1 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesimebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/06/22/974822/... · "Kısa...

32
1 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi İÇİNDEKİLER İçindekiler .................................................................................................................. 1 Dergi Ekibi .................................................................................................................. 2 Merhaba! Murat ÇİÇEK ................................................................................................. 3 Sevgili Öğrencilerim! Mikayil ŞAHİN ............................................................................... 4 Üniversiteyi Kazanan Öğrencilerimiz .............................................................................. 5 Öncekiler, Sonrakiler -Ethem BARAN ............................................................................. 7 Kişiliğimizin Aynası El Yazılarımız-Hakan ÇELİK ............................................................... 9 Şiir Günlüğü ( Yağmur KOCABAŞ-Günay ÇALLI) .............................................................. 11 Bir Biyografi: Yaşar KEMAL (Reyhan ŞAHAN-Esma Nur KÖKVERDİ ) ................................. 12 Hayata Engelimle Güldüm-Öykü( Ayşe SEVİNÇ) .............................................................. 13 Öğretmenlerimizi Tanıyalım – ( Nurmisal DOĞAN-Ayşe SEVİNÇ ) ...................................... 15 Mor Menekşeler-Öykü (Aleyna Mahican ATEŞ) ................................................................ 16 Heves- Öykü (Yasin TATAR) .......................................................................................... 17 Annem Her Şeye Değer-Deneme ( Şükran PEHLİVAN)...................................................... 20 Sarıkamış Şehidine Mektup (İrem GÜDÜCÜ) ................................................................... 21 . Okulumuzdan Haberler ................................................................................................. 22 Genç Yazarlarla Baş Başa ............................................................................................. 25 Kitaplar… Kitaplar ........................................................................................................ 28 Bulmaca ve Zekâ Oyunları ............................................................................................ 30 Gülmece (Kürşat Kaan AYAR)........................................................................................ 31 Çizimler ..................................................................................................................... 32

Transcript of 1 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesimebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/06/22/974822/... · "Kısa...

1 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

İÇİNDEKİLER

İçindekiler .................................................................................................................. 1

Dergi Ekibi .................................................................................................................. 2

Merhaba! Murat ÇİÇEK ................................................................................................. 3

Sevgili Öğrencilerim! Mikayil ŞAHİN ............................................................................... 4

Üniversiteyi Kazanan Öğrencilerimiz .............................................................................. 5

Öncekiler, Sonrakiler -Ethem BARAN ............................................................................. 7

Kişiliğimizin Aynası El Yazılarımız-Hakan ÇELİK ............................................................... 9

Şiir Günlüğü ( Yağmur KOCABAŞ-Günay ÇALLI) .............................................................. 11

Bir Biyografi: Yaşar KEMAL (Reyhan ŞAHAN-Esma Nur KÖKVERDİ ) ................................. 12

Hayata Engelimle Güldüm-Öykü( Ayşe SEVİNÇ) .............................................................. 13

Öğretmenlerimizi Tanıyalım – ( Nurmisal DOĞAN-Ayşe SEVİNÇ ) ...................................... 15

Mor Menekşeler-Öykü (Aleyna Mahican ATEŞ) ................................................................ 16

Heves- Öykü (Yasin TATAR) .......................................................................................... 17

Annem Her Şeye Değer-Deneme ( Şükran PEHLİVAN) ...................................................... 20

Sarıkamış Şehidine Mektup (İrem GÜDÜCÜ) ................................................................... 21

.

Okulumuzdan Haberler ................................................................................................. 22

Genç Yazarlarla Baş Başa ............................................................................................. 25

Kitaplar… Kitaplar ........................................................................................................ 28

Bulmaca ve Zekâ Oyunları ............................................................................................ 30

Gülmece (Kürşat Kaan AYAR) ........................................................................................ 31

Çizimler ..................................................................................................................... 32

2 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Dergi Ekibimiz

Murat ÇİÇEK Genel Yayım Yönetmeni

Hakan ÇELİK Yayım Yönetmeni

Reyhan ŞAHAN Araştırma

Ayşegül ŞAHİN Araştırma

Mustafa ÇETİN Dizgi

T utku Görkem KALE Araştırma

Nurmisal DOĞAN Yazar

Furkan GÖKSU Yazar

Esmanur KÖKVERDİ Yazar

Vahid Orbay ERDEM Araştırma

Ayşe SEVİNÇ Yazar

Y usuf ATİK Fotoğrafçı

3 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Merhaba!

3. yıl ve 5. sayıya ulaşan okul dergimizi sizlerle

buluşturmanın mutluluğu içerisindeyim. Bu yıl da

okulumuzda hem eğitsel hem de kültürel-sosyal açıdan

dolu dolu geçirdik.

Amacımız bu etkinlikleri kanıtlamak değil, geriye

dönüp baktığımızda neler yaşadığımızı hatırlamak ve

geleceğe bir anı bırakmak. En çok da sizleri okumaya,

yazmaya yüreklendirmek ve yazdıklarınıza bir araç olmak.

Okuyan, düşünen ve yazan öğrencilerimize kapımız

her zaman açık olacaktır. Yanlış bildiğimiz kimi atasözü ve

deyimlere birkaç örnek vererek her alanda Türkçemizin

doğru ve güzel kullanılması için sizleri “ Türkçenin Diriliş

Hareketi”ne katılmaya davet ediyorum.

1. "Güzele bakmak sevaptır" değil, "Güzel bakmak sevaptır"

biçimindedir.

2. "Su küçüğün söz büyüğün" değil, "Sus küçüğün söz büyüğün"

biçimindedir.

3. "Göz var nizam var" değil, "Göz var izan var." biçimindedir.

(izan: anlayış, anlama yeteneği. nizam: düzen, kural)

4. "Eşek hoşaftan ne anlar" değil, "Eşek hoş laftan ne anlar"

biçimindedir.

5 "Aptala malum olurmuş" değil, "Abdala malum olurmuş"

biçimindedir. (aptal: alık. abdal: derviş)

6. "Kısa kes Aydın havası olsun" değil, "Kısa kes Aydın abası olsun"

biçimindedir. (aba bir giysidir ve Aydın efesinin abası kısa ve

dizleri açıktır.)

7. "Su uyur düşman uyumaz" değil, "Sü uyur düşman uyumaz"

biçimindedir. (sü: asker)

8. "Saatler olsun" değil, "Sıhhatler olsun" biçimindedir. (sıhhat:

sağlık)

9."Elinin körü" değil, "ölünün kûru" biçimindedir. (kûr: mezar, gömü

İyi okumalar!

Murat ÇİÇEK

Genel Yayın Yönetmeni

DÜŞSEL SELAHATTİN AKBİLEK ANADOLU

LİSESİ KÜLTÜR, SANAT VE EDEBİYAT

DERGİSİ 3. YIL 5. SAYI MAYIS-2015

İMTİYAZ SAHİBİ Mikayil ŞAHİN Okul Müdürü

GENEL YAYIN YÖNETMENİ Murat ÇİÇEK Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

YAYIN EDİTÖRÜ Hakan ÇELİK Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

GRAFİK-TASARIM

Ferya BAYSAL

Bilişim Teknolojileri Öğretmeni

YAYIN KURULU Nurmisal DOĞAN Ayşe SEVİNÇ Esmanur KÖKVERDİ Reyhan ŞAHAN Mustafa ÇETİN Yusuf ATİK Kürşat Kaan AYAR Yusuf ATİK Ayşegül ŞAHİN T utku Görkem KALE Furkan GÖKSU Vahid Orbay ERDEM

Adres:

Yunus Emre Mh. Çatalyürek Sk.

Fatih / Sincan / ANKARA

Telefon: 0 (312) 273 99 11 Faks:

0 (312) 273 99 12

E-posta: [email protected]

Web:www.selahattinakbilekanad

olulisesi.meb.k12.tr

4 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Sevgili Öğrencilerim,

2014-2015 eğitim ve öğretim yılının son dönemine gelmiş bulunmaktayız. Yıl boyunca geleceğinizi kazanmak adına yaptığınız çalışmaları, çabanızı takdir ediyorum.

Bu süreçte idareci arkadaşlarım ve öğretmenlerimizle hep yanınızda olduk. İhtiyaçlarınızı ve sorunlarınızı en kısa sürede çözmeye çalıştık.

Dergimizdeki “Üniversiteyi Kazanan Öğrencilerimiz” listesi, okulumuz adına

kazandığınız yarışmalar “ şiir, bilgi yarışmaları ve voleybol turnuvası birincilikleri “ göğsümüzü kabarttı. Emeklerinizin ve emeklerimizin karşılığını almak bizi çok mutlu etti.

Bizler de imkânlarımız ölçüsünde sizleri mutlu etmek için çeşitli etkinlikler düzenledik. Çanakkale gezisi, Nevruz kutlamaları, çeşitli seminerler gibi. 2014-2015

eğitim ve öğretim yılında yarışmalara, etkinliklere katılan tüm öğrencilerimize ve öğretmenlerimize teşekkür ediyor, iyi tatiller diliyorum.

Mikayil ŞAHİN Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi Müdürü

Mikayil ŞAHİN Kimdir?

20 Şubat 1966 yılında Sivas’ın Şarkışla ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise

öğrenimini Şarkışla’da tamamladı.1989 yılında Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. Aynı yıl Ankara Etlik Kanuni Lisesinde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliğine başladı. 2000 yılında Etimesgut Anadolu Lisesine öğretmen

olarak atandı. 2003-2011 yılları arası Etimesgut Anadolu Lisesinde müdür yardımcılığı yaptı. 2011 yılında Etimesgut Hayriye-Ethem Turhanlı Kız Meslek Lisesinde müdür

yardımcılığı görevini sürdürdü. 2014 yılı Aralık ayı itibari ile okulumuz Selahattin Akbilek Anadolu Lisesine müdürlük görevine başlamıştır. Evli olup biri kız biri erkek olmak üzere iki çocuğu vardır.

5 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

SELAHATTİN AKBİLEK ANADOLU LİSESİ

2014 YILINDA ÜNİVERSİTEYİ KAZANAN ÖĞRENCİLERİMİZ

1 ABDULKADİR KUTLU BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ Zonguldak Meslek Yüksekokulu/Harita ve Kadastro (İÖ)

2 ABDULKADİR SARI TÜRK HAVA KURUMU ÜNİVERSİTESİ İzmir Havacılık Meslek Yüksekokulu/Sivil Havacılık Kabin Hizmetleri (Ücretli)

3 AHMET ÇEVİK ORDU ÜNİVERSİTESİ/Fen-Edebiyat Fakültesi/Türk Dili ve Edebiyatı (İÖ)

4 ALİCAN SEYFELİ GAZİ ÜNİVERSİTESİ /İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri

5 ALPARSLAN KASAPKARA ANADOLU ÜNİVERSİTESİ /Açıköğretim Fakültesi/İşletme Yönetimi (Açıköğretim)

6 ALPER HALICI KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ /İletişim Fakültesi/Halkla İlişkiler ve Reklamcılık

7 AMİNE ARUK GÜLHANE ASKERİ TIP AKADEMİSİ //Hemşirelik Yüksekokulu

8 ASLI DOĞAN ANKARA ÜNİVERSİTESİ/Kalecik Meslek Yüksekokulu/Peyzaj ve Süs Bitkileri

9 AYSUN TEPE ANADOLU ÜNİVERSİTESİ)/Açıköğretim Fakültesi/İlahiyat (Önlisans) (Açıköğretim)

10 BARAN TÜRK HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ Edebiyat Fakültesi/Bilgi ve Belge Yönetimi

11 BATUHAN DEMİRAL NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ /Seydişehir Ahmet Cengiz Mühendislik Fakültesi/Makine Mühendisliği (İÖ)

12 BETÜL BÜKEN BARTIN ÜNİVERSİTESİ/Edebiyat Fakültesi/Sosyoloji

13 BEYTULLAH AKDEMİR GAZİ ÜNİVERSİTESİ (ANKARA)/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/Maliye

14 BEYZA KENDİR DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ (KÜTAHYA)/Fen-Edebiyat Fakültesi/İngiliz Dili ve Edebiyatı (İÖ)

15 BUHARA POLAT KARABÜK ÜNİVERSİTESİ/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/İşletme (İÖ)

16 BURAK SUAT AYAZ SELÇUK ÜNİVERSİTESİ (KONYA)/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/İşletme

17 BURCU ÇINAR AKSARAY ÜNİVERSİTESİ/Fen-Edebiyat Fakültesi/Tarih

18 BÜŞRA YAMAN ERCİYES ÜNİVERSİTESİ (KAYSERİ)/Eğitim Fakültesi/İngilizce Öğretmenliği

19 BÜŞRA DUĞAN KARABÜK ÜNİVERSİTESİ/Mühendislik Fakültesi/Raylı Sistemler Mühendisliği (İngilizce) (İÖ)

20 BÜŞRA ŞENSES SELÇUK ÜNİVERSİTESİ (KONYA)/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/Kamu Yönetimi

21 CANSU KARADERE GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ/Gümüşhane İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/İşletme (İÖ)

22 CANSU BATIR SELÇUK ÜNİVERSİTESİ (KONYA)/İletişim Fakültesi/Halkla İlişkiler ve Tanıtım

23 CEM ÖZTÜRK ERCİYES ÜNİVERSİTESİ (KAYSERİ)/Mühendislik Fakültesi/İnşaat Mühendisliği (İÖ)

24 CENGİZ ÖZDEMİR GAZİ ÜNİVERSİTESİ (ANKARA)/Fen Fakültesi/İstatistik

25 CEREN ÜSTÜNTAŞ TOBB EKONOMİ VE TEKNOLOJİ ÜNİVERSİTESİ (ANKARA)/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/İktisat (%50 Burslu)

26 CEREN KARAKAŞ GAZİ ÜNİVERSİTESİ (ANKARA)/Polatlı Fen-Edebiyat Fakültesi/Tarih

27 CEREN BÜYÜKÇINAR ANKARA ÜNİVERSİTESİ/Mühendislik Fakültesi/Jeofizik Mühendisliği

28 ÇAĞLA BULUT TURGUT ÖZAL ÜNİVERSİTESİ (ANKARA)/Ankara Meslek Yüksekokulu/Adalet (Ücretli)

29 DENİZ AYCAN ÖZDEMİR KARABÜK ÜNİVERSİTESİ/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/Uluslararası İlişkiler

30 DİDEM KESER KARABÜK ÜNİVERSİTESİ/Edebiyat Fakültesi/Sosyoloji (İÖ)

31 DİLARA DÖNMEZ UFUK ÜNİVERSİTESİ (ANKARA)/Adalet Meslek Yüksekokulu/Adalet (Ücretli)

32 DİLARA DOĞAN AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ (AFYONKARAHİSAR)/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/Maliye

33 DİLARA DİLEK ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ/Edebiyat Fakültesi/Tarih

34 DİLARA GÜLTEKİN KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/İşletme

35 DOĞAN YILDIZ SELÇUK ÜNİVERSİTESİ (KONYA)/Beyşehir Ali Akkanat Meslek Yüksekokulu/Muhasebe ve Vergi Uygulamaları

36 EBRAR KULA YALOVA ÜNİVERSİTESİ/Yalova Meslek Yüksekokulu/Peyzaj ve Süs Bitkileri (İÖ)

37 ELBRUZ AKKUŞ AKSARAY ÜNİVERSİTESİ/Mühendislik Fakültesi/Makine Mühendisliği

38 ELİF YILDIRIM GAZİ ÜNİVERSİTESİ (ANKARA)/Edebiyat Fakültesi/Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları

39 ELİF TUBA AKIN BARTIN ÜNİVERSİTESİ/Eğitim Fakültesi/Sosyal Bilgiler Öğretmenliği

40 EMRE EKER CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ (SİVAS)/Edebiyat Fakültesi/Mütercim-Tercümanlık (İngilizce, Fransızca, Türkçe)

41 EMRE ALTINDAŞ ERZURUM TEKNİK ÜNİVERSİTESİ/Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi/Makine Mühendisliği (İÖ)

42 EMRE KARTAL AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ (AFYONKARAHİSAR)/Afyon Meslek Yüksekokulu/Turizm ve Otel İşletmeciliği

43 EMRE ARSLAN KARABÜK ÜNİVERSİTESİ/Mühendislik Fakültesi/Elektrik-Elektronik Mühendisliği (İngilizce)

44 EMRE DAĞCIOĞLU BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ (ZONGULDAK)/Mühendislik Fakültesi/İnşaat Mühendisliği

45 ESLEM ÖZYURT SAKARYA ÜNİVERSİTESİ/Mühendislik Fakültesi/Çevre Mühendisliği

46 ESMA ARSLAN CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ (SİVAS)/Mühendislik Fakültesi/Bilgisayar Mühendisliği

47 ESMA NUR AVCI GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ/Gümüşhane İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/İşletme (İÖ)

48 ESME BALCI ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ (ERZURUM)/Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi/Fen Bilgisi Öğretmenliği

49 ESRA BALCI HİTİT ÜNİVERSİTESİ (ÇORUM)/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi (İÖ)

50 ESRA ARSLANER SELÇUK ÜNİVERSİTESİ (KONYA)/Sağlık Bilimleri Fakültesi/Hemşirelik

51 EZRA DEMİRHAN ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ (BOLU)/Fen-Edebiyat Fakültesi/Türk Dili ve Edebiyatı

52 FATİH TEMEL AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ (ANTALYA)/Alanya İşletme Fakültesi/İşletme

53 FATMA KARCIK AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ (AFYONKARAHİSAR)/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/Maliye (İÖ)

54 FATMA NUR EKCİ AHİ EVRAN ÜNİVERSİTESİ (KIRŞEHİR)/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/İktisat

55 FUNDA YILDIRIMOĞLU KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ/Devrekani Meslek Yüksekokulu/İnsan Kaynakları Yönetimi

56 FURKAN GÜLBAHAR ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/Uluslararası İlişkiler

57 FURKAN ARMUTÇU ERCİYES ÜNİVERSİTESİ (KAYSERİ)/Mühendislik Fakültesi/Makine Mühendisliği (İÖ)

58 GAMZE YÜCEL SELÇUK ÜNİVERSİTESİ (KONYA)/Karapınar Aydoğanlar Meslek Yüksekokulu/Gıda Teknolojisi

59 GÖKÇE MARAŞLI ANKARA ÜNİVERSİTESİ/Siyasal Bilgiler Fakültesi/Uluslararası İlişkiler

60 GÖKÇE DURUSU ANADOLU ÜNİVERSİTESİ (ESKİŞEHİR)/Açıköğretim Fakültesi/Sağlık Kurumları İşletmeciliği (Açıköğretim)

61 GÖKHAN ÇELİK KARABÜK ÜNİVERSİTESİ/Edebiyat Fakültesi/Sanat Tarihi (İÖ)

62 GÖZDE ÜNAL ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ (ERZURUM)/Edebiyat Fakültesi/İngiliz Dili ve Edebiyatı

63 GÖZDE ATUÇURANOĞL HİTİT ÜNİVERSİTESİ (ÇORUM)/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi (İÖ)

64 GÜLBEYAZ EREN AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ (AFYONKARAHİSAR)/Bolvadin Meslek Yüksekokulu/Bilgisayar Programcılığı

65 GÜLSEN KUL NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ (KONYA)/Konya Ereğli Kemal Akman Meslek Yüksekokulu/Muhasebe

66 GÜRKAN DEMİR ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ (AYDIN)/Atça Meslek Yüksekokulu/Halkla İlişkiler ve Tanıtım (İÖ)

67 HAKAN CAN ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ (BOLU)/Eğitim Fakültesi/Sosyal Bilgiler Öğretmenliği

68 HALİDE TAŞKIN BOZOK ÜNİVERSİTESİ (YOZGAT)/Fen-Edebiyat Fakültesi/Tarih

69 HANİFE SUNACA ANADOLU ÜNİVERSİTESİ (ESKİŞEHİR)/Açıköğretim Fakültesi/İlahiyat (Önlisans) (Açıköğretim)

70 HASAN H. ALEÇAKIR HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ (ANKARA)/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/Maliye

71 HATİCE BAYRAKLILI ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ (SAMSUN)/Eğitim Fakültesi/İşitme Engelliler Öğretmenliği

72 HATİCE KARAHAN GAZİ ÜNİVERSİTESİ (ANKARA)/Gazi Eğitim Fakültesi/Sınıf Öğretmenliği

73 HATİCE K ÖZTÜRK ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ (BOLU)/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/Kamu Yönetimi

74 HEDİYE M. KUTLUTÜRK TURGUT ÖZAL ÜNİVERSİTESİ (ANKARA)/Ankara Sağlık Yüksekokulu/Sosyal Hizmet (Ücretli)

75 İBRAHİM B. KAYA KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ/İletişim Fakültesi/Radyo, Televizyon ve Sinema (İÖ)

76 İFFET İREM KILIÇARSLAN BARTIN ÜNİVERSİTESİ/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/İşletme

77 İLKER YASİN ÖZTÜRK BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ (ZONGULDAK)/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlş.

78 İLYAS KANDEMİR AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ (AFYONKARAHİSAR)/Bolvadin Meslek Yüksekokulu/İşletme Yönetimi

79 İREM ER ANKARA ÜNİVERSİTESİ/İletişim Fakültesi/Gazetecilik

80 İSA BERAT YILDIRIM BOZOK ÜNİVERSİTESİ (YOZGAT)/Mühendislik-Mimarlık Fakültesi/Makine Mühendisliği

81 İSMAİL F. ORHAN ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ (ERZURUM)/Mühendislik Fakültesi/Metalurji ve Malzeme Mühendisliği (İÖ)

6 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

82 KEZBAN ASİLER UFUK ÜNİVERSİTESİ (ANKARA)/Sağlık Hizmetleri Meslek Y.O./Yaşlı Bakımı (Ücretli)

83 KÜBRA ATASEVER ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ (SAMSUN)/Eğitim Fakültesi/Sosyal Bilgiler Öğretmenliği

84 KÜBRA ENDOĞAN UŞAK ÜNİVERSİTESİ/Fen-Edebiyat Fakültesi/Tarih (İÖ)

85 KÜBRA KORKMAZ PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ (DENİZLİ)/Fen-Edebiyat Fakültesi/Arkeoloji

86 MEHMET BARAÇ TÜRK HAVA KURUMU ÜNİVERSİTESİ (ANKARA)/Ankara Havacılık Meslek Yüksekokulu/Havacılıkta Yer Hizmetleri Y

87 MEHMET ALİ GÖREN SELÇUK ÜNİVERSİTESİ (KONYA)/Teknoloji Fakültesi/Makine Mühendisliği (İÖ)

88 MEHMET K. GÜNER BATMAN ÜNİVERSİTESİ/Teknoloji Fakültesi/Otomotiv Mühendisliği

89 MEHMET O. GÜRAY GAZİ ÜNİVERSİTESİ (ANKARA)/Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu/Endüstri Ürünleri Tasarımı

90 MELİKE KAYA DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ (KÜTAHYA)/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/Ekonometri

91 MELİKE K. ÖZDEMİR ANKARA ÜNİVERSİTESİ/Fen Fakültesi/Astronomi ve Uzay Bilimleri

92 MELİKE NUR SÖĞÜTDELEN SELÇUK ÜNİVERSİTESİ (KONYA)/Akşehir İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/İşletme

93 MERT SUBAŞI KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/İşletme (İÖ)

94 MERT BİÇER MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ/Fethiye Ali Sıtkı-Mefharet Koçman Meslek Yüksekokulu/Turizm ve Otel İşle.

95 MERT CAN AKAR ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ (BOLU)/Fen-Edebiyat Fakültesi/Türk Dili ve Edebiyatı (İÖ)

96 MERVE KINCIOĞLU SELÇUK ÜNİVERSİTESİ (KONYA)/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/İşletme

97 MERVE DERİN HİTİT ÜNİVERSİTESİ (ÇORUM)/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/İşletme

98 MERVE NUR ATAMAN ANKARA ÜNİVERSİTESİ/Ziraat Fakültesi/Toprak Bilimi ve Bitki Besleme

99 MERVEGÜL ENGİN CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ (SİVAS)//Veteriner Fakültesi

100 MERYEM KAYA ANKARA ÜNİVERSİTESİ/Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi/Tarih Öncesi Arkeolojisi

101 MERYEM M. COŞĞUN KARABÜK ÜNİVERSİTESİ/Edebiyat Fakültesi/Sanat Tarihi (İÖ)

102 MİRKAN AVCU İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ/Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi/Sosyal Hizmetler (Açıköğretim)

103 MUHAMMED A. ERDOĞAN HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ (ANKARA)/Edebiyat Fakültesi/Mütercim-Tercümanlık (Fransızca)

104 MUHAMMED C ARAS SELÇUK ÜNİVERSİTESİ (KONYA)/Silifke Taşucu Meslek Y.O./İnşaat Teknolojisi

105 MUHAMMED E ÇELİK DÜZCE ÜNİVERSİTESİ/Mühendislik Fakültesi/Elektrik-Elektronik Mühendisliği (İÖ)

106 MUHAMMED E. ÜNVER TRAKYA ÜNİVERSİTESİ (EDİRNE)/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/Ekonometri (İÖ)

107 MUHAMMED S. GÜLEÇ KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/İktisat

108 MUHAMMET A. YALÇINKAYA UŞAK ÜNİVERSİTESİ/Karahallı Meslek Yüksekokulu/Büro Yönetimi ve Yönetici Asistanlığı

109 MUSTAFA PEKDEMİR İHSAN DOĞRAMACI BİLKENT ÜNİVERSİTESİ (ANKARA) /İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı (İngilizce) (Ücretli)

110 MUSTAFA ALTUNEL HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ (ANKARA)/Eğitim Fakültesi/Fen Bilgisi Öğretmenliği

111 MUSTAFA ÇELİK SELÇUK ÜNİVERSİTESİ (KONYA)/Edebiyat Fakültesi/Alman Dili ve Edebiyatı

112 MÜHİDE KARAKAYA KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/İktisat

113 NAZİFE DÖMEKE AKSARAY ÜNİVERSİTESİ/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/İktisat (İÖ)

114 NEJLAN . AYDIN CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ (SİVAS)/Eğitim Fakültesi/Fen Bilgisi Öğretmenliği

115 NESLİHAN ŞAHİN GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ (TOKAT)/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/İktisat (İÖ)

116 NİL UZ ÇANKAYA ÜNİVERSİTESİ (ANKARA)/Adalet Meslek Yüksekokulu/Adalet (%25 Burslu)

117 NUH ACAR SELÇUK ÜNİVERSİTESİ (KONYA)/Silifke Taşucu Meslek Y.O./Turizm ve Otel İşletmeciliği

118 NUH ARSLAN MEHMET AKİF ERSOY ÜNİVERSİTESİ (BURDUR)/Bucak Hikmet Tolunay Meslek Yüksekokulu/Halkla İlişkiler ve T.

119 NURAY TOPRAK ANKARA ÜNİVERSİTESİ/Ziraat Fakültesi/Peyzaj Mimarlığı

120 NURBANU MERCAN BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ (ZONGULDAK)/Zonguldak Meslek Yüksekokulu/İnşaat Teknolojisi

121 NURİYE DUY ÇİÇEK GAZİ ÜNİVERSİTESİ (ANKARA)/Polatlı Fen-Edebiyat Fakültesi/Tarih

122 OSMAN ZENGİN SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ (ISPARTA)/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/Kamu Yönetimi (İÖ)

123 ÖMER SAĞNAK YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ (ANKARA)/Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi/Elektrik-Elektronik Mühendisliği

124 ÖMER FARUK AVCI MARMARA ÜNİVERSİTESİ (İSTANBUL)/İktisat Fakültesi/İktisat (İÖ)

125 ÖMER FARUK KURT AMASYA ÜNİVERSİTESİ/Merzifon Meslek Yüksekokulu/İnşaat Teknolojisi

126 ÖMER UTKU ÜÇER ÇANKAYA ÜNİVERSİTESİ (ANKARA)/Mühendislik Fakültesi/Makine Mühendisliği (İngilizce) (%50 Burslu)

127 ÖNDER SÖZERİ HİTİT ÜNİVERSİTESİ (ÇORUM)/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/İşletme (İÖ)

128 ÖVGÜ İPEK ANADOLU ÜNİVERSİTESİ (ESKİŞEHİR)/Açıköğretim Fakültesi/İlahiyat (Önlisans) (Açıköğretim)

129 PELİN BALATLI EGE ÜNİVERSİTESİ (İZMİR)/Edebiyat Fakültesi/Amerikan Kültürü ve Edebiyatı

130 RABİA AYDOĞDU ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ (SAMSUN)/Mühendislik Fakültesi/Bilgisayar Mühendisliği

131 RABİA ERGÜN CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ (SİVAS)/Suşehri Sağlık Yüksekokulu/Hemşirelik

132 RABİA CEVİZ HİTİT ÜNİVERSİTESİ (ÇORUM)/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/Maliye

133 RUKİYE BAŞER DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ (KÜTAHYA)/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/İktisat

134 RÜVEYDA DEMİR ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ (BOLU)/Eğitim Fakültesi/Sosyal Bilgiler Öğretmenliği

135 SAVAŞ ŞAHİN KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ//Hukuk Fakültesi (İÖ)

136 SEDA ŞİMŞEK KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ/Eğitim Fakültesi/Sınıf Öğretmenliği

137 SEDA ÖZTÜRK ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ (ERZURUM)/Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi/Fen Bilgisi Öğretmenliği

138 SEDA NUR ÖNAL ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ (SAMSUN)/Eğitim Fakültesi/Fransızca Öğretmenliği

139 SEDANUR GÜNER NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ (İSTANBUL)/Nişantaşı Meslek Yüksekokulu/Fizyoterapi (%50 Burslu)

140 SEDANUR ALPSOY NİĞDE ÜNİVERSİTESİ/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler

141 SEFA ÜNAL ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ/Ayvacık Meslek Yüksekokulu/İşletme Yönetimi

142 SENANUR ATMACA ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ (BOLU)/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/İşletme

143 SEVDENUR KARADENİZ ANKARA ÜNİVERSİTESİ/Mühendislik Fakültesi/Fizik Mühendisliği

144 SEZER CAN AYDINYER SELÇUK ÜNİVERSİTESİ (KONYA)/Mühendislik Fakültesi/Çevre Mühendisliği (İÖ)

145 SİMGE KOÇYİĞİT CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ (SİVAS)/Gemerek Meslek Yüksekokulu/Maliye

146 SÜMEYYE ÖZER AMASYA ÜNİVERSİTESİ/Eğitim Fakültesi/İlköğretim Matematik Öğretmenliği

147 ŞEHRİBAN ALTIN GAZİ ÜNİVERSİTESİ (ANKARA)/Gazi Eğitim Fakültesi/Sosyal Bilgiler Öğretmenliği

148 ŞEYDA KILCI BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ/Fen-Edebiyat Fakültesi/Sosyoloji

149 ŞEYMA SÖNMEZCAN DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ (KÜTAHYA)/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/İktisat

150 ŞEYMANUR ÇELİK UFUK ÜNİVERSİTESİ (ANKARA)/Sağlık Hizmetleri Meslek Y.O./Elektronörofizyoloji (Ücretli)

151 ŞULE BAKRIYANIK İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ/İktisat Fakültesi/Maliye (Uzaktan Öğretim)

152 TUBA MUTLU MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ/Edebiyat Fakültesi/Tarih (İÖ)

153 TUĞÇE GÜN BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ/Havran Meslek Yüksekokulu/İşletme Yönetimi

154 UĞUR ONLAR CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ (SİVAS)/Teknoloji Fakültesi/Mekatronik Mühendisliği (İÖ)

155 ÜMMÜGÜLSM TELLİ TÜRK HAVA KURUMU ÜNİVERSİTESİ (ANKARA)/İşletme Fakültesi/Havacılık İşletmeciliği (%50 Burslu)

156 YASEMİN ADA BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ/Gönen Meslek Yüksekokulu/Muhasebe ve Vergi Uygulamaları

157 ZÜHRE NUR ACAR ANKARA ÜNİVERSİTESİ/Fen Fakültesi/Astronomi ve Uzay Bilimleri

158 YASİN AYGÖR KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ/Kırıkkale Meslek Yüksekokulu/Rafineri ve Petro-Kimya Teknolojisi (İÖ)

159 YAŞAR ÇİÇEK SELÇUK ÜNİVERSİTESİ (KONYA)/Beyşehir Ali Akkanat İşletme Fakültesi/İşletme

160 YUNUS ÜLGER ANADOLU ÜNİVERSİTESİ (ESKİŞEHİR)/İşletme Fakültesi/İşletme (Açıköğretim)

161 ZEYNEP TEKELİ ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ/Fen ve Edebiyat Fakültesi/Coğrafya

7 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Öncekiler, Sonrakiler…

Ethem BARAN

Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Rehber Öğretmeni

Ortaokul Türkçe kitabındaki o öykü bugün gibi aklımda: Sait Faik’ten “Son Kuşlar”. On iki veya on üç yaşındayım ve sabahlara kadar roman okuyorum. Yine Türkçe kitabında –bir sonraki yıl olabilir– “Karanfiller ve Domates Suyu” adlı bir metin vardı. O da Sait Faik’ten. Oradaki Kör Mustafa’yı çok sevmiştim. Ömer Seyfettin’den öyküler de vardı okuduklarım arasında ama “Son Kuşlar” bende öykü yazma isteği uyandırmıştı; öyle hatırlıyorum. Roman yazmaya çalıştığım ve neredeyse yalnızca roman okuduğum yıllardı. Elime geçen dergilerdekiler dışında öykü okumuyordum. Daha doğrusu elime öykü kitabı geçmiyordu. Dergilerdeki öykülere bakarak ben de öykü yazmaya başladığımda doğal olarak öykü kitaplarının ardına düştüm. Sait Faik’lere o dönemde ulaştım, Halk Kütüphanesi’nde. Şehirdeki kitapçıya çok az kitap gelirdi, onlar da çoğunlukla romandı; hepsini alıp eve götürmek istediğim bu kitapların ancak çok azını alabiliyordum harçlığımla. Alabildiğim o kitaplardan biri de, Sevinç Çokum’un “Makina” adlı öykü kitabı. 1976’da basılan bu kitabı ben bir yıl sonra almışım. (Tarih atardım o yıllarda aldığım kitaplara.) Yıl 1977, ben lise birinci sınıf öğrencisiyim. Ev içleri, dar sokaklar, yaşlılar rengârenk kelimelerle yürekleri titreterek, tutup sarsarak, değip geçerek

dile geliyordu. “Edirne Edirne”yi, “Paşa Mahallesi”ni, “Galata Bahçeleri”ni kim bilir kaç kez okudum… Yine aynı yıl Abbas Sayar’ın “Yorganımı Sıkı Sar”ı çıktı. Neredeyse her gün çarşıda rastladığım ama bir türlü tanışıp konuşmaya cesaret edemediğim, ortaokuldan beri bütün kitaplarını okuduğum Abbas Sayar, bu küçük şehirden bile bir yazar çıkabileceğinin en büyük kanıtı olarak benim kahramanımdı. Tanıdığım insanları, bildiğim toprakları anlatıyordu. Sanki akrabalarımız, komşularımız konuşuyordu sayfalar boyu. Okuduğum her yazarla bir uçtan diğer uca savrulup duruyordum. Sonra okul kütüphanesinde Tarık Buğra’nın “Hikâyeler”ini bulunca yeni bir kapı aralamış gibi olduğumu hatırlıyorum. O kitaptaki her öykü aklımın ve yüreğimin ayrı bir yerinden yakalıyordu beni. Kafama üşüşen sorular azalacağına artıyordu. Sözgelimi, “Bitmemiş Senfoni” ve “Kardan Adam” gibi öyküler bildiklerimin, alıştıklarımın, zihnimdekilerin, içimde dolaşıp duran satırların kimi yerlerine değiyor, kimi yerlerinin uzağından, çok uzağından geçiyor, geçerken de bende yepyeni heyecanlar uyandırıyordu. Üslup sahibi olmak böyle bir şey herhalde diye düşünüyordum. Nasıl yazmam gerektiği konusunda ve elimde tutacağım, hatta içinde dolaşacağım dilin mahiyeti, sınırları, kıvraklığına ilişkin bana önemli ipuçları verdiğini hissediyordum bu yeni okuduklarımın. Yol gösterenim yoktu; her şeyi kendi kendime keşfetmeye çalışıyordum. Tabii, fazlasıyla zaman harcadığımın ve gereksiz nice kitabı boşuna okuduğumun farkında değildim. O yüzden, birçok kitaba ve yazara geç ulaştım. Sözgelimi Çehov’la tanışmam üniversite yıllarına denk gelir. O da Bilgi Yayınevi’den çıkan iki ciltten ibarettir. (Külliyata sonraki yıllarda ulaşacaktım.) Yine o yıllarda Selim İleri ve Füruzan’ın kitaplarıyla tanıştım. Ardından Nezihe Meriç ve Tomris Uyar geldi. Farklı anlatımları, dil kullanımları, oluşturdukları

8 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

atmosfer ve taşıdıkları duygu çeşitliliği ile bu yazarların beni eğittiklerini düşünmüşümdür. Anlattıkları veya yarattıkları dünyayı kendilerinin kılıyordu bu yazarlar. Bilinen dünyaya ve hayatlara benzese de kendilerine özgü yanları okuyucuyu sarsıyordu. Gerçekliğin böylesi bir tarzda yeniden yaratılması veya farklılaştırılması çarpıcıydı. O dönemde okuduğum her öyküyü anladığımı, sindirdiğimi, hatta öykünün bütününü görebildiğimi söyleyemem. Öykünün bazı yerleri, hatta bazen tek bir yeri beni etkiliyordu ama bunun ne olduğunu, nedenlerini, mahiyetini kendime bile açıklayamıyordum. Bir metne dışarıdan bakma deneyimini, o bütüncül gözü edinememiştim henüz. Metnin içinde kaybolmak hoşuma gidiyordu elbette, ne var ki, nerelerde dolaştığım ve neler gördüğüm sorulsa, buna verilecek cevabım yoktu. Bir okur olarak, okumanın keyfini çıkarıyordum, bu da bana yetiyordu. Bütün bunlar yazdıklarıma da bir biçimde sızıyordu tabii, ben farkında olsam da olmasam da. Selim İleri, Nezihe Meriç öykülerindeki yaklaşım, bakış açısı, anlatım tarzı, atmosfer, dil farklılığı ile Füruzan’ın öykülerinde karşıma çıkanlar ya da benim gördüklerim zihnimde ayrı ayrı yerlere yerleşerek kendi etki alanlarını oluşturuyorlardı. Sabahattin Ali’yi ve Memduh Şevket Esendal’ı yine yirmili yaşlarımda okudum. Artık yoğun olarak öykü yazıyor, neredeyse hiçbir öykü kitabını kaçırmamaya çalışıyordum. Yusuf Atılgan’ın öyküleri, Onat Kutlar’ın “İshak”ı ve MitatEnç’ten “Uzun Çarşının Uluları”… Mustafa Kutlu’nun kitapları, “Yokuşa Akan Sular”, “Yoksulluk İçimizde”, “Ya Tahammül Ya Sefer” ve diğerleri farklı ve yeni bir ses olarak yerini aldı okuduklarım arasında.

Kafka ve Borges’le de –onca okuyan biri olarak– geç tanıştım. Borges’in birçok öyküsü yanında “Yolları Çatallanan Bahçe”yi nasıl unuturum? Hele şu satırları: “Sonra insanoğlunun başına gelen her şeyin, tam ama tastamam şimdide geçtiğini hatırladım. Yüzyıllar geçiyor ve yalnızca şimdiki zamanda oluyor her şey; havada, yerin ve denizin üzerinde sayısız insan var, ama gerçekte, olup biten her olay bana oluyor…” Sonra da şu: “Bir sözcüğü hiç kullanmamak, onun yerine yetersiz benzetmeler ve dolambaçlı anlatım yollarına başvurmak, onu vurgulamanın belki de en etkili yoludur.” Sonra Marquez ve onun pek çok öyküsünün yanında gelip başucumda duran “Boğularak Ölenlerin En Yakışıklısı”. Köyü, insanları, tüm hayatı, tüm dünyayı, bilinenleri, hatta ölümü bile değiştiren o güzel ölü… Nasıl unutulur? KatharineMansfield’in öyküleri… Salinger, Cortazar, FlanneryO’Connor, AmbroseBierce, HeinrichBöll, John Cheever… Ve tabii Alice Munro, bütün öyküleriyle. Ve tabii AndreyPlatonov “Dönüş”üyle, “Muhteşem Vahşi Dünya”sıyla. Akla gelenler ve gelmeyenler. Gelmeyenlere bir özür borcum var, biliyorum.

9 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Kişiliğimizin Aynası El Yazılarımız

Hakan ÇELİK

Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

Grafoloji, yazıbilimi anlamına gelmektedir. Bu

bilimin ışığı altında kişinin yazısı incelenerek

“yaşamına ve kişiliğine” dair çıkarımlar

yapılabilmektedir. Bu bilimin ışığında bir test

derledik ve kişiliğinizin yazıya yansıması ne

şekildeymiş görelim istedik.

ABD'de yapılan araştırmaya göre, el yazısı 5 bin ayrı karakterin izlerini taşıyor. Sağa yatık yazanlar daha insancıl oluyor. Harfleri küçük yazanlar utangaç, iri yazanlarsa ilgi meraklısı... Yönteme, iş görüşmelerinde ve mahkemelerde sıkça başvuruluyor. ABD'deki National Pen isimli şirket, el yazısının 5

bin farklı kişilik özelliğini ortaya çıkardığını

gösteren bir araştırma yayımladı. Buna göre harfler

arasındaki boşluklar, harflerin büyük ya da küçük

olması ve imzanın nasıl atıldığı, kişinin çekingen mi,

dışa dönük mü ya da özgür ruhlu mu olduğunu ele

veriyor. İşte el yazısından karakter tahlili için

ipuçları:

HER HARF BİR MESAJ...

Yazı yazarken küçük harfler kullananlar utangaç,

çalışkan ve dikkatli, büyük harfler kullananlar ilgi

meraklısı ve dışa dönük mizaca sahip.

Kelimeler arasında büyük boşluklar bırakanlar

özgürlüğüne düşkün olurken, kelimeleri birbirine

yakın yazanlar, yalnız kalmaya dayanamıyor ve

çevresindekilere baskı yapmayı seviyor.

Yeni deneyimlere açık ve yeni insanlarla

tanışmayı seven kişiler, sağa yatık bir şekilde

yazıyor. İçine kapanık kişilerin yazılarıysa sola yatık

oluyor. Yazısı herhangi bir tarafa yatık olmayan

kişiler, genelde mantıklı ve pratik oluyor.

Bazı harflerse, karakter analizinde ayrı bir öneme

sahip. Örneğin 'i' ve 'e' harfleri arasında geniş

boşluklar bırakanlar genelde rahat, açık fikirli ve

aklına estiği gibi davranan kişiler oluyor.

ŞİZOFRENİ İŞARETİ OLABİLİR

"İ" harfinin noktası çok yukarıdaysa bu, kişinin

hayal gücünün çok zengin olduğuna işaret ediyor.

Daha çocuksu bir kişiliğe sahip olanlarsa, noktayı

bir daire gibi çiziyor. El yazısı analizine grafoloji adı

veriliyor. Grafoloji, işe alacakları kişilerin karakter

özellikleriyle ilgili ipuçları elde etmek isteyen bazı

şirketler ve mahkemeler tarafından da kullanılıyor.

Uzmanlar grafolojinin şizofreni ve tansiyon gibi

sağlık sorunları ile enerji seviyesinin anlaşılmasında

da kullanıldığını, kişilerin yazım karakterinin

hastalığı ele verdiğini söylüyor.

DAR 'E' ŞÜPHECİ, GENİŞ 'E' RAHAT

Dar "L"

Kendinizi fazla kısıtlıyorsunuz, bu da gerginliğe yol

açar.

Geniş "L"

Rahat bir kişisiniz; kendinizi ifade etmekte sıkıntı

çekmiyorsunuz.

Dar "e"

Karşı tarafa şüpheyle yaklaşıyorsunuz; başkalarının

duyguları sizi etkilemiyor.

Geniş "e"

Yeni deneyimlere açıksınız. Aklınıza eseni

yapıyorsunuz.

Eğim:

El yazısının sağa doğru eğimi, kişinin iletişim

yeteneğinin göstergesi olarak yorumlanıyor. Örneğin

kişi daha arkadaş canlısı, yönlendirici, sorumluluk

sahibi, girişken olma eğilimi taşıyordur. Aynı

zamanda satış yapmaya, kontrolü elinde tutmaya,

sevilmeye, destekçi olmaya kadar uzayan birçok

olasılığı barındırır.

Yazı sağa doğru eğildikçe kişinin kararlarında

duygularının etkisinde kalma özelliği artar.

El yazısının genellikle dik oluşu kişilik

bağımsızlığına işarettir.

Sola doğru eğilen el yazısı, duygusal olarak

ihtiyatlılığı temsil eder. Bu el yazısının sahibi,

öncelikle her detayı doğrulama ihtiyacı duyar.

Başkalarının onu herhangi bir söz vermeye

zorlamasından hoşlanmaz.

Büyüklük: Büyük el yazısıyla yazan kişiler daha çok

dışadönük, dost tavırlı kimselerdir. El yazısının

sahibi kişi yabancılara karşı daha mesafeli olmayı

tercih etse de kendine güvenle hareket eder.

Küçük el yazısı mantığı temsil etmenin yanı sıra

zıt düşülen kişilere karşı acımasız olmayı da ifade

10 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

eder. Akademik ve zihinsel uğraşılardan hoşlanan

kişilerde bu tip el yazısı görülür.

Eğer yazı hem küçük hem de zarif ise kişinin

kendi dalga boyuna uygun olmayan kişilerle de iyi

bir iletişim kurması olası değildir. Bu kişiler, sosyal

olarak kabul görmüş kuralları yıkmak konusunda

zorlanırlar.

Baskı: Koyu harflerle yazan kişiler verdikleri sözü yerine

getirmek konusunda çok titizdirler. Ve etraflarındaki

birçok olan biteni ciddiye alırlar.

Çok koyu harfler ise kişinin gerginliğinin,

eleştiriye karşı sinirlerine fazla hakim olamayışın ve

küçük imalardan bile alınganlık göstermenin ifadesi

olarak yorumlanıyor. Bu kişiler önce tepki gösterir

sonra soru sorarlar. Ve duygusal davranışlarını

devam ettirirler.

Çok silik ve ince yazılar ise ortama ve insanlara

olan hassasiyeti temsil ediyor. Ama yazı aynı

zamanda kaba saba ve şekilsiz ise kişi duygusal

derinliği bile devam ettiremiyordur ve sönük bir

yaşam tarzı sürdürüyordur.

L, t ve h harflerindeki sırlar: Bu harflerin üst kısımlarının uzun olması hedef ve

hırsın mevcudiyetini gösterir. Ancak üst tarafı fazla

uzun l, t ve h'ler, kişinin başarması gerektiğini

düşündüğü meselede gerçekdışı beklentiler içinde

olabileceği anlamına gelir.

Bu harflerin üst tarafının oranlı bir şekilde

kuyruklu olması kişinin her şey üzerine etraflı bir

şekilde düşündüğünü ve hayalgücünü makul bir

şekilde kullandığını gösterir.

Kıvrımın enli olması, yeni fikirler üretme ve

bunların üzerine uzun uzadıya düşünme eğilimini

ortaya koyar.

Üst kıvrımın tekrar harfe geri dönmesi, yazı

sahibinin hayal gücünü kullanmaktan kaçındığını ve

elindeki işi bitirebilmek minimum gerekliliklerle

kendini sınırladığını gösterir.

G, y, p harflerindeki sırlar: Kuyruğun dik olması, sabırsızlık alametidir.

Kuyruğun basık bir şekilde yuvarlanması,

saldırganlık ve yüzleşmekten uzak durma isteğini

ortaya koyar.

Kuyruğun bastırılarak yazılmış tam bir kanca

halini alması, enerji, para kazanma isteği ve

tenselliğin göstergesidir.

Kuyruğun bastırmadan tam bir kanca şeklini

alması güvenlik ihtiyacını gösterir.

Kelimeler arasındaki mesafe

Kelimeler arasındaki mesafenin fazla olması,

"bana nefes alacak alan bırak" mesajını içerir.

Kelimeler arasındaki mesafenin daha az olması

ise başkalarıyla birlikte olma isteğini ortaya koyar,

ama böyle yazan insanlar zaman zaman gereksiz bir

kalabalığa neden olabilirler ve dayatmacı bir kişilik

sergileyebilirler.

Satırlar arasındaki mesafe: Satırların arasının açık olması, olaylara sakin ve

geniş perspektiften bakma eğilimini ortaya koyar.

Satır aralarının dar olması, yazarın hareketi

sevdiğini ve eylemin içinde olmaktan hoşlandığını

gösterir.

Satır araları dar olup, harfler arasındaki bağlantı

çok sıkı değilse, söz konusu el yazısının sahibi baskı

altında sükûnetini koruma disiplinine sahiptir.

Sayfa kenarındaki boşluk: Sayfanın sol tarafındaki boşluk, kişinin köklerini

ve ailesini gösterir.

Sağ taraftaki boşluk, diğer insanları ve geleceği

temsil eder.

Tepedeki boşluk hedef ve hırslardır.

Sayfanın dibindeki boşluk, enerji, içgüdü ve

pratiklik anlamına gelir.

+ Sayfanın sol tarafındaki geniş bir boşluk

bırakılması, hareketliliği sürdürme isteğini ortaya

koyar

Soldaki mesafenin az olması ise temkinlilik ve

hazır olmadığı takdirde bir şeyleri yapmaya

zorlanmaktan kaçınma isteğini belirtir.

Sağ taraftaki boşluğun az olması, sabırsızlık

göstergesidir ve bir an once işe başlayıp işi bitirme

eğilimini yansıtır.

Sağda geniş bir boşluk bırakılması ise bilinmeze

karşı korkunun mevcudiyetini ortaya koyar.

Kaynak: Kişisel Gelişim Dergisi

11 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Şiir Günlüğü

Çocukların Emaneti* Varken yeşillik, orman Soluma o ciğere duman. Güller dikelim her karış toprağa, Güzel koksun, temizlensin hava. Gelecek ve çevre, Çocukların emaneti bize. Bilinçsizce ateş yakıyoruz, Yavaş yavaş ölüyoruz. Ah o papatyalar… Neşe veriyor çocuklara, Anlam katıyor onların kahkahalarına, Huzur buluyorlar kıvır kıvır yapraklarında. Haydi, çocuklar, salıncakları kurun, Uçurtmaları uçurun, Piknikler yapın yemyeşil doğada, O güzel çiçeklerin arasında. Belki bir gün, Doğa kokan bir çocuk koklarım, Belki bir gün, Umut görürüm onların gözbebeklerinde. Ey güzel toprak; ya sen sevdiklerimizi bizden aldığın için mi böyle güzel kokuyorsun? Ey sen yağmur; bizler bu kadar kirliyiz diye mi yağıyorsun? Doğa kirli kalamaz, Çocuk oyunsuz duramaz. Geleceğimiz çocukların elinde. Kırma onları cahil düşüncenle. Bırak gönüllerince yaşasınlar, Sevgi dolu, umut dolu, yarın dolu… Artık görmek istemiyorum, Mutsuz insanları, sararmış yaprakları. Artık görmek istemiyorum, Elden giden doğayı, yok olan insanlığı. Bir beton yığını uğruna, Gitmemeli ormanlar. Haydi durma! Geleceğe katkı sağla. Denizin üstünden çıksa gökkuşağı, Dalsam ufuklara, Çocuklar hayal kursa, Yaşasak hep birlikte sağlıklıca.

Yağmur KOCABAŞ 9-A

*Bu şiir “ Çocuk ve Çevre” konulu Ankara genelinde yapılan yarışmada 1. olmuştur.

Sonbahar Hüznü

Sonbaharın sessizliği sardıysa eğer,

İnsan sessizlikten anlamazmış meğer.

Ne olursa olsun dinlemeye değer,

Belki bize hüzün verir belki de keder.

Sonbahar sonsuz ulu bir çınar,

İnsanlar bu zamanda ne hayaller kurar.

Yaşamak belki bizim için kumar,

Düşündükçe geçmişi gözlerimiz dolar.

Ağaçtan dökülüp, yapraktır yerde kalan,

Anlayamadığımız şeydir yıllarımızı alan.

Düşündükçe bizden dakikalar çalan,

Sonbahardır ömrümden bana geriye kalan.

Günay Çallı 9-B

12 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Bir Biyografi: Yaşar KEMAL

Reyhan ŞAHAN-Esma Nur KÖKVERDİ 9/E

YAŞAR KEMAL (1922-2015)

Asıl ismi Kemal Sadık Gökçeli‘dir. 1. Dünya Savaşı esnasında Van’ın Muradiye ilçesinin bir köyünden göç ederek Adana’nın Osmaniye ilçesine bağlı Gökçedam köyüne yerleşen bir ailenin çocuğu. Küçük yaşta bir kaza sebebiyle bir gözünü kaybetti. Beş yaşındayken babasının camide namaz kılarken öldürülmesine şahit oldu. Adana’da ortaokula devam ederken bir taraftan da çırçır fabrikasında işçilik yaptı. Ortaokulu son sınıfta terk ettikten sonra ırgat kâtipliği, Adana Halkevi kitaplığında memurluk, vekil öğretmenlik, pamuk tarlalarında ırgatlık, ırgatbaşılığı, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı. Askerlikten sonra 1946 senesinde gittiği İstanbul’da Fransızlara ait Havagazı firmasında çalıştı. 1948’de Kadirli’ye döndü, bir süre yine çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptıktan sonra arzuhalcilik yapmaya başladı. 1950’de tutuklandı ve bir süre Kozan Cezaevinde hapis yattı. 1951’de salıverilince İstanbul’a gitti. Cumhuriyet gazetesinde röportaj yazarlığı ile başladığı gazeteciliği fıkra yazarlığı ve kurduğu yurt haberleri serisinin yönetimi ile sürdürdü. 1963’te ayrıldığı gazetecilikten sonra kendini tümden roman yazma uğraşına verdi. 1974-75 senelerinde Türkiye Yazarlar Sendikasının kuruluşuna katıldı ve ilk genel başkanlığını üstlendi. PEN Yazarlar Derneğine üye seçildi, ilk romanı “İnce Memed” ile 1955 yılında Varlık Roman Armağanı ‘na layık görüldü. 1974 tarihinde “Demirciler Çarşısı Cinayeti” adlı yapıtı, Madaralı Roman Ödülü’ nü aldı. “Yer Demir Gök Bakır” Fransa’da 1977 yılında, Edebiyat Eleştirmenleri Sendikası tarafından yılın en iyi yabancı romanı seçildi. “Binboğalar Efsanesi” 1979 yaz dönemi için Büyük Edebiyat Jürisi tarafından seçilen kitaplar arasında yer aldı. 1982 yılında uluslararası Del Duca Ödülü’ ne değer görülerek 1984 yılında Fransa’nın Legion D’Honneur nişanını aldı. 28 Şubat 2015 İstanbul’da vefat etmiştir.

♦ Türkiye’de tarımdan sanayileşmeye geçildiği 1950’li yıllarda, Çukurova’nın geniş biçimde makineleşmeye açılması ve verimli topraklar üzerindeki ağalar arası rant savaşımının kızışması, bunun yoksul Çukurova köylüsü üzerindeki sonuçları, romanlarının ilk evresinin ana temasını oluşturmuş; köy ve köylü gerçeğini abartmadan destansı bir anlatımla yansıtmıştır.

♦ 70’li yılların ortalarından itibaren yazarlığında yeni bir yönelimin ürünleri olarak nitelenebilecek ürünler vermeye başlamış; “Al Gözüm Seyreyle Salih“, “Kuşlar da Gitti” ve “Deniz Küstü” romanlarında ilk kez Çukurova dışına çıkarak kenti ve deniz insanını konu edinmiştir. Anadolu insanının sözlü anlatım geleneğinin ürünleri olan destanlardan, efsanelerden, ağıtlardan, halk öykülerinden, masallardan, türkülerden ve çağdaş roman tekniklerinden yararlanarak vardığı bireşim ve üslup, onu her bakımdan özgün bir çağdaş sanatçı kimliğine ulaştırmıştır.

Eserleri Öykü Sarı Sıcak Roman

İnce Memed,

Algözüm Seyreyle Salih

Çakırcalı Efe,

Yılanı Öldürseler

Kuşlar da Gitti,

Deniz Küstü

Yağmurcuk Kuşu

Bir Ada Hikâyesi Serisi

Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana

Karıncanın Su İçtiği,

Tanyeri Horozları

Dağın Öte Yüzü Serisi

Orta Direk,

Yer Demir Gör Bakır

Ölmez Otu

Demirciler Çarşısı Cinayeti

Yusufçuk Yusuf

Kimsecik Serisi

Yağmur Kuşu,

Kale Kapısı,

Kanın Sesi Efsane Derlemeleri – Romanlar

Üç Anadolu Efsanesi

Ağrı Dağı Efsanesi Röportaj

Allanın Askerleri

Yanan Ormanlarda 50 Gün

Çukurova Yana Yana,

Peribacaları

Bu Diyar Baştan Başa

Bir Bulut Kaynıyor

Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor

Taş Çatlasa,

Baldaki Tuz Ağacın Çürüğü

13 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Hayata Tüm Engelimle Güldüm-Öykü

Ayşe SEVİNÇ 9/E

Yıl 1976

Küçük ve fakir bir evde açtım küçücük

gözlerimi. Başımda gülen ama ağlayan

birçok teyze vardı. İlk başlarda benim

gelişime sevindiklerinden ağladıklarını

zannettim. Ama büyüdükçe bunun hiç de

böyle olmadığını anladım. Aynı zamanda

kollarımda ve bacaklarımı hissetmediğimi de

fark ettim. Meğersem kollarım ve bacaklarım

olmadan dünyaya gelmişim. Birçok insan

geliyordu bizim eve özellikle de benim

odama.

Her gelen güler yüz ile gelir ağlayarak ve

gözlerinde ki acıma duygusuyla dışarı

çıkıyorlardı. Benim durumuma çok üzülen

annem üzüntüsünü benden saklamaya

çalışıyorsa da beceremiyordu. Hayata

geriden başlamışım ne olur ki? Büyüdükçe

kollarım ve bacaklarım yerine gelir. İşte o

zamanı iple çekeceğim. Anneme karşı koşup

o mis gibi kokan göğsüne sarılacağım.

Hayali bile beni mutlu ediyor.

Yıl 1980

Artık dört yaşıma geldim. Normalde

yaşıtlarım koşup yürüyor ve kendi

yemeklerini kendileri yiye biliyorlarmış.

Bana ne benim kollarım ve bacaklarım

olacak. O zamana kadar biraz bakıma

ihtiyacım var. Artık ayda bir kez doktora

gitmeye başladık. Her halde çıkacak olan

kollarım ve bacaklarımı düşünüp

konuşuyorlar. Belki yerine gelecek olan

kollarım ve bacaklarım için bir kutlama

vereceklerdir.

Bu arada babam çok güçlü ve kuvvetlidir.

Kollarındaki kasları beni hayrete düşürüyor.

Bazen kaslarını bir şişiriyor ki kendimi

gülmekten alamıyorum.Bu arada babam ve

annemin ben güldükçe mutlu olduklarını

gördüm bu yüzden her şeye karşı gülmeye

başladım.

Yıl 1985

Artık dokuz yaşındayım. Yalnız halen daha

kollarım ve bacaklarım oluşmadı belki biraz

daha zamana ihtiyaçları vardır. Belki

kendilerini güzelleştirip öyle çıkacaklardır.

Bu arada artık boynumu daha iyi

kullanmaya başladım. Yalnız arada bir

düşüyorum. Çok zor kalkıyorum ama gene

de hayattan vazgeçmiyorum.

Karşıma her gelene o yüzümdeki gülümseme

ile bakıyorum. Bana o kadar garip ve

acıyarak bakıyorlar ki bazen kendimden

korkuyorum. Bir de kolları ile bacakları olan

arkadaşlarıma bakıyorum. Ben bu halimle

etrafa gülümserken onlar ağlamaklı bir

şekilde bakıyorlar herkese.

Normalde bunun tam tersi olması gerekiyor.

Bazen arkadaşlarım benimle oyun oynamak

için bize geliyorlar. Kollarımın ve

bacaklarımın neden olmadığını soruyorlar.

Bunu bana soran herkese yakın zamanda

çıkacak diyorum.

Yıl 1990

On dört yaşıma da bastım. Artık yaşıma

göre çok küçük bir cüsseye sahibim. Bazen

bana kolların ve bacakların olmayacak

diyorlar. Ama ben onlara inanmıyorum.

Benim kollarım ve bacaklarım olacak.

Annem bu süre zarfında hep bana yardımcı

ve destek oldu.

Babamın da bana destek olmasını çok

isterdim ama maalesef dünyaya

dayanamadı. Az alan bir umutla kollarım ve

bacaklarımın oluşacağı ve babamın kabrine

gidip dua etmeyi bekliyorum. Artık

düştüğümde kalkmayı da öğrendim. Sesimin

ne kadar güzel olduğunu da fark ettim. Artık

canım sıkıldığı zamanlar da şarkılar

söyleyip eğleniyorum.

14 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Yıl 2000

Artık yirmi dört yaşıma da geldim. Kolları ve

bacakları olmayan ve olmayacak bir genç

kızım. Bazen annemle beraber dışarıya

çıkıyorum. Sevgilileriyle dolaşan kızları

görüyorum. İçimde derinlerde bir yerde bir

şey beni hüznüne davet ediyor. Bazen fazla

duygusal oluyorum ve ağlamaya başlıyorum.

Yıl 2005

Artık yirmi dokuz yaşındayım. Ağlamamamı

sağlayan bir arkadaş edindim. Adı da Vedat

kendi de adı gibi çok iyi. Vedat ile bir işe baş

koyduk. O Kızılay Meydanı’nda gitar

çalacak bende ona eşlik edeceğim.

Yıl 2010

Artık otuz dört yaşındayım. Vedat ile işimiz

kısa sürede büyüdü. Bizim bu yeteneğimiz

kenarda köşede kalmış bir yetenek değil

artık. Aynı zamanda bu zaman dilimi

içerisinde Vedat ile evlenmeye karar verdik.

O zaman ki sevincimi kimseye anlatamam.

Küçüklüğümden beri hayal ettiğim kollarım

ve bacaklarım olmasa bile beni seven bir

insan var. Yakın zamanda evlendik. Annemi

de bu yıl içerisinde kaybettim. Ama hiç

yılmadım çünkü düşsem bile beni kaldıracak

biri var artık. Vedat ile biz evlatlık çocuk

edindik. Büyüdüğü zaman hayal kırıklığına

uğrayabilir ama hiç değilse bir evi ve bir

ailesi olacak.

Yıl 2014

Artık otuz sekiz yaşındayım. Vedat, ben ve

kızımız Meliha ile mutlu bir yıla daha

başlamıştık. Ama bu yıl içerisinde amansız

bir hastalığa kapıldığımı öğrendim.

Doktorlar bu kolsuz ve bacaksız kadına

öleceğini söyleyip üzülmesini bekliyorlar.

Aslında ölmeye üzülmüyorum ama eşime ve

kızıma üzülüyorum. Bensiz ne yaparlar diye

düşünmeden edemiyorum.

Bir sabah uyandım vücudum normalden

daha tuhaftı bugün sanki içimde bir sıkıntı

var beni boğuyor gibi oluyordum. Bana ne

oluyordu diye çok düşündüm. Göz

kapaklarımda bir ağırlık vardı. Sanki bu

zamana kadar hiç kapanmadılar. Göz

kapaklarım o kadar ağırlaştı ki açamaz

oldum. Kulağıma ağlama sesleri geliyordu.

Hareket de edemiyorum yoksa yoksa

gerçekten öldüm mü? Otuz sekiz yıl kolsuz ve

bacaksız bir hayat sürdüm.

Düştüm ama kalktım, yıkılmadım,

yıktırmadım. Düştüysek kalkarız sözü var ya

işte o söz benim tüm hayatımı anlatıyor

aslında. Bir umutsuzluğa kapıldığım zaman

eşim Vedat çıka geldi yanıma. Sevindim her

kızın hayalidir beyaz atlı prensinin olması.

İşte benim beyaz atlı prensimde Vedat’tı.

Sonradan bir de tatlı mı tatlı bir kızımız oldu

Meliha. O da benim gibi hiç yıkılmadı

benimle hep gurur duydu övdü beni herkesin

içerisinde ama artık bir karış toprağımı över

kim bilir. Şey bir de şu anki düşüncem

hastalığımı öğrendiğim zaman komşumuza

vasiyetimi yazdırmıştım.

Varım yoğum hepsi eşime ve kızıma adadım.

Bir de mezarımın üzerine ‘’Tüm eksikliklere

karşı inadına hayat’’ yazdırmalarını

istemiştim. Umarım ellerine ulaşır. Artık

benden bu dünyaya bu kadar güler yüz. Gül,

düş ve kalk ne yapacaksın ki bu hayatta.

Ama unutma hayatındaki engelin ne olursa

olsun sen ona gülümse ve umudunu yitirme.

15 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Öğretmenlerimizi Tanıyalım Nurmisal DOĞAN-Ayşe SEVİNÇ 9/E

Adı - Soyadı : Rana DEMİREL

Branşı : Almanca

Mezun Olduğu Ünv. : Atatürk Ünv.

Öğretmenlik Süresi : 17 Yıl

Yaşam Felsefesi : Yaşadağın sürece umudunu yitirme!

Adı - Soyadı : Melahat YORGUN

Branşı : Biyoloji

Mezun Olduğu Ünv. : Gazi Ünv.

Öğretmenlik Süresi : 24 Yıl

Yaşam Felsefesi : Doğayı sev ve yaşama sıkı sarıl!

Adı - Soyadı : Bahri Özkan ŞENGÜL

Branşı : Matematik

Mezun Olduğu Ünv. : Gazi Ünv.

Öğretmenlik Süresi : 16 Yıl

Yaşam Felsefesi : Hayatı kendin için yaşa!

Adı - Soyadı : Tuncay TÜRKER

Branşı : Edebiyat- Müdür Yardımcısı

Mezun Olduğu Ünv. : Dumlupınar Ünv.

Öğretmenlik Süresi : 14 Yıl

Yaşam Felsefesi : Güzel bak!

Adı - Soyadı : Seda Çekiç TOROSLU

Branşı : Fizik

Mezun Olduğu Ünv. : Gazi Ünv.

Öğretmenlik Süresi : 13 Yıl

Yaşam Felsefesi : Hayat en güzel hediye.

Adı - Soyadı : Filiz PÜRSÜNLÜ

Branşı : Tarih

Mezun Olduğu Ünv. : Ankara Ünv. DTCF

Öğretmenlik Süresi : 18 Yıl

Yaşam Felsefesi : Mutlu ol!

Adı - Soyadı : Murat KELEŞ

Branşı : Din Kültürü

Mezun Olduğu Ünv. : Harran Ünv. İlahiyat Fak.

Öğretmenlik Süresi : 6 Yıl

Yaşam Felsefesi : İncinsen de incitme!

Adı - Soyadı : Tuğba Çelik

Branşı : Beden Eğitimi

Mezun Olduğu Ünv. : Adnan Menderes Ünv.

Öğretmenlik Süresi : 3,5 yıl

Yaşam Felsefesi : Dün doğduk, yarın öleceğiz.Bugünü iyi yaşa!

16 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Mor Menekşeler-Öykü

Aleyna Mahican ATEŞ-11AL/H O gün hava kasvetliydi. Gökyüzü grinin her tonunda bulutlardan oluşmuştu. Sokağın başında, ön cephesindeki payandalarından biri kırık, oldukça yıpranmış cumbalı evin dar tahta penceresine yağmur çiseliyordu. Pencerenin önünde büyük bir toprak saksıda bulunan, yaprakları hafif ıslanmış mor menekşeler vardı. Bu güzel menekşelerin sahibi Elvan'dı. Her gün çiçeklerini özenle sular, onlarla dertleşirdi. On yaşlarında bir kızı birde on altı yaşında hayat yükünü öksüzlüğü nedeniyle genç yaşta omuzlamış bir oğlu vardı. Kendisi de boş durmuyor evin giderleri için terzilik yapıyordu. Dükkân açacak parası olmadığı için siparişleri arkadaşı getiriyor, o da bu istekler doğrultusunda kıyafetleri evde dikiyordu. Hem ev uğraşları hem çocukları hem de istenen zamana yetiştirmek zorunda olduğu kıyafetler onu hayli yoruyordu. Günün sonunda evin en üst katında bulunan cumbada yorgunluğunu alacağını düşünerek orta şekerli kahvesini yudumluyor, bir yandan da pencereden görünen evin önündeki Arnavut kaldırımlı dar sokağı izliyordu. Birden sabahtan beri çiseleyen yağmurun yerini şiddetli yağışın aldığını gördü. Elindeki kahve fincanını bırakarak telaşla pencereyi açtı ve doludan yaprakları delik deşik olan mor menekşelerini içeri aldı. Pencereyi sıkı sıkıya kapattı. Daha sonra aklına eşinin ona ilk aldığı çiçekler yani menekşeleri geldi. Bir de veremden kocasını kaybettiği gece. Yüreği sıkıştı. Derdi, acısı gözyaşlarıyla birlikte katre katre elindeki çiçeğin yapraklarına düştü. O kendisini hep çiçeklerine benzetirdi. Menekşeler sonbaharda bile canlı kalır çiçek verirdi. Bir anlık içinde olsa acısını unutmaya, dökülen gözyaşlarında bırakmaya karar verdi. Çocuklarını öptü ve yorgun bedenini yatağa usulca bıraktı. Ertesi sabah namaza kalktı. Seccadesini serdi, ellerini göğe, Rabbi’ne doğru açarak: ''Yarabbi bana güç ve sabır ver, kalbimi serinlet, içimdeki tüm acıları sil, bir daha da tattırma.' 'dedi. Ardından yatağının başucuna seccadesini katlayarak koydu. O gün de diğer günler gibi geçip gitti. Hayat günlük telaşeleriyle akıp gitmekteydi. Takvim Aralık'ın yirmi beşini gösteriyordu. Hava hayli soğumuştu. Yatağının sol tarafına döndü, gözlerini açtı. Dışarıda yağmakta olan iri pamuk parçalarına benzeyen kar tanelerini gördü. Üzerine hırkasını alarak pencereye koştu. Kar gece yağmaya başlamış kaldırımlarda yığınlar oluşturmuştu. Tam sokağı seyre dalmışken aklına bir buçuk ayda zor tamamladığı kırmızı atlastan, menekşe deseni işlemeli oldukça narin elbise geldi. Bu elbiseyi yine elbisenin görünüşü kadar

zengin bir hanımefendiye dikmişti. Elbiseyi o gün teslim etmeliydi. Özenle elbiseyi sardı. Üzerine montunu giydi sonra da pençe attırmaktan kendinden geçmiş botlarını. Dışarı çıkmasıyla birlikte yüzüne vuran ayaz da bir oldu. Bu ayazda fazla yürüyemeyeceğini düşünerek sokağın sonuna kadar ilerledi ve sonra boş duran faytonu fark etti. Kar yağdığı için faytonun körüğü kapalıydı. Hemen faytona bindi arabacıdan muşambayı alarak dizlerine örttü. Elindeki paketi inene kadar sımsıkı tuttu. Ali Rıza Beylerin konağının önünde faytonu durdurdu. İndi ve kapının önüne vardı. Tokmağı hafifçe tıklattı. Kapıyı orta yaşlı bir hizmetçi açtı. Konağın hanımı evde olmadığı için paketi hizmetçiye bırakarak geldiği faytonla evine döndü. Eve gelir gelmez annesinden kalan dikiş makinesinde yarım kalan elbiseyi bitirme işine girişti. Elbiseyi baskı ayağının altına yerleştirdi, kolu indirdi. Pedala yavaşça bastı, iğne hareket etti. Dikkatle kenarlarını diktikten sonra elbiseyi dikiş makinesinden kurtardı. Dikiş kutusunu açtı. Tam desen işlemeye başlayacağı sırada kapı çaldı. Gelen arkadaşı Zehra’ydı. Hemen içeri davet etti. Zehra, Banu Hanım'ın kendisine diktirdiği kıyafeti çok beğendiğini ve arkadaşlarını da ona yönlendireceğini sevinerek dile getirdi. Elvan da bu duruma çok sevindi. Çünkü şu sıralar ev giderlerine yetişemez olmuştu. Biraz daha sohbet edebilmek için hemen bol köpüklü iki fincan kahve yaptı. Ne yazık ki Zehra'nın yapması gereken birçok işi vardı, bundan dolayı sohbet edecek vakti yoktu. Kahvesinden iki yudum alarak ''Ziyade olsun, kalkmam gerek, seni de daha fazla meşgul etmeyeyim.''dedi ve kapıya yöneldi. Kabanını giydi tam çıkacağı vakit ''Unutmadan, menekşe desenini, dikeceğin elbiselerde tekrar görmeyi istediklerini söylediler.'' dedi ve merdivenlerden inerek sokağın üst tarafına doğru yürümeye başladı. Elvan, kapıyı kapattıktan sonra Zehra'ya el sallayabilmek için pencereye koştuğunda bir süre önce ektiği menekşe tohumlarının büyüdüğünü gördü ve kötü talihinin döndüğünü düşünerek sevinç çığlıkları attı. O günden sonra sipariş sayısı da arttı, kazancı da. Öncelikle oğlunu işten aldı ve ona artık çalışmasına gerek kalmadığını söyledi. Oğlu da gittiği kurslar sayesinde kısa zamanda kaybettiği yıllarını telafi ederek üniversite sınavını kazandı. Kederli ve sıkıntılı günleri geride bırakarak bir dükkân satın aldı ve işlerini büyüttü. Mor menekşeleri ona sadece dert ortağı değil, ilham kaynağı, yaşam sevinci de oldu. Gözünden kıskandığı çiçeklerini dükkânının bereketi olarak gördü ve her gün onlarla beraber dükkânını açtı.

17 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Heves-Öykü Yasin TATAR

''Her zaman yetmiş sekizli olduğum için

kendimi ayrıcalıklı hissettim, ama maalesef

şansızlıktan paçayı kurtaramamış, yarı yarıya batmış

bir ayrıcalık... Evet, şansızlık bir insanın peşine

takıldı mı, insanoğluna kendi gölgesi ne kadar da

gereksiz bir mahlûkat gibi geliyor değil mi?

Gölgeden tek farkı, sizi adım adım takip etmesine -

bazense sizin onu-, çevrenizde dört dönmesine

rağmen onu hiçbir zaman görememeniz, fakat her

daim hissetmenizdir. Belleğimde, bana karıncalı bir

ekranın içinde, kır saçlı bir adamın nitekim o tekim,

bu tekim gibi anlaşılmaz laflarına boş boş baktığım

andan başka bir şey anımsatmayan On iki Eylül

dışında hayatım da pek değişiklik hissetmedim.

Benim hayatımda ayrıcalık nasıl kendini

şansızlığımla var ettiyse, değişiklik dediğim şey de

kendini eksiklik duygusu ile hissettirdi. İlk eksiklik

veya değişiklik dayımın gidişiydi. Ben aaaaa...''

-Demek dayının gidişiydi yapma yahu?

Bu alaycı ifadenin ardından, sol kulağının soğuktan

donup matlaşmış ve kopsa ancak bu derece acı

verebilecek olan memesi, sert bir eşek şakasıyla

titrediğinde, daktilonun benzerlerinin aksine

Fenerbahçe rengi plastik tuşları, altındaki metalik

düzenin birbirine hışımla vurarak çıkardığı ''tık

tık''ların beyaz kâğıt üzerinde, sanki hiç bitmeyecek

''a'' harfine programlanmış, bir çığlığın seremonisine

sahne olmasına sebep olmuştu. Azim, hışımla

suratını, bu iğrenç şakanın sahibine yani gök

gürüldemesini andıran bu deli kahkahanın adeta

şimşek görevi gördüğü, tükürük yağmuruna

dönmüştü.

Gördüğü manzara onun, çiçek bozuğu yüzünde

ancak denizi gören bir insanın mutlu olacağı kadar

bir tesir yaratmıştı, fakat elbette yüzme bilmeyen ve

bu konuda can sıkıcı bir ısrara maruz kalmış birinin

yüzü gibi... Güneş yanığı suratı, pasajdaki nüfuzunu

da her fırsatta açığa vuran, yanığın teğet geçtiği ve

insanda solgun haliyle bayat bir et izlenimi

uyandıran ve hatta bazen tiksindiren uzun burnuyla,

şakadan yalnız kendini güldürmeyi anlayan adam,

Azmi'nin kulağına eğilip, yalnız kendisinin

duyamayacağı bir sesle;

-Oğlum ben seni düşündüğümden yapıyorum, bırak

bu boş işleri, roman falan ne iş oğlum bunlar?

-Kaç defa diyeceğim abi, arkadan yaklaşırken haber

ver diye?

Hayatta en nefret ettiği şey olan, soruya soruyla

karşılık verilmesi yüzünü bulutlandırsa da Cemal'in,

verdiği nasihatin havada kalmasına, üstün akıl

olmanın zevkini ilk defa doyasıya yaşayamamanın

verdiği sinire daha fazla tahammül edemeyen

parmakları nişan alıp aynı hedefi bir daha vurmayı

denedi, başaramasa da Azmi sinir olmuştu ya, o

bugünlük doymuştu. Çünkü nasihat vermeyi üstün

akıl olmak sayardı Cemal, bu yüzden ne zaman

birinin bir noksanını görse zevkten dört köşe olmuş

elleri, teatral bir havayla tulumbadan su çeker gibi

bir aşağı bir yukarı gider gelirdi, bir Kızılderili

şefinin savaş çığlığını andırır bir sesle, ''Ben

demiştim'' deyişi ve sonra inip kalkan elleriyle

devam eden tiyatro, bir elinin bükülüp diğerinin

üstüne balyoz gibi inmesiyle yani herkesin malumu

bir hareketten sonra, pasaj esnafının alkışları

eşliğinde perdeyi kapatırdı. Daha sonra milletle

dalga geçmekten dört dönüp, önünü dahi görmesine

izin vermeyen, sanki yerini kaybetmiş gibi, onu

çerçeve gibi saran etlere yaklaşıp uzaklaşan çipil

gözleri, daktilonun kırık ayağına adeta koltuk

değneği görevi görsün diye koyulan incecik bir

hikâye kitabına ilişti.

Bu koltuk değneğini, enine boyuna evirip çevirip

ona marstan gelmiş ve her an ''Selam dünyalı ben

dostum'' diyecekmiş gibi kısa bir bakış attıktan

sonra, fazlaca inince gözbebeklerine adeta yarım ay

havası veren, beyazına fazlaca baktığınızda insanda

''Bu günlük güneşlik havada ayın ne işi var''

sorusunu akla getiren gözkapakları birden

havalanıverdi.

-Oğlum, bildiğin, burada emmeli gömmeli küfürler

var lan?

Gülünce hilal haline gelecek kadar yamuk olan ağzı,

biriyle maytap geçeceği sırada aynı şekilde eğrilen

kaşlarıyla birleştiğinde tam, bir siyasi sembol

görünümünü alacaktı ki, suratı birden yeni bir

hareketlenmeye hazırlanır gibi ciddileşiverdi. Sonra

kitap, sanki fotokopisi çekiliyormuş gibi bir havayla

sert bir biçimde Azmi’nin kafasına tane tane inip,

devamında havalanırken, Cemal'in ağzından da

kitaba senkronize edilmiş gibi tane tane şu sözler

duyuldu:

-Bunları...

-Çocuklar...

-Okursa...

-Ne olacak lan...

-Hı, utanmaz...

Beşinci ve son vuruştan sonra elini siper etmek

ancak aklına gelen Azmi, hızla pasajın bu on beş

yıllık demirbaşının elinden, üçüncü vuruştan sonra

onda beton etkisi yaratan bu ince nesneyi kaptı ve

daktilonun kırık ayağına saplar gibi yerleştiriverdi.

Hakikaten kitap, koltuk değneğinin adeta sakat bir

adamı sabit tutması gibi işe yarasa da, daktilonun ara

sıra Azmi’nin sert vuruşlarıyla bir sağa bir sola

gitmesine engel olamıyordu.

18 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Gri gömleği ve dimdik duruşuyla demirden bozma

kimliksiz bir heykeli andıran adam, nihayet geyiğe

doymuş olduğuna hükmetmiş olmalı ki, onun bu

iğrenç şakalarına karşı sanki özel bir meditasyon

yöntemi bulmuş gibi, hareketsiz, sakat nesneye

bakakalan Azmi'nin yanında daha fazla kalamadı.

Kaldığı yerden tam gaz devam eden bu ''tık tık''

senfonisi, tuşları sarı ve bir de lacivert diye

yutturulup kakalanmış masmavi bir boyanın içine

bandırılmış gibi duran daktiloyu daha da

alevlendiriyor, parmak izlerini yakıp silerek bütün

bedenine yayılan bu duyguda Azmi de şehveti

andırır bir his uyanmasına sebep oluyordu.

Satırların paragrafa dönüştüğü, paragrafların da sarı,

lacivert karışımı bir dağın üzerinde siyah bir bina

olup kat kat yükseldiği beyaz zeminin aklığı

azalırken kâğıt yavaş yavaş kendini bu siyah fakat

düzenli kirliliğe bırakıyordu. Ardından bu siyah

bina, makinanın sert demirlerine çarpıp tuzla buz

oluyor gibi görünse de, tüysüz parmakların sert

darbeleriyle sanki sıfırdan var ediliyordu.

Azmi böylece işaret parmağındaki morlukların

başlıca sebebi olan ''A'' harfine son defa hışımla

basıp, denizin çekilip yerini karaya bırakması gibi,

beyazın dört bir tarafa ürkekçe dağıldığı kâğıdı, onu

adeta boğacakmış gibi sıkan mekanizmanın

ellerinden kurtarıverdi. O sırada oradan geçen

avukatlar, yalancı şahitler, sağa sola saldıran davalı

yakınlarının hiçbirinin farkında değildi genç adam,

hepsi sanki dışarıdaki hırçın rüzgâra takılmış oradan

oraya uçuşan küçük toz bulutları çıkarmaktan başka

hiçbir işe yaramayan harflerden ibaretti.

Daktilonun, tırtıklı bir sesle içine aldığı kâğıdın

üzerindeki cümleler, ne eziliyor, ne de yok oluyor,

bir yere kaybolmuyor sadece daha da hırçınlaşan

rüzgârın etkisiyle etrafa saçılıp, onu neredeyse iki

saattir bu basit mekanizmanın başında esir etmiş

romanının son sözlerini tamamlamak üzere, tekrar

Azmi'nin hipnoz olmuş bilincine, tane tane saplanıp

yeniden var edilecekleri anı bekliyorlardı.

''Dayım kalın bıyıkları ve bıyığın görüntüsünden

korkup adeta basireti bağlanmış gibi duran yok

dememek için ancak silik lafını kullanabileceğiniz

kaşlarıyla, her daim bende kötü şeyler olacağına dair

bir his uyandırırdı. Evet, bu duyguyu ilk ne zaman

anımsadım, hatırlıyorum, seksen iki yılıydı, hava

soğuktu ve evimiz ilk defa aranmıştı. Aynı zamanda

evimizin yirmi polisi aynı anda içine alıp aynı ayna

her yeri talan ettirilebilecek kadar geniş olduğunu da

o zaman keşfetmiştim.

Her ne kadar dördüncü söyleyişten sonra insanda

eylemdeymiş hissini uyandıran Nazım'ın şu uzun

mısraını, ''İçinde kırık plak mı var'' dedirtecek kadar

tekrarlasa da... Güzel günler göreceğiz çocuklar...

Ama dayım bende iyi biriymiş gibi bir his

yaratmadı, fakat nefrette... Dayımı çok seviyordum.

O gün bu gündür kötüleri sevmek adet oldu bende.

Zaten bu bir bakıma bağımlı hatta hastalıklı bir ruh

halinin dışavurumuydu belki de... Allah aşkına bu

aşkın, Yeşilçam’da kâhyanın kızına tecavüz eden

Bilal İnci'yi sevmekten ne farkı vardı.''

Azmi bir ara duraklayıp, zavallı romanının paçasını,

saatlerdir boğuşup durduğu, dayısının kocaman

bıyıklarının arasından nasıl ayıklayacağını

düşünüyordu ki, sanki karşındakini bakışlarıyla buz

kestirecek bir süper kahraman olacakken, kırtasiyede

fotokopi başında pineklemeyi kendisi tercih etmiş

gibi mağrur bir pozla kendisine bakan Veysel'i fark

etti. Sanki biraz daha ilerlese, genç adamın bıyık

takıntısına bir yenisini ekleyecek kadar gür ama

biçimli kaşlarının üzerine döküldüğü krem beyazı

teni ve normalden fazlaca kalın gözkapakları, kalın

dudaklarıyla birleştiğinde Hz Ali tasvirlerini andıran

yüzü, Azmi'de, sanki poz veriyormuş da, önümden

çekilmeliymiş hissi yaratırdı. Bakışı her daim

böyleydi Veysel'in, sanki tepenizde sizden bağımsız

bir olay oluyordu da onu izliyordu endişeyle...

Kendisine bakmadığına yemin bile edebilirdi ki,

adamın dublaj Türkçesini aratmayacak tok sesi ile

irkildi.

-Azmi bu ne uzun dilekçe be kardeşim, saatlerdir ne

yazıyorsun?

-Yok, be Veysel, ben başka işlerin peşindeyim, bir

roman yazmaya başladım, baya da ilerledim. On altı

sayfa oldu az mı?

Veysel, pasaj esnafının mebusu gibi bir şeydi, esnaf

ne düşünür hepsi Veysel'in sözlerinde ayan beyan

belli olurdu. Bu ceylan saflığındaki gözlerine taban

tabana zıt gevrek bir kahkaha atmaya hazırlanan

adam, önce iyi bir girizgâh yaptı, sebepsiz

gülemezdi ya...

-Yaz oğlum yaz, nasıl olsa fotokopisini benden

çektireceksin, az olmuş az...

Bu gevrek kahkahayı atmasaydı, muhtemelen, şark

kurnazlığının keskin kokusunun alttan alta kendini

hissettirdiği, bu espri denemeyecek kadar basit ama

gerçek harf dizisi, Azmi'yi daha fazla yazmaya

yöneltebilirdi. Ama olmadı, hücrelerinin içine

saklanmış harfler, beyin damarlarını delse bile,

Azmi'de koruduğu şeyin boyutuna dair korkular

uyandıracak kadar küçük fakat sert kafatasını

delmemekte diretiyorlardı.

Genç adamda diretmedi, tuşlarda, parmaklarını

yumuşak bir zemindeymişçesine gezdirip, altındaki

küçük demir balyozun yer yer fark edildiği plastik

nesnenin başını okşadıktan sonra, bir anda

devamındaki cümlenin başını çektiği için,

cezalandırmak ister gibi, belki de harften ziyade

19 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

cümleden korktuğu için normalden farklı sertlikte

bir parmak darbesini ''A'' harfinin tam ensesine

indirdi. Sanki sonsuza kadar tamamlanamayacak bir

cümlenin ruhundan gelen acı, -tamamlanamadığı

için acı- bir yardım çığlığının baş aktörüydü,

ardından ne geleceğini kim tahmin edebilirdi ki?

- Oğlum benim fotokopi ile ne işim olur? Bitirince

yarışmaya göndereceğim, tek nüsha yeter zaten...

-Bana ne lan, o zaman...

Bu son sözleri, kalın dudakları izin verirse uzaktan

ancak görebileceğiniz, kara mı, yeşil mi olduğu belli

olmayan haliyle, çürük veya maydanoz artığından

çok ışık vurduğunda altını andıran azı dişine çarpıp

vızıldayarak çıkarken, eli de aynı anda dar bir

kavisle sağa doğru hamle yaptı. O sırada Veysel, seri

hareketlerine, özellikle de sonuncuna daha fazla

dayanamayıp sola doğru kayan, tavşankanının yere

dökülen üç beş damlasından pantolonunun da

nasiplenmesine engel olamamıştı. Kıvrılan eli, bu

defada kadife siyah pantolonunun içine saklanmış,

sadece dokununca görülebilen damları çırparken

çıkan, ancak zikir sırasında duyabileceğiniz ''Ha, hu,

ha'' sesinin yavaş ama ritimli tınısı eşliğinde selam

bile vermeden dükkânına yöneldi.

Azmi, Veysel'in ''Yürüyen tablo'' diye lakap

takılmasına sebep olmuş donuk yüzünün, bilincini

beş saat içinde onuncu kez işgal ettiğini fark

ettiğinde, aynı anda dokuz defa çalıp onuncuya

hazırlanmanın verdiği kızgınlığın kendini ele

verdiği, öncekilerden daha sert bir tokmak sesinin

varlığını da hissetti kulakları... Kapı daha tam

açılmasa bile, menteşelerin arasındaki boşluktan

parça parça görebildiğiniz, gördükçe kapı deliğinin

ne kadar gereksiz olduğunu insana düşündürecek

kadar kısa, alnına bakıldığında akneden ziyade,

törpülenmiş iki boynuz görebileceğiniz kapıcının

oğlu beliriverdi eşikte...

- Abi iyi akşamlar, yarışmanın tarihi belli olmuşta

onu haber vereyim dedim.

- Hadi ya, ne zamanmış?

Çocuk, tam boğazında sıraladığı ve birazdan

Azmi'nin duyup heyecanlanacağı umuduyla yavaş

yavaş söylemeyi planladığı rakamları, tam ağzından

kusar gibi çıkartacaktı ki, ani bir hareketin gırtlağına

kadar getirdiği tükürükle hepsi eriyip gitti. Aniden

çekip almıştı elinden dergiyi Azmi... İki damla yağa

susamış kurşuni menteşeler, gıcırtıyla döndüğünde,

Azmi h rakamları bir hesap numarası gibi

birleştirerek okuyordu.

- İki gün kaldı, evet daha hızlı olmalıyım.

Bu hafif telaş kokusu hissedilen kelimeler, gece beş

buçuğa kurulan bir saatin tıkırtıları eşliğinde

çıkıvermişti ağzından belli belirsiz... Azmi'nin göz

kapakları, bir dinamit fitilinin üstünde yol alan

kıvılcım gibi, seri bir şekilde beş buçuğa yetişmeye

çalışan saliseleri izlerken kapanıverdi. Yarım saat

sonra yüzü ekşidi, kaşları çaresizliğini vurgulamak

ister gibi derin bir soluk eşliğinde, bükülüverdi.

Sonra gözkapaklarına sığamayacak kadar büyük bir

karıncayiyen fark etti gözkapaklarının ucunda...

Daha da kötüsü, karıncayiyen değildi bu... Tüylü

hortumuyla onu usulca izleyen bir daktiloydu,

yalayıp yutuyordu bütün kelimeleri... Elden

gidiyordu bütün roman, yutamadığı harflerde salya,

mürekkep karışımı zift gibi bir sıvıya bulanmıştı.

Cemal abi çıkageliyordu sonra, ağzında oynak ve bu

yüzden yamuk bir hilalle...

-Ben senin iyiliğin için yapıyorum oğlum.

-Dokunmayın ulan hepsi benim, o kelimelerin hepsi,

çek elini, dur yırtma...

Bu iğrenç kâbus poposu ile yatak arasında yaklaşık

yarım metre kadar geçici bir boşluk oluşmasına

sebep olurken, teni saten çarşafa değmeden yere

yuvarladı kendini... Elleri hızla hayali bir zifti

temizliyor gibi, pijamanın üstünde hışımla

tepinmeye başladı.

-Allah kahretmesin, yok çantada, daktilonun üstünde

unuttum.

Heyecandan büyümüş göz bebekleri, detektör gibi,

evrakların üstünde dolaşmanın, satır aralarında

tanıdık bir kelime bulmanın derdindeydi. Nafile

yarını beklemeliydi, kaç defa Cemal'den pasajın

anahtarını istemişti, söke söke almalıydı ondan...

Azmi, pişmanlık hezeyanları içinde kıvranırken,

artık hesap numarasından farksız ve ezbere olmuş

rakamlar belli belirsiz çıkıveriyordu ağzından...

Hayali bir ziftin parlaklığının kendini yer yer

hissettirdiği kadınsı bir el, bangır bangır Ferdi

Tayfur çalan alarmı susturduğunda, saat beş

buçuktu. Bırak kahvaltıyı, yüz yıkamak bile angarya

bir iş gibi geliyordu ona. Azmi nihayet bir saat sonra

heyecanla daktilonun başındaki dosyaya bakıyordu.

Parmakları gayri ihtiyari, dosyanın ucunu kıvırıp,

gelin duvağını açar gibi, zarifçe romanın üzerine

yöneldi.

- Hayır, hayır, kendine gel gerçek değil bu...

Genç adam iğrenç bir kâbusun onlarca metre

derinine düşmüştü sanki feryat ediyordu ama duyan

yoktu. Bir karıncayiyen gibi umursamaz tavırla onu

izleyen bir daktilo, hortumunu imha etmiş, yamuk

hilali andırır bir ağızla salyalarını saça saça

kahkahalar atıyordu. Ve genç adamın gözyaşları

eşliğinde, zift dolu parmaklarını gezdirdiği, parça

pinçik olmuş sayfalar arasında belli belirsiz bir not

fark ettiriyordu kendini...

-'' BEN SENİN İYİLİĞİN İÇİN YAPIYORUM

OĞLUM''

20 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Annem Her Şeye Değer/ Deneme

Şükran PEHLİVAN 11-I

Anne… Öyle bir kelime ki bu tarifi

olmaz. Öyle bir sevgi ki bu kalemim

kâğıda anlatamaz. Karşılık beklemeden

seven, her daim yaslandığın bir duvar,

sığındığın bir limandır anne. Sonu olmayan

bir sevgiyle evladına sarılan bir annenin

ve evladının tattığı sıcaklıktır. Kokusu

yaşamak için aldığın nefesle eş değer,

gülüşü yaşanan her olumsuzluğu siler.

Çoğu zaman o sevgiyi hor görürüz.

Nazımız anneye geçer doğal biliriz. Her

derdimizde başımızı çevirdiğimizde aynı

yüzü görürüz. Hep haklı çıkarlar ya hani…

Yapma yavrum etme evladım derler,

dinlemeyiz. Hâlbuki bizim yeryüzündeki

koruyucu meleklerimizdir anneler. Besler,

büyütürler, karşılık beklemeden saf bir

sevgiyle sahiplenirler.

Büyürken adım atmayı öğretenler

de, hâlâ hayat denen yolda yürürken

elimizden tutanlar da anneler. Bu sevgiyi

tadanlar annelerini el üstünde tutar,

gözlerinin içine bakarlar. Bazıları ise

yaşadığı her olumsuzlukta anneye atar

içindekilerini. Bilir mi ki her yükselen sesi,

her çattığı kaşı o anne yüreğine ne kadar

zarar verir?

Onlar başucumuzdalar. Küçükken

hastalandığımızda da yanımızdalardı,

hayatta yaşadığımız tecrübelerde de,

sevinçlerde de her daim yanımızdalar. Her

sabah senle kalkar her akşam senle uyur

anne.

Çoğu zaman bu ilgiden şikâyetçi

olsak da muhtacızdır aslında. Bir gün o

yasamak için aldığın nefes yanımızdan

ayrıldığında anlarsak aslında ne

kaybettiğimizi, büyük keder içine düşeriz.

Kızarsın ona, o da kızar sana. Ama

üzüldüğün kadar üzdüğünü bilmek daha

çok canını yakar insanın. Beş dakika küs

kalamadığın, asla yapmam dediğin

durumlarda bile sırf isteği için boyun

eğdiğin yegâne varlıktır anne.

Kışın güneş, yazın rüzgâr misali bir

huzur kapısıdır. Annelerin satırların

yetmeyeceği bir fedakârlığa, yüreklerin

alamayacağı kadar bir yorgunluğa sahip

olduğunu söylemek fazlaca abartılı olmaz

diye düşünüyorum. Siz böyle bir annenin

erdemlerini sayıp değerini ölçebilir misiniz

bir şey ile? Bizler onların yeryüzündeki

emanetleriyiz, canlarıyız, yaşamama

sebepleriyiz.

Bizler nasıl emanetsek annelerimize,

onlarla cennetin kokusunu taşıyan ve

annelerin rızaları ile bizi en büyük azaptan

kurtaracak olan Rahman’dan emanetti

bizlere. Öyle ya buyurmuyor muydu Allah

c.c “…Onlardan bir veya ikisi yanınızda

yaşlanırsa, üf bile demeyiniz…” (İsra suresi

23. âyet) Bakınız bizim için her şeye değer

annelerimiz, yüce katta da değeri

ölçülemeyecek kadar büyük bir sıfatta…

Kelimeler yetersiz kalıyor annelerin

değerini anlatmak için zira hiçbir yerde

bulamayız bir annenin “evladım”

demesindeki manevi tefsiri... Annemin

erdemleri ne karşılık tek cümle

kurabiliyorum şimdi: “Anneler her şeye

değer!”

21 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Sarıkamış Şehidine Mektup

20.02.2015

Güzel Dedeciğim ,

Yine seni çok özledim dede. Hani bana hep öğüt verirdin ya, seni özlemenin nasıl

bir çare olduğunu öğütlememiştin ve bunu öğretmemiştin bana. Seni en son gördüğümde

yine çok yakışıklıydın, kar beyazı saçların nur yüzüne serpmişti adeta harikaydın.

Ama bir şey dikkatimi çekti o umut dolu, sevgi dolu, vatanı için kör olmuş o güzel

gözlerin kapalıydı. Sana çok seslendim, yalvardım beni duy diye ama sen bana hiç cevap

vermedin, alındım doğruyu söylemek gerekirse. Acaba o tabutta olmasaydın, yine bana

umut dolu gözlerinle bakıp saçlarımı okşayıp bana güzel torunum sever miydin güzel

dedem? Hava çok soğuk ama benim içime kocaman alevli bir kar düştü, bu kar bile

ısıtmadı içime senin verdiğin güven kadar, ciğerim yanıyordu.

İnsanın ciğeri nasıl yanar dede? Bak bunu da öğretmemiştin bana. Beni şu an

görüyor musun, gözlerimdeki yaşları hissedebiliyor musun bilmiyorum. Bu mektubu

sana nasıl ulaştıracağımı, göndermek istediğim adresi bile bilmiyorum. Ben daha hiçbir

şey bilmiyorum dedecim. Bütün bunları bana öğretmeden nasıl gidersin? Nasıl yalnız

bırakırsın torununu?

Bilmiyor musun bugün annem, babam ve babaannemle birlikte sana geldim. Senin

asil kanını aktığı Sarıkamış’a. Herkes senin öldüğünü söylüyordu ama hepsi yalancıymış

dede. Ben eni bugün gördüm. Yine her zamanki gibi umut, sevgi dolu gözlerinle, bana

bakıp kocaman gülümsüyordun, Bugün kar yağmıyordu ama sen beyazlar içindeydin.

Kocaman bir kavak ağacının arkasında olsan bile benden saklanamamıştın yine

küçükken oynadığımız saklambaçlardaki gibi. Yine sen bulmuştun gözlerim biraz da

şımarmıştı kalbim sayende o kadar.

Ben Sarıkamış’ta Çanakkale`de, Sakarya’da savaşıp tüm düşmanı silmiş bir

dedenin torunuyum, güzel dedeme ve şehitlerime ant olsun ki sizin kanınıza bulanmış

bayrağımız göklere hiçbir zaman hasret kalmayacak!

İrem GÜDÜCÜ-9D

22 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Okulumuzdan Haberler

2014-2015 eğitim ve öğretim yılında okulumuzda idari yapıda değişiklik olmuştur.

Okulumuzda uzun yıllar görev yapan Müdür Naci Gözeler, Müdür Yardımcıları Abbas UYGUN,

Agâh SÖNMEZ ve Burhanettin AYDEMİR başka okullara atanmışlardır. Yerlerine Okul müdürlüğüne

Mikayil ŞAHİN, Müdür yardımcılıklarına Tuncay TÜRKER, Özlem SARIKOCA ve Zahide DEMİR

getirilmiştir.

Okul Müdürümüz Mikayil ŞAHİN Müdür Yardımcısı Tuncay TÜRKER

Müdür Yardımcısı Özlem SARIKOCA Müdür Yardımcısı Zahide DEMİR

Nevruz Etkinlikleri

23 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

10 Kasım Atatürk’ü Anma Etkinlikleri İlçe Programı

Satranç Turnuvası

Madde Bağımlığı Semineri

Çanakkale Gezisi

24 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Sincan Liseler arası 1. Olduğumuz Kız Voleybol Takımımız ve Final Maçı

Kutlu Doğum Haftası Etkinlikleri

Okulumuzdan Ayrılan İdareci ve Öğretmenlerimizin Veda Yemeği

25 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Genç Yazarlarla Baş Başa

Durma Hayal Et!

Hayalsiz hayat, ruhsuz insana benzer,

Yapraksız ağaç, kokusuz gül gibi

Eksik yaşantı, yarım gülüşler gibi,

Hayalsiz hayat umutsuz insana benzer,

Buruk bir kalp, soğuk bir el gibi,

Hayalsiz hayatı ağlanmayan omza benzer,

Yalnız ve soğuk, düşsüz gece gibi

Nurmisal Doğan 9-E

Aşk Nedir?

Gecenin gündüze,

Hayatın zamana uyumudur aşk.

Soğuk ama yıldızlı bir günde

Ateş yakmaktır aşk.

Dinin İslam’a,

Gecenin kudrete uyumudur aşk.

Umutların bittiği yerde,

Umutla beklemektir aşk.

Akşamın sessizliği,

Gündüzün ışığı,

Zalimin neşesi.

Doğrunun direğidir aşk.

Ömer Güngör 9-B

Yoksun

O kadar muhtacım ki sana,

O kadar muhtacım ki beni seven anlayan aşkına

O kadar muhtacım ki mutluluğa,

Sadece bu üç şey için ölebilirim, evet !

Gözümü kırpmadan ölürüm, çünkü

Öyle bir acıyor ki canım, çok yakıyor

Uyutmuyor ve unutulmuyor,

Her zaman her yerde bir etkisi oluyor

Söz vermiştin, geleceğim demiştin, gelmedin!

Belki de gelemedin…

Ben ayaklarımın altında! Kızgın toprakla,

Topuklarımı yara yara !

O terk edilmiş, çölleşmiş yollarda yürürken,

Hani yoksun?

Kavurucu sıcaklık var gündüzleri,

Dondurucu soğukluk var geceleri,

Ama sen yoksun!

Her yürüdüğüm yolda sımsıcak toprak var.

Beni karşılayan keskin bıçaklı taşlar var

Ama sen yoksun, yoksun!

Söz vermiştin, gelecektin, gelemedin.

Şimdi sen orda kara toprakta çürürken

Ben burada senin yalnızlığınla çürüyeceğim.

Sen orda cennetin kapılarında

Benim yolumu gözlerken

Ben her gün yanına gelme umuduyla

Mezarına sen kokan bir çiçek getireceğim

Belki inanmadın ama ben seni hep sevdim.

Hepte seveceğim…

Özge Nur Çıkrıkçı 9-H

Güneşim

Bugün de güneşim battı, sanki hiç doğmayacak

gibi

Kapalı gri bir gökyüzü, nerde nerde bu

gökyüzünün güzel görüntüsü.

Nerde o sevgi dolu bakan, baktığımda huzur dolan

Yıldız gibi parlayan gözlerin.

Bugün de güneşim battı, sanki hiç doğmayacak

gibi

Gökyüzünün gürültüsü, yağmurun sesi, ağlayan

bulutlar sanki hepsi bana küstü.

Nerde parlayan güneş, masmavi gökyüzü nerde

Onlarda seninle birlikte mi gitti?

Bugün de güneşim battı sanki hiç doğmayacak

gibi

Her şey bitti, güneşim gitti, umutlarım tükendi.

Her şey bitmeyecek bir rüya, sana yakın bir

hayattı.

Sanki sonu olmayan bir karanlıktı içinde

kaybolduğum

Karanlıkta Kalan Adam

26 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Ruhumdaki Mazi

Yediğin önünde yemediğin arkanda? Bu duyguyla

yaşamak nasıl bir his sizce? Güzel değil mi hep

gülümseyebilmek! Bu şekilde düşüneniniz var mı

sahiden? Yoksa dış görünüş mü aldatıcı

miladımızda olduğu gibi!

Günlük sorunlarımız içimizdeki tarih aşkını yok

etmekte mi? Yoksa kumsala yazılmışçasına her

dalga darbesinin hışmına kapılıp gitmekte mi? Ya

o darbeler aslında bizim ruhumuzun aynasıysa?

Yani bir damla gözyaşımız ya da bir

gülümsememizle oraya buraya savrulmaktaysa!

O zaman çıkmaz mı bambaşka bir kıyıda

karşımıza? Dalgaların kıyıda süzüldüğü gibi

süzülmez mi içimizde en derinimizde! Neyse

bırakalım bunları.

Bakalım kalbimize arayalım o duyguları

çalkalanan denizimizde. Bulalım onu bir balık

gibi süzülen duygularımızda. Buldunuz mu? Ben

buldum mesela bir mercan tanesine sığınmış bir

şekle.

Baktım! Biz kartopu oynarken bahçemizde onlar

donmaktaydı tepelerin zirvesindeki ayazda.

Küçük bir çocuğun gülümsemesi için

çırpınmaktaydılar orada. Yediden yetmişe

çatışmaktaydılar kışın soğuğunu kıran düşman

bombalarıyla.

Tam o sırada Çanakkale geçilmez diye bir hışımla

püskürttüler düşmanı arı burnundan! Etten duvar

ördüler nefsi suretleriyle. Kalplerindeki imanla

Zülkarneyn aleyhisselamın ye’cüc ve me’cüc ile

aramıza gerdiği set gibi uzaklaştırdılar kıyımızdan

onları.

Boşuna dememişler Türkler bağımsızlığına

düşkündür diye! Kimsenin himayesi altına

giremez diye! Boşuna söylemediler: Çanakkale

geçilmedi, geçilemez diye…

Elif Büşra Ece 9/F

Umut ve Hayal

Mutlu olmak isteriz günün her saati, her dakikası,

her anı ancak çoğu zaman bu mümkün olmuyor.

Karşımıza ters bir şey çıkabiliyor ve işte o zaman

insan doğası umut etmeye başlıyor, hayal

ediyor…

Umut etmek insanı rahatlatan bir şeydir evet bu

doğru ancak fazla umutlanmak? Hayal ederiz

düşünürüz ve umut ederiz, her şey çok güzel

olacak. Ama çoğu kişi bunun için çabalamaz

sadece umut etmekle yetinir ancak bunun

gerçekleşmesi için herhangi bir çabada bulunmaz

hayallerinizin peşinden gidin umutlarınızı

kovalayın…

Hayaller ve umutlar kovalamaca oynamayı çok

severler, sürekli sizden kaçarlar sürekli bir adım

önündeler. Aslında, mesele bir adım atıp onlara

ulaşmaktır… Hep kaçamazlar sizden her şey gibi

onlarda yorulacak ve onlar bitkin düştüğünde ise

siz hala kovalıyor iseniz hayallerinize ve

umutlarınızı gerçekleştirmiş olacaksınız…

Asla umut etmekten korkmayın bazı insanlar

umutları ve hayalleri içinde kaybolacaklarını ve

hayalleri içinde boğulacaklarını düşünürler ancak

bu benim dünyamda tamamen yanlış bir

düşüncedir nerede duracağınızı bilirseniz böle bir

sorununuz olmayacaktı.

Kendinizi kötü hissettiğiniz zaman hayal kurarak

rahatlamayı tercih edersiniz, acınızı o yolla

dindirmek istersiniz bu sizin seçiminiz tabii ki

karışamam, gerçi ben de öyle yapıyorum kendimi

iyi hissetmemi sağlıyor ancak ben bunun yanında

hayallerimin peşinden koşuyorum son gücümle, ta

ki alnımdan akan son ter damlasına kadar

kovalıyorum.

Asla korkmayın umut etmekten asla çekinmeyin

umut ettiklerim gerçekleşmezse diye üzülmeyin

tam tersine bunun için sonuna kadar çabalayın.

Unutmayın siz istedikçe her şey değişebilir ve her

şey olabilir her saat, her dakika ve her an…

Selim Doğukan Altun 9-B

27 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

O Başka Kadına Âşık

Rüzgâr öyle şiddetli esiyor ki

İçinde ki fırtınalar, çığlıklar, hayal kırıklıkları

Hepsini savurdu bir bir yüreğime

Mutsuzluğunu yüreğimde hissettim

Haykırışların içime işledi

Ağlamak istedim yapamadım sevgilim

Sana mutluluktan çok acı verdim

Seni onsuz, kanatsız bıraktım

Belki seversin, belki mutlu oluruz sandım

Yanıldım.

Başkasına ait kalbini kendime mühürledim

İzin dahi almadan.

Acı çekiyorsun, ben de öyle

O zaman bekleme daha fazla

Çünkü ne mücadele edecek gücüm kaldı

Ne de seni mutsuz görüp direnecek bir ruhum

Biliyorum, sen gidince kalbimde ruhumda ölecek

Karanlığa gömülecek bütün duygularım

Şu an yaptığım gibi dualar edeceğim tanrıya

Hıçkırıklar içinde deli gibi ağlayacağım belki de

Ama senin güneşi aratmayan gülümsemen

Bir nebze de olsa su serpecek

Kimliğini kaybetmiş yüreğime

Her şey senin için sevgilim

Her şey senin için...

Benim sana baktığım gibi bak ona

Bana hiçbir zaman bakmadığın

O zümrüt gözlerinle bak

Benim asırlarca ayrılmak istemediğim

O sımsıcak bedeninle sarıl ona

Beni sarhoş ettiğin kokunla dur yanında

Ağladığımda gözyaşlarımı sildiğin ellerinle

Sımsıkı tut ellerini.

Ölen ruhumun tek vasiyeti

Mutlu ol, büyüle gamzelerinle herkesi

Ve unutma sakın,

Güzel günlerimizi.

Yurdagül ÖZDEMİR 11 /J

Gidiyorum

Çok yoruldum seni kazanmaya çalışmaktan her

yolu denedim ve anladım ki bu şehrin sokakları

sana çıkmıyormuş. Bazen seni hiç tanımasaydım,

görmeseydim, sana böyle delice kapılmazdım

diyorum. Ve son bir yıldır olmazsa olmazım

değilsin çünkü seni çok iyi tanıma fırsatım oldu

geçen dört yıl içerisinde.

Zaten biz olsaydık da uzun süre biz olarak

kalamazdık sen kimseyi kendinden çok

sevemezsin. Şimdi gidiyorum bu şehirden

sevdiğim "gözden uzak olan gönülden ırak olur

"dediler seni unutmak için gidiyorum belki seni

unutursam daha mutlu olurum.

Boş ver şimdi onları sevdiğim bu sana son kez

yazışım. Eskiden seninle bu şehrin sokaklarında

karşılaşmak için beklediğim köşelerde

olmayacağım artık uzaktan göz göze

gelemeyeceğiz. Birbirimize bir adım yakın ama

gönüllerimizin bir o kadar uzak olduğu sınıfta da

göremeyeceksin. Şimdi sana Hoşça kal

demiyorum benden sonra HOŞ kalsan ne olur...

Furkan GÖKSU 11-GL/A

Sokağımın Sessizliği

Sokağın sessizliğinde çığlık atıyor gözlerim.

Masmavi denizin parlayan dalgalarında süzülüyor

düşlerim. Gözyaşlarımla pençeleşirken ansızın

aklıma geliyor gözlerin. Gözlerin hep gülerdi o

masum gözlerin.

Hiçbir zaman bu dünyanın ağlamaya

değmeyeceğini söylerdin. Gözlerim değil kalbim

ağlıyor günümün güzelliği. Sahilde yürürken o

masum kuşların, cıvıl cıvıl sesleri şekillendiriyor

zihnimi.

Yollarımız geliyor aklıma ve ansızın gözlerim

doluyor. Hatırlatınca günümü güzelleştiren o

masum gülüşünü.

Efkâr basıyor ve yine düşler ülkesine gidiyorum.

Yanıma geliyorsun ve gözyaşlarımı siliyorsun.

Her zaman yanımda olduğunu söylüyorsun.

Biliyorum sen yanımdasın her zaman günümün

güzelliği.

Bugünü hatırladın mı gökyüzüm? Yaşasaydın

yıldönümümüz olacaktı. Her gün seninle vakit

geçirdiğimiz yerlere gidiyorum.Ama gücüm

tükeniyor. Şimdi mezarının başındayım günümün

güzelliği. Beni görüyorsun, bugünde yanımdasın.

Hep yanımdasın değil mi aydınlığım. Sahilde

genç sevgilileri görüyorum, Onlar da bizim gibi

olmaz değil mi sırdaşım.

Aşkları yüzünden sonları bizim gibi olmaz değil

mi hayatım. Artık gücümün bittiği yerdeyim. Sana

geliyorum can yoldaşım. Sana ve gülüşüne

kavuşacağım artık. Sana ve gülüşüne. Kızma bana

olur mu dayanamıyorum sensizliğe.

Fatmanur KOYUN 9/F

28 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Kitaplar… Kitaplar

Kitabın Adı : Üç Anadolu Efsanesi (Köroğlu, Karacaoğlan, Alageyik)

Yazarı : Yaşar KEMAL Türü : Halk Hikâyeleri Sayfa Sayısı : 222 Fiyatı : 8.50 TL

"Kilometrelerce yürüyüp, dağ bayır koşup ne kurtarırsa kardır kuralınca, öne ağıtları, sonra da türküleri, koşmaları, destanları, Çukurova'nın tüm uyaklı uyaksız söz çeşitlerini, tekerlemelerini, küfürlerini avlıyordu. Folklor derlemesi filan değildi, bu iş hayat memat işiydi, özbeöz malını kurtarıyordu Çukurova'nın, sorumlusuydu kurda kuşa karşı, şaka değil." Abidin Dino, Milliyet Sanat "Yaşar Kemal, Anadolu aşık-hikayelerinin geleneğine göbek bağıyla bağlanmış bir yazar. Onu ta çocukluğundan başlayarak Anadolu sözlü geleneğinin destansı türleri büyülemiş." Pertev Naili Boratav

Kitabın Adı : Son Kuşlar Yazarı : Sait Faik Abasıyanık Türü : Hikâye Sayfa Sayısı : 144 Fiyatı : 6 TL

"Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Ada'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım." "Haritada Bir Nokta" adlı öyküden.

29 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Kitabın Adı : Kafamda Bir Tuhaflık Yazarı : Orhan Pamuk Türü : Roman Sayfa Sayısı : 480 Fiyatı : 14 TL Kafamda Bir Tuhaflık hem bir aşk hikâyesi hem de modern bir destan. Orhan Pamuk'un üzerinde altı yıl çalıştığı roman, bozacı Mevlut ile üç yıl aşk mektupları yazdığı sevgilisinin İstanbul'daki hayatlarını hikâye ediyor. 1969 ile 2012 arasında, kırk yılı aşkın bir süre Mevlut, İstanbul sokaklarında yoğurtçuluk, pilavcılık, otopark bekçiliği gibi pek çok iş yapar. Bir yandan sokakların çeşit çeşit insanla dolmasını, şehrin büyük bölümünün yıkılıp yeniden inşa edilmesini, Anadolu'dan gelip zengin olanları izler; diğer yandan ülkenin içinden geçtiği dönüşümlere, siyasi çatışmalara, darbelere tanık olur. Onu başkalarından farklı kılan şeyin, kafasındaki tuhaflığın kaynağını hep merak eder. Ama kış akşamları boza satmaktan ve sevgilisinin aslında kim olduğunu düşünmekten hiç vazgeçmez. Aşkta insanın niyeti mi daha önemlidir, kısmeti mi? Mutluluk veya mutsuzluğumuz bizim seçimlerimize mi bağlıdır, yoksa bizim dışımızda mı gelişip başımıza gelirler? Kafamda Bir Tuhaflık bu sorulara cevap ararken aile hayatıyla şehir hayatının çatışmasını, kadınların ev içlerindeki öfke ve çaresizliklerini resmediyor.

Kitabın Adı : Yalnızlık Paylaşılmaz Yazarı : Özdemir ASAF Türü : Şiir Sayfa Sayısı : 120 Fiyatı : 6 TL

Yarın düzenleyecekler aşklarımızı, Ner'deyse. Huysuzluğumuz ondan. Perdeleri kapatmalı mı? Perdeyse. Yaşamlarımızın, doğumlarımızın Tadı kaçmadan.. Gökteyse, yerdeyse, Bir şeyse. Çarpık çizdiriyorlar, Karanlık yazdırıyorlar, Canından bezdiriyorlar.. Kırgınlığımız ondan. Acı-acı güldürüyorlar.. Hırçınlığımız ondan. Ağlamaca karamsarlık tütüyor Buram-buram Konularımızdan.. Burukluğumuz ondan. Kısa dizelerle, çağdaş bir içerikle kurduğu, kendine özgü dokunaklı söyleyişiyle bir hayat dersi gibi okunabilecek şiiri genç kuşak okurların her zaman ilgisini çeken, Yalnızlık Paylaşılmaz dendiğinde akla gelen ilk şair Özdemir Asaf bir kez de tek vuruşta okumak için en sevilen kitabıyla bütün yalnızlıklara sesleniyor.

30 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Bulmaca ve Zekâ Oyunları

31 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Gülmece Kürşat Kaan AYAR 9-E

32 Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi

Çizimler

Aleyna CEYLAN 9-A Reyhan ŞAHAN 9-D

Aleyna DÜZ 9-H

Hayrettin ALKAN 9-C

Gökçe GÖKÇETİN 9-H