1< IAi~d!JIA bi{ i!Jisamveri.org/pdfdrg/D02431/2003_3/2003_3_KUYELMT.pdfeden bir Felsefe Tarihi...
Transcript of 1< IAi~d!JIA bi{ i!Jisamveri.org/pdfdrg/D02431/2003_3/2003_3_KUYELMT.pdfeden bir Felsefe Tarihi...
1< IAi~d!JIA bi{ i!J FELSEfE - BiLiM ARAŞTIRMALARI
JOURNAL OF PHILOSOPHY - SCIENCE RESEARCH
3 MART 2003
Bu SAYI
BÜYÜK TORK BiUM ADAMI
ALI KUŞCU'YA İTHAF OLUNMUŞTUR.
Farabi'ye bir haz1rhk olmak üzere Islam öncesi" Türklerde felsefe
Mübahat Türker-Küyel ' ·
PRE-ISLAMIC TURKISH PHILOSOPHICAL THOUGHT AS ANCILLA TO FARABI'S PHILOSOPHY
We take up the philosophlcal endeavour of the pre-lslamic Turks ın order to d!splay how cultural encounter caused 'phllosophy' to lose her radical meanıng that was to befound ın ·wısdom·. In addıtıon.
'phllosophy', eventually. enlarged her meanıng. steppıng beyond te bounds of 'w!sdom·. In order to fıd out ph!losophy's orıgınal meanıng. embedded ın wısdom. we undertake to ınvestıgate the philosoph!cal thoughts of the Turks before they embraced Islam. The ınterestıng point ıs that the founder of philosophıcal system as well as poUtıcal science ın Islam. the Tentb-century ph!losopher. greatest logician of his time and musıcologıst Farabi at-Turki, known ın the Muslim world as the Second Master. deseribed ın his momentous work "Tahsil aiSa'ada" the radıcal absolute as well a$ hypothetical meanıngs of ·wısdom' and 'ph!losophy': how their denotatıons were altered wh!le 'travelling· from one culture to the other. Farabi dıd not seem to be at odds wtth purely Turkish terms. The language was already at such a level that texts from Chinese and Sanskrlt could be translated wtth an enormous success. Moreover. In texts originally edited by Turks themselves great tm portance was payed to problems of knowledge and to the philosophy of politics. In this cantext lt ıs remarkable that certain authentıc and very interestıng concepts crop up. The most ımportant among them ıs 'kut' (bUss). Turks. already ın the pre-Islamıc period. consıdered 'knowledge· as somethJng 'blJssful'. Knowledge ıs not a process deprived ofpurpose. lts objective ıs the grasp and dlscernment of truth and consequently avoidıng or gettıng rid of falsehood. The apprehensıon of truth ıs
justıce. Therefore to have attained the stage of justıce means to be ın possessıon of true knowledge. He who passesses true knowledge ıs Ln a state of bllss. A person who flnds hlmself ın such a state ıs
accordingly a ·wıse' (eren) and 'brave' (alp) man. Among the Ancıent Turks rulers we flnd men labelled as ·wıse·. These were renowned for their justıce and bravery. In thJs treause we try to scrutinize Wisdom's radical signiflcatıon within the hlstor!cal framework of the Turkish culture. We follow wtsdom's denotation rlght down to !ts very roots where we explore the universal.
•islAm öncesi" terimi lle lslAm'ın. Asyada. bir şekJlde. henuz kendllerlne ulaşamamış oldugu Türk muhltlerlnl kastediyorum. Prof. Dr.
Kutadgubilig F~luf~·Biltftl Ar~ttrmıılan D~rgm. Saı·ı:3. Mart 2003, s. 9·5/t
10 Mübahtır Tiirker-Kü_ye/
necesary. true and exact knowledge itself. Thus 'wisdom· meant to the Ancient Turk access to universal. necessary. true and exact knowledge. The above-mentloned exploration of ours ıs based on tex1.s which are listed in accordance wtth thetr histarical sequence. The fragment we have extracted from Farabi's "Tahsil" serves as the basic plece to all the subsequent texts. We have translated f'arabi's writing into Turkish. exposed thereın wısdom's denotatton and corroborated lt wıthin a chronologtcal progressıon.
İslam öncesi Türklerde felsefeyi (IV) ortaya koyabilmek için. herşeyden önce. ilkin, şu iki kavram hakkında (I-Il). ve. buna ek olarak. felsefenin menşe! meselesi üzerinde (III) çok açık btr bilince ulaşılmış olması gerekir: Bu kavrarnlardan birisi "Ortaçag" kavramıdır (l) ı, ötekisi Ise (II) "Felsefe" kavramıdır.z
(1) ilkin "Orta Çag" kavramını alalım. Biz. "Tanzimat'· ile Batı'ya döndükten sonra, Batı'nın bir takım degerierini benimsemiş olduk. Bu degerler. ana hatlarında, hukuki. siyasal. bilimsel. endüstriyel. kültürel. askeri, iktisadi v.s. gibi alanlardaki bazı olumlu degerlerdir. Bu degerler arasında. bilindigi gibi. "Miladi Takvim" de bulunmaktadır. Batı'nın bu takvimine gör'::: . 395 ile 1453 tarihleri. birisı Bah Rorna'nın, ötekisi ise Dogu Roma'nın (Bızans'm) ortadan kaldırılmış oldugu tarihlerdir; ve. bu iki tarihin arası. Batılı'ların kendileri tarafından "Ortaçag (Media evi, Kurun-i Vustci. Mediavale=Kurün-i Vustai)" olarak takdir edilmiş. öyle adlandınlmıştır. Ortaçag. Batı gözünde. Batı'nın yine kendi tarihleri bakımından. bir taraftan da. yakın zamanlara kadar. "Karanlık Çag (Dark Ages)". bazen de. "Skolastik DeVir" olarak tavsif edilmiştir. O, Batı'da, Batılı'larca, Bilim. felsefe. Sanat... v.s. gibi, kültürün üstün ve olumlu ögeleri bakımından, yine. Batılı'nın "Renalssance (Yeniden doguş}"ı önünde. "Bin Yıllık Karanlık Bir Gece" sayılmıştır. Hatta, bu Çag. yine onlar tarafından, bütün insanlık tarihi. daha dogrusu. bu çagdan sonraki kendi tarihleri dikkate alındıkta. utanç verici bir çag olarak degerlend1rUmişt1r. Öyle ki, bu Çag. keşke. hiç yaşanmamış olsaydı! Mümkünse atlanmalıdır! -istanbul Üniversitesi'nde vermiş oldugu üniversite derslerini ihUva eden bir Felsefe Tarihi (İst. Üniv. ı 967) kitabı yazmış olan Macit Gökberk böyle yapmıştır: O, bu üniversite ders kitabında. Batı'nın bu bın yıllık çagını atlamış. sanki, atlayarak. onu ortadan kaldırmak istemiş olma durumuna duşmüş gibidir-. Bu çag yaşanmamış sayılmalıdır: kültür tarihinden çıkarılıp atılmalıdır! Adeta kazınmalıdır! Ama. Batı'ya donmuş olan hızler de. eger. bu tür degerlendirmelere kaulacak olursak. Batılı'nın -Bın Yıllık Karanlık Gece" olarak tavsif etmış oldugu onların bu kendı .. Ortaçagını ··. biz. gidip.
Mı.ibahaı Ti.ırker-Kuyet. ·sazı Kavramlar Uzerute \'eııld.er. BWnçlt>rune· . Bilge. 3-13. Yaz. 2 ı. 1999 AKM Ankara. Aynca Krş . M .T.K .. "Ye~<."\i Por.rı::,r. Erdem. 7.21. ı 993. Yesevi Sayısı . ı 995. 865-875 .
2 M.T.K. Tilrktyede Cumhurıyet OOnemlnrte Felsefe E!Jieml DTCF. 1973 ~I.T.K .. ··on mi DUler mı?" Turk Yurdu . ll Ks. ı991 14-23· ~LT K. 1\ır'iıi:!e=de Felsefe Celenegı" . Turk Yurdu. 44. 1 ı. Nisan. 1991 . 7 · 14: "Edebtyarımı.z.da SumeL Kut:ur Izleri Var mıdır?". Erdem. vı . ı 7. My ı 990. ı 992. s 359-397 .
Fartıbf'y·(• bir lıa:.ırltk olmak üzere islam önce~i Türklerde felsefe ı ı
onlardan alıp. insanlık kültür tarihinin dışına çıkartamayacağımıza. onu kaldırıp atamayacağımıza göre. olsa olsa, genelde. bu Çağa rastlayan tarthler arasını atar iken. bu Çaga tesadüf etmesinden dolayı. 395 Ue 1453 tarthleri arasındaki bütün öteki dünya kültürlerıTti ve, asıl. kendi kültürümüzi.i atacagız demek olur. Böylece de. Türk kültürünü. bilerek veya bilmeyerek, en az üç kez tarih sahnesinden. kendi ellerimizle silmiş ve atmış oluruz: Bir defasında, İslam öncesi Türk kültürünün kendisi olarak, bir defasında İslam öncesi Türklerin, islama girdiklerinde. islama yapmış oldukları katkılar olarak, bir defasında da Türklerin İslam vasıtasıyla Batı'ya ve dolayısıyle de dünya kültürüne yapmış oldukları katkılar olarak. Oysa, araştırmalara göre, Miladi V .. VI. , VII .. VIII., IX .. X .. XL XII. ve XIII. asır lar. İslam öncesi ve İslami Türk kültürü olarak, Türk kültürünün, o zamanların çağdaş dünyasındaki öteki kültürleri arasında. tarihinin en parlak devirlerini idrak etmiş olduğu asırlardır3 -Buraya. bu asırlara, Osmanlı Devrrnın. kuruluştan. yaklaşık ı 700 lerekadar sürmüş olan kısmını da eklemellyiZ-. Demek ki. aslında, Batı'nın kendi kültürüne aıt olan. ve. yine. Batılıların kendileri tarafından 395 ile 1453 tarihleri arası hakkında yapılmış olan bu olumsuz degerlendirmelerini, yanlış bir uygulama yaparak. 395 ile ı 453 arasında yer almış olan bütün öteki ınsanlık kültürlerine teşmil etmekle. gerçekler önünde çok ciddi, ama, pek çok cidcli bir hata yapmış oluruz. Çünkü, bu tür b ir davranış, bazı tarihçilerin, bir tarihi gerçegı kiŞisel takdirlerıyle yok etmek ıstemeleri anlamına gelir. Bu hata ile, gerek İslam öncesinde, gerekse İslami olarak. olumlu bütün Türk kültür değerlerini insanlık tarihinden çıkartmış. Türklerin. insanlık tarihindeki hem katkıcı hem geçirici ve taşıyıcı rollerini de inkar etmiş oluruz. O halde. -ortaçag~ terıminde. gerçekten. ama, gerçekten. ve, yeniden bir bilinçlenmeye ihtiyaç bulunmaktadır.4 -Kaldı ki. Batı'nın bu kendi "Ortaçag"ı , 395-1453 tarihlerı arası. onun kendi kültürü açısından. türnce ve mutlak olarak. "karanlık" ta değildir. Öyle ki. bu Çag. Avrupa'da. sanatta, mtmaride, Gotik katedrallertyle. vitraylarıyle, yazmalarıyle. ıçierirlde Hellen ve Hellenlstik DeVir kültürlerınin bir kısmının saklanmış oldugu yazmaları koruyan manastırlarıyle, "Saray Okulları'yle (Palatina) . şövalye ahlakıyle, İslam Aleminden gelen etkilerle (Medrese, Hastane. Kütübhane. Rasathane. Bk. Aydın Sayılı'nın incelemeleri)S karşılaşmış. karşılaşmakta devaın etmiş olduğunu gösteren. yer yer pınltılı ve son derece dikkate değer bir çağdır. Kültürün yüzlerce tart.flnln yapılmakta oldugu ve kültür karşılaşması ve etküeşmesinin ortada dikllip duran bir olgu oldugunun tesbıt edild1gi bir seviyede, araştırıcı konumuna gelmek isteyenlerin görevi. artık. kültürlerı alkışlamak veya karkışlamak. mahküm etmek. değildir; yapabilirlerse. billınsel yönteme uygun olarak, sahte olmayan belgelerini göstererek. onları ince-
3 Sceınih Tezcan "En Eski Turk Yazuu" Bilim l'E' Kultur Dıli Otarak Tilrkc;e içerisindce. 1974. TTK. Ankara: M .T.K . "Buguııkü Bau Kultüruııcte Turldcrın Etkısi ve Karkı,ı'' Araşıırma. V. 1994. 1-2 ı. Turkiye . Turqure . Turkel. Akademla . ızmır. 1994: M .T.K .. "A)
dın Sayılı'nın Hayat Hikayesi. Eı:.erlerııını Degerlendiriluıeı:.i ve Lisıt!si". dııgilizcel>ıylt: blrllkreı. Erdem 7.22. 1993 ( 1 996). 31-59.
4 M.T.K .. "Bazı Kavramlar .. : 8-12. 5 Tt.irk-lslılın Alemi'nin "Medrese", "Hasraııe" "Rasathruıe", "Kutuphanı>" konusundakı
katkılan içln. Bk. Aydın Sayılı'ya Armayarı. Araşiır ma. XIII. 199 ı. Blblıvograf\·a. 5-1 i
12 Mühalraı Titr~l!r-Kii\c!l
!emektir veya sonuçlarını . mukayeseler yaparak. tüketici ve krıugı yapılmış belgelere dayarıdırarak ortaya koymaktır. Yoksa. olgutarla temellendirllmemiş birtakım modeller geliştirmek degildir!
Batı'nın 395- ı 453 larlhlerı arasına yerleştirilmiş oları kendi Ortaçalrında. "Eslti otoriteler"ln eserlennı. -ıectio (Şerh-i m ütün)" ve -nısputatio (Cedel. Münazarar darı ıbaret olan bir yönteme göre Incelemeye de "Skolô.stlk" denmeslnden öt\lru . Ortaçag·a. tümüyle skolcistik nazariyle bakarılar da olmuş
tur. Bu yöntem. bugün de. "Şerh-i mütün" adı altında. kökeninde "Medrese" kurumu bulunan Linıversltede. "lecture" adı altında uygulanmakta ve okutulmaktadır. Dikkat edilecek olursa. Ortaçag. lnsarıltk tarihinin bir kısmını. Batı'nın ise . yaklaşık olarak. bin yılını kapla r. Ortaçagın bir kısmında. Batı. gerçekten, bir "Karanlık Çag·· yaşamıştır. Bu sırada. Hellen ve Hellenlstık Devirlerinden gelen. BUim, Felsefe. Sanat v.s. gıbı alanlardaki bir takım olumlu degerler. onlar tarafından unutulmuş. geriye bir takım hurafe(ler) kalmıştır. Ama. buna karşılık. onların "Ortaçag" dedikleri ve olumsuz diye degerlendirdikleri 395 Ue ı 453 tarihleri arasında. Batı'ya karşı. Dogu·da. Asya'da. On Asya'da, Orta Asya'da. Guney Asya'da. güney Amerika'da. Orta Amerika'da başka bir takınl uygarlıklar parlamaktaydı. İşte. Batı'nın bu Ortaçag·ının büyük bir kısmını kaplayarı XII. Asrın başına kadar olan devrenin Avrupa'sının kültür olayları billnmedikçe. Xll. Asırda. Avrupa'da başlayarı ve o yüzyılın "Xl!. yüzyıl Renaissance'ı" adını almasına sebep olan kültür olaylarının degerlendirtlmestni yapmak, Türklerin, Avrupa'ya İslam öncesi ve sonrası deVirde, dogrudarı veya dotaylı olarak yapmış oldukları katkıların degerlntn parlaklıgını anlamak mümkün olmaz6: İslam Öncesi Türklerde Felsefe'yi aramak ta boş bir gayrete indirgenmiŞ olur.
Şimdi, ikinci kavram "Felsefe" hakkında. daha dogrusu "Felsefe ·· kelimesı hakkında (Il), daha da dogrusu. onun etimolojtk kökü, ve. kelime anlamı hakkında. bir billnce ulaşmaya. sonra da (111) bir kültür olgusu olarak felsefenin menşeını irdelemeye çalışalım. -bu da "Hikmet"! ıncelerneye geri dönmek anlamına gelecektir-. ta ki. böylece. Orta Çag kavramının kelime a nlamından sonra. islam Öncesi Türklerde Felsefe konusuna bir adım daha yaklaşmış olalım.
6 Aydın Sayılı. altmış yıllık akademik hayatını, Türklerin lshim'a ve islam vasıtasıyle Dünya'ya yapmış olduklan blllmse1 katkıları. lsbat yoluyla. göstermek üzere tuketmıştlr. Bk. Güçmurat Sultanmuradov. TUrkiye Cumhuriyeti Dönemtnde Bir Bilge: Aydın Sayılı. 1999 Aralık. An. U Sosyal Bilimler Ens .• M .T.K. Danışmanlıgı.nda. Doktora tezi. Aynca Bk. Araştırma. XJU. 1991 . "Aydın Sayılı'nın Eserleri B!bliyografyası·. 5-1 ı. ozelllkle. A.S.nın. "Turkler ve Bilim" (74). "Turkish Contributlon to Scientific Work ın lslam" (8 ı). "Bilim Kulturu ve Uygarlık Açısından Tarihlmiz" (951. "Onaçag BUlm ve Tefekkürunde Tı:.ırklerln Yeri" (106). "Görüntüler·. "Turkish Contrtbutlon" başlıkb makalelelerl. Ayrıca, Krş .• M T.K .. "Bugunkü Bat.ı Külturune Turklertn E:lklsl ve Katkısı". Araştırma. V. 1999: M.T.K .. "XU.yy. Renaıssance'ı ve Tı:.ırkler·. Turldye. Turqule. Turkle. Akademta. Asır Mtb .. ızmir. 71-72: M.T.K .. "Felsefenin Tart1lnde ve Tarihinde Bir Kaynak Olarak FarAbi" (Ingilizce aslı ve Türkçe tercumesl), Erdem Vl. 18 Ey. 1990. 1992. 725-735 ve ·m. Milletlerarası Türk Killtürii Kongresi". 1994. AKM: M.T.K., Halı Konusu Hiç Felsfifenln Goriiş Alanına Girebilir ml?. Arış·ll eki, Ekim 1998 AKM: M.T.K .• ·veseviden Hasan Dedeye. Gönül Erteri'nin Oneelleri varmıd.ır?", Uluslaramsı N.Türk Ktilti.lni.Kongresl Blldlrllerl. 4-7 Ksm. 1997. IIl. cUt. AKM .
Fdrfibl'ye bir lw~.trltk olnw/.. it:ere ls/üm önce.1i Tiirk/erde feiH!.fe 13
ilkin, "Felsefe""nin kelime olarak çıkmış oldugu köke. etimolojlsine baka· lun. ""Felsefe"' kelimesinin. eski Yunancadaki '"Philla'' (Sevgi. ilgi. ulaşma ça· bası) ve ""Sophia" (Hikmet, Bilgelik) gibi iki kelimeden yapılmış mürekkep bir kelime olan '"Phllosophia'"nın (Hikmetln. BilgeUgın sevilmesı: Hikmetı. Bilgelig! sevme, arama. ona ulaşınaya çalışma). Arapça konuşanlar tarafından telaffuz edUmiş şekli oldugunu. konuyla ilgili olan herkes bilmektedir.
Tarihte yapılmış jelsejeler'e uygun gelebilecek bir model olarak, felsefenin anlamı, genel hatlarında ve şimdilik. şöyle görünmektedir: 'Felsefe. insanın (veya insanların), kendi aklını (veya insanların herbirinin kendi akllları· nı)7 kullanmak yoluyla, tannsal olsun veya olmasın, Gerçek Varlık. Doğru Bilgi , İyi ve Güzel Değer·ı alanlarında. Genel+Dogru+Zarurl olan ve Yakin hasıJ eden Bilgi'ye ulaşmak ve o bilgi dogrultusunda hareket etmek ve davranmak amacıyla yapmış oldugu bir kültür etkinligiclir:S Ama, bu belirleme bile. yi· ne Insanların elinde. oraya, buraya dogru. mesela, Ideolojiye dogru oldugu
7 Burada. "Akıl" kavramının. mesela. Kant'takı ·reine Verntı11fl" -·prakrı.:.chı: Vermı nfr""
kavram ı:;iftinde oldugu glbt çok farklı anlamlara gelmis bulundııgu. ve. '"Soctologıs·
me"". ""Psychologısrne'" . "Apriorisıne"" denen Vf:! biribirlerin i tle~ti ren açıklama modelleri. hami. "Akır· hakkında gellştırilnılş burun öteki felsefi teoriler, ve bunlar areısındaki farklarm ·varlık·B!lgi-Deger· alanlannda uygulanan yontemlerdekJ farklılık lardan kay· naklanmış oldugu da unutulnıaksızın , onun. sadece. ·-vahy"e karışıt tu tulmuş halde. bir ınsan ye.tisi. Tanrıdan gelen '"Vahiy"" verilerınin ıse. turlu ti.ırlü yonıeınlt'r kullanan ınsanlardan gelen bilgiler onunde. ·paranteze alınmış·· oldugu hatırlanmaiıdır
8 Platoı;ı.. Akademla'sının kapısına. ""Geometri bilmeyen girmesin"" uyan yazısını l<Oynıakla. bize. ideal bUginın, ldealdeki bilginin, bilgideki idealin -Sonradan. Aristoteks'ın "Apode!kLik (Bıırhant diyecegi Genei+Zan"ı ri+Dogru+Yakini bilgi deınerlnin-. ve. duşunurkt:n. prototıp olarak seçilecek yolun, ınsanın zUınınfn. !'vlateınatik yaparkenkt yolu olduguını gostermıştır. Platon Matemank'tn. düşuncede. ınsamn duşuuce adımları atarken (Dıscounr. Discours) prototıp olmasını zarüri saymıştı. Ç'unku: E~er. bu felsefe yapmak ışi. bir "kavramları dikkatle biribirlerinden ayırt emv~k işı ıdf ise. -Sumerlilerdt:kı ·-ranıim". "Tasny· ışi. Matematik ve 'Matematiksel A.:.tronoını· yaparkt-n insanın yürüdııgü yol-. felsefenin. yomeın olarak. zihnin Matematik yaparken takip etmiş oldugu yolu Izlemesi gerekır. Bu yol. terını teşkıJ ederken. "Bir anlama bir kelime (Işareti. bir kelimeye (!şare·
tel bir anlam· karştlık gelecek suretıe da>Tanınakur: ve. bır ışarerte tek anlaınlılık . ancak bo~le temin <!d.ılebilir. ··cebirsel"' veya ··sembolik"" denen Mantık'ın kökü de buradadır. Matematlkte. len mler. ""Ta'ru yoluyla ı ek anlamlı kı!ınıruştır: ""ta'ril'"ler de. terimler ıek anlama gelecek surette yapılmıştı.r. Kısacası. Mateınatıl<te . "Synonyme·. '"Hoınonyme"
kullarulınaz: '"Melaphore" yapılmaz: ""allegorie"" kullanılınaz: ·mecaz"". ··ıeşbih"". •ıstıare•· gibı . edebi sanatlara baş vun.ı lınaz: ··ınyıhos"". ""Dı:sıan·· ... gı bi edebi türlere geçit verilınez. Arısıoteles·ın. Raımondus Llullus'un. Leıbniz"ln. Rıısseıı·ırı. Analitlkçiler"ln fonnet man· tı.k çalı~nıalarının hepsinin ilkesi budur: billmsel çalışmaların. bllgisayarlann. bunların hepsinin ıll<esi de budur. Bir konuyu duşüniırken. onenneden onerrneye geçerken yapı· Jan zlhmsel davranışta . Maıenıatlkteki du~unce ıar.wu prototip o larak alınaktan başka bir çare yoktur: Onerıneden onermeye geçerek sonuca ul.lşmak fiilinde de. yme. MatemarlktekJ ""transfo rnıatıon"lardakl geçişlerı yaparkenki gibi geçişler yapnıaktaıl: başl\a
çare yoktur. Bir alanda. eger. Genei+Dogrıı+ZarCıri+Yakiııi bilgiler edJnthnel\ isıcnıyorsa. l~te ancak o zaman. bu soylenen yolla terimler teşkil ed!l!rse. bu yolla ·ıa"rif'leri yapılmış terimler kullanılır&a. bu yolla terımler birleştirılır veya ayrılır~a. bu yolla onerıneden onermeye geçilirse. bu işlemlerı yapan:bilen kişi. sonuca vardıgında. artık . ·suphe·· halıne -""Kuşku"" haline degil- duşmez~ bu demektir k!. onda ""yakin'" hasıl olmuştur. Descartes. ··şupht'' etmeyi meıod olarak kullanırken. okullarda ögrenıniş oldugu Maıematigiıı kritıgini yapmış. ınatemaligin çıkarılmış onenneler!nden bile "'şüphe'" eunıştir
14 Miibahat Turker-Kiıyel
gıbı. savrulmamış ta degildir. Bu belirlemeye ""kendi akhnı" şeklinde bir eklenti yapılmış olmasının sebebi. her jels~e yapanın. daha dogrusu. yapmaya çalışanın. felsefenin. yazılı tarihte ta en başta. metod yapısında yer almış
Unutmamak gerekir ki. onun dikkau matematik Içeriklerde degıl. matematik'In yapılış şeklinde. onermelerin çıkanlış şeklinde. yonteminde idi. Yani. bır matematık onermeden bir matematik onermeye geçerken yapılan ışlemin llzerlnde idi. ·cogıto"da ldl "Düşunulmüş olan ~ey· üzerinde degll. fakat. "Düşı.lnce"" ve ··dulii.ınme işlemınde" ldl. fenoınenologlar. du:ıunce Işlemini . duşunce IŞini. ""redukslyon"larla yaptıklarında. :.onuçta elde kalan ·anık"ın . "kalıntı"nın. salt. ~u ferdin duşıınmekte olması hall oldugunu g<>rduklertnde. "Biricik var olanı. şu duşunınekte olan fertteki fenomenler Içinde bir nıahiyet olarak gorduklert dıişunce olarak'" tesbii ettiler. Buna. Husserl. "Yakin (kesinlik. "certitude"") yaşarur" demiştir. Ona göre. "M~Iyetl fenomenlerde aramak" (Ou~unme·yı şu ferdln du· şunme fenomenlerinde aramak). bu arama vakıası son reduksıyon fıiline kadar surecegıne gore. " Metafız!k". varlık btllm anlamında. hem yakini olmuş olur. hem de. kendisini "Bilimlerin bilimi" olarak ortaya kor. -Bın yıl once. farabi"nin çı.kış noktası da bir ba· kuna işte bu ldl.- Ama. Platon. ·ınsan bir şeyi di.ışunur: hiçbir şey! düşünmek duşunmemektlr' diyordu. Bu durumda. Husserl'e gore. gerçi. düşı.lnme. şu ferdln yapmış oldugu bır "akt" sayılmaktadır. ama. o fert ney! duşunmektedJr? sorusunun cevabı. ·o fen. duşunınekte oldugunu dı.lşunmektedır· ml olacaktır? Ama. o zaman. unutulmamalıdır kl. o ferdin "akt'" olarak duşüneesi veya düşünm.esı. muhtevasız kalacaktır. Acaba. felsefe'nin -BUlmln de- "Hikmet" olarak başladlgında. ana tar1fi olan ve. sonradan. Platon'un ·Geometri bilmeyen girmesin" uyansının ardından. Aristoteles'ln de "apodelktik" diyecegi. Cenei+Zarüri+Dogru+ (Insanda! Yakin"! (hasıl eden) Bilgi ve bu bilgiye göre davranış Ideali. artık. bir şekilde bırakılıp. vertlerllstatıstıki surette toplayan Gauss Çanı·na mı vanJacaktır? Yoksa. "Biz bilgi denizinde avcılanz: aglanmızı atalım ve bekleyelim" (Relchenbach. "llliyet ve lstikra. Felsefe Semınerı Derglsl. ı. 1939. Ist Univ. 1 demekten lbareı bir "probabilisme"e mi (İhtlmallyetçlllk) gtdllecektlr? Yoksa. vaktıyle. Descartes·ın. ·cıaıre et dlstlncte" (açık ve seçik) bilgi saymış oldugu. "Coglto (Duşunuyoruınr su na mı? Yoksa. "yakin'" şartını yerine getirmek üzere. "Dlfference Specifique (Ayrım)" ve ·genre (cins. nevi)" birleştirilerek yapılan "Definltlon"u (Tanun. Ta'rill bırakıp. "Yakın cins" ile "Hfıssa" veya "Araz"ı birleştirerek yapılmış "Descrtption" (Tasvir}u alan ve "Yakin (kesinlik). yaşanır" diyen. Fenomenolojiyl. hem. metod. hem de ontoloji arılamında metaflzlk olarak kuran Husserre ml baglantlacaktır? Yoksa "Postmodernlsme··e ml? Yoksa. Insan. acaba. asırlardır. ayn olduklan halde. biribirierine kanştınlmakta devam eden. ·ınsanın ruh hallerı-olan "certltude" lle ·convictlon"un birligine ml. aynıyetme mi gidecektir? -Herhangi bir cuzi. murnkun onermeye bile "Axiome" dlyebUen Stoa Okulu mensubu C!cero da. "Dlalektik=Apodelktlktlr" demişti-. yoksa. ldeolojllere mJ suruklenllecek· Ur? Yoksa. Llullus-Lelbnlz-Russell çizgisindeki gibi. "Formel Mantıkçıtar··a. veya. eski tabiri ile "Lojlstlkçiler·e. veya "Yeni reallstler"e. "Yeni Pozltiviste"lere mJ. Bochenskl'nin "Mezhep mensübu" saymış oldugu şu bazı Analltikçilere mı. ·evet" denecektir? Veya Bergson gibi. "Hads (lntuitlon)"e mi? Yoksa. Insanın. asırlarca yapmış oldugu birtkiıni sonunda ulaşın ış bulundugu. Galllel'nln '"Methodo Rlsolotloo" .""Methodo CostltuLiLıo"su bı· rakılarak. "Verstehen"-"Erklaren· zıdlar çiftine mJ itibar ed.Uecektlr? Yoksa. belgelere ve belge krıttglne dayanarak hukum verme -Claude Bemard. "FIZyOiojr}ı bl.lim dalı olarak kurarken bunu yapmıştı- tltlzllglne karşı. kendlsinl. "'GonderUmlş" veya "Henneneutık" yapmış oldugu açıkiamasıyle. aslında her tur. başkası tarafından kontrol edilemeyen bir tur "subjectlvisme" içerisine hapsetıneye mahkürn olan. ancak. profesyonele degıl de. '"prophane"a hitap ederceslne. Iş. "zevahiri kurtarmak"a mı kalacaktır? Istatistikteki ·ınterpolatlon"un yerini. "Restoratıon·. ""Reconstructıon". "Restitutlon· un yerini. keyfi, be· Urslz. genel muteberlyeU sagıanmaınış ··interpretaUon" mu. bır bakuna. da. "Hermeneutlque" mı. alacaktır? Yoksa. "extase·a gırılecek. "tran~'"a mı \-anlaeaktır? Yoksa. uykuya dalıp. ruyaya veya lstlhareye mi yatılacakur? Ya "HaıluctnaUon"la.-a ne denecektir? Bunlardaki mubalagarun farkına vanlmayacak mıdlr? Yoksa. metodda bırilkten vazgeçilerek. acaba. bunların hepsi birer kultür zenglnllgi mı sayılacaktır?
Farabi'ye bir hazırlık olmak ii:_ere ls/ôm öncesi Tiir~/erde felsefe 15
protatip Matematik'in yerine, Matematik'i (Axiom. Postutat ve Ta'riflerden yola çıkıp mantık kurallarına sadık kalarak düşünmek'l) bırakıp. kendi kullanacagı düşünme yöntemini yine kendisinin. kendiSine göre. seçmiŞ olmasıdır. F'elsefede "Subjectlvlsme" ve "Relativisme"in, felsefenin pejoratif anlamlara gelmesinin kaynaklarından birisi budur. Hele. degil sadece "Hlstorlclsme" yani. 'Tarih. özellikle de insanın sosyal tarihi, şuradan gelip şuraya gider· diyenlerin görüşü. "Historlsme". yanl, "İnsan kendi tarihinin ürünüdür" diyenIerin görüşü de. "Kültür. insanlarm kendi tarihleri hakkındaki bUinçleridir" diyen UNESCO'nun kültür tarifi de ihmal edi.lrneksiZin. bir düşünülecek olursal Bu durumda. acaba. kültürün hlçbir devrinde, insan için, Gerçek'i9 -burada. "F'elsefe" denen gerçek'!-. belirleme konusunda. "Nomlnalisme·· . .. rKavram) Rea.llsme"i ve "Conceptua.lisme" üçlü görüş açısı dışına çıkıp. oradan felsefe etkinligine bakmak imkanı hiç kalmamış mıdır? Ayrıca. her ne kadar. Pascal. "Felsefeyle alay etmek felsefe yapmaktır" demiş ıse de. "Felsefe"nin alaya alınmış veya pejoratif anlamlara kaydırılnuş veya çok genişletilerek, mesela. ona, "Düşünce" diyerek. "specifique" vasfınm kaybettirilmiş oldugu haller de vardır: "Felsefe. bir avuç ihtiyarın akademik gevezeligidir" -Napoleon'un. "İdeologue"lara "Neuilly gevezeleri" demiŞ oldugu da burada hatırlansın-. "Oklu. Yaylı Felsefe", "Köftecinin felsefesi" (Refik Erduran). "Felsefe. usulü dairesinde sapıtmaktır", .. (Felsefe) ukala dümbelekligi (dir}'', "(onunla ugraşan) Erenler ne güzel cenaze törenleri (dir)" (Güngör Dilmen, Midas'ın Kulakları) ... gibi. O. siyaset adamlarının. "siyasi görüş" anlamında kullannuş oldukları bir kelimedir de.ıo
Burada. "Felsefe" (Hikmet Sevgisi, Bilgelik sevgisi) kelimesi. bazen. "Philia" ile ilgilendirUmeden önceki haline. yalınızca "Sophla"ya (Hik.met'e. BilgeUk'e) dönüldükte. hem. "Philosophla"nın kendisinden. hem de. yine. o iki kelimeden yapılmış olan "PhUosophos (Feyleslı.f, Hakim, Bilge. Bilge kişirtan da. dikkatle, ayırt edilmelidir. Çünkü, hem. "Philosophla" kelimesi, zamanla, çıkmış oldugu köke aykırı bir takım içerikler kazanmıştır: hem de. Arap dilinde. "Felsefe" kelimesi. yine Arapça "Hikmet" kellmesine. "Feylesuf' kelimesi ise. yine Arapça "Hakim" kelimesine karşılık tutuldugu zaman. bunların. kendilerinden bugünkü "Batı Medeniyeti"nin çıkıp gelmiş oldugu Sumer~Akkad~Mezopotamya~Dogu AkdeniZ~Anadolu~Eski Mısır~Eski Yunan~Süryani~Arap, Batı Dilleri tstikametınJ gösteren, beJgelere dayalı. kültürü açıklama modelleri. çalışma hipotezleri, varsayımları önünde. ta. Sumer dilindeki "Si.Sa"ya (Tarlayı sürerken. hayvanın. Doğru Yol'dan, saga sola sapmak istemesine karşı. onu, boynuzlarından tutup. "Doğru Yol"a koymak"a rBoynuzu dogrultmak"a, "düzeltmek"e), hatta, buradan. "Nig.Si.Sa"ya, (Kendisi vasıtasıyla boynuzun düzeltilmiş oldugu şey'e). yani, "Adalet"e, -burada,
9 Abdülkadir İnan. "Gerçek"in eumolojisi üzerine bir not düşmüştür: "Gerçek Kelimesi Üzerine Not". Türk Dili. vm. 96. 1959. Tekrar bsm.: Makaleler ve incelemeler. ll. TIK. 1991. s. 316. Osman Fikri Sertkaya Ise. "Gerçek'' kelimesini lrdelemiştır. {"Çın". Türk Dili. LV. 436. Nisan 1988. 175-181. TOK.)
1 O Bütün bu hususlarda ayrıntılı bilgiiçin Bk. M.T.K .. Türkiye'de Cumhuriyet Döneminde Felsefe Eylemi. 1973. An. ü . Ya.
16 Miibalıar Türker-K üye/
Akkadlardaki "Parsu" yoluyla, Arapçadaki "Farı"a ulaşıldıgı da unutul.rnaksı
zın-. bakarak , bunların kültürden kültüre geçerek dotaylı yollarla. teşkil edilmiş oldukları anlaşılmaktadır. ll Gerçi. dillerde. genel olarak. soyut nesnelerı bildiren keHmelerln, - burada. konus u kastedildlkte . "Felsefe" kelimesinin-. somut nesnelert bildiren kelimelerle - burada, '"Si.Sa." (Hayvanın boynuzunu. "Dogru Yol"a koymak, getirmek. düzeltmek. dogrultınak), "Hakim" (Feylesüf. Bilge). "HikmeC ('"Sophla" , -sophos", "Sapientia", Bllgelik), "Hükm". "'Hükumet"". "Hakimiyet"". "Hakim" . "Hakem". "Tahkim" .. . kelimelerinin türetiliniş oldugu Arapça H.K.M. ("Hayvaıu. kısa yoldan . "Dogru Yol"'dan. suya götürmek) köküyle-. karştlanınış oldukları da bilinmektedir. tıpkı. eski Yunancada. "Cosmos''un. "Muntazam dizilmış kolye"den. Utlince "Ratio" nun "Bag çubuklarını , enierine ve boylarına göre. teng=denk etnıek"ten . Sanskrltteki "Rta"run. "Tekerlek"ten. ·oogru Yol"darı . Çince "Tao"nun. Doerfer'e göre. Türkçe "tav"dan gel.rnesı mümkün ve muhtemel olan bu kelımenin . Japonca "Kannagara no michC nin. Arapça "Şer/'a (t)" nın . egrı bügri.i. sapmış degil de, "Dogru (olan) Yol" dan. Sumer dilindeki "Hurriyet" ve "Eşitlik" kavramlannın "Amaa-argC den. (insarılann, anadan dogdukl~nndak:i halinden). "Adil Hükümdar" kavramının. Suıner dilindeki "Si.Pa.Sf' (Sopası dogru olan çoban) den. - "'Malik-i Sunne". "İnsan-ı İldht', "Jldh-ı Beşerr· kavramlannın da. öylece-,ı2 alınnuş olmasındaki gibi. "Felsefe" kelinıesi, eski Yunanca "Sophta" , "Sophos·· (Hikme t. Bilgelik). Uillnce "Sapienlia" (Hikmet, Bilgelik) ve bundan "Sapiens" (Bilge. Hakim) kelimeleri Ue bir gıttigi düşi.inüldükte degil de. -çünkü. biricik ve asıJ "Haklın"". asıl "Bilge··. Tann'nın ta kendisidir-. losana bakaraktan , "Bilgelik'f sevıne" veya "Bilgelik sevgisi" olarak alındıkta. ancak. mümkün ve anlamb olabilir. Burada. mesaj, "Creatlo DeC (Tanrının lnsanJ yaratması. "Tekvi'n". "Hilkar. -oeneration"J ile "İmitatlo Der kökü Surnerde bu lunan. (Tanrı tarafından ınsana gösterilmiş olan bu "Hilkat". bu "Halkullah" llıtfuna karşı. ınsanın . Tanrı önünde). bir şükran nişanesı olarak, (Tanrı'yı taklid etmeye çalışmak suretiyle) cevabı. -Bu. İbn Arabi'nin "Tahalluk bl esma.'iha" dedıgı şeydir: ve. "İmitatlo Del" kavramının Platon'da oldugu da bilinmektedir-, kavram çiftının öne çıkanlmasıyle verilmektedir. İnsanın. asıl. "'Hikmet"e degil, ama "Hlkmeti sevmek" e muktedir olabilecegini söyleyenlerin ilkinin Pithagoras·ın
kendisinin veya PithagorasçıJarın oldugu rivayet edürnektedir. Çeşitli kültürlerde kullanılmış olan ve kendlsinden Hikmet kelimesinin çıkarılmış oldugu köke delalet eden yukarıdaki kelimelerin. bu somut köklerinde görüJen ortak insan davranışlarının hepsinin. "hikmet"in tamamen bir "akıllı ışi", daha dog· rus u . bir "akıl" işi oldugunu 13 gösterdigt açık surette görülmektedir. Yani. felsefelerdeki müşterek temelin. felsefenin . deli. bunak, sarhoş ve çocuk yaşta
ll Borger, Handbuch der Keilschr![tsllıeralur. 3 c ilt. Ber lin. 1977- 1979. De Gruyter ve M .T.K .nın DTC Fakultesin deki ve AKM nın Erdem . Bilge'deki yayuılan.
12 M .T.K . "Sictstani'nın Neşredilınemış B ir Rlsiılesi". Araştırma. Vll 1969. Ank .. ı 97 ı. 72-117. Fransızcastyle birlikte. Özellikl e. M .T.K .. "Edeblyatunızda Sumerli izleri var mıdır?". Erdem . Vl. 17. My. i 990. Ank. 1992.359-397.
13 Vlll.Asrın adamı. u nlu musl üman. Habeş. Mu'tezile- mezheplerinden birini kuran filozof Caruz'rn şahadeline dayanarak. o~reıırnekte)iZ ki: Araplann. Ona Asya'ya seferten sıra· sında. Turklere yenik duşen Arap kumandanı Cuneyd'ın. Turk Hakanı Su- Lu 1?) ile tarnşnkları sı rada. -Bu. bizim. kendi l slaıni ku ltürumuzdekt le!'.blt edebiimiş oldugumuz
Farabi'ye bir lıa'-ırlık olmak il:;ere lsllim öncesi Türklerde felsefe 17
olmadıkça. normal düşünen ınsanların. kendi loplumlarında. akıllarını kulla· narak, yapmış oldukları bir faaliyeti oldugu anlaşılmaktadır. "Hlstorisme"e göre. ınsanın. kendı külturünün bir ürünü oldugu vak.ıası burada tekrar hatır· lanmalıdır. Kısacası. felsefe insanların, Varlık'ı (Bilgi ve Değeri de) anlamış ve bllmiş. ona göre davranmış olmalandır. Daha da kısa bir ifade Uc. "Anla· mak"tır, "BUmek"tir: önce "Düşünmek"tir; ondan sonra "Davranmak"tır. AJ. manca yazmış olan bazı Kültür Filozoflan'nın "Erkliiren"e (Açıklamak'a) kar· şıt tutmuş oldukları "Verstehen" (Anlamak), çoktan. Türkçe Uygur metınlerln· de, geçmekteydi. Uygurların, ana dillerı Türkçedc. "Emgek't kidermik" (Bunu yok etmek. gidermek) Için, Ukin, "Varlık"ı "Körmek" (Görmek). "Ukmak" (Dü· şünmek. akıl Uc mütalea etmek), "Bilmek", "Tuymak" (Duymak), "ödkünmek" gerekir dedikleri şey de ışte bu idi.l4
Felsefe Tarihi üzerinde bir tür birikimlerı olanların kolaylıkla gözlemle· yebilecekleri bir olgu da. hemen her ffiozofun "Felsefe" dedikçe. kendi aklıy· la yapıp. yine kendisinin ortaya koymuş oldugu felsefeyi kastediyor olması· dır: Mesela, Platon'un. "Dianota" tertml Uc, Varlık hakkında, "İdealar Teori· srrıi göstermiş, Arlstoteles'in "Eptsteme" ile, asıl Varlık'ın "Suretler sureti" ol· dugunu ileri sürmüş, Hegerın Varlık'ı. "Getst'ın kendısını açması. felsefe yapmayı da "Getst'ın hareketini takip etmek" işi şeklinde görmüş. Russel'ın tse. felsefeyt, "Billmlerin kavramlarının ve yöntemlerının bir tahlili faaliyeti" saymış, "Personaltste .. lerın. asıl Varlık'ı, İsa'nın şahsı olarak ileri sür· müş .... olmasındaki gibi. Bu bakımdan. Felsefenin tarihi. onun hakkında bir tür birikimi olan herkes için, sanki, bir· (Yapılmış) FelsefeLer Mahşeri' görünümü kazanmıştır. Oysa. "Felsefe". elbette. bu .. (Yapılmış) Felsefeler" ın hiç· biri demek degildir! Onun .. (Yapılmış) Felsefeler" toplamına da denk olmaması gibi! Öyle ki ... (Yapılmış) Felsefeler"tn toplamı, salt. Felsefenin kendisi· ni vermezler. Felsefe yapmak, tarifi geregınce. insanın. aklıyle, gerçek Varlık. dogru Bilgi. yüce Değer üzerinde Düşünmesi. bunun sonucurıda, Genel+Za· ruri+Dogru+Yaklıı'i önermeler getirmesi ve ona göre Dauranmasıdır. Işte bi.ı· tün bu bakımlardan da, Işin tarihsel temeline tnmekle. daha en başta, ve, bir bakıma. "Felsefe nedir?" sorusu, kendisini, asıl. "Hikmet nedir?" sorusuna indirgemiş veya oraya geri dönmüş olmak durunıunda bulmaktadır.
Blr de, felsefede. ontolojt yaptıkta, varlık hakkında kalkış ve varış nok· talan karşılaştırıldıkta. Tanrı'nın varlıgma. akıl lle mı vahiy ile mi ulaşılır? sorusu ortaya çıkar. Eger, felsefe. bir "Akıl ışe Ise. nasıl olur da Vahiy, bu işe karıştırılabilir? diye sorulur: bu, Felsefenin tarlflne aykırı degil midir? denir.
Uk. yazıya geçlrflmlş bulunan Felsefe-Din tartışmasıdır. Bu tartışma. ta Osmanlılara da ulaşacak. Fatlh. Kanuni Veziri !bn·l Kemal Paşa'da da görulecektlr. Bk. M.T.K .. Uç Te· h4füt Bakımından Felsefe-Din Munasebett. Doktora Tezi. 1953. DTC Fa. M.T.K.'nın da· ruşmanlıgında. Ahmet Aslan'ın. lbn·l Kemal'in Teh6.jut H(ışlyesı uzerinde yapmış oldu· gu. Metin·Tercume·TahUI. Kültur Bakanlıgt tarafından basılmıştır-, Arap Kumanda· ru'nın ·sız lşlerintzt akıl Ue btz ise Tann Vahyl lle yurutüyoruz" mealindek1 SÖzleri. F'e· z(ı'l/ ul·Etrô.k'te verllmJştlr. Bk. cahız. Feıa'll ul-Etrak. TKTC Yayınlan. Ank., 1968. Ramazan Şeşen tercümesi. Bundan önce, BUge Tonyukuk'un "Tan n ınsana akıl vermiştir" sözü de hatırlanmalıdır.
ı 4 Bu Türkçe terimler tçtn. Reşit Rahmeti Arat' ın. özelllkle. "Ben Körilm Nazariyesl"ni In· eelemiş oldugu makalesine Bk.
18 Mübalıar Tiirker-Kil\'el
Bu soru. onu reddetmenın dışında, "Thelsme·· (Tanrı. kendisini, insana. yine. Tanrı'nın ınsana bagışlamış oldugu Vahiy ilc bildirir) ve "Deisme" (Insan. Tanrı'_y'l. kendı ınsan Akıl'ını kullanarak bulur) kavram çlftiyle cevaplandırılmaya çalışılmıştır. Gerçı. Akıl'a takıntıyı bırakıp, Tanrı'ya varmanın başka yolları da aranmıştır ("Transe". ··extase". "Akıf'ın çeşıtlı. farklı tçeriklı rarlflcrı. "Felsefe·· kavramının genışleWmesi. "ExısLenılalisme". "Personallsme". "Posc Modernısme" .... . diger felsefe Okulları). ve. hala da aranmaktadır. Bu kalkış ve varışta. Gazali'nın. A\Tupa "Moderne" Çaffından önce. tesbit etmiş oldugu şey. (onun zamanına kadar yapılmış) Fclsefelertn. "Mantıkıyyat'ın ve "Riyazıyyat"ın hepsinde. "Tabiiyyat'ın Ise bır kısmında. "Apodeiktik"lerı (Burhansal. yakini. matematıksel delilleri) oldugu halde. (Metafizik anlamındakıl "/Lcihiyyat'larında "Apodelktıkleri" otınadıgıdır. ıs
O halde. şimdi. "Hikmeı nedir?" sorusunu soralım. Ukin. llıgatlanmıza bakalım. Onlarda görurüz kı. "Hıkmef'. dıllmizde. "Felsefe". "Bilgelik". "Özdeyiş". "Atasozü" anlamlarına da gelmektedir. Bu bakımdan. "Hiknıet"e. "Bir millebn ortak dehasının urum.i" gözüyle bakınak bile mümkündür. "HlkmeC dilimizde, aynı zamanda. "Fizık Bilımı-ıs. yahut da "Peygamberlik". kutsal kıtaplar. "Tanrı'nın gizlı amacı", ya da. "Bilinmeyen neden" gibi. daha başka anlarnlara da gelmektedir. Dilimizde. "Rind"e de "Feyleslıf' veya "Hakim" dendıgı de görülmüştür.17 Şatrleriıniz. "Hlkmet"ln bu türlü türlü anlamtarını dile getirmişlerdir: ıs "Halim kime açsam. sana der. hikmeti vardır. Öldürdü bizi, ah. bilinmez mı bu hikmet" (Ruhi-ı Bagdadi). "Turfanda dükkan-ı hlkemdir bu köhen tak-ı felek. Ne ararsan bulunur derde, davadan gayrı" (Ragıp Paşa}. Nihayet. Nabi. "Hikmet-amiz gerekUr eş·ar- demiştir. XX.Asırda. dünyada. Bilim Tarihi disiplinini kuran ve ·cumhuriyet Dönerolmizde Bır Türk Bilgesi Olan Aydın Sayılı'nın ıs Harvard'tan hocası olan ünlü b ilgın Sarton'un. "Felsefenin göreVl. Dın ile Bilimi uzlaştırmaktır"20 dedjgi hatırianacak olursa, "Hikmet" hakkında. farklı çevrelerde. aynı şekilde fikir yürütltimuş oldugu da görülür. Hatta. ınsan. Gazali'nin Tahajiı.t'ü üzerinden geri geri gıderek21, ta, içerisinde Aristoteles'in "Suretler Sureti" bir Tanrı anlayışına ulaşmış oldugu "Meta ta F'üztka"sının "Uımbda Kltabı'na.22 fi.Analitlkler'de seriınledıgı "Apodeiktik"ln (Burhan'ın, Genei+Dogru+Zaruri+Yakini Önermeler demetinin ve bu önermelerin çıkarılış şekillerinin) yeri ve yöntemı saydığı "Eptsteme"sıne, Platon'un da. felsefi düşünürken. Matematik'i prototıp ola-
15 M.T.K. Üç Tehô.fi.ıt: M.T.K. "Le Rapport Entre La Philosophıe et La Rehgıon Suivant Les Trois Tahô.jots" Edition Minuit. Etudes Mediıerran~enııes. Paris. 1957. 7-22. F'as Kurtuluş Partisi Reisi 'AllA! el-F'asi'nln Arapça çevirisi Için, Bk Da·val ul-Hakk. Rabat. 8. 1958.4- ı 1: lslcimF Araştırmalar. XIII. 3-4. 2000. Cazfıli Ozel Sayısı. -cazaJ.rnın Ak tu. el Degeri". Yuvarlak Masa Toplantısı. 528-539.
16 Mine Mengı. Nô.bl. 1989. AKM. I.Krş. Burada not 73. 17 Bk. Not:l6. 18 B k. Not:2. 19 B k. Not:6. 20 Sarton. Introduction to the History of Sclence. Baltlmore. 1927. 21 M.T.K.. Üç Teh(ıjut. 22 M.T.K .. Arislote/es tıe FYırôbi'de Varlık ve Düşunce Öğretileri. 1959, ı::>oçentlik tezi. An.
U DTC F'a. ya .188. 1969.
Fliröbl'ye bir lıa:ırltk olmak u:ere /:.Itim öncesı Tiirklerdt• felsefe 19
rak aldıgını sandığı ve ··En Yüce Varlık'ı (veya varlıkları). "apodelktlk" olarak inceledıginl duşündügü ''Dlanola"sma kadar. ulaşabilir. Oradan da yine, kronolojik olarak. geri gitmeye devam ederek. Mezopotamya'ya. asıl. Surnerillerin "Nlg.Si.Sa."sına. "Hikmct"lne, veya "Hikmet Tabletleri"ne. varıhr. Felsefe kitapları ve felsefe metinlerını bir hey'et halinde tarayan Fransız filozoflan çalışma gurubunun ortaya koymuş oldugu Lalande'ın "Vocabulalre PhUosophlque et Technlque" adlı felsefe lügatının da. "HikmeC ve "Felsefe"yt, özetle. "İnsanın, Ister tannsal. ister beşeri, her varlık hakkında, aklıyle. yapmış oldugu bir araştırma" olarak sunmuş oldugu da. burada, hatırlanmalıdır.23
'Gerçekten de, "Hikmet" nedir?' sorusunun cevabını aramakta devam ediyoruz: Buraya kadar. hiç olmazsa, "Hlkmet"ln. "İnsanın yapmış oldugu bir kültür etkınligı"ve "Bir akıllı işC "Bir akıl lşl" oldugunu, onun "ta'rif'l (Dejinltlon) tle "Felsefe"nln "ta 'rffinin -"Fclsefe"dek1 "sevgisi" eklentisi bir yana. felsefe tarihi denen kültür olgusunda, "Felsefe"nirı "ta'ruindekl sapmalara ragmen- aynı oldugunu. bir kez de. biZ söyleyelim; daha dogrusu, hatıriatmış olalım! Hem. "Insan" denen varlıgın "ta'r[f'i. Varlık cınsieri içerisirıde. "Canlı" "yakın clns"irıe (genre), "Akıllı·· ayrımı ("d!fference speciflque") getir1lerek, "İnsan. akıllı bir canlıdır" diye yapılmış degu miydi? Demek ki. "Hikmet"! ortaya kor iken. bu ışı. ta kökteki "ta·rff'lere uygun olarak ta yapmış oluyoruz! "Hikmet nedir?" sorusunun cevabını arayışta. daha ilk adımda. kökte. "Hikmet'in . ayru anda, hem. "'Um" (Sclentfa.Btlgi.Biliş.BULBUinç.Bilmek).
hem de. o llme (bilişe. blliye. bilgiye) uygun Davranış (Saplentla) oldugu. aşagtda bir kaç satır sonra meydana çıkacaktır. - Ama, unutmamak lazımdır ki. insana geliş yolu "Vahiy" olan "Din" de. insanın toplumsal davranışıyle ilgilenmekteydl-. "Bilmek" lle ·'Davranmak". biribirlerini tamamlarken, bazen de, bu halde. karşı karşıya bırakılınıştır. "Bilmek" ile "Davranmak"ın, birlbirlerirıc baglı oldugu gerçegını. "Bilmek" ile "Davranmak" kavram çlftirıirı gerçekte de biribirine baglı olması gerektıgını düşünen halk ozanı da, tıplu. Delfoi Tapınagının aJınlıgtndakl MKendini tanı" öneri ve uyarısında oldugu gıbı, Mİlmiyle amel etmeyen ulemayı. Bülbül gıbı ötse de karga Ue bir tut~ beyitinde dile getirmiş. aynı gerçegt. aynı akıl gelenegı içerisinde. böylece. kend1slne göre. terennüm etmiştir. Minsan'ın öteki "ta'rif'inde de, "İnsan toplumsal bir canlı ("Zoon polltlkon", "Polltlcal anlmal") dır" Mta'ruirıdc, "Hlkmet"irı ne oldugu sorusunun cevabı. "Hikmet"in .. (Dogruyu)BUmek ve (Dogru) Davranmak" oldugunu gösteren bir dayanak bulmuştur. Çünku. Insan. hem doga Ue. hem de öteki insanlarla ilişki içerisinde bulunan bir kültür varlığıdır. İn san. sadece "Akıllı (Ratıonalls)" degtl, ama, aynı zamanda. "Toplumsal" (Polirikon) (Polltlcal) bir "canlı"dır da. Bu demektir ki, insan. sadece düşünmekle kalmayacak. ama, aynı zamanda, davranacaktır da. Demek ki, Insanın "Akıllı"olrnası ile 'Toplumsal" olması birlikte gitmektedir. Burada hem. akıl Ukelerinln, hem, dilirı. kökeni meselesini görmek, hem. "Sociologlsme"-"Psychologlsme" -"Apriorlsme··-kavgalarını hatırlamak. hem de. "İiunlerl". (Bilimleri de). "Nazari"-"Aıneli" olarak bölmenin. Kant'ın, ne Için iki "Krttlk" yazmış, ne için iki "Kritik" yapmış oldugunun ..... v.s. nin kökünü yakalamak. İnsan'tn ·ra'rif'lnln degu. artık "tasvtr"inirı (Descriptıon) yapıldıgını hatırlamak ... ta
23 P U.F. Paris. 1960 edlsyonu .
20 Miibaluır Tiirker-Kii_w•l
mümkündür. Farabi, "Sa'cida Kusva" (En Son. Nihai Mutluluk. En Büyük Sevtnç) yı sorgulayıp. ortaya çıkarmak yolunda ilerlerken. Ister Istemez, insanın, toplumsal bir canlı olarak, ne oldugunu inceledtgı. "Political Science"ı (Siyaset Biliml) kurmuştur: Medme-ı Fazıla'sını yazm1ştır. Bu eserin önünde ve ardında. gerekli problemlerı ele almış. fikirlerini beyan etmiştir. Toplumları , Medine-i Fazıla'da oldugu gibi, "MeraUb ul-Mevcudat"a ve "Merattb ul-
Ma1k~/M"! li)f~. V~ i. VMl!kWd v~ ··ma'kürlerdeld gırayı gözeterek. 'Tagnfr ve !anzim" etmıştır. -Bu "Tanzim" ve "'Tasnif' kavramları. Landsberger'ın. kültür tarıhçisi olarak, Mezopotamya kültürünü incelerken, öne çıkaruuş oldugu bir kavram çiftidir-. insanın, kendisinin yaratmamış oldugu. başka deyimle. insanın kendl eseri olmayan varlık alanına dair. "Genel+Dogru+Zaruri+İnsanda yakin hasıl eden" "Apodelktlk" (burhansal) önermelere varmakta tutturmuş oldugu yolu, kendisinin yaratımş oldugu varlıklar. yanı, kültilr varlıklan alanında da, Aristoteles aracwgıyle. takip etmiştir. Matematik "ta'rfjler ve matematikteki gibi "Sonuç" çıkarmalar gelenegtnde oldugu gıbı, o, kendisine şu soruyu sormuş tur: ı. (incelenecek olan) "O şey", -burada. toplum-, "Var mıdır?" (Yoksa, o. hayali midir?) 2. "O şey. var ıse (Hayali degil ise; uydurma. yapıntı degil ise, var degU degil tse}" , "Ne"dlr? (Yani. o "Şey", tasnif edildlkte, hangi "Cins" içerisinde yer alır? Hangı "cins"e girer? o "Şey"in "cinsi" ne'dlr? O "Şey" ne cins bir şeydir?); -o şey". ne olarak vardır? 3. O şey. şeyler arasında, "Hangtsr dir? (Yani, o "Şey"in, nev' i, ayrınu ne'dir?) 4. "O Şey, "Niçin", o şekilde var'dır?" Farabi, Tahsil'ine ışte bu sonuncu sorudan. "Nfçfn"den başlamıştır. Burada, dikkatleri çekmeyi düşündügümüz iki önemli nokta bulunmaktadır: Bunlardan birincisi, ıster dogal (Btolojtnin , Jeolojlnm ... konuları), isterse kültürel (DU, Sosyoloji, Psikoloji, EtnolojL.. glbi) varlık alanlarında olsun. her varlık alanında. Matematıksel Yöntem gelenegt, halen, bu gün de. bır şekilde. gerek "Tasnij, gerekse "Tanzim" şeklln· de veya "İstatistik" olarak, devam etmektedir. Bunlardan lklncisi. Platon'un, Felsefeyle ugraşmak ısteyerılere, Akadem1a'sının kapısına yazdırıruş oldugu "Geometri bilmeyen Içeriye girmesin" uyarısında, ve, Aristoteles1n, Varlık'ı incelemede, asıl, "Apodelktlk"e ulaşma yolunda. Matematlgın, her konuda. dogru bilgi edinmenin prototipi oldugu hakkındaki çok açık ve parlak bilinçlerine ragmen, Matematlgı protatip alma Işini, fıJozofların fiilen ve gerçekten bazı denemelerine ragmen, hiç bir filozofun da, henüz, başaramamış olmalarıdır. Çünkü, arıların fiilen uygulamış olduklan yöntem. Matematlgin has yöntemi, olamamıştır. Bunun sebebi, Matematik'in önermelerinin totolojlk olmalarıdır. (Yani, Matematik'teki önermelerin, yülclemi her ne tse konusunun o, konusu her ne tse yilklemlnin de o olması sebebiyle). Ferdi ruh hall· mıze bakarak, totolojlk önermeler, biZe her ne kadar. yeni blr bllgl vermiş gl· bl görünüyorlar ise de, aslında. orılar, bize, gerçekten=manttksal açıdan ve çerçevede. yeni olan bır bilgi vermeyip, ayru şeyi. konu her ne ise işte onu, yüklem her ne ise Işte onu, aynen, tekrarlamaktadırlar. (Burada, mesela, Dairenin matematikteyapılan ta'rift hatırlansın). Hatta, bundan dolayı. Ma· tematıgın -Axıomatlk"inl yapan son asırların bazı filozofları. mantı.kçıları, Matematlk'in, "Axiom. Postula ve Ta'riflcrden Itibaren yapılmış bir mantık ·transjormatlon'lan sistemi" olduğunu ortaya koymuşlardır. Eger, "Bir üçge-
Farabi'ye bir hazırlık olmak ü:.ere istam öncesi Türklerde felsefe 21
nin iç açıları toplamı 180 dir" önermesi yüzde yüz doğru ise. Tanrı gelse bile bunu degtştiremlyorsa. -bu hal. "ta'rif'i geregı. Tanrı'nın kudret ve iradesindeki blr noksandan ileri gelmez; Tanrı, yine, "ta"rif'i geregi. "Bilge"="Hakim" olmakla, saçmayı emretmez de ondan ileri gelir-, bunun sebebi, üçgen'in, düşünülürken, dayandırılmış oldugu "Axiom. Postula. Ta'rif'lerdir. Bunlar Genel+Zarılri+Dogru+YalônidJrler. Başka deyimle "soflst". çocuk, deU, sarhoş. bunak, akıldan noksan, eğitilmemiş bir cahil olmadıkça. her insan tarafından dogrulugu tasdik ve kabul edilmiştir. -Ancak, "Postula''lar. ta'rülerı geregı, degıştlrilebilirler. [şte o zaman, yeni Matematik Sistemler ortaya çıkar. Ama onlar da kalkış ve varış noktası itibariyle aynı şemaya uyarlar.MAxlom"lar. dogruluklan apaçık olan. kendisinden daha açık bir başka önermeye indiırgenemeyen, sanki, "Doğuştan gelmiş gibi" olan temel önermelerdJr: "Bir şey ne ise odur; oldugundan başka bir şey olamaz", "Bir eşitligin iki tarafına aynı mikdarlar konulsa veya çıkarılsa. o eşitlik bozulmaz" ... gibi (Çelişkisizlik veya Çelişmezlik İlkesi denen ilke). Billndigı gibi eger, düşüncenin temeline. ilke olarak, A=A (A eşittir non-Al konursa. bu MÇelişki İlkesf'nden çıkarılmış olan her bir önerme, aynı zamanda, hem dogru hem de yanlış olur. "Postüla", üzerinde uzlaşılrnış. uylaşılmış olan, temele konulmuş bir önermedir; o, bir uzlaşı önermesidir; üzerinde anlaşmayla kurulur. "Ta'rif'ler ise konusuna uygun olarak yapılır. "Sistem", düşüncenin temeline konmuş olan ve adı "Axiom. Postüla. Ta'rif' olan Dke önermelerden itibaren, mantık kurallanna uygun olarak, hiç atlama yapmaksızın. önermeden önermeye geçe geçe kurulur. Aksi halde, bu ilke'lerden sapılırsa, ortada "Sistem" kalmaz; elde çelişik, karşıt (zıd), yanlış. anlamsız önermelerden ibaret bir önermeler "Chaos"u, karmaşası kalır. Demek ki. Matematikteki saglamlık, temele, "Ax.iom, Postüla. Ta'rif'leri yerleştirmekle kalmayıp. onlardan itibaren, "Sonuç" önermelere varmak için. mantık kurallarına sımsıkı (atlama yapmaksızın) uymaktan da ileri gelmektedir. Bilgisayarların temelini de ışte bu ilkeler oluşturur. Bu ikinci noktaya, bir kez daha şunu da ekleyellm ki. Matematik'!, düşüncede, prototıp olarak almaktaki başarısızlıkta. yaşamış hiçbir filozof istisnai durumda degtldir. Hatta, kendilerini filozof yerine koymak isteyen Sofistler, A=A axiomu yerine. onu kaldırıp, temele A=A (A eşittir non-Al yı koyup. asıl axton ile oynamaya bile yeltenmtşlerdir. Yine, temele ilke olarak A=A Axiomunu degll. ama, A=A yı koyan bir başka gurup vardır ki, onlar. herhangi bir şeyi belirlemekte, "Negation'lar yapa yapa düşünce adımları atmayı yeglemişlerdir: belirlemelere "Degillemeler" ile başlamışlardır. tıpkı "Negatif Teoloji" yapan gurupta oldugu gibi. Platon·un bu konuyu Sofıstes'inde enine boyuna incelemiş, onu Parmenides'i ile tamamlamış oldugu da bilinmektedir. İşte. dikkatleri çektigiınizi umdugumuz Iki nokta özü itibariyle bunlardan ibaretdir.
Yukarıda. "Fanibi. Tahsil'ine Niçin'den başlayarak girmiştir". dedik. Burada da şu hatırlatınayı yapmak bir ihtiyaç olarak belirmektedir: Sümerliler. insarun yaratmamış oldugu varWdann eksertyeti hakkındaki - "ekseriyetr diyoruz. çünkü. Sümerliler. insanın malı olan dili de, "bilıngue (tki dilli)" lügatlarda "tasnif' etmiş oldukları kelimelerle, iki dizilik lCıgaUar balinde "tanzim'' etmişlerdir-. eşyayı. karma şekilde. "Gök Levhası"na kaydetınişlerdir;
22 Miibalw1 Turker-Küyel
onların "lnvantalre"inl çıkarmışlardır. Bu ··Levha··yı {ashrida. ''Mu"'lar. Mahlyetler Listesini?). "Gök Kayıgına" {"İdealat'ın yerının Tanrı'nın akılı oldugunun prototipi?) yerleştlrlp. o "KayıiCı da. Hikmet Tanrısı Enkfye emanet etmişlerdir. Kısacası. "Tanzim" ve "Tasnif' ışlemleri yoluna girerek "Listeler 11-ml"ni yaratmışlardır.24 Ne Farabi'den öncekiler. ne Farab1. ne de Farabi"den sonrakiler. varlıkları, "tarızim" ve "tasnif" etmekten. hiç. ama hiç bu- zaman vazgeçmemişlerdir. Bugün de. ilk egitlmlnılz. ilkin. kelimeleri biribirlerinden ayırt etmekle (yanı. tanzim ve tasnif etmekle) başiarnıyar mu? Farabi'nln. islamda ve bütün Orta Çagda, "Political Science" in kurucusu oldugunu söyledtginde,25 Farabi'nın konuya lllşkın eserlerını hep Tann-Tabiat-insan-Toplum sırasında -Mesela, Hegel'in de, "Geist''-Tabıat-Toplum sırasında vermesı gibi. Acaba .o. bunu nıçın yaptı?- verdıgını gördügünde. Muhsin Mahdi, şaşmazdı, eger, o da, bugünkü Batı Medeniyetl'nln kökünde SumerlUerın kültürüne bakabilme şansına sahip olmuş olsaydı! Hatta. "Tanzlın''. "Tasnif" yanında. Sumerli "Mu"+"Ma"+"Nam" üçlüsü ıçın de aynı mülcihazalar geçerli olabilir. Muhsin Mahcli, Tahsil'in ingilizeeye yapmış oldugu bu çevirlsinde, Farabi'yi. hep. Platon ve Arlstoteles'in eserlerine gönderrnıştır. Bunda yerden göge kadar haklıdır. Ama, biraz aşagtda verecegtınız. Tahsil'den alınmış olan metnin şahadetı. bu degerli bilgini. velev bir notla olsa dahi. niçin harekete geçirmemiş olabilir? Üstelik. Platon, Tlmalos'unda, Mısırlı rahibin. ·sız YunanWar. Dünkü çocuklar!' hitabıru biZe nakletınıştı. Aristoteles de. Matematik tarihçist, ögrencısı, Eudemos'un Matematik Tarihi'ne dayanarak, geometrinin, Eski Yunan'a, Eski Mısır'dan ithal edilmiş oldugunu biliyordu ve Tahsil, açık açık. "Hikmel'ln, Ukin, Kaldelllerde {Keldanilerde) bulundugunu, onlardan Mısır'a {onlardandan Eski Yunan'a onlardan Süıyanilere. onlardan da Arap diline) geçugıni söylüyordu, her ne kadar Batı'yı oluşturan kültur modellerinin tasarımı. çizlmi, halen de tartışılmakta ise de!
Şimdi, artık, "Oerçektt"n de 'Hlkmet' nedir?" sorusunun cevabına geçebiliriZ. Bu sorunun cevabını, Felsefe Tarihının hiçbir devrinde olmadıgı kadar olan bir açıklıkla. daha bin yıl önceden, Orta Çagların en büyük filozofu. asnmızın ünlü felsefe tarihçisi Etleone OUson'un "felsefede bir an" saydıgı "Second Maitre" Fard.binin. Tahsfl'i ile vermiş oldugunu görüyoruz.26
Onun Tahsfl'tndekt Ugilı metni vermeden önce, ilkin, konuya bir başka yönden de açıklık getirmek üzere, Farfı.bl'nin Tahsil'indeki o ilgili metinden önceki kısımda, Farabi'nin, hem, felsefenın menşel meselesindek1. hem de, Platon ve Aristoteles'in felsefelertne27 bir hazırlık yapmış oldugu görüşlerını vermiş oldugu yerlerin tam özünü göstererek. okuyucuyu, o metni anlamaya, kavramaya hazırlamak ta gerekmektedir. Bu hazırlık, biraz aşagıda, Türkçe tercümesini vereceglmiz metnin birinci cümlesinde geçen H ••• Bu 'ilm
24 Aydın Sayılı. Mısır ve Mezopotamyada Matematik. Astronoml. Tıp. 1969. TTK. 25 Muhsin Mahdl. "AlfA.rAbi and the Foundation of lslamJc Phllosophy". 37-54. Essays On
Fdrô.bi. Colloqulum. 1-3 Febnıary 1975. Tehran, 1976 26 Fdrdbi's Attalntmenl to the Happıness. Trad. Muhsin Mahdl. Free Presse of Glenceo.
1962: istanbul. Topkapı. Emanet Hazinesi. 1730. 27 FArabi. Tahsfl. Yzm. İst .. Topkapı, Emanet Hazinesi. 1730. Muhsin Mahdl'nin İngilizce
Tercümesi. 53. 54. 58. Alf6rcibf's phUosophy of Plato and Arfstotle Içinde. 1962. U.S.A.
Flir/ibl'ye bir ha::ırlık olmak il;:ere lslôm ö11cesi Türklerde fel~efc• 23
ile" (Muhsin Mahdi. S.58) Jbaresiyle. Farabi'nın neyi kastetmiş oldugunu da gösterecektir. Farabi. " ... Bu ·am ile" ibaresinde geçen '"ilm" kelimesi ile. "Hikmet"in ta kendisini kastetmlştir.
Farabi'ye göre. "Herkesin ıstedtgı şey. hayırdır". "Sa'adet ise. hayırların en büyügüdür: en tamıdır. O. bizde hasıl oldu mu. artıı<. ondan daha başka bir şey lstemeyiz. O. kendi kendisine yeter" (Tenbih. s.3). Hayırların en büyügü olan saa'dete, hem bu dünyada. hem de öte dünyada ermeye çalışmak. insanın kendisıni anlamaya çalışması demektir. Kendisini anlamak için de. insan. evrenin en son gayesını anlamaya mecburdur. İnsanın. evrenın en son gayesini anlaması Ise, insan için. tadılacak en son sırurda yer almış olan. mutluluktur. İnsanın . bilgi edinmekte iki amacı bulunmaktadır: Yajaydalanmak, yarar saglamaktır ya da. sadece, "Bilmek Için bilmek"tir. İnsan, fayda saglamayı düşünmeden, yerde, gökte ve kendisinde, kısacası, var o/anda. gördügü şeyler hakkında, doğru bilgi edinmek ıster. Insan, o şeyler üzerınde durdugu zaman, zevk alır: sevinç duyar. Insanın bu konular hakkında edinmiş oldugu bilgi ne kadar kesin, yaklni, şüphesiz olursa, insanın duyacagı zevkin derecesi de o kadar yüksek olur. İnsanın, bir yarar saglamak amacını degu. sırf "Bilmek ıçın bilmek" amacını güttügü lllmler "Nazari İllmler"dlr. Insanın bir fayda saglamak üzere bilmeye çalıştıgı lllmler ise "Ameli İllmler"dir.28 "Nazari İllmler" veya "Nazari Felsefe"nln amacı. bir fayda. bir yarar. bir çıkar saglamayı düşünmeden, sadece, "Bilmek ıçın bUmek"tJr. ''Nazari İlimler"e (veya Felsefelere) konu olan şeyler, insan yaratısı degildir. "Ameli İlimler"in (veya Felsefelerı özü, insanın, insan yaratısı olan konuları, bir fayda, bir yarar. bir iyilik, bir menfaat. -Fıkıh ta, bir "İstthsan", bir "İsttshab"- elde etmek için, incelemesidir.29 Farabi'de "Hikmet", "Felsefe", "İlın", "Ma Ba'd at-Tabfa (Meta ta Füzika)", "İlahiyyat", varııga çeşitli açılardan bakılrnış olmak. veya, ayrı ilkelerden yola çık:ılınış olmak, veya, araştırmada birbirlerinden farklı yöntemler uygulamak itibariyle, aynı veya ayrı anlarnlara gelirler30. İşte, insan tarafından yapılmış veya yaratılrruş olmayan konuların. bir fayda gözetilmeden, sadece, "Bilmek Için bilmek" üzere incelenmesi demek olan "Nazari İllmler", veya Felsefeler, ona göre üç kısma ayrılırlar: !.Matematik ("Ta'atim", "RJyaziyyat"), 2.Tabiat İlimlerı ("Tabl.iyyat"), 3.Metafiztk ("İlahiyyat"). İnsan tarafından yapılmış olan varlıkların bir fayda gözetilerek ıncelenmesı demek olan "Ameli İlimler" veya "Ameli Felsefeler" ise. ikiye ayrılırlar: "Hulki San'at" veya "Siyaset".31 İşte böyle, ıster ınsan eliyle yaratılmamış, yani, "Tanrısal". Isterse. insan tarafından yaratılmış. yani. kültürel.
28 İhsa aı-·uıum. Osman Amin. 1949 Mısır; Ahmet Ateş Turkçe tercumesı. 29 Ay.yer. 30 M.T.K .. "Farabi'de f'tzlk ötesının önemı ve Menşel", DTCF DerglsL XX. 1·2. 1962
(19681. 55-64. (Fransızcası: Mlscelanea Medlavella. ll.lnter. Congr. Köln, De Gruyter. 1963. 418-428. Berlin).
3 1 "Ameli İllmler". Arlstoteles'ln "TMoretlque" dedlgl Ulmlere, amacı Itibariyle karşı olan ilim gurubudur. Bu gurupta. losanın amacı.jayda saglamaktır. Öteki gurupta Ise. Insanın amacı yarar saglamak deglldir: sadece. "Bilmek lçln bllmek"tlr. -Bugün de. "BlUmler". "Sırf ("pure"l ve "Uygulamalı" (tatbl.k.i. "appllque") diye ayrılmaktadır. Bu "Uy· gulamalı (ilim. bllim)" veya "Sclence appllque" nin. Arlstoteles'tekl "Ameli İllm" lle bir alakası yoktur. Aristoteles'ln kullanmış oldugu ·ameli" sıfatı lle. lnsarun, fert. aile. top
Milbahar Tiirker-Küy~l
"Beşeri" varlıkları. Matematilfl prototıp olarak alıp. Genel+Dogru. Zaruri+Yakin1. yanı, "apodeiktık" olarak bilmek ıçın. ınsanın. her adun atışta. şu dört erdemi birden. daha önceden. edinmiş olması gerekir: "Nazari'. "Fikri'. "Hulkı- ve "AmelF (sanatlar)" (erdemler). "Nazari erdem" insanın, konusu Insan tarafından yaratılmamış olan şeyleri. sırf. "Bilmek ıçın bilmek" amacıyle. ele alıp, onlara dair "Genel+Zarlıri+Dogru+Yakini" önermeler elde etmekle kazanmış oldugu erdemlerdJr. Bu erdemierin gerektirmiş oldugu "Ilm"ler İhsa'da sayılmıştır. Bunların topu, "Nazari ilm"ler veya "Felsefe" veya "Hlkmenır. işte " .... Bu 'Um (ler)". Ilkin Kaldelilerde (Keldaniler) bulunan bu ilim, Farabi'nin başta saydıgı. "iım·i Tacllim (İlın-I Riyaztyyat=Matematik)"dir. Matemattk=ilm-ı Taatim=İim-1 Rlyaziyyat denen bu "Ilm" guru bunu, Farabi, /hsa·sında şöyle saymıştır: "İlm-1 Adad", .. (Arlthmetique). "Ilm-ı Hendese (Ge· ometrıer. "İlın-I Menazır (Optlquer. "İlm-i Nüclım-ı Ta'limi (Astronomie)". "İlın-I Musikar". "iım-1 Eskcil", "İlm-1 Hiyel" . Farabideki "Fikri", "Hulki" ve "Ameli" erdemler üçlüsü Ise. tnsanın, konusu Insan tarafından yaraWmış şeyleri. sırf. "Bilmek Için bilmek" amacıyla degu de. kendinefayda saglamak amacıyla ele alıp, onlara dair, yine. Genel+Zarüri+Dogru+Yakirıi önermeler elde etmekle edinmış oldugu erdemlerdir. İnsana bu erdemleri saglayan "'ilm" dalları da. İhsa da. Medine-i Fazılada. sayılmıştır. Bu önermelerden oluşmuş '"ilmler (Bfllmler=Felsejeler=Hikmet)"e de "Ameü Ümler=Ameli Felsc· fe= Arneli Hikmet" denır. Esas. hem "Nazari" hem de "Ameli" ilimlerı ögren· rnek, bilmek. artırmak. hem de. davranışlarını . fert. aile, devlet. ınsanlık ale· mı olarak onlara uydurmaktır. Bu durumda, Tahsil'In özü lytce bellr1yor: Gerek "Nazari" gerekse "Ameli" erdemlerı kazanmak demek, ancak Genel+Zarüri+Dogru+Yakını önermeler peşinde koşmak ve onlara göre davranmak demektir. insan, bu suretle. koştukça kazanır. kazandıkça koşar. Seçkirtleş· rnek. "tekemmül" etmek ısteyen . bir Insan. ıster. avamdan herhangi bir fert olsun. Isterse de "Adalet"! ülkede ve dünyada gerçekleştirmek ısteyen bir hükümdar olsun. fark etmez. -Platon'un. köktekl. 'Ya arkhont fllozof. ya filozof arkhont olmalıdır' kanaatinin etkisi-.
Tahsil'deki o parçanın çevirisine gelince: "Bu 'İlm (yani, Külli+Zarüri+Dogru+Yakini bilgi). söylendlgine göre. es
kiden, Kalde!Uerde vardı. Onlar Irak halkıdır. Sonra. Mısır halkına ulaştı.
Onlardan eski Yunanlılara geçti. Orada. Süryanilere. onlardan da Araplara geçineeye kadar, kaldı. Bu 'Ilmin ihtiva eLrnlş oldugu her şey. eski Yunancada, sonra. Süryani ve Arap dUlnde lfadesini buldu. Bu 'İlm'e salılp olan eski Yunanlılar. ona "Gerçek (mutlak. şartsız. asıl) Hikmet". "En Yüksek Hlk· met" dediler. Onu kazartmış olmaya (onun lktına·ına) "'Ilm", o llme meleke kazanmış olmaya "Felsefe" dediler. "Felsefe" lle, onlar. "En Yüksek Hlkmet"in
tum ve devlet olarak da\Tanışlan, yapıp ettikleri. kastedUmektt'dır "Anwl lsiındlr. "aıneli" Ise amele mensubiyetl gösterir Bir ilmltı arneli olması Ue tatbiki olması blrlb:r lerine kanştırılınamalıdır. "Tatbiki İllmler" ya Umin tatbik edilmiş oldugu ıtımlcrdlr, va. endustrld!r. teknolojidir. Artsrott"le!Uekl a~'lrt. "Theoretlque INazarar ve "Prallque taınt'· lirdlr Buguııkü ayın. "Theonque tveya · pureT ve "appllque (tatbiki. uygulamalırdır "Bilgi Çagı" kavramı lle "Ir![ornwllon (Muhabere. haberle~me. tletl~lınl Çagı· vı· "Communlrallon (Iletişim sagıaına haber alışverişi yapmar kavran1lan da biribirierine kanşurılmamalıdır. Krş. M.T.K .. "Bazı Ka\.Tanılar·. Bk.Burada: rıoı : l.
Flmibi'ye bir lıa~ırlit.. olmak u: ere lsliim öncesi Türklerde felsefe 25
araştırumasını (isar'ın ıl ve ona duyulan sevgiyi (muhabbet'!) kıstettiler. Ona oıen gösterene "Feylesüf' dediler. Onlar. bununla, "En yüksek Hikmet'i Se\"en"l onu araştıranı kastcttUer. Gördüler ki, "En yüksek Hikmet", gizil halde, bütün erdemierin hepsiniihtiva eder. Bunun üzerine. onlar. bu "En Yüksek Hikmef"e, "İlimlerın İlmf", "İlimlerin Anası", "Hikmetlerln Hlkmeti". "Sanatların Sanatı" dediler. Bunlarla. bütün sanatların hepsının kullanıldıgı sanatı, bütun faziletierin kullanılmış oldugu fazilet1. bütun hikmetlerin hepsınin kullanılmış oldugu hlkmetl kastettiler. Öyle ki, "HJkmet", çogu kimsenin, bir sanatın fUllerinden biriyle ugraştıgında. onu beceremernesi halini hertaraf etmek maksadıyle, herhangi bir sanatı, o sanat hangısı olursa olsun, lfa ve tera etmek ve onda son derecede beceri sahibi (hazık) olmak anlamında kullanılır. Burada "Hikmet", "şartlı" (mutlak deguı olarak kullanılmıştır. Demek ki. bir sanatta son derecede beceri sahibi olana "Bu sanatın bilgesr denir. İ şte tıpkı bunun gıbı. nufüz-i nazar sahlbı adama da. nüfuz ettigi şeylere bakarak, hakkında nüfUz-inazar sahibi olmuş oldugu o hususta "Bilgedir" denmışttr. Bununla beraber, genel halde. "Hikmet". asıl. Işte bu 'İlm'dir. Ve zihnin onun hakkındaki halidir .... O halde. siZe. şurasmı açıklayal.un ki, "Feylesuf', "En büyük Başkan". "Hükümdar", "Kanun Koyucu", "İmam", bunların hepsi. aynı manaya gelir. Btztm dili konuşanların önünde, bu kelimelerin herbiriniri ne anlama geıdigıne bakarsan. o zaman görursün ki, bu kelimelerin hepsi. en sonda. tek ve aynı "makul"ü (ldeayı) dile getirmiştir. Bu kelimelerin hangisini almış olursan ol. bunda bir mesele yoktur .....
Bu parçadan öyle anlaşılmaktadır ki. F'arabi. "Bu 'Dm" lle, ınsanın kendi eliyle yaratılmış olsun, olmasın. bütün varlıklar hakkında Külli+Zariiri+Dogru+ Yakini vasıflı llime. bilgiye. bUince sahip olmuş olmasını kastetmektedir. "Bu 'İlm", Kaldedilerin, Matematiklerıyle Astronomilerinden ve kozmik adalete dayandırdıkları adalet degerlni temele alan davranış degerieri hakkındaki bilirıçlerinden başka bir şey degildir. Matematıgın ve Astronomlnln önermeterindeki vası11ar gıbı vasıfları taşıyan önermeler kurmak fikri, Farabi'yi öyle derinden etkilemiştir ki, o, Platon ile birlikte, -Platon·un 'Geometri bilmeyen içeriye gırrnesın· uyarısı ile "Felsefe yapmak, kavramları, dikkatle birbirlerinden ayırt etmektir' tarifi hatırlansın-. Matenıaugın, insanın düşünme fiilinde, felsefe yapmak fliltnde, prototip oluşturdugu uyarısından. hlç ayrılmamaya özen göstermiştir. Hatla, felsefeyi (Meta ta Füzika'yı da -ışte burası, onun, tam Auguste Comte·a karşı oldugu yerdir-), "apodeiktlk" tarzda yapmaktan. yanı. Varlık. Bilgi ve Deger alanında, vasıfları Genel+Zaruri+Dogru+Yakirıi olan önermeler getırmek ve onlara uygun davranmaktan. blr türlü. kendisini alamamtştır: ama, o, Gazali'nin haklı eleştirileriyle karşılaşmaktan da kurtulamamtştır. Çünkü, fiilen. herhangi bir felsefe yapınale herhangi bir konuda Genel+Zaruri+Dogru+Yakini önermeler getirmek ve onlara uygun davranışlarda bulunmak. bir türlü. o Istenen vasıflan taşıyan önermeler demetinirı elde edUmiş oldugu felsefeyi yapmış olmak anlamma, blkmcte ulaşmak, anlamına gelemiyordu. Kısacası, "Meta ta Fuzlka" alanını matematlkleştirmek, yanı. onu, matematlkteki düşünce gıdışıne uygun bir düşünce gidişiyle (Dlscours. Dtscourlr) kavramak. ortaya koymak mümkün olamıyordu. Başka bir deyişle, ortada, tek bır felsefe degu, fakat. yapılmış ve
26 Miıbalıaı Tiirker-Kiiyel
daha da yapılacak. yapılması mümkun olan bir sürü felsefeler bulunuyordu. Gazaıt yüksek tahsiline eklenmiş daha, üç senelik felsefe incelemeleri sonucunda, .. (Yapılmış) Felsefe"lerin tabtat ilimlerinin bir kısmında. ilahiyat (Meta ta Füzi.ka) ilimlerinin hepsinde. "Apodeiktlk (Burhansal)" olmadıklaruu görmüştür. Gördüklerini Tehdfütünde dile getırmiştfr.32 Sanırım, mesele, "Certltude" ile "Convlctlon"un. "limes''te, son tal1ltlde, son hudutta. ayniyeti veya aynılaştınlması, (bir bakundan da, mümkün önerme zarfı.ri önermeye -Kant terminolojisi ile: "Problematik" önerme "Apodeiktik" önermeye- dönüştürülebilir ml?) meselesine gelip dayanıyordu. Sarton'un, "Felsefenin görevi, Din ile Bilimi uzlaştırmaktır" dedıgı şey. ışte, bu olmalıydı. Bu sorun. halA, çözülememiştir. Öyle ki, Platon uyarılarına. Aristoteles teklif ettıgı metod araştırmalarına, R.Llullus ceblrsel işaret ve Işlemleri taklid ederek yapılacak Teoloji araştırmalarına. Descartes konuları Matematik yöntemlerle araştırarak Modern çagı açmasına, Spinoza Matematik yöntemı ahlak konusuna, ahlak önermelerine uygulayarak, Leibnlz bir "caracterlstlque unlverselLe" arayarak ceblrsel mantıgın yaratıcısı olmasına, Russell 'Felsefede İlı:ni Metod' peşinde koşmasına ragmen, bu sorunu çözemeyenler çizgisinin belli başlı noktalarını oluşturmuşlardır; kısaca. felsefeyi -aslında, Metata Füzlka'Y1- matematikleştirememiŞlerdlr. Başkaca, "Çift HaklkaC Teorisi de denenmiştir. Ama. bir türlü. "Certitude" ile "Convlctlon". veya zarfui ile mümkün önerme, biribirierine aynen dönüştürülememiştir. Bugün de, başka başka felsefe akımları dogmuştur; felsefe okulları denenmiştir, denenmektedir: WExistentıalisme". "Personalısme". "Phenomenologıe". "Post Modernısme" ... gıbı. Kısacası, yapılmış olan felsefelerlrı hiçbirinde, Ontoloji. Epistemoloji ve Degerler teorisi alarıında, 'AxJomlar. Postulalar, Tarifler' blrleştırilememıştır; aynılaştırılamamıştır. Bu konuda, Farabi'nin İbn Meymün uzerinden dolaylı ögrencisi olan Spinoza'nın Etlka'sı en çarpıcı misall teşkil eder. Farabi, kendi paY1na, llmes'te. Dlrı=Hakiki İlim=Haklki Felsefe=Sunna (t)=Mllla (t)= (Hatta}Madantyya (t}= (ve. hatta. bugünkü deyimlyle) "Convictlon"="Certltude" ayruyetlerlne dogru yürürken. iki tür "Felsefe" teşhis etmiş. burılardan sadece. birisine baglarırnıştır; o, vasıfları yukarıda sayılan önermelere. "Hikmet"e. ulaşınaya çalışmıştır: Felsefeyi veya Hll<metı ikiye ayırma yolunu denemiştir: "Hakk-ı yakin"e ulaştıran "Felsefe-ı hakikiyye" veya "Hikmet-i hakikiyye" ve ondan uzaklaştıran "Hikmet-ı zd'ia", veya, "Hikmet-i mumevvlhe". veya "Felsefe-ı mumevvihe", veya "Felsefe-i mlsdllyye".33 Bu mesele, dogrudan dogruya. "Humanlsmus" (Humanlsme) meselesiyle de ilgilidir. Tıpkı. "Humanltas" (Humanltes)tan "Humanlsmus"a geçilip geçtlemiyecegiyle ilgili olmasındaki gibi34 Farabi:, ancak .. "(Hakiki) Hikmet"!, "(Hakiki) Felsefe"yi . "(Hakiki) Dlrı"i, .. (Hakiki) Milla (t)"yi, "(Hakiki) 'ilm"! biribirleriyle özdeş. birlbirleriyle aynı kıl-
32 M.T.K .. Üç TaMjüL 33 FAr-Abi. "MJsalAl"ı, "Medlne-1 Fazıla"da (33-36). ·za:ıa·yı. Toptquesler"de geçen öncülle
rin vasfı olarak. al-Cam'de (Oleterci neşri) kullanmıştır. 34 M.T.K., "KlAsik. Skolasllk. Modern", 1976. TIK. Türk KlAsik Çag Araştırmaları. Anka
ra. 1977. 29-42: 2.Bsk. Cumhuriyet Dönemtnde Turklye'de ögretım, Araştırma Alanı Olarak Felsefe. Seçilmiş Metinler 514-522. 2001. Meteksan.
1 ıirtibi'ye bir lıa:.ırltl.: o/mal.: u:ere isitim öncesi Tiirklerde Jelle/e 27
makla sükuncte ereccktir.35 ~oogru önerme Gerçek'! verir", ··Gerçek, dogru ')nerme ile dile getirilir". "Dogru önermelert ·n m (Hikmet) verdigl için Gerçek de, ancak. ·am'in verdıgı kadardır" demeye gelen bu Platon kalkışlı Hegel vanşlı anlam yüzünden. "Mantı.k"ı ve "'ilm"l (Bilimi de). kısacası. Matematik'! ve Tabfat İlimlerinf borlayan felsefelere de yol açıJmıştır.36 "Dogru· (Verıte) lle -Gerçek" (Realitel arasındaki karşılıklılıktan. örtüşmeden dolayı. "Hikmet"in. a başta. Sumerll llteratürde. sadece "Dogru bilgi" degll. "Gerçek Varlık" an-lamı. "Nig.Sl.Sa. "=Adatet. Denge, Uyum, Göksel Evren Uyumu, Toplumsal Evren Uyumu anlamını taşunakta oldugu anlamı da. hep. hatırda tutulma:ıdır37. "Philosophla Perennls", "Hikmet-ı H6.llda". "C6.vld6.n-ı Hıred", "Bengl Bilgelik", ancak bu suretle aynılaşırlar3B.
Biz. yaz aylarında. Üniversitenin parasal yardımda bulundugıt yurt içi araştırmaları geregi, ülkemiZ yazma kütüphanelerlnde. felsefe tarihine ilişkin incelemeler yaptıgımız sırada, mes'ud bir tesadüfle. F'arabi'nin. Tahsil'Inde vermiş oldugu "Hikmet" tanımlarıru, bize. aynen veren bir kaynagı, Brockelınan'ın G.AL.ince mechw olan bir kaynagı. ei-Hindi'nin aL-Tazklra bl Cumal al-Falsaja'sini. keşfetmış bulunduk: el-Hındi'yı ve eserini bilim dünyası:-ıa tanıttık39. V.Hlcri Asırda yaşamış oldugunu tahmın ettıgımız ei-Hlndi, bu Tazktra'sinde , bize, "F'elsefe"nin. veya " ... Sevgısr· eki bir yana, "Hikrnet"in, -sophos"un. 36 tür tarifini vermiştir. Onlar. kısaca. şunlardır: 1 ."San atlar Sanatı", 2. "Bilimler Bilimi veya İlimler İllmf''. 3. "Şeyleri, bize. onlar. her ne ~ekilde iseler. işte o şekillertyle bildirme. Bllme" 4.'Varlıkları, varlık olarak bilme". 5.''Bllgellk, Erdem ve Tanrı Sevgisi", 6. "Tanrısal ya da beşeri şeyler uzerinde dogru bilgi". 7. "Dogal yaşam yerıne, bile ısteye ölümü seçmek", 8. -ınsanın. gücü yettlgtnce, Tannya benzemek Istemesi". 9. "Bilimlerin göstergene 10. "içerisinde. diger aynaların görunmuş oldugu ayna". ll."Billnecek seylertn özünü yansıtan iyi ve degerli olan lşln lşlendigi. kötü ve aşagılık iş:erin işlenmedlgi akıl aynası" , 12 .~Akıl ışıgı Ue hakikatı arama" (Acaba Moderrıe Çagı açtı~ iddia edilen Descartes'ın eserının adıyla tıpatıp olan bu benzerlik, el-Hindi'nin ve Descartes·ın kullanmış oldukları müşterek başka bır kaynaktan mı gelmektedir?), 13.''Billrolerlıı (İlimlerln) gösterge ni, her var olanın tamamlanması ", ı 4. "Ruhun yükseklik ve egitim Ue egitilınesl", 15. "Akılın gücü". 16."DogaJ şeylerin bilinmesi", 17. "Tanrısal bilgi", 18. "Ruh ve bedenin mükemmelleşmesr·. 19. "Bütün var olmuş olan şeylerin. ya bütünüyle ya da parça parça bilinmesi", 20. ··Her bilimin anası", 21 ... Karşıtlıkları biribirinden ayırt eden ışık". 22 ... Akılın nedenlere ulaşması", 23. "Akılın boş ;..stemden kurtulması". 24. "Dalreye degen nokta". 25. "Dogru bilgi, iyi ve gü-
15 M.T.K .. "Farabide "Mtlla ı tr Kavramı·. İslAm Sempozyumu. Marmara Ünlv .. 1996- ı 997 36 BochenskJ. History q{Contemporary Phllosophy. 37 Bk.not:M.T.K .. "Edeblyatırruzda Sumerll Kültur Izleri Var mıdır?". Erdem. VI. 17 .. My.
1990. Ankara, 1992.359-397. 38 Bk. Not 37. 39 M.T.K.. "Cumal al-Falsaja"ya göre. el·Hlncli'de. IUmler TasnJfi". Araştırma, V. l 967. An
kara. 1969. 55-61: .. La ClassUlcatıon des Sclences d'al-Hincü d'Apres le Cumal al-Falsaja", Araştırma. V, 1967. 1969. 47-53; Actes du 4.e Congres lnternatıonale de PhUosophie Medlevale, Unlverslte de Montreaı. Canada. 27 Aout-2 Septembre. 1967. Arts Llberau.x et Phllosophle au Moyen Age, 1969, Momreal-Parls. Vrln. 517-521 .
28 Miibahat Tiirker-Kii_re/
zel ış~. 26. "Tanrısal olan konu ları . bilgece ele almak. ona göre davranmak~. 27."Var olanı külli ve cüzi olarak bilmek'', 28. ~Yararlı bilgelik~. 29. "inandırıcı karuC 30. ~aerçekllge inaıunak. dogruyu söylemek". 31. "Gerçekllge göre ıyı ve guzel Işi yapmak~. 32. lanrının varlıgını kanıtlamak. birligine inanmak. O'na götüren yolları izlemek~. 33. "Yetkin bir ahlakı benimsemek". 34. "Ruhu kötülüklerden korumak". 35."Adaletli ve ölçü lü olmak". 36. "Her türlü yararlı şeyi bilmek; her türlü adaletlJ şeyin gereklUıgını anlamak".
El-Hindi'nln vermiş oldugu bu felsefe veya Hikmet tariflerinden ı .. 2. ve 20. tariller. aynen, Farabi'nin vermiş oldugu tartflerdlr. el-Hindi'nin gert kalan öteki tarlflerı de incelenirse, ~Hikmet~in. veya aynı şey demek olan. ama. ona ~ .... Sevgısr· eki eklenerek. "Felsefe"nin çeşitlJ açılardan yapılmış olan tariflerı old ugu anlaşılır. El-Hindi'nin 24. tarifi. ~Hikmet (veya felsefe) daireye degen noktadır" tarifi. sanırım. aslında. bir "metaphore"dur (mecaz. lstlare). Bu "metaphore~. herhalde. matemattkçı bir muhitten. özellikle de Plthagorasçı bir ortamdan gelmiş olsa gerektir. (Apodeiktlk peşinde koşan) Insan. Bllen'e, Bilinen şu Gerçek Varlık'a, Dogru Bilgfye. Olumlu Deger'e nazaran. ancak, daireye, degen bir nokta gibidir; biHnecek şeyler sonsuz büyük Ise in· sanın bilgısı sonsuz küçüktür, eger. bilinecekler alanı kastedUiyorsa. Yok, eger. Bilen'In bılgisinin Genel+Zarfıri+Dogru+Yakini olup olmadıgı kastedillyorsa. bu tür apodeikttk bilgllerin sayısı daireye degen tegetın tek noktada degmesı gıbı. sonsuz büyük önünde sonsuz küçüktür. Bilen'in bilgi birikimi kastediliyorsa. durum yine aynıdır, tıpk ı apodeiktik bilgi peşinde koşanların koşmayanlara nisbetinin de aynı olması gibi, veya, apodetktik bllgıye göre davrananların davrarımayanlara olan oranlarının aynı olması gibi. Kısacası. Bilen. BUinmiş olan. Apodeiktik Bilgi. bu bilgi hakkında bilinç ve bu bilgiye göre davrananlarınn sayısı. bir çember üzennde bulunan noktalar önünde. o daireye degen tegetteki tek nokta kadar azdır: amaç. bu sayıyı artırmaktır. Farabi'nın deyimiyle. seçklrıleşmekte. mükemmelleşmekte, herhangi bir fert Ue hükumdar arasında. sarfedilecek çaba bakımından. bir fark yoktur: öyle ki, bunlardan herbiri. kendi tarifirıe . mahiyetine göre. işin geregıni yapmalıdır. apodciktik bUgı peşinde koşmalı. ona göre davranmalıdır: bugünkü alışılrruş deyimiyle. hikmet veya felsefe. bu vasıfları unutulmaksızın. bir yaşam biçimf olmalıdır; "Mcdlne-1 Fazıla"ya ancak bu suretle varılır; her iki dünyada da "Sa'ada kusiıci." bu suretle elde edilir: "Creallo Dei''ye verilen "İmltatlo Del" cevabı bu suretle gerçekleşir; insan. bu arayıştan. hiç. ama, hıçbir zaman vazgeçemez (Philosophla Perennis . Hikmet-i Halide. Cavidfın-ı Hıred. Bengi Bilgelik denen budur). El-Hindi'nın Cumal'inde. Felsefe veya Hikmet hakkında yapılmış olan tarifierin hepsi karşılaşmış kültürlerdekilerine uygun olarak yapılmıştır. Hele ı .. 2. ve 20. tarlfler. Hikmet veya Felsefe hakkındaki bilginin . hiç bozulmadan. menşeden beri. aynen. karşılaşan
kültürler arasında IV. Hlcrı Asırda da. tedavül etmekte oldugunu göstermektedir.
Farabi'nln. Tahsil'Indeki M ... Bu 'ilm" ibaresi Ue. vasıfları Genel+Zarfı
ri+Dogru+Yakini olan Bilgi'yi (önerınclerl). Billş'i, Billncı kastetmektc oldugu gerçegt. onun sistemini veren bütün eserlerıyle de gösterilebilir Ise de. asıl, MMantıkıyyan Içerisinde. Arlstoteles'in Il.Analitikler adını vermiş oldugu Bur-
Farabi'ye bir lıazırlt/.: olmak ıl;.ere ls/dm öncesi Türklerde fels<fe 29
hdn'a ilişkin olanlarla, özeUtkle, Şera'll ul-Yakin4o lle. Eucleldes'ln Birinet ve Beşinci Kitab'ının Başına Yapmış Olduğu Şerh41 ile. İhsa· aı-·uLUm42 lle, Me· dfne-1 Fdzıla43 ile "lsbal" edilebilir. Tahsit'inde ve Medine-i Fdzıla'sında. Farabi, hükümdarın da "Feylesür olmasını ıstemekteydı. O. hükümdarıo da Genel+Zarüri+Dogru+Yakini bilgi getirmiş, ona göre davrarımış olmasını. hukümdarın hül<i.ımdar olarak "tekemmül"ü ıçın şart olarak göruyordu. Bu şartı o kadar tabli görüyordu ki "O halde. size, şurasını açıklayalım kı. 'Feylesüf. 'En büyük Başkan', 'Hükümdar', 'Kanun koyucu·. 'İmam·. bunların hepsi, aynı manaya gelir. Bizim dili konuşanların çoğu önünde. bu kellmclcrden herbirinin ne anlama geldıgıne bakarsan. o zaman, görürsün ki, bu kelimelerin hepsi, en sonda. tek ve ayru ·ma'kul'ü (ldeayı) dile getirmektedir. Bu kelimelerin hangisini almış olursan ol, bunda bir mesele yoktur" (Muhsin Mahdi ingilizce çevirisi. s.58l. diyordu. Farabi'nin bu görüşünün şaşılacak bir tarafı olmadıgı sezlllr. eger, onun mensup bulundugu kültürde hakim ilkeniD. ünlü Türk tarihçisl fransız Jean Paul Roux·nun "tres turque" dedtgı Ukenin. "Dünya küjr lle durur. amma. zulm lle durmaz" ilkesi oldugu hatırlanacak olursa: ve, Idare edenlerle edilenler arasındaki ilişkiler ve hükumdarların adlarının. asıl, unvanlarının. "Bilge" oldugu bir düşünülecek olursa;44 ve. bilge olmarun ve bilginin onlar arasında çok yüceltilmiş birdeger oldugu göz önunde bulundurulursa45. Ayrıca, biz biliyoruz ki. Türk eUerin l isttlaya gelen Arap ordusu kumandanı lle Türk hükümdan arasında, FelsefeDin çatışmasına Ulşkln bir ilk felsefi tartışma da vuku bulmuş idi.46 Hüküm· darın, doga hakkında böyle Genel+Zarüri+Dogru+Yakini bilgi getiren bir "Feylesüf' oldugu haUn. insanlık tarihinde. şimdilik bilinen tek örnegını de. yine, Türkler verebllmlştir: uıug Bey.47 Çunkü Ulug Bey, hem halis ve meslekten bir astronom ldl. yanJ. rasathanede. göksel cısımler hakkında sürekll gözlemler yaparak. Genei+Zarürü+Dogru+Yakini bilgller deriemek peşindeydi, hem de bir devlet adamıydı. Türk hukumdarların "Arkhont Filozof' olup olmadıkları meselesi de tartışılmıştır. Onların. sadece. dogayı tanıyan birer bilge olarak kalmayıp. toplumu ve ınsanı tanıyan ve ayrıca ve fazladan. kökteki "Arkhont-Fllozof', "Fllozof-Arkhont" tarifine ek olarak, birer alp oldukları da gösterllmişttr.48 Bundan bin yıl önce, Tarkan soylu Uzluk ogıu
40 M.T.K.. "FflrAbi'nln Şeni'lt ul-Yakin'!". Araştırma. ı. l 963. Ankara. 1964. ı 5 ı -226 2.Baskl. AKM. FArAbi Kulllyatı: 2. ı 990: M.T.K .. "L'Opuscule d'al-Farabi Sur les Con· dJtions de la Certıtude". Araştırma, ı965, 173-194. 2.Bsk. AKM. Farabi Kulllyatı. ı 990
41 M.T.K .. Fdrdbi'nln Geometri Felsefesine lllşkin Metinler/, Farabi'nln. Eucleldes'ln Birinci Kltap'ının Başına Yapmış Olduğu Şerh. Fürdbf'nln Eucleldes'ln 5.Kilap'ının Başına Yapmış olduğu Şerh. AKM. FarAbi Kulliyatı: V. Ankara. 1992.
42 Miguel Asin y Palacıos. Osman Amin neşlrlerl. Ahmet Ateş ıercumesi. 43 Walzer'in yapmış oldugu ing. tercume ve Arapça metin. 44 M.T.K .. "Bilge Kagaıı Bir Fllozof-Arkhont mudur?". XI.Türk Tarih Kongresı. 5-9 Ey ..
1990. ı994, TIK, 455-464: Faruk Sumer. Oğuzlar'ında. bu unvanlan "tantanalı" bulur.
45 Semih Tezcan. "En Eski"; Emel Esin'In konuyla Liglll yayınları. 46 Bk. burada. not:2. 47 M.T.K .. "Tiırk Devlet Adamlannın Egltlmlndekl Ilkeler ve uıug Bey". Uluğ Bey ue Çev·
resi Sempozyumu. 30 My. -3 Hz. 1994. AKM. 1996. (Benjamin Franklin?) 48 Bk. Burada. not:44.
30 MübalıaF Türker-Kiiyel
Farabi'nln, "Feyleslıf' ile kanun koyucunun, kendi dilinde, aynı anlama geld.igi gerçegını tabii bir hadise gıbı kaydetmiş olurcasına, rahatça işaret etmiş olması. bu açıdan, arılarnhdır.49 Olumlu erdemler. potansiyel olarak. " ... Bu 'ilm"in, bu "Sanatlar Sanatı"nın, bu "İllmlerin ilmf'nin. bu "İlimlerin Anası"rıın. bu "Gerçek Bilgelik"in, bu "En yüksek Bilgelik"in, bu "Hikınetler hikmet!'' nin içinde bulunmaktadır. Farabi. böyle bir açıdan girdlgl yolda, "limes"te. en sonda. "Hükümdar"="Kanun koyucu"="Feylesfıf'="İmdm" ve "Felsefe"="HikrneC=Din="'İlm''="Milla (t)" ayruyetlerinl kurmuş. böyle bir sonuca bile varmıştır.SO
Ancak. burada işaret etmeden geçemeyeceğ;imiz bir mesele bulunmaktadır. O da şudur: Dünyadaki herhangi bir toplumda, yenı dogmuş bir lnsan yavrusuna, ne türden bir egitim vermeliyiz, ona ne gibi degerieri yerleştirmeUyiz ki. o. "adam·· olmuş olsun? Bu soruya verilen cevaplar çok çeşitlldir. Birisi ve bizi burada Ugilendireni, ' "Humanltas (Humanltes)" verelim ki, o, adam olsun ' cevabıdır. Ama, burada da karşımıza yeniden bir soru çıkar: o da şudur: Acaba. "Humanitas·· tan. hiç, "Humanismus (Humanisme)"a geçilebilir mi? Başka deyimle, "Humanltes", bizi. nasıl ve ne şekilde "Humanismus"a götürebilir? Yanı, herhangi bir konuda Genei+Zaruri+Doğ;ru+Yakini Bilgiler. önermeler. elde etmek ve onları öğ;retınekle. insanı insana sevdirrnek mümkün olur mu? "Humarıitas" yoluyla, hiç, bir "Humanismus"a ulaşılabilir mi? Veya "Humanitarisme"e, veya. "Phllantrophie"ye? Veya, "Carithas" a ? Bir de şunu sormak lazund ır: "Humanisme", "Philanthrophie". "Carithas". bunlar aynı şeyler midir?51 Devlet-Fert ilişkileri tartışılırken. burada, elbette. ''Hikmet-i Hükumet" kavramının da hesabı verilmelidir.
Farabi'nin TahsiL'inde vermiş oldugumuz bu parçadan. bir de. şunu ögrenmekteyiz: " .... Bu 'ilm". bu, Genel+Zarfıri, Dogru+Yakini olan bilgi. ilkin. Kaldelllerde (Keldanilerde, MezopotamyaWarda)52 mevcut idi. Onlardan, evvela, eski Mısır'a. sonra, onlardan. sırasıyla. eski Yunanlılara. onlardan Süryanilere. onlardan da Araplara geçmiştir; bu bilginin hepsi. eski Yunanca, Süryaru ve Arap dilinde ifade edilmiştir. -Eger. bu zinciri, Farabi'den sonra tamamlayacak olursak:Arapçadan. "Xll.Asır Renaissance"ı ile. Latinceye, ve sonra, Latinceden. Avrupa milli dillerine. ya, Katalanca gibi yerel diller üzerinden. ya da ibrani aracılıgıyle, Sicilya. Güney Fransa ve İspanya üzerinden. Batı'ya intikal ederek, bugüne ulaşmıştır. Bu ulaşan bilglnlrı çeklrdegtnde. Matematik ve Astronoml ve bu lkisinln Varlık, Bilgi ve Değ;er alanlarıyle ilişkisini gösteren eserler bulunmaktadır . ..... .Bu 'ilm"in böyle bir yolculuk yapmış olması. bize. hem, kültürlerin karşılaşmış. etkileşmiş oldukları vakıasını gösteren en güzel bir kültür intikali misalidir; hem de. bu intikallerde, bir dilden başka bir dile çeviri yapmanın. uygarlıgın ilerlemesinde ne kadar önemli bir faktör olarak öne çıktıgının da bir şahididir. 'Gerçek bir Tercüme Devri' yaşan1ış olmak, ana diller için , şansların en büyüklerinden biridir. 'Tercüme Devri" ni yaşatan irili ufaklı büyük insanlar arasında. bugünkü Ba-
49 Bk. Tahsil us-Sa'tıda. Muhı:.ın Mahdl Ing. tercumesı. 53. paragraf. 50 Bk.Burada. not:35. 51 Bk.Burada. n0[:34. ';2 Muhsin Malldl'nin Ingilizce çevirisi. Glencoe. ·1962.
Fimibf'ye bir lw~ırlıA o/maA il:ue /\/dm önce~ i Tiırklerdt• ji:f.,ej'e 31
u uygarlıgının temelinde bulunan. eski Yunancadan, ya. dogrudan dogruya . • -ada Süryarıi aracılıgıyle Arap diline çevtren Huncyn b-İshak. ve. oglu İshak o.Huneyn·ın. oradan da Latin diline çeviren Cremona'lı Gerhardus'un ıslm
leri en başta zlkredUir. Onlar. diger çevırmenlcrle birlikte. Arapçayı ve Latinceyi Bilim=Felsefe=Hikmct dili olarak kurmuş olan ul u kişilerdir. Biz. bu ln·elememizde, • .... Bu ·am· ile kastedilmiş manfının açıklarırnasında. işte bu unlü çevirmen Huneyn b.lshak'a atfedilen. Aristoteles'in ll.Analitlkler'inın Arapça çevirisiyle Ugııı olan. ve bizi. Yakini öncrıncnln Şartları· hususunda aydınlatan. "Öteki". "EskJ". "Marayanınkl", "Ikinci" Arapça çe.,irlsınin metotnden bir "fragmen l" daha ele geçirmiş bulunuyoruz53: ve. onu , aşagıda. bu maksatla kullan ıyoruz: şöyle ki:
Farabi. Şarci'it ul-Yakin' lnde. "Hikmet (Ilm. Bilim)"! oluşturan ve (hcrhangı bir konuda edlnllınlş) Genel+Zarüri+Dogru+Yakini vasıfu önermeler demetindeki "yakini" ögcyı temin eden. oluşturan şartları. Aristoteles'e göre sayarak.54 onun Il.Anallllkler'lne nasıl sadık kalmışsa. işte tıpk ı bunun gibi. "Eucleides'in Stoikeia'sının I.I<lıab'ının Baş Tarafına (Yapmış oldugu) Şerh"iylc. de.ss ve. oradakı Aristoteles eleştirileriyle de. Suınerlılerden ve Mezopotamya'darı gelen • ... Bu 'Ilm". bu "Hikmet" gelenegine. Platon'un. bu. 'Kavramları dikkatle ayırmak felsefe yapmakur' dedıgı ve. bu. 'Geometri bilmeyen içertye girmesin' uyarısını yapmış oldugu. Matematik'!. düşüncede. prototip olarak alma l<tan ibaret olan gelenegine. kısacası. Hikmet=BUim gelenegıne de. o şekilde, aynen. sadık kalmıştır. Böylelikle. o. Tahsil'iyle. tutarlı biçimde, çok açık "ikinci (blr)llyakat" daha sergllemiştir.
Farabi"nın Matematik Felsefesindeki "Birinci llyakau-nı. Gad F'rcudenthal. inceleınelerıyle. Eski. Orta. Modern Çaglarda. Matematik uzerine felsefe yapanlardan Platon. Aristoteles. Slmpllcıus. Proclus. Shemtov b.Joseph. Ebü'l-F'erec. Ali b.Rıdvan. Naırizl. Peano. F'rege·yi ele alıp karşılaştırarak. göstermiştir. ss
Xli.Asrm birinci yarısında. Mardin-Hisaniye Medresesi'nde. Ttirk Emirı Artuk'un oglu İlgazi'n tn oglu Timurtaş'ın hiznıctlisl olan bilge matemaıikçi. tablb İbn us-Salah da. farabi'nin ardından, bu "Kavramları dikkatle biribir lerinden ayırmak. fe lsefe yapmaktır" gelenegı ıçerisinde kalarak hareket eımış. temele. yazınaları karşılaştırarak yapmış oldugu bir kritigi almışlır.57 O
53 M. TK. Noılar (Le s Noıesl. Araştırma. X. ı 973. ı 975 240-24 ı 54 Bk.Burada. noı:40 Krş M .T K. Arlsıoteles l'e F'fırbbi'de Varlık ı>e Duşunce Ogreıllerı .
1959. 1969. A.U Bsıııc 70 55 Bk.Burada:Noı 41 . 56 Gad freudenthal . "F'arabi'nııı Geometn felsefesi" . M TK Tanıtma Makalesi. Erdem Vl
L 7. L 990. ı 992. 565-586 57 M.T.K. "Jbn us-Salah'ın De roelo ve Onun Şerhleri Hakkındaki Tenkitleri. • Araşıırma
II. 1964. 1965. 3ı-53. "Les Critfques d'lbn us-!::ıalnh Sur lı> De Coelo d'Aristoıe ı>ı -.e, Commentalres ". Araştırma . ll. 1-79: At/i llt. Coqresslo lııternatıonale di Fllosoj1a MNll· eoeuale. Passo delln Mcndol::ı 1966. Milano. Socıcıe Edıtrfce. Vita e Penslore. 242-255: "lbn us-Salah Conııııt• Excnıpl~· a la Rencanı rı> de'> Cııltııres" Araştırma. IX. 197 ı 1973. 9·27: Acıes dıı 5.e Cogres /nıernaııonale de Phllosoplıle MedU!ııale. 1·11 Editera NacionaJ. Madrid. ı 6. ı 979. Unıvcrsirad de Madrfd Graııada. Cordoba. ı 972. 1 !173 1319- ı 324: Turkçcsı "Kullllr KarşıJasmasuıa Bir 'v11sal Olarak Jbn us-Salah" Ara~ıırnıa. IX. 1971.1973. 9-27 "Tarıh Yontenıı Billncı w lbn us-Salalı". \'llL Tıırk Tarih
Miibahar Türker-Kiiyel
da. herhalde, Plthagorasçılardan gelen ve Platon'un da bildıgı, Aristoteles'in ll.Analitikler'inin ikıncı Makalesi'nin Sonu'nda, ~Tümel Belgitlemenin Üstünlügü Hakkında~. "Düz kenarb Düzlem Şeklllerin bütün dış açılan dört dike eşittir" -Ebu Bişr. buradaki "Bütün dış açıları" ibaresini. yanlış olarak, "Bütün dört dış açılan şekline sokmuştur.- şeklinde geçen. ve, yine. Eucleides'in Stolketa'sında, 32.Önerme olarak dogru surette verilmiş olan önermede. " (Düzlem bir şeklin) dış açıları" kavramı ile, Ebu Bişr Metta.'nın (870-940) Il.Analitlkler'in Arapça çevirlsinde. eger, müstensihlerden gelmiyorsa, mütercimin düşmüş oldugu o hatayı görüp, • (Düzlem bir şeklin) dört dış açıları" kavramını. dikkatle biribirlerinden ayırmış. derin metin kritigi bilinci içerisinde, mütercim Ebu Bişr Metta'nın o söz konusu hatasını düzeltrniştlrss. İbn us-Salah. yine, derin bir metin kritigı bilinci Içerisinde, II.Analltlkler'ln, Ebu Bişr Metta'nın Arapça çevirisinden başka bir Arapça çevirisi daha (R.Walzer'in "Maraya'nınki" dedıgo "Eski çeviri (?)"yi59 bulup, mukabele ederek. bu yanlış hakkında bir "yakin" sahibi olmuştur. Biz, mes'ud bir tesadüfle, İbn us-Salah'ın. matematik bilgını olması yanında. dogru bilgiye ulaşmak endişesiyle hareket eden bir bilge oldugunu. Matematik ve Astronomiyi, Hikmet'in bünyesinde gördügünü tesbit etmiş. bunu bilim a.Jemtyle paylamış
tık.60 Onun bu karakterinin ikinci bir tanıgı da, ışte bu II.Analttikler'de geçen .. (Bir düzlem şeklin) dış açıları" kavramı yerine, yanlış olarak. ··(bir düzlem şeklin) dört dış açılan" kavramını veren Ebu Bişr Metta'nın bu yanlış tercümesini düzeltmış olması münasebetıyle, Il.Arıalitiklerin Arapçayayapılmış "İkinci" (?)veya "Marayanınki" veya "Eski"(?) tercümesinden vermiş oldugu parçalardır. BiZ, "Hikmet"in anlamını davranışlarıyle tartışmasız olarak ortaya koymuş bulunan İbn us-Salah'ın bu parçalarını da yayınlamak şansına sahip olduk.61 Bu parçalarla. biZ, "Hikmet"ln belkemigi olan "burhan"ın irdelenmiş oldugu ll.Arıalitikler'den yapılmış olan "öteki ("Eski Tercüme?", "Maraya'nınki", "İkinci"?) Arapça tercüme"den. tam metni degilse bile, hiç olmazsa parçalarını ele geçirmiş olduk. Bu parçalar, "Hikmet"in bel kemigt olan "Burhan"ın incelendigt II.ArıalltlkLer'in, Ebu Btşr MetUı'nınkinin dışında. ikinci bir Arapea tercümesinden alınmış olan parçalar olup. kendisinden bu parçaların alınmış oldugu metnin Arapça tam tercümesinin aslı henüz ele geçmedlgi için, çok kıymetlidir. Eger. "Hikmet" geleneginı ortaya koymuş oldugu üzere. safsatacı. bunak. çocuk, sarhoş, deli, egıtilmemiş bir cahil olmadıkça. herkesin apaçıkhgına "yakini" olarak katılmış oldugu bir önerme. burhan'ı oluşturuyorsa, hatta. insanların akılca birligt anlamında bir "Hümanızma"ya gerekçe bile veriyorsa, Matematlkte. "(Düzlem bir şeklin) bütün dış açılan" kavramının yerine "(Düzlem bir şeklin) dört dış açıları'' kavranuru geçirmeye. bu ciddi yanlışa, hiç bir zaman, teferruat gözüyle bakılamaz!
Kongresı. 1976, 1980, ITK. 665-667. 58 Bk. Burada:Not 57. 59 Bk. Burada not 53. M.T.K., S.İ.E.P.M. nin 5-12 Ey. İspanya. Madrtd. V. Uluslararası
Kongresi "Orta Çagda ÇeViriler Koınlsyonu" ile llgUi Notlar, Araştırma. X. 1972. 1975, 199-213 ve Fransızcaları.
60 Bk. Burada not 53 ve 59. 61 Bk.Burada:Not 57.
Ftir{Jbf'ye bir ha-:.ırlık olmak ü:.ere islwn öncesi Türklerde felsefe 33
İbn us-SaJah'ın bu eseri hakkında Nicolas Rescher, bir ınceleme yapnuş. Arapça metni ve ingilizce tercümesım vererek. onu. Galenos'un ··on the Fourth Fıgure of the Assertoric Fıgures (of the Syllogısme) Attributed to Galen"62 ile baglantısını ortaya koyarak. ama, "Dört dış açısı" kavramına. müstensihten gelen bir hata gözüyle bakarak. • ... with an unusuaJly keen interest ın the historlco-bibliographic side of his subject" (S.54.56) diyerek, ve, "four, unwanted here" (s.58, no:l2; s.62, not:23) dışında başka bir şey söylemeyerek, ve onu Arapça metinde aynen bırakarak. (s.67. s tr. 11-12). degerlendirm1ştir.63
Konuyu Iyice ve etraflıca degerlendirebilmek için. şu noktaJan da. ayrıca, hatırlamak yararlı olur: l.İbn Abi 'Usaibfa'run ihbd.r'ına göre. Farabi'nın şahadelinden öyle anlıyoruz ki, -Bu şahadeti Max Meyerbof. "Von Alexandria Nach Bagdad"ında kullanmıştır.-, Felsefe ögretlmine. İskenderiyede son ögretmen kalıncaya kadar devanı edilmiştir. Son ögretmen. İskenderiye'den Antakya'ya geçınlştir. Antakya'da. ondan Iki kişi ders almıştır: Birisi Merv·u (Ebu Yahya). biri Harranlı. Harranlı'dan iki kişi ders almıştır: Biri Yobanna b.Haylan, biri Mervli İbrahim. Mervli Ebu Yahya'dan, o Bagdad'a gtdince. bu Yalıanna b.Haylan ondan ders görmüştür. Yohanna b.Haylan'dan da Farabi ders görmüştür. -Kaynaga göre. "Farabi. yaşça onda küçüktür. ama. kabiliyel bakunından ondan üstündü"- Merv'li İbrahim Ise. Ebu Bişr Metta b.Yunus'a ders vermişti. İşte bu Ebu Bişr Metta. Huneyn b.İshak ve oglu İshak b.Huneyn ile birlikte Yunancadan Süryaniye çevinniş oldukları II.An.alltikLer'ln bu Süryaru çevirisinden onu Arapçaya çevirmiştir. İşte o söz konusu olan yanlış. bu çevirlde bulunmaktadır. A.Bada\vi'nln o yanlışla. yani." (Düzlem bir şeklin) dış açıları" yerine, ·· (Düzlem bir şeklin) dört dış açıları" diye yapılmış yanlışla. neşretmiş oldugu metin, onun bu çevirisidir. Acaba. eremanalı Gerhardus, II.An.alitikler'i bu çeviriden ve o yanhşla mı Latinceye çevirmiştir? (Bu Latince çevirinin bir nüshası BN.LatJn. 14700 yazmasındad1rJ. Bu sorunun cevabı. Ebu Btşr·ın Arapça çevirisiyle Cremonalı'mn Latince çeVirisinin karşılaştırılmasma da baglıdır. E;ger. bu yapılırsa. kültür karştJaşmasına da güzel bir katkı olur. 2.Memlüklu KaJavun·un hizmetlisi İbn Aybeg Devedan (Ölm. 133 ı -32), Dürer'inde, der ki: Türklerin iki kutsal kitabı vardır: Biri Ulu Han. Atam Bitig. biri Oğuzn.d.me.Oğuın.cime'nl.n Farsça tercümesi Ebu Muslim'in, Horasan'daki (Güneşin dogdugu yer) Kütüphanesinden. Bagdad'a getirilmiştir. Harun Reşid, onu. Nesturi tabib Cibrü b. Buhtyişu·a bu Farsça tercümesinden Arapçaya çevirtmiştir. -Harun Reşid'e Cibril'l takdim eden şaJus Akhunlu Osman Idi-. Bu Cibril ise. Yalıanna b.Maseveyh'in, Yohanna b.Maseveyh de bu Huneyn b. İshak'ın ve oglu İshak b.Huneyn'in hocasıdu·64. İşte, Il.An.alitikler'i. Huneyn b.İshak ve oglu. Yunanca aslından Süryaniye çevirmlşti. Demek ki, Nestüri tabib Clbril. hem. Oğuzn.d.me'nin, Farsçasından Arapçaya çevirmenldir, hem de. Il.An.alitikler'ln Süryanice mütercirnlntn hocası Yohanna b.Maseveyh'ln de hacası olmuş oluyor. Felsefenin. İskenderiye'den ilkin, Antakya'ya. sonra Bagdad'a göçünü anlatan Fa-
62 Nicolas Rescher. 63 Bk.Bmada:Not 62. 64 Bk.Brockelmann. Sarton.
34 Mübahat Türker-Kiiyel
rabi. Merv'li Ebü Yahya'nın öğrencisi Yohanna b.Haylan'ın da öğrencisidir. ll.Analitikler'ln Süryani tercümesinden Arapçaya mütercimi olan Eblı Bişr Metta tse, Merv'li İbrahim'in öğrenctsidir. Burada. bır yandan, Merv·ın kültürel agtrlığı ortaya çtkarken, bir yandan da, Bağdad'ınki ortaya çıkmış oluyor. Değil mi ki, Farabi'nın mensup bulunmuş oldugu Türk kültür ortamının destanı olan Oğuzname'yi. Farsçadan Arapçaya çeviren Cibril, ll.Analltlkleri'i Yunanca aslından Süryaruye çeviren Huneyn b.Ishak'ın hocası olan Yohanna b.Maseveyh·ın de hocasıdır. Öte yandan da. II.Analltlkler·ı. Huneyn b.İshak'ın Süryaniye çevirisi üzerinden Arapçaya çeviren Ebu Btşr Metta. İskenderiye::}Antakya~Bağdad hatb üzerinde yürüyen son felsefecilerden Merv'li İbrahim'in öğrencisi olduğuna göre, Merv'll Eblı Yahya ise. Yohanna b.Haylan'ı, o da Farabi'yi yetiştirmiş olduğuna göre, -Kaynağa göre, Farabl, ondan yaşcadaha küçüklü. ama, ondan daha kabillyetli imiş-. bu hattakl Farabi'nin de ll.Analttlkler üzerine yapmış olduğu. henüz ele geçmemiŞ bulunan şerh! olduğuna göre.- Ancak. ondan biZe Intikal eden n.Analitikler'ln bir muhtasan. Burhan adıyle eldedlr.65 -Ve. ll.Analltlkler·ın Ebu Bişr eliyle yapılmış Arapça çevtrlslndekl hatayı. Mardlrı-Hisaniye Medresesi Mi.ıderrisl, Türk Emiri hizmetlisl. İbn us-Salah buluyor: gösteriyor; düzeltiyor. İşte. bütün bunlar, "Hikmet" konusunda. Türklerin "Hlkmet"e hiZmetini gösteren. ders alınacak. tam bir kültür karşılaşması misatı oluşturmaktadır. İşin ilginç bir yam da budur.
Ama. eğer. " .... Bu 'Ilm" ile. temelde. 'Herhangi bir konuda, Genei+Doğru+Zaruri+ Yakini önermeler getirmekten ve onlara uygun davranmaktan Ibaret olan' "Asıl Hikmet"!, bu "İlimler İlmf'nl, bu "İlimlerin Anası"nı, bu "Sanatların Sanatı"ru anlarsak. 'Kavranılan. dikkatle birbirinden ayırmak felsefe yapmaktır' perspektifini, zihnimizde berraklaştırusak. Matematik'!. felsefe yaparken. prototıp olarak alırsak, işte o zaman. geriye, biribirlerinden dikkatle ayırt etmemiZ gerekecek iki kavram daha kalır: Bunlardan birisi "BIllmselct Felsefe" kavramı, ötekist ise, yanlış olarak, onun yerine kullanılmış olan şu "Bilimsel Felsefe" kavramıdır.66 Hele, "Hlkmet"in, baştan beri haiZ olduğu ve asl'i anlamının terk edilip, ta. Auguste Comte'un "Metafizik düşmanlığı"na kadar gelip dayanan anlayışına varma tecrübelerının yaşandığı zamanlar, değerlendirillp, bir düşünülecek olursal Ele alınan "Herhangi bir konu"nun. -Burada. Varlık. Bilgi. Değer konusunun-. Sumerlilerden bu yana gelen geleneğe uygun olarak, bpkı. Matematikteki düşünce gibi bir düşünceyle incelenememiş olmasının sebeplerinden biri, ll.Analltlkler'in gayretlerınin boşa çıkmış olmasının bir sebebi de, herhalde. "Bilimsel Felsefe" ile "BIlimselci Felsefe"nin, bu iki kavramın, dikkatlice biribirlerinden ayırt edilememiş olması'dır.
"Hikmet (Bilim, Felsefe) " kültürünün, böyle. Kaldelilerden çıkarak. sırasıyle, eski Mısır'a, eski Yunan'a, Süryarıilere, Arapçayı kullananlara intikal etmiş olma vakıası, hiç ara vermeden, kendisini ortaya koymuş olan bir ferdi tanıklıklar zinciri oluşturmaktadır: Platon, Aristoteles, İskenderıyeWer,
65 Bk.Burada not 40. 66 M.T.K.. "Bilimsel Üzerıne", Bilim Kavramı Sempozyumu. 15 My. 1984. An. ü. Rektörlü
gü. A.Ü.Bsm. 1985. 25-32.
Ffırôbi'ye bir lıa:.ırlık olmak ü:ere Isilım öncesi Türklerde felsefe 35
Berossos. İbn Ncvbaht, İbn Nedim, Ffmlbi, İbn Meymun, Roger Bacon, Fran· cls Bacon. Erasmus, Voltaire. Vico. Daczi Janoş .... ve. nihayet. yaklaşık 1850 lerde başlayan Mezopotamya kazıları. ve. orıları takip eden yayınlar,
orılar hakkındaki mukayeseli çalışmalar. özellikle de. dilimizde, Aydın Sayı· Lı'nın Mezopotamyadaki Matematik. Astronomi ve Tıbba ilişkin mukayeseli araştırmaları. -.... Bu ·am-ın. en çok, Matemauk. Astronomi ve Tıbba U!şkin kısmı hakkındaki araştırmalarıyle. ülkemizde ve dünyada ugraşan kimse, bilge Aydın Sayılı olmuştur. Aydın Sayılı, Mısır ve Mezopotamyalılarda Mate· matik, Astronoml ve Tıp kltabıyla, şu gerçegt de vurgulamıştır: Kültür ögesi olarak Bilim. özelllkle de Matematik ve Astronomı. Tıp, Mezopotamya=>Eski Yunan=>İslam Alemi yoluyla . bugünkü Batı medeniyelinin ve kültürünün temelini oluşturmuştur. Hatta. bu yolda giderken, eski Mısır. kıyıda köşede bile kalmıştır, denebilir. Hind'in ve Çtn'in bu yoldaki etkileri tse, ancak, ta \.1ilad'tan sonra X.Asırda gelmiştir: Türkler Lse. Kütübhane. Rasathane, Hastahane. Medrese (Üniversite) kurmak yoluyla, Batı kültüninün bu gtdışıne en büyük agırlıkları koymuştur.67 Aydın Sayılı 'nın. çivi yazili litaratürdeki, özelllkle de. Matematik ve Astronomideki dagımkLıgı. ayrıntılı ve sürekli mukayeseler yoluyla toparlamaya. akıntının ıstıkametıni göstermeye muvaffak olmuş, ilişkileri konuya olan derin vukufu ile ortaya koymuş oldugunu, tekrar tekrar vurgulamak gerekir.68 O. bu arada. "BUim'' ve "Bilimsel tarif' kavramlarını da tartışmış. biltmin (Burada, "Hikmet"in. Matematik, Aslronomi ve Tıp arılarnma geldıgı unutulmaksızın) doguşunda, onun kültür çevrelertndeki intikali göz önünde bulunduruldukta. "Muclze"lere yer olmadıgını. intı kal vakıasını, eldeki delillerle bütün ayrıntılarıyle göstere göstere, mukayeseli tartışmalarla kanıtlamıştır: yepyenı ve "Gerçek", "Dogru" ve "Deger"U ufuk· lar açmıştır. Kısacası. her kültürde, eger varsa. "Bilim"in (Burada. " .... Bu 'tlm"in), doguşu . "Mucize" ve "Kavim" kavramiarına dayarımadan. ama, akıldakiiştirakten dolayı. ınsana mahsus bir faaliyet olarak, açıklanabilir, "Takvim" konusunda, açıkça görülmüş oldugu gıbı. Onun, vakıaları, btribtrlerlne ulayarak, gerçege en uygun modeli geliştırmekte, nasıl da başarılı oldugunu, bize, en yenı bilim dallanndan. "Archeo-Aslronomie" de göstermektedir. ("Lost Civilisatıons", Dlscovery Channel): Megalıtıer, İrlanda'nın kuzey dogusundakl ··stonehengc"ler. Japon Denizi'ndekı su allı arkeolojisl verileri, su altındaki mabedler, Mısır Piraınldlerl'nin ve Sfenksin yerleştirilme konumları. Maya Piramldlerı. Chaco kanyonundaki eski Anasazl, yeni Pueblo Bonlta kazıları (-The Legends of the Isles". Dlscovery Charınel). Aydın Sayılı'nın "Mucize~ meselesinde kullanmış oldugu Lowt'nln çagdaş veya arkaik "Ilkel· ler"in dinle ilişkUl olan veya olmayan, tarıma baglı takvim araştırmaları. .. gıbi. Burada, kültür. temelinde, bir "akılli" ışı. bir "akıl işi" olduguna göre, akılın menşef ve evrlmienip evrimlenmedigı meselesi ile. "Mucize"ye dayarımak Isteyen, Hind, Çin. Yahudi, Eski Yunan kültürlerini degerlendirmeye ilişkin akla gelen gelmeyen Iddialar, ve, orıların davet etmiş oldugu problemler de. unutulmamalıdır. Bu problemlerden biri de, "Humanlsmus·· (Humantsme), "Humanitarlsme". "Phlanthrophie", "Carltas" terlmlerinln. kültürü degerlen-
67 Bk.Burada:not 6. 68 Bk. Burada nol:67.
36 Mül>ahtır Türker-Kıl\·el
dirirken. bırtbirlerine karıştırılmış olmasıyle ilgilidir. Aydın Sayılı. "Takvi.m"ln. tarıma geçmiş. gerek çagdaş. gerekse. arkalk
"İlkeller"de. Güneş'In solsUslerde ve ekınokslardaki konumuna dayandıgıru gösterm iştir. Yer yüzünün. odaklarından birinde Güneş'In bulundugu ellps yörüngcsınde dolanırken. hareket ederken. ötelerken. solstislerdeki ve ekınokslardakl konumu veya Güneş-Yer yüzu lllşklsl meselesi. -Nitekim, ondan Uerı gelen. Yeryüzü ile Gökyüzü arasında ondan dagan kultur ögeleri. Guneş ile Yeryuzü ilişkisine dayanan kültür ögeleri, "Yeni yıl". "Takvim Başı". "Nevruz", baharın gelmesi (A.K.M. yayınları. blllınsel faaliyetleri) . bütün bunlar. bu hususa yeter derecede dikkatıert çekmcktedlr-. insanı. evrenın "transandantal vahdetll bir bütün" oldugu gibi bir "Hikmet" önüne getirip bırakır. işte bu anlayış, bu "Hikmet" . ..... Bu 'ilm", ilkin. Mezopotamya'ya Milad'dan önce Dördüncü Sinde gelmiş olduklan tahmin edilen Su.merltlerde, ve. onların. arkeologlarca. "Hikmet Tabletlerr denen tabletlertnde. onların kanun metinlerinin "Prologue" ve "Epilogue"larında mevcuttur. vardır.
Farabi. "Hikmet"in veya .. (Hakiki) Felsefe"nin. becerı. maharet, nüfUz-ı nazar anlamlarına da geldıgını. Tahsi/'inin. yukarıda verilmiş olan o ünlü pasajında. açık bir şekilde belirtmiştir. Ama. hlkmetin veya hakikı felsefenin, asıl. Kaldelflerdeki ..... Bu 'Ilm" ile kastedilen anlama geldlginı de, yine. orada. çok açık bir şekilde blldlrmış ...... Asıl ·ıım. Hikmet. budur" demiştir; ve. X. Asır'da. "Hlkmet=illm" demiştir. -Bütün bu açıklamalara ragmen. Hlkmet'ln. zaman içerisinde. anlamlanndaki çokluk. engellenememıştır. Öyle ki, Farabi'nın. eserlerı yoluyla dalaylı ögrencisl olan İbn Meymtm. Delalet uiHa 'irin'inde. "Hikmet" kelimesindeki çok anlamlılıga dikkatlerı çekmiştir69
69 lbn Meymun. Delalet ul-lfalrirı. H.Alay neşrl. Ank. llaniyaı Fa Ya: M.T.K .. "Müsa b Meyınfın'un Makala ]i Sına 'at al-Mantık'ı DTCF Dergisi, XVIII ı -2. ı 960. 9-64; M.T K "Kurtuluş ve Sadakat-lbn Meyıniın" Erd~.>m IV. 10. Oc 1988.245-255. "Hlkmenn. Farabi'nin Tahsil'Inde -Tanbih'inde de-. tanıklık etmiş oldugu uzere. Kaldelllerde gelmiş oldugu 'Gôktekl duzen hakkında. Genel. Dogru Zariıri . Yakini Bilgi getirmek: yanı. Astronomt lle ugraşmak. manasının. çok genişletllıp. 1'annsal olsun. olmasın. her tur varlık tak! duzenl. uyumu. dengeyi. "Adıllet"' (Nig.SI.Sa .) aramak ve ona gore davranmak' şekline dbnuşruuş. külturden ku~ture geçtikçe. buna bır takım ekler veya bundan bir takım çıkartmalar yapılmış. ve. buna baglı olarale "Hikmet" kelimesinde. anlam genışlemelerı olmuş olması vAkıası. hemen her kultur çevresinde. -Bu arada. bizim kendi kultur çevreınlzde de-. gônılmu~tur. Yukarıda . bu inceleme boyunca yapmış oldugumuz belgelendlrUmış açıklamalara ek ola· rak. Işte burası. "Hikmet" ketimesme ilişkin bır kaç noktayı daha. hatırlatınamızın. tam da. yerldir. Ama. daha once. dUlıntzde. "Hikmet" kelimesını kullanırken . yapılmış olan her tur kavram genişletmesinin açıkça farkına varabiJnıek için. ı;;u uç noktada daha hazırlıklı olmak gerekir: !.Arap dilindeki. "al- 'll nı" kelunesı. Kaynagı. V onteını w Vasıflan mutalea edJJmeksiz1n. "Bilgi" anlamına. "Herhangi bir Bilgi" anlamına veya "lier tur Bilgi" an· lamına veya "Biıttin Bilgiler" anlamına gelir. (Krş. Franz Rosenıhal. Knowledge Trfumphant, BrtU. Leiden. ı 970.1. Turkçede Ise "Ilim" kelimesini. daha çok. ''Temel Bilimler" (Matematlk. Astronomı Fizik. Kimya. Bivolojlle tahsıs etın1~ olma alışkanlıgunızın sebebi. ozelllkle. Tanzimat sırasında ve devaımnda . Avrupa'run "Moderne" Çag"ından. pozitivist ve Darwinci akımlarından almış oldugumuz eıkilerdir. O).·~ . Arapçada. "'Ilm" kelimeslnln. "Temel BIUınler" anlamı. onun gelınt~ oldugu anlamlardan ancak birisidir Demek ki. biz. her ne kadar. Matematıge. Matenıatıgı kullanarak denemelert ve gözlemleri fornıullendlren Astronooıı. F'lzik, Kimya ''e Blyolojiye "IUm" demeye alışınış isek te. bu
f -riıbf'ye bir hazırlık olmtık ii,;.ere lsliim öncesi Türklerde felsefe 37
kellme Arapçada. ı-adece bir tek anlama gelmlyordu. bir tek anlamda kullantlmıyordu Işte. tam bu noktaya da dUtkat edilmelidir. Bu meselentn, ta kökten beli. "Medrese" kurumu ve bu kurumdaki ders programlan ve Isiılın kultur çevrestnde yapılıruş çok çe§lt· U "Ufm" ve "bUlm" tasniflertyle de baglanulı oldugu bilinmektedir. (M.T.K .. ·uıeınA-1 Ki· rAnı" ve Tafra-Tehille". A.V.IIahlyet Fakı.Litesl Dergisi. XL. 1 999 Necati öner'e Annagan: "Osmanlılarda Duşunce". Kültur Bakarılıg). 2002. 700 YıJ KuUamalan. Krş. Aydın Sayılı. "Higher Educauon ln Medieva.l Islam". U niversite Yıllığı. ı. 1948. 30· 71. Arapçada "al· 'Ilm" kellmesı. bllgının elde edilme yoluna (Kontrollu gozleın. deney yapma. akılsal çıkanş. vahly. Uham. esrlıne ('1'ranse"), "extase", hads. seıgı...ı. bllglnln kaynagına (buyu. slhir. rasad. laboratuvar. Kutsal Kitaplar. otorite ... ), bllglnln vası.llarına (anlamlı, anlamsız. külli-cüzi. ıarüri-ımlınkün. do(Vu-yanlış. şupheli-keslıı. ıanni, tahmini. muhtemel, lm· k.ansız ... ) bakılmaksızın. kısacası. belli bir bilgi türüne tahsis edilnıemJş olarak. her lur· lü bilgi. billş. billnç anlamianna geliyordu. Bugun, eger. "lnformatıon"u, onu ·scıentJfic knowledge"den ayırt etmeyerek. dlUmlze. "haber", "Ihbar" kelimeleri yerine. karışık ve kanştırılmış olarak. "Bilgi" diye çevirtyorsak. sonuçları. hatta. vahim olabilecek bu yanlış çevtrn:ıenın. köku de Işte. yine. burada bulunmaktadır (Bk. M.T.K.. "Baıı Ka1.Tamlarda Yeniden Billnçlenme"). Unlu. Hocaların hocası. Ka!pçl lrfan Tltlz'ln kullanmış oldugu "ll· mi Hikmet" tertml (Gulhane iç HastaLıklan Klinikleri Tarihi. (1892-1953). An. Un Tıp Fakultesl Ya .. 19601 nın köku de yine buradadır. Bu teı1mln. lıp muh1tlnde. "Hlkınet"ln temel bUlmler anlamını belirtmek ıçın Icad edUrnJş oldugu muhakkaktır. Öyle ki, dlllmlze. Arapçadan geçmış olan "Hikmet" kelimesi başka anlarnlara da gel.m:lş oldugundan. belki de. pozitivist etktyle. onun. en azından "İlahi Hikmet" manasını bertaraf etmek lhtıya· cıyle. bu "İlıni Hikmet" kullanılır olmuştur. İşte. ortada. "Temel Bilimler" anlamına gel· meyen "HikmeUer" bulundugu ıçın böyle bir Ihtiyaç duyu !muş olmalıydı. Şurasını da ek· lemek gerekir ki. "Hikmet" kelJınesJndekJ bu anlam farklılıklan. kültür çevrelerını geriye dogru aşarak. ta. yazılı taı1htekl ilk menşeıne kadar. Sumerlllere kadar. vanr. Zamaııı· rruıda. bilim tarihçileriyle sumerologlar. billınin menşelnl ararken. -Bilim 'dlnden', ·sanattan' v.s. den çıJunışlır" konusu ve Sumerlllerln ve Mezopotamyalılann "Astronoml"sl blr "mythology" midir. degıJ midir? sorusu taroşılırken. bu noktayı ele almışlardır. Bu mesele. aynı zamanda, Bilim. Ukln hangi kültur çevresınde. Mısırda mı. Çinde mJ. Hlnt· te ını. Mezopotamyada rru ortaya çıkmıştır? sorusu soruldugunda da taruşılmıştır Ikıncı noktaya geçmeden, Tıp muh.ltınde. bır de "Hikmet Hane· kavramırun bulundugunu. ehemmlyetle, belirtelim (Bk. lrfan Titiz. ay.yer) Bu terlınin de ·ıatxıratolre"ı karşılamak Için Icad edlldJgtnl Iddia edebillrtz. 2.Arapça "al· 'Ilm" kelln1esl yanında. yine Arapça olan "al-İsl6.m" kelimesi ve "IslAmi" mensubtyetı mevcuttur. Ister Isim olsun, Isterse mensüblyet hall olswı. bu kelime de, dJUmizde, tıpkı Arapçada oldugu gibi, ikJ manaya geUr: Bın ·oın· olarak "İslAm"ı. biri "Medeniyet" olarak "İslA.m"ı gösteı1r. Oysa. ·islAm Dini" kavramı lle ·islAm MedenJyeU" kavramı tam olarak örtuşmezler. Çunku. "İslam MadentyeU"ne mensüb olup ta. "Islam Dlnl"nden olmayanlar da mevcuttur. 3. Ebu Hanife'nın ögrencisi Ebu Yüsufun yapmış oldugtı.ndakl gıbı. "Devlet"ln varlıgmı. Kur'{ın-ı Kerim'deki bazı Ayetler temellne oturtmak. ve. "Ahklım"ı da. bu esaslara dayanarak çıkartmak. başka deyimle. "Emretmek Umperare)", "Hükümet etmek (Gubernare)" yetklslnl kendısinde turmakla. ya bizzat veya vekJJ olarak. "Tahkim" (hukum vermek) kavramlannda billnçll olmak (FArabi'de bu kavramlar. devlete kaWanlartn "Ard' sını talcyid". "Efallnl takdir" etmek idl}. Birinci nokta. özelllkle "Hikmet" kellmeslnln gelmJ~ oldugu farklı mana.Jaruı he· sabını yapmakta. Ikinci nokta. özelllkle. "Hikmet" ve "llrn"tn. Islam diniyle mJ. IslAm me· deniyetl Ue mJ ilgili oldugıı sorusunu kendlınlze sordugumuzda. uçüncü nokta. özellikle. • (lslam'dal Devlet" kavramını lrdelerken. önemını hıssettlrlr. Ve, bunlann. din. lllm. medeniyet. devlet kavraınlarmın merkeze alındıgı gtınuınüz tart.ışmalanna. birdenbire ışık tuttugu görülür. "Ulüm-1 dahile" İslam'a aykırı mıdır. degıJ midir? İslam. "Modern!· te "ye aykın mıdır. degu mıdır? Tıpkı, islamda, islam-olmayana karşı (Yahudi. Hıristiyan. Budh1st. Manlkelst. Mecusi. Tengrici. Brahınaı1lst... dlnlere. "Hakiki müsüle varmak lçm her renız yok edilmeUdir" diyenlere, IsmaJlilere. Batınilere. ·ıtlkadi. fıkhi mezhepler"den blrlblrleı1ne muhalif olanlara. "Felasife"ye. "ihva.n-ı Safil"ya ... ) ışık tutmuş olma
38 Müholıar Tiirker-Küyel
Ama, Farabi, yine de, "Felsefe"nin, "Hikmet"in, hakiki alanıyla. asli olanıyle. has alanıyla, gerçek alanıyla olmayarunı. "misali", "za'ta", "mumevvihe", "sofistai" olanını ayırmıştır. -"Nasıl bu ayrun yapılrruşsa. tıpkı bunun gıbı, "Adalet" kavramı tahlll edilirken de "Hikmet-ı hükfımet" kavramının ("Raison d'etat") da ırdelenmesi gerekir, tıpkı, Cicero'nun. Dialektik=Apodeiktik gtbi
smdakl gibi. Bütün bu tartışmalar. "Hikmet" kavramının hangi anlama gelmiş oldugunun tesbit edJimiş oldugu bir ortamda ancak sükünetle yi.lrütüleb!llr. degil mi ki "Hik· met", "varlık hakkında (Ister Tannnın. ister evrenin. ister toplumun Isterse de. Insanın varlıgı olsun) Cenel+Dogru+ZarüritYaklni bir Bilgt"ye ulaşmak ve "ona uygun biçimde davranmak"tır (Ister fert. ıster Hükümdar. ıster, aile. isterse toplum. Isterse de bütün insanlık olarak). Farabi'nın Tahsil'inde geçen ..... Bu 'İim" e ilişkin olarak. "Hikmet" ın gelmiş oldugu anlamlara eklenmek ılzere. şu anlamları da gözden geçırellm: Bunlar arasında yukarıda Işaret etmiş oldugıtmuz gibi. frfan Titiz'In kullanmış oldugu "llmi Hikmet" tabirine ek olarak. yine. aynı makalede. onun tarafından kullanılmış olan "Hikmet Hane" gibi bir tabir daha geçmektedir. Bu "Hikmet Hane" tabiri. herkes tarafindan blliniyormuşcasına. -Unutmayalım ki. inan Titiz. ünlü bir kalp profesörüdür. Bu gün. kalpçller arasında. profesör olmuş. Tıp fakültelerinde Kalp ünitelerini kurmuş ögrencllert vardır: hocaların hocası İrfan Titiz. aslen. tıbblyelllere, tabibiere hitab etmektedir- . onun tarafından kullanılmış bulunmaktadır. "Hikmet" lle "Hane" nJn yanyana getirilerek. bir Türkçe isim tamlaması şeklinde rahatça kullanılmış olan bu "Hikmethane" tablrlnin. dllimizde. "Dar-ı Dünya·. "Dar ui-Hikme(t)". "Beyt i.ıl-Ma.J". "Beyt ui-Hikme(tJ" de oldugu gibi. Türkçe "Ev" kellmesı yerıne. tıpkı, Arapça "Dar" ve "Beyt"in kullanılmış olmasındaki gibi, Farsça "Hane·nın sona getirilerek teşkil edUmiş oldugunu görılyonız. O halde. dilimizde. sonuna. böyle, "Hane" kelimesi eklenerek yapılmış lslm tamlaınalarına kısacık ta olsa. bakalım; ve. bunlar yardımıyle. "Hikmet Hane"nin manasını çıkartmaya çalışalım ve. hangi Batılı kellıneye karşılık tutulmuş oldugunu söyleyellm . Evvela. hp alanında: Hasta Hane. Şifa Hane. Tlınar Hane. Ecza Hane. Klınya Hane. Ameliyat Hane. Bakteriolojl Hane IBk. Emre Dölen. Osmanlılarda Kimyasal Semboller ve Formüller, 1834-1926. ist. 1996). Tebbtr Hane. Cusül Hane. Dogum Hane: ve. yakın kavramlar: Kütüb Hane. Ders Hane, Rasad Hane. Takvim Hane. Yetlm Hane. Cureba Hane, Yatak Hane. Çamaşır Hane. Yemek Hane. MJsafir Hane, Aş Hane. Kuş Hane. Pasta Hane. Kalwe Hane. Çay Hane, Şarap Hane. Mey Hane. Blra Hane. Sut Hane. Tavtık Hane. Yag Hane. Buz Hane. Balık Hane, Helva Hane. Posta Hane. Kıraat Hane. ibadet Hane. Put Hane. Tamir Hane. Gaz Hane. Boya Hane. Hadde Hane. Döküm Hane. Terzı Hane. Bez Hane. Fes Hane. Saraç Hane. imalAt Hane. Top Hane. Tüfeng Hane. Barut Hane. Flşeng Hane. Slınkeş Hane. Cebe Hflrıe. Darb Hflrıe. şış Hflrıe. Dikim Hane. Talim Hane. Kayık Hane. Mılrettlb Hane. Mehter Hane. Sema Hane. Çile Hane. Divan Hflrıe. Gül Hane. Aslan Hane. Umum Hane. AbcJest Hane. Memiş Hflrıe. Basma Hane. Mahpü$ Hfıne, Hapis Hane, N ezaret Hane, Kumar Hane. Kagıt Hane ... Bir de. mecaza dayalı "Hayal Hane" vardır. lınalat haneden ktnaye. hayallerin ilretllmiş. ıma.ı edilmiş oldugunu düşünüyoruz. Hikmet Hane. "Hlkmet"tn bir parçası halinde, 'Cenei+Zarüri+Do~rutYakiru' önermeler getirmek üzere kurulmuş bir "ev" olarak ve Kutübhane. Medrese. Rasadhane. Hastahane'den sonra gelmesi tabii olarak beklenen. dile yeni girmiş "Laboratoire" olmalıdır: ona karşılık tutulmuş. onu ifade etmek ıçın icad edllmış oımaııdır. Bu kanaatimi.ıi destekleyen bir tertm olarak. ortada. "Hukema·l Fetaba (t)" terimini de görüyoruz. Bu tertm. tbrahlm b. Melunet'ln Revnak-l Büslan'ında geçer. !Yazma kutübhanelerimlzde, pek çok nüshası bulunan bu eser, 1844 te, Amtre'de, 1868 de. Konya Vilayet! M tb. da, I 961 de. Hediye Tuncer tarafından Tanm Bak. ınca basunlroış. en son, Zafer Önler tarafından yeniden, düzeltırelerek. AKM. Ankara, 2000. yayınlanmıştır. Krş. Zafer Önler. "Revniık-l Bustan", Tarım Üzerine Osmanlıca Bir Eser". Doerjer'e Armagan. 122-1 23). Bu eser. Salih Zeki'nin "Asar-ı Baklyye"sl ve M. T.K.nın yayınlamış
Farabi'ye bır ha;:ırlık olmak ü::ere Islam ö11cesı Tiırklerde felsefe 39
bir aynıyet Uert sürmesinin "Sebeb-i Hlkmef' ini anlamal<takı gıbı. "Hlkrnet-ı Hüda'yıtse halk kullanır.- Farabi"nin bu ayrımına dikkatle bakacak olursak, onun. bugün ~Musbet İ.J.imler", ~Temel Bllimler" denen ~&lentla"yı, onlar içerisinde de. arkasında Matematik'in durdugu, Astronomiyt göz önünde tutmuş oldugunu anlarız. ~Arkasında Matematik'In durdugu Astronoml" demekten maksadımız. Astronominin Astroloji ve Horoskop ile, İlm-1 Nücılm Ue karıştınlmasını önlemek Içindir. Farabi'nin " ... Bu 'Um" ile işaret etmek ıstedigi Genel+Zarüri+Dogru+Yaklni vasıflı önermeler demeti olması gereken bir felsefeyt arayış veya felsefede Matematik'! prototıp olarak almak veya. kavramları , tıpkı, Matematik'te oldugu gıbı, 'dikkatle biribirlerinden ayırmak' gelenegı. hiçbir zaman. terk edilmiş degıldir: Raimondus Llullus, Descartes, Leibnız. Russell, Analitlkçiler ... bunun mısaııerldlr. Matematik'in, böyle, felsefede, prototıp olarak alınması geleneginin başı. anlaşılmış oldugu üzere ta. KaldelUere, Mezopotamyalılara, Sumerlllere kadar gert gtdcr. İnsan aklının özelligt olan bu gelenegi, şimdilik. bu şartlarda. yaklaşık altıbin yıl öncesine, baglayacak yerde. onu, şu veya bu tarihe raptetmeye çalışmak. felsefenın tarihJ hakkında, belgelert tanımamaktan Uert gelen, açık bir yanılgıdır. Kaynakları tanımamaktır. Hikmet'ln. "&Lentta" agırlıklı tarafını Işaret eden gelenek. kültürüınüzde, özellikle de. Osmanlı uleması arasında. çok yakın zamanlara kadar sürmüştür70: "Hikmet" terimi, "Temel Bilirrıler" anlamında veya onların yerine kullanılıp durmuştur: ~Hikmet-i Rlyazlyye", "Hikmet-i Tabiiyye", "Hikmet-ı Tıb" ... gibi. Ariston da bir ~Astronomlk Manzume" yazmıştır7t. Ama, bizim ıçın manidar olan. Halife Me'mün'un Astronomu olan. Şemmaslye ve Kaasıyıln Rasalhanelerinin "Reis"l, Vlll.Asır bilim adamı. ast-
oldugu Galenos'un iyi Bir Tabib Fllozq{ Olmalıdır (Bk., M .T.K.. "Billınln feJsefeye Dayandıgı Görüşünun Bir TimsA.IJ Olarak Calenos'un", Tiırktye I.Felslife. Mantık. Blllm Tarihi Sempozyumu Blldlrllerl. 19-21 KS.1986. Ankara. Ulke Ktb .. 1991. 297-304: DTCF FakultestDerglsl. XXXIl. l-2. 1988.67-75: M T.K. Erdem. fV. 11. My 1988. 1989. 501· 574 .) adlı eseriyle birlikte. FArAbl"nJn - ... Bu 'lim" ile hangi manalan kastetmiş olduguna tanıklık eden uç eser olarak degerlendJrtlmeUdlr. Esasen. Farabi'den sonra. "Hikmet" teriminin, "Bilmek" ve "Davranmak" gibiiki çeşıt aslı manası bulundugunu, ama. pek çok istikamette bir dagılma göstermekte de devanı eıtıglnl. biz, Buyuk Selçuklu Ve· zlrl NizArn ui-Mulk'un Siyaset Name'sinden (Bk.Hatlme. Mehmet Altay Köymen'In Turkı;e çevlrlsl. ı 999. 1TK.. Ankara. 155). Kaşgar'lı Mahmud'un Divan'ında ı ı. c .. 5.179. TOK. Atalay Yayını . "Burxan uze sıı;tımız". 5.343 ve "Ajun Tını" S.390'nın geçmesiyle). Yüsuf Haı:. Haclb'ln Kuıadgu Blllg'lnden (Özellikle ·sr kelimesının geçııgı yerlerden) de anlıyoruz. Revncik-I Büstan'da geçen "Hukema-1 Feliiha (1)" terimi. çok açık bir şekilde. çtftçlllkle. ziraatle ugraşan. ama. mevsimler. takvim topragın ve tohumların vasınan hakkında. ·cenel+Dogru+Zaruri-Yakini' "BIIgt"si olan ve ona gore ·oavranan". zJraat yapmanın "pur noktalanru. ·gırdlslnl ı;ıktısını·. ·ıımını bllnıe"yl, bllenı ve ona gore davrananı, "pir"lnl. "erbab"ını. "uz". "uzman", "usta" kişileri. ıı;.ını çok ıyı bı· ten ve çok iyi yapanlan Ifade etmektedir.
70 M TK.. ·uıema-i Klram. Tafra-Tehllle" Bk Burada not 69. ParagraJ : 2. Taşkoprızade. Kaup Çelebi de
71 Bu konu. "Tefekkuraı lle Il.Mahmlıd, TehCı{uı ile 11 Abdulhamid Arasındaki Ilişki Osmanlı Devlet Anlayışında Bir Agırlık Koyntuı;. mudur? lXII. TT Kongreı:.ı 1999) ve "ll.' Malıırıtıd Ehll Üstuvane. ll. Abdulhamid Felsefe-Din Mıınasebeli Onunde" IKutadgublllg dergisi. ı. 2001 ıstanbul) baı;.lıklı ıncelcıut:ler!nde . M T.K. tarafından ıncell"nınlştir. Ariston Için Bk. E . Br~hier I..es Stoı~ıens . Callımard . Paris. i962. XXXI
Miibahar Tiirker-Kiiyel
ronom Habeş el-Hasib'in şahadetidir. O der ki: ·· ... Biz. Astronomlar. 'Hakim ul-Muterclmler·ız~: ve. tasrih eder: "Biz. kendimiz, Gök'te, her ne görür lsek. her ne gözlemledi lsek. onu, olduğu gibi verenlerdeniz: biz. kendillğlmizden. hiçbir şey uydurmuş degilız."72 Ebu Mansür'un. XVI.Asırda. Istanbul Rasathanesını ele almış olduğu unlü Manzüm.e'sinde. Astronomları. "Hakim-u rasad-bend" olarak anmış olduğu da görülmektedtr73. İşte bu "Manzüme"nin sahJblnln. ama. asıl. Şam'daki ve Bağdad'daki Şemmasıye ve Kaasiyün Rasathaneleri'nin "Reis"l, astronom Habeş el-Hasib'in, "Hikmet"in ve "Hakim"in, bugünkü anlamdaki "Felsejecl" degt.l. fakat "Bilim adamı-. "Bilimin adamı" anlamına geldiğini bize gösteren metnlnl de, yine. astronoml tarihçisi. dünya çapında ünlü, Cumhuriyetımizin büyük Türk bilgesi. Aydın Sayılı'nın neşirlerinden yararlanarak vermiş bulunuyoruz.74 Ayrıca. Aydın Sayılı ·nın kendisi de. eserlerinde, bu tarihi olgunun. Sumer=*Mezopotamya~Eski Mısır~Eski Yunan~Süryaru~ Arap dUt mecrasında yürlimüştür, o mecranın, her ne kadar. farkında olmayanlar, bUlmin tarihini. eksik vestkalara veya sübjiktif sebeplere dayanarak. şuradan veya buradan başlatanlar olmuş tse de. O mecrayı. Farabi. Tahsil'lnde. bize bildirmişti: KaldelUer~EskJ Mısırlıl~Eski Yunanlılar~Süryaniler~ Arap dUJ. Kaldelllerin konumunu, Farabi'den önce, Platon ve Aristoteles'ten sonra, asıl. Babilli Berossos (M.Ö.IIIl. Hellen ve Hellenlstik kültürü. övenler önünde. kendi kültürünü överek, bellrtm1şt1r. Sorıra İskenderiyeiller gelir. Sonra. Kttab Nahmutan kltabıyle, İbn Nevbaht gelir. İbn Nedim de. Farabi'nin çağdaşı olarak. bu mecra hakkında, ayrıı şahadette bulunmuştur. Bu şahadet zıncirindc. sonra. Roger Bacon, İbn Meymun, Voltatre. Francis Bacon, Erasmus, Vtco. Daczl Janoş ... gelmiştir. Bu şahadetler zinciri. yaklaşık. 1850'lerde, Mezopotamya ve Sumer'e ilişkin arkeolajik tncelemelerle, açık bir pekinlik kazanmıştır. Ünlü sumerolog Kraıner de, Tarih Surnerde Başlar Isimli eserinde, bu kültür olgusu gerçekliğlnl, "Bugünkü Batı Medenlyetlnln temellerini. (Susa kazıları hatırlansın). Ari, Sami ve Sumer kültürlerı oluşturmuştur" sonucuna varmışur.75 Bu sonuç, hem. "Kültürler karşılaşırlar; etkileşırler" gerçeğlnln teytdldlr. hem de. kültürlerin parlaklıklarını veya yüksekliklerini "Mucize"lerle açıklamak ısteyen, tarih bilinci yoksulu kültür ideolojilerinin Itibardan düşmesidir. Gerçi. kültür karşılaşmalarınamana veren bir takım kultür modellerı geliştirmek yolu. belgeleri gösterlldikte, herkese açıktır, ama. bu yolda. bir kültür Ideolojisi yaratmak amacıyla yürumek, bllirnselllkle bağdaşamaz. Aydın Sayılı, Mısır ve Mezopotamyalılarda Matematik, Astronoml ve Tıp kitabında, "Mucize"yt, bir kültür ögesinin varlığını açıklayıcı kavram olarak ileriye sürmenin temelstzllğinl. bir kultür ögesi olarak 'bilimin doğuşu· problemını. Inceden Ineeye araştırarak. göstererek "lsbat" etmıştır. Aydın Sayılı'nın ~Buım,
72 Aydın Sayılı. "The Introductory Seetion of Habash's AstronomJcal Tabtes Known as the Damascene Zif. (Arapça metln. Türkçe ve lngUl.zce tercumeleril. AU.DTC Fakultest Der· glsl xın. 1955. 133-151.
73 Aydın Sayılı. "AlA al-Din al-Mansür's Poem On The Istanbul Observatory". (Farsça me· tın, Türkçe ve Ingilizce tercumeleri). Belleten, 2. ı 956. 41 ı ·484.
74 Bk.Burada. not: 72.73. 75 Kramer. History Beglns at Sumer; From the Tablels oj Sumer. The Falcon Wlng. 1956.
Fiırôbl'ye bir lıa::ırlık olmak lizere Islam öncesi Tiirklerde felsefe .ı ı
felsefeden de çıkmamıştır~ derken. bu sırada, "Felsefe" sözcügü ile. "Hikmet"!, hlkmetin asli manasını . "Hikmet"in "Scientla" agırlıklı anlamını degil. ama, taıih içerisinde. ~yapılmış Felsefeler"i anlarruş oldugu muhakkaktır.
Bu incelememizde. (I) Ortaçag kavramı, (II) Felsefe Kavramı hakkında. belgelere dayalı, açık bir bilinç edindikten sonra, şimdi, artık, (III) felsefenin menşei meselesine gelebiliriz. Ta ki. böylece. "İslam öncesi Türklerde Felsefe" konusuna iyice yaklaşmış, ve, onu ele almaya başlamış olalım.
(lll). Farabi, Tahsfl'iyle, " ... Bu 'Um", yani, Genei+Zariıri+Dogtu+Yakini bilgi, bilim, bilinç. başka deyimle, "(Hakiki) Hikmet", ilkin, Kaldeliler'de varclı, demiştir. "Kalde"yi, Fritz Hommel. araştırmalanyle tarif etmiştir. Kalde, bugünkü Mezopotamya'nın bir kısrru anlamına gelir. İşte. Mezopotamya'da. Fırat ve Dicle'nin birleşerek, Basra körfezine ulaştıgı yerlerde. M.Ö. yaklaşık olarak 4000 yıllarında, otokton kültürün üzerine gelerek. uygarlık kurmuş olan Sumerliler. Asya kökenli bir kaVimdir (Acaba, Dravida'larla ne gtbl bir ilişkileri vardır? sorusu, hala, arkeologların ve tarihçilerln gündeminde olup. tartışılınaktadır). Sumerliler. bize intikal eden çivi yazılı tabietlerden anlaşılmış oldugu üzere, evrenin, sadece amprik olarak algılarımasıyle yetınmemtşlerdir. Onlar. evren hakkındaki algtlarını. amprik atemde kökleşmiş olarak yerleştirmekle beraber, bununla yetlrunemişler, onları. "Tanzim" ve "Tasnif' ederken, kavramsallaştırrruşlardır da. Başka deyimle, var olanları, duyuları aşan bir yolla, ama, Tealogların gitmiş oldukları bir yolla olmayarak, ama yine "transandantal" bir yolla kavramsallaştı.rmışlardır. Başka bir deyimle de (Landsberger'irl deyimi ile), 'Onlar, evren hakkında, transandantal. birliklJ, vahdetli bir bütüne' erişmişlerdir; evreni veya varlıgı. transandantal bir vahdetli bütün olarak görmüşlerdir.76 Bütün varlıkları (Tanrıları, evreni. toplumu, insanı. insanın kültürünü) kosmik bir birlik içerisinde. kanuniyet, denge, uyum. paralellik halinde düşünebilmiş: Matematik, Astronomi, Tıp yaprruş, bu suretle, "Kosmlk adalet" yoluyla, hikmete erebilmtştir. Bu cihet. yukanda, gösterebilmlş oldugumuz üzere. Farabi'nin, Tahsil'lnde, Kaldel11ere ilişkin şahadetleriyle, onların tahlili yapılarak ve belgeleri sunularak. ortaya konulmuş bulunmaktadır. Sumerliler, istedigı kadar, alışkanlıklarla beslenen, kalın bir cilt hallnde bir kitap yazmamış olsalar bile. onlar, hikmeti. çeşitli edebi türler halinde, metafortarla (Matematikte de "sayısal" degil, ama, "sözel" safhada olarak), vermişlerdir. Sumerlilerde. "Hikmet". aslında, "Nizam-ıAıem"dlr; ve, "Nizam-ıAıem" hakkında. daha sonra, Ar1stoteles'ln "Apodeiktik" diyecegt. Genel+Zanlri+Do~ru+ Yakini vasıflı önermelerden oluşmuş. bir bilgidir. Bu "Hikmet", "Nizam-ı Alem"i~ Obje~Düşünce~Dil~Yazı sırasına riayet ederek, dilde "Mu" (takılrruş ad), Evrende "Nam" (Tabiat kanunu. "Nomos"un kökü?), ve, "Me" (Tanrı emri. Mahiyet?) olarak, toplumda ise. "İyi teşkilatlandırılmış bir devlet" olarak görmektir. "Nam", Evrendeki yasalardır. "Me", "Bir şeyi o şey yapan şey" olmalıdır. "Nam". ("Nomlu törüg") (''NiZam-ı Alem"), Sumerli yazında, destan, ınitos. hikaye. hayvan hlkayeleri, ata sözleri, agıtıar, ilenç, arkış, karkış. övgü, yergı. logomachy ("Münazara. aytışma") halinde. edebi ürünlerde, manzfun veya mensur olarak görünmüştür 77 Su-
76 Benno Lansberger'tn AO.DTCF Derglslndekl Makaleleri. 77 Bk. Burada not:2.
-ı. ı Miibalıat Titrker-Kiiyel
merWertn, Tanrı-Evren-Toplum-İnsan'a Ilişkin "Gerçek"ligi. ··aLLegortque" (Teşbih, İstiare. Mecaz, ··Metaphore"") veya ··mythLque" (efsanevi) semboller kullanarak. rRemz··. ""Rumüz". "TlmsaJ". "Misal"", "Müsür), anlatmış veya sayısal yere sözel olarak yaznuş olmasının. bu konularda "ustureler·· düzmesınin. strüktüralist açıdan blr sakıncası yoktur. - ""Mythos". Landsberger"e göre, belki. "pozitivist" ve "yeni-pozitivist" etkllere karşı. blr SurnerJi icadıdır. ama. "bir ilkel akide muhafızlıgı da degtldlr"". ""Mitos". "Ruhi tekami.ıle, bir intibak vakıasıdır"". Netekim, "Hi.kemi tarzın ustadı" Nabi"ye göre de. ··Kelam-ı sadede hüsn olmaz istıarc gibi!" idi. Demek ki. -metaphore"" kullanmaya müsaade varmış! SumeriUerdeki "Nizam-ı Alem"" fikn, dag taklid edilerek ınşa edilmiş olan Ziggurat'larda. somut olarak. kendisini ifade etmıştır. zıggurat. Sumerlinin her şeyidlr: Rasadhanesi, kütübhanesı. okulu. maliyesi, borsası. .. , her şeyi. ""Ntzam-ı Alem", Tann "Emr"ldir. Öte Dünya ··Kur""a varıncaya degın, her tür varlıgın yapısındadır: ""Adi" dedır: "Adalet" (Nlg.Sl.Sa.) ledlr: Evren-Toplum-lnsan arasındaki paralelli.ktedlr: toplumdaki yasal ahenktedlr: kişinin. ruhsal. bedensel. ahlaksal dengesindedir; kişinin "Ttida.l-1 mizac"ındadır -(Ekinoks="l'tidal", burada hatırlansın}-. "Nig.Si.Sa.", "Parsu", ""Şerl"a", "Logos", ""Kosmos", ""Rta'", "Ralio", "Ratls", "Tao". "Kannagara no mlchr. "Til2". ""Tüzen"', ""Teng·· kavramlarının mahiyetierini görebilmek için, onlar. birlikte mütalea edilmelidir. -""Equlnox'lar""a, niçin ""İ"tiddl" dendigi. bu açıklamalar önünde, daha Iyi anlaşılmaktadır. ""İ'tldd.l"'in (Kosmos'un) zıddının, toplumda, "İhtllal" (""Khaos") oldugu, Osmanlılarda da, "Dogru Yoldan Sapma"" anlamını taşunakta olmasının manasının da-.
SumeriUerde. Baş Tanrı Anu. yani. Gök Tanrısı, yaratıcı olan, uyumdan. dengeden. adaletten sorumlu olan Tanrı'dır -Gök"i.ın. tapınak kubbelerinde. devleti temsil eden panteonlarda. kısacası. kubbe mimarisinde, oynamış oldugu rol. hatırlansın-. O. Ay Tanrısı Nannar'a emir vererek. insanlar arasında, dogru. adil olan birinin hükümdar olarak atanması emrini verir; hükumdar. bir "SL.Pa.Si.- (Sopası dogru olan blr çoban) dlr. Eger, hükümdar, dogru yoldan saparsa. o zaman. hükümdar, Tanrı'nın vermiş oldugu bir "Tufan"" ile cezalandırılır: Ay Tanrısı da. hükümdara vermiş oldugu. onun ""lmperare·· (Hüküm vermek, emretmek)ye. ··aoubernare"" (Hüküm sürmek, hükumet etmek, hükümran olmak)ye delillet eden ""Tamga""larını. mühürlerini. geri alır. Eger. hükümdar, "St.Pa.sı.~ olmakta devam ederse. mükafat olarak, Tanrı katına yükseltllir. Ölulere de aynı muamele yapılır. Ay Tanrısı Nannar. ·-ramga (damga)lar" yerıdır. - Platon'un "İdealar alemi"nin prototipierinden birisi?-. Su Tanrısı Enki. Bilgelik, Hikmet Tanrısıdır. Onun, blr "Göksel Levha"sı (yine Platon"un idealar Alemine bir prototıp daha), blr de "Göksel Kayık"ı vardır. O, üzerinde, varlıkların demirbaşlarının kaydedilmiş oldugu. "Göksel Levha-sını. "Göksel Kayık'"ında. oradan oraya taşır (Aklında tutar ve düşunür. ""Discourlr"in prototipi?): uygarlık kurarken. Ihtiyacı olanlara, Tanrıça inarına (Venüs gezegeni) aracılıgı ile venr: onlardan herkesi yararlandırır. Enki. yaratan. yaratmayan bütün Tanrı'ların ""kalp"'lertnden geçenlerı bilir (""Evren Ruhu"nun veya ""Akl-ı Külli'nln prototipi?). "Tanrı Sözu"", Gökten yere lnmiştlr. "İlk Dentz Ninkursag·· tan ("Materia Prtma"'nın. Chaos"un, Kovuk, Çukur. Karanlık'ın. Belirsizlik'in prota tipi?). ""Yer-Gök Dagı'" çıkmıştır. ""Yer"!.
Fiirlibi'ye bir ha:ırlık olmak iiz.ere islam önces ı Türklerde felsefe -B
·oök"ten LU (Hava) ayınr. LU, parlaklık alır almaz, Göksel CiSimleri oluştu
rur. Hava LU, Toprak Ki Ue birleşince, cansız, canlı, bitki, hayvan oluşur. insanı. "Yaratma odası"nda, Tanrılar, balçıktan şekUJendirmişlerdlr. Tanrılar. kendi nlhlarmdan, o şekle. "üfleyerek'', (Aristoteles·ın "Turaten":;Dışarıdan kavramının prototipi?), onu canlanclırmışlardır. Sonra, Insanın ''Gönül"ünü. kendilerine mesken tutmuşlardır. Kadını, erkegın kürek kemıgınden yaratmışlarclır. ''Kürek Kemlgt Leydisl" teriminin esrarı bu suretle çözülmüştür. Eger. insanlar. Tanrı emirlerine karşı geUrlerse, bir tufanla cezalanclırılırlar. Tarırılar. insanı yaratbktan sonra. Sumerli Hükümdar Ziu Sudra. bu "Sopası dogru bir Çoban olan Hükümdar". Tanrıların , insanları. bir tufanla cezalandıracaklarını işittıginde, bir gemi inşa etmiş. Tanrılarm bütün yarabklarını, arada canlı-cansız, erkek-kadın, filan gurup falan gurup d iye hiçbir fark gözetmeksizin, gemiye doldurarak, onları, tufanda yok olmaktan kurtarmıştır. Bu suretle. o, "Paragon of Wisdom" "Preserver of the Name and of the Seed of Mankind'' ünvanını almıştır. insan, unutur, dalar, uyur, ölür. İnsan, ancak, olumlu degeriere uygun olarak "ün·· kazanırsa, yaşar: ebedileşir. Çünkü, insan. ancak bu suretle, "Tarırı yarabsı··na ("Creatio Der'ye ı "Tanrı'yı taklid ederek ("İmitatio Den cevap vermek suretiyle, ebedileşir. İşte, Kaldeillerin kültürlerinin temelinde bulunan, aracı kültürlerle, ta İonia'ya ulaşan Sumerli kültürdeki "Hikmet", ana hatlarıyla budur.
Sumerli kültürde. "Hikmet"e ilişkin olarak verilmiş olan bu ana fikirlerle, eski Yunandaki felsefe kültüründeki bazı ana fikirler arasında. hayret edilecek derecede bir benzerlik, bir paralellik bulunmaktadır. Hikmet'in, KaldeIUer'den önce Eski Mısır'a, sonra. Eski Yunan'a, Süryanüere ve İslam Alemi'ne geçugı hakkındaki Platon, Aristoteles, Berossos, İskenderiyeWer, İbn Nevbaht. Farabi. İbn Nedim. İbn Meymıln. Roger Bacon. Francis Bacon. Erasmus, Vico, Voltaire, Daczi Yanoş, Mezopotamya ArkeolojisL.. zlnciri içerisinde. Platon'a "Yunanca konuşan Musa·· gözüyle de bakılmıştır. Başlıca Tanrıların. aradaki veya aracı kültürlerle, Sumer panteonundan çıkıp gelimiş oldugu, (Güterbock'un incelemeleri), Homeros'un terennüm etmiş oldugu Destanların, Anadolu'dan, Ugartt destanları üzerinden. geriye dogru. Kıl· kamış Destarundan kaynaklanmış oldugu isbat edilmiştir (Dil ve Tarih-Cografya Fakültesi Yayınları). Eski Yunan'daki Matematik. Astronomi ve Tıbbın Sumerlilerden alınmış olan ögeleri, belgeleriyle, kesin surette gösterUmJştir; Tann-Evren-Toplum-İnsan arasındaki paralellige dayalı. "Varlık hakkında, transandanlal, vahdetli bir bütün"cü görüşe varmanm, "Hikmet"in, SumerIUercl~n kaynaklanıp çıkmış oldugu Teogonı, Kosmogoni, Yedi BUge. Arkhe olarak su. "Materia Prima" (Protohüle) , Chaos. Cosmos, Ay'ın belirleyici rolü, DU'in bir Tanrı bagışı oluşu, ··çoban-Kıral", ~Kosmik Actalef', "İnsanın, Gök'ün bitkisi oluşu··. "Evren Çarkı'', "İdealar Evrenı-. "Alem Ruhu". "İnsandaki Akıllı Ruh'un" "Turaten (Dışarıdan)" gelişi, "Insanın toplumsal bir canlı oluşu", "Hikmet, Adalet, Cesaret"in başat karakterler oluşu, Tanrıların. insarıların sundugu sunulara ihtiyaçları olmadıgı fıl<Ii gibi paralellikler. .. de gösterilmiştir.
UOrtaçag", "Felsefe=Hikmet'' kavramları ve "Felsefenin Menşer hakkında, böylesine açık bir bUlnce vardıktan sonra, şimdi, artık, ··islam Öncesi
Miibahw Tıirker-Kiiyel
Türklerde Felsefe" konusunu ele almak. daha bir kolayiaşmış olmaktadır. (IV.) 'TürkoloJI", "Türklyat". "Türk Dünyası Bilgısr. lürk Dünyası Bili
mi" gibi çeşitli adlarla anılan ve Türklere yönelik tncelemelcre has bir alan olan78 bu bilim dalının yaşı. bllindlgl üzere. eger. Radloffun araştırmalarını başlangıç noktası olarak ttibar edersek. yaklaşık ı 70- ı 8079 yıllıktır. Bu yıllar içerisinde, Türkolojidc, pek çok l?CY başarılmıştır. Ama, pek çok şey de. daha henüz yapılaınamıştır. Doldurulacak boşluklar. gıderilecek eksiklikler ve gedikler. ele alınması gerekli konular, pek çoktur. Bu konulardan birisi de. işte bu "İslam-Öncesi Türklerde Felsefe" konusudur.
Bu konuya yaklaşmak Için, yukarıdan beri yapılanôelgelendirilmiş açıklamalara ek olarak, bir de. şu öndayanaklan göz önünde tutmak gerekir. İnsana dair Paleontolojl. Paleoantropoloji, Biyoloji, bir takım felsefi görüşler ve felsefe göri.ışleri. kutsal kitaplar ... gibi çeşitli açılardan yapılmış ve yapılan yaklaşımlar göz önüne alındıkta, Insanın mô.hlyeti'rıin. her yerde, aynı oldugu görülmüştür: İnsan , düşünen, konuşan. toplum halinde yaşayan bir canlıdır. Yazı dile, dil düşünceye. düşünce objeye delalet eder; bu arada. düşünce. kendisini, obje (konu) olarak ta alabilir. DU. arılamlan, -bu arada. "Hikmet" ve "Hikmet SevgiSi" arılarnlarını da-. taşır. Insan. bir arılamı arılatmak Için. "mecaz (Metaphore)", "teşbih", "İstlare" (Allegorle). ''liigaz", "mtsaı··, "temsil", (SymboleJ, "mythos" gibi edebi sanatları ve şekilleri kullanabilir; manzume. destan, atasözü. hikaye. masal. tiyatro, mektiib. alkış, karkış. münazara (logomachy), ... gibi edebi türlere, şekillere. yollara. başvurarak. sözel olarak. veya. bunlara başvurmadan. sayısal yolla, vaziyet alabilir. Hal böyle olunca, fark gözetmeden, prensip ltlbartyle. her kültür çevresinde. "Genel+Zariiri+DogN+Yakini vasıflı önermeler elde etmek. ve. onlara göre davrarımak" demek olan hlkmeti aramak, felsefe yapmak, sonra. bu önermelertn miktarlarını ve vasıflarını karşılaştırarak, kültürleri mukayese ederek degerlendlrmeye girişrnek mümkün olur. "İslfun-öncesl1'ürklerde Felsefe" konusuna da. bu öndayanaklardan itibaren yaklaşılmış olur. Bu yaklaşımda, daha ilk adımında, Türklertn tarıhsel kökeni hakkında. henüz, son sözlertn söylenınemiş oldugu da farkedilir.
Türkler, çok hareketli bir kavim olarak, yeryüzünde. çok geniş alanlara yayılmıştır. Bu yayılma sonucunda. araştırcıların. Türklerin tarihteki kökenine ilişkin fikirleri lk1 cografi saha üzerinde yogunlaşmış tır: Bu sahalardan birisi Afanesof. Andronova. Ananin, Karasuk, Tagar, Taşdık. Esik, Pazırık gibi arkeolojik. Eski Çin kaynaklan gtbl yazılı araştırmalara dayanan, Sibiryanın güneyi olup. M.Ö.3000 !ere tarlhJendiriJir.SO Türk dil kültürü bakımından Güney Sibirya, ayrıca, tekrar. Dogu-Batı (Urallar) ve Orta Sibirya olarak ayrılır. Öteki saha, çivi yazılı incelemelere, eski Farsça. Arapça. Ermenlce kaynaklara. özellikle. "Sumer Kırallar LiSteleri" araştırmalarınası dayanır. Türklerin M.Ö.2500 lerde Güney-Dogu Anadolu'da bulundugu gösterilir. Bu
78 Hasan Eren. Ttirk Dili Dergisi. 79 Bk.Ahmet Temlr Radloj, TOK, 1998. 80 Emel Esin. B.Ogel Fundementa . Türk Kulturu El Kitabı (Turk Kulturünü Araştırma
Enstltusü}, Hazarnın Türk Kultürüne Ilişkin Bibliyogrruyası. 81 Kemal Balkan. Erdem. VI. Oc. 1990.16.1992, 1-125. (II.Turk Tarihi Kongresi Landsber
ger bUdirislnin aslını h<\vt). -Eskl ön Asya'da Kutlar"
Fôriıhi'ye bir lıa:.ırM. olmak ü::ere 1.\l{im öncesi Türklerdr felsefe
olgu Milattan önce 3000 !ere tarihlendirillr.82 Her iki tarafta da Avesta'dan yararlanılır. tıpkı. Emel Esin'in de, Farabi nın. cografi. tarihi. kültürel ortamını incelerken diger kaynaklar yanında. Avesta'ya dayanan kaynaklardan yararianmış olmasındaki gıbı.B3 Bu iki sahanın. Sibirya'nın güneyi lle Mezopotamya'nın , nasıl bağdaştırılacagı hakkmda bir incelemeden veya ıncelemet~rden. henüz, haberdar değiliz. Orhun Anıtlanna. mezar kitabelerıne ek olarak. Araplar, Turk ülkelerini Istila ettiklerı sırada. Habeş kökenli. Mu'tezi.le Okullarından birinin kurucusu. filozof Cahız'ın naklettiği. Türkler hakkında t same b. Eşrar'ın koymuş oldugu şu teşhis. bizi "Islam Öncesi Türklerde felsefe" konusunu incelemeye sevk etmıştır. "Eğer. (Turklerln) memlckeUe:-ınde. Peygamberler ve Filozoflar yaşayıp da. bunların flkırlen, kalplerinden ge"çse, kulaklarına çarpsa ldl. sana. Basralıların edebıyatını. Yunanlıların felsefesini. Çinlllerin sanabnı unuttururlardı" (Fezö 'il ul-Etrak. Şeşen çevirisi. s 75). Bunun sonucunda, yapmış oldugumuz 1ki incelemcyi. Türk Yurdu Dergisi'nde yayınlarnış olduk.84 Burada da o esaslar dahilinde hareket edecegız. Böylece. İslam Öncesi Türklcrde. Orhun Anıtlarında. gerek Bilge. gerekse Tonyukuk gıbı bir Hakan ve bir Buyruk seviyesinde. Toplum. Devlet. insan. Hukümdar hakkında ele geçirebilecegimlı felsefe ve hikmet yanında. Islami Devir'de. Hazar Türkiertnden ve Osmanlılardan önce. yine. hükümdar seviyesinde. Bilgi'nin ve Davranış'ın Akıl ve Vahly bilgi kaynagınm tartışılmış olması yoluyla, yazılı bir h1kınct ve felsefe ınetninı de farketmiş. onu Cumhlırıyet Dönemi'nden bakarak mu talea edebılmiş te oluyoruz. Yenisey mezar ta-şı kitabelert ve Orhun Anıtları yanında. Turklerde. yazılı belgelerını gösterebilecegimiz bir başka felsefe ''e hikmet olavını. Hakarda Arap Kumandanı arasındaki Vahly-Akıl tartışınasını da. bize, ilkin. bu unlu Catıız naklebniş olmaktadır. Bu nakillerde. biz. Türk hukuındarlarııı. sadece. Varlık hakkında doğru bilgi edinmek peşinde koşan birer bılge olarak kalmayıp. aynı zamanda. doğru bilgıyı ve ona uygun davranışı koruyan birer alp olduklannı da göruyoruz.85 Ama. şurası muhakkaktır kı. Farabi'nin şahadeUeri başta. gerek yazılı. gerekse yazısız tarihteki sosyal-kültürel vak'alar sanalsal olsun olmasm, mlmarl eserler. müzik. dokuma. halı ... gıbı eserler önünde. belgelerin ve kaynakların durumu karşısında. çok hareketli bir kavtın olan Türklerin temas etmiş oldukları Çin, Hlnd. İran. Mezopotamya. Eskl Yunan. Islam. Avrupa külturlerini dikkate almadan. hatta. "fnsan Kulturu" ka\Tamını da en başa yerleştırmeden. "Islam öncesi Turklerde Felsefe Gelenegr·nı belirleyebilmek mümkun olmaz: bu konuda Genel+Zaruri+Doğru+Yakini bilgiye götürecek yolda yürünemez. Bütün bunlarla birlikte. "Islam Öncesi Türklerde Pelsefe"nin veya Hlkmet'ln. kendisini. şu ögeler hallnde göstermiş oldugunu da tesbıt etmiş bulunuyoruz: Tengrıclllk. Dikolonılk Universaltım ( Unıversızmı. Atalar Ruhu, Kut. Gönul. Mahayana. Şimdi. bu ögelerı. sırasıyle ele alalım.
82 Osman Nedim Tu na. TOK yayınları yanmda Bk M.T.K. Errll'nı. V. Ey. 1989 ı 991. 1035-1042.
83 Emel Esin. Turk Kultüru EI Kitabı . 84 "Dil mı DiJier ını?": lurklerde Felsefe Gelenegı-. Bk. burada not : 2 . 85 Bk. burada not: 44.
Mübahar Türker-Kilyel
Tengricilik: Türklerde, ''Tengrf' kelimesi Gök ve Tanrı olmak ~zere, iki ayn anlama gelir. Tengri, ''kılar. ider. yasar, yaraştırır. yarlıgar. törütür. yok ider; kut, güç. ülüg verir." insanı, kendi suretinde. Gök ile Yer arasında yaratır; ona ad takar; akıl, dil, erdem verir; hesap sorar. cezalandırır, yok eder. Tengri, Ay. Güneş ve Yıldızların ötestndedir, üstündedir. Kendi "taht"ında oturur, "huh11" etmez. İnsan şektllidir. "Yayucu··. "bıçıgan", ~yayagan", "şimşekçi"dir. "Tek, ıyı Tengrt", Ak Ana esini ve gücü ile, Ay'ı, Güneş'i, Yagmur'u, Bulut'u, Ateş'i yaratır; hareket ettirir. Kahramanlara ad takar. Onun "Dokuz ogur·u. karnın ugragıdır. Şaman da. esrıme tekntgi ile, ateşten geçirip. arıtır: gelecegı söyler: hükümdarı tahta çıkarır: merasım yapar; onu, halı veya keçe ile Gök'e çıkarır. Şamarılar, esrük halde iken. Tengri'ye yaklaşmaya. ondan haber almaya, hastaları sagaltmaya, ölülere, Öte Dünya'ya seferlerinde refakat etıneye çalışır. Tengriye ulaşmakta çeşitll kademeler bulunmaktadır, ama, "hulul" yoktur. Tengri'nin "Dokuz Kız"ına "yayuk", "utkucu", "suyla", "karluk" ile "Dokuz Yol''dan varılır. "Kalgancı Çak"da. "Ölüler kalkın" emriıli O verecektir. Tengrt, "tülük" verip evreni. ''kut" verip hükümdan varlıga getirir. Gök anlamında evren tse, Kutup Yıldızı etrafında. tanrısal. ezeli. kesintisiz surette hareket halirıdedtr.
Hükümdar, Tengri gibidir; gökseldir. Gökte dogar. Ölünce Gök'e yükselir. Hükümdar, Tanrı tarafından yarlıganmış ve kutlanmıştır. O, kutludur. "Kutun belgüsü ise biltgdir." Hükümdar, Tengri-Evren-Toplum-İnsan ve kendi varlıgı hal{kında bilirıçlidir; o, bilgedir, ''bögü"dür, "bilge bögü"dür. Hükümdar. ülüglüdür: alptir. o. "Tug", "ad'', "ok", "orun", "en" yolu ile. "kara bod"unun işlerini evtrıp çevirir; "kut"unu El'e yayar; "Kut"u hem alır, hem verir; "Bod"u için. gece uyumaz. gündüz oturmaz; öle ylte çalışır. kazanır, doyurur, donatır. gönendirir, uyarır. Kadınlan cfuiye etmez; ölüleri yolda komaz. Gök yere ininceye, Yer dellninceye kadar. ebedi olarak, töreyı sürdürür, korur: düşmaniara baş egdirir; dizlllere diz çöktürür. "İl tutar," "törüg" Ider. "Tüz"ce davranarak, buyrukları ve "bod"u yaratır. O, "Karabod"u için vardır: o. "Tanrı Kutu" dur. Kut. hükümdara, "Köni törü"yü yanı. adrueti irade etme gücünü verir. Bu güç "erk (lig)"dtr. O, adaJ.eti gerçekleştirir. AdaJ.et, hükümdarın, halka bir lütfu, bir bagışı degil. bir görevidir. Hükümdar, halkına, "toy" verir, "ok" bırligini saglar. O. "erk (lig)" sayesinde. buyruklarını "el (ig) uz" kılar. Tannyı taklfd eden hükümdar, halkın babasıdır. O, kutunu kutsuzlarla paylaşır. Orhun Anıtları. bu bakımlardan, "Yaşanmış ve uygulanmış bir felsefenin", bir "Praxis Felsefesi''nin. anıtları da olmuş oluyor. Yazan da, uygulayanı da bellidir, anonim degildir. Bilge Kagan'dır. O. bir "Filozof olan Ar· khonnur. -Neteklm. Farabi. Türklerdeki bu durumun far.kındadır. Çünkü, o, yukanda belirtmiş oldugumuz gibi, der ki:"Bizim dili konuşanlarda, Hükümdar. kanun koyucu. fılozof aynı anlama gelir." Türklerin inancına göre. buyruklar da hükümdar gtbi, alptır, bilgedir. Kazanır, ~görür" , "agza bakar", baş eger: güvenilirdir, daruşmandır; ili, töreyi sürdürür. işi gücü, "tüzce" eviTip çevirir. "El (ig) uz (un)dur". Terini, kanını, MKarabod" için akıtır. Kazanır, korur. Var olmayı, buyruk olmanın ideal sınırında yaşar. Bilge Tonyukuk'un şu cümlesi durumu şahikasında gösterir: "Yuyka erkli tapulgalı, uçuz ermiş. Yinçe erkli, üzgeli, uçuz (ermiş). Yuyka kalın bolsar, tapulgalı alp ermiş Yin-
Ftrdbi'ye bir hazırlık olmak üzere is Ilim öncesi TUrk/erde felsefe -l7
;e yogun olsar, üzgülük alp (ermtşr. Bilge Tonyukuk'un, "Tengrı. bize. akıl .-e billg vermiş~ diye uyardıgı da bilinmektedir. Alp de kut bulur. Kut, erdem .:oluyla bulunur: "emgek" yoluyla kazarulır. Tesadüf, kulun yapısında degtl. dagtbmındadır. "Bod". ancak, erdem ile kuwet kazanır: "Erdem bolsar bodun. erk bodun". Bilgi kuttur. Kut, herkese yakışır. bilgiliye daha çok yakı
şır "Bad" imtiyazsız, sınıfsızdır. -Üniversel bir "Hümanizma~ya kapılar açıkur-. Yabancı-Köle, Sıteli-Yabancı. UAvam"-"Asil", "Serr-"Feodal", "BrahmanKsatria"-"Parya" tarzında sınıflamalar yoktur. Turklerde, Adalet kavramı, \arlıgını. kesintisiz olarak sürdürmüştür. Adalet. her var olanın üstünde vc:·a temelinde görülmüştür, hatta, dinin bile: Bu görüş. "Küjr ile dünya durur, amma. zulm ile durmaz" hükmüyle şahikasında yansıtılmıştır. (Yusuf Has Haclb. Nizarn ui-Mülk, Koç! Bey, Nabi. Şlnasi...).
Dikotomik Ünlversallzm: Yukarıda, Güney Sibiryadaki arkeolojlk kazılarla ilişkisi dabillnde. söz konusu edilmiş olan kavimlerin kültürlerindeki ortak noktalar arasında. evren görüşü bakımından, en önemlisi. "Atalar RCıhu" [emellnde. "Gök Kapısı" sayılan. kutsal bır "Yer-Gök Dagı"na. yani. bir kosmotojik daga inanç ile. "otag (oda) kaynaklı. ·egmell". "egırur. "tügünüklü". •ttttgU", "balıklı", "çıll ı ", "tegirml tamlı" olan ve "tört bulunglu" (dört yönlü) bir plana göre. Dogu-Batı. Kuzey-Güney dogrultusunda Inşa edilmiş bulunan yapılardır : ve, onlarla aynı plana göre yerleştirilmiş olan şehlrlerdir. Bu yapıların Uk şekillerindeki "Orta Direk", "Axls Mundl" (DünY.anın DiregO sayıl
maktaydı. Gökte. nasıl, haçvari olarak Dogu-Batı. Kuzey-Güney Istikametinde kesişen iki dogrunun. kesişme noktasında. Kutup YıldlZl bulunuyorsa, Kutup Yıldızının. dünyada, tam albna Isabet ettıgı düşünülen Çu şehrinde de şehrin dört köşeli kalesi. kalenin içerisinde daga benzer bir set üzerınde. hükümdarıo dört kuleli kalesi ve köşkü bulunmaktadır. Aralarında, Türklerin de bulundugu Çu'lar, Çin'e geldiklerinde. orada. pirinç ziraati yapan, topraga bereket Için insan kurban eden, bronzu tanıyan. arabayı bilmeyen. takvimsiz bir kültür mevcut Idi. Türkler, onlara, takvim, araba. demir teknigi verdiler, ve. "Dlkotomlk Ünıversalizm"l tarutWar. ÇlnlUer. bu "Dlkotomlk Ünlversalizm"i, kendi milliyetçi ve merkeziyetçi görüşlerının temeline aldılar. Söz konusu olan "Yer-Gök Dagt"ndaki ht.kmet ile. yapıların şekli ve şehlrlertn yerleştirilme planlarmdaki hikmet, toplumun düzenindeki ve ınsanın degerIerindeki hlkmet. ancak, Türklerdeki "Tengrtcillk" ve "Atalar Ruhu" temeline dayanan ve "Dlkotoınık ünıversalizm" denen ve Tanrı-Evren-Toplum-insanHükümdar arasındaki paralelLige inanan ·transandantal ve vahdetll bir görüş' açısından bakılırsa, anlaşılabilir. Peter Vajzl gıbı. bazı araşbrıcılar. bu Tann-Evren-Toplum-İnsan-Hükümdar arasındaki paralelligin. herşeyin kosmosta cereyan ettıgıne Inanan ~aozkır kültürü"nün bir özelligi olarak kabul etme k te dir ler.
"Dlkotomik Üniversalizm"e göre, Türkler, Evren'! Gök ve Yer (Yir-Sub) gıbi, asli ve biribirlerini tamamlayan tki parçalı bir bütünden ibaret sayarlar. "Tengri" kelimesi, onlarda. yukarıda söyledıgımtz üzere. yalınız Gökyüzü degü. fakat, aynı zamanda, Tanrı anlamına da gelir. Evren. Kutup etrafında,
eşit aralıklarla döner. Bu dönüş, hiç durmaz; ~Nizam-ı alem" hlç degişmez. Gökteki düzen. oldugu gıbı. Yeryüzünde de yansır. İşte bu paralellige Inanç,
Miibahac Tiirker-Kio·el
"'Menltıb ul-Makulat"ın oldugu kadar. "Merdtlb ul-Mevcudarın da temelini oluşturur. Kutup Yıldızı'nın tam altında. Hakanın oturdugu şehir bulunur. Buna "Ordug" denir.
"Ordug"un planı. göksel planı. oldugu gıbı. yerde yansıtır. Dlklemesıne iki yol. merkezde kesışır. Toplum. bu plana göre düzenlenir. yerleştlrillr. Evren'in, toplum'un. Insan'ın düzeni aynıdır. Nasıl ki. Evren. Kutup Yıldızı etrafında dönerse. IŞler de. Gökten kut almış olan hükümdarıo etrafında döner. Hüktioıdar. ışı gucll evtrip çevtrlr. "Buyruk"lar, hukumdarın etrafında. "orun (rütbe)"'arına göre dizUirler: bu dtzUişe "Kuram" denir. Buyruklar. Hukümdarlarını "görür"ler. "agza bakarlar'', baş egerler, bagır hasarlar. diz çökerler. Allede, toplanlllarda. görüşmelerde. elçi teatisinde aynı nizarn haktmd.ir. Hakan ve buyruklar Için, en yüce degcr. bilge ve alp olma degeridir. Öyle ki. "Erdcmliler" ve "Kurşakluar··. ıçmlş oldukları "And" geregı. kendilerini. yüce degerler ugruna tleri atarlar; "Atalar Ruhu"na kavuşurlar. Işte. bu kutsal ve kosmik "Yer-Gök Dagı"na olan ınanç Ue "Tengrıcılik" ve "Dikotomlk Üniversallzm" denen goriış çerçevesinde, bir dikdörtgeni. yanı. Yeryüzü'nu. ve. bina tabanını örten bir yarım küreden . yanı, Gökyüzü ve kubbe şeklinde bir tavandan Ibaret olan bir Evren görüşü ve bir yapı anlayışı. Tanrı ile Evren. Evren ile Toplum. Toplum ile lnsan arasındaki paralclllge Inancın. bır kellrne lle. "Varlıktaki transandantat vahdetli bütün" anlamındaki hikmetin. TürklerdekJ göstergesidir: ve. onlardaki hikmetin ilk çarpıcı ve somut belgesldir. Turklerde. Evrenin bütününun. böyle. bir dikdörtgeni veya bir küpu örten bir yarım küre olarak. kuvvetiice algılanması. onJarın. sadece bir "teglrını tanı" (Degırmı dam.Yarım küre bıc;-ımtndeki dam. Yapıdaki üst örtü. Çatı) Uc örtülmüş yörük çadırlarında ve kunbetlerde degil, fakat. aynı zamanda. onların en yüksek mimari eserlerı olan camiierin zeminlerınde ve bu zemini örten kubbelerinde de belirginligı gugıde artan bir bfçtmde. günuroüze kadar süregelmiştir: butun cfuıulertn kubbelerinden. özellikle. Süleymaniye'ninkinden geçerek. Edirne'deki Selimiye Camiinın kubbeslnde şahikasına ulaşmıştır.B6 Öyle ki. cfunllerın slluetlerlnde, "Gök Kapısı" sayılan. evrensel ve kutsal "Yer-Gök Dagı"nı sezinlemek. tahayyül ve tasavvur etmek mümkündür. "Yer-Gök Dagı·· kavramı. hem Sumerli kültürde. hem de Hind kültüründe. (Budhistlcrde "Sumeru" kavramı? Dravtda etkisi?). mevcuttur. Esasen. Surnerillerin bir Asya kavmi oludugu Inancını veren dellllerden birisı. araştırıcılara göre. onların "Ziggurat" denen tapınaklannın. Mezopotamya duzluklerınde. yıgma yoluyla da olsa. dag gıbı yükseltilerek hazırlanmış olan yapay tepelere kurulmuş olmasıdır. -Rus bilginleri Tolstov ve Trofımova tarafından yapılmış ve Emel Esin tarafından kullanılmış olan ıncelemelerı hatırlayalun-. Sumerlller de. tapınaklarını, Gökyüzünü veya "Yer-Gök Dagı"nı Yeryüzünde temsil eden bir temsilci olarak kabul etmekledlrlcr. Ayrıca, tapınakları, Sumerlilerın her şcyidir: Ünıversttesı. Maliyesi. Adliyesı. Rasathanesi. Hastahanesı. Kutubhanesı. Borsası .... her şeyi.
ıslamiyetten önce. Turklerde. Felsefe Gelenegfnin belgelendirilebllen Ilk tezahurleri. "Tengricilık" temelinde. işte bu "Dikotomık Univcrsalizm" denen
86 Eınt>l Esin, Tr:ırk Kul/u nt El Kllabı: Krş. J.P.Roux, L 'Hlstoire de ı· Emplrl! Otıoman. ı 989. Fayard. 65 ı .
FJrcibi'ye bir htı;;ırlık olmak üzere Isiilm öncesi Türklerde felsefe 49
Wkmetin onlar tarafından, ferdi düşüneeye ve davranışabiçim veren bir yasayış şekill, bir hayat tarz ı . bir hayat yolu olarak kabul edUmiş olmasıdır. Turklerde hikmet. her şeyden önce. toplumda yaygın olarak bu hayat yoluna. bu yaşama biçtmine şekil veren ve fert tarafından da benimsenmiş bulunan. bu Tann-Evren-Toplum-İnsan-Hükümdar arasındaki paraJelllj;ttn kendısidir: ve varlık hakkında, transandantaJ. vahdetlt ve genel düşüncedtr: ve. o duşüneeye uygun davranıştır. yol (Tao, tav) a iuzen~e uygunJuktur. Türklerin bu görüşü, Çu'lar lle, Çin'e nüfUz etmıştır. Aralarında Türklerin de bulundugu Çu'lar, bu görüşlerini, özellikle, takvtmlerlne baglı surette, lşlemlş
lerdlr. ÇınliJertn. Yol anlamındaki lao"larının. Türkçe tav ("'Demir tamnda gerek") kelimesinden gelebllecegı uzak bir ihliınaJ degildir (Doerfer). Çtn lllerın. Gök anlamına gelen "Thten"lerinin Ti.ırklerin Tengri'sinden kaynaklanmış olabllecegı hakkında. literatür bulunmaktadır.s7 Hind felsefesindeki temel kavram Rta da. bUlndigı üzere. Yol (Rota. route. road) anlamına gelmektedir. Ratfonun kaynagı olan Ratis ise. Uıtıncede. bag çubuklarını boylarına göre düzlemektlr. denk etmektir. Eski Yunanda. muntazam diziimiş kolye anlamında, "cosmos", düzenli evren ("Cosmos") lle. akıl. dU. "Logos (uyumlu dll ve Akıl)". "Nomos". ··Ethos"Lvüce degeriere yönelme) arasındaki eşdegerlik demektir. Japonların "Kannagara no michC'si. Arapların "Şeria"s ı da aynı. dogru yol. anlamındadır. Türklerin bu düşünce ve davranışları, hem sözli.ı, hem de yazılı kaynaklarda. mensur veya manzılm olarak, anonim olarak veya olmayarak. dile gettrilmiştır.ss Türkler, hareketli bir kavim olarak, tarihlerı boyunca. çın. Hind, İran. Mezopotamya, Eski Yunan , BiZans. İslam ve Avrupa kültürleriyle temas etmiş olduklarına göre, onlarda felsefe gelenegtnl araştırırken. bu kaynaklardan yararlanmak da tablidir. Türklerdeki hikmet ve felsefeyi. düzyazılı ve uzmanlaşmış felsefe eserlerı olarak degil de. edebi ürünler zikredüerek anmak, şaşırtıcı olmamalıdır. Çi.ınku, Türklerde. yazılı ve sözlü lfadeler. dogruyu dile getirmekle beraber, güzele de uygun biçimde verUrnekten vaz geçtimiş degtldir. Onlar edebi olarak verllmlştlr; sanat yapılmıştır: ölçü ve uyak kullanılmıştır: söz uzatılmamıştır: duşi.ınceler. kısa yoldan. az ve öz surette dile gettrllmiştir: adeta. bUdtrUmıştır. "Beylt telakkisi". bunun en belirgin örnegı olmuştur. Mesela, Sultan Veled; bütün bir ontolojl. eplstemolojl ve degerler teorisini btr tek beytte sıgdırmayı başarabilmiştır:
"F'ehm Ider kim. Tengri gördi Tengrtyl Tengri nurıdır ki sordu Tengrtyl"
veya babası Mevlanaya atfedilen
"Gerçi zıd zıddunsız bilinmez Velikin zıd Içinde zıd bulunmaz" gtbi.
Eger, rivayetın aslı varsa, Yunus, Mevlana'nın Mesnevi'sı hakkında şu degerlendirmede bulunmuştur: "Mevlana uzun etmiş! 'Ete kemıge büründüm. Yunus diyl göründüm' diyecekti''! Dile getirışte edebi tutum, Türklerin görüşle-
87 J.P.Roux. L'Histoln?des Turcs. Paris. 1987. Fayard. 102 88 Bk. burada not:2
50 Mübahat Türker-Küyel
rine göre, Tüzen'in, düzenin. dogru yolun, ''Nizam-ı aıem·ın. sadece, Evrende, Toplumda. insanda, insanın veya hükümdarın davranışlarında degil. fakat. ayru zamanda, insanın dilinde de yansunakta olduguna ınanmış olmalarmdan ileri gelen bir davranıştır. Onların. seslerdeki uyurnun somut örnegi olan müzıge düşkünlükleri de, hakanın sarayında, senenın 365 gününün her birinde. başka bir "küy" seslendirmeleri, belli önemli günlerde, "Ulu küy" çalmaları. seyahatlerine çalgılarıyle çıkmaları (Çin Elçisi Wang Yen-Te'nin Uygur Seyt'ihatnô.mesi, s.57-60.1989, TTK, Ankara), ordunun davranışlarının müzik ile düzenlenmesi de. bu ayru görüş açısından bir mana kazanabilir. Demek ki. Türklerde. ayrıca sanat da, hikmetle içiçedtr. Fan1bi'nin. "en büyük müzik teorisyenf' olması da, böylece. açıklamasını bulmuş olmaktadır, tıpkı, Türklerde. halının yalınız bir sanat eseri olmayıp. fakat. aynı zamanda, Evreni. Gökyüzünü, Yeryüzünü yansıtan bir düşünce ürününün dili olmasındaki gibi. 89
Atalar Ruhu. Türkler. ölümden sonra. ınsanın ruhunun yaşadıgına inanırlar. Ama. "Hulul" ve "Tenasuh"u kabul etmezler. Ruh . ölümden sonra. yok olmaz. bedene geri döner. Esasen. toplayıcılık ve avetlık devrinde. ınsanın en büyük sıkmtısı. açlık ve ölüm korkusu olmalıydı. Dogum ve ölüm olayı. insana, beden ile ruhun ayriligını düşündürtmüş. yeniden dirilme istegini vermiş olmalıydı. Çünkü, insan. hayvanları aviayıp yedikten sonra, kemikleri, sanki. hayvan hiç ölmemiş gibi, dizrnek te. ölüleri şahsi eşyasıyle birlikte gömmektedir; mezarların başına sın (veya dolmen veya menhlr) dikmektedir (Mumyalama işlemi de hatırlansınl. Türkler. alplik erdemini gerçekleştirdikler:inde, yenik düşenin balbalını dikmekte. ondan öte dünyada da hizmet beklemektedir; ölülerin kurları üzerine bark yaptırmaktadır. Ölüm, bir gergektir. tabii bir yasadır: "Kişi ogh, köp ölügli törimiş". "Öd kaçar kişi tuymaz. Kişi oglı mengı kalmaz''. Ama. hayatta tken alplik ve bilgelik yüce degerlerine ınanarak ve geregını yaparak yaşayanlarm ruhları, "Atalar Ruhu"na kavuşur. Oraqa sonsuzlaşır. Olumlu degerierin varlıgına inanmayıp. kendi kişisel çıkarlarına uygun, ama, toplumun beklentilerirıe aykırı harekette bulunanlara "ayıg" denir. "Ayıg"lık olumsuz bir degerdir. Ayıglar, Atalar Ruhu'na kavuşamazlar. Alpler. tolu ile and içerler; "İl ögüncüne. yagıya kımadın tegıp adırılırlar", "Er atı kazanarak, bengı taşka urulurlar", göge çıkarlar, -Gök hayatı, bu dünya hayatı gibidir-, Atalar Ruhu'na kavuşurlar. Atalar Ruhu'na kavuşmanın anlamı, yüce degeriere uygun olarak yaşamış. bu yoldan ad ve küy kazanmış olanın sonsuza kadar anılmasıdır.90 Bu ba-
89 M.T.K .. "Halı Konusu Hiç Felsıifenln Görüş Alanına Girebilir ml?, Arış-IV eki. Ekim 1998. AKM.
90 Bu gelenek Cem Sultan'da da görülmüş. ("Okıyıp bulıcak zevk ü safadan. Beni de yad ıtsünler duadan" (5373). "Ko bari alem Içre bir eyü ad. K'eyülillde senı eyleyeler yad" 11074}: "Clhan kimseye kalmaz cavidane. Ko'ışk Içinde barı bir nışane". (10721 "K'okıdık.ça sana rahmet dlyeler. ideler her nefes bin bin dualar" (10721: "Ola mı hiç bundan yıg saadet. K'okıyanlar diye diyene rahmet" (1080)). Kutadgu Blllg'ln yazarı Ulu Haclb Yüsuf da bu gelenegin Içinde ldl: "Bu Türkçe koşuglar tüzettlm sanga. Okır da unutma dua kıl manga" (KB, A87). Bu gelenek ta bu güne kadar. ünlü masalcı. meddalı Behçet Mahir'de de sürmüştür: onun da ıstegı ün yoluyla ebedileşmektır (Meddah Beh-
J .irôbi'ye bir lıa;.ır/ıJ.. o/mal.. ıi:ere ls/dm öncesi TiirJ../erde felsefe
kundan, toplumun anılarmda övgü ile yaşamak veya anılmak demek . gerçekte de yaşamak demektir. Vergı ile anılmak Ise. ölmek, yok olmak demektir. "Atalar Ruhu'', bir bütün oldugu ıçın. aileden bir kişiyi öld ürmek demek kendı kendısını öldürmek demektir. Oysa. yaşamak. tabii bır emperattftlr. ·Tanatomanta" (intihar) ise. bu emre karşı gelmektır. Neleklm. Türklerde, Şamanm . ölüme karşı savaşan bir er olduguna inarulır: "Şaman hayattan, Lama ise ölümden bahseder". Savaş buyruguna karşı gelmek, Gök yasasına karşı gelmek sayılır. Cezası. ölümdür. Elçiye kötü davranmak. onu öldürmek de ölümle cezalandırılır. Çünkü. elçi de, Gök'ün elçisldir: "Yaş ot kuymez; yalavar ölmez". Atalar Rühu ölmez. ebedidlr. yüce degerierin yeridir. Hükümdar. yasa ilkelerini Atalar Ruhunda duyar; atalarm sözlerını dinler. ögüUerlne kulak verir.Türk hükümdarları. ilkin. bizzat. "Kutsal Dag"'da. ormanda. magarada. atalarının ruhlarına kurban sunmuştur. Bu görevini. daha sonra, yüksek rütbeU devlet adamlarırta devretmlştir. "Magara", Atalar Ruhu'na lnancın bir slmgesldir. Atalar Ruhu'na91 ınanç bütün dinlerin de temell sayıJmaktadır (Spencer).
Kut.92 Türklerde kut kavramı, çok geniş kapsamlı ve zengın ıçerikU bir felsefe kavrarnıdır: ı .Gerçek varhgın en olgun düzeyine. "entelekhela"sma, Dogru-İyi-Güzel degerierini Ise. en son sınırlarma ulaştıran. tekemmül ettiren sebeptır. 2. Kut. en olgun seviyeye ulaşmış varlıgın ta kendisidir; ve, en son s ırura u laştıran sebep olan olumlu degerdlr. 3. Kul, gerçek varlıgın en olgun düzeyine, olumlu degerlerln Ise, en son smıra ulaşma halidir. 4. Kut. bütün bunların. böyle olduklarını bilmektir. bilgellktir. Gerçek varlık. uyumlu evren, erdemli toplum, erdemli lrısan, işte. kut. bütün bunları kapsar. Kutun bütün öteki anlamları . buraya baglıdır: ··aeş oguş", "Ateş-Su-ToprakMaden-Agaç". güç. erkinllk, can. canlılık. bereket. bolluk. verim. "köni törü", "erkllg". "e lig uzluk", "bilgelik". "hükumranlık. hakimlyete liyakat". "şans, ugur". Hükümdar. kutluktur. O. ulu Tengrtde kul bulmuştur. Kutun, kutlu olanı bile vardır ("Kutlu kut"). Türkler, duruma göre. Budhizml, Hırlstiyanlıgı, Maniciligi. Yahudıugı. Islfı.rniyeU kabul ettlklerlrıde de. "bUge"den ve "kut"tan vazgeçmemlşlerdir. "Spiritus Sanctus"u, -uıu Kut", "Ang Can". "Arıg Tın". "Yalın söz" olarak Türkçeye çevirmlşlerdir. Hem, Tanrı'ya. hem Mani'ye, hem hükümdara. hem de halktan ktşUere. "bilge" sıfatın ı vermişlerdir. Türkler, temel göruşlert olan -Atalar Ruhu"na lrıanç ve "TengrtclHk" anlayışları üzerine gelen başka görüşleri kendi kavramlar1yle uzlaştırmışlardır. Yöneticiler, Tarırı-Evren-Toplum ve insan konusunda, kendilerininkilerden farklı olan yaklaşımları hoş görmüşlerdir. Onları anlamaya çalışmışlardır.
çet MQhlr'ln Burun Htkayelerı. ı. AKM 1997). Ataturk. Namık Kemann o~luna çekmiş Oldugu telgrafta. "Anadolu'nun nıhu butun feyz-1 ınukavemetlnl aba-1 tarihinden almıştır. Bıze bu mukaddes feyzl neflıeden eruô.h-ı ecdtıd arasından mukerrem babam· zın pek bu yuk mevki! vardır- (Erdem. ı O. 1988.18). demiştir. ll Mahmud'a Tefekkurat'ı sunulan lmparator Marcus Aurellus. "ad kuy" kazanmak lsternedigi.ni bu eserinde bildirmişti. Eger. LLMalımiıd. eseri okumak fırsatı bulrnu~ Ise. bıı satıriara gelince ne duşunmuş olabUirdJ acaba?
91 Bk. burada not: 90 92 Kut lçin Bk. M.T.K .. "Kut. Farabi ve lbn Sinifda Q/-'Akl al-Pa'<illçln Bir Temel Oluşlu
rabilir mi?". ibn Sina'ya Armağan, ITK, Ankara. 1984. 489-590.
52 Milbalzat Tiirker-Kiiyel
Bazı hallerde. farklı görüş sahiplerine yardımcı bile olmuşlardır. Gönül. Bu incelemeler boyunca yaptlmış olan bütün açıklamalar göster
miştir ki. kültürümüzde, insan, hikrnet'e, akıl ile ulaşır. Ama, gönül ile de ulaşır. Tıpkı , akılın kalp denen organda yerleştirilmiş olmasındaki gibi, gönül'ün de akıl anlamına geldigi metinler. kolaylıkla gösterilebilir. Bunun anlamı, Türklerde, Hikmet'e. hem Akti ile, hem de, Gönül ile ulaşılabildigtdir. Bunun hemen verebilecegımız en yakın zamandaki mis~tli. Fatih'in oglu Cem Sultan'ın. Divan'ı Cemşfd u Hurşld (Münevver Okur Meriç, AKM, 1996. s. 1 25) den alınrruş olan şu beyltldir:
"Anın çün gönlini yarattı Allah K'olasın hl.kmetlnden anın agaııh (356).
(Allah. kendı hikınetlrıden haberdar olması için. insana, gönül verdi). Bu beylti, yine, Cem Sultan'ın "Yakin it hikmetine her sözinh (7) mısraı lle baglamamız da uygun olur. Ama. Cem Sultan. aynı Divan'ında, "Dilini gönlin ile eyle muvafık" (356. 378) ve "Gönül her ne dilerse itmek olmaz" ( 1742) dedigtne göre de -Halkın "Deli ile zengin alkına geleni tutar (yapar)" hikmeti batırlansın-, bem, takıyyeden menetmekte. bem de, gönülün istek. arzu. tutku. coşku gıbı başka anlamlara da geldigtni bilerek, insanın gönlünü, fllllerinde sınırlandırmaktadır.93 Sultan Cem. bunun yanında, "İnsan, İlfı.hiyatı ve Tanrıyı akıl yoluyla bilir" (31) de demektedir; ve. "Akıl, Tannya en yakın olan varlık tır". "Akti insan ruhunun en şerelli parçasıdır"dan da haberdardır.
Şikago'dan, eski diller uzmanı M.Sprengling'den ögreniyoruz ki, tarihte. hiç bir kültürde, Orhun Anıtlarındaki hitabet metni kadar etkisi kudretli bir metin daha gösterilernemektedir (Erdem). İşte bu metinlerde, hükümdarın agzından dökülen "Gözde yaş. köngülde sıgıt". "Köngüldeki sabımı urturdum", "Bilir bUigtm bilmez teg boldıh cümleleri, biZe, gönülün. hem, derin üzüntülerin. sevginin. dolayısıyle duygunun. hem, sözün. dolayısıyle de düşüncenin. akılın. insanın iç dünyasının. ruhunun yeri oldugunu göstermektedir. Bununla birlikte. Arutlarda. gönül. henüz. "er kişi''nirt kullanacagı bir silah olarak yer almamıştır.
Fan1bi. "BiZim dili kuUananlarda, bilge ile yasa koyucu aynı anlama gelir" demekle birlikte, biz. onun, bu Ibare Ue, gönül kelimesine telmlhte bulundugu hakkında, şimdilik, bir metin gösteremiyoruz, ama, onun. "Hukema. Akl-ı Fa'al'den gelenleri basd'ir-l erifüslhim bilir" (Ard, s.69} dedigtni blllyoruz. O. "Akıl, öyle bir nefis gücü ve· kuvvetidir ki, insan, onunla, yakfn'l arılar .. (Ff'l Akl, 40), "Tanrı. varlıkları yarattıgında, itidale en yakın miZacı insana vermiş oldugu için. insan. Nefs-ı Natıkayı kabul eder hale gelmiştir", "İnsan, ancak, bir toplum ıçerisinde insandır; toplum dışında bir Sab' (Wild beast. vahşi hayvan. vahşi canlı} dır", "Kalp. insanda, nefs in ilk yeridir" ('Uyan. 22. Bahis), "Ruh, bedenin bir parçası olan kalpte bulunur", "Vfı.hid-i Evvel'! yakmen bilmek lle. irısarun en son gayesi olan Sa'ddet-1 Kusvd' ya varmak aynı şeydirh (Ard, 67). "Varlıklara. Insana. fazileti ve kemali veren, ebedi V ahid-i Evvel~ dir (Ard), ''Toplumda, tabii yol ile reis olan Reis-i Evvel. apo-
93 Cem Sultan. Cemşid u Hurşid. Hz.Münewer Okur Merıç. AKM. ı 996. Ankara.
Farabi'ye bir havrlık olmak ii:ere lslôm öncesi Türklerde felsefe 53
deiktikten haberi olmadıkça. hikmet sahibi olmadıkça. toplumu egitemez; toplumu Sa'adet-t Kusva·ya ulaştıramaz" ... demektedir.
Kutadgu BUig'de gönül can, kalp, akıl, ruh, nefs. llsan. söz. baglılık,
Inanç, iman, hafıza, unutma. menfaat, arzu. tutku, heves. sır saklama yerı anlamlarına gelir. O. yakinln, lnancın, şefkatin, hafızanın, sevgının. acımanın da yeridlr. O. en çok akıl lle içiçedir. Kutatgu Bilig'de. gönülün sayılmış olumlu ve olumsuz halleri ve vasıfları vardır: "Öklü", ~tatlı dilli", "aydınlık", "temiz". "tyt", "inançlı", "emin", "mümin", "king". "ferah", "huzurlu", "dogru yollu", "şefkatli", ~canı çeken", "tutkun", .. hevesli", "arzulu", "istekli". "zevk alan". "hoşnut" ... gıbı olumlu, "şüphecf". "haram la karar m ış" , "kara" , "alaca", "tozlu", "sınnçga", "tttı.ı", "kendini begenmiş". "çalımlı", "hiyanet". "akılsız". "hava ve hevesine esir". "inançsız olma" -ışte. gönülü öldüren budur ve acının kaynagıdır-.... gibi olumsuz. Kutadgu Bilig'e göre Gönul\l Tann yarat· mıştır ve aydınlatmıştır. Tann, devlet adamlarına akıl ve gönül vermiştir. Gönül kuttur. Gönül lnsandır. Gönülinsanlıklır. -"Togar kün arıg ya arıgsız timez. Yarukluk birür kamıya, hiç eksümez" eklyle. burası, Türklerdeki. hü· manizma anlayısırun o görkemli taç kapısıdır. Bütün insanlar, birleşrnek ıçın Içeriye o kapıdan girerler; Içeriye oradan dahil olurlar. Varlıgın temelinde Tanrı. toplumun temelinde tse gönül vardır. Halkın ·gönlünü agrıtmamak" gerekir. Deger veren de gönüldür. degeri geri alan da gönüldür. Ahireti kazanmanın yolları. olumlu vasıfları olan gönulden geçer. Gönulün "alacası" ise, takıyyeyt mümkün kılar. "-İnsanın alacası içinde, hayvanın alacası dışında"dır diyen halk hikmeti hatırlansın-.
Kaşgarlı'nın Divdn'ında. gönillün, derin üzüntülerln, ince sızıların oldugu kadar. kızgınlık duygularının da yeri oldugu hakkında, açık Ibareler bu· lunmaktadır: "Öpke yürek kagrılır" (K. ı 3) gtbl. Kaşgarlı'da.kt. gönül yerine kullanılan. "yürek" ve "bagır"a, daha sonra, Türkçede, aynı manaya gelen ke· Ilmeler de eklenecektir: "Kögüz", "ciger", "can u dU" (Yesevi) gtbl. Merzubanncime Tercümesi'nde ise, gönülün, hem. "yi.ız", "göz", ·gtış" olarak, hem de. "can", "nefs", ve "huş" olarak tanıtıldıgını görecegı.ı. Mu'in ul-Murid'de, bu mukayese. "Şeriat", "Tarikat", "HaklkaC zemlnine kayacak tır: "Şeriat" dildir, "Tarikat" kulak tır, "Hakikat" gözdür gibi. Veya, "Şeriat" "Resul' ün kavlldlr". "Resul ün bir hatidir". Veya. "Şeriat", "vücudun can ıdır" . "Tarikat". "Resulün fiilidir". "Hakikat" ise "Gönüldür" gibi. Gönül kelimesi yerine kullanılmış olan kelimelere. Arapçadan katılmış olan şu keltrnelert de eklemek gerektir: "Sadr". "Fu'ad", "Kalp", "lubb" gıbı. Kur'dn-ı Kerim' de, satır arası Türkçe kelimelerde. burıların karşılıg:ı ytne gönüldür. En-Nuri'ye göre, "Sadr. İslamın bulundugu yerdir", "f'u'ad", martfetin bulundugu yerdir", "Lubb ise, tevhidin ük bulundugu yerdir" (Araştırma, Aydın Sayılı'ya Armagan Sayısı. Xlll, 1999. s. 207.)
Gönül. Yunus'ta, "Hak duragıdır". O. "Vücudun şahı olan ve baş denen tahtta oturur." "Gönülün düşmanı kindir. Akılı nefs. nefs! lamahkarlık azdırır: fitne kopar." Burada. halen, "Gönülsüz" kellmesinin. "istekst.ı" anlamına geldikten başka. asıl. "kibirst.ı" anlamına da gelmekte oldugunu hatırlamak uygun olur. -Halk hikmetınde, "Gönülsüz namaz. Göğlere agmaz" söyleroJ hatırlansın-.
Burkhancı mubltte, gönulü ele almazdan önce, onun. Manıcı muhittekl
54 Mübalıat Tiirker-Küyel
durumuna bakalım: Aprın Çur Tekin, Kül Tarkan. Sunku Seli Tutung. Kiki. Prataria Şri, Asıg Tutung, Çısıya Tutung, Kalın Kayşi. Çuçu gibi, adı bizce bilinen en eski şairleriinizin "tüzetmiş" oldukları ve bize ancak bazıları Intikal etmiş bulunan "koşug"larından öyle anlaşılmaktadır ki, Manici görüşte, Tanrı, "Yıdlıg·· (Kokulu). "'yıparlıg", "yaruklug" (lşıklıl. ·yaşuglug", "biliglig", "bilge", "biligUg köküzlüg". "Kün Tengrı yarukunteg", "küçlüg", "edgü", "körtıe. "bekrek", "tüzün", "külüg", "küzünç", "bulunçsuz", kendisinden "kut, kıv" dilenen, "elmastan ötvi", "kedıniden yig"dir; ve, aynı zamanda, "alp"tır. Manıcı lnançta, gönülü çagınştıran bir sıfat. olsa olsa. Tanrının "edgü'' (iyi) oluşudur. Ama, üteratürde, Manicl ınanç. düaUst olarak sunulmuştur. O'nun, İyilik ve Kötülük gibi iki Tanrı kabul eden Zerdüşt ınancı ile baglantısı gösterilmiştir; ama, Zerdüşt inancının, aslında manıst oldugu hakkında da utaratür mevcuttur. Manicilik. karşıt inançlar tarafından. ümit yoksulu bir din olarak tavsif edilmiştir: aşırı olumsuz degerieri yerleştirmekle ıtham edUrniştir. Ama, yüce ahiili degerierin dinJ de sayılmıştır.
"Mani İçin Büyük İlarn"de. "Köngül" kelimesının sık sık kullanılmış oldugtınu görmekteyiz. Orada. gönülün olumlu ve olumsuz sıfatları belirgtnce sayılmıştır: '1'engrtdem", "Kün Tengri yarukunteg", "ayançang··. "asra", "bUge", "agınçsız", "ulug", "ulug yarlıgançucı", "arınmış", "Sansar emgekindirı ozgalı". "sıntaksız", "edgü", "kirtkünç", "öklüg". "ögsüz", "sizik", "bulganyuk". "tümke". Bunların son dördü, gönülün olumsuz sıfatlarıdır. "Büyük İlaru"deki "ögsüz köngülsüz'· ibarestnden, biZ, hendiadioin ilişkisinden dolayı. gönülün bir anlamının da, akıl oldugunu bütün açıklıgıyle, anlamış bulunuyoruz. Bu hal, Tengricillk'tekiyle aynıdır. Demek ki, bulanık olan, ipham içerisinde bulunan, sadece gönül degildir, düşünce ve akıldır da. Bu durumda bir mesele ortaya çıkar. O da, "yakin'in yeri" meselesidir. Rilhumuzda. "ya.k"ın"e varan, "yakin"e ulaşan tarafımızın veya şüpheye -"Kuşku"ya demekten. bilinçlice sakınalım-, düşen tarafımızın, Türklerde, gönül oldugu anlaşılmaktadır. Bu suretle, "yakin" bahsine, "iman" konusu da dahil edilmiş olmaktadır. Şüpheci bir gönül veya akıl, Manici Gerçek'!; Doğru'yu, İyi'yi ve Güzel'! , yanı, Manict degerieri kabul etmeyen bir gönüldür. Bu bakımdan acaba Manici Tanrı "Ntzam-ı A.ıem"ln degü de yoksa "İht:Ualat-ı Alem'in mi Tarırısı sayılıyordu?
Budhist Türklere göre, Burkhan, hem, en büyük Taruıdır, "Tengrı Tengrısrdir. hem de, kuttur. Ses İşiten İUi.h kitabında, bu İlaJ:ı, kendisinl, gönülü "tükenmez", "arıg", "süzük", "kirtkünç", "ögrünçülük", "ulug", "yarlıgançucı", "ulug yarlıgançıcu", "yaruk", "bilge", "Kün Tengrtteg bilge biligU", "alkınçsız··. "köküzlüg" gıbı olumlu bir takım sıfatlarla sıfatıanmış bir ilah olarak sunmaktadır; ve, insanlar da. gönüllerini böyle sıfatlarla bezemeye özendirilmektedirler. İnsan, Budha'yı taklld ede ede Bud.balaşmaktadır. Başka tabirlerle, Boddhisatva, Maitreya, Cinnah, "Uyanmış", "Uyandırılmış" olmaktadır. insanın bu hali, daha sonra, kültür dairesi degişiminde, "Uyur idik uyarıldık" Ue veya "Mehdi" ile paralellikler gösterecektir. Budhist Japon Stmran·ın, insanların en aptalına ve en fakirine bile. Budhalaşmayı layık gördügünü biliyoruz. Yine biliyoruz ki, Budhalaşma yolu üç kademeUdir: ı. Sila (Kılınç. Olumlu erdemierin gerçekleştirilmesi). 2. Samadht (Temaşa. Körünç. İstig-
Ftlrdbi'ye bir hazırlık olmak üzere /slôm önce.H Tür/.;/erde felsefe 55
rak. "Extase", belki, !ranse".) ve 3.Prajna (Bllge bllig). Burkhancı metlnlerde, gönülün, bem olumlu. hem de olumsuz sıfatları
!>ayılmış tır: "Klrtü'', "klrtkünç·•, "ang", "kirslZ", "tüzün", "öz", "ayançang", "asra·. "agınçsız", "ulug yarlıgançıcu". "arınmış", "Sansar emgek.i.ndln ozgurmış", "sıntaksız", "billg". Bunlar, gönülün olumlu, oysa, "agınçsız", "öksüz", ·saçuk", "övke", "ozalmır", "ayuk", "blligslZ" Ise olumsuz sıfatlar1clır. Bilen gönuldek.J bilgının de, aynca, olumlu sıfatları vardır: "Çın", "Kirtü", "ang", "süzuk", "yaruk", "uz", "terln", "tıdıksız", "bilge", "bllge bllig". (Prajna.jetdnet. Intı.ı.ltloe Inslght) . Özellikle, bu sonuncu sıfat. tıpkı, Burkhan'ın bir kul olma~mdak.J gibi, bir kuttur. Hele bu "bilge biltg", bir de "yaruk (aydınlık)" olursa. c artık, Hikmet'in, ta kendisi olmuş olur demektir. Çünkü. o. artık, "Yakini
e dogt-u bilgl"dlr: belki Stoa köklü olan. Farabi'nın deytmJ Ue "İntibaka intlf;ak"tır. Yani, Gerçek Varlık ile Dogt-u Bilgi'nin biribirierine karşilik geldıgı hakkında, ikinci bir defa daha sahip olunan şuurdaki karşılıklılıktır. -Eger, ortada, tesadüfi bir ses benzeşmesi yok tse, ''Manas" dahi, hikmet demektir.
Elde. bir de, "Köngül Bllig (Vljnana. Gönüllin sahip oldugu iyi ve olumlu bilgi hakkında bilinç)". burkhanctlıgın öteki görüşlere. inançlara tercih edilmesi vardır. "Bilge bilig" ile "Köngül bilig"den, bu lklslnden birden. "Köngul erk.J" yardımı ile gerçek Varlık, dogru Bilgi, oruann deyimi ile "Gerçeklik Halısı dokunur"- Burada Flotilegtum hatırlarısın-. Olumlu yüce deger. "Köngül Özi"nden, "Köngül tüpi"nden fişkırıp çıkar. Bu demektir ki, varı var eden gönül oldugu gtbi. yok olaru yok eden de gönüldür. Dogruyu dogru kılan gönül oldugu gıbı, yaniışı yanlış kılan da gönüldür. Degeri yüce deger yapan gönül oldugu gibi, yüce deger yapmayan da gönilldür. -Vapsı Bakşı. Köngül Kökü adlı bir eser kaleme almıştır: çok daha sonra. Schopenhauer de Tabiahn Dördüzlü Kökü'nü kaleme alacaktır.-
"Köngül tözi"ne inanç, "Ben körüro (görüm)" nazariyesinin zıddı, karşıtı. olan bir lnançtır. Bu karşıt inanca göre, 'Gerçekten var olan nedir?' sorusunu sormak, yani. Varlık'ı "körmek", "ukmak", "bilmek", "tuymak", "ötkürmek" gerektir. Eger. "Ben Körüm" benimsenecek olursa. yanı. ınsan. duyumlar. duygular, algılar seline kendisini bırakırsa,94 varlıkta aynıyetln hiçbir karşılıgı olmadıgı için. losan, "Sansar~da yuvarlanır durur. Bu yuvarlaruş. "emgek"tir. "acıg (acı)"tır. "trlnç"tir, "tar-stkış''tır. "bung"dur. "sevtgsiz"dlr. O halde amaç. "emgek.J k.Jdermek"tir. Sıkıntıyı gidermenın üç yolu. yukanda sayılmış oldugu gibi "Sila". "Samadhl", "Prajna"dır.
Burkhancı muhitteki metinlerin Incelenmesi. bize göstermiştır ki, insanın gönülü, anlayış. kavrayış. düşünce ve akıl arılamlarına geldtgt gtbl. hafıza, kanaat. ınanç anlamlarına da gelmektedir. İnsan gönillü, aynı zamanda. Istek ve duyguların da yeridir. Onun lman manası da vardır. Gönül ün gelmiş oldugu bu anlamlar, bir araya getirilecek olursa, onun, "Ruh" ve "Tın" oldugu da görülür Eger. blZ, "Gök Yüzünü Gevezellk Boyası İle Boyayan" bilge şaJrlmlz Çısıya Tutung'u okursak. onun, "Tanrı gönüldür degu. bUakls. Gönül Tanrı'dır" göriişünde oldugunu anlarız. İnsan, bir yandan, henüz, "uyanmamış", "uyandırılmamış" halde, özellikle de. Brahmancı degeriere ve "Ben körüm"e dayanarak yaşarken veya "Sansar"da yuvarlanırken. ancak. gönül
94 Bk. Reşid Rahmeti Arat'ın "Ben Köruın" Nazariyesi hakkındaki makalesi.
56 Miibalıat Tiirker-Kiiyel
denen köke sanlırsa. insan gönülünün tannlıga aday oldugunu kabul ederse, kurtulur; Kurtuluş'a=Moksa'ya erer. İşte bu "Kurtuluş" çabası, cesaret ıster. O, bir erllk işidir. Budha=Sidharta işte bu er kişiligi yaşamış. bir "Gönül ert"dir.
-Yesevi, ileride, "Kôngül közin yarutmayan derga.ha makbul ımes" diyecektir-.
Araştıncilara göre, her kültür. karma bir kültürdür. Mezopotamya kültürü, Dravidalar yoluyla. nasıl. Hind'e girmlşse. Iç Asya şamantzmi de Hfnd çevresinde yaşamaya devam etmiştir. Şöyle ki: Gerçi, "Extase" başka bir ruh halidir, "transe" ise başka bir halettir, ama, "Transmigratıon" , "Metamorphose", "Tenasub", "Ruh göçü" bir şaman lelakklstdir. Hatta Buddha'nın kendisı bir çeşıt şamandır. denir. Hatta, Korkut Ata bir şamandır diyenler bile vardır. Ama, şurası bilinmektedir ki. Budha. BrahmacıJara karşıdır. Brahman. (Kendilik. Zat, Selj. Atman), bem, varlıgın esasıdır, hem de ililhların yaratıcısıdır. "Atman" lle "birikmek", birleşmek. ayrulaşmak demek. BrahmanJa birleşrnek demektir. Bu "birikmek", hem, insana "Aham Brahmasml (Ben Brahmayım. "Ene'l-Hakk".) yolunu açar. hem de. ınsanı, "Dinler, ancak. Brahma'run kucagında -Sumerlilerde ise. Nin Kursag·ın kucagında- birleşebllir" sonucuna götürür. Türklerde Ise, bu, tahlillerinıize göre, Gönül ile gerçekleşebilecek bir husustur. Şaman, "ton" degıştırdlgine göre, sarıki. "Bir sllkinlp fllan şey olduguna göre", kendisinin metamorfoze olduguna tnarunaktadır. Tundrada yalınız kalmak rvaiınız gezen kaz") gibi, müzik ve dans gibi, "trans" gibi bir takım ruhsal ve bedensel tekniklerle, beden aleminden çıkıp. ruhlar alemine yukselerek, şaman. o atemden, "dogru ve yakini" olduguna inandıgı bilgilerı edinmeye. derlerneye çalışıp çabalar. didlnir. Onun bu çabası. onu. "Dogru ve yakini bilgi" demek olan Hikmet lle atakadar kılar; onu hikmetln peşine düşürür. Şamarun. tundrada. yapayalnız, tek başına kalması. Ruhlar Aıemı ~bt. gizemli bir aleme, korkmadan "seyahat" etmesi. ölmuşlerin ruhlarının "Ote Dünya"ya rahatça gıtmelertnde onlararefakat etmekten çeklnmemesı. sanki, "Ölmeden önce ölmekten" ürkmemesi, onu, cesur bir er kişi durumuna ve konumuna getirir. Bu savaşımında, o, silah kullanmaz. O. sadece, rUh gücünü artırmaya bakar. Hastaları sagaltırken. sanki, "Can yerine can bulmuş" (Kılkamış ve Dede Korkut ifadeleri) konumuna girer. Darda kalmış olanlara. şefkat. acıma hissi, ve davranışı ıçerisinde olarak, belki de sevgı lle. yaklaşmış olur. Şamanın ruhlarta olan ünsiyeti, ileride, kültür dairesini degiştirecek Türkler ıçın. hem. "Mutiı kable en temutu"yu antayabilecek bir genişliktedir -Hikmetln bir tarlfinjn de. bu. "Ölmeden önce ölmek" oldugunu bize el-Hindi, Taıktra Li Cumal al-Falsaja'sinde blldirmtştlr-, hem de, dünyaya Budhist açıdan bakmayı kolaylaştıracak bir davranıştır. Şamanın davranışında. sevgi yoluyla gönülün, cesaret yoluyla da erktşiligtrı kapsama alınmış, hatta. biribirlertyle karışmış oldugu görülmektedir. Şaman. Gerçek, Dogru, İyi ve Güzel'in peşinde koşan bir bilgedir; o, toplumun bilgesidir, o kadın kişi olsa bile, o, er kişidir; babaytgtttir; bir çeşit gönül eridir.
Gönülün, akıl, anlayış, kavrayış, düşünce. insanın iç dünyası, ruhu anlamlarına, Burkhancı muhitten, kanaat. hafıza, inanç ve iman da eklenmiştir. "İman", Burkhancı muhitte. vaktiyle de kullanılmış olan "Kirtkünç kön-
Ft.rcibi'ye bir ha:.ırlık olmak ii::ert• l.ılôm iincesi Türklerde felsefe 57
gül"dür. ~Kirtkünç"ün. ~kirtö" ("kirtü") ile ilgisi, gerçek kelimesinin türettlmiş okiugu kök. Abdi.ılkadir inan ve Osman Fikri Sertkaya tarafından gösterUr..ıştır.95 "Kirtkıı.nç köngül", halis. sM. temiZ. katışıksız. samimi ~tuz~. yanı. Inançlı. mumln anlamlanna gelir. Gönüli.ın. sayıp dökmüş oldugumuz bu arılamlarına. onun. "Çın Burkhan", yanı, Tanrı anlamını da eklersek, o zaman. gönülün taçlarımış oldugu noktaya ulaşmış buJunuruz. Bu nokta, "etoz•·un erttllip, "tfl"ln (dilin. llsanın) ve "Köngül"ün (Gönülün) eşdegerlUeştirUdıgı -başka deytrnle. "takıyye"nin ortadan kaldınldıgı- noktadır da. Bu nokta. hayret veren bir şekilde. SumerWertn, gönülü. "Tann meskenl (bercaU)" olarak telılkkt ettlgi. dildeki birUgtn, gönüllerde de birlik oluşturacagına
ınandıkları noktadır. Cem Sultan'ın
·Anın çü n gönllni yarattı Allah "K'olasın hlkmetinden anın agah
"Dilin gönlin Ue eyle muvafık
d~dlgt de bundan başka blr şey degildir. Mahayô.na (Ulu Kölüngül ya gelince: Hindistanı kuzeyden istila eden ve
·endilerine ··temiz (Arya)" adını veren kavimterin görüşüne, Brahmanizm dendigt bilinmektedir. Brahmanlara göre. Evren, Toplum. İnsan. rta denen duzene uyar. Rta, dogru olan yol'dur: akla uygunluktur: vartıgın gtdlşidir; zıdlardakt btrııgı (coi'ncldentia opposltorum) görebUmektır. Evren, bir kagnı tekeri (çakra, çark, çıknk) gibidir: döner durur. Tekerin ortasında, Iki yana dogru, büyük birer çıkıntı bulunmaktadır. Bu çıkıntı, "Yer-Gök Dagt"nı oluşturur. Bu teker, suyun üzerinde yüzer. Bu "Evren Teker!" döndükçe. evrende gelişmeler olur. Bu degışmeler. Zaman, Mevsim, Hayat. Toplum, Bilinç ... t~ki degışmelerdlr. Bunlardaki herbir degtşme de, yine, bir küçük tekerıegın dönmesi gibi, düşünülür. işte bu yüzden. çeşitli degışmelere ve degışmelerın sebeplerine. "Doguş Çarkı", "Bilgi Teker!" gıbı adlar verilir. Evrendeki bu degışmeler. bu dönmeler, ruhu sarsar. Çünkü, bu dönme Içerisinde, Insanlar, dogartar. hasta olurlar, fakir düşerler, vefasızlıga ugrarlar. ihtiyarlar, ölürler. Ölum acı verır. ınsan, faklrlik. hastalık, Ihtiyarlık vefasızlık ve ölüm karşısında, "Bu dünyanın bir acı kaynagı olduguna" inanır. Evreni "lztırapla dolu blr rüya", bır "Maya" olarak algılar. Ruhu, bu sarsıntılardan. özelllkle de olum acısından ''Kurtarmak" gerekir. "Kurtuluş", iki yolla gerçekleştirilir: BIrinci yol. ölümü. ruhun beden degtştirmesı. ruhun. bedenden bedene geçmesı olarak görmektir. onu, ~tendsuh"ta olarak algılamaktır. Böylece. ruhun, terketmiş oldugu beden yok olsa bile, ebedJyeti temin edilmiş olur. Ama, bu ·Hayat Teker!" (Çarkı, Çakra). döndükçe, bır bedenden çıkıp. bir başka bedene gıren ruh, yeniden. o gtrdigı bedende dogdugu Için. sarsınWar ve acılar IBudhacı tabirle "Hayat Seli"; Sarnsaral yeniden başlar. Bu yüzden. daha başka bir "KurtuJuş" yolu aramak Icabeder. Bu ikinci yolda. Brahman adayı. rühundakl sarsıntılardan ve acılardan "Kurtulmak" Için, özel bir egitim görür. Bu egttlmin temelini, "Gerçekten var olan Ben'dlr~ Iddiası oluşturur.
95 Bk. burada not: 9
58 Mübahat Türker-Küyel
Ancak. bu ··sen", Brahman adayının "Ben"ldir. Brahman. böylece. varlıkla· ra, ıstedlgi btçlml verecegıne veya verdigıne, onları yaratbğına inanır. Böylece. o. kendisini. "Tenasuh"un dışına almış. "Brahmanlaşmış". "Nlrvana"ya ulaşmış, (Budhist terim ile "Moksa"ya ermiş), yani. "kurtulmuş" olur.
Budha, Brahmanların bu temel görüşüne karşı çıkar. Ona göre. "Ben", gerçek varlık olmak şöyle dursun, bir "Hiç"tir. "Ben"ln ve onunla birlikte bütün varlıgın. bir "Hiç" oldugunu kabul etmeye. "Nlhilizm" dendigi bllirunektedir. Bu görüş sahiplerine göre. "Nihillzm" insanı, bütün ruh sarsıntılanndan kurtarır, "tenasUh"un dışına alır: Budhalaştırır. Bunu ögrenmek Için, özel bir egıtırn gereklidir. Budhlzmde. tek ferdin kurtuluşuna Küçük Gemiyi=Klçl Kölüngü'yü Kurtarmak=Hinayana denir. Eskiden. Türklerin bir kısmı, Sudhızmin bu şeklini degil, alplık ve bilgelik ile uzlaştırabildiklerl ıçın, toplumsal kurtuluşu amaçlayan şeklini kabul etmişlerdir. Çünkü, "Canlılar acı çektikçe, merhametliler mutlu olamazlar". Bunun adı da Büyük Gemlyi=Ulu Kölüngü'yü Kurtarmak=Mahayana"dır. işte bu inanca göre, varlıgın kaynagı Gönüldür.
Bütün bu açıklamalar karşısında. Türklerde, felsefe gelenegtni, "Bilgelik" olarak. ilkin. hükümdarm kendisinde, sonra buyruklarında aramak tabtileşlyor. Bilge olan hükümdar, "Küfr ile dünya durur. amına. zulm ile durmaz" şeklinde Ifade edilen ve tarıh araştırmaları literatüründe "Tres turque" olarak vasıflandırılan, "Türklerde adalet''!, nazari olarak tarif etmekten çok. onun uygulamasını yaparak tarif etmektedir. Hükümdar, tabir caiz Ise. adaletin "Operasyonel tarifinj (Operational dejlnition)" yapmakta. adaleti. göstererek, uygulayarak tarif etmektedir. bu. bir "Praxis" Felsefesi yapmak demektir. Acaba. orılarda. Platon'un özlemi gerçekleşmiş midir? "Arkhont filozof. Filozof da Arkhont" olmuş mudur? Belki daha fazlasıyla! Çünkü, Hakan, yalınız "Törüg" ıtmez ; yasa koymaz; bir alp olarak, konulmuş yasayı korur. işte Farabi. böylece. " ... Bu 'İlm" ile, Tahsil'inde. Genel+Zanlri+Dogru+Yakinl bilgiyi kastetmiş olmasıyle ve "BiZim dilde, kanun koyucu ve bilge aynı arılama gelir" sözü ile, Türklerdeki felsefe geleneneginı, şahlkasında taçlandırmış oluyor.