Post on 25-Mar-2021
12
haz
ırla
yan:
arkeo
log
lar
der
neğ
i is
tanbu
l şu
besi
Göz
den
Ka
çan
lar
ayşe ercan
Bozdoğan, yani Valens Sukeme-
ri’nden Unkapanı yönündeki bölge
Geç Antik Çağ’da yoğunlukla aristok-
ratik konut ve arazileri, hamamlar ve
anıtsal sarnıçlarla tanımlanır. Bili-
nen en ünlü yapısı olan Kutsal Hava-
riler Kilisesi ve İmparator Mozolesi,
Fatih Camii’nin üzerine inşa edilmesi
nedeniyle günümüze ulaşamamıştır.
Orta Bizans dönemi sonlarından iti-
baren, bölgenin topografyası, Bizans
İstanbul’unun en gösterişli yapıların-
dan biri olan Pantokrator Manastır
kompleksinin yapımıyla birlikte ciddi
bir biçimde değişmiştir.
Manastırın banisini ismen ve cismen
Ayasofya Müzesi’nin üst galerisinde
yer alan bir mozaikten tanıyoruz.
Galerideki iki mozaik panelden biri
Pantokrator Manastır kompleksini
yaptıran imparator II. Ioannis Kom-
nenos, eşi İmparatoriçe Eirene ve
oğulları II. Alexios’u tasvir eder.
Haliç’e hâkim bir tepede inşa edilen,
İsa Pantokrator’a adanmış manastır
kompleksinden günümüze ancak ki-
lise yapıları ve dağınık halde birkaç
yapı kalıntısı ulaşmıştır. 12. yüzyılda
kuşkusuz kentin en göz alıcı yapıla-
rından olan kilise kompleksi, bitişik
nizamda tasarlanmış iki farkli kilise
yapısı ve bir mezar şapelinden olu-
şur. İmparator II. Ioannis Komnenos
tarafından kaleme aldırılan ve 1136
yılının Ekim ayında imzalanan kilise
typikon’unda (kuruluş ve vakıf belge-
si) bu üç kilisenin kuzeyden güneye
Meryem Eleousa, Başmelek Mikail (ki
bu yapı aynı zamanda bir heroon ya
da mezar şapeli olarak tasarlanmıştır)
ve İsa Pantokrator’a adandığı özellik-
le belirtilir. 80 din adamını barındı-
rabilecek kapasiteli bir konut komp-
leksi (Paspates sayıyı biraz abartarak
700 olarak verir), bir ksenodokheion
(ziyaretçiler için geceleme imkânı ve-
ren birim) ve 50 yatak kapasiteli bir
hastane (cüzzam tedavisi konusunda
uzmanlaştığı kesin olarak bilinmek-
tedir), tıp eğitimi veren bir okul, ilaç
üretimi yapılan bir atölye, hamam ve
yaşlılar için bakım evinin de bu geniş
yapı kompleksinin diğer birimleri ol-
duğunu yine typikon’dan öğrenmek
mümkündür. Manastır, Latin işgali
sırasında önemini korur ve kilise ve
çevresindeki manastır yapıları fetih-
ten sonra, Fatih Sultan Mehmed ta-
rafından cami ve medrese olarak de-
ğerlendirilir. Pantokrator Kilisesi de,
medresenin ilk müderrisi olan Molla
Zeyrek Efendi’den dolayı Zeyrek Kili-
se Camii adını alır.
Manastır kompleksinin batıya doğru
devam ettiği tahmin edildiğinden, bu
ŞEYH SÜLEYMAN MESCİDİYakın zamana kadar, Unkapanı Bozdoğan su kemerinden Zeyrek Kilise Camii’ne
(Pantokrator Manastır Kilisesi) doğru uzanan Zeyrek mahallesinin, Bizans yapıları
ve geç Osmanlı dönemi ahşap konutlarıyla kendine özgü bir tarzı vardı. Yanan
son evler “restorasyonları” yapıldıktan sonra neye benzeyecekler, zaman
gösterecek. Bu ay bu mahallenin bir emektarı olan küçük bir yapıya göz atacağız.
Şeyh Süleyman Mescidi’ni Gözden Kaçanlar için yazan arkeolog Ayşe Ercan’a
katkılarından dolayı teşekkür ederiz.
istanbul@arkeologlardernegist.org
ŞEYH SÜLEYMAN MESCİDİ VE ZEYREK MAHALLESİ
Ayasofya üst galeriden İmparator II. Ioannis ve imparatoriçe Eirene’yi tasvir eden mozaik pano.
TOP
LU
MS
AL
TA
R‹H
279
MA
RT
2017
13
bölgelerde bulunan başka yapı kalın-
tılarının manastıra ait olduğu veya
böyle işlevlendirildikleri düşünülür.
Kilisenin yaklaşık 120 metre güney-
batısında (Paspates mesafeyi 150
adım olarak saymıştır) yer alan sar-
nıcın yanı sıra günümüzde Şeyh Sü-
leyman Mescidi olarak adlandırılan
yapının da Pantokrator Manastırı’yla
ilişkili olabileceği üzerinde durulur.
Şeyh Süleyman Mescidi, kare bir ta-
ban üzerine oturan sekizgen planlı
yapı kurgusuyla son derece ilginç-
tir. Ayrıca bir kubbeyle örtülü olan
yapının planı tipolojik olarak Geç
Antik-Erken Hıristiyanlık geleneğin-
de vaftizhane, mezar yapısı, hamam
ya da kilise olarak değerlendiril-
mekteydi. Tasarım amaçları farklı
da olsa İstanbul’da Samatya’da yer
alan Sancaktar Hayrettin Mescidi’nin
yanı sıra Sultanahmet’teki Euphemia
Martyrionu da bu tip merkezi planlı
Bizans yapılarına örnek gösterilebi-
lir. Semavi Eyice de yapının planın-
dan dolayı burasının Pantokrator
kompleksinden daha eskiye ait ve
büyük olasılıkla da bir mezar yapısı
olması gerektiğini savunur.
Kare planlı bir taban ve sekizgen
planlı bir üst yapıya sahip olan isim-
siz kubbeli yapının ne orijinal haline
ne de mescidin ilk dönemlerinin de-
korasyona ait kalıntı mevcuttur; gü-
nümüze sadece daha geç bir döneme
ait olan Osmanlı kalem işleri kalabil-
miştir. İç duvarlarında da birden faz-
la nişin bulunması ve apsis olabile-
cek özel bir yerin var olmamasından
dolayı kilise-şapel işlevi için herhan-
gi bir kanıt sunmaz. Yapıyı araştırmış
çok az sayıda uzman, bunun bir me-
zar yapısı ya da bir kütüphane binası
olabileceği ihtimali üzerinde dursa
1877 tarihli Paspates gravüründe Şeyh Süleyman Mescidi ve Zeyrek mahallesi Osmanlı kent dokusu.
Zeyrek mahallesi ve Şeyh Süleyman Mescidi.
Fotoğraf: Yigit Ozar.
14
haz
ırla
yan:
arkeo
log
lar
der
neğ
i is
tanbu
l şu
besi
Göz
den
Ka
çan
lar
da, hemen yakınında yer alan sar-
nıç, su kullanımına işaret eden başka
işlevleri de akla getirir. Alexandros
Paspates, Bizans tarihi kaynakların-
da adı sıkça geçen Zeuksippos ha-
mamlarının yakınında yer alan bir
sekizgen kütüphanenin varlığının
yanı sıra, Osmanlı fethi sonrası he-
men camiye çevrilmemiş olmasın-
dan dolayı yapının kütüphane olarak
kullanılmış olabileceği ihtimali üze-
rinde özellikle durur. Eyice yapının
kütüphane amaçlı inşa edildiğine
kesinlikle karşı çıkar ve bu kullanı-
mı ancak işlevini yitirdikten sonrası
için mümkün görür. Ayrıca 1950’ler-
de bir tadilat için yapılan çalışmalar
sonucunda zeminin altında bir mezar
odası bulunmuştur. Kubbeli tonozlu
ve sekiz nişli olduğu söylenen mezar
odası yapının ilk fonksiyonunun vaf-
tizhane veya kütüphane değil de en
azından bir dönem, planına uygun
bir mezar yapısı olduğunu gösterir.
Mescidin dış duvarlarındaki çeşitli
dönemlere ait yapım teknikleri de
yapının zaman içinde geçirdiği deği-
şikliklerin tanığıdır. Alt kotlarındaki
taş işçiliği, daha üstlerde Pantokra-
tor ile göreceli benzerliği ve özellik-
le üst kotlardaki hafif sivri kemerler
Osmanlı döneminde de bir tadilat
daha geçirdiğini düşündürür.
Öte yandan yapının Bizans dönemin-
deki esrarlı halinin fetihten sonra
da hemen aydınlandığı söylenemez.
Eyice’nin ifadelerine göre net olan
kayıtlara rağmen, burada gömülü
olduğu söylenen Şeyh Süleyman’ın
ölümüyle ilgili olarak üç değişik ta-
rih verilir, ama hiçbiri 15. yüzyılın
sonundan daha ileriye gitmez. So-
nuçta mescide çevrilmesini sağlayan
Şeyh Süleyman’ın adını alan yapı ar-
tık bir daha kimlik değiştirmez; 1756
yılında Cibali yangınının bu bölgeye
sıçraması nedeniyle, tamamen hara-
beye döner, III. Mustafa döneminde,
Kazgâni Hasan Ağa tarafından onar-
tılır. Yapının batıya doğru uzanan ve
bir duvarla çevrili avlusunda Osman-
lı dönemi mezarları yer alır ki, Şeyh
Süleyman’ın da burada gömülü oldu-
ğu tahmin edilir.
Restorasyon sonrası görünüm.
Fotoğraf: Ayşe Ercan.
Restorasyon sonrası güneyden bakış.
Fotoğraf: Ayşe Ercan.
TOP
LU
MS
AL
TA
R‹H
279
MA
RT
2017
15
SON SÖZ
arkeologlar derneği istanbul şubesi
Başbakanlık Vakıflar Genel
Müdürlüğü’nün (VGM) internet
sitesinde yer alan bilgilere göre 21
Mart 2013’te VGM ve İtalya, Emi-
lio-Romagna Bölge Yönetimi, Res-
torasyon Firmaları Birliği Assores-
tauro ile MED-ART Eğitim Projesi
çerçevesinde imzalanan bir sözleş-
meyle Şeyh Süleyman Mescidi ortak
bir restorasyon ve eğitim progra-
mı için seçilmiştir. Bu sözleşmeye
göre, seçilecek personelin İtalya’da
ve Şeyh Süleyman Mescidi’nde teo-
rik ve uygulamalı eğitime katılması,
İtalya’da günümüzde kullanılmakta
olan modern restorasyon yöntem-
lerinin, malzeme ve teknolojilerinin
yapıda uygulanması karara bağlan-
mıştır. Böylece restorasyon süreci
başlamış ve restorasyon sonrası açı-
lış 23 Şubat 2017 için planlanmıştır.
Yeniden mescit olarak kullanımına
devam edilecek olan yapıya ilişkin
ilk gözlemlerimiz, bu yazı hazırlan-
dığı sırada henüz açılış yapılmadı-
ğından dışarıdan görünümle sınırlı
kaldı. Cephelerde restorasyon sıra-
sında ayıklanan muhdes ekler dışın-
da ciddi bir değişiklik fark etmenin
oldukça güç olması, onarım süre-
cinde yapının bu bölümlerinde ağır
müdahale kararları ile ciddi değişik-
likler yapılmadığını düşündürüyor ve
iç mekânda da bu yaklaşımla çalışıl-
dığına dair ümit veriyor.
Şeyh Süleyman Mescidi’nin bütün
bilinmezlerinin çözülmesi belki
mümkün değildir, ancak bu ve bu
gibi yapıların arkeolojik ve mimari
anlamda ciddi bir incelemeye ihti-
yacı vardır. Gerektiğinde arkeolo-
jik sondajlarla desteklenmiş, titiz
rölöve temelli ayrıntılı mimari bir
analizle en azından yapım evreleri
çözülebilir. Söz konusu restorasyon
sürecinde bu bağlamda hangi verile-
rin tespit edildiğini ancak açılış son-
rasında ve sonuçlar yayınlandığında
hep birlikte göreceğiz.
Restorasyon sonrası Şeyh Süleyman Mescidi.
Fotoğraf: Ayşe Ercan.
Mescidin haziresinden restorasyon sonrası görünüm.
Fotoğraf: Yiğit Ozar.