Transcript of Turkic Linguistics and Philology 2018 (1/1), 1-15
Geli: 01.06.2018, Kabul: 15/06/2018
Çalmalar, Yöntemler, Eilimler
eminey@hacettepe.edu.tr
Öz
Bu yazda, balangcndan bugüne Altay dilbilimi aratrmalarnn izledii
seyir ksaca deerlendirildikten sonra, Altay dilleri kuramnn iki
binli ylla- rn balangcndaki görünümüne odaklanlacaktr.
1. Aratrmalarn Balangc: Ural-Altay Dil Birlii Kuram:
Altay dilleri aratrmalarnn, Strahlenberg’in Fin-Ugor, Mool,
Mançu-Tunguz, Türk ve Kafkas dille-
rini içine alan Tatar Dilleri ailesi denemesiyle balad bilinir.
Sava esiri olarak Rusya tarafndan
Sibirya’ya sürgün edilen bu sveçli subay, on üç yl boyunca bölgede
Sibirya halklarnn dilleri ve
kültürleriyle ilgili malzeme toplam, ülkesine döndükten sonra bu
malzemeyi bir kitapta deerlen-
dirmi (1730) ve böylece Ural-Altay dil birlii tartmasnn da balatcs
olmutur. Sonraki dönem-
lerde aratrmaclar, onun tasnifini birçok kereler gözden geçirmi,
daraltm ya da geniletmiler-
dir.
ilk kez kullanan aratrmac, Finlandiyal Castrén olmutur (1862): 1.
Fin-Ugor, 2. Samoyed, 3.
Türk-Tatar, 4. Mool, 5. Tunguzca ve azlar. Ancak, tasnifinde de
görüldüü gibi, Altay terimi ile
kastettii aslnda Ural ve Altay dilleridir.
On dokuzuncu yüzyln ortalarnda, karlatrmal yöntemin de gelimesiyle,
Ural-Altay denilen dil-
lerin gerçek durumunu Schott ortaya koymutur. O dönemdeki genetik
akrabalk çalmalarnda
odak kurall ses denklikleri üzerinde olduu için, Schott da ayn yolu
izlemi, söz konusu dilleri Ural
ve Altay olmak üzere iki büyük gruba ayrmtr. Schott yalnz
Ural-Altay denilen alanda çalmam,
2 · Tulip 2018 (1/1)
daha sonra bamsz olarak tartlacak olan Altay dilleri kuramnn bel
kemiini oluturan Genel
Türkçe z/ = Çuvaça r/l ses denkliklerini de belirlemitir (Türkçe
yaz, ta = Çuvaça ur, çul). Yine,
Altay dilleri aratrmalar açsndan büyük bir önem tayan Çuvaçann
sanld gibi bir Fin-Ugor
dili deil, bir Türk dili olduunu da ilk kez Schott ortaya koymutur
(Schott 1841: 4, Tekin 2003: 73).
Aratrmaclara, Ural ve Altay dilleri arasnda genetik akrabalk
olduunu düündüren ortaklklar,
bugün ancak bölgesel tipolojiyle (areal typology) açklayabileceimiz
ses uyumlar, dilbilgisel cinsi-
yetin yokluu, eklemelilik, sola dallanma vb. özelliklerdir. Dil
aileleri, bu arada da Altay dil ailesiyle
ilgili tartmalarda ortaya çkan ortak ana dil// kopyalama sonucu
benzerlik kartl dnda, dil
evrenselleri ve tipolojik aratrmalar, üçüncü bir seçenein daha
dikkate alnmas gerektiini göste-
riyor. Comrie’nin dikkat çektii üzere, parametrelerde evrensel bir
eilim söz konusudur. Özellikle
sözdizimi parametresi ele alndnda, bu açdan Ural dil ailesinde,
Altay dil ailesinin Mool, Tunguz,
Türk gibi alt ailelerinde görülen benzerlikler, gerçeklemesi
evrensel eilimler tarafndan garantiye
alnm sk görülen özellikler olduu için genetik akrabal kantlamakta
kullanlamazlar (Comrie
2005: 252).
Ancak, bu tipolojik yaknlklar dnda, Ural ve Altay dilleri arasnda
baz düzenli ses denklikleri ol-
duunu kantlamaya yönelik etimolojiler de yaplmtr. ‘Ural-Altayca’
söz ba ön damaksl - (ny-)
sesi tad öne sürülen u iki sözcük buna örnek olarak
verilebilir:
Fince nolki- “salya, sümük”, Karelce olgi ay. = Çuvaça ul < *l
< *l “gözya”, Ana Türkçe y
= Moolca nil-bu- “tükürmek”, nil-bu-(*r)-sun “salya, gözya”, Moolca
nisun < *nilsun “salya, sü-
mük” = Evenki nilbirin “slak, kaygan” = Macarca nyál “tükürük” <
Ural-Altayca *l.
Fince nylke- “soymak, syrmak”, Laponca elkis- “ayrmak” = Orta
Türkçe yüli- “tra olmak”, Ya-
kutça sül- “syrmak” = Evenki. l- “syrmak” (Poppe 1977:
222-223).
On dokuzuncu yüzyl boyunca süren çalmalar sonucunda Fin-Ugor
dilleri alannda büyük ilerleme-
ler kaydedilmi ve bu dillerin genetik akrabal kantlanm, buna karlk
Ural ve Altay dillerinin
köken birlii belgelenememitir. Karlatrmal Altay Dilbilimi
Aratrmalarnn ilerlemesi içinse Or-
hon Yaztlarnn, Uygurca El Yazmalarnn ve Divanü Lügati’t-Türk’ün
bulunmasn beklemek gere-
kecekti. Bundan sonra batda konuyla ilgili aratrmalar Ural ve Altay
olmak üzere ayr ayr ilerlese
de, Türkiye Türkolojisinde Ural-Altay terimi yaygn olarak
kullanlmaya devam etmektedir.
2. Altay Dilleri Kuramnda Klasik Dönem, Tartmalar:
Altay dilleri terimi günümüzde Türk, Mool ve Mançu-Tunguz
dillerini, daha az oranda Korece, Ja-
ponca ve Kitancay içine alacak ekilde kullanlmaktadr.
Altay dilleri aratrmalar tarihinde Finli aratrmac Ramstedt’in
önemli bir yeri vardr. Teorinin ku-
rucusu saylan Ramstedt, Genel Türkçe ve Çuvaça arasndaki //l ve
z//r denkliinin Genel Türkçe
ile Moolca arasnda da bulunduu; Moolca ve Çuvaça r ve l’nin Genel
Türkçe z ve ’den daha
eski olduu gibi sonuçlara varmtr: Genel Türkçe yaz “ilkbahar”,
Moolca nir-ai “yeni domu”,
Çuvaça ur “ilkbahar”; Genel Türkçe ta “ta”, Moolca çil-agun “ta”,
Çuvaça çul “ta”. Ayrca
Moolca sözba n, , d, j, ve y’nin Çuvaçada , Genel Türkçede y’ye
denk geldiini ve daha birçok
ses denkliini de yine Ramstedt bulmutur. Ölümünden sonra da
örencileri Aalto ve Poppe’nin,
ayrca Kotwicz, Martin, Miller, Street vb. aratrmaclarn Altay
dillerinin genetik akrabaln ortaya
koyma yönünde önemli katklar olmutur (Ramstedt 1922).
Altay dillerinin genetik akrabalna kar çkan Doerfer, Clauson,
Róna-Tas, Sçerbak gibi aratrma-
clar, Altay dilleri arasndaki ilikiyi kabul etseler de, bu ilikinin
bölgesel iliki, kültürel alveri vb.
Tulip 2018 (1/1) · 3
larn bulunmad düüncesindedirler.
Akraba olduu varsaylan dillerin genetik ilikisini ve ayn ana dilden
gelitiklerini ortaya koymak
için, bu dillerin ana dönemlerini ve ana biçimlerini kurgulamay
salayacak karlatrlabilir verilerin
bulunmas gerekir. Kurama kar çkan Clauson, Altay dillerinde
karlatrlabilir nitelikte bir temel
söz varlnn bulunmadn kantlamak için leksikoistatistik ve
glottokronoloji yöntemlerini kullan-
mtr (Clauson 1969). Bu yöntem, dilbilimsel akrabal, akraba olduklar
varsaylan dillerin sözcük-
leri üzerinde yaplan nicel çalmalarla ortaya koymay amaçlar. Kuramn
iki binli yllardaki duru-
muna geçmeden önce leksikoistatistik ve glottokronoloji
yöntemlerinin Altay dil ailesine uygulan-
na deinilecektir:
Bilindii gibi karlatrmal dilbilim ve onun en temel ilkesi olan
rekonstrüksiyon esas olarak kurall
ses ve biçim denkliklerine dayanr. Tabii bunun için yeterli sayda
karlatrlabilir sözcüün de bu-
lunmas gerekir. Glottokronoloji ve Leksikoistatistik ite bu
karlatrlabilir söz varlnn deime
oranlarn, kronolojisini, istatistiini deerlendirme yöntemi olarak
ortaya çkmtr. Yöntem ilha-
mn, yirminci yüzyln arkeoloji alanndaki en büyük buluu radyo karbon
testinden alr. Bu test
ksaca, organik maddelerde bulunan radyoaktif karbon izotopu C 14’ün
düzenli bir biçimde kaybol-
mas gerçeine dayanr. Yani C 14’ün belli bir sürede ne kadar azalaca
bilindii için, organik mad-
delerdeki C 14 miktar, söz konusu organik maddenin yan gerçee çok
yakn bir biçimde ortaya
koyar. C 14’ün tümüyle kaybolma süresi ise 11-12 bin yldr.
1950’li yllardan itibaren, radyokarbon tarihlendirme yönteminin
dilbilimine de uygulanabilecei
görüü ortaya atlmtr. Diller zamanla deiir, herhangi bir dilin
konuurlar, atalarnn be yüz
veya bin yl önce kullandklar temel kavramlar karlamak için ayn söz
varln kullanmazlar. Bir
dil ailesi içindeki dil farkllamas ne kadar büyükse, bu dillerin
birbirinden ayrlma süresi de doal
olarak o kadar eskidir.
temel kavramlar listesi hazrlanmtr. Bu listede ölçüt uydu:
“Dillerin günlük söz varl; bir çocu-
un ilk örendii sözcükler; bir anadili konuurunun her gün kulland
dil”. Böylece ortalama 200-
300 sözcük içeren listeler hazrlanmtr. Ama tabii ki hiçbir liste
bütün diller için ayn olamazd.
Örnein Altay dilleri için hazrlanan listede, yaanan corafyaya vb.
koullara bal olarak farkl söz-
cükler devreye girecektir ama yine de temel kavramlarn büyük
çounluu için her dilde karlklar
bulunur. Ayrca listeler, temel ve tamamlayc kavramlar karlamalarna
göre de ikiye ayrlmtr.
Yöntemin ikinci aamasnda bu listeler kontrol örnekleri ile
snanmaktadr. Yani, dillerin farkl dö-
nemlere ait tarihsel metinleri incelenerek bu temel sözcük
listesinin hangi yüzylda ne kadarnn
korunduu ortaya konulmaya çallmtr. 1950’lerden balayarak
glottokronoloji ve leksikoistatis-
tik konularnda çalmalar yapan ve ngilizce için temel söz varl
listesi hazrlam olan Swadesh,
1952 ylnda, temel söz varlnn sabit bir hzda deitiini ortaya
koymutur. Buna göre: “Herhangi
bir temel söz varlnn yaklak %81’i, bin yllk bir sürenin sonunda
hala kullanlmaktadr” (Clauson
1969: 5).
Üçüncü aamada, aralarnda genetik akrabalk olduu düünülen dillerin
çada söz varl karla-
trlr ve bu dillerin temel söz varlnn ne kadarn ortaklaa yaattklar
belirlenmeye çallr. Ama
tabii ki organik malzemeye uygulanan radyokarbon tarihlendirme
yönteminin, bir kültür ürünü olan
dile uygulanmas ayn matematiksel kesinlikte sonuçlar vermeyecektir.
Ancak yine de “Birbiriyle
balantl dillerin temel söz varl karlatrld zaman görülecektir ki,
çok sayda ortak sözcüe
sahip diller, daha az sayda ortak sözcüe sahip dillere göre daha
yakn bir zamanda birbirinden
ayrlmtr.” Sonuç olarak, aralarnda genetik akrabalk olduu öne
sürülen dillerin temel söz varl
karlatrlr ve ortak sözcüklerinin olmad ya da çok az olduu görülürse
bu dillerin akraba olma-
d ortaya çkar.
lar, tezlerini, ses ve biçim denklikleri yannda, Türkçe, Moolca ve
Mançu-Tunguzcann (artk Korece
ve Japonca!) çok sayda ortak söz varlna dayandrmlar ancak söz
varlnn temel söz varl olup
olmad ile hiç ilgilenmemilerdi.” Clauson, yöntemin, daha önce
belirtilmi olan üç aamasn s-
rayla uygulamtr. Önce, kendisinden önce hazrlanm olan Altay
dillerinin temel söz varl liste-
lerini biraz deitirmi, yay, ok, çadr, at ve ata binmek vb. gibi,
Altay hayatnda mutlaka yer almas
gereken sözcükler eklemitir. kinci aamada, üç Altay dilinin
tarihsel metinlerini kullanarak kontrol
sözcükleri ile temel söz varln snamtr.
Türkçe açsndan tarihsel metinlerde sorun yoktu; bin yl öncesi için
Orhon, Uygur Yaztlar ve Di-
vanü Lugat-it Türk yeterliydi. Moolca için yine 700 yl kadar geriye
giden Moollarn Gizli Tarihi,
Zemaheri’nin Mukaddimetü’l-Edeb adl eserindeki Moolca sözcükler ve
Moolca-Çince Hua-i i-yü
uygundu. Tunguzcann tarihsel metinleri konusu ise özel bir sorun
oluturmutur. Bilinen en eski
Tunguz dili olan Cürçene ait veriler yeterli deildi. 19. yüzyldan
önceki yazl tek Tunguz dili olan
Mançuca ise kimi sorunlar tayordu. Bunlar, Mançucann, bütün dil
grubunu örnekleyen tipik bir
dil olmamas, temel söz varlnda bile çok sayda Çince, Moolca ödünç
sözcük içermesi ve yabanc
dilde bir sözlüünün bulunmamasyd. Clauson, bu nedenle Mançucann
Ch’ien-lung Pentaglott adl
sözlüünün Tibetçe, Moolca, Yeni Uygurca ve Çince çevirilerini
kullanarak bu sorunu amaya ça-
lm ve Mançu-Tunguzca için sfrdan bir sözcük listesi
hazrlamtr.
Clauson bu aamada, Türkçe ve Moolcann deiime olan dirençlerini
ölçmek için dört çada Türk
dilini, iki de çada Mool dilini seçmitir. Dört Türk dili, dil
devriminden önceki Türkiye Türkçesi,
Tuvaca, Özbekçe ve Çuvaça gibi, olabildiince birbirinden farkl
dillerdi. Mool dilleri ise, gelenek-
sel Mool yazsyla yazlmakta olan ç Moolistan Moolcas ve Kril yazsyla
yazlmakta olan Çada
Moolcayd
Clauson Eski Türkçenin temel söz varln Osmanlca, Tuvaca, Özbekçe ve
Çuvaçayla karlatr-
mtr. Ulat sonuca göre, Eski Türkçeye ait 100 temel sözcüün
Osmanlcada %92’si, Özbekçede
%91’i, Tuvacada %81’i, Çuvaçada %77’si yaamaktadr. Çuvaçada ve
Tuvacada, ana kitleden
kopma yalar dikkate alnnca, yaama orannn düüklüü anlalr bir
durumdur ama yine de Türk
dillerinin deiime kar oldukça dirençli olduu söylenebilir. Moolcada
ise deiime direnç daha
da güçlüdür. Her iki çada Mool dilinde yaama oran
%95’lerdedir.
Bundan sonraki aamada Clauson, 10. yüzyl Türkçesi, 13. yüzyl
Moolcas ve 18. yüzyl Mançuca-
snn temel söz varl listesini karlatrmtr. Bu karlatrmadan çkan
sonuçlar ise öyle özetle-
nebilir: Türkçe ve Mançuca arasnda ortak sözcük yoktur ve bu
nedenle akraba olamazlar. Tü.
ben=Man. bi; Tü. biz=Man. be sözcükleri arasndaki benzerlik ciddiye
alnamaz. Çünkü zamirler, ak-
raba olmayan pek çok dilde bile benzerdir: Alm. mein, Tü. benim vb.
Tü. ye- ve Man. je- benzerlii
ise tesadüftür. Türkçe ve Moolca arasnda bir ekilde ilikili gibi
görünen sözcük says on altdr.
Bunlardan ikisi zamirdir. Tü. kamag=Mo. kamug; Tü. taluy
“deniz”=Mo. dalay; Tü. tengri= Mo. ten-
geri sözcükleri ise zaten Türkçede alntdr; Moolcaya da Türkçeden
veya kaynak dilden girmitir.
Türkçe-Moolca karlatrmas için geriye, salam saylabilecek u örnekler
kalmtr: Tü. er “er-
kek”= Mo. ere; Tü. kara “kara” =Mo. kara; Tü. karanggu
“karanlk”=Mo. karanguy; Tü. sarg
“sar”=Mo. ira.
Clauson’a göre, bu dört sözcük genetik akrabalk için yeterli
deildir. Çünkü ortak sözcük oran
%2’dir. Moolca ve Mançu-Tunguzca karlatrmas da benzer sonuçlar
verir. Moolca-Mançu-
Tunguzca ortak sözcük oran %3.5 dolayndadr. Mançu-Tunguzca söz
varlnn büyük bir bölü-
münü Moolca ve Çince alntlar oluturduu için, bu sözcükler genetik
akrabal kantlamak için
Tulip 2018 (1/1) · 5
kullanlamazlar. Yine de bu diller arasnda bir akrabalktan söz
edilecekse, Moolcann hem Türk-
çeyle, hem Mançu-Tunguzcayla akraba olduu iddia edilemez; çünkü
Türkçe ile Mançu-Tunguzca
arasnda balant yoktur. Bu durumda, Clauson’a göre Altay Dilleri
Kuram geçerli deildir (yön-
temle ilgili ayrntl bilgi için bk. Ylmaz 2017b).
Sonuç olarak, Altay dilleri kuram, Ramstedt, Aalto, Poppe, Kotwicz,
Martin, Miller, Street, Menges,
Tekin vb. aratrmaclarn daha çok sesbilgisi ve söz varl, çok daha az
olarak biçimbilgisi düzeyinde
ortaya koyduklar delillerle kantlanmaya çallm, Clauson, Németh,
Doerfer, Róna-Tas, Sçerbak
vb. kuram kartlar ise delillerin yeterli ve ikna edici olmad
yönünde antitezler gelitirerek ku-
rama kar çkmlardr. Yirminci yüzyln ortalarndan sonra tartmalar,
yeni yöntemler gelitirile-
medii ve yeni veriler ortaya çkarlamad için yerini sessizlie
brakmtr.
3. kibinli Yllarn Banda Altay Dilleri Kuram:
kibinli yllarn bandan itibaren uzun süredir devam eden sessizliin
bozulduu ve tartmalarn
yeniden alevlendii görülür. Altay dilleri aratrmalarnda görülen bu
yeni hareketlilikte, yirmi bi-
rinci yüzyln hemen bandaki iki yaynn itici güç olarak rol oynad
söylenebilir. Bunlardan ilki
Johanson’un Türkçe Dil likilerinde Yapsal Etkenler (2007) adl,
Almanca orijinali 1992’de yaynlan-
m olan kitabdr (Strukturelle Faktoren in türkischen
Sprachkontakten). Johanson bu yaynnda,
genetik akrabaln belirlenmesi için fiil morfolojisinin
kullanlabileceini düünmü ve nedenlerini,
“Türkçe fiil morfolojisinin, özellikle kln ve çat morfemleri gibi
birincil köke yakn biçimbirimlerin,
Karayca ve Çuvaça gibi ileri derecede yabanclam Türk dillerinde
dahi salam kald, Türkçenin
karmak fiil sisteminin, genetik sürekliliin göstergelerinden biri
saylabilecei” (2007: 133), biçi-
minde açklamtr. Johanson ayrca, ileri derecede youn dil
ilikilerinin (language contact) akraba-
lkla sonuçlanabileceini ve bizim, genetik akrabalkla dil ilikisi
yoluyla oluan akrabaln sonuçla-
rn ayramayabileceimizi de belirtmitir. Yeni tartmalarla gündeme
gelen asl konu ‘yöntem’dir.
Johanson’un tespiti, genetik akrabal göstermede biçimbilgisel
kantlarn, sözlüksel kantlardan
daha güvenilir olduuna iaret etmektedir. Biçimbirimler dillerin iç
gelimelerinde daha dayankl
ve kolay kopyalanamayan ögelerdir. Fiil morfolojisi, isim
morfolojisine göre daha zor ve az kopya-
lanr.
Aratrmalar yönlendiren dier önemli yayn Rus ekolünden Starostin,
Dybo ve Mudrak’n 2003’te
yaynlam olduklar Etymological Dictionary of the Altaic
Languages’tir (=EDAL). Bu yayn aslnda
‘tartmalara son noktay koyma’ iddiasnda olan ancak yeni tartmalar
alevlendiren bir çalmadr.
Ama yine de geni kapsaml, ezamanl ve tarihsel verileri de dikkate
alan ilk çalmalar içinde en
önemlisi EDAL’dr ve içerdii 2.800 etimoloji ile alandaki en geni
hacimli sözlüktür.
Bilim insanlar, Starostin’in 1991 tarihli çalmasna ve EDAL’n yaymna
kadar büyük ölçüde Rams-
tedt’le ilikilendirilen ses denkliklerini çok kez tartmalarna karn
yine de bunlar temel almay
sürdürmülerdir. Ama son yllarda tartmalarn yönü deimi ve yukarda
belirtilen eserler üze-
rinde younlamtr. Starostin ve arkadalar çok daha geni temellere
dayandrdklar çalmala-
rnda Altay dilleri için Ramstedt’in sisteminden önemli ölçüde farkl
bir ses denklii sistemi ortaya
koymulardr. Starostin ve arkadalar, Ramstedt ve Poppe’nin
bulgularnn deerini kabul etmekle
birlikte yöntemini eletirmilerdir. Örnein, Ramstedt ve Poppe’nin
kopya sözcükleri ayrmadklar
için yanl sonuçlara ulatklarn söylemiler, kopyalar yöntemsel olarak
ayrp bölgesel yaylmalar
da göstermilerdir. Sonuçta, Altay dilleri arasnda iki temel iliki
olduunu saptamlardr: Türkçe-
Moolca, Moolca-Tunguzca. EDAL yazarlarna göre, bunun dnda,
Tunguzca-Korece, Korece-Mo-
olca, Korece-Japonca arasnda da ilikiler vardr ama bunlar temel
ilikilere göre önemsizdir.
EDAL yazarlarna göre, Clauson’un aksine, temel söz varln oluturan
sözcüklerin karlatrlmas
da Altay dilleri akrabaln kantlamaktadr ve Altay dil ailesi
Hint-Avrupa ve Ural dil ailesinden daha
6 · Tulip 2018 (1/1)
eskidir. Bu sözlüün beinci bölümü (s. 230-236) glottokronoloji ve
leksikoistatistie ayrlmtr.
Daha önce, Starostin’de (1991: 25-63, 85-104) verilmi olan ve
Swadesh’e dayanan 100 sözcüklük
listenin biraz deitirilerek kullanld bu bölümde Altay dilleri
arasndaki ortak söz varlnn orta-
lama %20 olduu sonucuna varlmtr (s. 234). Bu sözlük üzerine ayrntl
bir deerlendirme yaym-
layan Blaek, EDAL’da verilen rakamlar u ekilde tablolatrmtr (2006:
4):
% Moolca Tunguzca Korece Japonca
Moolca 29 18 22
Tabloda görülen durumu, EDAL yazarlar öyle yorumlamaktadr: Ortak
sözcüklerin ortalama oran
%20 olduuna göre, Altay dillerinin ayrlma zaman MÖ altnc yüzyl
olmaldr. Bu dönemde Ana
Altayca üç temel gruba ayrlmtr: Türkçe-Moolca, Tunguzca-Mançuca ve
Korece-Japonca. Bu kar-
de gruplardan da en eski ayrlan, MÖ dördüncü yüzyl ile
Tunguzca-Mançuca olmutur, dierleri
milattan sonradr. Japonca MS beinci yüzyl, Türkçe ve Moolca MS
onuncu yüzyl ve Korece MS
onbirinci yüzyl. EDAL’n yazarlar, varlan sonuçlarn Hint-Avrupa dil
ailesinden neden farkl oldu-
unu da öyle açklamlardr: 1. Çünkü, Altay dillerinin ayrlma tarihi,
Hint-Avrupa dillerinden daha
eskidir. Altay dilleri MÖ altnc yüzylda, Hint-Avrupa dilleri MÖ
dördüncü yüzylda ayrlmtr, 2.
Tunguzca-Mançucann bu birlikte merkezi olmak gibi bir pozisyonu
vardr. Çünkü bir dizi sözcüü
Moolca-Türkçe ile, farkl bir dizi sözcüü de Korece-Japonca ile
paylamaktadr. EDAL yazarlar il-
kini western isoglosses, ikinciyi eastern isoglosses olarak
adlandrm ve Tunguzca-Mançucann du-
rumunu Hint-Avrupa ailesi içindeki Yunanca ile karlatrmlardr.
EDAL’daki sonuçlarn Clauson’un uygulama sonuçlarndan farkl olmas
doal olarak EDAL’daki veri
saysnn çok daha fazla ve farkl olmasndan kaynaklanr. Ancak,
EDAL’daki etimolojiler üzerine,
literatürde önemli sayda eletiri yazs bulunduu da dikkate alnmaldr.
Sonuç olarak, bu aa-
mada, glottokronoloji ve leksikoistatistik de Altay dillerinin
genetik akrabal konusunda son sözü
söylemekten uzaktr.
EDAL, Altay Dilleri Kuramnn iki binli yllardaki en önemli oda
olarak, ayn zamanda, Altayistlerin
de, kurama kar olanlarn da en çok eletirdii yaynlardan biridir.
Sözlüksel verilere dayand için
Vovin tarafndan sert bir dille eletirilmi ve bu eletiri, bugün de
devam eden tartmalarn balan-
gc olmutur. Kendisi de Rusya aratrmalar ekolünün bir üyesi ve eski
bir Altay dilleri kuram sa-
vunucusu olan Vovin’in, 2005’te yaynlanan altm sayfalk hacimli
deerlendirmesinde yapt ele-
tirilerin asl nedeni yöntem sorunudur. Vovin, sözlüksel ölçütlerin
kullanlmasnn genetik akrabal
kantlama noktasnda iyi bir tercih olmadn, bu konuda en salam ve
isabetli tercihin biçimbilgisel
ölçütler olduunu (“The best way… is the prove a suggested genetic
relationship on the basis of
paradigmatic morphology”) belirtmi ve EDAL için “var olmayan bir
dil ailesinin etimolojik sözlüü”
ifadesini kullanmtr (Vovin 2005: 122).
Tulip 2018 (1/1) · 7
EDAL’n yazarlarndan Dybo ve Starostin, üç yl sonra bu eletiriye yüz
krk sayfalk bir savunma
yaynlamlardr (Dybo, Starostin 2008). Savunmada, dilbilimsel akrabal
kantlamak için biçimbil-
gisinin önemli bir ölçüt olduu kabul edilmekle beraber bu iddiann
Vovin’in kendi iddias olmayp
karlatrmal dilbilimin genel bir kabulü olduu ifade edilmitir.
Elbette biçimbilgisel yaplar, kolay
ödünçlenebilen sözlüksel birimlere oranla daha salam ve dilin
iskeletini oluturan yaplardr. An-
cak bugün Hintçe, Franszca ve ngilizce gibi modern Hint-Avrupa
dillerinde, bu dillerin ana dönem-
leri için tasarlanan morfolojik birimden kaçnn yaad gözden
geçirildiinde, sonucun trajik ol-
duu görülür (s. 125). Yazarlarn bu tespiti, dil akrabalklarnn
aratrlmasnda biçimbilgisi ölçütüne
de temkinle yaklalmas gerektiini ortaya koymaktadr.
EDAL’la ilgili bir baka eletirel yayn da kökenbilim açklamalaryla
ilgilidir. Georg vd.’ye göre (1998)
EDAL’da savunulabilecek tek bir Ana Türkçe z ~ Korece r etimoloji
bile yoktur.
Yöntemsel Sorunlar:
ses denklikleri ve sözlüksel veriler üzerindeydi. Aslnda,
karlatrmal Altay dilbiliminin kurucusu
saylan Ramstedt, 1952’de yaynlanm olan Formenlehre (Biçimbilgisi)
adl kitabnda biçimbilgisine
dikkat çekmiti. Ramstedt’e göre “Genetik akrabaln belirlenmesinde
dilbilgisel, özellikle de bi-
çimbilgisel esaslar, sesbilgisel görünülerin tümünden daha
güvenilir kantlar salar” (Ramstedt
1952: 15, dipnot 1):
Türkçe -t-: ak--t-, olur-t-, sew-it-.
=Mool. -çi<*-ti: bur-çi- <“bozmak” <bur- = Tü. boz-; Mool.
sür-çi- “püskürtmek” < sür-.
=Korece -çhi-/-çh- <*-t-: pz-ç-h- “krmak, bozmak” <pz-.
Ancak, sonraki Altayistler genellikle çalmalarn ses, sözcük ve
tipolojik yaplarn karlatrlmasna
younlatrmlardr. Ramstedt’in örencisi ve Altay dilbiliminin en
önemli isimlerinden Poppe de
Altay dillerinin karlatrmal dilbilgisinin sadece sesle ilgili ilk
bölümünü yazmtr (1960). Ksacas,
biçimbilgisine odaklanan kimi küçük çalmalar bir yana braklrsa,
karlatrmal Altay dilbilimi, iki
binli yllara kadar büyük ölçüde sözlüksel odakldr.
kibin sonrasnda, genetik akrabaln kantlanmasnda fiil morfolojisinin
rolü üzerinde en çok çal-
an aratrmaclardan biri Robbeets’tir. 2015’te yaymlanan Diachrony of
Verb Morphology, Japa-
nese and Transeurasien Languages adl kitabn hazrlarken ald
desteklerle, fiil morfolojisi üzerine
dört ayr toplant düzenlemi ve tümünün bildiri kitaplar yaymlanmtr
(Robbeets 2010, Johan-
son, Robbeets 2012, Robbeets, Cuyckens 2013, Robbeets, Bisang
2014).
kibinli yllarn banda, Johanson’un, Türk Dil likilerinde Yapsal
Faktörler adl çalmasyla, Altay
dilleri kuramnda morfolojik ölçütlerin öne çktndan söz etmitik.
2010 ylnda, yine Johanson’un,
Robbeets ile birlikte editörlüünü yapt Transeurasian verbal
morphology in a comparative pers-
pective: genealogy, contact, chance adl yaynla birlikte,
biçimbilgisel ölçütler yeniden tartlmtr.
“Transavrasya dilleri” fiil morfolojisinin, akrabalk ilikisi, dil
ilikileri ve tesadüfler balamnda tar-
tld on makaleden oluan bu kitap, 2008 ylnda Johannes Gutenberg
Üniversitesi’nde düzen-
lenmi olan Verbal morphology and historical comparison of the
Transeurasian languages adl ça-
ltayn ürünüdür. ‘Transeurasian’ ifadesi ile Türk, Mool, Tunguz,
Kore ve Japon dilleri kastedilir.
Bu kitapta, yukarda sözü edilen tartmalarn ardndan, genetik akrabal
göstermede fiil morfo-
lojisinin bir yöntem sorunu olarak aratrlmas, yeni dönem Altay
dilleri aratrmalarnn bir dier
önemli admdr. Çalma, karlatrmal dilbilim aratrmalarnn bir yöntem
sorununu, fiil morfo-
8 · Tulip 2018 (1/1)
mal dilbilim çalmalarna da katk salamaktadr. Bu kitapla, karlatrmal
Altay dilleri çalmala-
rnn yeni gözdesinin fiil morfolojisi olduu da anlalmaktadr.
Johanson, kitapta yer alan, “The high and low spirits of
Transeurasian language studies” adl maka-
lesinde, Türkçe fiil morfolojisinde, özellikle kln ve çat
morfemleri gibi birincil köke yakn biçim-
birimlerin, genetik sürekliliin göstergelerinden biri
saylabileceini vurgular (Johanson, Robbeets
2010: 16-17). Comrie, “The role of verbal morphology in
establishing geneological relations among
languages” adl makalesinde ‘bir ölçüt olarak fiil morfolojisinin,
dillerin genetik akrabaln karla-
madaki kritik rolünün ne derece geçerli olduu’nu konu alr. Ancak
karma dillerde karlalan du-
rumlar nedeniyle, aratrmaclarn bu konuda da dikkatli olmalar
gerektiini söyler. Çünkü morfo-
lojik sistemlerini zamanla yitirmi olan veya en azndan pek çok
güneydou Asya dillerinde olduu
gibi, herhangi bir morfolojik sisteme sahip olmayan diller de vardr
(Johanson, Robbeets 2010: 30).
Robbeets, “Transeurasian: Can verbal morphology end the
controversy?” adl makalede, Altay dil-
lerinde rekonstrüksiyonu yaplabilen ortak fiil morfemleri olmasna
ramen ortak paradigmalarn
bulunmadn ve Altay dillerinden bu tür paradigmalarn
beklenemeyeceini ifade eder. Gerekçe
olarak, “Hint-Avrupa dil birlii MÖ 4000 yllarna, Altay dillerinin
ayrlmas ise, bundan en azndan
bin yl öncesine dayanr. Bin ylda, Roman dillerinin klasik Latinden
ayrlmas paradigmalarn yars-
nn ortadan kaybolmasna neden olduuna göre” Altay dillerinde
paradigmalarn bulunmamas an-
lalabilir bir durumdur. Ancak, paradigmalar olmasa da Altay
dillerinde ortak fiil morfolojisi vardr
ve bu konuda çat ekleri (diathesis) iyi bir balangç noktas olarak
kabul edilebilir. Robbeets, du-
rumu öyle özetler: “Morphology: yes. Paradigms: no” (Johanson,
Robbeets 2010: 82-83).
Bu kitapta, yukarda sözü edilen tartmalarn ardndan, genetik akrabal
göstermede fiil morfo-
lojisinin bir yöntem sorunu olarak aratrlmas, yeni dönem Altay
dilleri aratrmalarnn bir dier
önemli admdr ve böylece sadece Altayistik aratrmalarna deil, genel
anlamda karlatrmal
dilbilim çalmalarna da katk salamaktadr. (Ayrntl deerlendirmeler
için bk. N. Gözaydn 2011,
Sema Aslan Demir 2012) .
durma iddiasyla yaymlanan dier çalmalarda Johanson ve Robbeets’in
arl olduu görülür:
Johanson, Robbeets 2012, Copies Versus Cognates in Bound
Morphology; Robbeets, Cuyckens
2013, Shared Grammaticalization; Robbeets, Bisang 2014, Paradigm
Change, in the Transeurasian
languages and beyond; Robbeets 2015, Diachrony of Verb Morphology,
Japanese and Transeura-
sien Languages.
Örnek bir uygulama olarak Károly 2014’ten söz edilebilir. Fiil ve
türevleri arasndaki subjective no-
minalization (to sing > singer) , objective nominalization
(kur-> kurum) vb. farkl ilikilerden yola
çkarak Türkçe ve Moolcadaki fiilden isim yapm eklerini karlatrm
olan Károly, kendi deyimiyle
“perfect”, yani hem biçimsel hem de ilevsel açdan uyumlu bir
durumun söz konusu olmadn
belirtmitir.
Adlandrma:
dan yukarda söz edilmiti. Konuurlarn Uygurlar (Fin-Ugorlar, Barabin
ve Hunlar), Türk-Tatarlar,
Samoyedler, Moollar ve Mançular, Tunguzlar, Karadeniz ve Hazar
arasna yerleen kavimler olarak
snflandrm olan Strahlenberg, bu gruplarn tümünü Tatar olarak
adlandrmt.
Strahlenberg’den yüz yl sonra Rask, Strahlenberg’in içeriini
Grönland ve Amerika halklar, Asya ve
Avrupa’nn kuzey bölgesi halklar, Kafkas halklar, spanya ve Galya’nn
Hint-Avrupallardan önceki
halklar eklinde genilettikten sonra bu büyük grubu skitler olarak
adlandrmt (Rask 1834). Ayn
yüzylda Müller, içerii biraz daha geniletip, gruba Siyam, Tibet,
Güney Hint ve Malay takmadas
Tulip 2018 (1/1) · 9
dilleri’ni de ekledikten sonra, aile demekten kaçnarak, Turan
Dilleri Grubu terimini seçmiti (Müller
1869). Altay terimini ilk kullanansa yine on dokuzuncu yüzylda
Castrén olmutur. Fin-Samoyed,
Türk, Mool ve Tunguz dillerini içine alan bu terimin içerii aslnda
daha sonra Ural-Altay olarak
adlandrlacaktr (Castrén 1862). Ayn yüzylda Schott, Castrén’le ayn
içerii kabul etse de Fin-Ugor
dillerini Çud, Türk, Mool ve Tunguz dillerini Tatar veya Altay
olarak adlandrm ve böylece
Schott’la birlikte Ural dillerinin birbirine daha yakn olduu fark
edilerek Altay grubundan ayrlmaya
balamtr (Schott 1860). Schott’un, Çuvaçann bir Türk dili olduunu
belirlemesiyle de Karla-
trmal Altay Dilbilimi dönemi balamtr.
Poppe’ye gelindiinde artk, bamsz bir Karlatrmal Altay Dilbilimi, ve
tartlmakta olan bir Al-
tay Dilleri Kuram mevcuttu. Modern Altay Dilbiliminin kurucusu
Ramstedt ve örencisi Poppe tüm
yaynlarnda Altay Dilbilimi terimini kullanmlar, kuram yirminci
yüzyl boyunca bu adla anlmtr.
kibinli yllar ise Altay dilleri kuramna pek çok açdan olduu kadar
adlandrma açsndan da bir
yenilik getirmi, Poppe’den aa yukar yüz yl sonra yeni bir terim
önerilmitir. lk kez Johanson ve
Robbeets tarafndan yaymlanm olan Transeurasian verbal morphology in
a comparative perspec-
tive: genealogy, contact, chance adl kitapta kullanlm olan
Transeurasian (=Transavrasya) terimi,
bir ekilde birbiriyle ilikili olan ve geçmite, Tatar, Turan, Çud,
Altay vb. terimlerle adlandrlm
olan bir dil grubuna gönderme yapmaktadr. Altay dilleri yerine
Transavrasya dilleri ifadesinin ter-
cih nedeni, ilk ortaya atlndan bu yana yaklak üç yüzyl geçmesine
ramen, önce Ural-Altay
sonra da Altay dilleri balamnda tartlan bu kuramn, henüz olumlu ya
da olumsuz, kesin bir so-
nuca ulaamam olmasdr.
Transavrasya terimi, genetik bir çarm yapmad için, önceki
çalmalarda, Altay dilleri kuram-
nn karsnda olan, ancak bu diller arasndaki bölgesel ve kültürel
etkileimi anlatmak üzere, pratik
nedenlerle Altay dilleri terimini kullanan aratrmaclar için iyi bir
seçenek gibi görünmektedir.
Yansz Çalmalar:
kibin sonrasnda, Altayistik alannda yaymlanm önemli çalmalardan
biri de Alexander Vovin’in
Koreo-Japonica, A Re-evalution of a Common Genetic Origin adl
yayndr (2009). Bu kitap, Korece-
Japonic arasndaki ilikiyi yeniden deerlendirmektedir. Japonic
terimi, Japonca ile birlikte Ryukyan
dillerini de kapsayan geni bir aileyi temsil eder. Onsekizinci
yüzyldan bu yana Korece ve Japonca-
nn genetik olarak ilikili olduu yönünde çalmalar süregelmi olmasna
ramen iki dil arasndaki
genetik iliki henüz netlik kazanmamtr. Koreo-Japonic akrabaln kabul
etmeyen Vovin, Korece
ve Proto-Japoncann rekonstrüksiyonu ve karlatrlmas sürecini yeniden
deerlendirmi ve iki dil
arasndaki benzerlikleri kopyalama veya tesadüfi benzerlik olarak
nitelendirmitir. Ayrca, tarihsel
dönemlerde Korecenin Japoncay etkilediini, Eski Bat Japoncasnda
sözlüksel verilerin yannda bi-
çimbilgisel iaretleyicilerin de Koreceden kopyalandn belirtmitir.
Vovin, Proto-Japonic’ten önce
de Koreceden kopyalamalar olduunu iddia etmi ve asla var olmam bir
ana dil tasarlamaktansa,
iki dilin tarihteki ilikilerini ortaya çkarmak gerektiini
savunmutur. Vovin’e göre, Korece ve Ja-
ponca bugün kelimesi kelimesine çeviri yaplabilecek kadar benziyor
olsalar bile, bu tipolojik ben-
zerlik genetik akrabalk için kant olarak kullanlamaz. Çünkü, her
iki dil geçmie gittikçe artc
farkllklar sergiler ve bugünkü benzerlikler bin alt yüz yl içindeki
yaknlamann ürünüdür. Vovin,
iki dil arasndaki benzerlii genetik deil bölgesel/corafi nedenlerle
açklar.
Altayistik alanndaki gelimelere, iki bin sonrasnda bir de süreli
yayn katlmtr: Vopros filologii
uralo-altayskiye issledovaniya/Journal of Philology Ural-Altaic
Studies. Ylda iki kez yaymlanan bu
derginin ilk says 2009’da çkmtr. Editörü, EDAL’n yazarlarndan
Dybo’dur. Rus ekolünün yayn
olan bu dergi, Institute of Foreign Languages, Institute of
Linguistics of the Russian Academy of
Sciences, ve Russian Academy of Linguistics adl üç ayr birim
tarafndan yaynlanmaktadr.
10 · Tulip 2018 (1/1)
Son dönem çalmalardan bir dieri, yansz bir tavr sergileyen
Introduction to Altaic Philology, Tur-
kic, Mongolian, Manchu’dur (Rachewiltz, Rybatzki 2010). Kitabn amac
Altay dilleri meselesindeki
durumu basitçe ortaya koymak ve mümkün olduunca tartmal konulardan
kaçnmaktr. Çalma,
Altay filolojisi için geni kapsaml bir rota deil, konuya basit bir
giri niteliindedir. Yazarlara göre
Altay dillerinin tartmasz tek kabulü bu gruptaki dillerin bir
ekilde ilikili olduudur. Yine yazarlara
göre, Altay dilleri kuramyla ilgili en son gelimeler için, Vovin,
Miller, Robbeets gibi aratrmaclarn
çalmalarn dikkate almak gerekir ancak Altay dillerinin etimolojik
sözlüüyle Robbeets’in Japonca
ile ilgili yayn bile tartmay sonlandramamtr. Çalma, Altay dilleri
ve kuramyla ilgili olarak bi-
linenlere yeni bir bilgi eklemez, bilinenlerin derli toplu bir
özetini içerir. Introduction to Altaic Phi-
lology, Turkic, Mongolian, Manchu, konuya ilgi duyanlarn güvenle
bavurabilecei bir el kitab ni-
teliindedir.
Aileye Yeni Üyeler Katlr:
Japoncann Altay dil ailesine üyelii iki binli yllar öncesinde de
tartlm olsa bile, ilk kez 2005’te,
Robbeets tarafndan Japoncay, Korece ve dier Altay dilleri ile
ilikilendirmek için yaplan etimoloji
denemeleri bir araya getirilmi, bu veriler, tarihsel-karlatrmal
yöntemle ve Japoncann dil içi
gerçeklemeleri dikkate alnarak deerlendirilmi, ‘Japonca bir Altay
dili midir?’ sorusuna cevap
aranmtr.
Çalmada 2055 sözcük ve 59 biçimbirim etimolojik olarak
deerlendirmitir. Her örnek karlatr-
mal dilbilim ölçütleriyle elemeden geçirilmi ve çalmann temel
verisi, detayl bir literatür tara-
mas sonucunda elde edilmitir. Çalmada yer verilen dier bir konu
ise, Japoncann hangi dil aile-
sine dahil olduuyla ilgili tek varsaymn Altayca olmaddr. Japoncay,
Avustrunezya (Austru-
nesian), Avstro-Asyatik, Hint-Avrupa dil aileleriyle ilikilendirme
çabalar da bulunmaktadr. Japon-
cann köken bakmndan melez (hybrid) bir dil olduunu iddia eden
aratrmaclar da vardr. Doru
olmayan ya da üpheli olan biçimbirimlerin elenmesinin ardndan
geriye kalan etimolojiler, çekir-
dek delil (core evidence) olarak adlandrlr. 2055 veriden geriye,
Robbeets’in ifadesiyle “mükem-
mel” sesbilgisel uyum gösteren 359 sözcük ve 14 biçimbirim
etimolojisi kalr. Bu 359 sözcüün, 83’ü
vücut organlar, akrabalk terimleri, doal ögeler vb. temel semantik
alanlarla ilgilidir. Ayrca 43’ü
Swadesh’in 100 çekirdek sözcük listesinde de yer alr. Robbeets’e
göre 359 sözcük ve 14 biçimbiri-
min etimolojik ilikisi genetik akrabalk dnda açklanamamaktadr. Bu
nedenle “Is Japanese Rela-
ted to Korean, Tungusic, Mongolic and Turkic?” sorusuna Robbeets’in
cevab: “I believe that this
book has gathered and sifted sufficient arguments for ‘Yes’”
olmutur (ayrntl bir deerlendirme
için bk. Aslan-Demir 2009). Büyük ölçüde EDAL’a dayanan bu çalma
da, sözlüksel verilere dayan-
d için EDAL gibi ar eletirilerle karlamtr. (örnein Georg
2005).
lk kez iki binli yllarda tartlmaya ve youn bir biçimde aratrlmaya
balanan üye ise Kitan dilidir.
Shimunek, 2007’de Indiana University’de bu konuda bir master tezi
hazrlam, 2009’da ise, Da-
niel’in Kitanca ile ilgili bütün aratrma sonuçlarn bir araya
getiren çalmas yaynlanmtr. Bu
çalmadan, Kitanlar ve Kitan dili ile ilgili u bilgileri öreniyoruz:
Kitanlarn Çin’in kuzeyinde kurduu
Liao hanedan iki yüzyldan fazla sürmütü (916-1125). Kitan hanedanl
ykldktan sonra, Çince
metinlerde kalan birkaç Kitanca sözcük dnda Kitan dilinin bütün
izleri silinmitir. Bu dilin, Moolca
ile çok uzaktan akraba olduu tahmin edilmektedir. Son yllarda, Liao
imparatorlarnn ve ileri ge-
lenlerinin mezarlarndan çkan yaztlar sayesinde, Kitancann söz varl,
biçimbilgisi ve sözdizimi
hakkndaki bilgilerde önemli bir art olmutur.
Koreli Aratrmaclarn Katklar:
sans ve doktora tez çalmalarn Altay dillerinin karlatrmal
sesbilgisi ve biçimbilgisi konularnda
Tulip 2018 (1/1) · 11
hazrlam olan Han-Woo Choi’dir. Altayistik alannn önemli
isimlerinden olan Prof. Dr. Talat Tekin
danmanlnda hazrlanm olan bu tezler, Türk Dil Kurumu tarafndan
birletirilip, 2010’da kitap
olarak yaymlanmtr.
temel Korece bilgileri eksiktir. Korece ve Japonca alanyla uraanlar
ise Türkçe-Moolca-Mançu-
Tunguzca verileri aktarmaz. Bu bakmdan Roy Andrew Miller’in (1971)
çalmas ilerleme ifade
eder. Miller tüm Altay dillerini analiz etmekle birlikte bir
düzen/sistem kurmay denemez. Örencisi
Yoshizo Itabashi, Korece ve Japoncada ad durum eklerini inceler,
ama her durum için dier Altay
dillerine de bakar ve Türkçe, Moolca ve Tunguzca verileri de verir
(1987). Ancak Choi, 2010 ylnda
kitaplatrlm olan bu çalmasyla gerçek anlamyla bütüncül olmaya
çabalar, Koreceyi ana dili
olarak konumann avantajlarn kullanr. Bu çalmada Choi’nin vermi
olduu kimi Korece veriler,
kendisinden önceki yaynlarda yer almaz.
Macar Ekolünün Tutumu:
Macar Türkolojisinin uluslararas alanda en iyi bilinen aratrma
konusu Macarcadaki Eski Türkçe
ödünç sözcüklerdir. Macarlar ve herhangi bir Türk dili konuan
halklarn üç önemli dil ilikisi dönemi
olmutur. Bu iliki, Türkçeden Macarcaya olmak üzere tek yönlüdür. Bu
ilikide alnan Türkçe söz-
cüklerin ilk grubu, Bulgar-Çuva tipi, yani bir r/l dili olan
Bat/Bulgar Türkçesi sözcüklerdir ve bu
nedenle Moolca ve Türkçe arasndaki ilikinin durumunu belirlemek
açsndan çok önemlidirler.
Konuyla ilgili olarak, Macar Türkolog Z. Gombocz’un 1912 ylnda
yaymlanm olan ilk sentezinden
sonra, Macar Türkolojisinde, kopya sözcüklerle ilgili çok sayda
makale yaymlanm, aratrma yön-
temleri gelitirilmi ve veri says artmtr. Bu durum yeni bir sentezi
de gerekli klm ve 2011’de
András Róna-Tas ve Árpád Berta’nn editörlüünde West Old Turkic
adyla, 1494 sayfalk ve iki cilt
halinde çok kapsaml bir eser yaymlanmtr. Bu dev çalma, sadece bir
etimolojik sözlük deil ayn
zamanda Eski Bat Türkçesinin ilk dilbilgisi kitabdr. Róna-Tas,
ikinci cildin 54 sayfalk bölümünde,
Eski Bat Türkçesinin Fonolojisi bal altnda, Eski Bat Türkçesinin
ses sisteminin rekonstrüksiyo-
nunu yapmtr. Bunun için de Eski Dou Türkçesi, Volga Bulgarcas,
Çuvaçann tarihi ve Eski Bat
Türkçesinden (Çuvaçadan) Macarcaya geçen sözcükler gibi kaynaklar
kullanmtr Dier verilerin
ne kadar az olduu dikkate alnrsa, Macarcada korunmu olan Eski
Türkçe ödünç sözcüklerin, Eski
Bat Türkçesinin rekonstrüksiyonu için ne kadar önemli olduu daha
iyi anlalr.
Bu sözcüklerin bir dier önemi de Altayistik açsndandr. Kopya
sözcüklerin büyük bir bölümü Çuva
tipi bir dilden alndklar için, Moolca ve Türkçe arasndaki ilikinin
durumunu belirlemek için de
kullanlabilirler. Dil ilikileri, yani dilllerin kar karya gelmesi
sonucu ortaya çkan özel durumlar,
dilbilimcilerin epeyce zamandr önemli bir çalma konusudur. Buna bal
olarak, Türkçenin Türkçe
olmayan dillere etkisi de, Türkolojinin giderek daha çok aratrlan
bir alandr. Ancak, bu alanda,
West Old Turkic ortaya konuluncaya kadar Johanson’un kod kopyalama
modeli dorultusunda ha-
zrlanm bir çalma eksikti.
Yazarlara göre Eski Bat Türkçesindeki r ve l sesleri ikincildir ve
srasyla Ana Türkçe z ve seslerinden
gelimilerdir. Daha dorusu Ana Türkçe sesi Eski Bat Türkçesinde lç
öbeine deimi, Macarca
da bu ses öbeini bazen l bazen de ç olarak korumutur. Bu açdan West
Old Turkic Altay dilleri
varsaymn desteklemez. (ayrntlar için bk. Ylmaz 2017a).
Son olarak, Macar ekolünden Yu. Dimitriyeva ve K. Agyagási
tarafndan 2001 ylnda yaymlanm
olan bibliyografik çalmadan da söz etmek gerekir. Çalmada, on
dokuzuncu ve yirminci yüzyl-
larda, Altayistik ve Çuvaçayla ilgili çalmalar yapan 39 Macar bilim
insanna ait toplam 343 makale
ve kitap tantlmaktadr. Bu bibliyografik çalmann, özellikle Á.
Róna-Tas’n Altayistik ve Çuva-
çayla ilgili yaynlarnn tantld 62 sayfalk bölümü, Macar
Altayistlerin alana katklarnn ölçüsünü
göstermek açsndan son derece önemlidir.
12 · Tulip 2018 (1/1)
Daha Büyük Dil Aileleri:
Genetik çalmalarnn büyük dil ailelerini daha büyük dil ailelerine
doru geniletmesinin ve ince-
lenen dil saysnn artmasnn doal bir sonucu olarak, yirminci yüzyln
ikinci yarsndan balayarak,
Türkçe, Nostratik ve Avrasyatik gibi daha büyük dil ailelerine de
dahil edilmitir.
Nostratik:
Svitç tarafndan gelitirilmi ve konuyla ilgili notlar, örencileri
tarafndan ölümünden sonra 3 cilt
halinde kitaplatrlmtr (1971, 1976, 1984). Ancak kuram, Ana Altay
dilinden de önce, yani milat-
tan be bin yl öncesinden daha eski bir ana dilin tasarlanmas için
gerekli yöntem ve tekniklere
sahip olmadmz gerekçesiyle eletirilmitir (Róna-Tas 1991: 19-20).
Róna-Tas ayrca, Neolitik ça-
dan önce var olmu bir dili aratrmann kuramsal açdan yararsz
olduuna, bunun Türkoloji çal-
malarna hiçbir yarar salamayacana da dikkat çekmitir.
Avrasyatik:
Avrasyatik kuram ise 1980’lerden sonra Greenberg tarafndan
gelitirilmitir. Hint-Avrupa, Ural,
Altay, Kore, Japon, Aynu, Gilyak, Çukçi, Eskimo-Aleut dillerini
içerir. Greenberg Altay dil ailesi içine
Türk, Mool ve Tunguz dillerini yerletirir; Kore, Japon ve Aynu
dillerini fakl bir aile olarak düünür
(Greenberg 2000: 280-281). Konuyla ilgili ilk çalmas 2000’de,
ikincisi ise ölümünden sonra
2002’de yaymlanmtr. Nostratik kuramna yöneltilen eletiriler
Avrasyatik için de geçerlidir.
Kaynakça
Blaek, Václav (2006). Current Progress in Altaic Etymology.
Linguistica Online, Added: January,
30th 2006. http://phil.muni .cz/linguistica/art/blazek./bla-004pdf
(orijinal makale: Folia Ori-
entalia 52-1: 237-254, 2005).
Castrén, M. A. (1862). Über die Personalaffixe in den altaischen
Sprachen. hrs. Anton Schiefner,
Kleinere Schriften. St. Petersburg.
Clauson, Gerard (1969). A Lexicostatistical Appraisal of the Altaic
Theory. CAJ 13 (1): 1-23.
Choi, Han-Woo (2010). Türkçe, Korece, Moolca ve Mançu-Tunguzcann
Karlatrmal Ses ve Biçim
Bilgisi. TDK: Ankara.
Comrie, Bernard (2005). Dil Evrensellikleri ve Dilbilim Tipolojisi.
(çev. smail Uluta). Ankara: Hece
Yaynlar.
Daniel, Kane (2009). The Kitan Language and Script. Brill: Leiden.
Boston.
Demir, Sema-Aslan (2009). Martine Irma Robbeets, Is Japanese
Related to Korean, Tungusic, Mon-
golic and Turkic?. Turcologica 64, Harrassovitz Verlag, 2005. Bilig
48: 255-260.
Demir, Sema-Aslan (2012). Johanson, Lars, Martine Robbeets (2010).
Transeurasian verbal morp-
hology in a comparative perspective: Genealogy, contact, chance.
Wiesbaden: Harras-
sowitz. 180 pp. Bilig 61: 285-288.
Dimitriyeva, Yu., K. Agyagási (2001). Hungaro-Tschuwaschica
Annotirovanny Bibliografiçeskiy Uka-
zatel’ ssledovaniy Vengerskih Uçenh XIX-XX vv. Çeboksar.
Dybo, Anna, S. Starostin (2008). In Defense of the Comparative
Method or The End of the Vovin
Controversy. Aspects of Comparative Linguistics 3: 119-258.
Tulip 2018 (1/1) · 13
Georg, Stefan, Peter A. Michalove, Alexis Manaster Ramer, Paul J.
Sidwell (1998). Telling general
linguists about Altaic. Linguistics 35: 65-98.
Georg, Stefan (2005). Martine Robbeets: Is Japanese related to
Korean, Tungusic, Mongolic and
Turkic, Wiesbaden: Otto Harrassowitz (Turcologica 64). Bochumer
Jahrbücher für Ostasien-
forschung 18: 247-278.
Gözaydn, Nevzat (2011). Transeurasian Verbal Morphology in A
Comparative Perspective: Genea-
logy, Contact, Chance, Ed. by. Lars Johanson and Martine Robbeets,
Turcologica, Herausge-
geben von Lars Johanson, Band: 78, Harrassowitz Verlag, Wiesbaden
2010, 180 s. TDAY Bel-
leten 2011-1: 117-120.
Greenberg, Joseph H. (2000). Indo-European and its Closest
Relatives: The Eurasiatic language fa-
mily, Volume 1: Grammar. Stanford, California: Stanford University
Press.
Greenberg, Joseph H. (2002). Indo-European and Its Closest
Relatives: The Eurasiatic language fa-
mily, Volume 2: Lexicon. Stanford, California: Stanford University
Press.
Itabashi, Yoshizo (1987). Altaic Evidence for the Japanese and
Korean Case Suffix Systems. Univer-
sity of Washington.
Johanson, Lars (2007). Türkçe Dil likilerinde Yapsal Etkenler.
(çev. Nurettin Demir). Ankara: TDK.
[=1992, Strukturelle Faktoren in türkischen Sprachkontakten,
Sitzungsberichte der Wis-
senschaftlichen Gesellschaft an der Johann Wolfgang
Goethe-Universität Frankfurt Am
Main. Stuttgart: Franz Steiner Verlag].
Johanson, Lars, Martine Irma Robbeets (eds.) (2010). Transeurasian
verbal morphology in a com-
parative perspective: genealogy, contact, chance. Harrassowitz
Verlag.
Johanson, Lars, Martine Irma Robbeets (eds.) (2012). Copies Versus
Cognates in Bound Morpho-
logy. Leiden-Boston: Brill.
Kane, Daniel (2009). The Kitan Language and Script. Leiden, Boston:
Brill.
Károly, László (2014). Deverbal nominals in Altaic: In Search of a
framework (not only) for reconst-
ruction. Turkic Languages 18. 1/2: 54-72.
Miller, Roy Andrew (1971). Japanese and the Other Altaic Languages.
University of Chicago Press.
Max Müller (1869). Essays von Max Müller. I. Leipzig.
Poppe, Nicholas (1924). Die tschuwassischen Lautgesetze. Asia Major
I: 775-782.
Poppe, Nicholaus (1960). Vergleichende Grammatik der altaischen
Sprachen I, Vergleichende Laut-
lehre. Wiesbaden: Harrassowitz.
Poppe, Nikolaus (1977). The Problem of Uralic and Altaic Affinity.
Altaica, Proceedings of the 19th
annual Meeting of the Permanent International Altaistic Conference
Held in Helsinki 7-11
June 1976. MSFOu: 221-225. Helsinki.
Rachewiltz I., V. Rybatzki (2010). Introduction to Altaic
Philology, Turkic, Mongolian, Manchu, eds.
Denis Sinor, Nicola Di Cosmo. Leiden: Brill.
Ramstedt, Gustaf John (1922). Zur Frage nach der Stellung des
Tschuwassischen. JSFOu 38: 1.
Ramstedt, Gustaf John (1952). Einführung in die altaische
Sprachwissenschaft II, Formenlehre, yay.
Pentti Aalto. MSFOu 104: 2. Helsinki.
14 · Tulip 2018 (1/1)
Rasmus Rask (1834). Den skytiske Sproget, Sammlede tilldels forhen
utrykte Afhandlingen. Köben-
havn.
Robbeets, Martine Irma (2005). Is Japanese Related to Korean,
Tungusic, Mongolic and Turkic?.
Turcologica 64. Harrassovitz Verlag.
dam/Philadelphia: John Benjamins.
Robbeets, Martine Irma, Walter Bisang (eds.) (2014). Paradigm
Change, in the Transeurasian lan-
guages and beyond, Amsterdam/Philadelphia: John Benjamins
Publishing Company.
Robbeets, Martine Irma (2015), Diachrony of Verb Morphology,
Japanese and Transeurasien Lan-
guages, Trends in Linguistic Studies and Monographs. De Gruyter
Mouton.
Róna-Tas, András (1991). An Introduction to Turcology, Studia
Uralo-Altaica 33. Szeged [=çev. sa
Sar (2013). Turkolojiye Giri. Ankara: Nobel Yaynlar.].
Róna-Tas, András, Árpad Berta (2011). West Old Turkic, Turkic
loanwords in Hungarian I, II. Turco-
logica 84. Wiesbaden: Harrassowitz.
gen.de/.
Schott, Wilhelm (1860). Über das altaische oder Finnisch-Tatarische
Sprachengeschlecht. Berlin.
Shimunek, A. E. (2007). Towards a Reconstruction of the Kitan
Language, with notes on northern
late middle chinese phonology. Indiana University.
Starostin, Sergey (1991). Altayskaya problema i proisxojdeniye
yaponskogo yazka. Moskva.
(http://starling.rinet.ru/Texts/Starostin_AP.pdf).
Starostin, S., A. Dybo, O. Mudrak (2003). Etymological Dictionary
of the Altaic Languages. Leiden-
Boston: Brill. Elektronik format: The Tower of Babel (An
Etymological Database Project).
Strahlenberg, Philipp Johann von (1730). Das nord und ostliche
Theil von Europa und Asia. Stock-
holm.
Svitç, Illiç (1971). Opt sravneniya nostratiçeskih yazkov, b-k.
Akademiya nauk SSSR: Moskva.
Svitç, Illiç (1976). Opt sravneniya nostratiçeskih yazkov, l-z.
Akademiya nauk SSSR: Moskva.
Svitç, Illiç (1984). Opt sravneniya nostratiçeskih yazkov, r-q.
Akademiya nauk SSSR: Moskva.
Tekin, Talat (2003). Altay Dilleri Teorisi. Makaleler I,
Altayistik. (yay. Emine Ylmaz, Nurettin Demir)
s. 73-86. Ankara: Grafiker.
Vovin, Alexander (2005). The end of Altaic controversy. CAJ 49(1):
71-132.
Vovin, Alexander (2009). Koreo-Japonica, A Re-evalution of a Common
Genetic Origin. Honolulu
and Center for Korean Studies. University of Hawai’i: University of
Hawai’i Press.
Ylmaz, Emine (2017a). Altayistik Balamnda Macarca-Türkçe Dil
likileri. Bilig 74: 291-312.
Ylmaz, Emine (2017b). Altay Dillerinin Genetik Akrabal Konusuna
Glottokronoloji ve Lek-
sikoistatistik Açsndan Bak. Türkiye’de Kore Aratrmalar 1: 165-175.
Ankara: Ankara Üni-
versitesi DTCF Yaynlar 422.
Tulip 2018 (1/1) · 15
sand: Researches, methods, trends
eminey@hacettepe.edu.tr
Abstract
Keywords
phonetic,
morphology,
typology,
method.
Since the beginnings of the 18th century, comparative historical
studies on the Indo-European languages and linguistic relationships
have started the debates about other language families. One of
these families is called Altaic. Historical names used for Altaic
languages include Tatar, Scythian, Turanian and Ural-Altaic etc.
During the classical period of Altaic studies, researches primarily
focused on etymological studies. With the progress of the com-
parative linguistic methods, it is claimed that cognate words
cannot prove a hypothetical language family. Therefore,
morphological correspondences can more likely provide evidence for
genealogical relationships between languages. Because of this, the
focus of researches shifted from lexicon and phonological
reconstruction to morphological, syntactic, semantic recon-
struction. Accordingly, modern researches on Altaic theory now
focus on morphological research, especially on verbal
morphology.