Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş -...

28

Transcript of Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş -...

Page 1: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen
Page 2: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

ŞEYH ALÂEDDİN ALİ ES-SEMERKANDÎ VE MENÂKIB-NÂMESİ, MENÂKIB-NÂMEYE GÖRE OSMANLI KARAMANLI MÜCÂDELESİ

İSMAİL HAKKI MERCAN*

Türklerin İslâm dinini gruplar halinde ve samimi bir şekilde kabul etmeleri, çok büyük bir olay olmuştur. Çünkü Türkler; İslam'ın hem kılıcı, hem hadimi ve hem de eğitim ve öğretimcisi olmuşlardır. Önceleri İslam dünyasının uç bölgelerinde kılıçları ile mücadele ederken, diğer taraftan da ileri gelen ilim adamları ile ilmî yönden İslam'a hizmetlerde bulunmuşlardır. Seyfiyye sınıfına mensup askerler savaşlarda kanlarını akıtırlarken, ilmiyye sınıfına mensup ilim adamları da terlerini mürekkeplere katarak eserler vermişlerdir. Bütün bunların yanında nefesleri ile halkı coşturan sûfiyye sınıfı ile, sanat erbabının mensup olduğu ve ehl-i hıref denilen esnaf ve sanatkarlığın öncülüğünü teşkil eden âhîler ve alperenler de ellerinden gelen her şeyi yapmışlardır1.

Aşık Paşa-zâde'nin belirttiği üzere, "Gâziyân-ı Rûm, Abdalân-ı Rûm, Bâciyân-ı Rûm ve Âhiyân-ı Rûm" adı verilen ve bilhassa bugünkü yurdumuzun Türkleşip İs-lamlaşmasında büyük yararlılıkları ve katkıları bulunan teşkilatların ve bunların kurucularının hem Türk tarihinde ve hem de İslam tarihinde yerleri çok önemlidir. Bu gruplardan, bilhassa "Anadolu Dervişleri" ve "Horasan Erenleri" adı verilen Abdalân-ı Rûm'a mensup olan dervişler ve alperenler, daha ziyade Hoca Ahmed Yesevî'nin müridleri ve takipçileri olmaları hasebiyle oldukça önemli yerler tutarlar. Bu gruba mensup olanlardan, Mevlana Celâdeddîn-i Rûmî, Hacı Bektaş-ı Velî, Yunus Emre ve benzerleri yanında mutasavvıf ve âlim bir zât olan Şeyh Alâeddîn Ali b. Yahya es-Semerkandî de önemli bir yer tutmaktadır2.

İşte tebliğimizin konusunu teşkil edecek olan Alâeddîn Ali es-Semerkandî de Anadolu'ya gelerek bir hayli faaliyetlerde bulunmuştur. Bunun için, Semerkandî'nin hayatını ve bilhassa üzerine yazılmış olan Menâkıb-nâmeleri dikkatlice gözden geçirmeliyiz. Zira, Anadolu'ya bir hizmet için gelen Semerkandî, Osmanlı-Karamanlı mücadelesi sırasında da bazı faaliyetlerde bulunmuştur ve bu bakımdan da önemlidir.

Biz Semerkandî'nin hayatından ve yaptıklarından bahsetmeden önce, hayatı hakkında mübalağalı da olsa bilgiler bulabildiğimiz menâkıb-nâme ve tarih ilmine de katkılarda bulunan menâkıb-nâmeler hakkında kısaca bazı bilgiler vermek ihtiyacını hissetmekteyiz.

* Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi. 1 İsmail Hakkı Mercan, "Kirman Selçukluları'nın Son Şehzâdesi Evhadüddîn Kirmânî ve Menâkıb-

Nâmesi", Erciyes Dergisi, Kayseri, 1999, Sayı: 255, s. 23-28. 2 Aşık Paşa-zâde, Derviş Ahmed Âşıkî, Tevârîh-i Âl-i Osman (Aşık Paşa Oğlu Tarihi), Sad.: H. Nihal

Atsız, İstanbul, 1992, s. 165.

Page 3: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

2 İSMAİL HAKKI MERCAN

Arapça nekabe kökünden gelen menkabe (çoğulu menâkıb) kelimesi; "Öğünülecek güzel iş, hareket ve davranış" mânâlarına gelmektedir. İlk önce Hadis kitaplarında, Hz. Peygamber'in ashabının meziyet ve faziletleri hakkında kullanılan3 menâkıbın, birçok tarihî şahsiyetin hal tercümeleri, bazı zümrelerin övgüye değer işleri için de kullanılmış olduğu da anlaşılıyor4. Ayrıca, menâkıb kavramından esas olarak anlaşılan ise, tasavvufun doğuşu ile birlikte ortaya çıkarak yayılan menkabe kavramıdır5. Evliya menkabeleri üzerine, hem batıda ve hem de İslam dünyasında öteden beri birçok eserlerin yazıldığı, bu milletlerin edebiyatlarında bu tür eserlerin çok önemli bir tür meydana getirdiği bilinmektedir. Hıristiyan azizlerinin, Hıristiyanlığı yayma uğruna çekmiş oldukları sıkıntılar ve onların hayatlarına dair olan eserler büyük bir gelişme göstermiştir6. Özellikle de XIX. yüzyıldan itibaren dinî, tarihî ve sosyolojik bakış açılarından çok detaylı incelemeler yapılmıştır. Diğer yandan, Evliya menkabeleri İslam dünyasında büyük bir yer tutar. Bunda, bir takım dinî ve askerî fetihlerin ve kahramanların hayat ve faaliyetlerine dair bilgiler vardır. (Vakıdî'nin Fütûhü'ş-Şâm7'ı gibi eserler bu kahramanların hayatlarından bahseder.) Hamza-nâme, Danişmend-nâme ve Saltuk-nâme gibi bu eserlerde İslamiyet'ten önceki mahallî geleneklerin de izleri göze çarpmaktadır8.

Menâkıb-nâmeler genel olarak üç kısımda ele alınmaktadır:

1. Dînî-askerî kahramanlıklara ait destânî mahiyette hikâyeler; Saltuk-nâme gibi,

2. Bektaşilik tesiri altındaki menkabevî eserler; Şeyh Şücaeddin menkabesi gibi.

3. Büyük şehir ve kasabalarda meşhur olmuş ve tarikat kurmuş kimselere, sûfîlere ve onların müritlerine ait menâkıb-nâmeler; Akşemseddin, Eşrefoğlu Rûmî... gibi9.

Türk kültürünün ve tarihinin önemli eserlerinden olan Evliyâ menkabelerinin incelenmesi ve tarihî kaynak olarak kullanılması oldukça zor ve ciddî bir meseledir. Bunların ciddî bir tenkitten geçirildikten sonra ele alınması bilhassa sosyal tarih adı

3 Bu konuda bakınız: Buhârî, İsmail b. M, el-Câmi‘u's-Sahîh= Sahîhu'l-Buhârî, IV, İstanbul, 1981, Kitâbu

Menâkıbi'l-Ensâr, bab, 12, s. 221, Menâkıbu Sa‘d b. Mu‘az, bab, 14, s. 227, Menâkıbu Mu‘az b. Cebel, bab:19, s. 228, Menâkıbu Abdullah İbn Selâm, s. 229.

4 Ahmet Ateş, "Menâkıb", İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1970, VII/ 701-702; ayrıca bakınız: Kâtib Çelebi, Keşfü'z-Zünûn..., İstanbul, 1943, II/ 1835-1845, "Menâkıbu İbn Arabî, Menâkıbü'l-Etıbbâ, Menâkıbü'l-İmam A‘zam Ebî Hanifeti'n-Nu‘mân, Menâkıbu Emir Sultan bi-Burûsa, Menâkıbu Bahâüddîn, Menâkıbu'ş-Şeyh Şa‘ban Efendiyi'l-Kastamonî, Menâkıbu Hünerverân, vb. gibi.

5 Ahmet Yaşar Ocak, Kültür Tarihi Kaynağı Olarak Menâkıbnâmeler (Metodolojik Bir Yaklaşım), Ankara, 1992, s. 26.

6 A. Zeki Velidi Togan, Tarihte Usûl, İstanbul, 1982, s. 48. 7 A. Vehbi Ecer, İslam Tarihi Dersleri (Metod-Kaynak-İlk Devir), Kayseri, 1991, s. 28. 8 Saim Sakaoğlu, "Danişmendnâmenin Türk Destanları İçindeki Yeri", Melik Ahmed Gazi ve

Danişmendnâme Sempozyumu Tebliğleri, 10-11 Haziran 195, Niksar, Tokat, 1995. 9 Orhan Fuat Köprülü, Tarihî Kaynak Olarak XIV. ve XV. Asırlardaki Bazı Türk Menkabeleri,

Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul, 1951, s. 4-7. Bu konuda ayrıca bakınız: Katib Çelebi, a.g.e., II/ 1096.

Page 4: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

ŞEYH ALÂEDDİN ALİ SEMERKANDÎ VE MENÂKIB-NÂMESİ 3 verilen konular için önemli birer kaynak teşkil edecektir. Elde bulunan menâkıb mecmuaları tarih tenkidi usullerine uygun olarak ele alındığı zaman, ilgili devirler için faydalı eserler olacaktır. Bunların yayınlanması ve üzerinde çalışmalar yapılması da eserler arasında mukayese imkanını sağlayacak ve ileride yapılacak çalışmalara da temel teşkil edecektir10.

İşte, yukarıda da değindiğimiz üzere, bu menkabe türlerinden birini teşkil eden Şeyh Alâeddîn Ali es-Semerkandî Menâkıb-nâmesi de devrin tarih, kültür ve sosyal hayatı ile ilgili bir takım bilgilere haiz bir eserdir. Bunun için de önce Şeyh Alâeddîn Ali es-Semerkandî'nin hayatından biraz bahsetmek gerekir.

ŞEYH ALAEDDİN ALİ b. YAHYA ES-SEMERKANDÎ

1- Devri

Şeyh Ali Semerkandî'nin XIV. yüzyılın başında doğduğunu ve 150 sene yaşadığını kabul ederek 1300'lü yıllardan ölüm tarihi olan 1456 yılı arasında geçen zaman dilimine kısaca bir göz atmakta fayda vardır. Şeyh'in doğduğu yıllarda, Anadolu'da Beylikler Devri yaşanmakta ve İran'da İlhanlılar hüküm sürmekteydi11. 1335'te Ebû Said'in ölümü ile İlhanlılar devri sona ermiş, Horasan ve İran coğrafyasında Timurlular ortaya çıkmışlardır12. Timurlular ile Anadolu birliğini sağlamaya çalışan Osmanlılar arasında mücâdeleler olmuş, Şeyh Ali Semerkandî Timur'un galib gelmesi için dua etmiş ve müritlerinden Şeyh Evhadeddîn isimli birisini de ona göndermiştir13.

Semerkandî, Anadolu'ya geldiği 1428 yılında kendisini Osmanlı-Karamanlı münâsebetlerinin içerisinde bulmuş ve zaman zaman bu mücadelelerde arabuluculuk görevini müritleri vasıtasıyla14 yerine getirmeye çalışmıştır.

2- Hayatı Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, Hz. Peygamber'in "Benim

Hicretimin yediyüz yılından sonra, evladımdan bir er gelse gerekdir ve nâmı Şeyh Ali Semerkandî'dir..15" diye Menâkıb-nâme'de yazılmaktadır. Ancak, 150 sene yaşadığı kabul edilirse, doğum tarihinin 1306 M. yılı olduğu söylenebilir. Zira, Şeyh'in yaşı hakkında ortak kanaat 150 yaşında öldüğü16 şeklindedir. Semerkantlı bazı ihtiyarlar, onun yaşının 360 veya 200 olduğunu söylemişlerdir. Kendisine yaşı sorulduğunda da "Sakalımın kılları

10 Togan, a.g.e., s. 49; Köprülü, a.g. tez, s. 7. 11 Nadir Devlet, "İlhanlılar", Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, İstanbul, Tarihsiz, IX/ 63- 101. 12 İsmail Aka, "Timurlular ", D. Gün. Büyük İslam Tarihi, IX/ 181-210; Ayrıca bakınız: İsmail Aka,

Timurlular, Ankara, 1995. 13 Menâkıb, A- 97a. 14 Menâkıb, D- 65a-b. 15 Menâkıb, G- 47b. 16 Menâkıb, D- 63a; Mecdî Efendi, Mehmed Çelebi Edirneli, Hadâikü'ş-Şakâik fî Tekmileti'ş-Şakâik,

İstanbul, 1296 H., s.102; Ahmed Midhat, Mufassal Tarîh-i Kurûn-ı Cedîde, İstanbul, 1303, II/ 58; Şemseddîn Sami, Kâmûsü'l-A‘lâm, İstanbul, 1311/ 1984 , IV/ 3170; Sadreddin Gümüş, Seyyid Şerif Cürcânî, İstanbul, 1984, s. 125.

Page 5: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

4 İSMAİL HAKKI MERCAN kadar!17" dediği belirtilmiştir. Zira, bazı kaynaklar Semerkandî'nin muammerîn (uzun ömürlüler) den olduğunu kaydetmektedir18. Yine, sekizinci menkabede, "yaşının 360'dan ziyade olduğunu..19" Karamanoğlu Sultan İbrahim'e bizzat kendisi söylemektedir.

a) Adı Şeyh Ali Semerkandî'nin adı, A nüshası, sekizinci menkabede "Şeyh Aliyyi'bni

Seyyid Yahya20", D nüshası yirmi sekizinci makâlede, "Alaeddin'im, sana izzet makâmını yücelerden yüce makamda virdim21", "Alaeddin bu mezkurları size vasiyyet eylemişdir..22", denilerek adının Alaeddin olduğu belirtilmektedir. Ayrıca, A nüshası, yirmi üçüncü menkabede şeyhin kendisinin "Şeyh Ali Sultan diye de isimlendirildiğini23" kaydedilmektedir. Bu arada, G nüshası ikinci menkabede, "Hz. Alaeddîn Attar Semerkand'ın ki..24" ifadesi kullanılmakta ve Alâeddin Attar25 isimli başka bir mutasavvıfla karıştırılmaktadır. Bir başka karışıklığı da Hoca Saadeddin Efendi yapmaktadır. Zira, Hoca Saadeddin Efendi, Tâcü't-Tevârîh adlı eserinin II. cildinde, Şeyh Ali Semerkandî'yi tanıtmakta ve hayatı, Lârende'de oturduğu ve Tefsiri ile yaşı konusunda diğer kaynaklarla aynı bilgileri verirken, yine aynı eserin zikrolunan cildinde, Molla Seyyid Ali (Acemî) isimli bir âlimden daha bahsetmekte ve bütün kaynakların Şeyh Ali Semerkandî'ye izâfe ettikleri Seyyid Şerif Cürcânî'nin Şerhü'l-Mevâkıf, Metâli‘ ve Şemsiyye üzerine yazdığı hâşiyeleri Seyyid Ali Acemî'ye ait göstermektedir26. Müstakîm-zâde, eserinde Onunla ilgili olarak, "es-Seyyid Alâüddîn el-Karamânî, tefsiri vardır ve 860'da ölmüştür27" diye kaydeder.

b) Soyu Semerkandî'nin babasının adı Seyyid Yahya eş-Şirvânî'dir. O'nun hakkında

Menâkıb-nâme'de şöyle denilmektedir: "Şirvan'da doğmuş, kâmillerden ve fazîlet sahiplerinin efendisi, kerâmet ve tarîkat ve tâc sâhibi ermiş bir şahıs olup, adına Seyyid

17 Menâkıb, A- 65a; D- 63a-b. 18 Mecdî, a.g.e., s. 102; Ahmed Midhat, a.g.e., II/ 58. 19 Menâkıb, A- 50a. 20 Menâkıb, A- 41b. 21 Menâkıb, D- 114a. 22 Menâkıb, D- 114b. 23 Menâkıb, A- 108a. 24 Menâkıb, G- 8b. 25 Bu konuda, Câmî, Nûrüddîn Abdurrahman b. Ahmed, Nefehatü'l-Üns min Hazerâti'l-Kuds. Çev: Lâmii

Çelebi, Sad.: Kamil Candoğan- Sefer Malak, İstanbul, 1971, s. 436- 437' de şöyle der: "Adı Muhammed b. M. Buhârî'dir. Hâce Bahaeddîn'in büyük dostlarındandır. H. 27 Receb 802/ M. 17 Mart 1400' de vefat etmiştir ve mezarı, Nevcigâniyân köyündedir" der.

Muhammed b. Abdullah Hânî'de Âdâb Risâlesi (el-Behcetü's-Seniyye fî Adâbi't-Tarîkati'l-Aliyyeti'l-Hâlidiyyeti'n-Nakşibendiyye), İstanbul, 1326, s. 54, 254- 259' da şöyle der: "Adı Muhammed b. M. Buhârî'dir. Aslen Harizmli imişler. Babalarının vefatından sonra, Alaeddîn, babasının mirasından bir şey almayarak Buhârâ medreselerinde ilim tahsili ile meşgul olmuşlardır.

Hoca Bahâeddîn Şâh-ı Nakşibendî'nin kızını almış ve Onun manevî evladı olarak, müridlerinin eğitimini Ona havale etmiştir. Çok dirâyetli ve firâsetli idi. Sohbetleri tesirli, terbiyeleri yetiştirici idi. Hoca Bahâeddîn, kendi yerine Muhammed Parsa'yı halife bırakmasına rağmen, ashab ve M. Parsâ Alâeddîn Attar'a biat eylemişlerdir. Ölümü, Câğâniyân H. 800/ M. 1400'dür.

26 Bakınız, Hoca Saadeddin Efendi, Tâcü't-Tevârîh, İstanbul, 1279, II/ 441, 456-457. 27 Müstakîm-zâde, Süleyman Saadeddîn, Mecelletü'n-Nisâb, Süleymaniye Kütüphanesi Hâlet Efendi

Bölümü, Nu: 628, Yk: 259a.

Page 6: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

ŞEYH ALÂEDDİN ALİ SEMERKANDÎ VE MENÂKIB-NÂMESİ 5 Yahya28 denilmektedir. Tarîkat merhalelerini tamamladıktan sonra, izn-i Hakk'la Semerkand'a gelmiş ve burada Ali Semerkandî'nin annesiyle evlenmiştir29." Annesi ile ilgili olarak da yine Menâkıb-nâme'de, adının Tâcü'l-Mestûrât30 olduğu belirtilerek şöyle denir; "şerîfe, ârife, sâliha ve münîfe bir kadındır. Hâfıza birisi olup, bir gece ve gündüzde Kurân'ı hatmedermiş. Şeyh'in kendi anlattığına göre, vâlidesi Şeyh oniki yaşına gelinceye kadar yaşamış, sâime ve kâime bir kadındır. Aslâ taharetsiz gezmezmiş ve her arefe gecesi Arafat ehli ile Arafat'da bulunur imiş. Annesi, Şeyh Ali Semerkandî'ye, kendisinden büyük kemâlât ve kerâmetler beklediğini söylermiş. Çünkü, O daha anne karnında iken tesbih okurmuş ve kendisine aslâ taharetsiz emecek vermemiş. O karnında iken şüpheli bir şey yememiştir.31"

Semerkandî, kendisinin Hz. Peygamber'in ahfadından olduğunu Menâkıb-nâme'nin muhtelif yerlerinde "Ceddim..32 Ceddim Hz. Muhammed Mustafa, Ceddim Hz. Nebiyy, Ceddim Hz. Fahr-i Âlem, Ceddim Hazretleri, Ceddim Hz. seyyidü'l-Enâm..." ve bir yerde de "Ceddim Hz. Ali..33" ifadeleri ile belirtmektedir. Şeyh Ali Semerkandî, Ehl-i Beyt'e de oldukça saygı göstermektedir ve bu hususta, A nüshası ikinci menkabede müritlerinden birisini, halife olarak Semerkand'a gönderirken, ona tarikat adabını on iki imam ismi şerifini telkin eylemesini ve her isimde bulunan tecelliyatı göstermesini istemiştir34. G nüshasının, onüçüncü menkabesinde, Hz. Ali'den "Hâtemü'l-Asfiyâ Aliyyü'l-Murtaza..35" denilerek, Hz. Peygamber'in Peygamberlerin sonuncusu ve Hz. Ali'nin de Asfiyâların sonuncusu olduğuna işaret edilir. Yine G nüshası, onbeşinci menkabede, müritlerden birisinin, Kerbelâ'da maktul İmam Hüseyn'in şehrinin ziyaret edilmesi (kasdı) belirtilir36.

Hz. Şeyh, çocukken çok zeki ve akıllı idi. Yedi yaşında, Kurân'ı ezberlemiş37 ve "Efrâd dairesine kadem basmış...38", oniki yaşında Kurân'ı Kıraat-i Aşere üzere okurdu. Aklî ilimlerde büyük bir mahareti vardı39. Bu yaşta Kurân-ı Kerîm'i tefsir etme kudretine sahip idi. Ondört yaşında iken nükebâ zümresine katılmıştır40. Babası, onun bu muvaffakiyetini gördükçe: "Allah yardımcın olsun, ey bilginlerin tacı!41" der imiş.

c) Gençliği ve Tahsil Devresi

28 Menâkıb, A-2a. azen, meşhur sûfî, Seyyid Yahya Şirvânî (öl:868 H/ 1463 M.) ile karıştırlmaktadır. B29 Menâkıb, D- 6 a. 330 Menâkıb, A- 2a .31 Menâkıb, D- 6 b. 332 Menâkıb, A- 4b, 33b, 41a, 50a, 57b, 64a, 73a-b, 82b; D- 111a, 120b; G- 1b, 2ab, 4b, 7b, 8a, 31b, 37a,

63a. 33 Menâkıb, G- 63a. 34 Menâkıb, A- 14a-b. 35 Menâkıb, G- 52a. 36 Menâkıb, G- 58b. 37 Menâkıb, D- 63b. 38 Menâkıb, A- 50a. 39 Menâkıb, D- 63b. 40 Menâkıb, A- 50a. 41 Menâkıb, D- 63b.

Page 7: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

6 İSMAİL HAKKI MERCAN

Şeyh Ali Semerkandî, onyedi yaşında iken, Kurân âyetlerinin tefsirini yapabiliyor ve onlara güzel açıklamalar getiriyordu42. Yirmi yaşında iken, babası ile beraber, Kâbe'ye gelmiş ve Hac vazifesini tamamladıktan sonra, babasının izni ile orada kalarak, mücâvir olmuştur43. Yirmi bir yaşında iken, nücebâdan olmuştur44. Şeyh Ali Semerkandî'nin şemâili ile ilgili olarak Menâkıb-nâme'de şöyle denilmektedir: "Yüzü nurlu, görüntüsünden gözler kamaşır, ak sakallı, latîf-manzar, şîrîn-sükker...45"

ç) Hocaları

Şeyh Ali Semerkandî, Kâbe'de mücâvir iken ilim tahsiline başlamış, öncelikle Arapçayı öğrenmeye çalışarak, bu sahada kendisini iyice yetiştirmiş, daha sonra Hadis İlmini Buhârî ve Müslim ile diğer hadis imamlarına dayanacak kadar sağlam bir şekilde, yaşayan hadisçilerden zincirleme okumuş; Tefsir ilmini de Zemahşerî, Fahreddin Râzî ve İmâm Bağavî'ye kadar zincirleme olarak okuyarak ulemâdan icâzet almıştır. Aklî ve naklî ilimleri okuduktan sonra, Kırâat-i Seb‘a'yı İmâm Şâtıbî halifelerinden okumuş ve icâzet almıştır46. Semerkandî, yirmi sekiz yaşında iken nüdebâ'dan olmuştur47. Harameyn-i Şerifeyn'de, Kâhire'de, Şam'da, Kudüs'te ve Irak'ta nice yıllar ilim tahsil etmiş, bütün ilimlerde kemal derecesine ulaşmış ve devrinin alimleri arasında mümtaz bir yer edinmiştir. Gezip dolaştığı yerlerde hiç kimse kendisi ile aklî ve naklî ilimlerde boy ölçüşemeyip, kadir ve derecesini kabul etmişlerdir48.

Semerkandî'nin hocaları olarak kaynaklarda bir bilgi bulunamamıştır. Bununla beraber, babasının ilk hocası olduğunu söylemekte fayda vardır ve bazı kaynaklarda da hocası olarak, Taftâzânî49 verilmektedir. Onun "Mevâkıf Şerhi" ne Hâşiye yazmış50 olması da bunu doğrulamaktadır. Ancak, Taşköpri-zâde ile Zeki Velidi Togan, Seyyid Şerîf Cürcânî'nin Semerkandî'nin hocası olduğunu belirtirler51. Cürcânî üzerine müstakil bir çalışma yapmış olan Sadreddin Gümüş de, Semerkandî'yi Cürcânî'nin halefi olarak gösterir52. Ancak, Menâkıb-nâme'de Semerkandî'nin Seyyid Şerif Cürcânî'nin hocası ve mürşidi olduğu kaydedilmektedir53.

d) Mürşidi

Şeyh Ali Semerkandî, Şirvan'a dönerek, tarikat ilmine ait olan bütün esrarı ba-basından öğrenmiştir. Böylece, ilk mürşidinin de babası olduğu söylenebilir54. Daha

42 Menâkıb, D- 63b. 43 Menâkıb, D- 63b. 44 Menâkıb, A- 50a. 45 Menâkıb, A- 49a. 46 Menâkıb, D- 63b, 64a. 47 Menâkıb, A- 50a. 48 Menâkıb, D- 64a. 49 Taşköpri-zâde, a.g.e., s. 51. 50 Kâtib Çelebi, Keşfü'z-Zünûn, II/ 1892; Bağdatlı, Hediyyetü'l-Arifîn, I/ 733. 51 Taşköpri-zâde, a.g.e., s. 51-52; A. Zeki Velidi Togan, "Câmi" , İ. A., İstanbul, 1963, III/ 15-18. 52 Sadreddin Gümüş, a.g.e., s. 124-125. 53 Menâkıb, A- 60a. 54 Menâkıb, D- 64a.

Page 8: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

ŞEYH ALÂEDDİN ALİ SEMERKANDÎ VE MENÂKIB-NÂMESİ 7 sonra, babası Seyyid Yahya'dan insanları irşad hususunda izin alarak Semerkand'a hicret etmiştir. Bu arada, yolu İsferan tarafına düşmüş ve Abdurrahman İsferânî55, isimli bir Şeyh kendisini karşılayarak, Hz. Peygamber'in onun İsferân'a geleceğini haber verdiğini bildirmiştir. Semerkandî, orada yedi erba‘în çıkararak, Tarîkat-i Hâcegâniyye'yi öğrenmiş ve tarikatte son dereceye ulaşmıştır56. Böylelikle, Semerkandî'nin mürşidinin Abdurrahman İsferânî olduğu söylenebilir.

e) Semerkandî'nin Seyahatları

Şeyh Ali Semerkandî, doğum yeri olan Semerkand ve babasının memleketi olan Şirvan'ın dışında daha bir çok yerlere seyahatler yapmıştır. Bunlar arasında, Buhârâ, Nihâvend, Şîrâz, Tebrîz57, Kudüs, Irak58, vb. daha bir çok yerlere seyahat yapmışsa da, en önemli seyahatlerini aşağıdaki merkezlere yapmıştır.

1) Hicaz

Şeyh Ali Semerkandî, ilk seyahatini, babası ile berâber, Hicaz'a yapmıştır59. Semerkandî, Hicaz'a yaptığı ikinci seyahatini, kırk yıl Demm mağarasında kaldıktan sonra, Hz. Peygamber'in emri ile gerçekleştirmiştir. Buraya geldikten sonra da bir çok kerâmetler zuhûr etmiş ve Semerkandî'ye, ricâl-i gayb ile görüşüp konuşma izni verilmiştir. Semerkandî, Medîne'de mücâvir iken Mekke'de de Makâm-ı Hanefî'de imamlık yapmıştır. Bu sırada, yaşı yüzkırka ulaşan Semerkandî, aynı zamanda Medîne'de Türbedâr-ı Rasûl ve Nakîbü'l-Eşraflık görevlerini de yürütmekte olup, Kutbu'l-Aktablık seccâdesine de oturmuştur60. Medîne'de, yine rüyasında veya uyur-uyanık arası bir halde iken, kendisine Hz. Peygamber tarafından Rûm (Anadolu)'a gitmesi emri verilince, oradan ayrılmıştır61.

2) Bağdat

Şeyh Ali Semerkandî, ilim tahsil ettiği yıllarda, Bağdat'a da sefer yapmış ve orada bulunan alimlerden dersler almıştır62. Semerkandî'nin Bağdat'ta bulunduğuna dair A yedinci menkabede bazı olaylar anlatılmaktadır63. A nüshası yirmiüçüncü menkabede, Bağdat'ta vefat eden Melik Ferruh'un cenazesinin kaldırılması sırasında Şeyh Ali Semerkandî de hazır olmuştur64.

3) Mısır

55 Câmî, a.g.e., s. 502- 503. 56 Menâkıb, D- 64b; Câmî, adı geçen Şeyh'in H. 639/ M. 1241'de doğmuş olduğunu ve Bağdâd şehrine

gelerek orada vefat etmiş olduğunu belirtir. Bakınız, a.g.e., s. 503. 57 Menâkıb, A- 1b. 58 Menâkıb, D- 64a. 59 Menâkıb, D- 63b. 60 Menâkıb, A- 8a, 92b; D- 65a, 111a. 61 Menâkıb, D- 65b. 62 Menâkıb, D- 64a. 63 Menâkıb, A- 36b, 37b, 39a. 64 Menâkıb, A- 108b.

Page 9: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

8 İSMAİL HAKKI MERCAN

Semerkandî'nin Mısır'a olan seyahatlerinin ilki de yine ilim tahsili için olmuştur65. Şeyh'in Mısır'da bulunduğuna dair A nüshası onyedinci menkabede, Mısır'da Nil kenarında, evliyaların buluştuğu ve Kutbu'l-Aktâb olarak da şeyh Ali Semerkandî'nin evliyaya imamlık yaptığı belirtilmektedir66. Yine A nüshası, beşinci menkabede, Akdeniz'de seferde olan bir gemi Antalya-Mısır arasında gemi halkının bazı felaketlere uğradığı, gemi halkına yardım eden şahsın Mısır'da karşılarına çıkması ve bu kişinin Şeyh Ali Semerkandî olduğunun bildirildiği anlatılır67.

4) Şâm

Şeyh Ali Semerkandî, İsferân'dan Semerkand'a gittikten sonra, bir müddet insanları irşad ile meşgul olmuş ve onlara zahirî ilimleri öğretip, batınî ilimleri anlamaları için çalışırken, bir gece rüyâsında Hz. Peygamber'i görür ve Demm mağarasında halvete girmesi kendisine emredilir. Bu emre uyan Semerkandî, Şam'da Kaysun Dağı'nda bulunan Demm mağarasına gelerek, orada halvete girer. Kimse ile görüşmeyen Semerkandî, çoğu zaman Hızır (A.S.) ile sohbetler edip, esrâra dair konuşmalar yaparlardı.

Semerkandî'ye burada verilen bilgiler, insanlardan hiç kimseye bağışlanmamıştır68. Semerkandî, otuzbeş yaşında iken, budalâya reis, kırkiki yaşında iken evtâda hâkim ve kırkdokuz yaşında iken de gavsâdan olmuştur69. Demm mağarasında kırk yıl halvette kaldıktan sonra, yine Hz. Peygamber'in emri ile Medîne'ye gitmiştir.

5) Anadolu

Şeyh Ali Semerkandî'nin Anadolu'ya yani Rûm (Yunân)'a yapmış olduğu seyahatin önemi, bilhassa Türk kültürü açısından çok büyüktür.

Şeyh Ali Semerkandî, Medîne'de mücâvir olup, Türbedâr-ı Rasûl ve Nakîbü'l-Eşraflık görevlerini yapmakta iken, bir gün uyur-uyanıklık hali arasında Hz. Peygamber zuhûr ederek70 Şeyh'e gelip şöyle der: "Ey ferzend-i sa‘âdet-mend, sende emânet olan ulûm-ı ledünniye ve kemâlât-ı şer‘iyye zayi olmasın. Şimden sonra, benim icâzetimle ümmetimi irşad edib vusul ile dilşâd eyle. Ehl-i Karaman, bir bölük vâleh u hayrân, gözleri giryân ve ciğerleri büryân, kâbil-i ıslâh, karîbün mine's-salâh mü'minlerdir. Hakk Te‘âlâ seni ol iklîme rahmet ve ol kavme hidâyet vermişdir. Sana tabi olanlar benim hass ümmetim ve ehl-i sünnetim olur. Dur-gıl, Medîne-i Münevvere haricine çıkub benim sana virdiğüm yeşil asayı Rûm'dan yana at-gıl. Her ne tarafa düşerse nazar eyle, badehu ol tarafa sefer eyle kim, ol asanun düşdüği yer senin cism-i latîfine âşiyân olısardur ve ol yirlerde çok kerâmâtın ve hâlâtın ve esrârın zuhur idecekdir71."

65 Menâkıb, D- 64a. 66 Menâkıb, A- 91b, 92a. 67 Menâkıb, A- 24a, 26a. 68 Menâkıb, D- 64b. 69 Menâkıb, A- 50a. 70 Menâkıb, A- 8a. 71 Menâkıb, D- 65b.

Page 10: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

ŞEYH ALÂEDDİN ALİ SEMERKANDÎ VE MENÂKIB-NÂMESİ 9

Bundan başka, Menâkıb-nâme'nin muhtelif yerlerinde, Karaman'a gelişe dair bilgiler mevcuttur. Meselâ, "Bizi izn-i Hakkıla Karaman'a gönderdiler72.", "İy Sultan İbrâhim, bu diyâra Hakk Te‘âlâ bu bendelerin Ceddim Muhammed el-Mustafa (S.A.V.) ricâsiyle göndermişdür. Murâd-ı Hakk Te‘âlâ, bu diyârı gazâbından emin eylemekdir. Bizim zahirde vücudımız Kâbe-i maksûddır ve ba'de'l-vefât kabrim Kâbe-i fukarâdur...73", "Ve beni bu diyâra Ceddim göndermişdir..74", "...bize Karaman'a nüzûl itmek fermân oldı...75", "...çünkim, Hz. Pîr, emr-i Hakk'ıla Karaman'a geldi...76", "Hitâb-ı izzet geldi, Yâ Ali var Rûm'a, Habîbimin şerî‘atin ve tarîkatin ve hakîkatin, âşık ve sâdık, visâlime laik olan kullarıma ta'lim it. İzzetim hakkiyçün kankı kulum sana tabi olub, zahirin ahlakıla ve batının etvarınla tezyin idüb sıdkıla bana yönelirse, anı korkduğından emin idem... Ben dahi, fermân-ı Hakk'ıla mütemessil olub, ol aradan asamı atdım. Ne cihete izn-i Hakkıla gitdi ise ben dahi ol cihete gitdüm. Gelüb Kayser-i Rûm'a düşdi. Ben dahi anda gelüb "Maşâe'llah" derdim. Sonra, izn-i Hakk'ıla diyâr-ı Karaman'da ZEYNE'ye gelmeğe müteallik oldum...77"

Şeyh Ali Semerkandî, Karaman'a gidişle ilgili olarak ilâhî emri aldıktan sonra emre uyarak, "Medîne-i Münevvere taşrasına çıkub ol yaşıl asayı Rûm'a atdı ve nazar eyledi, gördi kim Karaman'da ZEYNE kurbinde bir mahalle düşdi. Pes, Hz. Şeyh'in rûhâniyyeti Tavus sûretine temessül idüb cevelân iderek ol vilâyete vusûl ve ol mahalle nüzûl buyurdılar...78"

f) Semerkandî'nin vefâtı

Şeyh Ali Semerkandî'nin ölüm tarihini kesin olarak, Menâkıb-nâme'de bulamadık. Ancak, ölümü ile ilgili olarak, şu kayıtlar vardır: "Ömri şerîfleri nihâyete ve sinn-i latîfleri gâyete karîb olıcak Lârende'den kalkub, ol asa dikildiği yire gelüb, anda civâr-ı Zü'l-Celâle intikâl ve Cenâb-ı Zü'l-Cemâle irtihâl eylediler.79" , "Zirâ, bizim âhirete seferimiz karîbdir. Senden sonra âhirete gideriz...80" "İnşallahu Te‘âlâ ol mahalde dâr-ı âhirete intikâl ideriz.81"

Bununla beraber, müracaat kitaplarında onun ölüm tarihi H. 860/ M. 1456 olarak gösterilmektedir82. Bursalı Mehmed Tâhir, onun ölüm tarihini H. 862 olarak belirtir83.

72 Menâkıb, A- 18a. 73 Menâkıb, A- 49b. 74 Menâkıb, A- 51b. 75 Menâkıb, A- 97a. 76 Menâkıb, A- 97b. 77 Menâkıb, G- 36a-b, 37a. 78 Menâkıb, D- 65b. 79 Menâkıb, D- 66a. 80 Menâkıb, A- 14a. 81 Menâkıb, A- 102b- 103a. 82 Katib Çelebi, a.g.e., I/ 225, II/ 1716, 1892 ; Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü'l-Ârifîn Esmâü'l-Müellifîn

ve Âsâru'l-Musannıfîn, İstanbul, 1951, I/ 733; Brockelmann, GAL, II/ 203, Supplemment , II/ 278; Ömer Rıza Kehhâle,Mu‘cemü'l-Müellifîn, Terâcimü Musannifi'l-Kütübi'l-Arabiyye, Dımaşk, 1959, VII/ 261; İshak Yazıcı, "Bahrü'l-Ulûm", DİA, İstanbul, 1991, IV/ 517- 518.

83 Bursalı Mehmed Tahir,Osmanlı Müellifleri, İstanbul, 1333 H, I/ 60 (Dipnot 1).

Page 11: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

1 0 İSMAİL HAKKI MERCAN Aynî, biraz değişik bir bilgi ile, Şeyh Ali Semerkandî'yi, Alaeddin Ali b. Musa b. İbrahim er-Rûmî el-Hanefî ismiyle, onun ölüm tarihini H. 20 Ramazan 841/ M.17 Mart 1438 Pazar olarak kaydeder. Diğer bilgiler, öbür kaynakları tutmakla beraber Semerkandî'nin Mısır'da öldüğünü ve Babü'n-Nasr mezarlığına defnedildiğini kaydeder84.

Şeyh Ali Semerkandî, vefâtından sonra mezarının ziyaret edilmesi hususunda da şöyle demektedir: "...ba‘de'l-vefât kabrim Kâbe-i fukarâdur.85" Şeyh Ali Semerkandî'nin türbesi her yıl binlerce kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Menâkıb-nâme'de Şeyh şöyle tavsif edilmektedir: "Allâmetü'l-Enâm, Kutbu'l-Kirâm, Şeyhü'ş-Şüyûh, Bedrü'l-Büdûr, Nûru'n-Nûr, Hallâlü'l-Müşkilât...86". "Kağan Arslan...87". "Vaktü'l-Ârif bi Rabbihi, Kutbu'l-Aktâb, Mürşidü'l-Ashâb, Kâmil-i Mükemmel Azîz...88". "Kutbu'l-Ârifîn, Sultânü's-Sâdıkîn, Mazhar-ı Esrâr-ı Hakîkat, Şerîf-i Ekrem, Hümâm-ı A‘zam, Sultânü'l-Mürşidîn, İmâmü'l-Kümmelîn...89". "Kutbu'l-Ârifîn, Mazhar-ı eltâf-ı Rabbi'l-Âlemîn, Fâtih-i Rumûz-ı Seyyidi'l-Mürselîn, Muhakkık-ı Mudakkik, Kâmil, Âmil, Âlim, Eşref-i Evlâd-ı Rasûl, Hz. Şeyhü'ş-Şüyûh...90".

g) Çocukları

Şeyh Ali Semerkandî'nin nerede evlendiği ve eşinin adının ne olduğu kaynaklarda görülememiştir. Ancak, Zeyne'de bulunan mezarlar arasında Şeyh'in Cin Padişahının kızı olan eşi olarak sonradan yazılmış bir mezar bulunmaktadır. Bununla beraber, yine Zeyne'de bulunan mezarlar arasında Şeyh'in oğlu Zeyne'l-Abidîn'e ait de bir mezar vardır. Ancak, Menâkıb-nâme'de belirtildiğine göre, "...Hz. Şeyh'in oğlu Hz. Zeyne'l-Abidîn'den rivâyet ider.91" denilmektedir. Yine, burada bulunan mezarlar arasında "Zâtın Kızı" diye yazılmış bir mezara daha rastlamaktayız. Ayrıca, Karaman'da medfûn bulunan Alâeddîn Ali Bey isimli bir torununun olduğunu İbrahim Hakkı Konyalı'dan öğrenmekteyiz92.

Yine, bizim şifâhî olarak elde ettiğimiz bilgilere göre, Şeyh Ali Semerkandî'nin sülâlesini devam ettirenler Molla Ali sülâlesidir ve yörede Akışlar olarak tanınmakta olup, soyadı kanunu ile de Akış soyadını almışlardır.

Halen Zeyne'de bulunan Akış sülâlesinden, Molla Ali'nin oğlu Recep Akış, kendilerinin Semerkandî'nin ahfâdından olduklarını hatta, Menâkıb-nâme'nin D nüshasının bir adedinin de kendilerinde iken, tercüme ettirilmek bahanesiyle Ankara'ya gönderildiğini fakat kitabın kaybolduğunu belirtmiştir. Ellerinde bulunan ve Latin harflerine aktarılmış D nüshasına ait bir defteri de bizzat gördük. Bununla beraber, kendilerini Şeyh Ali Semerkandî'ye bağlamak isteyen birçok kimse ile karşılaştık.

84 Aynî, Bedrüddîn Mahmud b. Ahmed b. Musa b. Ahmed, İkdü'l-Cümân fî Târîhi Ehli'z-Zamân, Kahire,

1989, s. 504- 505. 85 Menâkıb, A- 49b. 86 Menâkıb, A- 26a. 87 Menâkıb, A- 69b. 88 Menâkıb, A- 110a. 89 Menâkıb, G- 50a. 90 Menâkıb, G- 62b. 91 Menâkıb, G- 31b. 92 İbrahim Hakkı Konyalı, Âbideleri ve Kitâbeleri ile Karaman Tarihi, Ermenek ve Mut Âbideleri,

İstanbul, 1967, s.188.

Page 12: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

ŞEYH ALÂEDDİN ALİ SEMERKANDÎ VE MENÂKIB-NÂMESİ 1 1

h) Talebeleri ve Müritleri

Şeyh Ali Semerkandî'nin ilmî yönü, yetiştirdiği talebeleri ve müridleri ile daha iyi anlaşılır. Bununla ilgili olarak, Menâkıb-nâme'de geçen kısımlar şöyledir: "...nice yıllar tahsîl-i ulûm ve tekmîl-i kemâlât idüb, ekâbîr-i ulemâ ve semâsîr-i fuzelâ olub, şöyle kim muâsırlarında ferîd-i asr ve vahîd-i dehr olub anunla bir kimesne ulûm-ı akliyye ve nakliyyede bahs itmeğe kâdir değil idi. Teşrîf eylediği memâlikde olan ukalâ ve ulemâ ve fuzelâ, fazlına teslîm idüb kemâline pesend iderler idi.93" "...ba'de salâtid-Duhâ, talebe-i ilm gelüb müdârese-i ulûm-ı akliyye ve nakliyye iderdi.94"

Semerkandî'nin talebeleri ile ilgili açık bir ifade Menâkıb-nâme'de ve diğer kaynaklarda görülmemekle berâber sadece, Câmî, Nûrüddîn Abdurrahman b. Ahmed (öl. H. 898/ M. 1492)'e hocalık ettiği kaynaklarda belirtilmektedir95.

Şeyh Ali Semerkandî'nin müridlerinin sayısı kesin olarak bilinmemektedir. Ancak, onsekiz halîfesinin olduğu belirtilir. Bununla ilgili olarak, "Hz. Kutbu'l-Ârifîn, anları irşâd idüb, onsekiz halîfe istihlâf eyledi96". "Onsekizdür hem halîfesi tamam..97" ibarelerine rastlıyoruz. Ancak, Menâkıb-nâme'de, "... ve yedi bin kimesne-i ehlinden ve evlâdından ve âşinâsından âsîleri nâra müstehak olanlara şefâ‘at ide98". Bunun yanında, "... kırkbin kırkdört kamil veli dünyâya gelmişdür. Cümlesi Şeyh Ali'nüñ kerâmetine ve velâyetine ve fazlına ve ilmine mu‘teriflerdür.99" denilmektedir. Ayrıca, Şeyh Ali Semerkandî, kendisine mürîd olanların kıyamet gününde nurdan bir tac giyeceklerini ve bu tacın yirmi dört elifli olup, imâmesinin yeşil risâlesinin ak nurdan olacağını ve kendisinin müritlerini o alâmetlerle tanıyacağını belirtir100.

Menâkıb-nâme'de geçen müritler alfabetik sıraya göre şöyledir:

Abdü'l-Vâhid (A- 31a, 32b); Abdü'l-Vâcid (A- 33a); Ahmed Halîfe= Ahmed Beğ (A- 39b, 51a); Abdü'l-Mü'min (A- 63a-b); Abdü'l-Mecîd-i Kâhirî (A- 92b, 93b); Abdü'l-Kuddûs (A- 110b, 111b, 112a); Abdü'l-Gaffâr (A- 113a; G- 18b); Abdü'l-Kâdir Geylânî (A- 107b; G- 65a); Abdü'l-Kâhir-i Semerkandî (G- 39b); Allâme-i Şîrâzî (G- 8b).

Baba (Şeyh) Cihangîr-i Semerkandî (A- 5a, 11a, 68b, 70b, 71a, 104b, 106a; G- 5a, 11a, 19a, 37b); Baba Rasûl (A- 51a, 65b, 68a-b); Bozkırlı Cihangîr (G- 19a, 37b). Cemâleddîn-i Kaşgırî (Kaşgarî) (A- 86a); Cüneyd-i Basrî (A- 101a). Ebû Bekr Saydalânî

93 Menâkıb, D- 64a. 94 Menâkıb, A- 5b, 6a. 95 Leknevî, Ebü'l-Hasenât M. b. Abdü'l-Hayy el-Hindî, el-Fevâidü'l-Behiyye fî Terâcimi'l- Hanefiyye,

Mısır, 1324, s. 87; Togan, a.g.m., İ.A. III/ 15-18; Ömer Okumuş, "Câmî, Abdurrahman ", DİA, İstanbul, 1993, VII/ 94-99; Ayrıca bakınız, Nefehatü'l-Üns...s.13.

96 Menâkıb, A- 113a. 97 Menâkıb, A- 113a. 98 Menâkıb, G- 41b. 99 Menâkıb, A- 96a.

100 Menâkıb, A- 50b.

Page 13: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

1 2 İSMAİL HAKKI MERCAN (G- 50a); Ebü'l-Feth Âhenger (G- 23b); Ebû Hafz-ı Kebîr (G- 39b); Ebû Tanbûr (A- 32b). Feyrûz-ı Kâşânî (A- 106a, 108a, 109b).

Gazanfer Baba (A- 34a). Hâce Muhammed Abdal (A- 29a, 31a); Hâce Rasûl (A- 11b); Hoca İshak (D- 61a-b). Kalender Ferah-Âbâdî= Kalender Dede (A- 98a); Ka-ramanoğlu İbrahim Beğ (A-39b, 44b, 46a, 49b, 50a-b, 51a; D- 65b); Kerîmetü'l-Aktâb (A- 93b).

Melik Ferruh (A- 108b, 109a-b); Monla Ferîdûn-ı Birgânî (Gürgânî) (A- 58b, 60b); Monla Hamza-i Karamânî (A- 61a, 64a-b). Pişkadem Bedreddîn (A- 32b). Sa‘dî Kuşeyrî (A- 104b); Sa‘d-i Meczûb (A- 86a, 89a); Seyyid Muhammed Nûr-bahş (D- 61a, 63a, 66b); Seyyid Nizâm (A- 3b, 4a); Seyyid Nûreddîn (A- 99a-b, 100a-b); Seyyid Şerîf Cürcânî (A- 58b); Sultan Hâlid (A- 69a, 70a, 71a, 77b).

Şeyh Abdü'l-Vâhid Makdesî (A- 79b, 80a-b, 84a); Şeyh Ârif-i Kürdî (A- 14b); Şeyh Bedreddîn (A- 94a, 110a; D- 61a); Şeyh Ebü'l-Hasen-i Belhî (A- 89b); Şeyh Evhadüddîn (A- 95b, 96a, 97a-b); Şeyh Ferîdüddîn Sâbir (A- 101a); Şeyh Hâmid-i Aksarâyî (A- 95b, 96a-b); Şeyh İbrahim Taşkendî (A- 14b); Şeyh İbrâhim Zâhid-i Geylânî (A- 95b, 96b); Şeyh Kâmil Bedreddîn (A- 60b); Şeyh Muhammed Hemedânî (G- 39b, 40a); Şeyh Ömer Rufâ‘î (G- 40a); Şeyh Sa‘d-i Geylânî (G- 40a); Şeyh Şehâbeddîn-i Hindî (A- 3b); Şeyh Takiyyüddîn b. Arcânî Mısrî (A- 91b, 93a). Zeynü'l-Buhârî (G- 39b).

Bu arada şunu belirtelim ki, bu müritlerin hayatları ile ilgili olarak pek fazla malumat bulamadık. Hakkında bazı bilgiler bulabildiklerimiz ise, başka sahalarda meşhur olanlardır. Bunlara arasında;

Cemâleddîn İshak Karamânî, Hamza-i Karamânî, Şeyh Mahmud Seyyid Nizâm (Nizâmüddîn Bedahşî) (Menâkıb-nâme'nin A nüshasının mütercimidir101), Seyyid Muhammed Nûr-bahş el-Kuhistânî es-Sûfî, (Menâkıb-nâme'nin D nüshasının mü-tercimidir102). Hüsâmeddîn Bürûsevî: (Menâkıb-nâme'nin G nüshasının derleyicisidir) sayılabilir. Ayrıca, müritleri arasında Habîb Karamânî isimli birisinin bulunduğu ve onun müritlerinden Hacı Hızır'ın halîfesinin de Şemseddîn Sivâsî (öl. H 1006/ m 1597) olduğu belirtilir103.

ı) Semerkandî'nin Tarikatı

Şeyh Ali Semerkandî'nin tarîkati ile ilgili olarak, Menâkıb-nâme'de "Hz. Şeyh, yedi erba‘în ol azîz ile çıkarup, Tarîkat-ı Hâcegâniyye'yi tekmîl..104" ifadesi kullanıldığına göre, O Hâcegân Tarikatı'na mensuptur. Bu tarikatin kurucusu, Abdü'l-Hâlık el-Gucduvânî (öl. H 575/ M 1179)'dir. Mâverünnehr bölgesinde yayılan ve Nakşî olan bu tarikat şu sekiz prensipten meydana gelmektedir: 1. Hûş der dem, aklın ve fikrin nefeste

101 Menâkıb, A- 3b, 4a, 23b, 33b, 60b, 65a, 67b, 79b, 85b, 86a, 89b, 91b, 92a,94a, 99a, 101a, 106a, 110a,

114b. 102 Menâkıb, D- 61a, 63a, 66b. 103 Hasan Aksoy, Şemseddîn Sivâsi, Gülşen-âbâd, İnceleme- Metin- Sözlük, İstanbul, 1990, s. 8. 104 Menâkıb, D- 64b.

Page 14: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

ŞEYH ALÂEDDİN ALİ SEMERKANDÎ VE MENÂKIB-NÂMESİ 1 3 olması nefsi içeriye hapsetmek 2. Nazar ber kadem: Ayağa ve öne bakmak, düşünce ve fikrin dağılmaması için, müridin daima önüne bakması. 3. Sefer der vatan: Manevî bir sefere çıkmak, kötü huylardan uzaklaşmak, iyi huylara doğru gitmek. 4. Halvet der encümen: Celvette halvet, zahirde ve bedenen halk ile batında ve ruhen Hak ile olmak. 5. Yad - kerd: Hem dil, hem kalb ile zikretmek, dilin söylediğine kalbin iştirak etmemesi ve duyması. 6. Bâz - geşt: Tevhid zikrinden sonra, "İlâhî ente maksûdî ve rızake matlûbî" demek. 7. Nigâh - dâşt: İç mürakabesi, kalb ve zihinde olan hisleri ve fikirleri (havâtır) kontrol etmek, tevhidin mânâsından başka bir şey düşünmemek. 8. Yâd - dâşt: Gaybeti olmayan huzur, daimi müşahede, esasın gayesi. Ayrıca şu üç haslet de ona ilave edilmiştir: 1. Vukûf-ı zamânî: İnsanın her an kendi halini bilmesi, halinin şükür mü, özür mü gerektirdiğini anlaması demektir. 2. Vukûf-ı adedî: Ledün ilminde başlangıç noktası olup mutlak Bir'in adetler âleminde belirmesi sırrından haber vermedir. 3. Vukûf-ı kalbî: Zikir edicinin her an Allah'ı bilmesi ve zikredicinin gönüle yönelmesi105.

Bununla beraber, Semerkandî'nin Zeyniyye Tarîkati'ne bağlı olduğunu bazı kaynaklar belirtmektedir. Bu konuda Evliya Çelebi, Seyahat-nâme'sinde şöyle de-mektedir: "Ve bağ-ı cinândan nişân virir bir âsitâne-i sa'âdetin içinde şeyhi alelitlak kutbu istihkak âfitâb-ı nihanî kamer zindegânî Hz. Şeyh Ali-i Semerkandî Kuddise Sırruhu'l-Azîz Hazretlerinin yedi nefer evlâd-ı zevi'l-ihtirâmları ki ırk-ı tathîri Rasûlullahdırlar, bir altun alemli kubbe-i âli içinde medfûnlardır. Tarîk-i Zeynîlerdir...106" Semerkandî'nin tarîkati ile ilgili olarak başka kaynaklarda her hangi bir bilgiye rastlanmamaktadır.

3- ŞEYH ALİ SEMERKANDÎ'NİN ESERLERİ

I - BAHRU'L-‘ULÛM

Semerkandî'nin bu eseri, bütün kaynaklarda bizzat Alâeddîn Ali b. Yahya es-Semerkandî el-Karamânî diye kaydedilmesine107 rağmen, Muhammed Hüseyn ez-Zehebî bu tefsiri Ebü'l-Leys es-Semerkandî (öl. 373/983)' nin diye belirtmektedir108. Halbuki, Ebü'l-Leys'in tefsiri, Tefsîrü Ebü'l-Leys109 diye bilinmektedir. Bununla beraber Abdurrahman b. İbrahim el-Konevî'nin de Bahru'l-Ulûm isimli bir tefsirinin bulunduğu

105 Harîrî-zâde, Muhammed Kemâlüddîn Harîrî, Tibyânü'l-Vesâili'l-Hakâyık, Süleymaniye Kütüphanesi,

İbrahim Efendi Bölümü, Nu: 431, I, Yk: 377a-b; Sâfî, Mevlânâ Ali b. Hüseyn, Reşahat Aynü'l-Hayat (Can Damlaları), Özleştiren: Necip Fazıl Kısakürek, İstanbul, 1971, s. 24-32.

106 Evliyâ Çelebi, Mehmed Zıllî b. Derviş, Evliyâ Çelebi Seyahatnamesi (Anadolu, Suriye, Hicaz, 1671-1672), İstanbul, 1935, IX/ 318.

107 Katib Çelebi, a.g.e., I/ 225; Taşköpri-zâde, Ebü'l-Hayr Ahmed b. Mustafa, eş-Şakâikü'n-Nu‘mâniyye fî Ulemâi'd-Devleti'l-Osmâniyye, Mısır, 1310, s. 51-52; Mecdî Mehmed Efendi, Terceme-i Şakâiki'n-Nu‘mâniyye, Hadâiku'ş-Hakâik fî Tercümeti'ş-Şakâik, İstanbul, s. 102; Bağdatlı İsmail Paşa, a.g.e., I/ 733; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e., I/ 60 (Dipnot 1); Şemseddîn Sâmî, Kâmûsu'l-A‘lâm, İstanbul, 1894, IV/ 3170; Ahmed Midhat, Mufassal Tarîh-i Kurûn-ı Cedîde, İstanbul, 1303, II/ 58; Nişancı Mehmed Paşa, Târîh-i Nişancı Mehmed Paşa, İstanbul, 1279, s. 158-159; Âlî, Gelibolulu Mustafa, Künhü'l-Ahbâr, Kayseri Raşid Efendi Kütüphanesi, Nu: 920, YK: 79b, Matbu Nüsha, V/ 226; Türk Ansiklopedisi, İstanbul, 1989, I/ 406; Brockelmann, C., GAL, Leiden, 1938, II/ 203, Supplemment, II/ 278; Süleyman Ateş, İşârî Tefsir Okulu, Ankara, 1974, s. 223; Sadreddîn Gümüş, Seyyid Şerîf Cürcânî, İstanbul, 1984, s. 124-125; Ömer Rıza Kehhâle, a.g.e., VII/ 261.

108 ez-Zehebî, Muhammed Hüseyn, et-Tefsîr ve'l-Müfessirûn, 2. Baskı, Kahire, 1976, I/ 224-225. 109 Katip Çelebi, Keşfü'z-Zünûn, I/ 441.

Page 15: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

1 4 İSMAİL HAKKI MERCAN Keşfü'z-Zünûn'un Zeyli'nde belirtilmektedir110. Bu arada, Ebü'l-Leys Semerkandî'ye izâfe edilen Tefsîr, "Tefsîrü's-Semerkandî Bahru'l-Ulûm adıyla basılmıştır111.

Tasavvufî tefsir ekolüne112 mensup olan Semerkandî'yi, Osmanlı dönemi mü-fessirleri arasında sûfîliği ile meşhur tefsircilerden Molla Fenârî (öl. 834/ 1431), Nimetullah Nahcivânî (öl. 920/ 1511) ve İsmail Hakkı Bursevî (öl. 1137/ 1725)' gibi tefsirciler arasında saymak mümkündür113.

Semerkandî, Arapça olan Bahru'l-Ulûm'u nasıl telif etmiştir ve muhtevâsı nasıldır? Kurân-ı Kerîm'in Mücâdele suresine kadar olan 4 ciltlik bu eseri hakkında kısaca bilgi vermeye çalışalım.

"... ve teheccüd vaktinde yüz rek‘at namaz kılardı ve Bahru'l-Ulûm'ı anda telif iderken her gice Makâm-ı İbrâhim'de hâzır olub Bahru'l-Ulûm'ı anda tahrîr iderdi. Ve dahi her bir ayetin tefsirin itmâm itseydi, zemzem-i mübârek ile gusul idüb oniki rek‘at namaz kılub andan bir âyet tefsirine dahi şürû‘ iderdi.114" Semerkandî, eserini telif ederken, onun yazılmasında mürîdlerinden de istifâde etmiştir. Bu konuda, Molla Hamza-i Karamânî şöyle der: "... eş-Şeyh Ali es-Semerkandî Kuddise Sırruhu'l-Azîz Hazretleri, Bahru'l-Ulûm'ı telif iderken musahhah olan nüshasın baña "Beyaz eyle (temize çek)" diyu fermân eyledi. Hz. aliyyesinde oturub tebyiz (beyaza geçer) iderdim. Hz. Pîr dahi nısf-ı sânî müsveddesin iderdi. Niçe def‘a gördüm ki Hz. Pîr'in melekiyyeti zuhûr idüb beşeriyyetden münsalih olub, bazı melhûfe istiğâse mahallinde meded itmeğe gâib olurdu. "Üktüb yâ kalem (ey kalem yaz!)" deyü emr iderdi. Nâ-gâh... kaleme yapışup yazardı. ...kalem bi-Kudreti'llahi Te‘âlâ yalnız cârî olup, sahîfe-i temâm iderdi...115" Semerkandî, tefsirini yazdıktan sonra, bütün evliyâları davet etmiş ve tefsirin müsveddesini müritlerine okumuştur116.

Semerkandî, Karaman'a geldiği zaman, alimler kendisinden bir tefsîr yazmasını isterler. Bu konuda da şöyle denilir: "...Ceddi Sirâcü'l-Münîr'den izin alup, resm-i matlûb üzere bir tefsîr-i merğûbe şürû‘ eyleyüb ilm-i beyân ve bedî‘de sanâyi‘-i tersî‘ ve isti‘ârâtı müraşşaha ve muvazzaha irâd eyleyüb ilm-i belâğâtı ve fesâhâtı bi't-temâm mülahhas derc eyledi ki ol tefsîr-i bî-nazîri niçe fuzelâ-i Karaman el üstünde tutup nice mahallerin Hz. Şeyh'den kırâ'etmişlerdir. Ve ol tefsîr-i şerîfi dört cildde mahfûz idüb Sûre-i Mücâdele'de karâr eylediler. Sebeb-i karara rivâyet vardır... ve ol tefsîr-i şerîfe Bahru'l-Ulûm nâm eyledi.117"

Tefsîrin özellikleri ile ilgili olarak da şöyle denilmektedir: "...şol kadar ma‘ârif-i ledünniye tekellüm eyledi ki, lisân-ı gayb safâsından akl-ı fehim-i sebîm olub, niceler cûş

110 Bağdatlı İsmail Paşa, İzâhu'l-Meknûn , I/ 165. 111 Bakınız, Tefsîrü Ebü'l-Leys Bahru'l-Ulûm, I-III, Tahkik: Ali b. Muhammed Muavvız ve diğerleri,

Beyrut, 1413/ 1993. 112 Süleyman Ateş, İşârî Tefsir Okulu, Ankara, 1974, s. 223; Celal Kırca, İlimler ve Yorumlar Açısından

Kur'an'a Yönelişler, İstanbul, 1993, s. 140-141. 113 Kırca, a.g.e., s. 142. 114 Menâkıb, A- 6a. 115 Menâkıb, A- 61a. 116 Menâkıb, A- 101b. 117 Menâkıb, D- 66a.

Page 16: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

ŞEYH ALÂEDDİN ALİ SEMERKANDÎ VE MENÂKIB-NÂMESİ 1 5 u hurûş eyledi...Yâ ricalu'llah, Kurân-i Azîmü'ş-şân hidmetine bel bağladım. Kasdım budur ki kelâm-ı Arabiyi belîğ ve fasîh tefsîr eyleyem. Lâkin, hıtâb-ı Sübhânî vârid oldı ki, sa‘yim makbûl ve hıdmetim hayyiz-i kabûle müyesser olmayub, Sûre-i Mücâdele'de kalmağa işâret olmuşdur.118"

Tefsirin okunması hususunda da şöyle denilmektedir: "... Her kim ki Bahru'l-Ulûm'u görse ve ... sebecine vâsıl olursa, yani ortasına irişirse... deryâda zî-kıymet cevâhir çokdur. Ana girip karışdıran lâ büdd cevâhire vâsıl olur...119" Tefsîrini okuyanlar için de şöyle demektedir: "Ben Hakk Teâlâ Hazretlerinden dilek eyledim ki, şol kimse içün kim Bahru'l-Ulûm'a mütalaa idüb, dahilinde olan esrâra ıttılâ' tahsîl idüb ve anıñ ile intifâ‘ dahi idüb, mücâvirlerin dahi müntefi‘ ide. Yâhud, tefsir iderlerken istimâ‘ idüp bir âyetin tefsirin bunda olandan diñleyüb safâlananlara Tañrı Te‘âlâ'dan ricâ ve taleb eyledim ki murâdâtına zafer bula. Ve rızkında berekât ola ve imânı dâr-ı ukbaya rücû‘ mahallinde mahfûz ola.120" "...ve ceddim ravzasın ziyâret etdikde ve Bahru'l-Ulûm adıyla müsemmâ olan tefsîri ibtidâ eyledikde, Rabbimden cem‘an yiğirmi tokuz eşyâ temennî eyledim. Cümlesin Hakk "Kabûl etdim" deyü hâtifden cevâb gelmişdür...121"

Semerkandî, tefsirini tamamlamadan vefat edince, müritlerinden Cemâleddîn İshak Karamânî, Sûre-i Mücâdele'den başlayarak, Kurân'ın sonuna kadar Cemâlî122 ismiyle bir tefsir yazıp, Bahru'l-Ulûm'a tekmile eylemiştir. Ayrıca, kendisinden en çok etkilenen müfessir, tasavvufî tefsir ekolünün en önemli temsilcilerinden olan ve günümüzde de çok itibar gören Rûhu'l-Beyân sahibi Bursalı İsmail Hakkı'dır. O, tesirinde bazen "Bahru'l-Ulûm sahibi Semerkandî şöyle dedi123" ifadelerini kullanır.

Genel olarak rivâyet metoduyla kaleme alınan bu tefsirin mukaddime kısmına baktığmızda, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mes‘ûd, Enes b. Mâlik, Hz. Ömer, Hz. Ali ve Abdullah b. Ömer gibi sahabîlerin rivâyet ettiği hadisleri, Dahhâk, Mücâhid, Hasan-ı Basrî, Atâ b. Ebû Rebâh, İkrime, Saîd b. Cübeyr, Şa‘bî, Zührî, Süddî, Zeyd b. Eslem, Rebî' b. Enes, Ka‘bü'l-Ahbâr, Mukâtil b. Süleyman gibi tabi‘în ve tebe‘u't-tâbi‘înden müfessirlerin görüşlerine yer verilmiştir. Ayrıca, Zemahşerî, Kadı Beyzâvî gibi müfessirlerin tefsirlerinden nakiller yapılmıştır124.

I. CİLT

a) İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi, Nu: 1757

Kurân'ın başından, "Mâide Sûresi" nin 13. âyetine kadardır.

b) Süleymaniye Kütüphanesi, Kılıç Ali Paşa Bölümü, Nu: 106

118 Menâkıb, D- 102b. 119 Menâkıb, D- 108a. 120 Menâkıb, D- 108b. 121 Menâkıb, G- 53b. 122 Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., I/ 51. 123 el-Bursevî, (Bursalı) İsmail Hakkı b. Mustafa, Rûhu'l-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, İstanbul, 1286, II/ 63,

286, 514; III/ 366. 124 Bakınız, Bahru'l-Ulûm, Râşid Efendi Kütüphanesi Nu: 39, Yk: 1b- 5b.

Page 17: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

1 6 İSMAİL HAKKI MERCAN

Kurân-ı Kerîm'in başından "Âl-i İmrân Sûresi" nin 152. âyetine kadar olup, sonu eksiktir.

c) Süleymaniye Kütüphanesi, İzmir Bölümü, Nu: 42

Kur'ân-ı Kerîm'in başından "Nisâ Sûresi" nin sonuna kadardır.

d) Süleymaniye Kütüphanesi, Lâleli Bölümü, Nu: 98

Kurân-ı Kerîm'in başından "Nahl Sûresi"nin sonuna kadardır.

e) Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Ahmed III Bölümü, Nu: 31/1

Kurân-ı Kerîm'in başından, "Hacc Sûresi" nin sonuna kadardır.

f) Köprülü Kütüphanesi, Nu: 106

Kurân-ı Kerîm'in başından "Nisâ Sûresi"nin sonuna kadardır.

g) Râşid Efendi Kütüphanesi, Nu: 39

Kurân-ı Kerîm'in başından, "Nahl Sûresi" nin sonuna kadardır.

II. CİLT

a) Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Ahmed III Bölümü. Nu: 31/2

"Mü‘minûn Sûresi"nden başlayıp, "Mücâdele Sûresi" 4. âyetinin sonuna kadardır.

b) Süleymaniye Kütüphanesi, Kılıç Ali Paşa Bölümü, Nu: 107

"Mâide Sûresi"nin 13. ayetinden, "İsrâ Sûresi" 1. ayetine kadar olup, sonu eksiktir.

c) Süleymaniye Kütüphanesi, Es‘ad Efendi Bölümü, Nu: 67

"Mâide Sûresi"nden başlayıp, "Kehf Sûresi"nin sonuna kadardır.

d) Raşid Efendi Kütüphanesi, Nu: 39

"İsra Sûresi"nden başlayıp, "Mücâdele Sûresi"nin sonuna kadardır.

III. CİLT

a) Süleymaniye Kütüphanesi, Kılıç Ali Paşa Bölümü, Nu: 108

"İsrâ Sûresi"nden başlayıp, "Rûm Sûresi"nin sonuna kadardır.

b) Köprülü Kütüphanesi, Nu: 107

"İsrâ Sûresi"nden "Lokman Sûresi"nin sonuna kadardır.

c) Süleymaniye Kütüphanesi, Es‘ad Efendi Bölümü, Nu: 68

Page 18: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

ŞEYH ALÂEDDİN ALİ SEMERKANDÎ VE MENÂKIB-NÂMESİ 1 7

"İsrâ Sûresi"nden başlayıp, "Ahzab Sûresi" nini sonuna kadardır.

IV. CİLT

a) Köprülü Kütüphanesi, Nu: 106

"Secde Sûresi"nden başlayıp, "Mücadele Sûresi" 4. ayetinin sonuna kadardır.

b) Süleymaniye Kütüphanesi, Hasan Hüsnü Paşa Bölümü, Nu: 55

"Secde Sûresi"nden başlayıp "Hadîd Sûresi"ne kadardır.

c) Süleymaniye Kütüphanesi, Kılıç Ali Paşa Bölümü, Nu: 109

"Lokman Sûresi"nden başlayıp, "Mücâdele Sûresi"nin 4. ayetinin sonuna kadardır.

II - HÂŞİYE ALÂ ŞERHİ'L-MEVÂKIF Lİ-SEYYİDİ'Ş-ŞERÎF

Azudü'd-Dîn Abdurrahman İbn Ahmed el-îcî (öl: H 756/ M 1355)'nin "el-Mevâkıf" isimli kelamla ilgili eserinin üzerine "Cürcânî" nin yaptığı şerhin İlâhiyat bölümü üzerine yazdığı hâşiyedir126 .

III - HÂŞİYE ALÂ ŞERHİ'L-METÂLİ‘

Urmevî (Kadı Sirâcü'd-Dîn Mahmûd b. Ebî Bekr, öl: H 682/ M 1283-84)'nin, "Metâli‘u'l-Envâr" isimli mantık kitabına, "Kutbü'd-Dîn Râzî" nin yazdığı şerhin hâ-şiyesidir127 .

IV- HÂŞİYE ALÂ ŞERHİ'Ş-ŞEMSİYYE

Kazvînî, Necmü'd-Din Ömer b. Ali (öl:H 675/ M 1276-77)'nin mantıkla da ilgili "eş-Şemsiyye" adlı eseri üzerine, "Kutbü'd-din M. b. M Râzî (öl: H 766/ M 1364-65)' nin "Tahrîrü'l-Kavâidi'l-Mantıkıyye fî'ş-Şemsiyye" adlı eseri üzerine yazdığı hâşiyedir. 128

V - RİSÂLE KÂŞİFÜ'L-ESRAR

Tasavvufla ilgili bir risalesi125 olduğu söylenirse de kaynaklarda bulunamamıştır. Ancak; D nüshasında açıklanan tasavvufi tabirler ve görüşler, Semerkandî'nin böyle bir eserinin bulunabileceğini doğrular mahiyettedir. Ayrıca, kanaatimize göre aynı eser olan, Şeyh'in Netâyicü's-Sülûk adlı126 bir eserinin bulunduğu da belirtilir.

VI- EL-MAKÂLÂT

Tasavvuf konusundaki Semerkandî'nin bu eseri İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi Âşir Efendi Bölümü Nu: 158'de kayıtlı mecmuanın ikinci risâlesidir127. Bu eser, her ne

126 Kâtib Çelebi, Keşf, II/ 1892; Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü'l-Ârifîn, I/ 733. 127 Kâtib Çelebi, Keşf, II/1716; Bağdatlı, I/733. 128 Kâtib Çelebi, Keşf, II/1064; Bağdatlı, I/733. 125 "Alâettin Ali (Semerkandî)", Türk Ansiklopedisi, I, İstanbul, 1989, s. 406. 126 Menâkıb, D- 118a. 127 Türkiye Yazmaları Toplu Kataloğu, 34/ IV, Ankara, 1994, s. 299.

Page 19: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

1 8 İSMAİL HAKKI MERCAN kadar ayrı bir eser gibi gösteriliyorsa da, Menâkıb-nâme'nin D nüshasının makalelerinin Arapça kısmıdır.

Yk: 249b- 259b, 200x125, (143x65)mm., st:19, Yazı: Ta'lik, Müstensih: Ebû Bekr b. Mahmûd Lârendî.

1- Menâkıb-nâmenin Telif Sebebi

Seyyid Nizam, Evliya kerametinden ve onun gerçek olduğundan bahsettikten sonra, Farsça Câmi‘u'l-Menâkıb adlı bir kitap gördüğünü ve onda onbinden çok harika, barika ve tarikanın yazılmış bulunduğunu128, bundan başka Şeyh Şehâbeddîn-i Hindî'nin cem‘ etmiş olduğu yüz menkıbelik bir kitap daha gördüğünü belirtir. Bu menkıbelerin hepsi, Şeyh Ali Semerkandî'nin gizli hallerini, açık tavırlarını ve rızaya uygun işlerini ihtiva etmektedir. Bunları inceledikten sonra, içlerinden yirmi dört tanesini seçen Seyyid Nizam onları tercüme eylediğini belirtir129. Şeyh'in menâkıbının çokluğu130 "kesret ü vefret üzeredir" denildiği gibi, "Azîz Hazretlerinin ‘aliyyesi çokdur. Havârık-ı âdâtdan yüzden ziyâde menkabesin gördüm.131" ifadesi ile belirtilmektedir.

Seyyid Muhammed Nûr-bahş ise, eserin telifi ile ilgili olarak şunları nakleder. Câmi‘u'l-Letâyif fî Şerhi Ahvâli'ş-Şerîfi'l-Ârif132 isimli Arapça ve Farsça olan eserin Türkçeye tercüme olunduğunu133 belirttikten sonra, eserin telif sebebi ile ilgili olarak da şunları anlatır: Semerkand'da Kıvâmüddîn Bedahşî, Şeyh Ali Semerkandî'yi öven bir kitap telif etmiş ve bir nüshasını Hoca İshak'a göndermesi gerekirken göndermemiştir. Bunun üzerine, Muhammed Nûr-bahş, Semerkand'a gönderilir ve kitabın Türkçeye tercümesinin Rûm'a getirmesi emredilir. Çünkü, Türk olanlar Farsça bilmediklerinden okuyanların anlamasının kolay olması için eserin Türkçe'ye çevirilmesi istenilir134.

Seyyid M. Nûr-bahş, emrolunduğu şekilde Semerkand'a varır ve Kıvâmüddîn ile görüştükten sonra da, adı geçen kitap kendisine verilir. Eserin "yüz makâle hem dahi yüz menkabe135" olduğunu görür. O gece, Nûr-bahş ve Şeyh Bedahşî rüyalarında Şeyh Ali Semerkandî'yi görürler ve kitabı özetleyip, içinden kırk tanesini tercüme eylemesini isterler136. Şeyh Ali Semerkandî, rüyada görüştüklerinde, bizzat eline kalem alarak hangi makâleleri tercüme etmesi gerektiğini işaretler137. Nûr-bahş, kendine gelince, Şeyh'in işaretlemiş olduğu makâleleri, okunması kolay olsun diye nesre çevirerek tercüme eder138.

128 Menâkıb, A- 3a. 129 Menâkıb, A- 3b. 130 Menâkıb, A- 2a. 131 Menâkıb, A- 84a. 132 Menâkıb, D- 60b. 133 Menâkıb, D- 61a. 134 Menâkıb, D- 61a-b. 135 Menâkıb, D- 62a. 136 Menâkıb, D- 62a. 137 Menâkıb, D- 62b. 138 Menâkıb, D- 62b.

Page 20: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

ŞEYH ALÂEDDİN ALİ SEMERKANDÎ VE MENÂKIB-NÂMESİ 1 9

Menâkıb-nâme'nin A nüshasının yazarı olan Şeyh Şihâbüddîn Hindî ile ilgili kaynaklarda her hangi bir bilgiye rastlayamadık. Eserin, çevireni olan Nizâmeddîn Bedahşî hakkında ise, müritler kısmında, bulunabilen bilgiler verildi. D nüshasının yazarı, Şeyh Kıvamüddîn Bedahşî ile de bilgi bulunamamıştır. Çevireni Seyyid M. Nûr-bahş hakkında da yine müritler kısmında bilgiler verilmiştir. Ancak, G nüshasının yazarı veya çevireni gibi bir bilgiye, bizzat eserde rastlanmadığı gibi, kaynaklarda da böyle bir eserden bahsedilmemektedir. Bursalı Mehmed Tâhir Osmanlı Müellifleri139'nde Hüsâmeddîn Bursevî'ye atfen böyle bir eser olduğundan bahsederse de, kanaatimize göre bu eser diğer eserlerden zamanla halk arasında şöhret bulan menkabelerin derlenmesi şeklindedir. Çünkü, bu nüshada Alaeddîn Attar ile Alaeddîn Semerkandî karıştırılmıştır140.

2- Menâkıb-nâmenin Kaynakları

Menâkıb-nâme, daha çok bir ahlak ve nasihat kitabı olması hasebiyle, İmam-ı Gazzâlî'nin İhyâü Ulûmi'd-Dîn141 adlı eserinden, İbnü'l-Arabî'nin Füsûsü'l-Hikem142 adlı eserinden ve Semerkandî'nin kendisine ait olduğu belirtilen Netâyicü's-Sülûk143 adlı eserden bahsedildiği göz önünde bulundurulursa, bu eserler Menâkıb-nâme'ye kaynaklık etmişlerdir.

3- Menâkıb-nâmenin nüshaları

Eser, dil, edebiyat ve külltür tarihimiz bakımından son derece önemlidir. Buna rağmen, şimdiye kadar ciddî bir çalışmaya konu olmamış ve tenkitli metni hazır-lanmamıştır144.

Menâkıb-nâmelerin nüshalarını ele alırken, sağlamlık derecesine ve erken devirde yazıldığı göz önünde bulundurularak bir öncelik sırasına koyduk. Bazen istinsah tarihi de olmayan bir nüshaya öncelik tanıdık. Meselâ Konya İzzet Koyunoğlu nüshası tarihsiz olmasına rağmen, Türk Tarih Kurumu nüshasının ondan çoğaltıldığı kanatine vardık.

Menâkıb-nâme, üç kısımdan meydana getirilmiştir. Birinci kısımdaki nüshalara A= Süleymaniye Kütüphanesi, Hacı Mahmud Efendi, Nu: 4603, B= Süleymaniye Kütüphanesi, Hasan Hüsnü (Hüsrev) Paşa Bölümü, Nu: 887, C= İstanbul Belediye Kütüphanesi, Osman Ergin Yazmaları, Nu: 610'a isimler verdik. İkinci kısımdaki nüshaları da D= Konya İzzet Koyunoğlu Müze Kütüphanesi, Nu: 13508, E= Türk Tarih Kurumu Kütphanesi, Nu: Y 419, F= Süleymaniye Kütüphanesi, Hacı Mahmud Efendi Bölümü, Nu: 4645 diye isimlendirdik. Üçüncü kısımdaki İstanbul Üniversitesi, Türkçe Yazmalar Bölümü, Nu: 640'da bulunan tek nüshaya da G diye isim verdik.

139 Bakınız, a.g.e., I/ 61. 140 Menâkıb, G- 8b, 67b. 141 Menâkıb, D- 71b. 142 Menâkıb, D- 90b. 143 Menâkıb, D- 118a. 144 Bu konuda, daha önce, Neşri Atlay, Şeyh Aliyy-i Semerkandî, Konya, 1965; D. Ali Gülcan, Karaman Velilerinden Şeyh Aliyü's-Semerkandî ve Kemal Ümmî, Yersiz, 1987; Hüseyin

Aşık; İbrahim Hakkı Konyalı, Âbideleri ve Kitâbeleri ile Karaman Tarihi Ermenek ve Mut Âbideleri, İstanbul, 1967, s. 191-225 arası, bazı çalışmalar yapmışlarsa da pek yüzeyseldir. Hüseyin Aşık'ın çalışması ise bambaşka bir konuda ve farklı bir Şeyh Ali Semerkandî'dir.

Page 21: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

2 0 İSMAİL HAKKI MERCAN

a) Süleymaniye Kütüphanesi

1) Hacı Mahmud Efendi Nüshası (A), Nu: 4603.145 Yk: 114, 194x120, (142x85)mm., st: 15, yazı: Nesih, İstinsah tarihi: H. 1082 - M. 1671/72.

2) Hasan Hüsnü (Hüsrev) Paşa Nüshası (B), Nu: 887.146 Yk: 56, 196x132, (150x80)mm., st: 27, yazı: Ta‘lik.

b) İstanbul Belediye Kütüphanesi147 (Atatürk Kitaplığı) (C)

Nu: 610, Yk: 113, 225x145, (185x85)mm., st: 19, Yazı: Nesih, İstinsah Tarihi: H 1190 - M. 1776/77.

CÂMİ‘U'L-LATÂİF FÎ ŞERHİ AHVALİ'Ş-ŞERÎFİ'L-ÂRİF

a) Konya İzzet Koyunoğlu Müzesi Kütüphanesi (D)

Nu: 13508148, Yk: 60b-122b, st: 19,Yazı: Nesta'lik.

b) Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi (E)

Nu: 419149, Yk: 44b-113b, 210x130, (150x90)mm., st: 19, Yazı: Nesih, İstinsah Tarihi: H. 1184 - M. 1770/71, Ancak, "H. 1147'de istinsah edilmiştir, yegâne nüsha" ibaresi sonradan değişik bir kalemle yazılmıştır.

c) Süleymaniye Kütüphanesi, Hacı Mahmud Efendi (F)150

Nu: 4645, Yk:32, Sonu eksik. 205x145mm. st: 21, Yazı: Nesih.

MENÂKIB-I ŞEYH ALİ SEMERKANDÎ

İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi (G)

Nu: 640. 250x150, (145x77)mm., st: 13, Yazı: Nesih, İstinsah Tarihi: H. 1054 - M. 1644/45.

4- Menâkıb-nâme'nin Üslubu

Sonradan derlenen bir eserin tercümesi olup, özetlenmiş bir kitap olması hasebiyle, Menâkıb-nâme nevi şahsına münhasır bir ahlak veya tasavvuf kitabıdır.

Eserde, olaylar bazen Şeyh'in sözleri alınarak, bizzat kendi ağzından anlatıyor151, çoğu zaman da müritlerden veya halifelerin ağzından naklediliyor. Bazen de Kelile ve Dimne'de olduğu gibi hikaye içinde hikaye anlatıyor152.

145 İstanbul Kitaplıkları Tarih-Coğrafya Yazmaları Kataloğu, I, İstanbul, 1943, s. 453. 146 İstanbul Kitaplıkları...I, s. 453. 147 Nail Bayraktar, Haz.: Atatürk Kitaplığı Osman Ergin Yazmaları Alfabetik Kataloğu, I, İstanbul, 1993,

s. 18. 148 Mecmuanın 2. risâlesidir. 149 Mecmuanın 3. risâlesidir. 150 İstanbul Kitaplıkları... I, s. 695. 151 Menâkıb, D- 114b. 152 Menâkıb, A- 37a.

Page 22: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

ŞEYH ALÂEDDİN ALİ SEMERKANDÎ VE MENÂKIB-NÂMESİ 2 1

OSMANLI - KARAMANOĞULLARI MÜNASEBETLERİ

Şeyh Alaeddîn Ali Semerkandî'nin, 1428 yılında Lârende'ye gelmesi153 ve Osmanlı-Karamanlı münasebetlerinde arabulucu rolü oynaması154 sebebiyle, Osmanlı-Karamanlı münasebetleri üzerinde durmakta fayda görüyoruz.

Anadolu Selçuklu Devleti'nin İlhanlı valilerin himayesinde idare edildiği sıralarda, Anadolu'da bulunan beyler müstakil hareket etmeye başlamışlar ve kendi isimleri ile anılan beylikler kurmuşlardır155. Bunlar arasında en önemlileri, Osmanlı Devleti ile Karamanoğulları Beyliği'dir156. Karamanoğulları, 1300 senesi civarında, Anadolu Selçukluları Devleti'ni ele geçirmişler ve Konya'yı da merkez edinmişler157dir. Anadolu'da birliği sağlamak ve Selçuklu Devleti'nin mirasına oturmak isteyen158 bu beylikler arasında bir hayli mücadeleler olmuş, Anadolu'nun ortasında bulunma avantajına sahip olan Karaman Oğulları Beyliği, diğer beylikler üzerinde hakimiyet sağlayarak topraklarını genişletmiştir. Ancak; Anadolu'nun batısında yer alan ve coğrafî mevkii bakımdan önemli bir yere sahip bulunan Osmanlılar, Hıristiyan Batı ve Bizans İmparatorluğu ile mücâdele ederek, topraklarını onların aleyhine genişletmişlerdir. Osmanlıların bu başarıları, bazı beyliklerin ve bilhassa Karamanoğullarının kıskançlığına sebep olmuştur159. Bu sebeple de, kendileri ile ortak sınırlara sahip olan Osmanoğullarının genişlemesinden endişe duymaya başlamışlardır. Karamanoğlu Alaüddin Bey, Ankara'daki âhîleri kışkırtarak, buraların Osmanlıların elinden çıkmasına sebep olmuş ve ayrıca, Avrupalılarla da anlaşarak Osmanlıları kıskaca almak düşüncesine kapılmıştır160. Bu zıtlaşma nihayet 1386 yılında savaşa dönüşmüş, Karamanoğullarının müttefiklerinin kendilerini terk etmeleri üzerine de I. Murad Konya'yı muhasara etmiştir161.

I. Murad'ın kızı olan Alaüddin Beğ'in hanımının şefaatçi olarak babasına gitmesi üzerine Padişah, Karamanoğlunu bağışlamış ve gasbettiği kaleleri elinden alarak,

153 Menâkıb, D- 65b. 154 Menâkıb, A- 62b; Âşık Paşa-zâde, a.g.e., s. 100-101; Müneccimbaşı, Ahmed Dede b. Lütfullah,

Müneccimbaşı Tarihi (Sahaifü'l-Ahbâr fî Vekâyii'l-Âsâr veya Câmiü'd-Düvel), I, İstanbul, Tarihsiz, Tercüman Gazetesi Yayını, s. 223; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, "İbrahim Bey'in Karaman İmâreti Vakfiyesi", Belleten, I/I, Ankara, 1937, s. 56-127.

155 M.C. Şihabeddin Tekindağ, "Karamanlılar", İ.A.VI, İstanbul, 1967, s. 316-330. 156 Geniş bilgi için bakınız, M. Fuad Köprülü, Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu, Ankara, 1988; Âşık Paşa-

zâde, Derviş Ahmed Âşıkî, Aşık Paşaoğlu Tarihi (Tevârîh-i Âl-i Osman), Neşr.: H. Nihal Atsız, İstanbul, 1992; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, Ankara, 1969 v.b; Paul Wittek, a.g.e., s. 36; Mehmet Şeker, "Âli'ye Göre İslam Devletlerinin Yıkılışı Sebebleri, Âlî'nin "Fusûl-ı Hall ü Akd ve Usûl-ı Harc u Nakd " Adlı Eserinin Değerlendirilmesi ", Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, VII, İzmir, 1992, s. 125-132.

157 Paul Wittek, a.g.e., s. 36. 158 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I, Ankara, 1988, 5. baskı, s. 245. 159 Tekindağ, a.g.m., s. 321. 160 Neşrî, Mevlânâ Mehmed Efendi, Kitâb-ı Cihan-nümâ (Neşrî Tarihi) I, Yayımlayanlar: Faik Reşit

Unat- Mehmed A. Köymen, Ankara, 1987, 2. basım, s. 219, 221; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I, s. 246. 161 Neşrî, a.g.e., I, s. 231, 233; Ahmedî, Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osman (İskender-nâme),

Düzenleyen: Çiftçioğlu N. Atsız, İstanbul, 1949, s.27; Müneccimbaşı, I, s. 102.

Page 23: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

2 2 İSMAİL HAKKI MERCAN memleketi yine kendisine vermiş ve Bursa'ya dönmüştür162. Esasen, Osmanlıların devleti elde edişi, diğer beyliklerde olduğu gibi, "hile ve hud'a" ile olmayıp "cihad ve gazâ" yoluyla işbaşına geldiklerinden, Müslüman hükümdarlıkları yıkarak ortadan kaldırma yerine, bunlarla anlaşma yoluna gitmişler ve halka zulüm edenlerin memleketlerini ellerinden almışlardır163.

I. Murad'ın vefatından sonra, yerine geçen Yıldırım Bayezid, Anadolu Birliği'ni sağlamak için164, etrafta bulunan beylikleri Osmanlı idaresi altına alma düşüncesi ile, bir takım mücadelelere girişmiş ve bunda kısmen de muvaffak olmuştur. Bu arada, devamlı mücadele halinde bulundukları Karamanoğulları Beyliği ile de müteaddit savaşlarda bulunmuş165 ve sonunda onları da Osmanlı idaresi altına almayı başarmıştır166.

Yıldırım Bayezid'in 1402 Ankara Meydan Muharebesi neticesinde Timur'a ye-nilmesinden sonra, Timur bazı Anadolu Beyliklerine ve bu arada Karamanoğullarına topraklarını geri vermiş167, böylece Osmanlı-Karamanoğulları mücadelesi yeniden başlamıştır. 1403 yılında Yıldırım Bayezid'in vefatından sonra, Timur'un Anadolu'da kopardığı velvele neticesi fetret devri başlamış, kardeşler mücadelesi sırasında da Karamanoğulları Bursa'ya saldırarak bir hayli tahribatta bulunmuşlardır. Çelebi Mehmed, bunun intikamını almak için Karamanlılar üzerine ordu sevk etmiş ve Bayezid Paşa, Karamanoğlu Mehmed Bey ile oğlu Mustafa Bey'i esir etmiş, fakat sultan bunları yine de affetmiştir168. Karamanoğulları, devamlı fırsat kollamışlar, kardeşler mücadelesinde her zaman zayıfın yanında yeralarak, devletin toparlanmasına mani olmaya çalışmışlardır. Nihayet, 1414'te yeniden Bursa'ya hücum eden Karamanlılar, şehri yakıp yıkmışlar ve Musa Çelebi'nin ölümü üzerine de maneviyatları kırılmıştır169.

I. Mehmed (Çelebi Mehmed)'in vefatından sonra da mücadele devam etmiş, Sultan II. Murad'ın Düzmece Mustafa ile uğraştığı bir sırada, Karamanoğulları yeniden Bursa'ya saldırmışlar ve yine yenilmişlerdir170. Sultan II. Murad'ın batı ile uğraştığı bir sırada, Karamanlılar yine Osmanlı'ya hücum etmişler, 1435 yılında Sultan II. Murad Anadolu'ya geçerek, bütün Karaman ülkesini fethetmiş, araya devrin ilim adamlarının171 ve bilhassa Karamanlıları temsilen Şeyh Ali Semerkandî'nin müridi olan Molla Hamza-i

162 Neşrî, a.g.e., I, 233; Müneccimbaşı, a.g.e., I, 117-120. 163 Mehmet Şeker, "Âli'ye Göre İslâm Devletleri'nin Yıkılış Sebebleri.".., s. 132. 164 Şükrullah b. Şehâbeddin Ahmed b. Zekî, Behcetü't-Tevârîh, Çev.: Çiftçioğlu N. Atsız, İstanbul, 1947,

s. 56. 165 Âşık Paşa-zâde, a.g.e., s. 59, 64; Oruç Beğ, Oruç b. Âdil Kazzâz Edirneli Kâtip, Oruç Beğ Tarihi,

Haz.: Atsız, İstanbul, 1972 (?), s.49-50, 55-56; Neşrî, a.g.e., I, 311, 315, 317, 319, 321; Nişancı Mehmed Paşa, Karamanlı, Osmanlı Sultanları Tarihi (Tevârîhü's-Selâtîni'l-Osmâniyye), Çev.: Konyalı İbrahim Hakkı, İstanbul, Tarihsiz, s. 347; Şükrullah b. İmam Şehâbeddîn Ahmed b. İmam Zeyneddîn Zeki, Behcetü't-Tevârîh, Haz.: Çiftçioğlu N. Atsız, İstanbul, 1947, s. 55; Müneccimbaşı, a.g.e., I, s.135-136.

166 Tekindağ, a.g.m., s. 323. 167 Âşık Paşa-zâde, a.g.e., s. 70-71; Neşrî, a.g.e., I, s. 361, 363; Şükrullah, a.g.e., s. 59; Müneccimbaşı,

a.g.e., I, s.183; Tekindağ, a.g.m., s. 323; Uzunçarşılı, a.g.m, s. 56-127. 168 Neşrî, a.g.e., II, s. 517-519; Şükrullah, a.g.e., s. 60; Müneccimbaşı, a.g.e., I, 185; Tekindağ, a.g.m., s,

324. 169 Âşık Paşa-zâde, a.g.e., s. 74, 76; Neşrî, a.g.e., II, s. 529, 531; Tekindağ, a.g.m., 324. 170 Âşık Paşa-zâde, a.g.e., s. 87; Tekindağ, a.g.m., 324. 171 Âşık Paşa-zâde, a.g.e., s. 89; Tekindağ, a.g.m., 324.

Page 24: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

ŞEYH ALÂEDDİN ALİ SEMERKANDÎ VE MENÂKIB-NÂMESİ 2 3 Karamânî'nin girmesi ile172 anlaşma sağlanmıştır. Bu arada, Sultan Murad, kızlarının üçünü üç Karamanoğlu'na, birini İbrahim'e, birini İsa'ya ve birini de Alaeddin'e vermek suretiyle173 aradaki husumeti bir nebze azaltma yoluna gitmiştir.

Karamanoğlu İbrahim Bey, Sultan Murad'ın vefatını duyunca, yine isyan etmiştir174. Öteden beri, Osmanlı'ya düşman olan İbrahim Bey'i ortadan kaldırmaya karar veren175 Sultan Mehmed (Fatih) Han, Anadolu'ya geçip Karamanoğlu üzerine yürüyünce, İbrahim Bey Taş İli'ne kaçtı. İbrahim Bey yine elçiler gönderdi ve kendi kızını da Sultan'a vermeyi teklif etti. Sultan, Karamanoğlu'nu affedip Bursa'ya döndü176. Ancak; Karamanoğlu İbrahim Beğ, Fatih'in Trabzon seferi sırasında, yine desiselere başvurarak, Kastamonu Bey'i İsmail Bey'e ve Karaman Oğulları, bu tarihe kadar devamlı Osmanlılar aleyhine Anadolu beylerini, Balkan devletleriyle Venedik Cumhuriyeti'ni tahrik veya Haçlı kuvvetleriyle olan ittifaklarından bir fayda elde edemeyince de bu defa, Doğu Anadolu'da kurulup büyümekte olan Akkoyunlu Devleti'nden istifadeyi düşünmüşler177, Uzun Hasan Bey'e adam göndererek Osmanlıları aradan kaldırmak için anlaşmalar yapmaya girişmişlerdir178.

Karamanoğlu İbrahim Bey'in ölümünden sonra, oğulları birbirine düştüler ve mücadeleyi Padişah'ın desteği ile Pir Ahmed kazanarak, Karamanoğlu Bey'i olmuştur179. Ancak; Akkoyunlulara sığınan İshak Bey'i, Uzun Hasan Karaman'a Bey tayin etmiştir. Sultan Mehmed, Gedik Ahmed Paşa'yı Karaman'a göndermiş180, İshak Bey'in de Uzun Hasan'a kaçarak, orada ölmesinden sonra Pir Ahmed bağımsız Karaman beyi olmuştur. Biraz zaman geçince de, Pir Ahmed nazlanmaya ve bazı yerleri istemeye başlamıştır181. Sultan Mehmed'in Rumeli'nde gaza ile meşgul olduğu bir sırada, Pir Ahmed padişahla olan anlaşmayı bozarak, Osmanlı topraklarına saldırmıştır. Padişah, Uzun Hasan'ın üzerine gitmekten vazgeçip Karaman'a gitmiş ve Mahmud Paşa'yı Pir Ahmed üzerine göndermiştir. Bu sırada, Karaman askerinden bir haylisi yakalanmış ve boyunları vurulmuştur. Padişah, Lârende ve Konya halkının İstanbul'a sürmesi için emir vermiştir182. Böylece, Karaman Oğulları Beyliği dağılmış ve Sultan, Karaman'ı, Sultan Mustafa'ya vermiştir183.

172 Menâkıb, A- 62b; D- ; Âşık Paşa-zâde, a.g.e., s. 100-101; Neşrî, II, 619; Müneccimbaşı, a.g.e., I, 223;

Uzunçarşılı, a.g.m., s. 115-116. 173 Âşık Paşa-zâde, a.g.e., s.89; Halil Edhem, Düvel-i İslamiyye, (Stanley Line Pool'un eserinin tadillerle

tercümesidir), İstanbul, 1927, s. 298 . 174 Âlî, Gelibolulu Mustafa Âlî, Kitâbü't-Târîh-i Künhü'l-Ahbâr, Haz.: Ahmet Uğur ve diğerleri, Kayseri,

1997, I. Cilt I. Kısım, 615 - 616. 175 Tursun Bey (Tûr-ı Sînâ Bey), Târîh-i Ebü'l-Feth, Haz.: Mertol Tulum, İstanbul, 1977, s. 38. 176 Âşık Paşa-zâde, a.g.e., s.117-118; Neşrî, a.g.e., II, 685, 687; Oruç Beğ, a.g.e., s. 107; Müneccimbaşı,

a.g.e., I, s. 254-255; Tekindağ, a.g.m., s. 326; Uzunçarşılı, a.g.m., s. 123; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I, s. 453-454 .

177 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, II, 87. 178 Âşık Paşa-zâde, a.g.e., s. 132, 134; Tekindağ, a.g.m. s. 326. 179 Âşık Paşa-zâde, a.g.e., s.142-143; Tursun Bey, a.g.e., s. 129. 180 Şikârî, Karaman Oğulları Tarihi, Haz.: M. Mesud Koman, Konya, 1946, s. 112. 181 Neşrî, a.g.e., II, 775, 777; Tursun Bey, a.g.e., s. 146. 182 Neşrî, II, a.g.e., s. 781, 783, 785. 183 Neşrî, a.g.e., II, s. 785; Oruç Beğ, a.g.e., s. 120.

Page 25: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

2 4 İSMAİL HAKKI MERCAN

Osmanlı-Karamanlı münasebetleri, Anadolu'da yaklaşık bir buçuk asır süren bir hakimiyet mücadelesidir. Bu mücadele Osmanlıların tarafından Anadolu'yu ele geçirmesi ile son bulmuştur. Ancak, devlet erkanının devamlı körüklediği ve bir hayli kardeş kanının akmasına sebep olan bu mücadelede, ulema ve tasavvuf erbabının da daima arabulucu olması, savaşları önleme gayretleri, takdire şayan bir davranıştır.

Netice olarak diyebiliriz ki; Türk kültürünün kaynaklarından olan menkıbeleri ihtiva eden Menâkıb-nâmeleri incelemek ve bu menkıbelerdeki tarihî bilgilerin gerçek olanlarını seçmek oldukça zordur. Zira, bu menkıbelerde anlatılan olayların birçoğu olağan üstülüklerle karışmış, tabii olmayan veya akla uygun düşmeyen hâdiseler haline dönüşmüş bulunmaktadır. Bu hadiselerin ne kadarının gerçek olduğunu seçebilmek için tarihî hadiseleri iyice tahlil etmek gerekmektedir184.

Şeyh Ali Semerkandî'nin Karaman'a geldiği sırada (H 832/ M 1428-29) Kara-manoğlu İbrahim Bey ile Osmanlı Sultanı II. Murad devri olup, Murad Bey kız kardeşini Sultan İbrahim'le evlendirerek akrabalık ve barış tesis etmiştir185.

Bununla beraber, Menâkıb-nâme'de, Şeyh Ali Semerkandî'nin, Timur ile Yıldırım Bayezid arasında cereyan eden ve 1402 Ankara Savaşı ile biten mücadelede, Timur'un galip gelmesi için Şeyh Evhadeddîn isimli bir müridini duaya memur eylemiş ve Timur'un yanına göndermiştir186. Ayrıca, Osmanlı-Karamanlı mücâdelesinde de Şeyh Ali Semerkandî arabulucu görevini üstlenerek, müritlerinden Molla Hamza-i Karamânî'yi, Karaman oğlu II. İbrahim adına Osmanlı Sultanı II. Murad'a elçi olarak göndermiştir187.

Bütün bunları ihtiva etmesi yönüyle, Şeyh Alaeddin Ali Semerkandî kendi devri için hem dinî ve tasavvufî yönden ve hem de yukarıda bahsettiğimiz sebeplerden dolayı oldukça önemli bir konuma sahiptir. Temennimiz, onun ve eserlerinin yeniden ve daha detaylı bir şekilde ele alınması yönündedir.

B İ B L İ Y O G R A F Y A

AHMED MİDHAT, Mufassal Târîh-i Kurûn-ı Cedîde, II, İstanbul, 1303. AHMEDÎ, İbrahim b. Hızır, Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osmân (İskender-nâme),

Haz.: Çiftçioğlu N. Atsız, İstanbul, 1949. AKA, İsmail, "Timurlular ", Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, İstanbul, Tarihsiz,

IX/ 181-299. AKSOY, Hasan, Şemseddîn Sivâsî, Gülşen-âbâd, İnceleme-Metin-Sözlük, İstanbul, 1990. ÂLÎ, Gelibolulu Mustafa, Künhü'l-Ahbâr, Kayseri Râşid Efendi Kütüphanesi, Nu: 920

(Yazma). Künhü'l-Ahbâr, V, İstanbul, 1277. AŞIK PAŞA-ZÂDE, Derviş Ahmed Âşıkî, Aşıkpaşaoğlu Târihi, Haz.: H. Nihal Atsız,

İstanbul, 1970.

184 Mehmet Şeker, "Ahmed Yesevî'nin Hayatında Arslan Baba Meselesi ", s. 353-360. 185 Menâkıb, D- 65a-b. 186 Menâkıb, A- 97a. 187 Menâkıb, A- 62a.

Page 26: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

ŞEYH ALÂEDDİN ALİ SEMERKANDÎ VE MENÂKIB-NÂMESİ 2 5 ATEŞ, Ahmed, "Menâkıb", İ.A., VII, İstanbul, 1970. ATEŞ, Süleyman, İşârî Tefsir Okulu, Ankara, 1974. AYNÎ, Bedrüddin Mahmud b. Ahmed b. Musa b. Ahmed el-Hüseyn b. Mahmud, Ikdü'l-

Cümân fî Târîh Ehli'z-Zamân, Tah.: Abdürrezzak et-Tantânî, Kâhire, 1989. BAĞDATLI İsmail Paşa, Hediyyetü'l-Ârifîn Esmâü'l-Müellifîn ve Âsârü'l-Musannifîn, I,

İstanbul, 1951. BAYRAKTAR, Nail, Haz.: Atatürk Kitaplığı Osman Ergin Yazmaları Alfabetik Kata-

loğu, I, İstanbul, 1993. BROCKELMANN, Carl, GAL, II, Supplemment band, II, Leiden, 1938. BURSALI Mehmed Tâhir, Osmanlı Müellifleri, I, İstanbul, 1333 H. CAHEN, Claude, "Türklerin Anadolu'ya İlk Girişi (XI. Yüzyılın İkinci Yarısı)", Çev.:

Yaşar Yücel-Bahaeddin Yediyıldız, Belleten, LI/201, Ankara, 1987. CÂMÎ, Nûrüddîn Abdurrahman b. Ahmed, Nefehâtü'l-Üns ve Hazerâtü'l-Kuds Tercemesi,

Çev.: Lâmii Çelebi, Sad.: Kamil Candoğan- Sefer Malak, İstanbul, 1971. DEVLET, Nadir, "İlhanlılar ", Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, İstanbul,

Tarihsiz, IX/ 63-101. ECER, Vehbi, İslâm Tarihi Dersleri (Metod-Kaynak-İlk Devir), Kayseri, 1991. EVLİYA ÇELEBİ, Mehmed Zıllî b. Dervîş, Evliya Çelebi Seyahat-nâmesi (Anadolu,

Suriye, Hicaz), IX, İstanbul, 1935. GÜLCAN, D. Ali, Karaman Velilerinden Şeyh Ali Semerkandi ve Kemal Ümmi, Yersiz,

1987. GÜMÜŞ, Sadreddin, Seyyid Şerif Cürcânî, İstanbul, 1984. HALİL Edhem, Düvel-i İslâmiyye, (Eser Stanly Line Pool'un eserinin tadilen tercümesi),

İstanbul, 1927. HÂNÎ, Muhammed b. Abdullah, Âdâb Risâlesi (el-Behcetü's-Seniyye fî Âdâbi't-Tarîkati'l-

Aliyyeti'l-Hâlidiyyeti'n-Nakşibendiyye ), İstanbul, 1326. HARÎRÎ-ZÂDE, Kemâleddîn Harîrî, Tibyânü'l-Vesâili'l-Hakâyık, Süleymaniye Kü-

tüphanesi, Bölümü, Nu: (Yazma) 430- 432. HOCA SAADEDDÎN EFENDİ, Tâcü't-Tevârîh, I, İstanbul, 1279. İstanbul Kitaplıkları Tarih Coğrafya Yazmaları Kataloğu, İstanbul, 1943. KARATAY, Fehmi Edhem, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Arapça Yazmalar

Kataloğu, I, İstanbul, 1962. KÂTİP ÇELEBİ (Hacı Halîfe), Mustafa b. Abdullah, Keşfü'z-Zünûn an Esâmi'l-Kütübi

ve'l-Fünûn, I-II, İstanbul, 1941-1943. KEHHÂLE, Ömer Rıza, Mu‘cemü'l-Müellifîn, Terâcimü Musannifi'l-Kütübi'l-Arabiyye,

VII, Dımaşk, 1387/ 1959. KONYALI, İbrahim Hakkı, Âbideleri ve Kitâbeleri ile Karaman Tarihi, Ermenek ve Mut

Âbideleri, İstanbul, 1967. KÖPRÜLÜ, M. Fuad, Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu, Ankara, 1988. KÖPRÜLÜ, O. Fuat, Tarihi Kaynak Olarak XIV. ve XV. Asırlara ait Bazı Türkçe

Menâkıbnâmeler, Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul, 1953.

Page 27: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

2 6 İSMAİL HAKKI MERCAN MECDÎ Efendi, Mehmed Çelebi Edirneli, Hadâikü'ş-Şakâik fî Tercemeti'ş-Şakâik,

İstanbul, 1296 H. MERCAN, İsmail Hakkı, Menâkıb-Nâme-i Şeyh Evhadeddîn Kirmânî, Basılmamış

Yüksek Lisans Tezi, Kayseri, 1990. MERCAN, İsmail Hakkı, Şeyh Alaeddin Ali b. Yahya es-Semerkandî ve Menâkıb-

nâmesi'nin Transkribe, Tahlil ve Tenkidi, (Basılmamış Doktora Tezi), Kayseri, 1996.

MÜNECCİMBAŞI Ahmed Dede b. Lütfullah, Müneccimbaşı Târihi, (Sahâifü'l-Ahbâr fî Vekâyii'l-Âsâr veya Câmiu'd-Düvel ), I-II, Çev.: İsmail Erünsal, İstanbul, Tarihsiz.

MÜSTAKÎM-ZÂDE, Süleyman Saadeddîn, Mecelletü'n-Nisâb, Süleymâniye Kütüp-hanesi Hâlet Efendi Bölümü, Nu: 628.

NEŞRÎ, Mevlânâ Mehmed, Kitâb-ı Cihan-nümâ (Neşrî Tarihi) I-II, 2. bs., Yayınlayanlar: Faik Reşit Unat- Mehmet A. Köymen, Ankara, 1987.

NİŞANCI Mehmed Paşa, Târîh-i Nişancı Mehmed Paşa, İstanbul, 1279. NİŞANCI Mehmed Paşa, Karamanlı, Osmanlı Sultanları Tarihi (Tevârîhü's-Selâtîni'l-

Osmâniyye), Çev.: Konyalı İbrahim Hakkı, İstanbul, Tarihsiz. NİŞANCI-ZÂDE, M. b. Ahmed b. Ramazan, Mir'ât-ı Kâinât, II, İstanbul, 1290. OCAK, Ahmet Yaşar, Menâkıbnâmeler: Kültür Tarihi Kaynak Olarak, Metodolojik Bir

Deneme, Ankara, 1992. OCAK, Ahmet Yaşar, Türk Halk İnançlarında Evliya Menkabeleri, Ankara, 1984. OKUMUŞ, Ömer, "Câmi, Abdurrahman ", DİA, VII/ 94-99, İstanbul, 1993. ORUÇ BEĞ, Oruç b. Âdil Kazzâz Edirneli Kâtip, Oruç Beğ Tarihi, Haz.: Atsız, İstanbul,

1972 (?) SÂFÎ, Mevlâna Ali b. Hüseyn, Reşahat Aynü'l-Hayat (Can Damlaları ), Haz.: Necip Fazıl

Kısakürek, İstanbul, 1971. SAKAOĞLU, Saim, "Danişmendnamenin Türk Destanları İçindeki Yeri", Melik Ahmed

Gazi ve Danişmendname Sempozyumu Tebliğleri, 10-11 Haziran 1995 Niksar, Tokat, 1995.

ŞEKER, Mehmet, "Ahmed Yesevi'nin Hayatında Arslan Baba Meselesi", Milletlerarası Hoca Ahmed Yesevî Sempozyumu Bildirileri (26-29 Mayıs 1993), Kayseri, 1993.

ŞEKER, Mehmet, "‘Âliye Göre İslam Devletlerinin Yıkılış Sebebleri- ‘Âli'nin "Fusûl-i Hall ü ‘Akd ve Usûl-ı Harc ü Nakd" Adlı Eserinin Değerlendirilmesi", Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, VII, İzmir, 1992.

ŞEMSEDDÎN Sâmî, Kâmûsü'l-A‘lâm, IV, İstanbul, 1311/1984. ŞİKÂRÎ, Karaman Oğulları Tarihi , Haz.: M. Mesud Koman, Konya, 1946. ŞÜKRULLAH b. Şehâbeddîn Ahmed b. Zeyneddîn Zeki, Behcetü't-Tevârîh, Haz.:

Çiftçioğlu N. Atsız, İstanbul, 1947. TAŞKÖPRÎ-ZÂDE, Ebü'l-Hayr Ahmed b. Mustafa, eş-Şakâıkü'n-Nu‘mâniyye fi

‘Ulemâi'd-Devleti'l-Osmâniyye, I-II, Mısır, 1310. TEKİNDAĞ, M. C. Şihabeddin, "Karamanlılar ", İ.A., VI, İstanbul, 1967. TOGAN, A. Zeki Velidi, "Câmî", İ.A. III, İstanbul, 1963.

Page 28: Ş İ ş ğ ş ğ ş ğ ş ğ ş İş - Universitydocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/... · 2018-07-26 · 2 İSMAİL HAKKI MERCAN Arapça nekabe kökünden gelen

ŞEYH ALÂEDDİN ALİ SEMERKANDÎ VE MENÂKIB-NÂMESİ 2 7 TOGAN, A. Zeki Velidi, Tarihte Usûl , İstanbul, 1985. TURSUN Bey (Tûr-ı Sînâ Bey), Târih-i Ebü'l-Feth, Haz.: Mertol Tulum, İstanbul, 1977. UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu

Devletleri, Ankara, 1969. UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı, "İbrahim Bey'in Karaman İmareti Vakfiyesi", Belleten,

I/I, Ankara, 1937, s. 56-127. UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, I, 5. baskı, Ankara, 1988. WITTEK, Paul, Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu, Çev.: Güzin Yalter, İstanbul,

1971.