1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta...

30
1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar. İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim; O benim, zaman, mekân aşıp geçmiş sevgilim. Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur; Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur. Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale¹ Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale². İstanbul benim canım; Vatanım da vatanım... İstanbul, İstanbul... Tarihin gözleri var, surlarda delik delik; Servi³, endamlı servi, ahirete perdelik... Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at; Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat... Şahadet parmağıdır göğe doğru minare; Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare? .. Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet; Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet... O manayı bul da bul! İlle İstanbul'da bul! İstanbul, İstanbul... 1 Visal: Sevgiliye kavuşma. 2 Misal: Örnek olarak alınabilen, gösterilen şey, örnek. 3 Servi: Servigillerden , Akdeniz bölgesinde çok yetişen, kışın yapraklarını dökmeyen, 25 m boyunda, ince, uzun, piramit biçiminde, çok koyu yeşil yapraklı bir ağaç.

Transcript of 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta...

Page 1: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL”

Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;

Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.

İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;

O benim, zaman, mekân aşıp geçmiş sevgilim.

Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;

Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.

Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale¹

Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale².

İstanbul benim canım;

Vatanım da vatanım...

İstanbul,

İstanbul...

Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;

Servi³, endamlı servi, ahirete perdelik...

Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;

Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...

Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;

Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare? ..

Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;

Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...

O manayı bul da bul!

İlle İstanbul'da bul!

İstanbul,

İstanbul...

1Visal: Sevgiliye kavuşma. 2Misal: Örnek olarak alınabilen, gösterilen şey, örnek. 3Servi: Servigillerden , Akdeniz bölgesinde çok yetişen, kışın yapraklarını dökmeyen, 25 m boyunda, ince, uzun, piramit

biçiminde, çok koyu yeşil yapraklı bir ağaç.

Page 2: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;

Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.

Oynak sular yalının alt katına misafir;

Yenidünyadan mahzun, resimde eski sefir4

Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,

Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...

Bir ses, bilemem tambur5 gibi mi, ud gibi mi?

Cumbalı6 odalarda inletir ' Katibim'i...

Kadını keskin bıçak,

Taze kan gibi sıcak.

İstanbul,

İstanbul...

Yedi tepe üstünde zaman bir gergef7 işler!

Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...

Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu8,

Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.

Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından

Hala çığlıklar gelir Topkapı Sarayından.

Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;

Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...

Gecesi sünbül kokan

Türkçesi bülbül kokan,

İstanbul,

İstanbul...

4Sefir: Elçi. 5Tanbur: Klasik Türk müziğinin başlıca çalgılarından biri olan, yay veya mızrapla çalınan, uzun saplı, telli çalgı. 6Cumba: Yapıların üst katlarında, ana duvarların dışına, sokağa doğru çıkıntı yapmış balkon. 7Gergef: Üzerine kumaş gerilerek nakış işlemeye yarar, çoğu dikdörtgen biçiminde olan çerçeve. 8Kurum: Kendini büyük ve önemli gösterme davranışı, büyüklenme, gösteriş, azamet.

Page 3: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

2. ŞİİR “DESTAN”

Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!

Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:

Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,

Çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden,

Çekiyor tebeşirle yekûn9 hattını âfet;

Alevler içinde ev, üst katında ziyafet!

Durum diye bir lâf var, buyrunuz size durum;

Bu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodurum!

Bir şey koptu benden, şey, her şeyi tutan bir şey,

Benim adım Bay Necip, babamınki Fazıl Bey;

Utanırdı burnunu göstermekten sütninem,

Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem.

Ey tepetaklak ehram10

, başı üstünde bina;

Evde cinayet, tramvay arabasında zina!

Bir kitap sarayının bin dolusu iskambil;

Barajlar yıkan şarap, sebil11

üstüne sebil!

Ve ferman, kumardaki dört kıralın buyruğu;

Başkentler haritası, yerde sarhoş kusmuğu!

Geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama,

Çatla Sodom-Gomore, patla Bizans ve Roma!

Öttür yem borusunu öttür, öttür, borazan!

Bitpazarında sattık, kalkamaz artık kazan!

Allahın on pulunu bekleye dursun on kul;

Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.

9Yekûn: Toplam

10Ehram: Mısır firavunlarının piramit biçimindeki mezarları.

11Sebil: Kutsal günlerde karşılık beklemeden hayır için dağıtılan içme suyu.

Page 4: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa;

Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!

Kubur faresi12

hayat, meselesiz, gerçeksiz;

Heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz.

Siyaset kavas13

, ilim köle, sanat ihtilâç14

;

Serbest, verem ve sıtma; mahpus, gümrükte ilâç.

Bülbüllere emir var: Lisan öğren vakvaktan;

Bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan!

Bak, arslan hakikate, ispinoz15

kafesinde;

Tartılan vatana bak, dalkavuk kefesinde!

Mezarda kan terliyor babamın iskeleti;

Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti?

Ah, küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap;

Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılap.

(1947)

Necip Fazıl Kısakürek

12Kubur faresi: Lağım faresi

13Kavas: Elçilik veya konsolosluklarda görev yapan hizmetli.

14İhtilâç: Çırpınma

15İspinoz: İspinozgillerden, gagası kısa ve koni biçiminde, sırt tüyleri yeşilimtırak mavi, boynu ve karnı kırmızı renkte, güzel

sesli bir kuş.

Page 5: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

KALDIRIMLAR

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;

Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.

Yolumun karanlığa saplanan noktasında,

Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;

Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.

İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;

Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

İçimde damla damla bir korku birikiyor;

Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...

Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;

Gözüne mil çekilmiş16

bir âmâ17

gibi evler.

Kaldırımlar, çilekeş18

yalnızların annesi;

Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.

Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;

Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;

Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!

Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;

Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

16Mil çekmek: Birinin gözlerini kızgın mille kör etmek.

17Âmâ: Görme engelli

18Çilekeş: Hayatı boyunca birçok sıkıntı ve üzüntü çekmiş kimse.

Page 6: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;

İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.

Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;

Yolumun zafer tâkı19

, gölgeden taş kemerler.

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;

Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!

Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;

Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;

Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.

Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,

Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...

Başını bir gayeye satmış bir kahraman gibi,

Etinle, kemiğinle, sokakların malısın!

Kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi,

Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın!

Fahişe yataklardan kaçtığın günden beri,

Erimiş ruhlarınız bir derdin potasında.

Senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri;

Onun taşı erimiş, senin kafatasında.

İkinizin de ne eş, ne arkadaşınız var;

Sükût gibi münzevî20

, çığlık gibi hürsünüz.

Dünyada taşınacak bir kuru başınız var;

Onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz.

19Tâk: Tahta vb. bir şeye vurulduğunda veya silah patlayınca çıkan tok ve sert ses.

20Münzevî: Topluluktan kaçan, yalnız başına kalmayı seven.

Page 7: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

Yağız atlı süvari, koştur, atını, koştur!

Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.

Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur...

Ne senin anladığın kadar, kaldırımları...

Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,

Vecd21

içinde başı dik, hayalini sürükler.

Simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince,

Yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime der.

Ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de,

Tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp.

Bir türlü yetişemem, fecre22

kadar yürür de,

Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp.

Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım;

Onu bir başkasına râm23

oluyor sanırım,

Görsem pencerelerde soyunan bir karaltı.

Varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan;

Bana rahat bir döşek serince yerin altı,

Bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan...

Necip Fazıl Kısakürek

21Vecd: Tasavvufta sıkça zikredilen bir kelime olan vecd, ilahi aşkın insandaki tecellisine denir.

22Fecr: Güneşin doğmaya başlama zamanı, tan vakti, güneşin doğmasından önceki alacakaranlık.

23Râm: İtaat eden, boyun eğen.

Page 8: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

ZİNDANDAN MEHMET’E MEKTUP

Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!

Baba katiliyle baban bir safta!

Bir de, geri adam, boynunda yafta...

Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!

Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!

Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,

Kırmızı tuğlalar altı köşeli.

Bu yol da tutuktur hapse düşeli...

Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak.

Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!

Bir âlem ki, gökler boru içinde!

Akıl, olmazların zoru içinde.

Üst üste sorular soru içinde:

Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?

Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

Bir idamlık Ali vardı, asıldı;

Kaydını düştüler, mühür basıldı.

Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı.

Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;

Bahçeye diktiği üç beş karanfil...

Müdür bey dert dinler, bugün 'maruzât'!24

Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat...

Beni Allah tutmuş, kim eder azat?

Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem...

Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!25

24Maruzat: Mevki, makam veya yaş bakımından büyük birine sunulan, bildirilen dilek veya bilgi.

25Bilekçe: Bileğe takılan bend, kelepçe.

Page 9: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;

Sayım var, maltada hizaya dizil!

Tek yekûn26

içinde yazıl ve çizil!

İnsanlar zindanda birer kemmiyet27

;

Urbalarla28

kemik, mintanlarla29

et.

Somurtuş ki bıçak, nâra30

ki tokat;

Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...

Yalnız seccâdemin yününde şefkat;

Beni kimsecikler okşamaz mâdem;

Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!

Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan!

Dakika düşelim, senelik paydan!

Zindanda dakika farksızdır aydan.

Karıştır çayını zaman erisin;

Köpük köpük, duman duman erisin!

Peykeler31

, duvara mıhlı peykeler;

Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,

Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...

Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!

Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!

26Yekun: Toplama işleminin sonucu.

27Kemmiyet: Bir şeyin ölçülebilen, sayılabilen veya azalıp çoğalabilen durumu, nicelik.

28Urba: Her türlü giyim eşyası, giyecek, elbise.

29Mintan: Yakasız, uzun kollu erkek gömleği.

30Nara: Haykırma, bağırma.

Page 10: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;

Tek nokta seçemez dünyadan nazar.

Yerinde mi acep, ölü ve mezar?

Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?

Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?

Ses demir, su demir ve ekmek demir...

İstersen demirde muhali32

kemir,

Ne gelir ki elden, kader bu, emir...

Garip pencerecik, küçük, daracık;

Dünyaya kapalı, Allaha açık.

Dua, dua, eller karıncalanmış;

Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.

Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...

Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;

İplik ki, incecik, örer boşluğu.

Ana rahmi zâhir33

, şu bizim koğuş;

Karanlığında nur, yeniden doğuş...

Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!

Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!

Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!

Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!

Ölsek de sevinin, eve dönsek de!

Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!

Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!

Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

Necip Fazıl Kısakürek

31Peyke: Genellikle eski iş yerlerinde ve evlerde bulunan, duvara bitişik alçak, tahta sedir, kerevet. 32Muhal: Olamaz, olmaz, olmayacak, olması, gerçekleşmesi olanaksız.

33Zahir: Görünüşe göre, anlaşıldığına göre.

Page 11: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

SAKARYA TÜRKÜSÜ

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;

Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;

Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.

Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;

Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.

Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;

Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!

Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,

Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;

Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.

Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin34

?

Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,

Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.

Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?

Bu dâva hor41

, bu dâva öksüz, bu dâva büyük! ..

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!

Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.

Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,

Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;

Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.

Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;

Kehkeşanlara35

kaçmış eski güneşleri an!

Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;

Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?

34Perçin: (Fars.) İki veya daha fazla parçayı ayrılmayacak şekilde birleştirmek için kullanılan, iki ucu dövülerek baş

durumuna getirilmiş çivi veya madeni parça. 35Kehkeşan: (Fars.) Samanyolu. Saman uğrusu. (Gökte sık yıldız ışıklarıyla hasıl olan yol biçimi uzayıp giden ışıklı

manzara.)

Page 12: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;

Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?

Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?

Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!

Bütün bunlar sendedir, bu girift36

bilmeceler;

Sakarya, kandillere katran37

döktü geceler.

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,

Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya38

!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;

Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.

Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;

Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?

Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!

Bu ifritten39

sualin, kılını çekmez akıl!

Sakarya, sâf çocuğu, mâsum Anadolunun,

Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!

Sen ve ben, gözyaşiyla ıslanmış hamurdanız;

Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!

Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;

Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!

Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;

Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya40

;

Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! ..

(1949)

Necip Fazıl Kısakürek

36Girift: (Fars.) Dolaşık. Birbiri içine girik. Girintili çıkıntılı, karışık. 37Katran: Siyah, sert kokulu, süratle yanan, hararetli, keskin ve suda erimeyen bir madde. 38Parya: Herkes tarafından hor görülen ve aşağılanan kimse, ayak takımı. 38İfrit : 1.Cin taifesinden çok muzır, şerir ve korkunç bir cins. 2.Korkunç, kızgın ve öfkeli insan. 40Angarya :Ücretsiz olan iş. Meccanen görülen iş. Baştan savma görülen iş. 41Hor: Kıymetsiz, ehemmiyetsiz. Adi.

Page 13: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

TAKVİMDEKİ DENİZ

Hasreti denizlerin,

Denizler kadar derin.

Ve o kadar bucaksız.

Ta karşımda yapraksız

Kullanılmış bir takvim.

Üzerinde bir resim;

Azgın, sonsuz birdeniz.

Kaygısız, düşüncesiz,

Çalkanıyor boşlukta

Resimdeyse bir nokta;

Yana yatmış bir gemi,

Kaybettiği alemi

Arıyor deryalarda.

Bu resim rüyalarda

Gibi aklımı çeldi,

Bana sahici geldi.

Geçtim kendi kendimden,

Yüzüme o resimden,

Köpükler vurdu sandım.

Duymuş gibi tıkandım,

Ciğerimde bir yosun.

Artık beni kim tutsun.

Denizler oldu tasam42

,

Yakar onu bulmazsam

Beni bu hasret dedim

Varırım elbet dedim.

Bir ömür geze geze

Takvimdeki denize.

Ne var bana ne oldu

42Tasa: Üzüntülü düşünce durumu, kaygı.

Page 14: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

Odama nasıl doldu

Birden bire bu meltem

Ve dalgalandı perdem

Havalandı kağıtlar.

Odamda kıyamet var.

Ah yolculuk yolculuk

Ne kadar baygın soluk

O gün bizde betbeniz43

Ve ne titrek kalbimiz.

Ve eşyamız ne küskün.

Yola çıktığımız gün

Bir sıraya dizilmiş

Gözyaşlarını silmiş,

Bakarlar sinsi44

sinsi

Niçin o anda hepsi

Bir kuş gibi hafifler

Arkandan geleyim der

Niçin o güne kadar

Dilsiz duran ne kadar

Eşya varsa dirilir

Yolumuza serpilir

Ufak böcekler gibi

Gezer onların kalbi

Üstünde döşemenin

Gizli bir didişmenin

Saati çalar o an

Birden bakar ki insan

Herşey karmakarışık.

43Bet beniz: Yüz rengi.

44Sinsi: Gizli ve kurnazca kötülük yapan

Page 15: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

Ayırmak olmaz artık

Bir kalbi bir taraktan

Ve kalb ağlayaraktan

Çekilir geri geri

Terkeder bu mahşeri.

Bu mahşerin45

içinden

O gün ben de geçtim ben,

Nem varsa evim, anam,

Çocukluğum, hatııram,

Ve ne sevdalar serde

Bıraktım gerilerde

Kaçar gibi yangından.

Rüzgarların ardından

Baktım da süzgün süzgün

Kurşun yükünü gönlün

Tüy gibi hafiflettim.

Denize hicret46

ettim.

Necip Fazıl Kısakürek

45Mahşer : Toplanma yeri. Kıyametten sonra insanların tekrar dirilip toplanmaları ve toplandıkları yer. Haşir meydanı.,

46Hicret: Bir yerden bir yere göç etmek. Kendi memleketini bırakıp başka memlekete taşınmak.Hz. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın Mekke'den Medine'ye hicret etmesi.

Page 16: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

PERDELER

Perdeler, hep perdeler...

Her yerde, her yerdeler.

Pencerede, kapıda,

Geçitte, kemerdeler...

Perdeler, hep perdeler...

Ya benim sevdiklerim,

Şimdi nerde, nerdeler?

Önü bomboş perdenin;

İçerde, içerdeler!

Perdeler, hep perdeler...

Gönülde asıl perde;

Onu hangi göz deler?

Surat maske altında,

Sis altında beldeler47

.

Perdeler, hep perdeler...

Perdeye doğru akın;

Atlılar, piyadeler48

.

Yollar, yönler dolaşık;

Değişik ifadeler.

Perdeler, hep perdeler...

47Belde:1. Memleket, şehir.2.Büyük köy.

48Piyade: Orduda tüfekle teçhiz edilmiş olan ve muharip sınıfların asli unsuru bulunan efrada bu ad verilir. Yaya askeri.

Page 17: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

Bir tohumda bin gömlek.

Giyim giyim fideler49

.

Kalbler dilini yutmuş;

Bangır bangır50

mideler.

Perdeler, hep perdeler...

Son noktada son perde;

Çevrilmiş seccadeler.

Orada işte işte,

Ölümden âzadeler51

!

Perdeler, hep perdeler...

Necip Fazıl Kısakürek

49Fide: Bahçıvanlıkta yastıklarda tohumdan yetiştirilip başka yerlere dikilmek için hazırlanan sebze veya körpe çiçek.

50Bangır bangır: Yüksek sesle, gürültüyle.

51Azade: Bağlardan kurtulmuş. Serbest. Kayıtsız. Hür. Sâlim.

Page 18: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

KARACAAHMET

Deryada sonsuzluğu zikretmeye54

ne zahmet!

Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet!

Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;

Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde?

Mezar, mezar, zıtların kenetlendiği nokta;

Mezar, mezar, varlığa yol veren geçit, yokta...

Onda sırların sırrı: Bulmak için kaybetmek.

Parmakların saydığı ne varsa hep tüketmek.

Varmak o iklime ki, uğramaz ihtiyarlık;

Ebedi gençliğin taht kurduğu yer, mezarlık.

Ebedi gençlik ölüm, desem kimse inanmaz;

Taş ihtiyarlar, servi çürür, ölüm yıpranmaz.

Karacaahmet bana neler söylüyor, neler!

Diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler,

Zaman deli gömleği, onu yırtan da ölüm;

Ölümde yekpare52

an, ne kesiklik, ne bölüm...

Hep olmadan hiç olmaz, hiçin ötesinde hep;

Bu mu dersin, taşlarda donmuş sukuta53

sebep?

Kavuklu, başörtülü, fesli, başacık taşlar;

Taşlara yaslanmış da küflü kemikten başlar,

Kum dolu gözleriyle süzüyor insanları;

Süzüyor, sahi diye toprağa basanları.

Onlar ki, her nefeste habersiz öldüğünden,

Gülüp oynamaktalar, gelir gibi düğünden.

Onlar ki, sıfırlarda rakamları bulmuşlar,

Fikirden kurtularak, ölümden kurtulmuşlar.

Söyle Karacaahmet, bu ne acıklı talih!

Taşlarına kapanmış, ağlıyor koca tarih!

Necip Fazıl Kısakürek

52Yekpare: Tek parçadan meydana gelen.Bütün.Parçasız. 53Sükut : Susma, konuşmama,söz söylememe,sessizlik. 54Zikretmek : Adını söylemek, sözünü söylemek, anmak

Page 19: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

ÇİLE

Gâiblerden55

bir ses geldi: Bu adam,

Gezdirsin boşluğu ense kökünde!

Ve uçtu tepemden birdenbire dam;

Gök devrildi, künde üstüne künde...

Pencereye koştum: Kızıl kıyamet!

Dediklerin çıktı, ihtiyar bacı!

Sonsuzluk, elinde bir mavi tülbent56

,

Ok çekti yukardan, üstüme avcı.

Ateşten zehrini tattım bu okun.

Bir anda kül etti can elmasımı.

Sanki burnum, değdi burnuna (yok) un,

Kustum, öz57

ağzımdan kafatasımı.

Bir bardak su gibi çalkandı dünya;

Söndü istikamet58

, yıkıldı boşluk.

Al sana hakikat59

, al sana rüya!

İşte akıllılık, işte sarhoşluk!

Ensemin örsünde60

bir demir balyoz,

Kapandım yatağa son çare diye.

Bir kanlı şafakta, bana çil horoz,

Yepyeni bir dünya etti hediye.

55Gaip: Göz önünde olmayan

56Tülbent: İnce ve seyrek dokunmuş, hafif ve yumuşak pamuklu bez

57Öz: Bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, iç, nefis, derun, varoluş karşıtı

58İstikamet: Doğrultu

59Hakikat: Gerçek 60Örs: üzerinde maden dövülen, çelik yüzeyli, demir araç

Page 20: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

Bu nasıl bir dünya hikâyesi zor;

Mekânı61

bir satıh62

, zamanı vehim65

.

Bütün bir kâinat63

muşamba64

dekor,

Bütün bir insanlık yalana teslim.

Nesin sen, hakikat olsan da çekil!

Yetiş körlük, yetiş, takma gözde cam!

Otursun yerine bende her şekil;

Vatanım, sevgilim, dostum ve hocam!

…………………………………..

…………………………………..

…………………………………..

…………………………………..

Aylarca gezindim, yıkık ve şaşkın,

Benliğim bir kazan ve aklım kepçe.

Deliler köyünden bir menzil66

aşkın,

Her fikir içimde bir çift kelepçe.

Niçin küçülüyor eşya uzakta?

Gözsüz görüyorum rüyada, nasıl?

Zamanın raksı67

ne, bir yuvarlakta?

Sonum varmış, onu öğrensem asıl?

61Mekan: Yer, bulunulan yer

62Satıh: Yüzey

63Kainat: Evren

64Muşamba: Bir tarafına kauçuk veya yağlı boya sürülerek su geçirmeyecek duruma getirilen kalın bez

65Vehim: Kuruntu

66Menzil: Yolculukta dinlenmek amacıyla durulan yer, konak

67Raks: Bir tür dans

Page 21: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

Bir fikir ki, sıcak yarada kezzap,

Bir fikir ki, beyin zarında sülük.

Selâm, selâm sana haşmetli68

azap;

Yandıkça gelişen tılsımlı69

kütük70

.

Yalvardım: Gösterin bilmeceme yol!

Ey yedinci kat gök, esrarını 71

aç!

Annemin duası, düş de perde ol!

Bir asâ72

kes bana, ihtiyar ağaç!

Uyku, kaatillerin bile çeşmesi;

Yorgan, Allahsıza kadar sığınak.

Teselli pınarı, sabır memesi;

Size şerbet, bana kum dolu çanak.

Bu mu, rüyalarda içtiğim cinnet73

,

Sırrını ararken patlayan gülle74

?

Yeşil asmalarda depreniş75

, şehvet76

;

Karınca sarayı, kupkuru kelle...

Akrep, nokta nokta ruhumu sokmuş,

Mevsimden mevsime girdim böylece.

Gördüm ki, ateşte, cımbızda77

yokmuş,

Fikir çilesinden büyük işkence.

…………………………………..

…………………………………..

…………………………………..

…………………………………..

68Haşmet : Görkem

69Tılsım: Tabiat üstü işler yapabileceğine inanılan güç * Büyülü şey, muska * Çare, önlem, kuvvet

70Kütük: Kalın ağaç gövdesi * Kesilmiş ağaç gövdesi * Kesimden sonra ağaç gövdesinin toprakta kalan bölümü

71Esrar: Gizler, sırlar

72Asa: Eskiden ihtiyarların baston yerine kullandıkları uzun sopa

73Cinnet: Delilik

74Gülle: Eskiden som taş veya demirden, yuvarlak bir biçimde yapılırken, günümüzde çelikten silindir biçiminde, bir ucu

sivri olarak yapılan top mermisi

75Depreniş: Deprenme işi.

76Şehvet: Aşırı istek

77Cımbız: Kil gibi ince şeyleri tutmak veya çekmek için kullanılan küçük maşa * Özellikle dokumacılıkta kumaş

yüzlerindeki düğüm, çöp gibi maddeleri temizlemekte kullanılan el aracı

Page 22: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

Evet, her şey bende bir gizli düğüm;

Ne ölüm terleri döktüm, nelerden!

Dibi yok göklerden yeter ürktüğüm78

,

Yetişir çektiğim mesafelerden79

!

Ufuk bir tilkidir, kaçak ve kurnaz80

;

Yollar bir yumaktır81

, uzun, dolaşık.

Her gece rüyamı yazan sihirbaz,

Tutuyor önümde bir mavi ışık.

Büyücü, büyücü ne bana hıncın82

?

Bu kükürtlü83

duman, nedir inimde?

Camdan keskin, kıldan ince kılıcın,

Bir zehirli kıymık84

gibi, beynimde.

Lûgat85

, bir isim ver bana halimden;

Herkesin bildiği dilden bir isim!

Eski esvaplarım86

tutun elimden;

Aynalar, söyleyin bana, ben kimim?

Söyleyin, söyleyin, ben miyim yoksa,

Arzı87

boynuzunda taşıyan öküz?

Belâ mimarının seçtiği arsa;

Hayattan muhacir88

, eşyadan öksüz?

78Ürkmek: Bir şeyden korkup birden siçramak,

79Mesafe: Ara, uzaklik

80Kurnaz: Kolay kanmayan, başkalarini kandirmasini ve ufak tefek oyunlarla amacina erişmesini beceren, açikgöz

81Yumak: Yuvarlak biçimde sarılmış iplik, yün vb.şey

82Hınç: Öç almayı güden öfke, kin,

83Kükürt: tom numarasi 16, atom agirligi 32,06 olan, dogada saf veya başka cisimlerle birleşik olarak bulunan, sari renkli,

119 C° de eriyen ve 444 C° de kaynayan element

84Kıymık: Çok küçük ve sivri tahta veya kemik parçası

85Lügat: Sözlük

86Esvap: Giysi, giyecek, elbise

87Arz: Anlatma, bildirme

88Muhacir: Göçmen

Page 23: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

Ben ki, toz kanatlı bir kelebeğim,

Minicik gövdeme yüklü Kafdağı,

Bir zerreciğim89

ki, Arş'a90

gebeyim,

Dev sancılarımın91

budur kaynağı!

Ne yalanlarda var, ne hakikatta,

Gözümü yumdukça gördüğüm nakış92

.

Boşuna gezmişim, yok tabiatta93

,

İçimdeki kadar iniş ve çıkış.

…………………………………..

…………………………………..

…………………………………..

…………………………………..

Gece bir hendeğe94

düşercesine,

Birden kucağına düştüm gerçeğin.

Sanki erdim95

çetin bilmecesine,

Hem geçmiş zamanın, hem geleceğin.

Açıl susam açıl! Açıldı kapı;

Atlas sedirinde mâverâ96

dede.

Yandı sırça97

saray, ilâhî98

yapı,

Binbir âvizeyle99

uçsuz maddede.

89Zerrecik: Çok küçük parçacık

90Arş: Islâm dinî inanişina göre gögün en yüksek kati

91Sancı: Iç organlarda batar veya saplanir gibi duyulan, nöbetlerle azalip çogalan agri

92Nakış: Eksik, tam olmayan, bitmemiş, noksan

93Tabiat: Insan faaliyetlerinin dişinda kendi kendini sürekli olarak yeniden yaratan ve degiştiren güç, canli ve cansiz

maddelerden oluşan varligin hepsi, doga

94Hendek: Geçmeye engel olacak biçimde uzunlamasına kazılmış derin çukur

95Ermek: (kendini Tanri yoluna vermiş kimseler için) insanüstü kutsal bir aşamaya erişmek

96Mavera: bir şeyin ötesinde bulunan

97Sırça: Camdan yapilmiş

98İlahi: Tanrı ile ilgili olan, Tanrı'ya özgü olan, tanrısal

99Avize: Tavana asilan, şamdanli, lâmbali, billûr, cam veya metal süslü aydınlatma aracı

Page 24: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

Atomlarda cümbüş100

, donanma101

, şenlik;

Ve çevre çevre nur, çevre çevre nur.

İçiçe mimarî, içiçe benlik102

;

Bildim seni ey Rab, bilinmez meşhur103

!

Nizam köpürüyor, med104

vakti deniz;

Nizam105

köpürüyor, ta çenemde su.

Suda bir gizli yol, pırıltılı iz;

Suda ezel106

fikri, ebed107

duygusu.

Kaçır beni âhenk108

, al beni birlik;

Artık barınamam109

gölge varlıkta.

Ver cüceye, onun olsun şairlik,

Şimdi gözüm, büyük sanatkârlıkta110

.

Öteler öteler, gayemin malı;

Mesafe ekinim, zaman madenim.

Gökte saman yolu benim olmalı;

Dipsizlik gölünde, inciler benim.

Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!

Heybem hayat dolu, deste ve yumak.

Sen, bütün dalların birleştiği kök;

Biricik meselem, Sonsuza varmak...

Necip Fazıl Kısakürek

100Cümbüş: Canlilik, coşku

101Donanma: Bir devletin deniz kuvvetleri, savaş gemileri

102Benlik : Bir kimsenin öz varlığı, kişiliği, onu kendisi yapan şey, kendilik, şahsiyet

103Meşhur: Ünlü, tanınmış, herkesçe bilinen,

104Med: elgit olaylarında deniz suyunun kabarma-gelme evresine med denir.

105Nizam: Düzen

106Ezel: aşlangici belli olmayan zaman, öncesizlik

107Ebed: Sonu olmamak

108Ahenk: Uyum

109Barınmak : Yerleşmek, yaşamak için uygun şartlar bularak oturmak

110Sanatkar: Bir işi ustalıkla yapan, usta,

Page 25: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

MUHASEBE

Ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri! 144

Sadece, beyni zonk zonk sızlayanlardan145

biri!

Bakmayın tozduğuma meşhur142

Bâbıâlide!143

Bulmuşum rahatımı ben de bir tesellide141

.

Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası!

Bir vicdanın140

, bilemem, kaçtır hava parası?

Evet, kafam çatlıyor, gûya138

ulvî137

hastalık;

Bendedir, duymadığı dertlerle kalabalık.

Büyük meydana düştüm, uçtu fildişi139

kulem;

Milyonlarca ayağın altında kaldı kellem.

Üstün çile, dev gibi gelip çattı birden! Tos! ! !

Sen, cüce sanatkârlık, sana büsbütün paydos! 136

Cemiyet135

, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle;

Ve cemiyet, cemiyet, yok eden güruhiyle... 133

Çok var ki, bu hınç134

bende fikirdir, fikirse hınç!

Genç adam, al silâhı; iman tılsımlı kılınç!

İşte bütün meselem132

, her meselenin başı,

Ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı!

Tırnağı, en yırtıcı hayvanın pençesinden,131

Daha keskin eliyle, başını ensesinden,

Ayırıp o genç adam, uzansa yatağına;

Yerleştirse başını, iki diz kapağına;

Soruverse: Ben neyim ve bu hal neyin nesi?

Yetiş, yetiş, hey sonsuz varlık muhasebesi115

?

Dışımda bir dünya var, zıpzıp130

gibi küçülen,

İçimde homurtular129

, inanma diye gülen...

İnanmıyorum, bana öğretilen tarihe!

Sebep ne, mezardansa bu hayatı tercihe?

Üç katlı ahşap evin her katı ayrı âlem! 128

Üst kat: Elinde tesbih, ağlıyor babaannem,

Orta kat: (Mavs)127

oynayan annem ve âşıkları,

Alt kat: Kızkardeşimin (Tamtam)126

da çığlıkları.

Bir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim;

Buyrun ve maktaından125

seyredin, işte evim!

Bu ne hazin ağaçtır, bütün ufkumu tutmuş!

Kökü iffet124

, dalları taklit, meyvesi fuhuş...

Rahminde cemiyetin, ben doğum sancısıyım!

Mukaddes123

emanetin dönmez dâvacısıyım!

Zamanı kokutanlar mürteci122

diyor bana;

Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.

Zaman, korkunç daire; ilk ve son nokta nerde?

Page 26: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

Bazı geriden gelen, yüzbin devir ilerde!

Yeter senden çektiğim, ey tersi dönmüş ahmak!

Bir saman kağıdından, bütün iş kopya almak;

Ve sonra kelimeler; kutlu, mutlu, ulusal.

Mavalları117

bastırdı devrim isimli masal.

Yeni çirkine mahkûm118

, eskisi güzellerin;

Allah kuluna hâkim119

, kulları heykellerin!

Buluştururlar bizi, elbet bir gün hesapta;

Lafını120

çok dinledik, şimdi iş inkılâpta!121

Bekleyin, görecektir, duranlar yürüyeni!

Sabredin, gelecektir, solmaz, pörsümez116

Yeni!

Karayel, bir kıvılcım; simsiyah oldu ocak!

Gün doğmakta, anneler ne zaman doğuracak?

1947

Necip Fazıl Kısakürek

115Muhasebe: Hesaplaşma, karşılıklı hesap görme 116Pörsümek: Gevşeyip sarkmak 117Mavallar: Uydurma söz 118Mahkum: Zorunda olan, mecbur 119Hakim: Her şeye hükmeden, hikmet sahibi olan 120Laf: Söz, lakırtı 121İnkılap: Toplum düzenini ve yapısını daha iyi duruma getirmek için yapılan köklü değişiklik, iyileştirme, devrim, reform 122Mürteci: sığınmacı 123Mukaddes: Kutsal, muhterem, aziz, yüce 124İffet: Namuslu ve şerefli yaşamaktır 125Maktaın:kesit 126Tamtam: Bazı olayları haber vermeye veya açıklamaya yarayan, davulla yapılan ses. 127Mavs: Bir tür oyun 128Alem: Yeryüzü ve gökyüzündeki nesnelerin oluşturduğu bütün, evren 129Homurtu: Homurdanma sırasında çıkan sesin adı 130Zıpzıp: Zıplayan veya birdenbire fırlayan bir şeyin hareketi veya çıkardığı ses. 131Pençe: Yırtıcı hayvanların ön ayaklarının parmaklarıyla tırnakları. 132Mesele: Sorun 133Güruhi: değersiz addedilen, küçümsenen topluluk 134Hınç: Öç alma duygusu ile dolu öfke, kin, gayz. 135Cemiyet: Topluluk,cemaat,birlik,toplanmış insanlar,birarada bulunulmuş,meclis gibi manalara gelir. 136Paydos: Yeme, dinlenme vb. amaçlarla işe ara verme süresi 137Ulvi: Ulu, büyük, yüksek 138Güya: Sözde, sanki. 139Fildişi: Fildişi fil , su aygırı , mamut ve gergedan gibi hayvanların dişlerinden oyularak yapılan sert,beyaz,opak

maddelerdir. 140Vicdan: Bireyde veya ahlâki özne ya da failde var olan doğru ve yanlış duygusu. 141Teselli: Avunç, avuntu, avunma kelimeleridir 142Meşhur:ünlü 143Babıali: yüce kapı 144Muharrir: Yazar 145Sızlayan: Filizlenen, zonklayan, sızlayan, atış�, atıcılık, av

Page 27: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

AMAN

Aman efendim, aman!

Galiba Âhir Zaman! 166

Manzarası164

yurdumun,

Tufan165

gününden yaman!

Göz görmez aydınlıkta;

Asümanedek duman.

Yer dumanmış ne çıkar,

Duman dolu âsüman.

Türk evi delik deşik;

Yıkı dökük hânüman161

.

Duraksız itiş kakış;

Süresiz karman-çorman.

Anne çocuk doğurur,

Köpek soyundan azman.163

Beyinler zıpzıp kadar,

Mideler koskocaman.

Aziz fikir buğdayı,

Katıra mahsus saman.

Boş lâf, hep dalga dalga;

Uçsuz bucaksız umman162

.

Hayvanlık orkestrası:

Eşek, birinci keman.

Orman keleş, nebat kel;

Nebat159

adamlar orman.

Midelerde ihracat,

Günde beş milyon batman.

Milli servet matbaa158

,

Bilmem kaç milyar harman157

.

Yangın evinde satranç156

;

Plân, reform154

ve uzman.

Tam bir buçuk asırdır153

,

Maymunlardan eleman.

Bizdeki hale nispet160

Maymun taklitten pişman.

Hangi yol Türke uygun,

Hangi parti tercüman152

?

Çıkamaz meydanlara;

Camide mahpus151

iman!

Silah küfrün belinde,

Küfrün elinde, ferman.

Cehle sorarsan ilim155

;

Page 28: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

Zehre149

sorarsan, derman. 150

Rahmet, meçhul148

kelime;

Bilinmez isim, Rahmân.

Kutsal kitaptır fuhuş;

Ahlâk, okunmaz roman.

Tarih, kontra gerçeğe;

Hürriyet hakka düşman.

Millete kasdedenin

İsmi milli kahraman.

Yere batsın bu dünya,

Bu dünyadan hayr146

uman147

!

Genç adam, at yorganı!

Sana haram, uyuman!

Aman, efendim aman!

Efendim, aman, aman!

Necip Fazıl Kısakürek

146Hayr : iyi, faydalı, hayırlı, yarar. 147Umman: Ulu, büyük, engin deniz, okyanus 148Meçhul: Bilinmeyen, bilinmedik 149Zehre: çiçek. 150Derman: Güç, takat, mecal. 151Mahpus: Kapatılmış, hapsedilmiş 152Tercüman: Çevirmen 153Asır: Yüzyıl. 154Reform: Daha iyi duruma getirmek için yapılan değişiklik, iyileştirme, düzeltme, ıslahat. 155İlim: Bilim 156Satranç: İki kişi arasında altmış dört kareli bir tahta üzerinde değerleri ve adları değişik olan on altışar siyah ve beyaz

taşlarla oynanan bir oyun 157Harman: İki kişi arasında altmış dört kareli bir tahta üzerinde değerleri ve adları değişik olan on altışar siyah ve beyaz

taşlarla oynanan bir oyun 158Matbaa: Basımevi. 159Nebat: Bitki 160nispet: Birini üzmek için veya inat olsun diye yapılan iş. 161Hanüman: Ev bark, ocak, yuva. 162Uman: Umudu olan, bekleyen, umutlu. 163Azman: Aşırı gelişmiş. 164Manzara: Görünüş 165Tufan: Şiddetli yağmur 166Ahir zaman: Dünyanın son zamanı ve son devresi

Page 29: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz

BÜYÜK DOĞU MARŞI

Allahın seçtiği kurtulmuş millet!

Güneşten başını göklere yükselt!

Avlanır, kim sana atarsa kement, 176

Ezel175

kuşatılmaz, çevrilmez ebet174

.

Allahın seçtiği kurtulmuş millet!

Güneşten başını göklere yükselt!

Yürü altın nesli173

, o tunç Oğuz’un!

Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun.

Nur yolu izinden git, KILAVUZ172

’un!

Fethine171

çık, doğru, güzel, sonsuzun!

Yürü altın nesli, o tunç Oğuz’un!

Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun.

Aynası ufkumun170

, ateşten bayrak!

Babamın külleri169

, sen, kara toprak!

Şahit ol, ey kılıç168

, kalem ve orak167

!

Doğsun BÜYÜK DOĞU, benden doğarak!

Aynası ufkumun, ateşten bayrak!

Babamın külleri, sen, kara toprak!

(1938)

Necip Fazıl Kısakürek

167Orak: Yarım çember biçiminde yassı, ensiz ve keskin metal bir bıçakla, buna bağlı bir saptan oluşan ekin biçme aracı.

168Kılıç: Uzun, düz veya eğri, ucu sivri, bir veya her iki yüzü keskin, kın içinde bele takılan, çelikten silah

169Kül: Yanan şeylerden arta kalan toz madde

170Ufuk: Düz arazide ya da açık denizde gökle yerin birleşir gibi göründüğü yer.

171Fetih: Bir şehir veya ülkeyi savaşarak alma.

172Kılavuz: Yol gösteren, tarihî ve turistik yerleri gezerken bilgi aktaran kimse, rehber

173Nesil: Kuşak

174Ebet: Sonu olmayan gelecek zaman, sonsuzluk

175Ezel: Başlangıcı belli olmayan zaman, öncesizlik

176Kement: Hayvanları yakalamak için kullanılan, ucu ilmikli, kaygan uzun ip.

Page 30: 1. ŞİİR “CANIM İSTANBUL” Ruhumu eritip de kalıpta ...mebk12.meb.gov.tr/.../2015_11/14032706_ortaokulsiirler.pdf2. ŞİİR “DESTAN” Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz