«, "Atatürk gençliği gö-rev başında,« sloganlarıyla kısa bir yürüyüş gerçekleştirildikten sonra, basın açıklaması yapıl-dı. Cenevre'de ve Zürih`te sos-yal medya aracılığıyla duyurula-rak birden fazla eylem gerçekleş-tirildi. İsviçre de Tagesanzeiger, 20 Minuten, NZZ ve SRF başta olmak üzere tüm medyada geniş yankı bulan direnişe, Türkiye -deki medya organları aynı ilgiyi

göstermedi. Sosyal medya aracı-lığıyla en iyi şekilde takip edile-bilen gelişmelerde, 2 Haziran iti-bariyle Gezi Parkı nın temizlen-meye başlandığı duyuruldu. 28 Mayıs ta ağaçların kesilmesine engel olmak, parkta AVM proje-sine karşı tepki için toplanan va-tandaşlara karşı, polisin şiddet kullanmasıyla başlayan direnişe sadece İstanbullular değil, tüm Türkiye sahip çıkıyor. Gezi Parkı eylemine İsviçre nin yanısıra Al-manya dan, Amerika dan ve İn-giltere den de destek geldi.

Gezi Parkı Eylemine İsviçre'den de Destek Verildi

İstanbul Gezi Parkı nda başlayıp tüm Türki-ye ye yayılan halk direnişine bir destek de İsviç-re'den geldi. Zürih ve Cenevre'de yaşayan Türk-ler, Taksim Gezi Parkı eylemine destek vermek için biraraya geldiler.

Page 4: 130530 nr67 pusulahayat 001000 4 01 web

Haziran / Juni 2013 | Nr. 06/67 | www.pusulaonline.ch4 GüNdem

Haber: Mine Bardakçı

Zürih'deki konsere ilgi oldukça faz-laydı. Gelin Pazartesi sabahımızı güzel-leştiren bu güzel konserin yetenekli mü-zisyenlerini daha yakından tanıyalım.

Borusan Quartet 2005 yılında Prof. Gürer Aykal tarafından kuruldu. Esen Kıvrak (1.keman), Olgu Kızılay (2.ke-man), Efdal Altun (viyola) ve Çağ Er-çağ`dan (viyolensel) oluşan grup, İs-viçre deki Maggini Vakfı nın beğenisi-ni kazanmasının yanısıra, bugüne ka-dar yurtdışı ve yurtiçinde birçok tur-ne ve konserlere imza attı. 2010 yılında ilki düzenlenen Andante dergisi Klasik Müzik Ödülleri`nde "Yılın Oda Müziği Topluluğu« ödülünün sahibi oldu. 2010 yılında New York`taki Carnegie Hall`da ICMEC Uluslararası Oda Müziği Toplu-luğu Yarışması nda birincilik kazanarak

altın madalyaya layık görüldü. Konserin etkileyici genç yeteneği

Iraz Yıldız, 1997 Antalya doğumlu ve piyano kariyerine 6 yaşındayken baş-ladı. 12 yaşına kadar ünlü piyanist Yu-riy Sayutkin den eğitim alan Yıldız, ilk ödülünü 2007 yılında Rusya da 3.Gavri-lin genç yetenek yarışmasında aldı. Ar-dından 2010 yılında "Fazıl Say ve Arka-daşları« projesi dahilinde çeşitli konser-lerde sahne aldı. Son olarak 2012 yılın-da Muhiddin Dürrüoğlu ile Schubert in "Fantasie« adlı parçasını çaldı.

Iraz Yıldız, Ludwig van Beetho-ven ın "Klaviersonate« eseriyle konse-re başladı. Ardından Borusan Quartet, Verdi`den "Streichquartett e-Moll« ile devam etti. Son bölümde Borusan Quar-tet ve Yıldız, Ulvi Cemal Erkin in "Kla-vierquintett" adlı eserini birlikte sundu-lar. İzleyiciler genç yetenek Yıldız'ın ba-

şarılı performansına ve Borusan Quar-tet in etkileyici yorumuna yürekten al-kışlarıyla destek verdiler. Genç müzis-yenler, klasik müzikseverlere adeta bir müzik ziyafeti yaşattılar.

Konser sonrası Iraz Yıldız ve annesi ile konuşma şansı yakaladım. Genç yıl-dız Iraz ve annesi, önemli bir konseri başarıyla tamamlayıp kariyer basama-ğında bir adım daha atmış olmanın mut-luluğu ile sorularımı samimiyetle yanıt-ladılar. Bilkent Üniversitesi`nde konser-vatuar eğitimi alan Yıldız, günde en az dört saatini piyano eğitimine ayırdığını söyledi. Sahnede tek başına olmanın he-yecan verici, grup performanslarının ise keyifli olduğunu belirten Yıldız, müzis-yen olmanın en güzel yanının müziğin evrensel diliyle tüm insanlara ulaşma-nın mümkün olduğunu ve bunun insana büyük haz verdiğini, kelimelere ihtiyaç duymadıklarını söyledi. Beethoven ın bestelerini yorumlamayı seven Iraz ın en büyük hayali, çalışmalarında ona yol gösteren hocası Fazıl Say ve Türkiye -nin en iyi piyanistlerinden Ersin Onay ile aynı sahnede performans sergile-mek. Eminim zamanla Iraz Yıldız adı-nı pek çok farklı organizasyonda duya-cağız. Kendisine Pusula Gazetesi olarak başarılar diliyor, Yıldız a ve Borusan Quartet e pazartesi sabahımızı renklen-dirdikleri için teşekkür ediyoruz.

Yüz yıl boyunca siyasi afişlerde-ki düşman imajı sürekli olarak deği-şirken, verilen mesaj hep aynı kal-mış: 'Su uyur düşman uyumaz.' Yüz-yılın başında düşman Bolşevikler ol-muş, onun yerini sırası ile Yahudiler ve güney Avrupalılar almış. Şimdiler-de ise Müslümanlar... Ortak noktaları ise hepsinin göçmen olmaları.

Sergilenen ilk afişte Giyom Tel'e benzetilen, elinde kılıç olan bir kah-raman, çok başlı bir yılanla boğuş-makta. Altında büyük harflerle 'İsviç-re İsviçrelilerindir!' yazıyor. Yıl 1919.

'Yabancılar' tehdidi, İsviçre siya-si hayatında sürekli bir tehlike olarak yer almakta. Sergiyi hazırlayan Neu-enburg Üniversitesi tarihçilerinden Francesco Garufo bu yılları takiben 2. Dünya Savaşı sırasında Bolşevikle-rin ve Yahudilerin sürekli olarak ya-bancı tehditi açısından sembol olarak kullanıldığına dikkat çekiyor. 1960'lı yıllarda ise Schwerzenbach inisiyatifi ile Bolşeviklerin ve Yahudilerin yeri-ni İtalyanlar ve İspanyollar almış.

Şimdilerde ise düşman imajı, eg-zotik görünümlü yabancılar ve Müs-lümanlar. 2009 yılında yapılan Mina-re Yasağı halk oylaması sırasında or-taya çıkan propaganda afişleri, böyle bir serginin hazırlanması düşüncesini ortaya çıkarmış. Daha önce ortaya çı-kan 'kara koyun' imajı, çok daha çar-pıcı olarak yerini peçeli İslam kadı-nına bırakmış. Sergiyi hazırlayanlar,

hemen hemen her halk oylamasında bir düşman göçmen imajı yaratıldığı-nı tespit etmişler.

Bu amaçla yaklaşık 300 civarın-da afiş incelenerek içlerinde en çar-

pıcı elli iki tanesinin sergilenmesine karar verilmiş. Afişler seçilirken aynı zamanda göçmenleri olumlu vurgula-yan örneklerin yer almasına da özen gösterilmiş.

Sergi kısa zamanda ilgi odağı olurken, Mayıs ayı içinde bir grubun saldırısına uğrayarak tahrip edilmiş. Ancak sergiyi hazırlayanlar, daha gü-venli bir yer arayarak sergiyi devam ettirmek istiyorlar. 1 Eylül'e kadar sü-recek olan sergi, 5 Eylül'den itibaren La Chaux-de-Fonds'da devam ede-cek.

Borusan Quartet ve Parlayan Genç Bir Yıldız

Sonsuz İham Kaynağı Olarak Göçmenler...

Keyifli bir pazartesi gününde, klasik müziğin evrensel-liği ve etkileyiciliğinin farklı kültür ve dilde ki insanla-rı birbirine nasıl yakınlaştırdığını görmek için iyi bir fır-sat yakaladım. 20 Mayıs 2013'de resmi tatil dolayısıyla uzun bir haftasonunun keyfini çıkaran klasik müziksever-ler, Türkiye nin önde gelen oda müziği topluluğu Borusan Quartet`i ve piyanonun genç yeteneği Iraz Yıldız ı izlemek üzere saat 11.00`de Zürih Tonhalle de buluştular.

İsviçre Göçmen ve Nüfus Araştırmaları Forumu ile Neunburg Üniversitesi tarafından hazırlanan "L’ét-ranger à l’affiche", ‘Afişlerdeki Göçmenler’ sergisinde 1918-2010 yılları arasındaki siyasi afişler sergilenmek-te. 1 Eylül'e kadar sürecek olan sergi, bir müze yerine Neuenburg gölü kıyısında ziyaretçilerini bekliyor.

Ausländer als ewige Quelle der Inspiration

Schweizerischen Forum für Migrations- und Bevölkerungsstudien (SFM) hat gemeinsam mit Universität Neuenburg die Ausstellung "L’étranger à l’af-fiche" über Ausländer in den politischen Plakaten der Schweiz zwischen 1918 und 2010 gestaltet. Diese ist noch bis 1. September in Neuenburg zu sehen – nicht in einem Museum, sondern entlang des Seeufers.

[KTU / AID-3422]

[AKM / AID-3425]

Her tatil dönüşü yakınlarımızla konuşurken belkide en çok anlattığı-mız konular arasında yediğimiz ye-mekler gelir. Memleketimizin hava-sına, suyuna ve özellikle yemekleri-ne olan hasretimiz dinmek bilmiyor. Bunu göz önünde bulunduran Türki-ye'deki ocakbaşı kültürünü özel me-nülerle Almanya sınırına taşıyan Zeugma Antep Sofrası işletmecileri, konuklarına birbirinden özel yemek-ler sunuyor.

Geniş bahçesi işletmenin en bü-yük avantajlarından biri olacağa ben-ziyor. Açılış gününde yağan yağmur-dan dolayı bahçe kullanılamamış ol-masına rağmen, iç mekanın olduk-ça ferah olması gelen misafirlerin ra-hat etmesini sağladı. Elbette gastrono-

mi sektöründe mekan oldukça önem-li. Ancak o mekanda istediğiniz lez-zeti bulamıyorsanız bir daha gitme-yi kolay kolay aklınızdan geçirmez-siniz. Zeugma Antep sofrasına giden müşteriler ferah bir mekanın tadını çı-karırken, Antep yöresinin en lezzetli yemeklerini tatma fırsatı buluyorlar. Personelin yakın ilgilisi ve özeni de mekanı vazgeçilmez kılıyor.

Zeugma Antep sofrasına gitme-niz durumunda, usta aşçıların özen-le hazırladığı mezeleri, ızgaraları ve tatlıları güzel bir atmosferde aileniz ile birlikte keyifle yiyeceksiniz. İşlet-menin yemekler için belirlemiş oldu-ğu fiyatlar ise tam bütçenize göre. Ad-res: Zeugma Antep Sofrası, Waldshut-terstr. 8, 79761 Waldshut Tiengen

Gaziantep in Seçkin Lezzetleri Zeugma Antep Sofrasında

Zeugma Antep Sofrası, 25 Mayıs Cumartesi günü Waldshut-Tiengen de hizmete girdi. Gün boyunca yüz-lerce konuğu ağırlayan restoranın özenle hazırladığı yemekler ve müşterilere sunulan canlı müzik keyfi, her-kesin beğenisini topladı.

Borusan Quartet`i ve piyanonun genç yeteneği Iraz Yıldız

Page 5: 130530 nr67 pusulahayat 001000 4 01 web

Haziran / Juni 2013 | Nr. 06/67 | www.pusulaonline.ch 5Kültür ve SaNat

Yücel Muslu

Swisslife Select Finans Planlama Uzmanı

Finanzplaner mit eidg. FA [email protected]

KÖŞE YAZISI

Türkiye, özellikle de İstanbul bir kaç yıldır çok özel, enerjik ve yaşayan bir sanat hacmine sahip. Boğazla ikiye bölünmüş bu şehir, yaratıcı güçler için ideal bir zemin sunuyor. Gelenek ile ilerleme arasında, İs-tanbul başta olmak üzere Türkiye'nin diğer şehirlerinden de giderek artan genç sanatçı sayısıyla kelimenin tam anlamıyla sarhoş edici bir tablo. Her yerde yeni galeriler ve sanat mekanları görülüyor. Sanatçılar, mü-zisyenler, yazarlar, kültürel alanda çalışan-lar ve kültür meraklıları tüm dünyayla en-tegre olmuş bir şekilde birlikte çalışıyorlar.

Hot Spot İstanbul sergi projesi sanatçı-ların, koleksiyonların ve bu projenin ger-çekleşmesini destekleyen özel kişilerin ya-kın işbirliğine dayanıyor. Sergi, 60 yıl ve üzeri çalışmalarla, İsviçre'de Türk soyut ve kavramsal sanatına ilk kez anlaşılabilir, ta-rihsel geniş bir bakış sağlıyor. Temsili, so-yut ve somut yaklaşımların arasındaki ince gri alanlarda, sanat tarihindeki 'izm'lerle birlikte araştırılıyor.

Sergi, globalizasyonla ilgili kritik so-rulara da dikkat çekiyor. Hot Spot İstanbul, temel olarak İstanbul'u ele alsa da, aynı za-manda dünyayı kapsıyor ve yoğun bir deği-şime dayanıyor. İçerik incelendiğinde, her bir kişisel bağımsız bölümün, sanat tarihi ve günümüzü birbirinden açıkça ayırdığı

gözlemleniyor.Sergide yer alacak sanatçılar: Can Al-

tay (*1975), 1940'tan günümüze kadar ;Adnan Çoker (*1927), Nejad Melih Dev-rim (1923-1995), Burhan Doğançay (1929-2013), Renée Levi (*1960), Ahmet Oran (*1957), Mübin Orhon (1924-1981), Seckin Pirim (*1977), Arslan Sükan (*1973), Ca-nan Tolon (*1955), Seyhun Topuz (*1942), Ömer Uluç (1931-2010), Ebru Uygun (*1974), Ekrem Yalçındağ (*1964) ve Fah-relnissa Zeid (1901-1991). Bu ilk bölüm tüm serginin adeta DNA'sını oluşturan bir bilgi deposu özelliğini taşıyor.

İkinci katta ve dördüncü kattaki daha küçük bölümde, Ekrem Yalçındağ (*1964) ve Ebru Uygun'un (*1974) kişisel sergi-leri yer alıyor. Dördüncü kattaki büyük

alanda ise Serhat Kiraz (*1954), Renée Levi (*1960), Ahmet Öktem (*1951), Sar-kis (*1938), Arslan Sükan (*1973) ve Er-dem Taşdelen'in (*1985) sergilerini gör-me imkanı buluyoruz. Beşinci kattaki kü-çük odalarda, 1945 sonrası Türk sanatın-da tarihsel önem taşıyan dört sanatçı, Ne-jad Melih Devrim (1923-1995), Mübin Or-hon (1924-1981), Ömer Uluç (1931-2010) ve Fahrelnissa Zeid (1901-1991) solo sergile-ri mevcut. 6 Haziran - 22 Eylül 2013, Mu-seum Haus Konstruktiv, Selnaustrasse 25, 8001 Zürich

Pek çok ebeveyn, İsviçre'de ayda en az 200 Frank olan çocuk parasını tüketmek yerine çocu-ğu için kullanmak istemekte. Bu paranın bir çocuk hesabıyla bankaya yatırılması gerçekten doğru bir seçim mi? Daha fazla getirisi olan bir fona yatırım yapmak daha doğru olmaz mı? Ya da bu paraları bir çocuk tasarruf hesabına yatırmak mı en doğru-su? Bu soruların cevap vermek pek çok anne baba için, hatta finans danışmanları için çok zor. Çün-kü çocuk demek, paraya ihtiyacın artması demek.

Bu nedenle çocukların günlük ihtiyaçlarını veya bisiklet almak gibi bazı pahallı ihtiyaçları-nı gidermek amacı ile bu parayı kullanmak iste-yenler için en iyi seçim bir çocuk hesabı açtırmak. Ama çocukların gelecekte ki eğitimi ve iyi bir ha-yat başlangıcı yapmak isteniyorsa bu tür hesaplara verilen faizler pahalılık karşısında değerini koru-maktan uzak kalır. Bu tür durumlarda pahalılığın etkisi çoğu zaman dikkate alınmaz. Bu nedenle er-ken tasarrufa başlamak isteyenlerin bunun maliye-tini ve getirisini iyi hesaplamaları gerekir.

Banka hesabı mı sigorta mı?Peki, risklerin durumu nedir? Bir mali kriz so-

nucu yarısı giden bir birikim bir yıllık 'okul değiş-tirme yılını' karşılayacak mı? Ya da anne babanın ölümü veya malul olması durumunda, eğitim ta-sarrufları ne olacak? Bu soruların cevabını, yatı-rım riskini kendi üzerine almayan bankacılar ve-remez. Buna karşın sigortalar 'asgari geri ödeme miktarı' veya 'anne veya babanın çalışamayacak duruma gelmesi halinde prim ödemelerinden kur-tulmak' gibi çözümler sunmaktalar. Bu nedenle bir çocuk finans planlaması daha doğru olabilir.

Bir milyon için günde 40 RappenAyrıca sadece garantili bir geri ödemenin yanı

sıra çocuğun geleceğini de garanti almak düşünce-sinde olan anne babalara çocuk tasarruf sigortası-nın yanı sıra maluliyet sigortası yapılması tavsiye edilmektedir. Her dört malulden biri 18 yaşından küçüklerde ortaya çıkmakta. Bu durumda 18 ya-şından sonra aylık asgari maluliyet aylığı olan 1170 Frank ve buna ek olarak bunun üçte biri oranında ek bir aylık alınabilmekte Bu miktarla bir malulün geçinmesi mümkün olmadığından masraflar anne babaya yüklenmekte.

Bu nedenle hastalık sigortalarının sunduğu ve bir seferlik ödeme yapılan maluliyet riski sigorta-sı yerine, çalışamama durumu sigortası yaptırmak daha anlamlı olmakta. Bu tür sigortayı sunan Pax sigortası yıllık 144 Frank prim ödemesine karşın yıllık 24.000 Frank maluliyet parası alma imkanı sunmakta. 45 yıl boyunca ödenecek bu maluliyet parası toplam 1.08 Milyon Frank etmektedir. Yani günde 40 Rappen ödenerek 1 Milyon alma imkanı. Ayrıca çalışma hayatına girdikten sonra bu sigor-tanın herhangi bir sağlık kontrolü olmadan devam ettirilmesi de mümkün.

Sonuç: Çocuğu için iyi bir şey yapmak iste-yen herkesin bir çocuk finans planlamasına ihti-yacı var. Daha da ilerisini düşünenlerin maluliye-te karşıda sigorta yaptırması lazımdır. Bu konuda sorularınızı [email protected] mail adresi-ne gönderebilirsiniz.

Hot Spot İstanbul Sergisi Zürih`de Görücüye Çıkıyor

Çocuklar İçin Finans Planlaması Neden Gerekli?

6 Haziran-22 Eylül 2013 tarihleri arasında Zürih’de yer alan Haus Konstruktiv Müzesi, 1940’tan günümüze kadar olan Türk soyut, somut ve kavramsal sanatı sergisine ev sahip-liği yapıyor. 'Hot Spot Istanbul' isimli bu projenin çıkış nok-tasını, 1940'lı yılların sonlarından bu yana gelişen Türk soyut ve kavramsal sanatı ve bunun etkisinde kalan, genç jeneras-yon sanatçılar oluşturuyor. Bu bakış açısıyla serginin odak sa-natçıları, Türkiye’de ve yurtdışında yaşayan,çalışan veya ar-tık Türkiye'de olmayanlar...

Mayıs ayında yazdığım köşe ya-zısından sonra pek çok ebeveyn, ne-den diş sigortası ve çocuk hesabına ek olarak çocuklar için bir finans planlanmasına ihtiyaç olduğunu sordular. Bu yazımda bunun nede-nini ayrıntılı olarak anlatmaya ça-lışacağım.

Hot Spot Istanbul im Museum Haus Konstruktiv

Hot Spot Istanbul im Museum Haus Konstruktiv ist die erste umfangreiche Ausstel-lung türkischer abstrakter, konkreter und konzeptueller Kunst in der Schweiz – mit Wer-ken aus über sechzig Jahren. Ausgangspunkt für das Projekt sind die Entwicklung der türkischen abstrakt-konkreten Malerei seit Ende der 1940er Jahre und ihre Auswirkun-gen auf eine junge Künstlergeneration, die weit vernetzt in der ganzen Welt tätig ist. Deshalb finden sich in der Ausstellung auch zahlreiche Künstlerinnen und Künstler, die gleichzeitig in der Türkei und an anderen Orten leben und arbeiten, oder auch gar nicht mehr in der Türkei wohnen. Zur Ausstellung erscheinen drei Publikationen.

[KTU / AID-3439]

İsviçre ye ilk kez gelen Başkan Ke-mal Yurtnaç öncelikle İsviçre İslam Toplumu Merkezi'ni ziyaret etti. Ardın-dan İsviçre Türk Toplumu Başkanı Dr. Kahraman Tunaboylu ile biraraya gele-rek, İTT`nin çalışmaları hakkında bilgi-ler edindi. Heyet üç gün boyunca sırasıy-la, Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kuru-lu Üyesi Dilek Uçak, İsviçre Alevi Bir-likleri Federasyonu ve Avrupalı Türk Demokratlar Birliği İsviçre Merkezi'ni ziyaret ederek görüş alışverişinde bu-lundular.

Başkan Kemal Yurtnaç program kapsamında, İsviçre'de eği-tim, sosyal ve kültürel konu-larla ilgili faaliyet gösteren Sera Vakfı'nı da ziyaret ede-rek yetkililerden vakıf ve ça-lışmaları hakkında bilgiler aldı.

Başkanlık Heyeti, Lo-zan ve civarı Türk İslam Kül-tür Merkezi'nde vatandaşla-rımızla da bir araya gelerek, onların sorunlarını ve bek-lentilerini dinledi.

Zürih`de sorunlar tar-tışıldı

Başkan ayrıca İsviçre zi-yareti kapsamında Zürih Başkonsolosluğu'nda gerçek-leşen vatandaş buluşmasına katıldı. Dernek yöneticile-

ri ve vatandaşlara hitap eden Yurtnaç, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının çalışmaları hakkında bil-giler verdi. Toplantının devamında va-tandaşlarımız, merak ettikleri konular hakkında Başkan Kemal Yurtnaç a çe-şitli sorular yöneltti-ler. Gelen her soru-ya açık yüreklilik-le cevap veren Yurt-naç, İsviçre de yaşa-yan her vatandaşın mümkün olduğun-ca çabuk İsviçre va-

tandaşlığına geçmesini tavsiye ederek, bu sayede istenilen hakların daha hız-lı bir süreçte elde edilebileceğini vurgu-ladı. Başta eğitim olmak üzere, bedelli askerlik, derneklerın desteklenmesi gibi birçok konuda başkanlık olarak özel ça-lışmalar yaptıklarını da sözlerine ekledi. Yurtnaç, dernek yöneticilerinden proje-ler üretmelerini isteyerek, gerekli görü-len projelere büyük katkılar sağlayabile-ceklerini belirtti.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Kemal Yurtnaç İsviçre'ye Geldi

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Kemal Yurtnaç ve beraberindeki heyet, 24-27 Mayıs tarihleri ara-sında İsviçre ye gelerek, çeşitli temaslarda bulundular.

Dernek yöneticileri ve vatandaşlarla Zürih Başkonsolos-luğu‘nda biraraya gelen Yurtnaç, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının çalışmaları hakkında bilgiler verdi.

Başkan Kemal Yurtnaç öncelikle İsviçre İslam Toplumu Merkezi‘ni ziyaret etti.

Page 6: 130530 nr67 pusulahayat 001000 4 01 web

SAYF

A 6

| PU

SU

laH

aB

er

| H

azira

n / J

uni 2

013

| Nr.

06/6

7 | w

ww

.pus

ulao

nlin

e.ch

KALİTELİ ÜRÜNLERİN SEÇKİN ADRESİNDEN SİZE ÖZEL ÜRÜNLER

Şimdi Coop mağazalarında.In Ihrem Coop erhältlich.

MARMARABİRLİKMega Sofralık Zeytin480g

KALEDürüm Gastro1800 gr.

DURUKırmızı Mercimek1000g

KOSKAFıstıklı Lokum500g

ETİ PUFHindistan Cevizli16g

MEVLANAGoran-Tee500g

MARMARABİRLİKSüper Sofralık Zeytin480g

SAFRAMTatlı Toz Biber100g

EZOGELİNAcı Pul Biber150g

ÜLKERTel Şehriye500g

KURUKAHVECİ MEHMET EFENDİTürk Kahvesi250g

KoskaKakaolu Helva500g

BURAMNaturel Petekli Bal500g

ÖNCÜBiber Salçası720g

VEGETABaharat Karışımı500 gr.

DURUPilavlık Bulgur1 Kg

MÄİDÄBöreklik Yufka 500 gr.

EZOGELİNAcı Pul BiberAcı Pul Biber150g

Page 7: 130530 nr67 pusulahayat 001000 4 01 web

Haziran / Juni 2013 | Nr. 06/67 | www.pusulaonline.ch 7

Leonhard Euler birçok ünlü kavram ve ikinci dereceden evrikliği keşfet-ti. Mükemmel sayıların öklid formun-da olması gerektiğini ispatlayan buluş-lara imza attı. Euler'in o kadar çok alan-da çalışması vardır ki herhangi bir ko-nuda referans olarak adına rastlamak şa-şırtıcı olmaz.

Matematikçiler ve fizikçiler bir ke-şif yapan ya da teorem geliştiren mes-lektaşları ile "Euler' den sonra onu keş-feden ilk kişi" şeklinde şakalaşırlar. Eu-ler temel analiz, grafik teorisi ve şu anda inşaat, makine, elektrik ve havacılık mühendislerine temel teşkil eden mate-matiğin fiziksel uygulamalarının birço-ğunun kurucusu olmuş. Aşağıdaki ör-

nekler, onun yaptığı çalışmaların küçük bir parçasıdır:

Euler e (Euler sabiti olarak da bili-nir) sabiti ile formüller yazan ilk kişidir. Faydasını, tutarlılığını ve bir sayının sa-nal üssünü almakta nasıl kullanılacağı-nı Euler formülü ile tanımlamıştır.

Bu formül tüm fonksiyonların, eks-ponansiyel fonksiyonların ya da poli-nomların varyasyonu olduğu temel ana-lizdeki eksponansiyel fonksiyon tanımı-nın merkez rolünü oluşturur. Formül Ri-chard Feynman tarafından "matematik-teki en olağanüstü formül" olarak adlan-dırıldı. Bunun özel bir hali olan Euler özdeşliği:

Euler ikinci dereceden evrikliği keş-

fetti ve mükemmel sayıların bile Euclid (Öklid) formunda olması gerektiğini is-patladı. İlkel kökleri araştırdı, yeni bü-yük asal sayılar buldu ve harmonik seri-lerin ıraksamasından asal sayıların son-suz tane olduğu sonucuna vardı. Bu ke-şif bu alanda 2000 yılda yapılan en bü-yük buluş olarak kabul edilir ve anali-tik sayı teorisinin yaratıcısı olmuştur. Kompleks düzlem üzerindeki tüm sa-yıların çarpanlarına ayrılması üzerine yaptığı çalışma, cebirsel sayı teorisinin başlangıcıdır.

Arkadaş sayılar Euler' den 2000 sene önce biliniyordu ve sadece 3 çifti keşfedilmişti. Euler 59 çift daha buldu. Daniel Bernoulli ile birlikte, ışınlardaki

gerilimi hesaplayan Euler-Bernoulli ki-riş denklemini geliştirdiler. Euler aynı zamanda Euler denklemleri adını verdi-ği Navier-Stokes denklemlerine benze-yen, akışkanlar dinamiğindeki bir dizi devinim kanununu ortaya koydu (diğer bir muhteşem buluşu olan şok dalgaları-nın yayılımını açıklamaktadır).

Kısaca Leonhard Euler'ın insanlığa katkılarını sıralarsak:

Gama fonksiyonları ve gama yoğun-luk fonksiyonlarını tanıtarak yüksek transandantal fonksiyonlar teorisini ay-rıntılandırdı.

Dördüncü derece polinomların çö-zümü için yeni bir yöntem tanıttı.

Newton'un özdeşlikleri, Fermat'nın küçük teoremi ve Fermat'nın iki kare toplamı teoremini ispatladı ve Lagran-

ge' ın dört kare teoremine önemli katkı-larda bulundu.

Kombinasyonlar, değişkenler hesa-bı ve diferansiyel denklemlere katkılar-da bulundu.

Hipergeometrik seriler teorisi, q-se-rileri ve sürekli kesirlerin analitik teori-sinin yaratıcısı oldu.

Bir diophantine denklemler dizisini çözdü. Hiperbolik trigonometrik fonk-siyonları tanıttı ve üzerinde çalışmalar yaptı.

Kompleks limitli integralleri hesap-ladı ve Cauchy üzerinden çevresel in-tegral ve kompleks analizi gerçekleştir-di.

Eliptik integraller için ek bir teorem geliştirdi.

Euler-Lagrange denklemini ortaya çıkaran değişkenler hesabını geliştirdi.

Gerçel sayı üslü iki terimliler için binomial teoremi ispatladı.

Bernoulli sayıları, Fourier serileri, Venn diyagramı, Euler sayıları, e ve pi sabitleri, sürekli kesirler ve integrallerin pek çok uygulamasını tanımladı.

Sonsuz çarpım ve trigonometrik fonksiyonların kısmi kesir gösterimini keşfetti.

Negatif sayıların logaritmasını ay-rıntılandırdı.

Leibniz' in diferansiyel hesabını Newton' un akışkanlar yöntemine en-tegre etti. Değişkenler hesabının fiziğe

olan uygulamasında öncülük etti.İntegraller, toplamlar ve serilerin

hesabını kolaylaştıran Euler-Maclaurin formülünün yaratıcılarından biri oldu.

Diferansiyel denklemler teorisine çok önemli katkılarda bulundu.

Hesaplamalı mekanikte kullanılan yaklaştırmalar serisini tanımladı. Bu yaklaştırmalardan en kullanışlı olanı "Euler yöntemi" olarak bilinir. Howard Garns' ın sayı yapbozu SuDoku' ya esin kaynağı olmuş Latin Karesi' ni Euler' in yarattığı yönünde bir yanlış anlaşılma bulunmaktadır. Greco-Latin karelerinin birkaç bin yıllık tarihi vardır. Özellikle kabir ve mezarların üstünde tılsım ola-rak kullanılırdı ve Euler doğmadan bin yıl önce Jabirean Corpus' ta üçten doku-za kadar Arap sayıbilimciler tarafından

Kanada'daki Çocuk Hastane-si ve Toronto Üniversitesi'nden bilim insanlarının fareler üzerin-de yaptığı araştırma, yeni beyin hücrelerinin oluşumunun öğren-me becerisini artırdığını, ancak eski anıların hafızaya kaydedile-memesine yol açtığını gösterdi.

Bilim insanları, öğrenme ve hatırlamada önemli rol oynayan beynin hipokampus bölgesinde-ki yeni sinirlerin oluşumunun (nörogenez), doğumdan önce ve hemen sonra en yüksek seviyeye ulaştığını belirttiler. Çocukluk-ta ve erişkinlikteyse sinir gelişi-minin azaldığına dikkati çekti-ler. Araştırmacılar, 4-5 yaşların-da "dinamik hipokampüsün" ka-

lıcı olarak "bilgi saklama zama-nının" bulunmadığını vurguladı.

Yetişkin farelerde, hafızanın oluşumundan sonra nörogenezin artmasının unutkanlığı tetikle-diği, yavrularda ise nörogenezin azalmasının, normal unutkanlı-ğın meydana gelmemesini sağla-dığı belirtildi.

Sinir gelişiminin azalması ve hatırlamanın artması arasında doğrudan bağlantı olduğunu be-lirten bilim insanları, sonuçların kişinin çocukluğundaki olayları hatırlayamaması olan "çocukluk amnezisinin" nedenine ışık tuta-bileceğine dikkat çekti.

Cern’de Leonhard Euler Ruhu Bebeklik Dönemi Niye Hiç Hatırlanmaz?

Son yıllarda tüm bilim dünyası Cenevre’deki Cern araş-tırma tesislerinden gelen haberlerle sarsıldı. Bundan sek-sen yıl önce keşfedilen ve Positron denilen madde karşı-tı bir cisimciğin yol açtığı bilimsel keşifler gerçekten ne-fes kesici. Bu keşfin sahibi Wallis Kantonunda doğan ve adı fazla bilinmeyen fizikçi Paul Dirac. Dirac'ın pek çok yönü ile yine İsviçreli olan başka bir bilim insanıyla ben-zerliği ise oldukça dikkat çekici. Bu enteresan benzerlik-ten yola çıkarak dünyaca ünlü fizikçi ve matematikçi İsviç-reli bilim adamı Leonhard Euler'ın hayat hikayesini siz-lerle paylaşmak istiyoruz.

Bilim insanları, psikanalizin kurucusu Sig-mund Freud’un çocukluk amnezisi (hafıza kay-bı) olarak tanımladığı hayatın ilk yıllarını hatır-layamama durumunun nedenini buldu.

etraflıca numaralanmıştı. Euler' in tek yaptığı popülaritesini canlandırmak ol-muştu.

Sayı teorisinde totient fonksiyonu-nu buldu. Pozitif tamsayı n' in totient' i φ(n) , ''n''' e eşit ya da küçük po-zitif tamsayılar ve «n» ile asal olan sa-yıların sayısı olarak tanımlanır. Örne-ğin, φ(8) = 4' dür çünkü 1, 3, 5 ve 7 olmak üzere dört sayı 8' e asaldır. Bu fonksiyon yardımı ile Euler Fermat'ın little teoremini Euler teoremine genel-leştirebildi.

1735 yılında Euler uzun süredir çö-zülemeyen Basel Problemini çözerek bilimsel şöhretini tekrar doğrulatmış oldu;

Riemann zeta fonksiyonudur ve aynı zamanda herhangi bir çift sayıda zeta fonksiyonunun nasıl değerlendiri-leceğini tanımlamıştır.

1735 yılında diferansiyel denklem-lerin çözümünde kullanışlı olan Eu-ler-Mascheroni sabitini tanımladı.

Geometri ve cebirsel topolojide, ke-nar sayıları, köşeler ve dışbükey çok-yüzlülerin yüzleri arasında bir ilişki bu-lunmaktadır (Euler Formülü olarak da adlandırılır). Birçok yüzlü için, köşele-

rin ve yüzlerin sayısının toplamı kenar sayısının toplamı artı ikidir, örneğin; Y + KÖ = KE + 2. Teoremi herhangi bir düzlemsel grafiğe uygulamak mümkün-dür. Düzlemsel olmayan grafiklerde bir genelleme vardır: Eğer grafik bir ''M'' manifoldunun içine gömülebiliyorsa Y - KE + KÖ = χ(M) olarak yazıla-bilir (χ manifoltun Euler karakte-ristiği, sürekli deformasyon altında de-ğişmez bir sabittir.). Bir küre ya da düz-lem gibi basit bağlanmış manifoltun Eu-ler karakteristiği 2'dir. Euler formülü-nün gelişigüzel düzlemsel grafikler için genelleştirilmiş şekli mevcuttur; ''Y'' – ''KE'' + ''KÖ'' - C = 1 (''C'' grafikteki bi-leşenlerin sayısıdır).

1736 yılında Königsberg'in yedi köprüsü olarak bilinen bir problemi çöz-dü ve grafik teorisi ve topolojinin ilk uy-gulaması olan '' Solutio problematis ad geometriam situs pertinentis'' isimli makaleyi çıkardı.

1739 yılında matematik ve müziği bir araya getirmek için," Tentamen no-vae theoriae musicae'' yazdı. Yapılan yorumlarda ''müzisyenler için çok ileri, matematik ve matematikçiler için çok müzikal.'' deniyordu.

Page 8: 130530 nr67 pusulahayat 001000 4 01 web

Haziran / Juni 2013 | Nr. 06/67 | www.pusulaonline.ch8 Söyleşi

Ahmet Enes ismi bundan sonra sıkça duyulacağa benziyor. Kimdir Ahmet Enes?

Bir Aralık ayının 18'inde, Erzu-rum'un soğuk bir kış gününde dünyaya geldim. Ailem ben birkaç aylıkken İs-tanbul'a yerleşmiş. Doğal olarak kendi-mi İstanbullu sayıyorum. İstanbul Üni-versitesi İletişim Fakültesi Gazeteci-lik mezunuyum. Gazetecilik okuduğum yıllarda eş zamanlı olarak radyo prog-ramları yaptım. Daha sonra TRT'de te-levizyon programları. Önce haber ağır-lıklı bir programdı. TRT Müzik açıldık-tan sonra orada bir programa başladım. Sonra altı ay kadar bir Amerika mace-ram oldu. Aslında oraya yerleşme ama-cıyla gitmiştim. Ancak birkaç sertifika programını tamamlayıp geri dönmek zorunda kaldım ve askere gitmeye ka-rar verdim. Askerden sonra herkes rad-yoya geri dönmemi bekliyordu. Bu sefer öyle olmadı. Bir şarkı yaptım. Aslında hep şarkı yapıyordum ama bu kez farklı bir şarkı yaptım ve «Cennet« bana bam-başka kapılar açtı. Takdir böyleymiş. Bir albüm teklifi geldi. Öylece yol alma-ya başladık.

Nasıl başladın şarkı yapmaya?

Ortaokul, lise dönemlerinde herke-sin aşkına tercüman olurdum. Örneğin bir arkadaşım bir kızdan hoşlanırdı, bir şey yazamazdı, ben yazardım onun ye-rine. Yani aşk üzerine kelime ve şiirler-le başladım. Üniversiteye hazırlık yılla-rında bir arkadaşımın vasıtasıyla birkaç akor öğrendim gitarda. Evde, çoğu evde olduğu gibi çalınmayan bir gitar var-dı. Hep şarkıları dinlerdim «acaba bu ses nasıl çıkıyor?« gibisinden. Sonra bir baktım gitar çalıyorum. Bir baktım şar-kı yapıyorum. Radyoda stajyerlik yaptı-ğım dönemlerde ilk kez şarkılarımı in-sanlarla buluşturmaya başladım. Kendi yaptığım programlarda şarkılarımı in-sanlarla paylaştım.

"Mükemmeliyetçi bir yapım var"Şarkılarını dinledim. Hepsi çok

doyurucu, çok şey anlatan şarkılar. İlham nereden geliyor?

Ben buna en başta nimet gözüyle bakıyorum. Biri sinirlendiğinde duva-rı yumruklayarak çıkarır içindeki zeh-ri ya da sevindiğinde oynar, halay çeker. Bende ise bu duygular önce içime kapa-narak, daha sonra kalemi elime alarak ortaya çıkıyor. Bir de mükemmeliyetçi bir yapım var. İnandığım, sevdiğim bir işi doğru adımlar atarak, doğru ürünleri seçerek ve insanlara en güzelini sunma-ya çalışarak yapıyorum çünkü yaptığın işi en iyi şekilde yapmak mühim, yara-tıcı da böyle istiyor. Buna gönülden ina-

nıyorum.Şarkıların çok ağır, «derin» an-

lam taşıyan şarkılar. Dinlerken insan; «Bu şarkıların oluşması için bir insa-nın neler yaşamış olması gerekiyor?» diye düşünüyor. Çok ağır bir geçmi-şin mi var, yoksa şarkılarına mı öyle yansıyor?

Yok, insanlar hep böyle zanneder de-ğil mi? Mesela son zamanlarda Halil Se-zai var İsyan şarkısıyla. İnsanlar, «Ha-lil Sezai ne yaşamış da böyle bir şarkı yapmış?» diyorlar. Dinleyici, sizi tanıdı-ğı şeyle değerlendirmeye kalkıyor. Gün-cel hayatta hepimiz normal birer insanız ama yaşadığımız duyguların dışa vuru-munda farklılıklar gösteriyoruz. Benim dışa vurumumdaki farklılıklar da şarkı ve şiirlerimdeki «derinlik».

Bu «derinliğin» sırrı ne peki?Erhan Güleryüz'ün bir şarkısı var,

«Ben yaşamaya gelmedim dedim, öyle bir bakıyorum hayata…» diye de-vam eder. Bu cümle tam olarak beni ta-nımlıyor. Ben hayatı sanki içinde yaşa-yan biri değilmiş de, dışarıdan insanla-rı izleyen biriymiş gibi yaşıyorum. Böy-le olmaya devam ettikçe de zannediyo-rum benden çıkacak kelimeler senin de-yiminle «derin» anlamlar taşımaya de-vam edecek.

Şarkı sözü yazmak seni yoruyor mu? İçine ağırlık çöküyor mu bir şar-kı yaptıktan sonra?

İnsan asıl şarkı sözlerini yazmayı gerektirecek duyguları depolarken yo-ruluyor. Şarkı sözlerini yazdığında, tam aksine o dışa vurumu tamamladığınızda rahatlamış oluyorsunuz.

"Biz de ahvalimizi belirttik" Albümün ismi «Ahvâl». Anlamı

nedir ve neden Ahvâl?Radyoculuk yıllarımda tanıştığım

«Halimiz Ahvâlimiz» diye bir türkü grubu var çok sevdiğim. O grubun ismi benim aklımda hep özel kalmıştır. Son-ra bir de «Sır» diye bir şarkı var albüm-de. Orada da «ahvâlim» diye bir kelime geçiyor. Söylenişi bir kere çok güzel... Albüme, «seni çok sevdim, yandım, öl-düm» gibi bir isim koymak albümde-ki şarkılara hakaret gibi bir şey olacak-tı. Ağır bir isim bulmak lazımdı. Ben de açtım lügatı, kelimeleri taramaya baş-ladım. Ahvâl kelimesine takıldım. An-lamı: Haller, durumlar, kendinde zuhur eden olayların dışa vurumu. Albümün özüne de çok uygun bir isim oldu.

Senin albümünü insanlar neden almalı?

Şarkılar yüzyıllardır söyleniyor. Belki dünya var olduğundan beri in-sanlar bir şeyler mırıldanıyor. Hallerini,

durumlarını yani ahvâllerini bir şekilde belirtiyorlar. Biz de ahvâlimizi belirttik. İnsan şarkı dinlediğinde ya da bir şiir okuduğunda, «Vay be, adam benim ya-şadığımın aynısını yaşamış.« der ya&-hellip; Bizde kendilerine ait bir şey bu-luyorlarsa ya da bizim yaşadığımız şey-lerden kendilerine bir pay çıkarıyorlar-sa, dinlesinler, alsınlar albümü.

Senin albümde favori şarkın han-gisi?

Kendi albümümde en sevdiğim şar-kılardan biri «Sır». «Sabrıma ödülümü bekliyorum» diye devam eden, çok sab-rettiğim dönemlerde çıkmış bir şarkı. Sonra «Bir kadın sevdim ama..." şarkı-sı da çok özeldir benim için. Yine «Sev-dim» aynı şekilde…

Şarkılarında ki duyguların dinle-yiciye geçmemesi, şarkının derinliği-ni anlatamama gibi bir kaygı taşıyor musun?

Gülerken düşünmek, düşünürken farklı duygular içinde olmak mümkün. Bizim neticede yaptığımız iş hisler-le de alakalı. Ne yaşadıysak onu en iyi şekilde anlatmaya çalıştık. İnsanlar bi-zim anlattıklarımızı anlamadı mı? An-lamayabilirler... Her ürünün hitap et-tiği bir kesim vardır. Herkes her şarkı-da bir şey bulmak zorunda değil. «Aca-ba hak ettiği yere gelir mi? İnsanlar bu söylediğim sözden ne anlar? Ben bura-da bu sözü söyledim ama nasıl anlaşı-lır?» gibi kaygılarım olmadı hiç. Birile-ri için bir şey yapmaya kalkarsak o za-man hiçbir şey söyleyemeyiz. Bu sabah bir televizyon programı izliyorum. Bir kitap yazıyormuş Aziz Nesin. O kita-ba yazdığı şeyleri revize ederken bak-mış: «Şurası bunu rahatsız eder, burası şunu rahatsız eder» diyerek o yazıyı kı-saltmış ve en son sadece başlığı kalmış. O bile kalmıyor bazen. Kendinize kıla-vuz olarak belirlediğiniz şey kendi his-leriniz olursa o zaman şaşırmazsınız ama «Başkaları ne der? Anlaşılır mı? Şuraya mı daha çok oynasam? Burada mı daha çok popülarite var?» gibi kaygı-larınız olursa, o kaygan bir yoldur aya-ğınız kayar gider, tutunamazsınız.

Başkalarına da şarkı sözü verdin. Kimlerde var senin şarkıların?

İlk eserimi radyocu arkadaşım Tal-ha Bora Öge'ye verdim. «Ama« diye bir şarkıydı. Hatta enstrümantallerle birlik-te 3 eser verdim yanılmıyorsam. Benim için tabii bir gurur kaynağı. Birisi ge-liyor sizden şarkılarınızı istiyor. Selim Gülgören'e «Cennet« şarkısını verdim. Özcan Deniz'e «Deli Kız« isimli parça-yı… Tüm bunlardan sonra bir süre eserlerimi kimseyle paylaşmamam ge-rektiğini düşündüm. Böyle bir karar al-dım. Benim birçok dinleyenim de ben-den bunu talep etti. «Kimseye şarkıla-rını verme, artık kendin söyle,« dediler.

İlk albümün çıktı, devamı gelecek mi?

Albümü yaptık, menajer ve stüdyo-daki arkadaşlar «Hadi artık şimdi ikinci albümün şarkılarını hazırlamaya başla.» dediler. Meğer bu işler böyle oluyormuş. Şimdi ikinci albüm çalışmalarına başla-yacağız. Nasip ve imkan olduğu müd-detçe, eserlerimi insanlarla paylaşmaya devam edeceğim.

Onu radyocu kimliğiyle tanıyanlar var. Bazıları televiz-yon programlarından hatırlıyor. Kimi de söz yazarı olarak biliyor. O, “Cennet“ şarkısının mimarı. İlk albümü “Ah-vâl“ tüm müzik marketlerde yerini almış durumda. Şarkı-larını dinledim. Dinleyince bu sözler kimden çıkıyor me-rak ettim. Bizi kırmadı “Ahvâl“ albümünün ilk röportajı-nı gazetemize verdi. Uğur getireceğimizi umuyor, hemen söyleşiye geçmek istiyorum.

[KTU / AID-3412]

Düşünelim, diyelim ki, 45 yaşındayız ve 20 yaşın-da bir iş yerinde çalışma-ya başladık. Diyelim hadi... Kendimizi 25 yıldır çalışıyo-ruz sayalım. 25 yılını iş ar-kadaşlarıyla paylaşmış başa-rılı iş kadınları, iş adamla-rı diyelim kendimize. Son-ra da hesap edelim. Ne kay-bederiz. En fazla 2-3 daki-ka. Minik bir hesap. İlkokul-daki güzel kızım bile yapı-verir hesabı. 394,200 saatlik bir ömrün en az 73,000 saa-tini ayırmışız işimize. Öm-rümüzün o kadarlık zama-nını iş arkadaşlarımızla pay-laşmışız. Bebeklik, çocukluk yılları, okul yılları, uykuya ayrılan zamanları filan da çı-kınca elimizde epey azı kalı-yor geçmiş yetişkinlik günle-rimizin.

Geleceğe bakınca, ömrü-müzün devamına yani, sıkı sıkı tutmak istiyor insan za-manı. Düzenlemek istiyor hayatını, idareli kullanmak istiyor kendini ve hayatı...

Doğduğumuz, kültürünü soluduğumuz, aşina olduğu-muz, dostlarla çevrili oldu-ğumuz yerlerdeyken bile çe-telesini tutuyoruz hayatın, geçen günlerimizin, harca-dığımız saatlerinin, yaşadı-ğımız zorlukların, keyifle-rin. «Vatan» konforunda ve biz bizeyken dahi zorlanıyo-ruz bazen iş hayatında. Bir müşterimizin kaşının kalk-masının, bir iş arkadaşımızın parmağın sallanmasının, bir iş ortağımızın ses tonu deği-şikliğinin ne demek olduğu-nu ana dilimiz kadar iyi bi-lirken dahi zorlanıyoruz. Ya-salarımıza, iş akışlarına aşi-nayken bile aksıyoruz ba-zen. Başka topraklarda, baş-ka kültürlerle çevrili ilişkiler içerisinde, başkalarını temel-den anlamaya çalışarak, ne-yin uygun, neyin doğru ol-duğunu kestirmeye çalışmak zor. Kendini yeniden tarifle-yerek, yeniden başkalarına kabul ettirerek, inandıkları-nı, var olma biçimini doğru bir şekilde konumlayarak ça-lışarak üretmek daha da zor. Etkin ilişkiler kurabilmek ve bunları devam ettirmek ve de sonunda başarılı olmak ise modern zamanların kahra-manlık hikayeleri bence.

Abartmıyorum. Gerçek-ten.

Başka bir ülkede çalışa-rak üreterek başarılı ve mutlu

olabilmek kararı ile cesaret ettiğimiz değişimin büyük-lüğüne baksanıza. Siz de kaç ömür var bilmiyorum, bana sadece bir tane verilmiş da-ğıtılırken. Onun da son kul-lanma tarihi belli değil... Bu kararın bir cesaret ve güç ge-rektirdiğini görebiliyorum.

Başka bir kültürün içinde bir hayat kurmak, çalışmak, üretmek, resmin bütününü anlamaya çalışmak, çıkan sorunları çözebilmek, illiş-kiler kurabilmek, farklı pers-pektifler geliştirmek adeta sihirli bir güç bence. Herke-sin kullanmayı bilmediği bir güç. Ben ülkemde ki sıra-dan şirket eğitimlerinde, ça-lışanlara uyum gösterebilme, farklı perspektiflerden baka-bilme, başkalarını anlama-ya çalışma, farklılıklar ya-ratabilme, kendini kabul et-tirebilme vs. anlatmaya, eg-zersiz ettirmeye çalışırken, biliyorum ki başka ülkeler-de yaşayan binlerce meslek-taşım için hava su gibi elzem bu beceriler. Ezbere gerçek-leştirmek zorunda oldukları beceriler. Empatisi olmadan ayakta duramaz, farklılık ya-ratmazsa gözden kaybolur, kendini kabul ettiremediği yerde erir gider.... Sadece gü-cünün «daha»sına gereksi-nim duyuyordur belki. Mo-tive olmaya, kendi içindeki gücü hatırlamaya gereksini-mi vardır.

Bir işin uzmanıyken, ya-bancı olarak farklı topraklar-da tutanabilmenin zorlukla-rını aşabilmeye...

Bence öğrenecek çok şe-yimiz var onlardan. Ömrü-nü bu zorluklara rağmen, de-vam eden bir cesaret, başa-rı ve mutlulukla geçiren bu becerikli güçlü insanlardan. Uyum ve anlama yetenekle-rinden. Öğrenme ve değişe-me açıklık azimlerinden.

Zorluklarından, çıkart-tıkları derslerden, anlatacak-ları hikayelerden öğrenecek çok şeyimiz var.

Ben talibim öğrenmeye. Tüm deneyimleri, zorlu hi-kayeleri. Öğrenip anlatmaya talibim. Anlatmak isterseniz.

Bu arada, biliyorum ki yabancı kalmamak için ilk kural tanışmak. Bir yakınlık yakalamak.

Ben Özlem. Hoşgeldim. Memnun oldum tanıştığımı-za. Çok memnun oldum...

Modern Zamanların Kahramanları

Çalışıyoruz. Üretiyoruz. Kazanıyoruz. Bir ömrü yaşıyoruz çalışırken. Ömrümü-zün en güzel zamanlarını paylaşıyoruz et-rafımızdakilerle. Günde sekiz saat. Hatta çoğu zaman daha fazla.

Özlem Kalaça Yurdakulİnsan Kaynakları Eğitim ve Gelişim

Danişmanı / Sosyolog

[email protected]

KÖŞE

YAZ

ISI

Ahmet Enes 'Cennet bana bambaşka kapılar açtı' Ha

ber:

Asiy

e Sı

nıcı

Page 9: 130530 nr67 pusulahayat 001000 4 01 web

Haziran / Juni 2013 | Nr. 06/67 | www.pusulaonline.ch 9

Aarau ya bağlı Buchs kasabasında bulunan Turquoise Restaurant ta ger-çekleştirilen tanıtım gününe ilgi büyük-tü. Şirketin çalışmaları hakkında davet-lilere bilgiler veren Emlak24 Şirketi'nin satış ve pazarlamadan sorumlu müdü-rü Ezgi Erdil Öztürk ile biraraya gelme fırsatımız da oldu. Pusula okurları için Öztürk'den, çalışmaları hakkında bilgi-ler aldık.

Emlak24 şirketi ne zaman kurul-du? Şirketin kuruluş amacı nedir?

Emlak24 şirketi yaklaşık yedi yıl-dır İsviçre'de gayrimenkul yatırım da-nışmanlığı hizmeti vermektedir. İsviç-re'nin yanısıra Almanya ve Avusturya gibi Avrupa ülkelerinde yaşayan Türk vatandaşlarına da ulaşabiliyoruz. Va-tandaşlarımızın Türkiye'de daha doğru ve bilinçli yatırımlar yapabilmeleri için danışmanlık yönündeki faliyetlerimizi sürdürüyoruz. Son dönemlerdeyse şir-ket politikasında güncellediğimiz stra-tejilerle ve ekip çalışmalarımızdaki ye-niliklerle kurumsallaşma adına büyük adımlar attık.

Şirketimizin kurulma amacı ise doğru yerde doğru projeleri oluştura-rak müşterilerimizin beklentilerini ih-tiyaçları doğrultusunda karşılayıp, akıl-lı ve kazançlı bir yatırım yapabilmeleri-ni sağlamaktır. Tüm bunları yaparken, müşteri memnuniyeti ve güven ilişki-sinin bizi geleceğe taşıyacak en önemli değerlerden biri olduğunu savunuyoruz.

Mevcut projeleriniz nelerdir?Şu anda mevcut projelerimiz,

15.03.2013 tarihinde geniş bir davetli topluluğu ile temelini attığımız Horoz-kent projesidir. Projemiz A ve B Blok ol-mak üzere iki binadan ve tamamı eşya-lı kırk sekiz daireden oluşmaktadır. Da-irelerimizde evde ihtiyaç duyulabilecek türlü eşya mevcut. Çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, buzdolabı, 82 ekran LCD televizyon, fırın, halı, klima, kom-bi, masa, sandalye ve oturma grubu gibi eşyalarla dayalı döşeli bir şekilde satışı-nı gerçekleştiriyoruz. Daireler 1+1 olup, brüt 55 m² den oluşmaktadır. Ey-lül 2013'de ise inşaatımız tamamen bit-miş olup anahtar teslimi yapacağız. Da-irelerimiz özellikle Kırklareli Üniversi-tesi öğrencilerine hitap etmektedir. Ay-rıca projemizin 20 metre uzağına, yeni Adliye Sarayı inşaatının başlamasıyla, evlerimiz avukatları da cezbeder hale geldi.

Mevcut projelerde müşterilerini-zin ne gibi avantajları var?

Müşterilerimizin avantajlı olduğu ve projemizin de can alıcı noktası olan birkaç husus var. Öncelikle evleri satın alan müşterilerimizin on yıllığına ki-racısı oluyoruz. Tüm bunları noter hu-zurunda onaylayıp on yıl boyunca kira kontratı yapıyoruz. Eylül 2013'de anah-tar tesliminden itibaren kira ödemeleri-ni başlatacağız. İlk 12 ay boyunca ayda

600 TL sonraki yıllarda ise TEFE oran-larındaki artışa bağlı olarak, her geçen yıl artan bir kiralama sistemimiz mev-cut. Bu demek oluyor ki satın aldığınız ev, kendini yedi yılda amorti ediyor. Bu dikkat edilmesi gerek bir nokta.Türki-ye gibi gayrimenkulun her geçen gün değer kazandığı bir ülkede bile, alışıl-mış bir durum değil. Normal şartlarda evler genel hesaplamalara göre kendini 16-17 yılda amorti ederken, bizim proje-mize özel on yıllık kira garantisi ile sa-dece yedi yılda amorti edecektir. Ayrı-ca dairelerin peşin satış bedeli 65.000 TL, vadeli satış bedeli ise 70.000 TL' dir . 20.000 TL peşinat vermek kaydıy-

la, anahtar teslimine kadarki sürede es-nek ödeme imkanları ile 50.000 TL' yi istediğiniz şekilde ödeme imkanı sunu-yoruz. TEB Bankası ile yapmış olduğu-muz anlaşma ile müşterilerimize 120 aya kadar vade ile kredilendirme fırsat-ları veriyoruz.

Gelecek hedefleriniz ve projeleri-niz neler?

Horozkent Projemizin görmüş ol-duğu rağbetten dolayı, en kısa zaman-da Horozkent2 projesinin temelini ata-cağız. 2. Etabı, Eylül 2014' de anahtar teslim şeklinde planlıyoruz. Bu proje-miz toplamda 120 daireden oluşması

planlanarak; içinde kafesi, marketi, fit-ness salonu mevcut olması düşünülüyor. Evlerin büyüklükleri ve eşya olanakla-rı ise 1. etapla aynı olacak. Gelecek he-deflerimiz sadece Horozkent Projeleriy-le sınırlı kalmayacak. Kırklareli Üniver-sitesi karşısına 3000 öğrenci kapasiteli yurt projemizi yakında devreye sokaca-ğız. Vatandaşlarımızdan gelen talep ve ihtiyaçlar doğrultusunda çok daha akıl-lı projelere imza atacağız. Tüm bunlar karşılıklı güven ilişkisi içinde olduğu sürece vizyonumuzu ve misyonumuzu koruyacağımıza inanıyoruz.

Emlak24 Yepyeni Projeleri ile Göz DolduruyorYaklaşık yedi yıldır İsviçre'de gayrimenkul yatırım da-

nışmanlığı alanında hizmet veren Emlak24 şirketi, mevcut projelerini tanıtmak amacıyla Aarau da yemekli bir tanı-tım organizasyonu gerçekleştirdi.

[KTU / AID-3445]

Page 10: 130530 nr67 pusulahayat 001000 4 01 web

Haziran / Juni 2013 | Nr. 06/67 | www.pusulaonline.ch10 Kültür ve SaNat

KÖŞE YAZISI

Sunay AKIN([email protected])

Uzun yıllardan beri İs-viçre mahkemeleri için ter-cümanlık yapan Hüseyin Türkkan, yeminli tercüman olarak T.C. Zürih Başkonso-losluğu ve İsviçre makam-ları tarafından tanınmakta. Hüseyin Türkkan, tercüme hizmetlerinin yanısıra da-nışmanlık hizmeti de veri-yor. Ayrıca vatandaşlarımıza Türkiye de emeklilik (SGK), oturum, nikah, boşanma gibi konularda hizmet sunuyor. Türkkan çalışmalarına Zü-rih-Oerlikon'da açtığı yeni bürosunda devam edecek.

Profesyonel olarak ver-dikleri hizmetler dahilin-de, boşanma tanıtma ve ten-fiz davaları da bulunan Türk-kan'a bu konuda takip edil-mesi gereken aşamalarda na-sıl yardımcı olduklarını sor-duk.

- İsviçre de gerçekleşen boşanma davaları Türkiye -de otomatik olarak tanınma-maktadır. Türkiye deki hiz-

met ortaklarımız sayesinde boşanmaların tanınmasını kısa zamanda yapabiliyoruz. Vatandaşlarımıza boşanma tanıtma ve tenfiz davaları-nın bütün aşamalarını kapsa-yan bir hizmet veriyoruz. Va-tandaşlarımızın sadece hiz-

met ortağımız olan avukat-lara vekalet etmek için kon-solosluğa veya notere gitme-si gerekiyor. Bundan sonra-ki bütün işlemler Turka Lin-gua hizmet merkezi tarafın-dan takip ediliyor.

Harp okulunda «5227» No'lu öğrenci olan Necati, eline geçen 7 Aralık 1937 tarihli mek-tuptan şu tümceyi okur: «Ada'ya gittim, çok şeyler konuştuk, memnun olarak ayrıldım.»

Aynı okulda okuyan «5409» No'lu arka-daşı Ömer'dir mektubu gönderen. Deniz so-yadını taşıyan öğrencinin mektubunda söz et-tiği Ada da, Nâzım Hikmet'tir aslında! Aske-ri öğrenciler bir zarar görmemek için, hayran oldukları şaire bu takma adı uygun görmüş-lerdir.

Ömer Deniz, 1937 yılının 3 Aralık günü, Nişantaşı'ndaki evinin kapısını çalar Nâzım Hikmet'in. O gün, Şeker Bayramı'nın arife günüdür. Nâzım Hikmet, ilk kez dört ay önce Beyoğlu'ndaki bir sinemanın holünde karşı-laştığı ve polis olduğundan şüphelendiği için pek yüz vermediği Ömer Deniz'i bu sefer evi-ne buyur eder. Böylelikle Ömer Deniz kavuş-muş olur «ütopya»sına!..

Nâzım Hikmet'in orduyu isyana teşvik suçuyla yargılandığı davada, Ömer Deniz'in, ünlü şairle evinde görüşmesinin ardından ar-kadaşı Necati'ye gönderdiği mektubun da bahsi geçer ve «hüküm fıkrası»nda «Ömer Deniz'in mahmul olduğu fikirleri tatmin eden bir maiyet ve şümul mevcut olduğu anlaşıl-maktadır,» denilir. Yani, Nâzım Hikmet'in, arife günü evine gelen bir hayranına iyi dav-ranıp, ona misafirperverlik göstermesi, gele-neklerimize uygun olarak evden «memnun» ayrılmasına neden olacak güleryüzü ve soh-beti eksik etmemesi, mahkeme tarafından komünizm propagandası olarak değerlendi-rilir. Okulda arkadaşları tarafından «şair» diye seslenilen Ömer Deniz'in, Nâzım Hik-met gibi bir ustayla şiir konusunda konuşmuş olmaları gelmez akıllara. Üstelik, komünist propagandada bulunmak, Askeri Ceza Yasa-sı'na göre suç sayılmıyordu o yıllarda!..

Ömer Deniz'i üçüncü kez mahkeme sa-lonunda görür Nâzım Hikmet: «Onu, arife gününden sonra ilk bugün, duruşmanın bu-gün başlayan bu celsesinde görüyorum. 17 Ocak'tan beri Askeri Cezaevi içinde bir oda-da tek başına bırakıldığım için hiçbir sanıkla veya o sanıkların avukatlarıyla görüşmedim, kimseyle görüştürülmedim. Bu bakımdan o arkadaşın ifadesi ile benim ifadem arasındaki aynilik, hakikatın böyle olduğunu ispat eder. Suçsuzum, beraatımı ve tutukluluk halime son verilerek tahliyemi talep ediyorum.»

Peki; ama suçsuzluğu bu denli bariz olan bir insan, neden hapse mahkûm edilir?

Bu sorunun yanıtını, Falih Rıfkı Atay'ın, 2 Mayıs 1965 tarihli Dünya gazetesinde ya-yımlanan yazısında buluruz; Atay, Nâzım Hikmet'in orduyu isyana teşvik suçuyla yar-gılanmaya henüz başlanmadığı günlerde, Meclis koridorlarında duyduğu şu sözü gün ışığına çıkarır: «Vesika yokmuş ha... Delil bulunmazmış ha... Biz onu Divan-ı Harp'e mahkûm ettirelim de, gününü görür.»

Nâzım Hikmet, sekiz çeşit adli hatanın yapıldığı, dinleyicilere ve basına kapalı ve de en önemlisi, beş hâkimden dördünün hukuk eğitimi almamış olduğu mahkeme sonucun-da suçlu bulunur!

Haksızlık, on iki yıllık hapishane yaşan-tısının ardından da yakasını bırakmaz şairin. Nâzım Hikmet, askere çağrılmaktadır. Ha-

midiye gemisinde yaptığı bir yıllık stajyer su-bay görevi sırasında Nâzım Hikmet ciğerleri-ni üşütmüş ve çürüğe çıkarılmıştır. Şair, çok sevdiği denizcilik mesleğinden ayrılması-na neden olan hastane raporuyla askerlik şu-besine gitse de, bir sonuç alamaz. Hapishane günleri sırasında kalp ve ciğer rahatsızlıkları olduğunu gösterir raporlar da göz ardı edilir ve kendisine askerlik yapmak üzere Sivas'ın Zara ilçesine gitmesi söylenir. İşte, «dürüst ve adil» olduğunu söyleyen kimilerinin, Nâ-zım Hikmet'e yapılan haksızlıkların hesabını sormak yerine, onun «vatan haini» olduğunu dillerine doladığı süreç kısaca böyledir.

Nâzım Hikmet davasında unutulan, akıbeti merak edilmeyen biri vardır: Ömer Deniz!..

Sahi, Ömer Deniz de haksızlığa uğramış-tır değil mi?.. Ne oldu dersiniz Nâzım Hik-met'e «Ada» diye seslenen genç adama?

Ömer Deniz yedi yıl altı ay hapis cezasına çarptırılır. Özgürlüğüne kavuşunca da, hak-sızlıklara karşı gelebilmek için hukuk eğitimi almaya karar verir. Hem yaşamını sürdürebil-mesi hem de okuyabilmesi için bir yandan da çalışmaktadır. İstanbul'un Fatih semtinde bir marangoz atölyesi açar. Tahtadan oyuncak-lar yapan Ömer Deniz'in her gece çalışırken, atölyesinden Hırka-i Şerif Caddesi'ne yansı-yan lambanın ışığı, düşlerini aydınlatır ma-halle çocuklarının. Ömer Ağabeyleri içer-de tahtadan arabalar, kamyonlar, trenler yap-maktadır!..

Bir gün, mahallenin yoksul, çelimsiz ço-cuklarından biri kapısını çalar atölyenin: «Ben de burada çalışabilir miyim?»

İlkokul öğrencisi olan çocuk boş zaman-larında Ömer Ağabey'inin yaptığı oyuncakla-rı boyamakta, boyarken de kendisini onların sahibi sanıp düşlerinde oynamaktadır.

Bir gün, hiç oyuncağı olmadığını söyle-yen çırağına tahtadan kuklalar yapar Ömer Deniz. Çocuk, kolları ve bacakları hareket eden kuklaları kaptığı gibi arkadaşı Saim Koç'un yanında alır soluğu. İki kafadar, ma-halledeki diğer çocuklara misket ve gazoz ka-pağı karşılığında kukla oynatmaya başlar.

Yaşamın katılığı, kirliliği karşısında bir ada ararız sığınacak... Sanço Panço, bir ada bağışlayacağı umuduyla koşmamış mıdır Don Kişot'un ardından?..

«Ada»ya ulaşmak için direnmek, çaba sarf etmek gerekir ama!.. Kimse size bir ada bağışlamaz. Ömer Deniz'in armağan ettiği kuklalarla ilk gösterisini yapan çocuk, yıl-lar sonra da olsa adasına kavuşur ve kapısı-na adını yazar:

«Müjdat Gezen Sanat Merkezi.»

Dayanışma, söyleşi ve eğlence tema-larıyla düzenlenen organizasyona, vatan-daşlarımızın yanısıra CHP İsviçre Birli-ği yönetim kurulu üyeleri, CHP İstanbul Milletvekili Müslim Sarı, Kahramanma-raş Milletvekili Durdu Özbolat , Muğla Milletvekili Tolga Çandar ve Sanatçı Sa-dık Gürbüz de katılarak destek verdiler.

CHP İsviçre Birliği Başkanı Salman Coşkun un açılış konuşmasıyla başlayan program, CHP İstanbul Milletvekili Müs-lim Sarı nın konuşmasıyla sürdü. Müslim Sarı, Avrupa da ve dünyada yükselen sos-yal demokrat hareketin Türkiye uzantı-sı olan CHP `nin, iktidara yakın olduğu-nu ve çalışmaların bu yönde sürdürüldü-ğünü söyledi.

CHP Kahramanmaraş milletveki-li Durdu Özpolat ise konuşmasında son günlerde gündemi meşgul eden konulara değindi. Türkiye gündemi hakkında dü-şüncelerini aktaran Özpolat, Türkiye nin ivedilikle CHP iktidarına ihtiyacı olduğu-nu, kendi iktidarlarının hem Türkiye nin kalkınmasına hem de gelişmesine büyük katkı sağlayacağını vurguladı.

Yapılan konuşmaların ardından, Muğ-la Milletvekili Tolga Çandar ve Sanatçı Sadık Gürbüz ün seslendirdiği türkülerle şölen devam etti. Düzenlenen organizas-yon kapsamında, isteyenler CHP İsviçre Birliği`ne üye olma imkanı da yakaladılar. Daha evvel üyelik işlemi yapmayan kişi-lerin üyelik başvuruları da yapılmış oldu.

Zürih Oerlikon da Turka Lingua Tercüme ve Danışmanlık Merkezi Açıldı

Ada’ya Gittim, Memnun Ayrıldım

CHP İsviçre Birliğinden Bir Organizasyon Daha

On yıldan beri vatandaşlarımıza hizmet veren yeminli tercü-man Hüseyin Türkkan, Zürih Oerlikon da yeni bürosunu açtı.

Dünya haritalarını ressamlar çizerdi yıllar öncesinde. Çizerken de, haritanın bir köşesine sevgililerinin hatırına bir ada kondu-rurlardı. Gerçekte var olmayan bu adalar nice sevgilinin adını ta-şımıştır günümüze.

CHP İsviçre Birliği tarafından 12 Mayıs Pazar günü Ol-ten de gerçekleştirilen organizasyona ilgi oldukça yüksekti.

[KTU / AID-3440]

[KTU / AID-3438] [KTU / AID-3442]

Page 11: 130530 nr67 pusulahayat 001000 4 01 web

SAYF

A 11

| P

US

Ula

Ha

Be

r |

Haz

iran

/ Jun

i 201

3 | N

r. 06

/67

| ww

w.p

usul

aonl

ine.

ch

Page 12: 130530 nr67 pusulahayat 001000 4 01 web

Haziran / Juni 2013 | Nr. 06/67 | www.pusulaonline.ch12 Sohbet KöşeSi

3-19 Mayıs tarihleri arasında yapı-lan Dünya Buz Hokeyi Şampiyonası'nı İsveç ve Finlandiya ortaklaşa düzenle-di. İsviçre, final öncesi oynadığı dokuz maçı da kazanmayı başarmıştı. Final maçının henüz 5. dakikasında öne ge-çen İsviçre, 9. ve 12. dakikalarda yedi-ği gollerden sonra toparlanamadı ve iler-leyen dakikalarda yediği gollerle oyunu 5-1 kaybetti.

İsveç, bu sonuçla 1986 yılında Sov-yetler Birliği'nden sonra evinde şampi-yon olan ilk takım oldu. ABD ise Fin-landiya'yı 3-2 mağlup ederek turnuva-da bronz madalyanın sahibi oldu. Ame-rika'da böylece 2004'ten bu yana ilk ma-dalyasını almış oldu.

Geçen yıl yapılan şampiyonada İs-viçre, sadece on birinci olabilmiş bu so-nuçla averajı daha iyi olduğundan Al-manya yerine gelecek Şubat ayında So-tschi'de yapılacak Kış Olimpiyatlarına katılma şansı elde etmişti. Bunu takiben bu yıl yapılan şampiyonada, aralarında eski Dünya şampiyonu Çek Cumhuriye-ti'de olmak üzere, dokuz takımı birbiri ardından yenmeyi başararak finale çık-mıştı.

Buz hokeyiBuz Hokeyi adından da anlaşılaca-

ğı gibi buzun üzerinde iki takımla oy-

nanan bir spor veya oyundur. Oyuncu-lar hokey patenlerini giyip hokey sopa-larıyla diski (pakı) kontrol etmeye çalı-şırlar. Oyuncular diski (pakı) kaleye so-karak sayı bulurlar. Takımda biri kaleci olmak üzere altı oyuncu molasız oynar. Aslen bir takımda 20'den fazla oyuncu vardır. Bir oyuncu kuralları ihlal ederse hakem ceza olarak takımı bir süreliğine 5 kişiyle oynatır. Oyun, 26x56 mt. ge-nişlikte bir alanda oynanır. 15 ya da 20 dakikalık üç devreden oluşur.

Buz hokeyi konusunda Kanada, Rusya, İsveç, Finlandiya, Çek Cumhu-riyeti, Amerika Birleşik Devletleri ve Slovakya önde gelen ülkelerdir. Dünya-daki en iyi oyuncuların çoğu NHL'den-dir (Ulusal Hokey Ligi). Yılın sonunda Stanley Kupası'nı kazanmaya çalışırlar. Kuzey Amerika'da kadınlar Bayanlar Ulusal Hokey Ligi ve Bayanlar Batı Ho-key Ligi'nde oynar. Kuzey Amerika ve Avrupa'da erkekler hokeyi kadınlar ho-keyinden daha popülerdir.

Olimpiyatlarda hokey hem kadın-lar hem de erkekler tarafından oyna-nır. Buz hokeyi 19. yüzyılda Kanada-lı güverteciler tarafından bulunmuştur. NHL 1917'de başlamıştır. 2007 itibariy-le doğu-batı konferansı adlarıyla 15'lik iki ligi vardır. Bu sporun en popüler ol-duğu ülkeler ABD, Kanada, Rusya, İs-

veç, Finlandiya ve Çek Cumhuriyeti'dir.Buz hokeyi, ilk kez orta çağlarda

Kuzey Avrupalılar tarafından oynan-maktaydı. 19'uncu Yüzyıl ortalarında ise ilkel formda Kanada'da oynanmaya başlanmış, ilk resmi hokey oyununun 1855'te Kingston, Ontario'da oynandı-ğı düşünülmektedir. Kayıtlara geçen ilk maç 1865'te bir üniversite öğrencisi olan Robertson tarafından düzenlendi. Daha sonra Robertson, ilk buz hokeyi kuralla-rını geliştirdi. Bu kurallar gereğince ta-kımlar dokuzar oyuncudan oluşuyor ve kare şeklinde bir pak kullanılıyordu.

Montreal'de toplanan bir komite oyunun yedişer kişilik takımlarla oy-nanmasını öngörmüştür. 1909'da ulu-sal hokey kurulu, oyuncu sayısının altı-ya indirilmesine karar vermiştir. 1893'de ise Stanley kupası başlamıştır. Bu kupa-da en iyi Kanadalı hokey takımına Lord Stanley ödülü verilmekte ve günümüzde devam etmektedir.

Buz Hokeyi SahasıOyun sahasının boyutları en çok 61

metre uzunluğunda ve 30 metre eninde-dir ; en az 56x26m olmalıdır. Sahanın

köşeleri ovaldir ve bu ovallik en fazla 7 ila 8.5 metre yarıçapta olmalıdır.

Buz sahasının yanları «bordlar» ola-rak bilinen ağaç veya plastik bir duvarla çevrilmiş olmalı, buzun üstünden ölçül-düğünde 1.20 metreden alçak veya 1.22 metreden yüksek olmalıdır. Yan duvar-ların altında, 15 ila 25 cm yüksekliğin-de ve sarı renkte bir tekme bandı olma-lıdır. Bu kurallarda belirtilen resmi işa-retlemelerin dışında, bütün buz yüzeyi ve çevresindeki duvarlar beyaza boyan-mış olmalıdır.

İsviçre Buz Hokeyinde Altın Madalyayı KaçırdıMayıs ayında İsveç’te yapılan Dünya Buz Hokeyi Şam-

piyonası finalinde ev sahibi İsveç’e yenilen İsviçre, 1935 yı-lından bu yana ikinci kez gümüş madalya sahibi oldu. İs-viçre Erkek Buz Hokeyi Milli Takımı, Amerika Birleşik Devletleri’ni yarı finalde 3-0 yenerek 78 yıl sonra finale çıkmayı başarmıştı.

[AKM / AID-3403]

İsviçre Türk Diyanet Vakfı tarafından 19 Mayıs 2013 Pazar günü yapılan 3. İTDV Fut-bol Turnuvası'nın bu yılki birinciliğini, Wil Diyanet Camii Derneği kazandı.

Kırk takımın mücadele ettiği turnuvada kötü hava şartlarına rağmen katılım oldukça yüksekti. Sabahın erken saatlerinde başlayan ve akşama kadar devam eden turnuva çeşitli etkinliklerle renkli hale getirildi.

Oldukça çekişmeli müsabakaların sonun-da finale kalan Kreuzlingen ve Wil dernek-leri şampiyonluk maçına çıktılar. Büyük he-yacenla takip edilen final müsabakasında ta-kımlar yenişemeyince, penaltı atışlarına ge-çildi. Penaltılarda rakibine üstünlük sağlayan Wil Diyanet Derneği Cami, turnuvanın şam-piyonu oldu.

Şampiyon takımın oyuncuları kupayı, gün boyunca turnuvayı takip edip takımların maçlarını izleyen Din Hizmetleri Müşaviri Dr. Ahmet AKIN ın elinden aldılar. Din Hiz-metleri Müşaviri Dr. Ahmet AKIN katılan bütün takımlara teşekkür ederek göstermiş oldukları centilmenlikten dolayı tebrik etti.

Düzenlenen Futbol turnovası sonucun-da sıralama şu şekilde oldu:

1. Wil Diyanet Camii2. Kreuzlingen Diyanet Derneği3. Olten Türk Kültür DerneğiGelecek yıl dördüncüsünün düzenlenme-

si planlanan futbol turnuvasında ev sahipliği-ni, bu yılın şampiyon takımı olan Wil Diya-net Derneği üstlenecek.

Diyanet Vakfı nın Futbol Turnuvası Oldukça Çekişmeli Geçti

Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi turnuvada yeniden biraraya gelen takımlar, izleyicilere oldukça keyifli maçlar izlettiler.

[KTU / AID-3441]

İsviçre 2. Ligi'nde mücade-le eden ve Türk asıllı İsviçre-li 36 yaşındaki Hakan Yakın'ın da kadrosunda yer aldığı 109 yıllık Bellinzona iflasın eşiği-ne geldi.

Geçtiğimiz hafta başkan Gabriele Giulini, askıya alı-nan iflas kararının, artık önü-ne geçemeyeceklerini açıkladı. Borçları nedeniyle ifalasın eşi-ğine gelen köklü kulüp için iki potansiyel yatırımcıdan da bek-lenen teklifleri alamayan baş-

kan, alternatifleri kalmadığını ifade etti.

İsviçre kulübü için bölge yargıcının 2 haftalık daha ek süre isteyeceği belirtilirken, bu girişimin olumsuz sonuçlanma-sı durumunda iflasını resmen açıklaması bekleniyor.

Bir başka Türk asıllı oyun-cu Gürkan Sermeter de kariye-rinin son 4 yılını geçirdiği ku-lübün aldığı kararla ilgili, ''109 yıllık futbol tarihi bugün sona yaklaşıyor. İsviçre futbolu adı-

na çok trajik bir durum. Taraf-tarlar için çok üzülüyorum ve onlardan özür diliyorum. Baş-kan Gabriele Giulini beni ha-yal kırıklığını uğrattı. Tüm sö-yeleybileceklerim bu...'' ifadele-rini kullandı.

Gabriele Giulini, daha önce yaptığı açıklamada istenen 10 günlük ek sürede her şeyi yolu-na koyacaklarını ve gerekli an-laşmaları yaptıklarını ifade et-mişti.

109 yıllık kulüp iflasın eşiğinde!

Türk asıllı İsviçreli futbolcu Hakan Yakın'ın da formasını giydiği, İsviçre'nin köklü kulüplerinden Bellinzona iflasın eşiğinde...

[KTU / AID-3451]

Page 13: 130530 nr67 pusulahayat 001000 4 01 web

Haziran / Juni 2013 | Nr. 06/67 | www.pusulaonline.ch 13GüNdem

Haber: Derya Edis

'İşim bitse bile ustamın yanında hiç oturmadım'

Selami Usta tam 18 sene çıraklık ve üzerine kalfalık yapıp ustalaşmış. Gü-nümüzde az görebileceğimiz usta çırak ilişkisini en iyi, Selami Usta'nın "İşim bitse bile ustamın yanında hiç oturma-dım." sözünden anlayabiliriz. "Kendi yiyemeyeceğini başkasına da yedirme derlerdi.'' diyor. Usta, yaptıkları şekerle-rin çok çeşitli olduğundan bahsederek, birçoğunun artık eskisi gibi yapılmadı-ğından da yakınıyor. Her ne kadar geç-mişten bugüne bu şekerlerin çeşitliliği devam ediyorsa da artık hiç yapılmayan ya da belirli zamanlarda az sayıda yapı-lan çeşitlerde var. Badem ezmesi, akide şekeri, deva-i misk, kızamık şekeri ve peynir şekeri hala yapılmaktayken; çı-rakçaldı şekerinin bugün neredeyse hiç yapılmadığını öğreniyoruz.

Her derde deva 'deva-i misk' Deva-i miskin Edirne'ye gelişinin

500 yılı aşkın bir süre önce, Mısırlı bir şekerci tarafından olduğunu öğreniyo-ruz. Zira, o zamanlar şeker pancarı yeri-ne şeker kamışından şeker elde edilir ve şeker kamışından elde edilen şeker de, ustanın deyimiyle "kelle" hallinde ithal edilirmiş. Edirne'nin Osmanlı'nın baş-kenti olduğu zamanlarda, Mısır'dan ge-len bu şekercinin Edirne'de bol bulunan bademlikleri fark ederek, bu bademle-ri şeker yapımında kullanmayı akıl et-mesi ile badem ezmesi de icat ediliyor. Usta'nın anlattıklarına göre acıbadem kurabiyesi ve deva-i misk de bu Mısır-lı şekercinin buluşu olarak kabul edil-miş, hatta tüm bu icatlar şekercinin biz-zat kendisi tarafından, o dönemde şeh-re gelen Fatih Sultan Mehmet'in babası-na ikram edilmiş. Hatta söylenti odur ki, bu şekerler arasında yer alan deva-i mis-kin adını da O koyuyor. Padişah da bu şekere her derde deva anlamında deva-i misk diyor.

Edirne'nin meşhur deva-i miski, onlarca baharatın karışımı ile yapılı-yor. Özelliği bu kadar baharat karşısın-da son derece tatlı oluşu ve içinde misk de bulunması. O zamanlar bile zor bulu-nan misk şimdilerde daha da zor bulun-duğundan bugün şekercilerin misk kul-lanmama olasılığı çok yüksek. Eskiden de çok pahalı olan misk, kaşığın ucuy-la şekere katılır, ufacık parça bile kris-talimsi bir duman çıkarırmış. Selami Usta, şekere misk kattıkları zaman bü-tün çarşıya mis gibi bir koku yayıldığı-nı ve herkesin "Nereden geliyor bu koku be yahu? "diye birbirlerine sorduklarını söylüyor. Deva-i misk gibi yine baharat-larla yapılan şekerlerden biri de, kıza-mık şekeri ya da loğusa şekeri olarak bi-linen doğumlarda şuruplaştırılan şeker. Deva-i miskden farkıysa mayasız oluşu ve kırmızı boya katılması.

Badem ezmesi

Badem ezmesi, yine anlatılanla-ra göre Mısırlı Usta'nın buluşu. Bu ta-rife göre öncelikle bademler haşlanıyor ve ardından dört beş kişi tarafından bir

araya gelinerek tenekelerde ayıklanıyor. Selami Usta, o zamanlar saatlerce elle ayıklanan bademin, bugün makineyle çok kısa sürede ayıklanabildiğini de be-lirtiyor. Yine daha önceleri bu ayıklan-mış bademlerin dübek adı verilen mer-merlerde dövüldüğünü; unufak olana kadar bu işlemin yapıldığını söylüyor. Şimdiyse makine yardımıyla 5-10 sani-yede bu şekle getirdiğini öğreniyoruz. Daha sonra bu unufak olmuş bademler şeker ve bir parça limon tozundan başka hiçbir şey ilave edilmeden odun ateşin-de pişiriliyor. Bu karışımın gelmesi ge-reken kıvam, ustaca ayarlanıyor.

Derecesini odun ateşinde nasıl ayarla-dıklarını sorduğumuzdaysa, bunun tam ustalık gerektiren bir iş olduğunu anlı-yoruz. Gerçek bir ustanın o kıvamın olup olmadığını 6-7 metre öteden, koku-sundan anladığını öğreniyoruz. Daha sonra hamur elle yoğrularak topaç hali-ne getiriliyor. Usta, bu işlemin elle ya-pılması gerektiğini, eldiven kullanıldığı takdirdeyse, hamurun içindeki bademin eldiveni yırtacağını önemle vurguluyor. Ardından da el değmeden yapıyoruz di-yenlerin laflarına aldanmamamız konu-sunda uyarıyor. Elle yoğurulan ezme için yapılacak son işlemse kesilmesi olu-yor.

Şekerlerin sultanı akide şekeriBir diğer şekerse, akide şekeri. Aki-

de sözcüğünün anlamı; bağlılık, birbi-

rinden ayrılmamak. Bu sert ve türüne göre renk renk olan şekerin önemi dev-let ricaline sunulmasından kaynaklanı-yor. Yeniçerilerin üç aylıklarını aldıktan sonra ikram edilen akide şekerini kabul etmeleri aylıktan memnun olduklarını gösterirmiş. Akit adı işte böyle bir an-laşma ile ortaya çıkmış. Daha sonra da İstanbul yaşamına klasik bir şekerleme çeşidi olarak girmiş. Eskiden, kelle şe-keri olarak bilinen son derece iyi kali-tedeki şekerler havanda dövülüp, odun ateşinde, bakır kazanlarda eritilip, pişi-rilirmiş. Soğuma sırasındaysa şeker ağ-dasına gülsuyu, bergamut, portakal, li-mon, vişne gibi meyve usareleri, tar-çın, gül, nane gibi aromalar ile fındık, susam gibi kuruyemişler katılarak çe-şitli tat ve görünümlerde akide şekeri imal edilirmiş. Bir seferde 100 kilo aki-de şekeri yapılırmış. 1 kazan 15 kilo alır, her kazan bir başka renk şeker boyasıy-la doldurulmak suretiyle yine odun ate-şinde kaynatılırmış. Kaynatılan şeker, taşa dökülerek karıştırılır ve tenekele-re doldurulup bakkal, dükkan ve toptan-cılara dağıtılırmış. Ayrıca akide şeker-lerinin Edirneliler'in kız isteme gelene-ğinde ayrı bir yeri var. Eskiden kız is-temeye gidilirken erkek tarafı kız evi-ne, örme sepetler içinde renkli akide şe-kerleri götürürmüş. Akide şekerlerinin konduğu bu örme sepetlerin daha son-radan evlenen kızın evinde, kahve sepe-ti olması ise bir gelenekmiş. Bugün bay-ramlaşmalarda ve mevlitlerde de akide şekeri eski cazibesinde olmasa da ayrı bir öneme sahip.

Ses açan peynir şekeriPeynir şekerinin ise diğer şekerler-

den farkının, daha düşük derecede pi-şirilmesi olduğunu öğreniyoruz. Ka-zanda kaynatılan şeker, kıvama geldi-ğinde taşa dökülüp soğutulmaya başla-nıyor. İyice soğumadan ılıklaştığında

duvardaki çivilere asılarak bekletiliyor. Taş üzerinde sarı görünen şeker, çivilere asıldıktan sonra kar gibi beyaz olurmuş.

Bu şekerlerin pembe olması istendiğin-de de pembe şeker boyası ilave edilir-miş. Selami Usta'nın, peynir şekerleri hakkında o zaman dikkatini çeken bu şekerlerin en çok İstanbul'a satılmasıy-mış. Neden İstanbul'a bu şekerin çok gittiğini öğrendiğindeyse şaşırdığını ifade ediyor. Sebep İstanbul'daki hanen-delerin seslerini açmak için bu şekeri ceplerinde taşımaları ve bu nedende çok ihtiyaç duyulan bir şeker olmasıymış. Bu şeker daha sonra üzeri çikolatayla kaplanarak fondan şekeri olarak bilinir olmuş.

Çırakçaldı şekeriBugün yapılmayan ama hala bili-

nenlerin aradığını duyduğumuz şeker-se çırakçaldı şekeri. Sakızla dövülerek yapılan şeker İstanbul'da Küçükpazarda hala bulunuyor. Hikayesi ise çok ilginç: Bir gün şeker kaynarken çırağın canı mis gibi kokan şerbetin tadına bakmak istemiş. Tam tadına bakacakken aniden ustası gelivermiş. Çırak, ustasından çe-kinerek küçük bir şişeye el çabukluğu ile biraz şerbet doldurmuş. Şişeyi usta-sından nasıl gizleyeceğini bilemeyerek, tuvalete gitme bahanesiyle kaçmış. Tu-valetin bulunduğu handa atların da bağ-

landığı yerler varmış. Telaşla içi şerbet dolu şişeyi, at gübrelerinin içine koyu-vermiş. Bir süre şişeyi orada unutmuş. Bir kaç gün sonra şişeyi alamaya gitti-ğinde ise, şaşırtıcı bir manzara ile kar-şılaşmış. Şişenin içindeki şeker kristal-leşmiş. Sonra çocuk dayanamayıp us-tasına göstermiş. Ustası da duruma çok şaşırmış. Birçok malzemeyle bu şekeri kristalleşmiş halini tekrar yapmaya ça-lışmışlar. Denemeler sonunda meyvesi-ni vermiş ve başarmışlar. İleriki zaman-larda şeker dövülüp daha fazla sakızla karıştırıldığında öksürüğe çok iyi geldi-ği keşfedilmiş. Zaman içinde çırakçal-dı şekerine, nöbet şekeri denir olmuş. Hala özellikle mübadil Rumlar tarafın-dan aranan bir şeker türü, nöbet şekeri. Ama Selami Usta "Artık eskisi gibi ya-pan kalmadı." diyor.

Şeker yerine 'çikulatin'Görülüyor ki Edirne'nin kaybolan

değerlerinden birçoğu, her ne kadar, va-lilik ve belediyenin yardımı ile yaşatıl-maya çalışılıyorsa da şekercilik gibi us-taların yaşam öykülerinde gizlenip kal-mışlar da var. Bir yandan şekerciliğin, bugüne kadar üretimine devam edildi-ği görülürken, diğer yandan da imalat-hanelerde gerçekleştirilen faaliyetlerin büyük ölçüde makineleştiğini, kullanı-lan malzemenin ekonomik nedenlerle nicelik ve nitelikçe aynı olmadığını öğ-reniyoruz. Şekerciliğin imalatına ilişkin bu farklılaşma günlük yaşama da yansı-mış ve bugün şekerin yerini Selami Us-ta'nın tabiriyle "çikulatin" almış. Anla-şılan Edirne sokaklarında çok sayıda bulunan şekercilerin olması da herşeyin eskisi gibi kaldığının bir göstergesi de-ğil. Edirne'de tarihe yönelik yazılı bil-giler mevcut olmasa da, sözlü bilgilere ulaşarak bunları belgelemek mümkün.

Bizim Memleketten, Şekerin Hikayesi Sizinle yıllar evvel tanımaktan büyük mutluluk duyduğum, ama yaptığımız söyleşiden kısa bir süre sonra hayata gözlerini yuman şeker gibi bir şe-

kerci ustasıyla yaptığım söyleşiyi paylaşmak isterim. Geleneksel el sanatları arasında şekerciliğin de olduğunu biliyor muydunuz? 50 yıllık Edirneli şekerci ustası Selami Kirişçiler bakın bize bu ustalıkla ilgili bilmediğimiz, unuttuğumuz neler neler hatırlattı. İşte Deva-i Misk'ten badem ezmesine, akideden çırakçaldı şekerine kadar tatlı mı tatlı muhabbetten geriye kalanlar…

[KTU / AID-3443]

Page 14: 130530 nr67 pusulahayat 001000 4 01 web

Haziran / Juni 2013 | Nr. 06/67 | www.pusulaonline.ch14 etKiNliK tAKViMi

İsviçre Etkinlik TakvimiQuelle: MAPS Züri Agenda (AOZ) www.aoz.ch/maps

Bahar festivaliPazar, 02.06.2013

Bir senelik aradan sonra, 2013 bahar festivali yedinci kez sahne almaya hazırlanıyor. Dikkat çeken isimler arasında Amerikan rock grubu Skillet bulunuyor.

Skillet’in konserleri yaylı çalgılar, pyroteknik ve bir çok hit ile muazzam bir rock şenliği haline geliyor. ‘Awake’ adlı son albümü Amerika TOP müzik sıralamasında ikinci sırayı kaptı, iki seneden fazla Top 200’ler arasında yer aldı ve 1 milyondan fazla satılan albü-mü için Amerika’da Platin ile ödüllendirildi. ‘Monster’ ya da ‘Hero’ gibi Youtube’da en çok dinlenilen şarkılar, yaklaşık 50 milyon izle-nim kaydetti. Bu durumda Skillet grubu geçmiş yılların en büyük rock grupları arasında yer almayı başarıyor.

Skillet grubu, yeni ve uzun zamandır beklenilen albümünü sa-tışa sunmadan önce son rötüşları yapıyor. Skillet, 2 Harizan tarihli bahar festivalinde yeni parçalarıyla Frauenfeld’de sevenleriyle bulu-şuyor. Grubu ilk defa İsviçre’de ağırlamak oldukça heyecan verici.

Skillet grubunun yanısıra, uluslararası performansları ile 5 ayrı grup daha bahar festivalini coşturacak.

Festhalle Rüegerholz | Festhüttenstrasse 21 | 8500 Frauenfeld | Kapı açılışı: Saat 14.30'da | Başlangıç: Saat 15.30'da | Bitiş: Saat 22.00'de

Bilet satışı: www.starticket.ch

* * * *

Söhne MannheimsCumartesi 06.07.2013

Başlarda rengarenk olan grup ilk bakıldığında korkunç bir gö-rüntü yaratmış olsa da, bu sıradışı müzik ortaklığı stüdyo ve can-lı albümleri için çok satılır garantisini vermiş. Dahası anılmaya de-ğer sahne performansı sergilemiş ve kendisine kısa bir süre içinde büyük bir fan topluluğu yaratmayı başarmış. Grubun zirve nokta-sı (ve hayran kitlesinin artma sebebi) 2011 yılında U2’nin alt gru-bu olarak binlerce insanın karşısına çıktıkları o sahneydi. Seyirci-ler başlangıçtaki tereddütlerinden kopup müziğin sürükleyiciliğine kapıldı. İrlandalı meslektaşları bir mektupta “U2, Söhne Mannhe-ims grubuna, alt grup olarak çıktıkları için teşekkür ediyor.” sözle-riyle iltifatta bulunmuştu.

SAL in Schaan | Landstrasse 19 | 9490 Schaan (FL) | Kapı açılışı: Saat 20.30'da | Başlangıç: Saat 21.30'da | Bitiş: Organizatör tarafından bilgi ve-rilmemiş Bilet satışı: www.starticket.ch

* * * *

BlueCuma, 07.06.2013

Blue'dan tam on sene sonra bir hayat belirtisi geldi. 'Roulette' al-bümü ve 'Hurt Lovers' adlı parçasıyla Britanyalı grub 2013'de saha-ya geri döndü. Blue son on senenin en başarılı Britanyalı grupların-dan birtanesidir. Onlar dünya çapında 20 milyondan fazla plak sattı, 40 kez Top'lar arasında birinci sırayı kaptı. Dünyayı gezdi ve Sir El-ton Johl ve Stevie Wonder ile aynı sahnede yer aldı.

Biletler ardından düzenlenilen parti için de gerçelidir.Bierhübeli | Neubrückstrasse 43 | 3012 Bern | Kapı açılışı: Saat 19.00'da

| Başlangıç: Saat 19.45'de | Bitiş: Organizatör tarafından bilgi verilmemişBilet satışı: www.starticket.ch

* * * *

Early-BirdCuma, 07.06. ve Cumartesi, 08.06.2013

29. Açık hava şenliği 7 ve 8 Haziran’da hep olduğu gibi Oberrie-den’in atıcılar şöleni alanında gerçekleşecek. Kulüp köklerine geri dönüyor ve çoğunlukla Urban ve Hip Hop alanından sanatçılara yö-neliyor. Amerikalı Delinquent Habits ve İsveçli Looptroop Rocker gibi iki gerçek Hip Hop grubu konser alanını sarsmak üzere açılışı yapacak. Tabii ki, ulusal sanatçılar eksik olmamalı. Bu sene TAFS üçüncü kez açık hava şenliğine katılacak ve Steff la Cheffe yeni al-bümü ile sahneye çıkacak. Açık hava şenliği böylece yine uluslara-rası ve ulusal müzik rüzgarıyla seyircileri coşturacak.

Schützenwiese | Neuforststrasse | 8942 Oberrieden | Kapı açılışı Cuma günü: Saat 18.00'de | Başlangıç Cuma günü: Saat 18.15'de | Bitiş Cuma günü: Saat 02.00'de | Kapı açılışı Cumartesi: Saat 18.00'de | Başlangıç Cu-martesi: Saat 18.30'da | Bitiş Pazar günü: Saat 04.00'de

Bilet satışı: www.starticket.ch

* * * *

Güzel ve ÇirkinCumartesi, 08.06. ve Pazar, 09.06.2013

Winterthur dans merkezi - 25. jübile nedeniyle – genç balerin-lerini ve genç yetişkin dansçılarını, parlayan kostümler içerisinde sahneye taşıyor. Fantastik sahne dekoru eşliğinde, zengin tücca-rın hikayesi sahneleniyor. Bu hikayenin merkezini dans oluşturu-yor: Klasik-akademik olduğu gibi modern dans, caz dansı ve ulusal sahne dansı görsel bir şölen oluşturuyor.

Theater Winterthur | Theaterstrasse 4 | 8402 Winterthur | Başlangıç Cumartesi günü: Saat 19.30'da | Bitiş Pazar günü: Saat 15.00'de

Bilet satışı: www.ticketcorner.ch

* * * *

David GarrettSalı, 11.06.13

Alman hukukçu bir baba ve Amerikan primabalerin anne ço-cuklarına dört yaşındayken ilk kemanını alıyor. İlk dersi, o zaman-lar keman dersi veren, fakat bugün ikinci meslek olarak tanınmış bir keman mezatçısı olan, babasından alıyor. David Garrett 14 yaşında, Alman gromofon için özel sanatçı olarak sözleşme yapmayı başarı-yor, Claudio Abbado ile birlikte Mozart keman sahnelerine çıkıyor-du. Takma adını annesinin kızlık soyadından almıştı. Yehudi Men-suhin onu ‘kuşağının en büyük kemancısı’ olarak tanımladı.

Kapı açılışı: Saat 18.00'de | Başlangıç: Saat 20.00'de | Hallenstadion | Wallisellenstrasse 45 | 8050 Zürich-Oerlikon

Bilet satışı: www.ticketcorner.ch

* * * * 2013 İsviçre Jimnastik FestivaliPerşembe, 13.06.2013

İsviçre’nin en büyük, boş zamanlarda yapılan sporlar etkinliği, sosyal statüsüne uygun bir şekilde çeşitli gösterilerle açılışı yapıyor. Geleneksel bayrak tesliminin ve jimnastik festival ahitinin yanısıra, açılış kutlaması görülmeye değer birçok spor aktivitesi sunuyor. Se-yirciler jimnastik, areobik, aletli jimnastik ve basit jimnastik alan-larının özel gösterimlerini izleme fırsatı yakalayacak. Açılış kutla-ması havai fişek gösteri ile tamamlanacak.

Expo Park | Biel/Bienne | Kapı açılışı: Saat 20.00'de | Başlangıç: Saat 21.00'de | Bitiş: saat 23.00'de

Bilet satışı: www.starticket.ch

* * * *

Greenfield Festival 2013Perşembe, 13.06.2013

2013 Greenfield Festivali’ nin gösteri sıralaması (Line-Up) ta-mamlandı.

Karlı havanın verdiği moral bozukluğunu unutulmuş olarak sa-yıyoruz ve sizinle birlikte sıcak yaz günlerine merhaba diyoruz. On hafta sonra Interlaken’da yeniden çılgınca eğlenilecek.

Üç gün boyunca 47 grup iki sahnede insanları eğlendirecek. Son grup programı oldukça harika!

Flugplatz | 3800 Interlaken | Kamping alanının açıışı: 12.06.2013 | saat 16.00'da.

Bilet satışı: www.ticketcorner.ch

* * * *Alicia KeysCumartesi, 15.06.2013

New York City’den gelen Alicia Keys’in, uluslararası müzik sek-töründe başarı elde etmesinden bu yana tam 11 sene geçti. Alicia Keys kendisini, Oprah Winfrey’de sahneye ilk çıkışından önceki ‘Songs In A Minor’ adlı albümünün ilk hit parçası ‘Fallin’ perfor-mansıyla milyonlarca hayran kazanmıştı. O günden yana Keys, şar-kıcı, piyanist ve besteci olarak bir başarıdan diğerine koşuyor. Ali-cia Keys bugüne kadar dünya çapında 30 milyondan fazla albüm ve single parça sattı ve 100’den fazla ödüle layık görüldü; 14 Grammy, 11 Billboard müzik ödülü ve üç MTV Avrupa ödülü. Şahane parça-lara olan duyarlılığının ve mükemmel piyano performansının, aşi-kar R&B sesi ile eşleşmesi ‘No One’, ‘If I Ain’t Got You’, ya da ‘Empire State of Mind’ gibi parçalarla kendini göstermiş oldu. Amerikalı süper starın beşinci stüdyo albümü 14 Aralık 2012’de çı-kıyor. ‘Girl on Fire’ Alicia Keys’i daha kuvvetli, olgun ve keskin ze-kalı gösteriyor. Keys alışılmışın dışına çıkıyor ve yeni eserinde ku-lağa taze, samimi ve daha da duygulu geliyor. Rapçi Nicki Minaj ile aynı adlı parçası, kendine güvenen New York’lunun yeni imajı için en iyi kanıt. Başarılı sanatçı, gelecek sene turneye çıkacak. Alicia Keys Cumartesi günü 15. Haziran’da ‘Girls on Fire’ programı kap-samında Zürih’deki Hallenstadion’da sahne alacak.

Hallenstadion | Wallisellenstrasse 45 | 8050 Zürich-Oerlikon | Kapı açılışı: Saat 18.00'de | Başlangıç: Saat 20.00'de

Bilet satışı: www.ticketcorner.ch

* * * *

HeathenSalı 25.06.2013

80’li yılların sonuna doğru San Franciscolu HEATHEN grubu oldukça fazla ilerleme kaydetmişti. ‘Breaking The Silence’ adlı ilk sahneye çıkış parçası Trash/Speed- Metal, tarzının bir bütün hali-ne gelmiş vazgeçilmezleri olmuştu. Roadrunner Records tarafından 1991 yılında yayınlanmış olan ‘Victims of Deception’ adlı ikinci ya-pıtla birlikte Trash Metal’in ‘Wall Of Fame’inde birinci sırayı kap-tı. HEATHEN’nin kuvvetli Bay-Area-Seslendirmesi müzikal ince-lik ve müthiş bir özenle insanları etkiliyor. HEATHEN, 2011 yılın-

da yeniden birleşmesiyle tüm metal müzikseverleri sevindirdi. Gi-tarist Lee Altus için yapılacak olan formasyon hazırda bekliyor. Bu turnede geçmiş yılların şahane eserleri bugünkü Heavy metal mü-zik hayranlarına sunulacak.

Galery | Rütiweg 9 | 4133 Pratteln | Kapı açılışı: Saat 19.00'da | Başlan-gıç: Saat 20.00'de

Bilet satışı: www.starticket.ch

* * * *

RihannaPazar, 30.06.2013

Rihanna 2007 yılında çıkan parçası ‘Umbrella’ ile müzik bran-şında uluslararası başarılı starlar arasında yer alıyor. Barbados’da yetişen Robyn Rihanna Fenty birçok kez Grammy ödülü aldı ve R&B, Hip Hop, Dance ve Soca gibi eşsiz kombinasyonları ile dünya çapında milyonlarca hayran kazandı. Çok iyi bir sanatçı ol-masının yanısıra, kendisi çoğu zaman bir moda ikonu olarak karşı-mıza çıkıyor. Rihanna son zamanların en büyük sosyal medya sa-natçısı. Kısa süre içinde yedinci albümü ‘Unapologetic’ ile karşımı-za çıkacak olan Rihanna, albümün ilk single parçası ‘Diamonds’ ile bile dünyanın en popüler şarkıları arasında yer almayı başarıyor. ‘Diamonds’ 27 ülkede iTunes TOP müzik sıralamasında birinci sı-rayı almayı başardı. Rihanna, yeni Dünya turnesi planını açıkladı. 08 Mart 2013 tarihinde New York, Buffalo’da başlayacak olan ‘2013 Diamonds dünya turnesi’ ile gelecek sene Avrupa’da olacak. Rihan-na 29. Haziran 2013, Cumartesi günü şovunu birçok parçasıyla bir-likte Zürih’de Hallenstadion’a taşıyacak.

Hallenstadion | Wallisellenstrasse 45 | 8050 Zürich-Oerlikon | Kapı açılışı: Saat 18.00'de | Başlangıç: Saat 19:30'da

Bilet satışı: www.ticketcorner.ch

* * * *

Bon JoviPazar, 30.06.13

‘The best just got bigger’; Bon Jovi’nin turne mottosu olarak kar-şımıza çıkıyor. New Jersey’den gelen grup, karizmatik şarkıcısı ve grubun başı Jon Bon Jovi ile 30 yıl boyunca ebedi olacak parçalar yazdı. Asıl şöhreti 80’li yıllarda klasik parçaları ‘Livin’ On A Pra-yer’, ‘You Give Love A Bad Name’ ve ‘Bad Medicine’ ile yakaladı. 1983 yılındaki kuruluşlarından beri, Bon Jovi 125 milyondan faz-la albüm sattı. Bon Jovi, sürekleyici ve etkileyici şovlarıyla dünya-nın en iyi canlı konserleri arasında yer alıyor. Bon Jovi en büyük stadları dolduruyor ve sayılmayacak kadar çok hayranı, kendileri-ne özgü müzik anlayışı ile coşturuyor. Amerikan Rock grubu, 11 başaralı albümden sonra 2013’de 12. stüdyo çalışması ‘What About Now’ ile uluslararası sahnelere geri dönüyor. 30 Haziran 2013 Pa-zar günü gelmiş geçmiş en beğenilen rock gruplardan biri olan Bon Jovi, Bern’deki Stade de Suisse’de sahneye çıkacak.

STADE DE SUISSE Wankdorf Bern | Papiermühlestrasse 71 | 3014 Bern | Kapı açılışı: Saat 15.00'de | Başlangıç: Saat 18:00'de

Bilet satışı: www.ticketcorner.ch

Page 15: 130530 nr67 pusulahayat 001000 4 01 web

Haziran / Juni 2013 | Nr. 06/67 | www.pusulaonline.ch 15bulMAcA & eğleNce

ÇENGEL BULMACA

ŞİFRE KELİME 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13

Kars yöresihalk oyunu

Alt resimdekiaktris

Kar taşıtı

Edirne'ninilçesi

Kazanma,iktisap

Dede

Yolcu evi

“Avni …” (Türk müziğibestecimiz)

Ortadakiresim

Ehemmiyet

Düzenliyapılan

Büyük tencere

Gereksizacelecilik

ÖdemeSoy

Tasdik etme

Bir nota

Polonyaplakası

Kastamonuilçesi

Ucu halkalıcıvata

Yaşlı, ihtiyar

Köpek

Yükseklik

Antiseptik bir madde

Duyuru

Yaşıt

Kurnaz hayvan

Lüferinküçüğü

Yemek

Serilmiş olan

Süssüz,gösterişsiz

Hayvanyiyeceği

Öğütülmüştahıl

Bir renk

Kuran'da bir sure

Ortaoyunutiplemesi

Posa Kutusu(kısa)

İzmir ilçesi

Üstün becerisi

olan

Karışık renkli

Kesici aletkılıfı

OruçluSanat

Temel, esas

Güreş oyunu

Uzun tüylüköpek

Karadeniz'inkuzeyinde

içdeniz

Büyük şişe

Karın zarı

MüsahipzadeCelal'in eseri

Türk müziğimakamı

Yüz, surat

ErinçFihrist Bir ırk

Üzüm verenbitki

Bask örgütü

Hararet

Göz rengi

Güney Afrikaplakası

Doktor (kısa)

Değerli bir süs taşı

Bir nota

Satürngezegeninin

diğer adı

Samanlakarışık tahıl

Üst resimSüre Yapım işleri

Ribonükleikasit(kısa)

Bir tür başlık

Sevgiden,korumadanyoksunluk

Danimarkaplakası

Dalgalı parıltılıkumaş

Fazladanverilen

Ayak

Müstahkemmevki

Bulmayaçalışma

Bir besinmaddesi

Uzaklık anlatır

Mercanada

Jüpiter'inuydusu

Dayanıklı,sağlam

Kütahya testisi

Şey

Kurtuluş

Romanyaplakası

Dış görünüş

Tehlikeli birhastalık

Pamuk türü

Yetkeli, sultalı

Hitabet sanatı İsyan eden

Zariik, incelik

Tartıda çok çeken

Olgunlaşmamışmeyve

Bağ,bahçedeki

ürün kalıntısı

Titanınsimgesi

Tutku

Eski dildeotlar

Piston

Sahip

Bir nota

Kabaca evet

Cet

Kayak

Başarısız

Değersiz

Danışıklıdövüş

Tahta, metalperde

Bamya yemeği

Müzikte gam türü

İzmir ilçesi

En kalın ı

erkek sesi

Kümeshayvanı

Küçük kitap,broşür

Kamu

Çabuk, kolaykavrayan

Bağışlama Ülkemizinplakası

Çikolatalı,üzümlü çörek

Uyanık

Müzik ustası

Köktencilik

Çirişli, parlak bez

Gerçek olan

Etçil

Yemiş, meyve

Yazım türüEnerji

Lityumunsimgesi

Sınır

İlave

Sanayi

Yanmış kömür,odun parçası

İnce inceyağma

Tenis oynamaaracı

Nitelik

Tabaklanmışceylan derisi

Büyük piliç

İki borununbirleştiği yer

Zerdali, kayısıkurusu

Taş levreğiPosta paketi

Rey

Tatbiki

Şaşma ünlemi

Dul kadınlar

Kuş yuvası

Mektup

Rutubet

Eski Türkgüreşlerinden

biri

Sarımsağınantibiyotikmaddesi

Arapçada “ben”

Lantanınsimgesi

Dinin buyruk-larını yapan

Omurgakemiği

Emaylakaplanmış

Neşeli

Mezar

Soru sözü

Cilt

Çanakkaleilçesi

İnanılan kimse

Güç, kudret

Cüretkar

Direktif

Mikroskopcamı

Büyükbaşhayvan

Demir lekesi

Bir ağırlıkölçüsü

Havadar

Kalsiyumunsimgesi

Sarılık

Sıfat eki

Demirinsimgesi

Bir sinirhastalığı

Yapraklarındüz, parlak

bölümüTrabzon'un

bir ilçesi

Şöhret, san Meşe ağacınımeyvesi

Bir yerdeoturanlar,sakinler

Çanakkaleilçesi

Taşımaaracı

Erkek deveKaraciğerin

den yağçıkartılan

balık

SABAHATTİN ZAİM

YEDİKULE ZİNDANLARI

ASLI TANDO⁄AN

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

Page 16: 130530 nr67 pusulahayat 001000 4 01 web

SAYF

A 16

| P

US

Ula

Ha

Be

r |

Haz

iran

/ Jun

i 201

3 | N

r. 06

/67

| ww

w.p

usul

aonl

ine.

ch